İsteseniz de Kaçıramayacağınız Tek Fırsat Vazgeçmektir

Transkript

İsteseniz de Kaçıramayacağınız Tek Fırsat Vazgeçmektir
www.piengo.com
Eylül 2016
Piengo Gelişim Evreni yayınıdır.
Ücretsizdir.
İsteseniz de Kaçıramayacağınız Tek Fırsat Vazgeçmektir
Güven Bakırtaş
Gerçek Doğamızın Sonsuz Bilinçten Olduğunu Hatırlayın
Aslıhan Uysal
Bilgi Toplumunun Yaratıcı Zihin Gereksinimi
Harun Akkoyun
Duygusal Zeka ve Dark Side Meselesi
Ayça Mumkule Erşipal
İş Hayatında Diploma “Her Şey” mi?
Kutlu Yıldızhan
Mükemmel Eğitim Var Mıdır ?
Adnan Bostancıoğlu
Özel Öğrenme Güçlüğü
Uzm. Psikolog Esra Kirez
Kendini İkna
Fatoş Kanıtemiz-Erdem Karagöz
Sayı:2
1
Yüzde
İÇİNDEKİLER
İsteseniz de Kaçıramayacağınız Tek Fırsat Vazgeçmektir
3
Güven Bakırtaş
4
Aslıhan Uysal
İNDİRİM
Gerçek Doğamızın Sonsuz Bilinçten Olduğunu Hatırlayın
5
6-7
8
9
20
Bu kampanya görselinin fotoğrafını çek
[email protected]’a
gönder ya da fotoğraf
ile Piengo’ya gel
indirimini kazan.
Mükemmel Eğitim Var Mıdır ?
Adnan Bostancıoğlu
İş Hayatında Diploma “Her Şey” mi?
Kutlu Yıldızhan
Bilgi Toplumunun Yaratıcı Zihin Gereksinimi
Harun Akkoyun
Özel Öğrenme Güçlüğü
Uzm. Psikolog Esra Kirez
Reklam vermek için; 0530 108 00 54
10-11
12-13
14-15
16-17
Sıradışı
18-19
Sinema ve Kitap
20-21
Spor-Sağlık
22-23
Gelecek Etkinlikler
Duygusal Zeka ve Dark Side Meselesi
Ayça Mumkule Erşipal
Kendini İkna
Fatoş Kanıtemiz-Erdem Karagöz
Röportaj
2
Editörden
Gizem Değer
Gelişime doğru açan bir güneş, yeni gelen günle
birlikte yeşeren umutlar, geliştiren başlangıçlarla;
Piengo Ailemiz adına Merhaba!
Güne nasıl merhaba dersek öyle devam eder.
Gözlerinizi yeni bir başlangıca açtığınızda herşey
için bir şansınız daha olduğunu düşünün. Dudaklarınıza bir gülümseme gönderin ve bugün sizin
gününüz!
Gelişim dolu bir dünya; büyük hedeflerinize giden
yolda ışık olmak, hayallerinizi gerçekleştirmek için
sizi bekliyor.
Yaşamda en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerden
olan başarı, mutluluk ve huzur için doğru olanları
seçme ve her zaman doğrularla hareket edebilmek
için PiengoPigeon her zaman yanınızda.
Tüm bu beklentiler, hayaller, farkında olunan eksiklikler, aşılması gereken engeller, kapalı kapıların açılması.. Tüm bunların en güvenilir yardımcısı,
eğitim.
Burada sizlerle o eğitimi deneyimleyip, hayallerinizi gerçekleştirmenize yardımcı olarak, açılan
kapıda buluşmak dileğimizle..
Yazılacak çok şey olsa da ;
Sonbaharı karşıladığımız Eylül ayı ile yayınladığımız bu sayımız ile sizleri baş başa bırakıyorum..
Gelişim Dünyamıza katılmanız dileğiyle..
Sevgiyle Kalın
Gizem Değer
Psikolog
İmtiyaz Sahibi
Birsen TÜREGÜN
Editör
Gizem DEĞER
Yayın Koordinatörü
Esra TOPAL
Görsel Tasarım
Esin ERTUVAN
Basım
Burcu GEDİKLİ
[email protected]
www.piengo.com
Bu bülten içerisinde yer alan herhangi bir bilgi tedavi amacı taşımamaktadır. Söz konusu bilgiler okuyucuyu bilgilendirmek
amaçlı olup sağlık hizmeti değildir. Verilen bilgiler hiçbir şekilde tanı ve tedavi amaçlı kullanılmamalıdır. Tanı ve tedavi mutlaka
bir hekim tarafından yapılması gereken son derece ciddi bir işlemdir. Her türlü hastalık ve sair tedavi gerektiren sorunlarınız
için lütfen doktorunuza danışınız. Yazıların tüm sorumlulukları çalışma sahiplerine aittir.
3
İsteseniz de Kaçıramayacağınız
Tek Fırsat Vazgeçmektir
Hayatımız yaptığımız seçimler ve onların
açtığı yolda karşımıza
çıkan fırsatlar; o fırsatlar üzerinde yaptığımız
tercihler ve onlara göre
açılan diğer fırsatlar gibi
bir döngüyle şekilleniyor. Buradan bakmaya
başladığımızda, zamanımızın ve hayatımızın
efendisi bizleriz. Kişisel
hayatımızın her alanında, özellikle de iş yaşantımızda her gün yeni
fırsatlarla karşılaşırız.
Birçoğunu göremediğimizden, bir kısmını ise
risk faktörü nedeniyle
değerlendirmez, rutinimizle devam ederiz.
Kaçırma ihtimalimiz olmayan tek fırsat vardır,
vazgeçmek. Vazgeçmek
her zaman elimizde olan
bir seçenek olmasına
karşılık, öncelikle bu
seçeneği değerlendirir,
ilk hatayı gördüğümüzde oyundan çıkarız. Fakat büyük iş dehaları bu
konuda farklı düşünürler. Mesela, Henry Ford:
“Hata, yeniden başlamak için bir fırsattır,
hem de daha bilge şekilde” der. Vazgeçmek,
bir zincirleme davranışı
beraberinde getirir. Birinci vazgeçiş, benzer
ikinci durumda öğrenilmiş olarak tekrar eder.
İşyerinde müdürünüzle geçinemeyip işi bırakırsınız. Bu durum
sizi, ikinci işyerinde
müdürünüzün
davranışlarına karşı daha
hassas yapar. Böylece
ikinci işinizi daha erken şekilde bırakmanıza
neden olabilir. Zamanla
“tüm müdürler böyle”
şeklinde öğrenilmiş bir
önyargıya sahip olursunuz. Oysa ki geçinemediğiniz durumda işi
bırakmak yerine karşınızdakini daha iyi anlamaya, işinizi sürdürerek
sorunları çözmede daha
fazla deneyim kazanmaya çalışırsanız, bir
sonraki iş yerinde en
azından daha bilge ve
sabırlı davranabilirsiniz. Fotoğrafta gördüğünüz kişi sonsuza kadar dağın tepesine taşı
yuvarlamaya mahkum
edilmiş Sisyphos. Vazgeçme şansı olmadığından hep daha ileriye
taşı itmeye çalışıyor.
