MEDİNE ZİYARET YERLERİ

Transkript

MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEKKE ve MEDİNE
ZİYARET YERLERİ
MEKKE ZİYARET YERLERİ
1) PEYGAMBERİMİZİN DOĞDUĞU EV
2) MEKKE KABRİSTANI (CENNETÜ’L-MUALLA)
3) HİRA-NUR DAĞI
4) SEVR MAĞARASI
5) CİN MESCİDİ
6) CEBEL-İ EBİ KUBEYS
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
1) KUBA MESCİDİ
2) CUMA MESCİDİ
3) İKİ KIBLELİ MESCİD
4) YEDİ MESCİDLER
5) UHUD ŞEHİDLERİ
6) CENNETÜ’L BAKİ KABRİSTANI
MEDİNE
ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Tâ ilk günden takvâ üzerine kurulan mescid,
elbette içinde namaza durmana daha
uygundur. Orada temizlenmeyi seven erkekler
vardır. Allah da temizlenenleri sever"
(et-Tevbe, 9/107-108).
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Hicret esnâsında binâ ettiği ve içinde
ashabıyla birlikte namaz kıldığı, İslâm'da inşa edilmiş ilk mescid.
Mekke'den Medine'ye hicret eden ilk muhâcirler Kubâ'ya
vardıklarında orada Amr b. Avfoğullarının hurma kurutma yerini
tesviye ederek, namaz kılmaya başladılar. İçlerinde Hz. Ömer (r.a.)'in
de bulunduğu bu ilk muhacirlere en güzel Kur'an okuyanları olan Ebû
Huzeyfe'nin azadlısı Sâlim imamlık yapıyordu
Hz. Peygamber, Kubâ'ya Rebîulevvel ayının ortalarında bir Pazartesi
günü ulaştı. Orada, Amr b. Avfoğullarının yurdunda onların himâyesinde
bulunan Külsüm b. Hidm'in evinde 10/14 gün misâfir oldu.
Hz. Peygamber (s.a.s), ilk muhacirlerin namaz kıldığı Külsüm b. Hidm'in
hurma harmanındaki sahayı genişleterek Kubâ Mescidi'ni bina etti.
Mescid kare şeklindeydi ve ebadları (yaklaşık 32X32 m) idi.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Kubâ Mescidi Hz. Peygamber (s.a.s)'in, düzenli olarak Cumartesi günleri,
zaman zaman da Pazartesi günleri ziyaret etmeyi âdet haline getirdiği bir
mesciddi. Oraya bazen binekli olarak bazen yaya gider ve namaz kılardı.
Bir hadîs-i şeriflerinde bunu Müslümanlara da tavsiye ederek şöyle
buyururlar:
"Kim güzel bir şekilde abdest alır, sonra Kubâ Mescidine gelir ve orada
namaz kılarsa onun için umre sevabı vardır"
Hz. Ömer (r.a.) halifeliğinde pazartesi ve perşembe günleri burayı ziyaret
eder, Kubâ çok uzak bir yerde olsaydı devesini oraya ulaşmak için yine
süreceğini ifade ederdi.
Mescid-i Kuba 1985'te Kral Fehd döneminde tamamen yıkılıp kısa bir
sürede yeni bir planla tekrar inşa edildi. Mescidin sahası eskisine göre
beş kat genişletildi ve 10,000'den fazla insanın aynı anda ibadet
edebileceği şekilde büyÜtüldü.
Kuba Mescidi
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MESCİD-İ DIRAR
Amr b. Avfoğullarını kıskanan Ganem b. Avflar Hz. Peygamber (s.a.s)'in
Tebük seferi sırasında, Kubâ'da bir mescid daha yaptılar. Ancak amaçları
müslümanların arasını açmak, cemaati bölmek ve Hz. Peygamber'e bir
tuzak hazırlamaktı. Liderleri olan Ebû Âmir er-Rahip, Bizans'tan yardım
istemeye gitmişti.
Tebük Seferi dönüşünde Zû Evan denilen mevkide konaklayan Allah
Rasûlünün yanına gelerek yaptıkları mescidde namaz kılmaya davet
ettiler. Hz. Peygamber (s.a.s), dâvete icabet etmeye hazırlanırken Allah
tarafından uyarıldı ve bundan vazgeçti:
"Zarar vermek, (hakkı) tanımamak ve mü'minlerin arasını açmak ve önceden
Allah ve Rasûlü ile savaşmış olan (adamın gelmesin)i gözetmek için bir
mescid yapanlar da var. "İyilikten başka bir niyetimiz yoktu " diye de yemin
edecekler. Halbuki Allah onların yalan söylediklerine şâhitlik eder. Orada asla
namaza durma.
Tâ ilk günden takvâ üzerine kurulan mescid, elbette içinde namaza durmana
daha uygundur. Orada temizlenmeyi seven erkekler vardır. Allah da
temizlenenleri sever" (et-Tevbe, 9/107-108).
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MESCİD-İ DIRAR
Münafıklar, 9/630 senesinde Medine'de Sâlim b. Avf Oğullarının
bölgesinde Kubâ Mescidi'ne yakın bir yerde sözde bir mescit inşa ettiler.
Peygamberimizin inşasında bizzat çalıştığı İslam'ın ilk Mescidi Kuba
Mescidi; Peygamberimizin bizzat yakılıp-yıkılması emrini verdiği ilk ve son
mescid Mescid-i Dırar.
HER İKİ MESCİD KUBA'da ve yanyanaydı. İkisi de aynı şekilde taştan
topraktandı ve adı da mescid idi. Fark fonksiyonuydu.
Münafıklarca Medine'de inşa edilen mescit. Müslümanlara zarar verme
amacıyla yapıldığı için Kur'an'da Mescid-i Dırâr olarak nitelenmiş ve daha
sonra bu adla anılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s), münafıkların amacını
bildiren vahiy üzerine bu mesciti yaktırarak müslümanlar arasında fitne
kaynağı olmasına izin vermemiştir.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MESCİD-İ DIRAR
Hz. Peygamber'e müracaatla içlerinden yaşlıların ve özür
sahiplerinin devamlı merkezdeki Medine Mescidi'ne gelemediklerini,
bazen yağmurlu ve soğuk günlerde kendilerinin de cemaata
katılamadıklarını, bu sebeple kendi bölgelerinde namazı cemaatla
kılabilmek üzere bir mescit inşa ettiklerini belirterek, mescitlerine
gelip namaz kıldırmasını ve böylece bu mescitin açılışını yaparak
resmen tanınmasını istediler.
Bu sırada Hz. Peygamber (s.a.s), Tebûk Gazvesi'nin hazırlıkları
ile son derece meşguldü ve sefere çıkmak üzere idi. Bu sebeple
kendisine müracaat edenlere, ancak seferden döndükten sonra
mescitlerine gelebileceğini belirtti.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MESCİD-İ DIRAR
Hz. Peygamber (s.a.s), Tebük Seferinden dönerken Medine yakınlarında
Tevbe Suresinin 107-110. ayetleri nazil oldu. Bu ayetlerde sözkonusu
mescitin zarar verme (dırâr) inkar etme, Müslümanlar arasında ayrılık
çıkarma, daha önce Allah ve Resulune karşı savaşanlara gözetleme yeri
hazırlama amacıyla yapıldığı, münafıkların bu amaçlarını gizlemek için:
"Biz sadece iyilik yapmak istiyorduk" diye yemin ettikleri, buna rağmen
yalancı oldukları belirtilerek şöyle buyuruluyordu:
"Zarar vermek, (hakkı) tanımamak ve mü'minlerin arasını açmak ve önceden
Allah ve Rasûlü ile savaşmış olan (adamın gelmesin)i gözetmek için bir
mescid yapanlar da var. "İyilikten başka bir niyetimiz yoktu " diye de yemin
edecekler. Halbuki Allah onların yalan söylediklerine şâhitlik eder. Orada asla
namaza durma.
Tâ ilk günden takvâ üzerine kurulan mescid, elbette içinde namaza durmana
daha uygundur. Orada temizlenmeyi seven erkekler vardır. Allah da
temizlenenleri sever" (et-Tevbe, 9/107-108).
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MESCİD-İ DIRAR
Münafıklar Dırâr Mescidini açmak için Hz. Peygamber (s.a.s)in seferden
dönmesini bekliyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.s.), Medine'ye dönünce,
gerçek mahiyeti konusunda bilgilendirildiği, yönlendirildiği Dırâr mescitini
görevlendirdiği birkaç sahabe vasıtasıyla yaktırarak ortadan kaldırdı.
Böylece münafıkların belli bir merkezde üslenerek faaliyette
bulunmalarına fırsat vermedi. Dırar mescidinin yakılması, İslâm tarihinde bir
ibadet mahalline yönelik ilk ve son eylemdir.
Bu eylem İslam toplumunun birliğini bozmaya yönelik faaliyetlere hiç bir
şekilde izin verilmeyeceğinin bir kanıtıdır. Bu olay ayrıca İslâm
düşmanlarının haince amaçları için İslam'ın temel kurumlarını bile
kullanmaktan çekinmeyecekleri konusunda Müslümanlara yapılan bir uyarı
niteliği taşımaktadır
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Cuma Mescidi,Resulullah ın (s a v) Medine de ilk Cuma namazını
eda ettiği Mescid.
