Kasım 2015 Gazete - Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Transkript

Kasım 2015 Gazete - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Tarımda istihdam arttı,
üretici fiyatları artışı
TÜFE’nin altında kaldı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda istihdamın
Ağustos ayında, Temmuz ayındaki gibi 6 milyonun üzerinde seyrettiğini bildirerek,
“tarım istihdamdaki önemini koruyor, hatta artırıyor. Geçen yıl Ağustos ayında, 5
milyon 815 bin olan tarım istihdamı, bu yıl 6 milyon 17 bin oldu. Tarım istihdamında, geçen yılın Ağustos ayına göre, 202 bin artarken, 2015 Temmuz ayına göre bin
kişilik düşüş var” dedi. » sf. 7
64.
ZİRAAT ODALARI
Hükümet
Kuruldu
Türk Çiftçisinin Sesi
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Aylık Yayını
www.tzob.org.tr
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
Yüz yıllar
ötesinden
sızan lezzet:
6
Bayraktar: “Başbakan
Ahmet Davutoğlu tarafından
kurulan 64. Hükümetin
ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyoruz.”
Zeytin
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, zeytin ve zeytinyağında dünyada görülen arz sıkıntısını
Türkiye’nin çok iyi değerlendirmesi, zeytinliklere gereken önemi vermesi gerektiğini bildirdi. » sf. 3
 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, pazarlama sorunlarının havuçta üretimi düşürdüğünü
bildirerek, “2012 yılında 714 bin 280 tona
kadar çıkan havuç üretimi, 2014 yılında
557 bin 977 tona indi. Bu sene üretimin
yüzde 3,9 azalmayla 536 bin 246 tona
ineceği tahmin ediliyor” dedi. » sf. 9
Geçen yıl yaşanan don afetinden sonra önemli oranda gerileyen
kivide, bu yıl yüzde 31,3 üretim artışı bekleniyor. » sf. 6
Muz üretimi
yeni bir rekora koşuyor
 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, muz üretiminin
yeni bir rekora koştuğunu bildirerek, “İki
yıldır rekor kıran muz üretiminin, bu yıl
da 269 bin 501 tonla yeni bir rekora ulaşacağı tahmin ediliyor” dedi. » sf. 8
Fındıkta
alan bazlı destek uzadı
 Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, fındığın, üretici açısından olduğu kadar, istihdam ve döviz girdisi dolayısıyla da
ülke açısından büyük önemi olduğunu belirterek, “girişimlerimiz sonucu,
2014 yılında sona eren fındıkta alan
bazlı destek ödemesi, 2015 yılında da
dekara 170 lira olarak devam edecek”
dedi. » sf. 7
Üretici-Market
fiyatları
 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Ekim ayında market fiyatlarında kuru kayısı, kuru incir ve toz
şeker fiyatında değişim olmazken, fiyat düşüşünün en fazla yüzde 21,08 oran ile yeşil
fasulyede görüldüğünü bildirdi. » sf. 5
Kestane
üretimi artırılmalı
 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Çin’in tek hakim
olduğunu kestane üretiminde, Türkiye’nin
dünya üçüncülüğünü sürdürdüğünü
bildirerek, “iklim ve toprak özelliklerimiz
kestane üretimine çok uygun. Yıllık 63 bin
tondan çok daha fazla kestane üretimi
yapmamız mümkün” dedi. » sf. 4
Sanayiye aktarılan sütte artış,
yumurta ve tavuk etinde düşüş
 Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Eylül
ayında, 2014 yılının aynı ayına göre,
inek sütü üretiminde artış, yumurta ve
tavuk etinde üretiminde düşüş görüldüğünü bildirerek, “sanayiye aktarılan
inek sütü miktarı Eylül ayında, geçen
yılın aynı ayına göre yüzde 5,1 artarak
648 bin 631 tondan 681 bin 487 tona
yükseldi” dedi. » sf. 4
ZİRAAT ODALARI
2
Ş. Şemsi Bayraktar
TZOB Genel Başkanı
SESLENİŞ
Ziraat Odalarımızın değerli
mensupları, sevgili çiftçi
dostlarım,
İçinde bulunduğumuz yıl, özellikle
senenin ortasından itibaren ülkemizin
seçime odaklandığı, iki kez sandığa gitti
bir yıl oldu. Milletvekili Genel Seçimi’nde
milletimiz iradesini büyük bir katılımla sandığa yansıttı; seçimler örnek bir
demokratik olgunlukla gerçekleşti. Milletimiz görevini yerine getirdi, ülke yönetimini belirleyen iradesini, yüksek katılımla
seçim sandığına yansıttı.
Bildiğiniz gibi seçimlerin akabinde
Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından
kurulan 64. Hükümet görevine başladı.
Bir kez daha hem seçimlerin sonuçlarının
ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını
diliyorum hem de başta Başbakan Ahmet
Davutoğlu olmak üzere, Başbakan
Yardımcıları ve bütün bakanları kutluyor,
yeni hükümetin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Her fırsatta dile getirdiğimiz gibi,
büyük bir ülke olan Türkiye’mizin imkân, potansiyel ve kabiliyetleri büyüktür. Çeşitli konularda çözüm bekleyen
sorunlarımızın olduğu da mutlaktır. An-
cak bu sorunlarımızın ülkemizin sahip
olduğu yetişmiş eleman, genç nüfus ve
imkânlarıyla, omuz omuza birlik içinde
çözülebileceğine olan inancımız da
tamdır. Seçimleri tamamladık, yeni bir
hükümet göreve başladı, seçim ortamı
geride bırakıldı. Artık toplumun bütün
kesimleri olarak, ülkemizin asıl gündemi
olan tarıma, sanayiye, istihdama, ihracata, eğitime, kalkınmaya odaklanmalı;
yapısal sorunlarımızı, ortaya konulacak
reformlarla çözmek için var gücümüzle
çalışacağımız bir döneme girmeliyiz.
Dünyada gelişmiş ülkelere baktığımızda, her ülkenin belli alanlarda
söz sahibi olduğunu, bu alanları öne
çıkardığını, güçlü markalar oluşturduğunu ve bu durumun devamı için
elinden geleni yaptığını kolayca tespit
edebiliriz. Bugün dünyadaki stratejik sektörlerin başında tarım ve enerji gelmektedir. Ülkemiz, bu açıdan çok büyük şansa
sahiptir. Zira ülke olarak tarım ve gıdada
çok büyük potansiyele sahip olduğumuz
bir gerçektir. İşte biz de özellikle gıda ve
tarımda dünyada söz sahibi ülkelerden
biri olabiliriz Potansiyelimizi iyi kullanabilirsek, hem ülkemizin ihtiyaçlarını en
iyi şekilde karşılar hem de bölge ülkelerinin gıda açığını rahatlıkla kapatabiliriz.
Dünya çapında markalar oluşturabiliriz.
Halen 18 milyar dolar olan tarım ve gıda
ihracatımızı zorlanmadan ikiye, üçe katlayabiliriz. Milyonlarca insanımıza yeni iş
olanakları sağlayabiliriz.
Yapısal konular başta olmak üzere sorunlarımızı çözdüğümüzde, önümüzdeki
dönemde tarım ve gıdada çok hızlı bir
büyümeyi sağlayabiliriz. Bu yüzden, yeni
dönemde reformların bu amaca yönelik
planlanması büyük önem taşımaktadır.
Tarım ve gıdada dünyanın önde gelen
ülkelerinden biri olmamız için her şey sadece devletten beklenmemeli, sektörün
bütün paydaşları, omuz omuza vererek
Traktör sayısı Eylül’de
4 bin 697 adet arttı
Bayraktar: "Eylül ayında traktör sayısını 300 artıran Konya, 79
bin 538 traktörle, 79 bin 868 traktörü bulunan birinci sıradaki
Manisa’ya iyice yaklaştı"
Genel Başkan Şemsi Bayraktar, traktör sayısının Eylül ayında 4 bin 697 adet artarak 1 milyon 669 bin 35 adetten 1 milyon 673 bin 732 adede çıktığını bildirdi.
Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada, Eylül ayında traktör sayısını 300 adet artıran Konya’nın, 79 bin 538 traktörle, 79 bin 868 traktörü bulunan birinci sıradaki
bu hedef doğrultusunda gayret göstermelidir.
Değerli Arkadaşlarım, sizlerin de
takip ettiği gibi, gıda ve tarım ürünleri
arzının ve fiyatlarının sürdürülebilir bir
yapıda olması bizim uzun süredir dile
getirdiğimiz konuların başında geliyor.
Gerek toplum sağlığı açısından gerekse
sosyal ve ekonomik açılardan bunun
büyük önemi olduğunu yeri geldiğinde
her platformda dile getirmeye çaba
gösteriyoruz.
Üstü açık bir fabrika olan tarım, her
zaman risklerle karşı karşıya bulunmaktadır. Son yıllarda çiftçimiz, sık sık
kuraklık, don, aşırı yağış, dolu gibi doğal
afetlerle mücadele etmek zorunda kalmıştır. Çiftçimizin bu afetlerden kaynaklanan zararı, tam anlamıyla karşılanamamaktadır. 2090 sayılı yasanın işler
olmaması önemli bir sorundur. 5363
sayılı Tarım Sigortaları Kanunu’nda ise
her ne kadar primlerin yüzde 50’si devlet
tarafından karşılansa da primler yine de
çiftçimize yüksek gelmektedir.
Tarımın yapısal sorunları nedeniyle üretim maliyetleri yüksek seyretmektedir. Çiftçimizin ekonomik örgütlenmesinin güçlü olmaması, dağıtım
zincirindeki yapısal sorunlar, üretim
planlamasının olmaması, arz talep
dengesini ve üretici fiyatlarıyla tüketici fiyatları arasındaki ilişkiyi bozmakta,
fiyatlardaki dalgalanmaların boyutunu
artırabilmektedir. Birçok üründe üreticimiz, maliyetine hatta maliyetin altında bir fiyata ürününü elden çıkarırken,
tüketicimiz de makul fiyatlarla ürün
tüketememektedir.
Birçok
üründe
üretici ile market fiyatları arasında 2-3,
hatta 4-5 kat farklar oluşabilmektedir.
Tüketicideki yüksek fiyatların, üretici
kaynaklı olmadığını enflasyon rakamları da göstermektedir. Tarımda üretici
fiyatları, çoğunlukla gıda ve alkolsüz
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
içeceklerdeki tüketici fiyatlarının altında
seyretmektedir. Şu çok iyi bilinmelidir
ki enflasyonun sorumlusu üreticilerimiz
asla değildir.
Özellikle, piyasaların yakından takip
edilmesi gerektiğine biz de katılıyoruz. Bu
çerçevede her ay üretici-market fiyatlarını
derliyor ve kamuoyumuzla paylaşıyoruz.
Aradaki makasın kapanması için güçlü
üretici örgütlerine büyük ihtiyaç olduğunu her defasında vurguluyoruz.
Bu çerçevede 9 Aralık 2014 tarihli
Başbakanlık genelgesiyle Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarının
başkanlığında kurulan Gıda ve Tarımsal
Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme
Komitesi’ne büyük görev düşmektedir.
Komite, ülkemizde, gıda ve tarım ürünlerinin; kısa ve uzun vadeli arz-talep, ihracat-ithalat ve üretim-tüketim değişimleri
ile bu değişimlerin ve dağıtım zincirindeki gelişmelerin fiyatlara olası etkilerinin
izlenmesi ve değerlendirilmesi, gerekli
görülmesi halinde, alınacak tedbirlere
ve uygulanacak politikalara ilişkin önerilerde bulunulması amacıyla kuruldu.
Ancak, bu komitede üretici ve tüketici
ayaklarının da olması gerekir. Bu yapı
içinde 4,5 milyonu aşkın çiftçinin anayasal temsilcisi, çatı kuruluşu olan Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin de yer alması
gerektiğine inanıyoruz. Böyle bir karar
verilmesi halinde, Türkiye Ziraat Odaları
Birliği’nin sorumluluk bilinciyle hareket
edeceğinden, elinden gelenin fazlasını
ortaya koyacağından kimsenin kuşkusu
olmamalıdır.
Tarım ve gıda konusunda atılacak her
adımın hem sektörümüz hem çiftçimiz
hem de ülkemiz açısından çok önemli
ve olumlu sonuçları beraberinde getireceğine olan inancımı bir kez daha vurguluyor, hepinize işlerinizde başarılar,
bereketli kazançlar, sağlık, mutluluk ve
esenlikler diliyorum.
Manisa’ya iyice yaklaştığını belirtti. Manisa’nın 79 bin 868 traktörle ilk sıradaki yerini
korurken, Konya’nın 79 bin 538 ile ikinci, Balıkesir 58 bin 498 traktörle üçüncü olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Bu illeri 58 bin 290 traktörle İzmir, 57 bin 665 traktörle Bursa, 49 bin 463 traktörle Ankara, 48 bin 91 traktörle Adana, 48 bin 18 traktörle Samsun, 45 bin 456 traktörle
Denizli, 43 bin 180 traktörle Antalya, 40 bin 664 traktörle Aydın izledi. Traktör sayısı
Afyonkarahisar’da 38 bin 740, Tokat’ta 38 bin 435, Çorum’da 36 bin 969, Sakarya’da
34 bin 332, Şanlıurfa’da 33 bin 814, Mersin’de 31 bin 669, Kütahya’da 31 bin 272,
Çanakkale’de 30 bin 563, Edirne’de 30 bin 42, Yozgat’ta 29 bin 888, Sivas’ta 28 bin 828,
Gaziantep’te 28 bin 434, Tekirdağ’da 28 bin 333, Muğla’da 28 bin 307, Kastamonu’da
26 bin 910, Kayseri’de 26 bin 214, İstanbul’da 21 bin 962, Diyarbakır’da 21 bin 636,
Eskişehir’de 21 bin 45, Malatya’da 20 bin 923, Hatay’da 20 bin 140, Burdur’da 20 bin
84, Isparta’da 20 bin 20 traktör bulunuyor. Buna göre traktör sayısında Edirne, ilk kez
30 bin, Isparta 20 bin sınırı geçti.”
Eylül ayında, traktör sayısında Adana’nın Samsun’u, Gaziantep’in Tekirdağ’ı,
Kırşehir’in Karaman’ı geride bıraktığını, Ağustos ayında traktör sayısı aynı olan Aksaray ile Uşak arasında Aksaray’ın öne çıktığını belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Traktör sayısı Konya’da 300, İzmir’de 176, Gaziantep’te 167, Ankara’da 162,
Bursa’da 141, Sivas’ta 140, Denizli’de 126, Sakarya’da 124, Balıkesir’de 120,
Şanlıurfa’da 119, Manisa ve Adana’da 117, Aydın’da 116, Afyonkarahisar’da 114 adet
arttı. Traktör sayısındaki artış, 14 ilde 100’ün üzerinde, 24 ilde 50 ile 100 arasında, 31
ilde 10 ile 50 arasında, 10 ilde 1-10 arasında arttı. Bir ilde aynı kalırken, 1 ilde azaldı. Eylül ayında traktör sayısı Bingöl’de 4, Trabzon’da 3, Gümüşhane’de 2, Artvin ve
Rize’de 1’er adet arttı. Bayburt’ta değişmedi, Şırnak’ta 2 adet azaldı.”
ZİRAAT ODALARI
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
Yüz yıllar ötesinden sızan lezzet:
ZEYTiN
Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, zeytin ve zeytinyağında dünyada görülen
arz sıkıntısını Türkiye’nin çok iyi değerlendirmesi, zeytinliklere gereken önemi
vermesi gerektiğini bildirdi.
