Kıbrıs`ta Mülkiyet ve Siyaset

Transkript

Kıbrıs`ta Mülkiyet ve Siyaset
#90253#%.42%
R
A
P
O
R
3/2006-T
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Mülkiyet meselesi, esas olarak Kıbrıs’taki iki tarafın meseleye atfettikleri siyasi önem
nedeniyle, Kıbrıs so­rununun belki de en karmaşık ve en tartışmalı unsurlarından biridir.
Mesele, olası bir çözümün iki temel parametresi olan ‘iki bölgelilik’ ve ‘insan haklarına
saygı’ ilkeleri ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Ancak, bu ilkelerin anlamı hakkında ortak bir
görüş bulunduğunu söylemek mümkün değildir ve bu gerçek, mülkiyet meselesinin
çözümünü zorlaştıran önemli bir etkendir. Kıbrıslı Rumlar, mülkiyet meselesinin esasen
bir insan hakları ihlali konusu olduğu ve bu nedenle de ancak ‘insan haklarına saygı
temel ilkesi’nin uygulanmasıyla çözülebileceği görüşündedirler. Öte yandan Kıbrıslı
Türkler, bunun ‘iki bölgelilik temel ilkesi’ne ters düştüğü konusunda ısrar etmektedirler.
Kıbrıslı Türkler, insan haklarına saygı ilkesini kabul etmekle birlikte, yerinden edilmiş
kişilerin mülkiyet ve geri dönüş haklarını kullanmasına – iki bölgeliliğin sürdürülmesi
ve korunması için gereken ölçüde – sınırlamalar getirilmesini talep etmektedirler. Bu
rapor, iki tarafın mülkiyet meselesi hakkındaki resmi duruşlarının temelinde yatan ve
aynı zamanda bu duruşların destek bularak sürdürülmesine olanak veren derin siyasi ve
ahlaki kaygıların anlaşılmasına katkıda bulunmaya yönelik bir çabadır. Rapor, iki tarafın
mülkiyet konusundaki karşıt duruşları ile onların Kıbrıs sorununun esasına bakışları
arasındaki bağlantıyı incelemektedir. Bu noktada özellikle yararlı olabilecek bir gösterge,
1974’teki Türk askeri harekâtı ve bunun ortaya çıkardığı durumun nasıl algılanması
gerektiği konusundaki Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum görüşleri arasında varolan tezattır.
Raporu isteme adresi:
Raporu internetten indirmek için:
PRIO Cyprus Centre www.prio.no/cyprus
P.O. Box 25157
1307 Nicosia
Cyprus
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Kıbrıs’taki İki Toplumun ‘İki Bölgelilik’ ve ‘İnsan
Hakları’ Temelindeki Çatışması
Tel: + 357 22 456555/4
E-mail: [email protected]
Ayla Gürel & Kudret Özersay
CYPRUS CENTRE
ISBN: 978-82-7288-237-1
Ayla Gürel
Dr Ayla Gürel, PRIO’da araştırmacı olarak çalışmakta ve Kıbrıs
sorunu bağlamında mülkiyet konularını inceleyen bir projeyi
yönetmektedir. 2003 ve 2004 yıllarında PRIO’nun yürütttüğü
‘Annan Planı’ hakkında nesnel ve kolay anlaşılabilir bilgi sunmayı
amaçlayan Kamuyu Bilgilendirme Projesi’nin Kıbrıslı Türk
koordinatörü olarak görev yapmıştır.
Kudret Özersay
Dr Kudret Özersay, uluslarası hukuk uzmanıdır ve Kıbrıs’taki
Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde
öğretim üyesidir. Dr Özersay’ın Kıbrıs sorununun hukuksal yönleri
hakkında yayınlanmış çeşitli makaleleri bulunmaktadır.
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Kıbrıs’taki İki Toplumun
‘İki-bölgelilik’ ve ‘İnsan Hakları’ Temelindeki Çatışması
AYLA GÜREL VE KUDRET ÖZERSAY
PRIO Raporu 3/2006 - T
Institutt for fredsforskning
International Peace Research Institute, Oslo (PRIO)
Hausmanns gate 7, NO-0186 OSLO, Norway
Tel. +47 22 54 77 00
Fax +47 22 54 77 01
E-mail: [email protected]
Web: www.prio.no
PRIO, kendine bağlı araştırmacıları, çalışmalarını hakemli dergilerde ve kitap dizilerinde ve
ayrıca PRIO’nun kendi Rapor, Makale ve Politika Notu dizilerinde yayınlamaları için teşvik eder.
Bu diziler yayına hazırlanırken gerekli kalite denetimi yapılmaktadır ancak PRIO’nun siyasi
konularda kurum olarak herhangi bir görüşü bulunmamaktadır. PRIO araştırmacılarının kamuya
açık tartışmalara aktif katılımını destekler ve onları görüşlerinde tamamen serbest bırakır.
Yayınlarımızda ortaya konulan hipotez, kuram, bulgu ve görüşlerin sorumluluğu ve onuru
yazarların kendilerine aittir.
© International Peace Research Institute, Oslo (PRIO), 2006
All rights reserved. No part of this publication may be reproduced, stored in a retrieval system or
utilized in any form or by any means, electronic, mechanical, photocopying, recording, or
otherwise, without permission in writing from the copyright holder(s).
Her hakkı saklıdır. Bu yayının tümü ya da bir bölümü telif hakkı sahibinden (sahiplerinden) yazılı
izin alınmaksızın hiç bir biçimde ve elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt veya başka hiç bir yolla
basılıp çoğaltılamaz, erişim sisteminde saklanamaz veya kullanılamaz.
ISBN 978-82-7288-237-1
Kapak Tasarım: Hilde Sørby, Bardus Design
Esas Kapak Fotoğrafı: Sandro Vannini/CORBIS
Diğer Fotoğraflar: Harun Uçar
İÇİNDEKİLER
TABLOLAR....................................................................................................................................iv
ÖNSÖZ ..........................................................................................................................................v
TEŞEKKÜR...................................................................................................................................vi
ÖZET............................................................................................................................................vii
KISALTMALAR ..............................................................................................................................x
GİRİŞ.............................................................................................................................................1
BÖLÜM 1: OLGULAR VE RAKAMLAR .......................................................................................3
BÖLÜM 2: TARAFLARIN ÇATIŞAN TALEPLERİ: NEDENLER VE AMAÇLAR .........................11
BÖLÜM 3: ANNAN PLANI MÜLKİYET REJİMİ ........................................................................29
SONUÇ........................................................................................................................................33
EK I: III. VİYANA ANLAŞMASI...................................................................................................35
EK II: KKTC ANAYASASININ 159. MADDESİ: DEVLETİN MÜLKİYET HAKKI.........................37
EK III: KIBRIS CUMHURİYETİ 1991/139 VE 2003/59(I) SAYILI
YASALARINDAN ALINTILAR ..........................................................................................39
KAYNAKÇA .................................................................................................................................41
TABLOLAR
Tablo 1.1
Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin rakamlarına göre
1974 öncesinde Kıbrıs’taki arazi mülkiyeti ...............................................................6
Tablo 1.2
Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin rakamlarına göre
1974 öncesinde özel mülkiyetin toplumlara göre dağılımı .......................................6
Tablo 1.3
Kıbrıs Türk Harita Dairesi’nin rakamlarına göre 1974 öncesinde
Kıbrıs’taki arazi mülkiyeti .........................................................................................6
Tablo 1.4
Kıbrıs Türk Harita Dairesi’nin rakamlarına göre 1974 öncesinde özel
mülkiyetin toplumlara göre dağılımı .........................................................................6
Tablo 1.5
Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin ve Planlama Bürosu’nun
1964 rakamlarına göre, 1974 sonrasında ortaya çıkan bölgelerde dönüm
olarak arazi mülkiyeti ................................................................................................7
Tablo 1.6
Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin ve Planlama Bürosu’nun
1964 rakamlarına göre, 1974 sonrasında ortaya çıkan bölgelerde toplam
özel mülkiyete dair yüzdelikler .................................................................................8
Tablo 1.7
Kıbrıs Türk Harita Dairesi 1974 kayıtlarına göre 1974 sonrasında ortaya
çıkan bölgelerde dönüm olarak arazi mülkiyeti.........................................................8
Tablo 1.8
Kıbrıs Türk Harita Dairesi 1974 kayıtlarına göre 1974 sonrasında ortaya
çıkan bölgelerde toplam özel mülkiyetteki yüzdelik oranlar......................................9
Tablo 3.1
Annan Planı’ndaki toprak ayarlamasından sonra, ancak toprak ayarlaması
bölgeleri dışında kalan bölgelerde mülkiyet rejimi hükümleri uygulanmadan
önceki durumda, ‘oluşturucu devletler’ dahilinde tahmini arazi mülkiyeti
(Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin ve Planlama Bürosu’nun
1964 verilerine dayanan tahminlerine göre) ...........................................................30
ÖNSÖZ
RIO, Kıbrıs’ta mülkiyet meselesi hakkında PRIO Kıbrıs Merkezi’nde yürütülen
yeni ve kapsamlı bir projenin ilk ürünü olan bu raporu yayınlamaktan dolayı
gururludur. PRIO’nun Kıbrıs’taki misyonu, Kıbrıs sorununun nihai çözümüyle
ilgili temel konuların kamuoyu önünde bilinçli bir şekilde tartışılmasına katkıda
bulunmaktır. Bunu, bilgi ve yeni analizler yayımlayarak ve diyalog faaliyetlerine
yardımcı olarak başarmayı umuyoruz. Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk araştırmacılar
arasında olduğu kadar, iki toplum ve ayrıca onlarla çeşitli göçmen gruplar ve
uluslararası toplumun temsilcileri arasında da işbirliğini ve tartışmayı teşvik etmek
istiyoruz. Bu amacımıza ulaşmak için, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum katılımcılarla ortak
araştırma grupları oluşturmaya, ve toplumları ayıran çizginin her iki yanındaki
araştırmacılar arasında yeni inceleme alanları geliştirmeye çalışıyoruz.
PRIO Kıbrıs Merkezi’nin ilk raporu, tartışmalı bir konuya daha önce görülmemiş bir
şekilde yaklaşan Mete Hatay tarafından yazılmıştı. Bu rapor, seçim istatistikleri,
yerleşikler ve diğer geçici ve uzun süreli göçmenlerle ilgili nüfus sayımı verilerine
dayanarak son derece yenilikçi bir yöntemle yapılmış bir çalışmaydı. Annan Planı’nda
önerilen mülkiyet rejiminin ve mülkiyet piyasasının kapsamlı bir incelemesi olan ikinci
rapor ise S. Platis Economic Research şirketinin ekonomistleri tarafından hazırlanmıştı.
Bu üçüncü raporda, Ayla Gürel ve Kudret Özersay, tarihsel ve hukuksal analiz
yöntemini kullanarak, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların mülkiyet meselesine
yaklaşımlarının ve meselenin uzlaşma yoluyla çözümü için yapılmış önerilere
tepkilerinin karşılaştırmalı incelemesini yapmaktadırlar. Kıbrıs sorununun en hararetli
konularından biri hakkında yapılmış böyle bir çalışmada, yazarların bakış açısı ve
kullandıkları ifadeler ihtilaf yaratacak nitelikte görünebilir. Maksadımız bu raporla,
bilimsel alanda ve medyada konuya dair sorgulama, inceleme ve tartışmanın daha ileri
götürülmesini sağlamaktır. Umudumuz, kısır çekişmeleri engellemektir.
P
Stein Tønnesson
Direktör
Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü, Oslo (PRIO)
Lefkoşa, Kıbrıs
Aralık 2006
TEŞEKKÜR
u rapor, Mediterranean Politics (Cilt 11, Sayı 3, Kasım 2006, s. 349-369) dergisinde
yayımlanmış bir makalenin genişletilmiş şeklidir ve Kıbrıs sorunu bağlamında mülkiyete
ilişkin konulara dair daha kapsamlı bir projenin bir parçasını oluşturmaktadır.
Gerek PRIO’dan, gerekse dışından bir çok kişi, buradaki metnin önceki versiyonlarını
okudular ve değerli eleştiriler ve öneriler yaptılar. Olga Demetriou, Mete Hatay, Lisa Jones, Gina
Lende, Sabina Lichtensteiger, Michael Moran, Yiannis Papadakis, Rita Severis, ve Stein
Tønesson’a özellikle teşekkür borçluyuz. Ayrıca, raporun İngilizce metni üzerindeki olağanüstü
redaksiyonundan dolayı Kathleen Stephanides’e minnetarız. Son olarak, bu çalışmayı mümkün
kılan mükemmel çalışma ortamını sağladığı için PRIO’ya ve onun Kıbrıs Merkezi’ne duyduğumuz
şükranı ifade etmek isteriz.
B
AYLA GÜREL VE KUDRET ÖZERSAY
Lefkoşa, Kıbrıs
Aralık 2006
ÖZET
ÜLKİYET MESELESİ, içerdiği bir çok yasal, ekonomik ve sosyal güçlük nedeniyle, Kıbrıs
sorununun belki de en karmaşık ve en tartışmalı unsurlarından biridir. Ancak buna yol
açan başlıca neden, Kıbrıs’taki iki tarafın meseleye atfettikleri siyasi önemdir. Bu,
mülkiyet meselesi ile olası bir çözümün iki temel parametresi – Kıbrıslı Türkler bakımından ‘iki
bölgelilik ilkesi’, Kıbrıslı Rumlar bakımından ise ‘insan haklarına saygı ilkesi’ – arasında kurulan
mutlak bağlantıdan açıkça görülmektedir. İki bölgelilik ve insan haklarına saygı görünüşte her iki
tarafça kabul edilmiş olan ilkelerdir. Ancak, bu raporda da ortaya konulduğu gibi, bu ilkelerin
anlamı hakkında ortak bir görüş bulunduğunu söylemek mümkün değildir ve bu gerçek, mülkiyet
meselesinin çözümünü zorlaştıran önemli bir etkendir.
Bu rapor, iki tarafın mülkiyet meselesi hakkında resmi duruşlarının temelinde yatan ve aynı
zamanda bu duruşların destek bularak sürdürülmesine olanak veren siyasi ve normatif (yani
geçerli olması gereken normlara ilişkin) kaygıları anlamaya yönelik bir çabadır. Bu amaçla
raporda Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerin meseleye hangi açıdan baktıkları ve iki toplumun
meselenin nasıl çözülmesi gerektiği konusundaki görüşleri incelenmektedir.
Çalışmanın başında bazı olgular ve rakamlarla ilgili bilgi verilmektedir. Bunlar, mülkiyet
meselesiyle bağlantılı güçlüklerin boyutunu – Kıbrıslı Rumlara ve Kıbrıslı Türklere ait arazilere
ilişkin iki tarafın verdiği rakamlar arasındaki önemli fark da dahil olmak üzere – ortaya
koymaktadır. Örneğin, Kıbrıs Rum tarafı, 1974 rakamlarına göre şu anda Kıbrıs Türk tarafı
denetimindeki kuzeyde özel mülk kapsamında bulunan toplam arazinin %78.5’inin Kıbrıslı
Rumlara ait olduğunu hesaplarken, Kıbrıs Türk tarafı bunu %63.8 olarak hesaplamaktadır. Aynı
şekilde, 1974’te adanın her iki tarafında Kıbrıslı Türklerin özel mülkü olan arazi miktarı için Kıbrıs
Türk tarafının verdiği tahmini rakamlar (kuzeydeki tüm özel mülkiyetin %33’ü, güneydekinin ise
%22’si), Kıbrıs Rum tarafınca verilenlerden (kuzeyde %21.1, güneyde ise %13.9’u) oldukça
yüksektir.
Kıbrıslı Rumlar, mülkiyet meselesinin esasen bir insan hakları ihlali konusu olduğu ve bu
nedenle de ancak ‘insan haklarına saygı temel ilkesi’nin uygulanmasıyla çözülebileceği
görüşündedirler. Bundan anladıkları, tüm yerinden edilmiş kişilere kuzeyde kalan evlerinin ve
mülklerinin tasarrufunu geri alma ve bunlara geri dönme haklarının sınırlandırılmaksızın, özellikle
de iki bölgelilikle ilgili olarak yapılacak herhangi bir düzenlemeden bağımsız olarak, verilmesidir.
Öte yandan Kıbrıslı Türkler, bunun ‘iki bölgelilik temel ilkesi’ne ters düştüğü konusunda ısrar
etmektedirler. Kıbrıslı Türkler, insan haklarına saygı ilkesini kabul etmekle birlikte, yerinden
edilmiş kişilerin mülkiyet ve geri dönüş haklarını kullanmasına – iki bölgeliliğin sürdürülmesi ve
korunması için gereken ölçüde – sınırlamalar getirilmesini talep etmektedirler. Onlara göre bu,
M
viii
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
adada şu anda mevcut olan yerleşim düzeninin mümkün olduğunca korunması demektir. Bu
nedenledir ki mülkiyete ilişkin taleplerin çözümü için Kıbrıslı Türklerin yakın zamana kadar tercih
ettiği formül ‘global takas ve tazminat’ olagelmiştir.
Bu rapor, iki tarafın mülkiyet konusundaki karşıt duruşları ile onların Kıbrıs sorununun esasına
bakışları arasındaki bağlantıyı incelemektedir. Bu noktada özellikle yararlı olabilecek bir
gösterge, 1974’teki Türk askeri harekâtı ve bunun ortaya çıkardığı durumun nasıl algılanması
gerektiği konusundaki Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum görüşleri arasında varolan tezattır.
Kıbrıslı Türkler genelde, Temmuz 1974 olaylarını Kıbrıs sorununun, özellikle de 1963’ten
itibaren Rum egemenliğindeki bir devlette ikinci sınıf vatandaş düzeyine indirgenmeye karşı
yürüttükleri mücadelenin, dönüm noktası olarak görmektedirler. Halen var olan fiili durumu, iki
bölgeliliğin uygulamada gerçekleşmiş hali saymaktadırlar. Yapılması gereken tek şey bir miktar
toprağın Kıbrıs Rum tarafına geri verilmesidir. Kıbrıslı Türklere göre adadaki bu bölünme, Kıbrıslı
Rumların adaya hakim olma yönündeki bitip tükenmeyen kararlılığı karşısında Kıbrıslı Türklerin
güvenliğini – ekonomik güvenlik de dahil – ve özgürlüğünü garanti altına alan tek çözümdür.
Kabul edilmiş iki bölgelilik ilkesinin ne anlama geldiğine ve bunun mülkiyet meselesini nasıl
etkilediğine ilişkin Kıbrıslı Türk kanaatini haklı çıkarma ve güçlendirme konusunda çok önemli rol
oynayan bir etken daha vardır: 1975 Viyana Anlaşması’nın Kıbrıs Türk tarafına göre yorumu.
Kıbrıslı Türklere göre söz konusu anlaşma, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk nüfusların adayı bölen
hattın kuzeyi ve güneyi arasında değiş-tokuşunu öngören bir anlaşmaydı. Bu raporda Kıbrıs Türk
tarafının bu yorumunun tek yanlı ve çarpıtılmış olduğu ileri sürülmektedir.
Kıbrıslı Rumlar ise genelde, 1974 olaylarını Kıbrıs sorununun başlangıcı olarak mütalaa
etmekte, ve bu sorunu – kendi ifadeleriyle – ‘ülkemizin üçte birinin Türkiye tarafından istilası ve
işgali’ olarak algılamaktadırlar. Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıslı Türklerin esası adanın kuzey kesiminde
bir Kıbrıs Türk bölgesi oluşturmak olan iki bölgelilik anlayışına karşı çıkmaktadır. Kıbrıslı
Rumların çoğu bunu acı verici bulmaktadır, çünkü bu durumu kuzeyde tarihsel olarak ‘Rum’ olan
her şeyin kökünün kazınması olarak görmekte ve bunun, Türkiye’nin Kıbrıs’ın başlangıçtan beri
Rum olan karakterini Türkleştirmek nihai hedefine yönelik ‘yayılmacı planları’nın bir parçası
olduğuna inanmaktadırlar. Bu nedenle amaç, varsayılan bu Türk stratejisinin sonucu olarak
ortaya çıkan oldu-bittileri esasen ters çevirecek bir çözümdür. Kıbrıslı Rumlar, yerinden edilmiş
kişilerin mallarıyla ilgili talepleri ve ‘ata topraklarına’ geri dönüşleri meselesinin tek çözüm yolu
olarak insan haklarına saygı temel ilkesinin yeniden tesis edilmesini bu bağlamda istemektedirler.
Bu, bireysel hakların ötesine giden bir taleptir: buradaki talep aynı zamanda ve esasen kolektif
haklarla ve özellikle de ‘Kıbrıs Elenizminin ata topraklarında var olma hakkı’ ile ilgilidir. Bu durum,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye aleyhine getirilmiş Kıbrıs kökenli mülkiyet
davalarındaki kararlarının, Kıbrıs Rum tarafındaki birçok kişi tarafından bu tür kolektif bir hakkın
tanınması şeklinde hatalı algılanmasına yol açmıştır.