Efendimiz (sav) Medine-i Münevvere'ye hareket ettiğinde Beni Sâlim
kabilesinin içinden geçerken kabile halkı Efendimiz (sav)‘e ikramda
bulundular. Bu sırada Cuma günü öğle namazı vakti girdi. Efendimiz
(sav) burada ilk Cuma namazını kıldırdı. Bundan dolayı buraya Cuma
mescidi dendi. Bu mescide “Âtike” veya Beni Sâlim kabilesi içerisinde
olduğu için “Beni Sâlim” mescidi de denir. Bu mescid “Ranuna vadisi”nin
içerisindedir.
Bu mescid 1990’lı yıllarda yeniden yapıldı. Türk mimarisini andıran
yapısıyla arzı endam eden bu mescid Kuba Mescidinin 350 mt kuzeyine
düşmektedir.
Mimarı Mahmut Kirazoğlu'dur
Cuma Mescidi
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Medine'nin kuzeybatısındaki Vebere Harresinde ve Mescid-i
Nebevi'nin 5 km. uzağında yer almaktadır.
İlk adı, içinde bulunduğu kabile bölgesinden dolayı Beni Selime
Mescidi iken Resul-i Ekrem'in burada öğle veya ikindi namazını kıldırdığı
sırada kıblenin Kudüs'teki Mescid-i Aksa'dan, Kabe'ye çevrilmesi üzerine
“İki Kıbleli Mescid" anlamına gelen bugünkü adını almıştır.
Resul-i Ekrem Mekke döneminde olduğu gibi hicretten sonra da on altı
veya on yedi ay Kudüs'e yönelerek namaz kıldı ve Mescid-i Kuba ile
Mescid-i Nebevi'nin mihrapları buraya yönelik olarak yapıldı. Bu süre
içinde Hz. Peygamber Kudüs'e yönelerek namaz kılmakla birlikte ilgili
ayette de işaret edildiği üzere (el-Bakara 2/144) Kabe'nin kıble olmasını
arzulamakta ve bu hususta bir vahiy beklemekteydi.
Bu mescidde namaz kıldığı sırada vahiy inmiş ve kıblenin artık Kabe
olduğu bildirilmiştir.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Hz. Peygamber, Seleme oğulları mahallesinde öğle veya ikindi namazının
farzını kıldırdığı esnada, ikinci rekatın sonunda aşağıdaki âyet-i kerime indi:
"... Seni elbette, hoşlanacağın kıbleye döndüreceğiz. O halde hemen
Mescid-i Haram’a (Kâbe’ye) doğru dön. (Ey mü’minler) siz de nerede
olursanız olun, (namazda) oraya doğru dönün.“ (Bakara, 144)
Bunun üzerine Hz. Peygamber, namazı bozmadan hemen Kâbe
istikametine döndü, cemaat de saflarıyla birlikte döndüler. Böylece Kudüs’e
doğru başlanan namazın son iki rekatı Kâbe’ye yönelinerek tamamlandı.
İşte bu bakımdan bu mescide Mescid-i Kıbleteyn (İki Kıbleli Mescid)
denir. Bu mescidin yerinde şimdi büyük bir cami yapılmıştır. Bu camii
ziyaret edilerek iki veya dört rekat Tahiyyet’ül-Mescid namazı kılınması ve
dua edilmesi güzel olur.
Kıbleteyn Mescidi
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Müşrik Ordusu ve teçhizat miktarı:
Kureyş ordusu üç bin kişi idi ve daha da çoktu. Bunlardan yüzü Sakif'tendi.
Orduda iki yüz at, üç bin deve vardı.
Askerin yedi yüzü zırhlı idi.
Pek çok silah ve askerî malzeme vardı.
Müslümanlar: 700 kişi idi.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
UHUD SAVAŞI NİÇİN VE NASIL HAZIRLANDI?
Kureyş müşriklerinden bir kısmı, Bedir günü öldürülüp kör kuyuya
atılmışlar; bir kısmı da kaçarak Mekke'ye ulaşmışlardı.
Kureyşlilerin Ticaret kervanı kazancının orduya bağışlanması:
Ticaret kervanındaki malların bedelleriyle Peygamberimizin üzerine asker
göndermeye, Kureyşileri, Ebu Süfyan'ın davet ve teşvik ettiği, malların altun
karşılığında satışları yapılarak ordunun bununla hazırlandığı da rivayet edilir.
Ticaret malı, bin deve yükü idi ve sermayesi elli bin dinar (altın) idi.
Kureyşiler, her dinarda bir dinar kazanç sağlamışlardı".
Bin deve yükü malın altın mukabilinde satışı yapıldı. Hissedarlara yalnız
sermayeleri verildi. Elli bin dinarlık kazanç da hazırlanacak orduya
bağışlandı.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Hz. Abbas'ın durumu Peygamberimize bildirmesi
Müşriklerin, Hz. Amine'nin kabrini açmağa yeltenmeleri
Peygamberimizin görüşü:
Peygamberimiz, Sahabîlerine :
«Eğer, Medine’de müdafaada kalmayı uygun görürseniz, müşrikleri,
oldukları yerde kendi hallerine bırakırsınız. Onlar, üzerinize gelmeyip
kondukları yerde bekler, dururlarsa, kötü, güç bir durumda bulunmuş
olurlar. Eğer, Medine'ye girip bize saldıracak olurlarsa, Medine'de
kendileriyle çarpışırız»
Müslümanlardan bazılarının görüşü:
Yüce Allah'ın Uhud'da ve başka yerlerde şehidlikle şereflendirdiği
Müslümanlardan ve daha önce Bedir gazasına katılmak fırsatını kaçırmış
olanlardan bazıları:
«Ya Resulallah! Sen, bizi, düşmanlarımıza karşı çıkar ki onlar, bizim,
kendilerinden korkuya düşmediğimizi, sinmediğimizi görsünler!» dediler.
Kesin Karardan Sonra. Günlerden Cuma idi.
Resûli Ekrem Efendimiz, Cuma namazını kıldırdıktan sonra, Müslümanlara
cihadın faziletinden, cihada nasıl hazırlanılacağından bahsetti.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Resûli Ekrem Efendimiz, vakti giren ikindi namazını da cemaate kıldırdıktan sonra,
Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'le birlikte Hâne-i Saadetine girdi. Bu iki sahabî,
Efendimizin hazırlanmasına yardımcı olacaklardı.
Resûli Ekrem, içeride zırhını giymek, kılıcını kuşanmakla meşgulken, dışarıda
toplanmış bulunan Müslümanları, Sa'd b. Muaz ile Üseyyid b. Hudayr;
"Medine'den çıkmak istemediği hâlde, siz, çıkmaları için Resûlullah'a ısrar
edip durdunuz. Hâlbuki, ona emir gökten iner. Siz bu işi ona bırakınız, onun
istediğini yapınız!" diyerek îkaz ettiler.
Bu sözler, Medine dışında düşmanı karşılamak fikrinde olanları bir derece de olsa
yumuşattı; hattâ, pişmanlık bile duyar oldular. Resûli Ekrem'in zırhını giyinmiş,
kılıcını kuşanmış hâlde evinden çıktığını görünce, "Yâ Resûlallah. Senin
hoşlanmadığın şeyi biz istemeyiz. Eğer Medine'de kalmak istiyorsan kalalım!
Sana aykırı hareket edemeyiz!" diye konuştular.
Hz. Resûlullah'ın cevabı şu oldu:"Bir peygambere, zırhını giydikten sonra,
düşmanla çarpışmadan ve Allah, onunla düşmanları arasında hükmünü
vermeden zırhını sırtından çıkarmak yakışmaz.“
Arkasından da şöyle buyurdu:
"Sür'atle, size emrettiğim şeyleri yapmaya bakınız. Allah'ın ismini anarak
gidiniz. Sabır ve sebat gösterdiğiniz müddetçe, Allah size yardım edecektir."
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
İslam ordusunun sancak ve sancaktarları:
Peygamberimiz, üç mızrak getirtip onlarla üç sancak bağladı.
Evsîlerin sancağını Üseyd b. Hudayr'a,
Hazrecîlerin sancağını Hubap b. Münzir'e veya Sa'd b. Ubade'ye,
Muhacirlerin sancağını da Hz. Aliye veya Mus'ab b. Umeyr'e verdi.
İbn-i Ümmü Mektum'un Mescid-i Nebevîde İmam Vekilliği:
Peygamberimiz, halka, namaz kıldırmak üzere, Abdullah b. Ümmü
Mektum'u Medine'de yerine bıraktı.
Uhud'deki İslam karargahı :
Peygamberimiz, Uhud'de Şi'b vadisine inince, orada, arkalan Uhud dağına
dayalı, yüzleri Medine'ye karşı olmak üzere, karargahını kurdu.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Müşrik Ordusu ve teçhizat miktarı:
Kureyş ordusu üç bin kişi idi ve daha da çoktu. Bunlardan yüzü Sakif'tendi.
Orduda iki yüz at, üç bin deve vardı.
Askerin yedi yüzü zırhlı idi.
Pek çok silah ve askerî malzeme vardı.
Müslümanlar: 700 kişi idi.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
OKÇULAR TEPESİ
Solda bulunan Ayneyn tepesine elli okçu gönderdi. Abdullah b. Cübeyr'i
onlara kumandan tayin etti.
Vazifeniz! Bize yönelecek süvarileri oka tutup püskürtmek, onların,
arkamızdan gelmelerine meydan ve imkan vermemektir .
