İndir

Transkript

İndir
’ dar kalalı insanlar
A
havsalalarının alm adığı^
|İ b w
her »ey»
*Wi
fena
İlil
jyıl : 1 _sayi:l|
•
aylık siyasi gazete
•
30
ONBIR M A Y IS VE
TARİHİ GERÇEKLER
Irk’en olduğu kadar, tarihi i- olay vuku buldu. 1917 "Martında
ie de bağımsız olan Kuzey Kaf­ ihtilâl patlak verdi, bunun ne­
kasya Milletinin mazisi, top­ ticesinde emperyalizmin en güç
lumun kaderini etkileyen m üs lü kanadı çürümüş ağaçlar gitesna günlerle doludur. Hiçbir oi kökünden yıkılarak tarihin
milletin egemenlik savaşı bu karanlıklarına ebeddiyen gö­
milletin ki kadar uzun ve yoru­ müldü.
cu olmamış, sonucu da onunki­
Hürriyet ve istiklâle susamış
si kadar hazin bitmemiştir.
Çerkeş Milleti büyük bir iman
Bu hal Kuzey KafkasyalIla­ .e inanla bu fırsattan istifade­
rın bir bakıma talihliliği, bir ba ye koyuldu. Mart ve Nisan ay­
kıma da talihsizliğidir.
larım Mayısta yapılacak kurul­
Talihidir, çünkü: Dünyanın tayın hazırlığı içinde sükunet­
en büyük emperyalist gücü ile le geçirdiler, bu kurultaya bü­
savaşma şerefine nail olmuş, tün Çerkeş Kabilelerinin mü­
pek çok mazlum milletin ileri messilleri davet edildi.
karakol görevini deruhte ede­
Kuzey Kafkasyanın tarihin­
rek, kendi ölüm ve yokluğu pa­ de ilk defa bu derece büyük ve
hasına onların yaşamasını sağ­ şumüllü bir kurultay teşekkül
lamış, insanlık adına bir mille­ ediyordu .Müzakereler Vladitin 3'apabileceği en büyük fe­ kafkas’ta bulunan bir tiyatro
dakârlığı yaparak diğer millet­ salonunda başladı. Milli kurtu­
lerin bir nevi mesihi olmuştur. luşun heyecanı delegelerin yüz­
Talihsizdir, zira: uğrunda lerinden okunuyor, hatta ağla,.hpv\ г
;
r3mapo.it»
görürler
m
^
,,,.ı
oo
щ
İS M A İL B E R K U K
nabilmesi için dıştan samimi bir j
yardıma muhtaçtı. Bunu
da I
tarih boyunca kader birliği et- i
tiği Türk’lerden beklemiş bu
maksatla Merkezi
Komite |
Türk’lerle temasa geçmek ü- j
zere Abdülmecit Çermoy, Meh- i
met Kadı ve Haydar Bammat’ı
Kafkas Milletlerinin mümessil­
lerinin müzakere halinde
bu­
lunduğu Trabzon’a gönderraşti.
Türkiye ile yapılan temaslar­
dan sonra 11 Mayıs 1918 tari­
hinde Andi de toplanan 1500 1
kadar Millet Temsilcisinin ka­
ran ile Cumhuriyet ilân edildi. !
Müteakiben bir heyet Kuzey i
Kafkasya'nın resmî mümessili
sıfatı ile müzakerelerde bulun­
mak üzere İstanbul’a gönderil­
di. Bu heyet Osmanlı İmpara­
torluğu hükümetiyle bir dost­
luk ve yardımlaşma antlaşması
imzaladı, fakat bu yardım
yv-''■
ğı ve hayat bahşettiği diğer mrT tlı. Btfylece 1917 yılı sonu ve
letler onu anlayacak kabiliyet • 1918 yılı başlangıcı olan zaVe insanlık anlayışını gösterme man heyecan içinde geçti, Bu
mişler, sonunda yalnız kalarak defa da Kuzey Kafkasya’yı iki
en mukaddes varlığı olan vatan, tehlike sarmıştı. Zahiren
zıt
hürriyet ve istiklâlini kaybet­ görünen bu iki tehlikenin temiş yaşattığı milletlerden ya­ meldc müttefik olduklarını göşama hakkı isteyecek kadar se­ remiyen Çerkesler kendi milli
fil ve perişan olmuştur. Her meselelerinin çözümünü -bu ay­
halükârda milli kurtuluş günü­ rı cephelerde bulunmakta ara­
nü Büyük bir sabır ve inatla mışlar, böylece kendileri de bil
bekliyen Çerkeş Milletine, yıl­ meyerek iki kutba ayrılmış ve
larca uğrunda savaştığı ideal- maalesef büyük bir gaflete düş
ler, için tarihi bir fırsat doğ­ müşlerdir. Ne yazık ki Kuzey
muştu- Bu, tüm KafkasyalIların Kafkasya tarihi bu yönden bti
emret zincirini parçalamak i- yük hatalarla doludur. Bu ve
çixh sabırsızlıkla beklediği bü­ benzeri nedenlerle durum ağır­
yük gündü. Nihayet beklenen laşmış oldu. Çerkesya, tutu­
ÇIKARKEN
İnsanlığın gözleri önünde 300 yıl oynanan bir dram sonucu
1864 yılının getirdiği meş’um “göç felâketi” İle anavatanlarını
terk mecburiyetinde kalan bir millet, büyük göçten günümüze ka­
dar süren yüz küsur sene içinde; anavatanda müstevlilerin siya­
si entrikaları, muhacerette gurbet acıları, dünyada bitmez tüken­
mez türlü karılılıklar gibi nedenlerle maalesef bugün için lâyık
oldukları tarihi şerefe:
"KENDİ TOPRAKLARINDA KENDİ KENDİNİ İDARE EDEN BA­
ĞIMSIZ DEVLET” idealine ulaşamamışlardır.
Aleyhteki şartların katılığı ve korkunçluğuna rağmen bugün
var olan bu milletin kendini kültürüyle, geçmişiyle tanımasına,
kaybettiği hakları isteyebileceği güce ulaşmasına ve tek Ыг fer­
di kalıncaya kadar yaşayacak olan idealine kavuşmasına büyük­
lerinin ve aydınlarının yardımcı olması gerektiğine inanıyoruz.
Kamçı, yayın hayatına atılırken, mazinin ders alınacak olay­
larını genç zihinlere aktarmak, var olan kültürünü geniş kitlelere
yaymak, kendini ve sorunlarını kamu oyuna tanıtmak görevlerini
yaparak sütunlarının fikir sahipleri Ue toplum arasında bir köprü
olacağına inanmaktadır.
Millî örf ve âdetlerinin önderliğiyle yayın hayatına devam
edecek olan Kamçı'nın vazifesini tam yapabilmesi, tenkitleriniz,
uyarmalarınız ve yayınlara katılmanıza bağlıdır.
Sizierden gördüğü alâkaya göre, sizin için yaşayacaktır.
' Cumhurıyettorv^ -çtdan
ra seçilen bu kurul
I __
yasayı hazırlamaya memur e*............. bugün perakende ve perişan görülen bu millet,
dildi. Buna göre iki meclis ouayat, hadise ve cereyanlarının gelişi güzel sürüklediği
ve tarih sahnesine atıverdi#! bir insan topluluğu değildir.
lacaktı, devlet başkam aynı za
Bilâkis bu millet, kökleri mazinin çok, pek çok derinlik
manda başbakandı. Kuzey Kaf­
derinden gelen ve o mazide geniş sahalara yayılmış, bu
kasya Anayasasının ana hatla­
sahalarda bugünkü medeniyete temel olacak eserler kur.
rı söylece tesbit edilmişti:
muş ve bırakmış olan bir beşer zümresinin bakiyesidir.
1 — Kuzey KafkasyalIlar si­
Böyle bir bakiyeyi, hürmete lâyık olduğu kadar tetkik
edilmeye ve bilinmeye değer h ir vatlık olarak kabul et­
yasi /bir birlik teşkil ;
mek lâzımdır.
ederler.
Tarihi mevkii bu mahiyette olan Kafkasya’nın bu müh­
2 —■Bu birlik içinde her ka- J
mel vaziyeti karşısında ilim namına yabancıların tenkit*
bile tam bir muhtari- i
eri caiz görülürse, m illi vicdan ve vatani vecibeler namı­
yete sahip olacaktır.
na Kafkaslılarm muaheze edilmeleri icap eder.»
3 Щ Birliğin iki teşrii mec­
lisi bulunacaktır. Bi­
ölümünün 16. yılında büyük kimdir? sorusuna en güzel ör­
rincisi 1/30 ООО nisbe- bir vatanperverin kaybının ü- nek olan büyüğümüzün hatı­
tinde seçilmiş Mebuslar züntüsüyle hizmetlerini yad e- rası önünde hürmetle eğilir, ta­
Meclisi, diğeri Kabilele­ diyoruz. îçinde yaşadığı cemi­ şıdığı bayrağı daha sanraki nerin seçeceği ikişer aza- j yete ve milletine faydalı insan
(Devamı 5. Sayfada)
dan mürekkep Ayân 1
götürmüş, geride sadece vata­ General Mikail hükümeti kur­
Meclisi.
nını
son derece seven ve fakat maya memur edildi. Bu sırada
4 — Her iki meclis kendi a~
günün
değişen şartlarım kav­ muharebeler bütün şiddetiyle
rasmda bir icra heyeti
devam ediyor, Kuzey Kafkas­
heyet te ke.ıdi arasın­ ramaktan yoksun bir avuç in­
yalIlar bir kül olarak akıllara
dan bir reis seçer. Bu san bırakmıştı.
durgunluk veren tarihin kaydet
reis aynı zamanda bü­
Günün şartlarına ve milli me mediği kahramanlık numunele­
tün birlik teşkilâtının suliyetin ağırlığına fazla
ta­ ri veriyorlardı. Kadın, kız, ço­
başkamdir. >
hammül edemeyen Abüdülme- luk çocuk yedisinden yetmişine
5 — Devletin Anayasasının cit Çermoy hükümeti istifa et­
kadar canını dişine takmış var
muhafaza ve idamesi ti. Yerine Pşimaho Kosok hü­
gücüyle düşmana saldırıyordu.
meclisler tarafından ya kümeti kuruldu. Bu hükümet,
Neticede 20 ООО şehit verdiler.
pılan kanunların icra siyasi ve askeri olmak üzere iBunun 1000 kadan kadındı, Çer
kuvvetinin ve her kabi­ kİ cephede faaliyet gösterdi.
kes kadım erkeği ile omuz omu
leye ait idari ve kazai Bütün imkânlar kullanılarak
za savaşarak vatanları uğruna
işlerin Anayasaya uy­ tekraı milletçe mücadeleye baş
hayatlarım hiç tereddütsüz fe­
gun olup olmadığını mu laııdı. Ama iki ateş arasında
da etmişlerdi.
rakebe etmek üzere bir bunca savaşlar vermiş yokluk
Artık mukavemet etmenin
Yüksek Divan teşkil e- ve yorgunluk içinde bulunan bu
faydasızlığını gören yetkililer
dilmiştir.
millet ne kadar dayanabilirdi? daha uygun şartların doğması­
Başkanlığa Abdülmecit Çer­
Hiçbir yerden yardım ala­ nı beklemek üzere hükümeti ta
moy getirildi. Bundan
böyle mayan ve türlü vaatlerle oyala til ettiler. Üç asır istiklâl ve
Kuzey Kafkasyanın hıukıaddera nan bu kahraman millet yine de hürriyet savaşı veren bu uğur*
tı onun Ve riyasetindeki komi­ imanından bir şey kaybetme­ da nesiller feda eden Kuzey
ibret
tenin elindeydi. Fakat bitmek den davasında direndi. İki yüz­ KafkasyalIların tarihi
tükenmek bilmeyen harpl er Ku­ lü politikanın kurbanı oldu fa­ tabloları ile doludur.
Ne hazindir ki insanlığın gö­
zey Kafkasya Milletine
sonu kat esiri olmadı.
12 Haziran 1919 tarihinde zü önünde işlenen bu cinayete
gelmez felâketler hazırlatmıştı.
^Milletin iradesini temsil» kade­ Pşimaho Kosok hükümeti istifa kimse mani olmamış hatta bu­
rini tayin edecek kadroyu eilip etmek zorunda kaldı» yerine na teşebbüs dahi edilmemiştir.
Haziran 1970
kamçı
Haberler
A N KARA K U ZEY KA FKASYA
KÜLTÜR DERNEĞİN DEN
HABERLER
FOUKLÖR EKİBİNİN ÜRDÜN ve
S U RİYE GEZİSİ
Ürdün ve Surye*deki H ayır Ce­
miyetlerinin daveti üzerine Anka­
ra Kuzey Kafkasya K ü ltü r Derne­
ği Folklor Ekibi, 3 idareci ve ekip
hocalarının nezaretinde 35 kişilik
bir kafile halinde 18-26 Nisan tarih
terinde b ir gezi yapmışlardır.