Bayraktar, hasadı süren zeytinle ilgili
yaptığı açıklamada, dünyada zeytin yetiştiriciliği yapılan alanın yaklaşık yüzde
98’inin Türkiye’nin de içinde bulunduğu
Akdeniz havzasındaki ülkelerde yapıldığını belirtti. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2013 yılı verilerine
göre, dünyada 103 milyon hektar alanda
20 milyon ton civarında zeytin üretildiğine dikkati çeken Bayraktar, İspanya,
İtalya, Yunanistan, Türkiye, Fas, Suriye ve
Tunus’un üretimde başı çektiğini bildirdi.
Zeytinde Avrupa Birliği ülkelerinin dünya
üretimindeki payının yüzde 65-70 arasında değiştiğini belirten Bayraktar, şunları
kaydetti: “Dünya zeytinyağı üretimi ise
ortalama olarak 2,9 milyon ton dolaylarında gerçekleşiyor. Yağlık ve sofralık
olarak yararlanılan zeytin, hem yüksek
besin değerine sahip sağlıklı bir gıda
hem de iç ve dış tica- retimize konu olması
nedeniyle büyük
Zeytin üreten bölge ve iller
Türkiye’de, Ege, Marmara, Akdeniz
ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde
zeytin yetiştirilmekle birlikte üretimin
önemli bir bölümünün Ege Bölgesi’nde
yapıldığı bildiren Bayraktar, “İzmir, Aydın,
Muğla, Manisa, Balıkesir, Hatay, Mersin,
Çanakkale, Bursa zeytin üretiminde önde
gelen illerimizdir. Bursa ilimizde üretilen
zeytinin tamamı sofralıktır. Mersin ve Manisa ilerimizde de sofralık zeytin üretimi
ağırlıktadır. Aydın, İzmir, Muğla, Balıkesir,
Çanakkale ve Hatay illerimizde gerçekleştirilen zeytin üretiminin yüzde 75’inden fazlası yağlıktır” bilgisini verdi.
Üretimde düşüş bekleniyor
Ülkemizde yaklaşık 140,7 milyon
meyve veren, 28,3 milyon meyve vermeyen olmak üzere toplam 169 milyon
zeytin ağacı bulunduğunu belirten Bayraktar, “2014 yılı itibarıyla 438 bin tonu
sofralık, 1 milyon 330 bin tonu yağlık olmak üzere toplam 1 milyon 768 bin ton
zeytin üretimi gerçekleştirilmiştir. Bu yıl
400 bin tonu sofralık, 1 milyon 300
bin tonu yağlık olmak üzere, yüzde
3,85 düşüşle, zeytin üretiminin 1 milyon 700 bin tona ineceği tahmin
ediliyor” dedi.
Rekolte düşerken
iç tüketim de arttı
Dünyada önemli üretici
ülkelerde yaşanan rekolte
düşüşünün ve artan iç tüketimin zeytinyağı fiyatlarını
geçmiş yıllara nazaran artır-
Yapılması Gerekenler
 Fark ödemesi desteğine devam edilmeli, sofralık zeytine de
prim verilmeli,
TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “2014 yılında 226,5 milyon dolar döviz geliri elde edilen zeytin
ve zeytinyağında ihracatın daha da artırılması için yeni pazarlar bulunmalı, tanıtım ve pazarlama
stratejilerinin geliştirilmesi için hedef pazarlar değerlendirilmeli.”
önem taşımaktadır. Zeytin ve zeytinyağı
ihracatımızdan 2014 yılı itibarıyla yaklaşık 226,5 milyon dolar gelir elde edilmiştir. Zeytinyağı ihracatımızda ciddi bir
artış görülmektedir. Bu artışta İspanya’da
ve İtalya’daki rekolte düşüşü etkili oldu.
2014/2015 sezonunda İspanya’da zeytinin çiçeklenme döneminde meydana
gelen aşırı sıcaklıklar ve hastalık, İtalya’da
ise zeytin sineği ve yaz döneminde meydana gelen aşırı yağışlar nedeniyle üretimde düşüş meydana geldi. Uluslararası
Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi tarafından
da dünyada 2014/2015 sezonu son 15
yılın en kötü sezonu olarak değerlendirilmiştir. 2015/2016 sezonunda da geçen
yıl kadar olmasa da bu ülkelerde yine
geçmiş yıllara nazaran üretimde düşüş
beklenmektedir.”
3
dığına dikkati çeken Bayraktar, şunları
kaydetti: “Olumsuz hava koşulları ve hastalık nedeniyle dünyada geçen yıla göre
yüzde 3,6 üretim düşüşü beklenmektedir. Ancak fiyatların aşırı derecede artmasını gerektirecek bir üretim kaybı yoktur.
Ayrıca bu sezon Akdeniz Bölgemizde de
iyi bir üretim beklenmektedir. Fiyatların
yükseleceği yönünde yapılan açıklamaların da ithalata davetiye çıkarılmasından,
tağşiş olaylarının artmasından, tüketimin
gerilemesinden ve bu durumun üreticilerimizi olumsuz etkilemesinden endişe
duymaktayız.
Ağaç sayısı 169 milyona, kişi
başına tüketim 2 litreye çıktı
İnsan sağlığı açısından son derece
önemli olan bu üründe üretimde sürekliliğin sağlanması oldukça önemlidir.
Üretimde sürekliliğin sağlanması üreticilerimizin yeterli gelir elde etmesiyle
mümkündür. Hükümetimiz tarafından
zeytincilikte dünya ikinciliği hedefi konmuştur. Bu hedef doğrultusunda zeytin
için verilen destekler, yapılan yatırımlar ile büyük ilerlemeler kaydedilmiştir.
2000 yılında toplam 97 milyon 770 bin
ağacımız varken 2014 yılında ağaç sayımız 169 milyon adede ulaşmış, kişi başı
zeytinyağı tüketimi 1 litreden 2 litreye
çıkmıştır.”
 Tanıtım faaliyetleriyle iç tüketim artırılmalı,
 İhracatta yeni pazarlar bulunmalı, tanıtım ve pazarlama stratejilerinin geliştirilmesi için hedef pazarlar
değerlendirilmeli,
 Sadece üretim artışına değil,
pazarlama olanaklarına da odaklanılmalı,
 Stok müessesesi oluşturulmalı,
 Zeytinciliğimizin geleceğinin
ve son yıllarda yapılan büyük yatırımların heba olmaması açısından,
Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin
Aşılattırılması Hakkında Kanun korunmalı, bu kanunda değişiklik yapılmamalı,
 Hangi amaçla olursa olsun
zeytinliklerin tahrip edilmesi önlenmeli, zeytinlikler korunmalı,
 Tağşiş olaylarına fırsat verilmemesi bakımından gıda denetimleri daha da artırılmalı,
 Hasat sırasında gelecek yıl
ürün verecek sürgün ve filizlerin kırılmamasına dikkat edilmeli,
 Binbir emekle hasat edilen
zeytinlerin buna bağlı olarak zeytinyağının kalite kaybına uğramaması
için taşıma ve depolamada gereken
önlemler alınmalıdır.
ZİRAAT ODALARI
4
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
Kestane üretimi artırılmalı
Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Kore’nin 67 bin, Türkiye’nin 63 bin tonluk si, yaklaşık yüzde 70’lik payla ilk sıradadır.
Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
Çin’in tek hakim olduğunu kestane üretiminde, Türkiye’nin dünya üçüncülüğünü sürdürdüğünü bildirerek, “iklim ve
toprak özelliklerimiz kestane üretimine
çok uygun. Yıllık 63 bin tondan çok daha
fazla kestane üretimi yapmamız mümkün” dedi.
Bayraktar, hasadı süren kestane ile
ilgili yaptığı açıklamada, 2008 yılında 55
bin 385 ton olan, 2014 yılında 63 bin 762
tona yükselen kestane üretiminin, bu
yıl yüzde 0,9 azalmayla 63 bin 173 tona
inmesinin beklendiği bilgisini verdi. Kestane üretiminde Çin, yüzde 82,1 payıyla
açık farkla ilk sırada olduğunu, 2 milyon 9
bin 487 ton olan dünya kestane üretiminin 1 milyon 650 bin tonunu tek başına
karşıladığını belirten Bayraktar, Güney
Sanayiye
aktarılan
sütte artış,
yumurta
ve tavuk
etinde
düşüş
üretimleriyle dünyada ikinci ve üçüncü
sırayı aldığını vurguladı. Türkiye’nin dünya kestane üretiminde yüzde 3,2 paya
sahip olduğunu hatırlatan Bayraktar,
hem Güney Kore’nin hem de Türkiye’nin
üretim rakamlarının Çin karşısında çok
yetersiz kaldığına dikkati çekti. Bayraktar,
bu üç ülkeyi, üretimde Bolivya, İtalya ve
Yunanistan’ın izlediğini belirtti.
Üretimde Aydın birinci,
Kastamonu ikinci, İzmir üçüncü
Üretimin, Doğu Karadeniz’de gürgen,
kızılağaç gibi ağaçlarla karışık olarak nadiren de saf kestane toplulukları şeklinde
yapılırken, batıya doğru küçük gruplar
halinde bol miktarda kestaneliklere rastlandığı bilgisini veren Bayraktar, “Bölgeler itibariyle kestane üretimde Ege Bölge-
İller arasında, 20 bin 989 tonla Aydın birinci gelirken, bu ili 10 bin 321 tonla Kastamonu, 10 bin 176 tonla İzmir ve 4 bin
242 tonla Sinop izlemektedir” dedi.
İhracat artıyor
Kestanede üretimdeki sınırlı yükselişe karşın kestanede son 6 yıldır ihracatın
sürekli arttığına dikkati çeken Bayraktar,
2009 yılında 4,9 milyon dolar olan ihracatın 2014 yılında 40,2 milyon dolara çıktığını, ithalatın da 0,37 milyon dolardan
0,4 milyon dolara yükseldiğini belirtti.
Bayraktar, şunları kaydetti: “40 milyon
doların üzerinde ihracat yapılan kestanede üretim hızla artırılabilir. Ülkemizin
iklim ve toprak özellikleri bunu mümkün
kılıyor. Tamamen doğal şartlarda üretilen
kestanede, kapama bahçecilik yaygınlaş-
Bayraktar: "İklim ve toprak
özelliklerimiz kestane
üretimine çok uygun. Yıllık
63 bin tondan çok daha fazla
kestane üretimi yapmamız
mümkün."
tırılmalıdır. Üretim artışı için modern üretime geçilmelidir.
Ülkemizde kestane, tamamen doğal
şartlar altında yetiştirilmektedir. Hiçbir
şekilde tarımsal ilaç, suni gübre kullanılmamaktadır. Başta nişasta ve şekerler
olmak üzere iyi kalitede sindirilebilen lifli
maddeler, protein, düşük oranda yağ,
çeşitli mineral maddeler, B1, B2 ve C vitaminleri dolayısıyla kestanenin, besin
içeriği zengindir. Tamamen doğal şartlar
altında yetiştirilmesi nedeniyle, beslenme diyetlerinde hatta çocuk mamalarında kullanılmaktadır.”
Markalaşmaya önem verilmeli
Meyvesinin yanı sıra ağacıyla da
önemli bir ekonomik değer olan kestanede markalaşmaya önem verilmesi,
modern ürün işleme tesisleri kurulması
gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Tanıtım yapılır, üreticinin yetiştiricilik ve pazarlama konusundaki bilgi
eksikliği giderilir ve kapama bahçelerin
kurulması desteklenirse kestanede üretim de ihracat da artar. Bunun olmaması
için bir sebep yok. Ülkemizin potansiyeli
var. Kestane sektöründe üretim tekniği,
hasat, depolama ve pazarlama konularında üreticide bilgi eksikliği bulunuyor.
Bu konularda gerekli çalışmalar yapılarak
üreticinin aydınlatılması ve modern tarım tekniklerinin uygulamaya konulması
ürün kayıplarını azaltacaktır.”
Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı den 1 milyar 285 milyon 622 bine, Ağustos ayında 1 milyar
Şemsi Bayraktar, Eylül ayında, 2014 yılının aynı ayına göre, inek
sütü üretiminde artış, yumurta ve tavuk etinde üretiminde düşüş görüldüğünü bildirerek, “sanayiye aktarılan inek sütü miktarı Eylül ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,1 artarak
648 bin 631 tondan 681 bin 487 tona yükseldi” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, yılın başından beri sanayiye aktarılan inek sütü miktarının her ay geçen yılın aynı ayının
üzerinde gerçekleştiğini belirtti.
Eylül ayında sanayiye aktarılan inek sütü miktarının 681
bin 487 ton olduğunu, Ocak-Eylül döneminde bu miktarın
177 bin 500 ton artışla 6 milyon 658 bin 256 tondan 6 milyon
835 bin 756 tona çıktığını bildiren Bayraktar, 2014 yılında 8
milyon 625 bin 743 ton olan sanayiye aktarılan inek sütü miktarının ise Eylül 2015 itibarıyla son bir yılda 8,8 milyon tonu
aşarak, 8 milyon 803 bin 243 tona ulaştığı bilgisini verdi.
Yumurta ve tavuk eti üretiminde düşüş
Yumurta üretiminde Haziran ayında başlayan üretim düşüşünün Eylül ayında da devam ettiğini vurgulayan Bayraktar, “Haziran ayında tavuk yumurtası üretimi, geçen yılın aynı
ayına göre, 1 milyar 350 milyon 42 binden 1 milyar 198 milyon 324 bine, Temmuz ayında 1 milyar 349 milyon 863 bin-
433 milyon 816 binden 1 milyar 294 milyon 923 bine indi.
Eylül ayında, yumurta üretimi 2014 yılının aynı ayına göre
yüzde 7,1 düşüşle 1 milyar 442 milyon 286 binden 1 milyar
340 milyon 401 bine geriledi” dedi.
Tavuk eti üretiminin Ağustos ayında olduğu gibi Eylül
ayında da azaldığını, 2014 yılının aynı ayına göre, Ağustos
ayında tavuk eti üretimi yüzde 8,2 azalmayla 169 bin 212
tondan 155 bin 390 tona indiğini hatırlatan Bayraktar, Eylül
ayında da tavuk eti üretiminin yüzde 17,5 azalmayla 164 bin
158 tondan 135 bin 376 tona gerilediğini kaydetti.
İhracat artırılmalı
Süt ve kanatlı sektörünün büyümesini sürdürmesi için
ihracatın devamının çok önemli olduğunu, ihracatın sekteye
uğramaması gerektiğini belirten Bayraktar, “süt ve süt ürünleri ile kanatlı sektörü ihracatındaki sıkıntılar giderilmelidir.
Sadece Irak, Rusya, Ukrayna gibi pazarlara bağlı kalınmamalı.
Yeni pazarlar bulunmalı. 2015’de Ocak-Eylül döneminde kanatlı sektörü ihracatı 505,3 milyon dolarda, süt ve süt ürünleri
sektörü ihracatı 193,6 milyon dolarda kaldı. Bu rakamlar çok
daha fazla artırılabilir. Ülkemiz, bu alanda milyarlarca dolarlık
ihracat yapabilir” dedi.