Haydi kalkınız, şurada yerinizi alınız! Bizi, arkamızdan koruyunuz!
Düşmanı yenip ganimet toplamağa koyulduğumuzu görseniz de sakın bize
katılmayınız!
Kuşların, bizi kapıştıklarını görseniz de, ben size adam göndermedikçe,
sakın yerinizden ayrılmayınız!
Düşmanları yendiğimizi görseniz de, ben size haber göndermedikçe, sakın
yerinizden ayrılmayınız!
Onların, bizi yendiklerini görseniz de, sakın yerinizden ayrılmayınız ve
yardımımıza koşmayınız!
Siz, yerinizde durmazsanız, biz, galip olamayız!» dedi.
Allah'ım! Bunları, onlara tebliğ ettiğime Seni şahid tutarım!» dedi.
MEDİNE
ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
UHUD SAVAŞI BAŞINDA CENGAVERLERİN ÇARPIŞMALARI
Müşriklerden meydan okuyup, savaşı kızıştırmak için; ortaya çıkanlara
Müslümanlardan karşılık olarak; Hz. Hamza, Zübeyr b. Avam, Hz. Ali, Hz.
Hamza, Hz.Asım çıktı.
Hatta Hz.Ebubekir''in oğlu Abdurrahman zırhlar içinde meydan okuyup er
dilediğinde; Hz. Ebubekir, onunla çarpışmak için davranınca,
Peygamberimiz;
«Sok kılıcını kınına, dön yerine! Biz senin vücudundan faydalanmaktayız!»
buyurdu.
Müşriklerin sancaktar cengaverleri teker teker öldürülünce çok sarsıldılar.
Kadınlar da artık def çalmayı bırakmışlar:
«Eyvahlar olsun sizlere!» diyerek yırtınıyorlardı.
Halid b. Velid, Peygamberimizin sağ yanından hücuma kalktı. Yüzgeri edildi.
Onun dağın eteğinden tekrar yaptığı hücumlarda okçular tarafından
püskürtüldü.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
HZ. HAMZA'NIN KAHRAMANLIKLARI
Hz. Hamza elinde iki kılıç tutuyor: «Ben Allah'ın arslanıyım!» diyerek. önüne
arkasına döne döne kılıç sallıyordu,
Hz. Hamza o sırada kendisine kartal kanadından bir tuğ yapmıştı.
Safvan b. Ümeyye, Hz. Hamza'nın etrafını dağıtarak gittiğini görünce;
«Kimdir bu?» diye sormuş ve «Hamza''dır.» dediklerinde: «Ben bugüne
kadar kavmini öldürmeye onun kadar hırslı bir kimse daha görmemişimdir!»
dedi.
Uhud günü birara, düşmanları ile Peygamberimizin arasında kimse
kalmamıştı.
Hz. Hamza, şehid düşene kadar çarpışmaktan geri durmamış, o gün
müşriklerden 31 kişi öldürmüştü.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
HURMA DALININ KILIÇ OLUŞU
Uhud günü çarpışırken Abdullah b. Cahş'ın kılıcı kırılmıştı. Peygamberimiz,
ona bir Urcun (hurma dalı) verdi. Dal, Abdullah'ın elinde bir kılıç oluverdi.
Kendisi şehid düşünceye kadar bu kılıcı kullandı.
Urcun diye anılan bu kılıç, Abdullah b. Cahş'ın varislerinde iken onu Türk
Beylerinden birisi satın aldı
Hanzala'nın Evlenip Uhud’a Gelişi
Hanzala, hayırlı bir Müslüman’dı. Abdullah b. Übeyy b. Selül'ün kızı ile
evlenmişti. Ertesi Cumartesi günü zıfaf olacaklar, sabahleyin de Uhud'da
çarpışacaktı. Hanzala, geceyi eşi ile birlikte geçirmek için Peygamberimizden
müsaade istedi, kendisine müsaade edildi.
Cumartesi günü sabahleyin Uhud'a yetişmek için aceleden unutarak,
yıkanmadan yola çıktı.
Hanzala şehid düşünce, Peygamberimiz onun cünüplüğünden dolayı
Melekler tarafından yıkandığını gördü ve Sahabilere haber verdi.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Okçuların, kazanılan zaferi kaybettirmeleri:
Okçulardan bazıları, birbirlerine: «Ne duruyorsunuz: Allah, düşmanı, bozguna uğrattı. Şu
kardeşleriniz onların ordugahlarında ganîmet toplamağa koyuldular. Siz de müşriklerin ordugahına
giriniz. Kardeşlerinizle birlikte ganîmet toplayınız!» dedikleri zaman, bir kısım okçular :
«Siz, Resulullah'ın: “Bizi, arkamızdan koruyunuz! Sakın, yerinizden ayrılmayınız! Bizim,
öldürüldüğümüzü görseniz de yardımımıza koşmayınız! Ganimet topladığınızı görseniz de bize
katılmayınız! Bizi, arkamızdan koruyunuz!” buyurduğunu bilmiyor musunuz? Sakın, yerinizden
ayrılmayınız!» dediler.
Diğer okçular ise: Resulullah'ın muradı bu değildir. Allah, müşrikleri zillete ve hezîmete uğrattı. Siz
de onların ordugahına giriniz ve kardeşlerinizle birlikte ganîmet toplayınız!» dediler.
Okçuların, böyle, anlaşmazlıklara düştüklerini görünce, Kumandanları Abdullah b. Cübeyr, Allah'a
ve Resulüne itaat etmelerini onlara emir ve tavsiye etti. Dinlemediler.
"Resulullah'ın, size söylediği şeyi unuttunuz mu?" dedi.
Okçular, gemi, azıya almışlardı:
"Biz, vallahi, gideceğiz. Ganîmetten nasibimizi alacağız!" dediler ve gittiler".
Okçular tepesinde Abdullah b. Cübeyr ile vefalı on arkadaşından başka kimse kalmadı.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Okçuların, kazanılan zaferi kaybettirmeleri: (Devamı)
Haris b. Enes : «Ey cemaat! Peygamberimizin size söylediği sözü hatırlayınız!
Kumandanınıza itaat ediniz!» diyerek uyarmada bulundu ise de onları geri çeviremedi.
Okçular, tepe geçidini açık bırakarak müşriklerin ordugahına daldılar, ganimet
toplamaya koyuldular.
Halid b. Velîd, okçuların azaldığını, dağın tenhalaştığını, Müslümanların ganimet
toplamakla uğraştıklarını, arkalarının açıldığını görünce, müşriklerin süvarilerine
seslendi ve hücuma geçti. İkrime ve diğerleri de onu takip ettiler Tepede kalan okçuları
şehid ettikten sonra Müslümanların arkalarından saldırdılar,
Kureyş süvarileri, okçuları, son neferine kadar şehid ettikten sonra arkadan hücuma
geçtiler. Süvarilerinin çarpıştığını görünce, bozulmuş, dağılmış olan Kureyş askerleri
de birbirlerine seslenerek toplanıp Müslümanların üzerine yürüdüler.
Okçuların, verilen kesin emri umursamayarak ganîmet toplamak için yerlerinden
ayrılmaları, gerçekleşen bir zaferi, mağlubiyete çevirmiş, Müslümanları feci duruma
düşürmüştü.
Sonradan, daha başkaları da Medine'ye gelip evlerine sokulmağa başladılar.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Uhud'dan kaçanları İbn-i Ümmü Mektum'un ve Ümmü Eymen'in kınamaları
İbn-i Ümmü Mektum, Medine'ye gelenlere :
«Demek, siz, Resulullah'ın yanından kaçıyorsunuz ha?!» dedi. Gözleri
görmediği için:
«Beni, Uhud yoluna doğrultunuz, yöneltiniz!» demekte, her rastladığı
yolcudan, haber sormakta idi.
En sonunda, Uhud'den dönenlerden rastladığı birisinden Peygamberimizin
selamet haberini alınca, evine döndü.
Ümmü Eymen de Şukra'ya gelenlere kavuşup yüzlerine toprak saçtı. İçlerinden
bazısına da:
“Burada öreke var! Bari, onu al da iplik bük! Getir, yer kılıcını bana!
Kadınlarla Uhud'e gidip ben çarpışayım!» dedi
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Mus'ab b. Umeyr'in şehid edilişi:
Müslümanlar, oraya buraya dağıldıkları halde Mus'ab b. Umeyr,
Peygamberimizin yanından hiç ayrılmadı.
Bir ara, İbn-i Kamia, atlı olarak, Peygamberimizin yakınma gelmişti.
"Gösteriniz bana Muhammed'i! O, kurtulursa, ben, kurtulmayayım!» diyerek
haykırıyordu.
Mus'ab b. Umeyr, yanında erkek Müslümanlardan bazılarıyla Nüseybe hatun
olduğu halde, İbn-i Kamia'nın önünü kesti.
İbn-i Kamia, Nüseybe hatunun omzuna bir kılıç darbesi indirdi. 0 da İbn-i
Kamia'ya müteaddid darbeler indirdi ise de, üzerinde iki kat zırh
bulunduğundan, te'sir ettiremedi.
İbn-i Kamia vurup Mus'ab'ın sağ elini kesti. Mus'ab, sancağı, sol eline aldı.
