istib`e, akredite borsa statüsü

Transkript

istib`e, akredite borsa statüsü
ISSN:2148-2276
İstanbul Ticaret Borsası • Ticaret, Yaşam ve Kültür Dergisi • Ocak - Şubat 2015 • Sayı: 14
İSTİB’E, AKREDİTE BORSA STATÜSÜ
TOBB tarafından uluslararası standartlara uygun olarak verilen “akredite borsa statüsü” almaya
hak kazanan İSTİB, üyelerine verdiği hizmet kalitesiyle öncü borsa olduğunu ispatladı.
“Koyun ve keçi etini karıştırmayın”
Osmanlı kanunnamelerinde et ve et ürünlerinin ne şekilde satılacağı en ince ayrıntısına kadar
tespit edilmişti. Kanunnamelerin et ile ilgili kısmında ilginç hükümler vardı:
"Kasaplar koyun ve keçi etini ayırt etmeli ve birbirine karıştırmamalıdır. Narh üzerinden muamele
yapmalı ve et fiyatlarını fazla veya eksik göstermemelidirler. Keza koyun ve diğer hayvanların
kesiminde besiliyi ayırıp, zayıf ve işe yaramayanı kesmemelidirler. Halka et yetiştirmekte
nazlanan ve bahaneler bulan kasabın tutuklanması lazım gelir. Kasabın müşteriye iyi davranması
ve hayvanın neresinden et istiyorsa o kısmından vermesi, türlü bahaneler bulmaması lazımdır.
Şayet konulan narhtan fazla fiyat üzerine etini satarsa mahkeme kendisine ceza verdikten gayri
ayrıca her yarım kilo et karşılığı bir akçe ceza alınır."
Malumat, 13 Haziran 1901
Başkan’dan
Ali KOPUZ
İstanbul Ticaret Borsası
Yönetim Kurulu Başkanı
Sevgili Dostlar,
Yeni bir yıla daha girdik, 21. yüzyılın ilk çeyreğini bitirmeye doğru dolu dizgin ilerliyoruz. Üçüncü binin 15. yılında
İSTİB’e, İstanbul’a ve Türkiye’ye baktığımda büyük bir
mutluluk hissediyorum. Büyük umutların büyük hedeflerle
birleşmesiyle bir borsanın, bir şehrin, bir ülkenin nereye
gelebileceğini hep beraber görmenin şükrü içindeyim.
Hiç kimse, bugün ülke olarak geldiğimiz yere gelmeyi hayal bile edemezdi. Oysa bugün Türkiye, dünyanın birinci
ligine tekrar yükselmiş, sözü dinlenir, siyaseti güçlü, ekonomisi büyük bir ülke... Tabir yerindeyse dünyanın gidişatını belirleyen, 14. yüzyıldan 20. yüzyıl başına kadar
dünyanın istikametini tayin eden Türkiye devleti, bugün
tarihsel rolüne geri döndü. İstanbul’un en etkin iş örgütünün başkanı olarak ifade etmeliyim ki, Türkiye’nin büyüklüğü gittiğimiz her yerde göğsümüzü kabartıyor. Türkiye
büyüdükçe, kurumları da büyüyor, vatandaşları da büyüyor, iş dünyası da büyüyor...
Türkiye, bu gücünü, son 12 yılına damgasını vuran bir lider sayesinde yaptı. Eğer onun kararlılığı ve büyük vizyonu olmasaydı, eğer onun kaybettiklerimizin hepsini er ya
da geç elde edeceğimize dair inancı olmasaydı, Türkiye,
bugün küresel ve bölgesel çapta lider bir ülke olamazdı.
Eğer Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı,
biz kapıları dış dünyaya kapalı, iç meseleleriyle uğraşan
bir ülke olarak yerimizde sayıp dururduk. O yüzden 2015’e
girerken, büyük ülkenin büyük liderini anmak bizim için
vazgeçilmez bir görevdir.
Türkiye’nin büyüklüğü kadar bizi gururlandıran bir başka
gelişmede İstanbul Ticaret Borsası’nın geçen yıl ortaya
koyduğu büyük performanstı. Türkiye’nin en büyük borsası, üyelerini karar mekanizmasına dahil etmek suretiyle
birçok projeyi hayata geçirdi geçen yıl. Bu başarıda payı
olan üyelerini ödüllendirmeyi de unutmadı. En çok tescil
ücreti ödeyen, en çok stopaj ücreti ödeyen üyelerimizi
taltif etmenin yanı sıra, İSTİB çalışmalarına omuz veren,
sektörlerinin sorunlarını iletmede ve çözmede büyük performans gösteren komitelerimizi, komite üyelerimizi ve
meclis üyelerimizi de ödüllendirdik. Onların çalışmala-
rı sayesinde İSTİB, her zamankinden daha fazla çalıştı,
üyelerini ve İstanbul’u her alanda başarıyla temsil etti.
Ben tüm üyelerimizden ve arkadaşlarımızdan sektörlerine
yönelik çalışmaları daha da hızlandırmalarını, vizyonlarını büyüterek Türkiye ve dünyayı hedef alan bir faaliyet
ortaya koymalarını bekliyorum.
2014 yılında biz İSTİB olarak birçok ilki de hayata geçirdik. Her şeyden önce İSTİB’i çağdaş ve dinamik bir borsa
yapısına kavuşturacak yönetim anlayışını egemen kıldık.
Bunun doğal sonucu olarak başta temsil edildiğimiz TOBB
gibi kuruluşlar olmak üzere tüm platformlarda en üst düzeyde görev almaya başladık.
Etkin ve vizyoner bir borsayı sağlam adımlarla son bir senede inşa ettik. 90 yıllık birikim ve tecrübeyi kendimize
rehber edinerek, tüm oda ve borsalar arasında öne çıktık.
Borsa tarihinde ilklere de imza attık.
İlk kez İSTİB, TOBB’a ve uluslararası normalara akreditesyonu olan bir borsa oldu. Böylece hizmet kalitemizi tescil
ettirdik. İlk defa stratejik plan hazırladık. 2015-2018 yılları arasını kapsayan stratejik planla, borsanın planlı ve
programlı bir çalışma içinde olmasını sağladık. İlk defa
İSTİB Meclisi’ne bir önceki yılla ilgili faaliyet raporu hazırlanıp sunuldu. İlk defa İSTİB Meclisi’ne yıllık iş programı
takdim edilerek onaylandı. İlk defa şeffaf, denetlenebilir,
hesap verilebilir bir bütçe hazırlandı.
2015 hedeflerini Meclisimizle birlikte belirledik. İnanıyorum
ki, İSTİB Yönetimi olarak bu hedefleri başarıyla yerine getireceğiz. Bu çalışmalar sayesinde İSTİB, sadece Türkiye’nin
değil, dünyanın en etkin borsalarından biri olacak.
Son olarak belirteyim ki, Mevlana Celaleddin Rûmi
Hazretleri’nin şu sözünü hiç unutmuyoruz: “Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” Emin olunuz ki, İSTİB de
2015’te birçok kişinin ilgiyle takip edeceği, dostlarımızın
takdirini kazanacak, üyelerimizin vizyonunu ve rekabetçiliğini, etkinliğini ve gücünü artıracak “yeni şeyler” söyleyecektir.
Gelecek sayıda buluşmak üzere...
Ocak - Şubat 2015
1
BU SAYI
YÜZBİNLERİN
GELİR KAPISI
ÇAYIN HİKÂYESİ
24
“BUGÜN ANNENİZE GÜLÜMSEDİNİZ Mİ?”
İSTEV’in “Her gün Anneler Günü” temalı yeni Canlı
Kamu Spotu Projesi, insanları hayatın içinde yakalıyor ve günlük hayatın koşuşturması içinde unutulan
gerçekleri canlı canlı hatırlatıyor.
42
Ülkemizde 1 milyondan fazla insan çay üretiminden
karnını doyuruyor. Birileri keyif için çay içerken diğerleri de bundan geçimini temin ediyor, ne güzel
bir alışveriş.
“İMAR PLANI SÜREÇLERİ SAYDAM
VE ADİL OLACAK. ARTIŞLARDAN
BELEDİYELER DE PAY ALACAK”
Kamu Yönetiminde Şeffaflık ve Reform Paketini açıklayan Başbakan
Ahmet Davutoğlu, imar kanununda
değişikliğe gidileceğini duyurdu.
36
İSTİB BAŞARIYI ÖDÜLENDİRDİ
İstanbul Ticaret Borsası 2013 yılının “en çok tescil ücüreti ödeyen”, “en çok stopaj ücreti ödeyen” üyeleri ile
en aktif komite ile en düzenli katılım sağlayan komite
ve meclis üyelerini ödüllendirdi.
04
Ticaret, Yaşam ve Kültür Dergisi • Ocak-Şubat 2015 • Sayı: 14
İstanbul Ticaret Borsası
Adına İmtiyaz Sahibi
Ali Yavuz Yiğit
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Denizhan Dere
Yayın Koordinatörü
Mesut Taşkın
62
100 YIL ÖNCESİNDEN “HAVÂDİS” VAR
KÖTÜ ADAMIN
İYİ KALPLİ KAHVESİ
50
Erol Taş deyince akıllara hemen sert, amansız ve
kötü kalpli bir karakter gelir. Filmlerin bu ‘kötü
adamı’ aslında eşinin tabiriyle ‘eşine elleriyle kahve
yapacak kadar yumuşak karakterli’ bir insandır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, I. Dünya Savaşı’nın
100. yılına bir sergiyle ışık tutuyor. “Havâdis: 19141915 Yüzyıl Önce” temalı sergide, dönemin gazetelerinden derlenen haber ve fotoğraflar ile özgün
resimler ve haritalar yer alıyor.
Danışma Kurulu
Bülent Kasap, Atilla Sümer
İlhan Koyunseven,
Yusuf Acar, Zeki Aslan
Alaattin Altuntaş,
Mehmet Erkan Özefe,
Zelkif Kopuz, Mustafa Kamar
Genel Yayın Yönetmeni
Pertev Aşkın
[email protected]
Yayın Kurulu
Bozkurt Özserezli
Nilüfer Kamar
Mukaddes Soysal
Tasarım
Murat Arslan
Haber Merkezi
Fatih Türkyılmaz
M. Feyzi Erdal
Ayşegül Aksu
İKİZDERE’DE 200 YILLIK KAYAK RİTÜELİ
54
Rize’nin İkizdere Vadisi’nde yer alan Petran, Kabahor,
ve Ovit’ten sonra Çağrankaya yaylasında da turizm
çalışmaları kapsamında kayak yarışları düzenleniyor.
100. YILA YAKIŞAN BİR FİLM:
SON UMUT
28
Russell Crowe, Olga Kurylenko, Jai Courtney, Cem
Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan’ın rol aldığı Son Umut,
Çanakkale’yi anlatan diğer filmlerden birçok bakımdan ileride görünüyor.
Fotoğraf
Kenan Dumanlı
Nostalji
Murat Arslan
•
Yönetim Yeri
İstanbul Ticaret Borsası
Zahire Borsası Sok. No:3
Bahçekapı, Fatih / İstanbul
www.istib.org.tr
Yapım
Monad
Burhaniye Mah.
Enveriye Sok. No:26/2
Üsküdar/İstanbul
Tel: 0216 557 82 87
www.monadfilm.com
Yayın Türü
Yerel Süreli
Baskı
Şan Ofset Matbacılık
Hamidiye Mh. Anadolu Cd.
No: 50 Kağıthane/İstanbul
Tel: 0212 289 24 24
İSTİB-HABER
İSTİB BAŞARIYI ÖDÜLENDİRDİ
“Komitelerimizle birlikte olağanüstü bir ivme kazandık”
İstanbul Ticaret Borsası 2013 yılının “en çok tescil ücreti ödeyen”, “en çok stopaj
ücreti ödeyen” üyeleriyle, “en aktif komite” ve “en düzenli katılım sağlayan
komite ve meclis üyelerini” ödüllendirdi. Ödül dağıtım töreninde konuşan
Başkan Ali Kopuz, küresel borsa olma yolunda ilerlediklerini belirterek, “Gelecek
4 yılın stratejik plananı hazırladık. Borsamız olağanüstü bir ivme kazandı” dedi.
İstanbul Ticaret Borsası, 2013 yılında en çok tescil ücreti ödeyen
ilk 15 üyesini, en çok stopaj ücreti
ödeyen ilk 15 üyesini, komitesinin
sorunlarını tespit edip çözüm üret-
4
mede etkin olan ilk üç komite ile
bireysel olarak toplantı katılımları
en fazla olan ilk üç komite ve meclis üyesini ödüllendirdi. Başarılı
firmalar ile komite üyelerine ödül-
lerinin verildiği toplantıda konuşan
İSTİB Başkanı Ali Kopuz, “Borsamıza
ödenen her kuruşu bir emanet olarak görüyoruz ve hizmete dönüştürüyoruz” dedi.
İSTİB-HABER
İSTİB’in son iki yılda olağanüstü yeniliklere imza attığına dikkat çeken
Başkan Kopuz, “Küresel borsa olma
yolunda emin adımlarla ilerliyor,
üye odaklı çalışma misyonumuza
uygun olarak, her gün bir yenilik
daha gerçekleştiriyoruz. TOBB’a akreditasyonumuzu gerçekleştirdik.
Tarihimizde ilk kez yıllık iş programımızı yaptık. 2015 yılından, 2018
yılına kadar olan dönem için stratejik planımızı yaptık. Bu planlara uygun bütçemizi hazırladık. Bunlarla
da yetinmedik. Geçen yılın muhasebesini yapmak için bir faaliyet raporu hazırladık ve Meclis Üyelerimize
sunduk” diye konuştu.
Göreve geldikleri ilk günden beri
hem yönetim hem de komiteler
olarak büyük bir çalışma atağı
başlattıklarını vurgulayan Başkan
Kopuz, “Komitelerimiz hakikaten
çalışıyor. Onların çalışmasıyla birlikte Borsamız da olağanüstü bir
ivme kazandı. Bütün komite başkanlarımıza ve üyelerine çalışmalarından ve bizi çalıştırmalarından
dolayı minnet ve şükranlarımı sunuyorum” dedi.
2013 yılında en çok tescil ücreti
ödeyen ilk 15 üye ile en çok stopaj
ücreti ödeyen ilk 15 üyeyi tebrik
eden Başkan Kopuz, “Onları can-ı
gönülden kutluyor, kazançlarının
bereketli olmasını diliyorum. Bütün kalpleri ile emin olsunlar ki,
Borsamıza ödedikleri her kuruşu
emanet olarak görüyor, bu sorumluluk dahilinde değerlendiriyoruz.
Huzurlarınızda büyük bir özveri ve
samimiyetle sorumluluklarını yerine getiren üyelerimize teşekkürlerimi sunuyorum” açıklamasında
bulundu.
Başkan Kopuz, İSTİB Yönetimi olarak, komite üyelerinin çalışmalarını da ödüllendirmek istediklerini
belirterek, “Çalışkanlığı ve emeği
de takdir edelim istedik. Bu çerçevede, 2014 yılı içinde Yönetim Kurulumuza en çok soru soran, öneri
getiren ve çözüm üreten 3 komitemiz ile toplantılara en çok katılım
gösteren komite üyelerimize ödül
vereceğiz. Gördüğünüz gibi, kimi
sivil toplum örgütlerinin aksine biz
soru soran, bizi çalıştıran komitelerimize ödül veriyoruz. Çünkü biliyoruz ki, gerçek başarı ancak ve
ancak onların katılımlarıyla, yani
ortak aklın kullanılmasıyla elde edilebilir” dedi.
Ödül dağıtım törenine büyük bir
katılım gözlendi. Komite üyeleri,
kendilerine de ödül verilmesini çok
anlamlı bulduklarını belirttiler.
Ocak - Şubat 2015
5
İSTİB-HABER
İŞTE ÖDÜL SAHİPLERİ
En Çok Tescil Ücreti Ödeyen Firmalar:
Bunge Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ
Unilever Sanayi ve Ticaret Türk AŞ
Noble Hammadde Ticaret AŞ
Evyap Sabun Yağ Gliserin San. ve Ticaret AŞ
Erişler Gıda San. ve Tic. AŞ
Cargill Tarım ve Gıda Sanayi Ticaret AŞ
Tat Gıda Sanayi AŞ
Göktaşlar Et, Et Ürünleri Yan San.ve Tic.Ltd.Şti.
Besler Gıda ve Kimya Sanayi ve Ticaret AŞ
Barilla Gıda AŞ
Teközel Gıda Temizlik Sağlık Marka Hizmetleri Sanayi Ve Ticaret AŞ
Yılmazlar Et ve Gıda Tarım Hayv.Nakl. Tur.ve Teks.San.Tic. Ltd. Şti.
Gurme Gıda Sanayi Ticaret Ltd. Şti.
En Çok Stopaj Ücreti Ödeyen Firmalar:
Sınırlı Sorumlu Flora Çiçekçilik Üretim ve Pazarlama Kooperatifi
Syngenta Tarım Sanayi ve Ticaret AŞ
Merkez Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
Kerevitaş Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ
S.S.470 Sayılı Silivri Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifi
Aslanlar Tarım Ürünleri Pazarlama Ticaret Ltd. Şti.
Bahar Gıda İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti.
Zafer Gıda Ve Tarım Ürünleri Sanayi Ticaret Ltd. Şti.
Arıdan Gıda Turizm İnşaat Taahhüt Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
S.S. 774 Numaralı Çatalca Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifi
Ay Tarım Ürünleri Ltd. Şti.
Atılgan Kardeşler Et ve Gıda İhtiyaç Maddeleri Sanayi Ve Ticaret A.Ş.
Seç Salça Konserve San.ve Ticaret Ltd.Şti.
Er Ticaret
Durmazoğlu Ticaret
En Çalışkan Meslek Komiteleri:
13. Meslek Komitesi adına Başkan Selahattin Kutluer
15. Meslek Komitesi adına Başkan Ahmet Özduran
6. Meslek Komitesi adına Başkan Attila Adalı
En Düzenli Katılım Sağlayan Meslek Komitesi Üyeleri:
Vefa Yapınca
Hamit Akgün
Naci Yıldırım
En Düzenli Katılım Sağlayan Meclis Üyeleri:
Osman Berberoğlu
Ömer Tekinaslan
Attila Adalı
6
İSTİB-HABER
Ocak - Şubat 2015
7
İSTİB-HABER
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ASKON’da konuştu:
EKONOMİDE REHAVETE TAHAMMÜLÜMÜZ YOK
ASKON’un 9. Genel Kurulu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla
yapıldı. İSTİB Başkanı Ali Kopuz’un divan başkanı olduğu genel kurulda,
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rehavete kapılmayın. Ekonomide rehavete
tahammülümüz yok. Demokratik reformlarda, milli iradenin tecellisinde asla
rehavete tahammülümüz yok” dedi. Başkan Kopuz da, ASKON’un her geçen gün
daha da güçlenip büyümesini takdirle izlediğini söyledi.
İSTİB Başkanı Ali Kopuz’un divan
başkanlığını yaptığı Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON)
9. Olağan Genel Kurul Toplantısı,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuş’un da katılımıyla gerçek-
8
leştirildi. Genel Kurul toplantısına
İSTİB Meclis Başkanı Bülent Kasap,
Başkan Yardımcısı İlhan Koyunseven, Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Aslan da katıldı.
Divan başkanlığına seçildikten sonra
bir konuşma yapan İSTİB Başkanı Ali
Kopuz, “Türkiye’nin önde gelen etkin, sivil toplum örgütlerinden birisi olan ASKON’un Genel Kurulu’nda
Divan Başkanlığına layık görülmemden dolayı büyük onur duydum”
dedi.
İSTİB-HABER
ASKON’un kurulduğu 1998 yılından
beri Türkiye’ye hizmet yolunda olağanüstü çalışmalara imza attığına
değinen Başkan Kopuz, “ASKON’un
her geçen gün daha da büyüyüp gelişmesini büyük bir memnuniyetle
izliyoruz. Türkiye’nin ‘yarınlarını
inşa’ idealiyle yürüyen ASKON’un,
bu idealini ‘doğru adımlar’la hayata geçirmesini, ‘haklı zenginlikler’ üretme gayretini, ‘derin özgürlük’leri bayraklaştırma çabasını
can-ı gönülden tebrik ediyorum”
dedi.
Bu inançla zorlukları aştık. Menzile
doğru kararlı adımlarla ilerliyoruz”
şeklinde konuştu. Rehavete kapılmamak gerektiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rehavete
kapıldığımız anda elimizdeki o kor
ateş, kalbimizdeki o hakikat ateşi,
asil duruş kaybolur. Ekonomide rehavete tahammülümüz yok. Demokratik reformlarda, milli iradenin
tecellisinde asla rehavete tahammülümüz yok” dedi.
“Rehavete kapılmayın”
Genel Kurul’da bir konuşma yapan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, Türkiye’nin son bir sene
içinde geçtiği zorluklara dikkat çekerek, “Dik duruş sabır gerektirdi,
sebat gerektirdi. Zorluklara tahammül gerektirdi. Ama biz bir şey biliyoruz: Sabreden zafere ulaşmıştır.
Ocak - Şubat 2015
9
İSTİB-HABER
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da Türkiye’nin kendi ayakları
üzerinde yere sağlam basan, sağlam
bir demokrasiye ve reel ekonomiye sahip olmasıyla güçlü olmasının
mümkün olacağını ifade ederek,
“Türkiye ekonomisi New York’tan
ya da Londra’dan esecek rüzgarlarla, kararlarla yönetilecek ekonomi
olmaktan çoktan çıkmıştır. Türkiye
ekonomisi sadece Ankara’dan yönetilecek bir ekonomi de değildir”
dedi.
ASKON 9. Olağan Genel Kurul
Toplantısı’nın açılış konuşmasını yapan Genel Başkan Mustafa Koca, hem
ekonomik krizlerin derin arka planlarının, hem de siyasal krizlerin organize edenlerin bulunduğuna belirtti.
Evrende meseleyi fark edenlerle,
meseleyi organize edenler arasında
ciddi bir çekişmenin kaçınılmaz hale
geldiğine dikkat çeken Koca, sesi çok
çıkanların haklı, sahibi güçlü olanların doğru görüldüğü çılgın bir dönemin yaşandığını ifade etti.
Başkan Koca, İSTİB’deydi...
ASKON ve İSTİB, İŞBİRLİĞİ İÇİN ANLAŞTILAR
Öte yandan ASKON Genel Başkanı Mustafa Koca, İSTİB Başkanı Ali
Kopuz’u ziyaret ederek, İstanbul iş
dünyasının en önemli temsilcilerinden olan İSTİB’le işbirliği ve ortak
projeler gerçekleştirme taleplerini iletti. Koca, iki güçlü örgütün
İstanbul’a hizmet noktasında ortak
adımlar ve projeler yapması gerektiğine dikkat çekerek, bu konudaki
görüşlerini Başkan Kopuz’la paylaştı.
