6. HARRY`NĐN GECE BULUŞMASI olumyadigarlari.org

Transkript

6. HARRY`NĐN GECE BULUŞMASI olumyadigarlari.org
6. HARRY’NĐN GECE BULUŞMASI
James, dersten sonra merdivenleri koşarak çıktı ve Gryffindor ortak salonuna
gitti. Bir ceket ve davet pelerini giydi, keçeleşmiş saçlarını suyla düzeltti. Aynada
kendine eleştirel bir şekilde baktı ve babasıyla buluşmak üzere merdivenlere doğru
koştu.
Harry, Neville ile birlikte Sir Cadogan’ın portresinin yanında bekliyordu.
“Ruhsuz bir dövüştü,” diyordu Cadogan. Tablosunun çerçevesine
umursamazca yaslanmış kılıcını olayı canlandırırcasına sallıyordu. Fazlasıyla
rahatsız görünen Neville ile konuşuyordu. “Bütün olayı gördüm tabii ki. Tam
şurada olmuştu. Adı Bollox Humphreys idi ve kendinden emin bir şekilde
dövüşüyordu. Kaybetti tabii, ama krallar kadar soyluydu. Şu anda durduğunuz yere
bütün iç organları dökülmüştü ama o hâlâ dağ trollerinden daha güçlü bir şekilde
kılıç sallıyordu. Ne cesur adamdı, ne cesur!”
“Ah James, bu taraftayız,” dedi Neville yüksek sesle, James’in yaklaştığını
görmüştü. Harry ve Sir Cadogan o tarafa baktı. Harry oğluna gülümsedi.
olumyadigarlari.org -97- olumyadigarlari.org
“Annen bu pelerini giydiğini bilse çok mutlu olurdu.“
“Dürüst olmak gerekirse bunu sandıktan ilk kez çıkardım” diye itiraf etti
James mahcup bir şekilde gülümseyerek.
Harry kabul edercesine başını salladı. “Ve bu geceden sonra doğruca sandığa
geri dönecek, değil mi?”
“Kesinlikle”
“Đyi çocuk” diye onayladı Harry. Hep birlikte merdivenlere doğru yürüdüler.
“Bekleyin!” diye bağırdı Cadogan kılıcını kınına koyup tablosunun ortasında
zıplayarak. “ Size hiç Red Mage’lerin savaşlarından bahsetmiş miydim? Bu
duvarların gördüğü en kanlı katliamdı. Şu basamakların hemen dibinde
gerçekleşmişti. Gelecek sefere anlatırım o zaman. Cesaret yanınızda olsun!”
“Kimdi o?” diye sordu James omzunun üstünden geriye doğru bakarak.
“Bir gün onunla tanışacaksın” dedi Neville. “O gün gelene kadar onu
tanımıyor olmanın keyfini çıkar.”
Yürürlerken James, babasının Neville’e Bakanlıktaki olayları anlatışını dinledi.
Sahte Anahtar Operasyonu kapsamında bir grup şüpheli tutuklanmıştı. Dağ
eteklerinde daha çok trol görülmeye başlanmıştı. Bu yüzden Bakanlık muhafızlara,
bu aptal baş belalarını Muggle yerleşkelerinden uzak tutabilmeleri için destek
gönderiyordu. Yeni Bakan, Loquatious Knapp, Asyalı büyücü toplumları ile
genişletilmiş ticaret yasası hakkında bir konuşma yapmaya hazırlanıyordu. Bu
genişletilmiş ticaret kapsamında uçan halıların ve ‘gölge’ denilen şeylerin
kullanımındaki yasağın kalkması da vardı.
“Başka bir deyişle,” dedi Harry, iç çekerek “her şey normalde nasılsa şimdi de
aşağı yukarı öyle. Orda burada küçük patlamalar, suikastlar, arbedeler, entrikalar ve
kâğıt işleri.”
“Ne demek istiyorsun,” dedi Neville çarpık bir gülümsemeyle, “bu kadar
huzur bir Seherbaza inanılmaz derecede sıkıcı mı geliyor?”
Harry sırıttı. “Sanırım işim artık o kadar ilginç olmadığı için şükrediyor
olmalıyım, değil mi? En azından akşamları Ginny, Lil ve Albus’la geçirebileceğim
daha çok zamanım oluyor.” James’e baktı. “Ve bana verilen bir elçilik görevi
sayesinde oğlumu Hogwarts’taki ilk haftasında görebilme şansım oldu.”
“Duyduğuma göre birkaç gün önce Mc Gonagall’ın ofisindeymiş,” dedi
Neville ılımlı bir şekilde.
olumyadigarlari.org -98- olumyadigarlari.org
“Oh?” dedi Harry, gözleri hâlâ James’in üzerindeydi. “Peki niçin?”
Neville James’e bakıp söz sende dercesine kaşlarını kaldırdı.
“Ben, şey, bir cam kırdım.”
Harry’nin yüzündeki gülümseme ifadesi biraz daha sertleşti. “Bu olayın
öyküsünü dinlemeyi dört gözle bekliyor olacağım,” dedi manalı bir şekilde. James
babasıyla göz göze gelince karnında bir kasılma hissetti.
Çift kapılı girişe ulaştılar. Kapıların iki kanadı da ardına kadar açıktı. Lezzetli
kokular salondan dışarı süzülüyordu.
“Đşte geldik,” dedi Neville. Harry ve James’in önce geçmesi için kenara
çekilmişti. “Amerikalıların kaldığı yerler. Güneybatı kulelerinin büyük bölümünü
onlara verdik. Her şey geçici olarak tamir edildi; eğlence yeri, ortak salon, mutfak ve
ihtiyaçları olan diğer şeyler“
“Kulağa hoş geliyor” dedi Harry alanı gözden geçirerek. Aslında ortak salon
yuvarlak duvarları, yüksek ışıklandırılmış tavanı, sıkışık taşlardan yapılmış şöminesi
ve iki tane ince uzun penceresi olan küçük bir odaydı. Amerikalılar buna rağmen
yine de meşgullerdi. Yerde ayı derisi halılar vardı. Uzun canlı renkte goblenler
merdiven girişinden başlayıp odayı bir uçtan bir uca kaplayacak şekilde duvarlara
asılmıştı. Üç katlı bir kitaplık devasa ciltli kitaplarla doldurulmuştu ve o kitapları
alabilmenin tek yolu pekte sağlam görünmeyen tekerlekli bir merdivene çıkmaktı. En
şaşırtıcı detaysa insanın aklını karıştıracak derecede karmaşık pirinç eşyalar ve
odanın tavanını kaplamış, sürekli hareket eden aynalı lenslerdi. James mest olmuş ve
şaşırmış hâlde tavana baktı. Aygıtlar hareket ettikçe çok zayıf tıkırtı ve gıcırtı sesleri
çıkarıyorlardı.
“Benim günışığıyla çalışan Cihazımı keşfettin demek çocuğum,” dedi Ben
Franklyn döner merdivenlerin bittiği yerdeki büyük kemerli kapıdan içeri girerken.
“Paketlenmesi ve bagajdan çıkarınca ayarının yapılması korkunç derecede zor
olmasına rağmen uzun yolculuklara çıkarken yanımdan ayıramayacağım şeylerden
biri. “
“Bu harika,” dedi Neville. O da gözlerini yavaşça hareket eden aynalar ve
dönen dişli çarklardan alamamıştı. “Peki, bunlar ne işe yarıyor?”
