09 - Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı

Transkript

09 - Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
T.C.
MALİYE
BAKANLIĞI
SAYI 55
BÜLTEN
EYLÜL 2011
Gönüllü Ol, Fark Yarat!
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu,
2011 Avrupa Gönüllülük Yılı
kapsamında Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD) işe işbirliği
içerisinde “Gönüllü Ol, Fark Yarat!” sloganı ile bir fotoğraf yarışması
düzenlemektedir. Yarışmanın amacı Türkiye’de ve Avrupa Birliği’nde
anahtar önemdeki bir sivil toplum faaliyeti olarak gönüllülüğü ve farklı
gönüllülük fırsatları hakkındaki farkındalığı artırmak olarak ifade
edilmektedir.
.
BU SAYIDA:
AVRUPA BİRLİĞİ
MALİYESİNDE NELER
OLUYOR?
2
AVRUPA
KOMİSYONU’NDAN
VERGİLENDİRMEYE İLİŞKİN
YENİ BİR TEKLİF: ORTAK
KONSOLİDE KURUMLAR
VERGİSİ MATRAHI
9
ORGANİZASYON
YAPILARI VE PROJE
YÖNETİMİ (II)
12
SOMALİ’DE YAŞANAN
KITLIK VE İNSANLIK
DRAMI
18
Yarışma Türkiye’de yaşayan tüm profesyonel ve amatör fotoğrafçılara açık
olup başvuru tarihleri 10 Eylül – 12 Kasım olarak belirtilmektedir. Kazanan ilk
üç kişiye 1.500’er avro nakit para ödülü verilecek, kazanan fotoğraflar ve
seçilen diğer fotoğraflar farkındalık yaratma kampanyasının ve serginin
parçası olacaktır. En iyi üç fotoğraf, artistik değerleri ve temalarının verilen
konuya ilgisine göre seçilip ödüllendirilecektir. Yarışmanın ilk üç fotoğrafı ile
birlikte sergilenmeye değer görülen diğer fotoğraflar, 3 Aralık 2011
tarihinde düzenlenecek olan sergi açılış töreni ile kamuoyunun beğenisine
sunulacaktır.
Yarışma
ve
başvuru
kuralları
hakkında
daha
fazla
bilgiye
www.avrupa.info.tr adresli Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu web
sitesinden ulaşılabilir.
http://www.avrupa.info.tr/Photo,Photo_Comp_2011_new.html
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Avrupa Birliği Maliyesinde Neler Oluyor?
Müge HAYRİYE GÜVENÇ
Avrupa Birliği’nin (AB) mali yapısının en
temel unsuru AB bütçesidir. Pazar
bütünleşmesi için gerekli olan tüm
harcamalar, Birliğin ortak politikalarının
finansmanı
ve
Birlik
kurumlarının
yönetim
giderleri,
temelleri
1957
yılından itibaren atılmaya başlanan
Birlik
bütçesi
tarafından
finanse
edilmektedir. İlk on yıllarda yalnızca
Üye
Devletlerin
yapmış
oldukları
katkılarla finanse edilen Birlik bütçesi,
1971 yılında oluşturulan öz kaynaklar ile
kendi mali kaynaklarına kavuşmuş ve
Birlik mali özerklik kazanmıştır. Ortak
gümrük
politikası
çerçevesinde
toplanan gümrük vergileri ile Birliğe
yapılan tarım ürünü ithalatından elde
edilen tarım vergileri Birliğin geleneksel
öz
kaynaklarını
oluşturmuş
ve
geleneksel
öz
kaynaklar
Birliğin
bütünleşme ve derinleşme faaliyetlerini
1970’li yıllarda finanse eden temel gelir
kaynağı olmuştur. Ancak genişleme
çabalarına
paralel
olarak
artan
kaynak ihtiyacını karşılamak amacıyla
1970’li yılların sonuna doğru KDV
kaynağı ve GSMH kaynağı adı altında
yeni öz kaynaklar oluşturulmuş ve
ilerleyen yıllarda artan harcamalar
ağırlıklı olarak bu gelir kalemleri ile
finanse edilmeye başlanmıştır.
Hâlihazırda yürürlükte olan 7 Haziran
2007 tarih ve 2007/436/EC, Euratom
sayılı Avrupa Birliği’nin Öz Kaynaklar
Sistemi
Hakkında
Konsey
Kararı
uyarınca, AB’nin tüm harcamalarının
finansmanı, gümrük vergileri ile şeker
vergilerini
içeren
geleneksel
öz
kaynaklardan, her Üye Devlet için
Avrupa Komisyonu tarafından istatistiki
bir yöntemle hesaplanmakta olan KDV
kaynağından ve her Üye Devlete ilişkin
olarak yine Komisyon tarafından
yapılan ilgili yıla ait GSMH tahminine
AB Uzmanı
dayalı
GSMH
kaynağından
oluşmaktadır. Bununla birlikte, bütçe
dengesizliklerinin giderilmesi amacıyla
1984
yılında
gerçekleştirilen
Fontainebleau
Avrupa
Zirvesi’nde
yürürlüğe konarak günümüze kadar
ufak
değişikliklerle
uygulanmaya
devam edilen Birleşik Krallık İndirimi
Mekanizması
da
Öz
Kaynaklar
Kararı’nda düzenlenmiştir. Bu indirim
mekanizması temel olarak Birleşik
Krallık’ın
AB
bütçesine
yapması
gereken
öz
kaynak
ödemelerini
azaltmakta ve bu miktarın diğer Üye
Devletler tarafından finanse edilmesini
düzenlemektedir.1
Bununla birlikte, 15-16 Aralık 2005
tarihinde
gerçekleştirilen
Hükümetlerarası Konferans’ta alınan
karara uygun olarak,
Avrupa
Komisyonu
2009-2010
dönemi
içerisinde Birliğin gelir ve gider
kalemlerinin tümünü içeren kapsamlı
bir
bütçe
incelemesi
yapmıştır.
Komisyon, Birlik bütçesinin işleyişine
yönelik yapmış olduğu inceleme
sonuçlarını 29 Haziran 2011 tarihinde
yayımladığı bir dizi rapor ve mevzuat
önerisi ile Konsey’e ve kamuoyuna
sunmuştur.2
Komisyon
tarafından
sunulan söz konusu bütçe inceleme
sonuçları AB’nin mali yapısında köklü
değişikliklere gidileceğinin en büyük
habercisidir.
Diğer
bir
deyişle,
Komisyon’un yayımlamış olduğu rapor
ve buna bağlı mevzuat önerleri Birlik
maliyesine pek çok yenilik getirecek
geniş çaplı bir reform olma özelliği
taşımaktadır. Komisyon önerilerinin
temelde iki unsur üzerinde odaklandığı
söylenebilir. İlk unsur, harcamalara
ilişkin 2014-2020 Mali Çerçevesi’nin
nitelik ve içeriği, ikinci unsur ise Birlik
bütçesinin gelir kalemlerini düzenleyen
2
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Öz Kaynaklar Sistemi kurallarında
yapılması
öngörülen
köklü
değişikliklerdir. Bu yazıda, temel olarak
Komisyon tarafından 29 Haziran 2011
tarihinde Konsey’in onayına sunulan
mali
reformun
içeriği
kısaca
açıklanmaya çalışılacaktır.
Birliğin Yeni Harcama Yapısı Nasıl
Olacak? 2014-2020 Yıllarına İlişkin Mali
Çerçeve
29 Haziran 2011 tarihinde Komisyon’un
kapsamlı reform önerisi çerçevesinde
Konsey’in değerlendirmesine sunulan
2014-2020 Mali Çerçevesi’nde toplam
beş
Genel
Harcama
Kategorisi
bulunmaktadır. Bunlar;
-
Başlık 1: Akıllı ve Kapsayıcı Büyüme,
Başlık 2: Sürdürülebilir Büyüme:
Doğal Kaynaklar
Başlık 3: Güvenlik ve Vatandaşlık,
Başlık 4: Küresel Avrupa
Başlık 5: Yönetim Giderleri’dir.
Başlık 1: Akıllı ve Kapsayıcı Büyüme,
rekabet
edebilirlik,
Ar&Ge,
KOBİ
desteği, eğitim, mesleki eğitim, gençlik
ve spor programları, nükleer güvenlik,
sosyal
kalkınma
gündemi,
fiscalis ve sahtecilikle mücadele, enerji,
ulaştırma ve Avrupa’yı Bağlama
Hizmeti (Connecting Europe Facility) ile
ekonomik, sosyal ve bölgesel uyum
programlarını kapsamaktadır. Başlık 2:
Sürdürülebilir
Büyüme:
Doğal
Kaynaklar, yine Ortak Tarım Politikası
kapsamında yer alan pazara yönelik
harcamaları ve doğrudan ödemeleri,
kırsal kalkınma, çevre ve iklim değişikliği
ile
mücadele
programlarını
içermektedir. Başlık 3: Güvenlik ve
Vatandaşlık, göç yönetimi fonu, iç
güvenlik, bilgi iletişim sistemleri, adalet,
vatandaşlık ve temel haklar, gıda
güvenliği, kamu sağlığı, tüketiciyi
koruma gibi programlara tahsis edilen
kaynakları kapsamaktadır. Başlık 4:
Küresel Avrupa, Katılım Öncesi Yardım
Aracı (IPA), Avrupa Komşuluk Politikası,
istikrar, güvenlik, nükleer güvenlik
işbirliği aracı, garanti fonu ve dış
eylemlere
yönelik
harcamaları
içermektedir. Son olarak, Başlık 5:
Yönetim Giderleri ise AB kurumlarına
tahsis edilen kaynak miktarından
oluşmaktadır. Komisyon tarafından
önerilen 2014-2020 Mali Çerçevesinde
yer
alan
harcamaların
dağılımı
aşağıdaki grafikte gösterilmektedir.
gümrük,
Kaynak: 2014-2020 Mali Çerçevesi, Derleme. Avrupa Komisyonu, Communication from the Commission to the
European Parliament, the Council, the European Economic and Social Committee and the Committee of the
Regions, A Budget for Europe 2020.
