Bebek Ruh Sağlığı Bülteni - Bebek Ruh Sağlığı Derneği

Transkript

Bebek Ruh Sağlığı Bülteni - Bebek Ruh Sağlığı Derneği
BERSAD
OCAK 2009
Cilt 1
Bebek Ruh Sağlığı Derneği Yayınıdır.
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
Cilt 1, Sayı 1, Ocak 2009
Volume 1, No. 1, January 2009
Bebek Ruh Sağlığı Derneği Yayınıdır.
Sahibi
Bebek Ruh Sağlığı Yönetim Kurulu adına
Prof. Dr. Neşe Erol (Ph.D)
Yayın Yönetmenleri
Uzm. Psk. Başak Alpas
Uzm. Dr. Kağan Gürkan (MD)
Teknik Editör
Ejder Korkmaz
Tasarım
EDR Ajans
www.edrajans.com • 0312 418 59 54
©Karikatürler, KARİKATÜR VAKFI tarafından
yayınlanan karikatür kitaplarından Sayın Nezih
DANYAL’ın izniyle alınmıştır.
©Bebek Ruh Sağlığı Derneği
Bu Bülten Bebek Ruh Sağlığı Derneği Yayınıdır.
Kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar dışında,
tamamı ya da bölümleri yazılı izin alınmadan hiçbir
yolla çoğaltılamaz.
Bültendeki yazıların içeriğinden yazarların kendileri
sorumludur.
Bebek Ruh Sağlığı Derneği
Başkan: Neşe Erol
Başkan Yardımcısı: Gülsen Erden
Genel Sekreter: Runa Uslu
Sayman: Başak Alpas
İçindekiler
Bebek Ruh Sağlığı Derneği’ne Hoşgeldiniz
Prof. Dr. Neşe Erol
1
“Bebek Ruh Sağlığı Derneği Tarihçesi
Prof. Dr. Neşe Erol
3
AİLELERİMİZE
12
İlk Yillarin Önemi
Psk. Virna Gülzari, M.A.
12
Çocuklara İkinci Yılda Oyun ve Oyuncaklar
Psk. Virna Gülzari, M.A.
15
Yeme Davranışının Gelişimi
Psk. Virna Gülzari, M.A.
17
YAYINLARIMIZ ve BROŞÜRLERİMİZ
20
EĞİTİM ve SEMİNERLER
23
KAMUOYU DUYURULARI • BASIN
BİLDİRİLERİ
27
Üye: Birim Günay Kılıç
Yazışma Adresi
Portakal Çiçeği Sok.Çim Apt. No: 1/3 A. Ayrancı
Çankaya/Ankara
E-Posta
Neşe Erol: [email protected]
Runa Uslu: [email protected] Başak Alpas: [email protected]
Telefon: 0 312 595 66 54
0 312 595 66 30
2
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
“Bebek Ruh Sağlığı Derneği’ne
Hoşgeldiniz....
Prof. Dr. Neşe Erol
Bebek Ruh Sağlığı Derneği Başkanı
Bebeklik ve erken
çocukluk döneminde
ruh sağlığı ve gelişimin farklı boyutları
yaklaşık 30 yıldan bu
yana ruh sağlığı klinisyenlerinin, sağlık
çalışanlarının, bebeklik ve erken çocukluk
dönemiyle ilgili çalışmalar yapan araştırmacıların ilgi odağı ve merak konusu
olmuştur. Gelişimin, yaşamın ilk aylarında ve yıllarında
son derece hızlı olması, erken deneyimlerin ve çevresel
zorlayıcıların bebek ve küçük çocukların gelişimini etkilemesi ve daha sonraki sosyal, bilişsel ve duygusal işlevlerinin kaynağını oluşturması konunun güncelliğini artırmıştır. Umudun ve başlangıcın bir sembolü olan bebeklik
döneminin çok iyi tanınması daha sonraki sorunlarla başedebilmede anahtar olarak kabul edilmiştir.
Bebek Ruh Sağlığı Nedir?
Bebek Ruh Sağlığı, gebelik dönemi ve yaşamın ilk üç yılında (0-5 yaş olarak da ele alınmaktadır) bebeğin ailesi ve
toplum içinde gelişimini incelemeyi, değerlendirmeyi ve
gerektiğinde tedavisini amaçlayan bir bilim dalıdır. Bebeğin sağlıklı gelişimini korumayı ve bunu engelleyebilecek
sorunları gidermeyi hedefler. Ailelerin toplumda varolan
sosyal destek sistemlerini tanıması ve kullanabilmesini
sağlayarak ailenin-toplumun yaşam kalitesini yükseltebilmeyi amaçlar. Bu bilim dalının dünyaya adını duyurması
ve çalışanların bir çatı altında toplanması son 30 yılın ürünüdür.
Günümüzde ne yazık ki, bebek ve küçük çocuklar çoğu
zaman risk altındadır. Yoksulluk, işsizlik, doğal afetler,
savaş, terör, aile parçalanması, ihmal, istismar, ana babalardaki ruh sağlığı sorunları, toplumsal ve aile içi şiddet,
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
ergen anne babalar ve aile tarafından kuruluşlara terkedilme gibi nedenlerle, bebeklik ve erken çocukluk döneminde çocuklar pek çok sorunla karşılaşmaktadır. Bu zorlayıcı
yaşam koşullarında anne- baba ve bebeğe destek olmak,
onların psikolojik yaralarını sarmak, aralarındaki özel
duygusal bağı güçlendirmek ve korumak bebeklik ve erken çocukluk dönemi ruh sağlığı uygulamalarında günümüz önceliklerindendir.
Ancak, “Bebeklik ve Erken Çocukluk Döneminde Ruh
Sağlığı” ülkemizde ve dünyada yeni gelişen bir alan olduğu için risk altındaki bebek ve küçük çocuklar ile ailelerinin ihtiyaçlarını karşılayacak çok az sayıda yetişmiş
eleman vardır. O nedenle acilen meslek elemanlarının yetişmesine gereksinim duyulmaktadır. Ayrıca konuya ilişkin alanda kullanılan değerlendirme araçları, tanı ölçütleri
ve tedavi yaklaşımları de sınırlıdır.
Bu gibi sınırlılıkları ortadan kaldırabilmek, koruyucu ve
tedavi edici ruh sağlığı açısından büyük önem taşıyan bebeklik ve erken çocukluk döneminde ruh sağlığını ülkemizde yaygınlaştırabilmek, örgütlü ve sistematik biçimde
geliştirebilmek ve eğitim verebilmek amacıyla 18 Nisan
2005 tarihinde Bebek Ruh Sağlığı Derneği (BERSAD)
Neşe Erol’un başkanlığında kurulmuştur. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana
Bilim Dalı öncülüğünde psikolog ve çocuk psikiyatristleri tarafından kurulan dernek, bebeklere gönül veren ve
onlarla çalışan farklı meslek elemanları ile kısa zamanda
güçlenmiştir. Şu anda derneğimiz; çocuk gelişim uzmanları, hemşireler, sosyal hizmet uzmanları, çocuk hekimleri,
odyolog ve konuşma bozuklukları uzmanları, psikolojik
danışma ve rehberlik uzmanlarının da katılımıyla zenginleşmiş ve büyümüştür. Farklı meslek elemanları ile çalışırken, ekip çalışması bilincinin kazandırılarak rol karmaşası içine girilmemesine, sınırlara ve mesleki kazanımlara
saygı duyulmasına, etik kurallara uygun olarak çalışılmasına özen gösterilmiştir. Üyelerimizin, Ankara dışından
1
da aramıza katılmaları sesimizi daha da güçlendirmiştir.
Derneğimizin şu anda Ankara ağırlıklı olmak üzere İstanbul, Elazığ, Kayseri, Samsun ve Şanlıurfa olmak üzere 55
üyesi vardır.
2
Derneğimiz, 2009 yılının Ocak ayında Dünya Bebek Ruh
Sağlığı Derneği’ne (World Association for Infant Mental
Health) üyelik girişimlerini başlatarak amaçlarından birini
daha gerçekleştirme yolundadır.
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
Bebek Ruh Sağlığı Derneği
Tarihçesi
Prof. Dr. Neşe Erol
Bebek Ruh Sağlığı Derneği Başkanı
Ülkemizde Bebek Ruh Sağlığının Tarihçesi
Bebek, çocuk ve ailenin psikososyal sorunları günümüzde
önemli bir halk sağlığı ve ruh sağlığı sorunudur. Bebeklik
ve erken çocukluk döneminde yaşanan pek çok deneyimin
ileri yaşlardaki ruhsal, bedensel, sosyal ve bilişsel gelişimi
etkilediği bilinmektedir. Bu nedenle, bebeklik ve erken çocukluk döneminde ruh sağlığının ve gelişimin korunması
yaşam boyu ruhsal bozuklukların önlenmesinde anahtar
olarak kabul edilmektedir.
Bebeklik ve erken çocukluk döneminde gelişim ve ruh
sağlığı, üniversite yılları boyunca eğitimimiz içinde ağırlıklı olarak yer alan konular olmuştur. Meslek yaşantımız
süresince de gelişim ve gelişim psikopatolojisi sıklıkla
kuramsal ve klinik uygulamalar içersinde ele alınmıştır.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları AD nın 1974 yılında kurucusu olan Prof Dr.
Mualla Öztürk, bebeklik ve erken çocukluk dönemine her
zaman çok önem vermiştir. Bu alanda ilk kez 1969 yılında “Parmak Emmenin Etyolojisi Üzerine Bir Araştırma”
konulu çalışma yapmış ve araştırma Nöro-Psikiyatri Arşivi Dergisi’nde yayınlanmıştır. Daha sonra araştırma genişletilerek “Thumsucking and Falling Asleep” başlığıyla
British Journal of Medical Psychology” Dergisi’nde yayınlanmıştır (Öztürk ve Öztürk, 1977). M. Öztürk, “Erken
Bebeklik Otizminin Anne Yoluyla Tedavisi (1976)” gibi
konulara 1960’lı yılların sonunda yer vermiştir. Anne- bebek etkileşiminde dokunma ve dokunmanın sihirli iyileş-
tirici gücüne çok önem vermiş ve annelerin bebeklerine
dokunmasını, öpüp koklamasını, kucağa alınmasını desteklemiştir. Ankara da, Prof Dr. Atalay Yörükoğlu, Prof.
Dr. Kemal Aydınalp, Prof. Dr. Işık Savaşır, Prof. Dr.
Rüveyde Bayraktar, Güney Le Compte, İstanbul, İzmir, Bursa ve diğer illerden pek çok hocamız bebeklik
ve erken çocukluk döneminde gelişim ve ruh sağlığına
önem vermişlerdir. Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ülkemizde 1950’lerin sonu 1960’ların başlarında yeşermeye
başlayan genç bir uzmanlık alanıdır. Bebek Ruh Sağlığı da
doğal olarak ülkemizde bebeklik dönemini yaşamaktadır.
1990-2000 Yılları Arasında Bebeklik ve Erken
Çocukluk Döneminde Ruh Sağlığı ve Gelişim ile İlgili
Araştırma ve Projeler:
I. Bebeklik ve Erken Çocukluk Döneminde Ruh Sağlığı
ve Gelişimin Genel Sağlık Hizmetlerine Entegre
Edilmesi için Atılan Adımlar;
1991 yılında, Dünya Sağlık Örgütü’ nden (DSÖ) Dr. Sampoi Faria tarafından Doç. Dr. Neşe Erol’a “Gebe Ruh
Sağlığı ile Bebek ve Erken Çocukluk Döneminde Çocuk ve Ailelerin Psikososyal Gelişimine” yönelik olarak Ankara’da bir proje başlatılması önerisi yapılmıştır.
Proje’nin amacı, o güne kadar TC Sağlık Bakanlığı Temel
Sağlık Hizmetleri’nde geçerli olan ve insan olgusunu salt
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
3
bedensel gelişim zihniyeti ile ele alan geleneksel yaklaşımı aşarak gebelik döneminden başlayarak ruh sağlığına
ağırlık vermekti. Diğer bir amaç ise; bebeklik ve erken çocukluk döneminde çocuğu, sağlığın zihinsel, motor, sosyal
ve ruhsal gelişim evreleri içinde ele almaktı. Projenin genel amacı, Gebe Ruh Sağlığı ile Bebek ve Erken Çocukluk
Döneminde Çocuk ve Ailelerin Psikososyal Gelişimini yaşanılan toplum ve var olan kuruluşların işbirliği ile bütünleyici bir sistem içinde ele alarak ülkemizde yaygınlaştırmaktı. Çalışma, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi
olan Neşe Erol’un proje başkanlığında ve Sağlık Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı Uzm. Dr. Muzaffer Keçeci, Psikiyatr
Dr. Nevzat Satmış ve Sosyal Hizmet Uzmanı Zeynep Türütgen Şimşek ile işbirliği içinde yürütülmüştür. Projenin
pilot çalışması için bir yıl hazırlık yapılmış, 1992 yılında
proje Ankara’da başlamış ve 1994 yılında tamamlanmıştır
(Erol, 1996b; Erol, Uslu 1996; Erol, 1996c; Erol, 1996d).
Projenin hazırlık aşamasında yapılan görüşmelerde gebe
ruh sağlığının ülkemiz için lüks olduğu, kadınlarımızın sokaklarda doğum yaptığı, anne ölüm hızının yüksek olduğu
dolayısıyla ruh sağlığının öncelikli olmadığı belirtilmiştir.
Ruh sağlığının bedensel sağlıktan ayrılamayacağı, ruhsal
ve bedensel açıdan sağlıklı olmanın birbiriyle sıkı sıkıya
bağlı olduğu ve ruh sağlığının, beden sağlığını etkileyen
kavramlar olduğunu çalışanlara kabul ettirmek çok zor olmuştur. Projede yer almayı kabul eden Kadın Doğum hastaneleri bir ya da iki personeli konuyla ilgili olarak eğitime yollamış, eğitime katılanlar ise konuyu ek bir yük gibi
algılamışlardır. Konunun önemine inanan bir avuç personel ile proje sürmüştür. Uygulama sonunda başhekimler
ve çalışmaya katılan ebe ve hemşireler ile aileler projenin
yararlı olduğu ve yaygınlaştırılmasının önemini vurgulamışlardır. Standart ölçeklerden elde edilen sonuçlar da
projenin önemini ve katkısını ortaya koymuştur. Çalışma;
ülkemiz dışında aynı zamanda İngiltere, Yugoslavya, Portekiz, Yunanistan, Slovenya ve Güney Kıbrıs’da Dünya
Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) desteği ile yürütülmüş ve o ül4
kelerde de konunun önemi ortaya konmuştur. Proje’nin
pilot çalışmasından sonra Dünya Sağlık Örgütü’nün yeterli maddi desteği sağlayamaması üzerine bu ülkeler Avrupa
Komisyonu tarafından desteklenmiştir. Türkiye, Avrupa
Birliği’ne üye olmadığı için maddi açıdan destek verilememiş ve ülkemiz bu gruptan ayrılmak zorunda kalmıştır.
Buna karşılık, DSÖ ülkemize maddi desteği sürdürmüş ve
Sağlık Bakanlığı Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü’
nün eğitim toplantılarına sağladığı maddi katkılar ile pilot
çalışmadan elde edilen bilgiler ve deneyimler doğrultusunda, proje 1995 yılında 9 ilde yaygınlaştırılmıştır (Tsiantis,
Skoulika, Papadopoulou, Cox , Smith, Caldeira P, Beriao,
Kyriakides, Ispanovic, Radojkovic, Hribar, Plankar, Erol,
Türütgen-Şimşek ve Faria, 1996).
Yaşanan Güçlükler
Proje kapsamında gerek eğitim sürecinde gerekse uygulamanın farklı aşamalarında büyük güçlükler yaşanmış
ve direnç ile karşılaşılmıştır. Sağlık çalışanları tarafından
“Bakanlıklar proje mezarlığıdır, projeler başlar ve yarıda
kalır, ailelerle başbaşa bırakılırız, sıkıntıyı sadece biz yaşarız, projeler bazı kişilere kişisel kazançtan başka bir şey
sağlamaz” gibi inanç ve deneyimleri silebilmek, direnci
kırabilmek çok zor olmuştur. Ayrıca sağlık çalışanlarının
iş yükü, kuruluşların alt yapı ve personel yetersizlikleri,
birinci basamak sağlık kuruluşlarında son derece az sayı-
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
zaman alıyorsa, yeni bilgilerin kazanılması ve özümlenmesi de zaman almıştır.