olumyadigarlari.org -99- olumyadigarlari.org
“Açıklayayım,” dedi Franklyn heveslice. “Gün ışığında mükemmel çalışıyor
tabii ki. Ama berrak bir gecedeki ay ve yıldızların ışığı da yeterli oluyor. Böyle ışıklı
bir gecede deneme yaparsam tatmin edici bir sonuç yakalayabilirim beklide. Bir
deneyelim…”
Hırpalanmış yüksek arkalı deri bir koltuğa doğru yürüdü ve dikkatlice
oturdu. Sonra duvardaki bir haritayı inceledi. “Eylülün üçü, evet. Ay, dördüncü
evinde, işte bu. Bakalım…yediyi çeyrek geçe civarlarında. Jüpiter sonuncu şubeye
yaklaşıyor…mm-hım…”
Franklyn mırıldanırken asasını çıkardı ve Cihazın parçalarına doğrultmaya
başladı. Cihaz vırlayarak çalışınca dişli takımları dönmeye başladı. Parçalar odanın
ekseninde dönerken teçhizat açıldı. Aynalar görüntüyü büyüten lenslerin arkasına
doğru kaydı. Dişli çarklar klik sesiyle ileri geri gitmeye başladı. Franklyn asasını
kafasında hesaplar yapar gibi sallarken cihazı oluşturan parçalar dans eder gibi
havada süzülüyordu. Onlar hareket ettikçe cihazın içinde bir şeyler oluşmaya
başladı. Toz zerrecikleri alevlere dönüştü ve aynaların arasında kalem inceliğinde
gül rengi hayaletimsi şekiller oluşmaya başladı. Düzinelerce ışık karmaşık geometrik
şekiller oluşturarak odanın içinde dönüyor ve odayı aydınlatıyordu. Şekillerin
ortasında titrek bir ışık parıldadı. James renkli ışıklar birleşerek küçük gezegenler
oluştururken kendinden geçmiş bir şekilde izledi. Gezegenler arkalarında cansız
kavis izleri bırakarak yayılıp yörüngelerine oturdular. Đki şekil merkezde
yoğunlaştığında James onların güneş ve ay olduklarını fark etti. Güneş ışık
etrafındaki birkaç metreye ışıklarını saçan bir toptu. Ay ise daha küçük fakat daha
yoğun oluşuyla gümüş renkli bir Quaffle a benziyordu. Bütün takımyıldızlar
görkemli bir şekilde dalgalanıp dönüyorlar, pirinç cihazın üstüne ışıktan mükemmel
desenler yansıtıyorlardı.
“Hiçbir şey doğal ışık kadar sağlam olamaz,” dedi Franklyn. “Camlardan
gelen ışık yakalanıp dikkatlice ayarlanmış aynalar ve lensler tarafından
yoğunlaştırılıyor, gördüğünüz gibi. Işık, berraklık kazanması için benim optik
sihrimden geçiyor. Sonuç gördüğünüz gibi. Göze, kana ve insanın bütün sağlığına iyi
gelen bir mükemmellik.”
“Ölümsüzlüğünüzün sırrı bu mu?” diye sordu Harry, nefesi kesilmişti.
“Oh, tabii ki bu çok küçük bir kısmı,” dedi Franklyn ilgisizce. “Genelde
geceleri okumayı tercih ediyorum. Birkaç ışık huzmesinden daha eğlencelidir.”
James’in bakışlarını yakalayıp göz kırptı.
Profesör Jackson kemerde belirdi. James onun önce Franklyn’e sonrada ışık
oyunlarının sergilendiği tavana kibirli bakışlar attığını gördü. “Yemek bana
söylendiğine göre başlamış. Bir ara verip yemek salonuna mı gidelim yoksa buraya
mı servis edilsin?”
olumyadigarlari.org -100- olumyadigarlari.org
Harry, James, Neville ve Bakanlık delegeleriyle birlikte Hogwarts’taki bütün
öğretmenler –Profesör Curry dâhil- oradaydı. Bu James’i dehşete düşürdü çünkü
Curry Harry’e James’in futbol sahasında ne kadar iyi olduğundan bahsetmiş ve
yeteneklerini geliştirmesinde yardımcı olacağına dair söz vermişti.
Babasının endişelerinin aksine, yemekler çok çeşitliydi ve gece eğlenceli
geçiyordu. Madam Delacroix’in bamyası açılış yemeğiydi. Kör olmasına rağmen
bamyayı masaya bizzat taşımış ve bir damla bile dökmemişti. Daha da garip bir
şekilde üzüm kökünden yapılmış boğum boğum asasıyla kepçeyi kontrol etti ve
tavana bakıp homurdanırken her kâseye bir porsiyon bamya koydu. Bamyanın
kıvamı, içindeki karides ve sosis parçaları yüzünden koyuydu ve yemek çok
baharatlıydı. Ama James’in hoşuna gitmişti. Bamyadan sonra sebze rulolarıyla envai
çeşit tereyağı servis edildi. Aralarında Jackson’ın elma yağı olduğunu iddia ettiği
yapışkan bir madde de vardı. James onu bir dilim ekmeğin üstüne sürüp tadına baktı
sonra da büyük bir kısmını sebze rulolarının üstüne geri çıkardı.
Ana yemek naneli jöle soslu kuzu pirzolasıydı. James bunun tipik bir
Amerikan yemeği olmadığını düşünüp pek yorum yapmadı.
“Amerikan yemekleri gibisi yoktur, James,” dedi Jackson. “Mutfağımız
insanlarımız gibidir. Amerikalı insanlar dünyanın dört bir tarafından gelip
yerleşmişlerdir. Bu yüzden kültürleri gibi yemekler de çeşit çeşittir.”
“Bu tamamen doğru değil,” dedi Franklyn aniden. “Eminim ki baharatlı
bufalo butlarını tartışmasız sahiplenebiliriz.”
“Bu gece onlardan yiyebilecek miyiz?” diye umutla sordu James.
“Üzgünüm,” dedi Franklyn. “Eğer Madam Delacroix’in eşsiz Haiti büyülerine
sahip değilseniz gerekli malzemeleri burada bulmak zordur.”
“Gerçekten mi?” diye sordu Neville. Bir taraftan da tabağına naneli jöle
alıyordu. “Peki, ne büyüsüymüş bunlar, Madam”
Madam Delacroix kendini topladı ve her ne kadar kör olsa da Profesör
Franklyn’e soluk bir bakış attı. “Yaşlı adam ne dediğin’ bilmiyor. O her zaman
makineler ve diğer zımbırtılarla daha çok ilgilendiydi. Ben sadece onun pek tanıdık
olmadığı kökenleri bilirim.“
Franklyn soğuk bir şekilde gülümsedi. “Madam Delacroix alçakgönüllü
davranıyor. Belki de biliyorsunuzdur, o bizim ülkemizin ileri gelen PsikoCisimlenme ustalarından biridir. Bunun ne demek olduğunu biliyor musun James?”
olumyadigarlari.org -101- olumyadigarlari.org
James’in dişe dokunur bir fikri yoktu. Ayrıca Madam Delacroix’in
bakışlarındaki belirsizlik onun bu konuda konuşma isteğini kaçırıyordu. Franklyn
cevap beklercesine, istekli bir şekilde bakıyordu. Sonunda James kafasını bilmediğini
anlatacak şekilde salladı. Franklyn açıklamaya başlamadan önce Harry konuştu.
“Bu Madam’ın tabiri caizse etrafta dolaşmak için farklı bir yöntem kullandığı
anlamına geliyor.”
“‘Farklı bir yöntem’ bu durumu açıklamanın bir yolu elbette,” dedi Franklyn
gülüşünü bastırarak. Bu bastırılmış gülüşü duymak James’i rahatsız etti. Bu gülüşün
ardında pek hoş olmayan şeyler vardı. Fark etti ki Franklyn üçüncü bardak şarabını
bitirmek üzereydi. “Biraz düşün James, Pskio-Cisimlenme. Ne olduğunu tahmin
edebiliyor musun? Bunun sayesinde yaşlı ve kör Madam Delacroix kendinin bir
kopyasının dünyanın herhangi bir yerine gönderebilir, oradaki nesnelere
dokunabilir, hatta onları bulunduğu yere bile getirebilir. Đşin güzel kısmı ise şu ki:
gönderdiği kopyası ne yaşlı ne de kör. Öyle değil mi Madam?”
Delacroix Franklyn’in omzunun üstünde bir noktaya kör bakışlar atıyordu.
Yüzünde sinirli ve gaddar bir ifade vardı. Sonra birden gülümsedi. James’in
Amerikalıların geldiği gün gördüğü gibi gülümseme yüzünü hemen değiştirmişti.
“Oh, sevgili Profosör* sen hep böyle masallar söylersin.” Đlginç Haiti aksanı her
zamankinden daha belirgindi. “Benim becerilerim senin dediğin gadar böyük deyil.
Ben senin önceden bildiğin yaşlı bir kadınım. Senin dediyin kadar iyi işler yapaydım
kimsenin beni bu halimle görmesine izin vermezdim.”
*Madam Delacroix hikâye genelinde Haiti şivesiyle konuşuyor ve kelimeleri normal
okunuşlarının dışında bir aksanla telaffuz ediyor.
Odadaki tansiyon kahkahalar silsilesiyle azaldı. Franklyn zorla gülümsedi ve
zamanın geçmesini bekledi.