Şekil 1. 2014-2020 Mali Çerçevesi Genel Harcama Kategorileri (taahhüt ödenekleri)
3
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
2014-2020 Mali Çerçevesi, toplam
harcamalarda %5 artış öngörmektedir.
Taahhüt ödenekleri 2011 fiyatlarıyla
1.025.000 milyon Avro olup toplam AB
GSMH’sinin %1.05’ini oluşturmaktadır.
Harcama
ödenekleri
ise
2011
fiyatlarıyla 972.198 milyon Avro olup
toplam
AB
GSMH’sinin
%1’ini
oluşturmaktadır. Acil Durum Rezervi,
Avrupa Küreselleşme Fonu, Dayanışma
Fonu,
Esneklik
Enstrümanı,
Tarım
Sektöründeki Krizler için Rezerv ve
Küresel İklim ve Biyoçeşitlilik Fonu ile
çeşitli ajanslar için ayrılan fonlar ise
önceki mali çerçeve uygulamalarına
paralel olarak, Çok Yıllı Mali Çerçeve
dışında bırakılmıştır. Bu harcamaların
da 2014-2020 döneminde toplam AB
GSMH’sinin
%0,11’ni
oluşturması
öngörülmektedir.
2008 yılında küresel çapta baş
gösteren ekonomik ve finansal krizle
mücadelede Birlik çapında hareket
etme gereği ve 2020 Avrupa Stratejisi
hedefleri, mevcut bütçe sisteminde
yeni bir yaklaşım benimsenmesini
yapısal
bir
zorunluluk
olarak
dayatmaktadır.3 Komisyon tarafından
hazırlanan
2014-2020
Mali
Çerçevesi’nde
genel
harcama
kategorileri
ve
harcamalarının
tahsisinin, söz konusu bu zorluk ve
hedefler karşısında Birliği mali açıdan
yeterli
bir
kaynak
miktarıyla
desteklemeyi
amaçladığı
anlaşılmaktadır. Nitekim, Avrupa 2020
Stratejisi hedeflerine paralel olarak
araştırma ve yenilik, eğitim ve KOBİ’lere
tahsis edilen kaynak miktarında artış
gözlemlenmektedir.
2014-2020
döneminde Akıllı ve Kapsayıcı Büyüme
Başlığı altında bu alanlara aktarılan
kaynak
miktarı
%48’e
çıkmıştır.
Komisyon’un önerisinde, Ortak Tarım
Politikası harcamalarında daha fazla
verimlilik sağlanmasına yönelik birtakım
çabalar da dikkati çekmektedir. Bu
kapsamda, tarım harcamalarının bir
önceki dönemde %44 seviyesinden
yeni mali çerçevede %37 civarına
çekildiği gözlenmektedir. Dolayısıyla,
Komisyon’un Fransa ve İngiltere’nin
başlarını çektiği koalisyon grupları
arasındaki Ortak Tarım Politikası’nın
reformuna yönelik çekişmeyi de göz
önünde bulundurduğu anlaşılmaktadır.
Yeni Mali Çerçeve hazırlanırken,
Komisyon temel politika önceliklerinin
karşılanmasına yönelik çalışmalara
destek olan, parçalı ve eşgüdümsüz
müdahalelerden kaçınan, iç işleri,
eğitim ve kültür gibi politika alanlarında
mümkün
mertebe
mevcut
programların birleştirilmesini hedefleyen
bir strateji izlemiştir.4 Diğer bir deyişle,
Komisyon, bütçe harcamaları ile AB
öncelikleri
arasındaki
bağı
kuvvetlendirmeye çalışmıştır.
Komisyon,
Birlik
maliyesinde
uygulanmakta
olan
genel
mali
hükümler ile sektör spesifik kuralların
Komisyon ve Üye Devletlerin üzerinde
idari bir yük oluşturmasını engelleyecek
şekilde basitleştirilmesi ve uygulamada
kolaylık sağlanması amacıyla birtakım
önlemlerin
alınmasını
önermiştir.5
Komisyon, mali kaynakların katma
değeri yüksek yatırım ve programlara
tahsis edilmesini temin etmek için
sonuç ve performansa odaklanan bir
yaklaşımı öne çıkarmaktadır. Komisyon,
büyük miktarda kaynak aktarılan uyum
ve tarım gibi politika başlıkları altında
yer alan harcamalarda koşulluluk ilkesi
getirilmesini önermiş, Üye Devletler ile
yararlanıcıların almış oldukları fonların
AB politika öncelikleri doğrultusunda
kullanıldığı ve verimliliği artırdığını
kanıtlama zorunluluğu getirmiştir.6 Öte
yandan, Komisyon önerisinde, AB
bütçesinin
katalizasyon
etkisinin
artırılması ve daha çok stratejik yatırım
yapılması
suretiyle
AB
büyüme
4
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
potansiyelinin gerçekleştirilmesi için
yenilikçi finansal araçlar ile özel sektörle
işbirliklerinin
artırılması
gerektiğini
vurgulamıştır. Bu çerçevede Komisyon,
Avrupa Kalkınma Bankası ve ulusal ve
uluslararası
finansal
kuruluşlar
ile
sürdürülen işbirliği çalışmalarının yeni
mali
çerçeve
döneminde
de
sürdürülmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Birliğin Yeni Gelir Yapısı Nasıl Olacak?
Yeni Öz Kaynaklar Kararı İçin Öneri
Komisyon, 29 Haziran 2011 tarihinde
Konsey’e sunduğu reform önerisinde
mevcut öz kaynaklar sisteminde köklü
değişiklikler yapılmasını teklif etmiştir. Bu
çerçevede, Üye Devletlerin bütçeye
yapmış oldukları katkıların hesaplanma
yöntemlerinin basitleştirilmesi, Birliğe
mali özerklik kazandırmak amacıyla
yeni öz kaynakların oluşturulması ve
gittikçe adil olmaktan uzaklaşan
düzeltme mekanizmalarının yeniden
yapılandırılması temel değişim unsurları
olarak öne çıkmaktadır.
Komisyon, hâlihazırda uygulanmakta
olan ve istatistiksel olarak hesaplanan
KDV kaynağının 31 Aralık 2013 tarihi
itibariyle tamamen kaldırılmasını, Birliğin
mali özerkliğini zayıflatan ve ulusal
bütçeler üzerinde mali bir yük oluşturan
GSMH kaynağının da bütçe içerisindeki
payının
düşürülmesini
önermiştir.
Komisyon, buna karşılık olarak Birliğin
gelir ihtiyacını karşılamak amacıyla iki
yeni öz kaynak oluşturulmasını teklif
etmiştir. Bunlar finansal işlemler vergisi
ile yeni bir KDV kaynağıdır. Komisyon
önerisinde, eski KDV kaynağının yerini
alacak olan yeni KDV kaynağının
herhangi bir Üye Devlet lehine istisna
içermeyeceğini ve hesaplamasının
daha anlaşılır olacağını ifade etmiştir.
Yeni KDV kaynağının iç pazarın
geliştirilmesi için bir fırsat sunacağı ve
ulusal
KDV
sistemlerinin
uyumlaştırılmasını
pekiştireceği
öngörülmektedir. Dahası, yeni KDV
kaynağının
AB
çapında
KDV
dolandırıcılığının azaltılması için bir
önlem niteliğinde olacağı tahmin
edilmektedir.
Diğer taraftan oluşturulacak olan yeni
finansal işlemler vergisi için detaylı
Komisyon önerisinin 2011 sonbaharında
sunulacağı ifade edilmiştir. Komisyon
önerisinde, AB çapında oluşturulacak
bir finansal işlemler vergisinin AB’nin
kürsel rekabet edebilirliğine herhangi
bir risk oluşturmadan önemli bir gelir
kaynağı teşkil edeceğini ve finans
piyasalarını
daha
istikrarlı
hale
getireceğini ifade etmiştir.
Bu öneriler ışığında, Öz Kaynaklar
Sisteminin yeniden yapılandırılmasının
Üye
Devletlerin
konsolidasyon
çabalarına dolaylı yoldan da etki
edeceği düşünülmektedir. Yeni öz
kaynakların oluşturulması ile KDV
kaynağının
tamamen
ortadan
kaldırılması
ve
GSMH
kaynağı
ödemelerinin azaltılması üye ülkelerin
AB
bütçesine
yapmış
oldukları
doğrudan katkı miktarlarını düşürecek
ve ulusal bütçeler üzerindeki yükü
hafifletecektir.
Komisyon önerisinde, öz kaynaklar
tavanının değiştirilmesini de teklif
etmiştir. Bu kapsamda, harcama
ödenekleri için toplam öz kaynak
miktarı toplam AB GSMH’sinin %1,23’ü,
taahhüt ödenekleri için ise toplam AB
GSMH’sinin %1,29’u olarak belirlenmiştir.
Komisyon finansal işlemler vergisi ile
yeni KDV kaynağının en geç 1 Ocak
2018’den
itibaren
uygulamaya
konulmasını
öngörmüş
ve
bu
kapsamda 2014-2020 döneminin ilk
yıllarının bu kaynakların tam anlamıyla
yürürlüğe girebilmesi için gerekli yasal
ve teknik düzenlemelerle geçeceğini
varsaymıştır. Yeni öz kaynakların AB
5
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
harcamalarının yaklaşık %40’ını finanse
etmesi, geleneksel öz kaynakların
önceki yıllara paralel olarak gelirlerin
%20’sini oluşturması ve GSMH kaynak
payının %70’lerden %40 civarına
çekilmesi öngörülmektedir. Yeni öz
kaynak dağılımını içeren tablo aşağıda
yer almaktadır.