Gezi ile ilg ili dernek bildirisine
göre; 18 Nisan Cumartesi güıiü Öğ
leden sonra A nkara’dan
hareket­
le, ertesi gün saat 13 te Ş am ’a gi­
rilmiş, oradaki Cemiyet binasında
b ir tanışm a toplantısı yapıldıktan
sonra yola devam edilerek akşam
saat 21.30 da A m m an’a varılmıştır.
20, 21, 22 ve 23 Nisan tarihlerinde
A m m an ’da Cemiyet Merkezi, Üniversite, A m m an’a 10 km .mesafe
je k i Vadisine K öyü ziyaret edilmiş
televizyon stüdyosunda
ekip
oyunları televizyona alınm ış,
bü­
yük ve m odem bir salonda Kafkas
O yu n ların ı göstermek amacıyla iki gece verilmiş, oyunlar seyirci­
lerin b üyük takdirlerini toplamış­
tır.
M uhtelif konuşmacıların
deği­
şik konulardaki temenni ve dilek­
lerini ortaya koydukları genel kut
rulda K em al Cankat, K âzım Berzeg, M ahm ut Atalay, Orhan Şocen,
Ersin Aşan, Rauf Bozkurt ve Sururi Ogün'den müteşekkil liste b u
seneki İdare Heyetine seçilmişler­
dir.
Seçim sonrası yapılan ilk idare
heyeti toplantısında vazife taksi­
m i yapılm ış
Başkanlığa
K em al
Cankat, II. Başkanlığa K âzım Berzeg, Sekreterliğe O rhan
Şocen,
Muhasipliğe R auf Bozkurt, Vezne­
darlığa Ersin Aşan, Üyeliklere de
M ahm ut Atalay ve Sururi ö ğ ü n ge
tirilm işler ve 1970 yılı çalışma program ının tesbiti konularında ça.
lışmalara başlamışlardır.
Yeni İdare Heyetine başarılar di
leriz.
İSTAN BU LD AKİ TÜ RK İYE
K A FK A S K Ü L T Ü R VE
Y A R D IM L A Ş M A
D ERN E Ğ İN D EN
HA B ER LER
11 M A Y IS ’I A N M A T ÖREN İ
-‘W
-
"Siyaseti sahtekârlık sayan düşüncenin, her zaman kurban
olan masum İnsanların ruhlarına İthaf olunur."
Bir tarafta dünya meselelerini halletmişliğin azameti ile
hürriyet - özgürlük mefhumlarını tekeline alan sözde büyük
devletler...
Diğer tarafta bu mefhumlar için seve seve canım veren, <
esir olmamak için ölümü kurtuluş sayan, sözde büyüklere ka-ı
derini teslim etmiş bir avuç kahraman ve... Büyüklüklerini kii-|
çülten davranışlarıyla çoluk - çocuk, kadın - erkek, genç ih­
tiyar 7000 insanı bir çırpıda can düşmanlarına teslim eden
sahte hürriyet şampiyonları...... Ve onların yarattığı facia
DRAV.........
Toplantıda İlk konuşmayı yapan
Öm er Büyüka
belirten konuşmasından sonra söz
alan Sayın Dr. Vasfi Güsar Kuzey
Kafkasyanın etnolojisi hakkında
kısa bilgi vermiştir.
Daha sonra okunan kahraman­
lık şiirleri ve oynanan m illi oyun­
larla toplantıya son verilmiştir.
K U Z E Y K A F K A S Y A ’DA DEPREM
14 Mayıs 1970 günü Kuzey K a f­
kasya’n ın doğusundaki
Dağıstan
bölgesinde!. Merkez âissü Mahaçkale’nin 36 km. Kuzey Batısına d ü ­
şen, Richter. ölçeğine göre 6,6 de­
rece şiddette bir deprem olm uş­
Buynak, GUmbet, Kazbek ve Kızılyurt -gibi şehirlerde acil tedbir­
ler a lınd ığın ı bildiren Tass A jan­
sı can к а у Ц hakkında Kesin bilgi
vermemiştir. ‘
ratla karşılanm ıştır.
Bildiri de ayrıca A m m an
Şam 'daki Büyük E lçilik le rin
Bir Dramın
Ardından
tur.
Dönüşte, 24 ve 25 Nisan tarihle­
rinde Şam ’da ik i gece yapılm ış, b u
geceler de büyük ilg i ve tezahü­
ve
gös­
X
-----oOo----
terdiği yakınlık ve alâkaya teşek­
Yıl 1945 dünyayı bezdiren bir savaşın son demleri... II.
Dünya Savaşının getirdiği acıları silebilmek için Mayıs
güneşinin getirdiği ümitler... Avusturyanm Lienz şehri
civarında Oberdrauburg ve harbin mukadder kuruluşlarından
8000 kişiyi barındıran bir mülteci kampı...
Yıl yine 1945, Mayıs ayının 28’i ve Yalta Anlaşmasının
yanılan hükümleri, bunların yerine getirilmesini talep eden
Sovyet Temsilcileri...
«Halk Düşmanı» ilân edilen gerçek vatanseverleri geri
isteyen bir emirname ve bir general: «Hepiniz gönüllü olarak
dönmek mecburiyetindesiniz, karşı koyan herkes derhal oldu
ğu yerde kurşuna dizilecektir.»...
Arkasından kan... ateş... ölüm... ve devamı Drav sula­
rında oynanan acı bir dram. Geride kalan ise «Burada 28 Ma
yıs 1945 de 7000 Kuzey KafkasyalI Kadın ve çocuklarıyla
birlikte Sovyet makamlarına teslim edildiler. Ve onlar. îs
Ilâmiyete olan bağlılıklarıyla Kafkasyanın istiklâli için ideal
Jlerine kurban gittiler, «diyen bir anıt... Ruhlarda sönmeyen
•bir ızdırap»...
ı
Ruhları şad olsun........ .
k ü r edilmekte, yaz aylarında A m ­
man ve Şam ’dan b ir m isafir
K O N FERA N S
31 Mayıs 1970 Pazar günü, Sayın
A vukat Hakkı Kurm el tarafından,
Türkiye Kafkas K ü ltü r ve Y ardım
gru­
bunun Türkiye’ye geleceği bildiril-
ektedir]
S
— I‘
-OÖO-
D r. Vasfi Güsar
1 ANKARA KUZEY KAFKASYA
K Ü L T Ü R D E R N E Ğ İ’NİN
GENEL
Toplantıda Kafkasya H akkında
• genel konuşm a yapan
KURUL
T O P LA N T IS I
Y A P IL D I
A nkara Kuzey Kafkasya
K ü ltür
D erneğinin y ıllık normal
K u ru l Toplantısı 17.5.1970
Genel
g ünü
saat 10 da Bahçelievler Akalın D iu
-gün Salonunda kalabalık bir üye
1||||ш huzurundu yapılmıştır.
Kuzey Kafkasya’n ın
is tiklâlin i
ilân e ttiği 11 Mayıs 1918 günü m u­
hacerette bulunan Soydaşlarımız­
ca her sene kutlanm ası gereken m il
li ve ta rih î bir gündür.
Bu önem li olay m 52. y ıld önüm ü­
nü anmak maksadıyla Türkiye K af­
kas K ü ltü r ve Yardım laşm a Dern cği’nin Üsküdar’daki
salonunda,
10 Mayıs Pazar günü saat 14.30 da
b ir anm a töreni yapılm ıştır.
Hürriyet şehitleri için
yapılan
bir dakikalık saygı duruşuyla baş­
layan törende Sayın Ö m er Beygua’
n m g ünün mana ve ehemmiyetini
11 Mayıs Anm a Törenini İzleyen
Hemşehrilerden bir gurup
м Ш М рм ю ввввввввававвввававввввввввавававв!■ ввавававввваш вавававввввааа авввввавввввввввв
'- ■ “
Organize' ettiği konferanslar serisi­
n in biri olan «G ünüm üzün sosyal
şartları içinde gençlerim izin me­
seleleri» konulu bir konferans ve­
rilm iştir.
Seçkin davetli grubunun
hazır
b ulun d uğ u konferans bazı suallere
cevap olması bakım ından faydalı
geçmiştir.
K IR G E ZİSİ
17 M ayıs 1970 Pazar günü Der­
nek G ençlik K o lu tarafından bir
kır gezisi tertip edilmiş.
Şile ci
varında Yeşilvadi köyüne yedi oto
büslük kalabalık bir kafile halin
de giden hemşehriler eğlenceli ve
güzel bir tatil geçirmişlerdir.
■■■■^bbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbb
■aileden, fakat daha eski olan K urganların, gelişmiş tarih Jğt—
daraltıp etnoloji ve d ilb ilim i yönünden iyice açıklığa ka- S
öncesi medeniyetlerinin kalıntıları bulunm az mı? A ynca
vuşturulmuş g rupların tetkikiyle işe başlamak gerekir, j
9
bu medeniyetin Süm er ve H itit medeniyetleriyle benzerBu üniteler içinde Çerkeş G rupu kendisini en iyi ко- ■
в
lıklr arzettiğini hatırlatm aya lüzum varmı? öze llikle K u ­
ruyabilmiş olan bir birim dir, aynı zamanda kaynakları en
zey Kafkasyanın Hititler üzerindeki etkisinin açıkça gö­
В
çok esrarı kapsayan gruplarrdan biridir. Şu helde konu­
В
rüld üğünü ve «M. Rosto vtzeff» e göre «bunun
tersinin
muz. metot m ülahazaları kadar dilin, geleneklerin ve biz­
gayri m üm kün olduğunu» hatırlatm ak gerekiyormu? B u
zat halkın tanınm asının sağlayacağı kolaylıklar da gözöbilgini Türkistan, Elam, Mezopotamya ve Mısır gibi orinünde tutularak seçilmiş oluyor.
yantal merkezlerde zaten bilinen Bakır Devri Medeniyeti­
İlk bakışta, tanınan hiçbir milletle en ufak dil aşi­
ne Kuzey Kafkasyanın da eklendiği neticesine götüren
nalığı olmayan ve geçmişinden hiçbir yazılı belge bulun­
önem li olaydır. Bu bölgede bulunan en iyi kalıntıların in­
durmayan bir m illet olursa, «menşe» konusunu göz önün,
celenmesi, gelişmenin Kafkasya’ya dışarıdan gelmediği­ de tuftnayı istemek ne biçim bir iddiadır. Bununla bereni, bunu kanıtlayan materyallerin ithal malı olm adığım
ber şayet «menşeler» kelimesinden halkın mensup oldu­
ve bunların yaşlarının diğer gelişme merkezlerine para­
ğu, tarihsel bakımdan bilinen bir aile anlaşılırsa, o zaman
mesele biraz daha kolaylaşır. Elim izdeki incelemenin baş­
lel giden kalıntılardan hiç te genç olamıyacağını göster­
Ö N S Ö Z
lığını da bu yönden değerlendirmek gerçekten yerinde o
miştir. Yazarın, diğer b ir eserinde Çerkeslerin ataları olan
hır.
Meoto-Sindeslere malettiği bu medeniyet, bu halkın men.
Kafkasya, yalnız turistler ve şairler için değil, aynı
Bu şekilde ele alınsa bile sorun yine kolay değildir.
zamanda bilginler için de d ünyanın en ilgi' çekici bölge­ şelerinin incelenmesinden doğan neticeyi başlı başına doğ­
Zira çalışmayı tam manasıyla
tek yönlü olarak tarihsel
lerinden b hidir. Dağı ta rif eden «Fosil m illetlerinin mü*
rulamaktadır.
Ayrıca geçen asırda, Antropoloji ilm inin ilk araştır­ veya dilbilimsel, arkeolojik veya antropolojik açıdan ele al
za«l» deyim ini dünya Üzerinde Kafkasya kadar hiç bir şey
manın im kânsızlığını deneyler göstermiştir. Ancak bütün |
malarını, «Kafkas Irkı» diye adlandırdığı beyaz ırkı, tüm
jfcftrBİamamıştır
safiyetiyle yansıtan beyaz insan örneğinin bulunduğu tah­ bu şartları birleştirerek tutarlı sonuçlara varmak üm it I
Bunu bir tarih kanunu olarak niteliyen F. Lonovmant,
m in edilen Kafkasya Toprakları*na yönelttiğini de hatır­ edilebilir. Ve ancak şartların tatbiki aynı neticelere var­
dağ »ekinlerinin ovadakilere bakışla hürriyet hislerini ve
dığında bu neticeler geçerli olarak kaale alınabilir.
latmaya lüzum varımdır?
savaşçı karakterlerini daha sürekli ve deha dayanıklı ola­
Paleeetnoloji çalışmalarında yazılı metinler hareket j
Ya, dinler tarihçileri ve folklor etüdçülerl için dün­
rak koruduklarını ifade eder. Hatta öyle ki, fetihlerle son
noktası vazifesi görmelidirler: «Metinler ilm i antikite için,
yada zengin medeniyetlerin geçerek kolonilerini kurduğu
sığınaklarına kadar itilm iş olsa bile uysallaşır fakat aşla
hatta çok eski bir antikite için bile birinci derecede geboyunduruk altına girmezler. Şurası gerçektir ki, dünya­ gerçek m anada «medeniyet yatağı» Kafkasya'dan daha 1- lirler.»