Tatlıdan sonra, Harry, James ve diğer Hogwartslılar, tavanda Franklyn’in
günışığıyla çalışan Cihazlarının Samanyolu’nu yansıttığı ortak salona döndüler. Oda
Cihazın gümüşi renkleriyle aydınlanıyor ve Cihaz odayı ısıtıyordu. Jackson
yetişkinlere yemek sonrası kokteyli içmeyi önerdi. Neville kendininkine neredeyse
hiç dokunmadı. Miss Sacarhina ve Mr. Recreant içkilerinden küçük yudumlar alıp
zoraki bir şekilde gülümsediler. Harry bardağını ışığa tutup kehribar rengi sıvıya
baktıktan sonra bir dikişte bardağı bitirdi. Birden gözlerini kıstı, kafasını salladı.
Konuşamaz halde meraklı gözlerle Jackson’a baktı.
“Tennessee’nin en iyi içkisidir. Sadece Ateşbüyüsü eklenmiş birazcık.” Diye
açıkladı Jackson.
olumyadigarlari.org -102- olumyadigarlari.org
Sonunda Harry Amerikalılara teşekkür etti ve iyi geceler diledi.
Karanlık koridorlarda geldikleri yere dönerken Harry’nin eli James’in
omzundaydı.
“Benimle birlikte misafirler için ayrılan bölümde kalmak ister misin, James?”
diye sordu. “Bu geceden sonra seni fazla görebileceğimi sanmıyorum. Yarın tümgün
boyunca meşgul olacağım. Amerikalılarla buluşulacak, Elçilik Đlişkiler
Departmanı’ndan gelen arkadaşlarımız uluslararası bir kaza yapmaktan
alıkonulacak, sonra da eve döneceğim. Ne diyorsun?”
“Tabii ki! Dedi James hemen. “Nerede kalıyorsunuz?”
Harry güldü. “Beni izle,” dedi sessizce ve koridorun ortasında durdu. Loş
tavana bakarak ileri geri yürümeye başladı. “Ben… oğlum ve kendim için iki yataklı
geniş bir oda istiyorum.”
James babasına meraklı bir şekilde baktı. Harry koridorda yukarı aşağı
yürürken birkaç dakika geçti. Bir şeyler olmasını bekliyor gibiydi. James babasına ne
olduğunu sormak üzereyken aniden bir ses duyuldu. Babasının yanındaki duvarın
içinden sürtünme sesine benzer gürültüler geldi. James dönüp baktığında duvarın
taşları şekil değiştirip hareket ederek bir saniye önce orada olmayan kocaman bir
kapıya dönüştüler. Harry oğluna baktı ve bilmiş biliş gülümsedi. Sonra da kapının
kolunu tutup açtı.
Đçeride geniş bir daire vardı. Ranzaların çarşafları serilmişti. Gryffindor
posterleri duvarlara asılmıştı. Gardolabın içinde Harry’nin sandığı ve James’in okul
cübbeleri hazırdı. Tam donanımlı bir banyo da vardı. James kapıdan içeri girdiğinde
ağzı açık kalmış tek kelime edememişti.
“Đhtiyaç Odası” dedi Harry bir puf koltuğun üstüne atlayarak. “Sana daha
önce bahsetmediğime inanamıyorum.”
James pijamalarını giydi ama babası duştan sonra kot ve tişört giyinmişti.
“Bir süreliğine daha gitmem gerekiyor.” dedi James’e. “Bu gün yemekten
sonra Profesör Franklyn benimle özel görüşmek istediğini söyledi. Yarın ki resmi
görüşme ile ilgili bir şeyler tartışmak istiyormuş.” Harry’nin resmi bir görüşmeden
önce biriyle özel olarak buluşmayı kabul etmesinde bir tuhaflık vardı. “Fazla uzun
sürmez, hemen dönerim. Yarın da birlikte kahvaltı ederiz. Olur mu?”
olumyadigarlari.org -103- olumyadigarlari.org
James mutlu bir şekilde kafasını salladı. Babasına Quidditch sahasındaki aptal
kazadan bahsetmemişti henüz ve bunu mümkün olduğunca geç gerçekleştirmek onu
mutlu edecekti.
Harry gittiğinde James bir ranzanın üst katına uzanıp gece olanları düşündü.
Franklyn’in aniden berbatlaştığını hatırladı. Bu onu çok şaşırtmıştı. Haiti büyülerinin
uzmanı Madam Delacroix gülümsediğinde adamın kişiliği aniden değişmişti. James
Madam Delacroix’i düşününce, onun bamyayı nasıl servis ettiğini, kör olmasına
rağmen kepçeyi tüyler ürperten asasıyla nasıl yönettiğini ve bir damla bile
dökmediğini hatırladı.
James çok yorulmuştu ama uyuyamayacak kadar heyecanlıydı. Ranzadan
kayarak indi ve odada gezinmeye başladı. Babasının sandığı dolabın en alt rafında
duruyordu. James sandığa boş gözlerle baktı, sonra daha yakınına gidip tekrar baktı.
Gördüğü şeyin ne olduğunu anlamıştı ama babasının onu getirmesi James’i
şaşırtmıştı. Ne için kullanacaktı onu acaba? James bunu düşündü. Sonunda
babasının Görünmezlik Pelerinini sandıktan çekip çıkarmaya başladı. Katları
açıldıkça daha da ağırlaşıyordu.
Genç Harry Potter kim bilir kaç defa bu cüppenin altına saklanarak
Hogwarst’ın koridorlarında dolaşmıştı? James hem babasından hem Ron
Amcasından hem de Hermione Teyzesinden bu konuda yeterince hikâye dinlemişti.
Her seferinde bu pelerinin kullanılmamasının çok önemli bir fırsatı kaçırmak demek
olduğunu söylemişlerdi. Fakat nereye gidecekti ki?
James bir süre düşündü sonra haylaz haylaz sırıttı. Bu babasının peleriniyle
oynamak için eline geçen nadir fırsatlardan biriydi. Pelerini başından geçirdi ve
gözden kayboldu. Birkaç saniye sonra Đhtiyaç Odasının kapısının menteşeleri
gıcırdamaya başladı. Kapı kendi kendine açılıyor gibi görünüyordu. Bir süre sonra
kendiliğinden yavaşça kapandı.
James, parmak ucunda, Alma Aleron’ların kaldığı yerlere doğru ilerliyordu.
James yolun yarısına gelmişti ki koridorda hareket eden bir şey gördü. Filch’in
berbat kedisi Mrs. Norris yarım metre ileride, iki koridorun kesiştiği yerden
fırlamıştı. James durdu, nefesi göğsünde düğümlendi. “Şimdiye kadar ölmüş
olmalıydın, seni kılıksız tüy yumağı!” James kendi kendine fısıldarken şansına lanet
etti. Sonra daha da kötü bir şey oldu. Filch’in sesi koridorun öbür ucundan
yankılandı.
olumyadigarlari.org -104- olumyadigarlari.org
“Đşte geldim, tatlım,” dedi şarkı söyler gibi bir sesle. “Küçük böceklerin
kaçmalarına izin vermedin değil mi tatlım? Onlara yedi sülalelerini korkutmaya
yetecek bir ders verelim.” Filch’in gölgesi koridorların kesiştiği yere doğru yöneldi
ve yaklaştıkça dalgalandı.
James görünmez olduğunu biliyordu ama duvarın dibine çömelme isteğine
engel olamıyordu. Bir kapıyla zırhın arasına sıkışıp ses çıkarmamaya çalıştı. Zırhın
dirseğinin kenarından Filch’i gözetledi.
Filch koridora dengesiz adımlarla girdi. “Saklanıcak bir delik buldular değil
mi kıymetlim?” diye sordu görünürde olmayan Mrs. Norris’e. Montunun cebinden
bir şişe çıkarıp birkaç yudum aldıktan sonra koluyla ağzını sildi ve şişeyi tekrar
cebine koydu. “Đşte oradalar, tekrar buraya geliyorlar, gel tatlım, gel.”
Đki tane fare koridorda belirdi. Bir şeyden kaçıyor gibiydiler. Filch’in paçasının
etrafında dönüp koşuşturmaya başladılar. Mrs. Norris farelerin üzerine atlayıp
onlara vurmaya çalıştı. Fareler aceleyle etrafa kaçıştılar ve duvar boyunca James’in
saklandığı yere doğru koşmaya başladılar. Mrs. Norris hırlayarak onları takip etti.