ZİRAAT ODALARI
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
Kırmızı mercimekte
ekim zamanı
Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kırmızı
mercimekte ekim zamanının sürdüğünü bildirerek, “Fiyatların geçen yıla göre
olumlu seyretmesi dolayısıyla kırmızı mercimek ekimi artacak gibi görünüyor” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, her yıl
Haziran ayında başlayan kırmızı mercimek hasadının Temmuz ayında tamamlandığını, hasat edilen ürünün önemli
kısmının Eylül-Ekim aylarına kadar üreticinin elinden çıktığını belirtti. Kırmızı
mercimekte 2014 yılı Haziran-Ekim ayları
arasında kilogramı ortalama olarak 2 lira
7 kuruş olan üretici fiyatının, bu yıl 2 lira
57 kuruşa yükseldiğini, yine 2015 Eylül
sonunda 2 lira 73 kuruş olan üretici fiyatının 2015 Ekim sonunda yüzde 1,83 artışla
2 lira 78 kuruşa çıktığını vurgulayan Bayraktar, bunun ekim alanlarının artmasını
sağlayacağı ifade etti.
Protein, vitamin ve
mineral deposu
Bayraktar, Türkiye’de, bitkisel kaynaklı
protein tüketiminin beslenmede büyük
önem taşıdığını, bu tüketimde de baklagillerin ayrı bir yeri bulunduğunu belirtti.
Bileşiminde yüzde 18-31,6 oranda
protein içeren baklagillerin, beslenme
sorununun çözümünde ve beslenmedeki
protein açığının giderilmesinde etkin ve
ekonomik ürün grubunu oluşturduğunu
vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Ekimi süren kırmızı mercimek barındırdığı proteinin yanı sıra, B grubu vitaminler bakımından da oldukça zengindir.
Aynı zamanda kalsiyum, magnezyum,
sodyum, potasyum ve fosfor gibi makro
elementler, bakır, demir, manganez ve
çinko gibi mikro elementlerce zengin bir
mineral kaynağıdır.
Kırmızı mercimek gerek lezzeti gerek
yüksek besin değeriyle dünya ve Türk
mutfaklarının vazgeçilmezleri arasında
yer almaktadır.
Ülkemizde üretimi gerçekleştirilen 7
çeşit baklagiller arasında kırmızı mercimek toplam üretimden yüzde 31,5 oranında pay alarak, nohuttan sonra ikinci
sırada yer almaktadır.”
Üretim Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde yoğunlaşıyor
Kırmızı mercimek üretiminin özellikle
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yoğunlaştığını bildiren Bayraktar, şöyle devam
etti: “En fazla üretim yapılan illerimiz Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin ve Batman’dır.
Bu illerimizin toplam kırmızı mercimek
5
Üretim artışı için yapılması gerekenler
Üretim artışı için, üreticinin yeterli geliri elde etmesi, mahsulün elde kalmaması, maliyetin altında pazarlanmaması gerektiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları
kaydetti:
“Baklagil üretimine 2014 yılında verilen yüzde 100 prim desteği artışı önemlidir.
Desteğin artarak sürmesi, üreticilerimizi baklagil ekimine yöneltecektir.
Üreticinin, ürünü depolama imkânının artırılması gerekir. Ürünü bekletme olanağı olmayan, üretim aşamasında kullandığı girdilerin ücretini hasat döneminde
ödeyen üretici, hasat döneminde eldeki ürünün tamamını piyasaya sunmaktadır.
Oluşan arz fazlası üretici fiyatlarının düşmesine yol açmaktadır.
Üretimde sürekliliğin devamı için üretici gelirinin artması, yeterli geliri elde etmesi gerekir. Üretici, mahsulün elinde kalmayacağını, maliyetin altında pazarlamayacağını bilmelidir.”
üretiminden aldıkları pay yüzde 87,5’dir.
2014 yılında 325 bin ton olan kırmızı
mercimek üretiminin bu yıl yüzde 4,6 artışla 340 bin tona yükselmesi bekleniyor.
İç tüketimin 395 bin tona ulaşması nedeniyle net ithalat yapılıyor. 2014 yılında
271 bin ton ithalat, 191 bin ton ihracat ya-
pıldı. Ülkemizde baklagiller, üretim maliyetlerinin yüksekliği, ucuz fiyatla dünya
piyasalarına ürün satan ülkeler karşısında
rekabet şansını olumsuz etkilemektedir.”
Yağışların iyi gitmesi halinde üretim
artışı yaşanacağını da belirten Bayraktar,
üretimin artırılması gerektiğini vurguladı.
Bayraktar: "Ekim ayında markette fiyatı en fazla düşen ürün yüzde 21,08
oranla yeşil fasulye oldu."
Üretici-Market
fiyatları
Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Bir- 3,90 ile yumurtanın, yüzde 0,53 ile dana
liği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ekim
ayında market fiyatlarında kuru kayısı,
kuru incir ve toz şeker fiyatında değişim
olmazken, fiyat düşüşünün en fazla yüzde 21,08 oran ile yeşil fasulyede görüldüğünü bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Ekim
ayında markette yeşil fasulyedeki fiyat
düşüşünü yüzde 9,77 ile marulun, yüzde
9,30 ile ayçiçeği yağının, yüzde 8,17 ile
iç fındığın, yüzde 7,67 ile elmanın, yüzde 7,63 ile havucun, yüzde 7,46 ile kuru
üzümün, yüzde 3,94 ile limonun, yüzde
etinin, yüzde 0,50 ile de kuzu etinin izlediğini belirtti.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, markette en fazla fiyat artışının ise yüzde
34,78 oran ile domateste görüldüğünü
belirterek, şöyle devam etti: “Domatesteki fiyat artışını yüzde 19,99 ile kuru soğan, yüzde 14,61 ile kabak, yüzde 11,24
ile yeşil soğan, yüzde 10,09 ile patlıcan,
yüzde 9,67 ile nohut, yüzde 7,74 ile patates, yüzde 6,43 ile maydanoz, yüzde
5,83 ile salatalık, yüzde 5,06 ile yeşil mercimek, yüzde 2,93 ile zeytinyağı, yüzde
2,68 ile sivri biber, yüzde 2,25 ile kuru
fasulye, yüzde 2,18 ile tavuk eti, yüzde
1,90 ile kırmızı mercimek, yüzde 0,76 ile
Antep fıstığı, yüzde 0,68 ile mısırözü yağı,
yüzde 0,60 ile pirinç ve süt takip etti.”
Üretici fiyatlarındaki değişim
Bayraktar, Ekim ayında üretici fiyatlarında havuç, kuru kayısı, kuru incir, Antep
fıstığı, süt, zeytinyağı ve yeşil soğan fiyatlarında değişim olmadığını bildirdi.
Fiyatı en fazla düşen ürünün yüzde
25,20 oran ile yeşil fasulye olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Yeşil fasulyedeki fiyat düşüşünü yüzde 21,46 ile marul, yüzde 14,71 ile pirinç,
yüzde 8,29 ile patates, yüzde 7,76 ile kuru
üzüm, yüzde 7,41 ile yumurta takip etti.
Üreticide en fazla fiyat artışı ise yüzde 60,81 oran ile domateste görüldü.
Domatesteki fiyat artışını yüzde 28,57 ile
kuru soğan, yüzde 24,39 ile limon, yüzde 19,70 ile salatalık, yüzde 15,12 ile iç
fındık, yüzde 11,11 ile maydanoz, yüzde
9,62 ile kuru fasulye, yüzde 9,32 ile nohut, yüzde 9,02 ile elma, yüzde 8,23 ile
sivri biber, yüzde 4,41 ile patlıcan, yüzde
2,79 ile kuzu eti, yüzde 2,71 ile yeşil mer-
cimek, yüzde 2,22 ile kabak, yüzde 1,83
ile kırmızı mercimek, yüzde 1,44 ile dana
eti izledi.”
Fiyat değişimlerinin nedenleri
Üreticilerde fiyatı artan ürünlere bakıldığında, domates, salatalık, sivri biber,
patlıcan, kabak gibi ürünlerde tarla ürünlerinde hasadın sonuna gelinmesinin etkili olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Kuru
soğan, kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek
ve kırmızı mercimekte hasadın tamamlanmasıyla birlikte fiyatlarda artış yaşandı. Fiyatı düşen ürünlerden yeşil fasulyede hasat edilen ürün miktarındaki artışa bağlı
olarak fiyatlarda düşüş görüldü. Patateste
ise geçen yıla göre rekoltede yaşanan artış
fiyatlarda düşüşe yol açtı” dedi.
Pirinç fiyatında yüzde 14,71 düşüş
Bu yıl çeltik üretiminin geçen yıla
göre yüzde 10,8 oranında artışla 920 bin
tona ulaşmasının beklendiğine dikkati
çeken Bayraktar, Eylül sonu itibarıyla 2
lira 72 kuruş olan ortalama üretici pirinç
fiyatının, Ekim ayı sonunda yüzde 14,71
azalmayla 2 lira 32 kuruşa indiğini kaydetti.
6
ZİRAAT ODALARI
64.
Hükümet
Kuruldu
za birlik içinde çözülebileceğine olan
inancına vurgu yaptı.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, seçim ortamını geride bırakan Türkiye’nin
artık, asıl gündemi olan tarıma, sanayiye, istihdama, ihracata, eğitime, kalkınmaya odaklanması, yapısal sorunlarını
ortaya koyacağı reformlarla çözmek
için var gücüyle çalışması gerektiğinin
altını çizdi.
Gelişmiş her ülke
belli alanlarda söz sahibi
Ankara – Türkiye Ziraat Odaları
Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından
kurulan 64. Hükümetin Başbakanı, Başbakan Yardımcıları ve bütün bakanlarını
tebrik etti, yeni hükümetin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diledi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, büyük
bir ülke olan Türkiye’nin, imkân, potansiyel ve kabiliyetlerinin de büyük olduğunu belirtti. Şemsi Bayraktar, çeşitli
konularda çözüm bekleyen sorunların,
ülkenin sahip olduğu yetişmiş eleman,
genç nüfus ve imkânlarıyla, omuz omu-
Dünyada gelişmiş her ülkenin belli
alanlarda söz sahibi olduğunu, bu alanları öne çıkardığını, güçlü markalar oluşturduğunu ve bu durumun devamı için
elinden geleni yaptığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Bugün dünyadaki
stratejik sektörlerin başında tarım ve
enerji gelmektedir. Ülkemiz, özellikle
tarım ve gıdada, çok büyük potansiyele
sahiptir. Gıda ve tarımda dünyada söz
sahibi olabiliriz. Potansiyelimizi kullanabilirsek, hem ülkemizin ihtiyaçlarını en iyi
şekilde karşıladığımız gibi hem de bölge
ülkelerinin gıda açığını rahatlıkla kapatabiliriz. Dünya çapında markalar yaratabiliriz. Halen 18 milyar dolar olan tarım
ve gıda ihracatımızı zorlanmadan ikiye,
üçe katlayabiliriz. Milyonlarca insanımıza
yeni iş olanakları sağlayabiliriz.
Kivi üretimi yeniden
çıkacak
Türkiye, üretimde 7’nci sırada
Şemsi Bayraktar, 2013 yılında, Çin’in
1 milyon 765 bin 847, İtalya’nın 447 bin
560, Yeni Zelanda’nın 382 bin 337, Şili’nin
255 bin 758, Yunanistan’ın 162 bin 800,
Fransa’nın ise 55 bin 999 ton kivi ürettiğini, Türkiye’nin kivi üretiminde bu ülkelerin
ardından dünyada yedinci sırayı aldığını
vurguladı. Bayraktar, Türkiye’yi İran, Japonya, ABD, Portekiz, İspanya, Güney
Kore, İsrail, Avustralya gibi ülkelerin takip
ettiğine dikkati çekti.
İller arasında Yalova birinci,
Rize ikinci, Ordu üçüncü
İller arasında 18 bin 194 ton üretimle
ilk sırayı Yalova’nın aldığını, bu ili 4 bin 584
tonla Rize’nin, 1825 tonla Ordu’nun, 1517
tonla Bursa’nın, 1132 tonla Kocaeli’nin,
1009 tonla Trabzon’un izlediğini vurgulayan Bayraktar, bu illerin ardından Samsun,
Giresun, Artvin Antalya, Mersin’in geldiğini belirtti. Kivi tüketiminde iç talebi karşılayamayan ülkemizin, kivi ithal eden bir
ülke olduğunu belirten Bayraktar, 2014
yılında 324 bin 630 dolarlık ihracata karşılık 2 milyon 945 bin 173 dolarlık ithalat yapıldığını, ithalatta İran’ın 2 milyon 389 bin
858 dolarla ilk sırayı aldığını bildirdi.
Yapılması gerekenler
Özellikle Doğu Karadeniz bölgesinde alternatif ürün haline gelmekte olan
kivide üretimin artırılması, ülke ihtiya-
cının ithalat olmadan karşılanabilmesi gerektiğine dikkati çeken Bayraktar,
şunları kaydetti: “İran başta olmak üzere
bazı ülkelerden yapılan düşük kaliteli ve
ucuz ürün ithalatı, üreticilerimizi mağdur
etmekte, ürünün elde kalmasına neden
olmaktadır. Kivi üretiminin artırılması için
üreticilerimize bahçe tesisi için destek
verilmelidir. Kivi merkez birliği kurulmalıdır. Ürün kivi üretici birlikleri kanalıyla
pazarlanmalıdır. Tekniğine uygun bahçeler kurulmalıdır. Kivi üreticilerine yetiştirme, budama, gübreleme konusunda
eğitim verilmelidir. Hasat döneminde
ithalatı engelleyici tedbirler alınmalıdır.
Tüketimin artırılması için tanıtım yapılmalıdır. Kaliteli fidan üretimi için kivi
üretim istasyonları kurulmalıdır. Kivide
ambalajlama yetersizdir. Ambalajlama
tesislerinin kurulması desteklenmelidir.
Arzın düzenli sağlanması için soğuk hava
depolarının kurulmasına destek verilmelidir. Yeterli düzeyde soğuk hava depolarının bulunmamasından dolayı üreticiler
hasat ettikleri kiviyi bir an evvel satmak
zorunda kalmakta ve tüccar da bu durumu avantaja çevirerek düşük fiyattan
ZİRAAT ODALARI
Fındıkta
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
7
alan bazlı destek uzadı
Bayraktar: “Başbakan
Ahmet Davutoğlu tarafından
kurulan 64. Hükümetin
ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyoruz.”
Yapısal konular başta olmak üzere
sorunlarımızı çözersek, önümüzdeki dönemde tarım ve gıdada çok hızlı bir büyümeyi sağlayabiliriz. Yeni dönemdeki
reformlar bu amaca yönelik olarak planlanmalıdır. Tarım ve gıdada dünyanın
önde gelen ülkelerinden biri olmamız
için sektörün bütün paydaşları omuz
omuza vererek gayret göstermelidir.”
Şemsi Bayraktar, Başbakan Davutoğlu başta olmak üzere, Bakanlar Kurulu’na
yeni atanan ve görevine devam eden bakanlara hayırlı olsun dileğinde bulundu,
başarılar temenni etti.
Bayraktar: "Geçen yıl yaşanan
don afetinden sonra önemli
oranda gerileyen kivide, bu
yıl yüzde 31,3 üretim artışı
bekleniyor."