S
nandırıcı
bilgileri,
gelenek
ve
göreneklerle
ilham
ları
han.
n ın çehresini birkaç defa değiştiren olaylara rağmen Kaf­
Daha
sonra
dilbilimi,
topoğrafya
ilm
i
ve
özel
isimler
■
gi memleket teslim edebilir
kas D ağlarında ve orm anlarda yerleşen halk dillerini fUti.
gelirler. Tarihsel incelemelerin en sağlam temelinin yal-1
Etnografya ve dilbilim i bakımından Kafkasya, Kafkas
k| yapılarını ve ulusal karakterlerini tüm safiyetiyle ko­
nızca dil olduğunu kabul eden teori «Bilgimizin sruirı, is- ■
Medeniyeti diğer medeniyet yuvalarından ayrı değilir, ay­
rumuşlardır. Başka yerlerde etnik özelliğini bu derece ко*
pat gücünün bittiği yerdir» der. Bu, etnoloji alanında mil- ■
rılmaz.
Demek
ki
beyaz
kısanın
tarihi
çin
bu
memleket
ruyabilen m illi b ir toplum zor bulunur. Etnoloji ve d ilb ili­
leti (Ethos tarif eden tek unsur dil ise ve az da olsa kay 5
m i bakım ından da Kafkasya, he r zaman üştün tutulan ö- b ütün görünüşüyle her zaman inceleme konusu olmaya
bulmuş dillerin izlerine sahip olunabilirse, bu teori ancak
lâyıktır. Bu incelemenin deha verimli ve isabetli olmaları
nem li b ir toprak olacaktır.
o zaman kabul edilebilecektir. Gerçekte, ekseriya sadece ■
konunun bölüm ler halinde ve bütün ayrıntılarıyla ele aArkeologlar ve antropologlar da şikâyetçi olmamalı­
birkaç kelimeyle, ancak gerçek veya tahmini, «substra» ka- ■
tınmasıyla ancak mümkündür. S ık sık «Kafkas Dilleri».
dırlar, zira önler için de geniş çelişme e lan lan
vardır.
hntılarıyla, yalnız etnik durumunun şüpheli olduğu bazı I
«Kafkas Irkları» denildiği işitilir, fakat Kafkas Dünyası
asırda 1500 dolmene
metinlerle (tıpkı Lennos Yazıları, Ezerofo Yüzüğü gibi) I
a Ö rne ğin Kuzey Kafkasyanın son
tüm üniteleriyle o kadar karmaşıktır kİ doğru bir sonuç
ve düny anın en zengin m agalitik kalıntılarına sahip o l­
ı ı
мпш| inceleme
iri s*»mn я&пвяш)
(Devamı Sayfa 7 de) I
için bu birim lerin
неntezinden
evvel
sahasını
пввввваввввввввавввввввавввввввввввввввввввввввваввввввввввввввввввввввв
duğu bilinm ez mi? Yine aynı bölge d e . J İ İ İ Z İ I L
i
çer keşler in
B p : menşei
Aytek NAM İTOK
l
ввввввввввввввваввввввввввввавввввввваввв 1
3
Haziran 1970
kamçı
EDEBİYAT
Bütün bunlar Çerkeş
Edebiya­
tının kaybolmaması için
yapılan
çalışmaların bir sonucu olarak or­
taya çıkmışlardır. Bütün bu deği­
şik alfabelere rağmen bugün kabul
etmek zorunda olduğum uz bir ger
çek vardır. Artık Çerkeş D ili ve
Edebiyatı yok olmaktan kurtulm uş
ve gelişmeye başlamıştır.
Bugün
Ana D ille yazının kullanılışı Kyrl
alfabesiyledir. Birkaç yönden ten­
k it edilebilmesine rağmen en ge­
niş uygulama alanı bulan
alfabe
den Kube Şaban 1952 ve 54’te yerda gerçektir.
ÇERKEŞ Alfabesi Üzerine
M illetlerin oluşagelmiş
kültür­
lerini yok olmaktan kurtaran şüp­
hesiz k i yazıdır. Halkın sözlü ede­
biyatının nesilden nesile
değer­
lerinden h iç bir bir şey
kaybet­
meksizin aktarılabilmesi ancak ya­
zıyla olur.
K uzey Kafkasya'da birçok üstün
meziyetlere ve ha lk edebiyatının,
zenginliğine rağmen yazı - alfabe
sorunu tam b ir neticeye kavuşturu­
lamamış. zaman zaman bir çok ev
rim ler geçirmiştir.
Çerkeş yazı d ilin i kısaca gözden
geçirirsek, b u konuda yapılan fa ­
aliyetlerin ik i bölüm le incelenmesi
gerektiğini görürüz. Birincisi Ana
vatanda yapılan çalışm alar, İkinci­
si ise muhaceretteki gayretlerdir.
B üyük bir medeniyetin yaratıcı­
sı ve sahibi olan Çerkeş M illetinin
ilk devirlerde Grek Alfabesini kuL
la n d ık la n bilinm ekle beraber,
araştır m aların yetersizliği
yüzün­
den he nüz elde bu hususu kanıtla­
yacak b ir belge bulunm am aktadır.
İlk yazılı belgeler ancak 7. yüz­
yılda kullanılm aya başlayan Arap
Alfabesinin
kalıntılarıd ır,
önce
dinj mekteplerde. Ç a rlık devrinde
ise Lise m uaddili okullarda
buı
alfabe kulla n ılm ıştır. Ayrıca
Lopantski, Marr,
Uslar
ekseriyeti
K y ril esaslı m u h te lif K afkas D il­
leri için alfabeler düzenlemişlerse
de e ğitim aracı olarak halka maIedilmemiştir.
Anavatanda yazı d ilinin geçir
dlği bu merhalelere paralel olarak
muhacerette de aynı konuda çe­
şitli faaliyetler devam etti'. İstan­
b u l’da Ahm et Ç avit Paşa
A rap
Harfleriyle hazırladığı
alfabesini
yayınlayarak M illî Edebiyattan der
lemeler yapmaya başladı. Bu alfaı
be ile ilk defa Qhaze adlı Çerkesce
bir gazete ve çeşitli dergiler,
k i­
taplar yayınlandı. 1908-20 yılları
arasındaki çalışm alar alfabe birli­
ği konusuna yönelmiş ve bu arada
Mustafa Bütbe «Abhazca ile Ç er­
keş Alfabesi» a d lı eserini yayınla­
mıştır. 1919 Y ılm d a L âtin esaslı
ve K yril harflerinin de katışım ıyla
yeni bir alfabe hazırlandı fakat o
devirde dünyanın karışık d urum u
nedeniyle tatbikat alanı bulanam a
dı .yine de eldeki im kânlarla «Şi
m ali Kafkasya Cemiyeti» tarafın­
dan edebî eserler ve ders kitapları
bastırılm ış ve hatta anavatana gön
derilm iştir. Bugün bu eserlerden
hemen hemen hiçbiri elimizde yok
tur, zira sonraları toplanarak ya­
kılm ak suretiyle im ha edilmişler­
dir.
1923 - 24 Y ılların da Anavatan d ı­
şında yalnız Suriyede Çerkesce ya
yın yapılıp, okullarda okutuluyor
du. İstanbul’daki d il çalışm aları­
na iştirak eden
aydınlarım ızdan
B. Bateko H arun’un geliştirdiği ve
1929’da Şam da bastırdığı «E lifba
El Şerkesiyye» a d lı b ir alfabe k ul
lanıyordu. Bu çalışm alar da m u h­
te lif fasılalarla II. D ünya Savaşma
kadar devam etti. A yni devrede
Ö m e r H ilm i Tsey’den h a zırlad ığ ı
L â tin esaslı alfabe de uygulam a
Edebiyatım ızın gerçek b ir aşa­
m a devrine girm esi ve anadilde ya­
zan birçok yazarın yetişerek eser
le rin i kendi dilleriyle
verm eleri
X IX . y ü zy ılın so n larıy la XX- yüz
y ılın başlarında yoğunlaşm ış
ve
alam
4 i l - alfabe ilişkile ri ile ilg ili çaW*wveıVa.T•-b u dönvm dc
-'
B u cüm leden olarak Sovyet İhtı- ı
; lâ lin in yarattığı geçici serbestlik- |
ten istifadeyle 1922 yılın da yapı­
la n konferans ve bun u takiben a
ç ıla n , m ahalli dillerle tedrisat ya­
pan o kulla r çalışm aların ön em li b ir
i b ö lü m ü n ü teşkil eder. 1925 Y ılın ­
da d a L â tin esaslı yehi bir alfabe
m eydana getirildi, ancak m uhtelif
w. lehçeler iç i n . ayrı ayrı hazırlanan
'. . -bütün, alfabeleri birleştirerek ede­
b il d i! b irliğ in e ulaşmak
fikriyle
hareket edilmesine rağmen tatbi­
katta b u n e tic e sağlanam adı ve bu
çalışmaya ^ katılan aydınların
ço­
ğ u da j^bâradan m uhtelif sıfatland ırılm alarla tasfiye edildi.
1930
Y ılın d a Moskova'da Sovyet halkla
r m m щ&Ъе1егт1 birleştirmek gayesiyle yaptığı çalışm alar da K y­
r il esaslı alfabenin öne sürülmesi
yüzünden istenileni yeremedi. Sü• regeleır devletin Kyril,
m ahalli
k u rm u şların L âtin :'v s . esaslı alfa­
belerinin k a rışık lığ ı ve bu karışık
b ğ ın doğurduğu sorunlar
ancak
UÜİ8-40 yıllarında soVyet hükümeyapılan alfabe değişikliğiyle
kıeıtoen halledilebildi ve bütün sov
yet;,,topraklarmda Ermen iler
ve
G ürcüler hariç K y ril alfabesinin te
; . ısfeî olarak kullanılm ası fiilen başİ
la m ıç 5$du.
Bugün
.'Лı'.i
Kafkasyada kullanılan
Alfabe
i' .• ;
v
s
i...
ГдлгС:! »M■
;
ЩШ
i s;.i
'-İrt-:<
■
Нури&г, л
'«дари
«DOSTUNLA
OLMA.
bulamıyordu.
щиц. м&амъжуЛ***' *
i!-»;;, ü »t-v
’ mkI
DÜŞMAN
DOST,
K u rtla Çoban köpeğinin sam im i­
yetlerini hayretle gören T ilki da­
yanamayıp:
шштЁ**жшŞocen Alî'nin, biyografisini
Küçük yaşta dinlediği bu
güzel
şeyler, onun çocuk mu­
—- Y ahu bunca zaman birebirini­
zin can düşm anıydınız, şimdi ise hayyilesinde bir öğrenme aşkı­
nın doğmasına yetti. Zamanın
yan yana, kol ko la
geziyorsunuz,
can ciğersiniz. Hayrola, bu no hal­ imkân ve şartlarına göre
öğ­
d ir böyle? diye sorar.
renim yapan bir köy okuluna
Köpek için i çekerek bu dostlu­
kaydoldu. Birkaç öğretmen de
ğun nedenini açıklar:
ğiştirmesine rağmen başarı ile
mezun oldu (1914) Aynı yıl
—- Yıllarca hiç b ir fedakârlıktan
Nalçik’te bulunan bir özel oku­
kaçınmadan, senenin d ört mevsimi
tabiatın tüm ağır şartlarına
rağ­ la müracaat etti fakat bazı ne­
denlerle kabul edilmedi. Bu omen, hiç sızlanmadan
bekçiliğini
yaptığım sürüye giren bu k u rt bir lay Ali’yi âdeta yıktı, tüm ümit
koyunu kaparak kaçmaya başladı.
ve hayalleri yıkılmış olarak kö­
Fakat maalesef bıraktırmak
için
yüne döndü. Bakhsen’de açılan
sarfettiğim gayretlerin hepsi
de
bir dini okula kayıt oldu ve bu­
boşa çıktı. Elim de olmayan
bu
rada bir müddet Öğrenim gör­
başarısızlığımı sahibkn
affedemiВ. Bateko Harun’un 1929’ra Şamda
dü. Sonra TSVAQHUE NUyerek beni dövdü ve kovdu. Ben de
Bastırdığı Alfabe
onun düşmanıyle -dost oldum.
RİY ’in yardımı ile Temirhan
Şura’da açılan öğretmen kurs­
II. Dünya Savaşı muhacirlerin­
larına katıldı (1915). Bu kur­
den Kube Şaban 1952 ve 54’de yer­
su da başarı ile bitirdi ve Kı­
leştiği Ü rdün ’de Lâtin esaslı yeni
rım’a gönderildi (1916). Bura­
bir alfabe meydana getirdi ve <> YALAN ÎLE GERÇEK
nunla bazı eserler yayınladı.
da stajyer olarak bulunmasına
«Yalan ile gerçek arasındaki т е .
rağmen, büyük bir hırs ve asafe nedir?» diye sorulunca, Kaf
жип1е çalışarak kendi kendini
İ kasyalılarm Solonu, Büyük Sosyoçok iyi yetiştirdi.
cevap
Yanındakiler merakla:
— Nasıl olur? derler.