Fareler James’i kederlere boğmak istercesine zırha yaklaştı ve Görünmezlik Pelerinin
içine girdi. James farelerin küçük soğuk ayaklarını çıplak ayak parmaklarında
hissedebiliyordu. Sığınacak bir yer arıyormuş gibi havayı koklayıp James’in iki
ayağının arasına girdiler. James onları pelerinin dışına itmeye çalıştı ama fareler
buna izin vermedi.
Mrs. Norris bıyıklarını oynatarak koridorda isteklice yürüdü. Zırh heykelinin
tabanında durdu ve pençelerini sallamaya başladı. Perinden sadece birkaç santim
uzakta duruyordu. Gözleri parlayarak etrafa baktı. Farelerin yakında olduğunu
hissediyor fakat onları göremiyordu.
“Şu aptal hayvanların seni engellemelerine izim verme tatlım,” dedi Filch
ayaklarını sürüyerek koridorun öbür ucundan James’e doğru gelirken.
James Mrs. Norris’i izledi. Bu kedi Görünmezlik Peleriniyle yıllar önce bir kez
daha karşılaşmıştı. James, Ron Amcasının ve Hermione Teyzesinin anlattığı
hikâyeleri biliyordu. Belki de Mrs. Norris pelerinin kokusunu hatırlamıştı. Ya da
beklide James’in varlığını hissetmişti. James’in vücut sıcaklığını kokusunu ya da kalp
atışlarını hissetmiş olabilirdi. Kedi; James’in orda olduğunu biliyor ve zorla onu
görmek istiyor gibi gözlerini kısıp kaşlarını kaldırdı.
“Bu kadar çabuk kaybetmemelisin Mrs. Norris, tatlım,” dedi Filch, hâlâ
yaklaşıyordu. O kadar yakındı ki elini uzatsa James’e dokunabilirdi. “Eğer kaçarlarsa
diğer kemirgen arkadaşlarına anlatırlar. Eğer sen engellemezsen bu onlar için bir
zafer olur.”
olumyadigarlari.org -105- olumyadigarlari.org
Mrs. Norris daha da yaklaştı. James’in ayağının dibindeki fareler giderek
tedirginleşiyordu. James’in ayaklarının daha da gerisine doğru kaçarken
birbirlerinin altına girmek için çabalıyorlardı. Mrs. Norris pençesini salladı. Pençesi
Görünmezlik Pelerininin kenarına sürtmüştü. Mrs. Norris tıslarken James dehşete
düşmüştü.
Mrs. Norris’in tıslamasını duyan fareler paniğe düştü. Pelerinin altından çıkıp
Mrs. Norris’in ayaklarının arasından ileriye fırladılar. Mrs. Norris farelerin kaçtığı
yöne döndü ve yere sinerek kaçışmalarını izledi. Filch sinir bozucu bir biçimde
güldü.
“Hortlak görmüş gibi oldun, kıymetlim! Senden bunu beklemezdim. Đşte
gidiyorlar, peşlerinden git, hemen!”
Ama Mrs. Norris James’e döndü. Turuncu renkli şeytani gözleri kısıldı.
Gözbebeklerinden ateş saçıyordu. Pençesini tekrar salladı. “Git Mrs. Norris, git!”
dedi Filch sinirlenerek. Mrs. Norris’i ayağıyla dürterek James’in durduğu yerden
koridorda farelerin kaybolduğu yere yönelmesini sağladı. Filch ayağını sallarken
Görünmezlik Pelerininin kenarına değdi. Pelerin dalgalandı ve James’in ayakları kısa
bir süreliğine göründü. James çıplak ayaklarında serin havayı hissetmişti.
Mrs. Norris James’in olduğu yere tekrar baktı ve tısladı. Neyse ki Filch
ilgilenemeyecek kadar sinirliydi. “Şu tarafa gittiler seni yaşlı kör şey. Bir çift aptal
hayvanın seni bu hâle sokacağını hiç düşünmezdim. Koş, koş! Mutfak taraflarında
daha da çok olmalı.” Sonunda koridorun gölgelerine doğru yavaş yavaş yürümeye
başladı. Mrs. Norris de James’e acı bakışlar atarak takip etti.
Köşeyi döndüklerinde James derin bir nefes aldı. Kendini toplayıp yoluna
devam etti. Daha canlı koşuyor ve kendini inanılmaz derecede şanslı hissediyordu.
Amerikalıların kaldığı yere gelince kapının kapalı ve sürgülü olduğunu
gördü. James karanlıkta babasının ve Franklyn’in sesini duyuyordu ama bu sesler
boğuk ve anlaşılmazdı. Dinlemekten vazgeçip alt kata gitmeye karar vermişti. Belki
Cedric’in hayaletini görürdü. Belki de şu davetsiz misafir Muggle’a rastlardı. Ama
tam o sırada içeriden gelen sesler yükseldi. Kapının sürgüsü açıldı ve James
görünmez olduğunu unutarak saklanmaya çalıştı. Kapı açılırken karşı duvara
dayandı. Franklyn sessizce konuşarak kapıda belirdi. Ardından Harry göründü ve
Seherbaz oluşunun getirdiği gizlilikle kapıyı kapattı. “Đhtiyacın olmadığı zamanlarda
bile sessiz ve gizli olmaya çalış,” derdi Harry oğluna her fırsatta. “Gizliliğe ihtiyacın
olduğunda nasıl davranman gerektiğini düşünmek zorunda kalmazsın böylece.”
olumyadigarlari.org -106- olumyadigarlari.org
“Özel görüşmeler yaparken sürekli yer değiştirmeyi daha güvenli
buluyorum,” diyordu Franklyn. “Amerikalıların arasında bile konuşmaları dinleme
eğilimi vardır. Sürekli yer değiştirdiğimizde istenmeyen kulak misafirlerini de uzak
tutmuş oluyoruz.”
“Komik,” dedi Harry. “Öğrenciyken bu koridorlarda gizlice dolaşırdım. Şimdi
bir yetişkin olmama rağmen bir öğretmen beni yakalayıp ceza verir diye
korkuyorum.”
Đki adam yavaşça yürümeye başladı. Görünüşe göre belirli bir yönleri yoktu.
James güvenli mesafeden takip etti. Sesli nefes almamaya ve koridorun iki
kenarındaki zırhlı heykellere çarpmamaya çok dikkat ediyordu. “Bildiğiniz gibi
kurallar pek değişmedi,” dedi Franklyn.” Fakat şimdi ceza almaktan daha önemli
problemlerimiz var.”
“Bilemiyorum,” dedi Harry. James babasının sesindeki alaycı gülümsemeyi
fark etmişti. “Ben oldukça korkunç cezalar almıştım.”
“Hımm,” diye mırıldandı Franklyn onaylamaz şekilde. “Sanırım ikimizin
okulunda da nahoş karakterler ve gereksiz çirkinlikler varmış. Sizde Miss.
Umbridge, biz de Profesör Magnussen. Ama açıkçası bizim tarihimizde Voldemort’a
eşdeğer biri olamaz. Gerçekten bizim için bile korkunç günlerdi. Görevimiz bu tür
şeylerin tekrarlanmasını engellemek olmalı.”
“Bu tarz tehlikelerin tartışılması asıl konumuz muydu, yoksa bunu önemsiz
bir sohbet olarak mı farz etmeliyim?”diye sordu Harry ciddi bir ses tonuyla.
Franklyn iç çekti. “Herkes nüfuzlu arkadaşlara ve önemli kaynaklara sahip
değildir, Mr. Potter. Ben Seherbaz değilim. Devlet görevlisi de değilim ve kendi
ülkemde bile herhangi bir yargılama yetkim de yok. Ben sadece eski bir öğretmenim.
Bildiğiniz gibi eski öğretmenler toplumda pek önemsenmez ama onlar birçok şeyi
görürler.”
“Alma Aleron’da Devam Eden Unsur’a benzer bir örgütlenme var, değil mi?”
“Oh, bu durumun Devam Eden Unsur*’la bir alakası yok ne yazık ki. Birçok
öğrenci hatta okul çalışanları bile Voldemort ve onun Ölüm Yiyenlerinin bir hikâye
olduğunu düşünüyor. Bu tarz olayların tarihe dönüşmesi için ne kadar kısa zaman
yeterli olur bilemezsiniz.”
