2-) nisan-mayıs-haziran sayısı

Transkript

2-) nisan-mayıs-haziran sayısı
YIL: 48 SAYI: 4-5-6 Nisan-Mayıs-Haziran 2011 ISSN: 1301-3572
İçindekiler
INTERNATIONAL YEAR
OF FORESTS 2011
YIL: 48
SAYI: 4-5-6 Nisan-Mayıs-Haziran 2011
TMMOB ORMAN
MÜHENDİSLERİ ODASI ADINA SAHİBİ
Muhammet SAÇMA
YAYIN SORUMLUSU
Osman TURUNÇ
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Okan ÇANÇİN1
YAYIN KURULU
Sevda ERGİZ1
1
Hüseyin AYTAÇ
1
Serkan ERİKGENOĞLU
1
Ali İzzet BAŞER
2
Fatih SARAÇ
3
Emre TOPBAŞ
YAYIN KOŞULLARI
Dergimizde yayınlanması istenilen yazılar bilgisayarda
yazılmalı, daha önce başka bir yerde basılıp,
yayınlanmamış olmalıdır. İmzalı bir dilekçe ekinde
kağıda yazılı olarak, ayrıca elektronik ortamda
dergimizin yönetim yerine posta ile gönderilmelidir.
Yazılar 7 sayfayı (A4) geçmemelidir. 7 sayfayı aşan
yazıların birbirini izleyen sayılarda yayınlanabileceği
düşünülerek bölümlere ayrılmalıdır. Fotoğraflar net
ve temiz olmalı, slayt dışında sayısal gönderilecek
fotoğrafların çözünürlüğü yüksek olmalıdır. Yazılarda
Türkçe kelimeler kullanılmalı ve Türkçe dil kurallarına
uyulmalıdır. Yayınlanacak yazı ve çevirilerdeki düşünsel
ve teknik sorumluluk yazarına ait olup, oda yönetimini
ve Dergi Yayın Kurulunu sorumlu tutmaz. Dergide
yayınlanan yazılardan kaynak göstermek koşulu ile
alıntı yapılabilir. Dergiye gönderilen yazılar yayınlansın
ya da yayınlanmasın geri verilmez. Yazılar Yayın
Kurulu tarafından incelenir. Yayın Kurulu yayınlanacak
yazılarda gerekli düzenlemeleri yapabilir ve uygun
görülen yazıları yayınlar.
YÖNETİM YERİ
Beştepeler Mah. 31. Sok. No: 3
Beştepe Yenimahalle - ANKARA
Tel: (0.312) 215 00 33 pbx
Belgegeçer: (0.312) 215 01 81
E-posta: [email protected]
www.ormuh.org.tr
TMMOB
ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI
Hesap No: T.C. Ziraat Bankası
Necatibey Şubesi: 132953
TASARIM - BASKI
On Medya - On Ofset
Erciyes İş Merkezleri
201. Cadde No: 53
İstanbul Yolu 06370 Macunköy
Yenimahalle - ANKARA
Tel: (0.312) 397 87 87
www.onmedya.web.tr
www.onofset.com
ISSN: 1301 - 3572
Kapak Fotoğrafı: Burak Yavuz KARA
1
2
3
Orman Mühendisi
Ağaç İşleri Endüstri Mühendisi
Orman Endüstri Mühendisi
BAŞYAZI
..............................................................................
02
ODAMIZDAN
> Kamu ve Özel Sektörde, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri
Endüstri Mühendisliği Hizmetleri Konulu Panel . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Genel Merkezimizde Eğitim Çalışması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> İ.Ü. Orman Fakültesinde 5531 Sayılı Kanun ve Uygulaması Konulu Konferans . . . .
> 2011 Yılının İlk " SMM Sınavına Hazırlama Eğitimi" ve
" TEMDEM Değerlendirme Sınavı " Tamamlandı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Genel Başkan ve Ar-Ge Komisyonu Başkanı Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye Kâğıt ve Karton Sanayi Ürünleri
Sektör Meclisinin Toplantısına Katıldılar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Orman Genel Müdürlüğü, 5531 Sayılı Kanuna Yönelik Hizmet Alımlarına
Yönelik Ormancılığımız Açısından Olumlu Bulduğumuz Genelgeyi
27 Orman Bölge Müdürlüğüne Göndermiştir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Odamızın Sorumluluğunda Yürütülen, Serbest Meslek Mensupluğu
Sınavlarından 2011 Yılına Ait Birinci Sınav Ankara'da Yapıldı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Odamız, Meslek Alanındaki Uluslararası ve Bölgesel İlişkilerini Geliştiriyor . . . . . . .
> Odamız Merkez Şubesinde Görev Değişimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
04
06
07
08
10
10
11
12
13
UZMAN SAHASI
> Üç Sözcükten İki Mühendislik: Orman, Ağaç, Endüstri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Ormanlar ve Su Üretimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Ladin Ormanlarında Yaralı Ağaçların Kabuk Böceği Zararına Duyarlılığı . . . . . . . . . . .
> Yetişme Ortamı - Verimlilik İlişkileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
14
16
20
24
ÜYELERİMİZDEN
> Küresel Isınmanın Gerçek Nedeni . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Doğu Karadeniz Bölgesinde Orman Mülkiyeti ile Arazi Hakimiyeti
Sorunları ve Çözüm Önerileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Her Köye Bir Gölet ve Ormancılıkta Takas . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Küre Dağları Milli Parkı'nda Amacı Güzel Fidan Dikimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Bir Yıldız Daha Kaydı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Vefat . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
26
27
33
36
38
38
HABERLER
>“Ormanlar ve HES” konulu Konferans Gerçekleştirildi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Odamız Yönetim Kurulu Doğu Akdeniz Şubesine Ziyaretlerde Bulundu . . . . . . . . . .
> Odamız Yönetim Kurulu Üyeleri İ.Ü. Orman Fakültesi
Mezuniyet Törenine Katıldı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Odamız Yönetim Kurulu Üyeleri İstanbul'da Meslektaşlarımızı Ziyaret Etti . . . . . . .
> Doğu Karadeniz Şubesine ait Yeni Büro Hizmete Açıldı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Doğu Karadeniz Şube Başkanımız Doç. Dr. Devlet TOKSOY
Profesörlük Kadrosuna atanmıştır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> SDÜ Orman Fakültesi'nde Söyleşi ve Konferans . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
40
41
42
42
43
43
44
01
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
SAYI: 4-5-6
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
BAŞYAZI
INTERNATIONAL YEAR
OF FORESTS 2011
Başyazı
Değerli Meslektaşlarımız,
Oda olarak çok yoğun geçirdiğimiz bir döneminin
Başbakan Yardımcısına, Çevre ve Orman Bakanı ve
Böylece yukarıda da bahsedildiği üzere Çevre ve Orman
Müsteşarına gönderilmiş ve ağ sayfamızda
Bakanlığı döneminde 4 ormancı genel müdürlük mevcut
yayınlanmıştı. Yeniden yapılanma raporumuzun
iken maalesef taşrası olmayan 1 genel müdürlükle
yayınlanmasından sonra çok azda olsa bazı
beraber 3 genel müdürlüğe düşürülmüştür. Dolayısıyla
yürütülen yasa çalışmalarında gerek komisyonların,
meslektaşlarımız tarafından özellikle AGM ve ORKÖY'ün
yeniden yapılanmadan ormancılık camiası olarak
gerek parti gruplarının ve gerekse Meclis üyelerinin
Orman Genel Müdürlüğü bünyesine geçmesinde
küçülerek çıkılmıştır. Bu durum temel ilkelerimizin göz
aydınlatılmasında katkılarını bekliyoruz.
Odamız görüşlerinin etkili olduğu şeklinde duyumlar
ardı edildiğini göstermiştir ve meslektaşlarımızı ciddi
alınmıştır.
şekilde üzmüştür.
Odamızın yeniden yapılanma ile ilgili raporu dikkatle
Değerli Meslektaşlarımız,
incelendiğinde;
Oda görüşümüz ile mevcut yapılanmanın temelde ciddi
Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın kuruluş Kararnamesine
farklılıkların olduğu açıkça görülmektedir. Raporumuzda
baktığımızda Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel
Müdürlüğü, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ve Orman
ardından yine birlikteyiz. 2011 yılı yangın mevsimini
hemen hemen yarılamış bulunmaktayız. Bu zaman
Değerli Meslektaşlarımız,
zarfında camiamızı derinden etkileyen, ciddi anlamda
büyük yangınların olmaması hepimizi sevindirmektedir.
Seçim sürecinde Çevre ve Orman Bakanlığı, Bayındırlık
Bu vesile ile yangınla mücadelede özverili çalışmalarını
ve İskan Bakanlığı ile birleştirilerek Çevre - Orman ve
sürdüren Tüm meslektaşlarımızı bu gayretlerinden
Şehircilik Bakanlığı kuruldu. Bakanlar Kurulunun
dolayı tebrik ederiz. Yangın sezonunun kazasız, belasız
belirlenmesi sürecinde ise Bakanlığımız Orman ve Su
tamamlanması ve geçmişte yaşadığımız büyük
İşleri Bakanlığı'na dönüştürüldü. Böylece ormancılıkla
özetle;
1- ORKÖY'ün Genel Müdürlük olarak kalması gerektiği ya
felaketlerin bir daha yaşanmaması en büyük
ilgili 4 Genel Müdürlük son yapılanma neticesinde
da en azından doğrudan Bakanlığa bağlı bir Daire
sebeple uygulamayı sekteye uğratacağı endişesini
temennimizdir.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesinde Orman Genel
Başkanlığı şeklinde faaliyetlerine devam etmesi
Müdürlüğü(OGM), Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel
taşımaktayız.
Kararname ile kurulan Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın
Müdürlüğü(DKMP) ile taşra yapılanması olmayan
gerektiği,
2- Erozyon kontrolü, çölleşmeyle mücadele, sel ve çığ
Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü
kontrolü konularının bir genel müdürlük altında
bu karışıklıklarında ortadan kaldırılarak yetki karmaşıklığı
Bilindiği üzere 12 Haziran 2011 Pazar günü yapılan Genel
(ÇEGEM) olmak üzere 3 Genel Müdürlüğe düşürüldü. Bu
bertaraf edilmelidir. Yukarıda bahsedilen 4 temel
Seçimlerin ardından 24. Yasama Dönemi ile
şekilde AGM ve ORKÖY Genel Müdürlükleri kapatılarak 4
yürütülmesi gerektiği,
3- Ülkemizdeki havza yönetimini disipline edecek,
Cumhuriyetimizin 61. Hükümeti kurulmuştur. Bu
ayrı Daire Başkanlığı olarak OGM bünyesine taşındı.
havzadaki her türlü faaliyetlere ilişkin planlama ve
arası karışıklık ortadan kaldırılmalıdır.
Değerli Meslektaşlarımız,
Yasama döneminde TBMM'ye 4 meslektaşımız girmiştir.
kuruluşu en kısa sürede kanunlaştırılmalı ve bu esnada
yaklaşımımız kesinlikle netlik kazanmalı ve kurumlar
uygulama çalışmalarını koordine edecek, katılımcılığı
Milletvekili meslektaşlarımızı, tüm üyelerimiz adına canı
Bilim ve fen ışığında toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı
sağlayacak, özerk bir yapıda “Havza Planlama ve
Yetkililerden; ORKÖY, Havza Yönetimi, Çölleşmeyle
gönülden kutluyor, ileriki dönemlerde daha çok
öncelikli ilke edinen bir düşünce ile bakanlık kurulmasını
Mücadele ve Erozyon Kontrolü temelli bir teşkilat
meslektaşlarımızı TBMM'de görmeyi temenni ediyoruz.
beklerken; geldiğimiz son noktada bu ilkelerin büyük
Yönetimi Kurumu”nun kurulması gerektiği,
4- Tohum, fidan, ağaçlandırma, orman içi dinlenme
ölçüde göz ardı edilerek onlarca yıllık birikimler ve
yerleri, kara avcılığı kanununa yönelik hizmetler ile
belirtilmeyen Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel
İktidarın Anayasa değişikliğini kendisine öncelikli hedef
kurumlar bir çırpıda yok sayılarak en kolaycı
ormancılık araştırma hizmetleri gibi ormancılık ana
Müdürlüğü'nün ORMANCI bir genel müdürlük olarak
seçmesi ve dolayısı ile yeni Anayasada düzenlenecek
benzetmeyle kişiye göre bakanlık kurulduğunu
hizmetlerinin bir bütünlük içinde Orman Genel
kuruluşunun yapılması ve atamaların bu ilkeler içinde
orman ve ormancılıkla ilgili hükümlerin yanında, 2/B
görüyoruz. Bu durum kurumsallaşma yolunda ciddi
Müdürlüğü bünyesinde yapılması gerektiği ifade
konusu, geçmiş yasama döneminde Genel Kurul'a kadar
sıkıntılar oluşturmakta ve mevcut kurumsal hafızanın
edilmiştir.
gerçekleştirilmesini bekliyoruz.
Saygılarımızla
getirilen ve büyük olasılıkla yasa haline getirilecek olan
yok olmasına sebep olmaktadır. Bu mantıkla bundan
“Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu” ve “ Gazi
sonra gelecek hükümetlerin de Bakanlığı değiştirme
Bugün gelinen noktada AGM'nin yerine taşrası ve
Yerleşkesi” konularının bizim açımızdan öne çıkacağı
olasılığı yüksek görülmektedir. Oda olarak bu husustaki
uygulaması olmayan ÇEGEM'in kurulduğu, üzerinde
aşikârdır. Bu nedenle, meclisteki meslektaşlarımızın
kaygılarımız ciddi biçimde giderek artmaktadır.
önemle durduğumuz Havza Planlama ve Yönetimi
sorumluluğu bu dönem daha da artmış olacaktır.
Milletvekili meslektaşlarımız seçim bölgelerinin yanında
yapılanmasını ve Kararname'de teşkilat yapısı
Orman Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
Kurumu'nun tamamen göz ardı edildiği, ORKÖY Genel
Değerli Meslektaşlarımız,
camiamızın da temsilcisi olma sorumluluğu ile başta
02
04
Genel Müdürlüğü'nün görev alanlarının çakıştığı bu
Müdürlüğünün kapatılarak ormancılık ana hizmetleri
tam olmamakla birlikte OGM çatısı altında 4 Daire
Orman Mühendisleri Odası ve diğer Ormancı
Bakanlığın yeniden yapılanması ile ilgili olarak Odamız
Demokratik Kitle ve Sivil Toplum Örgütleri ile birlikte
AR-GE tarafından hazırlanan rapor Başbakana,
ormanlarımızı ve mesleğimizi ilgilendiren konularda
Başbakanlık Müsteşarına, yeniden yapılanmadan görevli
Başkanlığı ile toplandığı ve mevcut duruma nazaran
daha güçlü gibi görünen bir OGM olduğu görülmektedir.
