Geçenlerde bir motorlu trafik polisi ile sohbet ederken

Transkript

Geçenlerde bir motorlu trafik polisi ile sohbet ederken
Geçenlerde bir motorlu trafik polisi ile sohbet ederken, şöyle bir detay öğrendim, İstanbul’da her gün
520 araç trafiğe çıkıyormuş. Yani İstanbul’da her gün, beklediğimizden daha fazla araba trafiğe çıkıyor
ve zaten kalabalık olan trafiğimizi daha da sıkışık hale getiriyor.
Çözüm olarak ise, devlet ve belediyeler bolca kavşak yapıyor, motrobüs yolları yapıyor, emniyet
şeritlerini kapatıyor, zaten dar olan şeritleri daha da daraltarak ek şerit açmaya çalışıyor.
Aslında klasik Türk ustası mantığı. Bilirsiniz, evinize badanaya geldiğinde, arabanızı servise
bıraktığınızda, yazlığınızda kırılan merdivenleri onartmaya çalıştığınızda, size yardımcı olmak için
gelen “Türk Ustası”, bir şeyi tamir ederken diğer üç şeyi bozmaya bayılır. İşin olmazsa
olmazlarındanır. Servisten yeni çıkmış arabanız ile seyahate gitmeden önce, kısa deneme sürüşü
yaparak, bozulan diğer bölümleri bulmaya çalışmamız gibi. Yollarımız da gittikçe kalabalıklaşmakta,
daralmakta, araba kullananlara çekilmez gelmek bir yana, biz motor sürücüleri için bile çok ciddi
sıkıntı yaratmaktadır. Hükümetsel çözüm bulunması ümidimizi kaybetmemekle beraber, çok da
pozitif olmak mümkün görünmüyor ne yazık ki.
Evet motosiklet trafikte çok ciddi bir çözümdür. MOTED ‘in, EMOK ‘un, bir çok motosiklet eğitmeninin
de kampanyaları, çabaları sayesinde, şehir içinde araba yerine motosiklet kullanmaya başlayan çok
fazla sürücü olduğunu ve bu sayının arttığını da gözlemliyoruz. Bu çok iyi bir gelişme. Trafiği
rahatlatmakla kalmayıp, biz motor sürücülerine de zamandan, yakıttan tasarruf da sağlamakta.
Gideceğimiz noktaya, diğer vasıtalardan daha çabuk ve daha rahat varıyoruz. Daha kolay park
ediyoruz. Daha az yakıt tüketiyoruz. Arabada sadece oturarak göbek büyüteceğimize, az da olsa bir
bedensel faaliyet içinde oluyoruz. Oldukça ciddi bir beyinsel aktivite içinde olduğumuz da kesin.
Benim gibi arabası olmayıp, her işini motor ile gören bir çok dostum, öğrencim de, araç vergisi ve
sigortası konusunda da rahatlıyor, zira motorun vergisi, muayenesi, sigortası arabadan daha ucuz.
Ama yine de bir sorun yok mu? Bence var…
Milyon kilometre motosiklet sürdükten, çok fazla seyahat ettikten, binlerce kişiye eğitim verdikten
sonra, inanın bana, çok sayıda motosiklet sürücüsü ve yollarda çok sayıda motor gördüm. İstatistik
yapmaya gerek kalmayacak şekilde, garip bir detay gözüme gözüme girmekte. Hem de hemen her
gün.: Motosiklet sürücüleri, ister yeni başlasınlar, ister eskiden beri kullanıyor olsunlar, bir şekilde
motorlarını büyütmek, gücü arttırmak hevesindeler. Sebebini tam bilemiyorum. Hobi motosikleti diye
adlandırılan büyük hacimli motor satışlarındaki artış da bunun bir kanıtı. İnanılmaz şekilde büyük
hacim motosiklet sahibi olmak gibi bir hevesliliğimiz var! Daha iyi sürücü olmak, daha büyük motor
kullanmak ile özdeşleştiriliyor ama bu ne kadar gerçek bilemiyorum.