K A ZA N O K O
JA B A Ğ I
hemen
i dört parmağını şakağına koyarak:
|
— Yalan İle gerçek
arasındaki
■mesafe bu kadar değil midir? GöI p ' ıün gördüğü gerçek, kulağın duyЩ duğu yalandır. Zira insanlar göz'eri ile gördükleri gerçekleri de*
Щт Şiştirmeden nakledemezler, diyerek
ЯК
yayınladığı 1329 tarihli Alfabe
***«■
Щ
-.О:.-
щ
?,:
|
ЯÇerkeş
И ИT»avun
И Cemlyetl'nin
РИ Я
1900 Yılında Kucmİzikuey den almıştır.
(şimdiki adıyla Stare Krespost)
Nihayet hasretine dayanama
köyünde dünyaya geldi. Babası dığı vatanı Kuzey Kafkasya’ya
Ashad, fakir bir çiftçi olması­ döndü (1919). Ve bütün müca­
na rağmen aydın görüşlü ve delesini Çerkeş Milletinin kur
ileri fikirli bir Çerkesti.
tuluşu ve mutluluğu için yap­
tı. Şairi yücelten meziyetlerin­
Ali’nin daha küçücük bir ço­ den birisi de nerede olursa ol­
cukken herşeye ilgi gösteren sun, şartlan ne olursa olsun
hali babasının dikkatini çekti. kalbinin hep vatanı için çarp­
Çerkeş örf ve âdetleri, daima ması, vatana dönmek için her
baba oğul arasında bir mesafe kapıyı zorlamasıdır. Nitekim
bırakır ,buna rağmen
babası sonunda bu büyük emelini ger­
onu yanından hiç a y ırm a z , de­ çekleştirmiştir.
vamlı şekilde Çerkeş Milleti­
«Nane» adlı şiirinde yabancı
nin soylu bir köke ve şerefli bir topraklarda yaşayan Soydaşla­
maziye sahip olduğunu, örf ve rının ızdırap dola hayatlarını,
âdetlerinin güzelliğini anlatır­ kendi muhaceret izlenimlerini
dı. Asırlardan beri ağızdan a- gözyaşı döken bir dille anlat­
ğıza nakledilen Çerkeş efsane maktadır.
ve menkibelerini uzun uzun iza
Devrin idarecileri, şairi mil­
ha çalışır, o’na şarkı ve ağıtlar letinden uzak tutmak maksa­
okurdu. Ali bunları derin bir dıyla Bakû Siyasal Bilgiler Fa­
hûşu içinde ürpererek dinlerdi. kültesine gönderdiler. Burasını
-ч.'-! >.
— D ört parmaktır, diye
: verir.
шВшИШЗк
socen ali
«.ly*. av*
I loğ K A ZA N O K O JABAĞI;
мшг(т:11| | р
ED EBİYA T D Ü N Y A M IZ D A N B İR İSİM
durumu izah eder.
İşte «Yalan ile gerçek arasındakİ mesafe dört parmaktır vecizesi
o günden itibaren bir darb-ı me­
sel olarak kalmıytır.
yazan Çerkesce kitaptan sayfa
da büyük bir başan i/e bitirdi.
Fakat bir türlü doğup büyüdü->
ğü topraklara dönemedi. O’nu
Dağıştan’da görevlendirdiler.’
orada da kardeşlerinin yanın­
daydı, faka t toprağının koku­
su burnunda tütmekteydi. Ni­
hayet Ali bu büyük hasrete da­
yanamadı ve hastalandı. An­
cak, hastalığı ağırlaşınca Nalçik’e dönmesine izin verdiler,
öz kardeşlerinin arasında bulun
manın mutluluğu ve özlediği ha
vayı teneffüs, sıhhatini kısa za
manda düzeltti.
Nalçik’te öğretmen kursları
açtı (1928). Devamlılığını sağ
ladıktan sonra köyüne döndü ve
çalışmalarına orada devam et­
ti .Fakat fırtınalı hayatı hiç
dinmedi, çünkü o kendini mil­
letine adamıştı. Asil Milletine..
Güzel Milletine.. Zavallı Mille­
tine...
Köyünde fazla kalamadı, ilk­
okulun idaresini arkadaşlarına
devretti ve Bakhsen’deki Zira­
at Mektebine, kardeşlerinin yar
dımına koştu. «Milliyetçi faali­
yetlerde bulunuyor* gerekşesiyle başka bir bölge okuluna nakГ»dildi, 1936 yılına (kadar bıi!
okulun müdrülüğünü
yaptı.
Mevki, şöhret ve para vaatle­
riyle ideallerine gem vurmağa
çalıştılar, fakat hepsine nefret­
le yüzünü çevirdi. Bu ara hep
yazmaya devam etti.
1917 İhtilâlinin karışıklığı içinde, yanlışlıkla sürgünler arasmda Türkiye’ye gönderildi.
Bu yabancı topraklarda uzun
müddet sefil ve perişan bir ha­
yat sürdü, yokluk onu değişmez
kaderi oldu. Herşeye rağmen
çelik iradeli şair kısa zamanda
Türkçe ve Fransızcayı eksiksiz
öğrendi. İlk şiirlerini Türkiye’­
de iken yazdı (1917). SaVaşm
perişan hale getirdiği Türk Mil­
letinin acı durumunu dile ge­
Tekrar Nalçifc’e döndü (936).
tirdi.
Çerkeş Edebiyatçıları Birliğin­
Şair hertürlü eğilimin dışın­ de faal görev aldı. Sınır ve en­
da kalmış müstesna sanatçılar­ gel tanımaz çalışma azmi kısa
dandır. İlhamım yoksul ve esir zamanda semeresini verdi ve ohalkının imân ve azimli yürüt­
( Devam ı 4. Sayfada)
tüğü bağımsnlık mücadelesin-
kamçı
Haziran 1970
Akıl
Satın Man
Adam
1
Kuzey KafkasyalI Yazar İbrahim
Tsey'den Tercüme Bir Hikâye
... Vakitlerden bir vakit, ül­ şey, adam ne sattığını söylemi­
kelerden b i r i n d e bir â- yordu ve önünde de mal’a ben­
dam yaşardı. Karısı ve biricik zer bir şey yoktu. Merakla yak­
oğluyla..
laştı :
O yıl orada, bulutlar küstü
insanlara.. Yağmur yağmadı.
Otlar yeşermedi. Kuzular bü­
yümedi. Kuraklık kasıp kavur­
du her yanı.
Yapacak bir iş, ekmek çıkara
cak bir taş kalmamıştı. Halbu­
ki çalışmak ve yaşamak gereki­
yordu.
— Ne satarsın sen?
—- Ben akıl satanm.
— Allah - Allah! Bu adam
kaçırmış olmalı. Akıl da hiç sa
tılacak şey mi? diye söylendi
kendi kendine ve yürümeye baş
ladı. Satıcı devamlı bağırıyor-’
du: «Satanm.. Satanm.. Sata­
rım..» Geri döndü.
Adem ekmeğini başka bir top­
— Aklı kaça satarsın ?
rağın taşından çıkarmak üzere
yola koyuldu. Uzun müddet git­
— Fiatı yüz altındır.
ti. Yorgun ve bitkin bir hale gel
Merakını yenemedi, yüz al^
mişti ki, bir ağaç altında otur­ tını çıkanp verdi.
muş gür bıyıklı bir adam gör­
•— Haydi sat bakalım..
dü. Adam, daha önce hiç gör­
— Yolda bir nehir çıkarsa
mediği bu yabancıyı sıcak bir
ilgiyle karşıladı. «Misafirimiz karşına, girişini ve çıkışım bil­
çok yorgun görünüyor» diyerek meden karşıya geçmeğe kalkış­
ma.
ayağa kalktı.
. —; Yüz altınlık akıl bu kadar
— Gerçekten çok yorgunum.
cık mi?
Şuradan buradan konuştular.
Yolcu, sorulmadan derdini aç­
tır
— Bir karım ve bir oğlum
var. Bu yıl bizim oralarda bü­
yük bir kıtlık oldu. Çok müşkül
bulup ça­
lışmak üzere yola çıkmıştım.
— Ben senin derdine deva
olmaya çalışırını. Sana iş ve­
ririm.
Anlaşmışlardı. îş bulmuştu.
Sevinçliydi..
Tam üç yıjdır çalışıyordu.
Koyun ve sığır güdüyor, top­
rakla uğraşıyor, çalışıyor, çalı­
şıyordu.. Hiç bir şikâyeti yok­
tu. Fakat huzursuzdu.. Sevgili
karısı, biricik oğlu
nasıldılar
acaba? Çok özlemişti, mutsuz— ' Ne var, misafirim neden
böyle rahatsız ve neşesiz? diye
sordu ev sahibi.
^ Efkâr bastı dedi iç çeke­
rek.. Evimi terk edeli üç sene
oldu. Ben burada iyiyim, raha­
tım, yiyecek şey buluyorum.
Fakat lokmalar boğazımda dü­
ğümlenip kalıyor. Kanm
ve
.ğlum bir türlü çıkmıyor ak­
lımdan. Nasıllar acaba? Ne ya­
par, ne yerler?
■— Seni anlıyorum. Yaptığın
İşlerin karşılığım vereyim, var
git evine.
Ertesi sabah ev sahibi, misa­
firinin azığını hazırlattı. Ve
üç yüz altında vererek onu uğurladı.
Adam özlem dolu adımlarla
yola koyuldu. Yolu çok uzaktı.
Kısa zamanda azığını da tüket
tL Paraya dokunmadan evinç
ulaşmak istiyordu.
Yolda bir köye, köyde bir pa­
zara rasladı. Çok acıkmış ol­
masına rağmen parasına dokunamıyordu. Bu vaziyette do­
laşırken kuytu bir köşede otur
muş, iri yan, tombul, beyaz
burma bıyıklı, yanık yüzlü bir
satıcıya ilişti gözü. Mütemadi­
yen «Satarım.. Satarım.. Satanm „» diye bağırıyordu. Tuhaf
— Evet
Şaşkın ve üzgün; «bir sene­
lik emeğimin vay haline» dedi
ve satın aldığı akıl ile beraber
uzaklaştı. Üzgün üzgün dolaş­
maya başladı. Beriki halâ;
«Satarım.. Satarım.. Satanm
Akıl satanm..» diye bağırmak­
ta devam ediyordu. Geri dön­
mekten kendini alamadı. Hiç
düşünmeden yüz altını uzattı:
— Söyle bakalım, şimdi ba­
na ne satacaksın?
Her ne iş yaparsa yapsın,
çalışan bir adam görürsen, ken
disi sana bir şey sormadan sen
ona hiç bir şey söyleme.
— Bu kadar mı?
— Evet, bu kadar.
«Yazık ikinci senem de gitti»
diye düşündü ve tekrar yürü­
meye başladı. Fakat o ses halâ
kulaklannda çınlıyordu: «Sata­
nm.. Satanm..»
Yine döndü. Son yüz altınını
da verdi:
— Sat!...
Satıcı «mal» mı uzattı:
— Birisine kızdığın zaman
sakın bir şey yapma. Birden
yüze kadar say, dedi ve ilâve
etti: «ondan sonra ne yapman
gerekiyorsa onu yap.»
Cebi boş, kafası dolu (!) pazan terketti ve yola koyuldu.
Yolda karşısına bir nehir çıktı.
Köprü yoktu, «nasıl geçsem
acaba?» diye düşünürken, düz­
gün kıyafetli bir atlı çıkageldi.
—• Burada ne bekliyorsun?
— Karşıya geçecek bir geçit
anyorum.
— Er kişiye her yer geçittir,
dedi mağrur atlı ve bir kamçı
şaklatarak atını suya sürdü.
Atıyla beraber sulara gömüldü
4
Şocen A li
Bu sefer ev sahibi bütün sof
raları teker teker dışarı fırlat­
tı. Kadınlar yine topladılar.
Artık yola çıkması gerektiği (Baştarafı 3. Sayfada)
ni anlamıştı. Fakat ev sahibine
bir şey söylemeden yola koyul­ kurlan arasında «ölümsüz Şa­
manın uygun olmıyacağmı bi­ ir» adıyla anılmaya başladı.
liyordu. Biraz daha oturdular. Her zaman genç şairlerin ya­
■Misafirinin durumunu anlayan nında bulundu, onlara «akım»
ev sahibi: «Yola çıkmanız ge­ hocalığı yaptı, Şocen Adem,
rekiyorsa sizi alakoymıyayım» Taı Boris - K’oş Betal, BekuL
dedi.
Barisbıy onun akımının sürdü— Geçidi bilmiyorum. Nah
rücüleri oldular.
Hemen gitsem iyi olaşu atlı da bu yüzden boğuldu.
O günün rejimini cesaretle
Atlı geri döndü ve guruba ka cak.
eleştirerek şimşekleri üzerine
tıldı. Az sonra tekrar geldi.
Tokalaştılar. Muhabbetle u- çekti, bir takım tehditlerle kar
— Büyüğüm seni kendisind
ğurlandı. Avlunun ortasına ka şılaştıysa da kutsal bildiği mü­
götürmekle görevlendirdi be­
dar arkasına bakarak yürüdü. cadeleye devam etti, kendi mil­
ni.