Başkan Kopuz da, İstanbul’un gıda
alanında en büyük temsilcisi olan
İstanbul Ticaret Borsası’nın İstanbul ticaret erbabının her türlü
sorunu için seferber olduğunu ha-
10
tırlattı. Başkan Kopuz ve Başkan
Koca, “projeler, araştırmalar ve
girişimlere ilişkin üst düzeyde yapılan istişareler doğrultusunda en
kısa sürede ortak çalışmalara başlanması” hususunda ilke olarak anlaştılar.
Görüşme sonunda Başkan Kopuz, Borsa’nın 90 yılını anlatan
“İstanbul Ticaret Borsası 1924
-2014” adlı prestij eserden Başkan
Koca’ya hediye etti ve “Bu kitap
sadece İSTİB’in tarihini anlatmıyor, aynı zamanda İstanbul’un ve
Türkiye’nin ticaret tarihine de ışık
tutuyor” şeklinde konuştu.
İSTİB-HABER
İSTİB, AKREDİTASYON SERTİFİKASINI TÖRENLE ALDI
TOBB tarafından uluslararası standartlara uygun olarak verilen “Akredite Borsa
Statüsü” almaya hak kazanan İSTİB, üyelerine verdiği hizmet kalitesiyle öncü borsa
olduğunu ispatladı. İSTİB Başkanı Ali Kopuz, tarihinde ilk kez akredite statüsü
kazanan İSTİB’in başarılı faaliyetlerininin devam edeceğini söyledi.
İstanbul Ticaret Borsası, hizmetlerinin uluslararası kalite ve standartlar
çerçevesinde yürütüldüğü anlamına
gelen ve TOBB tarafından verilen
‘akredite borsa statüsünü” kazandı. Bu statüyle İSTİB’in üyelerine ve
paydaşlarına sunduğu hizmetlerin
belirli bir kalitenin üzerinde olduğu
kabul edilmiş oldu.
Geçen yıl çalışmaları tamamlanan
ve denetimleri gerçekleştirilen 10.
Dönem 39 oda/borsa ile akreditasyon sertifikalarını yenileyen 1, 2, 5
ve 7. Dönemden 54 oda ve borsa;
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun ev
sahipliğinde, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın da katılımıyla düzenlenen törenle sertifika-
larını aldı.
Törende konuşan TOBB Başkanı M.
Rifat Hisarcıklıoğlu, akredite olarak ‘5 yıldızlı’ ünvanı alan oda ve
borsa sayısının 191’e ulaştığını, 41
oda ve borsanın da yolda olduğunu
açıkladı. Akreditasyon belgelerinde
hedef; 365 oda ve borsanın tamamı.​
Bakan Işık ise, “artık Türkiye’de sadece otellerinin değil, ülkenin geleceğine hizmet eden oda ve borsaların da 5 yıldızlı hizmet verdiğini”
söyledi.
Hisarcıklıoğlu da şöyle konuştu:
“191 oda ve borsamız Türkiye’de
5 yıldızlı oda ve borsa kapsamında,
yani akredite oldular. 41’i de bu
yola girmiş durumda. İnşallah kısa
sürede bu 41’ine de bu salonda ödülünü vereceğiz.”
Akreditasyon neyi amaçlıyor?
TOBB tarafından uygulanan Akreditasyon Sistemi ile kaliteli hizmetlere yerel erişim imkânı sağlanması
amaçlanıyor. Sistem ile TOBB “yerel,
bölgesel ve ulusal düzeyde en yüksek kalitede temsil, hizmet ve destek sağlayarak etkin bir oda/borsalar ağı oluşturmaya yönelik gelecek
vizyonu”na katkıda bulunuyor. Akredite olacak oda ve borsalar, üyelerine
sunduğu hizmetlerde temel bir yeterliliğe ve kaliteye ulaşmak zorundalar.
Ocak - Şubat 2015
11
TOBB-HABER
“TOBB’DAN BAŞBAKAN DAVUTOĞLU’NA
DEDE KORKUT’LU ZİYARET”
Başbakan Ahmet Davutoğlu, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu ve TOBB Yönetim
Kurulu Üyeleri’ni kabul etti.​Başbakanlık Merkez Bina’da gerçekleşen kabulde, TOBB
Başkanı Hisarcıklıoğlu, Başbakan Davutoğlu’na, babası Mehmet Davutoğlu’nun
1965’te kurduğu şirkete ait ticaret sicil gazetesinin örneğini, çerçevelenmiş halde
takdim etti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, TOBB
Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu ve
TOBB Yönetim Kurulu Üyeleri’ni kabul etti.​ TOBB Başkan Yardımcısı ve
İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali
Kopuz’un da bulunduğu kabul, Başbakanlık Merkez Bina’sında çok samimi bir ortamda gerçekleşti.
Kabul sırasında TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Başbakan Davutoğlu’na
çok anlamlı bir hediye de takdim
etti. Başkan Hisarcıklıoğlu, Başba-
kan Ahmet Davutoğlu’nun babası Mehmet Davutoğlu’nun 1965’te
kurduğu tekstil şirketine ait ticaret
sicil gazetesinin çerçevelenmiş bir
örneğini sundu.
Hisarcıklıoğlu, Davutoğlu’na hediyeyi takdim ederken, “Bu sizin babanızın şirketinin kuruluşunun ticaret
sicil gazetesindeki ilanı. 1968 yılında Ticaret Gazetesi’ne teşrif etmiştir. Babanız ikinci ortak, evinize
babanız hatırası olur” diye konuştu.
TOBB’dan büyük hizmet...
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Başbakan Davutoğlu’na, ayrıca TOBB
tarafından hazırlanan, bir cildi
Türkçe ve diğeri Dresden ve Vatikan nüshalarının tıpkı basımlarından oluşan Dede Korkut prestij kitabından da hediye etti. Başbakan
Davutoğlu’nun ilgiyle karşıladığı,
hakkında detaylı bilgi aldığı Dede
Korkut kitabı 2 ciltten oluşuyor. Birinci cilt Türkçe hikayeleri kapsarken, ikinci cilt de dünya üzerindeki
Dede Korkut nüshalarını tıpkı basım
olarak bir araya getiriyor. Törende,
Başbaşkan Davutoğlu’na Dirse Han
Oğlu Boğaç Han minyatürü de takdim edildi.
12
İSTİB-HABER
Ocak - Şubat 2015
13
İSTİB-HABER
TOBB Başkan Yardımcısı ve İSTİB Başkanı Ali Kopuz, İKV’de konuştu:
“ROTAMIZ, TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİĞİDİR”
TOBB Başkan Yardımcısı ve İSTİB Başkanı Ali Kopuz, İKV’nin 52. Olağan Genel
Kurulu’nda konuştu. İKV’nin iş dünyasının Türkiye vizyonu olduğunu hatırlatan
Başkan Kopuz, Vakfın Türkiye’nin AB üyeliği yolundaki çalışmalarını güçlendirerek
devam ettirmesini istedi. Başkan Kopuz, kaliteli demokrasi ve güçlü ekonominin
birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğuna işaret ederek, Türkiye’nin AB üyelik
sürecinde gerçekleştirdiği reform ve gelişmelerle bu yönde ilerlediğini söyledi.
14
İSTİB-HABER
İKV’nin 52. Olağan Genel Kurulu
TOBB Plaza’da yapıldı. İKV Başkanı
Ömer Cihad Vardan’ın Vakfın 2014
yılı faaliyetlerini içeren bir sunum
gerçekleştirdiği
Genel
Kurul’da,
TOBB Başkan Yardımcısı ve İSTİB
Başkanı Ali Kopuz da bir konuşma
yaptı.
İKV Başkanı Vardan, açılış konuşmasında, 2015 yılında İKV’nin kuruluşunun 50. yılının kutlanacağını hatırlatarak, “Bu yıldönümünü, Türkiye’nin
AB sürecini canlandırmak için bir fırsat olarak görüyoruz” dedi. Vardan,
İKV’nin yeni dönemde katılım müzakereleri, vize serbestliği diyaloğu
süreci ve geri kabul anlaşması ile
gümrük birliği, serbest ticaret anlaşmaları ve Trans-Atlantik Ticaret ve
Yatırım Ortaklığı Anlaşması (TTYO)
sürecine odaklandığını belirtti.
İKV, iş dünyasının Türkiye
vizyonudur
TOBB Başkan Yardımcısı ve İstanbul
Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz ise,
İktisadi Kalkınma Vakfı’nın, iş dünyasının Türkiye Vizyonu olduğunun
altını çizerek, “İKV, bir ekonomik
entegrasyon projesidir.Türk ekonomisini, AB ekonomisi aracılığıyla
Dünya ekonomisine entegre etme ve
bu süreçte Türk iş dünyasının menfaatlerini koruma vizyonudur. Bu vizyon, aradan geçen 49 yıl sonra, hâlâ
tüm canlılığıyla geçerliliğini korumaktadır. Aradan geçen süre içinde,
Türkiye AB’ye üye olamadı. Ancak,
AB üyeliği yolunda güçlü ve geri dönülmez, siyasi ve iktisadi reformlar
gerçekleştirdi” dedi.
Türkiye-AB ilişkilerinin güçlenerek
devam etmesi için iş dünyasının kararlı desteğine ihtiyacı olduğunu hatırlatan Başkan Kopuz, AB tarafının
süreci devam ettirecek adımları atmasının son derece önemli olduğuna
değindi. Kopuz, Avrupalı siyasilerin
dışlayıcı beyanat ve ön yargılarının
güvensizlik ortamı oluşturduğuna
dikkat çekti.
AB kriterlerini çıpa olarak
kullanmalıyız
“Kısır gündemlere hapsolmayalım”
diyen Kopuz konuşmasına şöyle devam etti: “Ülke olarak, bu reformların kapsamını genişleterek, iktisadi,
siyasi ve sosyal alandaki dönüşüm
sürecimizde çıpa olarak kullanmaya
devam etmemiz gerekir. İnsanımıza, eğitim, iş yapma ortamı, çalışma
şartları, iş sağlığı ve güvenliği, temel
haklara saygı, hukukun üstünlüğü,
şeffaflık gibi alanlarda daha yüksek
standartlar sunmamız gerekir. Kaliteli demokrasi ve güçlü ekonomi birbirinden ayrılmaz bir bütündür. İşte
Ocak - Şubat 2015
15
İSTİB-HABER
İktisadi Kalkınma Vakfı, bu vizyon
çerçevesinde kuruldu; aynı vizyon
çerçevesinde çalışmak üzere, TOBB
olarak Vakfa destek verdik. Bundan
sonra da desteğimizi devam ettireceğiz.”
İKV’nin kuruluş hedefine uygun olarak, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine destek konusunda güçlü ve
kararlı bir tutum sergilemeye devam etmesini isteyen Başkan Kopuz,
“Türkiye-AB ilişkilerinin güçlenerek
devam etmesi için iş dünyasının kararlı desteğine ihtiyacı var. İki kesimin de çıkarına olacak bir proje
heba edilmemelidir. Bu noktada Avrupa Birliği’nin de süreci devam ettirecek adımları atması son derece
önemli. Avrupalı siyasilerin dışlayıcı
beyanatları ve ön yargılı tutumları
karşılıklı güvensizlik ortamı oluşturmaktadır. Türkiye-AB ilişkileri duygusal söylemler ve ideolojik yaklaşımlarla durdurulamayacak kadar
önemli. Bizim için de önemli; Avrupa Birliği için de önemli!” dedi.
16
55 yıldır süren yolculuk...
Türkiye’nin AB yolculuğunun bir
günlük bir yolculuk değil, 55 yıldır
süren bir yolculuk olduğuna işaret
Bizi, AB’ye
yaklaştıran ve AB
üyeliği için zorunlu
olan siyasi ve iktisadi
reformlara öncelik
verelim. Reformları
uygulayalım.
Toplumun reform
beklentisine cevap
verelim.
eden Başkan Kopuz, “Biz bu yolculukta gerçek gündemimize yoğunlaşalım. Genişleme sürecine yoğunlaşalım. Bizi, AB’ye yaklaştıran ve AB
üyeliği için zorunlu olan siyasi ve
iktisadi reformlara öncelik verelim.
Reformları uygulayalım. Toplumun
reform beklentisine cevap verelim.
Vize muafiyeti, taşıma kotaları,
serbest ticaret anlaşmaları, TransAvrupa Ticaret ve Yatırım Anlaşması
konularına yoğunlaşalım. Gümrük
Birliği’ni modernize edecek çalışmalara yoğunlaşalım. Küsmeyelim,
arkamızı dönmeyelim” dedi.
“Bizlere fayda getirmeyecek kısır
gündemlere hapsolmayalım, sürekli
tekrarlanan popülist söylemlerden
uzak duralım” diyen İSTİB Başkanı Ai Kopuz, konuşmasını şöyle tamamladı: “Rotamız bellidir. Rotamız, Türkiye’nin AB üyeliğidir. Türk
iş dünyasını AB üyeliğine hazırlayalım. Bilgilendirelim; üyelik için gereken intibak çalışmalarına destek
verelim. Brüksel’de, AB üyesi ülke
başkentlerinde ve Türkiye’de tam
kapasitemizle, tüm enerjimizle çalışalım.”
İSTİB-HABER
Cumhurbaşkanı Erdoğan, DEİK’te konuştu:
“BİZ YENİ TÜRKİYE İÇİN ÇALIŞACAĞIZ”
DEİK Olağan Genel Kurulu’na katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, iş dünyasına “daha çok
çalışma” mesajı verdi. 2014’ün
son günlerinde yapılan DEİK Genel
Kurulu’na Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekçi, DEİK Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan ve TOBB Başkan Yardımcısı ve
İSTİB Başkanı Ali Kopuz da katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni çıkan yasa ile yapısı değişen daha
büyük umut ve heyecan ile yoluna
devam edecek olan DEİK’in, yönetici ve üyelerine de gerek emekleri,
gerekse bundan sonra yapacakları
çalışmaları için teşekkür ederek,
“İnanıyorum ki DEİK yeni yönetimi
ile, bütün konseyleri ile, tüm mensuplarıyla özel sektörümüzün lider
gücü olmaya, Türkiye’nin istikrar
ile büyümesine eşsiz katkılar sağlamaya devam edecektir” şeklinde
konuştu.
Toplantıda iş dünyasına seslenen
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eski
Türkiye’yi geri getirmek isteyenler
olabilir. Biz yeni Türkiye’yi kurmak
için daha çok çalışacağız” dedi.
Ocak - Şubat 2015
17
İSTİB-HABER
Başkan Kopuz, Davutoğlu Hükümeti’nin eylem planını değerlendirdi:
“BU, BİR ZİHNİYET DEVRİMİDİR”
İSTİB Başkanı Ali Kopuz, Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki hükümetin eylem planını
değerlendirerek, “Hükümetimiz Türk ekonomisinin kurumsallaşmasında 3. aşamaya
geçiyor. Bu, bir zihniyet devrimidir” dedi. Başkan Kopuz, gelecek 10 yıl içinde yüzde
5’lik ekonomik büyümenin yakalanması için sanayi ve hizmet sektörünün yanı sıra
tarımsal büyümenin de kritik bir eşik olduğunu hatırlattı.
Türkiye’nin AK Parti iktidarları döne-
niyet devrimi” diye konuştu.
Kurulu’na kabul edildiğimiz ikinci
minde ekonominin kurumsallaşması
makro ekonomik reform dönemi ol-
Türk ekonomisinin kurumsallaşma-
2003-2008 döneminin Uluslararası
Para Fonu (IMF) ile yapılan anlaşmalara bağlı yürütüldüğünü anlatan
Başkan Kopuz, 2009-2014 döneminin
ise, IMF’ye ihtiyaç olmadan, üstelik
IMF’ye olan borçların tamamı ödenerek kapatıldığını hatırlattı.
sında 3. aşamaya geçiyor. Bu bir zih-
Bu dönemin IMF İcra Direktörleri
faza geçiyor.”
adına tarihi adımlar attığına dikkat
çeken Başkan Kopuz, “Bu süreci 20032008, 2009-2014 dönemleri olarak iki
ayrı aşama olarak değerlendirmemiz
gerekiyor. Bana göre Hükümetimiz,
18
duğunun altını çizen Başkan Kopuz,
şöyle konuştu: “Şimdi, 2015-2019
dönemi
itibariyle,
Hükümetimiz
Türk ekonomisinin kurumsallaşmasında ve ekonomik büyümenin yeni
dinamikleri adına 3. aşamaya, 3.
İSTİB-HABER
Yeni dönem için uyarılar
Yeni dönemde KOBİ’lerin baş rol
oynayacaklarını belirten Başkan Kopuz, bu dönemin, KOBİ’lerin mali
yapısının güçlendirildiği, kurumsallaşmasının önünün açıldığı bir dönem olacağını vurguladı.
Başkan Kopuz, KOBİ’lerin güçlendirilmesine yönelik çabaları yürekten desteklediklerini ifade ederek,
“Hükümetimizin KOBİ’lerin bugünü ve geleceğine yönelik konuları,
Türkiye’nin dönem başkanlığında,
G-20 ülkelerinin gündemine taşıma
kararlılığını da alkışlıyoruz. Özel
sektörün yeniden yapılandırılması, üretim ve sanayide verimliliğin
arttırılması, tarım sektörünün yeniden yapılandırılması, tarımsal ürün
fiyatlarının takibine yönelik kurul
oluşturulması Türk ekonomisinin
kurumsallaşması adına birbirinden
önemli başlıklardır” dedi.
Yeni dönem için bazı uyarılarda da
bulunan Başkan Kopuz, “Bu noktada, Türk ekonomisinin küresel reka-
bet becerisini arttırmak için ithalata
bağımlılığın azaltılması, maliyetlerinin düşürülmesi yönelik tedbirlerin alınması, enerji verimliliği ve
enerjide kaynak çeşitliliğine yönelik
adımlar atılması, tüm bunlara ilaveten insana odaklı yeni bir ekonomik
modelin oluşturulması, G-20’nin bir
üyesi olarak, Türkiye’ye yakışan ve
bölgesindeki ülkelere örnek olma
vasfını güçlendirecek adımlardır”
şeklinde konuştu.
Tasarrufu destekliyoruz
Başkan Kopuz, “tasarruf bilincinin
güçlendirilmesi, bankacılık ve finans alanında kurumların ve yatırım
araçlarının çeşitlendirilmesi, Türk
Lirası’nın güçlü kılınmasının önemine” işaret ederek, katılım ve altın
bankacılığının özendirilmesini ve
israftan kaçınılacak tedbirlerin alınmasını, Türk ekonomisinin kurumsallaştıracak adımların atılmasını da
önemli bulduklarını açıkladı.
Başkan Kopuz, Başbakan Ahmet
Davutoğlu’nun plaket ve hediye ge-
nelgesini de desteklediklerini vurgulayarak, “Türkiye’nin ağaçlandırılması, doğanın korunması adına,
kamu ve özel sektörde plaket ve anı
takdimleri yerine, ağaç dikilmesi ve
bunun bir belgeyle takdimini sonuna
kadar destekliyoruz” açıklamasında
bulundu.
Tarımsal büyüme çok önemli
Türkiye’nin gelecek 10 yıllık dönemde, yüzde 5 üzerinde büyüme
yakalaması için sanayi ve hizmetler
sektörü kadar, tarımın katkısının da
kritik önemde olduğunu hatırlatan
Başkan Kopuz, sözlerinin sonunda,
“2014’de don ve kuraklık afeti ile
büyümeye katkı sağlayamayan tarımın performansındaki kırılmanın,
Türkiye’nin büyüme performansını
nasıl etkilediğini gözlemlemekteyiz.
Bu nedenle, tarımın yeniden yapılandırılması ve Türkiye’nin bu imkanlarının korunması, geliştirilmesi
ve suyun etkin, verimli kullanılması
adına izlenecek tüm süreçleri de İSTİB olarak destekliyoruz” dedi.
Ocak - Şubat 2015
19
İSTİB ARALIK MECLİSİ
Başkan Kopuz, Türkiye’yi eleştirenlere sert çıktı:
“NEYİMİZ EKSİK? HALİMİZE ŞÜKREDELİM”
İstanbul Ticaret Borsası Aralık ayı olağan Meclis toplantısı, TOBB İstişare Kurulu
Üyesi ve İTO eski başkanı Murat Yalçıntaş ile İŞKUR İl Müdürü Muammer Coşkun’un
katılımıyla yapıldı.
İSTİB Başkanı Ali Kopuz, konuşmasında, Suriye’de, Irak’ta ve Ukrayna’da
yaşanan iç karışıklıklara dikkat çekerek, “Dünyanın birçok bölgesinde,
ama özellikle de İslam coğrafyasında
manzara son derece üzücü. İşte böyle bir konjonktürde Türkiye, çevresi
ateş topuna dönmesine rağmen istikrar ve huzur adası gibi parıldıyor.
Başta komşularımız olmak üzere,
dünya bize gıpta ile bakıyor. Ama
benim kanaatime göre bizler, sahip
olduklarımızın değerini yeterince bilemiyoruz” diye konuştu.
20
“Hep beraber elimizi vicdanımıza koyup düşünelim: Neyimiz eksik?” diye
soran Başkan Kopuz, şunları söyledi;
“Eğer bu soruya verilecek ciddi bir
cevabımız yoksa, ben diyorum ki;
halimize şükredelim. Şükrederken
de, daha iyiye ulaşmak için mücadelemizi sürdürelim. Türkiye, yurt
dışı mihraklar tarafından planlanan
ve içimizdeki taşeronlar tarafından
yapılan saldırılara bugüne kadar boyun eğmedi. Uğradığı onca saldırıya
rağmen siyasi ve ekonomik istikrarını korumayı başardı. Bundan sonra
da korumaya devam edecektir. Ben
inanıyorum ki, Türkiye ekonomik
büyümesini artırarak sürdürecek ve
dünyanın ilgisini çekmeye devam
edecektir.”