03
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
SAYI: 4-5-6
ODAMIZDAN
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
INTERNATIONAL YEAR
OF FORESTS 2011
Odamızdan
Kamu ve Özel Sektörde,
Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri
Endüstri Mühendisliği Hizmetleri Konulu Panel
Odamız Merkez Şubesince; düzenlenen Panel, Ankara'da
Yapıldı ve Sonuç Bildirisi Yayınlandı. Panelin açılışında
Genel Başkan Muhammet SAÇMA ve Merkez Şube
Başkanı Cengiz NAHARCI birer konuşma yapmışlardır.
Cengiz NAHARCI konuşmasında; "531 sayılı Kanun
kapsamında yer alan Orman Endüstri Mühendisleri ile
Ağaç İşleri Endüstri Mühendislerinin, mesleki faaliyet
konularına yönelik mesleki hak ve yetkilerinin, ağırlıklı
olarak serbest piyasada yaptıklarını, gerek bu alanda ve
gerekse kamu kurumlarında, haklarını etkin olarak
kullanabilmeleri için yapılması gerekenlerin, çoğunluğu
serbest piyasada çalışan panelistler ve kamuda çalışan
panelistlerce tartışılarak belirlenmesini amaçladıklarını
ifade etmiştir.
04
Daha sonra panel yürütme kurulu başkanı ve Odamız ARGE Komisyonu başkanı Orman Bakanlığı emekli müsteşar
yardımcısı Eşref GİRGİN yaptığı konuşmasında; Orman
Endüstri Mühendisliği ile Ağaç İşleri Endüstri
Mühendisliğinin Türk hukuk sistemindeki yeri, 5531 sayılı
Kanundan ileri gelen mesleki hak ve yetkilerinin
kullanılmasında uyulması gereken esaslar Kanundaki
mesleki hak ve yetkilerin ancak Odaya kayıtlı ve ruhsatlı
mühendislerce kullanılabileceğine dikkatleri çekmiştir.
Genel başkan Muhammet SAÇMA yaptığı konuşmasında;
2011 yılını orman endüstri ve ağaç işleri endüstri yılı ilan
ettiklerini, Odamız üyesi bu iki mühendislik disiplininin
5531 sayılı Kanundan gelen mesleki hak ve yetkilerinin
kamu ve özel sektörde sorunsuzca kullanabilmeleri için,
Merkez Şubemizce yapılan bu paneliden çok önemli
çıktılar beklediklerini, bu çıktıların hayata geçirilmesinin
genel merkez olarak takipçisi olacaklarını, içinde
bulunduğumuz yılın "Dünya Ormanlar Yılı" olması
nedeniyle bu panelin ayrı bir önem kazandığını, paneli
gerçekleştiren merkez şubesi yönetim kurulu ve panel
yürütme kuruluna teşekkürlerini belirterek, panelin
meslek camiamıza hayırlara vesile olması temennisinde
bulunmuştur.
Kamu sektörü ve orman ürünleri büroları ana temalı ikinci
oturumu, Odamız AR-GE Komisyonu Başkanı Eşref
GİRGİN yönetmiştir. Bu oturum kamu ayağında panelist
olarak eski Afet İşleri Genel Müdürü Ağaç İşleri Endüstri
Yüksek Mühendisi Mustafa TAYMAZ ile Orman Genel
Müdürlüğü İşletme Pazarlama Dairesi Mühendisi Orman
Endüstri Mühendisi Celal KULAÇ katılmışlardır. Serbest
orman ürünleri bürolar ayağına da Orman Endüstri
Yüksek Mühendisi Metin KAHVECİ ve Ağaç İşleri Endüstri
Yüksek Mühendisi Sabit TUNCEL katılmışlardır. Panele
katılan katılımcılar, gerek soruları ile ve gerekse bilgileri ile
önemli katkılar sağlamışlardır. Panel; panel konusuna
yönelik olarak bilgilendirme açığının doldurulmasında çok
önemli katkılar sağlamıştır. Panel sonucunda, her iki
mühendislik disiplininin hak ve yetkilerinin kullanılmasına
yönelik ve istihdam yaratacak nitelikteki önemli bulgulara
ulaşılmıştır. Bu bulgular, panel sonuç bildirisinde yer almış
ve kamuoyuna duyurulmuştur. Oda Genel Merkezi, panel
sonuçlarının takipçisi olacaktır. Sonuç bildirisine yönelik
olarak yapılan işlemler ve alınan sonuçlar hakkında
meslek kamuoyumuz zaman zaman bilgilendirilecektir.
Panel iki oturum halinde yapılmıştır. Özel sektör, temalı
birinci oturumu, TOBB Orman Ürünleri Sektör. Meclisi
Başkan Yardımcısı ve Odamız üyesi Orman Yüksek
Mühendisi Sayın Sabri AVCI yönetmiştir. Sayın Avcı
oturumu yönetirken, serbest piyasayı yakından tanıması
ve halen içinde yaşaması nedeniyle katılımcılara önemli
mesajlar vermiştir. Birinci oturuma panelist olarak
TÜRKAK Genel Sekreteri Atakan BAŞTÜRK, Kastamonu
Entegre AŞ. Fabrikalar Direktörü Orman Endüstri Yüksek
Mühendisi Enüs KOÇ, Ligno Makine Ltd. Şti. sahibi Orman
Endüstri Mühendisi Kenan ARICI, Ağaç İşleri Endüstri
Yüksek Mühendisi İ. Fatih KISACIK katılmışlar ve
tebliğlerini sunmuşlardır.
05
ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
SAYI: 4-5-6
ODAMIZDAN
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
Genel Merkezimizde
Eğitim Çalışması
İ.Ü. Orman Fakültesinde 5531 Sayılı Kanun ve
Uygulaması Konulu Konferans
özgeçmişin nasıl hazırlanması konuları genç meslektaşlarımıza anlatılmıştır.
Genel Merkez Yönetimi tarafından yaklaşık üç yıldan bu
yana sürdürülen 5531 sayılı "Orman Mühendisliği,
Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri
Mühendisliği Hakkında Kanun"un uygulanmasına
yönelik konferanslarından biri daha ARGE Komisyon
başkanımız Orman Bakanlığı emekli Müsteşar yardımcısı
Eşref GİRGİN tarafından İ.Ü. Orman Fakültesinde verildi.
Konferansa, çoğunluğu fakülte son sınıf öğrencileri olmak
üzere kalabalık biz izleyici katılmıştır. Konferansta 5531
sayılı Kanunun uygulamasında gelinen son durum ve bu
bağlamda Odanın yaptığı çalışmalar aktarılmıştır. Özellikle
Kanunun 6'ncı maddesine göre, mühendislerin serbest
piyasada mesleki haklarını kullanabilmeleri için zorunlu
olan bir yıl süreli mesleki deneyim kazanma çalışmaları
konusunda geniş açıklamalar yapılmıştır. Fakülte dekanı
Prof. Dr. Ahmet YEŞİL konferansın kapanışında yaptığı
konuşmasında, bu konferansların her eğitim ve öğretim
yılı sonunda tekrarlanmasını Oda'dan talep edeceklerini
belirtmiştir. Konferansın sonunda, öğrencilerin ağırlıklı
olarak mesleki deneyim kazanma çalışmalarına yönelik
soruları cevaplandırılmıştır.
Eğitime katılan meslektaşlarımızın hazırladıkları ya da daha önceden hazırladıkları özgeçmişleri irdelenerek hataları ve olması
gerekenler karşılıklı soru cevap şeklinde sonuçlandırılmıştır.
Orman Mühendisleri Odası - Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı (UNDP) İşbirliği çerçevesinde Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezimizde "Uluslararası Kuruluşlara İş Başvurusu / Mülakat Teknikleri ve CV (özgeçmiş)
Hazırlama" konulu eğitim başarıyla tamamlandı.
Eğitimde; uluslararası kuruluşlarda işe alım prosedürleri,
bir özgeçmişin(CV) işe alım sürecindeki rolü ve önemi,
06
Eğitim sırasında katılımcılardan gelen istekler doğrultusunda uluslararası kuruluşlarda işe alımlar sırasında
kullanılabilecek CV örnekleri üyelerimize sunulmuştur.
Eğitim sonunda katılan meslektaşlarımıza "Katılım
Belgesi" veren Genel Başkan Muhammet SAÇMA; "bu
eğitimin yeniden başvuru olması halinde tekrarlanabileceğini söylemiştir.
07
ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
SAYI: 4-5-6
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
ODAMIZDAN
2011 Yılının İlk
" SMM Sınavına Hazırlama Eğitimi" ve
" TEMDEM Değerlendirme Sınavı "
Tamamlandı
Odamız Genel Merkezinde 11-14 Nisan 2011 tarihleri arasında "Serbest Meslek Mensupluğuna Hazırlama Eğitimi"
konusunda uzman eğiticiler tarafından tamamlanmıştır. Ayrıca Temel Eğitim ve Mesleki Deneyim Kazanma Merkezi
(TEMDEM) kurulu tarafından 15 Nisan 2011 Cuma günü "Mesleki Deneyim Kazanma Değerlendirme Sınavı "yapılmıştır.
08
09
ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
SAYI: 4-5-6
Genel Başkan ve Ar-Ge Komisyonu Başkanımız
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)
Türkiye Kâğıt ve Karton Sanayi Ürünleri
Sektör Meclisinin Toplantısına Katıldılar
Genel Başkan Muhammet SAÇMA ve AR-GE
Komisyonu Başkanı Eşref GİRGİN; Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliğinin (TOBB), mesleğimiz ile ilişkisi olan
sektör meclisleri toplantılarından Türkiye Kâğıt ve
Karton Sanayi Ürünleri sektörünün, İstanbul'da sektör
toplantısına katılmışlardır. Genel Başkan Muhammet
SAÇMA yaptığı konuşmada özetle; "5531 sayılı Meslek
Yetki Yasasına göre, orman ve ağaç endüstrisine
dayanan sektörde çalışan Orman Endüstri
Mühendisleri ile Ağaç İşleri Endüstri Mühendislerinin
istihdamında uyulması gereken hususlar belirterek bu
konuda işbirliği yapabileceklerini" ifade etmiştir.
AR-GE Komisyonu Başkanı Eşref GİRGİN sunumunda;
Türkiye Orman Ürünleri Sektör Meclisinin 3 Mart 2011
tarihinde Ankara'da yapılan toplantısında olduğu gibi,
orman endüstri mühendislerinin istihdamına yönelik
kriterleri belirtmiş, bu sektörde çalışan mühendislerin
Odaya kayıtlı, ruhsatlı ve Oda çalışanlar listesine
kayıtlarının bulunup bulunmadığının aranmasının
gerektiği hatırlatılmış, bu hususlara uyulmadan sektör
işyerlerinde mühendis çalıştırılmasının hukuken
mümkün olmadığı vurgulamıştır. Odamız, benzer
girişimlerini TOBB Türkiye Mobilya Sektör Meclisi
toplantısında da yapmak üzere gerekli girişimlerini
sürdürmektedir.
Orman Genel Müdürlüğü,
5531 Sayılı Kanuna Yönelik
Hizmet Alımlarına Yönelik
Ormancılığımız Açısından Olumlu Bulduğumuz
Genelgeyi 27 Orman Bölge Müdürlüğüne
Göndermiştir
Odamız Yönetimi tarafından; Orman Genel Müdürü
Mustafa KURTULMUŞLU'dan 5531 sayılı Meslek Yetki
yasamızın 4'üncü maddesindeki mesleki faaliyet
konularında, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun
13'üncü maddesi 1'inci fıkrası 2 numaralı alt bendine
göre üst limit tutarının altında yapacağı hizmet satın
alımlarında idarenin takdirinde bulunan (2011 yılı için
152 588,00 TL) iş deneyimini gösteren belgelerin
aranmaması talep edilmişti. Sayın Genel Müdür
talebimizi olumlu karşılamış ve bu husus 27 orman
Bölge Müdürlüğüne 13 Nisan 2011 tarihli ve
10
ODAMIZDAN
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
Odamızın Sorumluluğunda Yürütülen,
Serbest Meslek Mensupluğu Sınavlarından
2011 Yılı İlk Sınavı Ankara'da Yapıldı
olunamayan konulardan tekrar sınava girenlerle
birlikte toplam 32 orman mühendisi ve 1 Orman
Endüstri Mühendisi unvanlı SMM adayı üyemiz
katılmıştır.
“Orman Mühendisleri Odası Mesleki Deneyim Kazanma
ve Meslek Mensupluğu Sınav Yönetmeliği” uyarınca yılda
üç kez yapılması gereken serbest meslek mensupluğu
sınavlarının 2011 yılının birincisi, Orman Genel
Müdürlüğü Gazi kampusundaki Ankara Metin Emiroğlu
İlköğretim Okulunda, 5531 sayılı Kanunun 6'ncı
maddesine göre kurulan sınav komisyon tarafından 07-08
Mayıs 2011 tarihlerinde yapıldı.
Bu sınavlara, bir yıllık mesleki deneyim kazanma
çalışmalarını bitirerek 15 Nisan 2011 tarihinde Oda genel
merkezinde yapılan TEMDEM değerlendirme
sınavlarında başarılı olmuş ve sınav katılım haçlarını
yatıran SMM adayları ile önceki sınavlarda başarılı
SMM sınavlarına girebilmek için ön koşul olan
mesleki deneyim kazanma çalışmalarına
müracaat eden mühendislerin sayısı her geçen
gün artmaktadır. Bu durum memnuniyet
vericidir. Daha önceki sınav duyurularımızda da
belirttiğimiz üzere, Orman Fakülteleri Dekanlıkları ile H.Ü.
Mesleki ve Teknoloji Yüksek Okul Müdürlüğünün,
özellikle son sınıf öğrencilerinin mezun olduklarında
mesleki haklarını kullanmada zaman kaybına
uğramamaları için, mesleki deneyim kazanma
çalışmalarına hemen başlamaları yönünde teşvik edici
uyarılarını aralıksız yapmaları çok büyük önem arz
etmektedir. O nedenle Oda olarak bu hususu tekrar
duyuruyoruz.
Odamız, mesleğimizin geliştirilmesi yönünde gerekli
atılımları zamanında yapmakta ve mesleki haklarımızı
savunmada aralıksız çalışmalarını sürdürmektedir.
B.18.1.OGM-073.03.934.17/1-264-230 sayılı yazı ile
talimatlanmıştır.
Böylece serbest çalışan meslek mensuplarımız için
önemli bir kazanım sağlanmış, başta silvikültürel
çalışmalar olmak üzere tüm teknik ormancılık
çalışmalarında ormanlar ile 5531 sayılı Kanuna göre
yetkilendirilen mühendislerin buluşması sağlanmış
olacaktır. Orman Genel Müdürü Mustafa
KURTULMUŞLU başta olmak üzere emeği geçen
meslektaşlarımıza teşekkür ederiz.
11
ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
SAYI: 4-5-6
ODAMIZDAN
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
Odamız Meslek Alanındaki
Uluslararası ve Bölgesel İlişkilerini
Geliştiriyor
Odamız
Merkez Şubesinde
Görev Değişimi
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile Odamız
arasında imzalanan işbirliği protokolü ve FAO ile yapılan
işbirliği hazırlıklarından sonra Odamız Romanya'dan bir
ormancı heyeti ülkemizde ağırladı.