Ona
bahşedilmemiş
olan vazgeçme lüksümüzü kullanmaya hep
zamanımız var. Erken
kullanmayalım bence. Güven Bakırtaş
4
Gerçek Doğamızın
Sonsuz Bilinçten Olduğunu Hatırlayın
Enerji ve bilgi doğada her yerde bulunur.
Kuantum alanı olarak ta tanımladığımız
her yer, saf bilincin ve
üretkenliğin harekette olduğu niyet ve arzulardan etkilenen bir
alanı kapsar. Bir ağaç,
akarsu, yaprak yada insan bedeni temel parçalarına ayrıldıklarında
sadece enerji ve bilgidir. Bu demek oluyor ki
bir ağaçla aramızdaki
tek fark alıcı bedenlerimizdeki bilgi ve enerji
içeriğidir. Her insanda
fiziksel bedeni oluşturan ve enerji alanını
hissetmekle fark etmeyi
sağlayan bir sinir sistemi vardır. Enerji alanlarını her birimiz sanki kendi duygularımız,
düşünce ve hislerimiz
hatta hatıralarımız ve
daha ötesi inançlarımız gibi deneyimleriz.
Bu yüzden eski bilgiler
“Ben O’ yum, sen O’sun
ve O’ndan başka bir şey
yok’’ demişlerdir. Gerçekte hepsi aynı şeylerdir ve bedenimiz evrenin bedeninden ayrı
değildir. Bu yüzdendir
ki toprakta rahatlar,
ağaca sımsıkı sarılır,
deniz kıyısında sakinleşir gökyüzüne baktığımızda gerçek saf
(öz) halimizi hissederiz.
İnsan bilinci bu enerji alanlarını hissettirip
farkettiren sinir sistemi
sayesinde sonsuz bir
esnekliğe sahiptir. Bilinç ve farkındalıkla bu
esnekliği değiştirebilir
hatta
gerçekleşmesini istediğimiz şeyleri
gerçekleştirme
yeteneğimizi ortaya çıkartabiliriz. Bilincimiz farkındalıklı değişimle iki
temel özelliği beraberinde getirir. Dikkat ve
Niyet…
Dikkat enerjiyi aktif kılar, Niyetse dönüştürür
bu sebepledir ki dikkatimizi
hayatımızda
neye yönlendirirsek o
şey büyür ve gelişir dolayısıyla niyet, kendini
gerçekleştirmek
için
her şeyi organize eder.
Niyet gelecek için ancak dikkat şu an içindir.
Dikkatimiz “şu an”da
olduğu sürece niyetlerimiz gerçekleşecektir
çünkü gelecek şu an’da
yaratılır. “Şu an” farkındalıktır. Zaman-mekan,
madde ve enerjinin olasılığı “şu an”dadır.
Geçmişin
yükünden
kurtulan bir zihne sahipsek, yaşam odaklıysak ve şimdinin farkındaysak var olduğunu
düşündüğümüz engellerin yüzde doksanından fazlasını oluşturan
hayali engeller çözülür
ve yok olur. Geri kalan
yüzde onluk engellerse
niyet ve bilinç sayesinde
fırsatlara dönüştürülebilir. Niyetimizin sahip
olduğu bu gücü kullanmayı seçersek istediğimiz sonuçlara stres,kalp krizleri, bağışıklık
sistemi problemleri gibi
büyük bedeller ödemeden de ulaşabiliriz. Gerçek doğamızın sonsuz
bilinçten olduğunu hatırlayın. “ÖZ’’ünüzün bu
bilincini her yere yanınızda götürün…
Aslıhan Uysal
5
Mükemmel Eğitim Var Mıdır ?
Mesleğim gereği her
ay yaklaşık 3 farklı eğitimcinin eğitimini gözlemleme şansım oluyor.
Bu süreçte aynı eğitimin
farklı kitlelerde oluşturduğu farklı tepkiler
sürekli ilgimi çeken bir
konu oldu. Bir eğitim A
kitlesi tarafından çok
beğenilirken, başka bir
kitle tarafından vasat
bulunabiliyor.
Bunun
bir adım ötesi ise; aynı
içeriği farklı eğitmenler
anlattığında da sonuçlar çok farklı olabiliyor. İçerik aynı olmasına
rağmen bir eğitmen çok
beğenilip faydalı bulunurken, diğer eğitmen
için “yetersizdi, içerik
geliştirilebilirdi”
gibi
farklı yorumlar duyabiliyoruz. Peki nedir bunun nedeni ? Nedenini
bir örnek ile açıklamaya
çalışalım; Dünyanın en
ünlü modacısını davet
etsek, en iyi kumaşlardan birini seçip, yapabileceği en iyi elbiseyi
dikmesini istesek, bu elbise sizin için dünyanın
en güzel elbisesi olabilir
mi? Bu kadar iyi bileşenin bir araya gelmesine
rağmen yapılan elbise
sizin zevkinize, bedeninize, mevcut iklim
şartlarına vb bir sürü
nedenle
uymayabilir.
Aynı şey eğitimler için
de geçerli. Birçok farklı
nedenden dolayı vermiş
olduğumuz eğitim ne
kadar iyi içeriğe, bilgiye ve deneyime dayansa
da, doğru kitleye doğru
şekilde sunulamıyorsa
başarı beklemek biraz
hayal olacaktır. Maalesef birçok değerli eğitmenimizin düştüğü bir
hatadır.
Hazırlanmış
100 küsür slaytlık bir
eğitim içeriği, noktası virgülü değişmeden
her talep edene aynı
şekilde yıllarca sunulur.
Ne yapmak gerekiyor ?
1. Her şeyden önce “eğitim
ihtiyaç
analizi” çok önemli. Hani
tıp
doktorlarının
önemli bir sözü vardır;
“hastalık yok hasta vardır” derler. Bu bizim için
de geçerli. İhtiyaç analizi doğru yapılmadığında
iki sorun ile karşılaşıyoruz.
Birincisi; eğitim içeriğini katılımcıya
göre düzenleyemiyoruz.
ikincisi ise aslında ihtiyacın talep edildiğinden
çok farklı olabileceğini
gözden kaçırabiliyoruz.
Farklı şirketlerde eğitim
ihtiyaç analizi yapma
şansı bulan biri olarak;
zaman yönetimi, stres
yönetimi, insan yönetimi gibi eğitimlerin genellikle talep edildiğini
gördüm. Ancak konuyu
biraz analiz ettiğimde
şirketteki ihtiyacın aslında farklı olduğuna sık
rastladım. Zaman yönetimi eğitimi isteyen bir
şirketin aslında süreç
yönetimini öğrenmesi
gerektiği bilgisine ulaştığım çok olmuştur. Bu
nedenle eğitmenin gerçek ihtiyacı bulabilmesi
çok önemli bir konudur.