Eğitim alan bir ebemiz deneyimini şöyle özetlemiştir:
“Çocukların fizik gelişimi ile ilgili çalışırken sorunlarım
işimi engellemiyordu, eğitime bu kadar ihtiyaç yoktu ama
ruh sağlığı konusunda çalışırken eğitimin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Öncelikle kendi sorunlarımı halletmeyi öğrendim, çocuklarıma davranışlarım çok değişti.
Okullarda bu konularda eğitim yok. Toplumun tümüne bu
hizmet gidecekse eğitimin içine sokulmalı”.
da psikolog, sosyal çalışmacı gibi ruh sağlığı çalışanlarının
görevlendirilişi projenin işleyişinde sorunlar çıkarmıştır.
Bu tür sorunların aşılması Bakanlık düzeyinde girişimleri
gerektirmekle birlikte olumlu yönde ve somut adımlar atılmamıştır. Bütün bu sorunlar aşılamadığından eğitim toplantılarının büyük bir bölümü direnci olumlu yöne çevirmeye çalışmakla geçmiştir. Öte yandan personelin sık yer
değiştirmesi de eğitimi aksatan yönler olmuştur. Tüm bu
sorunlar ortadan kaldırılmaya çalışılarak yol katedilmeye
devam etmiştir. Verilen eğitimin sağlık çalışanlarının alan
çalışmalarındaki tutum, yaklaşım ve inançlarını etkilemesi
beklenmiştir. Bu gibi duyarlılıklar kazandırılmaya çalışılırken, öncelikle sağlık çalışanlarının kendi becerilerini,
değerlerini, duygu, düşünce ve inançlarını anlaması ve
farketmesine özen gösterilmiştir. Grup ile proje danışmanı
arasında empati ve model olmaya dayalı bir ilişki sürdürülmüştür. Sağlık çalışanlarının güçlü yanları ön plana çıkarılıp (bölgelerini en iyi tanıyan, ev ziyaretlerinde deneyimli kişiler olmaları gibi) işbirliği ve etkileşime dayalı bir
eğitim ortamı yaratılmaya çalışılmış ve eğiticileri otorite
figürü olarak değil, kendilerine destek veren kişiler olarak
algılamaları sağlanmıştır. Yeni bilgi ve becerilerin kazanılması, ortak amaç, ilgi ve paylaşımın sağlanması, gözlem
becerilerinin artması, birlikte sorun çözme alışkanlıklarının geliştirilmesi ve öneri vermek gibi alışılmış davranış
kalıplarının değişmesi çok zaman almıştır. Nasıl gebelik
dokuz aylık bir sürede tamamlanıyor ve fetüsün gelişimi
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
Proje, 1998 yılında dönemin Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Suat Çağlayan tarafından “Çölde Gül Yetiştirmeye Benziyor” denilerek sonlandırılmıştır. Ancak
çalışmanın önemi 1999 Marmara Depremi sırasında ortaya çıkmış ve ekip üyeleri konuyla ilgili çok çalışmış ve ruh
sağlığının önemi çarpıcı biçimde gözler önüne serilmiştir.
Bundan sonra Sağlık Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair
Genelge’nin gözden geçirilmesi çalışmaları sırasında Ruh
Sağlığı Hizmetleri sağlık ocaklarının görevi olarak belirlenmiş ve psikososyal gelişimin izlenmesi bebek, çocuk
ve gebe izlemlerine entegre edilmiştir (Erol, Şimşek, Ertem, 1997; Erol, 1998; Erol,1999).
Deprem sonrası TC.Sağlık Bakanlığı Türkiye Cumhuriyeti Ruh Sağlığı Politikası geliştirmiş ve politikalar içinde Gebe ve Bebek Ruh Sağlığı ve Psikososyal Gelişimin
Birinci basamak sağlık kuruluşlarında yürütülen hizmetlerle bütünleştirebilmesi gereğini vurgulamıştır. Sağlık
Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, “Güçlü bir Ruh Sağlığı
Politikası etkili sağlık hizmetlerinin ayrılmaz bir parçasıdır” diyerek konunun önemini ortaya koymuştur (Munir
ve ark., 2006; Türkiye Cumhuriyeti Ruh Sağlığı Politikası,
Ankara).
Program halen TC Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından bazı değişikliklerle uygulanmakta ve 81 ile yaygınlaştırılması düşünülmektedir.
5
özel eğitim okulu bulunmakta ve bu merkezlerde 0-6
yaş grubu 9 çocuk eğitim almaktaydı. Çocukların çoğu
3-6 yaş grubundaydı ve bu 2 merkezde ağırlıklı olarak
okul çağı çocuklarına eğitim verilmekteydi. Günümüzde, Ankara’da 15 özel eğitim okulu ve 166 özel rehabilitasyon merkezi bulunmaktadır. Dileğimiz çocukların
hakkı olan özel eğitimden yararlanabilmeleridir.
II.Ankara Gelişim Tarama Envanteri Geliştirme
Projesi (1990-1994):
1990 yılında Işık Savaşır, Neşe Erol ve Nilhan Sezgin,
“0-6 Yaş Çocukları için Gelişim Tarama Envanteri Geliştirme Projesi”bağlamında, “Middle East Research Awards
Program in Population and Development” desteğiyle halen ülkemizde yaygın olarak kullanılan Ankara Gelişim
Tarama Envanteri’ni ülkemize kazandırmışlardır. Bu
envanter, bebek ve erken gelişim dönemindeki çocukların
gelişimi ile ilgili derinlemesine ve sistemli bilgi sağlayan
bir değerlendirme aracıdır. AGTE; kültürümüze özgü, kısa
sürede çok kişiye uygulanabilen, sağlık taramalarında çocuğun gelişimini yansıtabilecek şekilde düzenlenmiştir.
Envanter, gelişimsel gecikme ve düzensizlik gösterme açısından risk altında olduğu düşünülen bebek ve çocukların
erken dönemde tanınması ve gerekli önlemlerin alınabilmesine olanak sağlar (Savaşır, Sezgin ve Erol, 1992; Sezgin, Erol ve Savaşır, 1993; Erol, Sezgin ve Savaşır, 1993;
Savaşır, Sezgin ve Erol, 1994a; Savaşır, Sezgin ve Erol,
1994b).
1992 yılında AGTE’nin geçerlik çalışmaları yapılırken,
zihinsel engelli 0-6 yaş okul öncesi çocuklara ulaşmakta
güçlük yaşanmıştır. 1992 yılında Ankara’da sadece 2
6
Denver II Gelişim Tarama Envanteri (Yalaz ve Epir,
1982; Anlar ve Yalaz, 1996) ölçüt olarak kullanıldığında AGTE ile arasındaki ilişki yüksek bulunmuştur. Bu
sonuç iki testin birbiriyle yüksek düzeyde uyumlu olduklarını ortaya koymuştur (Erol, Sezgin ve Savaşır,
1993). AGTE’nin ölçüte bağlı geçerliğine ilişkin olarak
yapılan ikinci çalışmada ise Bayley Bebekler için Gelişim Ölçeği’nin (Özelli, 1978) Zihinsel ve Motor ölçekleri ile AGTE arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışmada
AGTE toplam puanı ile saptanan genel gelişim düzeyi
ile Bayley zihinsel ölçeği arasındaki korelasyonlar anlamlı ve yüksek olarak saptanmıştır. Vineland Uyum
Davranış Ölçeği (Sparrow ve ark., 1984) ile AGTE arasındaki ilişkiler de yüksek bulunmuştur (Alpas ve Akçakın, 2003; Savaşır, Sezgin ve Erol, 2005)
III. Türkiye Ruh Sağlığı Profili Araştırması (19951998)
Ülkemizde bebek, çocuk ve gençlerin davranış ve duygusal sorunları ile yeterlik alanlarının dağılımını, geniş bir
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
yaş dilimi ve genel popülasyonu temsil eden bir örneklem
içinde, anne- babalardan, öğretmenlerden, çocuk ve gencin kendisinden diğer bir deyişle çoklu bilgi kaynaklarından elde edilen bilgiler doğrultusunda araştıran bir çalışma bulunmamaktaydı. O zamana kadar yapılan çalışmalar,
çoğunlukla temsili olmayan örneklemlerle ve tek bir bilgi
kaynağına dayanarak yapılmıştı. Bu nedenle, elde edilen
sonuçlar, çocuklar hakkında değerlendirmeler, genellemeler yapmada ve karar vermede sınırlı olmuştur.
Bu araştırmanın amaçları; 1)Türkiye’de 2-3 ve 4-18 yaş
grubu çocuk ve gençlerin yeterlik alanları ile davranış ve
duygusal sorunların dağılımını, anneler, öğretmenler ve
gençler gibi çoklu bilgi kaynaklarından elde edilen bilgiler
doğrultusunda yaş, cinsiyet, yerleşim yeri tipi ve bölgelere göre belirlemek, 2) Anneler, öğretmenler ve gençlerden
elde edilen bilgiler doğrultusunda 2-18 yaş grubu çocuk ve
gençlerde sorun davranışların görülme sıklığını, cinsiyet,
yerleşim yeri ve bölgelere göre saptamak, 3) İzleme çalışmaları yapabilmek üzere temel oluşturmak ve 4) Çocuk ve
gençlere yönelik Ulusal Ruh Sağlığı politika ve programlarının oluşturulmasına katkıda bulunmaktır.
Araştırmada tabakalı, çok aşamalı, kümeli, olasılık örneklemesi kullanılmıştır. Son aşamada seçilen birim olan
kümenin her tabakada seçilme olasılığı eşit olduğu için
araştırma kendinden ağırlıklıdır. Tabakalar Türkiye’nin 5
demografik bölgesi ve 3 yerleşim yeri tipinin (il, ilçe, köy)
çaprazlanmasıyla oluşturulmuştur. Araştırmanın bulguları
15 tabaka ve 4 büyük kentimiz ile bunların herhangi bir şekilde birleştirilmesiyle elde edilen toplum kesimlerine genellenebilir. Yerleşim yerinin seçildiği aşamalarda çerçeve
olarak T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü’nün
1990 Sayımı İdari Bölünüş Yayını gerekli güncelleştirme
yapılarak kullanılmıştır. Son aşamada küme seçimi için
T.C. Sağlık Bakanlığı’nca tutulan ve her sene güncelleştirilen Evhalkı Tespit Fişleri Kullanılmıştır. Örnek seçiminin her aşamasında sistematik rasgele seçim yapılmıştır.
Araştırmada saha çalışması için il denetçileri, örnekleme
çıkan illerde görev yapan Ruh sağlığı Şube Müdürleri ya
da Ruh Sağlığı Şubesinden sorumlu Sağlık Müdür yardımcısından, görüşmeciler ise sağlık ocaklarında görev yapan
doktor, ebe, hemşire ve devlet hastanelerinde çalışan psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarından oluşmuştur. İl denetçisi ve görüşmecilerin eğitimi iki aşamada iki ayrı grup
halinde yapılmıştır. Alan çalışması da iki aşamada gerçekleştirilmiştir. Birinci aşamada Aralık 1995 - Ocak 1996 tarihleri arasında İç Anadolu ve Güney Anadolu bölgeleri,
ikinci aşamada ise Nisan-Mayıs 1996 tarihleri arasında
Batı, Kuzey ve Doğu Anadolu bölgelerinden örnekleme
çıkan illerde alan çalışması yapılmıştır.
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
Toplam olarak 3889 hanede 16550 kişi hakkında veri toplanmıştır. Ulaşılan hanelerdeki 2 yaşın üstünde herkese
yaşlarına uygun ölçekler uygulanmış, dışlama ölçütü kullanılmamıştır. Örneğe giren hanede Hanehalkı Anketi, 2-3
Yaş Çocukları İçin Davranış Değerlendirme Ölçeği, 4-18
Yaş Çocuk ve Gençleri İçin Davranış Değerlendirme Ölçeği, 5-18 Yaş Öğretmen Değerlendirme Ölçeği ve 11-18
Yaş Grubu Gençler İçin Kendini Değerlendirme Ölçeği;
erişkin nüfus için ise Uluslararası Bileşik Tanı Görüşmesi (CIDI), Genel Sağlık Anketi, Kısa Yetiyitimi Anketi ve
Sağlık Hizmeti Kullanımı Anketi kullanılmıştır.
Annelerden elde edilen bilgilere göre 2-3 yaş grubu çocuklarda sorun davranışların görülme sıklığı %10.9, 4-18
yaş grubunda %11.3 olarak bulunmuştur. Öğretmenlerden
elde edilen bilgilere göre 5-18 yaş grubunda sorun davranış oranı %11.6, gençlerin kendilerinden elde edilen sonuçlara göre ise %11.9’dur. Her üç bilgi kaynağından elde
edilen bilgiler doğrultusunda toplumumuzda İçe Yönelim
sorunlarının Dışa Yönelim sorunlarından daha fazla olduğu görülmektedir. Şehirlerde ruhsal hastalık görülme oranı,
kasaba ve köylerden yüksektir. Coğrafi bölgelere göre ruhsal hastalık dağılımı farklılık göstermektedir. Genel olarak
çocuk ve gençlerde sorun davranışların yaklaşık %11 olarak bildirilmesine karşın, 2-3 yaş grubu çocuğu olan ailelerde ruh sağlığı hizmetine başvuru hiç yoktur; 4-18 yaş
grubunda bu oran % 0.2 olarak bulunmuştur. 11-18 yaş
grubundaki gençlerin %5’i davranış ya da duygusal sorunlarından dolayı yardıma ihtiyaç duyduklarını belirtmelerine karşın, başvuru oranı % 0.3 olarak bulunmuştur (Erol
ve Şimşek, 1998; Erol, Şimşek, Öner ve Münir, 2005).
Kadına verilen değer, annenin toplum içindeki yeri ve statüsü, çocuk ruh sağlığında çok hassas bir ölçüttür. Güçlüklerin çok erken dönemde başladığının belirtilmesi, annelerin annelik rolünü daha sağlıklı yapabilmesi için eğitim,
deneyim ve yeterli desteğe ne denli gereksinimleri olduğunu yansıtmaktadır. Sorunların, anne-baba-çocuk ilişkisini
bozmadan ve davranış/duygusal sorunlar artmadan önce
ele alınması koruyucu ruh sağlığı açısından önem taşımaktadır. Anne-babaya çocuğun yaşına özgü olabilecek genel
gelişim ve gelişimsel güçlüklerle ilgili bilgi verilmesi,
başa çıkma yöntemlerinin öğretilmesi, kaygı ve korkularının giderilmesi, ilişkilerdeki güçlükleri büyük oranda
azaltabilmektedir. Yalnızca anne babaya çocuk ile ilgili
bilgi vermek ile yetinilmeyip, anne babanın kendileriyle,
anne baba olmalarıyla ve genel beklentileriyle ilgili duygu ve düşüncelerini dinlemek ve onların güçlü yanlarını
vurgulayıp farkettirerek destek sağlamak da önem kazanmaktadır (Stern 1995; Erol, 1996a; Zeanah ve ark., 1997;
Kağıtçıbaşı, 1996)
7
Koruyucu ruh sağlığı politikaları açısından önemli olan bir
konu da, risk altındaki bebek, çocuk ve gençlerin, aileler,
öğretmenler ve toplumun diğer kesimleri tarafından erken
dönemde tanınmasını sağlayıcı programların yapılmasıdır.
Sorunu topluma farkettirmek yeterli değildir. Hissedilen
ihtiyacın karşılanabilmesi için, hizmetin nasıl götürüleceği, var olan servislerin işlevselliği ve yeterliliği konularına
yönelik çalışmalara gereksinim vardır. Ruh sağlığı hizmetlerinin yaygınlaştırılabilmesi ve I. ve II. basamak çalışanlarının ruh sağlığı hizmetlerine kaynaştırılması Dünya
Sağlık Örgütü’nün temel politikalarındandır. Bu politikaların gerçekleştirilmesi ile yardıma gereksinimi olan pek
çok bebek, çocuk ve gencin hakkı olan yardımı alabileceğini umud ediyoruz.