Dokuzuncu Birleşmiş Milletler Ormancılık Forumu (UNFF9)
toplantısına katılan Odamız heyeti, Consilva (RomanyaOrmancılar Federasyonu) heyetiyle ile bir araya gelerek iki
ülke arasındaki ormancılık ve ormancılık mesleği
konularındaki ilişkilerin geliştirilmesi için bir ön görüşme
yapmışlardı.
Bu ön görüşmede varılan prensipler kapsamında, OMO ve
Consilva arasında işbirliği imkanlarını görüşmek üzere,
Consilva'dan bir heyetin ülkemizi ve Odamızı ziyaret
talepleri memnuniyetle karşılanmış ve Consilva başkanı
Sayın Marian Stoicescu başkanlığında, Consilva Genel
Sekreteri ve bir yönetim kurulu üyesinden oluşan üç kişilik
bir heyet 12-14 Mayıs 2011 tarihlerinde Ankara'ya bir
misyon gerçekleştirmiştir.
Genel Başkan Muhammet SAÇMA, odamızın kuruluşu,
amacı, görev ve çalışma usulleri, odamızca gerçekleştirilen
çalışmalar hakkında misafir heyete özet bilgiler sunmuştur.
Genel Başkanı ayrıca, 1954 yılında kurulan Orman
Mühendisleri Odasının, odamızın girişim ve gayretleri ile
2006 yılında yürürlüğe giren ve kısaca Meslek Yasası olarak
tanımlanan 5331 sayılı Yasa ile Türkiye'de ormancılık
mesleği ve meslek kuruluşları ile ilgili önemli düzenlemeler
getirildiğini ifade etmiştir.
Almanya ve Lüksemburg gibi ülkelerin ormancılık
kuruluşlarıyla da işbirliği protokolü yaptıklarını belirtmiştir.
Heyetler arası yapılan görüşmede, iki kurum arasında
yapılacak işbirliğine dair genel prensipler tartışıldı ve taslak
metin üzerinde anlaşma sağlandı.
İşbirliği taslağı üzerinde prensipte bir anlaşma sağlanmış
olup bu yılın Ağustos ayında Romanya'da gerçekleştirilecek
Ormancılar Festivali esnasında sonuçlandırılması
konusunda karar alınmıştır.
Aynı gün Orman Genel Müdürlüğünü ziyaret eden
Consilva Heyeti, Orman Genel Müdürü sayın Mustafa
KURTULMUŞLU tarafından kabul edilmiştir.
Misafir heyete, Genel Müdürlük ziyareti kapsamında,
Genel Müdür Yardımcısı İsmail Belen başkanlığında ilgili
daire başkanı, şube müdürü ve diğer teknik personelden
oluşan bir heyet tarafından OGM yangın harekât
merkezinde orman yangınlarının, önleme, takip ve
söndürülmesi konularına dair alınan tedbirler ve tesis
edilen teknik donanımlar hakkında bir sunumla bilgi
verildi.
Odamız Merkez Şubesinin 10'uncu Dönem Şube
Başkanlığı görevini yürüten Cafer AKPINAR sağlık
nedenleriyle görevinden ayrılmış, Merkez Şube Yönetim
Kurulu, Şube Başkanlığı görevine Cengiz NAHARCI'yı
seçmiştir.
Görev değişimi nedeniyle, 27 Mayıs 2011 Cuma günü
saat 15.00'te Odamız Genel Merkezinde düzenlenen
devir-teslim törenine Odamız Yönetim Kurulu, diğer kurul
üyeleri, meslekte değişik görevlerde bulunmuş meslek
büyüklerimiz ile meslektaşlarımız katılmıştır.
Merkez Şube Başkanlığında yapmış olduğu hizmetlerin
yanısına Cafer AKPINAR'a bir plaket takdim edilmiştir.
Odamız Genel Başkanı Muhammet Saçma, 40, 41 ve
42'nci dönem Oda Genel Başkanı Ali Küçükaydın, emekli
müsteşarlarımız Cemal Akın ve Nevşat Özer yaptıkları
konuşmalar ile 10'uncu dönem Şube Başkanlığı görevini
yapan Cafer Akpınar'a yaptığı hizmetler nedeniyle
teşekkür etmişlerdir.
Cafer AKPINAR'a, bundan sonraki yaşamında sağlık ve
mutluluk dileklerimizi iletiyor; yeni görevinde Merkez
Şube Başkanı Cengiz NAHARCI'ya ve Yönetim Kuruluna
başarılar diliyoruz.
Consilva Başkanı Sayın Marian Stoicescu, Consilva isimli
kuruluşun Romanya' daki orman mühendisleri, orman
teknikerleri ve orman koruma memurlarının üyesi olduğu
büyük bir federasyon olduğunu ifade etmiştir. Ormancılık
alanında çalışan ekonomistlerin ve hukukçu üyelerinde yer
aldığı bu kuruluşun bağlı bulunduğu Konfederasyonun
18000 civarında üyesinin olduğunu, 2500 orman
mühendisi ve 4000 orman koruma memurunun Consilva
üyesi olduğunu ifade etmiştir.
Consilva'nın dört yılda bir yapılan seçim ile işbaşına gelen
yönetim kurulları ile yönetilmekte olduğunu belirten
Consilva Başkanı, genel merkez dışında 41 şubesi olan
Consilva'nın, Avrupa Ormancılar Birliği (UEF)'nin bir üyesi
olduğunu ve ayrıca, Macaristan, Moldova, Bulgaristan,
12
13
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
SAYI: 4-5-6
UZMAN SAHASI
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
INTERNATIONAL YEAR
OF FORESTS 2011
Uzman Sahası
Üç Sözcükten İki Mühendislik:
Orman, Ağaç, Endüstri
(Bir Meslek Olarak Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri
Endüstri Mühendisliğinin Gelişimi ve Geleceği)
Prof. Dr. Ümit Cafer YILDIZ*
Yazının başlığında bilinçli bir vurguyla sözcükler üzerinden
konuyu tanımlamaya çalıştım. Çünkü, ülkemizde insanlar daha
çok "bir sözcükten bir mühendislik" kavramına alışkındır. Söz
gelimi, "makine mühendisliği", "inşaat mühendisliği", "elektrik
mühendisliği" gibi. "Orman Endüstri Mühendisliği" veya "Ağaç
İşleri Endüstri Mühendisliği" gibi üç veya dört sözcükten
oluşan mühendislik dallarında meslek algısı ister istemez
zayıflamaktadır. Meslek algısındaki bu sorun esasen hayata
yansımaktadır. Bu nedenle, orman endüstri mühendisliğinin
bir meslek olarak "orman ürünleri endüstrisi" sektörüne
kavratılması ve tanıtılması bile uzun zaman almıştır.
Ülkemizde Orman Endüstri Mühendisliği 1971'de; Ağaç İşleri
Endüstri Mühendisliği 1975'de eğitim-öğretim faaliyetine
başlamıştır. Yaklaşık 40 yıllık geçmiş ve birikim bir mesleğin
kavranması ve tanınması bakımından önemli sayılabilecek bir
süredir. Bununla birlikte, her iki mühendislik dalına ilişkin
tartışmalar ilk günkü sıcaklığında devam etmektedir. Söz
konusu tartışmaların iki odağı bulunmaktadır: (1) diğer
mühendislik dallarıyla olan yetki paylaşımı sorunları ve (2) her
iki mühendisliğin kendi arasındaki yetki paylaşımı sorunları.
Esasen, iki mühendislik disiplininin farklı ihtiyaçlardan yola
çıkılarak kurulmuş olduğu tarihsel arkaplanda ortaya
çıkmaktadır. Orman Endüstri Mühendisliği, temel ahşap
bilgisiyle birlikte orman ürünleri alt sektörlerinin üretim
süreçlerinin tanıtıldığı ve “endüstri mühendisliği” kavramının
orman ürünleri endüstrine taşınmasını sağlayan bir
mühendislik dalı olmuştur. Bu anlamda, orman fakültesi
bölümleri içinde “mühendislik kavramı”na en yakın bölüm
olarak da değerlendirilmektedir. Hali hazırda sekiz adet orman
endüstri mühendisliği bölümünde eğitim-öğretim faaliyeti
yürütülmekte ve bu bölümlere her yıl yaklaşık 570 öğrenci
kaydolmaktadır.
Buna karşılık, Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği, 1970'li yıllarda
Almanya-Rosenheim Ahşap Teknolojisi bölümünden
esinlenerek kurulmuş olup, uygulamaya yönelik ve
mezunlarına el becerisi kazandıran yapısıyla dikkat çekmiştir.
Ancak, ilerleyen yıllarda daha çok mobilya endüstrisine teknik
eleman yetiştiren bir kimliğe bürünmüştür. Günümüzde ise,
“yüksekokul” bünyesinde “mühendislik” diploması verilemez
gerekçesiyle lisans öğrencisi alamayan bir bölüm haline
gelmiştir.
Her iki mühendislik bölümünden bugüne kadar mezun
olanların sayısı 6000'e yaklaşmıştır. Orman Endüstri
Mühendisliğinden 4800, Ağaç İşleri Endüstri
Mühendisliğinden 1200 kişi mezun olmuştur. Bu rakamlar, bir
meslek disiplini için önemli eşik değerler olarak ele alınabilir ve
güçlü bir temsil kabiliyetine işaret eder. Ancak, henüz bu
potansiyelin hayata geçirilemediği de hepimizin malumudur.
Bununla birlikte, söz konusu mesleklerin mezun ve
mensupları, uygulamada ortaya koydukları performansla bir
anlamda kendilerini ispat etmişlerdir. Meramım şudur ki,
ortada henüz “mesleki yetki yasası” ve ilgili düzenlemeler
mevcut değilken, her iki mühendislik disiplininden mezun olan
meslektaşlar, kendilerini orman ürünleri endüstrisi sektörüne
bir ölçüde kabul ettirmişlerdir. Ancak, bu başarı “körlerin fili
tarifi” örneğindeki gibi, hikayesi her birey tarafından ayrı
yazılan birbirinden kopuk parçalardan oluşmuştur. Diğer
yandan, söz konusu başarılar “bir mesleğin doğuşu” filminin
fragmanları olarak da değerlendirilebilir.
Ülkemizde meslek odalarının kuruluşu 1954'de gerçekleşmiş;
ilk kurulan meslek odalarından biri Orman Mühendisleri Odası
olmuştur. Ancak, “mesleki yetki yasası” çok sonraları 2006'da
resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Galiba, bu
kadar uzun süre geçmesinin temel sebebi, ormancılık
camiasındaki meslektaşların rüştünü ispat için yetki yasasına
ihtiyaç duymamasıdır. Meslek türlerinin giderek çoğaldığı ve
birçok yeni iş tanımının yapıldığı çağımızda, temel meslek
alanlarının ve yetkinlik sınırlarının iyi bir biçimde tanımlanmış
ve yasalaşmış olması çok önemlidir. Bu bağlamda, ülkemizde
var olan 64 adet mühendislik disiplininin yetki alanlarını gasp
etmeden ve fakat mesleğimize ait olan alanları yerli yerinde
tanımlayarak bir “mesleki yetki yasası” ortaya koyulabilmiştir.
Bu çok önemli eşiğin aşılmasında emeği geçen herkes
yürekten bir teşekkürü fazlasıyla hak etmiştir.
Mesleki yetki yasası 2006'da yürürlüğe girdi; o tarihten bu
yana tam 620 adet orman mühendisliği bürosu açılmış
durumda, ancak orman endüstri mühendisliği bürolarının
sayısı sadece 14. Yasayla birlikte, serbest meslek mensupluğu
ve yeminli serbest meslek mensupluğu kavramları gündeme
geldi. Görünen o ki; orman endüstri ve ağaç işleri endüstri
mühendisleri gündemden çok fazla haberdar değil. Oysa,
mesleki yetkinliklerin kullanılabilmesi, yani amiyane tabirle
“imza yetkisi” ancak bu süreçlerin tamamlanmasıyla mümkün
olmakta. Gelişmiş ülkelerde uzun yıllardan beri uygulanmakta
olan bu sistem, ülkemizde, esasen bizden çok daha önce
mesleki yetki yasalarına kavuşmuş olan diğer mühendislik
disiplinlerinde bile emekleme devresinde. Çok bilinen bir
metaforla söylersek, dünyayı büyük bir köy haline getiren
bilişim devrimi ve olağan üstü teknolojik gelişmeler,
üniversiteden sonra meslek eğitiminin emekliliğe kadar
devam etmek durumunda olduğunu vazetmekte. Dolayısıyla,
mesleki eğitimin odalar ve kalite ajansları yoluyla daha ileri
seviyelere taşınması söz konusu.
6 Haziran 2011 tarihinde Ankara'da Orman Mühendisleri
Odası Merkez Şubesince düzenlenen “Kamu ve Özel Sektörde,
Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri
Mühendisliği Hizmetleri Paneli”nde; yukarıda ana hatlarını
verdiğimiz yapı çerçevesinde, iki mühendislik disiplininin
sorunları, yetki yasasına göre sahip oldukları yeni olanaklar ve
bundan sonraki süreçlerde yapılması gerekenler tartışıldı.
Orman Endüstri Mühendislerinin ve Ağaç İşleri Endüstri
Mühendislerinin evvel emirde bilmesi gerekenleri panelde
dile getirilen başlangıç tespitleri olarak şöyle özetleyebiliriz:
1) Türkiye orman ürünleri endüstrisi sektöründe nitelikli
orman endüstri ve ağaç işleri endüstri mühendislerine ihtiyaç
bulunmaktadır; ancak, bu durum istihdam sorunu yoktur
anlamına gelmemektedir. Eğitim süresi üniversite yıllarıyla
sınırlı değildir, meslekte yetkinlik kullanmanın yolu üniversite
sonrası gerçekleşecek süreçler dahilinde eğitim almak ve
çeşitli alanlarda “yetkinlik sertifikaları” elde etmekle
mümkündür.
2) Mesleki yetki yasasının odanın, kamu ve özel sektörün,
üniversitenin ve ilgili diğer sivil toplum kuruluşlarının ortak
çabasıyla hayata geçirilmesi en önemli faaliyet olarak
önümüzde durmaktadır. Yasayla elde edilen hakların, bir zor
kullanma aracı olarak değerlendirilip ilgili sektöre adeta dikte
ettirilmesi doğru bir yol haritası değildir. Bunun yerine,
yukarıda sayılan başat oyuncuların ortak katılımı ve uzlaşma
yoluyla mesleki yetki yasasının tam anlamıyla uygulamaya
koyulması mümkün olacaktır.
3) Mesleki yetki yasasının getirdiği hak ve yetkileri
kullanabilmek için, TMMOB Orman Mühendisleri Odasına
kayıt olmak, odaya kayıtlı ruhsatlı meslek mensubu olmak ve
oda çalışanlar listesinde yer almak gerekmektedir. Bu
bağlamda, eski ve yeni mezunların bu süreçlerden haberdar
edilmesi ve odaya üye olmaları konusunda teşvik edilmeleri
önem kazanmaktadır.