Barselona... Dünyanın en güzel kentlerinden birisi sanırım. Mimarisi, insanlarının heyecanı, kızları,
yakışıklı erkekleri, güzel iklimi, ve tabiî ki inanılmaz karışık trafiği ! 
Ama İspanyol kardeşler buna bir çözüm bulmuşlar elbette. Her Akdeniz kıyısı ülkenin klasiği olduğu
üzere, küçük hacimli motosikletlere biniyorlar. Ve kimse de bundan gocunmuyor!
Barselona’da kişi başı düşen motor sayısı 1.8 !… İnanabiliyormusunuz? Hemen herkesin bir küçük
şehir içi motoru var, bir de sanırım büyük hobi motoru var. Yani amacına uygun motorları, amacı için
kullanıyorlar. 1200cc lik kocaman BMW motor ile, daracık trafikte, dünya benzin tüketerek, ve trafiğe
takılıp gidemeyerek, gideceğimiz yere varamayarak ne kadar mutlu olabiliriz ki.
Bilenler bilir, ben de uzun zaman kocaman motorlar kullandım. Sebebini bilmiyorum ama saçma bir
tatmin de duydum büyük abi motorlar ile dolanırken. Trafik tıkanıyordu ama olsundu, gidemesem de
tatminim, o da olmadı havam vardı. Hmm. Çok garip geliyor şimdi bu düşünceler.
Zaman içinde, gittikçe küçülttüğüm hacim anlayışım, şimdi 600 cc 98 hp. Motor kullanmama kadar
geriledi ki ben bundan ziyadesi ile mutluyum. İstanbul’dan Nepal’e yaptığım yolculukta da, büyük
hacim yerine, nispeten küçük hacim olan, 650 cc. kullandım.
Uzun bir zaman şehir içinde Honda Activa 100cc. kullandım. İnanılmaz keyifli bir oyuncak. Bu arada
işin en eğlenceli kısmı ile ilgili bir anı anlatayım istermisiniz.
Arabalı vapur ile Sirkeci’den Harem’e geçiyorum. Köprü kullanmayı sevmiyorum. Canım
İstanbul’umuzun her bir tarafı denizken, karada trafikte ne içim var. Biniyorum arabalı vapura,
alıyorum çayımı simidimi elime, mis gibi havanın, boğazın ve güzel şehrin bana sunduğu görsel
güzelliklerin keyfini çıkartıyorum. Daha iyi Şam’da kayısı artık. Açık havada koltuğuma kurulmuş,
Topkapı Sarayı’na bakarken, bir BMW F 650 GS sürücüsü geldi yanıma oturdu. Güleç yüzlü, pozitif
enerji veren, sıcak bakışlı bir adamcağız. Beni tan ımış bir şekilde, muhabbete başladık. Ordan
buradan derken Harem’e yanaştı vapurumuz. Motorların yanına indik. Adama inanamaz gözlerle
bana baka kaldı. “Sen bu motorla mı geziyorsun, kinim bu, senin mi?” gibi garip sorular sordu. Yok
motor bana küçük gelmiyormuymuş, en iyi eğitmenlerden birisi olarak bu 100 cc lik Honda Activa’ya
binmeyi gururuma nasıl yediriyormuşum, düşmezmiymişim, vs. sorular sordu. Her bir sorusuna son
derece pozitif cevaplar aldıktan sonra, üzerimdeki kıyafet ve kaskın, motorun fiyatının birkaç katı
olduğunu fark edince hepten gülme krizi tuttu adamcağızı. Düşünsenize altımda minicik motor,
üzerinde kocaman ben, Aerostich tulum, Arai RX7 Corsair kask, çizme, deri eldiven … Komik
görünüyor sanırım ama, motora biniyorsanız, tam korumalı olmak zorundasınız. İşin mantığı, trafikte
sıkışmamak, seri ve güvenli olmak, ama hava şartlarından ve darbelerden de korunmak. 100cc lik
motordan da, 1000 cc lik motordan da, eğer 100 km hızla düşerseniz, aynı zararı görürsünüz. Asfaltın
acıması yoktur. Ne yazık ki herkes bu detayı göz ardı ediyor.