41 bin tonun üzerine
Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kivi
üretimi yeniden 41 bin tonun üzerine
çıkacağını bildirerek, “Geçen yıl yaşanan
don afetinden sonra önemli oranda gerileyen kivide, bu yıl yüzde 31,3 üretim artışı
bekleniyor. Tahminlere göre, geçen yıl 31
bin 795 tona kadar inen kivi üretimi bu yıl
41 bin 732 tonu bulacak” dedi. Bayraktar,
yaptığı açıklamada, çok uzun bir geçmişi olmamasına rağmen kivi üretiminin
Türkiye’de çok hızlı bir artış gösterdiğini,
1994 yılında 7 ton, 2000 yılında sadece
1400 ton olan kivi üretiminin, 2005’de 8
bin, 2007’de 15 bin 242, 2009’da 23 bin
689, 2010’da 26 bin 554, 2012’de 37 bin
247, 2013’de 41 bin 635 tona çıktığını,
2014 yılında yüzde 23,6 düşüşle, 31 bin
795 tona gerilediğini belirtti.
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
alım yapmaktadır. Kivi, ürün bazında desteklemelere dahil edilmelidir.”
Üreticilerden hasadı zamanında yapma konusunda azami dikkati göstermelerini isteyen Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Kivi zamanından önce hasat yapılması
ürünün tadını etkiliyor. Ekşi bir tat vermesine neden oluyor. Özellikle kivi lezzetine
yeni alışan kişilerde ekşi tat nedeniyle
ürün beğenilmiyor.
Erken hasat edilen meyvelerde ağırlık kaybı fazla oluyor. Yeme olgunluğuna
yüksek kalitede ulaşılamıyor. Çok hızlı bir
yumuşama, sulanma ve renk bozulmaları
görülüyor.”
Bayraktar, kivi meyvesinin de ürün
bazında desteklemelere dahil edilmesinin özellikle Doğu Karadeniz bölgesinin
ekonomik ve sosyal gelişmesine katkı
sağlayacağını vurguladı. Şemsi Bayraktar,
üreticileri kivilerini her yıl yapılan ölçümler sonucu ilan edilen hasat zamanına
uyarak ve hasat tarihini her yıl özenle
takip ederek hasat etmeleri ve pazara
sunmalarının gerek ülke gerek kendi
menfaatleri açısından fevkalade önemli
olduğunu belirtti.
Ankara – Türkiye Ziraat Odaları
Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
fındığın, üretici açısından olduğu kadar,
istihdam ve döviz girdisi dolayısıyla da
ülke açısından büyük önemi olduğunu
belirterek, “girişimlerimiz sonucu, 2014
yılında sona eren fındıkta alan bazlı destek ödemesi, 2015 yılında da dekara 170
lira olarak devam edecek” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, fındık
üreticilerine alan bazlı gelir desteği ödemesine dair Bakanlar Kurulu kararının,
Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdiğini hatırlattı.
Çiftçi kayıt sistemine ve fındık kayıt sistemine dâhil olan çiftçilere 2009 yılından
itibaren alan bazlı destek verildiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Fındıkta
Tarımda
istihdam
arttı, üretici
fiyatları artışı
TÜFE’nin
altında kaldı
2009, 2010, 2011, 2012 yıllarında dekar
alana 150 lira olarak uygulanan alan bazlı destek, 2013 yılında 160, 2014 yılında
170 liraya çıkarıldı. Üretim maliyetlerini
aşağıya çeken fındıktaki alan bazlı destek
ödemesi, 2015 yılında da 170 lira olarak
uygulanacak. Üreticimiz açısından büyük
önem taşıyan, 2009 yılından bu yana uygulanan alan bazlı desteğin 2015 yılı sonrasında da devam etmesi gerekir.
Fındıkta alan bazlı desteği Birlik olarak çok önemsiyoruz. Ülkemizin kaliteli
fındık üretiminin sürdürülebilirliği, 2014
yılında 2,3 milyar doları aşan fındık ihracatının artarak devamı, üreticimizin desteklenmesiyle mümkün olabilir. Toplam
tarım ve gıda ihracatımızın yüzde 12,8’ini
fındık oluşturuyor. 400 bine yakın çiftçi
Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda istihdamın Ağustos ayında, Temmuz ayındaki gibi 6 milyonun üzerinde
seyrettiğini bildirerek, “tarım istihdamdaki önemini koruyor, hatta artırıyor.
Geçen yıl Ağustos ayında, 5 milyon 815
bin olan tarım istihdamı, bu yıl 6 milyon
17 bin oldu. Tarım istihdamında, geçen
yılın Ağustos ayına göre, 202 bin artarken, 2015 Temmuz ayına göre bin kişilik
düşüş var” dedi.
Bayraktar, geçen yıl Ağustos ayında
5 milyon 815 bin, 2015 Haziran ayında
5 milyon 998 bin, 2015 Temmuz ayında
6 milyon 18 bin olan tarım istihdamının,
Ağustos 2015’de 6 milyon 17 bin düzeyinde gerçekleştiğini belirtti.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Mart
ayının ikinci yarısından sonra tarımda istihdamın yoğun olduğu döneme girildiğini, bundan dolayı her ay tarımda istihdamın arttığını, bu artışın Eylül ayından
sonra düşüşe geçeceğini bildirdi. Şemsi
ailemiz geçimini fındıktan sağlıyor. Bu
kadar stratejik bir ürün olan fındıkta desteğin devamı çok önemlidir.”
Birliğimizin girişim ve gayretleriyle
2012-2014 yıllarını kapsayacak şekilde
3 yıl uzatılan fındıkta alan bazlı deste-
ğin, 2015 yılında da ödenecek olması
fındık üreticilerimizi sevindirdiğini belirten Bayraktar, açıklamasında, destek
başvurularının 1 Nisan 2016 günü mesai
bitimine kadar yapılması gerektiğini de
vurguladı.
buldu. Tarım, erkeklerde işsizliği yüzde
10,1’den yüzde 8,8’e, kadınlarda yüzde
18,4’den yüzde 13,1’e indirdi” dedi.
Bayraktar, Ağustos ayında tarımın 3
milyon 200 bin erkek, 2 milyon 817 bin
kadına iş ve aş yarattığını, çalışan erkeklerin yüzde 16,9’unun, çalışan kadınların yüzde 34,4’ünün tarımda çalıştığını
vurguladı.
Şemsi Bayraktar, 6 milyon 17 bin istihdamın 61 bininin işveren, 796 bininin
ücretli ve yevmiyeli, 2 milyon 191 bininin kendi hesabına çalışan, 2 milyon
968 bininin ise ücretsiz aile işçisi konumunda bulunduğunu kaydetti.
Bayraktar, 2015 Haziran ayında sanayiye
618 bin, Temmuz 2015’de 682 bin fark
attığını, bu farkın Ağustos 2015’de 765
bini geçtiğini vurguladı.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, 27
milyon 150 bin olan istihdam edilenlerin 13 milyon 853 bininin hizmetler, 5
milyon 252 bininin sanayi, 2 milyon 28
bininin inşaat, 6 milyon 17 bininin ise
tarımda çalıştığını kaydetti.
Şemsi Bayraktar, tarımın istihdamdaki payını artırdığını, Temmuz 2015’de
tarımın istihdamda yüzde 22, Ağustos
2014’de yüzde 22,1 olan payının, 2015
yılının Ağustos ayında yüzde 22,2’ye
çıktığını bildirdi.
Tarımın ülke ekonomisine katkısının
çok önemli olduğunu bildiren Bayraktar,
“Ağustos ayında tarım, toplamda işsizliği 2,3 puan düşürerek, yüzde 12,4’den
yüzde 10,1’e çekti. Bu durum erkeklerde 1,3’de kalırken, kadınlarda 5,3’’ü
Tarımda üretici fiyatları artışı,
geçen ayın ve TÜFE’nin altında
kaldı
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, 2015
Eylül ayında aylık yüzde 2,55 olan tarımda üretici fiyat artışının, Ekim ayında
yüzde 0,85’e indiğini bildirdi. Ekim ayında gıda ve alkolsüz içeceklerde tüketici
fiyatlarında yüzde 0,76, genel tüketici
fiyatlarında yüzde 1,55 artış olduğunu
hatırlatan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Yıllık bazda gıda ve alkolsüz içeceklerde tüketici fiyatlarında yüzde 8,69, oniki aylık ortalamalara göre yüzde 11,69
olmuştu. Tarımda üretici fiyatlarındaki
artış yıllık bazda yüzde 9,29, oniki aylık
ortalamalara göre yüzde 10,57 düzeyinde gerçekleşti. Yıllık bazda tüketici
fiyatlarına göre, tarımda üretici fiyatları
0,6 puan daha fazla artsa da dönemin
tümünü değerlendirmekte çok daha iyi
sonuçlar veren oniki aylık ortalamalara
göre üretici fiyatları, tüketici fiyatlarının
1,12 puan altında kaldı.”
ZİRAAT ODALARI
8
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
Muz üretimi
yeni bir rekora koşuyor
Ankara – Türkiye Ziraat
Odaları Birliği Genel Başkanı
Şemsi Bayraktar, muz
üretiminin yeni
ları
kaydetti:
“1990’lı yıllarda
kişi başına yıllık 2 kilogramın altında olan
muz tüketimi, ha-
yılında 180 bin 88 tona yükseldi. 2014
yılında, ülkemizde üretilen muzun yüzde
yüzde 71,5’i örtü altında yetiştirildi. Örtü
altı üretime geçişle birlikte muzda verim
ve üretim artışı sağlandı” dedi.
Konya’da bile muz üretildi
bir rekora koştuğunu bildirerek, “İki yıldır
rekor kıran muz üretiminin, bu yıl da 269
bin 501 tonla yeni bir rekora ulaşacağı
tahmin ediliyor” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, 1955
yılında 1070 ton olan muz üretiminin
1975 yılında 21 bin tona yükseldiğini,
1990’lı yıllarda 18 ile 36 bin ton arasında
değişen üretimin, örtü altı üretimin yaygınlaşmasıyla, 2000 yılında 64 bin tona,
2003 yılında 100 bin tonu aşarak 110 bin
tona ulaştığını belirtti. 2005 yılında 150
bin ton olan muz üretiminin, 2008 yılında 200 bin tonu aşarak 201 bin 115 tona
yükseldiğini vurgulayan Bayraktar, 2009
yılında 204 bin 517 ton, 2010 yılında 210
bin 178 ton olan üretimin, 2011 yılında
206 bin 501 tona indiğini hatırlattı. 2012
yılında 207 bin 727 tona çıkan muz üretiminin, 2013 yılında 215 bin 472, 2014
yılında 251 bin 994 tonla rekor kırdığına
dikkati çeken Bayraktar, muz üretiminin
bu yıl da yüzde 6,9 artacağı ve 269 bin
501 tonla yeni bir rekora ulaşacağının
tahmin edildiğini vurguladı.
Üretim ve tüketim hızla
artırılmalı
Üretimdeki rekorlara rağmen, muz
üretiminin yurtiçi tüketimi hala karşılayamadığını belirten Bayraktar, şun-
len 5-5,5 kilogram
dolaylarında seyrediyor.
Tüketim arttı. Üretim tüketimin yüzde
55’ini ancak karşılıyor. 2012’de ithal edilen 225 bin 100 ton muza 110 milyon
391 bin, 2013’de 235 bin 188 ton muza
115 milyon 317 bin, 2014’de 207 bin 171
ton muza 102 milyon 537 bin dolar döviz
ödendi. İthalata rağmen ülkemiz 11 bin
172 ton da muz ihraç etti.
Muz değerli bir ürün… Kalp, damar
hastalıklarına iyi geldiği, kolesterolü düşürdüğü, kemik gelişimini desteklediği
söyleniyor. B1, B2, C, A ve E vitaminleri içeriyor. Potasyum, demir, kalsiyum,
fosfor, sodyum ve iyot açısından da çok
zengin olduğu biliniyor. Bu kadar faydası
olan muzun üretimini ve tüketimini hızla artırılmak zorundayız. Avrupa ülkeleri
Türkiye’nin kişi başına 3-4 katı muz tüketiyor. Ülkemizin muz tüketimi de artacak.
Her yıl 100 milyon doların üzerinde bir
döviz yurtdışına ödenmemelidir.”
Üretimin yüzde 70’den
fazlası örtü altından
Türkiye’de muz üretiminin örtü altı
üretimin başlamasıyla hızla geliştiğini
bildiren Bayraktar, “1999 yılında 15 bin
995 ton olan örtü altı muz üretimi, 2014
Ülkemizde muz yetiştiriciliğinin Akdeniz Bölgesi’nin Mersin ve Antalya illerinin
mikro-klima özelliği gösteren bazı ilçelerinde ekonomik olarak yapıldığını belirten
Bayraktar, şunları kaydetti: “Muz, Mersin
ilinde yoğun olarak Anamur ve Bozyazı ilçelerinde genellikle örtü altında yetiştirilmektedir. Antalya’da ise Gazipaşa’da yetiştiricilik
genellikle açıkta, Alanya’da ise yetiştiricilik
açık yanında örtü altında da gerçekleştirilmektedir. Son yıllarda yetiştiricilik alanlarında Mersin’in Erdemli, Antalya’nın Kumluca
ve Finike ile İskenderun’un Arsuz ilçesine
kadar genişlemeler oldu. Konya’nın Çumra
ilçesinde serada az da olsa muz üretilmeye
başlandı. Fakat ülkemizde muzun yüzde
99,8’ini Mersin ve Antalya üretiyor. Mersin,
2014 yılında 182 bin 803 ton, Antalya 66
bin 953 ton muz üretti. Üretimde Mersin’in
payı yüzde 72,5’yi bulurken, Antalya’nın
payı yüzde 26,6’ya yaklaşıyor. Bu iki ilimiz
dışında, Hatay’da 2 bin 208 ton, Adana 23
ton, Konya’da 7 ton muz üretiliyor.”
Yapılması gerekenler
Muzda üretimin tüketimi karşılamamasının başlıca sebebinin iklim olduğunu
vurgulayan Bayraktar, yapılması gerekenlerle ilgili şu bilgileri verdi: “Ülkemiz, açıkta
muz üretimi için uygun iklim koşullarına
sahip değil. Yine de ülkemizin muzda kendine yeter hale gelmesi için, sulama suyuyla ilgili altyapı sorunları çözülmelidir.
Üreticilerin korunması amacıyla ithal
edilen muza yüzde 145,8 gümrük vergisi önemlidir. Muzdaki en önemli destek
olan gümrük vergisi devam etmeli ve
vergi oranı düşürülmemelidir.
Muz üretilen bölgelerde yaşanan sorunları tespit etme, sorunları çözme konusunda hazırlanacak projelerle üretim
maliyetlerini azaltıcı, verim ve kaliteyi
arttırıcı çalışmalar yapacak Muz Araştırma İstasyonu açılmalıdır.
Sera yapımı teşvik edilmelidir
Araştırma kuruluşları sebze seralarından daha yüksek olan ve farklı bir teknolojiyle kurulması, işletilmesi gereken muz
seraları ve sera içi donanımlarla ilgili çalışmalar yapmalıdır.
Yerli muzun en önemli sorunlarından biri de raf ömrünün kısalığıdır. Üretim, işleme, paketleme ve pazarlama
sırasında karşılaşılan sorunlar nedeniyle
yerli muzun meyve kabuğu çatlamakta,
kararmakta ve rafta kısa sürede bozulmaktadır. İthal muza karşı bir dezavantaj olan bu durumun giderilebilmesi ve
yerli muzun raf ömrünün uzatılabilmesi
için gerekli çalışmalar yapılmalı ve uygulanmalıdır. Raf ömrünü uzatmak zorundayız.