4) Mesleki hak ve yetkilerin özellikle diğer mühendislik
disiplinlerinden geri alınması kapsamında, ortak tavır ve
işbirliği ruhu içinde hareket edilmesi ve meslektaşların bu
konularda daha duyarlı olması gerekmektedir. Bu anlamda,
kısa sürede sonuç alınabilecek odaklarda mücadele
yürütülmelidir. Örneğin; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
(TOBB) nezdinde yapılacak olan girişimlerle önemli kazanımlar
elde edilebilecektir.
Bir önceki paragrafta sıralanan ön tespitlerle başlayan panel,
kamu ve özel sektör temsilcisi panelistlerin sunumları ve panel
katılımcılarının soru/yorumlarıyla devam etti. Anlaşılan o ki, bu
türden bilgi paylaşım ortamlarına ve organizasyonlara çok
fazla gereksinim var. Çünkü, günümüz her ne kadar bilişim ve
sonsuz iletişim çağı olsa bile, şairin dediği gibi insanlar “hangi
dünyaya kulak kesilmişlerse öbürüne sağır” durumdalar. İşte
bu sağırlığı ortadan kaldırmanın yegane yolu sık sık bir araya
gelmek, sorunları ve olanakları tartışmak ve her seferinde
“yapılabilirliği olan somut adımlara” karar vermektir.
Panelin sonuç bildirisi Oda'nın resmi internet sitesinden
kamuoyuna duyurulmuş durumda. Sonuç bildirisindeki
maddeleri burada tekrar etmek istemiyorum; ancak, söz
konusu görüşlerin altına ben de imzamı atıyorum.
Orman endüstri ve ağaç işleri endüstri mühendislerinin
önünde şimdi her zaman olduğundan daha parlak bir gelecek
var. Fakat bilinmesi gereken, “nereye gideceğini bilmeyen
gemiye hiçbir rüzgarın faydası olmaz” özdeyişinde dile
getirilen temel düsturdur. Her meslektaş, mesleki yetki
yasasını ve ilgili mevzuatı iyice özümsemelidir. Bu
özümsemenin sonucunda ortaya çıkacak her görüş ve açılım
çok değerlidir. Bu bizi bir “ortak akıla” götürmelidir.
Enerjimizi doğru hedeflerde yoğunlaştırmalıyız. Sadede gel
derseniz, somut bir öneriyi siz sevgili okurlarımla paylaşmak
isterim: Bugüne kadar “orman endüstri mühendisleri odası”
kurulsun diye birçok girişim oldu ve emek sarf edildi. Oysa, bu
oluşum bizim dışımızda birçok etmene bağlıydı ve karmaşık bir
süreç söz konusuydu. Sonuç olarak somut bir kazanım elde
edilemedi. Halbuki, yeni bir oda kurmak yerine, mevcut oda
yapısı içinde konumumuzu güçlendirmek ve mesleğimize
ilişkin mücadelede Orman Mühendisleri Odasının tam
desteğini almak çok daha somut bir hedef olarak karşımızda
duruyor. Kaldı ki TMMOB'un mevcut oda sayısının artmasına
sıcak bakmadığı da bilinen bir gerçek.
Her toplantıda ve/veya panel benzeri organizasyonda
“yapılabilirliği olan somut adımlara” karar verilmelidir
demiştik. Bahsettiğimiz panelde buna örnek olarak
verebileceğimiz husus, kapasite raporlarıyla ilgili. Panelde,
orman endüstri işletmelerinin en basitinden “orman emvali
ihalelerine” girebilmesi için alması gereken “kapasite
raporlarının” hiç ilgisi olmayan mühendislik disiplini
mensuplarınca imzalandığı ve işin garibi yetkili makamlar
tarafından bu raporların kabul edildiği dile getirildi. İşte size
somut bir sorun ve bu sorunun çözümü için yapılması
gerekenlerin “ortak akıl” felsefesi içinde belirlenmesine ilişkin
yol haritası örneği. Ne mi yapıldı? Orman Mühendisleri Odası,
biraz önce sözünü ettiğim “sonuç alınabilecek odaklar”dan biri
olan TOBB nezdinde bir girişim başlattı. TOBB bünyesindeki
orman endüstri kuruluşlarının “kapasite tanzim raporlarını”
orman endüstri ve ağaç işleri endüstri mühendislerine
hazırlatmaları için düğmeye basıldı. Oda yönetimi,
üniversitelerden görüş istedi. Biz de orman endüstri
mühendislerinin, almış oldukları hangi derslere ve hangi ders
içeriklerine göre böyle bir “kapasite tanzim raporu”
düzenlemeye yetkin olduklarını bilimsel dille izah eden bir
rapor hazırladık. Böylece, kaybedilen bir kalenin geri alınması
mümkün olabilecek. Tam anlamıyla bir “kazan-kazan”
durumu.
Yeri gelmişken burada önemli gördüğüm bir hususla ilgili
görüşümü de ilgili kamuoyu ile paylaşmak isterim. Bu konu
panelde de tartışıldı. Oda tarafından yürütülecek meslek
mensupluğu süreçlerinde bilindiği gibi eğitimler verilmekte ve
sınavlar yapılmakta. Bu eğitim ve sınav süreçlerinde de, yine
yukarıda sözünü ettiğim “ortak akıl” düşüncesinden hareket
edilmelidir. Tabi ki yasal olarak ve gelişmiş ülkelerdeki temel
uygulama anlamında bu süreçlerde yetkili olan kurum meslek
odasıdır. Ancak, meslek odasının burada tek yetkili/karar verici
olarak ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlardan görüş almadan
hareket etmesi bazı sakıncalar doğurabilecektir. Meslek
odalarının siyasallaşma potansiyeli ve “eğitim modüllerindeki”
hatalı karar ve içerikler söz konusu meslek mensupluğu eğitim
ve sınav sürecini olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bu
nedenle, gelişmiş ülkelerde şimdilerde “kalite ajansları“
marifetiyle mesleki yetkinliklerin verilmesi aşamaları
denetlenmeye başlamıştır. Bu çerçevede, meslek odasının
üniversitelerle işbirliği içinde hareket etmesi esasen “yetkinin
paylaşılması” anlamında değil, “ortak akıl” felsefesinin
işletilmesi anlamında ele alınmalıdır.
Önümüzde çok uzun ve meşakkatli bir yol var. Sertifikasyon
denetçiliği olanakları; avukatlık/mühendislik/mimarlık büroları
gibi çok sayıda orman endüstri mühendisliği ve ağaç işleri
endüstri mühendisliği bürolarının kurulması; ahşap ev ve gemi
yapımında imza yetkisinin inşaat mühendisleri, mimarlar ve
gemi inşaatı mühendisleriyle tartışılması; danışmanlık
kurumunun temel ilkelerinden ödün verilmeden orman
ürünleri sektöründe kabul görmesi bu yolun sonunda
varabileceğimiz hedeflerden sadece birkaç tanesi. Daha hayal
bile etmediğimiz hedefler olabilir. Yeter ki, birbirimizin ve
sığamızın farkında olalım; enerjimizi pastadan alacağımız payı
artırmak yerine pastayı büyütmeye harcayalım.
* KTÜ Orman Fakültesi Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü
14
15
UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
SAYI: 4-5-6
Ormanlar ve Su Üretimi
Yrd. Doç. Dr. A. Alper BABALIK*
Yrd. Doç. Dr. Nilüfer YAZICI*
Özet
Bu çalışmada; orman ekosistemlerinin su üretimi
üzerindeki etkileri ve önemine değinilmiş ve bu alanların
su üretimi için nasıl planlanması gerektiği konusunda
bilgiler ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda su,
canlı yaşamının sağlıklı bir şekilde sürdürülmesinde
kuşkusuz en önemli tükenebilir kaynaklardan birisi olup,
su üretiminde orman ekosistemleri oldukça önemli bir
role sahiptir. Ülkemizdeki orman alanları yaklaşık olarak
49.2 milyar m3/yıl su üretmektedir. Su üretimini
arttırmak için dağlık arazideki ormanların ve makiliklerin
korunması, bozuk ve çıplak alanların ağaçlandırılması
1. GİRİŞ
Su, canlı yaşamının sağlıklı bir şekilde sürdürülmesinde
kuşkusuz en önemli tükenebilir kaynaklardan birisidir.
Küresel ısınma, doğal kaynakların bilinçsiz kullanımı,
nüfusun artmasıyla birlikte suya olan talebin artması, su
kaynaklarının azalmasına ve var olan suyun kalitesinin
düşmesine neden olmaktadır. Bundan dolayı su
üretiminin önemi her geçen gün daha da artmaktadır.
Genelde yüksek rakımlı bölgeler ve dağlık mıntıkalar daha
fazla yağış alan bölgeler olarak bir ülkenin esas su üretim
alanlarını oluşturmaktadır. Tatlı ve temiz suların ana
kaynakları; orman, mera ve yüksek dağ ekosistemleridir.
Her ne kadar çıplak alanların miktar olarak daha fazla su
ürettikleri düşünebilecekse de, bu alanlarda yağışla
birlikte meydana gelecek erozyon, sel ve taşkınlarla
birlikte baraj havzalarının hızlı bir şekilde dolması söz
konusudur. Bundan dolayı yüksek kalitede değerli suyun
ana kaynağı olarak ormanlar büyük önem arz etmektedir.
Ormanların su ve su kaynaklarını koruyucu, toprak
koruma fonksiyonundan ötürü de suyu depolayıcı, su
rejimini düzenleyici, suyu nitelik ve nicelik olarak
iyileştirici, sel ve taşkın önleyici etkileri vardır. Ormanlar
değeri parayla ölçülemeyecek bu ürün ve hizmetleri de
vermektedir. Bir yaklaşıma göre, ormanın ekolojik işlevleri
dediğimiz değer, odun hammaddesi değerinin 2000
katına ulaşmaktadır. Bunlar özellikle insan yaşamının
temellerini oluşturan ürün ve hizmetlerdir (Mızraklı vd.,
2008).
UZMAN SAHASI
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
gerekmekte olup, su toplama amacı ön planda tutulan
yağış havzalarının su üretimi amacıyla planlanması ve
ağaçlandırmalarının bu planlar doğrultusunda
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu havzalarda yapılacak
ormancılık çalışmalarında, intersepsiyonla olan su kaybını
en az düzeye indirecek, erozyona yol açmayacak, su
kalitesi ve rejiminin bozulmasına neden olmayacak
miktarda toprağa ölü örtü sağlayacak bir vejetasyon
örtüsünün bulundurulması amaçlanmalıdır.
2. SU ÜRETİMİ AÇISINDAN ORMANLARIN
ÖNEMİ
Genelde yüksek rakımlı bölgeler ve dağlık mıntıkalar daha
fazla yağış alan bölgeler olarak bir ülkenin esas su üretim
alanlarını oluşturmaktadır. Depolama koşullarından
başlayarak suyun kalitesine kadar etkili olan pek çok
nedenden dolayı, yukarı havzalar tüm dünyada ana su
üretim alanlarını oluşturmaktadır. Bu alanların hakim bitki
örtüsü ise genelde ormanlardır. Bu nedenledir ki
yeryüzüne ulaşan yağışın toprağa girmesi, toprak içinde
aşağılara sızarak derelere ve kaynaklara ulaşması
olgusunda ormanlar önemli bir etkiye sahip
bulunmaktadır. Toprak gibi bir ortamdan geçmeden
yüzeysel akışla derelere ulaşan sular yüksek akımlar
şeklinde ya sel ya da taşkınlar oluşturarak ortamdan
Anahtar Kelimeler: Su, yağış havzaları, ormanlar, su
üretimi.
Su üretiminde orman ekosistemleri önemli bir role
sahiptir. Ülkemizdeki orman alanlarının yaklaşık olarak
49.2 milyar m3/yıl su ürettiği hesaplanmıştır Su üretimine
ayrılan havzalarda ana amaç; erozyona sebebiyet
vermeksizin atmosferden gelen yağış miktarının mümkün
olabildiğince büyük bir kısmını kayba uğratmadan toprak
yüzeyine ulaştırıp kullanıma tahsis etmektir. Havzaların su
verimi iklim, jeoloji, toprak, arazi kullanımı ve sosyoekonomik koşullara göre değişim göstermektedir.
Bu çalışmada; orman ekosistemlerinin su üretimi
üzerindeki etkileri ve önemi ortaya konulmaya
çalışılmıştır.
Şekil 1. Hidrolojik Döngü (DMİ, 2011)
uzaklaşırlar. Nitekim bu konuda yapılmış bir araştırma
ormanla kaplı yukarı havzaların daha fazla yağış aldığını ve
daha fazla kullanılabilir su ürettiğini ortaya koymuştur
(Şengönül, 1997).
Suyun üretildiği yerler içinde en önemli payı orman
ekosistemleri oluşturmaktadır. Su üretimi orman alanına
düşen yağışların toprağa sızdırılması ve topraktan sızan
suyun kaynaklara ulaşması ile gerçekleşebilmektedir
(Kantarcı, 2007). Ülkemiz alanının yaklaşık %25'i orman
ekosistemlerinden oluşmakta ve kaliteli su üretiminin
%80'i ormanlardan elde edilmektedir (Anonim, 2007). Bu
bakımdan ormanlar hidrolojik döngü üzerinde önemli
etkiye sahiptirler (Şekil 1). Ormanlık bir havzanın su
verimi; havza üzerine düşen yağış, intersepsiyon,
gövdeden akış, infiltrasyon, yüzeysel akış, transpirasyon
ve evaporasyon gibi faktörlerin denge ve karşılıklı
etkileşimleriyle şekillenmektedir (Çepel, 1986).
Yapılan çalışmalarda havzanın orman örtüsü yüzdesinin
yıllık ortalama akışı etkilediği ortaya çıkmıştır. Ormanlık
havzaların su verimleri ormansız havzaların su
verimlerinden yaklaşık 2 kat daha fazladır. Orman
örtüsünde her %10'luk artışa karşılık yıllık ortalama akışta
12-17 mm'lik bir artış meydana gelmektedir. Ayrıca çeşitli
iklim ve yükselti kuşaklarında yıllık yağışın artan orman
örtüsü yüzdesine bağlı olarak arttığı belirlenmiştir
(Görecelioğlu, 1992).
Yurdumuzda yapılan çalışmalarda ise; Türkiye
akarsularının ekonomik olarak kullanılabilecek kapasitesi
olan 95 milyar m3/yıl'lık miktarın 49.2 milyar m3/yıl'lık
bölümü orman alanlarından gelmektedir (Kantarcı,
1993). Bu değerler göstermektedir ki; Türkiye'deki
kullanılabilir yüzeysel su veriminin %50.53'ü orman
alanlarının ürettiği sudur (Görecelioğlu, 1992). Ancak
ormanlık alanlardaki farklı ağaç türleri su üretimi üzerinde
farklı etkilere sahiptir. Çünkü ağaçların akışları etkileyen
intersepsiyon özelliklerinin; türe bağlı olarak önemli
ölçüde değişiklik gösterdiği araştırmalar ile saptanmıştır
(Çizelge 1). İntersepsiyon miktarlarının; ağaç türlerine
göre %13.8 - %31.1 aralığında değiştiği ve iğne yapraklı
ağaç türlerinde (Ortalama değer: %27.9) yapraklı ağaç
türlerine oranla (Ortalama değer: %15.6) daha büyük ve
ortalamalar arasındaki farkın da %12.3 olduğu
görülmektedir (Özhan vd., 2008).