Başkan Kopuz, İSTİB’in girişimleri
sonucu İstanbul Tahkim Merkezi komisyonunda borsaların da yer aldığını anlatarak, “Biliyorsunuz geçen
ay Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
gündeminde İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu vardı. Komisyondan geçen
kanun metnini incelediğimizde tah-
İSTİB ARALIK MECLİSİ
İSTİB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kopuz, meclis toplantısına katılan Murat
Yalçıntaş ve Muammer Coşkun’dan övgüyle bahsetti. Başkan Kopuz şöyle konuştu:
“Meclisimizde iki önemli misafirimiz var. İTO eski başkanı Sayın Murat Yalçıntaş
aramızda bulunuyor. Malumunuz olduğu üzere biz Murat Yalçıntaş kardeşimle
İTO’da aynı yönetimde yer aldık. Kendisiyle çok eskilere dayanan bir dostluğumuz,
kardeşliğimiz var. İŞKUR İl Müdürümüz ise İŞKUR destekleri ve UMEM projeleri ile
ilgili meclisimize bir sunum yapacaklar. Hoş geldiniz, onur verdiniz.”
kim kurulunda ticaret borsalarının
bulunmadığını gördük. Girişimlerimiz
sonucunda kurulda Ticaret Borsalarından bir üye de yer alacak” dedi.
hazırlanan ve halen devam eden
“Başkan Kopuz büyük başarılara
imza attı”
ve İSTİB’in kısa zamanda çok başarılı
projelere imza attığına dikkat çekerek, bu başarıların artarak devamını
diledi. Konuşmanın ardından Başkan
Kopuz, Murat Yalçıntaş’a İstanbul
Ticaret Borsası’nın tarihini anlatan
prestij kitabı takdim etti.
Başkan Kopuz’un konuşmasının ardından kürsüye gelen İTO eski Başkanı Murat Yalçıntaş, Başkan Kopuz’un
İŞKUR İstanbul İl Müdürü Muammer
Coşkun da, İŞKUR’un işverenlere yönelik hizmetlerinden, işverenler için
mitesi ve Meclis Üyeleri Çetin Topa-
teşviklerden bahsederek, İŞKUR ile
işverenlerin işbirliği yapması gerektiğinin altını çizdi. Toplantı sonunda
söz alan 6. Meslek Komitesi ve Meclis
Üyesi Attila Adalı ve 11. Meslek Koloğlu sektörleriyle ilgili düşüncelerini
Meclis’le paylaştılar.
Ocak - Şubat 2015
21
İSTİB OCAK MECLİSİ
İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Kopuz:
“2015 TÜRKİYE İÇİN ÇOK İYİ BİR YIL OLACAK”
2015 yılının ilk meclis toplantısında konuşan İstanbul Ticaret Borsası
Başkanı Ali Kopuz, 2015 yılının İSTİB
üyeleri, İstanbul ekonomisi ve Türkiye için hayırlı bir yıl olması temennisinde bulundu.
Petroldeki düşüş büyük bir fırsat..
Başkan Kapuz, “Bu yılın ülkemiz, milletlimiz ve insanlarımız için 2014 yılına göre daha dinamik, daha enerjik
ve daha verimli bir yıl olacağına inaniyorum” dedi. Başkan Kopuz, 2015
yılı öngörülerini anlattığın konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu yıl içinde, ülkemizin güneyindeki iki komşumuzda, yani Suriye ve
Irak’ta çok önemli değişiklikler olacağı ve her iki ülke ile de çok zayıflayan ticari ilişkilerimizin yükseleceğine inanıyorum. Malumunuz olduğu
üzere Suriye ve Irak, siyasi karışıklıklar öncesi Türkiye için çok önemli iki
pazardı. İnşallah 2015 yılında her iki
komşumuza da barış ve huzur gelmesini diliyorum.”
22
Diğer yandan petrol fiyatlarındaki
olağanüstü düşüşün, Türkiye ekonomisi için önemli bir fırsat olduğuna
dikkat çeken Başkan Kopuz, “Akaryakıt fiyatlarındaki bu düşüş, hem
doğrudan Türk insanın cebine, hem
de Türkiye ekonomisine olumlu olarak yansıdı. Türk ekonomisinin en
önemli derdi olan cari açık konusunda da önemli katkı sağlayacağı yine
hepimizin malumu. Tekrar ediyorum,
ben bu yılın Türkiye ve Türk insanı
için çok iyi bir yıl olacağına yürekten
inanıyorum” dedi.
Daha sonra kürsüye gelen Nişantaşı
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kerem
Alkin, meclis üyelerine “2014 yılında Türkiye ve dünyadaki ekonomik
gelişmeleri ve 2015 yılı beklentileri
konulu bir sunum yaptı.
İSTİB BÜTÇE MECLİSİ
2015 yılı bütçesi Meclis tarafından kabul edildi
“ŞEFFAF, DENETLENEBİLİR,
İŞ HEDEFLERİNE UYGUN BİR
BÜTÇE HAZIRLADIK”
İstanbul Ticaret Borsası Meclisi 2015
yılı bütçesi için toplandı. Bütçe görüşmelerinden önce faaliyet raporu
ve iş planı meclis üyeleri ile paylaşıldı. Faaliyet raporu ve iş planının ardından bütçe sunumu yapıldı.
Açılışta konuşan İSTİB Başkanı Ali
Kopuz, “Bütçemizi yıllık iş planımız
doğrultusunda hazırladık” dedi.
İSTİB’in, üyelerine verdiği faaliyet
belgesinden ücret almayacağını belirten Başkan Kopuz, “Türkiye’nin
en köklü ve en güçlü kurumlarından
birisi olan İstanbul Ticaret Borsası,
adına ve tarihine yakışır yeniliklerle
kendinden övgüyle söz ettiriyor. Geçen meclis toplantımızda müjdesini
vermiştim: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne akredite olduk. Akreditasyon belgemizi Ocak ayı içinde
Odalar Birliği Merkezi’nde düzenlenecek törenle alacağız” dedi.
İlk kez stratejik plan hazırlandı
Başkan Kopuz, İSTİB’in tarihinde ilk
kez bir stratejik plan hazırladığını,
bu planın 2015-2018 yıllarını kapsadığını belirterek, “Bu plan çerçevesinde Borsamızın misyonunu,
hedeflerini ve vizyonunu belirledik.
2015 yılının bütçesini oluştururken,
bu plan çerçevesinde Borsamız tarihinde yine ilk kez bir iş programı
yaptık. Yıllık iş programımızı ortaya
koyarak Meclisimize bizi denetleme
hakkını teslim etmiş olduk” şeklinde
konuştu.
“Şeffaf, denetlenebilir, hesap verilebilir bir bütçe hazırladık. Kanaatimce
bu bütçe gerek hazırlanış ve gerekse
sunuluşu itibarıyla, tam bir devrim”
diyen Başkan Kopuz, “Ben, iş programımızın hazırlanması konusundaki
çalışmalarından dolayı başta Genel
Sekreterimiz Ali Yavuz Yiğit olmak
üzere tüm arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum. Hakikaten çok, ama çok
önemli bir çalışma yaptılar. Biz bu
bütçeyi, geçmişten kalma, zamanını
çoktan doldurmuş tekniklere göre;
yani yıllık enflasyon ya da beklentilere göre hazırlamadık. Doğrudan
doğruya, sizlerle paylaştığımız iş planındaki hedeflerimize uygun olarak
hazırladık” dedi.
Daha çok çalışmak zorundayız
Üye odaklı ve küresel bir borsa olma
yolunda emin adımlarla ilerlediklerini ifade eden Başkan Kopuz, sözlerini
şöyle bitirdi: “Artık komiteleri çalışan, üreten ve giderek büyüyen bir
borsamız var. Ama daha çok çalışmak
ve boşa geçirilen zamanların kayıplarını gidermek zorundayız. Hep birlikte, el ele Borsamızı hak ettiği yere
ulaştırmak için çalışmaya kararlıyız.
Ben inanıyorum ki, ülkemiz, insanımız, ailelerimiz ve çocuklarımızın
geleceği için yaptığımız bu çalışmalarda Rabbim bize yardım edecektir.”
Meclis üyelerinin de söz alıp düşüncelerini açıkladığı toplantı, katılım
ve katkının en yoğun olduğu toplantı
olarak tarihe geçti. Görüşmelerden
sonra, 2015 yılı bütçesi İstanbul
Ticaret Borsası Meclisi tarafından
onaylandı.
Ocak - Şubat 2015
23
SOSYAL SORUMLULUK
İSTEV’DEN YEPYENİ BİR SOSYAL SORUMLULUK ÖRNEĞİ:
“BUGÜN ANNENİZE GÜLÜMSEDİNİZ Mİ?”
İSTEV Sosyal Girişim Okulu, çeşitli konularda toplumsal farkındalık oluşturmayı
amaçlayan Kamu Spotlarına farklı bir bakış açısı ve yeni bir dinamizm getiriyor.
İSTEV’in “Her gün Anneler Günü” temalı yeni Canlı Kamu Spotu Projesi, insanları
hayatın içinde yakalıyor ve günlük hayatın koşuşturması içinde unutulan gerçekleri
canlı canlı hatırlatıyor. Bir sokak etkinliği olan projeyle, gençler teorik bilgilerini,
sokakta hayata geçirme fırsatı da yakalıyor.
Haber: Fatih Türkyılmaz
24
SOSYAL SORUMLULUK
Bir radyo kanalında birden bire dinlemeye başladığınız ya da bir televizyon kanalında aniden karşınıza çıkıp
da izlemek mecburiyetine düştüğünüz zorunlu kamu spotlarını hatırlarsınız... Çeşitli konularda, toplumsal
bir farkındalık oluşturmaya çalışan
ve izleyenleri bilinçlendirip zararlı alışkanlıklardan uzaklaştırmayı
amaçlayan kamu spotları, istenmeyen zamanlarda karşınıza çıkınca etkinliğini de yitiriyor. Ya da uyanık televizyon kanalları bu kamu spotlarını
raitingin en düşük olduğu gece yarısı
sonrası kuşaklarına yerleştirerek etkin olmasına mani oluyorlar.
Tüm bu olumsuzlukları ortadan kaldıran bir yaklaşımı benimseyen İlim
Sanat Tarih ve Edebiyat Vakfı (İSTEV),
yeni sosyal sorumluluk projesi Canlı
Kamu Spotu Proje’yle kamu spotçuluğuna STK dinamizmi kazandırıyor.
Böylece hem izleyenleri kamu spotlarının didaktik tarzından kurtarıyor,
hem de kamu spotlarının televizyon
ve radyo kanallarına hapsolmasını
önleyerek, hayatın içine çekiyor.
Her gün anneler günü…
Sözgelimi Taksim’de yakalayabilir
sizi bu spotlardan biri... Siz metroya yetişmek için koşuştururken,
İSTEV’in canlı kamu spotuyla karşılaşabilirsiniz... İşte 28 Aralık 2014
Cuma günü de böyle bir gündü. O
gün, anneler günü değildi. Fakat
şehrin önemli meydanlarında, metro istasyonlarında, vapur iskelelerinde ve Taksim’de ellerinde “Bugün
de Anneler Günü” yazılı pankartlar
taşıyan gençler, Canlı Kamu Spotu
Projesini hayata geçiriyordu.
Gençler, ellerinde taşıdığı bu pankartlarla aslında insanlara çok
önemli bir uyarıda bulunuyordu.
Kendilerine şaşkınlıkla bakanlara,
içtenlikle yaklaşan bu gençler, gülümseyen sözcüklerle birlikte ‘Annenize onu sevdiğinizi söyleyin’ ve
Zorunlu Kamu
Spotu’ndan,
Sokak Kamu
Spotu’na...
‘Şimdi annenizi arayın’ diye uyarılarda bulunuyordu. Çünkü bugün
ve her gün anneler günüydü... Her
gün, annenin kıymetini bilinmesi
için yeni fırsattı, ona olan şükran ve
minneti sunmak için bir imkandı...
İSTEV yetkilileri, Sosyal konulara interaktif yöntemlerle dikkat çekmeyi
ve farkındalık oluşturmayı hedeflediklerini belirterek, “Canlı Kamu
Spotuyla ‘tek gün’ kavramını eleştirerek istediğimiz her günü anneler
günü ilan ediyoruz” diye konuşuyor.
Sosyal Girişim Okulu ile “gençlerin
öğrendikleri teorik dersleri alışılmışın dışında sokak etkinlikleri ile
pratikte de deneyimleme imkanı”
bulduklarına dikkat çeken yetkililer,
“Bu sayede hayatlarında hiç proje
üretmemiş, yönetmemiş ve uygulama aşamasında bulunmamış gençlerimizin sosyal hayata katılımını
arttırıyoruz, öz güvenlerini arttırmalarına katkı sağlıyoruz“ diyorlar.
Sosyal Girişim Okulu’nun diğer
projeleri
İnsanî ve ailevî ilişkilerin önemini
hatırlatması sebebiyle büyük beğeni toplayan “Her gün Anneler Günü”
temalı Canlı Kamu Spotu Projesi,
İlim Sanat Tarih ve Edebiyat Vakfı
bünyesinde faaliyet gösteren Sosyal Girişim Okulu (SGO) tarafından
geliştirilip uygulamaya sokuldu. As-
lında Anneler Günü etkinliği ‘Canlı
Kamu Spotu’ fikrini hayata geçirdikleri etkinliklerden sadece birisiydi.
Bundan önce “Bana Selam Ver!” ve
“İstanbul” etkinliklerini gerçekleştirmişlerdi...
Sosyal Girişim Okulu’nun tüm bu
etkinliklerle yapmak istediği tek
şey, “birileri şu sorunlara bir el atsa
denilen ama kimsenin çözmek için
çaba harcamadığı sorunlara” dikkat
çekmekti. Etkinlik sonrası alınan
geri dönüşümler, projeler hedeflerine ulaştığını gösteriyor.
Yerleşik kalıplara bir başkaldırı...
Oysa herkes bilir, Anneler Günü Mayıs ayının ikinci Pazar günü kutlanır
tüm dünyada. Daha mayıs ayı gelmeden billboardlardaki reklamlar,
TV kanallarındaki filmler ve radyodaki ses, annenize alabileceğiniz
hediyeleri, o gün annenizin sizden
beklediği hediyeleri ve o günü nasıl
atlatabileceğinizi anlatır size. Aslında size, tüm yıl unuttuğunuz annenizi bir gün hatırlayarak, büyük bir
sorumluluktan nasıl kurtulacağınızın
da yolunu gösterir. O gün gelince alınan hediye ile hem üretimin çarkları
döndürülür, hem annenin kalbi kazanılır, modern zamanların anlayışına
göre... Böylece siz de büyük bir yükten ve dertten kurtulmuş olursunuz.
İşte tam da bu fikre, bu uygulamaya
bir başkaldırıdır İSTEV’in yeni Canlı
Kamu Spotu Projesi... “Her gün Anneler Günü” adıyla yapılan bu sosyal
sorumluluk projesi, bir sokak etkinliği... İnsanları hayatı en hızlı şekilde
yaşadıkları cadde, meydan ve sokaklarda yakalamayı hedefliyor. Metro
istasyonlarında, otobüs duraklarında
açılan pankartlar metroyu, otobüsü,
randevuyu kaçırma pahasına hayatı
kaçırmamayı ikaz ediyor. Hayatı yakalamanın yolunun hayatın her günü
ve anı sevdiklerimizi yakalamaktan
geçtiğini öğretiyor.
Ocak - Şubat 2015
25
EKONOMİYE BAKIŞ
Dünya ‘küresel vasat büyüme’den etkilenmemenin peşinde
Bizim gibi 50’yi devirenler için iktisat, genç nesil için ekonomi alanının en kritik
noktalarından birisi, ülke ekonomisi bir sıkıntı veya kriz yaşıyor ise, bu sıkıntı
veya krizi atlatmak için uygulanması gereken programın, reçetenin, ilacın
gecikmeden uygulanmasıdır.
Bizim gibi 50’yi devirenler için iktisat,
genç nesil için ekonomi alanının en kritik noktalarından birisi, ülke ekonomisi
bir sıkıntı veya kriz yaşıyor ise, bu sıkıntı veya krizi atlatmak için uygulanması
gereken programın, reçetenin, ilacın
gecikmeden uygulanmasıdır. Hastalık,
yani ekonomik kriz ilerledikçe, derinleştikçe, sürecin başlangıcında uygulanması halinde sonuç verebilecek ilaç veya
tedavi, önlem paketi, çok gecikerek uygulamaya kalktığınızda, beklenen sonucu veremeyebilir. Bu nedenle, ekonomik
darboğaz veya kriz başladığı anda, çok
seri ve çok etkili davranmak gerekir.
PROF. DR.
KEREM ALKİN
tür geniş kapsamlı ve sert tedbirlere
iktisat literatüründe ‘bazuka etkisi’
(bazooka approach) diyoruz. Avrupa
Merkez Bankası’nın 22 Ocak Perşembe
günkü 1,1 trilyon euroluk tahvil alım
programı kararı, paketin büyüklüğü itibariyle ‘bazuka etkisi’ne örnektir.
Almanya’dan ‘bilhassa euroyu
çökertme’ operasyonu
2008 yılı sonbaharında, ABD kökenli uluslararası finans kurumu Lehman
Brothers’ın iflası ilan edildiğinde, ABD
Yönetimi, küresel finans krizinin dalga
dalga, adeta ağır bir deprem sonrası
Hastalık başladığında, süreç acil bir ankıyıları vuracak ‘tsunami’ gibi, AmeriEKONOMİYE BAKIŞ
tibiyotik tedavisi gerektirirken, aspirin
kan ekonomisini ve sonrasında dünya
ile tedavi etmeye kalktığınızda, nasıl ki
ekonomisini nasıl vuracağını biliyordu.
ateş kısmen düştüğünden, tedavinin sonuç verdiğini saÇünkü, ABD, 1929 Büyük Buhranı’nda, kriz patlak verdinıp, ardından hastayı “hastanelik” hale düşürürüz; aynı
ğinde, ekonomik tedbirlerin geç kalmasının bedelini, ağır
şekilde, ekonomik kriz başladığında, “palyatif “, geçici
bir işsizlik, yoksulluk ve sefaletle ödemişti; ilk etkileri 15
pansuman tedbirler ile krizi geçiştirmeye kalktığımızda,
yıl, ikincil etkileri 30 yıl süren bir sefalet.
bu tablo daha ağır bir ekonomik daralma, daha ağır işsizBu nedenle, ABD Merkez Bankası (FED), ekim 2008’den
lik ve sonrasında alınan tedbirler ile, daha ağır bir yoksularalık 2013’e kadar devam eden bir parasal genişleme
luk bedeli ödenerek, Allah göstermesin, kolun veya bacagerçekleştirdi ve 3 aşamada piyasaya 3,5 trilyon doların
ğın kangren olması nedeniyle kesilmek zorunda kalınması
üzerinde para bastı. Obama Yönetimi, aynı dönemde,
gibi, ciddi bir bedel ödenerek ancak tedavi edilebilir.
ciddi kamu alt ve üst yapı yatırımı harcamaları yapıp,
Bu nedenle, ekonomik kriz başladığında, hükümetin, ekoözel sektörün harcamalarındaki daralmadan kaynaklanomi yönetiminin tüm kurumlarının, hızla sürece dahil
nan negatif etkiyi, kamu harcamaları ile telafi etmeye
olarak, müdahale ederek, ‘etkili’ tedbirler alması gereçalıştı, kamuya geçici personel aldı. Buna karşılık, Avrupa
kir. Ekonomik krizin boyutları ne kadar büyükse, alınacak
Birliği liderleri birbirine girdi ve Almanya, küresel finans
tedbirin boyutlarını da o derece büyük tutmak gerekir.
krizinden etkilenen ülkelere kan kusturdu. Önce İngiltere
Ekonomi çevrelerine ve piyasalara ‘şok tedavisi’ uygulaisyan etti; ardından ciddi bedel ödeyen Akdeniz ülkeleri.
mak adına, para ve maliye politikası alanında alınan bu
Yunanistan’da en çok oyu alan partiye hükümet kurdurt-
26
EKONOMİYE BAKIŞ
madılar; demokrasinin beşiği Avrupa’da.
Avrupa Merkez Bankası Başkanı (ECB) Draghi, Lahey Adalet Divanı’nın ECB’nin tahvil alım programının AB yasalarına uyumlu olduğuna dair kararı sonrasında, 1,1 trilyon
euroluk tahvil programını açıkladı. Ama, hala Almanya
‘bazuka etkisi’ konumundaki kararı eleştiriyor; yanlış olduğunu ifade ediyor ve söz konusu paketin Euro Bölgesi’ni
durgunluktan kurtarmasına yönelik umutları adeta köreltmeye çalışıyor.
Bu durumda, Almanlar ya ‘kafayı peynir ekmekle yemiş
durumdalar’ ya da dünya ticaretinde ABD’nin arkasına
düşüp, 3. sıraya gerileyen Almanya, euro-dolar paritesini
resmen 1,10 dolara kadar düşürüp, öncelikle kendisine,
ardından da Euro Bölgesi’ne küresel ihracat alanında ciddi bir rekabet avantajı oluşturmaya çalışıyor.
TCMB faizi 1,5 puan daha düşürebilir
TCMB, 2015 yılının ilk 3 ayında, yıllıklandırılmış manşet
enflasyonun seyrine bağlı olarak, asli görevi olan ‘fiyat
istikrarı’nı ihmal etmediğinin altını çizerek yürümek istiyor. Bu duruşa karşı çıkan taraf ise, manşet enflasyonun
zaten çok hızlı gerileyeceğini; bu nedenle, faiz indiriminde geç kalınmasının, Türk ekonomisinin büyüme ve istihdam hedefleri açısından, özel sektör yatırımları açısından
ve ihracat açısından önemli bir fırsat döneminin kaçırılmasına sebep olacağını ifade ediyorlar.
Şahsi fikrim, TCMB dünkü toplantıda 0,25 puan indirim
kararı alabilirdi, ama, Hindistan Merkez Bankası’nın ‘tutucu’ Başkanı Rajan’ın sürpriz indirim kararı, indirimi
0,50 puana çekmiş olabilir. 2014 yılı ocak ayında yüzde
1.98, şubatta 0.43 ve mart ayında 1.13 düzeyinde gerçekleşmiş olan aylık enflasyon oranları yarıda kalır ise, mart
ayı sonunda yıllık enflasyon 6,3’e inmiş olacak. O halde,
eğer 17 Mart dahil, TCMB 1 puan faiz indirir ise, politika faizi yüzde 6,75 olacak; 1,5 indirir ise yüzde 6,25. Bu
durumda, 17 Mart dahil, kendimizi en az 1,5 puan faiz
indirimine hazırlayalım.
TCMB ‘proaktifliği’ arttırdı, tempoyu hızlandırmalı
TCMB üst yönetimimiz de, 15 Ocak’taki Hindistan ve 2122 Ocak’taki Kanada ve Danimarka merkez bankalarının
faiz indirimleri ve ECB’nin 22 Ocak’ta açıkladığı 1,1 trilyon euroluk paketi sonrası, şubat ayı toplantısını beklemeden, özellikle Türk ihracatçısının rekabetçiliğine destek anlamında tedbirleri yoğunlaştırmalı. Ben, faiz kararı
dışı tedbirlerden söz ediyorum. Nitekim, ihracatçılara
kullandırılan reeskont kredisi hacminin artırılması kararı
çok önemli. Ve, TCMB’nin ‘bana artık euro getirmeyin’
kararı da önemli. Anlaşılan o ki, TCMB’nin proaktif kararları gelmeye devam edecek.