Raporun son bölümünde, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların Annan Planı’ndaki mülkiyet
önerilerine tepkileri kısaca incelenmektedir.
Özet
ix
Raporda varılan sonuç, iki tarafın mülkiyet konusuna bakışlarının birbirine karşıt olmasının
esas nedeninin tarafların iki kesimlilik ve insan haklarına saygı ilkeleri konusunda birbiriyle
çatışan algılayış ve yaklaşımlarda ısrar etmeleri olduğudur. Bu çatışmanın kökeninde yatan ise
iki tarafın Kıbrıs sorunundaki uzlaşmaz ve hatta gerçekte birbirini dışlayan duruşlarıdır.
Bu sonucun siyasi anlamı, karşılıklı anlaşmaya dayalı olası tek çözümün bu iki duruş
arasında bir uzlaşı olduğu şeklindeki daha geniş argümanda bulunabilir. İki tarafın iki bölgelilik ve
insan haklarına saygı ilkelerine yaklaşımları şimdiye kadar tek yanlı ve kategorik olmuştur; çünkü
bu yaklaşımlar öncelikle her bir tarafın adanın acılarla dolu yakın geçmişiyle ilgili kendi çok farklı
deneyimine dayanmaktadır. Görünen o ki, bir uzlaşı elde edilebilmesi için en başta yapılması
gereken, bu iki temel ilkenin ne anlama geldiği hususunun daha esnek ve geleceğe bakan yeni
bir yaklaşımla her iki tarafça da tekrar gözden geçirilmesidir.
KISALTMALAR
AB:
Avrupa Birliği
AİHM:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
BDH:
Barış ve Demokrasi Hareketi
BM:
Birleşmiş Milletler
CTP:
Cumhuriyetçi Türk Partisi
DP:
Demokrat Parti
EDEK:
Eniaia Dimokratiki Enosi Kentrou [Sosyal Demokratlar Hareketi - Kinima
Sosialdimokraton]
EÜB:
Egemen Üs Bölgeleri
İTEM Yasası: İskan, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası
KC:
Kıbrıs Cumhuriyeti
KKTC:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
KTFD:
Kıbrıs Türk Federe Devleti
TKP:
Toplumcu Kurtuluş Partisi
UBP:
Ulusal Birlik Partisi
UNFICYP:
United Nations Peacekeeping Force in Cyprus [Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler
Barış Gücü]
Bir toprak parçasının etrafını kesip ‘Burası benimdir’ demeyi akıl eden ve etrafındakilerin
kendisine inanacak kadar saf olduğunu gören ilk insan sivil toplumun gerçek kurucusuydu. Eğer
birisi kazıkları söküp veya hendeği doldurup hemcinslerine şunu haykırmış olsaydı, insan soyu
kim bilir kaç günahtan, savaştan, cinayetten; ne kadar çok sefillik ve korkudan esirgenmiş
olacaktı: ‘Bu sahtekarı dinlemekten kaçının. Yeryüzünün meyvelerinin herkese ait olduğunu,
yeryüzünün kendisinin ise kimseye ait olmadığını unutursanız mahvoldunuz demektir.’
Jean-Jacques Rousseau
İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kökeni Üzerine Söylev (1755)
Şu kesindir ki, mülkiyet hakkı yurttaşların tüm haklarının en kutsalıdır ve bazı açılardan
özgürlüğün kendisinden daha önemlidir.
Jean-Jacques Rousseau
‘Ekonomi Politik’, Diderot’nun Ansiklopedi’si (1755)
GİRİŞ
ıbrıs’ta toprak mülkiyeti konusunda ciddi anlaşmazlıklar en azından Kıbrıs sorununun
başlangıcından, yani 1960’ların başından bu yana var olmuştur. 1972’de Richard Patrick
şuna işaret etmiştir: ‘Toprak mülkiyeti konusu, herhangi bir gelecek jeopolitik çözümdeki
önemi nedeniyle son derece hassas bir konudur’. Patrick ayrıca o dönemle ilgili olarak şunu
belirtmiştir: ‘Mevcut iddiaların ve karşı iddiaların doğruluğunun kanıtlanması zordur çünkü ... [bir
çok başka neden yanında] iki toplumdan ne biri, ne de diğeri, kendi tapu kayıtlarını tarafsız bir
denetime açmaya istekli değildir.’1 Herkesin bildiği gibi toprak mülkiyeti konusundaki bu çatışma,
çözülememiş olmasının ötesinde, adanın 1974’te bölünmesiyle hem ölçek hem de karmaşıklık
yönünden muazzam şekilde büyümüştür.
Bugünkü haliyle ‘mülkiyet meselesi’, adanın yeniden birleşmesi durumunda ‘makro düzeyde’
ekonomik ve sosyal değerlendirmelerin odak noktasını oluşturacaktır. Daha da önemlisi, bu
mesele adanın her iki yanında nüfusun geniş bir kesiminin bireysel hak ve çıkarlarını kritik bir
şekilde etkilemektedir. Hakları ve çıkarları söz konusu olan bu kişilerin (veya onların ebeveyninin)
bir çoğu, ya 1963-642 yıllarında meydana gelen toplumlararası çatışmalar nedeniyle ya da daha
sonra 1974’te (15 Temmuz 1974’te Kıbrıslı Rumlar tarafından Yunanistan’ın desteği ve
yardımıyla gerçekleştirilen darbeye tepki olarak Türkiye’nin, 20 Temmuz 1974’te Garanti
Antlaşması’nı ileri sürerek, adaya silahlı müdahalede bulunması ve adanın üçte birini kontrolü
altına almasıyla) Kıbrıs’ın fiilen bölünmesi sonucunda yerlerinden edilmişler ve/veya mülklerinin
tasarrufundan mahrum bırakılmışlardır.3 Mülkiyet meselesi, adada siyasi bir çözüm olmaksızın
geçen onlarca yılın etkisiyle doğal olarak daha da karmaşıklaşmış, muazzam bir teknik ve
hukuksal bilmeceye dönüşmüştür. Meseleyle bağlantılı insanların sayısı, mülklerin satış veya
miras yoluyla el değiştirmesi veya devredilmesi ya da inkişaf dolayısıyla nitelik değiştirmesi
sonucunda zaman içinde kaçınılmaz olarak katlanarak artmaktadır.
K
1
2
3
Richard Patrick, “A General System Theory Approach to Geopolitical Aspects of Conflict between Communities with
Particular Reference to Cyprus since 1960”, 1972 doktora tezi, içinde yer aldığı eser: Political Geography and the
Cyprus Conflict: 1963-1971, ed. James H. Bater ve Richard Preston (Ontario: Department of Geography Publications,
University of Waterloo, 1976), s. 15.
Patrick, Bölüm 3. Ayrıca bakınız Keith Kyle, Cyprus: In Search of Peace (Minority Rights Group International, 1997),
s. 5-15.
Kyle, s. 16-21. Ayrıca bakınız Peter Loizos, The Heart Grown Bitter (Cambridge: Cambridge University Press, 1981);
Vamık Volkan, Cyprus – War and Adaptation, (Charlottesville, VA: University Press of Virginia, 1979).
2
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Ancak bu güçlüklerin ötesinde, mülkiyet meselesini Kıbrıs sorunun en çetrefilli unsurlarından
biri – belki de en çetrefillisi – yapan etken, Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumlarının bu meseleye
atfettiği derin siyasi önemdir. Kıbrıs’taki taraflara göre, yerinden edilmiş ve/veya mülkünün
tasarrufundan yoksun bırakılmış kişilerin ev ve mülklerine dair hakları meselesinin nasıl
halledileceği konusu, Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümünün kabul edilmiş temel parametreleri
ile çok yakından ilişkilidir.
Kıbrıslı Türkler mülkiyet meselesinin ‘iki-bölgelilik temel ilkesine’ uygun olarak çözümlenmesi
gerektiği görüşündedirler. ‘İnsan haklarına saygının’ garanti edilmesini kabul etmekle birlikte, ‘ikibölgeli’ düzeni korumak için gereken ölçüde bu hakların kullanımının sınırlandırılmasını
istemektedirler. Onlara göre bu ilke, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum nüfusların bugünkü yerleşim
düzeninin olabildiğince korunacağı anlamına gelmektedir. Kıbrıslı Türkler bunun, en azından
1977’den beri iki tarafın üzerinde uzlaştığı esas olduğunu ileri sürmektedirler.
Öte yandan, Kıbrıslı Rumlar ‘iki-bölgelilik’ kavramının, her biri kendi (Rum veya Türk)
toplumunun idaresinde iki ayrı bölgeden oluşan bir düzen ötesinde başka bir şey gerektirmediğini
düşünmektedirler. Kıbrıslı Rumlar, ‘iki-bölgelilik’ kavramının herhangi bir Kıbrıslı Rumu daha önce
sakini olduğu Kıbrıs Türk bölgesinin dışında bırakacak düzenlemeleri gerektirdiği fikrine özellikle
şiddetle karşı çıkmakta ve mülkiyet sorunun ‘insan haklarına saygı temel ilkesi’ zemininde
çözümlenmesinin şart olduğunu savunmaktadırlar. Buna göre, yerinden edilmiş tüm bireyler,
herhangi bir ‘iki-bölgeli’ düzenlemeden bağımsız olarak, evlerine ve mülklerine yeniden sahip
çıkma ve geri dönme hakkına sahip olmalıdırlar.
İki-bölgelilik ve insan haklarına saygı ilkelerinin gelecekteki herhangi bir çözümün iki temel
parametresi olduğu konusunda Kıbrıs’taki iki taraf anlaşıyor gibi görünse de, bu ilkelerin anlamı
konusunda iki taraf arasında ortak bir görüş bulunmadığı çok açıktır. Aslında, mülkiyet
meselesinin çözümünün bu kadar güç olmasının başlıca nedenlerinden biri kuşkusuz bu
durumdur.
Mülkiyet sorunuyla bağlantılı olan duygu yüklü pek çok siyasi, normatif ve kişisel hassasiyet,
kapsamlı bir anlaşmaya varılması durumunda bile hemen ortadan kalkmayacaktır. Aksine,
bunların çözüm ertesinde de etkili olmaya devam etmesi ve herhangi bir yeniden birleşme
anlaşmasının uygulanması sırasında ortaya çıkabilecek sorunların çözümünü daha da
güçleştirmesi beklenmelidir. Bu nedenle, mülkiyet meselesinin geniş kapsamlı siyasi önemini her
yönüyle anlamak zorunludur.
Bu rapor, iki tarafın mülkiyet meselesi hakkındaki resmi duruşlarının temelinde yatan ve aynı
zamanda bu duruşların destek bularak sürdürülmesine olanak veren derin siyasi ve ahlaki
kaygıların anlaşılmasına katkıda bulunmaya yönelik bir çabadır. Ancak, öncelikle konuyla
bağlantılı güçlüklerin büyüklüğünü kesin bir şekilde ortaya koyan bazı olgu ve rakamlara
bakılması yaralı olacaktır.
Bölüm 1
OLGULAR VE RAKAMLAR
963-64 döneminde, yaklaşık 25.000 Kıbrıslı Türk (o zamanki Kıbrıs Türk toplumunun dörtte
biri) ve 700 Kıbrıslı Rum (500’ü Ermeni) yerinden edilmiştir.1 1970 yılına gelindiğinde bu
kişiler arasından 1300 kadar Kıbrıslı Türk evine dönmüştü.2 Diğerleri, adanın fiilen kuzey
ve güney olarak bölünmesine yol açan 1974 olayları başladığında hala yerine dönememiş
durumdaydı. 1974’teki bölünme sonucunda yerinden olan insan sayısı ise muazzamdı. Resmi
Kıbrıs Rum kaynaklarına göre 142,000 Kıbrıslı Rum (o zamanki Kıbrıs Rum toplumunun yaklaşık
yüzde 30’u) adanın kuzeyinden güneyine; 3 ve 45,000 Kıbrıslı Türk (o zamanki Kıbrıs Türk
toplumunun yaklaşık yüzde 40’ı) güneyden kuzeye göç etti. 4
Türk askeri harekâtı 16 Ağustos 1974’te sona erdiğinde, binlerce Kıbrıslı Rum güneye kaçmış
bulunuyordu ve kuzeyde sadece 20.000 kadar Kıbrıslı Rum kalmıştı. 1975 yazına gelindiğinde
bu sayı daha da azalarak 10.000 civarına inmişti (esas olarak Karpaz bölgesinde). Kıbrıs Rum
tarafının iddiasına göre, ‘anklav içinde yaşayan tüm kişileri [Türk kontrolündeki topraklardan]
gitmeye zorlamak için Türkler tarafından alınan baskıcı tedbirler’ bu azalmanın başlıca
nedeniydi.5 Ağustos 1975’te imzalanan III. Viyana Anlaşması’na rağmen (bu konu ileride daha
ayrıntılı olarak ele alınacaktır), kuzeydeki Kıbrıslı Rumların sayısı azalmaya devam etti: 1975’in
sonuna değin 2500, 1976’da 5,800 ve 1977’de 900 Kıbrıslı Rum güneye taşındı. Kasım 1981’e
gelindiğinde kuzeyde yalnızca 1,076 Kıbrıslı Rum kalmıştı6. Bu sayı sonraları daha da düşerek
1
1
2
3
4
5
6
Patrick, s. 74–79.
A.g.y.
KC Basın ve Enformasyon Dairesi, The Cyprus Question (Lefkoşa, 2003), s. 12. Ayrıca bakınız KC Basın ve
Enformasyon Dairesi’nin yayınladığı Republic of Cyprus: From 1960 to the Present Day, 1960 nüfus sayımı verilerine
dayalı harita (Lefkoşa, 2005).
Bu, Kıbrıs Türk Yönetimi’nin 20 Ekim 1974 tarihli resmi bir raporunda verilen bilgiye dayanan bir tahmindir. Bakınız.
Ahmet An, Kıbrıs Nereye Gidiyor (İstanbul: Everest, 2002), s. 319.
Criton G. Tornaritis, Cyprus and Its Constitutional and Other Legal Problems (Lefkoşa, 1977), s. 86. (Yazar, eserin
yayınlandığı tarihte Kıbrıslı Rum Başsavcı olarak görev yapmaktaydı.)
Pierre Oberling, The Road to Bellapais: the Turkish Cypriot Exodus to Northern Cyprus (New York: Columbia
University Press, 1982), s. 193.
4
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
500’ün altına indi. Kalanların bir çoğu yaşlı insanlardı. Kıbrıs Rum tarafına göre bu durum, yine
kuzeydeki yönetimin Kıbrıslı Rumlara karşı uyguladığı ‘aralıksız bir taciz, ayrımcılık ve baskı
kampanyasının sonucu’ idi.7
Temmuz 1974 öncesinde, sonradan Türk kontrolüne girecek olan kuzeydeki Kıbrıslı Türklerin
fiili nüfusunun 71,000 olduğu tahmin edilmektedir. Bu nüfusun 10,000 kadarı, aslında yeni
bölünme hattının güneyinde yer alan köylerden gelen, ancak 1963-64 dönemindeki
toplumlararası çatışmalar sırasında yerinden edilmiş bulunan Kıbrıslı Türklerden oluşmaktaydı.8
1974’te yeni hattın güneyinde yaşayan Kıbrıslı Türklerin pek çoğu ise, olayları izleyen bir yıl
boyunca güvenli bölge olarak gördükleri kuzeye (genellikle gizlice ve görünüşe göre zor ve
tehlikeli şartlar altında) geçmeye çalıştılar.9 Ayrıca, Ocak 1975’te, Ağrotur’daki İngiliz üslerine
sığınmış bulunan 9,000 kadar Kıbrıslı Türk (Türkiye üzerinden) kuzeye nakledildi. Böylece,
güneyde kalan Kıbrıslı Türklerin sayısı Haziran 1975’te sadece 10,700 civarındaydı. Bunların
çoğu, Eylül 1975’e gelindiğinde – 2 Ağustos 1975’teki III. Viyana Anlaşması’nın ardından –
kuzeye göç etmiş, güneyde yalnızca 130 Kıbrıslı Türk sakin kalmıştı.10
Böylelikle, 1974 olaylarının ardından, Kıbrıs’ta yerinden edilmiş kişilerin hem Kıbrıslı Rumları
hem de Kıbrıslı Türkleri içerecek şekilde toplamı yaklaşık 200,000 idi. Bu, adanın o zamanki
nüfusunun yaklaşık yüzde otuzuna karşılık gelmekteydi (636,000).11
Kıbrıs’taki ‘çözümlenmemiş bölünme’12 diye tarif edilen şimdiki koşullarda, Kıbrıslı Türklerin
ve Kıbrıslı Rumların kontrolündeki alanlar 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti toprağının sırasıyla yüzde
36’sı ve yüzde 62’sidir. Geriye kalan alan (Britanya Egemen Üs Bölgeleri [EÜB] hariç) BM Barış
Gücü’nün (UNFICYP’in) kontrolü altındaki Ara Bölge’dir.
7
8
9
10
11
12
KC Basın ve Enformasyon Dairesi, Turkish Colonisation: A threat for Cyprus and its people, (Lefkoşa: 1995). Kıbrıs
Türk tarafına göre, bu tür açıklamalar ‘Kıbrıs Rum yönetiminin Türk karşıtı propagandasının’ bir parçası idi ve dikkate
alınmamalıydı. Örneğin, bakınız ‘Greek Cypriots in Karpass Fully Satisfied with TFSC [Turkish Federated State of
Cyprus] (Karpaz’daki Kıbrıslı Rumlar KTFD’den her bakımdan memnun),’ 5 Mayıs 1978 tarihli News Bulletin’de
yayınlanan ve Human Rights in Cyprus (Lefkoşa: Kıbrıs Türk İnsan Hakları Komisyonu, Mayıs 1979,) başlıklı kitabın
ekinde iktibas edilen makale. Burada belirtilmesi gerekir ki kuzeyde yaşayan Kıbrıslı Rumların yaşam koşullarına ilişkin
olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2001’deki kararında, din özgürlüğü, ifade özgürlüğü, eğitim hakkı,
özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı gibi alanlarda insan hakkı ihlalleri yanında mülkiyet hakkıyla ilgili
ihlallerden de söz edilmekteydi. Bunlar arasında, kuzeydeki Kıbrıslı Rumların öldükten sonra mülklerinin orada
yaşamayan mirasçılarına geçmesine izin vermeyen ya da KKTC’den daimi olarak ayrılan Kıbrıslı Rumların mülklerini
‘terk edilmiş’ ilan eden KKTC uygulamaları bulunmaktaydı. Bakınız Cyprus v. Turkey, AİHM kararı,10 Mayıs 2001.
Ayrıca bakınız Frank Hoffmeister, ‘Cyprus v. Turkey (Case Note on European Court of Human Rights judgment of 10
May 2001)’, American Journal of International Law, sayı 2 (Nisan 2002), s. 445-452.
Bu tahmin, yukarıdaki 4 numaralı dipnotta atıfta bulunulan rakamlara ve ayrıca KC Basın ve Enformasyon Dairesi’nce
Republic of Cyprus: from 1960 to the Present Day başlıklı haritadaki rakamlara dayanmaktadır.
Murad Hüsnü Özad, Baf ve Mücadele Yılları (Lefkoşa: Akdeniz Haber Ajansı Yayınları, 2002), s. 135–303. Ayrıca
bakınız Oberling, s. ix–xii, 191–192.
Oberling, s. 191-193.
L. W. St John-Jones, The Population of Cyprus (London: Institute of Commonwealth Studies, 1983), s. 34–62. Ayrıca
bakınız George Karouzis, Proposals for a Solution to the Cyprus Problem (Nicosia: Cosmos Press, 1976), s. 13.
Bu ifadenin geçtiği yer: BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki İyi Niyet Misyonu Hakkında Raporu, S/2003/398 sayılı BM
belgesi, 1 Nisan 2003, paragraf 107, http://www.un.org/ Docs/sc/sgrep03.html (8 Haziran 2006’da erişildi).
Olgular ve Rakamlar
5
Bu bölgelerdeki Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerin toprak mülkiyetine ilişkin olarak, her iki
tarafça doğru olarak kabul edilen rakamlar bulunmamaktadır. Kıbrıslı Türk araştırmacılar,
genellikle Kıbrıs Rum arazi kayıtlarının (1963’ten bu yana) güvenilir olmadığı gerekçesiyle, toprak
mülkiyetine ilişkin Kıbrıs Rum tahminlerini sorgulamıştır.13 Ayrıca bu araştırmacılar, geçmişte
(özellikle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960’ta kuruluşundan önce) Evkaf ve miri arazilerin14 Rumlar
tarafından gasp edildiğini iddia etmektedirler.