2. Eğitim vereceğimiz kitlenin demografik özelliklerine göre
sunumumuzu ve tarzımızı gözden geçirmeliyiz. Birkaç örnek
vermeye çalışacağım;
2.1. Y jenerasyonu olarak adlandırılan kitlenin
dinleme ve ilgi süresi
artık saniyelerle ölçülüyor internet kullanımı
odaklanma süresini gittikçe düşürüyor. Biz bu
kitleyi 2 gün boyunca
sadece bilgi yüklü sıkıcı sunumlarla mümkün
değil sınıfta tutamayız.
2.2. Katılımcının erkek
veya kadın ağırlıklı olması dikkate alınması gereken basit ama
önemli bir detaydır.
Kadın ağırlıklı bir kitleye eğitim veriyorsanız ve eğitimde verdiğiniz örnekler sürekli
futbol ve askerlik üzerine ise bu örnekleri yeniden gözden geçirmekte fayda var. 2.3. Katılımcıların mezun oldukları okul düzeyi ve iş deneyimi başlı
başına önemli konulardan bir diğeri, hatta belki de en önemlisi. Verdiğiniz örneklerden tutun
da, uygulamalarınıza ve
hatta içeriğin ta kendisine kadar değişiklik
yapmanız gerekebilir.
Başarılı bir eğitim için
ne yapılması gerektiğini
kısaca özetlemeye çalıştım. Başka bir yazımızda görüşmek dileği ile.
Hoşçakalın
Adnan Bostancıoğlu
6
İş Hayatında Diploma “Her Şey” mi?
Uzun zamandır
üzerinde
kafa
yorduğum bir konuydu:
“Acaba sadece ben mi
böyle düşünüyorum ?”
derken tartışmayı geçtiğimiz yaz Socar Holding
Türkiye CEO’su Kenan
Yavuz başlattı. Kenan
Bey’in twitter paylaşımı ilginçti: “Nitelikli
ara işgücü bulamıyoruz.
Üniversite bitirdim diye
eline diploma alan,ben ne zaman müdür olacağım demeye başlıyor.” diyordu.
“Nitelikli
ara
iş
gücü” ayrı ve önemli bir konu ama benim
takıldığım nokta “beni
ne zaman müdür yapacaksınız?” kısmı oldu.
Biraz da ironi ile belirtilen nokta, İK’nın
işe alım ve yerleştirme
yapan disiplini ile ilgili herkesin malumu.Bu
soru yüksek bir “öz güven”in göstergesi ama
tek başına anlamlı mı?
Bundan bir kaç ay önce
gene bu köşede iş ortamında değerlerden ve
değerlerin nasıl değiştiğinden bahsetmiştik.
“Daha fazlasını iste sloganı” ile kendini ifade
eden bir kuşak mümkündür ki sunacağınız
imkanlarla hatta pozisyonla yetinmeyecek
hızlı vezahmetsiz şekilde daha fazlasını sizden talep edecektir.
“Ailelere sesleniyorum,
Sitcom Üniversitelere
çocuklarınızı
gönderip hayatlarını karartmayın. İş bulamazlar.”
diyordu bir başka paylaşımında Kenan Bey.
Ben o kadar ümitsiz ve
acımasız değilim ama
demek ki 2000’lerden
itibaren verilen eğitimde bir problem var!!!
Yeni mezun arkadaşların
teknik ve mesleki donanımından bahsetmiyorum. Hatta belki benim
kuşağımdan bu konuda
daha şanslılar. Özellikle bilgiye ulaşma konusunda... Ancak belli ki
bir şeyler eksik kalıyor.
“Çok iyi eğitim aldım
işte diplomam burda”
Peki
kriter
ne!?!
*Derece ile mezun olmuş
ama
topluluk
önünde konuşamayan,
hatta iki kelimeyi bir
araya getirip sunum
yapamayan bir eleman
ne kadar faydalı olacak ki iş hayatında...
*Yada word ile exceli hatmetmiş,makrolar
yazmış, ama Powerpoint kullanamayan...
Oysa Powerpoint yada Prezi gibi programlar tamamen yaratıcılıkla(sağ beyin) ilgilidir!
toplu olarak ve biraz
daha kısa bir zamanda
onları
temizlemek
mümkündür. Sigara bırakma
kursumuzda,
sigara bırakma, bir tedavi ya da tedavi olarak değil, bir beceri
olarak öğretilmektedir.
Yani biz sigaranın dilini öğreten bir dil kursu
gibiyiz. Sigarayla gerçek konuşmayı kursta
bu dili öğrenenler yapar sadece. Ve bize de
alkışlamak düşer. En
güzel olan hiç başlamamaktı. Ama başlanmış. Şükür ki, çaresi
var. Yeter ki tiryakiler,
ne sigarayı ne kendilerini ne de bundan kurtulmayı hafife alsınlar.
Bu iş için hap bekleyen
arkadaşlara da bir şey
söylemek
istiyorum;
hap gelinceye kadar
mutluluk treninizi kaçırmayın. Ve hayatınızı
düzene sokacak bir hap
hiçbir zaman yapılamaz.
Şimdi gelin kendiniz
kendinize ilaç olun ve
biz de buna vesile olalım.
*Kampüs
hayatını
ders-vize-final dairesinden çıkaramamış,sosyal kulüplerde yada
okul dışı sivil toplum
7
kuruluşlarında gönüllü görevler üstlenmemiş birisinin üniversite diploması kağıt
üzerinde bir farklılık yaratmıyor. Hangi okul olursa olsun!
“Demek
ki “diploma” ve “üniversitenin adı” her şeyi
anlatmıyor
herhalde
arkası
gelecektir”dedim
ve
geldi.
Hem de Coca Cola’dan !...
Üstelik
çok
daha
sarsıcı
şekilde!!!
“Harvard’dan,
Stanford’dan CV’ler geliyor,
okuduğu okulların albenisine o kadar kapılıyorlar ki gençler,
‘beni zaten herkes alır’
diye düşünüyorlar, onlar eskidendi. Ben şimdi not ortalamasına
bakmıyorum,
kulüplerde görev almış mı, iş
tecrübesi için elinden
geleni yapmış mı diye
bakıyorum” diyor Coca
Cola İçecek İK Direktörü Rengin
Onay.
Bire bir katılıyorum.
Diploma,okul,alınan
kurslar bunların hepsi
tamam ve gerekli. Ama
iş hayatı başka şeyler
de gerektiriyor artık:
Katkılarınız, tecrübeleriniz,çabanız,yaratıcılığınız...yani “FARKLILIĞINIZ” nedir? Bir iş
görüşmesinin yönünü
belirleyen şey şu soruya
verilen
cevap
olmalı “bize nasıl katkı
sağlayacaksınız?”
Rengin Hanım’ın görüşlerine “bu okulların
mezunlarının iş hayatında çok iyi yerlerde
olduğu ve sağlam kariyer yaptıkları”şeklinde
bir eleştiri getirilebilir
ama unutmayalım ki
tüm dünyayı sarsan Enron-Arthur
Andersen skandalı veya 2008
mali krizinde batan Lehman Brothers gibi dünyaca bilinen firmaları
yönetenler arasında bu
üniversitelerin mezunları da vardı. Eğer amacımız yeteneğe ulaşmaksa
onu
neden
sadece
diploma-okul-sınav üçgeni içinde
arıyoruz? Evet zor farkındayım ama İK olarak
kendimizin de bazı ön
yargılardansıyrılması
gerekiyor. Belki her zaman bir Marc Zuckerberg yada Steve Jobs
aramıyoruz ama bazı
konularda esneklik göstermeli,
değerlendirme kriterlerimizi tekrar
gözden
geçirmeliyiz.