Tablo 1. AB Finansmanının Tahmini Gelişim Yapısı (2012-2020)
Taslak Bütçe 2012
Geleneksel Öz Kaynaklar
Mevcut Öz Kaynaklar:
KDV Kaynağı
GSMH Kaynağı
Yeni Öz Kaynaklar:
Yeni KDV Kaynağı
AB Finansal İşlemler
Vergisi
Toplam Öz Kaynaklar
2020
Milyar
Avro
19.3
111.8
14.5
97.3
-
Öz Kaynakların
%’si
14.7
85.3
11.1
74.2
-
Milyar
Avro
30.7
65.6
65.6
66.3
29.4
37
Öz Kaynakların
%’si
18.9
40.3
40.3
40.8
18.1
22.7
131.1
100
162.7
100
Kaynak: Avrupa Komisyonu, Proposal for a Council Decision on the System of Own Resources of the
European Union, Brüksel, 29.6.2011, COM(2011), 510 Final, s.5.
Öte
yandan,
Komisyon
Avrupa
Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma’nın
311. Maddesinden doğan hakkı
kullanarak Birliğin mali mevzuatının
yapısında da birtakım değişikliklere
gitmektedir. Bu çerçevede, genel öz
kaynak düzenlemelerinin Öz Kaynaklar
Kararı’nda düzenlenmesi, yıllara göre
değişiklik gösterecek daha spesifik
uygulama tedbirlerinin ise bir Konsey
Tüzüğü ile belirlenmesini öngörmüştür.
Bu amaçla, 29 Haziran 2011 tarihli Öz
Kaynaklar için Konsey Kararı önerisine
ek olarak, Öz Kaynaklar Sistemine İlişkin
Uygulama Tedbirleri Hakkında Konsey
Tüzüğü için de bir öneri geliştirmiştir.7 Bu
öneride, öz kaynakların saptanması,
kontrol ve incelemelere ilişkin hükümler
ile raporlama gereklilikleri ve Öz
Kaynaklar
Danışma
Komitesi’nin
çalışma usullerine ilişkin hükümler yer
almaktadır.
Komisyon’un
yeni
öz
kaynaklar
önerisinde Birleşik Krallık indiriminde ve
buna bağlı olarak Avusturya, Almanya,
Hollanda ve İsveç lehine hesaplanan
bütçe
düzeltmelerinde
yeni
bir
düzenlemeye
gidilmesi
de
öngörülmektedir. Komisyon, 1 Ocak
2014 tarihinden itibaren söz konusu
düzeltme
mekanizmalarının
yerini
alacak yeni bir peşin ödeme sistemi
geliştirilmesini
önermiştir.8
Bu
kapsamda,
Birleşik
Krallık,
İsveç,
Almanya ve Hollanda’nın GSMH
katkılarında 2014-2020 dönemi için tek
bir seferde ve daha anlaşılır bir
yöntemle peşin indirim yapılacaktır. Bu
indirimler Almanya için 2500 milyon
Avro, Hollanda için 1050 milyon Avro,
İsveç için 350 milyon Avro ve Birleşik
Krallık için 3600 milyon Avro olarak
belirlenmiştir.
Avusturya
ise
bu
düzeltme
mekanizmasının
hesaplanmasına dahil edilmemiştir.
Diğer taraftan, reform kapsamında
mevcut sistemde yer alan birtakım
düzenlemelerin
de
korunması
amaçlanmaktadır.
Bu
kapsamda,
Birliğin ortak gümrük politikasından
kaynaklanan gümrük vergileri ile şeker
ürünleri üretimi üzerinden alınan şeker
vergilerinden oluşan geleneksel öz
kaynakların
aynı
şekilde
tahsil
edilmesine devam edilecektir. Ancak,
Üye
Devletlerin
geleneksel
öz
6
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
kaynakların tahsilât maliyetlerine karşılık
olarak saklı tuttukları %25’lik masraf
oranının %10’a indirilmesine karar
verilmiştir.
Sonuç Yerine
2009-2010 yılları içerisinde Komisyon
tarafından
mevcut
bütçe
uygulamaları, tüm ilgili kurumlar ve
Avrupa vatandaşlarının fikirleri ışığında
yapılan
geniş
kapsamlı
bütçe
incelemeleri çok önemli sonuçlar
doğurmuştur.
Bu
anlamda,
AB
maliyesinin yeni küresel gelişmeler ve
Birlik
içi
bir
takım
ihtiyaçlar
doğrultusunda
yeniden
yapılandırıldığını söylemek hiç de yanlış
olmayacaktır. Komisyon tarafından 29
Haziran 2011 tarihinde ortaya konulan
mali reform önerisi öncelikle 2013
sonrasındaki yedi yıl içerisinde hangi
politika
öncelikleri
doğrultusunda
harcama
yapılacağını
ortaya
koymuştur.
Harcama
yapısı
bu
anlamda Birlik politikalarının nasıl
evrileceğinin
de
bir
göstergesi
niteliğindedir. 2014-2020 yıllarına ilişkin
Çok Yıllı Mali Çerçeve’de Birliğin küresel
çapta rekabet edebilirliğini artırmak
amacıyla Ar&Ge, inovasyon, eğitim ve
sosyal politika gibi alanlara ayrılan
kaynak miktarı bir önceki mali
çerçeveye göre artış göstermiştir. Buna
ek
olarak,
tartışmalı
tarım
harcamalarında
da
bir
azalma
gözlemlenmektedir. Bu durum Birlik
politikaları ile harcamalar arasındaki
bağın
kuvvetlendirildiğinin
bir
göstergesidir. Öte yandan, yeni Mali
Çerçevede, Üye Devletlerin bütçe
konsolidasyonu çabalarını bütünleyici
bir
yaklaşım
benimsendiği
gözlemlenmektedir. Bu durum en fazla
öz
kaynaklar
düzenlemelerinde
getirilen değişiklik önerilerinde göze
çarpmaktadır. Yeni öz kaynakların
yaratılması ve KDV kaynağının ortadan
kaldırılarak GSMH kaynağının bütçe
gelirleri içerisindeki payının azaltılması
suretiyle Birliğe yeniden mali özerklik
kazandırma çabaları Birlik maliyesinde
bir
paradigma
değişimine
işaret
etmektedir. Bu anlamda, şimdiye
kadar durağan bir muhasebe sistemi
olarak algılanan AB bütçesine küresel
ekonomik ve finansal krizin bir sonucu
olarak tarihinde ilk defa Üye Devletlerin
ulusal ekonomi ve maliye politikalarını
destekleyici ve bütünleyici bir görev
yüklenmiş olduğu söylenebilir.
Kaynakça:
Avrupa Topluluklarının öz kaynaklar sistemi hakkında 7 Haziran 2007 tarih ve
2007/436/EC, Euratom sayılı Konsey Kararı.
Avrupa Komisyonu, Communication from the Commission to the European
Parliament, the Council, the European Economic and Social Committee and the
Committee of the Regions, A Budget for Europe 2020, Brüksel, 29.6.2011, COM(2011)
500 Final, Part I.
<
http://ec.europa.eu/budget/library/biblio/documents/fin_fwk1420/MFF_COM2011-500_Part_I_en.pdf>
Avrupa Komisyonu, Proposal for a Council Decision on the System of Own Resources
of
the
European
Union,
Brüksel,
29.6.2011,
COM(2011),
510
Final.
<http://ec.europa.eu/budget/library/biblio/documents/fin_fwk1420/proposal_counc
il_own_resources_en.pdf>
7
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Avrupa Komisyonu, Staff Working Paper Commission Report on the Operation of the
Own Resources System, Brüksel, 29.06.2011, SEC (2011) 876 final.
<http://ec.europa.eu/budget/library/biblio/documents/fin_fwk1420/proposal_counc
il_own_resources__annex_en.pdf>
Avrupa Komisyonu, Proposal for a Council Regulation Laying Down Implementing
Measures for the System of Own Resources of the European Union, Brüksel, 29.6.2011,
COM(2011) 511 Final.
Avrupa Komisyonu, Draft Interinstitutional Agreement Between the European
Parliament, the Council and the Commission on Cooperation in Budgetary Matters
and on Sound Financial Management, Brüksel, 29.06.2011, COM(2011) 403 Final.
Müge H. Güvenç, Avrupa Birliği Bütçesi, Maliye Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler
Dairesi Başkanlığı Araştırma ve İnceleme Serisi No 1, Ankara 2010.
1 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Müge H. Güvenç, “Avrupa Birliği Bütçesi”, Maliye Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış
İlişkiler Dairesi Başkanlığı Araştırma ve İnceleme Serisi No 1, Ankara 2010, ss.22-23.
2 2014-2020 yıllarına ilişkin Çok Yıllı Mali Çerçeve, Avrupa Parlamentosu, Konsey ve Komisyon arasında
sağlam mali yönetim ve bütçesel konularda işbirliği Hakkında Taslak Kurumlararası Anlaşma, Avrupa
Birliği’nin Öz Kaynaklar Sistemi Hakkında Konsey Kararı için Öneri ve Öz Kaynaklar Sistemine ilişkin
uygulama tedbirlerini ortaya koyan Konsey Tüzüğü için Öneri, Komisyon tarafından hazırlanarak 29
Haziran 2011 tarihinde kamuoyuna sunulan belgeler arasında yer almaktadır.