Tam bu sırada ev sahibi ses­ li gelenekleriyle yoğrulmuş bir
lendi :
siyasi görüşü milletinin sosyal
bünyesine oturtmaya çalıştı.
— Bir dakika dostum.
Şairin el yazmalan
büyük
Ürkek bir tavırla döndü. Ev
sahibi koluna girerek onu tek harpte kayıp oldu. 1904-41 yıl­
larında roman yazmaya çalıştı
rar misafirhaneye aldı ve:
Qambotre Latsere (Kambot ile
—-Beni dinle dostum: Benim Latse) adlı romanını yazdı.
Yaşlı adamın yanma gittiler
bir annem ve bir babam vardı. 1941 yılında fiilen iştirak etti­
Adam tane tane konuştu:
Birlikte yaşıyorduk. Günü gel­ ği vatan müdafaasında Sovyet
— Senin beklediğin yerin di evlendim ve ayn oturmam askerlerince esir edildi. Sürgün
pek geçide benzer tarafı yok. gerektiğini anlıyarak kendime deyken kaldınldığı hastanede
Geçit şurası, diye işaret etti. bir ev yaptım. Yerleştim, dost sefalet içinde öldü.
«Buradan geçersen, karşıdaki
Çok kısa olarak anlatılan Şo­
köye vanrsm. Aksi halde sen
cen Ali'nin hayat hikâyesi ib­
de boğulabilirsin.
ret alınması gereken hazin bir
Gösterilen yerden nehri ko­
tablodur. Yabancılann emrinde
layca geçti ve köye vardı. Kö­
sadakat yanşı yapan Kuzey
yün girişinde bir adam oturu­
Kafkasyalılann dikkatle okuma
yordu. Onu görünce ayağa kalk
sim tavsiye ederiz.
tı.
Milliyetçilik ,şahsi menfaat­
— Büyuİr misafir! dedi.
lerin hududuna sokulmadığı
— Bir ev sahibine gerçekten ve tanıdıklar ziyaretime geldi­ müddetçe kutsaldır. Çerkeş Mil
ler ve başladılar evimi tenkit
ihtiyacım yar.
leti sinesinde yetiştirdiği bu de­
Adam onu buyur etti. Misa­ etmeye.. Kimisi kapılan beğen ğerli evladıyla iftihar etmelidir.
firhaneye geçtiler. Akşam, çe­ miyordu, kimisi de pencerelerin Manevi huzurunda hürmetle eşit çeşit
de birbirin- _ yerini.. İçlerinden bir Allahın ğiliriz.
den nefis ^ernöKİer ikram etti­ küld çıktpta şurası güzel olmuş
Gerçek mücadele mük&fatsız
ler. Ev sahibi, ^yemeğini huzur demedi. Ben de kızdım, elime kalmayacaktır.
içinde ye dostum» dedi ve onu bir balta alarak binbir zahmet­
yalnız bıraktı. Sofradan biri­ le yaptığım evi yerle bir ettim.
ne yaklaştı misafir ve büyük Sonra yine binbir emekle ve DİLİME TAK
bir iştahla, doyuncaya kadar sayılan kusurları da tekrarla­
Ylnızlıktan cam sıkılan
ihti­
mamaya çalışarak yeni bir ev
yedi.
yar biraz hava almak için kapının
yaptım.
Dostlanm
(!)
bu
de­
Biraz sonra ev sahibi içeri
önüne çıkmış etrak seyrediyordu.
girdi; sitemli bir tavırla: «Mi­ fa aynı kusurlan tekrar bir bir Bir ara oradan geçmekte olan ya­
safirim, hiç yememişsin.» de­ saymasınlar mı. Tepem attı. bancı atlıya, ihtiyar Çerkeş örf ve
Evi bir daha yıktım. Ve yemin âdetlerimize uyarak:
di.
— Buyurun, biraz dinlenir, acı
— Ben bir kişiyim.
Oysa ettim. Bundan böyle, misafir,*
b ir kahvemizi içersiniz, diye atlıyı
klavuz,
köylüm
veya
yabancı
i
dört sofra var. Bu kadar şeyi
her kim olursa olsun, yaptığım eve davet eder. Uzaktan gelmekte
nasıl yiyebilirim.
olan ve zaten böyle bir çağrıyı bek­
işe burnunu sokanı öldürecek­ leyen yabancı hemen attan inip av.
Ev sahibi sesini çıkarmadı. tim. Eğer yaptığım işe müda­ luya girer.
Fakat sofraları teker teker dı- hale etmiyecek birine raslarBir tek misafiri dahi ağırlıyaşan fırlattı. Atılanlar evin ka­ sam ona bir kese altın verecek­ mayacak kadar fakir olan ihtiyar
Çerkeş «buyurun» dediğine çoktan
dınlan tarafından toplandı.
tim.
Tekrar çıktı. Fakat ilerliyemedi. Nehriri kumlu zemini atın ilerlemesine mani oldu. Boğul­
dular. Manzarayı merak ve deh
şetle seyrediyordu ki nal ses­
leriyle kendine geldi. Bir atlı
gurubu yaklaşıyordu. Gurubun
büyüğü, en küçük atlıyı Önden
gönderdi. Delikanlı:
— Ne bekliyorsun? diye sor-,
du.
Geç saatlere kadar sohbet
ettiler. Yatma vakti yataklar
hazırlandı. Bunlar yedi taneydi
ve hepsi de pm l pırı İdi. Ev sa­
hibi rahat uykular diyerek mi
safirini yalnız bıraktı. Beriki
yataklardan birine ilişerek ra­
hat bir uykuya daldı.
Sabahleyin ev sahibi odaya
girdi ve:
— Hayırlı sabahlar misafi­
rim.
— Sağol.. Hayırlı sabahlar.
— Misafirim, görüyorum ki
bütün yataklar dokunulmamış
olarak duruyor.
— Ben bir kişiyim, yatakların
biri bana yetti.
*— Doğru., dedi ev sahibi ve
bütün yatakları dışarı attı. Ka
dınlar bunlan da topladılar.
Kahvaltıda misafire mükem
mel donatılmış tam sekiz çay
sofrası getirdiler. Sofraların bi­
rinde kahvaltısını yaptı ve üzerine bir bardak ta çay içe­
rek çekildi. Ev sahibi:
— Bir şey yemedin dostum
dedi.
— Bana yetecek kadar ye
dim.
pişman, şaşkın şaşkın bakmaktay­
ken yabancı:
— A tın dizginini takacak
bir
yer varmı? diye sorar.
İhtiyar gayet soğukkanlılıkla:
— Var, getir dilim e tak,
der
Bu sözdeki manayı çok iyi anla­
yan misafir, biraz hoşbeşten sonra
atına atlayarak ordan uzaklaşır.
Diğer taraftan bir erkek silüeti
ilişti gözüne. Adam ocaktan
peynir çıkanyordu. Tanıma­
mıştı.. Kimdi bu? Bir hırsız olabilirdi. Hemen tüfeğine sanldı ve namluyu ona çevirdi. Tam
tetiğe basacaktı ki, satıcının se
sini duyar gibi oldu: «Birine
çok kızdığın zaman...»
Satın aldığı akıl burada da
işine yaramıştı. Ve saymaya
başladı:
■
— Bir sesleneyim hele.» dedi
«Bir, iki, üç, dört, beş, altı yedi»
Tekrar yola koyuldu. Artık yedi,......» Sinirleri yatışmış da
köyü yakındı. Köyüne, evine, ha makul düşünür olmuştu.»
karısına ve çocuğuna kavuşa­ —• Bir sesleneyim hele.» dedfi.
caktı. Adımlarını sıklaştırmış, Kapıyı çaldı. Darı öğüten de­
özlemle yürüyordu. Güneş bat­ ğirmen sustu. Sevgili karısı, bi
mış, etraf kararmaya başlamış­ ricik oğluna seslendi: «— Oğ­
tı. Gelmişti, evine yaklaştı, lum, şu kapıya baksana.»
bahçe kapısından içeri girdi.
Delikanlı elindeki peynirleri
Pencereden baktı, karısı el de­ bir tepsiye bıraktı ve kapıya
ğirmeniyle mısır öğütüyordu. koştu...
Sen dostum, sen yaptığım işe müdahale etmedin. Bu su­
retle bana, andımı yerine ge­
tirme imkânını verdin. Bu bir
kese altın senin olacak, ben de
cemiyete yeniden intibak etmiş
olacağım. Al, helâl olsun sana.
Eğer burada kalmak istersen
daima kardeş kalırız. Yok, eğer
gitmen icabediyorsa güle güle,
yolun ve bahtın açık olsun.
İki dost muhabbetle ayrıldı­
lar.
S
kamçı
sillere emanetle görevli bir ne­
sil olarak kendilerine tanrıdan
rahmet dileriz .
Türkiye Cumhuriyeti Kur­
may Subaylarından olan mer­
hum İsmail Berkok 1306 (1890)
yılında Kayseri Vilâyeti,
Pı­
narbaşı Kazasının Yağlıpınar
köyünde doğmuştur. Babası Ali Berkuk Kabartay Kabilesin­
den olup 93 harbinde 26 yaşın­
dayken Kafkasya'dan
Türki-*
ye’ye muhacir gelmiştir. Anne­
si de Kabartay Kabilesinden olup Adı Uğurhan’dır .
İsmail Berkok’un iki erkek,
bir kız kardeşi vardır. Ahmet
ve Mahmut isimli
kardeşleri
Umumi Harpte şehit düşmüş
olup, Çanakkale Şehitleri liste­
sinde kayıtlan mevcuttur.
Kız kardeşi zengin bir paşa­
nın oğlu ile evlenip İsmail Berkok'u tahsil için yanına getir­
miştir. Tahsilinin ilk senesi kız
kardeşi ve müteakiben enişte­
si vefat ettiğinden İsmail Ber­
kok için ilk tahsil devresi çok
hazin bir sefalet ve meşakkat
içinde geçmiştir. Himayesi al­
tında bulunduğu ailenin çeşitli
eziyetine rağmen köyünden ay
nlırken babasının söylediği şu
sözü düşünerek sabır ve azmet
m işti: «biz hürriyet ve muvaf­
fakiyet için yıllarca kan döken
bir milletin evlâdıyız. Tuttuğu­
muz dişte ölmek var, dönmek
yok. Oku, ilim sahibi
olarak
bir gün Anavatanına Kafkas­
ya’ya gideceksin.»
İsmail Berkok
KafkasyalIkavimlerin hepsinin dillen ya­
nında Fransızca, Rusça, Arap-
Haziran 1970
ğiz, sizi rahat yaşatacağız, bize
tabi olun» sözüne karşılık Kaf­
kasyalIlar arasından üstübaşı
yırtık, beyaz sakallı bir ihtiyar
elindeki kaim sopasına dayana
rak ve başını Kafkaslılara has
bir gururla yukan kaldırarak
«Ey Reis, vaatlerin senin ol­
sun, ruhumuzun açlığı karşı­
sında kamımızın açlığını duy­
muyoruz, biz şekerle ekmekle
değil hürriyet ve istiklâlle doyarız, ya buna ulaşır ya da şu
şehitliğe diğer Kafkasyalılann
yanına gömülürüz» demişti.
Istiklâl Harbi yıliannda, 93
Harbinde Kafkasya'dan Türki­
ye’ye muhacir olarak g<elerek
sivil paşa rütbesine kadar yük­
selmiş olan Ubuh Kabilesinden
Mehmet Tevfik Vunca
isimli
zatın yüksek tahsilli kızı Ze­
kiye Hanım ile evlenmiştir. Bu
evliliğinden ikisi erkek,
biri
kızı üç evlâdı olmuştur.
İstiklâl Harbinde IV. Kolor­
du Erkânıharp Reisliğinde Kü
tahya’da kanlı muharebelere
sahne olan Nasuhçal mevzileri­
nin yerlerini isabetle tesbit ederek takdirname almış ve 1927
yılında da «İstiklâl Madalyası»
ile taltif edilmiştir.
1936 Yılında Harp Tarihi En
cümeni Reisliği'ne getirilmiş,
orada Atatürk’e ait ilk tarih
kitabını yazmıştır. 1938 Yılın­
da Ordu Dairesi Reisliği’ne ta
yin edilmiş II. Dünya Savaşma
rastlayan bu önemli devrede
seferberlik program ve ikmal­
lerini doğruluk ve başan
ile
yerine getirmiştir- 1943 Yılın­
da Askeri Temyiz Mahkemesi­
ne tayin edilmiş, Irkçılık
ve
Türkçülük suçu ile mahkemeye
verilen 42 Türk gencini hak adalet ve vicdan yolundaki şid
detli müdafaalan devrin si­
yasi düşüncelerine uymadığı ge
rekçesiyle
tenkit edilmiştir.
Aslında 42 münevver Türk gen­
ci şiddetli ceza talebi ile Irkçı­
lık - Turancılık suçundan As­
keri Mahkemeye verilmiş bu­
lunuyordu. İsmail Berkok genç
lerin bu
düşüncelerinin
bir
euç teşkil etmediği kanaatini
beslediğinden onlan
müdafaa
ça, Farsça bilirdi ve bu lisan­
larda çeşitli makeleler yazmış­
tır.