Yapılan çalışmalarda havzanın orman örtüsü yüzdesinin
yıllık ortalama akışı etkilediği ortaya çıkmıştır. Ormanlık
havzaların su verimleri ormansız havzaların su
verimlerinden yaklaşık 2 kat daha fazladır. Orman
örtüsünde her %10'luk artışa karşılık yıllık ortalama akışta
12-17 mm'lik bir artış meydana gelmektedir. Ayrıca çeşitli
iklim ve yükselti kuşaklarında yıllık yağışın artan orman
örtüsü yüzdesine bağlı olarak arttığı belirlenmiştir
(Görecelioğlu, 1992).
Ağaç Türü
Karaçam
Meşe
Gürgen-Meşe (Baltalık)
İntersepsiyon Miktarı
% 28.3
% 15.6
% 13.8
Çizelge 1. Ağaç türlerine göre intersepsiyon değerleri (Özhan, 1982)
Yurdumuzda yapılan çalışmalarda ise; Türkiye
akarsularının ekonomik olarak kullanılabilecek kapasitesi
olan 95 milyar m3/yıl'lık miktarın 49.2 milyar m3/yıl'lık
bölümü orman alanlarından gelmektedir (Kantarcı,
1993). Bu değerler göstermektedir ki; Türkiye'deki
kullanılabilir yüzeysel su veriminin %50.53'ü orman
alanlarının ürettiği sudur (Görecelioğlu, 1992). Ancak
ormanlık alanlardaki farklı ağaç türleri su üretimi üzerinde
farklı etkilere sahiptir. Çünkü ağaçların akışları etkileyen
intersepsiyon özelliklerinin; türe bağlı olarak önemli
ölçüde değişiklik gösterdiği araştırmalar ile saptanmıştır
(Çizelge 1). İntersepsiyon miktarlarının; ağaç türlerine
göre %13.8 - %31.1 aralığında değiştiği ve iğne yapraklı
ağaç türlerinde (Ortalama değer: %27.9) yapraklı ağaç
türlerine oranla (Ortalama değer: %15.6) daha büyük ve
ortalamalar arasındaki farkın da %12.3 olduğu
görülmektedir (Özhan vd., 2008).
Toprak yüzeyini örten bitkisel materyal, ister orman ister
çayır-mera (otsu vejetasyon) olsun, bu örtü tabakasının
toprak yüzeyinde oluşturduğu ölü örtü katı, toprak-bitkisu arasındaki doğal dengede önemli rol oynamaktadır. Bu
konuda yapılan pek çok araştırma göstermiştir ki, toprak
*SDÜ Orman Fakültesi
16
17
UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
yüzeyini kaplayan iyi bir ölü örtü tabakası hem toprak
yüzeyinin strüktürünü muhafaza etmesi, hem de bu ölü
örtü tabakasının çok yüksek su tutma kapasitesi
nedeniyle yüzeysel akışın azalmasına, buna karşılık
infiltrasyonla toprağa giren suyun miktarının artmasına
sebep olmaktadır (Asan ve Şengönül, 1987). Örneğin,
Elmalı barajı yağış havzasında yapılan karşılaştırmalı bir
araştırmada toplam yağışın %82'sinin baltalık ormanda
toprağa sızdığı, geri kalan %18'inin ise yüzeysel akışa
geçtiği, buna karşılık bu oranların çayırla kaplı arazilerde
%64 ve %36 olduğu belirlenmiştir (Özhan, 1986). Bununla
birlikte bu ölü örtünün su kalitesini arttırıcı bir etkiye
sahip olduğu da bilinmektedir.
Arazi kullanma şekillerine göre yapılan çalışmalar da
temiz su üretiminde ormanların en önemli unsurlar
olduğunu göstermektedir. Bu durum orman örtüsündeki
ağaç ve ağaççıklar ile bunların dal ve yaprak döküntüleri
ile bu örtüye katılan diğer bitkilerin döküntülerinin
oluşturdukları ölü örtü tabakasından kaynaklanmaktadır.
Ağaç ve ağaççıklar kökleri ve onların çürüyen kalıntılarıyla
toprağı gevşetmekte ve su tutma kapasitesini
artırmaktadır. Toprağın üstündeki ölü örtü de toprağa
organik madde vermek suretiyle onun geçirgenliğini
yükseltmektedir. Ayrıca ölü örtü kendi ağırlığının 3-4 misli
su tutma kapasitesine sahip olduğu için yağışlarla oluşan
suyu tutmakta ve onun yavaş yavaş toprağa girmesine yol
açmaktadır (Özhan, 1977). Bunlardan dolayı ormanlık
alanlardaki akarsular genellikle taban suyu akışları ile
beslenmektedir. Diğer bir anlatımla ormanlar içilebilir
kalitedeki suyun en ucuz yolla üretildiği canlı arıtma
tesisleridir (Hızal ve Serengil, 2007).
Ormanların su ekonomisini düzenleme, su verimi
sürekliliğini sağlama, taşkınları önleme, içme suyunun
kalite ve kantitesini yükseltme gibi işlevleri genel olarak su
SAYI: 4-5-6
UZMAN SAHASI
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
tüketimini azaltma ve su rejimini düzenleme şeklinde ele
alınmaktadır (Fidan vd., 2008). Bu işlevleri kısaca
aşağıdaki gibi açıklamak mümkündür.
a. Su Tüketimini Azaltma
Bitki toplumları, özellikle ormanlar, hava hareketlerinin
hızını ve yönünü değiştirmede etkili olmaktadırlar. Orman
örtüsü transpirasyon ve intersepsiyonla önemli
miktarlarda su harcamasına karşın yer altı suyu oluşumu
ve su kaynaklarını besleme bakımlarından daha verimli
olduğu anlaşılmıştır. Almanya'da yapılan bir araştırmada,
aynı yağış bölgesinde tıraşlama kesilmiş açık alan (çıplak
toprak) ile orman örtüsü içinde bulunan su
kaynaklarında, yüzey altı akış ve taban suyu akışını
belirleme amacıyla su verimi ölçmeleri yapılmıştır. Uzun
yılların ortalamasına göre orman içindeki kaynağın su
veriminin 2.7 lt/sn, çıplak alandakinin 2.1 lt/sn olduğu
belirlenmiştir. Görüldüğü üzere ormanlık alanda kaynak
suyu miktarı daha yüksek olarak bulunmuştur (Çepel,
1986).
b. Su Rejimini Düzenleme
Ormanlar, tepe çatısıyla yağmur damlalarının doğrudan
doğruya toprak yüzeyine düşmesini engelleyerek damla
etkisini kırmaktadır. Aynı zamanda toprak yüzeyi
üzerindeki ölü ve diri örtü sayesinde suyun toprağa
infiltrasyonla problemsiz geçişini sağlamaktadır. Bu
nedenle ormanlar su rejimini düzenleyen en önemli
yenilenebilir, doğal kaynaklardır.
3. SONUÇ
Su sürdürülebilir kalkınmanın en önemli unsurudur.
Suyun sürdürülebilir bir şekilde üretilmesinde ise;
ormanların büyük bir payı bulunmaktadır. Suyun üretimi,
yağış orman toprağına düştüğü andan itibaren
başlamaktadır (Deniz, 2007).
Ormanlar hem intersepsiyon ve transpirasyon, hem de
erozyon olayları arasında karşılıklı etkileşimi
sağlamaktadır. Bu etkileşimlerden dolayı ormanlar; dere
akışlarının ve dolayısı ile su üretiminin miktarını, kalitesini
ve rejimini etkilemektedir.
Suyun üretimi için dağlık arazideki ormanların ve
makiliklerin korunması, bozuk ve çıplak alanların ise
ağaçlandırılması gerekmektedir. Bununla birlikte,
ağaçlandırmalarda yağışın olabildiğince en fazla miktarını
toprak yüzeyine ulaştırabilecek, kışın yaprağını döken,
seyrek ve gövde ile dik bir açı ile dallanma özelliği olan,
düşük bir yaprak yüzey indeksine sahip türler tercih
edilmelidir.
Bunların yanısıra su toplama amacı ön planda tutulan
yağış havzalarının, su üretimi amacıyla planlanması ve
ağaçlandırmalarının bu planlar doğrultusunda
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu havzalarda yapılacak
ormancılık çalışmalarında, intersepsiyonla olan su kaybını
en az düzeye indirecek, erozyona yol açmayacak, su
kalitesi ve rejiminin bozulmasına neden olmayacak
miktarda toprağa ölü örtü sağlayacak bir vejetasyon
örtüsünün bulundurulması amaçlanmalıdır.
KAYNAKÇA
Anonim, 2007. Orman Mühendisleri Odası “5331 Sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Işığında Su
Havzalarında Ormancılık” Paneli Sonuç Bildirisi, Ankara.
Asan, Ü., Şengönül, K., 1987. Orman Formlarının Fonksiyonel Açıdan Karşılaştırılması. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri: B, Cilt: 37, Sayı: 4, İstanbul.
Çepel, N., 1986. Barajların Yukarı Yağış Havzaları İçin Arazi Kullanım Planlamasının Ekolojik Esasları. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri: B, Cilt: 36, Sayı: 2, İstanbul.
Deniz, T., 2007. Su Sorunlarının Çözümünde Ormanların ve Bütünleşik Havza Yönetim Modelinin Rolü. Küresel İklim değişimi ve Su Sorunlarının Çözümünde Ormanlar Bildiri Kitabı,
173-179, İstanbul.
DMİ, 2011. Hidrolojik Döngü. http://www.dmi.gov.tr/site/cocuklar-meteoroloji.aspx?s=su, Erişim Tarihi: 10.05.2011
Fidan, C., Duran, C., Kırış, R., 2008. Bitki Formasyonlarının Su Kaynakları Üzerindeki Etkisi. 2. Su Politikaları Kongresi Bildiriler Kitabı, Cilt 1, 39-47, Ankara.
Görecelioğlu, E., 1992. Havzalarda Orman ve Otlak Amenajmanının Su Verimine ve Kalitesine Etkileri. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri: B, Cilt: 42, Sayı: 1-2, İstanbul.
Hızal, A., Serengil, Y., 2007. Havzalarda Temiz Tatlı Su Üretimi. Küresel İklim değişimi ve Su Sorunlarının Çözümünde Ormanlar Bildiri Kitabı, 131-134, İstanbul.
Kantarcı, D., 1993. Türkiye'nin En Önemli Çevre Sorunu Toprak Erozyonudur. Erozyonun Önlenmesi ve Ülkenin Devamlılığının Sağlanması İçin Yapılacak Ağaçlandırmalara Kaynak
Yaratmalıyız. 1. Ormancılık Şurası, Tebliğler ve Ön Çalışma Grubu Raporları, Cilt 1, Orman Bakanlığı Seri No: 13, Yayın No: 6, Ankara.
Kantarcı, D., 2007. Türkiye'de İklim Değişimi Süreci ve Ormanlar ile Otlakların Su Üretiminin Artırılmasına Etkisi. Küresel İklim değişimi ve Su Sorunlarının Çözümünde Ormanlar Bildiri
Kitabı, 155-164, İstanbul.
Mızraklı, A., Güzenge, E., Yalçın, A., 2008. Ormanların Su Kaynakları Potansiyeli Üzerine Etkileri, Bu Alanların Belirlenmesi, Korunması ve Dim Planlama Örneği. 2. Su Politikaları
Kongresi Bildiriler Kitabı, Cilt: 1, 49-59, Ankara.
Özhan, S., 1977. Belgrad Ormanı Ortadere Yağış Havzasında Ölü Örtünün Hidrolojik Bakımdan Önemli Özelliklerinin Bazı Yöresel Etkenlere Göre Değişimi. İ.Ü. Yayın No: 2330, Orman
Fakültesi Yayın No: 235, 179s., İstanbul.
Özhan, S., 1982. Belgrad Ormanındaki Bazı Meşcerelerde Evapotranspirasyonun Deneysel Olarak Saptanması ve Sonuçlarının Amprik Modellerle Karşılaştırılması. İ.Ü. Yayın No:
2906, Orman Fakültesi Yayın No: 311, İstanbul.
Özhan, S., 1986. Havza Amenajmanı Esasları ve Orman-Su İlişkileri. Tarım-Orman ve Köyişleri Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü Yayınları, Gelişim Matbaası, Ankara.
Özhan, S., Hızal, A., Gökbulak, F., Serengil, Y., 2008. Ormancılık ve Su Üretimi İlişkisi. Baraj Havzalarında Ormancılık I. Ulusal Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 57-75, Kahramanmaraş.
Şengönül, K., 1997. Su Üretimi Açısından Yağış Havzalarının Bitki Örtüsü. İstanbul Su Kongresi Bildiriler Kitabı, s. 116, İstanbul.
18
19
UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
SAYI: 4-5-6
Ladin Ormanlarında Yaralı Ağaçların
Kabuk Böceği Zararına Duyarlılığı
Dr. Gonca Ece ÖZCAN*
Orman Yük. Müh.
Yrd. Doç. Dr. Hazan Alkan AKINCI**
Orman Yük. Müh.
Özet
Dendroctonus micans (Coleoptera: Curculionidae:
Scolytinae) değerlendirilen ağaçların %27,48'ine zarar
vermiştir. Deneme alanlarında toplam ağaç sayısı ile D.
micans zararı görülen ağaç sayısı arasında ve zarar gören
ağaç sayısı ile zararın devam ettiği ağaç sayısı arasında
pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Doğu Ladini,
Picea orientalis (L.) Link., ormanları yol yapımı, üretim ve
mücadele çalışmaları sırasında ve orman köylülerinin
yaşam alanı ve geçim kaynakları olması nedeniyle
1- Giriş
Doğu Ladini, Picea orientalis (L.) Link., ormanlarımız Doğu
Karadeniz Bölgesi'nin toplumsal, kültürel ve ekonomik
açıdan en önde gelen değerlerindendir (Eroğlu ve ark.,
2005a). Bölgede, ladin yayılış alanlarını içine alan kırsal
kesimde çok dağınık bir yerleşim yapısı görülür. Bölge halkı
kış, bahar ve yaz aylarında farklı yerleşim alanlarını
kullanabilmektedir. Bu devirsel yer değiştirmeler sırasında
orman içi yolların kullanılması, orman alanlarında hayvan
otlatılması, tarım ürünleri yetiştirmek amacıyla orman
alanlarının açılması, yapacak ve yakacak olarak çok fazla
odun kullanılması ormanların bugünkü parçalı yapısına
neden olmuştur. Geleneksel faydalanmaya bağlı olarak
oluşan çok parçalı yapıya sahip orman alanlarında çoğalma
fırsatı bulan çeşitli kabuk böcekleri çok ileri düzeyde bir etki
göstermektedir (Özcan ve Alkan 2003). Doğu ladini
ormanları dağ köylerinde yaşayan yeterince yoğun
nüfusun ağır baskısı altında kalmıştır. Bu baskı ormanları
bazı kabuk böceklerinin saldırısına son derece açık hale
getirmiştir (Benz, 1984). Ormanlarımızın yapısal gelişimi ve
niteliğini tayin eden belirli koşullar, kabuk böceği zarar
boyutlarının da temel belirleyicisi olmuştur (Eroğlu ve ark.,
2005b).