Patrick, Kıbrıs Hükümeti’nin Maliye Bakanlığı İstatistik ve Araştırma Dairesi (o tarihte artık
yalnızca Kıbrıslı Rumlar tarafından yönetilen) ve Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi (1964-1974)
Planlama Dairesi tarafından (1964 sonrası dönemde) sağlanan istatistiklere dayanarak, 1960 için
bazı arazi mülkiyeti rakamları vermiştir.15 Bu rakamlara göre Kıbrıslı Rum özel mülkiyeti yüzde
61 ile 81, Kıbrıslı Türk özel mülkiyeti ise yüzde 18 ile 38 arasında gözükmektedir (bu tür verilerde
iki taraf arasında genellikle gözlenen büyük farkın tipik bir göstergesi).
Aşağıda yer alan Tablo 1.1 ve 1.2’de, Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin bir raporuna
göre 1974 öncesinde tüm Kıbrıs’taki (EÜB dahil) arazi mülkiyetine ilişkin veriler gösterilmektedir.16
Öte yandan, Tablo 1.3 ve 1.4’te yer alan 1974 öncesinde tüm Kıbrıs’taki arazi mülkiyeti
tahminleri, Kıbrıs Türk Harita Dairesi eski müdürü Halil Giray’ın bir çalışmasına dayanmaktadır.17
Gasbedilmiş olduğu iddia edilen miri araziler (322,109 dönüm)18 değil ama Kıbrıs Türk tarafının
iddiasına göre ‘yasal olmayan yollarla istimlak edilmiş’ veya ‘çalınmış’ olan Evkaf mülkleri
(337,245 dönüm), son iki tablodaki rakamlara dahil edilmiştir.19
13
14
15
16
17
18
19
Bakınız, örneğin, Haşim Altan, Kıbrıs’ta Türk Malları: Gasbedilen ve Yitirilen Türk Tapu ve Arazi Hakları (İstanbul:
Kastaş Yayınları, 2001).
Evkaf, Kıbrıs’ın 1571’de Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmesinden sonra başlayan Kıbrıs vakıfları
(geleneksel Müslüman kuruluşlar) örgütüdür. Vakıflar; hayır amaçlı, dinsel, veya kamusal kullanım için el konulan ya
da hibe edilen mülkler aracılığıyla oluşturulur ve Ahkam-ül Evkaf olarak anılan özel bir yasaya göre yönetilir. Bu yasa
uyarınca Evkaf mülkleri devredilemez. 1960’ta Evkaf, bir Kıbrıs Türk kurumu olarak tanınmış ve Ahkam-ül Evkaf Kıbrıs
Cumhuriyeti anayasasında yeniden teyit edilmiştir. Bakınız Behrooz Morvaridi, ‘Social structure and change’, The
Political Social and Economic Development of Northern Cyprus, ed. Clement H. Dodd (Cambridgeshire: Eothen Press,
1993), s. 264-266; M. B. Seager, Reports on the Evkaf Properties, Cyprus (British Colonial Office, 1883); ve Cyprus –
A Country Study, ed. Eric Solsten (Federal Research Division of the Library of Congress, 1991) (http://www.countrydata.com/cgi-bin/query/r-3512.html, 20 Ocak 2006’da erişildi). Miri arazi (arazi-i mirié, sözlük anlamıyla ‘hazine
arazisi’), Osmanlı toprak kanununa göre devlete (bir başka deyişle sultana) ait olan tarımsal arazi demektir. Bu tür
araziler babadan oğla devredilebilir, ancak tasarruf sahibi (toprağı işleyen, toprağa ait hakkı kullanım maksatlı olan ve
bu hakkı miras yoluyla devredebilen kullanıcı kişi) tarafından satılamaz, ipotek edilemez veya hibe edilemezdi.
Osmanlı toprak kanunu, 1946’ya kadar yürürlükte kaldı. O tarihte İngiliz sömürge idaresi tarafından Taşınmaz Malların
Kullanımı, Kaydı ve Değerlendirilmesi Yasası (The Immovable Property Tenure, Registration, and Valuation Law)
yürürlüğe girdi. Bu yasa, usule uygun bir biçimde bireylerin tasarrufunda bulunan malların özel mülke dönüştüğünü
hükme bağlayarak miri arazi geleneğini sona erdirdi. Bakınız Halil İnalcık, An Economic and Social History of the
Ottoman Empire – Volume One: 1300-1600 (Cambridge: Cambridge University Press, 1994); and Solsten.
Patrick, s. 14.
Bakınız Karouzis, s. 60.
Halil Giray, Kıbrıs ile İlgili Rakamsal Bilgiler, yayınlanmamış rapor, Haziran 1993.
Kıbrıs’ta kullanılan bir arazi ölçü birimi: 1 dönüm = 0.33 acre (İngiliz dönümü) = 1338 m2.
Tablo 1.4’teki Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk mülkiyetine ilişkin rakamları elde etmek için, ‘gasbedilmiş’ olduğu iddia
edilen miri arazilere ilişkin Giray’ın tahmini olan 322,109 dönüm, Kıbrıslı Türk özel mülkiyetinden çıkarılıp Kıbrıslı Rum
özel mülkiyetine eklenmiştir.
6
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Tablo 1.1 Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin rakamlarına göre 1974 öncesinde Kıbrıs’taki arazi
mülkiyeti (EÜB dahil)
Mülkiyet
Alan (dönüm)
%
Özel
5,067,572
73.3
Devlet ormanları, devlet arazileri, yollar, akarsular, vb.
1,847,820
26.7
Toplam
6,915,392
100.0
Tablo 1.2 Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin rakamlarına göre 1974 öncesinde özel mülkiyetin
toplumlara göre dağılımı (EÜB’ndeki araziler dahil)
Özel Mülkiyet
Alan (dönüm)
%
Özel: Kıbrıslı Rum (Kilise mülkleri dahil)
4,123,711
81.4
Özel: Kıbrıslı Türk (Evkaf mülkleri dahil)
852,455
16.8
91,406
1.8
5,067,572
100.0
Özel: diğer toplumlar (Ermeniler, Maronitler, vb.)
Toplam
Tablo 1.3 Kıbrıs Türk Harita Dairesi’nin rakamlarına göre 1974 öncesinde Kıbrıs’taki arazi mülkiyeti
(EÜB dahil)
Mülkiyet
Alan (dönüm)
%
Özel
5,067,572
73.3
Devlet ormanları, devlet arazileri, yollar, akarsular, vb.
1,847,932
26.7
Toplam
6,915,504
100.0
Tablo 1.4 Kıbrıs Türk Harita Dairesi’nin rakamlarına göre 1974 öncesinde özel mülkiyetin toplumlara göre
dağılımı (EÜB’ndeki araziler dahil)
Özel Mülkiyet
Alan (dönüm)
%
Özel: Kıbrıslı Rum (Kilise mülkleri dahil)
3,624,754
71.5
Özel: Kıbrıslı Türk (Evkaf mülkleri dahil)
1,352,792
26.7
90,026
1.8
5,067,572
100.0
Özel: diğer toplumlar (Ermeniler, Maronitler, vb.)
Toplam
Olgular ve Rakamlar
7
1974’te özel mülk olan toplam arazi için Kıbrıs Türk tarafının verdiği rakam (Tablo 1.3) Kıbrıs
Rum kaynaklı rakamın (Tablo 1.1) tamamen aynısıdır: 5,067,572 dönüm, yani Kıbrıs’taki toplam
arazinin yüzde 73.3’ü. Ancak toplam özel mülkiyette Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin payı
açısından bakıldığında, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk tahminlerinin (sırasıyla Tablo 1.2 ve 1.4)
birbirinden oldukça farklı olduğu ortaya çıkmaktadır. Kıbrıs Türk kaynaklı verilere göre (Tablo
1.4), 1974’te özel mülk olan arazinin yalnızca yüzde 71.5’i Kıbrıslı Rumlara (Kıbrıs Rum
tahminlerinin oldukça altında), yüzde 26.7’si ise Kıbrıslı Türklere (Kıbrıs Rum tahminlerinin
oldukça üzerinde) aitti. İki toplumun özel mülkiyetteki payına ilişkin Kıbrıs Rum (Tablo 1.2) ve
Kıbrıs Türk kaynaklı (Tablo 1.4) veriler arasındaki fark yaklaşık 500,000 dönüm, ya da 1974’teki
toplam özel mülkiyetin yüzde 10’u kadardır.
Tartışmalı olgu ve rakamlara ilişkin bu incelemeyi bitirmeden önce, 1974’ten sonra ortaya
çıkmış bölgelerde – yani Ara Bölge’nin iki tarafında ve içinde – arazi mülkiyetin dağılımına ilişkin
Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk tahminlerine bakmak yararlı olacaktır.
Tablo 1.5’te, Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi ve Planlama Bürosu’nun 1964 verilerine
dayanan tahminleri verilmektedir.20 Bu rakamlara EÜB’ndeki arazi dahil değildir. Gölgeli
rakamlar, mülkiyet uyuşmazlığından etkilenen arazileri, yani sahiplerinin (Kıbrıs Rum toplumu
bağlamında Kilise ve Kıbrıs Türk toplumu bağlamında Evkaf dahil) üyesi bulunduğu toplumun
kontrolü dışında kalan bölgede bulunan arazileri, göstermektedir. Tablo 1.5’teki veriler
kullanılarak, adanın şimdiki üç bölgesi için özel mülkiyete dair Kıbrıs Rum tahminleri elde
edilebilir (Tablo1.6).
Tablo 1.5 Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin ve Planlama Bürosu’nun 1964 rakamlarına göre, 1974
sonrasında ortaya çıkan bölgelerde dönüm olarak arazi mülkiyeti. (EÜB’ndeki araziler dahil değildir. ‘Kıbrıslı
Rum’, Kıbrıslı Ermenileri ve Kıbrıslı Maronitleri de kapsamaktadır.)
Bölge
Kuzey
Ara Bölge
20
Kıbrıslı Rum
1,463,382
(%60.60)
Kıbrıslı Türk Kıbrıslı olmayan
393,791
6,767
(16.31%)
(0.28%)
Kamu
551,150
(22.82%)
Toplam
2,415,090
(100%)
112,326
(%62.21)
25,362
(14.05%)
2,494
(1.38%)
40,384
(22.37%)
180,566
(100%)
Güney
2,543,021
(61.56%)
413,177
(10.00%)
10,011
(0.24%)
1,165,029
(28.2%)
4,131,238
(100%)
Bütün ada
4,118,729
(61.23%)
832,330
(12.37%)
19,272
(0.29%)
1,756,563
(26.11%)
6,726,894
(100%)
Bakınız Claire Palley, An International Relations Debacle, (Oregon: Hart Publishing, 2005), s. 175. Tablo 1.5’te yer alan
rakamlarla Tablo 1.1 ve 1.2’de yer alanlar arasındaki fark, büyük oranda Tablo 1.5’te EÜB’nin hesaba katılmamış
olmasından kaynaklanmaktadır.
8
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Tablo 1.6 Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin ve Planlama Bürosu’nun 1964 rakamlarına göre, 1974
sonrasında ortaya çıkan bölgelerde toplam özel mülkiyete dair yüzdelikler. (EÜB’ndeki arazi dahil değildir.
‘Kıbrıslı Rum’, Kıbrıslı Ermenileri ve Kıbrıslı Maronitleri de kapsamaktadır.)
Bölge
Kuzey
Ara Bölge
Güney
Bütün ada
Kıbrıslı Rum (%)
78.5
80.1
85.7
82.9
Kıbrıslı Türk (%) Kıbrıslı olmayan (%)
21.1
0.4
18.1
1.8
13.9
0.3
16.7
0.4
Toplam
100
100
100
100
Kıbrıs Rum tahminlerine göre (Tablo 1.5 ve 1.6), adanın kuzey kesiminde 1,463,382 dönüm
arazi Kıbrıslı Rumlara aittir. Bu, kuzeydeki toplam arazinin yüzde 60.6’sına, toplam özel
mülkiyetin ise yüzde 78.5’ine karşılık gelmektedir.
Aşağıda yer alan Tablo 1.7 ve 1.8’de, Tablo 1.5 ve 1.6’tekilerle aynı türden veriler, ancak bu
kez Kıbrıs Türk tahminlerine dayanarak gösterilmektedir. Bu tablolara, Evkaf’tan ‘çalınmış’ olduğu
ileri sürülen mülkler de dahil edilmiştir. Ayrıca, bu rakamlar EÜB’ni de kapsamaktadır. Yukarıda
olduğu gibi, gölgeli rakamlar mülkiyet uyuşmazlığından etkilenen arazileri, yani sahiplerinin
(Kıbrıs Rum toplumu bağlamında Kilise ve Kıbrıs Türk toplumu bağlamında Evkaf dahil) üyesi
bulunduğu toplumun kontrolü dışında kalan bölgede bulunan arazileri göstermektedir.
Tablo 1.7 Kıbrıs Türk Harita Dairesi 1974 kayıtlarına göre 1974 sonrasında ortaya çıkan bölgelerde dönüm
olarak arazi mülkiyeti. (‘Güney’ EÜB’ni de kapsamaktadır.)
Bölge
Kuzey
Kıbrıslı Rum
1,228,838
(%50.71)
Kıbrıslı Türk
637,912
(%26.33)
Diğer
59,406
(%2.45)
Devlet
497,000
(%20.51)
Toplam
2,423,156
(%100)
126,230
(%69.20)
35,823
(%19.64)
2,500
(% 1.37)
17,867
(%9.79)
182,420
(%100)
Güney
2,269,686
(%52.66)
679,057
(%15.76)
28,120
(%0.65)
1,333,065
(%30.93)
4,309,928
(%100)
Bütün ada
3,624,754
(%52.41)
1,352,792
(%19.56)
90,026
(%1,30)
1,847,932
(%26.72)
6,915,504
(%100)
Ara Bölge
Olgular ve Rakamlar
9
Tablo 1.8 Kıbrıs Türk Harita Dairesi 1974 kayıtlarına göre 1974 sonrasında ortaya çıkan bölgelerde toplam
özel mülkiyete dair yüzdelikler. (‘Güney’ EÜB’ni de kapsamaktadır.)
Bölge
Kuzey
Ara Bölge
Güney
Bütün ada
Kıbrıslı Rum (%)
63.8
76.7
76.2
71.5
Kıbrıslı Türk (%)
33.1
21.8
22.8
26.7
Diğer (%)
4.1
1.5
0.9
1.8
Toplam
100
100
100
100
Yine, beklendiği üzere, adanın her iki yanında Kıbrıslı Türklere ait özel mülkiyete ilişkin Kıbrıs
Türk tahminleri, Kıbrıs Rum tahminlerinin epeyce üzerindedir: kuzeyde özel mülk olan arazinin
yüzde 33.1’i, güneyde özel mülk olan arazinin ise yüzde 22.8’i (bunlara karşılık gelen Kıbrıs Rum
tahminleri, sırasıyla, yüzde 21.1 ve yüzde 13.9’dur). Burada daha da kayda değer olan,
kuzeydeki Kıbrıs Rum özel mülkiyetinin oranıdır. Kıbrıs Türk tarafı bunu 1,228,838 dönüm olarak
tahmin etmektedir ki bu kuzeydeki toplam özel mülkiyetin yüzde 63.8’ine karşılık gelmektedir.
Kıbrıs Rum tahminlerinin (1,463,382 dönüm veya yüzde 78.5) epeyce altında olmasına rağmen
bu yine de oldukça büyük bir orandır.
Bölüm 2
TARAFLARIN ÇATIŞAN TALEPLERİ:
NEDENLER VE AMAÇLAR
esmi pozisyonların karmaşık yönlerini ve mülkiyet meselesinde ne dereceye kadar ve
neden farklı görüşte olduklarını anlamak için, iki tarafın ‘maksimalist’ diye
tanımlanabilecek taleplerinin temel unsurlarını incelemek yararlı olacaktır. ‘Maksimalist’
derken, öteki tarafın endişelerini dikkate almayan, yalnızca tek bir taraf açısından adil, haklı ve o
tarafın ‘ulusal çıkarlarına’ (Kıbrıslı Rumların veya Kıbrıslı Türklerin) uygun olarak algılanan bir
düzenin elde edilmesine dayalı talepler kastedilmektedir.
Tarafların mülkiyet sorununa ilişkin maksimalist taleplerini BM Genel Sekreteri Kofi Annan
Nisan 2003’te aşağıdaki gibi özetlemişti:
Kıbrıs Rum tarafı, mülkiyet haklarına tam saygı temelinde ve böylece, hangi toplumdan
olursa olsun, yerinden edilmiş tüm kişilerin mülklerini geri alma hakkına sahip olacağı bir
çözümden yanaydı. Kıbrıs Türk tarafı, mülkiyete ilişkin hak iddialarının bir global takas ve
tazminat planı dahilinde tasfiye yöntemiyle, yani, hangi toplumdan olursa olsun, yerinden
edilmiş hiç kimsenin mülkünü geri alma hakkına sahip olmayacağı bir şekilde halledilmesi
gerektiğinde ısrar etti.1
İki taraf (tabii değişik kaygılarla) mülkiyet meselesini her zaman, en az bu sorun kadar
tartışmalı ‘yerinden edilmiş kişilerin eski evlerine geri dönüşü’ meselesinden ayrı tutulamayan bir
sorun olarak görmüştür. Öte yandan, ‘geri dönüş’ meselesinin 2002-2004 yıllarında BM
gözetiminde yürütülen Kıbrıs görüşmelerinde ‘yerleşim özgürlüğü’ başlığı altında ele alınan
konuyla yakından ilgili olduğu açıktır. ‘Yerleşim özgürlüğü’ yalnızca yerinden edilmiş kişileri değil,
çözümden sonraki Kıbrıs’ta ‘diğer tarafa’ yerleşmek isteyen her iki toplumdan herhangi bir kişiyi
ilgilendiren uzun vadeli bir kavramdır. Tarafların bu konudaki maksimalist taleplerini BM Genel
Sekreteri, şu şekilde anlatmıştır:
R
1
Genel Sekreter’in raporu, paragraf 107; vurgular eklenmiştir.
12
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Kıbrıs Türk tarafı, herhangi bir kurucu devlette kimin ikamet tesis edeceğine karar verme
konusunda o kurucu devletin sınırsız yetkiye sahip olmasını istedi – onların ‘iki-bölgelilik’
anlayışı buydu. Kıbrıslı Rumlar, ... temel insan hakları ve AB müktesebatı ilkelerinin
herhangi bir Kıbrıs yurttaşının adanın herhangi bir yerine yerleşmesine olanak
tanınmasını gerektirdiğini, herhangi bir sınırlamanın yalnızca ilk bir kaç yıl için kabul
edilebilir olduğunu öne sürdü – onlara göre ‘iki-bölgelilik’, sadece Kıbrıslı Rumların ve
Kıbrıslı Türklerin yönetiminde iki ayrı bölge anlamına gelmekteydi.2
‘İki-bölgelilik’ ilkesi, uzun zamandır, Kıbrıs’ı bir federal devlet çatısı altında yeniden
birleştirmenin kabul edilen temeli olagelmiştir. Kıbrıs’taki iki taraf arasında varılan 1977 ve 1979
doruk anlaşmaları, gelecekteki federal Kıbrıs’ın ‘iki-bölgeli’ olacağını kayda geçirmişti. Aslında
iki-bölgelik, BM Güvenlik Konseyi’nin 649 sayılı (1990) kararıyla resmen, gelecekteki bir Kıbrıs
çözümü için BM-onaylı bir parametre haline geldi. Bu karar, ‘... 1977 ve 1979 doruk
anlaşmalarına uygun olarak anayasal bakımdan iki-toplumlu, toprak bakımından iki-bölgeli bir
federasyona’ atıfta bulunmaktadır.
Ancak, Genel Sekreter’in raporundan yapılan yukarıdaki alıntıdan da görüldüğü gibi, bu çok
önemli kavramın anlamı konusunda iki taraf arasında bir anlaşmazlık vardır. Gerçekten de,
tarafların mülkiyet ve bununla bağlantılı gördükleri ‘geri dönüş’ ve ‘yerleşim’ meselelerindeki
(özellikle yerinden edilmiş kişilerin ‘geri dönüşü’ bağlamında) bağdaşmaz talepleri, iki tarafın ‘ikibölgelilik’ kavramını baştan beri çok farklı algılamış olduğunu göstermektedir. Ayrıca, bu
konulardaki duruşları, tarafların ‘insan haklarının’ tekrar tesisi konusundaki yaklaşımlarının
yalnızca bağdaşmaz değil, aynı zamanda epeyce tartışmalı olduğuna işaret etmektedir. Bu
durum büyük oranda, tarafların genel olarak Kıbrıs sorununun niteliği konusundaki çok farklı
görüşlerinden olduğu kadar, ‘insan haklarına saygı’ ilkesine ilişkin problemli algılayışlarından da
kaynaklanmaktadır. Tarafların pozisyonlarının daha yakından incelenmesi bu noktaları daha açık
bir şekilde ortaya çıkarmaya yardımcı olabilir.