Sera malzeme ve ekipmanlarından
demir, çimento, damlama hortumu,
boya, cıvata, plastik örtü ve benzeri malzemelerdeki Katma Değer Vergisi (KDV)
inşaat yerine tarım kaleminden alınmalı
ve KDV oranı düşürülmelidir.
Muzda pazarlamadaki sorunların çözümü konusunda, paketleme ve sarartma tesislerinin kayıt altına alınması ve
standardizasyonu, paketlemede kullanılan ambalajların standartlara uygun hale
getirilmesi, izlenebilirliğin sağlanması
önem taşımaktadır.
Yine pazarlama açısından muzda
markalaşma önemlidir. Markalaşmaya
gidilmelidir.”
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
ZİRAAT ODALARI
9
Havuçta hasat zamanı
Bayraktar: "2012 yılında 714 bin 280 tona kadar çıkan havuç
üretimi, 2014 yılında 557 bin 977 tona indi. Bu sene
üretimin yüzde 3,9 azalmayla 536 bin 246 tona
ineceği tahmin ediliyor."
Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, pazarlama sorunlarının havuçta üretimi düşürdüğünü bildirerek, “2012 yılında 714 bin
280 tona kadar çıkan havuç üretimi, 2014
yılında 557 bin 977 tona indi. Bu sene üretimin yüzde 3,9 azalmayla 536 bin 246
tona ineceği tahmin ediliyor” dedi.
Bayraktar, kışlık hasadı yapılan havuçla ilgili açıklamasında, beslenmede
önemi büyük olan sebzede, tarımsal
faaliyetin istihdam, katma değer ve ihracatta ulaştığı boyutla ekonomiye yeri
doldurulamayacak bir katkı sağladığını
belirtti. Günümüz yaşam koşullarında sağlıklı beslenmeye yönelik ürünlerin tüketiminin hız kazandığına dikkati çeken
Bayraktar, şunları kaydetti: “Yaş sebzeler
yüksek oranda su, mineral, düşük oranda
protein, karbonhidrat ve yağ içermeleri
nedeniyle sağlıklı beslenmenin önemli
bir parçasıdır. Ayrıca bünyelerinde antioksidanlar, bitkisel kimyasallar, diyet lifi
gibi yararlı bileşenleri içermeleri nedeniyle de kronik hastalıklara karşı koruyucu özellik taşımakta, vücudumuzun
zararlı maddelerden temizlenmesini sağlamaktadır.
A vitamini bakımından
çok zengin
Beslenme ve insan sağlığı üzerinde tartışılmaz önemi bulunan sebzeler
içinde havucun ayrı bir yeri
bulunmaktadır. Havucun içerdiği besin
maddelerine baktığımızda 100 gram
yenilebilen
taze
havuçta, 42 kalori, 1,2 gram protein, 0,4
gram yağ, 9,2 gram karbonhidrat, 40 miligram kalsiyum, 36 miligram fosfor, 0,8
miligram demir, 12.000 IU A vitamini,
0,06 miligram B1, 0,06 miligram B2, 6 miligram C vitamini bulunmaktadır. Verilerden de görüldüğü üzere havuç, özellikle
gözün görme fonksiyonu ve yapısı açısından temel maddelerden olan A vitamini bakımından çok zengin bir sebzedir.
Lifli yapısı nedeniyle de sindirim sistemi
için de oldukça faydalı bir üründür. Ülke
potansiyeli en iyi şekilde değerlendirilmeli, tüketimi artırılmalıdır.”
2000 yılında 235 bin ton olan havuç
üretiminin, 2005 yılında 388 bin tona,
2010 yılında 533 bin 253 tona, 2011 yılında 602 bin 78 tona yükseldiğini belirten
Bayraktar, “2012 yılında 714 bin 280 tona
kadar çıkan havuç üretimi, 2013 yılında
569 bin 855 tona, 2014 yılında 557 bin
977 tona ineceği tahmin ediliyor. 2000
yılında 71 bin 300 dekar olan havuç ekim
alanı 2012 yılında 141 bin 695 dekara
çıktı. Bu rakam, 2013 yılında 108 bin 643,
2014 yılında 104 bin 404 dekara indi”
dedi.
Havuç üretiminin yüzde 59,4’ünü
Konya’nın tek başına sağladığını vurgulayan Bayraktar, bu ilimizi yüzde 23,5 payla
Ankara, yüzde 10,8 payla Hatay, yüzde 2
payla Denizli, yüzde 1,2 payla Burdur’un
izlediği bilgisini verdi. 2014 yılında,
Konya’nın 331 bin 593, Ankara’nın 131
bin 400, Hatay’ın 60 bin 483, Denizli’nin
11 bin 350, Burdur’un 6 bin 696 ton havuç ürettiğini belirten Bayraktar, bu illeri
2 bin 792 tonla Karaman, 1431 tonla İzmir, 1250 tonla Antalya, 1226 tonla Adıyaman, 1100 tonla Diyarbakır’ın takip
ettiğini vurguladı.
Pazarlama, girdiler, maliyetin
altında ürün satma sebzeciliğin
de sorunları
Başta pazarlama sorunları olmak üzere, tarımsal girdilerde dışa bağımlılık ve
girdilerden kaynaklanan üretim maliyetlerinin yüksekliği, üreticinin maliyetin altında ürün satmak zorunda kalması gibi
genel sorunların havuç tarımının da içinde bulunduğu sebzecilikte de görüldüğü
bilgisini veren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Üreticilerimiz binbir emekle ürettikleri
üründe yeterince söz sahibi değildir. Üreticilerimizin kendi ürettiği üründe söz
sahibi olabilmesi, sahip oldukları hakları
etkin bir şekilde kullanabilmesi ancak örgütlenmeyle mümkündür. Üreticilerimiz
tam olarak örgütlenemediğinden herhangi bir pazarlık gücü de bulunmamaktadır. Bu yapıda üretici
düşük fiyata ürün satarken tüketici de daha pahalıya ürün tüketmek durumunda kalmaktadır.
Sorunun çözümüne yönelik olarak
üreticilerin örgütlenmesi ve örgütlenme
bilincinin oluşması eğitim ve yayım faaliyetlerine daha fazla ağırlık vermekle
mümkündür. Bunun yanı sıra, Tarımsal
Üretici Birlikleri’ne gerekli kaynak aktarılarak finansman bakımından güçlendirilmelidir. Birlikler bu şekilde fonksiyonel
hale getirilerek bir müdahale kurumu
gibi çalışmaları sağlanmalıdır.
Maliyetler düşürülmeli,
ilaçlama, depolama,
ambalajlama, nakliye
desteklenmeli
Üreticilerimizin rekabet gücünün artırılması bakımından maliyetler düşürülmeli, gübre, mazot gibi üretim girdilerinin desteklenmesinin yanı sıra, ilaçlama,
depolama, ambalajlama, nakliye gibi unsurlar da mutlak surette desteklenmeli,
girdilerdeki KDV oranları indirilmelidir.
Ülkemizde soğuk hava depoları yeterli değildir. Bunun sonucunda hasadın
yoğun olduğu dönemde pazara talebin
üzerinde ürün sunulmakta, bu da üretici fiyatlarında düşüşe neden olmaktadır.
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında tarımsal
ürünlerin işlenmesi, depolanması ve
paketlenmesine yönelik yeni yatırım tesislerinin yapımı, mevcut faal olan veya
olmayan tesislerin kapasite artırımı ve
teknoloji yenilenmesine yönelik yatırımlar yüzde 50 hibe yoluyla desteklenmektedir. Verilen bu destekler olumlu olmakla birlikte depolama konusunda arzu
edilen seviyeye gelinememiştir. Arzın
daha uzun döneme yayılması bakımından depolama imkanlarının artırılması
gerekmektedir.”
Bayraktar, açıklamasında, ülkemizin
sahip olduğu potansiyelin en iyi şekilde
değerlendirilmesinin, havuç üretiminin
ülke ekonomisine ve üreticilerimize olan
katkısının artırılmasının en büyük temennileri olduğunu da belirtti.
ZİRAAT ODALARI
AYIN
10
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
KONUSU
Bin bir emekle yetiştirilen fındık ürününün hasat edildikten sonra pazara
sunulana kadar uygun şartlarda saklanması, depolanması gerekmektedir. Depolamadaki ana amaç, ürünün nitelik ve
kalitesinin olabildiğince ve en uzun süre
korunabilmesidir. Fındıkta son yıllarda
ürünün değer kazanmaya başlaması ile
birlikte depolamanın önemi bir kat daha
artmıştır.
Fındık içermiş olduğu yüksek düzeydeki doymamış yağ asitleri nedeni ile oldukça sağlıklı bir gıda maddesi olmasına
rağmen yine bu yağ asitlerinin kolaylıkla
bozulmasından dolayı da muhafazası
oldukça zor bir gıda maddesidir. Depolamanın usulüne uygun olmayan şartlarda
yapılması, fındığın bozulmasına, acılaşmasına, ekşimesine, küflenmesine neden
olmaktadır.
Üretim bölgelerinde fındık, çoğunlukla basit şekilde depolanmaktadır. Hasat edildikten sonra kurutulan kabuklu
fındık üretici tarafından ihtiyacına göre
bir süre evlerinin bir köşesinde veya bir
depoda bekletilmektedir.
Bu şartlarda fındık en fazla 1 yıl özelliğini bozmadan muhafaza edilebilmektedir. 1 yıldan daha uzun bir süre muhafaza
için daha özel şartlar gerekmektedir. Fındığın uzun süre muhafazası için sıcaklığın ve nemin kontrol edilebildiği soğuk
hava depoları kullanılmaktadır. Isının
yükselmesi acılaşmaya, nispi nem oranının artması da küflenmeye yol açabilmektedir. Fındık kesinlikle havanın nispi
rutubetinden etkilenecek şekilde açık
depolarda muhafaza edilmemelidir.
Bu depoların sıcaklık ve bağıl nemleri, yörenin iklim özelliğine göre değişmekte ve fındık depolanması için gerekli
olan uygun düzeylerde tutulmamaktadır. Sonuçta, depolanan fındığın niteliği
belirli bir sürede bozularak satış değerini kaybedebilmektedir. Hasattan sonra
fındığın, niteliği bozulmadan uzun süre
depolanabilmesi için sıcaklık, bağıl nem,
havalandırma miktarı kontrol ve ayar edilebilen depolarda depolanması gerek-
FINDIKTA
DEPOLAMANIN ÖNEMİ
mektedir. Bununla birlikte ürünün uzun
süre depolanmasının bir gideri bulunmaktadır. Ürünün geç pazarlanması ile
elde edilen ek gelir, yapılan ek giderleri
karşılamalıdır.
Depo içindeki sıcaklık ve nemin istenen düzeylerde ve sabit tutulabilmesi,
ancak tekniğe uygun biçimde yapılmış,
sıcaklık ve bağıl nemi ayar ve kontrol
edebilen soğutucu sistemlere sahip depolarda olasıdır. Bağıl nem ayar ve kontrol edilemeyen depolarda fındığın neminin sabit tutulması, meyvelerin hava ve
nem geçirmeyen ortamlarda tutulmasıyla da sağlanabilir. Fındıklar, iyice kurutulduktan sonra hava geçirmeyecek şekilde
kapatılan plastik torbalara konularak adi
depolarda kalite bozulmadan uzunca bir
süre depolanabilmektedir.
Hasat ve harman işlemleri sonrası fındığın en büyük problemi olarak ürünün
uzun süreli muhafazasını sağlayacak sıcaklık ve atmosfer kontrollü muhafaza
sistemlerinin bu ürün için kullanımlarının yeterince gelişmemiş olmasıdır. Fındık, üretiminde dalgalanmalar gösteren
bir ürün olması itibariyle uzun süre depolanması gereklilik arz eden bir yapı
göstermektedir. Mevcut depo sistemleri ve şartlarında üreticinin bütün bir yıl
emek vererek ürettiği ürünün büyük bir
kısmının küflenme, çürüme vb. sebeplerle kaybedilmesi söz konusudur. Mevcut
şartlar göz önüne alındığında uzun süreli
depolama için bazı önlemlerin alınması
gerekmektedir. Bu önlemler:
 Fındık depolanacak yerlerde eski
fındıklar var ise kesinlikle temizlenmeli,
delik yerler kapatılmalı, esaslı bir temizlik
yapılarak depo kireç ile badana edilmeli, haşerelere karşı ilaçlama yapılmalı ve
pencerelere kafes teller çekilmelidir.
 Kabuklu fındıkların % 8, iç fındıkların % 5 oranında nem içerecek şekilde
kurutulması gerekir. Aksi halde bozulmalar hızlı bir şekilde başlar.
 Kabuklu fındıklar iç fındıklara göre
daha uzun süre bozulmadan muhafaza
edilmektedir. Bu nedenle uzun süreli depolamada kabuk kırılmamalıdır.
 Gerek kabuklu, gerekse naturel
iç halinde depolanan fındıkların içerdiği
nem oranı, ortam nemine bağımlı olarak uzun dönemde dengelenmektedir.
Fındık çeşitlerimizin yüksek oranda yağ
içermesi göz önünde bulundurularak
depodaki nispi nemin %60-65 düzeyinde sabit tutulması gerekir. Nem oranının
daha yüksek olması enzim faaliyetlerini
artırması nedeni ile bayatlamaya, mikro-
21oC’ yi geçmeyecek şekilde havalandırılması koşulu ile kabuklu fındıklar bir yıla
kadar zarar görmeden muhafaza edilebilmektedir.
 Ortam neminin % 60-65, depo
sıcaklığının ise 0-1.5oC olacak şekilde
iklimlendirilmiş depolarda ise kabuklu
fındıklar 4 yıl süre ile kalitelerinde önemli
bir değişiklik olmadan muhafaza edilebilmektedir.
Fındığın hasat sonrası işlenmesinde aflatoksin, işlenmiş ürün kalitesinin
yüksek tutulmasında büyük bir problem
olarak karşımıza çıkmaktadır. Fındığın
hasadında ve sonrasındaki işlemlerde
HACCP gibi bir kalite güvence sisteminin
uygulanması ve yaygınlaştırılmasının fındığın kalitesinde yaşanan bu tür sıkıntıların giderilmesinde önemli rol oynayacağı
düşünülmektedir.
Lisanslı depoculuk
Fındık muhafaza şartlarının iyileştirilmesi için lisanslı depoculuk sisteminin bir
an önce hayata geçirilmesinin gerekliliği
gözler önündedir. Depolama süresi uzun
olan fındıkta, piyasada kaliteli ürünün
her an bulunabilmesi, fiyat istikrarı sağlanması ve üreticimizin yeterli gelir elde
edebilmesi için lisanslı depoculuğun hayata geçirilmesi zorunluluktur. Böylece
lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsalarının hayata geçirilmesiyle üreticimiz
ürününü değerinde pazarlayacak aynı
zamanda fiyat istikrarında sürdürülebilirlikle kaliteli ürünün her an piyasada bulunabilirliği mümkün olacaktır.”
Ülkemizde de lisanslı depoculuğun,
5300 sayılı Lisanslı Depoculuk Kanunun
Dr. Nevzat Aslan
Enstitü Müdürü
Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü
Müdürlüğü
Hasan Kozoğlu
TZOB Yönetim Kurulu Üyesi
Arsin Ziraat Odası Başkanı
SERT KABUKLULAR
ZİRAAT ODALARI
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
organizma faaliyetini artırarak küflenmeye neden olmaktadır.