IV. “Bebeklik ve Erken Çocukluk Döneminde Ruh
Sağlığı Birimi’nin” Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalında
Kuruluşu:
Birim, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı’nda, Klinik Psikolog
Prof. Dr. Neşe Erol ile Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Runa Uslu tarafından 1995 yılında
oluşturulan “Bebek Ruh Sağlığı Polikliniği” ile ilk çalışmalarına başlamıştır. Çocuk Hekimi Dr. İlgi Ertem çalışmalara katkı sağlamıştır. Birim; çocuk ruh sağlığı uzmanı,
psikolog, çocuk gelişim uzmanı, sosyal hizmet uzmanı ve
hemşirelerin katılımı ile kısa sürede zenginleşmiş; klinik
çalışmalar sürekli ve düzenli nitelik kazanmıştır. Bebek
ruh sağlığı ekibinin ilk çalışmalarında Dr. Psk. Gülsen Erden, Uzm. Psk. Füsun Kurdoğlu, Uzm. Psk. Suna Polat
yer almıştır. Çocuk kliniğinden Çocuk Gelişim ve Eğitimi
Uzmanı Canan Gök ve Psk. Sabahat Taylan eğitimlere katılmıştır.
Bu gelişmelerin ardından, “Bebek Ruh Sağlığı Birimi”
1998 yılında Neşe Erol ve Runa Uslu’nın çalışmalarıyla ve Prof. Dr. Efser Kerimoğlu’nun desteğiyle Ankara
Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı tarafından resmileşmiştir. Ekip; Prof. Dr. Melda Akçakın, Uzm. Psk. Başak
Alpas, Uzm. Psk. Aynur Şahin Aközel, Uzm. Psk. Oya
Özalp Kartal, Uzm. Psk. İrem Öker, Uzm. Psk. Belgin Üstün, Çocuk Gelişim ve Eğitimi Uzmanı Gönül Erdoğan,
Hemşire Nuray Yıldırım ve Semiha Uyaroğlu ile Sosyal
Hizmet Uzmanı Çiğdem Arıkan ile zenginleşmiş ve süreklilik sağlamıştır. Dr. Didem Öztop, Dr. Pınar Öner, Dr. Özgür Öner, Dr. Özlem Özcan, Dr. Savaş Yılmaz, Dr. Ayhan
Bilgiç ve Serhat Türkoğlu asistanlık eğitimleri boyunca
bebek ruh sağlığı alanında eğitim almış ve uygulamalara
katılmışlardır. Doç. Dr. Birim Günay Kılıç ve Uzm. Dr.
Kağan Gürkan ekip içinde aktif rol oynamaktadır. Halen
8 asistanımız ve rotasyon asistanları konuya yönelik eği8
tim almakta ve uygulamalara katılmaktadırlar. Bebek Ruh
Sağlığı ekibi, Çocuk Ruh Sağlığıve Hastalıkları Anabilim
Dalının etkinliği olup, 0-3 yaşlardaki bebeklerin sorunlarına yönelik tanı, tedavi ve danışma hizmeti vermektedir.
Birimimiz, ülkemizde bebek ruh sağlığı alanında multidisipliner ekip çalışmasının gerçekleştirildiği ilk ve tek
birim olma özelliğini taşımaktadır.
Birimde eğitim ve araştırma etkinliklerine de yer verilmektedir. Ekip üyelerinin sürekli çabaları ile bebeklerin
hem değerlendirme ve tanı araçları, hem de sağaltım yöntemleri, ayrıntılı ve standart duruma gelmiştir.
Bebek Ruh Sağlığı ekibi, haftada iki gün Otistik Çocuklar
Merkezi ve Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim
dalında uygulamalı ve kuramsal eğitim çalışmalarını yürütmek üzere toplanmaktadır.
Bebek Ruh Sağlığı Biriminin çeşitli işlevleri vardır:
I. Eğitim
Kuramsal ve Uygulamalı Eğitim:
1) Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı
ve Hastalıkları Ana Bilim Dalında çalışan asistan, rotasyon asistanı, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, hemşire ve
çocuk gelişim uzmanlarının haftada 2 gün kuramsal ve uygulamalı eğitimi sağlanmaktadır.
2) Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Gelişimsel Pediatri
bölümünden gelen 2 çocuk gelişim uzmanı,bir özel eğitimci ve asistanlarına kuramsal ve uygulamalı eğitim 1995
yılından bu yana düzenli olarak verilmektedir.
3) Ankara’da bulunan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu personeline 2 yıl kuramsal ve uygulamalı
eğitim verilmiştir.
4) Çeşitli üniversitelerin Psikoloji yüksek lisans öğrencilerine Bebek Ruh Sağlığı alanında eğitimler verilmektedir.
5) Prof. Dr. Runa Uslu tarafından Çocuk ve Gençlik Ruh
Sağlığı Derneği bünyesinde kurulan Bebek Ruh Sağlığı
Biriminde uzmanlara ve asistanlara kuramsal eğitimler
verilmekte, kongrelerde paneller ve seminerler düzenlenmektedir.
6) Prof. Dr. Neşe Erol tarafından Türk Psikologlar Derneği bünyesinde kurulan Bebek Ruh Sağlığı komisyonunda
genç psikologlar konuyla ilgili bilgilendirilmekte ve konunun önemi açısından farkındalıkları arttırılmaktadır.
II) Klinik Uygulamalar:
Ayaktan tedavi edilen ve izlenen bebekler ile ailelerine
yönelik hizmet verilmektedir. Bebeklik ve erken çocukluk
döneminde gelişimle ilgili sorunlarla Ankara ya da diğer
illerden başvuran ailelere danışmanlık hizmeti sunulmaktadır. Erken destek ve tedavileri sağlanmakta ve çocuk ve
aileler izlenmektedir. Bebek Ruh Sağlığı Birimine getirilen bebek ve küçük çocuklar
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
“0-3 R, Bebeklik ve Erken Çocukluk Döneminde Ruh Sağlığı ve Gelişimsel Sorunların Tanı Sınıflaması – Gözden
Geçirilmiş Biçimi” ne göre değerlendirilmektedir (Doğan
ve ark., 2006). Birime getirilen bebekler aşağıda yer alan
EKSEN 1 tanılarına göre ele alınmaktadırlar:
İlişki ve iletişim Kurma Bozuklukları
Örselenmeye Bağlı Zorlanma Bozuklukları
Yoksunluk/Kötü Davranılma Bozukluğu
Duygudurum Bozuklukları
Yitim, yas tepkileri
Kaygı Bozuklukları
Çökkünlük
Duygusal Anlatım Bozuklukları
Uyum Bozukluğu
Duyusal Yapılanmanın Ayarlanmasında Bozukluklar
Aşırı Duyarlılık Hipersensitivite
Az Duyarlı/Yetersiz Tepki Veren
Uyku Davranışı Bozukluğu, Uykuya Dalma Bozukluğu,
Gece Uyanma Bozukluğu
Beslenme Bozukluğu
Çoğul Sistemli Gelişimsel Bozukluk
Dr. Charles Zeanah ve Paula Zeanah kurum bakımında
yaşayan bebek ve küçük çocukların bağlanma süreci, bağlanma bozuklukları ve ruhsal sorunları ile ilgili araştırmalar sunmuş ve alternatif bakım modelleri üzerinde durmuşlardır (Zeanah, ve Zeanah, 2004).
Eksen III de yer alan Tıbbi ve Gelişimsel Bozuklular ve
Durumlar da sıklıkla
kliniğimizde izlenmektedir.
III. Konsultasyon- Liyazon Çalışmaları:
Çocuk nörolojisi, gelişimsel pediatri ve sosyal pediatriden
konsültasyon için gönderilen aile ve çocuklara hizmet sunulmaktadır.
Halen birimimizde yoğun klinik hizmet ve eğitim verilmekte, araştırma ve projeler yürütülmektedir. Farklı mesleki disiplinlerden gelen elemanların etkileşimi ile bebeklik ve erken çocukluk dönemlerine ilişkin bilgilerimiz her
geçen gün zenginleşmektedir.
IV. Seminerler, Sempozyum ve Kongreler:
1)Aylık Seminerler:
Bebek Ruh Sağlığıyla ilgili farklı disiplinleri temsil eden
konuk konuşmacılar ve farklı üniversitelerden gelen dinleyicilerin katılımıyla iki yıldan bu yana Bebek Ruh Sağlığı
Derneği’yle işbirliği içinde ayda bir seminerler düzenlenmektedir.
2) Sempozyumlar:
i) İlk kez ülkemizde Prof. Dr. Mualla Öztürk anısına 1996
yılında “Bebek Ruh Sağlığı Sempozyumu” düzenlenmiş
ve ülke içinden ve dışından (Prof. Dr. Charles Zeanah) konuya ilgi duyan bilim insanları bir çatı altında toplanarak
bilgi alışverişinde bulunmuştur.
ii) Prof. Dr. Mualla Öztürk anısına 2004 yılında düzenlenen “Koruma Altındaki Çocuklar” sempozyumunda Prof.
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
iii) Prof. Dr. Mualla Öztürk anısına 2007 yılında düzenlenen “Koruyucu Aile, Evlat Edinme ve Ruh Sağlığı” sempozyumunda Prof.Dr. Kevin Browne konuk konuşmacı
olarak davet edilmiştir. Dr Browne, “Çocuk İstismarı ve
İhmalini Önleme Konusunda Dünya Sağlık Örgütü Tarafından Yürütülen Bilgilendirme ve Eğitim Paketi” ile
“Çocukların Kurum Bakımından Alınması ve Hizmetlerin
Dönüştürülmesine İlişkin Avrupa Birliği Daphne / Dünya
Sağlık Örgütü Eğitim ve Bilgilendirme Paketi” konulu bildirileri sunmuştur (Browne, 2008a; Browne, 2008b)
9
Sempozyum ve seminerlerin amacı, bebek ruh sağlığı ve
erken çocukluk dönemiyle ilgilenen birey ve kuruluşları
bir çatı altında toplamak ve bebek ruh sağlığının yaygınlaştırılmasını sağlamaktır.
3)2008 Nisan –Mayıs tarihinde ise, İstanbul’da gerçekleştirilen Uluslararası Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Kongresinde (IACAPAP) Dünya Bebek Ruh Sağlığı Derneği başkanı Prof. Dr. Tuula Tamminen konuyla ilgili konferans
vermiştir. Ayrıca konuyla ilgili çok sayıda araştırma sunulmuş, paneller ve çalışma grupları gerçekleştirilmiştir.
V. Araştırma ve Tez Çalışmaları
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları AD ve Bebek Ruh Sağlığı Biriminde ekip
üyeleri tarafından çeşitli araştırmalar yapılmakta, projeler
yürütülmektedir. Konuya ilişkin tez çalışmaları da etkinlikler içinde yer almaktadır (Öztop ve Uslu, 2007; Öztop,
Özcan, Uslu ve Erol, 2007; Uslu, 2007; Uslu, Özalp, Bilgiç
ve Erdoğan 2007; Uslu, 2008; Öztop, 2004; Bilgiç, 2007;
Öztop, Uslu, Alpas, Erdoğan ve Şahin, 2004; Erol 2007 ;
Erol, Erden, Akçakın, Alpas, Üstün ve Öker, 2007)
VI. Politika Yapıcıları ile Bebek Ruh Sağlığı Alanında
gerçekleştirilen etkinlikler:
1)Türkiye Cumhuriyeti Ruh Sağlığı Politikasında gebe ve
bebek ruh sağlığının yer alması sağlanmıştır.
2)1999 Marmara Depreminde Gebe Anneler ve Bebeklere
yönelik Unicef ve Türk Psikologlar Derneği’yle işbirliği
içinde çalışmalar yapılmış ve bebeklere ve gebe annelere
yönelik broşürler hazırlanmıştır. TC. Sağlık Bakanlığı personeline eğitim verilmiştir.
VII. Uluslararası eğitim:
Ekibimizden Neşe Erol ve Runa Uslu, 25-29 Haziran 2004
yılında Tulane Üniversitesi’nde düzenlenen “TheWorking
Model of the Child Interview” (Anababanın Çocuğa İlişkin Tasarımları Görüşmesi - AÇİT) eğitimini Charles H.
Zeanah ve ekibinden almışlardır.
10
Kongre ve sempozyumlara davet edilen yabancı konuklarla (Charles Zeanah,Paula Zeanah, Kevin Browne, Brian
Stafford, Tuula Tamminen, Miri Karen, Sam Tyano( IACAPAP) ile bilgiler güncelleştirilmiştir.
Ekibimizden Neşe Erol 1996 yılından bu yana, Runa Uslu,
Melda Akçakın, Başak Alpas ve Kağan Gürkan daha sonraki yıllarda WAIMH‘e (World Association for Infant
Mental Health) üye olmuşlardır. 1996’dan bu yana ekip
üyelerimiz uluslarası çeşitli kongrelere, sempozyumlara
katılmıştır.
VIII. Bebek Ruh Sağlığı Derneği’nin Kurulması
(2005)
Birimin birikimleri, deneyimleri ile ekibin önceki çalışma
ve deneyimleri sonunda bebeklik ve erken çocukluk döneminde ruh sağlığını ülkemizde yaygınlaştırabilmek, örgütlü ve sistematik biçimde geliştirebilmek ve eğitim verebilmek amacıyla 18 Nisan 2005 tarihinde Prof Dr.Neşe
Erol’un (Ph.D)başkanlığında Prof. Dr. Runa Uslu ( M.D),
Prof. Dr. Efser Kerimoğlu (MD), Prof. Dr. Melda Akçakın
(Ph.D), Doç. Dr. Gülsen Erden (Ph.D),Uzman Psikolog
Başak Alpas, Uzman Psikolog Füsun Kurdoğlu, Uzm Dr.
Didem Öztop, Doç. Dr. Sibel B Kazak (Ph.D) tarafından
Bebek Ruh Sağlığı Derneği (BERSAD) kurulmuştur.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları Ana Bilim Dalı öncülüğünde psikolog ve çocuk psikiyatristleri tarafından kurulan dernek, bebeklere
gönül veren ve onlarla çalışan farklı meslek elemanları ile
kısa zamanda güçlenmiştir. Şu anda derneğin; çocuk gelişim uzmanları, hemşireler, sosyal hizmet uzmanları, çocuk
hekimleri, odyolog ve konuşma bozuklukları uzmanları,
psikolojik danışma ve rehberlik uzmanlarından oluşan 55
üyesi vardır. Üyelerimiz, Ankara, İstanbul, Elazığ, Kayseri, Samsun ve Şanlıurfa’da çalışmalarını sürdürmektedir.
Dernek, kurulduğundan bu yana bir yandan yoğun biçimde
eğitime ağırlık verirken diğer yandan anne babalarından
ayrı çocuk yuvalarında yaşamak durumunda olan bebek
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
ve küçük çocukların gelişimsel gecikme, fiziksel gecikme,
bağlılık gelişimi ve nöral atrofi açısından büyük risk altında olduğunun bilincinde olarak yuva ve yurtlarda çalışmalarını sürdürmektedir (Erol, 2004; Erol ve Şimşek, 2007;
Erol ve Şimşek, 2008a ; Erol ve Şimşek, 2008b).
Dernek, Avrupa Birliğinin, Dünya Sağlık Örgütü ve Birmingham Üniversitesi ile 2002/2003 yılları arasında işbirliği içinde yürüttüğü ve Türkiye nin de içinde bulunduğu 33 ülkeyi kapsayan Daphne Programında “anne baba
yerine geçebilecek süreklilik gösteren ve bire bir ilişkinin
olmadığı ortamlarda bebeklerin ve küçük çocukların yaşadıkları İHMAL’in şiddet ile eşdeğer olduğu” konusundaki araştırmaları temel almakta ve çalışmalar yapmaktadır
(Balbernie, 2001; Browne, 2002).
Dernek,“ 3 yaş ve altında olan HİÇBİR çocuk ona bire
bir bakımveren kişi olmadan yuvada kalmamalıdır” görü-
Kaynaklar
Alpas, B., Akçakın M (2003) Vineland Uyum Davranış Ölçeği - Araştırma Formu ‘ nun Doğumdan 3 yaş 11 aylığa kadar olan Türk Bebekleri için
Uyarlama, Geçerlilik, Güvenirlik Çalışması. Türk Psikoloji Dergisi, 18:
57-71.
Anlar, B., Yalaz K (1996) Denver II Gelişimsel Tarama Testi Türk Çocuklarına
Uyarlaması ve Standardizasyonu El Kitabı. Meteksan, Ankara
Balbernie R (2001) Circuits and circumstances: The neurobiological consequences of early relationship experiences and how they shape later behavior.
Journal of Child Psychotherapy,27: 237-255.
Bilgiç A. (2007). İlişki ve İletişim Kurma Bozukluğu ve Gelişim Geriliği Olan
Bebeklerin Demografik ve Klinik Özellikleri Bakımından Karşılaştırılması. Ankara Üniversitesi. Yayınlanmamış tez.
Browne KD (2002) Child Protection. In: Rutter M, Taylor E (Eds.). Child and
Adolescent Psychiatry, 4th Edition. Blackwell Science, 1158-1174.