Kıbrıs Türk tarafının pozisyonu
Kıbrıslı Türkler arasında genel olarak benimsenen görüş, mülkiyet meselesinin ‘kabul edilmiş ikibölgelilik ilkesi’ uyarınca çözülmesi gerektiği şeklinde olagelmiştir. Buna göre sorun, ‘global takas
ve tazminat’ denilen ve Kıbrıslı Türklerin çoğunluğu tarafından – bugün dahi 3 – ideal model olarak
görülen yöntemle çözülmelidir. Çünkü bu yöntem, en azından, Kıbrıslı Türklerin yönetimindeki
kuzeyde özel mülkiyetin büyük bir kısmının (yüzde 63.8 ile 78.5 arasında bir yerde) Kıbrıslı
2
3
A.g.y., paragraf 98.
Kıbrıslı Türklerin tercihinin hala ‘global takas ve tazminat’ olup olmadığı konusu sistematik olarak araştırılmamıştır.
Ancak, bazı olgular Kıbrıslı Türklerin tercihinin hala bu olduğuna işaret etmektedir. Örneğin, kuzeydeki Kıbrıs Rum
mülklerinin inkişafı ve/veya alım-satımı Nisan 2004’ten bu yana azalmadan devam etmiştir. Kuzeydeki Kıbrıs Rum
mülklerine ilişkin olan ve tazminat ve takas yanında iadeyi de öngören yasaya (Aralık 2005’te yürürlüğe giren 67/2005
sayılı KKTC yasası) kamuoyundan gelen tepkinin genelde kuşkucu olması ise bir başka göstergedir.
Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar
13
Rumlara ait olması şeklindeki rahatsız edici gerçekten kaynaklanan sıkıntılı durumu aşmanın en
pratik ve yaşayabilir yolu olarak görülmektedir.
‘Global takas ve tazminat’ formülü, daha Şubat 1976’da Viyana Görüşmeleri’nin beşinci
turunda Rauf Denktaş’ın4 sunduğu bir belgede önerilmişti.5 Bu formül bir tür ‘global ödeme
anlaşması’ (‘lump-sum agreement’) anlamına gelip, güneydeki Kıbrıs Türk mülklerin tamamının
kuzeydeki Kıbrıs Rum mülklerinin tamamıyla yönetimler arasında takas edilmesi ve 1974
öncesindeki Kıbrıs Türk zararlarını da dikkate alarak, mülklerin değeri arasındaki fark için
tazminat ödenmesini içermektedir.6
Bu formül, 2003’e kadar, KKTC7 hükümetinin kararlılıkla savunulan doktrinlerinden biri oldu.
Yetkili makamların ve başlıca medya kuruluşlarının gündemde tutup yaydığı bu duruş, halk ile
önde gelen siyasi partiler tarafından kuvvetle desteklenmekteydi. Unutulmamalıdır ki, Kıbrıs
sorununun kapsamlı çözümü için BM’nin önerisi (Annan Planı) Kasım 2002’de yayınlanana dek,
Kıbrıs Türk siyasi partilerinin neredeyse tamamı, ama her durumda Ulusal Birlik partisi (UBP),
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP) ve Demokrat Parti (DP) gibi
başlıca partiler, global takas ve tazminatı mülkiyet meselesinin çözüm modeli olarak
benimsemişti.
1985’te uygulamaya giren KKTC anayasasına, kuzeyde bulunan ‘terk edilmiş’ Kıbrıs Rum
mülklerini ‘Tapuda böyle kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
mülkiyetinde’ ilan eden bir hüküm dahil edilmişti.8 Bunun ardından, İskan, Topraklandırma ve
Eşdeğer Mal Yasası (İTEM yasası, No. 41/1977) olarak bilinen mevzuatta bir çok değişiklik
yapılmış, sonunda çeşitli kategorilerdeki Kıbrıs Türk yurttaşlarına, kendilerine tahsis edilen bu tür
mülkler için tapu verilmesine olanak tanınmıştır (İTEM yasasında 1995’te yapılan değişiklik).
4
5
6
7
8
1968-2004 yılları arasındaki toplumlararası görüşmelerde Kıbrıs Türk toplumunu temsil etmiş olan Rauf Denktaş,
1973’te Kıbrıs Türk toplumu lideri olmuş ve 1974’ten 2005’e kadarki tüm Kıbrıs Türk yönetimlerinin başkanlığını
yapmıştır.
Bakınız Necati Münir Ertekün, Inter-communal Talks and the Cyprus Problem (Lefkoşa: Kıbrıs Türk Federe Devleti
Basımevi, 1977), s. 29-32.
A.g.y.
KKTC, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kısaltmasıdır. Kıbrıs Türk toplumu, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki toplumlu
hükümetinin 1963’te (Cumhuriyetin kuruluşundan üç yıl sonra) başlayan toplumlararası çatışmalar sonucunda
çökmesinden bu yana, kendi ayrı yönetimine sahip olmuştur. Kıbrıs hükümeti bu durumda tamamen Kıbrıslı Rumlara
ait bir yönetim haline gelmiş, ancak o zamandan beri adanın dünyaca tanınan tek devleti olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
meşru hükümeti olduğunu iddia etmiş ve zamanla uluslararası toplum tarafından da öyle kabul edilegelmiştir (bunun,
örneğin, uluslararası niteliğe sahip 1960 Antlaşmaları’nın yeniden müzakere edilerek değiştirilmesi gibi resmi bir yol
izlenmeden gerçekleşmiş olması dikkate değerdir). 1974’te adanın fiilen bölünmesinden sonra, 1964-1974 döneminin
Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi, önce Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi olmuş, daha sonra ise Kıbrıs Türk Federe Devleti’ne
dönüşmüştür (13 Şubat 1975). Kıbrıslı Türkler, 1983’te bağımsızlık ve bununla birlikte KKTC’nin kuruluşunu ilan
etmiştir. BM Güvenlik Konseyi bu deklarasyonun ‘hukuken geçersiz’ olduğu yönünde karar almış (Karar 541) ve o
zamandan beri KKTC’yi Türkiye dışında başka herhangi bir ülke tanımamıştır.
Anayasanın 159’uncu maddesi; bakınız Ek II.
14
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Bu yasa uygulanarak, güneyde bırakılmış ‘eş değerde’ mülkler karşılığında tahsis edilen ‘terk
edilmiş’ Kıbrıs Rum mülkleri için, güneydeki söz konusu mülklerin tüm hakları devlete (KKTC’ye)
devredildikten sonra, tapu verilmiştir. Anayasanın yukarıda belirtilen maddesi temelinde yapılan
bu düzenleme, mülklerin global takasının, sonunda varılacak bir çözümün parçası olacağı
varsayımını açıkça yansıtıyordu. Yine İTEM yasasındaki hükümlere göre, güneyde herhangi bir
mülk bırakmamış çeşitli kategorilerdeki KKTC yurttaşlarına da Kıbrıs Rum mülklerinin sahipliği
verilmiştir.9 Buradaki varsayım ise, kuşkusuz, global takas kapsamına girmeyecek durumdaki
hak iddialarının toplu tazminat düzenlemesi kapsamında halledileceği şeklindeydi.
‘Terk edilmiş’ mülkler konusundaki bu yaklaşım, ‘iki-bölgelilik’ ifadesinin Kıbrıslı Türklerin çoğu
için taşıyageldiği anlamın bir sonucudur. Bu anlam, Kıbrıslı Türklerin 1963-1974 arası döneme
ilişkin deneyimleri ve onların 1974 olaylarını ve sonuçlarını yorumlayışı ile çok yakından ilintilidir
ve öyle olmaya da devam etmektedir.
Kıbrıslı Türkler, Türk askeri operasyonunun 1963-1974 döneminin acılarına son veren meşru
bir müdahale olduğunu ve – Kıbrıslı Rumların 1974’te olanlarla ilgili deneyiminin çok farklı ve
travmatik olduğunu göz ardı ederek – bu müdahalenin tüm adaya barış getirdiğini
düşünmektedirler. Onlar için, 20 Temmuz 1974 bir dönüm noktası ve Türk askeri müdahalesi bir
‘barış harekâtı’ idi. Bu müdahale:
(a)
Kıbrıslı Türklerin imha edilmesine engel oldu. Kıbrıslı Türkler inanıyorlardı ki aslında
‘ENOSİS’in gerçekleşmesi yönünde son adım olan’10 15 Temmuz 1974’teki Yunan/ Kıbrıs
Rum darbesi başarılı olmuş olsaydı bunu Kıbrıslı Türklerin imhası izleyecekti.
(b)
‘Son on iki yıl [1963–1974] boyunca [Kıbrıs’taki] Türk toplumunu devletin [Kıbrıs
Cumhuriyeti devletinin] ekonomik, idari ve mali kaynaklarından mahrum etmeyi başaran,
Türk toplumunun üçte birini işsiz ve yoksul göçmenler haline getiren, ekonomik ablukalar
ve diğer bunaltıcı tedbirler yoluyla adadaki Kıbrıslı Türklerin tümünü ikinci sınıf yurttaş
durumuna indirgemek için uğraşan ve kuvvet, şiddet ve terör yoluyla “Kıbrıs Hükümeti”
unvanını gasp ederek, bu unvanı Türk toplumuna tamamen boyun eğdirmek için bir
yıpratma aracı olarak kullanmış olan Kıbrıslı Rumlar’11 tarafından Kıbrıslı Türklere
uygulanan baskıya son verdi.
9
10
11
İTEM yasası ile, mülklerin (güneydeki Kıbrıslı Türk ile kuzeydeki Kıbrıslı Rum mülklerinin) ve tazminatın değerinin
‘puan’ cinsinden ifade edildiği bir sistem oluşturulmuştur. Bu ‘puanlar’ kuzeyde bulunan eş değerde Kıbrıslı Rum
mülkleri ile takas edilebilmekte, ayrıca alınıp satılabilmekte veya hibe edilebilmektedir. Kendilerine tazminat olarak
‘puan’ verilenler şunlardır: mücahitler (Kıbrıs Türk mukavemet mücadelesinde savaşanlar); 1963-74 arasındaki
olaylarda şehit düşen (mukavemet döneminde hayatını kaybeden) kişilerin en yakın akrabaları veya bu olaylarda
mağdur olanlar; 1974 savaşına katılan ve yurttaşlık alıp adaya yerleşen Türk silahlı kuvvetleri mensupları; bu savaşta
malul olmuş eski askerler. Ayrıca, 1975-81 yılları arasında tarımsal işgücü olarak kuzey Kıbrıs’ta iskan edilen Türkiyeli
göçmenlerin de puan satın almasına müsaade edilmiştir. (Bu son grup hakkında, bakınız Mete Hatay, Beyond
Numbers: Inquiry into the Political Integration of Turkish ‘Settlers’ in Northern Cyprus, PRIO Report 4/2005, s. 13-14.)
Necati Münir Ertekün, In Search of a Negotiated Cyprus Settlement (Lefkoşa: Ulus Matbaacılık, 1981), s. 29.
Kıbrıs Türk Federe Devleti Yasama Meclisi’nin 1 Sayılı Kararı’ndan alınmıştır. Bu karar 5 Kasım 1976’da oybirliğiyle
kabul edildi.
Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar
(c)
15
Kuzeyde tüm Kıbrıslı Türk nüfusun yerleşebileceği ve Rum hegemonyasından uzakta
kendi kaderinin hakimi olarak yaşayabileceği güvenli bir Türk bölgesiyle birlikte, fiili bir ikibölgeli durum meydana getirdi.
İki Bölgelilik ve Kıbrıslı Türkler
Kıbrıs Türk tarafı, iki-bölgelilik ilkesini ‘adada bulunan ve gelecekteki bir çözümün temelini
oluşturacak olan fiili durumun ifadesi [Kıbrıs Rum tarafına bir miktar toprak iadesi sonrasında da
olsa]’ olarak yorumlamaktadır.12 Ayrıca, bu düşünceye göre iki-bölgelilik ‘(Rum tarafının iddia
ettiği gibi) silah zoruyla kabul ettirilmiş değil’,13 1974’ten çok önce başlamış olan iki toplumun
giderek ayrılması sürecinin kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkan bir çözümdür.14
Kıbrıslı Türkler için iki-bölgelilik ilkesi, çözümün esas parametresidir ve üzerinde herhangi bir
pazarlık yapılamaz. Onlar açısından bu ilke, kendi nüfuslarının Kıbrıslı Rumlarınkinden çok daha
küçük olduğu gerçeğinden15 hareketle, ‘Rum-Yunan saldırısı tehlikesi’ ve ‘Kıbrıslı Rumların
adaya hâkim olma kararlılığı’ karşısında güvenlik ve özgürlüklerinin tek teminatıdır. Bu ilke Kıbrıs
Türk tarafının ‘toprak meselesi’ne yaklaşımının özünü oluşturmaktadır. Şubat 1976’da Denktaş’ın
ortaya koyduğu gibi, bu yaklaşım uyarınca ‘Türk bölgesi, orada yaşamak isteyen tüm Türklerin bir
bütün olarak yaşayabileceği biçimde olmalıdır’.16 Ayrıca Denktaş, ‘Türk bölgesi’nin alanı
belirlenirken dikkate alınacak faktörler konusunda Kıbrıs Türk tarafının görüşünü şu şekilde
açıkça ortaya koydu:
Türk nüfus için gereken toprak miktarı hesabında alan, Türklerin meşru haklarından daha
az olmamalı, özellikle yıllar boyunca Türk topraklarının her türden gaspı, kanuna aykırı bir
biçimde alınması ve – 1963’ten bu yana – Türklerin adına arazi tapu kaydı yapılmasının
engellendiği göz önünde tutulmalıdır.17
12
13
14
15
16
17
Zaim Necatigil, The Loizidou Case: a Critical Examination (Ankara: SAM Papers No 8/99, 1999), s. 46.
Rauf Denktaş, 18 Şubat 1976’da Viyana Görüşmeleri’nin beşinci turunda sunulmuş belge, Ertekün, Inter-communal
Talks, s. 29-32.
Kıbrıs Türk tarafı, 1955 ve 1958 arasında Kıbrıslı Türklerin terk etmek zorunda kaldıkları köylerin sayısını 33, 1963
ve 1967 arasında terk etmek zorunda kaldıkları köylerin sayısını ise 103 olarak vermektedir. Patrick’e göre, 1960
yılında yerleşim yerlerinin dökümü, 392 Kıbrıslı Rum, 117 Kıbrıslı Türk ve 114 karışık şeklindeyken, 1970’te 444 Kıbrıslı
Rum, 114 Kıbrıslı Türk ve 48 karışık olacak şekilde değişmişti. Patrick ayrıca şuna işaret etmekteydi: ‘Bu sınıflandırma
yanıltıcıdır çünkü karışık merkezler her yerde ayrı etnik mahallelere bölünmüş durumdaydı ve bunlar arasında pek az
sosyal ve ekonomik temas vardı.’ (Patrick, s. 8-12.)
Yirminci yüzyıl boyunca, Kıbrıslı Türkler ada nüfusunun yaklaşık beşte birini, Kıbrıslı Rumlar ise yaklaşık beşte
dördünü oluşturmuştur.
Rauf Denktaş, Viyana Görüşmelerinin 5. turunda, 18 Şubat 1976’da sunulan belge, Ertekün, Inter-communal Talks, s.
29-32.
A.g.y.
16
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Burada, mülkiyetteki problemler konusunda açık bir varsayım bulunmaktadır. Bu varsayıma
göre bahis konusu problemler ‘toprak meselesi’nin ayrılmaz bir parçasıdır ve şu temelde ele
alınmalıdır: (a) ‘Türklerin yıllar içinde terk etmek zorunda kaldığı’ ile ‘bölünmez bölgemizde şimdi
elde tuttuklarımız’ arasında bir karşılaştırma (yani, global takas); ve (b) karşılıklı tazminat.18
İzleyen yıllarda, Türk tarafının kararlılıkla sürdürdüğü bu duruş, Kıbrıslı Türklerin bilincinde
aşağıdakine benzer sık sık tekrarlanan açıklamalar yoluyla pekiştirildi ve güçlendirildi:
Onların kuzey üzerinde hakları yoktur. Güneyde, biz onlara üzerinde hak iddia ettikleri
topraklardan çok daha değerli araziler bıraktık. İki-bölgelilik, Kıbrıs için kabul edilmiş bir
gelecektir. Bu durumda mesele, arazilerin ve mülklerin takası yoluyla çözülecektir. Bu
nokta, BM Genel Sekreterince kağıt üzerine konulmuştur ve müzakere masasında
yıllardır kabul edilmiş bir gerçektir.19
1975 III. Viyana Anlaşması’nın Kıbrıs Türk Tarafına Göre Yorumu
Mülkiyet meselesinin nasıl çözülmesi gerektiği ile ‘iki-bölgelilik ilkesi’ arasındaki bağlantı
konusunda Kıbrıslı Türklerin algılamasını etkilemiş – ve buna zemin sağlamış – olan bir başka
önemli unsur daha vardır. Bu, Kıbrıs Türk tarafının 1975’te Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk tarafları
arasında varılan III. Viyana Anlaşması hakkında geliştirdiği spesifik yorumdur. Bu konuda anlamlı
bir tartışma yapabilmek için, önce bu anlaşmaya yol açan gelişmeleri anımsamak yararlı
olacaktır.
1975’te Haziran ayının sonuna doğru, Türk kontrolündeki kuzey bölgesine geçmeye çalışan
bazı Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Rum güvenlik kuvvetlerince durdurulup dövülünce, Kıbrıs’taki iki taraf
arasında bir kriz ortaya çıktı. Türk tarafı bu olaya 800 kadar Kıbrıslı Rumu kuzeyden güneye
sürerek tepki gösterdi ve şu uyarıyı yaptı:
Güneydeki Türklere yapılan kötü muamele sürerse ve Rum makamları bu Türklerin
adanın Türk kontrolünde olan kısmına geçmesine mani olmaya devam ederse, Türk
tarafının kuzey Kıbrıs’taki tüm Rumları adanın Rum kesimine nakletmekten başka
alternatifi kalmayacaktır. 20
18
19
20
A.g.y.
Rauf Denktaş’ın 17 Kasım 1998’de Kıbrıslı Türk Genç TV kanalına verdiği demeç, Kıbrıs Cumhuriyeti Basın ve
Enformasyon Dairesi, ‘Kıbrıs Türk basını ve diğer medya,’ 18 Kasım 1998; vurgular eklenmiştir.
Rauf Denktaş’ın bir demecinden, The Times (Londra), 1 Temmuz 1975.
Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar
17
Glafkos Klerides’in21 anlattığına göre, Makarios’un22 bu konudaki görüşü, ‘Kıbrıslı Rumları
kuzeyde ve özellikle Karpaz bölgesinde tutmak Kıbrıslı Türkleri güneyde tutmaktan daha
önemlidir’ şeklindeydi.23 Makarios ayrıca ‘güneyde Kıbrıslı Türklere karşı ciddi bir hadise
meydana gelmesi haline, Türkiye’nin bunu güneyde bir askeri harekât başlatmak için bir bahane
olarak kullanabilmesi’ olasılığından da çekiniyordu.24 Daha sonra mesele, Kıbrıslı Rum
görüşmeci Glafkos Klerides ve Kıbrıslı Türk görüşmeci Rauf Denktaş arasında yapılan Viyana
Görüşmeleri’nin üçüncü turunda ele alındı ve sonuçta ortaya 2 Ağustos 1975 tarihli III. Viyana
Anlaşması çıktı.
Bu anlaşma, o tarihte güneyde bulunan Türklerin (10,700 kişi) istedikleri takdirde,
UNFICYP’nin yardımıyla kuzeye taşınmakta özgür olduklarını, kuzeyde yaşayan Kıbrıslı
Rumların (10,000 kişi) ise orada kalmaya devam etmekte özgür olduklarını ve normal bir hayat
sürmek için ihtiyaç duydukları olanakların kendilerine verilmesini öngörmekteydi. Ayrıca,
kuzeydeki Kıbrıslı Rumların ‘kendi istekleriyle ve herhangi bir baskıya maruz kalmaksızın’
güneye taşınmalarına da izin verilecekti. Buna ek olarak, ‘ailelerin yeniden birleşmesine öncelik’
verilmesi ve bunun ‘şu anda Güneyde bulunan bir çok Kıbrıslı Rumun Kuzeye naklini de
içerebileceği’ kararlaştırılmıştı.25
Anlaşmanın uygulamadaki sonuçları çok iyi bilinmektedir. Anlaşmadan sonraki birkaç ay
içinde güneyde kalan Kıbrıslı Türklerin sayısı 130’a indi. Kuzeydeki Kıbrıslı Rum nüfus da azaldı
ancak bu tedrici bir şekilde oldu. 1990’ların başlarına gelindiğinde kuzeyde kalan Kıbrıslı Rumlar
yalnızca 500 kişi kadardı.