*Devam Eden Unsur, daha önceki bölümlerden de anlaşılacağı gibi Voldemort
yandaşları, yani Muggle karşıtları, tarafından oluşturulmuş, Ölüm Yiyenliğin devamı
niteliğinde, fakat daha az etkin, dernek tarzı bir örgütlenmedir.
olumyadigarlari.org -107- olumyadigarlari.org
“Buradaki Devam Eden Unsur dikkatli davranması gerektiğini biliyor.” dedi
Harry kısık bir sesle. “Voldemort’un yaptıklarına birinci elden tanık olan birçok
insan hâlâ hayatta. Birçok kişi insanların ailelerinin ve arkadaşlarının Ölüm Yiyenler
tarafından katledildiğini hatırlıyor. Şu anki durumu tehlikeye sokacak olan her
neyse, merak etmeyen gençler tarafından karşılıksız bırakılmayacaktır. Denildiği
gibi, tarih uyanacaktır.”
“Tarih sadece saçmalıktır,” dedi Franklyn bıkmış biçimde. “Bunu biliyorum
çünkü tarihin içinde yaşadım. Ayrıca şunu da söylemeliyim ki rapor edilen durumla
asıl yaşananların arasında büyük bir uçurum vardır.”
“Ben de size bunu bir kural değil bir istisna olduğunu söylemeliyim.” diye
belirtti Harry.
Franklyn, köşeyi dönerlerken iç çekti. “Belki de öyledir. Fakat böyle istisnalar
Devam Eden Unsur gibi sorun çıkarıcıların eline tarihi istedikleri gibi yorumlama
fırsatı verir. Voldemort’un gücünü nasıl elde ettiğinin bizim bildiğimiz hikâyesi
onların işine pek gelmiyor tabii. Bu yüzden kuşkunun tohumlarını yavaş ve
dikkatlice atıyorlar. Đnsanların zihinlerini bulanıklaştırıp çarpıttıkları olaylara
inandırmaya hazır hâle getirecekler.“
“Öyle görünüyor ki,” dedi Harry sesini kısık tutarak, “gelecekteki planlarının
ne olduğuna dair fikirleriniz var.”
“Tabii ki var, Mr. Potter ve sizin de var. Niyetleri yüzyıllardır değişmedi, değil
mi?”
“Hayır, değişmedi.”
“Harry Potter.” Franklyn karanlık koridorun ortasında durmuş Harry’nin
suratına bakıyordu. “Şu anda bile ülkemdeki büyük bir azınlık Lord Tom Riddle
diye adlandırmayı tercih ettikleri kişinin sizin tarafınızdan canavar gibi gösterilip
haksızca öldürüldüğüne inanıyor. Onlar Voldemort’un devrimci bir kahraman,
düşünceleri geleneksel yargının kaldıramayacağı kadar büyük bir yenilikçi olarak
görmeyi tercih ediyorlar. Onun işleri iyi hâle sokmak için bu zihniyeti tehdit ettiğini,
büyük ve güçlü olanların iyi olmak için bile değişemeyecekleri için onu yok ettiğini
düşünüyorlar.”
Birkaç metre uzaklarında pelerinin altında saklanmış olan James, Franklyn
konuştukça babasının çenesinin kasıldığını görmüştü. Fakat Harry cevap verirken
sesi sakin ve kontrollüydü.
“Bunların tamamen yalan ve iftira olduğunu bildiğinizi farz ediyorum.”
olumyadigarlari.org -108- olumyadigarlari.org
“Tabii ki biliyorum,” dedi Franklyn. Elini, sinirliye kaçan hor görür bir edayla
sallamıştı. “Fakat şu anki durumları düşünürsek bunlar normal insanları etkilemeye
yetecek kadar etkileyici yalanlar. Bu yalanları uyduranlar insanları duygusal yönden
nasıl etkileyeceklerini biliyorlar. Onların planlarını sadece asıl gerçek bozabilir. Bu
yüzden ilgilendikleri tek şey de bu.”
Harry durdu. “Ve siz planlarının Muggle dünyasını kontrol altına almak
olduğunu düşünüyorsunuz.”
Franklyn biraz huysuzca güldü. James akşam yemeğinde Madam
Delacroix’in yeteneklerini tartıştıkları sırada ki nahoş gülümsemeyi tekrar görmüştü.
“Onlar itiraf edene kadar bekleyemezdim. Bu aralar çok kurnaz davranıyorlar.
Sadece muhalif bir grup olduklarını iddia ediyorlar. Parolaları ise sihirli dünya ve
Muggle dünyası arasında eşitliğin sağlanması. Her şeyin ifşa olunmasını, gizlilik
yasalarının kaldırılmasını ve yarışma yasağı getirilmesini istiyorlar. Bunlar
yapılmazsa Mugglelara haksızlık yapılacağını ve bunun onları üzeceğini
söylüyorlar.”
Harry kafasını vahşice salladı. “Bizim de gördüğümüz gibi. Çift taraflı bir
kılıçla saldırıyorlar, önyargı ve eşitlik aynı mesajın içinde veriliyor insanlara.”
“Aynen öyle,” diye onayladı Franklyn koridorda yürümeye devam ederken.
“Amerika’da Muggle bilim adamlarının cadı ve büyücüleri kaçırıp sihirlerinin
sırlarını öğrenmeye çalıştığına dair hikâyeler yeniden anlatılmaya başlandı.“
“Eski Salem cadısı olaylarına atıf mı yapmışlar?” diye sordu Harry.
Franklyn güldü. Bu sefer ses tonunda muziplik yoktu. “Bu çok uzak bir
ihtimal. Onlar eski güzel günlerdi. Tabii ki cadılar işkence görmüş, birçoğu
yakılmıştı. Fakat bildiğiniz gibi asası olan hiçbir cadı Muggle ateşinde yakılamaz.
Cadılar ateşin içinde durur Mugglelara güzel bir gösteri sunmak için biraz bağırırdı.
Sonra yakıldıkları ateşin içinden kayboluverirlerdi. Uçuç tozu kullanıyorlardı tabii
ki. Yo, yo. O zamanlar cadılar ve büyücülerin esir alınıp işkence edilişini anlatan
uydurma hikâyeler çok daha masumdu. Sadık ve vefalı büyücü halkı için pek bir şey
ifade etmiyor gerçi. Bu korku ve önyargı kültürü ‘eşitlik’ planlarıyla yakından
alakalı. Her şeyi açıklayarak barış ve özgürlüğü getireceklermiş. Gizlilik programının
sürdürülmesi halinde büyücü halkı giderek büyüyen ve saldırganlaşan bir Muggle
dünyası tarafından daha büyük tehditler altında kalırmış.”
Harry bir pencerenin yanında durdu. “Daha önce Muggle dünyasıyla ilgili
istedikleri önyargıyı yaratmayı başarmışlardı, değil mi?”
olumyadigarlari.org -109- olumyadigarlari.org
“Eh, bu işin varacağı yer belli, öyle değil mi?” diye cevap verdi.
Harry’nin yüzü ay ışığında düşünceli görünüyordu.” Mugglelar ve büyücüler
çok uzun zaman önceleri olduğu gibi yarışmalara birlikte katılırlar. Karanlık
büyücülerin en başta bunun olmasını istiyor olabilirler. Küçük tartışmalar ve
taşkınlıklar boy göstermeye başlar. Eşitlik ilkesi öne sürülerek yasalar yok sayılır.
Hatta yeni yasalar çıkarılır ki bunlar muhtemelen yeni münakaşaların yolunu
açacaktır. Sonra güçlerini artırırlar. Muggle liderlerini kontrol altına almaya
çalışırlar. Gerektiğinde yalan söylerler gerektiğinde Đmperius Laneti’ni kullanmakla
tehdit ederler. Böylece istediklerini yapıp yaptırabilirler. En sonunda kaçınılmaz
olarak topyekûn savaş başlar.” Harry yumuşak ve düşünceli bir tonda konuşmuştu.
Kendisini büyük bir dikkatle dinleyen ve suratında korkunç bir ifade taşıyan
Franklyn’e döndü. “Đstedikleri şey bu, değil mi? Muggle dünyasıyla savaşa girmek .”
“Bu onların her zaman istedikleri şeydi,” diye onayladı Franklyn. “Bitmeyen
savaşlar yaratırlar. Sadece yer ve zaman değişik olur.”
“Đşin içinde kimler var?” diye basitçe sordu Harry.
Franklyn tekrar uzunca iç çekti ve gözlerini ovuşturdu. “Bu o kadar kolay
değil. Đşin başındaki azmettiricileri yardakçılarından ayırmak neredeyse imkânsız.
Fakat izlemeye değer birkaç kişiyi tespit ettik.”
“Madam Delacroix.”