Browne KD (2008a) Çocuk istismarı ve ihmalini önleme konusunda Dünya Sağlık Örgütü tarafından yürütülen bilgilendirme ve eğitim paketi; Koruyucu Aile, Evlat Edinme Hizmetleri ve Ruh Sağlığı; Prof. Dr. Mualla
Öztürk Anısına XX. Sempozyum Sunuları – 15-16 Şubat 2007 (Yayına hazırlayan Neşe Erol). Ankara Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları Anabilim Dalı Yayınları. Ankara Üniversitesi Basımevi,
251-257.
Browne KD (2008b) Çocukların kurum bakımından alınması ve hizmetlerin
dönüştürülmesine ilişkin Avrupa Birliği Daphne/Dünya Sağlık Örgütü
Eğitim ve Bilgilendirme Paketi; Koruyucu Aile, Evlat Edinme Hizmetleri ve Ruh Sağlığı; Prof. Dr. Mualla Öztürk Anısına XX. Sempozyum
Sunuları – 15- 16 Şubat 2007 (Yayına hazırlayan Neşe Erol). Ankara
Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yayınları. Ankara Üniversitesi Basımevi, 259-264.
Erol, N., Sezgin, N., Savaşır, I. (1993) Ankara Gelişim Tarama Envanteri ile
ilgili geçerlik çalışmaları. Türk Psikoloji Dergisi, (8) 29, 16-22.
Erol N ve Şimşek Z. (1998). Türkiye Ruh Sağlığı Profili: Çocuk ve gençlerde
yeterlik alanları, davranış ve duygusal sorunların dağılımı: N. Erol, C.
Kılıç, M Ulusoy, M. Keçeci, Z. Şimşek (eds.). Türkiye Ruh Sağlığı Profili: Ana Rapor, Eksen Tanıtım Ltd. Şti.;Ankara.
Erol, N. (1996a) Çocuğun Psikososyal Gelişimi. Sayıl, I. (ed). Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları
Ders Kitabı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, ANTIP A.Ş. Yayınları, Ankara, s:565-586.
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
şünden hareket etmektedir. Acil durumlarda 3 aydan fazla
olmamak koşulu ile aile benzeri küçük evlerin kullanılabileceği üzerinde durmaktadır.
Bebek ruh sağlığı alanında kullanılan araçlar ve değerlendirme yöntemleri ile bilgi ve deneyimler arttıkça çocuğun
gelişimini, uyumunu ve anne-çocuk ilişkisinin kalitesini
artıracak uygun müdahaleler planlanabilecektir.
Ülke geneli düşünülecek olursa şimdilik bebek ruh sağlığı
halen bebeklik dönemini yaşamaktadır. Bebeğimizin büyümesi en büyük dileğimizdir.
Dernek, 2009 yılının Ocak ayında Dünya Bebek Ruh Sağlığı Derneği’ne (World Association for Infant Mental Health) üye olarak amaçlarından birini daha gerçekleştirme
aşamasındadır.
Erol, N. (1996b). Anne-baba el kitabı. “Çocuğun Psikososyal Gelişimi Açısından Temel Mesajlar”. Sağlık Bakanlığı Yayınları, Ankara.
Erol, N., Uslu, R. (1996). Gebe kadınla ve 0-2 yaşında çocuğu olan annelerle
görüşme kayıt formu. Sağlık Bakanlığı Yayınları, Ankara.
Erol, N. (1996c). Temel Sağlık Hizmetleri Yoluyla 0-24 aylar arası Çocuğun
Psikososyal
Gelişiminin Desteklenmesi. İl Eğitim Rehberi. Sağlık
Bakanlığı Yayınları, Ankara.
Erol, N. (1996d). Temel Sağlık Hizmetleri Yoluyla 0-24 aylar arası Çocuğun Psikososyal Gelişiminin Desteklenmesi. Sağlık Personeli El Kitabı. Sağlık
Bakanlığı Yayınları, Ankara.
Erol, N., Şimşek, Z., Ertem, İ. (1997). Önleyici Çalışmalar: Anne-baba-bebek
ilişkisini güçlendirme ve çocuğun psikososyal gelişimini Temel Sağlık
Hizmetleri yoluyla destekleme projesi. Farklılıkla Yaşamak: Aile ve
Toplumun Farklı Gereksinimleri Olan Bireylerle Birlikteliği. Karancı,
N.,(ed) Türk Psikologlar Derneği Yayınları, Ankara.13, 113-137.
Erol, N. (1998). Gebeliğin Ruhsal Boyutu. Davranış Bilimlerine Giriş (Ed) Prof.
Dr.Yıldırım B.Doğan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ANTIP A.Ş.
Yayınları, Ankara, s: 167-169.
Erol, N (1999). Çocuğun Psikolojik Gelişimini Temel Sağlık Hizmetleri Yoluyla Destekleme. Türk Pediatri kurumu XXXV. Ulusal Pediatri Kongresi
“Çocuklarımız İçin Parlak Gelecekler”. Kongre Kitabı, s: 237-249
Erol, N (2004).Yuva, Yetiştirme Yurtları Sorunun mu Yoksa Çözümün mü Parçası? Koruma Altındaki Çocuklar; Prof. Dr. Mualla Öztürk Anısına
XVII. Sempozyum Sunuları – 23-25 Şubat 2004 (Yayına hazırlayan
Runa Uslu). Ankara Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları
Anabilim Dalı Yayınları. Yayın no: IX. Ankara Üniversitesi Basımevi,
2004;133-140.
Erol, N., Simsek Z., Oner O., Münir K (2005).Behavioral and emotional problems among Turkish children at ages 2 to 3. Journal of American Academy of Child and Adolescent Psychiatry. 44: 1,80-87.
Erol N, Simsek Z (2007) Korunma Gereksinmesi Olan Çocuklar: Kurum Bakımı ve Koruyucu Aile Sistemi”. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Hastalıkları, A.S Aysev ve Y.I Taner (eds) Janssen-Cilag, İstanbul,
s.963-985.
Erol, N., Erden G., Akçakın M., Alpas B., Üstün B., Öker, I (2007) 0-3 Yaş Tanı
Sınıflamasına Göre Bebek Ruh Sağlığı. 17.Ulusal Çocuk Ergen Ruh
Sağlığı ve Hastalıkları Kongresi, 19-22 Nisan Çeşme – İzmir, s.146.
Erol (2007) “Bebek Ruh Sağlığı Derneği’nin” tanıtımı. 17.Ulusal Çocuk Ergen
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kongresi, 19-22 Nisan, Çeşme – İzmir.
11
Erol, N, Şimşek Z (2008a) Korunma Gereksinimi Olan Çocuklar; Kurum Bakımı ve Koruyucu Aile Sistemi; Koruyucu Aile, Evlat Edinme Hizmetleri ve Ruh Sağlığı; Prof. Dr. Mualla Öztürk Anısına XX. Sempozyum
Sunuları – 15-16 Şubat 2007 (Yayına hazırlayan Neşe Erol) . Ankara
Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yayınları. Ankara Üniversitesi Basımevi, 129-167.
Erol N, Simsek Z (2008b) Evlat Edinme ve Ruh Sağlığı. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Temel Kitabı. F. Ç.Çetin ve ark (eds). Hekimler Yayın Birliği,
Ankara, s:748-762
Gümüş Doğan D, Bingöler B, Ünal Ö, Uslu R, Öztürk Ertem İ (2006) Bebeklik
ve Erken Çocukluk Döneminde Ruh Sağlığı ve Gelişimsel Sorunların
Tanı Sınıflaması: Yenilenmiş (Çeviri). Gelişimsel Pediatri (Eki). Ertem
İ. (Ed.) Çocuk Hastalıkları Araştırma Vakfı, Ankara,
Kağıtçıbaşı Ç (1996) Family and human development across cultures: A view
from the other side. Lawrence Erlbaum Associates, Mahwah, New Jersey.
Münir, K., Ergene T., Dağ İ., Erol N., Aker T. (2006). Türkiye Cumhuriyeti
Ruh Sağlığı Politikası. T:C.Sağlık Bakanlığı, Adım Travel Flap Tour,
Tasarımhane, Ankara.
Özelli, L. (1978). A pilot study with the bayley infant scales of mental and motor development. A Turkish Sample. Turkish Journal of Pediatrics, 20:
35-43.
Öztop D, Uslu R. (2007) Behavioral, interactional and developmental symptomatology in toddlers of depressed mothers: a preliminary clinical study
within the DC:0-3 framework, The Turkish Journal of Pediatrics, 49
(2): 171-178.
Öztop DB, Özel Özcan Ö, Uslu R, Erol N. (2007) Bebeklik ve erken çocukluk
döneminin ruhsal-gelişimsel değerlendirmesi: Bebek Ruh Sağlığı Ünitesi işleyişi. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 14(3):167-176.
Öztop D, Uslu R, Alpas B, Erdoğan G, Şahin A. Depresyonu olan annelerin
bebeklerinde bilişsel-duygusal gelişim ve anne-bebek ilişkisi. Prof. Dr.
Mualla Öztürk Çocuk Ruh Sağlığı Ödülü 2004:
Oztürk M (1969) “Parmak Emmenin Etyolojisi Üzerine Bir Araştırma” NöroPsikiyatri Arşivi Cilt VI,1-1-18 (Ayrı Baskı)
Oztürk M & Oztürk O (1977) Thumsucking and Falling Asleep. British Journal
of Medical Psychology, 95-103..
Oztürk M (1976) Erken bebeklik otizminin anne yoluyla tedavisi. Nöropsikiyatri Arşivi, 13,3-81.
Savaşır, I., Sezgin, N., Erol, N. (1992). 0-6 Yaş Çocukları için Gelişim Tarama
Envanteri Geliştirilmesi: Ön çalışmalar. Türk Psikiyatri Dergisi, 3 (2),
33-38.
Savaşır, I., Sezgin, N., Erol, N. (1994a). Ankara Gelişim Tarama Envanteri El
Kitabı. Ankara, Rekmay Ltd. Şirketi, II. Basım. “Prof.Dr.Mualla Öztürk Çocuk Ruh Sağlığı Ödülü” (1994)
Savaşır, I., Sezgin, N., Erol, N. (1994b). Çocuk gelişimi ve sosyal değişkenler
arasındaki ilişkilerin değerlendirilmesi. Türk Psikiyatri Dergisi, (5) 1,
11-18.
Savaşır, I., Sezgin, N., Erol, N. (2005). Ankara Gelişim Tarama Envanteri. Ankara, Rekmay Ltd. Şirketi, Genişletilmiş 3. Baskı.
12
Sezgin, N., Erol, N., Savaşır, I. (1993). 0-6 yaş çocukları için “Gelişim Tarama
Envanteri”. Türk Psikiyatri Dergisi, (4) 1, 9-17.
Stern DN (1995) The Motherhood Constellation: A unified view of parentinfant psychotherapy. New York: Basic Books.
Tsiantis J, Skoulika D, Papadopoulou K, Cox A, smith M, Caldeira P, Beriao M,
Kyriakides A, Ispanovic V, Radojkovic D, Hribar N, Plankar T, Erol
N, Türütgen-Şimşek Z, Faria JS (1996). Provision of Primary Health Care for the Promotion of Children’s Psychosocial Development.
World Association for Infant Mental Health (WAIMH) , Sixth World
Congress,Tampere, Finland.
Uslu R. (2007) Bebeklik ve erken çocukluk dönemlerinde yeme bozuklukları.
Psikiyatri Temel Kitabı içinde Köroğlu E., Şenol S. (Eds.). Hekimler
Yayın Birliği, Ankara, sa: 844-849.
Uslu R, Özalp O, Bilgiç A, Erdoğan G. (2007) Bebek Ruh Sağlığı Polikliniğine Başvuran Hastalarda TS:0-3YB Tanı Dağılımı’na İlişkin Bir ÖnÇalışma. Türkiye Klinikleri Psikiyatri Özel Sayısı, 3(3): 8-13.
Uslu Rİ, Özalp O, Bilgiç A, Erdoğan G.(2007).Bebek Ruh Sağlığı Polikliniğine Başvuran Hastalarda TS:0-3YB Tanı Dağılımı’na İlişkin Bir ÖnÇalışma. Poster Bildiri, 17. Ulusal Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Kongresi, 19-22 Nisan, Çeşme-İzmir.
Uslu R (2008) Gelişimsel psikopatolojinin temel kavramları. Çocuk ve Ergen
Psikiyatrisi Temel Kitabı içinde, Çuhadaroğlu Çetin F, Coşkun A, İşeri
E, Miral S, Motavallı N, Pehlivantürk B, Türkbay T, Uslu R, Ünal F
(ed), Hekimler Yayın Birliği, Ankara, s:137-146.
Yalaz, K. ve Epir, S. (1982). Denver Gelişimsel Tarama Testi El Kitabı: Türk Çocuklarına Uyarlanması ve Standardizasyonu, Ankara Hacettepe Çocuk
Sağlığı Enstitüsü Vakfı.
Yörükoğlu A (1983) Çocuk Ruh Sağlığı.
Zeanah C ve Benoit (1995). (Working Model of the Child Interview) Türkçe ye
çeviren ve uyarlayanlar Uslu ve Erol (2004) Anababanın Çocuğa İlişkin
Tasarımları Görüşmesi (AÇİT)
Zeanah C (2004) Bağlanma süreci ve kurumlarda yaşayan çocuklarda bağlanma bozuklukları.Koruma Altındaki Çocuklar; Prof. Dr. Mualla Öztürk
Anısına XVII. Sempozyum Sunuları – 23-25 Şubat 2004 (Yayına hazırlayan Runa Uslu). Ankara Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yayınları. Ankara Üniversitesi Basımevi, 35-38:
133-140.
Zeanah P (2004) Bebeklerin psikososyal gelişimini desteklenmesi ve aile bütünlüğünün korunması. Koruma Altındaki Çocuklar; Prof. Dr. Mualla
Öztürk Anısına XVII.Sempozyum Sunuları – 23-25 Şubat 2004 (Yayına hazırlayan Runa Uslu). Ankara Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları Anabilim Dalı Yayınları. Ankara Üniversitesi Basımevi,
39-44. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı Anabilim Dalı tarafından 18 Nisan 2006 tarihinde düzenlenen ve Colorado
Üniversitesi Denver Çocuk Hastanesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Brian
Stafford’un sunduğu “Erken Çocukluk Araştırmalarında Çok Eksenli
Tanı Sınıflama Sistemlerinin Kullanımı” konulu çalışma grubunun düzenleyiciliği ve olgu örneği ile ders.
Zeanah CH, Boris NW, Larrieu JA (1997). Infant development and developmental risk: A review of the past 10 years. Journal of the American
Academy of Child and Adolescent Psychiatry 36; 951-60.
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
Ailelerimize
İLK YILLARIN ÖNEMİ1
Psk. Virna Gülzari, M.A.
•
Boğaziçi Üniversitesi, Psikoloji Araştırma ve Uygulama
Merkezi, (BÜPAM)
Bilimsel çalışmalar, bebeğin
duygusal ve zihinsel gelişiminde ilk
yılların ve bu dönemde bebeğe birincil bakım veren kişilerin etkileri
üzerine yoğunlaşmaktadır. İlk yıllarda yaşanan deneyimler, bebeklerin yaşamları boyunca etkili olacak
düşünme, hissetme, iletişim kurma,
hareket etme yetilerinin oluşumu
için, beyinde kritik bölgelerin yapılandırılmasında önemli
rol oynar.
•
Doğduğu andan itibaren bebeklerin beyinleri inanılmaz derecede hareketlidir: duygu ve düşünceleri
kontrol eden hücreler dakika dakika gelişir ve ilk 3
yılda beyin gelişiminin %90’ı gerçekleşir. Bu büyüme / gelişme deneyimler yoluyla olur. Dış dünyadan gelen uyaranlarla sinir hücreleri harekete geçer
ve başlangıçta bebeğin dünyası, ona bakım veren
kişilerdir. Dolayısıyla ilk yıllarda edindikleri deneyimlerin zenginliği beynin organizasyonu ve ileriki
yıllarda nasıl işleyiş göstereceğinde çok önemli bir
rol oynar. Sağlıklı beyin gelişimi sağlıklı ilişkilere
bağlıdır.
•
Hayatın en başından itibaren bebekler iletişim / temas kurmaya hazırdırlar. Yeni doğan bir bebek gözlerini açar ve insan yüzünü aramaya başlar. Tüm
duyuları kendisine bakım veren kişilere açıktır.