Sahi Marc ve Steve
nereden mezundu? :)
Mademki İK’nın stratejik
rolünü tartışıyoruz bu
birazda kalıpları kırarak,
alışılmışın dışında uygulamalarla başarılacak... Kutlu Yıldızhan
8
Bilgi Toplumunun Yaratıcı Zihin Gereksinimi
Dünyada 2000’li yıllarla birlikte yükselen
yeni dönemi ve toplum
tipini endüstri toplumu
kavramı ile tanımlamak tüm araştırmacılar
için yetersiz kalmıştır. Bu yüzden bu yeni
toplumun karakteristik özellikleri ve yönelişleri dolayısıyla, enformasyon/bilgi/post
endüstriyel toplum kavramlarıyla tanımladılar.
Peki, neydi bu enformasyon ne demekti ve
dönüşümü anlamamız
neden gerekli? Öncelikle belirtmek isterim
ki içinde bulunduğumuz ya da ilgilendiğimiz toplumu tanımaz,
anlamaz ve bir sonraki
safhaya dair tahminlerde bulunamazsak ona
bir şeyler sunamayız da.
Enformasyon toplumunun ilk özelliği malların
üretiminden hizmetlere
doğru olan yatay geçiştir.
Bu ne demektir, x kuşağının son dönemine
kadar gelen endüstri
toplum tipinde de hizmet sektörü vardır fakat
taşımacılık ya da finansal hizmetler gibi yardımcı
görünümdedir.
Oysa enformasyon toplumunun en önemli
noktası, eğitim ve sağlık
gibi insani hizmetlerle
bilgisayar
teknolojisi,
bilimsel araştırma geliştirme gibi y kuşağı ve
yeni gelen z kuşağının
dönüşümünü
anlatan
mesleki hizmetler alanında yoğunlaşmaktır.
İçinde bulunduğumuz
dönemde normallerimiz ve değerlerimiz değişti, önceki toplumda
otorite, disiplin, bağlılık, erkeklik ve fiziki kabiliyetler gibi değerlerin
yerini danışma, unisex,
özgürlük,
bireysellik
gibi iyimser ve insani
bir bakış açısıyla oluşan değerler almaktadır.
Endüstri toplumunun
sınıfsal toplum tipinden
enformasyonun fonksiyonel toplum tipine, işçi
hareketlerinden vatandaş hareketlerine, hatta
işsizlik, savaş ve faşizmden, teröre ve gelecek
kaygısı olarak süregelen dönüşüm, Türkiye
cumhuriyetini saymazsak hiçbir şeyin aynı
kalmadığını gösteriyor:)
Buradaki en önemli noktalardan biriyse
kaderci çileci ve rasyonelden, yaratıcı zihnin
değer gördüğü, arandığı ve insanları heyecanlandırdığı bir dönemece gelmiş olmamız.
Hepimizin ilgisini çeken
yaratıcı zihnin aslında
zekâ ya da yüksek zekâ
olmadığına ilişkin görüşler ortaya atıldı.
Şöyle ki, zekâ öğrenilmiş
kurallara göre sembolleri manipüle ederken
yaratıcı zihin yeni semboller icat edip yeni yollarla var olmayan üzerinden ilerlemektedir.
Yaratıcılık
orijinalliği
getirdiği için günümüz
enformatik toplumunda zaten kimse aynı
olarak veya benzeyerek bir yere varamaz.
Sonuç olarak toplumun
evrimi bizi Rene Descartes’in meşhur sözü
”Düşünüyorum, öyleyse varım” dan Hissediyorum, öyleyse varıma
getirmiştir.
Dönemin
sosyokültürel
yapısını ve parametrelerini
iyi inceleyip kendimizi
ve işimizi bu doğrultuda yönlendirmeliyiz.
Harun Akkoyun
9
Özel Öğrenme Güçlüğü
Normal ya da üstü
zekâ düzeyine sahip
olan bireylerin; standart testlere göre yaş,
zekâ düzeyi göz önünden bulundurulduğunda okuma, matematik
ve yazılı anlatım düzeyinin
beklenilenin
önemli ölçüde altında
olması olarak tanımlanmıştır. Özgül öğrenme
güçlüğü (ÖÖG), bireylerin standart testlerde, okuma, yazma ya da
matematik alanında yaş,
zekâ ve eğitim düzeylerine göre beklenenin
önemli ölçüde altında
olmasıdır. Özgül öğrenme güçlüğü ya da
öğrenme bozukluğu terimi, “disleksi” (okuma
alanında güçlük), “disgrafi”(yazı alanında güçlük) ya da “diskalkuli”
(matematik
alanında
güçlük) olarak da bilinen terimlerin hepsini
içinde barındırmaktadır. ÖÖG’nin nedenleri henüz tam olarak
bilinmemekle birlikte,
merkezi sinir sisteminin
işleyiş bozukluğundan
kaynaklandığı ve yapısal
olduğu düşünülmektedir. Kesinlikle zekâ geriliği değildir. Tanı için
bireyin zekâ düzeyinin
normal sınırlarda ya da
üzerinde olması beklenmektedir. ÖÖG’de yaşıtları düzeyinde okuyup
yazamaması ya da matematik alanında güçlükler en belirgin özelliklerdir. Aynı zamanda
bu sorunun etkileri,
yaşamın tüm alanlarında da gözlemlenebilir.
Çocukların sosyal ve
sportif etkinliklere katılmalarını, arkadaş ve
aile içi ilişkilerini sağlıklı
sürdürebilmelerini bütünüyle etkilemektedir.
Yaşanılan başarısızlık ve
hayal kırıklıkları zaman
zaman kaygı bozuklukları ve depresyon gibi
başka hastalıklara da
neden olabilir. Bununla
beraber ÖÖG olan bireylerde; sıklıkla sağını
solunu
öğrenememe,
okuduğunu anlamama,
aktarmak istediğini iyi
ifade edememe, sıralama yapamama, zaman
kavramlarını
öğrenememe gibi güçlükler
yaşadıkları da görülmektedir. ÖÖG tanısı,
standart testler aracılığı
ile ruh sağlığı alanında
çalışan uzmanlar tarafından konulmaktadır.
Okul öncesi dönemde
bazı belirtiler olmasına
karşın, genellikle okul
çağındaki
çocukların
%15-20’sine bu tanı
konmaktadır. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ile birlikte görülebilir ancak
bu ikisi kesinlikle farklı
bozukluklardır.