3 Avrupa Birliği üyesi ülkelerin gelecek on yıla ilişkin olarak kabul etmiş oldukları kalkınma hedeflerini
içeren Avrupa 2020 Stratejisi, Birliğin önünde aşılması gereken yeni zorluklar oluşturmaktadır. AB üyesi
ülkelerin küresel çapta rekabet edebilirliğini artırmak ve uzun vadede büyüme potansiyelini tetiklemek
amacıyla oluşturulan Strateji, Avrupa Birliği’ni akıllı, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomi haline
getirmeyi hedeflemektedir. Bu çerçevede, Birlik 2020 yılına kadar istihdam, yenilik, eğitim, sosyal içerme
ve iklim/enerji alanlarında Birlik çapında ve ulusal düzeyde oluşturulan çok sayıda eylemi içeren beş
temel hedeften oluşan bir kalkınma stratejisi benimsemiştir. 2020 Stratejisi’nin istihdam hedefi
doğrultusunda, 2020 yılına kadar 20-64 yaş arası işgücünün %75’nin istihdam edilmesi; Araştırma ve
Geliştirme/Yenilik hedefi doğrultusunda AB’nin GSYİH’nin %3’ünün Ar&Ge ve Yenilik çalışmalarına
aktarılması hedeflenmektedir. İklim değişikliği/enerji hedefi, sera gazı emisyonlarını 1990 seviyesinin %20
altına düşürmeyi, enerji kaynaklarının %20’sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşmasını ve enerji
verimliliğinde %20 artış hedeflemektedir. Eğitim hedefi, okul bırakma oranını %10’un altına düşürmeyi, 3034 yaş arası nüfusun en az %40’ının üçüncü seviye eğitim almasını amaçlamaktadır. Son olarak
yoksulluk/sosyal dışlanma hedefi ile yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altındaki insanların en az 20 milyon
azaltılması amaçlanmaktadır. <http://ec.europa.eu/europe2020/targets/eu-targets/index_en.htm>
4 Avrupa Komisyonu, Communication from the Commission to the European Parliament, the Council,
the European Economic and Social Committee and the Committee of the Regions, A Budget for
Europe 2020, Brüksel, 29.6.2011, COM(2011) 500 Final, Part I, ss.7-8
< http://ec.europa.eu/budget/library/biblio/documents/fin_fwk1420/MFF_COM-2011500_Part_I_en.pdf>
5 Ibid., s.9.
6 Ibid., ss.7-9.
7 Avrupa Komisyonu, Proposal for a Council Regulation Laying Down Implementing Measures for the
System of Own Resources of the European Union, Brüksel, 29.6.2011, COM(2011) 511 Final.
<http://ec.europa.eu/budget/library/biblio/documents/fin_fwk1420/proposal_council_regulation_imple
mentation_own_resources_en.pdf>
8 “A system of lump sums”, Avrupa Komisyonu, Proposal for a Council Decision on the System of Own
Resources of the European Union, s.7.
8
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Avrupa Komisyonu’ndan Vergilendirmeye İlişkin Yeni Bir Teklif: Ortak Konsolide
Kurumlar Vergisi Matrahı
Ekin GÜNDAY ECER AB Uzmanı
Avrupa Komisyonu tarafından önerilen
ve 16 Mart 2011 tarihinde bir basın
açıklamasıyla kamuoyuna duyurulan
Ortak Konsolide Kurumlar Vergisi
Matrahı
(Common
Consolidated
Corporate Tax Base – CCCTB) Avrupa
Birliği (AB) çapında ortak bir kurumlar
vergisi
sistemi
oluşturulmasını
öngörmektedir. Bu yazıda, Ortak
Konsolide Kurumlar Vergisi Matrahı
kısaca açıklanacak ve bu sisteme
neden ihtiyaç duyulduğu üzerinde
durulacaktır. Ortak Konsolide Kurumlar
Vergisi Matrahı’nın hem Tek Pazar ve
yatırım ortamına, hem de işletmelere
sağlayacağı faydalar ele alınacaktır.
Avrupa Komisyonu tarafından önerilen
Ortak Konsolide Kurumlar Vergisi
Matrahı
(Common
Consolidated
Corporate Tax Base – CCCTB)’nın
amacı Tek Pazar’ın büyümesine engel
teşkil eden mali problemlerin ortadan
kaldırılmasıdır. AB genelinde kurumlar
vergisine
ilişkin
ortak
kurallar
bulunmadığından, Üye Ülkelerin ulusal
vergi sistemlerindeki farklılıklar şirketler
açısından ağır bir idari yüke, yüksek
uyum maliyetlerine ve bazı durumlarda
çifte vergilendirmeye yol açmaktadır.
Bu durum AB genelinde yatırımları
olumsuz yönde etkilemekte ve “Avrupa
2020: Akıllı, Sürdürülebilir ve Kapsayıcı
Büyüme için Bir Strateji” ile ortaya
konan önceliklerle çelişmektedir.1
Avrupa Komisyonu’nun önerisindeki
temel amaç AB genelinde 27 farklı
ulusal sistemin gereklerine uymak
zorunda
olan
şirketlerin
idari
sorumluluğunun, uyum maliyetlerinin ve
hukuki
belirsizliklerin
azaltılmasıdır.
Önerilen Ortak Konsolide Kurumlar
Vergisi Matrahı ile şirketler vergi beyanı
için tek bir sistem kullanabilecekler ve
AB genelinde gerçekleştirdikleri tüm kar
ve zararları konsolide edebileceklerdir.
Ancak, Üye Devletler kendi ülkelerinde
geçerli
kurumlar
vergisi
oranını
diledikleri şekilde belirleme yetkisine
sahiptirler.2
Ortak Konsolide
Matrahı Nedir?
Kurumlar
Vergisi
Ortak Konsolide Kurumlar Vergisi
Matrahı AB’de faaliyet gösteren
şirketlerin
vergilendirilebilir
karlarını
hesaplamada kullanabilecekleri bir
kurallar bütünüdür. Diğer bir deyişle,
AB’de
faaliyet
gösteren
şirketler
vergilendirilebilir karlarını hesaplarken
27 farklı Üye Devletin sistemi yerine tek
bir sisteme tabi olacaklardır. Ayrıca,
birden fazla Üye Devlette faaliyette
bulunan şirketler AB genelindeki tüm
faaliyetleri için tek bir beyanname
vereceklerdir.
Ortak Konsolide Kurumlar Vergisi
Matrahı
ile
şirketler
sınır
ötesi
faaliyetlerini de göz önüne alarak, AB
genelindeki tüm kar ve zararlarını
konsolide
edebileceklerdir.
Şirket
tarafından beyan edilen vergi matrahı
şirketin faaliyette bulunduğu Üye
Devletlere özel bir formül dahilinde
bölüştürülecektir. Bu özel formülün
oluşturulmasında şirketin aktifleri, işgücü
ve satışları dikkate alınacaktır.
Avrupa Komisyonu tarafından önerilen
Ortak Konsolide Kurumlar Vergisi
Matrahı Direktifi ile şirketlerin nasıl bu
sisteme
dahil
olacakları,
vergi
beyannamelerini
ne
şekilde
9
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
verecekleri,
söz
konusu
beyannamelerin nasıl uyumlaştırılacağı
ve vergi denetimlerinin nasıl koordine
edileceği detaylı ve net bir şekilde
açıklanmıştır.3
Ortak Konsolide Kurumlar Vergisi
Matrahı Üye Devletlerdeki kurumlar
vergisi
oranlarını
uyumlaştırmaya
yönelik bir çalışma değildir. Üye
Devletler kendi ülkelerinde geçerli
kurumlar vergisi oranlarını belirlemeye
devam edeceklerdir. Unutulmamalıdır
ki, vergi oranlarındaki farklılık Tek
Pazarda bir dereceye kadar vergi
rekabetini
de
beraberinde
getirmektedir.
Ortak
Konsolide
Kurumlar Vergisi Matrahı ile daha şeffaf
bir uygulama mümkün olacak, bu
durumda daha adil bir rekabet
ortamına yol açacaktır.4
Ortak Konsolide Kurumlar Vergisi
Matrahının
uygulanması
şirketlerin
isteğine bağlı olacaktır. İsteyen şirketler
uyumlaştırılmış sisteme dahil olacaklar,
istemeyen şirketler ise tabi oldukları
ulusal sistemleri uygulamaya devam
edeceklerdir. Bu kapsamda, sadece
yerel faaliyetlerde bulunan şirketler için
sistem zorunlu olmayacak ve böylelikle
şirketler
AB
kurallara
tabi
olmayacaklardır.5
Ortak Konsolide Kurumlar
Matrahına
Neden
Duyulmaktadır?
Vergisi
İhtiyaç
Ortak Konsolide Kurumlar Vergisi
Matrahı şirketlere hem maliyetlerde
azalış,
hem
de
işlem
kolaylığı
sağlayacaktır. Mevcut durumda, AB
genelinde faaliyette bulunan şirketler
27 Üye Devletin farklı kurallarına tabidir.
Bu durum yüksek uyum maliyetine, idari
iş yüküne ve karmaşık yeniden
düzenlemelere
neden
olmaktadır.
Diğer taraftan, AB genelinde kar ve
zararların
konsolide
edilmesi
ile
şirketlerin tüm sınır ötesi faaliyetleri
dikkate
alınacak
ve
çifte
vergilendirmenin önüne geçilecektir.6
Ortak Konsolide Kurumlar Vergisi
Matrahı
çerçevesinde
yapılan
düzenleyici etki analizi çalışmaları
mevcut uyum maliyetlerinde %7’lik bir
düşüş
öngörmektedir.
Mevcut
durumda, büyük bir işletmenin diğer bir
Üye Devlette şube açmasının maliyeti
yaklaşık olarak 140.000 € iken yeni
sistemle birlikte bu maliyetin 87.000
€’ya düşmesi öngörülmektedir. Bu da
%62 oranında bir azalış demektir. Orta
ölçekli bir işletme içinse bu maliyetin
127.000 €’dan 42.000 €’ya düşeceği
tahmin edilmektedir. Bir Üye Devletteki
zararın bir başka Üye Devletteki kar ile
karşılanması ise işletmelere toplamda
1.3
Milyar
€’luk
bir
tasarruf
sağlayacaktır.
Kısacası,
Ortak
Konsolide Kurumlar Vergisi Matrahı
işletmelere
0.7
Milyar
€
uyum
maliyetlerinden tasarruf, 1 Milyar € sınır
ötesi genişleme maliyetlerinde tasarruf
ve 1.3 Milyar € konsolidasyon sonucu
tasarruf sağlayacaktır.7
Diğer
taraftan,
Ortak
Konsolide
Kurumlar Vergisi Matrahı ile KOBİ’lerin
Tek Pazarda faaliyet göstermeleri de
kolaylaşacaktır.