Bölge için yaşamsal değere sahip doğu ladini ormanlarına,
1960'lı yılların ortalarında Gürcistan'dan geçen Dev ladin
kabuk böceği, Dendroctonus micans (Kugelann)
(Coleoptera: Curculionidae, Scolytinae), bu ormanların
hemen tamamına yayılmış ve çok önemli kayıplar
meydana getirmiştir. Başlangıçtan buyana bu böceğin zarar
ve tehdit durumu değişmez bir konumda sürmekte (Özcan
ve ark., 2005) ve çok şiddetli saldırıları, çok büyük
miktarlarda ladin ağacının ölümü veya diğer kabuk
* Sorumlu yazar **AÇÜ Orman Fakültesi
20
UZMAN SAHASI
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
Prof. Dr. Mahmut EROĞLU***
Orman Yük. Müh.
ormanlardan düzensiz yararlanmaları sırasında ağaçlarda
yaralar oluşmaktadır. Toplam ladinlerin %4,83'ü yaralı,
%1,42'si çataldır. Böceğin zarar verdiği ağaçların %12,45'i
ve zararının devam ettiği ağaçların %37,5'i yaralıdır. Yaralı
ladinlerin %70,73'ü, çatal ladinlerin %75'i D. micans zararı
görmüştür. Yaralı ağaçlar toplam ladinlerin %4,83'ü
olmasına rağmen, D. micans yumurtalarının %60,71'i,
larvalarının %54,34'ü, pupalarının %69,32'si ve
erginlerinin %56,18'i bu yaralı ağaçlar üzerinde tespit
edilmiştir.
böceklerinin tekrarlanacak saldırısına açık hale gelmesi ile
sonuçlanmıştır (Özcan ve Alkan-Akıncı, 2010). D. micans'ın
Artvin'de 1972–1985 yıllarında en az 8.000.000 adet ladini
kuruttuğu hesaplanmıştır (Keskinalemdar ve Özder, 1995).
Eroğlu (1995), Böceğin Artvin ve Giresun ormanlarında
ağaçların %36'sına zarar verdiğini ortaya koymuştur. Ayrıca
D. micans'ın, birikimli olarak, ladinlerin %39'una zarar
verdiği belirlenmiştir (Özcan ve ark., 2006).
Bu çalışmada D. micans ve izleyen diğer kabuk böceği
salgınlarının tekrarlanma olasılığının yüksek risk
oluşturduğu ladin ormanlarında belirlenen zarar düzeyleri
ile özellikle halkın ormanlardan geleneksel yararlanması
yanında yol yapımı ve üretim çalışmaları sırasında da
yaralanan ladin ağaçlarındaki duyarlılık boyutlarına dikkat
çekmek amacıyla bir değerlendirme yapılmıştır.
2- Materyal ve Yöntem
Bu çalışma, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde, Trabzon Orman
Bölge Müdürlüğü, Maçka Orman İşletme Müdürlüğü,
Yeşiltepe ve Maçka Orman İşletme Şeflikleri sınırları
içerisindeki Dendroctonus micans'ın zarar yaptığı Doğu
Ladini ormanlarında 2005–2008 yıllarında yürütülmüştür.
Arazideki ölçüm ve değerlendirmeler 30x10m
boyutlarındaki 38 deneme alanında gerçekleştirilmiştir.
Deneme alanlarında toplam 848 ağaç değerlendirilmiştir.
Böcek zararının devam ettiği ağaçlarda, böceklerin
galerilerinin üzerindeki kabuğu kaldırmak için küçük ve
hafif balta, böceklerin galerilerinden alınması ve sayılması
sırasında küçük plastik kutular, pens ve fırça kullanılmıştır.
Böcek faaliyetinin devam ettiği dikili ağaçların ilk 2m'sinde,
böceklerin üreme/yiyim yerlerinde, kabuk özenle kaldırılıp
D. micans'ın yumurta, larva, pupa ve erginleri
kaydedilmiştir. Deneme alanları içinde kesilerek tüm
gövdesinin değerlendirildiği 30 ağaç üzerinde tespit edilen
farklı biyolojik dönemlerdeki bireyler değerlendirmelere
dahil edilmiştir. Ağaç kesimi için motorlu testere
kullanılmıştır.
Çalışma alanlarının ortalama yükseltisi 1100m
(940m–1286m) ve ortalama eğimi %42 (%10-%70)'dir.
Deneme alanlarının 24'ü güney (7'si güneydoğu, 7'si
güneybatı, 10'u güney), 10'nu kuzey (6'sı kuzeydoğu, 1'i
kuzeybatı, 3'ü kuzey), 3'ü doğu ve 1'i batı bakıdadır.
Deneme alanlarında değerlendirilen ağaçların tamamı
ladindir. Bu ladinlerin %24,53'ü 15cm ve daha küçük,
%52,24'ü 16–32cm, %19,22'si 32–48cm, %3,42'si
48–64cm arasında, %0,59'u 64 cm ve daha yukarı
çaplardadır (Şekil 1).
Şekil 1. Değerlendirilen ladin ağaçlarının çap basamaklarına dağılımı
Çalışmada yol yapımı, üretim faaliyetleri, çeşitli kesici
aletlerin kullanılması ve diğer nedenlerle yaralanmış
ağaçların kabuk böceği zararlarına karşı olan duyarlılıkları
değerlendirilmiştir. Deneme alanlarında değerlendirilen
toplam ağaç sayısı ile D. micans zararı görülen ağaç sayısı
ve D. micans zararı görülen ağaç sayısı ile D. micans zararı
devam eden ağaç sayıları arasında korelasyon analizi
uygulanarak istatistiki ilişkiler de aranmıştır. İstatistik
değerlendirmeler için SPSS 11,5 paket istatistik yazılımı
kullanılmıştır.
3- Bulgular ve Tartışma
D. micans incelenen ladin ağaçlarının %27,48'ine zarar
vermiş ve %1,3'ünü kurutmuştur. D. micans'ın, ladinlerin
%22,76'sına önceden zarar verdiği ve %4,72'sinde zararını
sürdürdüğü saptanmıştır. Böceğin zarar verdiği ağaçların
%17,17'sinde böceğin faaliyeti devam etmektedir. Toplam
ağaçların %6,09'u kesilmiştir. Araştırma alanında D.
micans'tan zarar gören ağaçların oranı, ladinin tüm yayılış
alanlarında zarar gören ağaçlardan %2,88 (Özcan ve ark.,
2006) ve %5,78 (Alkan-Akıncı, 2006) daha yüksek olmuştur.
Birim alanında değerlendirilen toplam ağaç sayısı ile D.
micans zararı görülen ağaç sayısı arasında istatistiksel
olarak pozitif yönde doğrusal bir ilişki bulunmuştur
(r=0,512; p=0,01; n=38). Toplam ağaç sayısı ile D. mican
zararının devam ettiği ağaç sayısı arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki bulunamazken, önceden zarar
gören ağaç sayısı ile zararın devam ettiği ağaç sayısı
arasında pozitif yönde doğrusal bir ilişki bulunmuştur (r=
0,514; p=0,05; n=22). Fransa'da yürütülen bir araştırmada
hektardaki ağaç sayısı ile D. micans zararı gören ağaç sayısı
arasında benzer bir ilişki bulunmuştur (r2 =0,17; n=54)
(Gilbert ve Grégoire, 2003). Yine Fransa'da her bir deneme
alanındaki saldırıya uğrayan ağaç sayısının ağaç yoğunluğu
ile birlikte önemli bir şekilde arttığı belirtilmiştir (Van
Averbeke ve Grégoire, 1995).
Araştırma alanımızı oluşturan Maçka Orman İşletme
Müdürlüğü, Yeşiltepe ve Maçka Orman İşletme Şeflikleri
ladin orman alanlarında, D. micans'ın zarar verdiği
ağaçların sayısına, böcek zararı sonucu kesilen ladin
ağaçlarının sayısı eklendiğinde, D. micans'ın birikimli olarak,
ladinlerin %31,89'una zarar verdiği ortaya çıkmıştır. Bu
miktar, D. micans zararı nedeniyle ağaç kesimlerinin henüz
başladığı dönemlerdeki zarar gören ağaçların %35'lik
oranına (Eroğlu, 1995) yakın olmaktadır. Türkiye'de D.
micans'ın zarar vermekte olduğu yaklaşık 120 bin ha ladin
ormanında 22,80 milyon m3 dikili gövde hacmine sahip
ağaçlarda zarar yaptığı ve 11,43 milyon m3 dikili gövde
hacmine sahip ağaçlarda zararını sürdürdüğü ve bu
böceğin zararından dolayı son 20 yılda 6,96 milyon m3
ağacın kesilmiş olduğu belirtilmiştir. D. micans'ın zararından
dolayı son 20 yılda kesilmiş olan 6,96 milyon m3 odunun
m3'te en az 10 TL'lik bir kıymet azalmasının toplam parasal
karşılığı 69,6 milyon TL'dir. Bunun zarar görmüş 22,8
milyon m3 dikli gövde hacmi için karşılığı 228 milyon TL'dir
(Alkan-Akıncı ve ark., 2009).
Örnekleme alanlarında D. micans'ın zarar verdiği ağaçların
%12,45'i ve D. micans zararının devam ettiği ağaçların
%37,5'i yaralı ağaçlardır. Yaralı ladinlerin %70,73'ü zarar
görmüştür. D. micans yaralı ladinlerin %48,28'ine önceden
zarar vermiştir, %51,72'sinde ise zararını sürdürmektedir.
Deneme alanlarında 12 çatal ağaç değerlendirilmiştir. D.
micans zararı gören ağaçların %3,86'sı ve D. micans
zararının devam ettiği ağaçların %8'inin çatal ağaçlar
olduğu görülmüştür. Çatal ladinlerin %75'i zarar görmüştür.
D. micans çatal ladinlerin %55,6'sına önceden zarar
vermiştir, %44,4'ünde ise zararını sürdürmektedir.
Artvin ve Giresun ormanlarında 1992–1995 yıllarında, D.
micans'ın yaralı ladinlerin %78'ine zarar verdiği ve
%55'inde zararını sürdürdüğü (Eroğlu, 1995) belirlenmiştir.
Devam eden çalışmalarla, Özcan ve ark. (2006)'da yaralı
ladinlerin %88'inin zarar gördüğü, bunların %39'unda
zararın sürdüğü, Alkan-Akıncı ve ark., (2009)'da yaralı
ladinlerin %84,4'ünün, çatal ladinlerin %81'inin zarar
gördüğü belirlenmiştir. Yaralanmadan sonra ağaç
kabuğunun besin kalitesindeki artış yaralı ağaçlardaki D.
micans saldırılarını arttıran ana etmen olarak
görünmektedir (Wainhouse ve ark., 1998). D. micans yaralı
ağaçlara saldırmayı tercih ettiği (Benz, 1984), meşcere
kenarlarında ve yaralı veya çatallı gövdeler üzerinde
yoğunlaştığı rapor edilmiştir (Granet ve Perrot, 1977).
Meşcerelerin sağlığı ve direnme gücü böceğin populasyon
dinamiğini etkileyen en önemli etkenlerdendir. Kötü ve
ihmal edilmiş yerlerdeki yaralı ve çatallaşmış ağaçlar böcek
zararını arttırıcı etki yapar (Lempérière, 1994). Çatallaşma
bir ağacın yaşamı boyunca farklı zamanlarda gövdesinde
veya dallarında meydana gelebilir. Ağaç şeklinin oluşması
***KTÜ Orman Fakültesi
21
UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
sırasında gövdede meydana gelen bir çatal ağacın
doğrusallığını bozan, gövdenin uzamasını azaltan
potansiyel bir kusurdur (Drénou, 2000). Yapılan arazi
incelemelerinde ikili, üçlü veya daha fazla sayıda çatal
oluşturan ağaçların D. micans tarafından istila edilme
oranlarının tek köklü ağaçlara göre daha yüksek olduğu
belirtilmiştir (Benz, 1984). Normalde çatallaşmış ağaçlar
saldırıya daha hassastırlar (Evans ve ark., 1984), D.
micans'ın saldırı yoğunluğu özellikle yaralı ve çatal
ağaçlarda daha yüksektir (Alkan-Akıncı ve ark., 2009). D.
micans saldırıları genellikle çatal veya çok gövdeli ağaçlarda
ve dal birleşme yerlerinin altında bulunur (Fielding ve
Evans, 1997).
Yaralı ve çatal ağaçları dışarıda bıraktığımızda, geride kalan
sağlıklı ve tek gövdeli ağaçların %24,53'ü böcek zararına
uğramıştır. Yaralı ağaçlar %46,2 ve çatal ağaçlar %50,47
oranında sağlıklı ve tek gövdeli ağaçlardan daha fazla zarar
görmüşlerdir. Bu karşılaştırma, yaralı ve çatal ağaçların
zarar oranını önemsenecek boyutta artırdığını
göstermektedir.
Ormanda yol yapım çalışmaları sırasında özellikle kayalık
zeminlerde ortaya çıkan kaya parçalarının dolguda
kullanılması sırasında meydana gelen kaya yuvarlanmaları
dikili ağaçlarda olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Bu etkiler
genel olarak ağaçların yaralanması, gövdelerinin kırılması,
ağaçların devrilmesi, dal-tepe kırılması şeklinde doğrudan
fiziki hasarlar olarak ortaya çıkmaktadır (Arıcak, 2008). Aynı
zamanda üretim yapılmış sahalarda kesim, dalların
temizlenmesi, kabuk soyulması, bölmeden çıkarma,
yükleme ve taşıma işlemleri gibi pek çok nedenle üretim
faaliyetleri sırasında meşcerede kalan dikili ağaçlarda ciddi
yaralar gözlemlenmiştir. Evans ve ark., (1984), kesimlerden
sonra meşcereden çıkarma esnasında zarar görmüş
ağaçların zarar görmemiş ağaçlara göre böcek saldırısına
daha hassas olduklarını belirtmektedirler. Ksilem ve floeme
zarar veren gövdede meydana gelen yaralar yapısal olarak
ağacı zayıflatabilmekte, böceklerin ve diğer hastalık yapan
organizmaların ağaca girişine olanak sağlayabilmektedir
(Neely, 1988).