 Depo ortamında nispi nem oranının düşmesi ise fındık lezzetinin bozulmasına, acılaşmaya neden olmaktadır.
Bu nedenle ortam nispi neminin % 55-60
seviyelerinin altına düşmemesi gerekmektedir.
 Ortam sıcaklığının yüksek olması
bayatlamaya ve acılaşmaya neden olarak
fındığın pazar değerinin kaybolmasına
neden olmaktadır.
 Fındık depolanan yerler kokudan
arındırılmış olmalı, koku veren maddeler
yanında fındık depolanmamalıdır. Fındığın yağ oranının yüksek olması değişik
kokuları absorbe etmesinde önemli bir
etkendir.
 Fındık mümkün mertebe dökme
olarak değil de jüt çuvallara doldurularak
depolanmalıdır.
 Soğutmanın söz konusu olmadığı
adi depolarda; fındık iyi kurutulmak kaydıyla ve depo nispi neminin fazla yükselmesinin önlenmesi, ortam sıcaklığının
Depoların Özellikleri
 Havalandırılmalarının yapılabilmesi için karşılıklı pencerelerin olması ve bu pencerelerin zararlılarının
girişlerine engel olacak şekilde ince
tel ızgaralarla kaplı olması
 Isılarının 15-20oC' yi aşmaması
ve genelde serin olması
 Herhangi bir duvarının toprakla temas etmemesi
 Kapı altlarının fare girişlerine
engel olacak şekilde kapanabilmesi
 İçlerinden gerek temiz gerekse pis su borularının geçmemesi
 Çatılarının aşırı sıcak ve soğuğu geçirmemesi
 Çatı sundurmalarının deponun yan duvarlarının yağan yağmurlardan ıslanıp nemi içeri vermeyecek
şekilde yapılmış olması
 İç ve dış duvarının sıvalı olması gerekmektedir.
Yabani Antep fıstığı diye adlandırılan Pistacia türleri, ülkemizin her yanına
dağılmış durumdadır. Sayı bakımından
bunların içerisinde en fazla melengiçler
bulunmaktadır. Eğimli ve kıraç topraklarda ekonomik bitkisel üretimin yapılmadığı alanlarda sabırla, almadan vererek çalışan üreticilerin ödülünün adıdır Antep
fıstığı meyvesi.
Antep fıstığı üreticileri en az 7-8 yıl
hiç meyve almadan fidanların bakımını
yaparlar. Bu süre sonunda meyveleri görmeye, 10-15 yıl sonra da gelir elde etmeye başlarlar.
Antep fıstığı kurutulduktan sonra uygun şartlarda iki yıla kadar bekletilebilmektedir. Antep fıstığı bu özelliği ile bir
bakıma da “akakçe”dir.
Türkiye, dünya Antep fıstığı üretimi
sıralamasında ortalama 111 bin ton ile 3.
sırada bulunmaktadır.
Son yıllarda Antep fıstığına olan ilgi
ile birlikte Antepfıstığı alanları da artmaktadır. Bir taraftan yeni alanlara dikim
yapılırken, diğer taraftan doğal olarak
yetişmiş melengiç ve buttum alanları aşılama ile Antep fıstığına dönüştürülmek-
10 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmesiyle hukuki zemini oluşturulmuştur.
Lisanslı Depoculuk Kanunun amacı; Tarım ürünlerinin ticaretini kolaylaştırmak,
tarım ürünlerinin depolanması için yaygın bir sistem oluşturmak, ürün sahiplerinin mallarının emniyetini sağlamak
ve kalitesini korumak, ürünlerin sınıf ve
derecelerinin yetkili sınıflandırıcılar tarafından saptanmasını sağlamak, ürünlerin
mülkiyetini temsil eden ve finansmanını,
satışını ve teslimini sağlayan ürün senedi
çıkarmak, standartları belirlenmiş tarım
ürünlerinin ticaretini geliştirmek üzere,
tarım ürünleri lisanslı depoculuk sisteminin kuruluş, işleyiş ve denetimine ilişkin
usul ve esasları düzenlemektir.
Bu düzenlemeler sonucunda üreticiler; ürettikleri belli standarttaki ürünlerini sağlıklı, güvenli ve sigortalı olarak depolayabilecekler, fiyatların düşük olduğu,
ürün arzının yoğun olduğu dönemde
ürünlerini satmak yerine lisanslı depolarda depolayıp karşılığında aldıkları ürün
senetlerini teminat göstererek uygun koşullarda kredi kullanabilecektir. Üreticiler
ürünlerini borsalar aracılığıyla pazarlayabileceklerdir.
Aslında Ürün İhtisas Borsaları veya
Ticaret Borsaları altında çalıştırılacak lisanslı depolar; teslim edilen ürünleri
işletmelerine kabul etmek, gerekiyorsa
depolamaya uygun hale getirmek, kalite
ve miktarını belirlemek, sigortalamak ve
uygun şartlarda depolamak; işletmelerine kabul ettikleri ürünün karşılığı olarak,
sahibine borsada alınıp satılabilecek ve
rehin konularak banka kredisi alınabilecek bir ürün senedi temin etmek ve istek
halinde sahibine ürünü zaman geçirmeden teslim etmek görevlerini yürütmekle
yükümlüdürler.
Hal böyleyken bu amaçlara ulaşmak
için öncelikle Türkiye’de bu sistemi kuracak alt yapının oluşturulması gerekmektedir. Belli standartlara sahip ürünlerin
depolanması için öncelikle ülkede herkes tarafından kabul gören ürün standartları ve bu standartlara uygun üretim
gerçekleştirilmeli, bu amacı gerçekleştirmek üzere başta tohumculuk politikası
olmak üzere, tarıma yönelik politikaların
geliştirilmesi gerekmektedir.
Bu sistemin üreticimiz açısından en
cazip yönü ise hasat sonrası ürünü hemen piyasaya çıkarmak yerine depolanan ürün karşılığında kredi kullanarak
nakit sıkıntısını giderebilmesidir.
Ülkemizde gelinen son noktada lisanslı depoculuk tam anlamıyla işlerlik kazanamamış, yaygınlaşamamış, en
önemli fonksiyonu olan ürün senedi üze-
11
rinden ticaret yaygınlaşmamıştır.
Bu nedenle aşağıdaki hususlar yerine
getirilmelidir.
 Lisanslı depoculuğun üreticiye
getirdiği avantajlar hakkında bölgesel
yayın yapan basılı ve görsel yayın yapan
yayım vasıtalarıyla üretici bilgilendirilmeli ve bunun için kampanyalar düzenlenmelidir.
 Tarımsal piyasalardaki aktörlerin
lisanslı depoları kullanmalarının sağlanması için devlet bir takım yeni teşvik uygulamaları geliştirmelidir.
 İlk aşamada depolama ücretlerinin sübvanse edilmesi ve lisanslı depoculuğa yapılacak yatırımlar teşvik edilmelidir.
 Lisanslı depoculuğun gelişmesi ve
ürün senetlerinin piyasada dolaşabilmesi için Ürün İhtisas Borsası’nın kurulması
sağlanmalıdır.
 Lisanslı depoculuğun başarısı sisteminin yaygın kullanıma bağlıdır. Bu
nedenle, devlet tarafından sistemdeki
engelleri aşacak şekilde geliştirilecek bir
teşvik sistemine ihtiyaç vardır.
 Lisanslı
depoculuk
sistemi
Türkiye’de olması gereken seviyeye ulaşana kadar depolama ücretleri devlet
desteği ile sübvanse edilmelidir.
ANTEP FISTIĞI
ÜRETİMİNİN ARTIRILMASI İMKANLARI
tedir. Genç bahçelerin verime yatmasıyla
Antepfıstığı üretimimizin her yıl belli bir
oranda artması beklenmektedir.
Üretim miktarımıza göre ihracat rakamlarımız oldukça düşüktür. Ülkemizde
üretilen Antep fıstıkları ise nispeten küçük, az çıtlak, ince uzun bir yapıya fakat
çok zengin bir aromaya sahiptir. Bu lezzet ile tanışanlar aroması nedeniyle daha
yüksek ücret karşılığında tercih etmektedir.
Sulama, gübreleme gibi iyi bakım
şartlarında, üretici ve ülke üretimi için
kötü olan peryodisite şiddetini azaltabiliriz ancak bu durumu tam olarak ortadan
kaldırmak günümüz şartlarında mümkün değildir.
Beşer yıllık Antep fıstığı ortalama
üretim rakamlarına bakıldığında; iki binli
yılların başında üretim ortalama 70.000
ton iken son beş yıl ortalaması 100.000
tonun üzerine çıkmıştır. Normal şartlarda
bu artışın her yıl sürmesi ve önümüzdeki
on yıl sonrasında da 200.000 tonu aşması
beklenmektedir. Buna paralel olarak bir
ihracat artışı sağlanmalıdır. Aksi takdirde
iç tüketim artışı ile bu ihtiyaç fazlası eritilemeyeceğinden üreticiler pazar konusunda sıkıntı çekebilirler. Bu sıkıntının ileride yaşanmaması için şimdiden ihracatı
artırmak, ihracatın önünü açmak gerekmektedir. Bu anlamda üreticilere düşen
görev, ürünlerinin kalitesini arttıracak
yetiştiricilik uygulamaları yapmaları; hasat sonrası bazı hususlara dikkat etmeleri
gerekmektedir.
Antep fıstığının üretiminin arttırılması için üretim alanlarının genişletilmesi
ilk akla gelen çözümdür. Ancak dünyanın geldiği noktada bir ürünün üretimin
arttırılması için üretim yapılan alanların
arttırılmasından ziyade birim alandan alınan ürünün arttırılması gerekmektedir.
Birim alandan alınan ürünün arttırılması
için doğru çeşit ve tozlayıcı seçimi, uygun
budama, sulama, gübreleme, hastalık
ve zararlılarla mücadele, gerektiği kadar
zamanında toprak işleme ve benzeri uygulamalarla verim ve kaliteyi artırabiliriz.
Antep fıstığı üretimi ülkemizde İran
ve ABD’nin aksine kuru şartlarda yapılmaktadır. Antep fıstığının kurağa dayanıklı olması üreticilerimiz nazarında bazı
yanlış anlamalara neden olmaktadır. Örneğin: “Antep fıstığı sulanmaz”, “Antep
fıstığı suyu sevmez”, “sulama Antepfıstığını kurutur” gibi yanlış fikirler bazı üreticilerimizde maalesef bulunmaktadır.
Yapılan çalışmalarda Antep fıstığının
sulanması halinde uzun çeşidinde yaklaşık üç kat, Siirt çeşidinde ise yaklaşık 2,5
kat verim artışı tespit edilmiştir. Ayrıca sulama ile meyve iriliği ve çıtlak meyve oranı
gibi meyve kalite değerleri de artmıştır.
Artan Antep fıstığı üretiminin piyasada değerinin korunması için dış pazara
açılmalıyız. Hasat ve hasat sonrasında
“farklı çeşitleri karıştırmamak, sağlıklı
şartlarda kurutma ve kavlatma, kontrollü depolama yapmak” gibi yöntemlerle
ürünün kalitesini düşürmeden pazar değerini koruyabiliriz. Kaliteli ve standart
ürün elde edilerek ihracatçılarımızın elini
güçlendirmeliyiz.
SERT KABUKLU MEYVELER
ÜRETiM ve POLiTiKALAR
Dünyada yaklaşık 140 adet bağ-bahçe ürünü yetiştirilmekte
olup; meyveler bu grup içerisinde en önemli üretim dalını oluşturmaktadır. Türkiye sahip olduğu ekolojik koşullar ve pek çok
meyve türünün gen merkezi konumunda olması nedeniyle
meyve üretim potansiyeli açısından dünyanın en önemli
ülkelerinden birisidir.
2013 yılı FAO verilerine göre dünya da yaklaşık
59,6 milyon hektar alan üzerinde toplam 677 milyon ton meyve üretimi gerçekleşmiştir. 2007
yılında yaklaşık 561 milyon ton olan dünya
meyve üretimi 2013 yılında % 20,5 artarak
677 milyon tona ulaşmıştır.
Dünyada 152 milyon ton üretim ile Çin
(%22) birinci sırada yer almaktadır. Bu ülkeyi
82,6 milyon ton ile Hindistan (% 12), 38 milyon
ton üretimi ile Brezilya (%5,6) ve 27 milyon ton
üretimi ile ABD (% 4) izlemektedir. Türkiye %
2,7’lik üretim payı ile 5 inci sırada yer almaktadır.
Dünya sert kabuklu meyve üretimi 2013
yılı FAO verilerine göre toplam 15,5 milyon ton
olup; 3,6 milyon ton ile Çin ilk sırada bulunmaktadır. Bu ise dünya üretiminin %23,3’e tekabül
etmektedir. Bu ülkeyi sırasıyla ABD (%16,7),
Vietnam (%7,2), İran (%6,7) ve Türkiye
(%6,4) izlemektedir.
Türkiye sert kabuklu meyve üretimin de ile Dünyada 5 inci sırada yer almaktadır.
Buna rağmen üretim miktarları yönü
ile ise ilk 10 ürün içerisine ancak dünyada
üretim bakımında ilk sırada yer alan fındık
girmektedir. Sert kabuklu meyvelerde
miktar olarak Türkiye ve Dünya üretimini karşılaştıracak olursak; Dünya üretimlerinden aldıkları paylar
değerlendirildiğinde fındık % 64
oranla ilk sırada bulunmaktadır.
Kestane % 3 ile 2 nci, antepfıstığı %
9,7 oranla 3 üncü ve ceviz % 6 oranla
4 üncü sırada yer almaktadır.
Toplam 23,9 milyon ha’lık tarım alanının 15.8 milyon ha alanda tarla ürünleri (%66),
3,2 milyon ha alanda meyve ve üzüm (%13,5) ve 0,8 milyon
ha alanda da sebze üretimi (%3,4) yapılmaktadır. (TÜİK-2014).
Bu alanlarda ki bitkisel üretim 106,5 milyon ton’dur TÜİK verilerine göre meyve üretimimiz 2014 yılında 16,8 milyon ton ve 2015 II.
tahmine göre ise 17,4 milyon ton’dur.Ülkemiz meyve üretiminde ürün özelliğine göre
sıralandığı zaman ilk sırada üzüm gelmekte olup, bu ürünü sırasıyla elma, portakal,
zeytin ve mandarin izlemektedir. Sert kabuklular içerisinde yer alan fındık, antepfıstığı, ceviz, badem ve kestane gibi ürünler birçok meyve türüne göre ekonomik önemi
yüksek ürünlerdir.
Ülkemizde toplam meyve üretiminde 2002-2015 yılları arasında %31,5 oranında
artış kaydetmiş olup; bu oran 2014-2015 yılları arasında %3,4 olmuştur. Meyve grupları içerisinde sert kabuklular 2002-2015 arasında %33,3 oranında bir artış kaydederken 2014-2015 yılları arasında bu artış %38,8 olmuştur.
Tüm meyve üretimi içerisinde grup olarak üzümsü meyveler ilk sırada yer alırken sert kabuklu meyveler %6 gibi hem düşük bir oranla son sırada yer almaktadır.