Bu arada, İsviçre Merkez Bankası’nın, Euro-İsviçre Frangı kurunun 1,20 frankta tutulmasını sağlayan ‘müdahale
kuru’ uygulamasını kaldırmasının dedikodusu da yürüyor.
Bir dedikoduya göre Almanya yaptırdı, bir dedikoduya
göre ECB’den 1,1 trilyon euroluk paketin tüyosunu aldı ve
Lahey Adalet Divanı kararına da görünce, gereğini yaptı.
Sözün özü, merkez bankalarının işi daha da zorlayacak.
Siyaset Erki ile TCMB’nin öncelikleri mi farklı
TCMB üst yönetimi ve Para Politikası Kurulu (PPK) üyeleri
der ki; “fiyat istikrarı riski; yani, enflasyon riskiyle mücadele bizim için önceliğini koruyor. Büyüme ve istihdama
katkı sağlayabilecek para politikası değişikliğini, enflasyon riskinin azalma derecesine göre ancak gerçekleştirebiliriz”. TCMB’nin bu görüşünü kimi iktisatçılar ve piyasa
profesyonellerinin desteklediği görülüyor.
Siyaset Erki, kimi ekonomistler ve piyasa profesyonelleri
ise, 2015 ve 2016 için, öncelikli endişenin ‘küresel vasat büyüme’ ve ‘deflasyon’ endişeleri olduğunu, dünyanın önde gelen pek çok ekonomisi için, küresel petrol ve
emtia fiyatları ışığında, anlamlı bir ‘enflasyon riski’nden
bahsetmenin mümkün olmadığını ifade etmekteler ve bu
nedenle, Türk Ekonomi Yönetimi’nin 2015 ve 2016 için,
Türk ekonomisinin büyüme performansını yüzde 3,5 ile
4 arasında tutacak ve istihdamı koruyacak bir politika
değişikliğine bir an önce gidilmesi gerektiğini ifade etmekteler. Yani, ortada Türk ekonomisinin öncelikle ve
risk algısına yönelik bir farklılık gözleniyor. Tahminim
odur ki, şubat ayı itibariyle, Siyaset Erki ile TCMB Üst
Yönetimi’nin Türk Ekonomisi’ne yönelik öncelikleri birbirine bir hayli yaklaşmış olacak.
‘Küresel vasat büyüme’nin
panzehiri ‘iç talep’ olabilir
Dünya ticaretinin ‘keyifsiz’ ve özel sektör yatırımlarını
pek de teşvik etmeyen bir ‘vasat büyüme’ sürecinden
geçtiği bir dönemde, Türkiye’nin GSYH büyümesinde net
ihracatın önemli bir payı olması, Türk ihracatçısının bir
başarısı olarak alkışlanmalı. Bununla birlikte, Türk ihracatçısının işinin kolay olmadığını da vurgulamak gerekiyor. 2015 yılının küresel büyüme ve ticaret beklentileri,
Türk ihracatçısının hacmini 2015 yılında arttırmayı bir
kez daha başarması halinde, çok daha büyük bir alkışla
motive edilmelerini ve Hükümet’in, ekonomi yönetiminin
ihracat kesimine desteğini en az iki katına da çıkarmasını
gerektirmekte.
Küresel emtia fiyatlarının gerilemesi demek, emtia ihracatçısı gelişmekte olan ekonomilerin emtia üreticisi, yani
petrol, maden üreticisi şirketlerinin hisse senetlerini de
olumsuz yönde etkilenmesi demek. Türkiye, Hindistan ve
Çin gibi ekonomiler ise, 2015 yılında net ihracatın büyümeye katkısından yeterince yararlanamayacaklar ise, bu
durumda belirli ölçüde iç talebe, yani hane halkı tüketim
harcamaları, özel sektör yatırım harcamaları ve kamu
harcamalarının ekonomik büyümeye katkı sağlamasına
izin vermeleri gerekecek. Bu da, ekonomi politikalarında
bu yönde değişiklik yapılmasını gerektiriyor.
Ocak - Şubat 2015
27
AKTÜEL HABER
Rize’nin İkizdere Vadisi’nde kış sporları önem kazanıyor.
İKİZDERE’DE 200 YILLIK KAYAK RİTÜELİ
Rize’nin İkizdere Vadisi’nde yer alan Petran, Kabahor, ve Ovit’ten sonra Çağrankaya
yaylasında da turizm çalışmaları kapsamında kayak yarışları düzenleniyor. Bu yıl
8’incisi düzenlenen Petran Kayak Şenlikleri’ne ilgi büyüktü. Türkiye’nin bir çok
bölgesinden meraklıların katıldığı şenlikte bölgede 200 yıldır kullanılan, son 8 yıldır
‘petranboard’ ismi verilen kayak tahtaları ilgi odağı oldu.
Haber: Mahmut Selim
Rize’nin 2 bin 200 rakımlı Meşe Köyü
(Petran) Yaylası’nda düzenlenen
şenliğe amatör ve profesyonel çok
sayıda kayakçı katıldı. Meşe Köyü sakinlerinin petranboard ismini verdikleri kayak tahtaları ile profesyonel
kayakçılara taş çıkartmaları dikkat
çekerken, tahtayı kullanmakta güçlük çeken amatör kayakçıların kazaları da ilginç görüntüler oluşturdu.
Petranboardın üzerinde durmakta
zorluk çekenler arasında İkizdere
28
Kaymakamı Abdil Koç da yer aldı.
Bir süre kayak tahtasını inceleyen
Koç kaymaya başlamasının ardından
saniyeler geçerken düşerek kara
gömüldü. Tahta ile kayma cesareti
gösteremeyenler ise yanlarında getirdikleri naylonlar ile kaydılar.
Köy sakinleri yaptıkları açıklamada,
“Eskiden yüzme tahtası dediğimiz
son yıllarda ise petranboard denen
bu tahta yaklaşık 200 senedir köyümüzde kullanılıyor. Geçmişte ulaşım
amacı ile kullanırdık. Artık eğlence
amacı ile kullanılıyor” dediler.
Köyde misafir olan kayakçılar ise
petranboardın kendileri için ilginç
bir tecrübe olduğunu belirttiler.
İkizdere Belediye Başkanı Hasan
Kösoğlu, yaptığı açıklamada “Snowboardun Avrupa’daki geçmişi 60 yıl.
Bizim burada yüzme tahtalarla yaptığımız ‘petranboard’ da yaklaşık
200 yıllık geçmişi var. Petranboard,
AKTÜEL HABER
snowboardın atasıdır. Geçmişte bu
tahta ulaşım amacı ile kullanılıyordu. Artık eğlence spor amaçlı kullanılıyor” şeklinde konuştu.
Meşeköy sakinlerinden Lütfi Kahraman petranboardu önceden ulaşım
içi kullandıklarını belirterek, “Şimdi ise bu zevke dönüştü. 7 yaşından
beri bu tahtayla kayıyorum” dedi.
Kimi düştü, kimi yamaçta kayboldu
Yörede Petranboard adı verilen köylülerin ise ‘yüzme tahtası’ olarak
adlandırdığı tahtalarla dik yamaçlardan aşağıya kayak yapan köylüler nefes kesen gösteriler yaptı. Bu
sırada dengesini kaybederek düşen
bazı köylüler hafif şekilde yaralandı. Köylülerden sonra vatandaşlar
da ‘Petranboardla’ kayak yaptı.
Kimi vatandaşlar ise naylonlarla kayak yaptı.
Kaymakam Düştü, Belediye
Başkanı 10 metre ilerleyebildi
İkizdere Kaymakamı Abdil Koç ile
İkizdere Belediye Başkanı Hasan Köseoğlu da Petranboard’la kayak denemesi yaptı. Kaymakam Abdil Koç
Petranboard’a bindiği gibi düştü,
belediye başkanı ise 10 metre kayabildikten sonra yere düştü.
Ödüllü yarışma da vardı
Şenlik kapsamında Petranboard
yarışları düzenlendi. 250 metrelik
parkurda 35 kayakçı Petranboardla
aynı anda dik yamaçtan kaydı. Nefes kesen yarışlarda kayakçılardan
kimileri çarpıştı, kimileri ise takla
attı. Petranboard yarışlarında birinci Sefer Karaman, ikinci Şaban
Havuz, üçüncü ise Lütfü Kahraman
oldu. Dereceye girenlere İkizdere
Kaymakam’ı Abdil Koç ile İkizdere
Belediye Başkanı Hasan Köseoğlu
tarafından oyun seti, ısıtıcı ve el feneri hediye edildi.
Ocak - Şubat 2015
29
ZİYARETLER
VALİ ŞAHİN’DEN İADE-İ ZİYARET
İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul
Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz’a
iade-i ziyarette bulunarak, borsa çalışmaları hakkında bilgi aldı.
Başkan Kopuz, Vali Şahin’e 90 yıldır
İSTİB’e ev sahipliği yapan Hamidiye
Medresesi’ni de gezdirdi.
Eylül 2014 Valiler Kararnamesi ile
Hüseyin Avni Mutlu’nun yerine İstanbul Valiliğine atanan Vali Vasip Şahin, kısa zamanda şehirdeki kurum
ve kuruluşlarla yakın ilişkiler kurarak, İstanbul’a hizmette çok önemli bir rol oynayacağının işaretlerini
verdi. Vali Şahin’e göreve başlamasından hemen sonra İSTİB Başkanı
Ali Kopuz başkanlığındaki Borsa Heyeti tarafından “hayırlı olsun” ziyaretinde bulunulmuştu. İstanbul’un
sorunlarına kısa zamanda hakim olmayı başaran Vali Şahin, daha önce
Malatya’da görev yapıyordu.
İstanbul Valisi Vasip Şahin, İSTİB ziyaretinde, Yönetim Kurulu Başkanı Ali
Kopuz tarafından kapıda karşılandı.
Oldukça sıcak bir atmosferde geçen
görüşmede, Türkiye ve İstanbul ekonomisi üzerine görüş alışverişi yapılırken, İstanbul’un dünyanın yükselen
şehirleri arasına girdiğinin altı çizildi.
İSTİB’i kapsamlı bir şekilde tanıtan
konuşmasının ardından Başkan Ali Kopuz, İSTİB’in Türkiye ve İstanbul’un
kalkınıp gelişmesi için gerçekleştirdiği projeler hakkında bilgi verdi.
İSTİB’in 2023 vizyonunu anlatan
Başkan Kopuz, “İSTİB, kurulduğu
günden bugüne kadar İstanbul ve
Türkiye’ye hizmeti temel görev
edinmiştir. Gururla ifade etmeliyim
ki, 90 yıllık İSTİB tarihi, aynı zamanda İstanbul’a ve Türkiye’ye adanmış
bir kurumun tarihidir. Herkes emin
olsun ki, İSTİB’in ülkemiz ve şehri-
30
miz için yaptığı hizmet ve faydalar,
bugün dünden daha fazladır, yarın
da bugünden daha fazla olacaktır”
diye konuştu.
Vali Şahin de, İstanbul Ticaret
Borsası’nın ticaretin geleneksel motiflerini yaşatan ve İstanbul’a hayat
veren köklü kurumlardan biri olduğuna işaret ederek, “Eminim ki, İSTİB, aynı zamanda teknoloji ve bilgi
çağının gereklerini de yerine getiren
güzide bir kurum olarak İstanbul’a
çok daha büyük hizmetlerde bulunacaktır” dedi.
Görüşmelerin sonunda, Başkan Kopuz Vali Şahin’e günün önemine binaen hediye takdim etti. Vali ve beraberindeki heyet, daha sonra hep
birlikte Başkan Kopuz’un rehberliğinde 250 yılı aşkın bir tarihe sahip
İSTİB hizmet binası olan Hamidiye
Medresesi’ni gezdiler.
ZİYARETLER
Ordu’dan İstanbul’a uzanan büyük işbirliği
BAŞKANLAR FINDIK BORSASINI KONUŞTU
Ordu Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ziver Kahraman, İstanbul
Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz’u
ziyaret ederek, borsa çalışmaları
hakkında görüş alışverişinde bulundu. Başkan Kahraman, ziyarette,
Ordu Ticaret Borsası’nın çalışmaları
hakkında bilgi vererek, aynı zamanda TOBB’un Borsalar’dan sorumlu
Başkan Yardımcısı da olan Başkan
Ali Kopuz’dan çalışmalarına destek
vermesini istedi. Görüşmede her iki
başkan da, ticaret borsalarının faaliyetlerinin güçlendirilip geliştirilmesi, aralarındaki işbirlikleri ve iletişimin arttırılması konusunda mutabık
kaldılar.
Ayrıca İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, Türkiye’nin önemli
fındık üretim merkezlerinden biri
olan Ordu’nun ve Türkiye’nin ihtiyaç
duyduğu fındık borsası hakkında gö-
rüşlerini Başkan Kahraman’a aktar-
rası girişim ve incelemelerde de bu-
dı. İstanbul Ticaret Borsası’nın fındık
lunduklarını belirterek, bu deneyim
alanında yaptığı çalışmalar hakkında
ve bilgilerini Ordu Ticaret Borsası’na
kapsamlı bilgi veren Başkan Kopuz,
aktarmaya hazır olduklarının altını
Borsa olarak fındıkla ilgili uluslara-
çizdi.
İl Ticaret Müdürü Köse açıkladı:
“TİCARETİ GELİŞTİRMEK İÇİN YENİ ÇALIŞMALAR YAPACAĞIZ”
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İstanbul
İl Ticaret Müdürü Mehmet Ali Köse ve
Ticaret İl Şube Müdürü Mustafa Kurt,
İSTİB Başkanı Ali Kopuz’u ziyaret etti.
Gümrük ve Ticaret İl Müdürlüğü’nün
sorumluluk alanları hakkında bilgi
veren Köse, İstanbul’un ticaretini
geliştirmek için İstanbul iş dünyasının önemli temsilcilerinden biri olan
İSTİB’le işbirliği içerisinde çalıştıklarını belirtti.
İSTİB Başkanı Ali Kopuz da, Mehmet
Ali Köse’ye İstanbul iş dünyasının
sorunları ve ihtiyaçları konusunda
Borsanın görüşlerini aktararak, çalışmalarında başarılar diledi.
Ocak - Şubat 2015
31
ZİYARETLER
LİBYA’DAN İSTANBUL’A
YATIRIM ve İŞBİRLİĞİ ÇAĞRISI
İSTİB, tarihsel ve kardeşlik bağılarına sahip olduğumuz Kuzey
Afrika’nın güçlü ülkesi Libya’dan
gelen Ulusal Libya Kongresi heyetini ağırladı. İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ç. Ali Kopuz’un yanı
sıra Meclis Başkanı Bülent Kasap ile
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
İlhan Koyunseven’in de hazır bulunduğu görüşmeye, Ulusal Libya
Kongresi Adalet ve Kalkınma Partisi
Milletvekili ve Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nizar Kawan ile Libyalı işadamları Moner Ali ve Omer K. Dugha
da katıldı.
Başkan Kopuz, misafir heyete, Türkiye’deki yatırım imkanları konusunda bilgi aktarırken, Türk gıda
sektörünün gücü ve gelişme potansiyeli hakkında da düşüncelerini
paylaştı. Türkiye’nin en büyük ticaret borsası olan İstanbul Ticaret
Borsası’nı detaylı bir şekilde konuklara tanıtan Başkan Kopuz, Libya’da
32
güven ve istikrar sağlanması halinde
Türk iş adamlarının bu ülkeye daha
önce olduğu gibi yatırım yapmaktan
çekinmeyeceğinin altını çizdi.
reçte iki ülke arasındaki dış ticaret
potansiyelini arttırmak için elimizden gelen çabayı sergilemekten kaçınmayacağız” şeklinde konuştu.
İSTİB olarak Libya iş dünyasıyla gıda
sektörüne ilişkin her türlü yardım ve
işbirliğine hazır olduklarını vurgulayan Başkan Kopuz, “Libya ve Türkiye iki kardeş ülkedir. Bu kardeşliğin
gerektirdiği şekilde, ilerleyen sü-
Konuk heyet adına konuşan Nizar
Kawan da, Libya’da yatırım yapmak
isteyen İSTİB üyelerini ülkelerinde
ağırlamaktan memnuniyet duyacaklarını söyleyerek, Başkan Kopuz’u
Trablus’a davet etti.
İSTİB-HABER
İSTİB Başkanı Kopuz:
“MB, FAİZLERİ HIZLICA İNDİRMELİ”
İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, dünyada deflasyon, negatif enflasyon
tartışılırken Merkez Bankası’nın indirimde çekingen davranmasının Türkiye için
büyük risk olduğunu belirtti ve “Merkez Bankamız çok hızlı faiz indirim sürecine
başlamalıdır. Aksi takdirde yüzde 4 büyüme bile zora girer” dedi.
hammadde ve yarı mamul ihtiyacını
karşılayan ekonomilerin zor günler
geçirdiğine işaret ederek, “Küresel emtia fiyatlarının gerilemesi bu
ürünleri ihraç eden ekonomilerin
daha az para kazanması anlamına
geliyor. Bu da petrol, maden üreticisi veya başka tür hammadde üreticisi şirketlerinin hisse senetlerini de
olumsuz yönde etkiliyor” dedi.
İSTİB Başkanı Kopuz, MB’nin “bağımsız” olduğunu, ancak bu bağımsızlığın “sorumsuzluk” anlamına gelemeyeceğini ifade ederek, faiz indirimi
konusundaki inatlaşmanın ülkeye zarar vereceği uyarısında bulundu.
MB’nin bir an önce faiz indirimine
gitmesi gerektiğini vurgulayan Kopuz, şunları kaydetti: “Dünyada deflasyon, yani sıfır enflasyon tartışılırken, negatif enflasyon tartışılırken
ve ülkeler büyüme konusunda telaş
içerisindeyken, Merkez Bankamızın
tereddüt, çekingenlik içerisinde olması, Türkiye için bir risktir. Peki,
bizim Merkez Bankamız neyi bekliyor? Anlamakta güçlük çekiyorum.”
“Dünya ticareti ‘keyifsiz’ ve özel
sektör yatırımlarını pek de teşvik
etmeyen bir ‘vasat büyüme’ sürecinden geçiyor” diyen Başkan Kopuz
sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu durum,
tarım ve gıda fiyatları başta olmak
üzere, maden, kıymetli maden ve
enerji hammaddeleri, emtia fiyatların da 2014 yılından beri gevşemeye
devam etmesine sebep oluyor. Küresel ticaret bu kadar vasat bir performans ortaya koyarken, başta gıda ve
tarım ihracatçılarımız olmak üzere,
Türkiye’nin GSYH büyümesinde net
ihracatın önemli bir payı olması,
Türk ihracatçısının bir başarısı olarak alkışlanmalı.”
Başkan Kopuz, dünyanın emtia, yani
Türkiye’nin tüketicinin son kullanımına hazır hale getirilmiş malların
ihracatını yapan bir ülke olduğu için
bu ülkelere göre daha şanslı bir konumda bulunduğuna değinen Kopuz,
“Ancak, Türkiye de emtia ihracatçısı
bu ülkelere ihracat yapmak zorunda. Dolayısıyla bu durum, 2015 yılında Türkiye için net ihracatın büyümeye katkısı açısından risk taşıyor”
diye konuştu.
Ekonomi politikalarında, para ve
maliye politikalarında iç talebin
önünü açmak için hızlı ve etkili değişiklikler yapılması gerektiğini vurgulayan Başkan Kopuz, “İşte ekonomi
politikalarında değişiklik, enflasyon
riski yok ise merkez bankalarının
para politikasını gevşetmesinden
ve/veya maliye politikasını da kamu
harcamalarını kısmen artıracak tedbirlerden geçer. Bu kadar basit” ifadelerini kullandı.
Ocak - Şubat 2015
33
İSTANBUL’UN TARİHİ
ASRIN PROJESİ, ASIRLAR ÖNCESİNE AYNA TUTTU
8 bin 500 yıl önce buğday yüklü gemiler Yenikapı’ya yanaşıyordu
Marmaray, İstanbulluların hayatını kolaylaştırmanın yanı sıra bu şehirde yüzlerce,
binlerce yıl önce yaşayan insanların beslenme alışkanlıkları ve geçim şartlarını
da gün yüzüne çıkardı. Marmaray’ın yapımı sırasında gerçekleştirilen kazılar,
Fatih Sultan Mehmed’in karadan yürüterek fethettiği bu şehrin, 8 bin 500 yıl
öncesine kadar uzanan tarihine de ışık tuttu.
Haber : Fatih Türkyılmaz
29 Ekim 2013 tarihinden beri Avrupa
ile Asya kıtalarını denizin altından
birleştiren Marmaray tünel projesine ilişkin ilk düşünceler, 1860’lı
yıllarda Sultan Abdülmecid tarafından dile getirilmişti. II. Abdülhamid
döneminde, 20. yüzyılın hemen başında, 1902’de Amerikalı mühendisler Tünel-i Bahri’nin beratını almışlardı. Proje, Salacak-Sarayburnu
arasında, denizin altına dikilen 16
sütunun üzerinden geçen bir tüneli
kapsıyordu. Ancak bu projeyi neticelendirmek o yıllarda mümkün olmadı.
34
“Asrın projesi” olarak nitelendirilen
tüp geçit, aradan yaklaşık 150 sene
geçtikten sonra hayata geçirildi.
Proje, sadece İstanbulluların ulaşımını kolaylaştırmakla kalmadı, aynı
zamanda, 2.500 yıllık bir geçmişe
sahip olduğu düşünülen İstanbul’un
tarihini 8.500 yıl geriye götürdü.
İnşa çalışmaları sırasında gerçekleştirilen kazılar, hem yüzyıllar önce
yaşayan İstanbulluların yaşam tarzları ile alakalı bilgeleri, hem de onların kullandıkları birçok eşyayı gün
yüzüne çıkardı.
Üsküdar ve Yenikapı’daki kazılar...
Bizans İmparatorluğu dönemine
ait arkeolojik kalıntılar ve Üsküdar
ve Yenikapı bölgelerindeki yapılan
arkeolojik çalışmaların etkisiyle
planlanandan yaklaşık 4 sene geç
tamamlandı. Fakat kazılar sonucu
Yenikapı’da 4. yüzyıl döneminde
şehrin en büyük limanı olan Theodosius Limanı ortaya çıktı. İstanbul
Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Namık Yalçın, bu limanın Bayrampaşa (Lykds)
Deresi’nin taşıdığı mil, artık ve molozlarla dolduğunu ve bunların ora-
İSTANBUL’UN TARİHİ
Çok çok eski zamanlardan beri kişniş
yetiştiren ve bu bitkiyi çok seven Bizans halkı, Roma’da afrodizyak olarak kullanılan fıstık çamını da amforalar içinde gemilerle İstanbul’a
taşımışlar. Kandamlası, kazayağı,
yoğurt otu ve düğün çiçeği gibi yabani bitkileri ne için kullandıklarını
ise henüz kimse bilmiyor.
daki eski yapıların üzerini örttüğünü
ifade ediyor.