ÖÖG
yaşam boyu süren bir
bozukluktur, psiko-eğitsel bir yaklaşımla ele
alınmazsa kendiliğinden düzelmez. Sadece
ÖÖG’ye özgü ilaç tedavisi ya da özel bir diyeti
yoktur. Yaş ilerledikçe
bireyler güçlüklerinin
farkında olup kendilerine öğrenme stratejileri
geliştirir ve yaşamlarını
kolaylaştırabilirler.
Uzm. Psikolog
Esra Kirez
10
Duygusal Zeka ve Dark Side Meselesi
Öncelikle şunu belirteyim; bu yazıyı okurken şu şarkıyı dinlemek
koşul şarttır.
https://www.youtube.
com/watch?v=RRn76J_
eKdc
Bir süre önce, “The
Dark Side of Emotional
Intelligence” başlıklı bir
araştırma yazısı okudum. Başlık heyecan verici ve sıra dışıydı. Alışılagelmiş ve doğruluğu
kabul edilmiş fikirlerin
tersini işaret edip paradigma kırmayı hedeflemiş bakış açıları daima
dikkatimi çekmiştir. Yazıyı defalarca okudum.
Çünkü yazı içerisindeki tespitler, zihnimin
içindeki jedi ve sith’leri
harekete geçiriyordu.
Bu noktada, Star Wars
tutkunu olmayanlar için
kısa bir özet geçmekte
fayda görüyorum.
Çünkü birazdan yazacaklarımı “güç (force)”
kavramı üzerine inşa
ederken, genişletişmiş
evren bakış açısından
faydalanacağım.
Midi
chlorian denilen, gözle
görülmeyen varlıkların
oluşturduğu bir enerji
alanı olan Güç; bir çeşit
ortak zekâdır ve özü ne
iyi ne de kötü olan saf
enerjidir. Mayası duygudur ancak duygu, barış
ve ahenge hizmet eder.
Jedi’lar; gücün aydınlık
yüzünü keşfetmişler ve
bu gücü barış, şifa, huzur ve iyilik için kullanmışlardır. Güç’e ulaşmanın ve kullanmanın
yolu; sevgi, merhamet,
iyimserlik gibi duygulardan beslenen zihinsel
yöntemlerden geçmektedir. Fakat Güç’den
beslenerek
sürekli
kendilerini
geliştiren
jedi’lardan
bazıları,
Güç’ün karanlık tarafını
da keşfederler. Karanlık
tarafın kodlaması, aydınlık tarafın tam tersidir. Çünkü Güç’e; öfke,
korku, nefret gibi yıkıcı
duyguların rehberliğinde de ulaşılabilmektedir. Bu duyguların rehberliğinde güç’e ulaşan
jedi’lar, zaman içerisinde karanlığın esiri olurlar. Zalim ve yıkıcıdırlar.
Aydınlık tarafın jedi’ları
için güce sahip olmak
değil onu amaca yönelik kullanmak ön plandayken, karanlık tarafın
jedi’ları güç’e hakim olmak ihtirasının pençesindedir. Gölge Jedilar
ise gücün aydınlık ve
karanlık taraflarının sınırında olanlardır. Onlar gücün her iki yüzünü ölçülü ve dengeli bir
biçimde kullanırlar ve
tarafgir değildirler. Onlar, Güç’ü, içlerinde
bulundukları
duruma
göre kullanırlar. Karanlık tarafın kullanılması,
Jedi Konseyi tarafından
yasaklanır fakat bir işe
yaramaz. Bu sebeple,
karanlık tarafı seçen
jedi’lar, aydınlık taraftaki jedi’lar tarafından
yakalanarak bir gemiyle
uzaya bırakılır. Amaçlanan onların zaman
içerisinde ölmeleridir.
Fakat karanlık taraf’ın
jedi’ları Korriban gezegenine inmeyi başarırlar. Burada yaşayan Sith
halkı, oldukça ilkeldir
fakat kara büyü yetenekleri bulunmaktadır.
Karanlık Jedi’ları, sahip
oldukları yetenekler ve
Güç’e olan hakimiyetleri
nedeniyle bir çeşit Tanrı olarak görürler ve onların önderliğinde
11
Sith İmparatorluğu
kurulur. Tüm bu süreç
sonrasında,
karanlık
tarafa geçen Jedi’lara
da Sith denmeye başlanır. Güç; metodu ne
olursa olsun, kendisine ulaşabilen herkese
kudretini verir, seçmez.
Bu yüzden bir jedi için
muhakeme
yeteneğini geliştirmek çok çok
önemlidir. Çünkü zor
olan karanlık tarafa geçmek değil, aydınlık tarafta kalmaktır. Gelelim
Duygusal Zekâ’ya.. Duygusal Zeka söz konusu
olduğunda Güç; duygudur (e-motion.. yani
energy motion). Bizler,
duygunun saf hâlini değil, düşüncelerimizden
doğan yorumlarımızla
şekillenmiş hâlini kullanırız. Yüce Mevlana’nın
deyişiyle; gül düşünür
gülistan, diken düşünür
dikenlik oluruz.
Düşüncelerinin dizginlerini eline alabilen ve
yorumlarını özgürleştirebilen insanlar için
duygu, esenliğe götüren
rehber olur. Bunun bilinen en basit metodu,
duygusal ve sosyal zekanın bileşenlerine hakim olabilmektir:
* Kendini Tanı (özbilinç,kişisel farkındalık,
duygusal farkındalık)
* Kendini Yönet ( özyönetim)
* Karşındaki(ler)ni Tanı
(sosyal farkındalık)
* İlişkilerini Yönet Bu
bileşenleri etkin bir biçimde kullanabilen ve
süreçte öğrendiklerini hem kendi yaşamına hem de çevresinin
yaşamına olumlu katkı
sağlayacak biçimde kullanabilenlere Duygusal
Zeki diyebilmek mümkündür. Çünkü duygusal zekâ, duygusal ya da
duyguların esiri olmak
değil, tam aksine onların efendisi olmaktır.
Bazı meslek gruplarında, “duygularla temas
halinde olmak yarar
yerine zarar getiriyor”
görüşü, yukarıda bahsedilen ayrımı tam manasıyla yapamayanlar
için geçerli olabilir. Bu
noktada, asıl yapılması
gereken ayrım şudur:
“Duygusal Zeki olmak
%100 iyi bir insan olmak” demek değildir.
Duygusal Zekâ, duygular yardımıyla hayatı
anlamlandırmamızı
sağlayarak hayatımızı
kolaylaştırır. Bu prensip,
acil müdahale etmek
zorunda olan bir doktor için de geçerlidir,
sayılarla dans eden bir
bankacı için de.. Çünkü her ne işle meşgul
olursak olalım, tüm hayatımızın ana hedefi iyi
hissetmektir. İyi hissetmek için duygulardan
vazgeçmek yerine (ki
mümkün değildir), onları öğrenme vesilesi
olarak kullanmak gerekir. Duyguları anlamlandırmak ve duygusal
zekâyı anlamak konusundaki
tutumumuz,
tarafımızı belirler. Şimdi lütfen aşağıdaki soruları cevaplayın: Uzun
zamandır beklediğiniz
terfii alamadınız.
* İlk olarak ne hissedersiniz?