İbn-i Kamia, onun sol elini de kesti. Mus'ab, sancağı, kollarıyla tutup göğsüne
bastırdı: İbn-i Kamia, mızraklayıp vücudunu delince, Mus'ab, yıkıldı. Sancak
da yere düştü.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Mus'ab'ın suretine giren Sancaktar Melek:
Mus'ab, şehid düşünce, sancağı, Mus'ab'ın suretinde bir Melek almıştı.
Peygamberimiz: «Gel ey Mus'ab!» diye ona seslendiği zaman, Melek,
Peygamberimize dönüp: «Ben, Mus'ab değilim!» demişti.
Peygamberimiz, onun bir Melek olduğunu, kendisine yardım için geldiğini
anladı.
Peygamberimizin, İbn-i Kamia'ya İlenmesi:
İbn-i Kamia: «Al bunu benden! Ben, İbn-i Kamia'dan!» diyerek vurup
Mus'ab'ı şehid edince, Peygamberimiz: «Allah, seni zelîl ve perîşan etsin»
dedi.
İbn-î Kamia'nın, Peygamberimizi öldürdüğünü sanması ve yayması:
İbn-i Kamia, Mus'ab'ı, Peygamberimiz sanıyordu. Onu, vurup yere
düşürünce, müşriklerin yanına dönmüş :
«Muhammed'i öldürdüm!» demişti.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Habeşli köle Vahşî b. Harb'e yapılan teklif ve va'd:
Habeşli köle Vahşî der ki:
«Haris b. Amir'in kızı bana: babam Bedir günü öldürüldü. Eğer, sen, üç
kişiden birini: Muhammed'i veya Hamza b. Abdul-Muttalib'i, yahut Ali b. Ebî
Talib'i öldürürsen, hürsün, azadsın! Çünki, ben, Kureyş kavmi içinde
bunlardan başkasını babama denk görmüyorum! dedi,
Ben: Peygamberin üzerine varmaya güç yettiremeyeceğimi biliyorum. Çünkü,
Ashabı, O'nu yalnız bırakmaz, kimseye teslim etmezler. Hamza'yı ise, vallahi,
uyurken bulsam, heybetinden uyandırmağa cesaret edemem. Amma Ali'ye
gelince, onu öldürmek için bir fırsat kollayayım bakayım, dedim.
Halk arasında Ali'yi aradım. Derken, Ali, göründü, Kendisi, çok uyanık,
girişken, çevik, çekingen ve etrafına çok bakınan bir adamdı. Kendi kendime
benim aradığım, hakkından gelebileceğim adamım bu değil! dedim.
O sırada Hamza'yı gördüm : Halkı, kasıp kavuruyor, kesip biçiyordu . Ona
fırsat kollamak için, bir kayanın arkasına gizlendim.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Hz. Hamza'nın Vahşî tarafından şehid edilişi:
Bir ara, Siba' b. Ümmü Enmar: (Var mı benimle çarpışacak bir yiğit?) diyerek
meydan okuyordu.
Hamza, ona: (Gel yanıma ey kadın sünnetçisi olan kadının oğlu!)
(Allah'a ve Resulüne sen misin meydan okuyan?!) dedi ve onu, göz
açtırmadan, bacaklarından vurup yere serdi. Üzerine çöküp koyun boğazlar
gibi boğazladıktan sonra sür'atle bana doğru gelirken, beni gördü.
Sel suları arklarına eriştiği sırada, ayağı kayıp yıkılınca mızrağımı, onun
istediğim yerinden vurmak için, fırlatıp attın . Böğründen vurdum. Hatta,
mızrağımın ucu, mesanesinden dışarı çıktı!
Arkadaşlarından bazıları koşup yanına geldiler.
Ona: (Ebu Umare!) diye seslendiklerini işittim.
Cevap vermeyince : (Vallahi, adam, öldü!) dedim.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Hz. Hamza'nın ciğerinin çıkarılması, burun ve kulaklarından gerdanlık
yapılması:
Onlar, uzaklaştıktan sonra, Hamza'nın yanına varıp karnını yardım. Ciğerini
çıkarıp Utbe'nin kızı Hind'e götürdüm.
“Babanı, öldüreni öldürürsem, bana ne var?” dedim.
“Üzerimdeki elbise ve eşyam var!” dedi.
“Işte, sana, Hamza'nın ciğeri!” dedim.
Hind, ciğeri alıp ağzında çiğnedi! Yutamayınca, ağzından dışarı attı.
Suyunu mu, yoksa posasını mı atmıştı bilmiyorum.
Üzerindeki elbisesini ve takıntılarını çıkarıp bana verdi. Sonra da: “Mekke'ye
vardığım zaman, sana on tane de Dînar (altun) var! Bana, onun vurulup
düştüğü yeri de göster!” dedi.
Gidip gösterdim. Hamza'nın erkeklik uzvunu, burnunu ve kulaklarını kesti.
Onlardan, iki bilezik, iki pazvand, iki tane ayak halhalı yaptı. Bunları takınmış
olarak Mekke'ye girdi. Hamza'nın ciğeri de yanında idi.»
Hind, Uhud günü, Hz. Hamza'nın cesedini ele geçirebilirse, ciğerini yemeyi
adamıştı.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Hz. Hamza'nın etinden tadana Cehennem'in haram olduğu:
Hz. Hamza'nın ciğerinin Hind tarafından çiğnendiği haber verilince,
Peygamberimiz : «Ondan birşey yedi mi?» diye sordu.
«Hayır!» dediler.
Bunun üzerine: «Hamza'nın etinden bir şey tadana, Allah, temelli olarak
cehenneme haram kılmıştır, yaktırmayacaktır!» buyurdu .
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Nüseybe Hatunun yararlık ve kahramanlıkları:
Ümmü Umare Nüseybe bint-i Ka'b, kocası ve üç oğlu ile birlikte gelmişti.
Kocasıyla oğulları, müşriklerle çarpışacaklar, kendisi de yaralanan Müslümanlara
su yetiştirecekti.
Nüseybe hatun der ki:
“Gündüzün başlangıcında Uhud'e vardım. Halk, ne yapıyor bir bakayım? dedim.
Yanımda da kırba ve içinde su vardı. Resulullah'ın yanına kadar gittim. Kendisi, o
sırada Ashabı arasında bulunuyordu.
Zafer ve galebe, Müslümanlarda idi.
Müslümanlar, bozulmağa başlayınca, Resulullah'ın yanına vardım. Çarpışmaya
koyuldum. Kılıçla, okla, müşrikleri, Resulullah'tan uzaklaştırmaya çalıştım.
Yaralandım.
Resulullah'ın yanında on kişi kalmamıştı.
Ben, oğullarım ve kocam, Resülullah'ın önünde çarpışıyor, müşrikleri O'ndan
uzaklaştırıyorduk.
Resulullah, benim yanımda kalkan bulunmadığım gördü. Yanında kalkan
bulunan birisine: “Ey kalkan sahibi! Kalkanını, çarpışana bırak!” dedi. Bırakınca,
onu, Resulullah aldı. Ben de Resulullah'dan alıp onunla korundum.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Nüseybe Hatunun yararlık ve kahramanlıkları: (Devamı)
Bize, ancak, süvariler, yapacaklarını yaptılar. At üzerinde bir adam gelip bana vurdu. Kalkanımla
korundum.
Ben de onun atının ayaklarını kılıçla çaldım. At, arkasının üzerine yıkılınca, Peygamber Aleyhisselam:
“Ey Ümmü Umare'nin oğlu! Annene, annene yardım et!” diyerek oğluma seslendi.
Nüseybe hatunun oğlu Abdullah der ki:
«Uhud günü sol kolumdan yaralanmıştım. Beni, hurma ağacı gibi up uzun bir adam vurmuştu. Resulullah:
«Yaranı sar!» dedi. Annem, yanıma geldi. Yanında, yaraları sarmak için hazır bezler vardı. Yaramı sardı.
Resulullah, durup bana bakıyordu.
Annem, yaramı sardıktan sonra, bana: (Kalk yavrucuğum! Müşriklerle çarpış!) dedi.
Peygamber Aleyhisselam: “Ey Ümmü Umare! Senin katlandığın, dayanabildiğin şeye, herkes katlanabilir,
dayanabilir mi?” dedi.
Beni yaralayan müşrik, o sırada oradan geçiyordu.
Resulullah: “İşte oğluna vuran şu adam!” dedi.
Annem, hemen onun önünü kesip bacağına vurdu ve çökertti. Resulullah'ın, azı dişleri görünecek kadar
gülümsediğini gördüm.
“Hamd olsun Allah'a ki, seni düşmanına muzaffer kılıp gözünü aydın etti. . Öcünü almayı sana gözünle
gösterdi!”» dedi.
Peygamberimiz: »Uhud günü, sağıma, soluma döndükçe, hep Ümmü Umare'nin, yanı başımda çarpıştığım
görürdüm! buyurmuştur.
Peygamberimiz, Ümmü Umare'nin oğlu Abdullah'a: »Ey Ümmü Umare'nin oğlu!» diye seslendi.
Abdullah: «Buyur!» deyince, ona: «At!» dedi.
Abdullah, önünde gitmekte olan atlı bir müşrike bir taş attı. Taş, atın gözüne değdi. At, kıvrandı. At da, atlı
da yere yıkıldı.