Harp Akademesini 1910 yı­
lında iyi derece ile bitirmiş ve
aynı yıl Erkânıharbiyeyi Umimiye de vazife alan İsmail Ber­
kok kısa bir zaman sonra Ma­
kedonya'da mühim bir tümene
»kurmay b&şkanı olarak tayin
edilmiştir.
Meslek hayatına atılışını takib eden yıllarda İran, Kafkas,
Irak cephelerinde fiilen bulun­
muş ve İstiklâl Harbine kadar
olan dönemde sırasıyla 1915 te
«Harp Madalyası», 1916’da «Kı­
lıçlı Liyakat Madalyası», 1918'
de «Kılıçlı Gümüş İmtiyaz Ma­
dalyası » ve 1335*te Kılıçlı Os­
manlI madalyası almıştır. Aynca Kutülamara’raki başanlanndan dolayı Almanlar ta­
rafından «Gümüş Salip Ma­
dalyam» ile taltif edilmiştir.
Ankara şehitliğindeki
ebedî istirahatgâhı
Bu veciz konuşmaya
şahit
olan ve havamn verdiği heye­ zanna «Bence zamanımızın icanla kendinden geçmişçesine ki tabiyecisinden biri Rommel
İsm ail Berkok
bir
kaya üzerine oturan Gene­ diğeri İsmail Berkok’tur» de­
Askeri üniform asıyla
ral İsmail Berkok’u İslâm ismin dirten ve Orduyu tercüme ki­
deki aynı yaşlı şahıs «Hey de­ taplardan ilk olarak kurtaran
duygularına hayran olduk.»
İsmail
Berkok’tur.
likanlı, nerede yaşarsan yaşa General
1946 yılında kendi arzusuyla ecdadın buradadır. Bize geldin «Tabiye» adlı bu eseriyle hü­
emekliye ayrılan İsmail Berkok çalışıp çabalıyorsun, elinden kümetin takdirini kazanmış ve
1950 yılında doğduğu köyün vi­ geleni esirgersen yarın ahirette «Ordunun Hocası» Unvanını al­
lâyeti olan Kayseri’den mebus ellerimiz yakandadır» diyerek mıştır.
seçildi. Türkiye Büyük Millet bugün bütün aydın ve büyükle­
Generalin basılmamış iki eMeclisinde bulunmakla «Kaf­ rimizden beklediğimiz milliyet serini ailesi ve çocuklan ve­
kas İdealinin»
gerçekleşmesi­ çi bir harekatın ve düşüncenin fatından sonra yayınlamışlar­
ne bir yön vereceğini ümit e- bayrağı olmağa teşvik etmiş­ dır. Biri «Tarihte Kafkasya»
derdi. Hatta son zamanlarda
ti.
dır. Kafkasyayı tarih, coğraf­
o zamanın Hariciye Vekili ile
ya, jeoloji, etnoloji, arkeoloji v.
Bundan sonra Bolşevikler bir
Kafkas mevzuunu
görüşmüş­
s. bakımlardan inceleyen ve Çar
bahane bulup İsmail Berkok’u
tü. 1954 yılında tekrar mebus
lık Rusyası ile yapılan müca­
hapsettiler. Hatta idam edil­
seçilmişse de Meclise iltihak edele ve muharebeleri izah emek üzereyken Türkiye’den te­
demeden Londra’da
geçirdiği
den 535 sahifelik bu eserinde okanser ameliyatı neticesinde 10 sadüfen gelen bir Heyetin yar­ rijinal resimler, krokiler ve ha­
Mayıs 1954 tarihinde vefat et­ dımı ile Türkiye’ye dönüp mil­ ritalar yer almaktadır. Yeni
ti. Türkiye’ye getirilen naaşı li mücadeleye iştirak etmiştir.
Türkçeyle yazılmış Kafkasya'­
büyük törenle Ankara Şehitli­
ya ait en geniş kitaptır.
General İsmail Berkok ve­
ğine defnedilmiştir.
Diğeri ise; Birleşmiş Millet­
fatından sonra ailesine maaşın­
ler idealini kuruluşundan sene­
dan
başka
maddi
birşey
bırak­
General iemali Berkok Kaf­
lerce evvel savunan ve dünya
kasya’ya iki defa gitti. İlk ke­ mamıştır. Daima namusuyla ve
doğruluktan aynlmayarak, id­ gençliğine hitap eden «Kurtu­
resinde mütareke
sıralannda
ölümünden luş Yolu» isimli dini ve felsefi
Türk Httkü îftetfagŞ}' tasvibi ‘ ile diasız .çalışmıştı.
sonra Türkiye’de birçok gaze­ bir eserdir.
yollanmış, yanma bir kurmay
teler, dergiler, kitaplar Gene­
Tüm yaşantısı, eserleri ve isubay katılmıştı. Orada siyasi
ral
İsmail
Berkok’un
faziletin­
deal
milliyetçilik mefküresi ile
bir teşkilât kurmalan için tah­
den,
ilminden
ve
müstesna
ka
ruhumuzda
ebedüeşen
örnek
sisat da gönderilecekti, fakat
rekterinden sitayişle
bahset­ insan General İsmail Berkok’­
gittiklerinden kısa bir müddet
sonra Türkiyeye avdet emri mişlerdi. Vefatından evvel ya­ un manevi huzurunda bir kere
T ü r k
daha huşu ile eğilir, tekrar tek­
aldılar. İsmail Berkok aç, se­ yınlanan eseri ile
Ordusunun yetişmesinde büyük rar Tanrıdan rahmet dileriz.
fil kalsa da dönmek istememiş­
rol oynayan ve bir İtalyan YaRuhu şad olsun......
ti fakat «eğer dönmezseniz va­
tan haini sayılacaksınız» diye
hususi bir haber alınca grup­
tan aynlmayıp Türkiye’ye dön­
dü. Kafkasya’da geçen zama­
nın hayatının en hissi ve en
tatlı anılan olduğunu söylerdi.
Son nefesine kadar bu vatanı
kurtarmak için çalışacağına and
içmişti, öldükten sonra da ru­
humla bu dava için çalışanlara
refakat edeceğime eminim der­
di.
M erhum İsm ail Berkok ve ailesi bir arada
Ruhlarda ebedileşen merhumun
1919-20 Yıliannda Mütare­
kenin kargaşalığından
istifa­
de ederek ikinci defa Kafkas­
ya’ya gitti. Kafkas halkının
muhtelif cereyanlara kapıldığı,
etti. Hakimler Heyetinde de bu
fikrini kabul etmişti. Zira her­
kes İsmail Berkok’un vicdani
kanaatlanna itimattan olduğu
gibi esasen kendileri de bu genç ne yapacaklannı şaşırdığı bu
lerin suçlu olduklanna kani de­ sıralarda tek başına mühim te­
ğillerdi, ancak bir cesaret me­
şebbüslerde bulunuyor, büyük
selesi mevzubahisdi. İşte
bu
cesareti kuvvetli savunmalan tehlikelere rağmen çalışıyordu.
ile İsmail Berkok vererek bera- Babası Ali Berkok’un elmacık
atleri temin etmişti. Bu değerli kemiğine parmağım dayamış,
şahıslann bir çoğu halen ha­ gözleri yaşlı olarak «Kafkasya’
yatta önemli mevkiler işgal e- da doğan ve oradaki saf, temiz,
den ilim adamıdırlar. 1946 da
kahraman KafkasyalIları gören
Türkiye’de çıkan günlük siyasi
Tercüman gazetesinin sütunla­ ve onlarla yaşıyanlann başka
rında «Tabutluktan Nur Işığı­ bir yerde mes’ut olmasına im­
na» adlı birkaç makale yayın­ kân yoktur.» sözünü hatırlıyor
lanmıştı. Amerikada oturan ve ve rahmetli babasına hak veri­
adı geçen olay lan yaşayan bir yordu.
Türk Vatandaşının yazdığı bu
yazılarda İsmail Berkok için
Birgün Bolşevik reisi Kaf­
şu satırlar yer alıyordu: «Ge­ kasyalIları Kazbek Tepesinde
neral İsmail Berkok’u sadece toplamış onlara konferans ve
mahkeme esnasında gördük ve riyordu (1) «Ey ahali size şe­
mertliğine, cesaretine,
insani ker vereceğiz, kumaş verece­
tarihte
Mayıs ayı 11 Mayıs 1918 Cum huriyetinin sevinci yanında, birkaç
kıym etli büyüğüm üzün vefatı ve facia olarak niteliyebileeeğimiz olay
la rın yer aldığı bir aydır.
Unutulm am ası gereken bütün bu olayları kronolojik olarak şöyle
1sıralıyabiliriz:
1 Mayıs 1952
'Kuzey KafkasyalI yazarlarımızdan Tambi ELEKHOTİ Paris'te vefat
ıetti.
10 Mayıs 1954
T ü rk Ordusunun değerli komutanlarından, Türkiye Büyük
M illet
Meclisi Üyelerinden, Kuzey KafkasyalI General İsmail B E R K O K te
davl İçin gittiği Londra’da ameliyatı müteakip vefat etti.
11 Mayıs 1918
Hürriyet için kemiklerini abide yapan Kuzey KafkasyalIlar A ndi’de
1500 kişinin katıldığı bir toplantı sonunda Cum huriyetlerini ilin et­
tiler .
15 Mayıs 1962
'Asıl adı Hüseyin Şem i Tümer olan, çeşitli Çerkeş Cemiyetlerinde
faal rol alan ve sayısız Çerkesce şiirin yazarı Şeyin T IM E vefat
etti.
17 Mayıs 1877
Kuzey Kafkasya’da İngiltere K rallığın ın vazifeli memuru olarak muh
telif geziler yapan ve gezi hatıralarını 'kitap halinde
yayınlayan,
KafkasyalIlara duyduğu sempati ile çeşitli faydalı faaliyetlerde bulu­
nan büyük dost David U RQU HART vefat etti.
21 Mayıs 1864
Binlerce şehidin kanıyla rengini değiştiren. Kuzey
Kafkasyadakij
meş'um Büyük Göç’e temel olan Asipşo deresi savaşının 108. yıl-ı
dönümü.
)
26 Mayıs 1918
Kafkas Milletlerinden G ürcülerin Cumhuriyetlerini ilân edişleri.
28 Mayıs 1918
Kafkas Milletlerinden Azeri ve Ermenilerin Cumhuriyetlerini Mân ta
rihleri.
28 Mayıs IMS
II. Dünya Savaşında vatanlarının hürriyeti için Almanlarla birlikte
Ruslara karşı savaşan ve harbin sonunda batı devletlerine sığınan ele.
Meriyetini Kuzey Kafkasyalılann teşkil ettiği 8 bin küsur mültecinin
IngUlzler tarafından Ruslara teslim edilişinin 25. yıldönümü.
Haziran 1970
kamçı
çocuğa meme» diyebileceğimiz bu prensibi, bu günkü hayat şart­
larında ancak çalışmayan ev k ad ınlan tatbik edebilirler. Geceleri im ­
kân nisbetlnde süt verilmemelidir. Bu husus çocuğun terbiyesi bakı­
m ından önemlidir. Çocuğa, ilk günlerde her ik i meme süt bollaştıktan sonra ise her öğünde b ir taraf verilmelidir. Çocuk memede en
çok 20 dakika bırakılmalıdır. Bazen bir meme emzirilirken diğerinden
fazla süt akabilir, memelerin süt miktarı farklı olabilir, süt fazlalığın­
dan dolayı memeler boğaltılmayınca, anne rahatsız olabilir. Bu gibi
durumlarda ve g ünlük son meme saatinde çocuğa, başlangıçta olduğu
gibi her iki taraf emzirilir.
ve
S IZ
SÜT Ç O C U K L A R IN D A BESLEN M E PRO BLEM İ
6
Selâm Aleyküm
Sevinç gözyaşları
Çly gibi süzülen, yanaklara
Yanaklara...
Selâm aleyküm toprağıma
Ata yurdom topraklara.
Çocukları 6 -9 aylık bir emzirmeden sonra memeden kesmek gere­
kir. Ancak sıcak mevsimlerde ve çocuğun hastalığı halinde memeden
Çocukların beslenme konusu, üzerinde titizlikle durulması
ve
bilgili bir şekilde -yapılması gereken önem li b ir konudur. Bizde ya
maddi im kânsızlıklar yüzünden çocukların büyüme ve gelişmelerini
sağlayacak, g ünlük enerji sarfını karşılayacak besin maddeleri tam
olarak alınamamakta, veya bu konuda annelerin gerekli bilgileri ol­
madığı İçin çocuklar, tek taraflı beslenmektedirler. Tabii k i bu tip
beslenmelerde çocuklarda gelişme gerilikleri ortaya çıkmaktadır.
Uçurumlar
Hasret yüklü sesimi yankılar;
Selâm aleyküm!...
Gizli mezarlar
Bembeyaz karlar;
Selâm, selâm aleyküm!...
kesmek doğru değildir. Anneler çocuklarını birden bire değil, yavaş
yavaş memeden kesmelidirler.