* Bu hisse bağlı olarak
neler düşünürsünüz?
* Bu düşündükleriniz
sonrasında içinizde beliren duygu nedir?
* Bu duygu ile atacağınız ilk adım ne olur?
* Bu adımın sonuçları
neler olabilir? Bu senaryoyu düşündükten sonra, kendinize dönün.
* Düşüncelerinize sebep olan ana faktör (önceki tecrübeleriniz, değerleriniz vs..) nedir?
* Bu düşünceyi değiştirebilmek mümkün mü?
Ve hatta gerekli mi?
* Diyelim ki değiştirdiniz, değişen yeni düşüncenizden
doğan
duygu nedir?
* Bu duygu ile atacağınız ilk adım ne olur?
* Bu adımın sonuçları
neler olabilir?
Şimdi cevaplarınızı değerlendirin ve kendinize cevap verin; Siz hangi taraftasınız? Her iki
cevap da sizi duygusal
zekâ’dan uzaklaştırmayacaktır.
Ancak bu yetkinliklerden ne ölçüde faydalanabileceğinizi,
yani
“duygusal zeki” olup
olmadığınızı belirleyecektir. Bizler seçme özgürlüğü olan varlıklarız.
Son olarak... Güç sizinle
olsun...
Ayça Mumkule Erşipal
12
Kendini İkna
Sevgili Piengo dostum bu ayki dergimizdeki yazı sana özel. Hani
Tanrım her şey neden
benim başıma geliyor?
Dünyanın en talihsiz insanı ben miyim dediğin
anlar var ya işte o anlara özel olarak hazırlandı. İşler karıştığında,
içinden çıkacak bakış
açısını göremediğinde,
sorunu yaratan zihin ile
çözüme ulaşamadığın
anlar için yazıldı. Kendini değersiz hissettiğinde motivasyonun düştüğünde ve insanlardan
kaçmaya
başladığın,
hiçbir işi başlatacak yetin olmadığını düşündüğün anlar için bu yazıyı yazdık. Kendini ikna
etmen için birkaç tüyo
vermek istiyorum.
1- Kendine verdiğin değer kadar değerlisin!
Gelecekte nerede olmak istiyorsan ona göre
yaşamadığın
sürece
seni kimse oraya sihirli değnek ile taşımayacaktır.
İki yolun var istersen kendini değersiz,
önemsiz olarak hisset
ve mutsuzluk içinde
sürpriz olmayacağı için
mutlu olacağını düşün.
İstersen hatta gerektiğinde kendine yalan
söyleyerek çok değerli
ve özel olduğunu düşün.
Kendine değer ver. Şimdi düşün 100 dolar kâğıt parası buruştursam,
küfretsem, tükürsem,
yere atsam değerini yitirecek mi? Kesinlikle
hayır üzerinde yazıyor
100 Dolar. Sende öylesin senin DNA yapına
sahip, senin parmak izine sahip, senin düşüncene sahip sadece Dünya’da bir kişi var ve o da
sensin.
2-Eylem
Duygudan
önce gelir!
Olumsuz
düşüncenin en önemli
nedeni netlik ve güvenlik ihtiyacının karşılanmamasıdır. Netlik ve
güvenlik ihtiyacını karşılamanın yolu harekete
geçmektir. Eyleme geç!
Ertelemediğin sürece
ve hareket yetini kullandığın sürece duyguların mucizevi şekilde
pozitife dönüşecektir.
Sadece şimdiye odaklan
çünkü geçmiş geride
kaldı döndüremezsin,
gelecek belirsiz içinde
bulunduğun zamanı yönetmek için eyleme geç.
3-% 100 sorumluluk al!
Mazeret üretmek insanları mutlu eder ve
kendini iyi hissetmesini
sağlar.
Bir sonra sonra potansiyelinizi unutur, sonuçlar yerine dünyayı mazeretler penceresinden
görürsünüz. Başkalarını ve hatta en önemlisi
kendini asla suçlama
sadece sonuçlara odaklan. Başarmış gibi yaşa,
daha önce yüzlerce kez
elde ettiğini hisset ve
hayatının sorumluluğunu başkalarının ellerine
bırakma.
4- Diline dikkat et! Bilinçaltındaki her şey aslında dilinde baskı
13
altında neler yapıyorsunuz? İşbirliğine ne kadar açıksın? Hedeflerin
ne kadar net? Coşkunu
nasıl yaşıyorsun? Binlerce sorunun cevabı
aslında dilinde yaşıyor.
Evet ama, belki, galiba,
bakarız, keşke, neyse
gibi kelimeleri önce dilinden sonra zihninden
çıkart
5-Neden sorusunu yaşamından çıkart!
Neden sorusu seni her
zaman mazeret üretmeye
götürecektir.
Neden sorusu yerine
Ne ve Nasıl sorularına
odaklan. Bunun eğitimini mutlaka al. Yaşamın
inanılmaz şekilde değişecek ve potansiyelin %
50 artacak!
6- Kendine ve hayatına dokunanlara güçlü
sorular sor ! Cebinde
olumlu ve 25 güçlü soru
varsa ve bu soruların
altına hızlı bir şekilde
4-5 soru ekleyebiliyorsan harekete geçmen ve
sorgulaman çok iyi olacak demektir. Nasıl yapabilirim diye düşünüyorsanız Piengo olarak
her zaman yanınızdayız.
7-Önce kendine inan!
Kendini ikna etmeden
başkalarını ikna edemeyeceğini,
heyecan
duymadığın bir işte
başkalarını
heyecanlandıramayacağını biliyorsun. Düşersen ayağa
nasıl kalkacağını öğrenme fırsatı yakaladığını
bil.
8-Mucize bekleme! Mucizeler filmlerde olurhayatının tek mucizesi
sensin.
Tırnaklarınla
kazıyarak elde etmeyi
dene.
9-Hayatında
sürekli
öğreniyorum
kelimesi cümlelerinin içinde
geçsin. Yeni bir müzik
aleti çalmayı öğren, yeni
eğitimlerde yeni cümleler öğren, bakış açısını değiştirmeyi öğren.
Hayat okulunda öğrenci
kalmayı başar.
10-Donanımların arttıkça yaşam daha keyifli
hale gelecek. O nedenle kendini sev ve donanımların artmasına
yardımcı olacak zihnini,
ruhunu, bedenini koru.
Dostçakalın
Fatoş Kanıtemiz
Erdem Karagöz
14
Trans Teknikleri Uzmanı Rosa Log’u
Tanıyalım!
Önce sizi biraz tanıyalım, bir kadın olarak
kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Bir kadın olarak kendimi çok farklı yerlerde
görüyorum. İlk olarak
şöyle düşünün, Rusya’dan Türkiye’ye geldiğimde ailem yok tamamen yalnızım. Çok
güçlü bir ruha sahibim.
En büyük inancım şudur ki, herkes kendi
içinde herşeyi yenebilir.
Bu Psikolojik bozukluklarda da geçerli, fiziksel
bozukluklarda da. Tabiki biz kesilmiş bir bacağı yeniden çıkaramayız
ama biz o kesilmiş bacağı mükemmel olarak
görebiliriz. Eksik olarak
görmeyiz bu çok önemli
birşey.