Franklyn Harry’nin yüzüne baktı ve kafasını salladı. “Ve Profesör Jackson.”
James derin bir nefes aldı sonra hemen eliyle ağzını kapattı. Babası ve Profesör
Franklyn çok sakin görünüyordu. James kendisini duyduklarına emindi. Ama Harry
tekrar konuştu.
“Başka kimse var mı?”
Franklyn başını yavaşça salladı. “Elbette. Hamamböceği istilası gibi yayılıyor.
Böceklerin kaçışını izlersin ya da evini yakarsın. Seçimini yap.”
James dikkatlice geri geri yürüdü. Duyuş mesafesinden çıktığına emin olunca
geri dönüp Amerikalıların salonuna doğru yürüdü. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki
babası ya da Franklyn sesini duyabilirdi.
olumyadigarlari.org -110- olumyadigarlari.org
James şu Devam Eden Unsur denilen şeyin kötü bir şey olduğunu anlamıştı.
Ayrıca Muggle-büyücü eşitliğinden bahsetmişlerdi. Böyle bir durumda bu hatayı
düzeltmek için yapılabilecek tek bir şey vardı: Merlinus Ambrosius’un
uyandırılması. Merlin büyücüler ve Mugglelar arasındaki dengenin bozulduğu anda
geri döneceğini söylemişti. Tam da bu olanları kastetmemişse neyi kastetmiş
olabilirdi ki? Madam Delacroix’in böyle bir komploda yer almasına hiç şaşırmamıştı.
Ama ya Profesör Jackson? Aksi davranışlarına rağmen James onun hep iyi biri
olduğunu düşünmüştü. Jackson’ın Muggle dünyasını ele geçirmek için gizli işler
çevirdiğini hayal bile edemiyordu. Franklyn onun hakkında yanılmış olmalıydı.
James Amerikalıların odasını koşarak geçti. Göğsünü bıçaklayan ani bir
korkuyla odadan ayrıldığında gözden kaybolan kapıyı hatırladı. Sonuçta orası sihirli
bir odaydı. Đçeri tekrar nasıl girecekti? Babası döndüğünde içeride uykuya dalmış
olmalıydı. Koridorda durdu. Kapının duvarın hangi bölümünde olduğunu
bilmiyordu bile. Umutsuzca etrafına baktı. Kapının nerde olduğunu gösteren bir
ipucu ya da bir belirti görmeyi umuyordu. Babası Đhtiyaç Odası demişti. James bu
sefer asasını almayı unutmamıştı. Pelerinin altında asasını çıkardı.
“Uh,” diye fısıldadı. Asasını duvara doğrulttu. “Đhtiyaç Odası… açıl?”
Tabii ki hiçbir şey olmadı. Ardından James bir ses duydu. Vücudu adrenalinle
dolarken bütün duyularıyla acı verici şekilde odaklandı. Gözünü dört açıp dinledi.
Sesler. Franklyn ve babası geri dönüyorlardı. Sakin bir ses tonuyla konuşuyorlardı.
Büyük ihtimalle Franklyn’in odasının önündeydiler. Babası birkaç saniye sonra
odaya doğru geliyor olacaktı.
James hızlı düşünüyordu. Babasının odayı açmak için ne yaptığını
hatırlamaya çalıştı. Sadece orada dikilmemiş miydi? Biraz beklemişti sonra da,
bumm, kapı oradaydı işte. James hayır dedi sonra içinden. Önce bir şeyler söylemiş
sonra da aşağı yukarı yürümüştü. James babasının dediklerini hatırlamaya çalıştı
ama her şey çok karmaşıktı.
Koridorun sonunda ışık parladı. Ayak sesleri yaklaştı. James koridora çılgınca
baktı. Babası asasını ışıklandırmış bir şekilde yaklaşıyordu. Kendi elinin asasıyla
birlikte pelerinin dışında olduğunu hatırladı ve hemen içeri çekti. Alelacele pelerinle
açıkta kalan yerleri örtmeye çalıştı. Hiç umut yoktu. Babası içeri girince James’in
orada olmadığını görecekti. Belki babasını takip edip bir kitaba bakmak için onun
odasından döndüğünü iddia edebilirdi. Ama hiç yalan söyleyemezdi ki. Ayrıca
Görünmezlik Pelerini ondaydı. Neredeyse yüksek sesle sızlanacaktı.
Harry Potter koridorda durdu. Asasını çıkarıp duvara baktı. “Oğlumun içinde
uyuduğu odayı istiyorum.” dedi. Hiçbir şey olmadı. Harry hiç şaşırmadı.
olumyadigarlari.org -111- olumyadigarlari.org
“Hmm,” dedi kendi kendine. “Acaba kapı niçin açılmadı. Sanırım…,”
kaşlarını kaldırıp gülerek etrafına baktı. “oğlum Đhtiyaç Odası’nda uyumayıp
koridorda Görünmezlik Pelerinin altında durup kapıyı nasıl açacağını düşündüğü
için, değil mi James?”
James nefesini bıraktı ve Görünmezlik Pelerini’ni üzerinden attı. “Başından
beri biliyordun değil mi?”
“Aşağıda yüksek sesle nefes aldığında şüphelenmiştim. Kapı açılmayınca da
emin oldum. Hadi içeri girelim.” Harry Potter yorgun bir şekilde güldü. Kapının
olması gereken yerden üç kere sözleri söyleyerek geçti ve Đhtiyaç Odası’nın kapısı
açıldı.”
Đkisi de yataklarına uzandıklarında, James ranzanın üst katındaydı, Harry
konuştu.
“Beni takip etmek zorunda değilsin James. Umarım bunu biliyorsundur.”
James dilini tuttu. Buna cevap vermek için hazır değildi. Susup dinledi.
“Bu gece Profesör Franklyn’nin dediklerini duydun,” dedi Harry sonunda.
“Onun söylediği şeylerden bir bölümü sürekli hatırlamanı istiyorum. ‘Bu onların her
zaman istedikleri şeydir. Bitmeyen savaşlar yaratırlar. Sadece yer ve zaman değişik
olur.’ Dünyayı kurtarmak senin görevin değil oğlum. Sen kurtarsan bile dünya
kendini tekrar, tekrar, tekrar ve tekrar bir tehlikenin içine sokacaktır. Bu işin doğası
böyledir.”
Harry durakladı ve James onun sessizce güldüğünü duydu. “Nasıl hissettiğini
biliyorum. Omuzlarımdaki yükü ve hissettiğim korkuyu hatırlıyorum. Büyük savaşı
kazanıp kötülüğü yok edecek ve dünyayı sonsuz barışa götürecek kişi olduğuma
inanılmıştı. Ama James, böyle bir durumda bile yaptığım şeyler benim görevlerim
değildi. Bu herkesin savaşı, herkesin çekmesi katlanması gereken bir çileydi. Benden
daha çok acı çekenler bile vardı. Dünyayı kurtarmak tek bir kişinin yapabileceği bir
şey değildir. Hele ki Đhtiyaç Odasını bile açamayan bir çocuğun işi hiç değildir.”
James ranzanın aşağısında babasının doğrulduğunu duydu. Yataktan çıkıp
James’e bakmak için ayağa kalkmıştı. James karanlıkta babasının ifadesini
algılayamıyordu ama anlaması için görmesi gerekmiyordu. Babası her zaman ki
çarpık gülümsemesiyle gülüyordu. Tabii ki her şeyi anlamıştı. James’in babası Harry
Potter’dı.
“Ne düşünüyorsun evlat?”
olumyadigarlari.org -112- olumyadigarlari.org
James derin bir nefes aldı. Gördüğü ve duyduğu her şeyi babasına anlatmak
istiyordu. Davetsiz misafir Muggle, Cedric Diggory’nin hayaleti ve
Austramaddux’un sırrı hakkında birçok şey söyleyebilirdi ona. Ve en önemlisi
Merlin’in Mugglelarla savaşı başlatmak için geri dönüşünü açıklayabilirdi. Fakat
sonunda vazgeçti. Babasına sadece gülümsedi.
“Biliyorum baba. Benim için endişelenme. Eğer dünyayı tek başıma kurtarmak
istersen annemle sana bir not gönderirim, tamam mı?”
Harry sırıttı ve pek tatmin olmamış şekilde başını salladı. Konunun üzerine
gitmenin faydalı olmayacağını biliyordu. Ranzanın aşağı katına zıplayarak döndü.