K arışık beslenme, çocuğun anne sütü yanında başka gıda mad­
deleri de alması keyfiyetidir. Eğer çocuklarda uyku bozuklukları, son­
raları fazla uyku, doymama hissi, daha sonra besinin reddi, dışkı sa­
yısı ve m iktarının azalması gibi durumlarda, çocuk anneden yeteri
A lm an beşin maddelerinin, her çağın ihtiyacını karşılayacak ni­
telikte olması gerekir. Besin maddelerinin, k âfi miktarda protein,
yağ, karbonhidrat, m ineral ve vitam inleri ihtiva etmesi şarttır. Bu
husus sağlanamazsa çeşitli beslenme bozuklukları belirir.
kadar süt alamıyor demektir. Bu takdirde karışık beslenme tatbik
Size geldim
Atalarımın ve hülyalarım ın karlı
dağlan
Size geldim Leğoneka kırları
Özlemle ve
Bütün kalbimle;
Selâm aleyküm.
edilmelidir. Burada kullanılacak besin maddeleri, sun’i beslenmede
kullanılanın aynıdır.
Bu d uru m u dikkate atarak .beslenme şekillerinin kızaea izahında
ve bunları her annenin bilmesinde, çocuk sağlığı yönünden muhâk-
ruz. İnek sütü çocuk beslenmesinde çok kullanılan bir besin madde­
ki büyük faydaları vardır.
sidir. Çocukları arızasız bir şekilde sun’i beslenme ile büyütmek bu­
Sadece hayvan sütleri ile beslenme şekline sur.'i beslenme diyo­
g ün için müm kündür. Ancak şunu da belirtelim ki, hiç bir gıda mad­
Çocuklarda başlıca ü ç beslenme şekli vardır':
; 1.
Yükseklerden
Dökülen çağlayanlarım
Hep kulaklarım da ağlamaklı
desi, anne sütü kadar çocuğa uygun değildir. Çocuğun alacağı süt
m iktarı söyle tayin edilebilir: Çocuğun vücut ağırlığının 1/10 u kadar,
Tabii beslenme
750 gram oluncaya kadar su ile karıştırılır. Ve 5 - 6 öğüne bölünerek
s
2. — S u n ’i beslenme
verilir. Süte katılacak şeker m iktarı da çocuğun ağırlığının 1/100 ü
Geçiyor bulutlarım
3. — Karışık
kadar olmalıdır.
Geçiyor
Geçiyor sessiz
beslenme.
Tabii beslenme, anne sütüyle yapılan beslenmedir. Anne sütü,
normal doğmuş bir yavrunun bütün ihtiyaçlarını belli bir süre için
karşılar.
alacağı miktar* "ikinci, haftadan sonra günde,
çocuğun her
kilosu
başına 140 - 170 gram olmalıdır.
Genç bir çoban
Kalpaklı
Yanık yüzlü
İnce uzun parmaklı
Türküler dökülüyor kavalından
Kavalı ağlamaktan.
Tabii veya sun’i olarak beslenen çocuklara, belirli bir zamandan
sonra meyva suları, sebze, tereyağı veya nebati yağlar, irm ik ve h u ­
bubat u n la rı,: et, karaciğer, beyini yumurta, balık gibi с к besi mad­
delerinin verilmesi gerekir. Ayrıca vitam in ve dem ir gibi maddelerin
verilmesi de lüzum ludur. Kaynatılm ış ve soğutulmuş su, ilk günlerde
d âhi verilebilir. Eğer çocuk k â fi m iktarda С vitamini alıyorsa 3 üncü
ayda, aksi halde 6 m cı haftada 15 gramdan başlayıp 60 - 90 grama
kadar çıkmak? üzere meyva suları verilmeye başlanır. D iğer ek besin
maddeleri iselaşağıdaki şemalara göre verilebilir.
Sütün gelmesi, doğmadan sonra ortaya çıkan fizyolojik bir hadi­
sedir. Doğumdan ortalama 48 - 96 saat sonra süt ta m olarak gelmeye
baslar. İlk beş gün: içinde gelen süt, K O L O S T R U M denilen sarımtrak renkte, koyu yapışkan, özel kokusu olan bir süttür.
Sun’i beslenmede süt, 8 saatlik bir gece fasılası
vermek üzere, 3 - 4 saatlik aralarla verilmelidir. Bir defa da çocuğun
O rtalam a
14 üncü günden sonra, bilinen anne sütü meydana çıkar.
Çocuğa ilk meme, doğum dan 6 - 12 saat sonra verilmelidir. Meme
ilk günlerden itibaren 3 saatlik aralarla verilebilir. F akat «ağlayan
Benim atam özgürken
Doru atlarla dolaşıyordu
Bu aziz topraklan, bu güzel üurdu
«Ben hep özgür, ben hep hür
Kalacağım»
Diyordu.
Duyuluyorum şimdi
Orada
Adige sesim
'Yamaçlarda, yeşil ovalarda
Buğulanıyorum
Sıcak nefesim?...
AYLAR
0
- 1.
Saat
Ц .М е т е veya
^ d i ğ e r sütler
| голо
1400
28.00
:
22.00
2.
_ Meme veya
diğer sütler
Meyve suyu,
meme veya d i­
ğer sütler,
meyve suyu
1 *
Meme veya
diğer sütler
Meyve suyu
M eme veya
j diğer sütler
3.
-4.
Meme veya
diğer sütler
2 inci ay
gibi
: Meyve suyu
| meme veya
diğer sütler
meyve suyu
л
. sebze çorbası
S meyve suyu
2 inci ay
gibi
Meme veya
diğer sütler
meme veya d i­
ğer sütler
. »-
BEj&V;; v Г »
W
Meme veya
diğe r sütler
I Meyve suyu
: sebze çorbası
■meyve suyu
Meme veya
diğer sütler .
Selâm aleyküm, karlı dağlar
Yabancı saymayın beni
Selâm aleyküm, bembeyaz karlar
Atın üstünüzden demir kefeni.
Meyve suyu
Duhallebj
i meyve suyu
Meme* veya
diğer sütler
meyve suyu
Sebze çorbası
muhallebi
Yoğurt
Meme veya
diğer sütler
»
6.
5.
Selâm aleyküm!.
Selâm aleyküm!.
Yaşarsan benim gibi,
Ölürsen bunun gibi
Olursun
j Meme veya
diğer sütler
.
Gözü az gören zavallı bir .ihti­
yar yürürken, ayağı kuru bir at
kafasına takılarak kayıp düşüver­
AYLAR
di. İhtiyar kendisini düşüren kuru
kafayı alıp sağını solunu iyice in­
Saat
08.00
7 — 8 — 9
| Süt, peynir, ekmek
reçel, meyve
10 — 11
Süt, peynir, ekmek, reçel,
tereyağı, meyve
celerken onu gören şakacı
bir yaş
bir
genç yanma yaklaşarak:
ilâve olarak rafadan
yumurta, meyve
î
— Elindeki o şeye beni de hisse­
dar edermisin Thamado?
diyerek
takıldı.
12.00
Sebze püreleri, kara ciğer
veya beyin «veya yumurta
: sansı meyve
İlâve olarak sızbız köfte
veya beyaz tavuk eti,
meyve
İlâve olarak balık, pirzola
Meyve
Alaylı bir tavırla söylenen
Söze ihtiyar:
i Yoğurt veya meyve
püresi, meyve
Yoğurt veya meyve veya
limonata + bisküvi
Yoğurt veya meyve veya
limonata + bisküvi
düşün. Ömrün olursa benim gibi,
bu
— Benimle alay etme delikanlı,
16.00
ölürsen
bunun gibi olursun diye­
rek cevap verdi ve elindeki kuru
20.00
$ M uhallebi veya
Şehriye çorbası
Muhallebi veya şehriye
çorbası veya makarna
ilâve olarak lapa veya
yoğurt hamur isleri -t*
komposto
kafayı anlamlı bir tebessümle
Wr
tarafa atarak yoluna devam
ti.
et­
7
kamçı
Haziran
1970
Çerkezlerin Menşei
Kuzey Kafkasya’nın popüler
müziğinden bir örnek. «Gözle*
rin» isimli şarkının notaları.
SAYIN
OKUYUCULARIMIZDAN
Gazetemiz Abone işlemleri'
nin karışıklığa meydan veril­
meden yürütülebilmesi için Abone bedellerini :
FİKRÎ DUMAN
adresini göndermelerini
ÖNEMLE
RİCA
EDERİZ.
KAMÇI — Aylık Siyasi Gazete
Sahibi: Ali Erkmen ★ Yazı.
İşleri: Yaşar Kemal Aksoy ★ Hesap İşleri: Fikri Duman
Her Türlü haberleşme Adresi: Р. K. 1119 KARAKÖY-İST
Fiyatı 250 Kuruş -jr Yıllık Abone bedeli - 12 sayı - 20,— TL. ★
Abone Kayıt Adresi: Duman Р. K. 1119 KARAKÖY - İST.
Gazetemize gönderilen yazılar basılsın basılmasın iade edilmez.
Yayınlanan yazılar kaynak gösterilmeden iktibas edilemez.
Dizgi ve tertip : ÜNVER MATBAASI
Baskı : ŞENEL MATBAASI
Haziran 1970
kamçı
s?
Ç lK ) ile b irlik te Çerkeş M üziğin in
sembolü olan P Ş IN E (armonika*
n ın Kuzey Kafkasya'da görülmesi,
mevcut kaynaklara göre
sonraki
devirlere raslar.
ш т т т
Tiyatro ve Sahne Sanatı
Sanat, milletlerin hars, kültür ve medeniyetlerini dile ge­
tirerek, milli karekterlerini yansıtan önemli bir sosyal unsur­
dur.
Tiyatro ve sahne sanatının milli kültür ve eğitimle
el
ele vermesi, milli benliğin bekasında ve kuvvetlenmesinde çok
önemli bir faktör olduğu gibi soysuzlaşması ya da soysuzlaştınlması da o derece zararlı b ir mikroptur. Demek oluyor ki ti­
yatro ve sahne sanatı, yayım ve neşriyat gibi etkili bir taar­
ruz ve savunma silâhıdır. Temsilcilerinin ve yaratıcılarının
m illi kültürle mücehhez, inançlı ve sağlam karakterli olmala­
rıyla doğru orantılıdır. Tarih boyunca galip unsurların neşri­
yat ve sahne sanatını istismar suretiyle yerlerini sağlamlaştır­
ma ve kendi rotalarında ilerleme yolundaki çabalan daima müsbet sonuçlar vermiştir.
Kafkasya’da da bu sanat böyle bir amaçla başlatılmıştır. K u­
zey Kafkasya'da görülen ilk tiyatro, 1870 de Terekkale’de'Ruslar tarafından siyasi maksatlarla açılan bir Rus tiyatrosuydu.
Pek çok gayeler meyanmda daima ilk plânı teşkil eden «azın­
lıkların rustaştınlması» tiyatronun daha ilk açılış töreninde
bile şehrin valisi tarafından bizzat ifade edilmişti ve tiyatro­
nun veçhesi daima bu yönde gelişti.
Ancak her sanatın olduğu gibi bilhassa bu türlü sanatla­
rın hayatiyeti halkın tasvip ve ilgisiyle sıkı sıkıya bağlıdır.
Halkta uyanacak antipati ve tepki Tiyatro sanatının kaderi­
n i tayin etmektedir. Yani tiyatro halkın özbenliği ile orantılı
olarak gelişir ya da ölür.
İşte bu Rus tiyatrosu da halkın öz benliği ile taban tabana
zıt bir faaliyet gösterdiği için rağbet görmedi ve gayesine ula­
şamadı. Hatta halkın ve bilhassa aydın kitlenin, tiyatro sana­
tına önem vermesine bir nevi yardımcı olarak m illi bir tiyatro­
nun ıdoğmasmı çabuklaştırdığı için «bindiği dalı kesmiştir»
demek dahi mümkündür.
İlk m illi tiyatronun 1905 yılında Osetya’da amatör aktör­
lerin çabasıyla ku ru duğu bilinmektedir. Bı» tiyatroda Cumhu­
riyet devri Kabinesinin üyelerinden Yelbızdiko Britay’ın «Zil­
letle Yaşamaktansa Şerefle Ölmek» adlı eseri başarı ile temsil
edilmiş, halkın takdir ve tasvibini kazanmıştır. Aynı eser di­
ğer bölgeler için de Örnek olmuştur. 1906 yılında Terakkale’deki
^Çerkeş gençleri, meşhur Oeet edibi Koçisova Roza’nm «Pristav
D airm iş» adlı tiyatro eserini oynadılar. Temsil büyük bir takilgi toplamış, tiyatronun Kafkasya’da gerekli zemini bulmasına yardımı olmuştur. Bundan sonra tiyatro yazarları ve
aktörleri gittikçe çoğalmış ve tiyatro gördüğü rağbetten güç
alarak hızla gelişmiş ve ilerlemiştir.