Abdullah, taşa tutup müşriki yaraladı.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Nüseybe hanım ve ev halkı için yapılan dua:
Nüseybe hatunun oniki, onüç yerinde yarası vardı. En büyüğü ve ağırı, İbn-i
Kamia'dan aldığı omuz yarası olup bir yıl onun tedavisiyle uğraşmıştır.
Peygamberimiz, Nüseybe hatunun omuzundan aldığı yarayı görünce, oğlu
Abdullah'a:
«Annenin, annenin yarasını sar! Ev halkınıza Allah mübarek kılsın: Senin
annenin makamı, filan ve filancaların makamından hayırlıdır!
Annenin kocasının makamı da filan ve filanların makamından hayırlıdır.
Senin makamın da filan ve filanların makamından hayırlıdır.
Allah, sizin ev halkınıza rahmet etsin!» dedi.
Nüseybe hatun: «Allah'a dua et de cennette Sana komşu olalım!» dedi,
Peygamberimiz: “Allah'ım! Bunları, cennette bana komşu ve arkadaş et!”
diye dua etti.
Bunun üzerine, Nüseybe hatun :
•Eh, bu, yeter! Bana, artık ne musîbet gelirse, gelsin dünyada!» dedi.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Peygamberimizin yaralanması:
Müslümanlar dağıldıkları zaman, müşrikler, Peygamberimizin yanına kadar
sokulmuşlardı.
Ebu Saîd-i Hudrî der ki: «(Resulullah'ın şakaklarına kim vurdu?) diye
sormuştum.
“İbn-i Kamia!” denildi.
“Alnını kim yardı?” diye sordum. (İbn-i Şihap!) denildi.
“Dudağına kim vurdu?” diye sordum.
(Utbe!) denildi.»
İbn-i Kamia: «Gösteriniz bana Muhammed'i! Onun hakkında benim andım var:
Onu, görürsem, öldüreceğim!» diyerek Peygamberimizin yanına gelmişti.
Peygamberimizin üzerinde iki zırh vardı. önünde, Müslümanları düşürmek için,
Ebu Amir tarafından kazılmış derince bir çukur bulunuyordu.
Bu çukur, Peygamberiınizi, Ibn-i Kamia'dan uzakça bulundurduğu, üzerindeki
zırh da iki kat olduğu için, İbn-i Kamia‘nın kılıç darbesi Peygamberimize pek o
kadar te'sir etmedi.
Kendisinin çukura düşmesi de orada korunmasına ayrıca yaradı.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Ebû Dücâne 'nin Peygamberimizden Kılıcı Alması
Resûl-i Ekrem'in elinde bir kılıç vardı. Üzerinde, "Korkaklıkta ar, ilerlemekte
şeref ve itibar var! İnsan korkaklıkla kaderden kurtulamaz!" mealindeki beyit
yazılı idi.
"Bu kılıcı benden kim alır?" diye sordu.
Birçok sahabî birden atıldı. "Ben, ben yâ Resûlallah!.." diyerek ellerini
uzattılar.
Bu sefer Peygamberimiz, "Bunu, hakkını vermek üzere kim alır?" diye
sordu.
Yine hararetle isteyenler çıktı. Aralarında Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz.
Zübeyr b. Avvam da vardı. Hz. Resûlullah vermek istemedi.
Bu sırada korkusuz, gözünü daldan budaktan sakınmayan biri ortaya
atıldı. Ebû Dücâne'ydi bu!.. Hz. Resûlullah'a, "Nedir onun hakkı yâ
Resûlallah?.." diye sordu.
Resûl-i Ekrem, "Hakkı, eğilip bükülünceye kadar onu düşmana
sallamandır!" buyurdu.
Bunun üzerine Ebû Dücâne, "Yâ Resûlallah!.. Ben onu, hakkını yerine
getirmek üzere alıyorum!" dedi ve Hz. Resûlullah'tan kılıcı teslim aldı.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MUS'AB B. UMEYR'İN ŞEHİD DÜŞMESİ
Mücâhidlerin birçoğu oraya buraya dağılmıştı.
Her şeye rağmen Resûlullah'ın yanından ayrılmayan mücâhidler de vardı.
Bunlardan biri de, İslâm Ordusunun sancaktarı Hz. Mus'ab b. Umeyr idi.
İbn-i Kamia denilen kâfir, bir ara atlı olduğu hâlde Resûl-i Ekrem Efendimize
yaklaştı. "Gösteriniz bana Muhammed'i!.. O kurtulursa, ben kurtulmayayım."
diyerek haykırıyordu.
Hz. Mus'ab, mücâhidlerden birkaç kişi ve Nesibe Hâtûn ile, İbn-i Kamia'ya
karşı çıktı.
İbn-i Kamia, önüne çıkan Hz. Mus'ab'ın sağ elini bir kılıç darbesiyle kesti. Hz.
Mus'ab, İslâm'ın izzet ve şerefini sembolize eden sancağı sol eline aldı. İbn-i
Kamia, bir kılıç darbesiyle sol elini de kesti. Bu sefer Hz. Mus'ab, sancağı
kollarıyla tutup göğsüne bastırdı. O anda tek gayesi, bu zındığın Resûlullah'a
ulaşmasına mâni olmak ve İslâm sancağını yere düşmekten korumaktı. İbn-i
Kamia, bu sefer mızrağıyla vücudunu deldi. Hz. Mus'ab, artık dayanamayıp
yere yıkıldı. Böylece o da şehâdet şerbetini içenler arasına katıldı. Sancak da
yere düştü.'
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Peygamberimiz, Mus 'ab b. Umeyr 'in Cesedi Başında
Şehidler arasında İslâm Ordusunun sancaktarı Hz. Mus'ab b. Umeyr de
vardı. Resûli Ekrem Efendimiz, onun yanına vardı,
"Mü'minlerden öyle yiğitler vardır ki, onlar Allah'a verdikleri sözde
sadâkat gösterdiler. Onlardan bazıları şehid oluncaya kadar
çarpışacağına dair yaptığı adağını yerine getirdi. Kimisi de şehid olmayı
bekliyor. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler." mealindeki âyeti
kerîmeyi okudu.
Hz. Mus'ab'a kefen olacak bir şey bulamamışlardı. Üzerinde kaftanı vardı.
Sahabîler, bu kaftanını baş tarafına örttüklerinde ayak tarafı açılıyor, ayak
tarafına çektiklerinde ise baş tarafı açılıyordu. Resûli Kibriya Efendimiz, bu
durumu görünce, "Baş tarafını kaftanı, ayaklarını ise ızhır otu (bir çeşit
kokulu ot) ile örtünüz." diye emretti.
Peygamber üzüntülü bir halde şunları söyledi:
"Seni Mekke'de gördüğümde, senden daha güzel giyinen, senden daha
yakışıklı kimse yoktu. Şimdi ise, kefen olarak sarılmış hırkadan basın
dışarıda kalıyor."
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Ebû Dücâne 'nin Peygamberimizden Kılıcı Alması (Devamı)
Ebû Dücâne, elinde Resûl-i Ekrem'in şartlı teslim ettiği kılıcı, başında ise
kırmızı sarığı olduğu hâlde müşriklere doğru çalımlı çalımlı yürümeye
başladı. Bunun üzerine Fahr-i Alem Efendimiz, ashabına şu ölçüyü ders
verdi:
"Bu öyle bir yürüyüştür ki, Allah onu, şu yerin (harb hâlinin) dışında
hiçbir zaman sevmez!'“
Ebû Dücâne, şimşek sür'atinde düşman safları arasına girdi, kılıcını var
kuvvetiyle hakkını vermek için sallamaya başladı. Önüne geleni bir iki
darbede yere seriyor, durmadan ilerliyordu.
Bir ara dağın eteğinde deflerle müşrikleri savaşa teşvik eden kadınların
yanına kadar vardığını fark etti. Orada biri müşriklere hiddetli hiddetli
bağırıyor, onları vuruşmaya teşvik ediyordu. Yanına yaklaştı, kılıcını kaldırıp
vuracakken, hasmından bir çığlık koptu. Bu, Ebû Süfyan'ın karısı Hind'in
çığlığı idi. Ebû Dücâne, ona kılıç sallamaktan geri durdu. Kendisini o sırada
gören Hz. Zübeyr b. Avvam, sonradan, neden o kadına kılıç sallamadığını
soracak, Ebû Dücâne ise şu cevabı verecektir:
"Resûlullah'ın kılıcına hürmetimden, o kadının kanına bulaştırmak
istemedim!"
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
HZ. TALHA B. UBEYDULLAH'IN KAHRAMANLIĞI
Harbin en nâzik ve dehşetli ânı idi. Müslümanlar, önden ve arkadan hücuma geçen müşrik
kuvvetlerinden kendilerini kurtarmak için tepelere doğru çıkıyorlardı. Hz. Resûlullah'ın etrafında kala
kala 15 kadar mücâhid kalmıştı. Bunlar, Peygamber Efendimizle birlikte sabır ve sebat göstererek
müşriklere karşı kahramanca savaşıyorlardı. Bunlardan biri de Hz. Talha b. Ubeydullah idi.
Müşriklerin Resûlullah'ın dört tarafını sardıkları sırada, Hz. Talha sağa sola dönerek kılıcıyla onları
uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Bir ara, müşriklerin keskin nişancı okçularından Mâlik b. Züheyr, Efendimize nişan alıp bir ok
attı. Hz. Talha, bu okun Kâinatın Efendisine isabet edeceğini anlayınca, buna mâni olmak
için, elini oka hedef tuttu. Son sür'atle gelen ok, parmağını delip, elini çolak yaptı.