Buradaki en önemli etken bu grupta bulunan fındık ve antepfıstığı meyve türlerinin
bölgesel olarak belli ekolojiler de yetiştiriciliğinin yapılabilmesidir. 2014 yılında ki
üretim miktarlarında diğer meyve türlerinde olduğu gibi belirli bir düşüş görülmektedir ki bunun ana nedeni 2014 yılı mart ayında yaşanan uzun süreli don olayıdır. Sert
kabuklu meyveler içerisinde üretim miktarı ve ekonomik önemine göre bir sıralama
yaparsak fındık (%57) ilk sırada gelmekte olup; bunu ceviz (%17), antepfıstığı (%13),
badem (%7) ve kestane (%6) izlemektedir. Yine üretim ile ilgili verilere bakıldığı zaman 2002-2015 yılları arasında en fazla artış; periyodisite gösteren bir ürün olmasına
rağmen antepfıstığı ürününde olmuştur ki artış oranı %311’dir.
Antepfıstığını bazı yıllar düşüş kaydetmelerine rağmen badem ve ceviz izlemektedir. Kestane ise 2002-2015 yılları arasında üretim miktarı olarak yüksek oranlarda
olmasa da istikrarlı bir şekilde artış kaydederek bu yıllarda % 34,4 oranında bir değişim göstermiştir.
Sert kabuklu meyvelerde üretim, kullanım, ürün kayıpları, kişi başı tüketim ve yeterlilik gibi birçok kalemler yıllara göre üretim ve stok durumlarına bağlı olarak farklılıklar göstermektedir ki; bu farklılık daha çok fındık ürününde görülmektedir. Ceviz
ve bademde yeterlilik %100 altında olmasına karşın antepfıstığı, fındık ve kestanede
kendine yeterlilik %100 üzerindedir.
Sert kabuklulardan fındık, antepfıstığı ve kestanede kendine yeterlilik %100’ün
üzerinde olmasına rağmen kişi başı tüketimler ne AB ülkelerindeki ne de dünyada
gelişmiş ülkelerde ki düzeye çıkmamıştır.
Sert kabuklu meyveler hem iç hem de dış pazarlarda kabuklu ve kabuksuz olarak
pazarlanabilmekte olup; depolanma süreleri diğer bir ifade ile raf ömürleri uzun olan
türlerdir. Bu amaçla pazarlanabilmeleri de diğer yaş meyvelere göre zamana yayılarak
yapılabilmektedir. Aynı zamanda birçok meyve türüne göre ülke gelirine katkıları daha sürekli ve yüksek olmaktadır.
Sert kabuklu meyvelerde pazarlama yurt iç veya
yurt dışı olsun en fazla kabuksuz özelliklede fındık
da iç fındık olarak yapılmaktadır.
Sert kabuklularda dış ticarete ait grafikte de görüldüğü üzere ihracat miktarında
yıllık üretim miktarlarına bağlı olarak
azda olsa bir düşüş olmasına karşılık
ihracat değerinde diğer bir ifade
ile ülkeye giren döviz miktarında
2010 yılındaki düşüş hariç genelde bir yükseliş mevcuttur.
Bu yükselişteki en büyük
pay fındık ile antepfıstığı
ürünlerine aittir.
Ülke olarak üretilen fındık ürünümüzün en az yıllara
bağlı olarak %75-85’i ihraç
edilmektedir. Yine bu rakamla Dünyada fındık ihracatında
ülkemiz ilk sırada yer almaktadır.
Ülkemizde fındık tarımı;
1983 yılında yürürlüğe giren
2844 sayılı “Fındık Üretiminin
Planlanması ve Dikim Alanlarının
Belirlenmesi Hakkında Kanun” çerçevesinde hazırlanan Yönetmelik ve
Bakanlar Kurulu kararları kapsamında
yapılmaktadır. Söz konusu mevzuat kapsamında fındık tarımına izin verilen 16 İl ve 123
İlçe’dir.
Üretime izin verilen sahalarda Alan Bazlı Destekleme, üretime izin verilmeyen sahalarda ise Telafi Edici
Ödeme (alternatif ürün) yapılmıştır.
ZİRAAT ODALARI
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
Gökhan Kızılcı
Enstitü Müdürü
Fındık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü
Mevlüt Gümüş
Bitkisel Üretim Genel Müdürü
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
TÜRKİYE’DE
FINDIK
ÜRETİMİNİN
ARTIRILMASI
İMKANLARI
Fındık ülkemizde üretilerek ihraç edilen önemli tarımsal ürünlerin başında
gelmektedir. Türkiye’de 16 ilde ruhsatlı
olmak üzere, toplamda 33 ilde yaklaşık
700.000 hektarlık bir üretim alanında
ortalama 600.000 ton kabuklu fındık üretimi yapılmaktadır. Üretim alanının ve
miktarının büyük çoğunluğu Karadeniz
Mustafa Bircan
İl Müdürü
Aydın İl Tarım, Gıda ve Hayvancılık
Müdürlüğü
ZİRAAT ODALARI
12
Tarım, Aydın İli ekonomisi içinde en
önemli sektörlerden birisidir.
Kestane; İlimiz için stratejik öneme
sahip olan bir üründür. Türkiye’de
her yerde yetişmemekte,
Karadeniz, Marmara ve
Ege bölgesinin belli kısımlarında yetiştirilebilmektedir. Aydın ili en çok
kestane ağacı varlığına sahip olan ildir.
FAO’nun 2012 yılı verilerine göre; Dünya kestane üretimi 1.998.880 ton olup, önemli
üretici ülkeler arasında Çin ( 1.650.000
Bölgesindedir. Yaklaşık 450.000 kayıtlı
fındık üreticisi çiftçi vardır. Türkiye, dünya fındık üretiminin yaklaşık % 70’ini
karşılamaktadır. Son yıllarda fındık ihracatından elde edilen gelir 2 milyar
doların üzerine çıkmıştır. Dünya fındık
üretim ve ihracatında Türkiye’nin büyük
bir payı olmasına rağmen, birim alandan alınan verime bakıldığında durum
hiç iç açıcı değildir. Ülkemiz fındık üretiminin en büyük problemi birim alandan
alınan verimin düşüklüğüdür. Ortalama
verimimiz 85-90 kg/da ‘dır. Bu verim eski
üretim bölgesi dediğimiz Doğu Karadeniz illerinde (Ordu, Giresun, Trabzon)
daha da düşüktür. Yeni üretim bölgesi
olarak adlandırılan Sakarya, Düzce ve
Samsun gibi illerde eski üretim bölgesine göre verim nispeten daha yüksektir.
Ülkemizde fındık üretiminin kontrollü bir
şekilde artırılması gerekmektedir. Bu artışın üretim alanını artırarak değil, birim
alandan alınan verimi artırarak sağlanması gerekmektedir.
Türkiye üretim alanı ve miktarı konusunda bu kadar önde olmasına rağmen
birim alandan alınan verimlerde oldukça
düşük seviyelerde kalmıştır. Dünyada en
yüksek verim 287 kg/da ile ABD’de gerçekleşirken, Türkiye dünya ortalamasının
altında kalmıştır.
Fındık üretimi il bazında incelendiğinde en fazla üretim alanı Ordu ilinde olup
(%32), Giresun ve Sakarya takip etmekteton ), Güney Kore ( 70.000. ton ), Türkiye
( 59.789 ton ), Bolivya ( 57.000. ton ) ve
İtalya ( 52.000 ton) bulunmaktadır. Türkiye; üretici ülkeler arasında genellikle
üçüncü sırada yer almakta ve önemli bir
potansiyeli temsil etmektedir.
2001 ile 2014 yılları arasında yıllara
göre değişmekle birlikte ortalama olarak Türkiye üretiminin % 36’sını ilimiz
karşılamaktadır. 2014 yılı istatistikî verilerine göre ülkemizde 111.164 da alanda 63.762 ton kestane üretimi gerçekleşmiştir. İlimiz kestane ağaç sayısı ve
üretimi bakımından Türkiye’de birinci
sırada yer almaktadır.
2013 yılında ilimizde faaliyet gösteren ve kestane ihracatı yapan 13 işletme
vardır.
İlimizde kestane üretimi 12 ilçemizde yapılmakta olup; Nazilli ilçemiz
27.217 dekar alan ve 8.740 ton kestane
üreti- mi ile ilk sırada yer almaktadır.
İlimiz kestaneliklerinde
geçiş süreci dahil 24.286 da
alanda organik tarım yapılmaktadır. Bu rakam 63.970 da olan
kestane alanımızın
yaklaşık olarak %
38’ ini teşkil etmektedir.
2013 yılında
İl
Müdürlüğümüz tarafından
2 proje yürütülmüştür.
Bu projelerden ilki; İl
dir. Türkiye toplam fındık üretim alanının
yaklaşık %90’ı Ordu, Giresun, Trabzon,
Samsun, Sakarya ve Düzce illerinde gerçekleşmektedir.
Diğer taraftan, fındık üreten illerimizin
verim değerlerine bakıldığında ise son 10
yıllık ortalama verilere göre Sakarya 129
kg/da ile zirvede yer alırken Düzce 109 kg/
da ile takip etmektedir. Ordu, Giresun ve
Trabzon İlleri Türkiye ortalama veriminin
altında yer almakta olup, bu üç il eski üretim bölgesi içinde yer almaktadır.
Verim Düşüklüğünün
Sebeplerini Söyle Sıralayabiliriz
Türkiye’de bazı yıllar meydana gelen
ilkbahar geç donları fındık veriminin düşmesine yol açmaktadır. Özellikle 2004
ve 2014 yıllarında meydana gelen bu
donlardan fındık üretimi oldukça fazla
etkilenmiştir. Yine yüksek rakımlarda ilkbahar geç donlarına daha sık rastlanmaktadır. Bu olumsuzluğun önüne geçmek
için özellikle geç yapraklanan çeşitler
devreye sokulmaya çalışılmaktadır. Fındık Araştırma Enstitüsünce geliştirilerek
tescil ettirilen yeni fındık çeşitleri (Okay28,Giresun Melezi ve Allahverdi çeşitleri)
geç yapraklanma özellikleriyle ön plana
çıkmaktadır.
Özellikle eski fındık bölgesi denilen
Doğu Karadeniz illerinde fındık bahçeleri
meyilli arazilerdedir. Yüksek eğimli arazilerde bahçe bakımı, hasat vs. oldukça
Müdürlüğümüz ve ADÜ Ziraat Fakültesi
işbirliği ile yürütülen ve İl Özel İdaresi
tarafından finanse edilen “Kestane Genotiplerinin Tescil Edilmesi Kapsamında
Fidan Üretilmesi” projesidir. Bu projenin
amacı; Aydın İline ait olan verim ve kalitesi yüksek olan çeşitlerin tescil edilerek
ülkemiz ve dünya kestane tarımına kazandırılmasıdır.
2. proje ise; “Kestane İç Kurtları İçin
Kimyasal Kullanımı Projesi”dir. Kaynağı İl
Özel İdaresinden karşılanan bu proje ile;
kestanenin pazar değerinin düşmesine
ve önemli ekonomik kayıplara yol açan
kestane iç kurtlarına karşı mücadele etmek ve bu yöntemi üreticilere alıştırmak
hedeflenmiştir.
Karşılaşılan sorunlar ve
çözüm önerileri
İlimiz meyve varlığımız içerisinde
önemli bir paya sahip bulunan Kestane
kaynaklarımızın en iyi şekilde sürdürülebilirliğinin sağlanması, ülkemiz ve ilimiz
halkının optimum faydalanma yollarını
tespit edip ortaya koymak, ayrıca yöre
halkına ve ülke ekonomisine olumlu
katkı sağlamak amacıyla, İlimiz Kestane
Eylem Planı oluşturulmalıdır.
Üniversiteler, ilgili kamu kurumları
ve sanayiciler, pazarlamacılar ve köylüler ile birlikte ortak çalışma programları
yapılmalı, çiftçi bilinçlendirme programlarına ağırlık verilmelidir.
Alçak rakımlarda da kestane yetiştiriciliğine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
13
zor şartlarda yapılmaktadır. Böyle eğimli
arazilerde toprak-su koruma tedbirleri
devreye girmelidir.
Çeşit seçiminde hatalar yapılmakta,
tozlayıcı çeşit ise ya kullanılmamakta ya
da yeterli sayıda bahçelere dikilmemektedir. Bahçelerde birim alanda olması gereken ocak sayısı, ocaklardaki dal sayısı
optimum sayıların çok üzerindedir. Fındık bitkisinde karanfiller daha çok yıllık
sürgünlerde oluştuğundan, yıllık sürgün
oluşumunu teşvik etmek için düzenli budamalar yapılmalıdır.
Yüksek ve kaliteli ürünün elde edilmesinin temel şartlarından birisi de doğru gübrelemedir. Doğru gübrelemenin
yolu da toprak ve yaprak analizlerinden
geçer..
Hastalık ve zararlılarla mücadelede
tekniğe uygun etkin bir mücadele yapılmamaktadır.
Özellikle eski fındık bölgesi dediğimiz
Doğu Karadeniz illerinde fındık plantasyonları oldukça yaşlıdır. Özellikle bu şekildeki çok yaşlı bahçelerin sökülmesi,
birkaç yıl sonra yeni fidanlarla yeniden
tesis edilmesi gerekmektedir.
Fındık yetiştiriciliğinde modern üretim tekniklerinin kullanılması sayesinde
verim artışının sağlanması mümkündür.
Bu da üreticiye yönelik özellikle verimsizliğe sebep olan konularda yapılacak eğitim ve yayım çalışmalarının arttırılması
sayesinde sağlanacaktır.
Eğimli arazilerde erozyona karşı toprak
su muhafaza tedbirlerinin alınması gereklidir. Kestane verim ve kalitenin arttırılması için bakım işlemlerinin özellikle
budama ve gübreleme konularında tekniğine uygun yapılmasına özen gösterilmelidir.
Aşılı kestane fidanı bulma konusunda sıkıntılar bulunmaktadır.
Hastalığa dayanıklılık bakımından
doğal populasyon değerlendirilmeli,
anaç ıslahı konusunda çalışmalar sürdürülmelidir.
Taze kestanenin kilosu 6-10 liradan
satılmakta olup, şekere dönüşünce fiyatı
yaklaşık 10 kat artmaktadır. İlimizde Kestane şekeri imalat ve hediyelik satışı amacıyla ciddi bir sektör oluşturulmalıdır.
Üreticilerimizin pazarlamada daha
iyi söz sahibi olmaları için kooperatif,
birlik gibi üretici örgütlerin sayılarının
artması gerekmektedir.
Soğuk hava depolama ve şartlarının
ilimizde geliştirilmesi kestanede hasat
sonrası kalite kayıplarının asgari düzeyde tutulması ile pazara daha uzun süre
ürün arzı açısından önemlidir. Bu tür
tesis ve bu yöndeki araştırmaların geliştirilmesi faydalı olacaktır. Kestaneliklerimizde mekanizasyon uygulaması azdır.
İlimizdeki kestanelerde çeşit ( kuzu
kestanesi gibi çeşitlerin de yetiştirilme
olanakları ) anaç, tozlayıcılar, gübreleme, mekanizasyon gibi konularda bilimsel araştırmalara devam edilmesi ve
geliştirilmesi faydalı olacaktır.
ZİRAAT ODALARI
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
Çok eski bir meyvecilik kültürüne sahip olan ülkemizde yetiştirilmekte olan
bütün meyve türleri yüzlerce yıldır aşı ile
çoğaltıldığı halde, cevizin aşıyla çoğaltılma çalışmaları ve aşılı ceviz fidan üretimi
1970’li yıllarda başlamış, 1990’lı yıllarda
özel sektörün devreye girmesiyle cevizin
aşıyla çoğaltılması hız kazanmıştır.