İki tarafın o zamanki durum ve koşullarla ilgili deneyimlerinin çok ayrı, kaygılarının ise
neredeyse birbirine karşıt olduğu düşünüldüğünde, Viyana Anlaşması’nı yorumlayışlarının
epeyce farklı olması belki çok şaşırtıcı değildir. Kıbrıs Türk tarafı, söz konusu anlaşmayı ‘1975
21
22
23
24
25
Glafkos Klerides, 1974’ün hem öncesinde hem de sonrasında yapılan toplumlararası görüşmelerin çeşitli
aşamalarında Kıbrıs Rum toplumunu temsil etmiştir. 1974’teki darbeyi izleyen Türk operasyonunun ardından kısa bir
sure için (o yılın Temmuz ile Aralık ayları arasında) cumhurbaşkanlığına vekalet etmiş, 1993-2003 yılları arasındaki
dönemde iki kez seçilerek cumhurbaşkanı olarak görev yapmıştır.
Başpiskopos Makarios, Kıbrıs Ortodoks Kilisesi’nin başıydı (1950-1977). 1960’ta KC’nin ilk cumhurbaşkanı seçilmiş,
1977’de ölümüne kadar iki görevi birlikte yürütmüştü. Hala en çok saygı duyulan Kıbrıs Rum lideri olmaya devam
etmektedir.
Glafkos Clerides, Cyprus: My Deposition (Nicosia: Alithia Publishing, 1992), s. 295-297.
A.g.y.
III. Viyana Anlaşmasının tam metni için Ek 1’e bakınız. Bu anlaşmanın taraflar arasında bir tür centilmenlik anlaşması
olduğunu ve her bir tarafın kendi siyasi perspektifi bakımından asıl önemli olanı vurgulamasına olanak verecek şekilde
yazıldığını belirtmek gerekir. Kıbrıs Türk tarafı için önemli olan, Kıbrıslı Türklerin güvenli bir şekilde kuzeye
taşınabilmesini sağlamak; Kıbrıs Rum tarafı için önemli olan ise Kıbrıslı Rumların kuzeyde kalma ve uygun şartlarda
yaşama özgürlüğüydü. Örneğin, bu anlaşmada Kıbrıslı Türklerin güneyden kuzeye güvenli bir biçimde geçmesini
sağlamaya yönelik bir hüküm bulunmakta, ancak güneyde kalmak isteyen Kıbrıslı Türklerle ilgili herhangi bir
düzenleme yer almamaktaydı. Bunun, Kıbrıslı Türklerin güneyde kalmak istemesinin istisnai bir durum olacağı yolunda
üstü kapalı bir varsayımdan kaynaklandığı düşünülebilir. Öte yandan, kuzeyde kalmak isteyen Kıbrıslı Rumlara yönelik
hükümler çok açık bir şekilde ifade edilmişti ve normal bir hayat sürmek için gereken her türlü yardımın kendilerine
verileceği belirtilmekteydi. Burada yine, tersinden hareketle (a contrario) yapılacak bir yorumlama ile, güneyde kalmayı
seçen Kıbrıslı Türklerin bu tür bir yardımdan istifade edemeyecekleri öne sürülebilir.
18
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Viyana Nüfus Mübadelesi Anlaşması’ veya ‘Gönüllü Nüfus Düzenlemesi Anlaşması’ olarak
anmaktadır ve bu metni esasen ‘güneyde yaşayan Kıbrıslı Türklerin, eğer isterlerse, kuzeye
taşınmasına izin verecek ve kuzeyde yaşayan Kıbrıslı Rumların da, yine arzu etmeleri halinde,
güneye taşınmasına izin verecek’26 bir anlaşma olarak kabul edegelmiştir. Oysa Kıbrıslı Rumlar
aynı anlaşmadan ‘III. Viyana (İnsani) Anlaşması’ olarak söz etmektedir. Onlara göre bu anlaşma,
gereken şekilde uygulansaydı, ‘20.000 Kıbrıslı Rum ve Maronitin işgal altındaki Karpaz
Yarımadası’nda ve Maronit köylerinde kalmasına ve normal bir hayat sürmesine olanak
verecekti.’27
Kıbrıs Rum tarafının bu anlaşmayı, şartların baskısı altında ve Türk tarafının ‘taksim’ hedefine
yardım edebileceği yolunda o sırada duyduğu genel rahatsızlığa rağmen kabul etmiş olduğunun
altını çizmek gerekir. Kıbrıslı Rumlar anlaşmayı kabul ettiler, çünkü kuzeyde kalan 10.000 Kıbrıslı
Rumun Türkler tarafından güneye ‘sürülmesini’ önlemek için tek çarenin bu olduğuna karar
verdiler. Ayrıca, Türk kontrolündeki kuzeye geçmeye çalışan Kıbrıslı Türklere Kıbrıslı Rum
milislerce saldırılmayacağını güvence altına almak istediler, çünkü bu türden saldırıların Türk
ordusunun güneye doğru daha da ilerlemesini tetikleyebileceğinden korkmaktaydılar.28
Kıbrıs Rum siyasi partilerinden EDEK’in (Sosyal Demokratlar Hareketi) o zamanki lideri Dr.
Vassos Lyssarides anlaşmaya karşı çıkan Kıbrıslı Rum liderlerden biriydi. Dr. Lyssarides’in itirazı,
‘Kıbrıslı Türklerin kuzeye gitmesine müsaade ederek, çözümün iki-bölgeli bir federasyona dayalı
olacağını ve bunun tüm göçmenlerin evine dönmesine bir engel oluşturacağını zımnen kabul
etmiş olduk’29 şeklindeydi.
Gerçekten de, sonuçta Kıbrıs Türk tarafının anlaşmayı yorumlayışı tam anlamıyla böyle
olmuş ve bu durum bugüne dek sürmüştür. Önde gelen bir Türk hukuk profesörü ile bir Kıbrıslı
Türk eski Yüksek Mahkeme yargıcının birlikte kaleme aldığı aşağıdaki açıklama, Kıbrıs Türk
tarafının bu konudaki yaklaşımını gayet iyi özetlemektedir:
BM Genel Sekreterinin himayesi altında varılan ve Eylül 1975’te BM gözetimi altında
uygulanan bu anlaşma Türk Barış Harekâtı sonucunda ulaşılan barışı pekiştirdi.
Nüfusların gönüllü olarak yeniden gruplandırılması Kıbrıs’taki iki halkın kendi bölgelerinde
tam bir güvenlik içinde yaşamalarını olanaklı kıldı. Anlaşmanın uygulanmasından bu yana
26
27
28
29
Cyprus Issue, Main Negotiations, KKTC Enformasyon Dairesi internet sitesi,
http://www.trncpio.com/ingilizce/ingilizcesayfa.htm , son erişim 11 Aralık 2005. Ayrıca bakınız Kenan Atakol,
Turkish&Greek Cypriots: Is Their Separation Permanent? (Ankara: METU Press, 2002), s. 100-201.
KC’nin ABD’deki Büyükelçiliği, ‘The Cyprus Problem in Perspective’, www.kypros.org/Embassy/ (11 Aralık 2005’te
erişildi).
Clerides, s. 295–299.
A.g.y.
Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar
19
Kıbrıs’ta hiç bir toplumlararası çatışma veya şiddet olayı meydana gelmedi… Türk Barış
Harekâtıyla elde edilen barış, adanın kalıcı bir özelliği haline geldi.30
Burada – Kıbrıslı Rumlar tarafından, ancak hakaret olarak algılanabilecek bir şekilde – ima
edilen fikir şudur: Türk müdahalesi yoluyla yalnızca barış elde edilmemiş, aynı zamanda adanın
bölünmesi de BM onayıyla gönüllü olarak ‘sonuca bağlanmıştır’.
Bu bakışa göre anlaşma, ‘iki-bölgeli federal bir Cumhuriyetin kurulması yönünde bir ilk adım
olmak üzere nüfus mübadelesi için yapılmıştı.’ 31 Bu anlaşmayla ‘iki toplumun hukuki ve ikibölgeli statüsü tesis edilmiş’ ve böylece ‘güneyde mahsur durumdaki Türklerin Kuzeye geçme
özgürlüğü ve Kuzeyde yaşayan Rumların Güneye taşınma özgürlüğü toplumlararası
görüşmeciler tarafından kabul edilmişti.’ 32 Dolayısıyla, bu anlaşma ‘hem Klerides [1975] ve
Makarios [1977] tarafından ve hem de daha sonra 1979’da Kipriyanu tarafından kabul edilmiş
olan, iki toplum için iki-bölgeli bir çözümün esas temelidir’.33
Tekrar mülkiyet sorununa dönecek olursak, tüm bunların Kıbrıslı Türkler için anlamı açıktı:
doğal olarak iki taraf bu mübadele sonucunda her iki topluma ödenmesi gereken tazminatı
müzakere edecekti. 34 Hatta aslında Viyana Anlaşması ‘karşılıklı mülkiyet hak iddialarının global
takas ve/veya tazminat aracılığıyla çözülmesini öngörmektedir’. 35
Kıbrıs Türk tarafının bu anlaşmayı kabul edilmiş iki-bölgelilik ilkesinin ve dolayısıyla mülkiyet
düzenlemeleri bakımından yapılması gerekenlerin ‘hukuki’ temeli olarak yorumluyor olması,
açıkça ve tam anlamıyla yanıltıcıdır. Öyle görünüyor ki Kıbrıs Türk tarafı bu anlaşmayı, Türkiye
ve Yunanistan arasındaki 1923 Lozan Mübadele Antlaşması benzeri bir metin olarak anlamayı
tercih etmiş ve biraz da bu nedenle olsa gerek, ‘Nüfus Mübadele Anlaşması’ olarak
30
31
32
33
34
35
Turhan Feyzioğlu ve Necati Münir Ertekün, The Crux of the Cyprus Question (Lefkoşa, 1987), s.39; vurgular
eklenmiştir. (Ertekün, 1964 öncesi KC Yüksek Anayasa Mahkemesi eski yargıcı, Kıbrıs Türk Yüksek Mahkemesi eski
başkanı ve eski Kıbrıslı Türk dışişleri bakanlarındandır.) 1974’ten sonra Kıbrıslı Rumların güneye taşınmasının
gönüllülük temelinde olduğu yönündeki Kıbrıs Türk iddiasına ilişkin olarak KKTC Anayasa Mahkemesi’nin Haziran
2006’da verdiği bir kararı kayda değerdir. Yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların ‘taşınmaz mallarının tazmini, takası ve
iadesi’ konusundaki KKTC yasasının anayasaya uygunluğuna ilişkin kararında Mahkeme, KKTC Anayasası’nı
uluslararası hukuk çerçevesinde yorumlamaktadır. Ancak yine de Mahkeme, yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların
kuzeydeki mülkiyet hakları meselesini tartışırken, ‘Kuzey Kıbrıs’ta birçok Rum, 1975 Exchange of Populations
Agreement’e uygun olarak Kuzey’de mallarını ve gayrimenkullerini bırakıp kendi istekleri ile Güney’e göç etti’ ifadesini
kullanmıştır (vurgular eklenmiştir).
Ertekün, Inter-communal Talks, s. 17.
Kıbrıs Türk Federe Devleti Yasama Meclisi’nin 1 Sayılı Kararı; 5 Kasım 1976’da oybirliğiyle kabul edildi.
Bakınız Rauf Denktaş’ın 21 Mart 1981 tarihli açıklaması, Ertekün, In Search of, s. 40-41.
A.g.y.
Rauf Denktaş’ın BM Genel Sekreteri’ne mektubu (A/55/986–S/2001/575), 31 Mayıs 2001. Diğer toplumun temel
kaygılarına karşı aşırı bir duyarsızlıkla ve yalnızca kendi tarafına hizmet edecek şekilde yapılmış bu tür tek yanlı
yorumları içeren ‘siyasal gerçeklik inşa etme’ örnekleri her iki tarafta da mevcuttur. Bu konu üzerine aydınlatıcı bir
tartışma için bakınız Michael Moran, ed., Rauf Denktash at the United Nations: Speeches on Cyprus, Eothen Press,
Huntingdon, 1997, s. 93-100. Burada yazar, Kıbrıs’taki iki tarafın III. Viyana Anlaşması’na ilişkin zıt yorumlarının ve
1975 Temmuz’unda Kıbrıs’ta ‘iki ayrı ve farklı yönetim’ bulunup bulunmadığı konusunda aynı şekildeki zıt görüşlerinin
bir analizini yapmaktadır.
20
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
adlandırmıştır. Bu görüş uyarınca, Kıbrıslı Rumlar bu mübadeleye razı olduklarına göre,
kuzeyden ayrılıp güneye yerleşmeyi seçen Kıbrıslı Rumların geride bıraktığı mülklerin ‘terk
edilmiş’ olarak görülmesi gayet makuldü (yaklaşık seksen yıl önce Yunanistan ve Türkiye
arasındaki mübadeleden sonra geriye kalan mülklerde olduğu gibi). Ne var ki, Klerides ve
Denktaş arasındaki Ağustos 1975 tarihli Viyana Anlaşması’ndaki (mülklerle ilgili herhangi bir
hüküm içermeyen) düzenlemenin, 1923 Lozan Mübadele Antlaşması ile karşılaştırılamayacağı
aşikardır. Aslında Kıbrıs Türk tarafının bu anlaşmaya dair yorumunun zorlama olduğunu
kavrayabilmek için hukuk uzmanı olmaya gerek yoktur.
Kıbrıs Rum Tarafının Pozisyonu
Kıbrıslı Rumlara göre, mülkiyet meselesi – ki onlar için bu mesele, geri dönüş meselesine
ayrılmaz bir biçimde bağlıdır – bir ‘temel insan haklarına saygı’ sorunudur. Bir çok Kıbrıslının
yerinden edilmiş ve mülklerinden mahrum bırakılmış olması, en başta Türkiye’nin 1974’te yol
açtığı insan hakları ihlallerinin sonucudur. Bu nedenle sorun, ancak bu ihlaller ortadan kaldırılırsa
çözülebilir. Bunun anlamı ise, tüm yerinden edilmiş kişilere – Kıbrıslı Rum veya Kıbrıslı Türk
olduğuna bakılmaksızın – eski evlerine ve mülklerine yeniden sahip olma ve geri dönme hakkının
verilmesidir. Kıbrıslı Rumların çoğu, bunun sadece bir hukuksal zorunluluk değil fakat aynı
zamanda sorunun tek kabul edilebilir çözümü olduğunu düşünmektedirler.
Kıbrıs Rum çözüm tekliflerinde yer aldığı biçimiyle, Kıbrıs Rum tarafının emlak konusundaki
çözüm formülünde iki unsur öngörülür: 36 (a) Kıbrıs Türk tarafınca büyük toprak tavizleri verilmesi
ve böylece çok sayıda Kıbrıslı Rumun Kıbrıs Rum yönetimi altında kendi orijinal evlerine ve
mülklerine tekrar yerleşebilmesi; ve (b) üç özgürlük olarak anılan hakların, yani dolaşım
özgürlüğü, yerleşim özgürlüğü ve mülkiyet hakkının adanın tamamında uygulanması. ‘Üç
özgürlük’ unsuru, hala yerinden edilmiş durumda bulunan tüm insanların evlerine ve yurtlarına
geri dönme hakkını 37 ve aynı zamanda mülkiyet haklarının şartsız iadesini kapsayacak şekilde
yorumlanmaktadır.38
Bu duruşla uyumlu olarak, güneydeki Kıbrıs Türk mülkleri konusundaki Kıbrıs Rum politikası,
Kıbrıs Türk tarafının kuzeydeki Kıbrıs Rum mülklerine ilişkin politikasından önemli bir noktada
farklılaşır: burada tasarruf hakkı elinden alınmış Kıbrıslı Türkler, mülklerin sahibi olarak
görülmeye devam etmektedir. 1974-75 dönemindeki yer değiştirmeden sonraki ilk on beş yıl
36
37
38
Bakınız, örneğin, ‘Statement by Mr Tassos Papadopulos on the Territorial Proposals of the Greek Cypriot Side on
31 March 1977’, Ertekün, Inter-Communal Talks, s. 137–139. Ayrıca bakınız Greek Cypriot Proposals, 1989;
http://www.cyprus.gov.cy/moi/pio/pio.nsf/All/CFA4FC4421DF27A4C2256D6D0033FE51?OpenDocument (21 Temmuz
2006’da erişildi).
Andreas Theophanus, The Political Economy of Cyprus (Nicosia: Intercollege Press , 1996), s. 42.
Genel Sekreter’in raporu, paragraf 107.
Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar
21
süresince Kıbrıs Türk mülkleri ile ilgili uygulama birkaç idari emirnameye göre oldu.39 Ancak
1991’de bu emlakin kullanım ve yönetimini düzenlemek için bir yasa çıkarıldı.40 Bu yasada söz
konusu mülkler, ‘Türk istilası sonucunda Kıbrıs Türk nüfusunun Türk istila kuvvetleri tarafından
işgal edilen bölgelere kitlesel olarak nakli ve bu nüfusun Kıbrıs Cumhuriyeti bölgelerinde
dolaşımının söz konusu kuvvetler tarafından yasaklanması’ nedeniyle ‘terk edilmiş’ olarak tarif
edilmektedir. 41
Mevzuata göre, Kıbrıs Rum İçişleri Bakanı, (güneydeki) tüm Türk mülklerinin ‘vasisi’ olarak
tayin edilmiştir. Bu kişinin görevi, ‘bu malların korunması ve de binlerce göçmenimizin iskan ve
yeniden faaliyete geçme gereksinimlerini karşılamak için rasyonel dağıtımı’ 42 olarak belirlenmiştir.
Bu işlemlerden doğacak olan tazminat, mülklerin sahiplerine, ancak bütünlüklü bir çözümden
sonra ödenecek ve o zamana kadar, yine ‘vasi’ tarafından yönetilen ‘Kıbrıs Türk Mülkleri Fonu’
hesabında tutulacaktır.
‘Yerinden edilmiş insanların mülklerini geri alma ve orijinal bölgelere geri dönme hakkının
ödün vermeden savunulması gerekir’ şeklindeki pozisyon, Kıbrıs Rum toplumunda genel olarak
geniş destek bulmaktadır. Çünkü herhangi bir başka pozisyonun, Türkiye’yi Kıbrıs’ta işlediği
‘suçlar’ bakımından affetmek anlamına geleceğine inanılmaktadır. Ayrıca böyle bir şey, Kıbrıslı
Türklerin iki-bölgelilik fikrini onaylamak ve ‘hukuk dışı silahlı güç’ kullanılarak yaratılan adadaki
filli durumu kabul etmekle aynı şey olacaktır.
Bu pozisyonu destekleyen çok önemli bir etken, Kıbrıslı Rumların genelde Kıbrıs sorununun
Temmuz 1974’te başlamış olduğunu düşünüyor olmasıdır. Elbette ki bu düşünce, Kıbrıslı
Türklerin sorunla ilgili anlayışından çok farklıdır. Kıbrıslı Türklere göre sorun, esas olarak 1963
yılında iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin çökmesiyle başlamıştır. Kıbrıs Rum tarafında
ise, 1974 öncesinde iki toplum arasında mevcut olan çatışmayı ve Kıbrıslı Türklerin içinde
bulunduğu zor durumu, ayrıca Türk askeri operasyonundan önce gelen ve ona neden olan
Yunan/Kıbrıs Rum darbesini ve enosis girişimini görmezlikten gelme eğilimi yaygındır. Kıbrıslı
Rumlar, bütün bunları dikkate almayarak meseleyi ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin önemli bir bölgesinin
Türk kuvvetlerince [hiç neden yokken] istila ve işgal edilmesi’ olarak algılamaktadırlar. Bu
konuda, Klerides’in bir değerlendirmesinden alıntı yapmak yararlı olacaktır:
39
40
41
42
Emlake El Koyma hakkında 1962 ve 1966 tarihli KC Yasaları kapsamında çıkarılan emirler: KC Resmi Gazetesi,
Ağustos 1975 ve Eylül 1975.
1991/139 sayılı KC Yasası.
A.g.y. Tabii, ‘terk edilmiş’ sözcüğünün, tıpkı Kıbrıslı Rumların kuzeydeki mülklerinin KKTC anayasasında
tanımlanmasında olduğu gibi, burada da örtmeceli bir şekilde kullanılmış olduğunu belirtmeye gerek yok.