Doğumdan çok kısa bir süre sonra bebek kendisine
bakım veren kişinin sesini diğer seslerde ayırt eder.
Bebeğin kendisini tanıdığını fark etmek, bakıcısını
da etkiler. Bu aralarındaki bağlanmanın başlangıcıdır. Bebeğin gelişimi için bu bağlanma süreci çok
kritik bir faktördür. Bebek ve bakıcısı arasında sevgi bağı oluşmaya başlar. Bir bakıcıyla güvenli ilişki
oluşturabilen bebeklerin ileride daha hızlı öğrendiVirna Gülzari, M.A. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Araştırma ve Uygulama
Merkezi (BÜPAM) Tel.: (0212) 287 24 81, 263 19 64.
1
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
•
•
•
•
•
•
•
ği, kendiyle ilgili iyi hisleri olduğu ve daha kolay
arkadaşlık kurduğu araştırmalarla ispatlanmıştır.
İlk aylarda en önemli unsurlardan biri dokunmaktır. Bebeklere dokunmanın beyni ve beden kimyasını derinden etkilediği ispatlanmıştır. Prematüre
bebeklerin hayatta kalmaları için dokunmanın çok
önemli bir terapi olduğu anlaşılmıştır. Bebeğe düzenli yapılan masajların stres düzeyini düşürdüğü,
daha güçlü bağların kurulabildiğini ve sağlıklı beyin gelişimini desteklediği gösterilmiştir.
Bebeklere gülümsemek, dokunmak, şefkatle beslemek bebeğin beyninde bazı merkezleri harekete
geçirir. Bu sayede bu bebekler büyüdükleri zaman
başka insanları sevme kapasitesine sahip olurlar.
Bebeklerin, aşırı uyarıcı olmamak koşuluyla, verdikleri sinyallerin de dikkate alınarak, mümkün olduğunca çok kucaklanmaya ihtiyaçları vardır.
Bebeklerle İletişim
Bebekler konuşmadıkları için, tam olarak iletişim
kuramadıkları düşünülür. Fakat iletişimin büyük
kısmı söz dışıdır: insanların niyetlerini anlayıp, kendi niyetimizi karşımızdakine sözel olmayan yollarla
iletiriz.
Bebekler doğdukları andan itibaren iletişim kurarlar. Biz yetişkinler, bebekleri gözledikçe ve dinledikçe, nelerden hoşlandıklarını, nelerden rahatsız
olduklarını anlayabiliriz. Örneğin, basit bir esneme bebeğin yorulduğunu gösterebileceği gibi; aşırı
uyarılma sonucu, dış dünyadan gelecek uyarılara
kendini kapatma ihtiyacını da anlatabilir.
Bebekleri dikkat ve ilgiyle izlemek / gözlemek, zamanla onları daha iyi okumanın yolunu açar. Bebeklerin davranışları onların dilidir.
Örneğin, bebek yüzünüze baktığı zaman bir şey
bekler: “bana konuş, beni kucağına al, beni sev”
gibi. Bebek doğru okunduğunu / anlaşıldığını hissettiği zaman size geri bir sinyal verir: “işte istediğim buydu!” gibi.
Ağlama da iletişim yollarından biridir: Farklı anlamlar taşıyan farklı ağlama türleri vardır. “Açım,
canım acıyor, ağrım var, yardım istiyorum, ilgi istiyorum, benimle ilişki kur…” gibi.
Bebeklerin gün içinde farklı bilinç halleri olur; sessiz ama uyanık zamanları onlarla oynamak için en
13
•
•
•
•
•
•
•
14
iyi zamandır. Bebeğin iletişim kurma ihtiyacı diğer
fiziksel ihtiyaçları kadar önem taşır.
Bebekler, onlara değer verildiğini / önemsendiklerini ve anlaşıldıklarını hissetmek isterler.
Bakıcısının bebeğin ihtiyaçlarına duyarlı olması ve
onu anlama çabası (attunement) bebeğin beyin gelişimi için son derece önemlidir. Karşılıklı etkileşim
anları sayesinde bebeğin beyninde bağlantılar kurulur ve zaman içinde bu bağlantılar güçlenir.
İlk aylarda sözel olmayan etkileşim, ileride bebeğin
dil gelişiminin de öncülleridir.
Dil sadece kelime dizimlerinden oluşmaz: tonlamalar, ritim, vurgular da iletişimde önemli rol oynar.
Örneğin, konuşma ritmi beyinde organizasyonun
yapılanması için son derece önemlidir. Bebeklere
erken dönemden itibaren şarkı söylemek, konuşmak
–ne yaptığınızı anlatmak, nasıl hissettiğinizi söylemek, okumak, kısacası etkileşim içinde olmak gelişimleri için son derece faydalıdır.
Beslenme, Uyku ve Düzenleme İşlevleri
Emzirilme şansı olmayan bebeklerin mamayla
beslenmesinde bebeğin tutulma şekli, beslenme
sırasındaki duygular - şefkatli ve rahat olmak- çok
önemlidir.
Bebeklerin de yetişkinler gibi iyi ve kötü günleri
vardır. Bazı günler iştahları yerindedir, bazı günler
de iştahsız olabilirler. Keyifsiz / huzursuz günlerinde telaşlanmadan sabırlı olmak rahatlamalarına
yardımcı olur.
Bebeğin uyku / uyanıklık döngülerini yapılandırma
ve organize etmelerine yardımcı olmak düzenleme
işlevleri (regulation) açısından önemlidir. Hafif ağlıyorsa yanına gitmeyip tekrar uyuması beklenebilirken; ısrarlı ağlamalarında yanına gidip sakinleştirmek gerekir. Bebeklerin zaman içinde kendi uy-
kuya dalmayı öğrenebilmeleri önemlidir. Acıkınca
beslenme, yorulunca uyuma, üşüyünce ısınma gibi
günlük ihtiyaçlarının karşılanmasıyla düzenleme işlevleri yerleşir. Bu düzenleme işlevleri ileride duygu, davranış ve bilişsel gelişim için çok önemlidir.
İhtiyaçları karşılanan bebekler, dünyanın güvenli,
tahmin edilebilir ve sevgi dolu bir yer olduğu hissiyle büyürler.
•
•
•
•
•
Sınırlar, Disiplin ve Özgüven
Sınırlar ve disiplin çocuğun kendini düzenlemesine
yardımcı olmak için gereklidir. Büyüdükçe çocuklar sınırları test etmeye başlarlar; ki bu da çok normaldir. Çünkü çocuklar davranışlarının sınırlandırılmasına ihtiyaç duyarlar. Sağlıklı disiplin ancak
kuvvetli sevgi ilişkileri üzerine oturtulabilir.
Sağlıklı gelişim için bireyin kendini temelde iyi
hissetmesi; kendiyle ilgili olumlu duyguları çok
önemlidir. Özgüven gelişimi için her çocuğun özel
ve kendine özgü bir birey olduğunu hissedebilmesi
gerekir. Yeni doğan bir bebek bile farklı / özgün
yapısıyla ayrı bir bireydir; kendine özgün tercihleri
olur.
Bebeği tanımaya çalışmak ve ona hak ettiği bireysel
değeri vermek, benlik hissinin gelişiminde önemli
rol oynar. Bebeklerin de özel oldukları yönlerini
duymaya ihtiyaçları vardır.
Dünyayı keşfetmeleri ve kendilerini ifade etmeleri
için bebeklikten itibaren çocukları cesaretlendirmek
gerekir.
İyi beslenme, temizlik ve güvenliği kadar, bebekle
oynamak, konuşmak ve bebeğin sinyallerine açık
olmak da önemlidir.
Kaynak
The First Years Last Forever (DVD by Johnson & Johnson).
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
ÇOCUKLARA İKİNCİ YILDA
OYUN VE OYUNCAKLAR
Psk. Virna Gülzari, M.A.
Boğaziçi Üniversitesi, Psikoloji Araştırma ve Uygulama
Merkezi, (BÜPAM)
Çocuğunuzla oynarken onun kişisel – sosyal, dil,
ince-motor (el) ve kaba-motor (büyük vücut kaslarının)
gelişimine katkıda bulunursunuz. Birlikte oyun oynamanız anne/baba – çocuk ilişkinizin olumlu yönde gelişmesi
açısından son derece önemlidir. Amaç, bütün gün oynamak değil kaliteli bir yarım saati birlikte geçirebilmektir. Bu birlikteliğe kendinizce hoş bir isim koyup (anne/
baba’yla oyun saati veya birlikte saat), daha küçük yaşlarda bu alışkanlığı oturtabilirseniz, ileride çocuğunuzla çok
sağlam bir ilişkinin temellerini atmış olursunuz.
Çocuklar ikinci yılın özellikle ikinci yarısından sonra giderek daha uzun süreli oyun oynayabilir hale gelirler.
Bu dönemde genellikle sizin yakınınızda oynamayı tercih
ederler. Bu dönemde size rehber olabilecek bazı oyuncak
ve oyunlar aşağıda verilmiştir. Çocuğunuzla oyun oynarken dikkat etmeniz gereken bir unsur onun oyuna önderlik
etmesine izin vermek olmalıdır. Ona eşlik etmeli, ama her
zaman lider veya öğretmen konumunda olmamalısınız.
Oyuncak seçerken dikkat edilmesi gereken en önemli unsur da oyuncakların küçük çocuğunuza tehlike oluşturmamasıdır. Özellikle küçük parçalı, kırılabilen, sivri köşeli,
uzun ipli oyuncaklardan ve zehirli boyalardan uzak durulmalıdır.
Oyuncaklar
İnce-motor becerilerini geliştirmeye yönelik oyuncaklar:
•
Üstüste koyma oyuncakları (küpler, plastik bardaklar);
•
Basit, tek parçalı yap-bozlar;
•
Şekilleri koymak için delikleri olan oyuncaklar;
•
İpe geçirmek için büyük tahta boncuklar, makaralar, düğmeler.
Kaba-motor becerilerini geliştirmeye yönelik oyuncaklar:
•
Farklı boylarda toplar;
•
Çekme – itme oyuncakları;
•
Tırmanma oyuncakları, basamaklar, salıncak ve
kaydıraklar.
Hayal gücünü geliştirmeye yönelik oyuncaklar:
•
Kuklalar, doldurulmuş hayvanlar;
•
Bebek ve eşyaları;
•
Oyuncak araba, kamyon, uçak, gemi;
•
Kalın sayfalı basit kitaplar;
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
•
•
•
•
Mutfak eşyaları (oyuncak veya zararsız gerçek
olanları);
Oyuncak telefon;
Market arabaları;
Legolar.
Yaratıcılığı geliştirmeye yönelik oyuncaklar:
•
Pastel boya ve kağıt;
•
Tutkal ve kolaj yapma malzemeleri;
•
Kalın fırçalar veya süngerle kullanılacak sulu, parmak ve guaş boyalar.
Müzik aletleri ve çocuk şarkı kasetleri.
Büyüklerin dünyasını öğretecek oyuncaklar:
•
Bebekler ve eşyaları;
•
Oyuncak mutfak gereçleri;
•
Plastik ev ve bahçe aletleri (süpürge, kürek, tırmık
gibi);
•
Taşıt araçları;
•
Marangoz aletleri;
•
Kostümler ve aksesuarlar (itfaiyeci, polis şapkaları
gibi).
Fiziksel dünyamıza (tabiatın işleyişine, neden ve sonuç
ilişkilerine, rakamlara, şekillere, desenlere) karşı ilgi ve
keşfetme duygusunu uyandıran oyuncaklar:
•
Doldurma boşaltma kapları;
•
Kırılmaz aynalar;
•
Suda yüzen oyuncaklar;
•
Şekil oyuncakları;
•
Kum kovaları, kürek ve kalıplar.
Oyunlar
Bazı önemli noktalar:
•
Bu dönemde çocuğunuza mümkün olduğunca çok
kelime öğrenmesi için yardımcı olun. Çevrenizde
gördüğünüz objeleri isimlendirin. Objelerin özelliklerini –renk, şekil, sayı, büyüklük gibi- belirtin.
•
Oyun türü ne olursa olsun mümkün olduğunca oyununuza kelimelerle eşlik edin. Ne yaptığınızı basit
bir dille anlatın. Kelimeleri değişik vurgular ve tonlamalarla söyleyin.
•
Oyunlarınıza bol bol şarkının eşlik etmesine izin verin. Bunlar klasik çocuk şarkıları olabileceği gibi, o
an yaptığınız işi anlatacak uydurma şarkılar da olabilir. Şarkılar çocukların dil becerilerini geliştirmede son derece faydalıdır. Ayrıca oynadığınız oyuna
da neşe katar. Günlük işleri yaparken (altını değiştirmek, dişlerini fırçalamak gibi) de şarkı söylemeyi
denerseniz, çocuğunuzun ikinci yılda bağımsızlık
isteğiyle artan olumsuz tavrını yumuşatmada çok
15
•
•
işinize yaradığını görürsünüz.
Oyun saatinizin ilk on beş dakikasında öncelikle
onun tercih ettiği oyuncaklara sizi yönlendirmesine
izin verip; sonraki on beş dakikada sizin belirlediğiniz bir aktiviteye geçin.
Bu yaş çocuklarının yürümeyi yeni keşfettiklerini,
bu yüzden sürekli hareket halinde olacaklarını unutmayın. Uzun süreli oturur halde kalmayacaklarını
göz önünde bulundurarak oyunlarınızı planlayın.
Yeni kazandıkları bu beceriyi geliştirmeleri için fiziksel hareketliliklerine olanak tanıyın. Mümkün
olduğunca bahçeye ve parka çıkarın. İmkanınız
olmadığında veya hava koşulları müsait olmadığında evde güvenli bir alan sağlayıp birlikte jimnastik
yapabilirsiniz.
Aşağıda size rehberlik etmesi amaçlı bazı oyunlar verilmiştir:
Saklambaç: Bu yaştaki çocukların en sevdiği oyun saklambaçtır. Saatlerce sıkılmadan sizi yorgunluktan bitkin
düşürene kadar oynayabilirler.
Kovalamaca: Aynı şekilde bu yaştaki çocukların bayıldığı bir oyundur. Ancak bu oyunu uyku saatlerinden önce
oynamamaya özen gösterin. Fiziksel oyunlar çocukları
yorduğu gibi bazen uykularını da kaçırabilir.
Top oyunları: Karşılıklı, ayakta veya oturarak topu birbirinize atın veya yuvarlayın. Topu bir kabın veya bir halkanın içine atarak veya içinden geçirerek de oynayabilirsiniz.
Takla atma: Yumuşak bir zeminde (minder gibi) çocuğunuza takla attırabilirsiniz. Ancak bunu yaparken boynuna
çok dikkat ediniz.
Merdiven oyunu: Büyük tahta bloklardan veya büyük yastıklardan basamak oluşturup, birlikte bunlara inip çıkın.
Vücut oyunları: Karşılıklı geçerek vücudunuzun bölümlerini hareket ettirin ve aynı zamanda yaptığınız hareketi
anlatan bir şarkı söyleyin. Örneğin, kollarınızı yukarı kaldırıp, aşağı indirirken: “Kollarını kaldır, indir, kaldır, indir,
kaldır, indir. Kollarını kaldır, indir, kaldır, indir, kaldır,
indir” diye şarkı söyleyin. Başta siz yapın, cocuğunuz sizi
seyretsin. Biraz ısındıktan sonra yardım ederek onun da
yapmasını sağlayın. İstemediği taktirde ısrarcı olmayın.
Bir süre sadece izleyici olduktan sonra, sizin hiç beklemediğiniz bir anda hareketleri yapmaya başlayabilir.
-
Ayaktayken dizlerinizi büküp eğilip kalkın: “Otur,
kalk”,
16
-
-
-
-
-
Kollarınızı açıp, kendi etrafınızda dönün: “dön,
dön, dön”,
“Kollarını kapat, aç”,
Ayakta veya oturarak ayak uçlarınıza dokunup, bırakın: “Ayaklara dokun, bırak”,
Yüzükoyun yatıp ayaklarınızı çırpın: “Ayakları pat,
pat, pat” veya “çırp, çırp, çırp”,
Kollarınızı kanat gibi çırpıp: “Minik kuşum uç, uç,
uç”, gibi.
Çek kayıkçı çek, çek: Çocuğunuzla karşılıklı geçerek bacaklarınızı açın ve ellerinden tutun. Çocuğunuzu kendinize çekerken “Çek kayıkçı çek, çek” diye şarkı söyleyerek,
vücudunuzu ileri geri oynatın.