Beş dakika sonra James’in sesi karanlıkta duyuldu. “Baba, Görünmezlik
Pelerini bu dönem okulda kullanmam için hiç şansım var mı?”
“Pek sanmıyorum, oğlum, pek sanmıyorum,” dedi Harry uykulu bir sesle.
James onun yatağında döndüğünü duydu. Birkaç dakika sonra ikisi de uykuya daldı.
Ertesi sabah James ve Harry Potter Büyük Salona girdiklerinde, James oda
değişikliğine olan tepkiyi hemen hissetti. Büyücü halkının babasıyla geçirdiği her
zaman böyle tepki vermesine alışkındı ama bu seferki farklıydı. Sadece dönüp
bakmaktan çok bir şeyleri görmek için bakıyor gibiydiler. Sonra fısıltılar başlıyordu.
Đnsanların Harry ve James yanlarından geçtikten sonra gizlice bakmaları çok ilginçti.
James sinirlendiğini hissetti. Bu insanlar kimdi? Hepsi zamanında Sağ Kalan Çocuk
Harry Potter’ı desteklemiş, o Voldemortla savaşırken onun tarafını tutmuş ve Baş
Seherbaz olduğunda yine onun arkasında olmuş iyi büyücü ve cadıların
çocuklarıydı. Şimdi birkaç dedikoducu birkaç söylenti ortaya attı diye ona doğrudan
bakmaya çekiniyorlardı.
James böyle düşünmesine rağmen yanıldığını gördü. Harry ve James
Gryffindor masasının sonuna oturduklarında (James öğretmenler masasına
oturmamak için babasını oraya oturmaya zorlamıştı) birkaç kişi samimi bir şekilde
gülümseyip onlara selam verdi. Ted Harry’i görünce bir çığlık koparıp masa
boyunca koştu. Harry’nin elini yumruklamayla karışık şekilde sıktı ve ona sarıldı.
Sonra Harry’i biraz fazla sarstığını fark edip utandı.
Harry gülerek Ted’in sırtına bir şaplak vurdu. “Böyle zamanlardan birinde
kendini bana öldürteceksin.”
olumyadigarlari.org -113- olumyadigarlari.org
“Millet, bu benim vaftiz babam,” dedi Ted Harry’i koca salonla tanıştırmak
ister gibi. “Noah’la tanıştın mı? O da Petra ve ben gibi bir Gremlin”
Harry Noah’ın elini sıktı. “Sanırım geçen yıl Quidditch şampiyonasında
karşılaşmıştık, değil mi?”
“Evet,” dedi Noah. “O Ted’in karşı takıma son sayıyı attığı maçtı. Nasıl
unutabilirim?”
“Teknik olarak o bir asistti,” dedi Ted fazla resmî bir şekilde. “Onların gole
giden Kovalayıcılarına biraz set çarptım, kazayla oldu tabii. Biraz baskı yapmak
istemiştim.”
“Bölmek istemezdim ama siz çocuklar James’le biraz kahvaltı yapmamıza izin
verir misiniz?” dedi Harry.
“Elbette,” dedi Ted asil bir havada. “Ve eğer buradaki hoşnutsuz insanlar size
sorun yaratırsa bana bildirin. Bu akşam Quidditch var ve nefretimiz hat safhada.”
Odaya gaddar bakışlar attı, pis pis güldü ve gitti.
“Ona bu iş için fazla yorulmamasını söylerdim ama bu onun eğlencesini
elinden almak gibi bir şey olurdu değil mi?” dedi Harry Ted’in gidişini izleyerek.
James güldü. Đkiside mis gibi kokan yemeklerle tabaklarını doldurdular. Yemeğe
başlarlarken James, Ralph ve Zane’in girdiğini gördü ve çok mutlu oldu. Onlara
biraz fazla heyecanla el salladı.
“Hey, baba, arkadaşlarım burada, Zane ve Ralph,” dedi James onlar
karşılarına otururken. “Zane sarışın olan, iri olan da Ralph.”
“Tanıştığımıza memnun oldum, Zane, Ralph,” dedi Harry. “James ikiniz
hakkında da çok güzel şeyler söyledi.”
“Sizin hakkınızda okumuştum,” dedi Ralph Harry’e bakarak. “ Gerçekten
bütün o şeyleri yaptınız mı?”
Harry güldü. “Çok açık sözlü, değil mi?” dedi kaşlarını kaldırıp James’e
bakarken. “Temel noktalar muhtemelen doğrudur, evet. Fakat eğer yaşananları
görseydin daha az destansı olduğunu fark ederdin. Genelde arkadaşlarım ve ben
kendimizi öldürülmekten ya da lanetlenmekten kurtarmaya çalışıyorduk.”
Zane karakteriyle uyuşmayan bir şekilde sessizdi. “Hey, sorun nedir?”dedi
James ona bakarak. “En büyük idolün Muhteşem Harry Potter karşısında biraz fazla
sakin davranmıyor musun?”
olumyadigarlari.org -114- olumyadigarlari.org
Zane yüzünü ekşitti ve çantasından Gelecek Postası’nı çıkardı. “Tüm bu
yaygara,” dedi gazeteyi masanın üstünde açarken. “er ya da geç göreceksin nasılsa.”
James daha yakından baktı. ‘Hogwarts Anti-Seherbaz Gösterisi Uluslararası
Zirve’ye Gölge Düşürdü’ başlığını okudu. Altında daha küçük bir yazıyla ‘Büyücü
Toplumu Seherbaz Politikalarının Gözden Geçirilmesini Đsterken Potter Okul
Genelindeki Protestoyu Ziyaret Etti.’ James yanaklarının sinirle kırmızılaştığını
hissetti. O bir tepki veremeden babası elini omzuna koymuştu.
“Hmm,” dedi Harry hafifçe. “Tam bir Rita Skeeter yazısı.”
Zane kaşlarını kaldırıp Harry’e baktı, sonra tekrar gazeteye baktı. “Sadece
başlığı okuyarak kimin yazdığını anladınız mı?”
“Hayır,” Harry güldü, gazeteyi katlarken tostundan büyük bir ısırık aldı.
“Đsmi en alt satırda yazıyor. Ama yine de bu tam onun tarzında bir yazı. Ama hiçbir
önemi yok. Bir hafta içinde tüm dünya onu unutmuş olur.”
James kaşlarını çatmış ilk paragrafı okuyordu. “Tüm okulun orda bağırıp
protesto ettiğini söylemiş. Bu tamamıyla saçmalık! Patlar Uçlu Kelekeri öpeyim ki
100 kişiden fazla değildiler. Ayrıca çoğu ne olduğuna bakmak için oradaydı! Slogan
atanlar 20-30 kişiydi!”
Harry iç çekti. “Bu sadece bir hikâye, James. Gerçeği yansıtmak için değil
gazeteyi sattırmak için yazılmış.”
“Fakat böyle şeyler söylemelerine nasıl izin verirsin? Bu çok tehlikeli! Profesör
Franklyn—“
Harry ona daha ileri gitmesini engelleyen bir bakış attı. Birkaç saniye sonra
Harry’nin ifadesi yumuşadı. “Bu konuyu önemsediğini biliyorum James, bu yüzden
seni suçlamayacağım. Fakat bu tarz olayları halletmenin bazı yolları vardır ama
bunlardan biri asla Rita Skeeter gibi insanlarla tartışmak olamaz. “
“McGonagall gibi konuştun,” dedi James gözlerini düşürüp bir sosisi ısırırken.
“Öyle de olmalıyım zaten,” diye cevap verdi Harry hemen. “Beni o yetiştirdi.
Ayrıca Müdire McGonagall demek istedin sanırım.”
James bir süre asık bir suratla tabağıyla oynadı. Sonra daha fazla
yiyemeyeceğine karar vererek gazeteyi çıkardı.
“Sezonun ilk Quidditch’i bu akşam demek. Öyle mi?” diye sordu Harry üçüne
birden.
olumyadigarlari.org -115- olumyadigarlari.org
“Ravenclaw ve Gryffindor!” diye duyurdu Zane. “Benim ilk maçım!
Sabırsızlanıyorum doğrusu.”
James babasının Zane’e güldüğünü gördü. “Ravenclaw takımına girdin
demek. Bu harika! Eğer işlerimi bitirebilirsem maça gelirim. Seni havada görmek
isterim. Hangi pozisyonda oynuyorsun?”
“Vurucu,” dedi Zane kaşığıyla hayali bir Bludger’a vurarak.