KOBİ’ler
büyük
işletmeler kadar çok kaynağa sahip
olmadıklarından, 27 farklı Üye Devletin
sistemine uymaları konusunda sıkıntılar
yaşanmaktadır.
Ortak Konsolide
Kurumlar Vergisi Matrahı ile KOBİ’ler tek
sistem ve tek vergi idaresi ile çalışmaya
devam edecekler, böylelikle diğer Üye
Devletlere
daha
kolay
açılabileceklerdir.
Ortak Konsolide Kurumlar Vergisi
Matrahı, ayrıca, Ar&Ge faaliyetleri ve
yenilikçi firmalar için de fırsatlar
sunmaktadır. Örneğin, araştırmacıların
10
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
maaş ve ücretleri gerçekleştikleri yıl
matrahtan
düşürülebilecek
ve
araştırmaların gerçekleştirildiği binaya
ilişkin maliyetlerin indirimine de izin
verilecektir. Genel
olarak, Ortak
Konsolide Kurumlar Vergisi Matrahı
araştırma ve yenilik faaliyetleri için
mevcut sistemden daha iyi bir ortam
sunmaktadır.8
AB’de
yerleşik
olmayan
ancak
herhangi bir Üye Devlette şubesi
bulunan şirketler de AB genelindeki
faaliyetleri
için
Ortak
Konsolide
Kurumlar Vergisi Matrahı uygulamasına
tabi olmayı seçebileceklerdir. Bu
uygulama ile AB yabancı şirketlerin
yatırım yapmaları için daha uygun bir
yer tercihi haline gelecektir. Bu
doğrultuda, Ortak Konsolide Kurumlar
Vergisi Matrahı yabancı yatırımların
AB’ye çekilmesine yardımcı bir yöntem
olarak değerlendirilebilir.
Avrupa Komsiyonu tarafından 3 Mart
2010 tarihinde kabul edilen “Avrupa
2020: Akıllı, Sürdürülebilir ve Kapsayıcı
Büyüme için Bir Strateji” ile ortaya
konan
Ar&Ge,
istihdam,
eğitim,
yoksullukla ve iklim değişikliği ile
mücadele hedefleri ile AB’nin küresel
rekabet
gücünün
artırılması
öngörülmektedir. Yatırım ortamının
iyileştirilmesi ve yabancı doğrudan
yatırımların
artırılması
yönünde
yapacağı olumlu etkiler ile Ortak
Konsolide Kurumlar Vergisi Matrahı
çalışması Avrupa 2020 Stratejisi’ni
doğrudan destekler niteliktedir. Avrupa
Komisyonu tarafından önerilen Ortak
Konsolide Kurumlar Vergisi Matrahı’nın
hayata geçmesi ile AB genelinde
faaliyette bulunan şirketler kurumlar
vergisi açısından tek kurala tabi
olacaklar, bu şekilde idari yükleri ve
uyum
maliyetleri
azalacak,
AB
genelinde yatırım yapmaları teşvik
edilmiş olacaktır.
Kaynakça:
European Commission, A Proposal for a Council Directive on a Common
Consolidated Corporate Tax Base(CCCTB),
http://ec.europa.eu/taxation_customs/resources/documents/taxation/company_ta
x/common_tax_base/com_2011_121_en.pdf.
European Commission, European Corporate Tax Base: Making Business Easier and
Cheaper, Press Release, Brussels, 16 March 2011.
European Commission, Questions and Answers on the CCCTB, Brussels, 16 March
2011.
1 European Commission, A Proposal for a Council Directive on a Common Consolidated Corporate Tax
Base(CCCTB),
http://ec.europa.eu/taxation_customs/resources/documents/taxation/company_tax/common_tax_ba
se/com_2011_121_en.pdf.
2 European Commission, European Corporate Tax Base: Making Business Easier and Cheaper, Press
Release, Brussels, 16 March 2011.
3 European Commission, Questions and Answers on the CCCTB, Brussels, 16 March 2011, p.1.
4 Ibid., p. 2.
5 Ibid., p. 3.
6 Ibid., p. 2.
7 European Commission, A Proposal For A Council Directive On A Common Consolidated Corporate Tax
Base(CCCTB),p.6.
http://ec.europa.eu/taxation_customs/resources/documents/taxation/company_tax/common_tax_ba
se/com_2011_121_en.pdf.
8 European Commission, Questions and Answers on the CCCTB, Brussels, 16 March 2011, p.5.
11
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Organizasyon Yapıları ve Proje Yönetimi (II)
Hakan KARABACAK AB Uzmanı
Stratejik İş Birimleri Yapısında Proje
Yönetimi
Proje
yönetimi
işletmelerin
organizasyon yapıları içinde hayat
bulmaktadır. Organizasyon yapıları,
proje
kararlarının
alındığı,
proje
faaliyetlerinin yürütüldüğü ve yönetsel
gücün uygulandığı alanlar olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bir organizasyon,
sahip olduğu fiziksel, finansal, beşeri ve
örgütsel kaynaklarla ne kadar büyürse,
uzmanlaşmış bir proje yönetimine
duyulan
ihtiyaç
da
o
kadar
artmaktadır. Diğer bir ifadeyle, proje
yönetimi organizasyonun yapısından,
bu
yapı
ise
organizasyonun
büyüklüğünden etkilenmektedir.
Bölümlü organizasyon yapısının sürekli
genişlemesi, büyümesi ve çeşitlenmesi
birtakım
sorunları
beraberinde
getirecektir. Bu durum, tek bir yönetim
kurulu başkanı için yönetim ve kontrol
alanını çok genişletecek ve hantal bir
örgüt yapısına sebep olabilecektir.
Kurumsal yönetimin, çok sayıda ve
genellikle farklı endüstri kollarına
yayılmış
bölümlerinin
kontrolünü
sağlamada güçlükler yaşadığı böyle
bir durumda, farklı iş kolları üzerinde
daha fazla hakimiyet sağlamak üzere
yeni bir yönetim kademesi ekleme
ihtiyacı doğmaktadır.1
Bültenimizin Nisan sayısında, girişimci
(basit) yapı, fonksiyonel yapı ve
bölümlü (çok bölümlü) yapı altında
proje yönetiminin nasıl gerçekleştiğine
yer verilmişti. Bu çalışmada ise stratejik
iş birimleri yapısı, matris yapı ve şebeke
tipi
yapılar
incelenerek,
bu
organizasyon
yapılarının
proje
yönetimine
yansımalarına
değinilecektir.
Üretim hatları ve pazarların benzerliği
gibi birtakım kriterler temelinde, birçok
bölümün gruplandırılması ile oluşturulan
bu yapılar stratejik iş birimleri (SİB) veya
stratejik
gruplar
olarak
adlandırılmaktadır. Yeni oluşturulan
stratejik iş birimlerinin idaresi için başkan
yardımcıları atanmaktadır ve bu
yöneticiler doğrudan yönetim kurulu
başkanına rapor vermektedir.2
SİB yapısının örnek şeması aşağıda gösterilmektedir:
Yönetim Kurulu Başkanı – Genel Müdür
Side otelcilik
Kemer otelcilik
Turizm Grubu SİB 3
Anadolu otelcilik
Gama inşaat
Beta inşaat
İnşaat Grubu SİB 2
Alfa inşaat
Marmara gıda
Ege gıda
Yurt gıda
Gıda Grubu SİB 1
12
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Proje yönetimine ilişkin olarak SİB
yapısının aşağıda belirtilecek birtakım
üstün ve zayıf tarafları bulunmaktadır:
Üstünlükleri
•
•
•
•
•
Benzer stratejik sorun ve fırsatlara
veya ürün ve pazar çevrelerine
sahip bölümler ortak projeler
yürütebilirler.
Stratejik yönetime odaklanılmasını
sağlar, proje yönetim kültürünün
oluşturulmasını gerekli kılar ve proje
uygulamasını kolaylaştırır.
Bu organizasyon yapısı büyük ve
oldukça çeşitlenmiş iş kollarının
kontrolüne olanak sağlar. Bu da
farklı
alanlarda
oldukça
çeşitlendirilmiş
ve
karmaşık
projelerin hayata geçirilebilmesine
imkan tanır.
Kurumsal düzeyde açık ve ayrıntılı
proje planlaması yapılabilmesini
kolaylaştırır. İyi bir planlama ise
proje
uygulamasının
temelini
oluşturur.
Farklı iş kollarına yönelik proje bazlı
hesap verebilirliği sağlar.
Zayıflıkları
•
•
•
Yeni bir yönetim kademesinin
oluşturulması
karar
vermeyi
yavaşlatarak proje uygulamasını
geciktirebilir.
Birimler
arasında
projelere
aktarılacak kurumsal kaynaklara
ilişkin yararsız rekabeti artırabilir.
Proje ve bölüm yöneticilerine
tanınacak
özerkliğin
ölçüsünü
tanımlamak güç olabilir.
Matris Yapıda Proje Yönetimi
Günümüzde
teknolojinin
süratle
değişmesi örgüt yapılarında da tek
boyutlu
örgütlenme
kriterinden
ayrılarak
çok
boyutlu
yapılara
geçilmesi zorunluluğunu doğurmuştur.
1960’lı
yıllarda
hızlanan
uzay
araştırmaları
iki
boyutlu
Matris
örgütlenmenin temelini oluşturmuştur.
ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Örgütü
(NASA) ilk defa personelini farklı uzay
araçları
projelerinde
ve
farklı
fonksiyonel yöneticilerin emrinde esnek
biçimde çalıştırmaya başlamış ve bu
uygulamadan çok başarılı sonuçlar
elde etmiştir. İlerleyen yıllarda farklı
sektörlerdeki işletmelerde bu esnek ve
etkin örgütlenme
biçimine
sıkça
başvurulmuştur. Bu örgüt biçiminde
genel olarak iki boyut vardır. Bunlardan
ilki
fonksiyonel
kıstasa
göre
bölümlendirmedir. İkincisi ise teknik
düzeyde farklı üretim projelerinden
oluşan, ürüne göre bölümlendirmedir.