Şimdilerde, birkaç motorum var. Eğitimde kullandığım 2006 Yamaha Fazer 600cc ve 98 beygir.
Seyahatlerde kullandığım 1997 BMW F 650 ve 49 beygir, şehir içinde ise Yamaha YBR 125 ve sadece
10 beygir. Çok çok da efektif olarak kullanıyorum. Başka hiçbir motoru kullanmayı da tercih
etmiyorum. Şehir içinde zaten, (otoyollar hariç) en fazla 90 km ile gidiyoruz. Büyük motorlarda, küçük
motorlarda 90 km ile gidebiliyor. O zaman neden büyük motor.? Bu soru aklımı kurcalayıp duruyor
devamlı. Bence küçük motor…
Ben sadece bir örneğim. Benim gibi tercih yapan birçok dostum var,
Berna Canyoran, BMW R1100 GS sahibi ve şehir içinde Piaggio X7 scooter kullanıyor. Metehan Yılmaz,
R1100 RS sahibi ve YBR 125 kullanıyor. Şükrü Şimşek, Yamaha FJR 1300 sahibi ve yakında daha küçük
cc bir motor alıyor. Eğitmen Fuat Domaniç, KTM LC8 sahibi, Beverly 200 scooter kullanıyor. Eğitmen
Emre Gümüş, Honda Varadero 1000 sahibi ve scooer kullanıyor. Egemen Ergel, HONDA VFR 800
sahibi ve Honda Forsight 250 scooter kullanıyor.
Örnekleri daha da çoğaltabilirim. Kullandığımız küçük motorlar çok da ucuz. Mesela Metehan ile
benim YBR125 sanırım 1200 lira civarında. 2004 model. Süper bence 
Tavsiyem az paralara minik bir motor almanız ve şehir içinde rahat rahat motor kullanmanız olacaktır.
Metehan’ın dediği gibi, “az yakar çok kaçar” 
Aralardan çok rahat geçebilirsiniz, inanılmaz az benzin tüketirsiniz, parça masraflarının küçüklüğüne
gülersiniz (YBR125 ön fren diski 42 TL, baskı balata seti komple 72 TL gibi  ), kolay park eder, kolay
çıkartırsınız, yaya geçitlerinde elinizde iterek karşı tarafa geçersiniz ve yayalar bunu tehdit, korku
olarak algılamaz.
KİM NEREDE?
Geçen sayılarda hatırlarsınız, sevgili abimiz Cahit Sesver, Güney Afrika’ya yaptığı seyahatine devam
etmekte. Şu sıralar Mısırda. Sudan ve Etiyopya konsolosluklarından vizelerini
beklemekte.Almanya’dan toprak parkura uygun olması için ısmarladığı TKC 80 lastiklerini bekliyor.
İkinci gezginlerimiz Alper Sami Çayır BMW F 650 ile, Mehmet Yavaş ise KTM 990 Adv.
Hatırlarsanız ikisi birden Kathmandu’ya yola çıkmışlardı. Ne yazık ki Pakistan vizesi alamayan Alper
geri döndü ama Mehmet yolculuğuna devam ediyor. Bu aralar Hindistan’da.
Herkese iyi yolculuklar diliyor ve ağzımızın suyunu elimizin tersi ile siliyoruz. 
Küresel ısınmanın kendisini iyice gösterdiği ve adam gibi kışın, soğuk havanın ve yağmurların
gelemediği bu günlerde, herkesi motorlarına binmeye çağırıyorum. Korkmayın, önce kendinize sonra
motorunuza güvenin…
Yollarda görüşmek üzere