Yenikapı
kazılarında
Neolitik
Dönem’den günümüze kadar ulaşan
ve kent tarihine ışık tutan 35 bin
eser belgelenerek bilimin hizmetine
sunuluyor. Bu çalışmalar sırasında
antik kent Theodosius Liman kalıntıları ile Neolitik kültür katı arasında tabakalaşmış deniz dolguları keşfedildi. Tüm bu veriler de Marmara
Denizi’nin son 10 bin yıl içinde geçirdiği değişimlerin açık bir şekilde
anlaşılabilmesini sağladı.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü
İsmail Karamut, kazılardan çıkan
jeolojik delillere göre, İstanbul’da
muhtemelen 6. yüzyılda çok kuvvetli bir deprem ve bu depremin
etkisiyle tsunami olduğunu söylüyor.
Kazılarda bulunan bitkiler...
Buluntular, Bizans ekonomisinin deniz ticareti ve tarıma dayalı olduğunu gösteriyor. Dağınık halde duran
botanik buluntularını Hacettepe
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emel
Oymak Dönmez ekibiyle değerlendirerek çok önemli sonuçlara ulaştı.
Araştırmalar ve bulgular, 6. yüzyılda
Bizans halkının bol miktarda üzüm,
vişne, kiraz ve kavun tükettiklerini
gösteriyor. Kazılarda az sayıda çitlembik, kızılcık, fındık, şeftali ve
erik tohumları; kabuklu arpa ve buğday gibi tahıllara da ulaşıldı. Dönemin Bizans İmparatoru I. Theodosius
(379-395), kendi adıyla anılan bu
limanı, kentin artan tahıl ve diğer
gereksinimlerini karşılamak amacıyla yaptırmış. Uzmanlara göre bu da
İstanbul’un gıda ihtiyacının karşılanmasında şehir dışından gelen tarım
ürünlerinin önemli bir yeri olduğunu
gösteriyor. Özellikle de denize yakın
münbit şehirlerden gelen buğday
gibi tarım ürünlerinin İstanbul’a bu
limandan girdiği söylenebilir.
Kazılarda bulunan iskeletler..
Yapılan kazılarda çıkarılan kemik
toplamda 142 bin kasa olmasına
rağmen bunların 12 kamyonu üzerinde inceleme yapılmış. Yenikapı’daki kazılarda bulunan insan ve
hayvan iskeletleri incelendiğinde,
insanların iyi beslendiği, deniz mahsulleri tükettiği görülebiliyor. Ancak
hayvanlar için aynı şeyi söylemek
mümkün değil. At, eşek ve katır
iskeletlerinin yanı sıra az miktarda
geyik, deve, koyun, keçi, sığır, domuz ve yunus iskeletiyle, fil, ayı ve
aslan kemikleri ortaya çıkmış.
İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr.
Vedat Onar’ın yaptığı araştırmaya
göre atları, eşek ve katırları hor
kullanmışlar. Kemiklerinden hayvanların epey acı çektikleri anlaşılıyor. Özellikle atlara vurdukları gem
hayvanların damak bölgesini perişan
etmiş. Sırt ve bel omurları sorunlu
olan yük hayvanlarının çoğundaki
kesim ve kemirme izleri, önce taşımacılıkta kullanılıp sonra hayvanlar
ya da insanlar tarafından yendiklerini gösteriyor. Koyun ve keçilerin ise
çoğunun beynini çıkarmışlar. Bu da
beyinle beslendiklerine kuvvetli bir
işaret olabilir.
Ocak - Şubat 2015
35
İMAR KANUNU
Haksız kazanca büyük darbe... Hükümet, istisnaî imar değişikliğiyle oluşan değer artışından vergi alacak
Başbakan Ahmet Davutoğlu, İmar Kanunu’ndaki devrim gibi değişikliği açıkladı:
“İMAR PLANI SÜREÇLERİ SAYDAM VE ADİL OLACAK.
ARTIŞLARDAN BELEDİYELER DE PAY ALACAK”
Kamu Yönetiminde Şeffaflık ve Reform Paketini açıklayan Başbakan Ahmet
Davutoğlu, imar kanununda değişikliğe gidileceğini duyurdu. Açıklamaya göre imar
planında yapılacak değişiklik sonucu oluşan değer artışından belediyeler de pay
alacak. Kentsel dönüşüme ayrılan paylar ikiye ayrılacak.
GELİRİN YÜZDE 30’U
KENTSEL DÖNÜŞÜME KAYNAK
OLACAK
Değer artışından kamuya ödenecek payın yüzde 30’u Çevre
ve Şehircilik Bakanlığın kentsel
dönüşüm özel hesabına, yüzde
70’i plan değişikliğini onaylayan
ilgili idareye parsel malikince
ödenecek. Plan değişikliğinin
bakanlık tarafından onaylanması halinde, payın tamamı Bakanlıkça alınacak. Değer artış
payı olarak alınan miktarlar,
kentsel dönüşüm uygulamasına
ilişkin hizmetler dışında kullanılamayacak. Değer artış payı
bedelinin ödenmeyen kısımları
her yıl için Maliye Bakanlığı’nca
yayımlanan yeniden değerleme
oranına göre arttırılacak. Bedelin yarısı ödenmeden, onaylanan plana göre uygulamada
bulunulamayacak. Kalan miktar
ödenmeden yapı ruhsatı düzenlenmeyecek.
36
Başbakan Ahmet Davutoğlu, İmar
Kanunu’nda yapılacak değişiklikleri 3 ana başlıkta toplayarak, “İmar
Kanunu ile İmar planlarının yapım
süreçlerini daha saydam yapacağız.
İmar uygulamalarını daha adil ve
hızlı yapılmasını sağlayacağız. İmar
planı değişiklikleri sonucunda değer
artışından belediyelerin pay almasını sağlayacağız” diye konuştu.
Daha önce de bu konularda ciddi düzenlemelerin yapıldığını anımsatan
Başbakan Davutoğlu açıklamasına
şöyle devam etti:
“İmar planı değişiklikleri taslak
ve değiştirilmiş hali ile belediyenin internet sitesinde, belediyenin
herkesin rahatlıkla görebileceği bir
panosunda ve muhtarlıklarda ilan
edilecektir. Ayrıca mahalli bir gazetede özet olarak sunulacaktır. İmar
planı yapma ve onama yetkisi olan
tüm kamu idarelerinin her aşaması ilgili idare ve Çevre, şehircilik
Bakanlığının bu amaçla oluşturu-
İMAR KANUNU
BAŞBAKAN İMAR
DEĞİŞİKLİĞİNE AÇIKLIK
GETİRDİ:
“İSTİSNAİ TALEPLE DEĞİŞEN
İMAR PLANI, DEĞER ARTIŞI
SAĞLARSA, KAMU BU
DEĞERDEN PAYINI ALIR.”
Başbakan Ahmet Davutoğlu,
İmar Yasası hakkında bilgi vererek rant vergisinin söz konusu olmadığını belirtti. Davutoğlu, “İmar Yasası ile ilgili
kamuoyunun bilgisi ve yanlış
anlaşılmaları giderilmesi için
vurgulamak istiyorum. Bu kesinlikle bir rant vergisi değildir.
Herhangi bir yerde bir arazi,
bir mülk edinmiş olan vatandaşımızın ya da şirketimizin zamanla orada kazandığı değerin
vergilendirilmesi değildir. İmar
planı geçmişse imar planı dolayısıyla yeni yapılaşma hiç olmamışsa zaten bir şey söz konusu
değildir. İmar planı geçtikten
sonraki herhangi bir değer artışından vergi alınması kesinlikle
değildir. Sadece var olan imar
planı istisnai olarak bireysel bir
taleple bir kişi tarafından taleple kamu otoritesi kullanarak
imzayla bir değer artışı orada
devreye girecek bir husustur”
dedi.
lan web sitesinde yayınlayacaktır.
Evinde otururken dahi herhangi bir
vatandaşımız Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın sayfasında bütün değişiklikleri görecek, itiraz edebilecek,
yeni bir hak durumu var ise bunu
bilecek. Herkesin ulaşabileceği bir
şekilde şifresiz bir ortamda olacak.”
Tarihi ve kültürel doku korunacak
Başbakan Davutoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kendi yaptığı
imar değişikliğini kendi internet
sitesinde
ayrıca
yayınlayacağını
belirterek, “İlk defa yapılan imar
planı uygulamaları için, daha önce
Ocak - Şubat 2015
37
İMAR KANUNU
imar planı yapılan alanlarda geçerli kurallar belli. İlk defa imar planı
uygulanacak söz konusu alanlar için
düzenleme ortaklık payı ve kamu
ortaklık payı birleştirilerek vatandaşlarımızın bir belirsizlik içine düşmesi engellenecek” dedi.
Başbakan Davutoğlu, tarihi ve kültürel dokunun korunacağını vurgulayarak, “Plan değişikliği, tarihi kültürel
dokuyu, doğal dokuyu ve silüeti koruyarak sosyal donatı ve teknik alt
yapının verdiği imkan dâhilinde yapılacak” şeklinde konuştu.
Önce değer artış payı ödenecek
Davutoğlu şöyle devam etti: “İmar
planı değişiklikleri sıkı kurallara
38
bağlanacak ve bundan Belediyelerinde pay alması sağlanacak. Plan
değişikliği bireysel talebe dayanmıyorsa belediye tarafından talep
aranmaksızın noktasal değil bir bütünü kapsayacak şekilde planlar yapılacak. Bireysel talep geldiğinde
bir veya birkaç kişinin talebi halinde
parsel veya ada şeklinde yapılabilecek. Haksız bir gelir dağılımının veya
o imar değişiminden bir komşunun
istifade edip diğerinin etmemesi gibi
haksız durum ortadan kaldırılacak.
Meclisin plan değişikliğine ve alınacak belediye değer artış kararına işlem tesis edilecek. Taşınmazın plan
değişikliğinden sonra ilk satışından
sonra veya yapı ruhsatı aşamasın-
da önce değer artış payı ödenecek.
Ödeme aynı olarak yapılacağı gibi,
hisse verilmesi, kat karşılığı gibi peşin veya taksitler halinde de olabilecek.”
“Artışın sahibi kamudur”
İmar değişikliği ile bir arsanın birkaç misli değer kazanabildiğine
dikkat çeken Başbakan Davutoğlu,
“Bu artış, imar değişikliğinden kaynaklanmışsa o imar değişikliğinden
kaynaklanan yeni değerin sahibi
kamudur. O değer artışı kamuya dönecek şekilde düzenlenmelidir. Bu
düzenleme ile bu değer artışlarının
nasıl değerlendireleceği hangi oranlarda ele alınacağı kayda bağlana-
İMAR KANUNU
cak. Bunu biraz daha istişare ederek kanun öncesi netleştireceğiz.
Pay kısmını ilerde belirleyeceğiz
ama buradaki nihai yetki Belediye
Meclisi’nde olacak. Alınan karara
göre işlem tahsis edilecek” şeklinde
konuştu.
Davutoğlu şöyle devam etti: “Değer
artışı doğrudan kamuya dönecek.
Kamuya dönmüş olsa dahi herhangi
bir yerde silüete doğal çevreye zarar verebilecek bir imar değişikliğine de izin verilmeyecek. Bundan belediyelere tarihi kültürel varlıkları
korumak üzere ve kentsel dönüşüme
kaynak aktarılacak. Oranlar netleşti
ancak bunu daha istişareye açacağız. Büyük pay belediyelere gidecek
ve bunu oranın halkı için kullanacak.
Ama bunun dışında bir oranda kültürel mirası korumak için ayrılacak
ve bu kültürel miras dışında doğal
çevreyi koruyacak bir pay olacak.”
Kentsel dönüşüme kaynak
Kentsel dönüşümden elde edilecek
payın ikiye ayrılacağını ve birini Biri
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na diğerinin de belediyelere verileceğini
kaydeden Başbakan Davutoğlu, “Biri
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın
kentsel dönüşümü için diğeri ise
belediyelerin kentsel dönüşüm için
yaptığı çalışmalar için gelir alanı
oluşturulacak. Şimdiye kadar yaptığımız bizim iktidarlarımız dönemindeki bir çok düzenleme bu kapıları kapatmıştı ama hala şeffaflık
yönünde eksiklikler varsa bunun giderilmesi için her türlü gayreti sarfedeceğiz. Çevre Şehircilik, TOKİ bir
imar planı yaparsa Belediye bundan
yine pay alacak. Değer artış uygulaması bugünden itibaren geçerli olacaktır” dedi.
Türkiye’nin en sürükleyici sektörlerinden biri İnşaat sektörü olduğunu hatırlatan Başbakan Davutoğlu,
“Bunun gelişmesi ekonomik kalkınma için, istihdam için çok önemlidir.
Bu kurallar olumsuz etki yapmayacaktır. İnşaat sektörümüz bütün bu
planlarla ilgili çalışmalardan olumlu
etkilenecek, sektörün gelişmesi kurallara bağlı olması da çok büyük bir
imkan sağlayacak” diye konuştu.
AMAÇ KİRLİ İLİŞKİLERİ VE HAKSIZ KAZANCI ÖNLEMEK...
DEĞER ARTIŞININYÜZDE 40’I KAMUYA ÖDENECEK
Kamuoyunda rant vergisi olarak isimlendirilen istisnaî imar değişikliklerinin yol açtığı değer artışından kamunun pay alması nasıl olacak?
Uzmanların açıklamasına göre, maliklerin talebi üzerine yapılacak yeni
imar planı değişikliklerinde, emsal artışı olan parsellerin artan değerinin yüzde 40’ı kamuya rant vergisi olarak ödenecek. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı yetkilileri, “Rant vergisinde amacı, imardaki haksız kazancı ve
kirli ilişkileri engellemek” olarak açıklıyorlar.
Ekonomi yönetimi, maliklerin talebi üzerine yapılacak imar planı değişikliklerinde, emsal artışı olan parsellerin, artan değerinin yüzde 40’ını,
kamuya değer artış payı olarak almayı planlıyor. Hedef, bir arsada mevcut imar durumunda; bazı girişimlerle ya da el değiştirdikten sonra imar
hakkı yükselişi olursa, ortaya çıkacak daha büyük projenin (rantın) kamu
lehine vergilendirilmesi. Böylece kamuoyunda sıklıkla konuşulan “aslında o arsanın imarı şu kadardı, yolunu buldular ya da el değiştirdi imar da
değişti” şeklinde gündeme gelen kirli ilişkileri önlemek ve ortaya çıkan
‘ek değeri’ vergilendirmek. Örneğin mevcut imar hakkına göre en fazla
5 kat bina yapılabilecek bir arsa “imar değişikliği talebiyle” 7 kata çıkarılıyorsa 2 ekstra katın değerinin yüzde 40’ı kamuya ödenecek. Ancak
mevcut imar planında 5 kat olmasına rağmen 3 katlı bir binanız varsa ve
yıkıp 5 katlık bir bina yaparsanız imar değişikliği olmadığı için kamuya
yüzde 40 pay vermeyeceksiniz.
Ocak - Şubat 2015
39
İŞ DÜNYASI & YÖNETİM
DÜNYANIN EN GERİ KALMIŞ ÜLKESİ
Amerikalı yönetim gurusu Japon mucizesinin mimarı
W. Edwards Deming, “Dünyanın en geri kalmış ülkesi
neresidir?” sorusunu sorduktan sonra şu çok ilginç cevabı veriyor: Milyonlarca işsizde mahfuz bilgi ve beceri
yığını ve çok daha korkuncu, bütün sektörlerde ve her
seviyede istihdam edilmiş olan insanların bilgi ve becerilerinin gerekenden daha az veya yanlış kullanılması
ve hatta istismar edilmesi dolayısıyla Birleşik Devletler
bugün dünyanın en geri kalmış ülkesidir.
Ve yine Deming, “Amerikanın dost bir ülkeye yapacağı
en kötü ihracat Amerikan Yönetim Tarzıdır” diyor.
Kitabının önsözünde kitabının amacının Amerikan Yönetiminin tarzının değişimi (Transformation) olduğunu
ve Amerikan Tarzı Yönetimin değişiminin bir yeniden
yapılanma ya da revizyon olmadığını, tepeden tırnağa
tüm yapının yenilenmesini gerektirdiğini, mutasyonun
belki de doğru kelime olduğunu söylüyor.
olduğunu düşünürsek ciddi bir sorunla karşı karşıyayız.
Dünya üzerinde gelmiş ve geçmiş hiçbir medeniyet ön-
TÜRKİYENİN YÖNETİM DEVRİMİ
Eğer üstad zerre kadar haklıysa, onların
gelip geçtikleri ve değiştirme yönünde
arayış içinde oldukları yola biz çıkmaya çalışıyoruz ve Amerika’yı keşfetmeyi
dahi haylice geriden gerçekleştiriyoruz
demektir.
cekilerinin veya çağdaşlarının birikimlerini bir şekilde
ERDAL
DERİNDERE
tır. Bunun en görünür yollarından biri
Yönetim hususunda Türk insanında
ufuk açacak kitapların tercüme edilmesiyle başlayacak bir İşletme Yönetimi Hareketi projesini dikkatlerinize
arz ediyoruz.
KEDİ İLE TİLKİNİN HİKAYESİ
40
gün sentezini yapmamış/yapamamışve başlıcası tercüme faaliyetleridir.
İş ve İşletme Yönetimi Literatürünün
ağırlığının Anglosakson ve Amerikan
ağırlıklı olduğunu ve ülkemizdeki literatürün hemen tamamının aynı kaynaktan
Meşhur hikâyedir.
Kedi ile tilki sohİŞ DÜNYASI
bet ediyorlar. Tilki havasını atıyor.
‘Kedi kardeş benim tehlike anında uygulayabileceğim şu kadar planım var’ O sırada kokuyu alan çoban köpekleri
doludizgin saldırıya geçiyorlar.
Kedi can havliyle bir ağaca tırmanıyor. Tilki onu mu
yapsam, şunu mu yapsam, bunu mu yapsam derken
kendi bünyesine aktarmadan kendi öz-
VE YÖNETİM
canından oluyor. Kedi de tırmandığı
ağaçtan tilkinin cansız bedenine bakarken söyleniyor. ‘Mübarek hayvan
bir sürü planın olacağına benim gibi
tek bir planın olsaydı da canından olmasaydın.’
KISSADAN HİSSE
İnsanın tilkinin durumuna tüylerinin ürpermemesi
mümkün değil. İyi de kedilik mümkün mü? Tüm zamanlar ve mekânlar için geçerli basit, ucuz ve kolay
anlaşılır ve uygulanır bir yönetim tarzı ve teknolojisi
var mı?
İŞ DÜNYASI & YÖNETİM
ÖLÜMLÜ FİRMA
KENDİNİ BİL
İstatistikler göstermektedir ki kurulan
firmaların %80 i ilk
beş yıl içinde geriye kalan firmaların
%80 i de ikinci beş
yılda
kapanmaktadır. Yani her 100
firmadan sadece 4
tanesi on seneden
fazla yaşamaktadır.
Bunlarında ortalama ömrü 30-35 sene civarındadır.
Her şey değişiyor ve Gök
Kubbe altında yeni bir
şey yok. Bakın iyi Liderlik, iyi Yöneticilik tanımlarına, kadim tanımların
izdüşümünü görürsünüz.
Son dönemlerde Yönetim
ve Yöneticilik ve özellikle Liderlik literatüründe
kadim Uzakdoğu felsefeleri başta olmak üzere
tüm kadim düşüncenin,
bırakın
etkisini,
doğrudan
konuşturulmasını ve konuşlandırılmasını görüyoruz. Öz olarak hepsi aynı şeyi
söylüyor: Kendini bil. Demek ki yönetim içten dışa bir süreç. Kişilikte olgunAtasözü laşma, düşüncede olgunlaşma, eylemlerde olgunlaşma sırayla ortaya çıkıyor.
Dış sürecin özü de ‘yönetileni hoş gördük’ ve ‘Onlar işleri danışarak görürler’.
Başka bir deyişle firmalar kurucularından önce ölmekte ve çalışanların
da çalıştıkları firmalardan emekli
olma şansı bulunmamaktadır.
YÖNETİM
Neyi yitirdin de,
ne arıyorsun?
Yaşadığımız dönemleri isimlendirmeyi çok
severiz. Bana kalsa 21. yüzyıl
için ‘Yönetim Çağı’ diyebilirim
rahatlıkla. Yönetim Üstadı Peter Drucker’ın ‘Organizasyon
(Örgüt) Çağı’ demesinden cesaret alarak. ‘Çünkü’, diyor üstad, ‘hiçbir dönemde olmadığı kadar çok organizasyonlar içinde ve arasında geçiyor insan ömrü.’ Eğer
öyleyse her birimiz hemen her yerde ve hayatımızın
belki de tamamında ‘Yönetimin’ nesnesi durumundayız.
İŞ YÖNETİMİNDEN ÖNCE
İŞLETME YÖNETİMİ GELİR
Yönetim Kurulu Üyeleri, Üst ve Orta
Düzey yöneticiler için en çok ihtiyaç
duyulan bilgi alanının İşletme Yönetimi olduğunu öngörüyoruz. Bir sosyal birliktelik olarak firmanın inşâsı
ve yönetimi hakkındaki sorunlar ürün
ve hizmet yönetiminden (İş Yönetimi)
önce gelmekte ve bunlar üzerinde belirleyici olmaktadır.
Ocak - Şubat 2015
41
ÇAYIN HİKAYESİ
Haber
: İbrahim Hakkı
YÜZBİNLERİN GELİR KAPISI ÇAYIN HİKÂYESİ
Gümrük defterlerine göre çay, İstanbul’a ilk defa 1816 yılında girmiş. Bununla birlikte 1917 yılına kadar ülkemizde çay üretimine dair bir gelişme olmamış. Bugün
ülkemizde 1 milyondan fazla insan çay üretiminden karnını doyuruyor. Birileri keyif
için çay içerken diğerleri de bundan geçimini temin ediyor, ne güzel bir alışveriş.
Çay, MÖ 2700 yılında Çin’de bulunmuştur. 1-3 metre boyunda olabilen
bitkinin yabanilerinin 10 metreye kadar çıktığı görülüyor. Subtropikal ve
tropikal bölgesine ait bir bitki olan
çay yüksek yerleri seviyor. Kuzey ve
Güney yarımkürelerde yetişen bu
tılsımlı içeceğin bitkisi, kışın yaprağını dökmeyen dört mevsim yeşil
kalabilen bir özelliğe sahip. Doğada
42
yüzyıl hatta daha uzun yaşayabiliyor.