Peygamber Efendimiz, "Yeryüzünde gezen Cennetlik bir kimseye bakmak isteyen, Talha b.
Ubeydullah'a baksın!" buyurdu.
Hz. Resûlullah'ı korumak uğrunda müşriklerden gelen kılıç darbelerine ve oklara vücudunu
siper eden Hz. Talha'nın baş ve gövde damarlarından biri kesildi. Gövdesi yaralar içinde
kaldı. Fazla kan kaybından bayılıp yere düştü. O sırada Hz. Ebû Bekir, Peygamberimizin yanına
geldi. Resûl-i Ekrem, ona, "Amcanın oğluyla ilgilen." dedi.
Hz. Ebû Bekir yüzüne su serpince, Hz. Talha kendine geldi. Yaralarının acısı sızısı umurunda
değildi. Şahsını düşünmüyordu; uğrunda bunca fedakârlığa katlandığı zâtın durumunu merak
ediyordu. Başucunda duran Hz. Ebû Bekir'e, "Resûlullah ne yapıyor?" diye sordu.
Hz. Ebû Bekir, "İyidir. Beni sana o gönderdi." diye cevap verince, bu kahraman ve fedakâr
sahabî, "Allah'a şükürler olsun! Resûlullah sağ olduktan sonra her musibet bizim için hiçtir!"
diye konuştu.145
İ'lây-ı Kelimetullah uğrunda gösterdiği bunca kahramanlık ve fedakârlıktan dolayı, Hz. Resûlullah
tarafından bu harbte "Talhatü‘l-Hayr (Hayırlı Talha)" olarak adlandırılan Hz. Talha'nın, Uhud'dan
döndüğü zaman vücudunda tam 75 yarası vardı. Başı dört köşeli yarılmış, uyluk damarı
baştan aşağı kesilmişti. Eli ise çolak olmuştu.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Hendek savaşı, Hz. Peygamber’in ve Medine Müslümanlarının Mekke
müşrikleri ile karşılaştığı üçüncü savaştır.
Bedir’de Müslümanlar galip gelmişti,
Uhud’ta galibiyet ortada kalmıştı.
Hendek savaşında da Müslümanlar sabır ve metânetlerinin mükâfatını
görmüş ve galibiyetle taltif edilmişlerdir.
Hendek savaşında Müslümanlar üç düşman ile birden karşılaştı ve
üçünü de yendiler;
Bu düşmanların birincisi Mekke’den gelen Müşrik ordusu ve onların
yardımcısı paralı askerler,
ikincisi Medine’nin içinde oturan ve her an Müslümanları arkadan vurma
planları yapan Kureyza Yahudileri,
üçüncüsü de Medine’de hüküm süren açlık, kıtlık ve yokluktu.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Peygamber Efendimizin, müşriklerle hicretin 5. (M. 627) yılında
yaptığı müdâfaa savaşı.
Bu savaşta düşman ordusu, Mekkede bulunan putperest
müşriklerden, bâzı yahûdî ve diğer kabîlelerden meydana geldiği
için hizipler, kabîleler topluluğu mânâsında “Ahzâb Gazâsı”
denildiği gibi,
Medînenin kuşatılması sebebiyle “Medîne Muhâsarası”,
Medînenin etrâfına kazılan hendekten dolayı da “Hendek Gazâsı”
denilmiştir.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Medînede bulunan Nâdiroğulları (Benî Nâdir) adındaki Yahûdî kabîlesi,
Müslümanlarla yaptıkları anlaşmayı bozdu. Peygamber efendimize sûikast
tertiplediler. Bu sebeple Benî Nâdir Kabîlesi Medîneden çıkarıldı. Bu
kabîlenin reisi, diğer bâzı kabîlelerin reisleriyle birleşerek Mekkeye gidip,
müşriklerle anlaştı. Bu anlaşmanın netîcesinde berâberce Medînede
bulunan Müslümanların üzerine saldırmaya karar verdiler. Böylece 10.000
kişilik bir müttefik düşman ordusu toplandı. Ordunun idâresi Ebû Süfyâna
verildi.
Düşmanın bu hazırlığını Peygamber efendimiz öğrenince, hemen Eshâb-ı
kirâmı topladı, durumu görüştü, istişâre yaptı. Medînenin savunulmasında
nasıl bir yol tâkib edileceği görüşüldü. Eshâb-ı kirâmdan Selmân-ı Fârisî;
“Yâ Resûlallah! Bizim İran diyârında bir şehre düşman hücûm ettiği zaman,
müdâfa için şehrin etrâfına hendek kazmak âdettir. Medînenin müdâfası için
biz de hendek kazalım.” dedi. Selmân-ı Fârisînin bu teklifi beğenilip kabul
edildi. Hendeğin kazılacağı yer tesbit edildi ve gerekli malzeme toplatıldı.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Ön tarafı açık olan Medînenin bir tarafı
yalçın kayalı dağlarla çevrili, diğer
tarafı da düşmanın geçmesine elverişli
değildi. Düşmanın ön taraftan
saldırma ihtimâli olduğu için hendeğin
buraya kazılması kararlaştırıldı ve iş
bölümü yapıldı.
Sel Dağının eteği ordu merkezi olarak
seçildi. Peygamber Efendimiz de
hendeğin kazılmasında çalıştı.
Günlerce aç kaldıkları oldu. Bizzat
Resûlullah efendimizin, açlığını
bastırmak için mübârek karınlarına üç
taş bağladıkları görüldü.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
HENDEK KAZARKEN ORTAYA ÇIKAN KAYA
Hendek kazıldığı sırada hava soğuktu, sert bir şimal (kuzey)
rüzgârı esiyordu. Kazma işi zorlaşıyordu. Hendekte çıkan büyük bir
kayayı Resûlullah üç vuruşta parçaladı.
İlk vuruşunda bir ışık yayıldı. Tekbir getirerek; “Şam’ın kırmızı
köşklerini görüyorum!” buyurdu.
İkinci vuruşta; “Kisrâ'nın (İran’ın) köşklerini görüyorum!” buyurdu.
Üçüncü vuruşta da yine etrâfa parlak bir ışık yayıldı ve tekbir
getirerek; “Sana’nın kapılarını görüyorum, bana Yemenin anahtarları
verildi!” buyurdu.
Böylece Eshâbın ilerde buraları fethedeceğini müjdeledi. Netîcede
buyurduğu gibi oldu.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
İki hafta içinde hendek tamamlandı. Bir atın atlayamayacağı kadar geniş ve
derindi.
Eshâb-ı kirâm üç bin kişilik bir ordu hâlinde düşmanın geçme ihtimâli olan
yerleri tuttular.
Ebû Süfyân idâresindeki düşman ordusu, birkaç kol hâlinde Medîne
üzerine yürüdü. Medîne önüne geldiklerinde, karşılarında hendeği gördüler.
Hendek, İslâm ordusuyla müttefik düşman ordusu arasında boydan boya
uzanıyordu. Geçecek yer bulamayınca, karşı taraftan ok atarak harbe
başladılar.
Medîne kuşatması bu şekilde bir ay devâm etti.
Eshâb-ı kirâm bütün güçlüklere rağmen çok büyük bir kahramanlık
gösteriyordu. Bir aydan beri bekleyen düşman ordusu, bütün gücüyle
şiddetli bir saldırıya geçti. Fakat hendeği ancak birkaç kişi geçebildi
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Hava oldukça soğuktu. Hendeği geçemeyeceğini anlayan düşman çeşitli
yollar aradı. O sırada Müslümanlarla anlaşma hâlinde bulunan Medînedeki
Benî Kureyzâ Yahûdîleri, müşriklerin teklifi üzerine onlarla işbirliği yaparak
Müslümanları arkadan vurmaya kalkıştılar. Savaşın en nâzik anları
yaşanıyordu. Resûlullah efendimiz bu durumu öğrenince, Sad bin Muaz
başkanlığında bir heyeti Benî Kureyzâ Yahûdîlerine gönderdi. Bu işten
vazgeçmedikleri takdirde, daha önce ihânet eden Benî Nâdir Yahûdîlerinin
durumuna düşecekleri bildirildi ise de kabul etmediler. İslâm ordusu, bir
taraftan hendek hattını koruyor, bir taraftan da Medîne içinde bulunan ve
anlaşmayı bozan Benî Kureyzâ Yahûdîlerinin yapabileceği baskını
devriyelerle önlemeye çalışıyordu.
Bu savaşta müminlerden 5 kişi şehîd düştü. Kâfirlerden ise 4 kişi öldü.
Hendeğin dar bir yerinden atlayan Arap yarımadasının çok ünlü
pehlivan savaşçısı Amr b. Abdivüdd, Hazreti Ali'nin yiğitçe ve kurnazca
karşı koymasıyla can verdi.
Savaşın en sıkışık bir gününde müminler namazlarını hiç kılamamışlar,
gece kazâ etmişlerdi.
Bu gazadan sonra Peygamberimiz Aleyhisselâm, Kureyş'in artık
saldıramayacağını, nöbetin kendilerine geldiğini müjdeledi.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Kuşatma uzadıkça müşriklerle müttefikleri, harb etmekten usandılar. İslâm
ordusunun yılmadan yaptığı müdâfaa karşısında çâresiz kalıp perişan oldular.