Uğurböceği: Çocuğunuzun etrafında dönerek, elinize aldığınız küçük bir objeyi (pompon, top veya sünger gibi)
havada uçurun. “Uğurböceği uçmuş, uçmuş..... (pomponu
vücudunun bir bölümüne kondurup) oğlumun/kızımın neresine konmuş?” O söylerse siz de onu onaylayıp tekrar
edin. Söylemezse siz onun yerine cevap verin. “Oğlumun
burnuna konmuş”.
Elim elinin üstüne: Bu oyun istendiği taktirde ikiden fazla oyuncuyla da oynanabilir (anne – baba - çocuk). Bir
elinizi öne uzatıp, “Elimi ortaya koydum” dedikten sonra,
onun elini kendi elinizin üstüne koymasına yardımcı olun.
“Elin elimin üstünde”. Diğer katılanlar da ellerini üstüste
koyduktan sonra herkes ikinci ellerini koysun. “Bir elimi
daha / öteki elimi de koydum”. Birkaç kez oynadıktan
sonra çocuğunuzda rahatlıkla kendi elini koyacaktır. Sonra da sırayla herkes elini tek tek çeksin.
“Üst” kavramını iyice öğrendikten sonra, bu oyun “elimi
elinin altına koydum” olarak da oynanabilir.
Balon üfleme: Banyo yaparken veya banyo küvetinin yanına gidip birlikte balon üfleyip, balonları yakalamaca oynayabilirsiniz.
Yukarıdaki oyunlar size ve hayal gücünüze yol göstermek amacıyla örnek olarak verilmiştir. Her anne ve
baba kendi yaratıcılığını kullanarak ve çocuğunun özelliklerini göz önünde bulundurarak bu örneklere pek çok
yenilerini katabilir. Yeter ki kendinize oyun oynama ve
bundan keyif alma özgürlüğünü ve zamanını tanıyın.
Kaynakça
Caplan, F. & Caplan, T. (1990). The Second Twelve Months of Life: Your Baby’s
Growth Month by Month. Bantam Books.
Eisenberg, A., Murkoff, H. E., & Hathaway, S. E. (1999). Çocuğunuz Büyürken
Sizi Neler Bekler. Epsilon Yayıncılık.
Pérez, E. (2000). 100 Best Games. Barron’s Educational Series.
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
YEME DAVRANIŞININ GELİŞİMİ
•
Psk. Virna Gülzari, M.A.
Boğaziçi Üniversitesi, Psikoloji Araştırma ve Uygulama
Merkezi, (BÜPAM)
Başlangıçta yeme düzenini bebeğin belirlemesi gerekir. Bu dönemde anne-babanın yapması gereken bebeği
takip ederek, hangi ağlamasının açlıktan, hangisinin sıkıntı
veya yorgunluktan kaynaklandığını yavaş yavaş ayırt eder
hale gelebilmektir. Başlangıçta ve ileride kriz zamanlarında “bebeğin isteklerine göre” beslenmeye baş vurulmalıdır. Ancak, onun isteklerini tahmin eder hale geldikçe
yavaş yavaş bir düzenin oturtulması için uğraşılmalıdır.
Yemek, uyku ve oyun zamanlarının belirli olması ailede
herkesi rahatlatacaktır.
•
Zamanında doğmuş bir bebeğin altı haftalıkken
dört-saatlik aralarla düzenli bir şekilde besleniyor
olması beklenir.
•
12-haftalıkken düzenli beş öğün besleniyor olması
beklenir.
•
20-haftalıkken çoğu bebeğin sadece dört öğüne ihtiyacı olur – 7:00A.M., öğlen, 5:00 P.M., ve
10:00P.M.
•
7-8-aylıkken 7:00A.M., öğlen, 5:00 P.M.’de katı
gıdalar ve 7:00P.M.’de sütünü içip gece uykusuna
yatması beklenir.
•
Bebekler altı aylık olana kadar katı gıdalara ihtiyaç duymazlar. Üç ayı doldurmadan katı gıdaları
yutamazlar. Bu döneme kadar emebilirler, ancak
aktif olarak yutmazlar. Dört / beş aylık olduklarında bütün gece uyuyabilmeleri veya gün içinde bir
öğünden diğerine dayanabilmeleri için katı gıdalara
ihtiyaç duymaya başlarlar.
•
8-aylıkken bebekler baş parmak ve işaret parmaklarını kullanarak küçük nesneleri yakalayabilir hale
gelirler. Bu dönemde önüne küçük, yumuşak yemek
parçaları koyarsanız, yakalamaya çalışıp, iyice etrafa bulaştırdıktan sonra nihayet ağızlarına götürebildiklerinde çok memnun olurlar. Kendi kendilerini
besleyebiliyor olmaktan çok gurur duyarlar. Siz de
bu arada ona ezilmiş yemeklerini yedirebilirsiniz.
Birinci yılın sonuna doğru kendi kendine yemesine
izin verilmeyen çocuklarda yeme problemleri belirebilir. İkinci yıla geçerken yemek saatlerinde başını sallayıp, ağzını sıkıca kapayarak ve size yemek
fırlatarak “bağımsız bir şekilde kendini beslemek
istediğini” anlatabilir.
•
Birinci yılın sonunda parmak boyunda kesilmiş yemekleri kendi kendine yiyebilir olmalıdır. Bu yemeklerin iyice yumuşak olması önemlidir, yoksa
boğazına takılıp boğulabilir.
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
•
•
•
•
•
•
İkinci yılda tipik olarak çocuklar bazı yemeklere itiraz edebilirler –bir ay sebzeler, bir ay et, yumurta,
vs. Bu da yine kontrol isteğinden ileri gelir: neleri yiyip yemeyeceğine kendisi karar vermek ister.
Eğer bu yılda seçmesine veya itiraz etmesine izin
verirseniz yeme problemi yaşamazsınız. Ancak bunun anlamı, kontrolün sizin elinizde olmayacağıdır.
Kendi kendini beslemelidir. 16-aylık olana kadar
kaşık veya çatal kullanamaz. Masadaki parça halindeki yemeklerden seçme özgürlüğü olmalıdır.
Çok sert olmadıkça, ona da kendi yediğiniz yemeklerden verin. Başka bir şey yemek isterse bir sonraki
öğünde yiyebileceğini söyleyin. İstemediği yemekleri yemesi için zorlamayın.
İkinci yılda çocuklar her şeye itiraz ederek sınırları
denerler. Yemeklerde hep sizden sofrada olmayanı
isteyebilirler. Sizi oyuna getirmelerine izin vermeyin. Önemli olan yemeğin türü değil, oyunun kendisidir. Bu durumda kuralları net bir şekilde koymanızda fayda vardır: “Bu öğün yemeğimiz bu, diğer
istediğini bir sonraki yemekte vereceğim”. Nasıl
olsa bir sonraki öğünde verdiğinizde istemeyecek.
Çocukların çoğu sebze yemeyi sevmez. Yemeye
zorlandıkları taktirde veya rüşvetle (sebzeni bitirirsen, dondurma var) yedirildiklerinde, uzun dönemde sebzeye karşı daha da olumsuz bir tutuma girdikleri görülmüştür. Zorlanmadıkları taktirde, belki 1
yıl sebzeye ara verdikten sonra tekrar yemeye başlayabilirler. Bu arada gerekli vitaminleri salatalık, havuç (hafif haşlanmış), domates gibi çocukların tercih edeceği sebzelerden ve meyvelerden alabilirler.
Gerçekten hiç meyva–sebze yemiyorsa da çocuk
doktorunuzdan dengeleyici bir vitamin isteyebilirsiniz. Zorlayarak yedirdiğiniz taktirde uzun dönemde
sebzeye karşı aşırı bir tiksinme gelişip, yeme işlemi
sizin kontrolünüzden çıktığında (okul ve özellikle
ergenlik döneminde) hiç sebze yemez hale gelebilir.
Kim bilir, belki de sebze yemeye zorlanmadan yetiştirilecek yeni bir nesilden, daha çok sebze isteyen
çocuklar çıkabilir!
4-5 yaşına kadar eğer yeme işi heyecanlı bir savaşa
dönüşmemişse, çocuğunuz artık yeni tatları denemeye başlayabilir. Ve “dengeli beslenme” dediğimiz şekilde beslenmeye başlayabilir.
3.-4. yıl civarı sizi gözleyerek sofrada nasıl davranması gerektiğini öğrenmeye başlar. Bu konuda
vereceğiniz nasihatların pek faydası yoktur. Ancak
etrafı ne kadar batırabileceği konusunda kesin sınırları bilmelidir. Eğer çok olumsuz tutum içindeyse,
önüne bir tabak yemek koymak yerine sadece iki
parça verip, yiyip yemediğini gözleyin. Etrafa fırlatmaya başlarsa beslemeyi bitirip, mama sandal17
•
•
•
•
•
•
•
yesinden kaldırın. Bir sonraki öğüne kadar başka
yemek vermeyin2.
Burada amaç ceza değil, çocuğunuza sınırları öğretmektir. Onun için tüm bunları kızmadan yapmanız
önemlidir. Sakin bir biçimde sınırları belirtin ve o
sinir krizi geçirse de sizin sakin kalabildiğinizi gözlemesine fırsat verin. Bu sayede sınırlarla karşılaştığında bunları kabul etmeyi öğrenir. Aksi taktirde
sizin sınır koymada zorlandığınızı ve başa çıkamadığınızda kızdığınızı öğrenecektir.
Çocukların yemekle ilgili itirazları bir çeşit oyundur. Bunu hatırlayıp, bu oyuna gelmemeye çalışın.
Herhangi bir inatlaşmanın sonucunda çıkacak savaşta anne-çocuk ilişkisi zedelenecektir. Ama bu
savaşı kazanan her zaman için çocuk olacaktır.
Çocuğunuz birkaç ay boyunca yemeklere itiraz eder,
temel besinleri bile yemez ve kilosu yaş ortalamasının altına düşmeye başlarsa, mutlaka bir uzmandan
yardım alınması önerilir. Çaresizliğe düşmeden ve
çok da uzun beklemeden harekete geçmek önemlidir.
Yemekle İlgili Dikkat Edilecek Bazı Noktalar
Aileyle birlikte yemek çocuklar için çok önemlidir.
Özellikle küçük yaşlarda (1-2 yaş civarı) çocuklar
anne-babalarının tabağından yemek almaktan çok
keyif alırlar. Çok sert olmadıkça, herkes ne yiyorsa
onu yemeli, onlar için özel yemek hazırlanmamalıdır. Aksi taktirde yemeğini yemediğinde “tüm uğraşınıza rağmen, emeklerinizin boşa gittiği” duygusunu çok yoğun yaşayıp, çocuğunuza kızabilirsiniz.
Çocukların yemekle ilgili insiyatifinin gelişmesi için
seçme hakkı tanınmalıdır. Sofrada bulunan yemekler gösterilip, istediğini seçmesine izin verilmelidir.
Yemek sosyal bir olaydır. Sosyal çevrenin yarattığı
olumlu ve olumsuz duygular yemekle şartlanır. Bu
yüzden yemek saatlerinde olumlu bir sosyal ortam
sağlamak önemlidir.
Yemek zamanı sınırlandırılmalıdır (en fazla 30
dak.). Zaman uzadıkça olumsuzluklar ve yaşanan
olumsuz duygular artar. Belki çocuğunuz daha çok
miktar yemek yemiştir, ancak bu esnada bol bol da
•
•
•
•
•
olumsuz duygu yaşadığınız için, her seferinde yemekle olumsuz duygular daha da pekişir.
Çocuklar (özellikle 3-4 yaşın altında olanlar) yemekler arası kesinlikle atıştırmamalıdırlar. Arada
yenen bir bisküvi veya birkaç çubuk kraker bir sonraki öğünü yememesine yol açabilir. Ancak temel
öğünlerini çok iyi oturtmuş bir çocuğa ara öğün
verilebilir. Bir öğünde az yedi diye araya fazladan
öğün sıkıştırıldığında, tok olduğu için hem bu ara
öğünü, hem de bir sonraki ana öğünü tam olarak yiyemeyecektir. Yeme sorunu olan çocukların, iyi yemedikleri için çok sık sık yedirildiği görülmüştür.
Katı gıdalara geçtikten sonra bebeklikten itibaren,
çocukların farklı tat ve dokulardaki yemekleri denemelerine çalışın. Bu farklılıkları öğrenebilmeleri için de yemekleri çok karıştırmadan verin. Bir
öğün sevmeyip itiraz ettiği bir yemeği, bir sonraki
öğünde tekrar denemeyin. Ama yemiyor diye temelli vazgeçmenize de gerek yok. Bir süre (birkaç
hafta) geçtikten sonra tekrar deneyebilirsiniz, çünkü
çocukların damak tadı sık sık değişir.
Çocuğunuzu yemek hazırlama işlemine katın. Aktif katılımı olduğunda çocukların otonomi duyguları pekişir ve yemeyle ilgili duygularında olumluya
doğru değişim olur.
Çocuklara yeme karşılığında şeker, çikolata, vs’le
ödüllendirmenin uzun dönemde zararları görülmüştür: hem bu zararlı besinlere ilgileri artar, hem de
yemesini istediğiniz sağlıklı besinlere ilgisi azalır.
Çocukların dönem dönem yeme davranışında değişiklikler olur. Bu konuda bilgilenmek önemlidir.
En iyi yiyen çocukların bile, içinde bulundukları
gelişimsel dönemin özelliklerinden kaynaklanan
yemedikleri dönemler olur. Örneğin 15 ay civarı
çocuklar yemek konusunda bağımsızlık ve otonomi
göstermeye başlamıştır. Kendi yiyemedikleri yemeklere itiraz edebilirler veya çok sınırlı yemekleri
yerler. “Yeterince besleniyor mu” endişesine düştüğünüzde bunun en iyi cevabı, doktor kontrolünde
boy ve kilosunun yaş normlarının neresine düştüğündedir.
2
Ara öğünler (snacks) düzenli üç öğün yiyen 4-5 yaşındaki çocuklar için geçerlidir.
18
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
•
Üyelerimizden Dr. Koray Karabekiroğlu’nun 2009 yılında çıkarmış olduğu
Anne-Babalar İçin Bebek Ruh Sağlığı Rehberi isimli kitabını okumanızı öneririz.
•
T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan
Bebek Ruh Sağlığı Politikalarının’da yer aldığı T.C Ruh Sağlığı Profili ve Politikaları Kitapları.
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
19
Yayınlarımız ve Broşürlerimiz
20
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
21
TEZ ÖZETİ
Bebek Ruh Sağlığı Birimine Başvuran Bebek Ve
Küçük Çocuklarda Yaygın Gelişimsel Bozukluk
İle Gelişim Geriliğinin Ayırıcı Tanısında Etkili
Olan Sosyodemografik Ve Klinik Özellikler
Dr. Ayhan Bilgiç
Bu çalışmada, Yaygın Gelişimsel Bozukluk (YGB) ve
Gelişim Geriliği (GG) tanısı konulan bebek ve küçük
çocukların bu yaş dönemine özgü çok boyutlu bir
tanı sınıflandırma sistemi olan Tanı Sınıflaması:0-3
Yenilenmiş Basımı (TS:0-3 YB) kullanılarak
sosyodemografik, klinik ve anababa özellikleri
bakımından incelenmesi ve iki grubun benzer ve
farklı özelliklerinin saptanması hedeflenmiştir.
Araştırmaya 17-45 ay aralığındaki 35 YGB, 29 GG
olgusu ve anababaları alındı. Çocukların psikolojik
gelişimi Ankara Gelişim Tarama Envanteri ve Vineland
Uyum Davranış Ölçeği kullanılarak belirlendi.
Anne-bebek ilişkisi Klinik Problem Çözme İşlevi ile
değerlendirildi. Tüm çocuklar TS:0-3 YB kullanılarak
değerlendirildiler. Çocukların anababaları DSMIV tanı ölçütlerine göre Eksen-I Bozuklukları İçin
Yapılandırılmış Klinik Görüşme (SCID-I) ile ruhsal
bozukluklar açısından değerlendirildi. Anababalara
22
Aile Değerlendirme Ölçeği (ADÖ) ve Genel Sağlık
Anketi (GSA) verildi.
YGB’li çocukların GG olanlara göre daha erken
dönemde kliniğe başvurdukları saptanmıştır. GG
grubunda parçalanmış aile oranı YGB grubuna
göre anlamlı düzeyde daha yüksek bulunmuştur.