Çiçeği sarı- beyaz ve güzel kokulu.
Bol yağış ve düzenli sıcaklık istiyor.
yetişen çaylar gayet önemli bir boş-
Japonya, Hindistan, Sri Lanka (Seylan), Kenya, Endonezya, Arjantin,
Türkiye ve İran çayları da önemli
kabul ediliyor. Ülkemiz de önemli
çay yetiştiricileri arasında yer almaktadır. Karadeniz Bölgesi’nde
Rize, Trabzon, Giresun ve Artvin’de
Kasım aylarına kadar devam eder.
luğu dolduruyor. Ülkemizde çay toplama mevsimi Nisan’da başlar, Ekim
Tropikal çaylar ise dört mevsim hasat edilebiliyor. Çayla ilgili en ilginç
bilgilerden biri de Himalayalar’ın
tepesinde çay tarımının yapılmasıdır. Himalayalar’ın güney yamaçları
yüksek çay bahçeleri için çok elve-
ÇAYIN HİKAYESİ
rişli kabul ediliyor. Dik yamaçlarda
güneş, yaptığı dik açılarla bitkinin
ısıya doymasını sağlıyor ve yumuşak
toprak, lezzeti tavan yapan çaylara
analık ediyor. Darjeeling adı verilen
bu Himalaya Çayı nadir bulunuyor
ancak gerçeği ile sahtesi hep karıştırılıyor.
Böyle bir tanım hâlâ yapılmadı
Çay ile ilgili ilk yazılı kaynak, 879
yılında bir Arap Seyyahın seyahatnamesinde görülür. Seyahatnamede,
Kanton Şehri’ndeki gelirlerin çay
ve tuzdan olduğu yazılıdır. Çin’in
güneyinde 960-1297 arası yaşayan
ve 10 binin üzerinde şiiri bulunan
Lu-Yu, çayı ilk kez satırlarında kurutan ve yetiştiren kişidir. Japon Yazar Kakuzo’ya göre o, çayın Kitab-ı
Mukaddesini, yani ‘Chaing’ kitabını
neşretmiştir. Büyük ozan meşhur
Chaing kitabında iyi çayı şöyle ta-
nımlıyor; ‘Çay yaprakları, Tatar
atlılarının deri çizmeleri gibi
boğumlu olmalı, dev bir boğanın postu gibi yuvarlanabilmeli,
rayihası bir uçurumdan çıkan sis
gibi dağılabilmeli, Zephyros’un
dokunduğu bir göl gibi ışıldayabilmeli ve henüz yağmur değmiş
ince toprak gibi ıslak ve yumuşak
olmalıdır.’ Sanıyorum böyle çarpıcı
bir tasvir hala yapılamadı.
Çayın Türkiye macerası
Türkiye, çay tarım alanlarının genişliği bakımından yedinci, kişi başına tüketim bakımından dördüncü,
kuru çay üretimi bakımından beşinci
sırada yer alıyor. Rakamlardan da
anlaşıldığı üzre hem üretim hem de
tüketim açısından oldukça önemli
bir yere sahip Türkiye. Tüketim açısından birinci sırada. Çaykur Genel
Müdürü İmdat Sütlüoğlu 2014 yılı yaş
çay kampanyasının son derece verimli geçtiğini söylüyor: “Bu yıl üreticilerden 628 bin 430 ton yaş çay
alımı gerçekleştirdik. Şu ana kadar
540 bin ton çay karşılığında üreticilere 722 milyon lira ödeme yaptık. Yıl
sonuna kadar toplamda 874 milyon
lira ödeme gerçekleştirmiş olacağız.
Çaykur olarak üreticimize 1 milyar
liraya yakın ödeme yapıyoruz”
Bugün ülkemizde 1 milyondan fazla
insan çay üretiminden karnını doyuruyor. Birileri keyif için çay içerken
diğerleri de bundan geçimini temin
ediyor, ne güzel bir alışveriş.
Tarih boyu Çin, Japonya, Hindistan
ve diğer çay üreticisi ülkelerle ilişkimiz olduğu düşünülürse onların bu
ülkelere yaptıkları seyahatler sırasında çay ile karşılaşmamaları mümkün değil. Zaten 12. yüzyılda büyük
mutasavvıf Hoca Ahmet Yesevi’nin
Ocak - Şubat 2015
43
ÇAYIN HİKAYESİ
çay içen ilk Türk olduğu söylenir.
Tatarların dilbilimcisi Abdülkayyum
Nasıri ‘Fevakihul Cülesa’ adlı kitabında bu olayı anlatıyor. Rivayetlere
göre, Hoca Ahmet Yesevi, misafir olduğu bir Türkmen Evi’nde sıcak çayı
içmiş ve çok beğenmiş, yorgunluğunu aldığını görünce de ‘hastalarınıza
bundan içirin ki şifa bulsunlar’ diyor.
Dolayısıyla, Türklerin Anadolu’ya
gelmeden önce çayla tanıştıklarını
bu bilgi ortaya koyuyor.
1777 tarihli bir Attariye Defteri’nde
çay kaydına rastlandığı, 1816 yılında
bir gümrük defterinde ise çay ithalatının yapıldığı anlaşılmaktır. Belli
ki ufak tefek ithalatlar yapılıyor ve
böylece çay İstanbul’a ‘merhaba’
diyor. Japonya’dan gelen çay ile çok
sınırlı sayıda da olsa çay ekildiği,
ancak sonuç vermediği söylenmektedir. 1860 yılında Rusların Batum
çevresinde çay tarımına başladıkları
anlatılıyor. 19. Yüzyılın ikinci yarısında Batum’a çalışmaya giden Doğu
Karadeniz halkı çayın nasıl yetiştiğini görerek ufak tefek dikime de
başlıyor.
Çay Risalesi
Bunun yanında 1877 yılında yayımlanan Çay Risalesi adlı kitapta bir çay
düşkünü olan ve Çaycı adıyla anılan
Basra Valiliği görevinde bulunan Hacı
Mehmet Arif Efendi, “otuz seneyi
aşkın bir çay tiryakisi olduğunu, bu
alışkanlığından hiçbir zarar görmediğini, tam aksine sıhhat ve afiyetle
yaşantısına devam ettiğini” söylüyor. Çayın mutlaka içilmesi gerektiğini ve sağlıklı olduğunu da vurguluyor. Çay ile ilgili ikinci kitap 1910
yılında ‘Çay Hakkında Malumat’ adlı
kitapta yer alıyor. Bu kitabın yazarı ise Mehmet İzzet. Kitabında halk
arasında çay içmenin hızla yaygınlaştığını söyleyerek, ‘Vakıa şimdiye
kadar umumi, tıbbi nebatat kitaplarında bu babda malumat-ı lazime
44
kayd edilmiş ise de kimisinin pek
muhteser, kimisinin ise bir takım
tabirat-ı fenniye ile mezcedilmiş
bulunmasına ve bu surette anlardan
edilecek istifade pek mahdut ve erbabına münhasır kalmış olmasına binaen ve risale-i müteaddide görülen
malumatı toplayarak’ bu eseri yazdığını belirtmiştir.
Fakat 1917 yılına kadar Türkiye’de
çay yetiştiriciliği ile ilgili ciddi bir
adımın atılmadığını görmekteyiz.
Çay için en uygun iklimin Doğu Karadeniz Bölgesi olduğuna karar ve-
rilir. Bu kez de araya Birinci Dünya
Savaşı’nın girmesi çayın ülkemizde
yaygınlaşmasını güçleştiriyor. Halkalı Ziraat Mektebi hocalarından
Ali Rıza Erten, Batum Bölgesi’ne
yaptığı ziyaretin ardından çay tarımının mutlaka Doğu Karadeniz’de
yapılması gerektiğini yineliyor. 1912
yılında ise Rize Ziraat Odası Başkanı Hulusi Karadeniz, Batum’dan getirdiği çayı kendi bahçesine ekiyor.
Burada tahmin etmekte zorlanmayacağımız gibi çay tutuyor. Fakat
Ruslar Rize’yi işgal edince bu sevda
da kısa sürüyor.
ÇAYIN HİKAYESİ
da da farklı görüşler bulunuyor. Biz,
ÇAYKUR raporları, Prof. Dr. Burhan
Kaçar’ın ‘Çay Bitkisi’ isimli kitabı ile
Mustafa Duman’ın ‘Çay Kitabı’ adlı
çalışmasında ki bilgiler ışığında aktarmaya çalışıyoruz.
1919 yılında tekrar Rize’ye dönen
Hulusi Bey, çayın Rize’de yetiştirebileceğini ispat ediyor ve bilgi engeli ortadan kalkıyor. Bugün halen çayı
Hulusi Karadeniz mi, Zihni Derin mi
Türkiye’ye getirdiği tartışılmaya devam edilmektedir. Tarihler konusun-
Araştırmalar Zihni Derin’in çayın ülkemizde yetiştirilmesine resmi manada öncülük ederek onun kurumsallaşmasını sağladığını gösteriyor.
Esat Özoğuz, Prof. Şevket Reşat Hatipoğlu, Ali Rıza Erten de çay yetiştiriciliğinin öncülerinden kabul ediliyor. ‘Rize ili ve Borçka kazasında
Fındık, Portakal, Mandalina, Limon
ve Çay yetiştirilmesine dair 407 Sayılı Kanun’ 1924 yılında kabul edilerek çay yetiştiriciliği yasal güvence
altına alınır. 1940 yılında çıkartılan
çay kanunu ile çay tarımı ve üreti-
mi, girdi ve kredi sübvansiyonları
ile önemli ölçüde destekleniyor. Bu
kanunun yayınlanmasından sonra
çay tarım alanları hızla genişlemeye
başlamıştır.
Rize’nin Fener Mahallesi’nde 1947
yılında günlük 60 ton kapasiteyle
ilk fabrika açılır, adı Merkez Çay
Fabrikası’dır. 1960 yılına gelindiğinde ise çaylık alan 214 bin dekar,
üretici 100 bin kişidir. 1973 yılında,
kurulan yaş çay işleme fabrika sayısı
32’ye, 1999’da ÇAYKUR’un yaş çay
işleme fabrikası 46’ya ulaşır. 1985
yılında sektördeki toplam alımın
yüzde 95’i ÇAYKUR, yüzde 5’i özel
sektör tarafından yapılırken, özel
sektörün çay işletmesine açılması
ile birlikte bu oran neredeyse eşit
hale gelmiştir.
İSTANBUL KADIN VE GENÇ GİRİŞİMCİLERİNİ SEÇTİ
İstanbul Ticaret Borsası’nda bir seçim heyecanı daha yaşandı. İstanbul
Ticaret Borsası’ndan TOBB İl Kadın
Girişimciler ve TOBB İl Genç Girişimciler Kurulu İcra Komitesi’ne gidecek
üyeler için 25 Aralık 2014’te yapılan
seçimler, demokratik bir rekabet ve
coşku içinde geçti. Seçimler sonucunda İSTİB kontejanından TOBB İl
Kadın Girişimciler Kurulu şu isimlerden oluştu: Cansu Yurtsever, Cemreyaz Özdoğan, Çağla Kasap, Hatice
Aydoğmuş, Irmak Koyunseven.
Diğer taraftan İSTİB’den TOBB İl
Genç Girişimciler Kurulu’na gidecek
üyeler ise şu şekilde belirlendi: Burak Şahin, Çağla Kasap, Emrah Özduran, Emre Acar, İlker Bıyık, Kadir
Çerman, Mahmut Altuntaş, Mehmet
Emin Çalışkan, Muhammet Hasan
Kopuz, Muhammet Hüseyin Kopuz,
Murat Çalışkan, Mustafa Kamar, Cansu Yurtsever, Irmak Koyunseven, Çetin Topaloğlu, Hatice Aydoğmuş.
Bu arada seçimler neticesinde İstanbul Ticaret Borsası TOBB İl Genç
Girişimciler Kurulu İcra Komitesi
Üyeliğine Muhammet Hasan Ko-
puz seçilirken, İstanbul Ticaret
Borsası’ndan TOBB İl Kadın Girişimciler Kurulu İcra Komitesi’ne gidecek isim de Hatice Aydoğmuş oldu.
Ocak - Şubat 2015
45
FIRINCILIK SEKTÖRÜ
FIRINCILIK SEKTÖRÜ İSTİB’DE TOPLANDI...
Sorunların çözümü için komisyon kuruldu
İstanbul Ticaret Borsası, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul
Fırıncılar Odası, İstanbul Fırıncılar Sendikası temsilcileri İSTİB’de bir araya geldiler.
Yapılan toplantı neticesinde komisyon kurulması kararı çıktı.
Fırıncılık sektörü temsilcileri İstanbul Ticaret Borsası’nda bir araya
gelerek, temel sorunlarını ele alıp
çözüm yollarını müzakere ettiler.
Sektörün menfaatlerini korumak
için tek ses ve tek kuvvet olmanın
önemine değinen katılımcılar, ancak bu şekilde sorunları çözebilecek
bir kamuoyu oluşturabileceklerine
işaret ettiler. Sektör temsilcileri bu
amaçla, fırıncılık sektöründeki STK
temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulmasına ve bu komisyonun
düzenli olarak toplanarak, fırıncılığın sorunlarına çözüm üretmelerini
karara bağladılar.
46
İSTİB Meclis Salonu’nda gerçekleştirilen toplantıya İstanbul Ticaret Borsası (3. Meslek Komitesi), İstanbul
Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası,
İstanbul Fırıncılar Odası ve İstanbul
Fırıncılar Sendikası temsilcileri katılarak, sektöre ilişkin görüş ve düşüncelerini paylaştılar.
Zümre toplantısında geçen yıl Kasım
ayında mevzuat değişikliğine dikkat
çekilerek, bu değişiklikle mevcut fırın ruhsatlarının devri hususunda yapılan kısıtlamalar tüm boyutlarıyla
ele alındı. Katılımcılar, bu kısıtlamanın yakın gelecekte, İstanbul’daki
fırın sayısının azalmasına yol açaca-
ğına dikkat çektiler.
İSTİB’te gerçekleşen toplantı ile bu
sektörün İstanbul’daki İSTİB, İTO,
İSO, İstanbul Fırıncılar Odası, İstanbul Fırıncılar Sendikası gibi farklı örgütlenmeler içindeki tüm temsilcileri tek çatı altında bir araya gelmiş
oldu.
Toplantı katılımcıları şu isimlerden
oluştu: Nadir Durmaz, Yılmaz Kaya,
Mehmet Kork, Nejdet Esir, Orhan
Özel, Maksut Tüysüz, Fahri Özel, M.
Bahattin Akgül, Abdullah Çerman,
Samet Özer, Yaşar Yiğit, Mustafa Şahin, Çetin Keçeli.
TOHUM PROJESİ
TOHUM PROJESİ İVME KAZANDI
İstanbul Ticaret Borsası’nın başlattığı “50 Yıldan Eski Tohumların Çimlenebilme Kabiliyetinin Araştırılması
Projesi” yeni bir ivme kazandı. Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın
Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar
Genel Müdürlüğü (TAGEM) ve Yeditepe Üniversitesi ile birlikte yürüttüğü proje kapsamında Yeditepe
Üniversitesi’nde bir toplantı yapıldı.
İSTİB ve TAGEM yetkililerinin projenin aşamaları yerinde inceleyerek
akademik sorumlulardan kapsamlı
bilgi aldıkları toplantıda, elde edilen
sonuçlar ve bilgiler, çalışmanın neticesi için büyük umut verdi. İSTİB bünyesindeki teknik personelin de hazır
bulunduğu ziyaret sırasında tohumların incelenip geliştirildiği Yeditepe
Üniversitesi laboratuarları da gezildi.
İSTİB’in “50 Yıldan Eski Tohumların
Çimlenebilme Kabiliyetinin Araştırılması Projesi”, Temmuz 2012 tarihinde başlamıştı. Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı’nın da destek
verdiği çalışmalar iki yılı aşkın bir
süredir akademik bir ekip tarafından
başarıyla sürdürülüyor.
TAGEM’DEN BAŞKAN KOPUZ’A ZİYARET
Tohum Projesi çalışmaları için
İstanbul’da bulunan TAGEM yetkilileri, Yeditepe Üniversitesi’ne yapılan
inceleme gezisinden sonra, İstanbul
Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz’u
ziyaret ederek, proje hakkında bilgi
verdiler. TAGEM yetkilileri, Ali Kopuz
başkanlığındaki Yönetim Kurulu toplantısına da katıldılar. Toplantıda,
Tohum Projesi’nin aşamaları ve son
gelişmelere ilişkin bilgi alışverişinde
bulunuldu.
Ocak - Şubat 2015
47
TİCARET VE HAYAT
Nitelikli İnsan
Dünya insanın eliyle yoğrulan bir hamurdur. Onu insan şekillendirir. İnsan da
sonuçta yaşadığı dünyanın etkisi altındadır. Bu akış güçlü insanla dengesini
bulabilir. Güçlü insan ise ne olduğunu, nerede durduğunu ve gittiği istikameti
görebilen insandır.
Bir toplumun en temel değerlerinden
birisinin nitelikli insan olduğu aşikardır. Bir toplum ya da ülke; nitelikli
insan, yetkin insan, sorumluluk sahibi
insan diye açımlayabileceğimiz bu değerle değer sahibi olabilir, mevcut değerlerini koruyup geliştirebilir.
Rakamların, fiziki büyüklüklerin çarpışıp yarıştığı günümüz dünyasında kalıcılık salt maddi varlıkla sağlanamaz.
Sürdürülebilir büyüklüğün ve gücün
yegane teminatı nitelikli insandır. Nitelikli insan komple bir anlam ifade
TİCARET
eder. Yalnızca belli konularda bilgi ve
beceri sahibi olmak yeterli değildir.
Gereklidir ama yeterli değildir. İnsanın soyut somut
varlık şubelerinin de belli bir olgunluk düzeyinde olması gerekir. Beden, akıl, duygu, irade, ahlak gibi benliği oluşturan toplam şahsiyetin oluşturulması ile ancak
nitelikli insana ulaşılmış olur.
Eğitim için gösterilen çabalar kaleminden olan okulların fiziki yapılarının iyileştirilmesi, öğretmenlerin
maaşlarının iyi düzeyde olması vb. bir temel olarak değerlidir ama yeterli değildir. Yalnızca okulların işlevsel
olması zaten yeterli değildir, çünkü, toplumun genel
yapısının bir eğitim ve öğretim müessesi gibi işlemesi
gerekmektedir. Bunun için de, bireylerden kurumlara
ve devlete kadar her kademedeki insanımızın bir gelecek ülküsünün, bir sahici varlık gerekçesinin havasını,
halini yaşaması esastır. Ülkesini ve insanını sevebilen,
48
MÜRSEL
SÖNMEZ
bir “yer”li olabilen, “ben”i aşarak
“biz” olmayı başarabilen insanlarla
millet ve devlet “gerçek”leşir. Bu
vasatta da eğitim ve öğretim yalnızca okulların değil tüm toplumun işi
olur. Yüzde yüz toplumun aynı düşünce ve duygu hattında olması beklenemez, böyle bir durum mümkün
de değildir. Ekseriyetin benliğinde
böylesi bir kıvam ve birlik, birlikte başarmak arzusu canlı tutulursa
kendini yetiştiren ve geliştiren bir
mekanizma oluşmuş olur.
VE HAYAT
Yasalarınız ne kadar mükemmel ve
adil olursa olsun eğer onu uygulayan
insanda bu vasıflar yoksa boşa çıkar. Maddi anlamda
nasıl bir refaha çıkarsanız çıkınız bunu hazmedemeyen
ve değerini takdir edemeyenlerden oluşuyorsa toplum,
o zaman eldeki imkanlar kayar gider. Kullandığınız
aracın mükemmelliği kullanıcının beceriksiz olması ile
verimlilik değil zarar getirir. Maddi anlamda belli bir
düzeye gelmek, her zaman insani anlamda o düzeyde
olunduğunun göstergesi değildir. Kimi zaman tarihte
sıçramalar olur. Ummadığınız bir anda hayal bile demediğiniz bir konuma gelirsiniz. İşte o zaman hazırlıklı
olan bu şansı değerlendirebilecektir.
Zamanın hızla aktığı ve geçmişte yüz yılda gerçekleşen
değişimlerin şimdilerde on yıllar mesabesinde değiştiği
bir süreçten geçiyoruz. Ülkemiz de son yıllarda ciddi
hareketlilikler içerisinde ve evrensel lige girme şan-
TİCARET VE HAYAT
sını yakalamış bulunuyor. İletişimin hızlanması ile de
aynı zamanda kültürel bir anafora kapılmış vaziyette.
Yeni maddi ve fiziki imkanların insanları şaşırtması, ne
yapacağını bilemez hale getirmesi ve hatta yeni durumu inanılmaz bulup yadsıması gibi bir olumsuzluk riski
de var. “Tarihsel fırsat” zamanlarında nitelikli insanın
önemi daha da artıyor. Yakalanan şansı değerlendirebilecek şahsiyet ve dirayete sahip, şov değil iş yapmak
zevkini kendisine şiar edinmiş insanlara ihtiyacımız
var. Elbette nitelikli insanlarımız var, ancak bu büyüme ve yürüme sürecinde daha fazlasına ihtiyaç olduğu
da ortada. Zamanın eğitici ve öğreticiliği, hayatın insana ders veren bilgeliği kuşkusuz doğal bir olgunlaşma
sürecidir ama bu süreci çabalarımızla daha hızlı işler
hale getirmeliyiz.
Makamın mevkinin kendisini bozamadığı, “som sorumluluk” sahibi, övgüye yergiye değil aklına ve vicdanına
kulak tutan olgun insanlarımız çoğaldıkça, ülkece yakaladığımız bu tarihi fırsatı kalıcı bir başarı olarak tarihin sinesine hakkedebiliriz. Yaşama zevkini yaşatma
aşkında bulan insan yetiştirmek. Sürekli olarak toplumun iyi, güzel ve doğru üzerinde istikametini sağlayan
iradeyi besleyecek bir mayanın bulunması gerekiyor.
Okulları okul yapacak olan şey elbette fiziki varlıklardır ama asıl okulu okul yapan öğretmendir. Yalnızca
bilgi değil şahsiyet sahibi kılmayı başarabilen öğretmenlerimizin sayısının artması ile atılacak adımları
her kurum ve kuruluş içerisindeki akil kişilerin çabaları
destekleyecek, bunu toplumdaki denge sahibi bireylerin varlığı güçlendirerek büyütecektir. Hayatı bütüncül
bir kavrayışla kavrayan ve varoluşun anlamını millet ve
medeniyet bağlamında sahici bir zemine oturtan güçlü
istikamet sahibi olma özelliği ile ancak nitelikli insan
yetiştirme çabaları başarılı olabilir. Çokça söylendiği
gibi, “milli inanış, milli adanış” sahibi olabilirsek şahsiyetimizin omurgasını çatabiliriz. Bunun meyvesi de
nitelikli insan olur.