KC İçişleri Bakanlığı, Kıbrıslı Türk Mülklerinin Kullanılışı İçin Vatandaş Hakları Tüzüğü (Lefkoşa, 2001), Önsöz. Bu
mülklerin çoğu (piyasa kirasının % 80’i olan bir kirayla) yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumlara tahsis edilmiştir. Geri
kalanıysa (mevzuata göre, kamu yararı ilkesi temelinde) piyasa rayicinden Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetine, yerel
yönetimlere ve kamu yararı için çalışan kuruluşlara kiralanmıştır. Mevzuat, istisnai durumlarda, bu mülklerin, yerinden
edilmiş olmayan fakat sınır köylerindeki tarımsal arazileri işgal nedeniyle zarar görmüş veya ulaşılamaz hale gelmiş
olan kişilere, veya annesi ya da babası yerinden edilmiş olan kişilere kiralanabilmesini öngörür. Söz konusu mevzuat,
bazı Kıbrıslı Türk mülklerinin zorunlu iktisabını ve zorunlu dağıtım veya satışını da öngörür. (1991/139 sayılı KC Yasası
ve daha sonraki değişiklikler; bakınız Ek III.)
22
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Kıbrıs Rum tarafında, uluslararası alanda Kıbrıs sorununu bir istila ve işgal sorunu olarak
sunma… fikrini savunanlar vardır… Bu teorinin savunucuları uluslararası toplumun şu
gerçeklerin çok iyi idrakinde olduğunu unutmaktadırlar: (a) Kıbrıs sorunu 1963’te başladı,
Türk istilası ise 1974’te oldu, yani on yıl sonra… (c) 1963-1974 arasındaki aynı dönemde,
adada Türk işgal kuvveti bulunmamaktaydı. Tam tersine, anavatandan gelmiş bir Yunan
tümeni vardı. 43
BM Genel Kurulu’nda Eylül 2004’te yaptığı konuşmada Kıbrıslı Rum Cumhurbaşkanı Tassos
Papadopoulos, resmi Kıbrıs Rum görüşünü şöyle ortaya koydu: ‘Kıbrıs sorunu her zaman doğru
parametreleri içinde algılanmamaktadır. Gerçek hala şudur ki bu sorun, egemen bir devletin
bölgesinin bir kısmının askeri istilası ve devam eden işgalinin sonucudur.’ 44
Kıbrıs meselesinin doğru veya adil bir çözümüne dair Kıbrıs Rum düşüncesi, öncelikle,
‘Türkiye’nin yayılmacı stratejisinin neticesi olan işgalin yarattığı mevcut oldu-bittileri tersine
çevirmeyi’ ve böylece ‘Kıbrıs Elenizminin kendi ata toprağında doğal ve ulusal varoluşunu’
güvenceye almayı gerektirir. 45 Papadopoulos’un 20 Temmuz 2005’teki şu demecinde de
görüldüğü gibi bu, Kıbrıs Rum resmi açıklamalarının sürekli temalarından biridir: ‘31 yıl fazlasıyla
uzun bir zaman, ancak zaman faktörü, Kıbrıs’ta Elenizmin doğal ve ulusal varoluşunu güvenceye
almayacak bir çözümü bize kabul ettiremeyecek.’
Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklere göre iki-bölgeliliğin esas unsurunu, yani adanın kuzeyinde bir
Türk bölgesi oluşturulmasını, kabul etmekte zorlanmaktadırlar. Bu Kıbrıslı Rumlar için
dayanılmazdır çünkü, Kıbrıslı Rumların ‘çok eskiden gelen kendi ata topraklarından etnik olarak
temizlenmesi’ 46 ve Kıbrıs Rum mülklerine ‘Anadolulu yerleşiklerin ve özgür bölgelerden giden
Kıbrıslı Türklerin’ 47 yerleştirilmesi dahil, adanın o kesiminde tarihsel olarak ‘Rum’ olan her şeyin
silinmesi anlamına gelmektedir. ‘Kıbrıslı Rum göçmenlerin evlerine ve mülklerine dönmesinin
engelleneceğinden ve kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’den gelen yerleşikler tarafından kolonizasyonu
yüzünden Kıbrıslı Rumların zaman içinde Kıbrıs’tan atılacağından’ korkmaktadırlar. 48
Bundan dolayı, Kıbrıslı Rumlar iki-bölgeliliği, dolaşım, yerleşim özgürlüğü ve mülkiyet
hakkının temel gereklerinin ada bütününde uygulanması şartıyla, ‘her biri bir toplum tarafından
43
44
45
46
47
48
Clerides, Cyprus, s. 469.
Tassos Papadopoulos’un BM Genel Kurulu’ndaki genel görüşmede yaptığı açıklama, 23 Eylül 2004;
http://www.un.org/webcast/ga/59/statements/cypeng040923.pdf (8 Eylül 2006’da erişildi).
Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Glafkos Klerides’in Kıbrıs’ın Bağımsızlık Günü nedeniyle verdiği demeç,
1 Ekim 2000; www.hri.org/news/greek/ana/2000/00-10-02.ana.html (8 Eylül 2006’da erişildi).
American Hellenic Media Project (AHMP), ‘Letter to Rand McNally’, 21 Ekim 1995; http://www.ahmp.org/mcnally2.html
(2 Nisan 2006’da erişildi).
‘An Overview of Turkey's Aims in Cyprus, Turkey’s Violations of Human Rights in Cyprus’;
http://www.hri.org/Cyprus/Cyprus_Problem/hr/hr_12.htm (2 Nisan 2006’da erişildi).
Bakınız Kıbrıs Rum Önerileri, 1989.
Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar
23
idare edilen iki bölge’ anlamına gelecek şekilde yorumlamaktadırlar.49 1989’daki Kıbrıs Rum
tekliflerinde ileri sürüldüğüne göre, bu model ‘Makarios-Denktaş Anlaşması’nın [1977] üçüncü
maddesinde her iki tarafça kabul edilmiş’ ve ‘Kyprianou–Denktaş Anlaşması’nda [1979] yeniden
teyit edilmişti’. Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs Türk idaresindeki bölgede çoğunluk olmaşı gerektiği
kabul edilmektedir. Ancak Kıbrıslı Rumlara göre bu, ‘adaletle tasarlanmış’ toprak düzenlemeleri
yoluyla yapılmalıdır. Bir başka deyişle, toprak düzenlemeleri, önemli oranda yerinden edilmiş
Kıbrıslı Rumun, Kıbrıs Rum idaresi altında evine dönebileceği şekilde olmalıdır. Böylece, ‘Kıbrıslı
Türklerin çoğunluğunun, Kıbrıs Türk idaresindeki Eyalet’e yerleşmeyi tercih etmesi şartıyla, tüm
Kıbrıslı Rum göçmenler o Eyalet’e dönecek olsa dahi, Kıbrıslı Türkler orada çoğunluğu
oluşturacaktır.’ 50
İnsan Hakları ve Kıbrıslı Rumlar
Yukarıda anlatıldığı gibi, mülkiyet meselesinin çözümü için Kıbrıs Rum formülünde, ‘insan
haklarına saygı ilkesi’ esas alınmaktadır. 51 Kıbrıs Rum tarafı bunu çözümün temel parametresi
– üzerinde pazarlık yapılamaz bir parametre – olarak görmektedir. Ayrıca bu ilke, tüm yerinden
edilmiş kişilere, hiç bir sınırlama olmaksızın, uygulanmalıdır. Bu gereklilik, yalnızca bireylerin
haklarının iadesi ve korunması için değil, 1974’te yaratılan fiili bölünmenin sonuçlarının
(olabildiğince) tersine çevrilmesini sağlamanın tek yolu olduğu için, son derece önemlidir;
‘birleşik’ bir Kıbrıs yaratma hedefinin olmazsa olmazıdır. Kıbrıslı Rum Cumhurbaşkanı Tassos
Papadopoulos 15 Eylül 2005’te New York’taki Foreign Policy Association’da yaptığı konuşmada
bu hedefi şöyle tarif etmiştir:
Yeniden birleşme derken kastettiğim, toprağın, toplumun, ekonominin ve kurumların
yeniden birleşmesidir... Kıbrıslı Rumlar Annan Planı’nı reddederken, Kıbrıs sorununun
çözümünü reddetmediler. O belli Plan’ı, daha önce sözünü ettiğim yeniden birleşmeyi
sağlamadığı için, reddettiler. Orada, toprağın, ekonominin, toplumun, kurumların, yeniden
birleşmesi yoktu – tam tersine bölünme ve bölünmeyi sürekli kılacak düzenlemeler vardı.
Bunu, Kıbrıslı Rumlar asla kabul etmez. 52
49
50
51
52
İki-bölgelilik hakkındaki Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum görüşlerini karşılaştıran yararlı bir tartışma için, bakınız Palley, s.
155.
Kıbrıs Rum Önerileri, 1989.
Aslında, ‘insan haklarına saygı ilkesi’ Kıbrıs Türk tekliflerinde de yer almıştır, fakat burada vurgu kısıtlamalar
üzerindedir. Örneğin, 1977 tarihli ‘Kıbrıs Türk Tarafının Anayasal Teklifleri’ içinde, ‘insan haklarına saygı’nın temin
edilmesi ‘Kıbrıs Federal Cumhuriyeti’nin kuruluşuna esas oluşturan genel bir ilke olarak belirlenmiş fakat bu ilkenin
uygulanması, ‘iki-bölgeli bir federasyonun temel gereğine ve her bir federe devletin yaşayabilirliğine ve güvenliğine
tabi’ kılınmıştır. Bakınız, Ertekün, Inter-communal Talks, s. 120.
http://www.fpa.org/topics_info2414/topics_info_show.htm?doc_id=305998 (8 Eylül 2006’da erişildi).
24
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Bu şekliyle, adanın yeniden birleşmesi ‘Kıbrıs’ın Rumlarının ilk ulusal önceliği’ durumundadır;
çünkü bu, başka şeyler yanında, ‘Kıbrıs anlaşmazlığının, Kıbrıs Elenizminin ata topraklarında var
oluşunu güvence altına alan ve böylece onun tarihsel mekanının birliğini yeniden tesis eden, tek
çözümüdür’. 53
Gerçekten de, yerinden edilmiş kişilerin mülklerine yeniden sahip olma yanında orijinal
bölgelere geri dönüş hakkı bağlamında ‘insan haklarına saygı ilkesi’ için mücadele, bir çok
Kıbrıslı Rum’un gözünde, sadece bireysel hakları değil, çok daha karmaşık başka bir konuyu da
içerir. Bu, aynı zamanda, kolektif bir hakkın, yani ‘Kıbrıs Elenizminin ata toprakları üzerindeki
hakkının’ savunulmasını gerektirir. Ve bunun temeli, Kıbrıslı Rumların ‘kolektif bilincine’ yerleşmiş
bir inanç, tarihsel olarak ‘Kıbrıs’ın Rum olduğu’ inancıdır. 54
Örneğin, Lobby for Cyprus Newsletter’de yayımlanan ‘Göçmenler Mallarını Geri Almalı,
Yeniden İnşa Etmeli ve Geri Dönmelidir’ (‘Refugees Must Reclaim, Rebuild and Return’ başlıklı
yazıdan şu alıntıyı ele alınız:
Hem Kıbrıs’taki, hem de diasporadaki [Kıbrıs dışındaki] göçmenler… kendi haklarını talep
etmeye niyetli olduklarını hiç durmadan duyurmalıdırlar… Göçmenlerin, tapularını
kullanma ve kendilerine ait olanı geri isteme haklarını kullanmalarının önemini ne kadar
vurgulasak yetmez. Kıbrıs Rum kimliğini adanın her yerinde muhafaza etmek için,
olabildiğince çok sayıda Kıbrıslı Rumun, kuzeyin özgürleştirilmiş bölgesine sürekli ya da
geçici olarak yeniden yerleşmesi tercih edilir. 55
Bu, Kıbrıs Rum tarafında düzenli olarak vurgulanan derinde yerleşmiş bir duygudur; ve Kıbrıs
sorununun ‘doğru’ çözümünün, zorla kabul ettirilen iki-bölgeli formüller aracılığıyla ‘yurdumuzun
etnik temizlik yapılarak bölünmesi’ni tanımamaktan ve 1974’ten beri yitirilmiş olan kuzeydeki
(anlamlı ve duygusal bir söyleyişle) ata topraklarında ‘Rumluğu’ yeniden tesis etmekten geçtiği
düşüncesini yaşatan bu duygudur.
Bu inanışa uygun olarak, Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıslı Rumların kuzeydeki haklarını yeniden
tesis etmek için (BM’deki toplumlararası görüşmeler çerçevesi dışında) uygulanabilir uluslararası
yöntemler aradı. Böylece, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan çeşitli
başvurulara, ya doğrudan devlet başvuruları yoluyla (örneğin, 1994’te açılan Cyprus v. Turkey
davası), ya da Mahkeme’ye yapılan bireysel başvuruları destekleyerek (özellikle 1993’te
53
54
55
Caesar V. Mavratsas, ‘The Ideological Contest Between Greek-Cypriot Nationalism and Cypriotism 1974–1995:
Politics, Social Memory and Identity’, Ethnic and Racial Studies, cilt 20, sayı 4 (Ekim 1997); http://www.cyprusconflict.net/Nationalism.htm (20 Ocak 2006’da erişildi).
A.g.y. Ayrıca bakınız Yiannis Papadakis, ‘The Politics of Memory and Forgetting in Cyprus’, Journal of Mediterranean
Studies, cilt 3, sayı 1, s. 139–154; http://www.cyprus-conflict.net/Nationalism.htm (20 Ocak 2006’da erişildi); ve Takis
Hadjidemetriou, ‘Yeni özgürlüklerle okul’, Kıbrıs – Yunanistan – Türkiye: Aynı Tarihin Farklı Tefsirleri (Rumca ve Türkçe
olarak iki dilde yayınlanmış) (Lefkoşa: OPEK, 2005).
Sayı 14 (28 Eylül 2001); vurgular eklenmiştir. Lobby for Cyprus, kendini ‘Kıbrıslı Rum Göçmenlerin sesi’ ve ‘‘hedefi,
Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi olan, siyasi partilerden bağımsız bir kuruluş’ olarak tarif eden etkili bir Kıbrıslı gruptur.
Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar
25
Mahkeme’ye gönderilen Loizidou v. Turkey ve 1998’de açılan Arestis v. Turkey) davaları) taraf
oldu. Burada beklenti şuydu: Mahkeme’nin (a) Kıbrıslı Rumların iddia ettiği gibi, ‘Türkiye’nin
Kıbrıs’ı işgali yasadışıdır’ görüşünü teyit etmesi; (b) Kıbrıslı Rumların kuzeydeki mülklerine
yeniden sahip olma ve geri dönme haklarını onaylaması.
AİHM Kararlarının Kıbrıslı Rumlara Göre Yorumu
Mahkeme’nin – şimdi artık çok iyi bilinen Loizidu v. . Turkey davasında – Türkiye’nin İnsan Hakları
Konvansiyonu’nu ihlal ettiğine ve Kıbrıslı Rum başvuru sahibi Bayan Loizidou’nun mülküne ilişkin
hakkının sürmekte olduğuna karar vermesi, AİHM’ndeki Kıbrıs Rum çabalarının dönüm noktası
oldu. 56 Bu durum, o zamanki Kıbrıslı Rum cumhurbaşkanı Klerides tarafından, ‘Kıbrıs sorununa
çok geniş etki yapacak’ olan ‘büyük bir zafer’ olarak nitelendi. 57
Mahkeme kararı, bir çok Kıbrıslı Rum tarafından, ‘mülkiyet meselesi (siyasi olmaktan çok)
yasadışı bir durumu düzeltme meselesidir ve tamamen 1974’teki bölünmenin yarattığı bir insan
hakları ihlalleri sorunudur’ şeklindeki kendi görüşlerinin sağlam bir onayı olarak selamlandı.
Karardan bu yana, mülkiyet meselesinin mevcut uluslararası hukukun uygulanması yoluyla
Kıbrıslı Rumların endişe ve beklentilerini tatmin edici bir şekilde çözülebileceği düşüncesi, Kıbrıs
Rum tarafında yaygınlaşmaya başladı. Kıbrıs’ın ‘gerçek anlamda’ yeniden birleşmesi, yerinden
edilmiş kişilerin geri dönüş ve mülklerini yeniden elde etme hakkının, hiç bir kısıtlama veya
talimat olmadan, teminat altına almış olacaktır.
Örneğin, Mahkeme’nin daha sonra aldığı Bayan Loizidou’ya Türkiye tarafından ödenecek
tazminata dair kararının Lobby for Cyprus tarafından nasıl tarif edildiğine bakınız:
Bu davanın asıl anlamı, onun mali etkisinden çok, siyasi yansımalarında bulunur. Kıbrıslı
Rum göçmenlere, arazilerinin mülkiyetinden feragat etmeleri için, mülk takası veya
tazminat sunma fikri artık ölmüştür.
Titina Loizidou’nun Türkiye’ye karşı kazandığı fevkalade zafer, Kıbrıs’ı yeniden
birleştirmek amacıyla BM aracılığında yürütülen görüşmeler üzerinde büyük bir etki
yapacaktır… Hiçbir göçmen ve/veya arazi sahibi, Kıbrıs’ın kalıcı bölünmesine yol açacak
olan iki-bölgeli, iki toplumlu bir çözümü kolaylaştırmak için arazisinden feragat edecek
değildir. 58
56
57
58
Loizidou v. Turkey (Merits), AİHM kararı, 18 Aralık 1996.
Glafkos Klerides’in 18 Aralık 1996 tarihli açıklaması, http://www.hri.org/news/ cyprus/cna/1996/96-12-18.cna.html
(9 Ekim 2006’da erişildi).
‘The Case of Loizidou v. Turkey: The Political Fallout’, 10 Ağustos 1998. Lobby açıklaması
http://www.lobbyforcyprus.org adresinde bulunabilir (16 Aralık 2005’te erişildi).
26
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Benzer görüşler ifade eden bir Kıbrıslı Rum insan hakları eylemcisi ise kararı şöyle
anlatmıştır:
[Bu karar] Avrupalılaşmanın, Kıbrıs ve Kıbrıs anlaşmazlığı üzerinde etkileri ve yaratacağı
olası sonuçlar, Kıbrıs ve hatta Türkiye için Avrupa Birliği üyeliğinin olası siyasi sonuçları
ve böyle bir durumun Kıbrıs anlaşmazlığının içsel dinamikleri üzerindeki etkileriyle
ilgilidir… Loizidu v. Türkiye davasında verilen karar Kıbrıs sorununu çözme girişimlerinde
sağlam bir hukuki dayanak noktası oluşturmaktadır: siyasi çözüm ne olursa olsun,
Kıbrıs’ın kuzey kesimindeki toprağın meşru sahiplerinin mülkiyet haklarının sona ermesi,
ancak onların kendilerinin bu arazilerden feragat etmeye karar vermesi ile olabilir… Bu
mahkeme kararı, Türkiye’nin kuzey Kıbrıs’taki yasadışı askeri varlığını çekmesi ve zorla
göç ettirilen nüfusun, yani göçmenlerin geri dönüşüne izin vermesi çağrısında bulunan
çok sayıdaki BM Güvenlik Konseyi kararlarını yeniden teyit etmektedir. 59
Özellikle, Mahkeme’nin emrettiği tazminatın Türkiye tarafından bayan Loizidu’ya ödendiği
tarih olan Aralık 2003’ten sonra, mülkiyet meselesinin ‘uluslararası yasallık’ ilkesi temelinde
çözülmesi gerektiği düşüncesi, adeta sarsılmaz bir inanç haline geldi. Ayrıca, Kıbrıs Rum tarafı,
Kıbrıs’ın yeni AB üyeliğinin ve Türkiye’nin üyelik için sürmekte olan müzakerelerinin, kendi
konumunu daha da güçlendirdiğine inanmaktadır.
Gerçekten de adayı yeniden birleştirecek herhangi bir çözümün esas unsuru olarak ‘toprak
ve mülkiyet konularının AİHM kararları doğrultusunda adil çözümüne’ gönderme yapmak, Kıbrıs
Rum tarafının resmi açıklamalarında artık standart olmuştur. Papadopoulos’un 9 Ekim 2004’te
Limasol’da yapılan, uluslararası hukuk ve insan hakları konulu bir seminerdeki konuşmasında
söylediği gibi:
Avrupa Mahkemesi’nce teyit edilmiş şekliyle Kıbrıslı yurttaşların haklarını terk
etmeyeceğiz ve, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk, tüm Kıbrıslıların insan haklarına saygı,
mülkiyet konularının AİHM kararına göre adil bir şekilde çözümü, ve tüm göçmenlerin
mülklerine geri dönüş hakkı ile uyumlu olmayan hiç bir çözümü kabul etmeyeceğiz.60
Bu tavır, Kıbrıs Türk tarafının III. Viyana Anlaşması’nı, kastedilen amacın çok ötesine giden
bir tarzda yorumlaması şeklindeki tek taraflı yaklaşımı ile karşılaştırılabilir. Benzer şekilde, Kıbrıslı
Rumlar da, Mahkeme’nin Loizidou v. Türkiye davasındaki kararının, aslında uluslararası hukukta
öngörülen biçimiyle bireysel insan haklarının korunması kapsamının dışında kalan konular
hakkında bir hüküm olduğuna yaygın biçimde inanmaktadırlar. Karar genellikle, yerinden edilmiş
kişilerin mülklerine yeniden sahip olma ve geri dönme hakkının herhangi bir yöntemle
kısıtlanamayacağının Mahkeme tarafından kesin olarak tanınması şeklinde algılanmaktadır. Bir
başka deyişle, bu müzakereye açık olmayan bir haktır.