Her iki hasta grubunda da “konuşma gecikmesi”
en sık belirtilen yakınma olmuştur. GG grubunda
daha fazla eştanı varlığı saptanmıştır. Psikososyal
zorlayıcı sıklığının YGB grubunda %69, GG
grubunda ise %76 olduğu bulunmuştur. YGB ve
GG grupları arasında anne ve babaların genel sağlık
anketi puanları açısından anlamlı bir fark olmadığı
saptanmıştır. ADÖ puanlarında ise duygusal tepki
verebilme alt alanlarında hem anne hem babalarda,
iletişim alanında ise annelerde GG grubunun YGB
grubuna göre daha fazla sorun belirttiği görülmüştür.
Toplumsal-duygusal işlevsellik (TDİ) puanlarında
her alanda GG tanısı konulan çocukların YGB’li
çocuklara göre daha iyi puanlar aldığı saptanmıştır.
GG grubunda TDİ puanlarının annelerin GSA’deki
belirti şiddeti arttıkça kötüleştiği görülmüştür.
Bu çalışma bebeklik dönemindeki diğer ruhsal
sorunlarda olduğu gibi YGB ve GG’nin tanı ve
tedavi sürecinde de olguların anababa-bebek ilişkisi
bağlamında incelenmesinin önemini göstermiştir.
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
Eğitim ve Seminerler
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD.
Bebek Ruh Sağlığı Birimi ve Bebek Ruh Sağlığı Derneği
İşbirliği ile Düzenlenen Aylık Seminerler - 2009
(Konuk Konuşmacılar)
Konu
Konuşmacı
Tarih
Gebelik Oluşturma Teknikleri (IVF, ICSI), Tedavi Sürecinde Anne
ve Babaların Duygusal Durumları ve Bu Tedavi Yöntemi ile Doğan
Bebeklerin Psikolojik ve Biyolojik Gelişimleri
Dr. Şenol Kalyoncu
Psk. Aysun Devran
Dr. Zekai Tahir Burak Kadın
Sağlığı Hastanesi
27 Ocak 2009
Ninniler
Tülin Sertöz (TRT)
24 Şubat 2009
Gelişmekte Olan Ülkelerde 0-3 Yaş Gelişimsel Sorunlara Yaklaşım
Prof. Dr. İlgi Ertem
A.Ü. Tıp Fakültesi
Gelişimsel Pediatri AD.
31 Mart 2009
Ainsworth Yabancı Ortam Yönetimi: Teknik Gelişimi ve Video
Gösterimi
Psk. Dr. Meltem Anafarta
Ufuk Üniv. Psikoloji Bölümü
28 Nisan 2009
Bebeklerde Biliş: Algılama, Bellek, Tanıma ve Taklit Davranışı
Prof. Dr. Melike Sayıl
H.Ü. Psikoloji Bölümü
26 Mayıs 2009
Toplantı Yeri: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD. 6. Kat
Toplantı Saati:12:00-13:30
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
23
2008-2009 GÜZ DÖNEMİ STAJYER PSİKOLOGLARININ
BEBEK RUH SAĞLIĞI STAJI HAKKINDAKİ DUYGU VE DÜŞÜNCELERİ
gözden geçirilmesinde ve uygun müdahalelerin
gerçekleştirilmesinde önemli olmaktadır. Staj yaptığımız
süre boyunca, engin bilgi ve deneyimleriyle bizlere yol
gösteren ve kendilerinden çok şeyler öğrendiğimiz, değerli
hocalarımıza teşekkürlerimizi sunarız.
GÜLER GÜNDÜZ
CEMİL ONUR ARSEL
Ankara Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans
Öğrencileri
Staj deneyimim boyunca özellikle otizm, bağlanma
bozukluğu ve uyaran eksikliği ile ilgili alanlarda uygulama
ve teoriğe yönelik oldukça değerli deneyimler kazandım.
Kazanmış olduğum bu deneyimler bana öncelikle sistemi
ele almanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Çocuğu
sorunu olan tek bir birey olarak görmek yerine yardım
arayışı içinde olan sistemin bir parçası olarak görmenin
önemini öğrendim. Bu bağlamda çocuk, içinde bulunduğu
sosyal ağ (aile, arkadaşlar, okul) göz önünde bulundurularak değerlendirilmeli ve yapılacak müdahalelerin
yalnızca çocuğa yönelik olmaması gerekmektedir.
NİLAY EVİRGEN
Bir dönem boyunca devam etmiş olduğum staj deneyimi, çocukların gelişimsel ve psikolojik rahatsızlıklarına
ilişkin bana çok değerli bilgiler kazandırmıştır. Çocuğun
tek başına değil, parçası olduğu ailesiyle birlikte
değerlendirilmesinin önemine dikkat çekilmiş olup;
çocukların psikolojik sıkıntılarının dışavurumu olan belirtilerinin aslında aile içinde gelişen olumsuz birtakım durumlara ilişkin bir “yardım çağrısı” olarak kabul edilmesi
önem taşımaktadır.
Aile içi ilişkilerin ve erken dönemde bakım veren kişilerle
kurulan güvenli bağlanma ilişkisinin, çocuğun gelişimi
üzerinde ne kadar önemli etkileri olabileceğine; aile
üyelerinin olumlu, sıcak ve destekleyici tutumlarının
çocuğun gelişimine ne tür faydalar sağlayabileceğine
dikkat çekilmiştir. Her bir aile bireyinin çocukla olan
ilişkisinin değerlendirilmesi, problemin tüm boyutlarıyla
24
Kısa bir süreliğine de olsa, ekip olmanın hakkını veren,
çocukları ve işini seven, bilgi ve deneyim denizi böyle bir
ekibin içinde olmaktan büyük keyif aldım ve onur duydum. Bilgilerini paylaşmaktan kaçınmayan ekip üyelerinden çok şey öğrendim, herkese çok teşekkür ederim.
FULYA KAYA
2 senedir özel eğitim merkezinde psikolog olarak
çalışıyorum. Bu vesileyle zihinsel gelişim geriliği, özgül
öğrenme güçlüğü ya da yaygın gelişimsel bozukluğu olan
birçok çocuk gördüm ancak bu bozukluklara dair derin,
bilimsel ve pratik bir kavrayışı stajıma başlayana kadar
edinmemiştim.
Buradaki stajım boyunca mesleki hayatım boyunca işime
yarayacak birçok şey öğrendim. İlk olarak ailenin bir
sistem olarak ele alınmasının sağaltım açısından hayati
önem taşıdığını öğrendim. “Yaşamın ilk yıllarının” ruh
sağlığı açısından önemine de tekrar tanık oldum. Özellikle
ilk yıllardaki aile içi etkileşimin, duygusal erişilebilirliğin
ve bağlanmanın önemine... Tüm bunlar sırasında değerli
hocalarımız ve uzman psikologların rehberliği hiç eksik
olmadı. Onlardan hem mesleki ahlakı hem de çocuklara ve
ailelerine dolayısıyla topluma nasıl faydalı olabileceğimizi
öğrendim Kendilerine teşekkürü bir borç bilirim.
BURCU OKTAY
Staj süresince, çocuk ruh sağlığı alanında uygulamada neler yapıldığını görme fırsatı yakaladım. Çocuklarda ölçmedeğerlendirme teknikleri, gözlem, görüşme, oyun, grup
çalışmaları, tedavi, takip hakkında pek çok şey öğrendim,
uygulamalar yaptım.
Erken müdahalelerin bir kez daha ne kadar önemli
olduğunu görmek mesleki anlamda sorumluluk duygumu
artırdı. Bazı çocukların staj boyunca sürecini izleyebilmek
çok öğretici oldu. Bebek Ekibi’nde var olan ekip ruhu
ve çalışma azmi beni çok mutlu etti ve mesleğime karşı
heyecanlandırdı. Kısa süreli de olsa, ekip ruhuyla böyleCilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
sine güzel çalışan bir yerin bir parçası olmaktan gurur duydum.
Öğrendiğim her şey için çok teşekkür ediyorum…
Buradan aldığım her şeyin tekrar çocuklara dönmesi
dileğiyle…
M. EKİN ÖZKÖK
Bir dönem boyunca Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları
Anabilim Dalında staj yapmak öncelikle bana, uygulama
alanında zengin bir deneyim kazandırdı. Yıllardır teorik
olarak gördüğümüz akademik bilgilerin somutlaşmasını
sağlayan bu staj döneminde bir kliniğin nasıl çalıştığına
yönelik de birçok bilgi edinmiş oldum.
Çocuklarla çalışmaktan zevk alan biri olarak otistik gruplara katılmış olmaktan gerçekten çok mutluluk duydum.
Bununla birlikte çocuklarla nasıl iletişim kuracağımın ve
nasıl oyun oynayacağım deneyimini kat kat daha artırmış
olduğumu düşünüyorum.
İzlemiş olduğum klinik görüşmelerle de yarı yapılandırılmış
bir görüşmenin nasıl yapıldığı, aynı zamanda görüşme
ortamında dikkat edilmesi gereken noktaların neler olduğu,
geri bildirimlerin nasıl verileceği gibi önemli noktalarda
bilgi edinme fırsatı yakaladım.
Bebek ekibi ile gözlemler sayesinde ekip çalışmasının
ne kadar önemli olduğunu gördüm. Çocuklara yardımcı
olabilmek için bir ekibin bu kadar ciddi çalıştığını görmek
benim için çok önemli bir model oldu. Bebek ekibinin
kazandırdığı bir diğer bilgi ise “doğal gözlem”in ne kadar
değerli bir bilgi kaynağı olduğudur.
Son olarak ve belki de en çarpıcısı artık çevremdeki bebeklerin ve çocukların daha fazla farkındayım ve nasıl
iletişim kuracağımı çok daha iyi biliyorum. Bu imkanı
bize sağladığınız için çok teşekkürlerJ
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
NURTEN ÖZÜORÇUN
ODTÜ Psikoloji
2008’in 2. Döneminde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Çocuk Psikiyatrisi Bölümü’ndeki staj deneyimim boyunca
edindiğim bilgi, deneyim ve katkılar şu yöndedir:
Aileler her ne kadar çocukların/bebeklerin uyumsuz ve
sorunlu davranışlarından şikayetçi olup danışsalar da
aslında çocukları aile sistemi içinde değerlendirmek gerekir. Çocuğun söz konusu davranışının altındaki sebepler
araştırılması ve aile dinamikleri iyi anlaşılmalıdır. Çocuğun
“uyumsuz” davranışı yok edilmesi gereken bir semptomdan ziyade yanlış yapılan bir şeylere karşı bir tepki ve bir
yardım çağrısı gibi görülmelidir.
Annenin başta olmak üzere, çocuğa bakım veren kişinin
iyilik hali ve ruh sağlığı çocuğun gelişiminde çok önemlidir. Örneğin depresif anneler çocukların ihtiyaçlarını
karşılamakta gecikebilirler, hatta çocuğun ihtiyaçlarını
okuyamayabilirler. Çocukla ilgili detayları kaçırabilirler
ve çocuğa karşı toleransları düşük olabilir.
Anne baba uyumunun ve etkileşiminin çocuk üzerinde
önemli bir etkisi vardır. Çocuklar evdeki çatışmayı anlarlar ve bunu anne babaya karşı farklı tepkilerle ifade ederler
(inatçılık, huysuzluk gibi)
Çocuğun gelişim geriliğinde çoğu zaman uyaran eksikliği
bir rol oynar ve anne-baba-çocuk etkileşimi düzenlendiğinde
ve çocuğa daha fazla uyaran verilebildiğinde çocukta gözle görülür bir değişim gerçekleşir.
Çocuğun gelişiminde ve ileride oluşturacağı kişiliğinde,
ayrıca olası bir patolojik durumda anne ile bağlanma ve
aile önemli bir rol oynar.
25
Anne-Çocuk Terapisi Çalıştayı
Watch, Wait, and Wonder
İzle, Bekle ve Merak et
Sunan: Dr. Nancy J. Cohen
Hincks-Dellcrest Çocuk ve Ergen Terapi Merkezi / Toronto Üniversitesi Öğretim Üyesi
2 Günlük Yoğun Eğitim
(Türkçe Çeviri Yapılacaktır)
“İzle, Bekle ve Merak et”, anne ile bebek/çocuk arasındaki güvenli ilişkiyi arttırmak amacıyla geliştirilmiş bir terapi
tekniğidir. Bu terapi bebeklerden -9 yaşındaki çocuklara kadar uygulanabilmektedir. Bağlanma kuramından yararlanarak
gözlemleme ve yansıtma tekniklerinin kullanıldığı terapi seanslarında, çocuk terapi sürecini yönlendiren en önemli kişidir.
Bu çalıştayda, “İzle, Bekle ve Merak Et” adlı terapi tekniğinin teorik ve terapötik yönleri sunulacak ve diğer anne-çocuk
terapileriyle karşılaştırılacaktır. Katılımcılar, video gösterimiyle “İzle, Bekle ve Merak Et” terapisinin prensiplerini ve yöntemlerini gözlemleme fırsatı bulacaklardır.
Zaman:16-17 Mayıs 2009 (Kesin Kayıt 3 Nisan 2009 tarihine kadar yapılmalıdır.)
Süre: 9 : 30-16 : 30
Katılım Yeri: Yeditepe Üniversitesi Rektörlük Binası 5. kat-Mavi Salon
Adres: İnönü Mah. Kayışdağı Cad. 26 Ağustos Yerleşimi Kadıköy-İstanbul
Katılım Ücreti: 450 TL
Banka Hesap Numarası: Vakıfbank Bostancı Şubesi TL Hesabı 2018226
Katılımcı sayısının sınırlı olması sebebiyle katılım ücretinin en geç 03 Nisan 2009 tarihine kadar yukarıda belirtilen
banka hesabına yatırılması gerekmektedir (banka dekontunuzun üzerinde “psikoloji bölümü anne-çocuk terapisi
çalıştayı” için para yatırdığınızı mutlaka belirtiniz). Kesin kayıt için banka dekontlarınızı ve aşağıda bulunan
katılımcı formunu 0-216-5780898 numaraya fakslayınız.
İletişim Bilgileri
Deniz Yılmaz (Psikoloji Bölümü Araştırma Görevlisi)
Tel: 0-216-5780898
E-mail: [email protected] veya [email protected]
Yard. Doç. Dr. Elif Akdağ Göçek (Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi)
E-mail: [email protected]
Prof. Dr. Nancy Cohen
Prof. Dr. Cohen Hincks-Dellcrest Çocuk ve Ergen Terapi Merkezi ve Hincks-Dellcrest Enstitüsü araştırma direktörüdür.
Toronto Üniversitesi Psikiyatri Bölümü’nde, Ontario Enstitüsünde ve York Üniversitesi Psikoloji bölümlerinde de ders
vermektedir.
Prof. Dr. Cohen’in araştırmaları ve klinik çalışmaları özellikle bebek ruh sağlığı, bağlanma, yurtiçi ve yurtdışı evlat edinme, çocuk psikopatolojisi ve dil bozuklukları konularında yoğunlaşmaktadır. Prof. Dr. Cohen Bağlanma kuramı temellerini
içeren iki tedavi programının uygulama kılavuzlarının da yazarlarından biridir- “Bekle, İzle ve Merak Et” (Watch, Wait, and
Wonder Manual) ve Ailede Bağlanma Programı (Family Attachment Program). Kendisi dil bozuklukları ve çocuk psikopatolojisinin örtüşen taraflarının konu edildiği “Bebeklerde, Çocuklarda ve Ergenlerde Dil Bozuklukları ve Psikopatoloji” adlı
kitabın da yazarıdır. Ayrıca, Kanada Ruh Sağlığı Derneği ile birlikte erken çocukluk dönemi üzerine çalışan eğitimcilere
yönelik “Handle with Care” adlı bir kaynak kitap hazırlamıştır. Prof. Dr. Cohen 0-5 yaş arası Kanadalı çocukların dil ve
bilişsel gelişimlerini arttırıcı ulusal bir projenin yönetimini ve değerlendirmesini de yapmıştır. Prof. Dr. Cohen halen erken
çocukluk dönemi ruh sağlığını geliştirmeye yönelik eğitici materyaller hazırlamaktadır. Kendisi çocuklar ve ailelerle de
klinisyen olarak çalışmaya devam etmektedir.