Dünya insanın eliyle yoğrulan bir hamurdur. Onu insan
şekillendirir. İnsan da sonuçta yaşadığı dünyanın etkisi altındadır. Bu akış güçlü insanla dengesini bulabilir.
Güçlü insan ise ne olduğunu, nerede durduğunu ve gittiği istikameti görebilen insandır. Yani iş dönüp dolaşır
ve nitelikli insana gelir. İnsan, tam anlamıyla, bizim
medeniyetimizde salt dünyanın değil tüm varoluşun
merkezindedir. Bu merkezilik kibir eksenli bir şey değil, diğer tüm varlıklarla ve doğayla ahenk içinde olma,
bir büyük sorumluluğu yaşayıp yaşatma konumudur. İnsan, sorumluluğuyla insandır. Sorumluluk duygusu gelişkin olana da nitelikli insan diyoruz. O, insanın açtığı
dertlere insan devasıdır.
Ocak - Şubat 2015
49
SİMGE MEKANLAR
KÖTÜ ADAMIN İYİ KALPLİ KAHVESİ
Erol Taş deyince akıllara hemen sert, amansız ve kötü kalpli bir karakter gelir.
Filmlerin bu ‘kötü adamı’ aslında eşinin tabiriyle ‘eşine elleriyle kahve yapacak
kadar yumuşak karakterli’ bir insandır. Sinema tarihinin bu unutulmaz karakteri
yüzlerce filmde oynamasına rağmen insanlarla iç içe olduğu bir iş yapmaktan
asla vazgeçmedi. 50 yıl boyunca işlettiği, dostlarına bizzat elleriyle kahve yaptığı
kahvehanesi bugün Cankurtaran’da ‘Erol Taş Kahvehanesi’ ismiyle, kötü karakterli
adamın iyi kalpli kahvehanesi olarak nostalji sevenleri ağırlamaya devam ediyor.
Haber : Rüveyda Topal
Fotoğraf: Rüveyda Topal
50
SİMGE MEKANLAR
CANKURTARAN’LA
ÖZDEŞLEŞTİ
Bir rivayete göre adını Osmanlı
zamanında, Boğaziçi girişinde kazaya uğrayan denizcileri kurtarmak için kurulan ‘tahlisiye’ yani
kurtarma istasyonlarından alan
Cankurtaran semti pek çok tarihi
mekana da ev sahipliği yapıyor.
‘Sur-i Sultani’nin en uç noktasında bulunan bu tarihi semt arnavut kaldırımları, şu an da her ne
kadar ara verse de tren sesleri
ve ahşap evlerle özdeşleşmiş durumda.
Dökme demirden büyükçe bir soba,
etrafında dizilmiş küçük tahta masalar, duvarlarda unutulmaz Yeşilçam yıldızlarının siyah beyaz fotoğrafları…
du. Fatih’in içinden tren geçen şirin
Bir yandan fonda alaturka bir müzik
çalarken, bir yandan sobadaki odun
kokusu eşliğinde üzerinden dumanlar tüten çaylar geliyor masalara bir
bir..
Buradan yıldız oldu
Burası Erol Taş Kahvehanesi. Yaklaşık 600 filmde küçüklü büyüklü pek çok rol alan, filmlerin kötü
karakterli adamı Erol Taş’ın bizzat
50 yıl boyunca işlettiği kahvehane.
Sultanahmet, Ayasofya ve Topkapı
Sarayları’nın tarihi gölgesinde bulunan kahve, Cankurtaran deyince
akıllara gelen ilk duraklardan da bir
tanesi.
başlangıç noktası bu kahvehane.
semti Cankurtaran’a açtığı kahvehanede dostlarına ve sevdiklerine
bizzat elleriyle kahve yapıyordu.
Erol Taş Kahvehanesi’nin aslında
unutulmaz bir öyküsü daha bulunuyor, zira Erol Taş’ı Yeşilçam’ın
basamaklarına
taşıyan
hikayenin
Türk sinemasında da onlarca
filme doğal plato görevi yapan
semtin en önemli mekanlarından
bir tanesi Erol Taş Kahvehanesi. Cankurtaran deyince akıllara
tren istasyonu, tarihi evler bir
de Erol Taş Kahvehanesi geliyor.
Ünlü aktörün yıllarca emek verdiği kahve zamana meydan okuyor.
Yarım asır Erol Taş’ın hizmet ettiği kahvehanenin mülkiyeti onun
ölümünden sonra Vakıflara geçer.
Kahvehane işletmeciliğinden önce
Erol Taş’ın elinden kahve
Pek çok filmde acımasız, sert ve
kötü bir karakteri canlandıran Erol
Taş gerçekte aslında filmlerdeki
karakterinin tam tersine sahip bir
insandır. Taş, filmlerin vazgeçilmez
yıldızlarından biri olmasına rağmen
insanlarla sıcak diyaloglar kurabileceği bir iş olan kahvehane işletmeciliğini de aynı zamanda sürdürüyor-
Ocak - Şubat 2015
51
SİMGE MEKANLAR
yine Cankurtaran’da bir fabrikanın boyahanesinde çalışan Taş,
bir süre sonra kahvehanesini açar.
Yeşilçam’ın pek çok filmine ev sahipliği yapan Cankurtaran’da yine
bir gün bir film çekilmektedir. Film
çekimini kahvehanesinden izleyen
Taş, ekibe birkaç serserinin musallat olduğunu görür. Duruma hemen
müdahale eder ve bu cesur tavrı
yönetmenin de ilgisini çeker. Kendisiyle görüşerek ertesi gün filmde
çekilecek olan bir kavga sahnesinde
kendisinin de yer almasını istediğini
söyler ve ünlü yıldızın Yeşilçam öyküsü de böylece başlamış olur.
Ölümünden sonra
Film yıldızlığının yanında 50 yıl boyunca tarihi Cankurtaran semtinde
açtığı kahvehanede işlerini yürüten
Taş’ın ölümünden sonra kahve dostları tarafından işletilmeye başlanır.
Bir ara Kültür Merkezi olarak da
hizmet veren tarihi mekan şu anda
Yıldız Ailesi tarafından işletiliyor.
Hem kahve, hem sıcak, huzurlu bir
ortam imkanı sunan mekanda özel
yapım bir de dökme soba bulunuyor.
Tarihi kahve soğuk bir kış gününde
çıtır çıtır yanan sobanın eşliğinde,
Yeşilçam’ın 100 yıllık havasını soluyarak kahve içmek isteyenler için
unutulmaz bir fırsat sunuyor.
‘Hiç değişmedik’
Kahvehane günümüzde Erol Taş’ın
arkadaşı olan Kemal Yıldız tarafından işletiliyor. Yıldız, kahvehanenin
orijinal halini hiç bozmadıklarını
52
belirtiyor.
Yıldız,
“Kahvehanenin
yalnızca ön kısmını kapattık. Eşyaların orijinal halini muhafaza ettik”
diyor.
Kemal Yıldız kahvehaneyi şöyle anlatıyor: “Buranın en önemli özelliği
sakinliği. İstanbul’un karmaşasında
insanların gürültüden uzak, dostuyla gelip muhabbet edeceği bir yer.
Burada Türk sanat müziğinden başka müzik çalınmıyor. İnsanlar sırf şu
soba için bile buraya geliyor. Buraya gelen biri saatlerce gelip sadece
otursa kimse ona ‘sen neden oturdun da bir şey almıyorsun’ demez.
İnsanlar burada kendini rahat hissediyor.”
SİMGE MEKANLAR
İnsanlar sırf şu soba için
bile buraya geliyor. Burası
insanların İstanbul’un
karmaşasından uzak,
dostuyla gelip muhabbet
edebileceği bir yer.
Kemal Yıldız / Erol Taş’ın arkadaşı ve kafenin işletmecisi
Ocak - Şubat 2015
53
KÜLTÜR-SANAT
100. Yıla yakışan bir film:
SON UMUT
Haber
: M. Feyzi Erdal
Bir yabancının bizim değerlerimize
yakın bir çizgide film yapması ender
rastlanan bir durum. Neden mi? Kendi
tarihimize başkasının gözüyle baktığımız filmler genel olarak oryantalist
bir bakış açısıyla sunulmuştur da ondan. Oysa “Son Umut” öyle mi?
Başrol oyuncuları arasında Russell
Crowe, Olga Kurylenko, Jai Courtney,
Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan’ın yer
aldığı Son Umut (The Water Diviner),
Çanakkale’yi anlatan diğer filmlerden birçok bakımdan birkaç adım ileride görünüyor. Yönetmenliğini aynı
zamanda Oscar ödüllü aktör Russell
Crowe’un yaptığı filmin iki senaristi
bulunuyor. Andrew Knight ve Andrew
Anastasios. Bu iki senaristin Türk kültür ve tarihini, Anadolu topraklarını
gayet iyi bildiğini filmin her karesinden çıkartabilmemiz mümkün. Filmde dönemin tüm tarihi ve kültürel
54
kodlarının başarıyla, canlı bir şekilde
perdeye yansıtıldığını görebiliyoruz.
Özellikle de ezan, namaz, sünnet gibi
öz değerlerimizin yer aldığı sahneler…
Filmin konusuna gelince: Baba Joshua
Connor (Russell Crowe), Avustralya’da
çiftçilik yapan kendi halinde bir insandır. Çiftçiliğinin yanı sıra su bulma
konusunda da ustadır Joshua Connor.
Nitekim filmin orijinal adı “The Water Diviner”, “su yatağını çubukla bulan kişi, su kâhini” anlamına gelmektedir. Joshua, eşi Eliza (Jacqueline
McKenzie) ile beraber üç çocuklarını
ihtimamla yetiştirmiş, üçünü de aynı
anda askere göndermiştir. Çocuklar,
zamanın İngiliz ordusuyla birlikte
Avustralya’ya ait Anzak bölüğüyle
Çanakkale Savaşı’na katılmıştır. Bir
zaman sonra, Gelibolu’da yoğun ateş
altında kalarak öldükleri haberi gelir.
Anne Eliza, çocuklarının yokluğuna
dayanamayarak kendini göle bırakmak suretiyle intihar etmiştir. Baba
Joshua ise eşinin cenazesinde çocuklarını ölü ya da diri mutlaka bulup
getireceğine söz vermiştir. Bu amaçla
yola çıkar ve Türkiye’ye gelir.
Çocuklarını Aramaya Gelen Baba
Baba Connor’un Gelibolu’ya gitmesi
için Sultanahmet’teki İngiliz İşgal Ordusu Karargâh’ından resmi bir belge
alması gerekmektedir. Oraya gider
KÜLTÜR-SANAT
ama ‘savaş alanıdır’ denilerek izin
verilmez. O da kaçak bir şekilde, küçük bir sandalla yarımadaya geçer.
Orada çalışmakta olan İngiliz ve Türk
komutanlarla karşılaşır. İngiliz Yarbay
Cyril Hughes (Jai Courtney)’ın yanında bölgeyi iyi bilen Türk Binbaşı
Hasan (Yılmaz Erdoğan) ile Hasan’ın
emir subayı Cemal Çavuş (Cem Yılmaz) vardır. İngiliz Yarbay, Baba
Connor’u hemen göndermek ister;
çünkü ölü çocukların bulunması aylar
alabilecektir.
Babayı geri göndermek isteyen Yarbayın orada ölen on bin askerin her
birinin bir babası olduğunu ve onların hepsinin çocuklarını bulmak için
oraya gelmesi durumunda neler olabileceğini düşünmesini ister. Binbaşı Hasan’ın verdiği şu cevap ise çok
manidardır: “Haklısın, binlerce askerin bir babası vardı ve fakat çocuklarını bulmak için sadece Baba
Connor geldi.” Sonuç: böylesine
fedakâr bir babaya elbette yardım eli
uzatılmalıdır.
Usta bir “su bulucu” olan Connor,
savaş alanını gezerken bir yerde durur, fakat elleri titrediği için kendisi
toprağı kazamaz. Tespit ettiği yerin
kazılmasında ısrar eder. Kazı neticesinde küçük ve ortanca oğlun cesetlerine ulaşılır, ama tüm aramalara
rağmen büyük oğlunun cesedine ulaşılamaz. İki oğlunun cesedini görünce
sinirleri gerilen Baba Connor, “Oğlunu
öldüren budur” diyen bir İngiliz askerinin kışkırtmasıyla Binbaşı Hasan’ın
üzerine saldırır. Fakat emir subayı
Cemal Çavuş daha uyanık davranarak
tahta bir sopayla Baba Connor’u etkisiz hale getirir. Baba Connor, daha
sonra Binbaşı Hasan’dan özür diler.
Milli Mücadele’de Bir Anzaklı
Binbaşı Hasan birtakım evraklara bakarken Connor’ın büyük oğlunun ölmediğini ve bir şekilde esir alınarak
Anadolu’nun içlerine, Afyon civarına
götürüldüğünü tespit eder. Ancak İşgalci İngiliz idaresi Connor’u bir an
evvel geri göndermek ister. O sırada
Binbaşı Hasan ve Cemal Çavuş, Kuvayı
Milliye hücre faaliyetlerini yürütmektedirler. Halk, İngiliz idaresine karşı
“defolun” naralı nümayişler yapmaktadır. Öte yandan trenle Afyon’a gitmekte olan Kuvayı Milliyecilere o sırada Afyon’u işgal eden Yunan ordusu
pusu kurmuştur. Buradaki çatışmalarda Kuvayı Milliyeciler büyük kayıp verirler, hatta Cemal Çavuş bu çatışmada şehit düşmüştür. Sadece Connor
ile Binbaşı Hasan kurtulabilmişlerdir.
Peki, filmin sonu nasıl bitti dersiniz?
Merak etmeyin, zira Connor Afyon
civarında bir kasabada oğlunu bulur.
Ama Anadolu illeri teker teker Yunan
işgaline uğramaktadır.
Bütün bu olaylar gerçekten objektif ölçülerle sunulmakta, ne Türkler
aşağılanmakta ne de Yunan ya da
İngiliz işgalciler. Hatta filmde daha
çok Türklerin ve Anadolu’nun olumlu
reklamı yapılmaktadır. Örneğin filmin sahne geçişlerinde birkaç defa,
sema yapan Mevlevi dervişleri görüntüye getirilmektedir. Bu görüntüler
Anadolu’yu gizemli bir turistik mekân
konumuna getiriyor. Filmin senaristlerinden Andrew Anastasios verdiği bir demeçte Son Umut hakkında
“Bu film, Türkiye’ye yazdığımız bir
aşk mektubu gibi.” demek suretiyle
Türkiye’ye olan derin muhabbetini
dile getirmiştir.
Son Umut, Türk milletine mağduriyetin, İngiliz tarafına çıkarcılıkları için
işgalciliğinin, Avustralya tarafına da
aptal prensiplerinin ve İngilizlerin
peşinden gidip döktükleri gözyaşının
tam olarak hakkını vermiştir.
Sonuç olarak; sadece Türk milletinin değil tüm dünya insanlarının bu
güzel filmi izleyerek Türk tarihine
ve Çanakkale savaşlarında ölenlere
saygısını sunması gerekir diye düşünüyorum. Çünkü Son Umut savaş filmi
değil, bir barış filmidir. Ve bu özellikleriyle de Çanakkale’nin 100. yılına
yakışan bir filmdir.
Ocak - Şubat 2015
55
CULTURA EUROPA
Serbest Ticaret Anlaşmaları ve Tahkim Sistemi
2000’lı yılların başından beri tahkim sistemi yatırımcılar tarafından daha sık
kullanılmaya başlanmış, bilhassa 2008 yılındaki ekonomik kriz sonrasında
hakemlik mahkemelerinin kullanımı büyük bir ivme kazanmıştır. CNUCED
verilerine göre son on senede yaklaşık 500 şikâyet gerçekleşmiştir.
ABD ve AB arasında müzakere edilen
serbest ticaret ve yatırım anlaşmasını
geçen seneden farklı bir biçimde ele
alacağız.1
BOZKURT
ÖZSEREZLİ
[email protected]
Anlaşmanın Türkiye açısından
önemi
Günümüzde AB ve ABD’den en az birinin ihraç pazarında ve yatırım ilişkilerinde öncelikli ülkeler arasında
bulunmadığı bir ülke yok denecek
kadar azdır. Örneğin bu iki ekonominin Türkiye’nin toplam ihracatındaki
CULTURA
payların yarısı ve Türkiye’ye gelen
doğrudan yabancı sermaye yatırımının2 yaklaşık olarak %80’i AB ve ABD kaynaklıdır.
Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması
(TTYO)3 girişimi gerek Amerika Birleşik Devletleri ve
Avrupa Birliği gerek -Türkiye de dâhil olmak üzereüçüncü ülkeler ve dünya ekonomisi üzerinde meydana
getireceği olası etkileri nedeniyle uluslararası sistemde
önem arz etmeye devam edecektir.4 Son olarak, Avrupa Parlamentosu Uluslararası Ticaret Komitesi Başkanı
Bernd Lange, TTYO’da Türkiye ve Meksika gibi anlaşmadan etkilenecek üçüncü ülkelerin çıkarlarının da gözetilmesi ve bu ülkelerin de müzakerelerde yer alması
gerektiğini ifade etti.5 Gerek hükümetimiz gerek ise
TOBB başta olmak üzere, iş adamlarımız nezdinde defaatle dile getirilen bu hususun ilk defa AB tarafından
ifade edilmesi önemlidir.
56
Serbest ticaret anlaşmalarındaki
“tahkim” sistemi
İkili yatırım anlaşmalarının %93’ü genellikle “hakemlik” ya da “tahkim”6
sistemi şeklinde ifade edilen, uyuşmazlıkların halli mekanizmasını ihtiva etmektedir.7 Bu mekanizma ile
ulusal mahkemelere gitmeden, yabancı yatırımcı, ad hoc şeklinde kurulan uluslararası hakemlik mahkemesine başvurarak, yatırım yaptığı devlet
ile olan ihtilafının çözüme kavuşturulmasını sağlamaktadır. Böylelikle,
EUROPA
yabancı yatırımcı, öngörülebilen ve
apolitik bir hukuk sistemi içinde olası
sorunların çözüleceği güvencesini taşımaktadır.
Hakemlik sistemindeki esneklik, yargının bağımsızlığı,
usuldeki hızlılık ve yaptırım gücü gibi faktörlerden dolayı yatırımcılar için serbest ticaretteki tahkim sistemi
büyük önem arz etmekte ve direkt yatırımı doğrudan
etkilemektedir.
Diğer bir taraftan, bu sistemin şeffaf olmaması, taraflar
dışında kamuoyu tarafından bilinmemesi, KOBİ’lerden
ziyade uluslararası firmaların kullanabileceği bir sistem
olması, reform yapma çabasında olan devletleri kısıtlayıcı bir engel oluşturması gibi sebepler hakemlik sistemine karşı olumsuz argümanların başını çekmektedir:
En çok gözetilen ulus kaydı8 prensibi çerçevesinde,
yabancı yatırımcı aktörler herhangi bir ayrımcılık, ka-
CULTURA EUROPA
İkili Yatırım Anlaşmalarındaki Gelişim Tablosu10
mulaştırma sonunda yeterli tazminatın ödenmemesi,
sermayenin dolaşımının engellenmesi, haksız muamele
edilmesi gibi sorunlar ile karşılaştığında hakemlik sistemine başvurmaktadırlar.
Günümüzde, serbest ticaret anlaşmaları gerek ikili gerek
ise bölgesel olarak hızlı bir şeklide artmaktadır. İkili yatırım anlaşmalarının sayısı geçen sene itibariyle 3000’in
üzerine çıkmıştır. Bu anlaşmaların artması, uluslararası mevzuat bakımından ortaya parçalı, kaotik ve hatta
birbiriyle çelişen bir durum ortaya çıkarmıştır. İktisadi
yönden bakıldığında, bu anlaşmalar çerçevesinde uluslararası direk yatırım hacmi son yirmi senede yirmi kat artmış ve 2013 yılı itibariyle 23,6 trilyon dolara ulaşmıştır.9
2000’lı yılların başından beri tahkim sistemi yatırımcılar tarafından daha sık kullanılmaya başlanmış, bilhassa 2008 yılındaki ekonomik kriz sonrasında hakemlik
mahkemelerinin kullanımı büyük bir ivme kazanmıştır.
CNUCED verilerine göre son on senede yaklaşık 500
şikâyet gerçekleşmiştir.
TTYO müzakereleri kapsamında öngörülen hakemlik
sistemindeki şeffaflık sorunu
AB ve ABD arasında yürütülen TTYO müzakereleri kapsamında, yatırımcılarla ilgili devlet kurumları arasındaki uyuşmazlıkların halli mekanizmasına ya da Yatırımcı–Devlet Anlaşmazlık Çözüm Mekanizması (ISDS)11
ilişkin maddenin TTYO’ya dâhil edilmesi, başta Almanya
olmak üzere AB içindeki birçok ülke tarafından, ayrıca
sivil toplum örgütleri tarafından eleştiriliyor. Bu tepkiler
karşısında Avrupa Komisyonu, ISDS maddesinin anlaşmaya eklenmesi konusunda bir karara varabilmek için 2014
yılında bir kamu istişare süreci yürüttü. Bu süre zarfında,
ISDS’ye ilişkin konuların askıya alınması yönünde rapor
yayınladı.12 Avrupa Komisyonu, 13 Ocak 2015 tarihinde
söz konusu istişarenin sonuçlarını açıkladı. 150 bin kişinin katılımıyla gerçekleşen istişare sürecinde görüşlerini
paylaşan sivil toplum örgütlerinin başında iş dünyası kuruluşları, ticaret odaları, tüketici grupları geliyor.
Sonuç olarak, AB ile imzaladığımız Gümrük Birliği sonrasında, AB’nin imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarına
paralel olarak Türkiye, ABD ile masaya oturacak ve bir
serbest ticaret anlaşması imzalayacaktır. Bu hususta ve
diğer serbest ticaret anlaşmalarımızda, uluslararası hakemlik konusundaki gelişmeleri dikkatle takip etmeliyiz.