Örgüt biçimi klasik üçgen biçimi yerine
dörtgen yapıya dönüşmüştür.3
Matris yapılar teoride, iki yönetsel
ihtiyaca
cevap
vermektedirler.
Bunlardan ilki güçlü ve uzman
fonksiyonel
bölümlere
duyulan
ihtiyaçtır. İkincisi ise, projeler tarafından
karşılanması
amaçlanan
müşteri
taleplerine daha duyarlı olabilme
ihtiyacıdır.4 Matris yapıda, her bir
fonksiyonun başkan yardımcısı, tüm
projelerin fonksiyonel sorumluluğuna
sahiptir. Proje veya ürün yöneticilerinin
her biri ise stratejinin tamamlanması ve
uygulanması için proje sorumluluğuna
sahiptir.5 Proje yöneticilerinin amacı,
değişen koşullara hızlı tepki vermek ve
koordinasyonu
sağlamaktır.
Proje
grupları geçicidir ve projenin sona
ermesi halinde işlevleri bitmiş olur.6
13
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Matris yapının örnek şeması aşağıda gösterilmektedir:
Yönetim Kurulu
Başkanı – Genel
Müdür
Başkan
Yardımcısı
Projeler
Başkan
Yardımcısı
Üretim
Başkan
Yardımcısı
Satınalma
Başkan
Yardımcısı
Personel
Başkan
Yardımcısı
Finans
Proje
Yöneticisi
A
Proje
Yöneticisi
B
Proje
Yöneticisi
C
Fonksiyonel uzmanlar ilgili projelerde görev almaktadırlar.
Proje yönetimine ilişkin olarak Matris
yapısının aşağıda belirtilecek birtakım
üstün ve zayıf tarafları bulunmaktadır:
•
Üstünlükleri
•
•
•
Fonksiyonel uzmanlık ile ürün/proje
uzmanlığının
avantajlarını
birleştirmektedir.
Bir projeye ilişkin tüm meseleler için
irtibat noktası olarak bir kişi
atanmaktadır.
Oldukça ekonomik bir örgütlenme
biçimidir. Çünkü, bu yapı sınırlı
sayıda fonksiyonel uzmanın azami
ve etkin kullanımına olanak sağlar.
Proje
yöneticileri,
fonksiyonel
alanlardaki
uzmanları
ihtiyaç
•
duyduklarında çağırma olanağı
bulurlar.
Esnek bir yapı biçimidir. Çeşitli
çevresel değişimlere aynı anda
cevap verebilmeyi mümkün kılar
ve
iş
yükündeki
değişimlere
kolayca uyum sağlayabilir. İhtiyaca
yönelik
projelerin
vakit
kaybetmeksizin
hayata
geçirilebilmesine imkan tanır.
Farklı projelerde çalışan personel
tekdüzelikten kurtulur ve böylece iş
tatmini ve motivasyon yüksektir.
Zayıflıkları
•
İki patronlu
adlandırılan
yapı
olarak
bu
da
tür
14
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
•
•
•
•
örgütlenmelerde,
proje
bazlı
sorumluluklar ve hesap verebilirlik
açısından
birtakım
karışıklıklar
doğabilir.
Proje yöneticisi ve fonksiyonel alan
yöneticisi arasında muhtemel güç
çatışması yaratabilir.
Fonksiyonel uzmanların gerek proje
yöneticilerine gerekse fonksiyonel
birim yöneticilerine rapor verme
sorumluluğu çok başlılığa neden
olabilir.
Projeler arası koordinasyon sorunları
karar verme sürecini yavaşlatabilir,
gecikmelere ve idari maliyetlerin
artmasına sebep olabilir.
Bu yapı, üstlenilen projelere ilişkin
olarak önemli miktarda yatay ve
dikey
koordinasyonu
gerektirmektedir.
Şebeke Tipi Yapıda Proje Yönetimi
Günümüzde çok sık kullanılan şebeke
tipi yapılarda şirketler, kendi örgütlerini
kurup, büyük tutarlara ulaşan personel
masraflarını
yapıp,
yönetsel
harcamalarını artırmak yerine, işleri çok
daha ekonomik biçimde yapacak bazı
tecrübeli uzman kuruluşlara ihale
etmektedir. Bu tür yapılarda işin her
safhası ayrı ayrı taşeronlara verilerek
yaptırılmaktadır. Şirketin asıl işi, kimin
hangi işi, istenen zamanda, ucuz ve
kaliteli şekilde yaptığı hakkında bilgi
sahibi olmaya ve sözleşme yapabilme
becerisini
kullanarak
ihale
yapabilmeye dayanır. Eksiksiz bir
organizasyon ve koordinasyon bu tür
yapıların başarısına temel oluşturur.7
Stratejik ortaklıklar ve ticari sözleşmeler
biçiminde ortaya çıkan bu şebekeler,
işletmelere,
destek
fonksiyonlarının
tümüne sahip olmaksızın faaliyetlerini
yürütme olanağı sağlamaktadırlar.
İhtiyaç olduğunda bu fonksiyonlara
mevcut
şebekeler
aracılığı
ile
ulaşılabilmektedir. Bu tür yaratıcı
yapıların başarısının temelinde bilgi
teknolojisindeki gelişmeler yatmaktadır.
Bilgisayar ağları, şebeke tipi bir yapının
uzun mesafeler arasında bile etkin bir
şekilde işlemesi için gerekli bağlantıların
kolayca
kurulabilmesini
oldukça
8
kolaylaştırmaktadır.
Şebeke tipi yapının örnek şeması aşağıda gösterilmektedir:
Tasarım
Halkla
taşeronu
Üretim
ilişkiler
taşeronu
Şirket
Merkez Ofisi
Faktöring
Pazarlama
taşeronu
taşeronu
Muhasebe
taşeronu
15
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Proje yönetimine ilişkin olarak şebeke
tipi
yapının
aşağıda
belirtilecek
birtakım üstün ve zayıf tarafları
bulunmaktadır:
Zayıflıkları
•
Üstünlükleri
•
•
•
Bu yapı taşeronlar yoluyla işletme
faaliyetlerinin daha kaliteli ve daha
ucuza yaptırılmasına ve rekabet
avantajı elde edilmesine olanak
sağlar.
Böylece
üstlenilecek
projelerin
de
ilgili
alanlarda
uzmanlaşmış
organizasyonlar
içinde tasarlanabilmesine imkan
tanır.
Böylece
üstlenilecek
projelerde
maliyet
avantajı
sağlanabilir.
Değişen çevresel koşullara çok hızlı
cevap verilebilmektedir. Bu yapılar
çok dinamik ve esnektirler. Daha
yaratıcı ve girişimcidirler. Bu olumlu
nitelikler, sektörel ihtiyaçların hızlı
biçimde fark edilebilmesini ve
buna uygun çevik (agile) projelerin
hayata
geçirilebilmesini
sağlayacaktır.
Örgütler, daha küçük ve daha az
karmaşık
bir
sistem
içinde
faaliyetlerini sürdürebilmektedirler.
Bu durum, projeler yürütülürken
masrafların azalması ve verimliliğin
artması anlamına gelmektedir.
•
Şebekenin bir parçasının başarısız
olması
veya
işlevini
yerine
getirememesi tüm sisteme zarar
verebilmektedir. Ayrıca, işletme
fonksiyonları
üzerindeki
kontrol
daha
azdır.
Bu
bakımdan
taşeronlarca üstlenilen proje ve
faaliyetlerin dikkatle izlenmesi ve
bunun için gerekli mekanizmaların
sağlam
biçimde
kurulması
gerekmektedir.
Yütülecek
geniş
kapsamlı
projelerde taşeronlara dağıtılacak
görevler ortaya çıkmışsa, bunların
sistemin
genel
bütünlüğünü
korumak ve sürdürmek üzere çok
iyi ele alınmaları gerekmektedir.
Sonuç olarak, bir organizasyonun yapısı
değiştikçe yönetsel görev ve yetkiler
yeniden
dağıtılmakta
ve
farklı
fonksiyonlar üstlenmiş örgüt birimleri
arasında yeni bağlar ve iletişim
sistemleri
kurulmaktadır.
Organizasyonda yer alan tüm yapı ve
sistemler proje yönetim çerçevesini de
biçimlendirmektedir.
Basitten
karmaşığa her bir organizasyon yapısı
proje yönetimine ilişkin bazı avantaj ve
dezavantajları
beraberinde
getirmektedir.
Bununla
beraber
organizasyon yapısı ne kadar değişirse
değişsin,
proje
yönetimi
daima
işletmelerin iş yapma kültürünün önemli
bir parçası olarak kalacaktır.
16
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Kaynakça:
David Fred R., (1986), Fundamentals of Strategic Management, Merrill Publishing
Company
Dobson Paul ve Starkey Ken, (1993), The Strategic Management Blueprint, Blackwell
Publishers,
Eren Erol, (2000), Yönetim ve Organizasyon, Beta Yayınları, İstanbul
Jauch Lawrence R. ve Glueck William F., (1988), Business Policy and Strategic
Management, McGraw Hill Inc, 5th edition
Pearce II, John A. ve Robinson Richard B., (1988), Strategic Management - Strategy
Formulation and Implementation, Irwin Inc, 3rd edition
1
Pearce II, John A. ve Robinson Richard B., (1988), Strategic Management - Strategy Formulation and
Implementation, Irwin Inc, 3rd edition, s.363
2 David Fred R., (1986), Fundamentals of Strategic Management, Merrill Publishing Company, s.138
3 Eren Erol, (2000), Yönetim ve Organizasyon, Beta Yayınları, İstanbul, s.371
4 Dobson Paul ve Starkey Ken, (1993), The Strategic Management Blueprint, Blackwell Publishers, s.109
5 David Fred R, (1986), s.139
6 Jauch Lawrence R., Glueck William F., (1988), Business Policy and Strategic Management, McGraw Hill
Inc, 5th edition, s.316
7 Eren Erol, (2000), s.374
8 Jauch ve Glueck, (1988), s.88
17
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Somali’de Yaşanan Kıtlık ve İnsanlık Dramı
İbrahim Barış ŞAYLAN AB Uzmanı
Somali’de yaşanan kıtlık ile birlikte
ortaya çıkan insanlık dramı, son
zamanlarda Türkiye’nin ve uluslararası
toplumun
öncelikli
gündem
maddelerinden birini teşkil etmektedir.