26
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
Kamuoyu Duyuruları
Basın Bildirileri
‘Tecavüzcüyü koruyan düzenlemelerin
hukuka sokulmasını kabul etmiyoruz’
9-10 Ekim 2008 tarihinde Adalet Bakanlığında
düzenlenen bir toplantıda; Medeni Kanun ve
TCK’daki evlenme yaşının 14’e indirilmesi, ‘reşit
olmayanla cinsel ilişki’de suçun cezalandırılması
için gereken şikâyet koşulunun 15 yaştan 14’e
çekilmesi ve tecavüz edenin, mağdurla evlenmesi
durumunda cezadan kurtulması ve eşe tecavüzde 7
yıla kadar olan cezanın 1 yıla indirilmesi gibi yasa
değişikliği önerilerinin tartışıldı. Konu ile ilgili
bir açıklama yapan Çocuk İstismarını ve İhmalini
Önleme Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Bebek
Ruh Sağlığı Derneği, Koruyucu Aile ve Evlat
Edinme Derneği, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı
Derneği, Ergen Sağlığı Derneği, , Sosyal Hizmet
Uzmanları Derneği Genel Merkezi ve Şubeleri, Türk
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneğ, Hacettepe
Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Mezunları Derneği
ve Gelişimsel Çocuk Nöroloji Derneği, Gündem:
Çocuk! Derneği, Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle
Dayanışma Derneği, Psikolojik Rehabilitasyon
ve Eğitim Programları Derneği ve Geleceğimizin
Çocukları Vakfı,
olarak, “bizler, kadını ve çocuğu değil tecavüz edeni
koruyan düzenlemeler yapılması fikrine karşıyız. Türk
toplumunun temeli olan aile yapısını korumanın yolu
sağlıklı aileler oluşturmak olduğunu, çocuk kadınlar /
çocuk anneler yaratmak olmadığını savunuyoruz. Şu
anda yürürlükte olan çocuk hakları, kadın hakları ve
insan hakları sözleşmelerinin tarafı olan ve Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. maddesiyle bu sözleşmelere öncelik tanıyan devletin böyle bir geriye gidişe evet dememesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz”.
”Bizler
çocukların
bedensel ve ruhsal
gelişimi ve sağlığı
açısından büyük sakıncalar taşıyan bu
önerilere ilişkin olarak
görüşlerimizi ivedilikBebek Ruh Sağlığı Bülteni
le kamuoyu ile paylaşmak gereksinimini duyuyoruz:
Bilindiği gibi, ergenlik dönemi çocuğun zihinsel, ruhsal,
duygusal, sosyal açılardan olduğu gibi cinsel yönden de
gelişimini sürdürdüğü bir dönemdir. Bu dönemde çocuk
henüz olgunlaşmamıştır ve kimliği oluşmamıştır. Kendisini koruyan, kollayan ve destekleyen ebeveynlerinin
sağladığı güvenli aile ortamı içinde gelişimini sürdürmesi
gereken çocuk, ruhsal ve bedensel olgunlaşmasını tamamlamamış olduğundan, aile sorumluluğu üstlenmeye hazır
değildir. Bilimsel olarak bugün artık çocuğun gelişimini
tamamladığı ergenlik döneminin ruhsal gelişim bakımından 20’li yaşların içine uzandığı kabul edilmektedir.
Zamanından önce yükleneceği eş ve anne rolü, cinsel ve
toplumsal boyutları bakımından çocuğu örseleyecektir. Bu
bağlamda çocuğu zamanından çok önce eş ve anne olmaya
zorlamak ya da yönlendirmek, çocuğun cinsel, ruhsal ve
belirli durumlarda fiziksel istismarı tanımı kapsamına girmektedir. İstismara maruz kalan çocuklarda travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, kaygı bozukluğu ya da
disosiyatif bozukluk gibi ağır ve süregen ruhsal bozukluklar gelişmekte, çocuğun yaşamsal işlevleri ciddi derecede
bozulmaktadır.
Çok erken yaşlarda yapılan evliliklerde eş ve anne rolünü benimsemeye ruhsal ve duygusal yönden hazır olmayan
genç kızların doğacak bebekleriyle ilişkilerinde sorunlar
ortaya çıkmakta, çok hassas ve bebeğin sağlıklı gelişimi
açısından büyük öneme sahip olan bağlanma süreci zedelenmektedir. Bu durum bebeklerin fiziksel ve duygusal
istismarı ve ihmaline de yol açmaktadır. Olumsuz seyredecek olan ergen yaştaki anne ile bebek ilişkisinin bebeklerde ciddi ruhsal ve gelişimsel bozukluklara yol açtığını
gösteren sayısız bilimsel çalışma vardır ve bilim dünyası
bu görüş üzerinde birleşmiştir.
Cinsel istismar olgularında mağdura inanılmaması,
mağdurun suçlanması, istismarcı tarafından ikna, tehdit,
baskı gibi yöntemlerle susturulmaya çalışılması, ailesinin şikâyetçi olmasının engellenmeye çalışılması ya da
şikâyetlerini geri çekmeleri için baskıya uğratılması gibi
dayatmalar sık görülmektedir. Ailenin şikâyetini geri çekmesi, çocuğun yaşamış olduğu travmayla baş başa kalmasına, kendisini dünyada yalnız, terkedilmiş ve çaresiz
hissetmesine yol açarak travmanın etkilerinin ağırlaşmasına neden olmaktadır. Kendini savunma gücüne sahip
olmayan, ailesi baskı altında geri çekilen çocuğa toplu27
mun ve devletin sahip çıkması, çocuğun mağduriyetinin
devlet eliyle, yasalar yoluyla durdurulması, istismarcının
cezalandırılarak adaletin gerçekleştirilmesi ve toplumun
doğru yasal ve eğitim uygulamalarıyla eğitilerek bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim gelişmiş batılı toplumlarda bu konuya özel bir duyarlılık gösterilmekte,
yasaların oluşturulması ve uygulanmasında yalnızca ve
yalnızca çocuğun hakkı ve yüksek yararı gözetilmektedir.
Bu bilgiler ışığında:
» Çocuklara karşı işlenen cinsel suçlarda şikâyet hakkının
15 yaştan 14 yaşa indirilmesi, 14 yaştan itibaren istismarın
koşulsuz olarak cezalandırılmasını değil, çocuğun ve / ya
da ailenin cinsel istismara ilişkin şikâyetini esas almaktadır. Bu da belirtildiği gibi, çeşitli baskılarla şikâyetini geri
çekmek zorunda kalacak olan çocuk yaştaki ergenlerin
bedensel ve ruhsal mağduriyetine yol açacaktır. Evlenme
vaadiyle çocukların kandırılması olasılığını artıracak, yasanın caydırıcılığı ortadan kalkacak, istismarı teşvik edecektir.
» İstismara maruz kalan bir çocuğun aile ortamından koparılarak kendisini istismar eden kişiyle evlendirilmesi,
çocuğun bir ömür boyu kendisini istismar etmiş olan kişiyle yaşaması anlamına gelmektedir ki, bu tasarıda çocuğun ruhsal ve bedensel gelişimini korumaya yönelik hiçbir
yan bulunmamaktadır. Aksine tasarı, çocuğa yönelik cinsel istismar eylemini istismar tanımı kapsamından çıkarmayı, istismarı meşrulaştırmayı ve istismarcıyı korumayı
hedeflemektedir.
KAMUOYUNA DUYURULUR
11 Eylül 2008
06.09.2008 tarihli Vatan Gazetesinde, Kanal 7 de “İslam’da
Evlatlık Olur mu?” tartışmasının yayımlandığı programda bir yarışmacının, “bir çocuk evlat edindiğini” söylemesi
üzerine Ali Rıza Demircan’ın; “Yüce dinimiz İslam, evlatlık uygulamasını benimsemiyor. Evlatlık alınmamalıdır”
demesi üzerine başlayan bir tartışma haberi yer almaktadır. Aynı haberde, bu tartışma sürecinde İstanbul Müftüsü
Mustafa Çağrıcı’nın “Kuran evlat edinmeyi yasaklamıyor.
Peygamber efendimiz de evlat edinmiştir. Kuran ‘sadece
evlat edindiğiniz evlat sizin öz evladınız değildir’ diyor.
Evlatlık hukuki sonuç doğurmaz, evlenme serbestliği vardır” dediği; Sayın Süleyman Ateş’in bu bilgiyi doğruladığı, ayrıca “evlat edinilen çocukla, evlat edinen kişi arasında bir mahremiyet ilişkisi doğmaz” dediği bildirilmiştir.
Bu yayının Türkiye’de evlat edinen ve evlat edindikleri
28
» Evlilik yaşının 14’e indirilmesi, istismar bir yana, en
olumlu koşullarda gerçekleşecek olan bir evlilikte dahi,
yukarıda belirtildiği üzere ruhsal ve bedensel gelişimini
tamamlamamış bir çocuğun zamanından çok önce altından kalkamayacağı bir yükün altına sokulması, baş edemeyeceği yaşantılarla karşılaştırılması ve olası ruhsal ve
bedensel hastalıklara açık duruma getirilmesi demektir.
Ayrıca evlilik sorumluluğu üstlenen çocuğun okuluna gitmesi olasılığını ortadan kaldırarak eğitim hakkının engellenmesine yol açacaktır.
» Bütün bu olumsuz etkiler çocuğun yaşamını olumsuz etkilemekle kalmayıp, dünyaya getireceği çocuklarının da sağlıklı gelişimlerini risk altına sokacaktır.
Bizler, kadını ve çocuğu değil tecavüz edeni koruyan düzenlemeler yapılması fikrine karşıyız. Türk toplumunun
temeli olan aile yapısını korumanın yolu sağlıklı aileler
oluşturmak olduğunu, çocuk kadınlar / çocuk anneler yaratmak olmadığını savunuyoruz. Şu anda yürürlükte olan
çocuk hakları, kadın hakları ve insan hakları sözleşmelerinin tarafı olan ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90.
maddesiyle bu sözleşmelere öncelik tanıyan Devlet’in böyle bir geriye gidişe evet dememesi gerektiğini vurgulamak
istiyoruz. Yine Çocuk Hakları Sözleşmesine ve Kadına
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne
taraf olan Devletin mahkemelerinin görevinin, çocuğa ve
kadına öncelik tanıyıp onun haklarını korumak olmalıyken, kadına ve çocuğa tecavüz edeni koruyan bir sistemin
Türk Hukuku’na girmesine onay verilmesini kabul edemiyoruz.”
çocukları koruyup kollayan, çocuklarını sevgi ile yüreklerinde büyüten aileleri son derece incittiği, huzursuz ettiği
ve edeceği ortadadır.
Türkiye’de ailesiz, ailesi olup terk edilen, yoksulluk nedeniyle Devletin koruması altına alınan binlerce çocuk
vardır. Bu çocuklardan zaten az bir kısmı evlat edinilmektedir. Binlerce çocuk yuva ve yurtlarda, aile şefkatinden
ve sıcaklığından yoksun olarak yaşamaktadır. Başbakanlık
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK)
tarafından yürütülmekte olan ‘Evlat Edinme’ hizmeti,
“Her çocuğun bir aile içinde büyüme hakkı vardır
(Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 3. madde)
ilkesiyle çocukların bir aile edinmelerini ve aile yanında
sıcak aile ortamında yetişmelerini sağlamaktadır. Bugüne
kadar bir çocuğu evlat edinen her aile yaşanan tüm güçlüklere rağmen çocuğun üzerine titremiş, onlar adına her türlü
mücadeleyi vermiş ve vermeye devam edecektir.
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
Yapılan bilimsel araştırmalar ve incelemelerin sonuçları,
çocukların bir aile yanında ve sıcak bir aile ortamında bakılıp büyütülmesinin gerektiği, kurum bakımına terk edilen
çocuklarda bire bir sevgi ve ilgi eksikliği nedeniyle psikolojik ve fiziksel sorunlar yaşandığı, bu durumun çocuğun
gelişimini olumsuz yönde etkilediği doğrultusundadır.
Bu nedenlerdir ki, dünyada kurum bakımı yerine evlat
edinme ve koruyucu aile sistemine geçilmiştir.
Son yıllarda SHÇEK Genel Müdürlüğü’ de bu yolu izlemeye özen göstermektedir.
“İslamda evlat edinme yoktur ve evlat edinilen çocuk evlat edinenin öz çocuğu kabul edilmez, evlenmek
caizdir”şeklinde bir yayın organında yayımlanan ve milyonlarca kişinin izlemesine olanak sağlayan bu tartışma,
evlat edinen ailelerin yüreğini sızlatmıştır. Oysa evlat
edinme hukukumuzda yasal bir kurum olarak Türk
Medeni Kanunu’nun (TMK) 305-320 maddelerinde
yer almıştır.
Yasanın 314. maddesi;
•
Ana babaya ait olan haklar ve yükümlülükler
evlat edinene geçer,
•
Evlat edinilen çocuk evlat edinenin soyadını alır,
•
Evlat edinilen çocuk, evlat edinenin mirasçısı
olur,
•
Nüfus kaydına ana ve baba adı olarak evlat edinen eşlerin adları yazılır.
•
Evlat edinen ile evlat edinilen çocuğun veya bunlardan biri ile diğerinin alt soyu ve eşi arasında
evlenme yasağı vardır hükmünü taşır.
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
Bu yasak nedeniyle de evlat edinilen çocukla, evlat edinenin evliliği BATILDIR. Yok hükmündedir.
“Türkiye Cumhuriyeti Laik bir devlettir. Evlat edinme, evlilik gibi kişilerin hak ve sorumluluklarını belirleyen kurallar, dini kurallara göre değil Yurttaşlık Yasası dediğimiz
Türk Medeni Kanunu’ndaki kurallara göre yürütülür.
Bu nedenle de evlat edinilen çocukla evlenilmez. Böyle
bir evlilik derhal ve resen iptal edilir. Yok sayılır.
Ayrıca TCK 102. ve devamı maddeleri küçüklere ve
kişilere karşı yapılan her tür cinsel taciz ve tecavüzü
suç saymıştır. Bu suç, evlat edinen gibi çocuğun bakım
ve gözetim görevini üstlenen kişilerce işlenirse cezalar
ağırlaştırılarak verilir.
Yasalarımıza tamamen aykırı olarak çocuklarımızın korunmasını engelleyen evlat edinen on binlerce aileyi ve
çocuklarını evlat edindiren aileleri tedirgin eden bu yayını
kınadığımızı, bu tür yayınlara engel olması için RTÜK’ün
uyarılması gereğini kamuoyu ile paylaşırız.
KORUYUCU AİLE, EVLAT EDİNME DERNEĞİ
YÖNETİM KURULU adına
Prof. Dr. Neşe Erol
ve
ANKARA ÇOCUK HAKLARI PLATFORMU,
TÜRK PSİKOLOGLAR DERNEĞİ,
BEBEK RUH SAĞLIĞI DERNEĞİ, PSİKOLOJİK
DANIŞMA VE REHBERLİK DERNEĞİ,
GELECEĞİMİZİN ÇOCUKLARI VAKFI
29
30
Cilt: 1, Sayı: 1, Ocak 2009
Bebek Ruh Sağlığı Bülteni
31
BEBEK RUH SAĞLIĞI DERNEĞİ
Biz, gebelik döneminin, anne baba ve fetus açısından
duyarlı ve çok önemli bir dönem olduğunun toplum
tarafından farkedilmesini sağlamak istiyoruz.
Biz, anne babaların ya da bebek ve çocuklara bakım
veren bireylerin ruh ve beden sağlığının bebek ve
çocukları etkilediğinin farkına varılmasını istiyoruz.
Biz, bebeklik ve erken çocukluk döneminin
(0-3 yaş) yaşam döngüsü içinde ele alınmasının
öneminin farkedilmesini istiyoruz.
Biz, bebeklik ve erken çocukluk döneminin sadece
o döneme özgü olmadığının, kuşaklararası bir geçiş
taşıdığının farkına varılmasını istiyoruz
Biz, bebeklik ve erken çocukluk döneminin gelişimin
her türlü boyutu açısından kritik bir dönem olduğunun
farkına varılmasını sağlamak istiyoruz.
Biz, bebeklik ve erken çocukluk dönemindeki ruhsal
gelişimin sonraki sağlıklı gelişime ya da psikopatolojinin
gelişimine etkisi olduğu bilincinin yaygınlaştırılmasını
istiyoruz.
Biz, o daha çok küçük anlamaz, hele biraz büyüsün
gibi bekle ve gör politikasının çocukların zararına
olduğunun fark edilmesini sağlamak istiyoruz.
Biz toplum olarak, bebeklerin ve küçük çocukların sesi
olabilme ve onların haklarına sahip çıkma sorumluluğunu
taşıdığımızın bilincinde olmakla birlikte, bebekleri ve
küçük çocukları koruma gücümüzün olduğu inancının
yaygınlaştırılmasını sağlamak istiyoruz.
Birlikteliğe ve duyarlı yüreklere...

Benzer belgeler