“O çok iyidir Mr. Potter,” dedi Ralph ciddi bir şekilde. “Đlk uçtuğu anı
görmüştüm. Sahanın ortasına bir krater açacak kadar hızla çarpmak üzereyken son
dakikada pike yapıp tekrar yükseldi.”
“Bu ciddi kontrol gerektirir,” dedi Harry Zane’i incelerken. “Uçuş dersleri mi
alıyordun?”
“Hiç almamış!” diye haykırdı Ralph, Zane’in halkla ilişkiler temsilcisi gibi.
“Asıl muhteşem olan da bu değil mi?”
James kızgın bir şekilde Ralph’in gözlerini yakalayıp bu konuyu kapatmasını
sağlamaya çalıştı ama çok geç kalmıştı.
“Muhtemelen bunu fark etmemiştir,” dedi Ralph, “ama eğer kontrolden
çıkmış roket gibi yükselen James’in arkasından gitmeseydi…” Ralph masanın
üstünde James’in ilk uçuşunun ve James’in yüz ifadesinin taklidini yaptı.
“Ama siz Gryffindor’u destekliyor olacaksınız tabii ki!” diye böldü Zane
Ralph’i omzundan tutup oturağına geri döndürerek.
Harry tostunu çiğnerken onlara şaşkın gözlerle bakıyordu. “Iıı, şey, evet. Tabii
ki” dedi hâlâ onlara bakarak.
“Evet, bu mükemmel, bunu kesinlikle anlıyorum,” dedi Zane, ne yapacağını
şaşırmış hâlde oturan Ralph’e kaş göz işaretleri yapıyordu. “Okulunuza ve binanıza
gerekten çok sadıksınız. Ooo. Saat kaç olmuş. Hadi Ralphinatör. Sınıflarımıza
gitmeliyiz.”
“Ama benim bir saat boşluğum var,” diye karşı çıktı Ralph. “Ayrıca henüz
kahvaltımı yapmadım.”
olumyadigarlari.org -116- olumyadigarlari.org
“Gidelim dedim seni kalın kafalı!” Zane masanın dışında durdu ve Ralph’i
dirseklerinden tutup çekti. Ralph’i yerinden pek oynatamadı ama Ralph kendini
çekiştirmesine izin verdi.
“Ne?” dedi Ralph yüksek sesle, Zane’in manalı bakışlarından bir anlam
çıkarmaya çalışıyordu. “Ne yaptım ki? Söylemem gereken bir şey mi—“ Durdu.
Bozum olmuş bir şekilde James’e döndü. “Of. Aah,” diye sızlandı Zane onu kapıya
sürüklerken. Tam köşeyi dönerlerken James Ralph’in “Ben koca bir aptalım, değil
mi?” dediğini duydu.
James iç geçirdi. “Şey, evet. Ben Quidditch’te berbattım. Üzgünüm.”
Harry oğlunu inceledi. “Çok kötüydü, öyle mi?”
James başını salladı. “Biliyorum,” dedi. “Bu önemli bir şey değil. Bu sadece
Quidditch. Her zaman gelecek sene şansı vardır. Sen oynuyordun diye ben de
oynamak zorunda değilim. Hepsini biliyorum söylemene gerek yok.”
Harry, James’e bakmaya devam etti. Düşünüyor gibiydi. Sonunda balkabağı
suyundan içti. “Evet, ben de tam bunları söyleyecektim. Görünüşe göre beni işimi
benim yerime hallettin.”
James babasına baktı. Harry bardağından uzun bir yudumu yavaşça içti.
Gülüşünü bardakla saklamak istiyor gibiydi. James gülmemeye çalıştı. Bu ciddi bir
konu dedi kendi kendine. Bu komik bir şey değil. Bu Quidditch. O böyle düşünürken
dikkati iyice dağıldı. Güldü ve bunu eliyle saklamaya çalışarak daha da çok belli etti.
Harry bardağını bıraktı ve James’in saçlarını karıştırdı. “Bu konu hakkında
çok kaygılandın değil mi James?”
James’in gülüşü burkuldu. Yutkundu. “Evet baba. Tabii ki kaygılandım.
Demek istediğim, bu Quidditch, senin ve büyükbabamın sporu. Ben James
Potter’ım. Süpürgeyi mükemmel kullanmam bekleniyordu, kendime ve diğer
herkese tehlike yaratmam değil.”
Harry bardağını masaya koydu ve James’e yaklaşıp gözlerinin içine baktı. “Ve
sen süpürgeyi hâlâ mükemmel kullanabilirsin James. Merlin’in sakalı! Bu senin
okuldaki ilk haftan ve sen daha ilk uçuş dersini bile almadın evlat. Benim
zamanımda ders almadan süpürgenin yanına yaklaşamazdın. Bina takımı
seçmelerinden bahsedilmezdi bile.”
“Ama sen deneseydin,” diye böldü James, “muhtemelen harika uçardın.”
olumyadigarlari.org -117- olumyadigarlari.org
“Sorun bu değil oğlum. Kimin oğlu olduğuna dair söylenenlere gereğinden
çok kulak asıyorsun ve daha iyi olmak için kendine bir şans bile vermiyorsun. Daha
başlamadan bitiriyorsun her şeyi. Bunu göremiyor musun? Hiç kimse bir efsaneyle
boy ölçüşemez. Bazen ben bile olduğumu söyledikleri kadar mükemmel biri olmayı
istiyorum. Her gün aynaya baktığımda şu Ünlü Harry Potter’a benzetmeye
çalışıyorum kendimi. Ama aslında ben sadece senin baban, annenin kocası ve
elinden geldiğince iyi bir Seherbaz olmaya çalışan bir adamım. Kendini Harry
Potter’ın oğlu olarak düşünmeyi bırakmalısın…” Harry, James kendisini ilk defa bu
kadar dikkatli dinlediğini görünce durakladı. Tekrar gülümsedi. “Bırak ta ben
kendimi James Potter’ın babası olarak göreyim. Çünkü hayatım boyunca en çok
gurur duyduğum şey senin, Albus’un ve Lily’nin babası olmak. Tamam mı?”
James tekrar gülümsedi. Kendini göremiyordu ama sanki babasının o çarpık
gülümsemesiydi kendi yüzündeki. “Peki baba. Bunu deneyeceğim, her ne kadar zor
olsa da.”
Harry anlayışlı bir şekilde başını salladı. Bir süre sonra tekrar konuştu. “Ne
söyleyeceğim hep önceden kestirilebiliyor değil mi?”
James bilmiş bilmiş sırıttı. “Elbette baba. Hem annemin hem de senin neler
söyleyebileceğin çok kolay tahmin edilebilir. ‘Dışarıya bu kılıkla çıkmayacaksın,
değil mi?’” Harry James’in Ginny taklidine kahkahalarla güldü. James devam etti.
“’Burası çok soğuk oldu, çabuk bir süveter giy! Büyükannenin yanında böyle şeyler
söyleme! Bahçe cinleriyle oynamayı kesin, yoksa başparmaklarınız yeşerir!’”
Birbirlerine hoşça kal deyip Quidditch maçında buluşmak üzere ayrılırlarken
Harry hâlâ gözünden yaşlar gelerek gülüyordu.
olumyadigarlari.org -118- olumyadigarlari.org

Benzer belgeler

olumyadigarlari.org -51- olumyadigarlari.org

olumyadigarlari.org -51- olumyadigarlari.org kapıyı daha da çok açtı ve içeri girdi. Uzun oda tozluydu. Kırılmış masa ve sandalyelerle karmakarışık olmuştu. Bu eşyalar muhtemelen tamir edilmek üzere buraya getirilmişti. Fakat uzun bir süredir...

Detaylı

olumyadigarlari.org -74- olumyadigarlari.org

olumyadigarlari.org -74- olumyadigarlari.org Delacroix…” elindeki kitabı yanındaki yığının üzerine attı ve gözlerini devirdi. “Önümüzdeki hafta sınavımız var.” Dedi Ted ağzının içinden. “Gerçek bir kehanet sınavı. Yakın dönemde gerçekleşecek ...

Detaylı

olumyadigarlari.org -23- olumyadigarlari.org

olumyadigarlari.org -23- olumyadigarlari.org ağızları açık bir şekilde hala bakıyorlardı. Ralph bakmadan saçında duran Bertie Bott'un Binbir Çeşit Şekerlemeleri’nden birini ağzına attı. Bir süre çiğnedikten sonra James’e baktı ve “tadı taco* ...

Detaylı