Özellikle Somali’nin güney bölgelerinde
başta kuraklık olmak üzere bir dizi
faktörün bir araya gelmesi sonucu
büyük çapta ölüm ve zorunlu göçün
yaşanması, bölgeye uluslararası acil
insani yardımı zorunlu kılmış ve bir an
önce kapsamlı ve uzun vadeli
önlemlerin alınması gerektiği işaretini
vermiştir. Bu çerçevede bu yazıda,
kuraklık
ve
kıtlığın
genel
bir
değerlendirilmesinin
yapılmasının
ardından, Somali’de yaşanan insanlık
dramı üzerine odaklanılacaktır.
Kuraklık ve Kıtlık
Bir
insanın
sağlıklı
bir
yaşam
sürdürebilmesi için günlük en az 2100
kilokalori değerinde besin maddesi
tüketmesi
gerekmektedir.
Ancak
günümüzde 6 kişinden 1’i yeterli
düzeyde beslenememekte ve %98’i
gelişmekte olan ülkelerde yaşayan
toplam 925 milyon insan açlık
tehdidiyle karşı karşıya bulunmaktadır.1
Son zamanlarda şiddetini giderek
artıran açlık ve gıda güvenliği
sorunlarında çeşitli faktörler rol almakla
birlikte, Afrika kıtasında yaşanan bu
sorunun temelinde kuraklığın ön plana
çıktığı görülmektedir. Nitekim, kuraklığa
ilişkin olarak yapılan bir çalışmada,
1970’li yıllardan beri kuraklığın etkili
olduğu bölgelerin büyüklüğünün iki
katına çıktığı saptanmıştır.2 Yapılan
tahminler, iklim değişikliğinin de yol
açacağı sorunlar dikkate alındığında,
2100 yılı itibariyle dünyanın 3’te 1’ine
denk
düşen
bir
alanın
çöle
dönüşebileceğini ortaya koymaktadır.3
Kuraklığın giderek şiddetini artırıyor
olması, gıda güvenliğinin sağlanması
açısından hayati bir öneme sahip olan
tarım
sektörünü
olumsuz
yönde
etkilemektedir. Afrika kıtasında Gayri
Safi Milli Hasılanın %40’ını, istihdamın ise
%70’sini oluşturan tarım sektörü,4 bir
bölgenin
ekonomisinin
yanı
sıra
insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri
için
hayati
bir
öneme
sahip
olabilmektedir. Ancak, başta iklim
değişikliği nedeniyle olmak üzere,
yağışların
ve
dolayısıyla
su
kaynaklarının azalması sonucu tarımsal
üretim düşmekte ve bu durum fakirlik,
açlık ve dolayısıyla kıtlığa zemin
hazırlamaktadır.
Bu çerçevede, Afrika kıtası, fakirlik ve
açlığın
yoğun
olarak
hissedildiği
bölgelerin başında gelmektedir. 2010
yılına ait verilerine göre, en yüksek açlık
oranları
Burundi,
Çad,
Kongo
Demokratik Cumhuriyeti ve Eritre’de
yaşanmış; Angola, Çad ve Somali 5 yaş
altı çocuk ölüm oranları açısından ilk
sıralarda yer almış ve Burundi,
Komorlar,
Kongo
Demokratik
Cumhuriyeti ve Eritre’de nüfusun
%50’sinden fazla bir kısmı yetersiz
beslenmeye maruz kalmıştır.5
Somali’nin de yer aldığı Afrika Boynuzu
olarak adlandırılan bölgede (Cibuti,
Etiyopya, Somali, Eritre, Kenya, Sudan)6
yaşanan gıda krizi, açlık ve sonucunda
ortaya çıkan kıtlık, aslında bu bölge için
yeni bir sorunu teşkil etmemektedir.
Bölgede uzun süredir, fakirlik, kuraklık,
açlık, siyasi istikrarsızlık ve askeri
çatışmalar yaşanmakta ve son yıllarda
18
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
artan gıda ve yakıt fiyatları durumun
daha
da
kötüleşmesine
neden
olmaktadır. Gıda ve Tarım Örgütü,
bölgede bu yılın başına göre %40’lık bir
artışla toplam 11 milyon insanın gıda
yardımına
ihtiyaç
duyduğunu
açıklamaktadır.7 Gerekli önlemlerin
alınmaması
halinde,
bölgedeki
durumun daha da kötüleşmesi ve
Somali’nin çevresindeki ülkelerde de
benzer sorunların ortaya çıkması pek
uzak bir ihtimal değildir.
Ancak bir bölgede, kıtlığın ilan
edilebilmesi için aşırı fakirlik ve açlığın
yaşanması tek başına yeterli değildir.
Bu çerçevede, bir bölgede kıtlık
yaşandığının ilan edilebilmesi için bazı
şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.
Kıtlık ilanı için gerekli olan ve 2005
yılında Birleşmiş Milletler (BM) ve bağlı
organları tarafından oluşturulan kriterler
şu şekildedir:8
-
-
-
-
-
Nüfusun %20’sinden fazlasının
günlük 2100 kilokaloriden daha
az miktarda besin alması,
Çocuk
nüfusunun
en
az
%30’unun aşırı derecede yetersiz
beslenmeye9 maruz kalması (BM
tarafından Somali’de kıtlık ilan
edildiğinde bu oran %50’ye
ulaşmıştı10),
Her gün her 10 bin kişi içinden en
az 2 kişinin veya her 10 bin
çocuk içerisinden en az 4
çocuğun
yaşamını
yitirmesi
(BM’nin kıtlık ilanı sırasında her 10
bin çocuk arasından günde 6
çocuk yaşamını yitirmekteydi11),
Pandemik bir hastalığın ortaya
çıkması,
Kişi başı suya erişimin günde 4
litreden daha az miktarda
olması,
Büyük çaplı yer değiştirmelerin
(yerinden olma) yaşanması,
İç kargaşanın ortaya çıkması ve
-
Gelir kaynakları ve varlıkların
tamamen yok olması.
Kıtlık
ilanı
için
asgari
düzeyde
yukarıdaki ilk üç şartın gerçekleşmesi
yeterlidir. Olağan şartlarda ulusal
hükümetlerin de ilan edebildiği kıtlık,
Somali’deki merkezi yönetim boşluğu
nedeniyle BM tarafından ilan edilmiştir.
Kıtlık ilanı BM ve Üye Devletleri üzerinde
bağlayıcı bir etkiye sahip değildir.
Ancak
soruna
küresel
düzeyde
dikkatlerin çekilebilmesi ve uluslararası
alanda gerekli önlemlerin alınabilmesi
açısından önemli bir etkiye sahiptir. Son
aylarda Somali’de ilan edilen kıtlık
öncesinde, Somali’nin yanı sıra farklı
ülkelerde de kıtlık ilanlarının yapıldığı
görülmektedir.
Nitekim,
1984-1985
yıllarında
Etiyopya’da,
1991-1992
yıllarında Somali’de, 1996 yılında Kuzey
Kore’de, 2000 yılında Etiyopya’nın
Somali
kısmında
kalan
Gode
bölgesinde ve 2008 yılında ise
Sudan’da kıtlık ilan edilmiştir.12
Somali’deki Durum
BM, Temmuz 2011’de Somali’nin
güneyindeki 2 bölgede ve Ağustos
ayında ise 3 bölgede daha kıtlık ilan
etmiş bulunmaktadır. Ülkede 3,7 milyon
kişinin
yaşanan
krizden
ciddi
boyutlarda etkilendiği, bu kişilerden 3,2
milyonunun (2,8 milyonu Somali’nin
güneyinde yaşamaktadır) acil insani
yardıma ihtiyaç duyduğu ve kıtlıktan
doğrudan 450 bin kişinin etkilendiği
açıklanmıştır.13 Yaşanan kuraklık ve kıtlık
sonucu son üç ayda Somali’de 5 yaşın
altında 29 bin çocuğun hayatını
kaybettiği tahmin edilmektedir.14 Son
60 yıldan bu yana en kurak dönemini
yaşayan Somali’de halihazırda 640 bin
çocuğun yetersiz beslenmeye maruz
kaldığı hesaplanmaktadır.15 Bununla
birlikte, yüz binlerce Somalili, kendi
ülkelerinde ve ayrıca Kenya ve
19
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Etiyopya’daki mülteci kamplarında
yaşam mücadelesi vermektedir.
Peki Somali, bu duruma nasıl gelmiştir?
1960 yılında bağımsızlığını ilan eden
Somali’de, 1991 yılında Muhammed
Siyad Barre başkanlığındaki yönetiminin
devrilmesinden bu yana etkin bir
merkezi hükümet bulunmamaktadır.
Ülkede uluslararası düzeyde tanınmış
bir
Federal
Geçiş
Hükümeti
bulunmasına
rağmen,
Somali’nin
sadece küçük bir parçası söz konusu
Hükümetin yönetimi altındadır. Etkin bir
merkezi yönetimin var olmadığı ülkede,
çeşitli gruplar bölgesel olarak kontrolü
elinde tutmakta (örneğin 2008 yılından
beri Somali’nin güneyini İslami gruplar özellikle Al Shabab- kontrol etmektedir)
ve bölgeler arası çatışmalar ve siyasi
istikrarsızlık son 20 yıldır ülkenin
gündemini işgal etmektedir. Ülkede var
olan merkezi otorite boşluğu, bölgenin
başlıca sorunlarından birini teşkil eden
fakirlik ve kuraklıkla mücadelede de
yetersiz kalınmasına neden olmakta ve
bu
durum
kıtlığa
davetiye
çıkarmaktadır.