59
60
Eleni Apeyitou, ‘The case of Loizidou vs. Turkey,’ Human Rıghts Action, 24 Eylül 1998; vurgular eklenmiştir;
http://www.hr-action.org/action/ (16 Aralık 2005’te erişildi).
http://www.greeknewsonline.com/modules.php?name=News&file=article&sid=2070 (accessed 8 Eylül 2006’da
erişildi).
Tarafların Çatışan Talepleri: Nedenler ve Amaçlar
27
Mahkeme’nin kararına daha geniş bir anlam yüklemeyi tercih ettikten sonra Kıbrıs Rum tarafı,
uluslararası hukuk uzmanları tarafından ifade edilen şu tür görüşleri pek dikkate almaz gibidir:
‘Kıbrıs’taki durumu halletmek için yapılacak kalıcı bir hukuksal anlaşmanın bir parçası olması
halinde, düzenlenmiş bir geri dönüş hakkını içeren iki-bölgeli bir Kıbrıs için mülkiyet rejimi,
Mahkeme’den pekala onay alabilir.’ 61 Buna uygun olarak, Kıbrıs Rum tarafı, çatışma
durumlarında mülkiyet anlaşmazlıklarını çözmenin değişik örneklerini görmezden gelme eğilimi
içindedir. Söz konusu çözüm örneklerinde, ya başka hakların korunabilmesinin, ya da kamu
yararı veya sivil ve uluslararası barış gibi başka önemli ihtiyaçların gereği olarak, mülkiyet
haklarının kullanımı çoğu kez sınırlandırılmaktadır.
61
Bakınız Hoffmeister; vurgular eklenmiştir.
Bölüm 3
ANNAN PLANI MÜLKİYET REJİMİ
nnan Planı’nda, toprak ayarlaması ve mülkiyet rejimi için ayrıntılı hükümler yer
almaktaydı. Mülkiyet rejiminin amacı, yerinden edilmiş kişilerin hak taleplerinin,
‘uluslararası hukuk, tasarrufu kaybetmiş mal sahipleri ve şimdiki kullanıcıların bireysel
haklarına saygı ile iki-bölgelilik ilkesine göre kapsamlı bir şekilde’ kararlaştırılmasıydı. 1 Plan’da,
Kıbrıs Türk idaresindeki toprağın yüzde 36’dan yaklaşık yüzde 29’a (1960 Kıbrıs Cumhuriyeti
toprağının) azaltılması önerilmekteydi. Toprak ayarlaması bölgesindeki mülkler, tasarrufu
kaybetmiş mal sahiplerine iade edilecekti. BM’nin tahminlerine göre bu, yerinden edilmiş Kıbrıslı
Rumların yüzde 54’ünün orijinal evlerine ve mülklerine Kıbrıs Rum idaresi altında dönmesine izin
verecekti ve bunun sonucunda kuzeydeki nüfusun yaklaşık dörtte birinin yeniden yerleştirilmesi
gerekecekti. 2
Tablo 3.1 (Kıbrıs Rum tahminlerine dayanarak hazırlanmış), Plan’daki toprak ayarlamasından
sonra (ancak toprak ayarlaması dışında kalan bölgelerde mülkiyet rejimi hükümleri
uygulanmadan önce), olası ‘oluşturucu devletler’ (yani Kıbrıs Rum devleti ve Kıbrıs Türk devleti)
dahilinde arazi mülkiyeti dağılımını göstermektedir. Tablodaki gölgeli kısımlar, Plan’daki mülkiyet
rejimi hükümlerinin uygulanacağı özel mülk olan araziyi temsil etmektedir.
Toprak ayarlaması dışında kalan bölgelerde (hem kuzeyde, hem güneyde), mülkiyet hakları,
kısmen iade, kısmen de tazminat yoluyla kullanılacaktı. Belirli istisnalara ve özel kurallara bağlı
olmak kaydıyla, tasarrufu kaybeden mal sahipleri, genel olarak mülklerinin üçte birini geri alacak,
geri kalan üçte ikisi için ise tazmin edileceklerdi.
A
1
2
Kıbrıs Sorununun Kapsamlı Çözümü (Annan Planı), 31 Mart 2004 (beşinci versiyon), Ana Maddeler, Madde 10.
Genel Sekreter’in Raporu, paragraf 118.
30
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Tablo 3.1 Annan Planı’ndaki toprak ayarlamasından sonra ancak toprak ayarlaması bölgeleri dışında kalan
bölgelerde mülkiyet hükümlerinin uygulanmasından önce, ‘oluşturucu devletler’ dahilinde tahmini toprak
dağılımı (Kıbrıs Rum Arazi ve Kadastro Dairesi’nin ve Planlama Bürosu’nun 1964 verilerine dayanan
tahminlerine göre hazırlanmıştır).
Kıbrıs Türk Devleti
Mülkiyet
Kıbrıs Rum Devleti
Alan (dönüm)
%
Alan (dönüm)
%
Kıbrıslı Rum (Kilise dahil)
1,088,793
56.04
3,029,935
63.34
Kıbrıslı Türk (Evkaf dahil)
365,368
18.79
466,960
9.76
Kamu
484,605
24.95
1,271,958
26.59
Diğer
4,153
0.21
15,119
0.32
1,942,919
100.00
4,783,974
100.00
Toplam
Kıbrıslı Türklerin tepkisi
Kıbrıslı Türkler, Annan Planı’nı Nisan 2004’teki referandumda üçte iki çoğunlukla onaylamış
olmalarına rağmen, Plan’daki mülkiyet rejimi konusunda kesinlikle bir ikilem içindeydiler. Toplum
içinde, bu rejimin olası sosyal ve ekonomik etkileri konusunda endişeler vardı; bunun en önemli
nedenlerinden biri, büyük sayıda Kıbrıslı Türkün, (yaklaşık 70,000 ya da Kıbrıs Türk toplumunun
üçte biri), toprak ayarlaması veya mülklerin tasarrufu kaybetmiş Kıbrıslı Rum mal sahiplerine
iadesi yüzünden yeniden yerleştirilmesinin gerekecek olmasıydı.3 Daha da can alıcı olanı, bir
çok Kıbrıslı Türk Plan’a karşıydı çünkü Plan’da onların tercihi olan toplu takas ve tazminat
modeliyle, dolayısıyla da onların kafasındaki iki-bölgelilik kavramıyla, uyuşmayan, düzenlemeler
bulunmaktaydı.
Kıbrıslı Türklerin ‘evet’ oyunu, mülkiyet meselesindeki Türk duruşunda bir değişikliğin işareti
olarak görmek mümkün değildir. Söylenebilecek olan, daha ziyade – AB üyeliği beklentisi, Kıbrıslı
Türklerin genel olarak uluslararası hukuk sistemine dahil olma arzusu ve tabii Türkiye’nin Plan’ı
açıkça desteklemesi gibi bir çok başka etkeni de dikkate alarak – Kıbrıslı Türklerin önerilen
çözümü, özellikle mülkiyet konusunda, bir orta yol olarak kabul ettiğidir.
Ayrıca, o dönemde Kıbrıslı Türklerin bir başka ciddi endişesi daha vardı: Kıbrıs Rumlar
tarafından Türkiye aleyhine açılan mülkiyete ilişkin davalardaki AİHM kararları konusu.4
Buradaki korku, bütünlüklü bir çözüm bulunamaması halinde, bu kararların uygulanmasıyla
3
4
A.g.y.
Özellikle Loizidou v. Türkiye davası, ve Mahkeme’nin hükmettiği tazminatın Türkiye tarafından Bayan Loızidiou’ya
ödenmesinden sonra.
Annan Planı Mülkiyet Rejimi
31
mülkiyetteki durumun tamamen tersine çevrilerek 1974 öncesindeki şartlara geri dönülmesi
olasılığına iliskindi. Plan’ın hem mülkiyet hem de ikamet konusundaki – iadeyi sınırlayan ve öteki
toplumdan kişilerin sürekli ikametinin, Kıbrıslı Türklerin kendi bölgelerinde çoğunluk statüsünde
olmalarına tehdit oluşturmaması için gereken ölçüde kısıtlanmasına izin veren – hükümleri, bu
korkulan olasılık karşısında kesinlikle daha iyi bir alternatif oluşturmaktaydı. Kuşkusuz bu Kıbrıslı
Türklerin büyük bir kısmının Plan’daki mülkiyet rejimini ‘kötünün iyisi’ olarak görmeye ve zorunlu
bir orta yol olarak kabul etmeye ikna eden önemli bir faktör olmuştur.5
Kıbrıslı Rumların tepkisi
Annan Planı’ndaki mülkiyet rejimi Kıbrıslı Rumları da memnun etmedi, fakat tabii burada
nedenler değişikti. Ekonomi bu tarafta da endişe konusuydu ve bir çok Kıbrıslı Rum, bu rejimin
mülkiyet piyasası üzerindeki etkisinin felaket olacağı uyarısını yaptı.6 Ancak daha önemli bir
itiraz, ‘insan haklarına saygı’ meselesiyle ilgiliydi.
Daha önce de bahsedildiği gibi, Kıbrıs Rum tarafındaki genel anlayışa göre, ‘geri dönüş hakkı’
ve ‘mülkiyet hakkı’, üzerinde pazarlık yapılamayan, başka herhangi bir kaygıya bakmaksızın
saygı gösterilmesi gereken kutsal insan haklarıdır. Bu nedenle, Kıbrıslı Rumların çoğunluğu,
önerilen mülkiyet düzenlemelerini, yerinden edilmiş kişilerin ‘tamamen ve kısıtlanmamış iadeye
ilişkin vazgeçilemez hakkının’ reddedilmesi olarak algıladı; çünkü bu düzenlemeler, yerinden
edilmiş kişilerin mülkiyet haklarının kullanılmasına belirli kısıtlamalar (ör., sınırlı iade)
getirmekteydi. Plan’daki mülkiyet rejimi, uluslararası hukuk normlarına, Avrupa
konvansiyonlarına ve AB müktesebatına aykırı, utanmaz bir hükümler dizisi olarak görüldü. Pek
çok Kıbrıslı Ruma göre, mülkiyet konusundaki kendi duruşlarının ‘doğru’ duruş olduğu, Türkiye’ye
karşı getirilen mülkiyet davalarındaki bir çok AİHM kararında defalarca ve açıkça ortaya çıkmıştı.7
Üstelik, Kıbrıs – tamamen Kıbrıslı Rumlardan oluşan bir idare altında olmak üzere – yakında
Avrupa Birliği’ne girecekti. Bir kez oraya girildi mi, Türkiye’nin Kıbrıslı Rumların temel insan
haklarına saygı göstermesini sağlama mücadelesi, özellikle Türkiye’nin kendi AB üyeliği özlemi
de göz önünde tutulursa, çok daha iyi şartlarda yürütülebilecekti. Kuşkusuz tüm bunlar, kendi
ideal çözümüne daha yakın bir anlaşmanın gerçek bir olasılık olduğu şeklindeki Kıbrıs Rum
inancının daha da güçlenmesine yardımcı oldu.
5
6
7
Örneğin, bakınız Kıbrıslı, Mustafa Akıncı (Barış ve Demokrasi Hareketi lideri) tarafından yapılan konuşma, 12
Aralık 2003 ve Kıbrıs, Mehmet Ali Talat (o zamanki KKTC başbakanı ve CTP lideri) tarafından yapılan konuşma,
9 Nisan 2004.
Örneğin, önde gelen Kıbrıslı Rum işadamı Constantinos G. Lordos’un şu iki makalesine bakınız: ‘Economic Aspects
of the Annan Plan and the Plan’s Property Proposals’, 26 Ocak 2004; http://www.tesev.org.tr/etkinlik/c_lordos.php (22
Kasım 2005’te erişildi); ve ‘Surely Turkey Should Be Made To Bear Some of the Cost’, Cyprus Mail, 1 Nisan 2004.
Beklenileceği üzere, bunun, söz konusu davaların kuzeyde yaptığı etkinin tam tersi olduğuna dikkat ediniz.
SONUÇ
ukarıda anlatıldığı üzere, Kıbrıslı Türklerin mülkiyet konusundaki pozisyonunun temelini
‘iki-bölgelilik ilkesi’, Kıbrıslı Rumlarınkini ise ‘insan haklarına saygı ilkesi’ oluşturmaktadır.
Her iki ilke de, yıllarca, herhangi bir Kıbrıs çözümünün görünüşte kabul edilmiş
parametreleri olagelmiştir. Ancak iki tarafın bu iki ilkeye ilişkin yorumları ve vurguları hep
birbirinden önemli ölçüde farklı olmuştur ve sonuçta mülkiyet meselesinin nasıl halledilmesi
gerektiğine ilişkin tarafların uzlaşmaz gibi görünen pozisyonlarını ortaya çıkarmıştır.
Kıbrıslı Rumların ‘insan haklarına saygı ilkesi’ adına başarmaya çalıştıkları – yani, tüm
yerinden edilmiş kişilerin mülklerine tamamen yeniden sahip olma ve geri dönme hakkının
bulunduğunun güvence altına alınması – Kıbrıslı Türklerce bir tehdit olarak görülmektedir. Bu
türden girişimler, Kıbrıslı Türklerin gözünde, ‘iki-bölgeliliği’ zayıflatmaya ve sonunda ortadan
kaldırmaya yönelik bir planın parçalarından başka bir şey değildir. Kıbrıslı Türklerin çoğunluğuna
göre iki-bölgelilik, Kıbrıslı Rumların adaya hakim olma yönündeki, görünüşe göre dinmek
bilmeyen özlemi karşısında zorunlu bir savunma tedbiridir. Kıbrıslı Türkler burada, Kıbrıs Türk
toplumunu, 1963-74 döneminde olduğu gibi, bir kez daha Rumların hakim olduğu bir devlette
ikinci sınıf yurttaş konumuna indirgeme hedefi bulunduğuna inanmaktadırlar.
Kıbrıslı Rumlar ise, ‘iki-bölgeliliği güçlendirme’ – yani, kuzey bölgesinde yerleşik Kıbrıslı
Rumların sayısını sınırlayarak bu bölgedeki Kıbrıs Türk denetiminin azami seviyede olmasını
sağlama – doğrultusundaki Kıbrıs Türk çabalarını, insan haklarına saygı ilkesi ile AB ve
uluslararası hukuk normlarının ağır ihlali olarak görmektedirler. Yalnız bu değil; bir çok Kıbrıslı
Rum bu çabaların, adada 1974’ten bu yana yaratılmış, esasen Kıbrıslı Türk bir kuzey yaratmak
maksadıyla yapılmış bir tür ‘etnik temizlik’ şeklinde gerçekleşen demografik değişimi
meşrulaştırma girişimi olduğunu düşünmektedirler. Bu anlayışa göre, söz konusu çabalar –
Türkiye’nin adaya coğrafi yakınlığı ve Türkiye’nin yayılmacı emelleri olarak görülen uygulamalar
da dikkate alındığında – nihayette, adanın başlangıçtan beri Rum olan karakterini Türkleştirme
hedefine yöneliktir.
Y
34
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Bu iki karşıt bakış açısının aynı anda varolması Kıbrıs sorununun temel bir özelliğidir ve
mülkiyet meselesindeki bütün anlaşmazlıklar bu esas çatışmadan kaynaklanmaktadır.
Raporda varılan sonuç, iki tarafın mülkiyet konusuna bakışlarının birbirine karşıt olmasının
esas nedeninin tarafların iki kesimlilik ve insan haklarına saygı ilkeleri konusunda birbiriyle
çatışan algılayış ve yaklaşımlarda ısrar etmeleri olduğudur. Bu çatışmanın kökeninde yatan ise
iki tarafın Kıbrıs sorunundaki uzlaşmaz ve hatta gerçekte birbirini dışlayan duruşlarıdır.
Bu sonucun siyasi anlamı, karşılıklı anlaşmaya dayalı olası tek çözümün bu iki duruş
arasında bir uzlaşı olduğu şeklindeki daha geniş argümanda bulunabilir. İki tarafın iki bölgelilik ve
insan haklarına saygı ilkelerine yaklaşımları şimdiye kadar tek yanlı ve kategorik olmuştur; çünkü
bu yaklaşımlar öncelikle her bir tarafın adanın acılarla dolu yakın geçmişiyle ilgili kendi çok farklı
deneyimine dayanmaktadır. Görünen o ki, bir uzlaşı elde edilebilmesi için en başta yapılması
gereken, bu iki temel ilkenin ne anlama geldiği hususunun daha esnek ve geleceğe bakan yeni
bir yaklaşımla her iki tarafça da tekrar gözden geçirilmesidir.
Ek I
III. VİYANA ANLAŞMASI – 2 AĞUSTOS 1975
(S/11789 SAYILI BM BELGESİ)
1.
Şu anda Ada’nın Güneyinde bulunan Kıbrıslı Türklerin istemeleri halinde, Kıbrıs’taki Barış
Gücü’nün yardımıyla ve düzenleyeceği bir program dahilinde, sahip oldukları eşyalarla
birlikte Kuzeye geçmelerine izin verilecektir.
2.
Sayın Denktaş’ın tekrar teyit ettiği ve uzlaşmaya varıldığı gibi, şu anda Ada’nın Kuzeyinde
bulunan Kıbrıslı Rumlar, burada kalmakta özgürdürler ve kendilerine normal bir yaşam
sürebilmeleri için her türlü yardımda bulunulacaktır; buna, eğitim ve dini ödevlerini yerine
getirebilmek için gerekli olanaklar yanında kendi doktorlarından tıbbi bakım almak ve
Kuzeyde dolaşım özgürlüğü dahildir.
3.
Şu anda Kuzeyde bulunan ve kendi talepleriyle ve herhangi bir baskıya maruz kalmadan
güneye taşınmayı isteyen Kıbrıslı Rumlara bunu yapmaları için izin verilecektir.
4.
BM Barış Gücü (UNFICYP), Kuzeydeki Kıbrıslı Rum köyleri ve yerleşim birimlerine
serbestçe ve normal olarak girebilecektir;
5.
Yukarıdaki anlaşmanın uygulanması bağlamında, ailelerin yeniden birleştirilmesine öncelik
verilecektir; bu, şu anda Güneyde bulunan bir çok Kıbrıslı Rumun Kuzeye naklini de
içerebilecektir.
Ek II
KKTC ANAYASASININ 159’UNCU MADDESİ:
DEVLETİN MÜLKİYET HAKKI
1.
15 Kasım 1983 tarihinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan, ve;
(a) Tapusu, 16 Ağustos 1960 tarihinden önce Kıbrıs Hükümeti adına kayıtlı tüm taşınmaz
mallar ile, 16 Ağustos 1960 tarihinden sonra Kıbrıs Cumhuriyetine intikal eden tüm
taşınmaz mallar; kamuya ait yollar, sular, su kaynakları, liman ve sahiller, rıhtım ve
iskeleler, göller, dere ve göl yatakları, tarihi kent, bina ve kalıntılar ile kaleler ve
bunların alanları, doğal servetler ve yeraltı kaynakları, ormanlar, savunma yapı ve
tesisleri ile yeşil saha ve parklar; kamuya açık köy ve tarla yolları, kamu hizmetinde
kullanılan binalar;
(b) Kıbrıs Türk Federe Devletinin ilan edildiği 13 Şubat 1975 tarihinde terk edilmiş
bulunan veya söz konusu tarihten sonra yasanın terk edilmiş veya sahipsiz taşınmaz
mal olarak nitelendirdiği veya hüküm veya tasarrufu kamuya ait olması gerekli olup
da aidiyeti saptanamamış olan tüm taşınmaz mallar, bina ve tesisler; ile
(c)
1960 Kuruluş Antlaşmasında ve ona bağlı eklerde belirlenen askeri tesis, rıhtım,
kamp ve sair talim sahaları içinde bulunan tüm taşınmaz mallar,
Tapuda böyle kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
mülkiyetindedir ve tapu kayıtları buna göre düzeltilir.
2.
Yukarıdaki (1). fıkranın (a) ve (c) bentlerinde sözü edilen taşınmaz malların mülkiyeti, bu
Anayasanın başka herhangi bir kuralına bakılmaksızın gerçek veya tüzel kişilere
devredilemez.
Ancak, kamuya ait yollar ile kamuya açık köy ve tarla yolları üzerinde Devletin gerekli
düzenlemeleri yapması bu kuralın dışındadır.
38
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Bu taşınmaz mallar üzerinde kamu yararı için belli sürelerle irtifak ve intifa hakkı gibi ayni
haklar ile uzun vadeli icarlar, yasa ile belirlenen biçim ve koşullarla tesis ve tescil edilebilir.