Uhl ve ark., (1997)'nın yaptığı çalışmada, araştırma
alanındaki ağaçların %2'sinin kesilip taşındığı bir durumda,
kalan ağaçların %26'sının yaralandığını tespit etmiştir. Diğer
bir çalışmada, kesimden sonra ormanda kalan ağaçların
%7'sinin zarar gördüğü, toplam 680 adet dikili ağaçta
meydana gelen yaraların %43'ünden fazlasının çok şiddetli
yaralar olduğu belirtilmiştir (Sowa ve Stanczykiewicz,
2004). Ormanlarımızda odun üretimi, çevre duyarlılığı
hakkında hiçbir eğitim görmemiş, sadece deneme yanılma
yoluyla deneyim kazanmış orman işçileri tarafından
yapılmaktadır. Orman işçilerinin hem yaptıkları iş
konusunda hem de çevreye verilebilecek zararın önemi
konusunda eğitilmesi ve sertifikalandırmaya gidilmesi,
ormana verilecek zararın azaltılmasında çok önemli
olabilecektir (Ünver ve Acar, 2005).
Bir ağaç yaşam süresi boyunca pek çok kez
yaralanabilmektedir. Bu yaraların çoğu rüzgar, don, kar ve
hayvanların beslenmesi gibi doğal olaylar sonucunda
22
SAYI: 4-5-6
UZMAN SAHASI
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
meydana gelirken bir kısmı da insanların bilinçsiz
davranışları sonucunda oluşmaktadır (Neely, 1988). Orman
köylülerinin yaşam çevresi ve geçim kaynakları olması
nedeniyle ormanlardan düzensiz, bilinçsiz ve kontrolsüz
yararlanmaları sırasında ağaçlarda yaralar oluşmaktadır.
Araştırma alanlarında özellikle yol kenarlarından başlayarak
meşcere içlerine kadar hemen her alanda pek çok ağacın
insanlar tarafından yaralandığı gözlemlenmiştir (Şekil 2).
Ülkemizdeki ladin ormanlarında pek çok ağacın reçine
üretmesi için yaralandığı ve yol kenarlarında bulunan pek
çok ağaçta insanların meydana getirdiği yaraların
görüldüğü (Benz, 1984) rapor edilmiştir. Bölge halkının
ormanlardan geleneksel yararlanması sırasında ağaçlarda
yaralanmalara neden oldukları, çatal ve yaralı ağaçların
çoğunlukla yerleşim birimlerinin yakın civarında bulunduğu
gözlenmiştir (Özcan ve Alkan 2003).
Ayrıca yaralı ağaçlar toplam ladinlerin %4,83'ü olmasına
rağmen, tespit edilen D. micans yumurtalarının %60,71'i,
larvalarının %54,34'ü, pupalarının %69,32'si ve erginlerinin
%56,18'i bu yaralı ağaçlar üzerinde tespit edilmiştir. Benzer
şekilde örnekleme yapılan çok geniş alanlarda D. micans
yumurtalarının %50,8'i, larvalarının %56,8'i, pupalarının
%85,6'sı ve erginlerinin %34'ü yaralı ağaçlar üzerinde
bulunmuştur (Alkan-Akıncı, 2006). Yaralanmadan sonra
ağaç kabuğunun besin kalitesindeki artış yaralı ağaçlardaki
D. micans saldırılarını arttıran asıl faktör olarak
görünmektedir (Wainhouse vd., 1998). Storer ve Speight
(1996), yaraların çevresinde veya altındaki kabuklarda,
floemin yüksek nem içeriği ile ilişkili olarak, larvaların daha
yüksek oranda canlı kaldığını, daha yüksek larva kuru
ağırlığına ulaştıklarını ve dişilerin daha yüksek sayıda
yumurta koyduklarını tespit etmişlerdir. Yaralanmanın,
ergin galeri büyüklüğünde ve yerleşmesinde pozitif
etkisinin olduğu, azot ve nişastanın yaralanmadan sonra
daha fazla olduğu belirtilmektedir (Wainhouse vd., 1998).
Foto1. İnsanlar tarafından yaralanmış ladin ağaçları
KAYNAKÇA
Alkan-Akıncı, H., 2006. Doğu Ladini Ormanlarında Dendroctonus micans (Kugelann)'ın Populasyon Dinamiğine Etki Eden Etmenler ve Ips typographus (Linnaeus) ile Diğer Kabuk
Böceği Türleri (Coleoptera, Scolytidae)'nin Populasyon Düzeyleri ve Etkileşimleri. Doktora Tezi, KTÜ., Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon. 121s
Alkan-Akıncı, H., Özcan G.E., Eroğlu M., 2009. Impacts of Site Effects on Losses of Oriental Spruce During Dendroctonus micans (Kug.) Outbreaks in Turkey, African Journal of
Biotechnology, 8, 16, 3934–3939.
Arıcak, B., 2008. Orman Yolu İnşaatında Dolgu ve İnşaat Etki Alanlarının Uzaktan Algılama Verileri ile Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma. KTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, Dokora Tezi,
Temmuz, Trabzon, 116s.
Benz, G,. 1984. Dendroctonus micans in Turkey: The Stuation Today. Proceedings of The EEC Seminar Biological Control of Bark Beetles (Dendroctonus micans), October, Brussels,
Belgium, 43–47.
Drénou, C., 2000. Pruning Trees: The Problem of Forks, September, Journal of Arboriculture 26, 5, 264-269.
Eroğlu, M., 1995. Dendroctonus micans (Kug.) (Coleoptra, Scolytidae)'ın Populasyon Dinamiğine Etki Eden Faktörler Üzerine Araştırmalar. I. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi,
Ekim, Trabzon, Bildiriler, 3, 148–159.
Eroğlu, M., Alkan-Akıncı H. ve Özcan, G.E., 2005a. Ladin Ormanlarımızda Kabuk Böceği Yıkımlarına Karşı İzlenebilecek Kısa ve Uzun Dönemli Mücadele ve İyileştirme Çalışmaları.
Ladin Sempozyumu, Ekim, Trabzon, Bildiriler Kitabı, I, 184–194.
Eroğlu, M., Alkan-Akıncı, H., Özcan, G.E., 2005b. Kabuk Böceği Salgınlarının Nedenleri ve Boyutları, Orman ve Av, 82, 5, 27–34.
Evans, H.F., King, C.J. ve Wainhouse, D. 1984. Dendroctonus micans in the United Kingdom. The Result of Two Years Experience in Survey and Control, In: Proceedings of the EEC
Seminar on the Biological Control of Bark Beetles (Dendroctonus micans), Brussels, 20-34.
Fielding, N.J. ve Evans, H.F., 1997. Biological Control of Dendroctonus micans (Scolytidae) in Great Britain. Biocontrol News and Information, 18, 2, 51–60.
Granet, A.M. ve Perrot, J.M. 1977. Dendroctonus micans Kug. dans le sud-est du Massif central. Aires d'extension et premier essaid'interprétation des dommages. Mémoire de
3éme année E.N.I.T.E.F., Les Bars, France, 1-127.
Gilbert, M. ve Grégoire, J.C., 2003. Site Contition and Predation Influence a Bark Beetle's Success: A Spatially Realistic Approach. Agricultural and Forest Entomology, 5, 87–96.
Keskinalemdar, E ve Özder, Z., 1995. Doğu Karadeniz Ormanlarında Meydana Gelen Önemli Böcek Salgınları ve Yapılan Mücadeleler. I. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, Ekim,
Trabzon, Bildiriler Kitabı, 3, 175–181.
Lempérière, G., 1994. Ecology of The Great European Spruce Bark Beetle Dendroctonus micans (Kug.), Ecologie, 25, 1, 31-38.
Neely, D., 1988. Tree wound closure, Journal of Aboriculture. 14, 6: 148–152.
Özcan, G.E. ve Alkan Akıncı, H., 2003. The Effects of Insect Pest on The Oriental Spruce Forests Under Traditional Utility in The Eastern Black Sea Region of Turkey, XXXI. International
Forestry Students Symposium, September, İstanbul, 91–95.
Özcan, G.E., Eroğlu, M. ve Alkan-Akıncı H., 2005. Rhizophagus grandis Gyll. (Coleoptera: Rhizophagidae)'in Dendroctonus micans (Kugelann) (Coleoptera: Scolytidae)'ın Biyolojik
Mücadelesinde Toplam Etkinliği ve Üretim Sorunları. Ladin Sempozyumu, 20–22 Ekim 2005, Trabzon, Bildiriler Kitabı, I. Cilt, Sayfa 174–183.
Özcan, G.E., Eroğlu, M. ve Alkan-Akıncı H., 2006. Pest Status of Dendroctonus micans (Kugelann) (Coleoptera, Scolytidae) and The Effect of Rhizophagus grandis (Gyllenhal)
(Coleoptera, Rhizophagidae) on The Population of Dendroctonus micans in The Oriental Spruce Forests of Turkey, Turkish Journal of Entomology, 30, 1, 1–12.
Özcan, G. E., Alkan Akıncı, H., 2010. Results of The Mechanical Control Studies in The Recently Infested Areas by Great European Spruce Bark Beetle, Dendroctonus micans
(Kugelann) (Coleoptera, Scolytidae). The 1st International Turkey&Japon Environment and Forestry Symposium ., 4-6 November, Trabzon, Türkiye. 324-333
Sowa, J.M. ve Stanczykiewicz, A., 2004. Analysis of Injuries Occurring in Trees As A Result of Timber Harvesting, Forest Engineering, New Techniques, Technologies and the
Environment, 329-337.
Storer, A.J. ve Speight, M.R., 1996. Relationship Between Dendroctonus micans (Kug.) (Coleoptera: Scolytidae) Survival and Devolopment and Biochemical Changes in Norway
Spruce, Picea abies (L.) Karst., Phloem Caused by Mechanical Wounding. Journal of Chemical Ecology, 22, 559–573.
Uhl, C., Barreto, P., Verissimo, A., Vidal, E., Amaral, P., Barros, A.C., Carlos Souza, J., Johns, J. ve Gerwing, J., 1997. Natural Resource Management in the Brazilian Amazon: An
Integrated Research Approach, Bioscience, 47, 160–168.
Ünver, S ve Acar, H.H., 2005. Ladin Üretim Sahalarındaki Kış Üretiminde İnsan Gücüyle Bölmeden Çıkarmanın Çevresel Etkileri, Ladin Sempozyumu, Ekim, Trabzon, Bildiriler Kitabı, I,
765–774.
Van Averbeke, A. ve Grégoire, J.C., 1995. Establishment and Spread of Rhizophagus grandis Gyll (Coleoptera, Rhizophagidae) 6 Years After Release in The Foret Domaniale du
Mezenc (France), Ann. Sci. For., 52, 243-250.
Wainhouse, D., Ashburner, R., Ward, E. ve Boswell, R., 1998. The Effect of Lignin and Bark Wounding On Susceptibility of Spruce Trees To Dendroctonus micans, Journal of Chemical
Ecology, 24, 9, 1551- 1561.
23
UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
SAYI: 4-5-6
Yetişme Ortamı - Verimlilik İlişkileri
Emre KUZUGÜDENLİ*
Orman Yük. Müh.
Canpolat KAYA*
Orman Yük. Müh.
1.GİRİŞ
Teknolojinin gelişmesi ile birlikte günümüzde ham
maddeye olan talepte artmıştır. İnsanlar da bu durumla
beraber hammadde ve doğal kaynakların en fazla
düzeyde üretme yolarını araştırma ihtiyacı duymuşlardır.
Bu doğal kaynakların sonsuz olmaması, doğal
kaynaklarımızın en rasyonel şekilde kullanılmasını zorunlu
ve gerekli hale getirmiştir. Ormanlar ise, bu doğal
kaynakların en önemlilerinden birisidir.
Ormancılıkta ağaçların idare sürelerinin çok uzun olması,
ortaya çıkabilecek hata ve noksanlıkların çok geç fark
edilmesine neden olmaktadır. Bu hataların önlenmesi
plan yapmayı zorunlu kılar. İdeal bir plan ise, plan konusu
ile ilgili araştırma ve deneylerin yapılmış olmasına bağlıdır.
Orman yetişme ortamlarının özellikleri ile ormanın verim
gücü arasındaki ilişkiler, orman alanının hangi verim
gücünde olduğu ve bu alanın daha verimli hale
getirilebilmesi için, ne gibi çalışmaların yapılması gerektiği
hakkında bize fikir verir. Orman alanlarının yetişme
ortamı özelliklerinin yani yükselti, bakı, eğim, yamaç
konumu, arazi yüzü şekli gibi fizyografik özellikleri, toprak
özellikleri ve iklim özellikleri gibi yetişme ortamının
verimliliğinde etkili olan faktörler ile ilgili ağaç türünün
bonitet endeksi değeri ile olan ilişkilerinin iyi bilinmesi,
özellikle o türün potansiyel olarak verimli olabileceği
yerlerin belirlenmesi açısından önem arz etmektedir
(Fırat, 1972).
2.BAZI AĞAÇ TÜRLERİNİN GELİŞİMİNE ETKİ
EDEN FAKTÖRLER
Toros Sediri (Cedrus libanmi A. Ricb): Türkiye'de toros
sediri (Cedrus libanmi A.Ricb)'nin dogal yayıldıgı en kuzey
enlemde sedir meşcerelerinin gelişimi üzerinde mutlak
ve fizyolojik toprak derinliği, reliyef ve A2 horizonu iskelet
içeriğinin etkili olduğu ve bu dört özelliğin sedirin
gelişimini % 75 oranında açıklamıştır(Kalay, 1990). Prof.
Dr. Bekir Sıtkı EVCİMEN Sedir Koruma Ormanı'nda
meşcere üst boyu ile Z1 (Ah) zonunun toplam azot ve
katyon değişim kapasitesi: Z2 (Bv+Cv) zonunun organik
madde, toplam azot ve faydalanılabilir su kapasitesi
değerleri arasında pozitif ilişkiler bulunmuş ve bu
değişkenlerin üst boydaki değişimin %68,1'lik kısmını
açıklayabildiğini belirtilmiştir (Özkan, 2004). Ayrıca toros
sedirinin gelişimini en fazla yıllık yağış ve bazı toprak
özelliklerinin etkilediğini belirtmektedir (Akgül, 1990).
Elmalı-Çığlıkara Bölgesi Toros sediri doğal gençleştirme
alanlarında meşcere orta boyu ile iğne yapraklardaki
potasyum, kalsiyum ve demir arasında pozitif, bor
arasında negatif, üst topraktaki magnezyum ve mangan
arasında pozitif, alüminyum arasında negatif ilişkiler
bulunmuştur (Çepel ve Zech, 1990).
Doğu Karadeniz Göknarı (Abies nordmanniana ssp.) :
Değişik yaşlı göknar meşcerelerinde göknarın güneybatıbatı bakıda, % 15-50 eğim derecelerinde, 750-1750 m
yükseltiler arasında ve vadi tabanı-orta yamaç arası
alanlarda en iyi gelişimi yaptığı belirtilmiştir (Saraçoğlu,
1989).