Ancak,
merkezi
otorite
boşluğu
Somali’de yaşanan kıtlığın ancak bir
bölümünden
sorumlu
tutulabilir.
Bununla birlikte iklim değişikliği sonucu
değişen yağış rejimi sonrası, özellikle
son 2 yıldır bölgeye çok az yağışın
düşmesi, fakirliğin en üst düzeyde
seyrettiği ülkede, açlığın ve kıtlığın
giderek yaygınlaşmasına ve şiddetini
artırmasına yol açmaktadır. Nitekim,
günümüze kadar Somali’de yaşanan
çatışmalar ve kıtlık sonucu yaklaşık 1
milyon insanın yaşamını yitirdiği tahmin
edilmektedir.16
Yukarıdaki etmenlerin yanı sıra, başta
tarım sektöründe olmak üzere ülkedeki
altyapı
eksikliği
ve
Somalililerin
geçimlerini
sağlamak
için
tarım
sektörüne
olan
ileri
derecedeki
bağımlılıkları, nüfusun kuraklığa karşı
kırılganlığını
giderek
artırmaktadır.
Nüfusun yaklaşık %80’ninin17 geçimlerini
sağlamak için tarıma dayalı olduğu bir
ülkede, kuraklığın ne denli önemli
sonuçlara yol açacağını tahmin etmek
zor olmayacaktır. Çoğunluğunun kırsal
bölgelerde tarıma bağımlı insanların
oluşturduğu Somalililerin geçimlerini
sağlamak için başka alternatiflerinin
hemen hemen hiç olmaması, bu tür
krizlerin Somalililer üzerindeki etkisini
artırmaktadır. Bununla birlikte kuraklık
neticesinde ülkedeki tarımsal üretimin
aşırı derecede düşmesi ve akabinde
gıda
fiyatlarında
ciddi
artışların
yaşanması,
durumun
daha
da
kötüleşmesinde rol oynamıştır. Nitekim
son 2 yılda yaşanan aşırı kuraklık
sonucu
düşen
tarımsal
üretim
neticesinde, Ekim 2010-Ocak 2011
arasında
hububat
fiyatlarında
Somali’nin bazı bölgelerinde %300’e
varan artışlar gözlemlenmiştir.18 Ayrıca,
uluslararası
toplumun
Somali’deki
sorunların çözümüne yeterli düzeyde
ve zamanında destek sağlamaması ve
sorunların ancak bir insanlık dramına
dönüşmesi
sonrası
bölgeye
odaklanılması,
böyle
bir
sorunla
karşılaşılmasını
kaçınılmaz
hale
getirmiştir.
Somali’de
yaşanan
kıtlığa
acil
mücadele için 1,06 milyar ABD doları
gerektiği duyurulmuş ve Ağustos ayının
sonu itibariyle bu meblağın ancak
%59’u (627 milyon ABD doları)
karşılanmış bulunmaktadır.19 Bölgede
kıtlıkla mücadele eden insanlara, gıda,
su, barınak, ilaç ve diğer temel
ihtiyaçların
karşılanması
için
sağlanacak acil yardım, halihazırda
uluslararası
toplumun
öncelikli
adımlarından birini teşkil etmektedir.
Ancak, bu sorunun ulaştığı boyut, artık
uzun vadeli önlemlerin de bir an önce
alınmasını
zaruri
hale
getirmiştir.
20
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Nitekim, BM Binyıl Kalkınma Hedeflerinin
ilki olan “mutlak yoksulluk ve açlığın
ortadan kaldırılması” kapsamında açlık
çeken nüfusun 2015 yılına kadar yarı
yarıya
azaltılması
gibi
amaçlara
ulaşılması
bu
ülkelerde
yapısal
reformların yapılması ile mümkün
olacaktır.
Somali’de siyasi istikrarın bir an önce
sağlanması,
kapsamlı
altyapı
yatırımlarının yapılması ve ekonomide
üretimin çeşitlendirilmesi için gerekli
mali kaynakların yaratılması, ülkede
gelecek
yıllarda
kıtlığın
tekrar
yaşanmaması açısından önem arz
etmektedir. Ayrıca kuraklığın önüne
geçmek
için
Somali’de
iklim
değişikliğine uyum önlemlerine hız
verilmesi
ve bu çerçevede
su
kaynakları ve tarım sektörüne öncelik
verilmesi gerekmektedir. Acil insani
müdahalelere
gerek
kalmadan,
uluslararası toplum tarafından kapsamlı
ve uzun vadeli politikalarla soruna
yaklaşılması ve bu yönde yeterli mali
kaynağın yaratılması sayesinde Somali
ve yer aldığı bölgede böylesine ciddi
insanlık dramlarının tekrar yaşanması
engellenebilecektir.
Kaynakça:
Algan, Nesrin, “İklim Etiği,” Mülkiye, Cilt: 32, Sayı: 259, Yaz 2008.
Fields, Scott, “Continental Divide: Why Africa’s Climate Change Burden is Greater,”
Environmental Health Perspective, Cilt: 113, Sayı: 8, August 2005.
Jones, Steve, “U.N. Declares Famine in Somalia, U.S. Raises Foreign Aid Allocation,”
http://usforeignpolicy.about.com/od/newsissues/a/U-N-Declares-Famine-InSomalia.htm (18 Ağustos 2011)
Kluger, Jeffrey, “The Tipping Point,” Time, 3 April 2006.
2010 Global Hunger Index: Facts and Findings: Sub-Saharan Africa,
http://www.ifpri.org/publication/2010-global-hunger-index-facts-and-findings-subsaharan-africa (18 Ağustos 2011)
United Nations Office for the Coordination of Humanitarian Affairs, Somalia
Famine&Drought, Situation Report No.11, 30 August 2011,
http://reliefweb.int/sites/reliefweb.int/files/resources/OCHA%20Somalia%20Situation%
20Report%20No.%2011_2011.08.30.pdf
“When a food security crisis becomes a famine,”
http://www.un.org/apps/news/story.asp?NewsID=39113&Cr=somalia&Cr1
(18 Ağustos 2011)
Food and Agriculture Organization of the United Nations (BM Gıda ve Tarım Örgütü)
Resmi İnternet Sitesi http://www.fao.org/
World Food Programme
http://www.wfp.org/
(Dünya
Gıda
Programı)
Resmi
İnternet
Sitesi
http://www.cbc.ca/
http://www.bbc.co.uk/
21
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
1 925 milyon insanın 578 milyonu Asya ve Pasifik bölgesinde, 239 milyonu Sahra-altı Afrika’da, 53 milyonu
Latin Amerika ve Karayipler’de, 37 milyonu Yakın Doğu ve Kuzey Afrika’da ve 19 milyonu gelişmiş
ülkelerde yaşamaktadır. http://www.wfp.org/hunger/who-are (18 Ağustos 2011)
2 Jeffrey Kluger, “The Tipping Point,” Time, 3 April 2006, s. 36.
3 Nesrin Algan, “İklim Etiği,” Mülkiye, Cilt: 32, Sayı: 259, Yaz 2008, s. 201.
4 Scott Fields, “Continental Divide: Why Africa’s Climate Change Burden is Greater,” Environmental
Health Perspective, Cilt: 113, Sayı: 8, August 2005, s. 536.
5 2010 Global Hunger Index: Facts and Findings: Sub-Saharan Africa,
http://www.ifpri.org/publication/2010-global-hunger-index-facts-and-findings-sub-saharan-africa
(18 Ağustos 2011)
6 Bazı kaynaklarda Afrika Boynuzu ülkeleri Somali, Eritre, Etiyopya ve Cibuti olarak kabul edilmektedir.
7 http://www.cbc.ca/news/world/story/2011/07/18/f-famine-scale-backgrounder.html
(18 Ağustos 2011)
8 http://www.bbc.co.uk/news/world-us-canada-14199080 (18 Ağustos 2011)
9 Yetersiz beslenme: Kişinin büyüme, hamilelik, emzirme, öğrenme yetkinlikleri, fiziksel çalışma ve
hastalıklara karşı dayanıklılık ve hastalıklardan iyileşme gibi bedensel kapasitelerini kullanamayacak
derecede az beslenmesi, http://www.wfp.org/hunger/glossary (18 Ağustos 2011)
10 Steve Jones, “U.N. Declares Famine in Somalia, U.S. Raises Foreign Aid Allocation”,
http://usforeignpolicy.about.com/od/newsissues/a/U-N-Declares-Famine-In-Somalia.htm
(18 Ağustos 2011)
11 Ibid.
12 “When a food security crisis becomes a famine,”
http://www.un.org/apps/news/story.asp?NewsID=39113&Cr=somalia&Cr1 (18 Ağustos 2011)
13 http://www.cbc.ca/news/world/story/2011/08/04/somalia-famine-drought-children.html (18 Ağustos
2011)
14 Ibid.
15 Ibid.
16 http://news.bbc.co.uk/2/hi/africa/country_profiles/1072592.stm (18 Ağustos 2011)
17 http://www.fao.org/emergencies/country_information/list/africa_emergencies/somalia/en/
(18 Ağustos 2011)
18 Ibid.
19 United Nations Office for the Coordination of Humanitarian Affairs, Somalia Famine&Drought, Situation
Report No.11, 30 August 2011,
http://reliefweb.int/sites/reliefweb.int/files/resources/OCHA%20Somalia%20Situation%20Report%20No.%2
011_2011.08.30.pdf
22
T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
İlkadım Caddesi No:2 Kat:6 06450 Dikmen/ANKARA
Telefon: (312) 415 23 28 - 415 23 31
Faks: (312) 417 11 72
e-posta: [email protected]
http://www.abmaliye.gov.tr/
© 2011 T.C. Maliye Bakanlığı
Tüm hakları saklıdır.
Bültenimizde yer alan yazıların sorumluluğu yazarlara ait olup Maliye Bakanlığı açısından bağlayıcılığı yoktur.