Kendi içinizde ne
gibi problemler yaşadınız? Bunları nasıl
yendiniz?
Türkiye’ye geldiğimde
gelecek endişesine sahiptim. İlk olarak bunu
yok ettim. Düşünün
başka bir ülkeye geliyorsunuz, dil bilmiyorsunuz endişe yaşıyorsunuz. Farklı bir kültür
, farklı bir dil, farklı bir
din ile karşılaşıyorsunuzgerçekten zor bir
durum. ”Güçlü anne
güçlü çocuklar yetiştirir.”
En merak ettiğimiz bölüme geçelim,
Hipnoterapi ile nasıl
tanıştınız?
Çok ünlü psikolog ve
psikiyatrların biyografileri okumuştum. Aslında her uzman bir darbe
yiyor hayatıda veya çocukluğunda. Sonrasında
hipnoza merak sarıyor.
Bende de öyle oldu:)
Hipnoza 2010 senesinde
yoğunlaştım. Depresyona girdim. Hani bütün
kadınların belli bir yaş
döneminde
menapoz
durumu var. Çok kaba
bir kelime, hiç sevmiyorum. Menapoza girince
inanılmaz bir boşluğa
düştüm. Kendimle çalışmaya başladım, ama
bir türlü istediğim gibi
sonuç alamıyordum. Bu
dönemimde Joe Vital’in
Zero Limit kitabıyla karşılaştım. Benimde çıkış
noktam bu kitap oldu
sanırım. Farkındalık yaratan. ”Hipnoz hayatım
boyunca aradığım şeydi! ”
Hipnoz çalışmalarınız nasıl başladı?
İlk olarak kendimle çalışmaya başladım, sonra
çevremle kızımla devam
ettim. Şunu farkettim.
Hipnozla herşeyi kısa
sürede çok kolay bir şekilde yenebiliriz. Kendimde endişeden, yılan
fobime kadar o kadar
çok yendim ki. Ve hala
çalışıyorum üzerimde.
Mesela biyolojik saatimi
geri çevirdim :) Siz ileri
gidiyorsunuz benim biyolojik saatim geri çeviriyor. ”Zihnin ve bedenin bir bütün olmasına
inanıyorum.”
15
Hipnoterapi de yaş
sınırı var mı?
Aslında benim fikrim, bir
yaş sınırı yok. Tabi biz
6 yaşından çocuklarla
başlıyoruz son yaş limiti
yok.Benim kızım 3 yaşında kekeme oldu, tabi
dil konuşma uzmanına
götürdüm ama kendim
onunla çalışmaya başladım daha 4 yaşındayken.
Herkes hipnoza
girebilir mi?
Herkes tabiki hipnoza
girebilir. Fakat bazı kişiler hemen girebilir, bazıları daha geç girebilir.
Görsel insanlar daha
zor girer mesela işitsel ve dokunsallar daha
hızlı girer. Kilolu insanlar daha yatkındır hipnoza. Ama herkes öyle
ya da böyle iyi uzman
sayesinde transa girebilir. Transı bir kez deneyimleyen insan tekrar
istiyor. Hipnoterapi birçok tekniktir.”
Hipnoza girme yöntemleri nelerdir?
Öncesinde kişiyi tanımak çok önemlidir. Kimisi oturarak, kimisi
yatarak, kimisi müzikle,
kimisine koku eklemek
gerekebilir. Kişiye özel
tasarlıyorum.
Kişiye
özel tasarladığım için
kişiler daha rahat hissediyorlar. ”Çoğu problemlerimiz çocukluğumuzdan geliyor” ”Ben
mutlu olursam çevrem
de mutlu olur!”
Öğrendikten sonra
kişiler kendi kendilerine uygulayabilirler mi?
Tabikide. Self hipnozla
kişiler kendilerine uygulayabiliyorlar.
Röportaj Gizem Değer
16
Sıradışı
Nomofobi
Günümüzle en bağlantısı olan fobi. Araştırmalar sonucunda yeni eklenen bu fobi;
cep telefonuyla iletişimden uzak kalma korkusu olarak tanımlanmakta.
Logizomechanofobi
Teknolojiyle haşır neşir olduğumuz bu dönemde bu fobiye sahip olanlara yardım etmek gerek
Çünkü bu fobiye sahip insanlar bilgisayardan korkuyor! Bilgisayarın bulunduğu ortamlarda
geriliyorlar.
Ablütofobi
Baş etmesi zor bir fobi daha. Yıkanma korkusu! Temelinin çocuklukta geçirilen bir travmadan
geldiğini düşünülmekte.
17
Pentherafobi
İlginç ötesi bir fobi ! Evliler buraya! Bu fobimiz kaynanadan korkmak anlamına geliyor.
Bu korkuya ciddi anlamda sahip olanlar, çözümü ya evlilik terapistlerinde ya da maalesef ki
boşanmada buluyorlar.
Terafobi
Nasıl yani diyebileceğiniz bir fobi. Bu fobiye sahip olanlar ‘’4’’ sayısından korkarlar. Özellikle
Uzak Doğu ülkelerinde görülen bu durum, Çince dört kelimesinin, ölüm kelimesi ile benzerliği.
18
Film Önerileri
Legends Of The Fall
(İhtiras Rüzgarları)
1900’lerin Amerikasında orduda görevli
albay William Ludlow görevinden ayrılarak,Montana’da kaya dağlarında bir evde 3
oğlu ile yaşamaya başlar.Bu arada 1. dünya
savaşı başlar.Albayın tüm karşı çıkmalarına rağmen 3 kardeş savaşa katılır.En küçük
oğlan Samuel’in öldüğü savaşın ardından
diğer oğlu Tristan Samuel’in nişanlısı Susannah’la yakınlaşmaya başlar ve aralarında bir aşk başlar.En büyük kardeş Alfred’inde Susannah2tan hoşlanmaya başlamasıyla
olaylar değişir ve gelişir.Bu arada kardeşinin ölümünden kendini sorumlu tutan
Tristan bir çıkmazın içine girmiş.
The Bucket List
(Şimdi ya da Asla)
Milyoner şirket sahibi Edward Cole
(JACK NICHOLSON) ile işçi sınıfına mensup araba tamircisi Carter Chambers’ın
(MORGAN FREEMAN) dünyaları apayrıdır.
Yolları, bir hastane odasını paylaşmalarıyla kesişir ve iki ortak noktaları olduğunu keşfederler: “Tahtalı köyü boylamadan
önce” hayatlarının kalan kısmını hep yapmak istedikleri her şeyi yaparak geçirme
arzusu ve kendileriyle farkında olmadıkları bir barışma ihtiyacı. Birlikte, hayatlarının araba seyahatine çıkarlar; ve bu
süreçte dost olur, hayatı dolu dolu, içgörü ve mizahla yaşamayı öğrenirler. Her
macera, listelerine yeni bir madde ekler.
19
Kitap Önerisi
Kitabımı elinize alıp
inceliyorsanız muhtemelen ismi dikkatinizi
çekmiştir.