O sırada birden bire soğuk ve şiddetli bir fırtına çıktı. Düşmanın ordu merkezi
alt üst oldu. Gece karanlığı basınca, rüzgârın şiddetiyle her şeyin darmadağın
olduğunu gören düşman, dehşete kapıldı. Müşrik ordusunun başı Ebû
Süfyân, daha fazla dayanamayıp çekilmeye karar verdi. “Ben geri
dönüyorum.” diyerek Mekkenin yolunu tuttu. Paniğe kapılan ordusu da her
şeyini bırakarak savaş meydanını terk etti. Bütün güçleriyle her türlü zorluğa
katlanarak Allah yolunda cihâd eden Eshâb-ı kirâma, Allahü teâlânın yardımı
ulaştı ve düşmanları perişan oldu.
Bu hâdise, Kurân-ı Kerîm’de meâlen şöyle bildirilmektedir:
“Ey îmân edenler! Allahü teâlânın üzerinizdeki nîmetlerini hatırlayınız. Hani
size (Hendek Savaşında) ordular saldırmıştı da, biz onların üzerine bir rüzgâr
ve sizin görmediğiniz (meleklerden) ordular göndermiştik...” (Ahzâb sûresi: 9)
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Kureyş müşrikleri gerisin geri kaçınca, kendileriyle irtifak etmiş bulunan diğer kabileler de
ordugâhtan ayrılıp yurtlarına döndüler.
Peygamber Efendimiz ve Müslümanlara yapılan bu İlâhî yardımdan Kur'ânı Kerîm'de
şöyle bahsedilir:
"Ey îman edenler!.. Allah'ın üzerinizdeki nîmetlerini hatırlayın: O zamanda—ki, size
düşman orduları saldırmıştı—da size onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz
ordular (melekler) göndermiştik. Allah, ne işlerseniz hepsini hakkıyla görendir."
Düşmanın büyük bir hezimete uğrayıp çekilmekte olduğunu gören Fahri Âlem
Efendimiz, tebessümler arasında, yardımı gönderen Cenâbı Hakk'a hamd ve şükrettikten
sonra şöyle dedi:
"Allah'tan başka ilâh yoktur; yalnız bir O vardır. Allah, ordusunu azîz kıldı; kuluna
da yardım etti. Tek başına da Ahzab'a (Arap kabilelerine) galebe etti!"
Müşrik ordusunun hiçbir müsbet netice alamadan eli boş döndüklerini, Kur'ânı Kerîm bize
şöyle haber verir:
"Allah (Hendek Savaşındaki) o kâfirleri, hiçbir zafere erdirmeden öfkeleriyle geri
çevirdi. Böylece Allah, savaş yükünü mü'minlerden kaldırdı. Allah, Kâvî'dir [her
şeye gücü yeter], Azîz'dir [her şeye galibtir]."
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Peygamber efendimiz harp sâhasından Medîneye dönünce, silâhlarını
çıkarmadan hemen savaşın en nâzik ânında ihânet eden Benî Kureyzâ
Yahûdîlerinin üzerine hareket emri verdi
Kurayza Yahudilerinin Cezalandırılması
Hendek gazasının en nazik devresinde ahidlerini, andlaşmalarını bozan
ve vatanlarına ihanet eden Kurayza Oğulları yahudileri kalelerine
çekilmişlerdi. Peygamberimiz Aleyhisselâm, müminlere silâhlarını
çıkarmadan onların üzerine hareket emrini verdi. İhanetin cezası
geciktirilmeden verilmesi için ilâhî ilham gelmişti. Eğer bu hainlik cezasız
kalırsa, müslümanlar için tehlike devam edecekti.
Yahudiler, müslümanları görünce 900 kişilik kuvvetleriyle karşı koydular.
Kalenin kuşatılması ile süren savaş, 25 gün sonra yahudilerin teslim
olmasıyla bitti. Yahudiler kendileri için verilecek karar hakkında, dostları olan
Evs kabilesinin reisi Hazreti Sa'da b. Muaz'ın hakemliğini istediler. O da
yahudilerin arzusu üzerine Musa Aleyhisselâm şeriatı ve Tevrat'a göre
hüküm verdi. Yahudiler hükmün Tevrat'a uygun olduğunu kabul ettiler.
Buna göre, eli silâh tutan erkeklerden 400 kişi idam edildi, kadınlar ve
çocuklar esir sayıldı, mallar ise ganimet olarak alındı.
Hendek Savaşı’nın yapıldığı yerde bulunan Mescid‐i Seb’a.
Hendek Savaşı’nın yapıldığı yerde bulunan Mescid‐i Seba’nın yerine yapılan yeni mescit.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Mescid–i Haram tarafındaki girişte;
hemen sağ tarafta belli belirsiz iki
mezardan birisi Hz. Fatımat–üz Zehra
validemize aitken, solundaki ise
Efendimizin amcası Hz. Abbas’a ait.
Hemen doğusunda ise Hz. Ali’nin
oğlu, Hz. Hüseyin, Hz. Hüseyin’in oğlu
Zeynel Abidin Zeynel Abidin’in oğlu
Muhammed Bakır (ra) ve onun oğlu
Caferi Sadık’ın kabirleri var.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Cennetü'l_Baki' Kabristanının 1908 yıllarına kadarki durumu
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Medinede Vefat Eden ilk Muhacir Osman Ibni Maz’un radiyallahu anh
Medine’de vefat eden ilk sahâbî...
Bakî kabristanlığına defnedilen ilk muhacir
O, ilk Müslümanlardandır. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimiz
Dâru’l-Erkam’a yerleşmeden önce İslâmla şereflendi. Cahilliye döneminde
de temiz yaratılışlı, ağırbaşlı bir insandı. O dönemde de hiç içki içmedi. “Aklı
gideren, benden aşağıdakileri bana güldüren bir şeyi içmem” derdi.
Onun İslâm’a girişi Ahmed Ibni Hanbel’in Musned’inde söyle anlatılır:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün Mekke’de evinin yanında oturuyordu.
Osman Ibni Maz’un da oradan geçiyordu. Rasûlullah (s.a.)’e bakıp tebessüm etti. İki
cihan Güneşi Efendimiz de ona: “Biraz oturmaz mısın?” buyurdu. O da karşısına
oturdu. Konuşurlarken Rasûlu Ekrem (s.a.) Efendimize bir hal oldu. Sanki karşısında
birisi ona bir şeyler anlatıyor, Efendimiz de anladım dercesine başını sallıyordu. Bu
hal bir müddet sonra geçti. Osman bu hali merak etti ve Efendimize sordu. Resûl-i
Ekrem (s.a.) efendimiz kendisine Allah’ın elçisi Cebrâil’in geldiğini ve Nahl Sûresi 90.
âyet-i celileyi indirdiğini söyledi.
Meâlen: “Muhakkak ki Allah, adaleti, ihsâni ve akrabaya vermeyi emrediyor.
Zinâdan, fenalıklardan ve insanlara zulüm yapmaktan da nehyediyor. Size
böylece öğüt veriyor ki, benimseyip tutasınız.”
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
O, Habeşistan’a hicret eden ilk gurubun başkanıydı.
Osman Ibni Maz’un (r.a.) Velid bin Mugire’nin himayesine girmişti.
“Ben Allah’tan başkasının himâyesinde bulunmayı sevmiyorum. Onun icin
Velid’in himâyesini artık kabul etmiyorum.” diye ilân etti
Osman Ibni Maz’un
FATIMA BİNTİ ESED
Peygamberimizin halası Safiyye
ZÜL HULEYFE – EBYAR‐I ALİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Gamame Mescidi
Musalla mescidi olarak da bilinir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Medine’yi
Münevvere’deki ilk bayram namazını burada kıldırdığı ve son dört sene bayram
namazlarını da burada kıldırdığı rivayet olunur.
Efendimiz (s.a.v.) döneminde açık bir meydan olan ve sonraları Münâha diye
bilinen bu yerde, Peygamberimiz yağmur duâsı yaptığında bir bulut gelip
Peygamberimizi (s.a.v.) gölgelemiş, bu sebeple buraya bulut manasına gelen
GAMÂME denilmiştir.
Osmanlı sultanı I. Abdülmecit
tarafından yaptırılan ve irili ufaklı 10
kubbeli mescid, bakıldığında bulutu
andıran bir görünüme sahiptir.
1990’lı yıllarda
Suudlular tarafından tamir ettirilmiştir.
Ebû Hureyre’den bildirildiğine göre
Peygamberimiz (s.a.v.) bir seferden
döndüğünde bu yere uğrar, kıbleye
dönerek dua ederdi.
Yine Peygamberimiz (s.a.v.)
Uhud’a giderken ordusunu burada
toplamış ve Uhud’a hareket etmiştir.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Gamame Mescidi (Devamı)
Resul-i Ekrem bayram namazlarını Mescid-i Nebevi'de değil, buraya
güneybatı yönünde 500 m. mesafedeki açık alanda kıldırırdı. Bazen yağmur
duası için de kullanılan ve Medine'ye gelen kafilelerin konakladığı Menaha adlı
bu yerin bir bölümü musalla haline getirilmişti. Ömer b. Abdülaziz Medine valiliği
esnasında burayı imar etmiş ve bundan sonra Mescid-i Musalla adıyla anılmıştı.