Süresi elli yılı aşan bu gibi hakların tesis ve tescili, Cumhuriyet Meclisinin onayı ile
mümkündür.
(3)
Yukarıdaki (1). fıkranın (b) bendinde belirtilen taşınmaz mallardan, orman, yeşil saha, anıt
ve park yerleri, sular, yeraltı suları, doğal kaynaklar ve savunma alanları, kamu yönetimi ve
askeri amaçlar için gerekli bina, tesis ve arsalar ile şehir ve kırsal planlama ve toprak
koruma amaçları için gerekli görülenler dışında kalan taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet
hakkının gerçek veya tüzel kişilere devredilmesi yasa ile düzenlenir.
(4)
Yukarıdaki (1). fıkranın (b) ve (c) bentlerinin kapsamına giren taşınmaz mallar ile ilgili olarak
meşru hak iddia edenlerin ortaya çıkması halinde, haklarının ispatı için gerekli usul ve
koşullar ile alacakları tazminat esasları yasa ile düzenlenir.
(5)
Dini ibadet yerleri ile bunların içinde bulundukları taşınmaz mallar gerçek veya tüzel kişilere
devredilemez. Devlet, bunların korunması, bakımı ve idamesi için gerekli önlemleri alır.
Ek III
KIBRIS CUMHURİYETİ’NİN 1991/139 SAYILI
YASASINDAN PARÇALAR
Kıbrıslı Türk Mülklerinin Yönetimi ve Diğer Konular
(Geçici Hükümler) Yasası
Türk istilası sonucunda Kıbrıs Türk nüfusunun Türk istila kuvvetlerince işgal edilen alanlara
kitlesel olarak göç etmesi ve söz konusu kuvvetler tarafından bu nüfusun Kıbrıs Cumhuriyeti
alanlarında dolaşımının yasaklanması nedeniyle, taşınır ve taşınmaz mallardan oluşan emlakin
terk edilmiş olmasını;
Bu emlakin korunması için acil tedbirler almanın gerekli hale gelmesini;
Alınan bu tedbirler arasında, idari düzenlemeler yoluyla oluşturulan bir özel komite eliyle bu
emlakin idare edilmesinin de bulunmasını; ve
Kıbrıs Cumhuriyetindeki Kıbrıs Türk emlaki konusunun yasayla düzenlenmesinin gerekli hale
gelmesini dikkate alarak,
Temsilciler Meclisi bu yasayı kabul etmiştir:
1.
2.
3.
Bu Yasa, 1991 tarihli Kıbrıs Türk Emlaki (İdare ve Diğer Konular) (Geçici Hükümler) Yasası
olarak anılır.
Bu Yasada, bağlam aksini gerektirmedikçe—
…
‘Kıbrıslı Türk’ ifadesi, olağan ikametgâhı Cumhuriyetçe kontrol edilen alanlarda
bulunmayan bir Kıbrıslı Türk anlamına gelir ve Evkaf veya bir Kıbrıslı Türk tarafından
kontrol edilen bir şirketi veya tüzel kişiyi de içerir;
…
Bakan, bu yasayla, Kıbrıs Türk emlakinin vasisi olarak tayin edilir ve olağandışı durum
devam ettiği sürece ve bu konu nihai bir çözüme bağlanıncaya kadar, söz konusu emlaki
bu yasanın hükümleri uyarınca idare eder ve kendisine bu yasayla verilen işlevleri yerine
getirir.
…
40
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
5.
Bu yasanın hükümlerine halel gelmeksizin, Vasi, bu yasa çerçevesinde Kıbrıs Türk emlakini
idare ederken ve işlevlerini yerine getirirken, Kıbrıslı Türk malikin bütün hak ve
yükümlülüklerine sahip olacaktır.
Vasi, aşağıdaki işlevlere sahip olup, bunları kamu görevlilerinin yardımıyla yerine getirir—
…
(a) Kıbrıs Türk emlakiyle ilgili dava tebligatını, başvuruları veya sair adli işlemleri kabul
etmek, Cumhuriyet’teki herhangi bir adli, idari veya sair makam önünde herhangi bir
Kıbrıs Türk emlakinin malikini temsil ve ilzam etmek, Kıbrıs Türk emlakiyle ilgili olarak
herhangi bir yasanın hükümleri kapsamında bildirimler vermek veya almak ve söz
konusu emlake ilişkin yerel araştırma ve görüşmelerde hazır bulunmak.
…
Taşınmaz emlak ile ilgili olarak, Vasi, bu madde kapsamındaki işlevlerini yerine getirirken,
bu yasanın yürürlükten kalkması sonrasında aşağıdaki durumlara neden olacak şekilde
işlem yapamaz—
(i) Malikin kendisi için yararlı olacağı veya kamu yararı için gerekli olacağı istisnai
durumlar hariç, taşınmaz emlakin malikinin bu yasanın yürürlük tarihindeki malikten
başka biri olması; veya
(ii) Malikin emlakle ilgili hakkının, emlak veya malik için kesinlikle gerekli veya yararlı
olanın veya kamu yararı için gerekli olanın ötesinde herhangi bir biçimde kısıtlanması
veya mükellefiyet altına konulması.
Bunun yapılabilmesi, Taşınmaz Emlak (Tescil, Tasarruf ve Değerleme) Yasası veya Zorunlu
Mal İktisabı Yasası hükümleri uyarınca herhangi bir kişi yararına bir tapu düzenlemek
amacıyla Kıbrıs Türk emlakinin herhangi bir surette devredilmesinin malik veya onun emlaki
için yararlı veya kamu çıkarı için gerekli sayılması koşuluna bağlıdır.
…
Vasi Kıbrıs Türk emlakini idare ederken ve bu yasa kapsamındaki işlevlerini yerine
getirirken, öngörülen kriterler temelinde, göçmenlerin gereksinmelerini ve aynı zamanda
söz konusu emlakin maliklerinin çıkarını dikkate alacaktır:
…
Bu emlakle ilgili olarak bir Kıbrıslı Türk malike ödenmesi gereken herhangi bir tutarın
ödemesi, Türk istilası nedeniyle Kıbrıs Cumhuriyeti’nde var olan olağandışı durum devam
ettiği sürece askıya alınmıştır.
…
(1) Bu yasa kapsamında ve bu yasanın amaçları için, Vasinin idaresi altında “Kıbrıs Türk
Emlak Fonu” adıyla bir özel fon kurulmuştur. Bu yasa hükümleri uyarınca alınan bütün
tahsilat Özel Fon’a yatırılacak ve bütün ödemeler Özel Fon’dan yapılacaktır.
…
6.
7.
9.
11.
KAYNAKÇA
Akıncı, Mustafa. Kıbrıslı (Lefkoşa), 12 Aralık 2003.
Altan, Haşim. Kıbrıs’ta Türk Malları: Gasbedilen ve Yitirilen Türk Tapu ve Arazi Hakları. İstanbul:
Kastaş Yayınları, 2001.
American Hellenic Media Project (AHMP). ‘Letter to Rand McNally’. 21 Ekim 1995;
http://www.ahmp.org/mcnally2.html (2 Nisan 2006’da erişildi).
An, Ahmet. Kıbrıs Nereye Gidiyor. İstanbul: Everest, 2002.
Apeyitou, Eleni. ‘The Case of Loizidou vs Turkey’. Human Rights Action. 24 Eylül 1998;
http://www.hr-action.org/action/ (16 Aralık 2005’te erişildi).
Atakol, Kenan. Turkish & Greek Cypriots: Is Their Separation Permanent? Ankara: METU
Press, 2002.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Cyprus v. Turkey. Karar. Strasbourg, 10 Mayıs 2001;
http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/search.asp?skin=hudoc-en (21 Kasım 2006’da erişildi).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Loizidou v. Turkey (Merits). Karar. Strasbourg, 18 Aralık 1996;
http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/search.asp?skin=hudoc-en (21 Kasım 2006’da erişildi).
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri. Genel Sekreter’in Kıbrıs’taki İyi Niyet Misyonu Hakkında
Raporu (S/2003/398). New York, 1 Nisan 2003; http://www.un.org/Docs/sc/ sgrep03.html (8
Haziran 2006’da erişildi).
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri. Kıbrıs Sorunu’nun Kapsamlı Çözümü (Annan Planı), 31 Mart
2004 (Beşinci Versiyon).
Clerides, Glafkos. Cyprus: My Deposition. Nicosia: Alithia, 1992.
Clerides, Glafkos. Kıbrıs Bağımsızlık Günü mesajı, 1 Ekim 2000; http://www.hri.org/news/
greek/ana/2000/00-10-02.ana.html (8 Eylül 2006’da erişildi).
Clerides, Glafkos. Loizidou v. Türkiye davası hakkında AİHM kararı (Merits) üzerine yapılmış
açıklama. 18 December 1996; http://www.hri.org/news/cyprus/cna/1996/96-12-18.cna.html (9
Ekim 2006’da erişildi).
Denktaş, Rauf. BM Genel Sekreteri’ne mektup (A/55/986–S/2001/575). 31 Mayıs 2001.
42
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Denktaş, Rauf. Kıbrıslı Türk Genç TV kanalına verilmiş demeç, Kıbrıs Cumhuriyeti Basın ve
Enformasyon Dairesi, ‘Kıbrıs Türk Basını ve diğer medya,’ 18 Kasım 1998.
Denktaş, Rauf. The Times (London), 1 Temmuz 1975.
Dodd, Clement H., ed. The Political Social and Economic Development of Northern Cyprus.
Huntingdon: Eothen Press, 1993.
Ertekün, Necati Münir: In Search of a Negotiated Cyprus Settlement. Lefkoşa: Ulus Matbaacılık,
1981.
Ertekün, Necati Münir. Inter-Communal Talks and the Cyprus Problem. Lefkoşa: Kıbrıs Türk
Federe Devleti Basımevi, 1977.
Feyzioğlu, Turhan & Necati Münir Ertekün. The Crux of the Cyprus Question. Lefkoşa, 1987.
Giray, Halil. ‘Kıbrıs ile İlgili Rakamsal Bilgiler’ Yayınlanmamış rapor, Haziran 1993.
Hadjidemetriou, Takis. ‘Yeni özgürlüklerle okul’. Kıbrıs – Yunanistan – Türkiye: Aynı Tarihin Farklı
Tefsirleri (Rumca ve Türkçe olarak iki dilde yayınlanmış). Lefkoşa: OPEK, 2005.
Hatay, Mete. Beyond Numbers: Inquiry into the Political Integration of Turkish ‘Settlers’ in
Northern Cyprus. Lefkoşa: PRIO Report 4/2005.
Hoffmeister, Frank. ‘Cyprus v. Turkey (Case Note on European Court of Human Rights judgment
of 10 May 2001)’, American Journal of International Law, 96, sayı 2 (Nisan 2002), s. 445–452.
İnalcık, Halil. An Economic and Social History of the Ottoman Empire Volume One: 1300-1600.
Cambridge: Cambridge University Press, 1994.
Karouzis, George. Proposals for a Solution to the Cyprus Problem. Nicosia: Cosmos Press, 1976.
Kıbrıs Cumhuriyeti. 139/1991 Sayılı Yasa, Kıbrıslı Türk Mülklerinin Yönetimi ve Diğer Konular
(Geçici Hükümler) Yasası
Kıbrıs Cumhuriyeti Basın ve Enformasyon Dairesi. Republic of Cyprus: From 1960 to the Present
Day. Nicosia, 2005.
Kıbrıs Cumhuriyeti Basın ve Enformasyon Dairesi. The Cyprus Question. Nicosia, 2003.
Kıbrıs Cumhuriyeti Basın ve Enformasyon Dairesi. Turkish Colonisation: A Threat for Cyprus and
Its People. Nicosia, 1995.
Kıbrıs Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı. Kıbrıslı Türk Mülklerinin Kullanımı için Vatandaş Hakları
Tüzüğü.
Lefkoşa,
2001;
http://www.moi.gov.cy/MOI/CitizensCharter/Citizens
Charter.nsf/dmltkprologue_en/dmltkprologue_en?OpenDocument (8 Ekim 2006’da erişildi).
Kıbrıs Cumhuriyeti. Lefkoşa: Resmi Gazete, Ağustos 1975 ve Eylül 1975.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ABD Büyükelçiliği. The Cyprus
www.kypros.org/Embassy/ (11 Aralık 2005’te erişildi).
Problem
in
Perspective.
Kıbrıs Rum Önerileri, 1989; http://www.cyprus.gov.cy/moi/pio/pio.nsf/0/1CF2A298CB8C
65CEC2256D6D00344433?OpenDocument (21 Temmuz 2006).
Kaynakça
43
Kıbrıs Türk Federe Devleti. Yasama Meclisi’nin 1 Sayılı Kararı. 5 Kasım 1976.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. 41/1977 Sayılı Yasa, İskan, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal
Yasası (İTEM Yasası).
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Enformasyon Dairesi. Cyprus Issue: Main Negotiations;
http://www.trncpio.com/ingilizce/ingilizcesayfa.htm (11 Aralık 2005’te erişildi).
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası. 1983.
Kyle, Keith. Cyprus: In Search of Peace. London: Minority Rights Group International, 1997.
Lobby for Cyprus. ‘The Turkey v. Loizidou Case: The Political Fallout’. 10 Ağustos 1998;
http://www.lobbyforcyprus.org (16 Aralık 2005’te erişildi).
Loizos, Peter. The Heart Grown Bitter. Cambridge: Cambridge University Press, 1981.
Lordos, Constantinos G. ‘Economic Aspects of the Annan Plan and the Plan’s Property Proposals’.
26 Ocak 2004; http://www.tesev.org.tr/ etkinlik/c_lordos.php (22 Kasım 2005’te erişildi).
Lordos, Constantinos G. ‘Surely Turkey Should Be Made To Bear Some of the Cost’, Cyprus Mail
(Nicosia), 1 Nisan 2004.
Mavratsas, Caesar V. ‘The Ideological Contest Between Greek-Cypriot Nationalism and
Cypriotism 1974–1995: Politics, Social Memory and Identity’, Ethnic and Racial Studies, 20,
sayı 4 (Ekim 1997); http://www.cyprus-conflict.net/Nationalism.htm (20 Ocak 2006’da erişildi).
Moran, Michael, ed. Rauf Denktash at the United Nations: Speeches on Cyprus. Huntingdon:
Eothen Press, 1997.
Necatigil, Zaim. The Loizidou Case: A Critical Examination. Ankara: SAM Papers No 8/99, 1999.
Oberling, Pierre. The Road to Bellapais: The Turkish Cypriot Exodus to Northern Cyprus. New
York: Columbia University Press, 1982.
Özad, Murad Hüsnü. Baf ve Mücadele Yılları. Lefkoşa: Akdeniz Haber Ajansı Yayınları, 2002.
Palley, Claire. An International Relations Debacle. Oxford & Portland, OR: Hart, 2005.
Papadakis, Yiannis. ‘The Politics of Memory and Forgetting in Cyprus’, Journal of Mediterranean
Studies, 3, sayı 1 (1993): 139–154; http://www.cyprus-conflict.net/ Nationalism.htm (20
Ocak’ta 2006).
Papadopoulos, Tassos. BM Genel Kurulu’ndaki genel tartışmada yapılmış konuşma. 23 Eylül
2004; http://www.un.org/webcast/ga/59/statements/cypeng040923.pdf (8 Eylül 2006’da erişildi).
Papadopoulos, Tassos. Foreign Policy Association’da yapılmış konuşma, New York, 15 Eylül
2005; http://www.fpa.org/topics_info2414/topics_info_show.htm?doc_id=305998 (8 Eylül
2006’da erişildi).
Papadopoulos, Tassos. Limasol’daki uluslararası hukuk ve insan hakları seminerinde yapılmış
konuşma, 9 Ekim 2004; http://www.greeknewsonline.com/modules.php?name=News&file
=article&sid=2070 (8 Eylül 2006).
44
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Patrick, Richard. ‘A General System Theory Approach to Geopolitical Aspects of Conflict
Between Communities with Particular Reference to Cyprus since 1960’ (1972 doktora tezi).
İçinde yer aldığı eser Political Geography and the Cyprus Conflict: 1963-1971, editörler
James H. Bater & Richard Preston. Ontario: University of Waterloo, Department of
Geography Publications Series, 1976.
Seager, M B. Reports on the Evkaf Properties, Cyprus, No.9. British Colonial Office, 1883.
Solsten, Eric, ed. Cyprus: A Country Study. Washington DC: Federal Research Division of the Library
of Congress, 1991; http://www.country-data.com/cgi-bin/query/r-3512.html (20 Ocak 2006).
St John-Jones, L. W. The Population of Cyprus. London: Institute of Commonwealth Studies, 1983.
Talat, Mehmet Ali. Kıbrıs (Lefkoşa), 9 Nisan 2004.
Theophanous, Andreas: The Political Economy of Cyprus. Nicosia: Intercollege Press, 1996.
Tornaritis, Criton G. Cyprus and Its Constitutional and Other Legal Problems. Nicosia, 1977.
Turkish Cypriot Human Rights Committee. Human Rights in Cyprus. Lefkoşa, 1979.
Volkan, Vamık. Cyprus: War and Adaptation. Charlottesville, VA: University Press of Virginia, 1979.
Ayla Gürel
Dr Ayla Gürel, PRIO’da araştırmacı olarak çalışmakta ve Kıbrıs
sorunu bağlamında mülkiyet konularını inceleyen bir projeyi
yönetmektedir. 2003 ve 2004 yıllarında PRIO’nun yürütttüğü
‘Annan Planı’ hakkında nesnel ve kolay anlaşılabilir bilgi sunmayı
amaçlayan Kamuyu Bilgilendirme Projesi’nin Kıbrıslı Türk
koordinatörü olarak görev yapmıştır.
Kudret Özersay
Dr Kudret Özersay, uluslarası hukuk uzmanıdır ve Kıbrıs’taki
Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde
öğretim üyesidir. Dr Özersay’ın Kıbrıs sorununun hukuksal yönleri
hakkında yayınlanmış çeşitli makaleleri bulunmaktadır.
#90253#%.42%
R
A
P
O
R
3/2006-T
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Mülkiyet meselesi, esas olarak Kıbrıs’taki iki tarafın meseleye atfettikleri siyasi önem
nedeniyle, Kıbrıs so­rununun belki de en karmaşık ve en tartışmalı unsurlarından biridir.
Mesele, olası bir çözümün iki temel parametresi olan ‘iki bölgelilik’ ve ‘insan haklarına
saygı’ ilkeleri ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Ancak, bu ilkelerin anlamı hakkında ortak bir
görüş bulunduğunu söylemek mümkün değildir ve bu gerçek, mülkiyet meselesinin
çözümünü zorlaştıran önemli bir etkendir. Kıbrıslı Rumlar, mülkiyet meselesinin esasen
bir insan hakları ihlali konusu olduğu ve bu nedenle de ancak ‘insan haklarına saygı
temel ilkesi’nin uygulanmasıyla çözülebileceği görüşündedirler. Öte yandan Kıbrıslı
Türkler, bunun ‘iki bölgelilik temel ilkesi’ne ters düştüğü konusunda ısrar etmektedirler.
Kıbrıslı Türkler, insan haklarına saygı ilkesini kabul etmekle birlikte, yerinden edilmiş
kişilerin mülkiyet ve geri dönüş haklarını kullanmasına – iki bölgeliliğin sürdürülmesi
ve korunması için gereken ölçüde – sınırlamalar getirilmesini talep etmektedirler. Bu
rapor, iki tarafın mülkiyet meselesi hakkındaki resmi duruşlarının temelinde yatan ve
aynı zamanda bu duruşların destek bularak sürdürülmesine olanak veren derin siyasi ve
ahlaki kaygıların anlaşılmasına katkıda bulunmaya yönelik bir çabadır. Rapor, iki tarafın
mülkiyet konusundaki karşıt duruşları ile onların Kıbrıs sorununun esasına bakışları
arasındaki bağlantıyı incelemektedir. Bu noktada özellikle yararlı olabilecek bir gösterge,
1974’teki Türk askeri harekâtı ve bunun ortaya çıkardığı durumun nasıl algılanması
gerektiği konusundaki Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum görüşleri arasında varolan tezattır.
Raporu isteme adresi:
Raporu internetten indirmek için:
PRIO Cyprus Centre www.prio.no/cyprus
P.O. Box 25157
1307 Nicosia
Cyprus
Kıbrıs’ta Mülkiyet ve Siyaset
Kıbrıs’taki İki Toplumun ‘İki Bölgelilik’ ve ‘İnsan
Hakları’ Temelindeki Çatışması
Tel: + 357 22 456555/4
E-mail: [email protected]
Ayla Gürel & Kudret Özersay
CYPRUS CENTRE
ISBN: 978-82-7288-237-1