Britay daha sonra, kendisini sürgün ettirecek kadar millî
ve. fecili oluşuyla dikkati çeken «Hazbi» eserini kaleme alarak
temsil edilmesini sağladı. Bunun üzerine Nazran kalesine Rus;|tar tarafından sürgün ve mahkûm edilen Britay yine boş dursppdi* orada iken «îki Bacı» adlı eserini yazdı. Çarlık RusyasıŞ^ttn, azınlıklar üzerindeki bu tip baskısı, yeni yeni gelişmekte
olan tiyatro ve sahne sanatına bir kamçı, ya da «yangına kö­
rük» oldu.
8
Artık Kuzey Kafkasya’da tiyatro sanatı, Çarlık
Rusyası
için önü alınmaz bir milli cereyan ve hatta kangren haline gel­
miş büyük bir yara oldu.
Bu durumu önleyebilmek için çok ağır şartlar ve mü­
eyyideler koydu, merhametsiz sansür heyetleri kurdu. Bir ti-,
yatro eserinin sahneye konması, Kafkasya Genel Valisi nezdinde bir sansür heyeti tarafından incelenip müsaade edildik­
ten sonra ancak mümkündü. Bu da hem uzun zaman alıyor,
hem de milli tiyatro eserlerinin sahneye konması oldukça zor­
laşıyordu. Bu sebeple 1905 te doğan ve hızla gelişme istidatı
gösteren milli tiyatro cereyanı ilk zamanlardaki hızını ve can­
lılığım Sürdüremedi.
Sovyet Rusya’da Cumhuriyet devri, tiyatronun gelişmesi
için daha elverişliydi. Bu ara Dağıştan Bölgesi tiyatro sanatı­
na daha çok eğildi. 1925 yılında Şamilkale’de bir tiyatro okulu
kurularak bu sanatın gelişmesinde büyük katkılarda bulundu.
Temirbulat Bulatof, Davutof, Malaçihanof’lar yetiştiler ve dur­
madan yeni eserler verdiler.
Çeçen - Ingüş bölgesinde de 1933 yıllarında Sunçkala Çe­
çen Milli Tiyatrosu kuruldu.
Kuzey Kafkasya’da bu sanat her yönüyle ele alındı, tiyat­
rolar halkın ayağına getirildi, turneler tertiplendi her köyde
temsiller verildi. Bir köyde verilen temsili seyretmek için halk
komşu köylere akın etmeye başladı. Halk o kadar memnundu
ki bazı temsiller, binlerce seyirci yüzünden açık havada oyna­
nıyordu. Kendilerine sorulduğu zaman halk «kendimizi hayal
aleminde zannettik» gibi memnuniyet ifade eden cevaplar ve­
riyorlardı. Bununla beraber Sovyet Rusya her sanat dalını
olduğu gibi Tiyatro sanatını da kendi reklâmı ve propaganda­
sı için bir alet olarak kullanmakta ısrar ve devam etti.
Sanat daima hürriyet havası içinde tabii bir gelişme im­
kânı bulur. Bu müsait zemini bularak kendilerine hitap edecek milli tiyatro eserlerinin oynanamaması yüzünden Kuzey
Kafirafyâ'da tiyatro istenilen düzeye çıkamadı. Aynca tiyatro
binası yetersizliği de büyük bir problemdi. Pek az tiyatro bi­
nası mevcuttu, en büyük Temurhanşura Tiyatrosu da ihtiyaca
cevap veremiyordu. Fakat bütün bunlara rağmen tiyatro ça­
lışmaları yine de durmamış, gerek yazarları ve gerekse aktör
leri çoğalmış, hatta operalar bile hazırlanmıştı.
Bu türlü yerli tiyatro eserlerinin dışında dünyaca meşhur
oyunlann tercüme ve temsil edildikleri de görülmektedir. Me­
M üzik ve foklor Çerkeş Milletf ’n ln gerçekten gıdası olm uştur.
Z ira dünyada emsali az
görülen
çalk antılı ve hareketli devirlerde
Çerkesler, m u tluluğ u ve tesellileri­
n i P Ş IN E ’n ın tuşlarında ve
ta tlı
.melodilerinde bulm uşlardır.
Bu
yüzden hemen her evde bir P Ş IN E
b ulm ak her zaman m ü m k ü n olm uş­
tur.
Beste ve güftesi ile birlikte Çer­
keş M üziği kendisini .gerek ruhsal
ve gerekse fiziksel yönüyle Kafkas
ya’lı Çerkeş’in bünyesine tam am en
uydurm uş ve ko n ula rın ı daha çok
kahram anlık anrlarmldan, efsane­
lerinden almış, Çerkeş edebiyatı ile iç içe g irip kucaklaşmış ve ay
rılm az bir b ü tü n haline gelmiştir.
Şair, edip ve müzisyen her zaman
beraber ve omuz omuzadır.
Çerkeş M üziğinin temel karakte­
ri, sempatik bir hırçınlık, sertlik
ve kıv raklık İçinde bir kahram an­
lık ve isyanı terennüm etmesidir.
Bunun yanında her zaman, acıklı,
hü zü n lü bir d ra m havasını
da
görmek m üm kündür. Başka
b ir
deyişle; sevinç ve kederi, isyan ve
itaati, savaş ve medeniyeti, sükû­
net ve d inam izm i ta tlı ve realist
b ir ahenkle bünyesinde birleştir,
miş olması onun temel karakteri­
dir.
Buna rağm en son zamanlara ka
d a r Çerkeş M üziği, tek veya ik ili
b ir enstrümanla
görülm üş ve bir
orkestra olmaktan uzak kalm ıştır.
Fakat bugün gerek Anavatan ÇER.
K E S Y A ’da ve gerekse anavatan dı­
şında, bilhassa Ü rd ü n ’deki Çerkeş lerde büyük orkestralar kurulm uş
olup hızla gelişmekte ve g ü çlü e.
selâ Temurhanşura Tiyatrosunda Otello tamamen yerli imkân­
serler vermektedirler. Türkiye’de­
larla sahneye konmuş ve büyük’ bir ilgi toplamıştır.
k i ve diğer devletlerdeki Çerkesler
Sinema ise, Kuzey Kafkasya’da bütün materyalleri, akse­
suarı, zengin senaryo konulan ve kabiliyetli aktörleri olması­
na rağmen bir sanat olarak doğmamış veya gelişmemiştir. Bu­
na gerek Sovyet Rusya’nın tekelci tutumu ve gerekse hacminin
arasında da bir ihtiyaç olarak ken­
dini gösteren b u yöndeki çalışma­
lar gelecek için ü m it vericidir.
Kökü tarihin derinliklerinde
o-
lan Çerkeş Folklörünün başlangıç
büyüklüğü itibariyle fazla sermayeye ihtiyaç göstermesi v.s.
noktası ay, gün ve y ıl olarak tes-
gibi sebepler tesir etmiş olsa g
bit edilememiş o lup aslında buna
e r e k t i r . ___________
lüzum da yoktur.
Z ira
Çerkeş
Folklörünün Çerkesle birlikte var
oluşu tabii bir gerçektir.
K A FK A S Y A da Folklor ve Müzik
Г 'УоИйог,
Milletleri örf ve âdetle­
ri, gelenek ve görenekleri, sosyal
yaşayışları, fiziki ve ruh! hasletle­
ri, İnsanlık ve medeniyet anlayış­
tan ve tüm karakteriyle yansıtan,
en kötü şartlar altında b ile fertle­
rini bir araya getirip m illi bir h a ­
va teneffüs ettirerek geçici de o l­
sa milli bir mutluluk yaratan, böy.
lece milli benliğin bekasında ilk
merdiven basamağı rolün ü oyna,
yan, vaz geçilmez bir h a lk sanatı-
AtX İnsan, folklörünü seyretmekle
m ille tin tem el karekterlerini
ana
batlarıyla da olsa çizebilir ve
o
millet hakkında b ir kanaat sahibi
-vllMUr
Kafkasya dünya tarihinde etine
az raalanan, mezalim lerin, istilala­
rın , çetin harplerin ve a kla gele,
bilecek her tü rlü insafsızlığın sah­
nesi olmuştur. KafkasyalIlar
da,
bütün b u felâketlerin eritemediği,
«ilemedi#! ve sindirem ediği tarihi
b ir dünya abidesi olarak karşım ız,
dadır.
Yorgunluk dinlenmeyi, ü zü n tü ve
s ık ın tı eğlenmeyi gerektirir.
Bu
kadar uzu n süreli harplerin enkazı
altın da dinlenecek ve eğlenecek bir
fırsat bulam ıyan ta lih s iz K afkas­
yalI Çerkeş, bu k ö tü talihine rağ ­
m en her zaman güçlü, he r zam an
zinde ve her zaman tetikte d urm ak
mecburiyetindeydi. Çerkeş
harbe
giderken folklörü ve m üziği
ile
doluyor, enerjisini b ir nevi o nd an
atıyordu. T abiidir kİ folklör, kendi­
sinin yaratıcıları ve İçinde b u lu n ­
dukları sosyal ortam ile iç içe, k u ­
cak kucağa olm ak zorundaydı. Ve
Öyle oldu. Folklör, her şeyiyle b ir
Çerkeş’i terennüm ediyor, Çerkeş
de fo lklörünü günlük
ihtiyaçları
orasında görüyordu.
Savaşa mutlaka önde bir m ızıka
ile vo merasimle gidilirdi. M ızıka
Çerkeş M illetinin dertlerini ve ru>
hunun inceliklerini yana
yakıla
dile getirirken, Çerkeş de onunla
kahram anlık duygularını takviye e .
diyor ve gerçekten gücüne yejrl bir
güç ekliyordu. Anneler - Babalar,
dost ve akrabalar, hatta düğmenlardan kurulu bir merasim kıtası.
Asker Çerkesı harbe uğurlardı. B u
merasimin psikolojik etkisi m ızıka
fle de süslenince Çerkeş için tek
yol zafer, ya da ölüm olurdu. Ç ü n ­
kü m ağlup olarak dönen
Çerkeş,
m illi karakteri, ö rf ve âdeti gere­
ğince kendisini uğurlayan o k a la ­
balık kitlenin ve ru h u n u n gıdası
plan m ızıkasının yüzüne b ir daha
bakamazdı.
Kafkasya’da görülen ilk M üzik
aletinin APEPŞ1N E olduğu
kay­
naklarda belirtilmektedir, ön c e le ­
ri erkekler tarafından çalm an m ü­
zik aletleri,
sonraları
tamamen
kadınlara inhisar etmiştir. АРЕРŞ IN E , Ş IK E P Ş IN E ,
K H IÇ E P Ş IN .
P K H E P ŞIN denilen m üzik aletleri
ağaç ve kıldan yapılan bir nevi
te№ sazlardır. Bu devirlerde tempo
için alkış
kullanılm akla beraber,
yapılan alkış ve P K H E İÇ (PKHE-
Her biri ayrı, ayrı, çok güzel
ve enteresan hikâye ve efsanelere
dayanan, Kafkas Folklörü adiyle
dünyaya yayılan M illi Çerkeş oyunlan. Kafkasya’d a
Çerkeslerin
öz benliklerinden ve sinelerinden
doğmuştur. Her b irin in
kendine
has özellikleri vardır. Ve
ancak
Çerkeş örf ve adetlerine göre oy.
nadıkları zaman mükemmeldir. B u
itibarla da Çerkeş Folklörü,
onu
bizzat yaratan Çerkeslerden
sey­
redilmelidir.
D iğer
milletlere
«cambazlık» gibi görünecek kadar
hareketli, tehlikeli, üstün
b ir k a
hiliyet, sağlam bir sinir
sistemi
kuvvetli bir kalp, uzun bir boy, ve
enerjik bir vücudu gerektiren nev-i
şahsına münhasır oyunlardır. Baş
Ucaları ve dünyaca meşhurları şun
hardır: V IC,
KAFE
(ZEFAKO).
LEPERÜ Ş,
ŞEŞEN, L E Z G İN K A
v.s.,. Herbirinin m uhtelif şekilleri
değişik figürleri ve Kafkasya'daki
m uhtalif bölgelere göre fark İd ik
la n vardır,
D ayandıkları efsaneler ve hikâyeler bir hayli uzundur.
Çerkeş
ö rf ve adetlerine göre oynanış şe.
Suriye'de Çerkesler tarafından sahneye konan ve oynanan bir piyes
killeri İle birlikte ayrıca Çle alınmaildir.
i

Benzer belgeler

İndir

İndir m usallat etmiş, sinek aralıksız olarak îo ’yu sokarak deliye döndürüp koşturm uş; İo bu bitmez koşmalarında Bosfor’u geçerek Kolkhide’ye de gitmiş, orada -Abhaz efsanesine göre Abhazyamn Tjila\v m...

Detaylı

Yılmaz Nevruz Kafkas Milleti ve Kafkas Adı Hakkında Birkaç Söz

Yılmaz Nevruz Kafkas Milleti ve Kafkas Adı Hakkında Birkaç Söz sığınaklarına kadar itilm iş olsa bile uysallaşır fakat aşla hatta çok eski bir antikite için bile birinci derecede geboyunduruk altına girmezler. Şurası gerçektir ki, dünya­ gerçek m anada «medeni...

Detaylı