Resulullah bayram namazı ve yağmur duası için buraya çıktığı zaman kendisini
bir bulutun gölgelemesi sebebiyle sonraki dönemlerde Gamame Mescidi adıyla
meşhur oldu.
Sultan 1. Abdülmecid tarafından yeniden inşa edi¬len 32,5 x 23,5 m.
ölçüsündeki Mescid-i Gamame güney tarafında 12 m. yüksekliğinde bir büyük
kubbe, kuzey tarafında ise bu büyük kubbeyle uyumlu beş küçük kubbe ile
örtülüdür. Sultan II. Abdülhamid döneminde ve 1990'da kapsamlı bir onarımdan
geçirilen mescid, Osmanlı mimari tarzını hala korumaktadır.
Hz Ömer Mescidi
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerden biri de
Hz. Ömer Mescidinin yeridir. Hz. Ömer (r.a.) hilafeti zamanında bayram namazlarını
Efendimiz (s.a.v.)’e uymak amacıyla burada kıldırmıştır. Mescid-i Nebevi’den 455 m.
uzaklıktadır. Osmanlı Sultanı II. Mahmud tarafından Hicri 1411 yılında tamir
ettirilmiştir.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Hz. Ali Mescidi
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerden biridir.
Efendimiz, Gamame Mescidinin bulunduğu yerde bayram namazlarını kıldırmadan önce, bayram
namazlarını burada kıldırmıştır.
Mescid-i Nebevi’den 290 m uzaklıktadır. 1662'de Medine'yi ziyaret eden Ebu Salim elAyyaşı, Hz. Peygamber'in muhtelif yerlerde bayram namazı kıldırdığını bunlardan üç
tanesinin meşhur olduğunu kaydeder. Bunlardan birisi de Mescid-i Ebu Bekir'in hemen
kuzeyinde, Hz. Osman evinde isyancı¬lar tarafından kuşatıldığında Hz. Ali'nin Medine
musallasında bayram namazını kıldırdığı yerdir. ilk defa Ömer b. Abdülaziz tarafından inşa
edilen Mescid-i Ali, 1990'da 882 m2'lik bir alan üzerine eski tarzına benzer bir şekilde
yeniden inşa edilmiştir.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Hz.Ebubekir Mescidi
Bu Mescidin olduğu alan, Efendimiz (s.a.v.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerdendir.
Ebû Bekir (r.a.) de Efendimiz (s.a.v.)’e uymak için bayram namazlarını burada kılmıştır.
Mescidi Gamame’ye 40 m mesafededir.
“Mescid-i Musalla'nın kuzeybatısındaki Amidiyye sokağının başındadır. Hz. Ebu Bekir halifeliği
sırasında burada bayram namazı kıldırdığı için bu adı almıştır. Bu yerde Hz. Peygamber de bayram
namazı kıldırmıştır. ilk defa Ömer b. Abdülaziz tarafından inşa edilen mescid, 1838'de Sultan II.
Mahmud tarafından yenilenmiştir. 1990'da tamirattan geçirilen ve 292 m2'lik bir alanı kaplayan
mescid halen Osmanlı mimari tarzını korumaktadır.”
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
İcabe Mescidi
Melik Faysal caddesi'nde (Şariu's-sittın) Cennetü’I-Baki"nin yaklaşık 385 m. kuzeyinde Mescid-i Nebevi'ye
580 m. uzaklıktadır. Ensardan Beni Muaviye b. Malik b. Avf toprağında bulunduğu için bu adla da anılır.
Hz. Peygamber zamanında mescid haline
getirilen mekânlardan olan Mescid-i İcabe
uzun süre üstü açık olarak hizmet vermişti.
Burayı ziyaret edenler nafile namaz kıldıktan
sonra Hz. Peygamber'in yaptığı duayı
okumayı adet edinmişlerdi. II. Mahmud ve
Sultan Abdülmecid zamanlarında imar gören
Mescid-i İcabe 1997' de yeniden inşa edildi
ve çevresindeki sosyal tesislerle birlikte
yaklaşık 1200 m2'lik bir alana ulaştı.
Resul-i Ekrem ashabından bir grupla birlikte Beni Muaviye Mescidi'ne uğramış, iki rek'at namaz kılmış ve
ardından uzunca bir süre dua ettikten sonra orada bulunanlara şunları söylemiştir: "Rabbimden üçşey istedim.
Bana ikisini verdi, birini vermedi. Rabbimden ümmetimi kıtlıkla helak etmemesini istedim, onu bana verdi.
Ondan ümmetimi suda boğarak helak etmemesini diledim, onu da verdi. Felaketlerini kendi aralarında
vermemesini (tefrikaya düşmemelerini) diledim, bunu bana vermedi" (Müslim, "Fiten", 20).
Resulullah'ın duasının Cenab-ı Hak tarafından kabulü dolayısıyla bu cami Mescid-i İcabe diye anılmıştır.
Hicretin 9. (631) yılında Medine'ye gelen Necran heyeti ile Hz. Peygamber arasında hristiyanlık konusunda
tartışma meydana gelmiş, nazil olan ayet (Ali İmran 3/61) doğrultusunda Hz. Peygamber yanına Hz. Ali. Fatıma,
Hasan ve Hüseyin'i alarak Necran heyetinin yanına gitmiş ve ilgili ayetleri okuyarak kendilerini Mescid-i İcabe'nin
bulunduğu yerde mübaheleye (beddua) davet etmişti. Ancak NecranIılar Hz. Muhammed'in peygamber olma
ihtimalini göz önüne alarak buna cesaret edememişlerdi. Bu olay sebebiyle adı geçen cami Mescid-i Mübahele
diye de anılır
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Mescid-i Nebevi’nin 900 m kuzeyine
düşen bu mescide Ebû Zer Mescid’i
dendiği gibi Secde Mescidi de denir.
Abdurrahman Bin Avf diyor ki:
Efendimiz (s.a.v.) bu noktada kıbleye
yöneldi ve secdeye kapandı, secdeyi
çok uzattı, kalkınca Ya Rasulallah
secdenizi çok uzatınca korktum, Allah
ruhunuzu aldı zannettim, dedim. O da
bana Cibril geldi ve şu müjdeyi verdi:
“Allah (c.c) sana kim salat ederse ben
de ona salat ederim, kim selam verirse
ben de ona selam veririm” buyuruyor
deyince, “Ben de Allah’a şükür secdesi
yaptım.”( Kütüb-i Sitte c.6, s.138)
buyurdular. Bu mescide şükür mescidi
de denir.
Mescidin şu andaki yeri
Peygamberimizin bu uzun secdesini
yaptığı yerdir.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Mustarah Mescidi
Beni Hârise Mescidi de denen bu noktada Efendimiz (sallallahu aleyhi
vesellem) Uhud Savaşından dönerken istirahat buyurmuşlardır.
Bundan dolayı istirahat edilen yer anlamında mustarah denilmiştir.
Ayrıca Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) uhud şehidlerini ziyarete
giderken burada namaz kılmış ve istirahat etmiştir. Eski Mescid yıkılmış ve
yerine yeni bir bina inşa edilmiştir. Ahzab savaşında kazılan hendeğinde
buradan başladığı söylenmektedir
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Sukyâ Mescidi
Amberiyede bulunan tren istasyonun içerisinde üç kubbeli
küçük bir mesciddir.
Alanı 65 m² dir. Bu yere sukya mahallesi Saad’ın yeri denir.
Bundan dolayı da bu mescide Sukya Mescidi denmiştir.
Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Bedir muharebesine
giderken burada orduyu denetlemiş, küçük gördüğü sahabilerin
çocuklarını geri çevirmiş ve burada bulunan sukya kuyusundan
abdest alıp su içmiştir. Ve yine meşhur ehli Medine için olan
duasını burada yapmıştır. Bu duada ehli Medine için bereketle
dua etmiş ve Medine-i Münevvere yi Mekke gibi harem ilan
etmiştir. Hz Ömerin de Hz. Abbasın elini tutarak onun yüzü
suyuna yağmur duasına çıkma hadisesi burada olmuştur.
Medine'nin batısında Vebere harresinde bir kuyunun yanında
inşa edilmiştir. ResuI-i Ekrem Bedir Gazvesi için yola çıktığında
bu kuyunun yanında bir süre konaklamış, yaşları küçük olduğu
halde orduya katılanları Medine'ye göndermişti. Daha sonra Hz.
İbrahim'e Mekke'nin bereketli kılındığı gibi Medine'nin de
ashabına mübarek kılınmasını dileyerek, onlara Mekke'yi
sevdirdiği gibi Medine'yi sevdirmesini Cenab-ı Hakk'tan niyaz
etmişti. Hz. Ömer'in yağmur duası için bu yeri tercih etmesi de
ResOlullah'ın duasıyla ilgilidir. Daha sonra buradaki kuyunun
hemen kuzeyinde büyük ihtimalle Ömer b. Abdülaziz tarafından
bir mescid yaptırılmıştl. Bugün Medine tren istasyonu dahilinde
güneydoğu tarafında yer alan Sükya Mescidi, 13 x 5 m.
ölçülerinde ve ortadaki büyük olmak üzere üç kubbeli Osmanlı
tarzı küçük bir mescid olarak ayaktadır.
MescidiNebevi_Minare.exe
360_MEDINE_MescidiNebevi_BakiKapisi.exe
MescidiNebevi_IcAvlu.exe
MescidiNebevi_Hotelden_6.exe