Hepimizin
olduğu gibi siz de çeşitli
zorluklarla karşılaşmış,
belki de artık kendinizi yorgun hissediyor ve
bir takım şeyleri değiştirebilecek güce sahip
olmadığınızı düşünüyor olabilirsiniz. Fakat
inan ki çok yanılıyorsunuz! Çünkü ben hayatımı değiştirip hayal
ettiğim mutlulığa kavuşabildim ve bunu her
kadın her yaşta yapabilecek durumda ! Benim
kitabım hem menopoz
gibi zor bir dönemi kolay ve sorunsuz atlatmayı hem de üstün başarılı
bir kadın olmayı, sevdiğiniz erkeğin kalbini kazanıp size sadık kalmasını sağlamayı öğretir.
İçinizde barındırdığınız
nitelik ve yeteneklerinizi, kişsel ve zihinsel
potansiyelinizi keşfedip
geliştirmeniz için pratik öneri ve uygulamaları içerir. Kendi elinizle
ailenizin içinde cennet
yaratmayı ve çocuğunuzu dahi yetiştirmek
için neleri yapmanız
gerektiğini bu kitaptan
öğrenebilirsiniz.
20
Spor-Sağlık
Pilates egzersizleri ile güne daha dinç başlayın !
Pilates;
fizyoterapi
temelli bir rehabilitasyon
yöntemidir.
Kas ve iskelet sisteminde
oluşabilecek
problemleri
engellemek için koruyucu
olarak uygulanabileceği gibi kas ve iskelet sisteminde oluşan
problemler (fıtık, skolyoz, boyun düzleşmesi gibi) sonrasında
doktor ve fizyoterapistlerin uyguladıkları tedavileri ardından
tedaviyi destekleyici
amaçlı
egzersizleri
sürekli hale gelmesi
amacıyla uygulanabil-
mektedir. Pilates; fitness ve diğer olimpik
branşlarda veya herhangi bir spor dalında
çalıştırılamayan zayıf
kasları da güçlendirerek tüm vücut bilinci
dengesini ve kuvvetini arttırmak için yapılır.
Doğru postür, doğru
nefes alıp-verme, Güç
merkezini
kuvvetlendirme, Akıl-vücut
ikilisinin farkındalığı, Esnekliği arttırma,
Sakatlıkları engelleme, Denge ve koordinasyonu geliştirmek
için yapılır.
Pilates Mat Egzersizleri
Crunch (Yarım Mekik)
Temel bir karın kası
egzersizidir. Çalıştırdığı
bölge üst karın kaslarıdır.
Yerde, minderde veya düz bir
sehpada yapılabilir. Karın egzersizlerinin amacı; karın kaslarını
çalıştırmak, geliştirmek,
gücünü ve dayanıklılığını
arttırmaktır.
Roll Up (Yuvarlanma)
Yuvarlanma hareketi; merkez bölgenizi güçlendirmeye ve
omurgayı esnetmeye yarayacak bir egzersizidir.
Hareket esnasında bel ve sırt sıkı olmalıdır.
Baş içeride gövde C şeklinde bacakların konumu
düz yerde ve birleşik olmalıdır.
Sırt ve bel ağrıları, bel ve boyun fıtığının
oluşturduğu ağrılarda yapılabilecek rahat
ve güzel bir egzersiz çeşididir.
21
One Leg Strech
En etkili karın egzersizlerindendir. Yere paralel olacak şekilde sağ bacak bükülü iken sol bacağı düz şekilde yere uzatır. Kolaylaştırmak için
bacak yerde kalabilir. Kol ve bacaklar hareket halinde iken omurganın sıkı ve stabil olmasına özen gösterin. Sağ ve sol bacak
strech olmak üzere hareket tamamlanır.
Double Leg Strech
Alt karın çalıştırmak için en etkili pilates
egzersizlerinden biridir. Omuzlar kürek kemiklerine kadar yukarıdadır. Bacaklarımızı
dizlerden bükerek yere paralel olacak şekilde
kendimize çekip kollarımızı iki yana açıyoruz.
Farklı bir pozisyon denemek isterseniz,
kollar başın arkasına düz bir
şekilde uzanabilir.
22
Pazartesi
Çarşamba
Salı
Perşembe
1
Uzun Süreli Eğitim
Yönetici Sekreterliği
10:30-12:00
19:00-20:30
Rehberli Meditasyonlar
Yeni Ay Meditasyonu
EYL
5
12
6
7
8
19:00-22:00
İleri Excel ve Excelde
Programlama
19:00-22:00
İleri Excel ve Excelde
Programlama
19:00-22:00
İleri Excel ve Excelde
Programlama
13:00-15:00
Hijyenik El Yıkama
13
14
2
15
0
19
18:00-22:00
Varoluş Nefes Çalışması
26
20
10:00-12:00
Saha Ekipleri İçin Liderlik
Becerileri
27
10:30-12:00
19:00-20:30
Rehberli Meditasyonlar
Haftaya Rahatlayarak Başla
21
18:00-21:30
Heal Your Life
İlişkiler ve Sevgi
28
22
09:00-18:00
Temel İlk Yardım
19:00-21:00
İletişimin Anahtarı
1
29
6
23
Cuma
2
Cumartesi
3
Uzun Süreli Eğitim
Lojistik ve Toplam Kalite
Yönetimi
09:00-17:00
Kendini Hafızalara Kazı
11:00-15:00
Varoluş Nefes Çalışması
11:00-14:00
Anne Karnında İletişim
LÜL
9
19:00-22:00
İleri Excel ve Excelde
Programlama
16
23
19:00-21:00
Finans Workshop
30
10:00-17:00
Kazanan Takım
10
Pazar
4
Uzun Süreli Eğitim
Lojistik ve Toplam Kalite
Yönetimi
11
11:00-14:00
Doğa Seslerinde Şifalı
Terapi; AFFETMEK
17
18
Uzun Süreli Eğitim
Bilgisayar ve Ofis
Programları
10:00-17:00
İleri Excel ve Excelde
Programlama
10:00-15:00
İletişimin Pin Kodları
12:00-20:00
Trt Spikeri Gibi Diksiyon
Uzun Süreli Eğitim
Bilgisayar ve Ofis
Programları
24
09:00-17:00
Kendini Hafızalara Kazı
Uzun Süreli Eğitim
Bilgisayar ve Ofis
Programları
10:00-13:00
Yeni Başlayanlar İçin
Meditasyon
Uzun Süreli Eğitim
Bilgisayar ve Ofis
Programları
13:00-17:00
Evliliğe Hazır mıyız?
14:00-16:00
Hasta Hizmetleri Yetkilisi
Tanıtım Semineri
16:00-18:00
Hayatın Kontrolünü Ele
Almak
25
Uzun Süreli Eğitim
Bilgisayar ve Ofis
Programları
10:00-11:00
Almanca Birinci Kur:
A1 ve A2
11:00-12:00
Fransızca 1 - Kur
14:00-17:00
Aile Hukuku ve Boşanma
16:30-17:30
Türk İşaret Dili 1. Kur