Kışları çok soğuk, yazları da çok sıcak
olmayan, rüzgara açık, serin bölgeleri sever. Kış soğukları –25 ºC’nin altına düşüp
uzunca bir süre bu sıcaklık derecesinde
kalacak olursa, sadece ince dalları değil,
15-20 yıllık ana dalları dahi kurutabilmektedir. Çok durgun yaz günlerinde
sıcaklığın 38 °C’yi aşması durumunda ise
güney ve batı yönlere bakan yaprakları
güneş yanıklığından etkilenmekte, 40-43
°C’de ve daha yüksek sıcaklıklarda da şiddetli düzeyde zararlanmaktadır.
Yer seçiminin cevizin üşüme ihtiyacı
ile de ilgisi vardır. Aşırı soğuklar ceviz
ağaçları için zararlı olsa da, +7 °C’nin
altına düştüğü, belirli bir soğuk devresinin bitkinin gelişme ve verimliliği
üzerine olumlu etkisi vardır. Cevizlerde bu süre genel olarak 700–1800 saat
arasındadır.
Ceviz, dağ yamaçlarının dere vadilerine taşınması ile meydana gelen alüviyal
toprakları çok sever. Cevizin kirece ve kireçli topraklara dayanıklılığı da fazladır.
Alkali toprakları sevse de, Karadeniz bölgesinin asit karakterli topraklarında da
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
ZİRAAT ODALARI
15
ZİRAAT ODALARI ÜNYE'DE TOPLANDI
Prof. Dr. Turan Karadeniz
Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Bahçe Bitkileri Bölümü
14
mükemmel bir gelişme göstermektedir.
Ceviz kökleri, derinliği 3-3.5 m olan topraklarda çok rahat gelişmektedir.
Ceviz yetiştiriciliğinde önemli olan bir
bölgenin genel iklim ve toprak karakteri değil, bahçenin kurulacağı yerin özel
iklim ve toprak karakteridir. eviz geniş
yaprakları ve görkemli yapısıyla suya fazlasıyla ihtiyaç duyan bir meyve türüdür.
Toprağın yeterli derinlikte, yüzeyden
itibaren en az 2 m ve tuzsuz olması gerekir. Topraktaki kist, kireç, taban kayası
gibi geçirimsiz tabaka toprak yüzeyine 2
metreden daha yakın olmamalıdır.
Bahçe tesisinde kullanılacak fidanların ismine doğru, yani hangi çeşit adı ile
satışa sunulmuşsa mutlaka o çeşide ait
fidan olduğuna dikkat edilmelidir. İsmine
doğru fidan ancak işini düzgün yapan fidancılardan temin edilebilir.
Ceviz bahçesi kurarken tozlanma ve
döllenme konuları dikkate alınmalıdır.
Cevizlerin dişi ve erkek organları aynı
ağacın ayrı çiçekleri üzerindedir. Cevizde genellikle erkek çiçekler daha önce
olgunlaşır ve polenlerini dökerler. Dişi
çiçekler ise daha sonra olgunlaşır. Böyle
durumlarda kendine uyuşmazlık problemi olmadığı halde, cevizler dölleyici
çeşitlere ihtiyaç duyabilirler. Dolayısıyla
ceviz bahçesi tesisinde en az iki çeşit kullanılmalıdır.
Ceviz fidanları dikildikten sonra, göz
yönetimi yapılmalıdır. Aksi halde dallan-
ma istenildiği gibi
olmayacak ve ceviz
ağaçlarına arzu edilen şekil verilemeyecektir.
Fidan
dikiminden
önce mutlaka kök temizliği
yapılmalıdır. Kökteki temizlik
dikkate alınarak, fidanın üst kısmı iyi
gelişmiş bir göz üzerinden yarıya inecek
şekilde kesilmelidir Fidan dikiminden
sonra mutlaka can suyu verilmelidir. Can
suyu fidanın köklerini ıslatır, toprağın
köklerle daha iyi temasını sağlar.
Cevizlikler, başka yerde aşılanmış fidanların getirilip dikilmesiyle tesis edilebildiği gibi, söküm olmadan, tohumlardan çıkan çöğürlerin aşılanmasıyla da
kurulabilir. Bunun için açılan çukurlara
birkaç adet ceviz meyvesi dikilir. Çöğürler burada geliştirilip, aşılanır ve büyütülerek ağaç elde edilir. Fidanlar sökülmeyeceğinden, daha sağlıklı gelişecekler ve
daha erkenden mahsule yatacaklardır.
Kışı sert geçmeyen yörelerde sonbaharda dikilen fidanların, İlkbaharda dikilenlere göre tutma oranının daha yüksek
olacağı ve 1 yıl daha erken meyveye yatacağı unutulmamalıdır.
Ceviz bahçeleri, arazinin topografik
yapısına (eğim), verimliliğine ve rakımına bağlı olarak değişmekle birlikte genel
olarak 8x8, 9x9 veya 10x10m mesafelerinde kurulabilir.
İyi bir gübrelemenin kuvvetli bir sürgün gelişmesi ve geniş bir yaprak yüzeyi
olduğu unutulmamalıdır.
Cevizler meyvelerini büyütmek için
Haziran sonlarına kadar, bu dönemden sonra
da meyve içini büyütmek
ve olgunlaşmak için yeterli suya
ihtiyaç duyar. Ceviz meyvelerinin hem
çeşide özgü iriliğinin elde edilmesi, hem
de meyve içinin yeterince gelişip olgunlaşabilmesi için vejetasyon döneminde
toprakta yeterli suyun mutlaka bulunması gerekir. Özellikle hızlı sürgün gelişmesinin ve meyve büyümesinin olduğu
Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında
suya olan ihtiyaç çok fazladır ve yıllık su
tüketiminin yarısına bu aylarda ihtiyaç
duyulmaktadır.
Ceviz hasadı mümkün olduğu ölçüde
sarsmayla yapılmalıdır. Düzenli kurulan
yeni bahçelerde sarsıcı makinelerle hasat yapıldığında gözler kırılmaz, bahçe
düzenli olarak meyve verir. Olgunlaşan
meyveler vakit geciktirilmeden hasat
edilmelidir.
Yurdumuzda ceviz meyveleri genel
olarak Eylül başlarında olgunlaşmaya
başlamaktadır.
Ceviz hasadı, elle mümkün değilse,
mekanik sarsıcılar yardımıyla veya silkelemek suretiyle yapılabilir. Hasatta kesinlikle sırık kullanılmamalıdır. Ceviz iç
kalitesini en yüksek seviyede tutabilmek
için akşam vakti veya sabahın erken saatlerinde hasat yapılmalıdır.
Cevizin uzun vadedeki getirisi diğer
birçok meyve türüne göre daha fazladır.
Aşılı ceviz ağaçlarının meyve verimi:
-5 yaşında 3-5 kg, dönüme 30-50 kg,
-20 yaşında 100-150 kg, dönüme
1000-1500 kg ürün alınmaktadır. Bu, en
düşük bir fiyatla, örneğin 15 TL’den, dönüme 15000-22500 TL arası bir gelir demektir ki oldukça yüksek bir değeri ifade
eder.
Ceviz meyvesinin adi depolarda bile
18–20 ay gibi çok uzun süre saklanabilir
olması önemli bir avantajıdır. Soğuk zincire gerek duymadan uzak mesafelere
zarar görmeden taşınabilmesi pazarlamasını kolaylaştırır.
Verimsiz, kalitesiz, hastalıklara eğimli,
tohumdan yetişmiş ceviz ağaçlarını çevirme aşıları ile aşılamak suretiyle ıslah
etmek ve bu ağaçları ekonomiye kazandırmak ülkemiz ceviz yetiştiriciliği için
önemli gözükmektedir.
İL KOORDİNASYON KURULU TOPLANTISI YAPILDI
Ordu’nun Ünye ilçesinde ‘Ordu Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı’
yapıldı.
Ünye Ziraat Odası Başkanı Osman Sarıkahraman'ın ev sahipliği yaptığı toplantıya
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu üyeleri Hasan Kozoğlu ve Arslan Soydan
da katıldı.
Toplantı öncesi açıklamalarda öne çıkan Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Kozoğlu, fındık konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Kozoğlu yaptığı açıklamada, "Fındık rekoltesini 590 bin olarak söylemiştik. Fındık
İhracatçılar Birliği Mayıs ayının 15'inde 733 bin ton rekolte açıkladılar. Ancak 590 bin
rekolte bile çıkmayacak. Geçen sene fındığı olanla bu sene ki fındığını kıyas yapıyorlar, daha az çıkıyor. İhracatçıların yaptığına bir örnek vereceğim. Bazı öğrenciler vardır,
evde ders kitabının içine roman koyar. Babası annesi ders çalışıyor bilir ama ders çalışmaz. Halbuki o çocuk roman okuyor ve kendini kandırıyor. İşte İhracatçılar Birliği'nin
yapmış olduğu rekolte kendini kandırmaktan ibaret" dedi.
Fındık fiyatının son günlerde artışta olduğunu belirten Kozoğlu, şöyle devam etti:
“Hasadın ardından emanete bırakılan baya fındık oldu ve yinede 10 TL'nin altına bu
fındık düşmedi. Fındık fiyatı 15 TL de olsa ihtiyacı olanlar dışında ki hiç kimse satmasın. Avrupa'da Noel, yılbaşı tatili denilen bir şey var. Bununla birlikte en çok Kasım,
Aralık aylarında fındık ihracatı olur. İhracatçıların elinde fazla kırılmış fındık yok. Aldığımız duyumlara göre birinci yapmak istedikleri, onların yönlendirebileceği kişilerin
fındığını pazara indirmesini sağlayarak üreticiye psikolojik baskı yapmak yani 'fındık
fiyatı aşağı düşecek satın' diyerek korkutmaya çalışacaklar. İkinci planları ise bir anda
fiyatı 15 TL yapıp, üreticinin elinde ki 100-115 bin ton fındığı elinden alıp kafalarına
göre fiyatı aşağı düşürme niyetindeler. Eğer üretici yine ayaklarının üzerinde durur ve
diretirse fiyatlar 15 TL'yi de geçer.”
Hasan Kozoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Alan Bazlı Gelir Desteği ile ilgili ise hükümet ek bütçe yaptı. Ek bütçe öncesi de görüşmeler vardı zaten. Hükümet kurulduğu zaman bu parlamentoya gelecek ve inşallah onaylanacak. Alan Bazlı Destek hükümetin bütçesinde yani…"
Kastamonu Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu, Kasım ayı toplantısı Bozkurt
ilçesinde yapıldı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi, Karadeniz Bölge sorumlusu Arslan Soydan başkanlığında gerçekleştirilen toplantıya Kastamonu
Ziraat Odası başkanı Mehmet Batur, Tosya, Taşköprü, Araç, Devrekani, Seydiler Ağlı,
Cide ve Daday Ziraat Odalarının başkan ve yöneticileri katıldı.
Bozkurt Ziraat Odası Başkanlığında gerçekleştirilen Koordinasyon toplantısında Ziraat Odalarındaki sorunları dinlediklerini belirten TZOB Yönetim Kurulu Üyesi
Arslan Soydan, “Odalarımızın sorunlarını dinledik ve başkanlarımızla toprak koruma kanunu, çiftçi kayıt sistemi çalışmaları, hayvancılık hibeleri ve fındık alan bazlı
gelir desteği hakkında bilgi alışverişinde bulunduk” diye konuştu.
Bozkurt Ziraat Odası Başkanı Mehmet Acar, İl Koordinasyon Kurulu toplantısına ev
sahipliği yapmaktan mutlu olduklarını ifade ederek, “Ziraat odaları olarak her ay bir
odamızda toplanarak odalarımızın ve çiftçilerimizin sorunları Genel Merkezimize iletiyoruz” dedi.
ÇİFTÇİLERE KİMYON SEMİNERİ
Konya’nın Kulu ilçesinde çiftçiler ve muhtarlar, kimyon üretiminde verim artışı
ve kalite konusunda bilgilendirildi.
Kulu İlçe Ziraat Odası Başkanı İsmet Erdoğan ve Tarım Kredi Kooperatifi Başkanı Menderes Orhan’ın katıldığı toplantıda, Alman Ziraat Mühendisi Rolf Dunkelman Eicke Jonsen ve Ziraat Mühendisi Ayşe Çetin tarafından sinevizyon gösterimi
eşliğinde çiftçilere ve muhtarlara kimyon üretimi, kaliteli verim artışı ve hastalıklarıyla mücadele konusunda bilgi verildi. Toplantıda, kimyon yeri hazırlanması,
tohum ekiminde dikkat edilecek hususlar, hastalıklarıyla mücadele veriminin bol
ve kaliteli mahsul alınması konularında çiftçilere ve muhtarlara eğitim verildi.
Kulu Ziraat Odası Başkanı İsmet Erdoğan, çiftçilerin bol ürün almaları için her
türlü mahsul için eğitimlerin devam edeceğini söyledi.
ZEYTİNDE HALKALI LEKE HASTALIĞIYLA MÜCADELE
Muğla Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı öncülüğünde Milas Belediyesi, Milas İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Milas
Ziraat Odası ve Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nün
katılımları ve teknik destekleriyle Milas İlçesi Menteş ve Kırcağız Mahallelerinde zeytinlerde tespit
edilen halkalı leke hastalığıyla ilk mücadele çalışmalarına başlandı.
Halkalı leke hastalığıyla mücadele çalışmaları kapsamında Milas Belediyesi Park ve Bahçeler
Müdürlüğü İlaçlama Ekibi, Büyükşehir Belediyesi
Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı tarafından
temin edilen ilaçlar ile çalışmaya başladı. Üreticilere daha bilinçli üretim yapmaları için ekipler tarafından halkalı leke hastalığıyla ilgili bilgiler verildi.
ZİRAAT ODALARI
16
İmtiyaz Sahibi
TZOB Adına
Nejat Gamzeli
Genel Yayın Müdürü
Bekir Şinasi Özdemir
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Ebru Mine Esen
Yayın Kurulu
Prof.Dr. Turan Karadeniz
M.Hikmet Yavuzyiğit
Hasan Hüseyin Coşkun
Ömer Kaya
Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015
Metin Türkyılmaz
Dr. M.Fethi Güven
Foto Muhabiri
Mahmut Öksüz
Dağıtım
PTT Kargo
Yayın Türü
Yaygın Süreli Yayın
Grafik Tasarım
Ali Altınok
Yönetim Yeri
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
GMK Bulvarı No: 25
Demirtepe/ANKARA
Tel: 312 231 63 00 (Pbx)
Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77
e-mail: [email protected]
[email protected]
Baskı
Dorukkaya Matbaacılık Yayıncılık Reklamcılık
Madencilik Enerji ve İnşaat A.Ş. Macun Mahallesi
195. Cadde No: 2 Yenimahalle - ANKARA
Tel: 0312 397 11 97-98
Türkiye Ziraat Odaları Birliği aylık yayını
basın ahlak kurallarına uymayı taahhüt eder.
Yayımlanan yazıların sorumlulukları sahiplerine
ait olup, Birliğimiz görüşlerini yansıtmamaktadır.
Dergide yayımlanan yazılar, kaynak gösterilmek
koşuluyla, diğer yayın organlarında yayımlanabilir.
Gönderilen yazılar iade edilmez.
Basım Tarihi
26.12.2015

Benzer belgeler