Dipnotlar:
1 Özserezli Bozkurt, Türkiye, AB ile ABD arasında müzakere edilen Serbest
Ticaret Anlaşması’nın neresinde? Borsa Aktüel, Kasım – Aralık 2013, s. 42
2 foreign direct investment (FDI)
3 Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP)
4 Akman Sait, AB-ABD Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı: Türkiye açısından bir değerlendirme, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi cilt 13, no 1,
2014 s.1-29
5 Euroactiv, Lange: TTIP görüşmelerine Türkiye de dahil edilmeli, 22.01.2015
6 Arbitration (İngilizce) l’arbitrage (Fransızca)
7 Fabry Elvire & Garbasso Giorgio ISDS Dans le TTIP Le Diable se cache dans
les détails, Notre Europe Policy Paper no 122, 13 Ocak 2015
8 Eski ifadeyle: “en ziyâde müsâadeye mazhar millet şartı” ya da “en çok
kayrılan devlet kaidesi”, the most favoured nation clause (İngilizce), la
clause de la nation la plus favorisée(Fransızca)
9 CNUCED, World Investment Report, Global Value Chains: Investment and
Trade Development, 2013
10Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (CNUCED), 2014
11Investor-to-State Dispute Settlement (ISDS)
12İktisadi Kalkınma Vakfı, TTYO kapsamında ISDS’ye ilişkin kamu istişaresinin sonuçlarını açıklandı, 10-18 Ocak 2015 http://bulten.ikv.org.tr/?ust_
id=6198&id=6205
AB Komisyonu, Online public consultation on investment protection and
investor-to-state dispute settlement (ISDS) in the Transatlantic Trade and
Investment Partnership Agreement, 13 Ocak 2015
http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2015/january/tradoc_153044.pdf
Ocak - Şubat 2015
57
İSTANBUL’UN KÖYLERİ
Âşıkân-ı sâdıkan’ın muhabbet beldesi
AK BABA’YA CAN FEDA...
Beykoz’un Akbaba köyü, asude mekan tercih edenlerin sığındıkları bir köşe olmuş
yüzlerce yıldır... Hem de Ak Baba Mehmed Efendi ile başlayan tarihsel değerleriyle
ilgisini çekmiş insanların. Doğal su kaynaklarıyla meşhur vadi içinde yer alan Akbaba
Köyü’ne gelenler, Fatih Sultan Mehmed döneminde dikilen 5-6 asırlık ağaçların
gölgesi altında doğayı teneffüs ediyorlar.
Haber : Aytaç Işıklı
Fotoğraf: Ayşegül Aksu
58
İSTANBUL’UN KÖYLERİ
AK BABA’NIN HİKAYESİ
İstanbul’un hemen yanı başında
hâlâ köy atmosferini devam ettiren,
tarihten süzülüp gelen Akbaba, tekkeden yayılan huzuru, Canfeda Hatun Camii’yle bütünleşen dinginliği,
neredeyse her köşesine taşımış...
Her karışına ya Fatih’ten bir iz, ya
Sultan Mahmud’dan bir hatıra, ya
da Sultan Abdülhamid’den bir yadigar konuvermiş... Yeşili de, tarihi
de, huzuru da size içsel bir yolculuğa çıkarırken, tarihsel bir bilinç de
veriyor sanki... Bu yüzden olsa gerek, Akbaba bir mesire yeri olmanın
çok ötesinde, Horasan’dan kopup
gelen bir toprak parçası gibi...
İstanbul’un fethinden sonra 1500’lü
yıllarda kurulan Akbaba Köyü,
Beykoz’a 5 km. uzaklıkta, Poyrazköy
ve Anadolukavağı ile komşudur. Rivayetlere göre Akbaba Köyü, İstanbul’un
fethinde büyük fedakârlıklar gösteren
Gazi Ak Baba Mehmet Efendi tarafından kurulmuştur. Dolayısıyla ismini
de bu ünlü gaziden almaktadır. Ak
Baba Mehmet Efendi’nin türbesi ise
Canfeda Hatun Camii’nin haziresinde
yer almaktadır. Tarihi boyunca beyaz
kirazı, kestanesi ve cevizi ile ünlenen Akbaba Köyü, İstanbul’da Beykoz
cevizi denildiği zaman akla ilk gelen
yerlerden biridir.
Akbaba Köyü’ne ismini veren
Akbaba Sultan’ın gerçek adı
kayıtlarda Mehmed ve Ak Mehmed Efendi olarak geçer. Erenler beldesi Buhara’dan, Fâtih
Sultân Mehmed’in komutasında
İstanbul’un fethine katılıp Hz.
Peygamber’in “ne güzel askerdir” övgüsüne mazhar olmak
hayaliyle yola çıkan Ak Mehmed, rivayetlere göre Fatih’e
danışmanlık da yapmıştır. Büyük
bir mutasavvıf ve alim olan Ak
Mehmed Efendi, fetihten sonra,
Fatih’in izniyle Akbaba Köyüne
yerleşir. Akbaba Sultan adıyla
anılan bu ünlü zatın Canfeda
Hatun Camii haziresinde bulunan türbesi, hâlâ her yıl onbinlerce insan tarafından ziyaret
edilir.
Ak Baba Mehmet Efendi’nin
İstanbul’un fethine katılışının hikayesini Hafız Abdüssemi Yavrutürk, şöyle anlatır:
“İstanbul’un fethi için hazırlık
yapmakta olan Sultan Fatih’ten
haberdar olan Ak Mehmet Efendi Fatih’e ittihat etmek için
maiyetiyle beraber Buhara’dan
yola çıkar. Kısa sürede Akşemseddin Hazretleriyle birlikte
sarayın gözde hocaları arasında
yer alır. Mana âleminde gördüğü fethi O’na müjdeler ve
fethe katılır. Fatih’in sevgi ve
saygısını kazanır. Fetihten sonra Beykoz’a geçerek, maiyetiyle şehrin gürültüsü ve halkın
dedikodusundan uzak bu yeşil vadiye yerleşir. Padişah da
kendisini boş bırakmaz. Hemen
oraya küçük küçük odalar ve bir
de tekke yapılır. İstanbul halkı
akın akın ziyaretine gelir. Ak
Mehmet Efendi’yi vefatından
sonra buraya defnederler. Halk
ona zamanla Akbaba Sultan adını verir. Saray Kethüdası Canfeda Saliha Hatun da O’na olan
hürmeti ve sevgisi neticesinde
buraya bu camiyi yaptırır.”
Ocak - Şubat 2015
59
İSTANBUL’UN KÖYLERİ
AK BABA TEKKESİ
Akbaba Köyü’nde Fener Caddesi üzerinde bulunan Akbaba
Tekkesi’nin banisi, “Gaziyân-ı
Rûm”dan büyük gazi-derviş
Mehmed Efendi’dir. Fetih’ten
hemen sonra kurulan tekke,
zamanla burada bir köyün oluşmasına da katkıda bulunmuştur.
Akbaba Tekkesi, diğer Bektaşi
tekkeleri gibi Yeniçeriliğin Kaldırıldığı 1826 yılında kapatılmış,
dervişleri de sürgün edilmiştir.
Tekke daha sonra Nakşibendilere devredilerek, günümüze kadar gelmiştir. Tekke, son olarak
1876-1888 arasında, Nakşibendi Şeyhlerinden Buharalı Abdul
Hakim Efendi tarafından ihya
edilmiştir. İstanbul komutanı
Abdülkadir Paşa, Şeyh Efendiyi
buraya yerleştirirken, tekkeyi
de yeniden inşa eder. Abdülhakim Efendi’nin ölümünden sonra
yerine oğlu Hafız Ahmed Mansur
Mükerrem Efendi geçmiştir. Tekke, kârgir bir bodrum üzerinde
yükselir. Dış görünümü itibariyle
sıradan bir ahşap binaya benzeyen tek katlı tekke, ufak bir
tevhidhane ile iki odalı bir harem bölümünden ibarettir.
Evliya Çelebi, Akbaba’yı anlatıyor
Reşat Ekrem Koçu’nun anlattığına
göre Evliya Çelebi meşhur seyahatnamesinde Akbaba Köyü’nden de
söz eder. Onun verdiği bilgiler ışığında 17. yüzyılda köyde bir çarşı ve
hamamın bulunduğunu öğreniyoruz.
Çelebi, yine o dönemde köydeki
dükkan sayısının 20-30, hane sayısı
da 100 olduğunu yazıyor. Buna göre
1600’lü yıllarda Akbaba Köyü’nün
nüfusu, bir hanede ortalam 5 kişinin yaşadığını varsayılırsa, 500 kişi
civarında oluyor. Yine bu bilgiler,
60
bize Akbaba’nın geçmiş dönemlerde
oldukça gelişmiş, hareketli bir köy
olduğunu gösteriyor.
Evliya Çelebi, seyahatnamesinde
Akbaba’yla özdeşleşen iki üründen
bahsediyor: Kiraz ve Kestane. Ünlü
seyyahın, Akbaba Köyü hakkında
verdiği bilgileri Reşad Ekrem Koçu,
İstanbul Ansiklopedisi’nde şöyle
nakleder:
“Akbaba köyü, on yedinci asırdan
beri İstanbul’un en meşhur mesire
yerlerinden biri olarak tanınmıştır;
beyaz kirazı ile kestanesinin şöhreti dillere destan olmuştur. Evliya Çelebi anlıtır kiraz ve kestane
mevsimlerinde, İstanbul’un safa
ehli, arabalarla Akbaba Sultan’a
gider, çadırlar kurup iki üç ay kiraz ve kestane faslı olur, “âşıkan-ı
sâdıkan” can sohbetleri ederlerdi.
İkinci Mahmud Yeniçeri Ocağı’nın
kaldırıp Bektaşilere karşı da şiddetle bir takibe giriştiği yıllarda Akbaba dergahı da kapatılmış, babaları
ve müridleri de taşrada birer tarafa
sürülmüş, bina Nakşibendiye Tarikatıne verilmişti; bir nakşi dergahı
olarak ayın günü perşembe idi.”
Bir zamanlar yoğurthaneleri bulunan köyde günümüzde esas uğraş,
kestane ve ceviz üretimidir. Ayrıca ayşekadın fasulyesi ve domatesi
ünlü olan köyde küçük çaplı süt hay-
vancılığı da yapılır. Bununla birlikte
çiçek yetiştiriciliği özellikle de gül
yetiştiriciliği önemli bir yer tutar.
Çiçekler içinde lale, gül ve fulya
dikkat çekmektedir. Meraların bulunduğu köy aynı zamanda önemli
bir mesire alanıdır. Köyde çeşitli çiçekler ve yılda 10 ton kadar reçellik
gül yetiştirilir. Elma ağacının yaygın
olduğu köyde arıcılık da revaçtadır.
Bir zamanlar Akbaba Köyü’nde kestane ve ceviz toplamaya gelenler
çadır kurarlarmış... Şimdi ise bu gelenek belediyenin düzenlediği Ceviz
Festivali’yle yaşatılıyor... Dillere
destan su kaynakları ise su firmaları
için kazanç kapısı olmuş. Köyün bulunduğu vadide üç meşhur su markasının tesisleri bulunuyor...
Kaymakdonduran...
Akbaba Köyü’nde Kaymakdonduran
isimli günümüzde halen güzelliğini
koruyan bir mesire yeri bulunmaktadır. Aynı isimde bir de çeşmesi
bulunan köyün Soğucak Suyu da
meşhurdur. Akbaba Köyü tüm doğal
güzelliğine rağmen Türkiye’nin belirli bir tarihten sonra yaşamaya başladığı çarpık kentleşme sürecinden
ne yazık ki payına düşeni almıştır.
Yeşillikler arasından yükselen şantiyeler bir zamanların Akbaba’sının
hayalini kuranları ürkütmektedir.
İSTANBUL’UN KÖYLERİ
Köyde Ahmed Mithat Efendi’nin
içerisinde bir kütüphanenin de bulunduğu çiftliği ile Malakof Hasan
Paşa’nın bir konağı bulunmaktadır.
CAN FEDA HATUN KİMDİR?
Ahmet Mithat Efendi’nin
Akbaba’sı...
Türk edebiyatında Akbaba Hace-i Evvel Ahmet Mithat Efendi ile bütünleşmiştir... Bir de Nuri Pakdil’in Akbaba
ve Canfeda Hatun’a düşkünlüğü vardır. Biri Osmanlı’nın Batı karşısında
onuru ve vakarıdır... Diğeri ise günümüzün... Nuri Pakdil, yazılarına
sinen Canfeda Hatun ve Akbaba sözcükleriyle sizi geçmişin yok edilmek
istenilen köklü değerlerine sarılmaya
çağırır. Akbaba’cı bu iki yazardan biri
bu ülkeyi Batı’ya karşı ayakta tutmaya çalışırken, diğeri de bir devrimle
yok edilme gayretini beyhude çıkaracak bir bilincin tohumlarını ekmiş.
İkincinin birinciden farkı şu ki, hasat
zamanını görebilmiş...
İşte bu Akbaba köyünde, bir çiftlik alan Ahmet Mithat Efendi, hafta sonunu dostlarıyla birlikte bu
çiftlikte geçirmeye bayılırdı. Öyle
ki, Akbaba’dan dönüş sırasında
Boğaz’da kayıkları fırtınaya yakalanınca Ahmet Mithat Efendi’nin çevresindekilere saldığı korku hâlâ tatlı
bir hatıra olarak anılardaki yerini
korur.
Günümüzde Akbaba Köyü’nde Ahmet Mithat Efendi’nin dillere destan çiftliğinden kalıntılar kalmış.
Çiftlik evinin kalıntıları ve bahçesindeki ceviz ağaçları... Ceviz ağacına bakıp Cem Karaca’yı rahmetle
anarak şu sözleri mırıldanabilirsiniz:
“Ben bir ceviz ağacağıyım Akbaba
Köyü’nde....”
Canfeda Hatun, III. Murad döneminde Osmanlı Hareminin etkin
cariyelerindendir. Kahya Kadın
adıyla anılan Canfeda Hatun,
Nurbânu Valide Sultan’ın güvenini kazanarak sarayda yükselmiştir. Haremdeki konumunu III.
Murad’ın ölümüne (1595) dek
koruyan Canfeda Kadın, yaşamının son yıllarını hayır işlerine
adadı. Akbaba’ya bir hamam
ve bir de sebil çeşmesi yaptırdı. Kalıntıları günümüzde halen
mevcut olan hamamın suyu, yakın yıllarda bulunarak yaptırılan
çeşmelere dağıtılmıştır.
CAN FEDA HATUN CAMİİ
Köyün en eski dini yapısı olan
Canfeda Hatun Camii, 1453 senesinden sonra yapılmış. Her ne
kadar banisinin Akbaba Mehmet
Efendi olduğu söylense de, camiyi Canfeda Hatun inşa ettirmiştir. Ne yazık ki, caminin ilk
hali günümüze ulaşmamıştır.
Bugünkü cami, kârgir bir bodrum üzerinde yükselen ahşap
kitlesi ile meskeni andıran bir
görünüme sahiptir. Minberi ahşap ve vaaz kürsüsü taş olarak
yapılmıştır. Yapıdaki bütün pencereler dikdörtgen şeklindedir.
Kadınlar mahfili ise, düz balkon
çıkması şeklinde olup , ahşap
çerçevelidir. 1871 yılında tamirat geçirdiği bilinen caminin
minaresi 1953 yılında yeniden
inşa edilmiştir. Caminin bazı
eksiklerini giderip inşa faaliyetlerine katkıda bulunanlar arasında Sultan II. Abdülhamid de
bulunuyor. 4 asırlık cami, günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü
tarafından aslına uygun restore
ediliyor.
Ocak - Şubat 2015
61
KÜLTÜR-SANAT
YÜZ YIL ÖNCESİNDEN “HAVADİS” VAR
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, I. Dünya Savaşı’nın 100. yılına bir sergiyle ışık tutuyor.
“Havâdis: 1914-1915 Yüzyıl Önce” temalı sergide dönemin gazetelerinden derlenen
haber ve fotoğraflar ile özgün resimler ve haritalar yer alıyor. 22 Aralık 2014 tarihinde
açılan sergi, 25 Mart 2015 tarihine kadar izleyicilerle buluşacak.
Darülfünun Müderrislerinden İsmail Hakkı Bey’in Çanakkale Zaferi’nden sonra yazdığı şu cümleler ise sadece o günlere değil, bugüne ve
yarına ilişkin yol gösterici nitelikte... “Çanakkale müdafaası yapılmış ve kazanılmıştır. Lakin vazife yalnız askerler ve kumandanlar için
bitmiştir. Bizim için bitmemiş, hatta başlamamıştır bile. Herkes bilsin ki, burada kanlarını akıtanlar hep bu tarih, bu namus ve fazilet
için öldüler. Onların kan borcunu ödemek lazımdır. Şairler destanlarını yazsınlar, ressamlar levhalarını çizsinler, heykeltıraşlar abidelerini
ortaya koysunlar, muharrirler hikayelerini yazsınlar, sağ kalanlar da rahmet okusunlar…” Haber : Fatih Türkyılmaz
Fotoğraf : Halim Türkoğlu
62
Darülfünun Müderrisi / İsmail Hakkı Bey
KÜLTÜR-SANAT
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin
Atatürk Kitaplığı’nda yer alan arşiv
belgelerinden yola çıkarak hazırladığı “Havadis: 1914-1915 Yüz Yıl
Önce” isimli sergide, 100 yıl önce
gerçekleşen olayları, dönemin gazete, dergi, kartpostal ve haritaları eşliğinde ziyaretçilere sunuluyor. Sergi, ilk olarak 2012 yılında
gerçekleştirdiği “Havadis; Yüz Yıl
Önce” temalı projenin devamı niteliğini taşıyor. Proje sorumluluğunu
Abdurrahman Şen’in, proje koordinatörlüğünü Ramazan Minder’in
yaptığı serginin danışmanlığını ise
Cavide Pala üstlenmiş.
Cepheden haberler
Havadis Sergisi, hem I. Dünya
Savaşı’nın ağırlıkla Çanakkale cephesi olmak üzere Kafkasya ve Irak
cephelerindeki muharebelerin 100.
yılını bugüne taşıyarak, günümüz
nesilleri tarafından çok daha taraf-
sız bir şekilde ele alınmasını sağlıyor. Bir anlamda Havadis Sergisi,
haberlerin ağında, 100 yıl önce yayınlanan gazetelerde yer alan haberler ve görseller eşliğinde dönemin ruhunu günümüze taşıyor.
Bir zamanlar su dağıtım merkezi olan ve restorasyon sonrasında sanat galerisi olarak kullanılan
Maksem’de açılan sergide ilk defa
kamuoyuyla paylaşılan gazete haberleri, kartpostallar ve haritalar
da yer alıyor.
Serginin içeriğini oluşturan ürünler
Çoğunlukla İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphaneler ve Müzeler
Müdürlüğü’ne bağlı Atatürk Kitaplığı arşivinden derlenen ürünlerden
oluşan sergiye, Necmettin Özçelik,
Uğural Vanthoft, Emekli Albay Servet Avşar, Yrd. Doç. Dr. Lokman Erdemir, Prof. Dr. Bingür Sönmez de
destek vermişler. Propaganda posterleri, haritalar, savaştan ve hastanelerden fotoğraflar ve karikatürler
sergiye özellikle görsel açıdan zengin bir muhteva kazandırmış. Sergi
salonunu gezerken özellikle görseller, ziyaretçileri bir İmparatorluğun
Ocak - Şubat 2015
63
KÜLTÜR-SANAT
kaybedilip yeni bir ülkenin küllerinden doğduğu sürece doğru tarihsel
bir yolculuğa çıkarıyor.
Sergideki yazılar, mesela gazete haberleri, hem özgün dilinde hem de
bugünkü dile aktarılarak duvarlardaki levhalara neşredilmiş. Ziyaretçilere, arzu edenin özgün Osmanlıca
metninden, dileyenin Latin harflerine dönüştürülmüş çevrimyazılı
halinden ya da sadeleştirilmiş günümüz Türkçesinden okuyabileceği
üçlü seçenek de sunuluyor. Böylelikle herkes burada sergilenen görselleri ve objeleri sıkılmadan okuyup
anlayabiliyor.
Serginin içeriği...
Serginin dizaynında zamansal sıra
gözetilmiş. Ziyaretçi turuna başladığında ilk önce savaşla ilgili tüm
dünya
basınındaki
haberlerden
seçmeleri görüyor. Bunlar arasında İngilizlerin, erkekleri silah altına almak için kadınların dilinden
“Askere gidin” mesajı veren poster
ve afişleri dikkat çekiyor. Sergi boyunca Çanakkale’den Sarıkamış’a,
Kafkasya’dan Kanal’a bütün cepheleri geziyor, savaşın zafer ve hezimet
tüm boyutlarını görebiliyorsunuz.
64
Sergide Birinci Dünya Savaşı’nı anlatan beynelmilel neşriyatlarda sergileniyor. Serginin bir bölümünde
ziyaretçilerin bütün bu fotoğrafları
dijital ortamda görebileceği sinevizyon gösterim alanı da mevcut.
Fotoğraf ve gazete haberlerini temaşa eden ziyaretçilere, hoparlörden yankılanan Çanakkale şiirleri ve
türküleri de eşlik ediyor.
Sergi için bastırılan sergi kataloğu
ise tatmin edici yazı ve makalelerinin yanı sıra sergide yer alan haber,
fotoğraf, kartpostal ve haritalar hakkında da ayrıntılı bilgiler içeriyor.
“8 tavuk 1 haftada 289 kez yumurtladı”
Ülkemizde en çok tüketilen et, beyaz et türü olan tavuktur. Tavuk, etinin yanısıra yumurtasıyla da
ön plana çıkmaktadır. Tavukçuluk ülkemizde her zaman rağbet gören bir sektör olmuştur. Aşağıda
gördüğünüz ve tam 102 sene öncesine ait gazete ve dergilerde de tavukçulukla ilgili haberler
büyük yer tutuyordu. İşte 100 yıl önce tavukçuluğa bakış:
"İyi ve çok yumurta yumurtlayacak tavuk nasıl intihab edilir?
(İyi ve çok yumurta yapacak tavuklar iyi teşkil etmiş göğüslü, göğüs kemiği görünüşü muntazam ve
kavî olmalı)
Amerika'da çok yumurtlayan tavuk müsabakası...
(Birinci olan yetiştiricinin 8 tavuğu bir haftada 289 yumurta yumurtlamıştır.)
İyi cins tavuk ve horozların görüşünü nasıl olur?"
Osmanlı Ziraat ve Ticaret Gazetesi, 22 Mayıs 1913
Ceride-
Zıraiye, 11
i Baytariye ve
Aralık 1902
Musavver mec
mua-i Baytar
iye ve Zıraiyye
,
14 Ağustos 19
12
•
Malumat, 13 Haziran 1901
Tarih boyunca Eminönü ve çevresi her zaman İstanbul'da ticaretin kalbinin attığı merkez olmuştur.
114 yıl önce Eminönü

Benzer belgeler