UZMAN SAHASI
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
Dogu ladini (Picea orientalis (L.) Link.): Doğu ladininde,
bonitet ile toprak özelliklerinden A1 horizonunun kalınlığı,
iskelet miktarı, kum, toz, kil, katyon kapasitesi, ateşte
kayıp ve toplam azot, A2 horizonundaki kil ve tekstür, A3
horizonundaki iskelet, ince toprak miktarı ve KDK, B
horizonundaki iskelet, ince toprak miktarı ve toplam azot,
C1 horizonunun kalınlığı ve K,C2 horizonundaki kum
miktarı arasındaki istatistiksel bakımdan önemli ilişkiler
bulunmuştur(Kalay, 1989).Ayrıca meşcerelerin boy
artımını en çok etkileyen faktörlerin, toprağın hava
ekonomisi, taşlılık, su ve besin ekonomisi (toprak
derinliği), toprak asitliği ve ölü örtünün ayrışma durumu
oldugu ve bu faktörlerin ladinin boy gelişiminin yaklaşık
%41-63'ünü açıkladıgı bildirilmişdir(Daşdemir, 1992).
Ayrıca Artvin Genya Dağı bölgesinde bonitet endeksi ile
eğim, mutlak ve fizyolojik toprak derinliği, Ah ve B
horizonundaki kum ve kil miktarları(%) arasında önemli
ve anlamlı ilişkiler bulunmuştur (Günlü vd., 2006).
Doğu Kayını (Fagus orientalis Lipsky): Doğu Karadeniz
bölümünde saf doğu kayını ormanlarının Akkuş yöresinde
doğu kayınının verimliliği ile arazinin eğimi, topraktaki toz
oranı, mutlak toprak derinliği ve B katmanının kalınlığı
arasında pozitif, topraktaki kum oranı arasında negatif
ilişki bulunmuştur. Trabzon-Rize yöresinde, verimlilik ile
yükselti, topraktaki toz ve kil oranı, toprağın pH'sı (n KCl)
arasında pozitif, toprağın taşlılığı, arazinin eğimi, bakısı ve
topraktaki kum oranı arasında negatif ilişki belirlenmiştir.
Artvin yöresinde ise, verimlilik ile Ah katmanının organik
madde miktarı, toprağın taşlılığı ve humus formu
arasında negatif, ince toprak miktarı ve Ah katmanının
kalınlığı arasında pozitif ilişki bulunmuştur. Üç araştırma
yöresine ilişkin sonuçlar birlikte sorgulandığında ise örnek
alanlarının verimlilik indeksi ile A ve B katmanlarının
kalınlığı, mutlak toprak derinliği, birim hacimdeki ince
toprak miktarı, topraklarının yüzde kil ve toz miktarları
arasında pozitif, yükselti, birim hacimdeki taşlılık miktarı,
toprakların kum (%) miktarı ve toprak örneklerinin Ca++
(me/100 gr) miktarı ile negatif ilişkiler bulunmuştur
(Yılmaz, 2005).
Sarıçam (Pinus sylvestris L.): Sarıçam ormanlarının
gelişiminde yamaç üst kenarından olan uzaklığın önemli
olduğu; denizden yükseklik ile meşcere üst boyu arasında
ise negatif bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir. Boy artımı
üzerinde toprak özelliklerinin yüzde değerlerinden en
fazla etkiyi, bir litre hacimdeki ince toprak miktarı, toprak
reaksiyonu ve toplam azotun yaptığı belirtilmektedir
(Çepel vd., 1977).
Kızılçam (Pinus brutia Ten.): Güney Anadolu'daki bazı
kızılçam meşçerelerinin gelişiminde toprağın
faydalanabilir su kapasitesi, toprak organik maddelerinin
miktarı ve asitliğin kızılçamın gelişimini önemli derecede
etkilediğini bildirmektedir (Zech ve Çepel, 1972). İzmitIşıktepe'de toprakların fiziksel-kimyasal özellikleri ve
reliyef faktörleri ile meşcere üst boyu arasında ilişkilere
bakıldığında, örnekleme alanlarındaki kızılçamların boy
gelişimi üzerinde organik madde ve azotun baskın bir
etkiye sahip olduğu görülmektedir(Eruz vd., 1993).
Isparta ili, Sütçüler Yöresi'nde yükselti, yamaç konumu,
eğim ve toprak derinliğinin boy gelişiminde etkili olduğu
belirlenmiştir (Özkan ve Kuzugüdenli, 2010).
Karaçam (Pinus nigra Arnold.): Balıkesir'de boy gelişimini
etkileyen faktörlerin yamaç üst kenarından uzaklık ve
bakı, A2 ve Cv horizonlarındaki iskelet hacmi ve B
horizonundaki toz +kil miktarı olduğu belirlenmiştir (Eruz,
1984). Isparta Dedegül Dağında karaçamın boy gelişimi ile
bazı yetişme ortamı özellikleri arasındaki ilişkileri
belirlemek amacıyla yapılan çalışmada, bonitet endeksi
ile yamaç konumu, toprak derinliği ve yükselti arasında
pozitif ilişkiler bulunduğu ve bu üç değişkenin bonitet
endeksindeki varyasyonun %72.6'lık kısmını açıkladığı
bildirilmektedir (Özkan vd., 2005).
Fıstıkçamı (Pinus pinea L.): Batı Anadolu'da yapılan bir
çalışmada, fıstıkçamının (Pinus pinea L.) iyi bir gelişim
gösterebilmesi için, etkili olduğu kök derinliğinde nem
açığı bulunmaması, toprakların gevşek, geçirgen ve derin
olması gerektiğini tespit etmişlerdir(Kılcı vd., 2000).
Melez Kavaklar (Populus euramericana): Terme-Gölardı
yöresindeki melez kavakların boy büyümesi ile
toprakların kil ve magnezyum içeriğinin negatif, kum ve
fosfor içeriğinin pozitif ilişki gösterdiği; magnezyum ve
fosfor içeriği ile taban suyu derinliğinin ortalama boy
artımındaki varyasyonun % 43' ünü açıkladığı
bildirilmektedir (Tüfekçioğlu vd. 2005).
Saplı Meşe (Quercus robur L.): Bartın yöresi saplı
meşe(Quercus robur L.) baltalıklarında altı yaşındaki
sürgün boyu ile yeryüzü şekli ve toprak özellikleri arsında
önemli ilişkiler olduğu belirlenmiştir(Saraçoğlu ve
Kantarcı, 1999).
Halep Çamı (Pinus halepensis Mill.): İspanya'daki Halep
çamı (Pinus halepensis Mill.) meşcerelerinde yaptığı
araştırmada, gelişimi etkileyen en önemli yetişme ortamı
faktörlerinin; fizyografik derinlik, humus miktarı kireç
olduğunu bulmuştur(Laatsch, 1967).
Duglas Göknarı (Pseudotsuga menziesii ssp.): İtalya'da
duglas göknarı üzerine yapılan bir çalışmada, Duglas
göknarı plantasyonlarının bonitet endeksi ile bakı, yıllık
yağış, toprağın 25-50 cm derinliğindeki kil ve toplam kireç
miktarının ilişkili olduğu ve bu beş değişkenin boydaki
değişiminin % 58'ini açıklayabildiği belirtilmektedir
(Corona et al. 1998).
Monteri Çamı (Pinus radiata D.Don.): İspanya'da 20
yaşındaki Monteri çamı plantasyonlarının gelişiminde
bonitet endeksi ile Atlas okyanusu etkisindeki alanlarında
yükselti ve mineral toprağın katyon değişim kapasitesinin;
Akdeniz etkisindeki alanlarda ise toprak derinliği ve
organik tabakalardaki fosfor miktarının sıkı bir ilişki
gösterdiği belirlenmiştir(Romanya and Vallejo, 2004).
Veymut Çamı (Pinus strobus L.): Veymut çamı (Pinus
strobus L.)' nın boy artımının % 80'inin meşcere yaşından
ve % 9'unun yetişme ortamı faktörlerinden etkilendiğini
belirlemiştir (Stratton et al. 1968)
KAYNAKÇA
Akgül, E., 1990. Doğal yayılış alanı dışındaki ağaçlandırmalarda Toros Sediri'nin (Cedrus libani A.Rich.) gelişimiyle ekolojik özellikleri arasındaki ilişkiler. Uluslararası Sedir
Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Antalya, 26–42.
Corona, P., Scott , R., Tarchıanı , N. 1998: Relationship between environmental factors and site index in Douglas-fir plantations in central Italy, Forest Ecology and Management 110,
195-207.
Çepel, N., Dündar, M., Günel, A., 1977. Türkiye'nin önemli yetişme bölgelerinde saf sarıçam ormanlarının gelişimi ile bazı edafik ve fizyografik etmenler arasındaki ilişkiler. TÜBİTAK,
Tarım ve Ormancılık Araştırma Grubu, Proje No: TOAG 154, Tübitak Yayınları No: 354, TOAG Seri No: 65, Ankara, 165s.
Çepel, N., Zech, W., 1990. Çığlıkara bölgesi sedir gençleştirme alanlarında boy artımı ile beslenme arasındaki ilişkiler. Uluslararası Sedir Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Antalya, 43-52.
Daşdemir, İ., 1992. Türkiye'deki doğu ladini (Picea orientalis L. Carr.) ormanlarında yetişme ortamı faktörleri–verimlilik ilişkisi. Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları, No: 64,
Ankara, 66 s.
Eruz, E., 1984. Balıkesir Orman Başmüdürlüğü bölgesindeki saf karaçam meşcerelerinin boy gelişimi ile bazı edafik ve fizyografik özellikler arasındaki ilişkiler. İ.Ü, Orman Fakültesi
Yayınları No: 368, İstanbul, 72 s.
Fırat, F. 1972. Orman Hasılat Bilgisi İ.Ü. Orman Fakültesi Yayın No:1642/166. İstanbul.
Günlü, A., Yılmaz, M., Altun, L., Ercalı, İ., Küçük, M., 2006. Artvin Genya Dağı bölgesinde saf doğu ladini (Picea orientalis (L) Link.) meşcerelerinin verimliliği ile bazı edafik ve
fizyografik faktörler arasındaki ilişkiler. Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, 1: 1–10.
Kalay, Z., 1989. Trabzon Orman Bölge Müdürlüğü mıntıkasında saf doğu ladini (dorukağaç) (Picea orientalis (L.) LINK.) büklerinin gelişimi ile bazı toprak özelliklerinin ve fizyografik
etmenlerin arasındaki ilişkilerin denel olarak araştırılması. Doçentlik Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Orman Fakültesi, Trabzon, 151 s.
Kalay, Z., 1990. Türkiye'de toros sediri (Cedrus libani A. Rich.)'nin doğal yayıldığı en kuzey enlemdeki verimliliğine (gelişimine) etki eden ekolojik koşulların denel araştırılması.
Uluslararası Sedir Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Antalya, 64-76.
Kılcı, M., Sayman, M., Akbin, G., 2000. Batı Anadolu'da Fıstıkçamı (Pinus pinea L.)'nın Gelişmesini Etkileyen Faktörler. Orman Bakanlığı Yayın No.: 115. İzmir Orman Toprak
Laboratuvar Müdürlüğü Yayın No: 09. ISBN NO: 975-8273-30-2 İzmir.
Laatsch, W., 1967. Beziehungen zwischen standort ernahrungszustnand und wuchsleistung von kiefernaufforstungen im mittelmeergebiet. Forstw. Cıb.86, H.2,69.
Özkan, K., 2004. Prof. Dr. Bekir Sıtkı EVCİMEN Sedir Koruma Ormanında Toros sedir'inin (Cedrus libani A. Rich.) gelişimi ile yetişme ortamı faktörleri arasındaki ilişkiler. AÜ Bilim ve
Teknoloji Dergisi, 5 (2): 327-331.
Özkan, K., Gülsoy, S., Mert, A. 2005. Relationships between the Height Growth and Some Site Characteristics of Crimean Pine (Pinus nigra Arn. ssp. pallasiana (Lamb.) Holmboe)
From Dedegül Mountain in Isparta-Turkey, X. Europen Ecological Congress, 76 pp., Erdem, Ü., Mutlu, R.M. (Eds.), Organized by European Ecological Federation Turkish Ecological
Society Ege University Center For Environmental Studies, 08-13 November 2005, Kuşadası, Turkey.
Özkan, K., Kuzugüdenli, E., 2010. Akdeniz Bölgesi Sütçüler Yöresinde kızılçamın (Pinus brutia Ten.) verimliliği ile yetişme ortamı özellikleri arasındaki ilişkiler. S.D.Ü. Orman Fakültesi
Dergisi, 1: 16-29, Isparta.
Romanyà, J., Vallejo V.R. 2004. Productivity of Pinus radiata plantations in Spain in response to climate and soil. Forest Ecology and Management 195: 177-189.
Saraçoğlu, Ö. 1989. Değişik Yaşlı Göknar Meşcerelerinde Bonitet ve Yetişme Ortamı Özellikleri Arasındaki İkili. İlişkiler. İ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi, Seri A, Cilt 39, Sayı 2, 122-138.
Saraçoğlu, N., Kantarcı, M. D. 1999. Bartın Yöresi Saplı Meşe. (Quercus robur L.) Baltalıklarında Büyümeyi Etkileyen Arazi ve Toprak Özellikleri, TÜBİTAK, Tarım Orman ve Gıda
Teknolojileri Araştırma Grubu, Proje No:TARP 2141, Bartın, 48s.
Stratton, K.S., Struchtemeyer, R.G., 1968. Evaluation of soil sites for white pine in Maine. University of Maine Agricultural Experiment Station, Technical Bulletin 32. Orona. 17 pp.
Tüfekçioğlu, A., Altun, L., Kalay, H.Z. ve Yılmaz, M. 2005. Effects of soil properties on the growth of hybrid poplar in Terme-Gölardı region of Turkey, Turk J Agric For, 29, 221-226.
Yılmaz, M., 2005. Doğu Kayını (Fagus orientalis Lipsky) Ekosistemlerinde Kimi Etmenlerin Kayının Gelişimine (Verimliliğine) Etkileri Üzerine Araştırmalar, KTÜ, Fen Bilimleri
Enstitüsü, Doktora Tezi, Ekim 2004, Trabzon.
Zech, W., Çepel, N., 1972. Güney Anadolu'daki bazı kızılçam meşcerelerinin gelişimi ile toprak ve relief özellikleri arasındaki ilişkiler. İstanbul Üniversitesi Yayın No: 1753, Orman
Fakültesi Yayın No: 191, İstanbul, 107s.
* SDÜ Yenişarbademli MYO
24
25
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
SAYI: 4-5-6
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
INTERNATIONAL YEAR
OF FORESTS 2011
Üyelerimizden
Küresel Isınmanın Gerçek Nedeni
Doğu Karadeniz Bölgesinde
Orman Mülkiyeti ile Arazi Hakimiyeti
Sorunları ve Çözüm Önerileri
Faruk ÇEBİ*
Orman Yük. Müh.
Mehmet Sadık AYAN
Orman Yüksek Mühendisi
Dünyamızı tehdit eden “Küresel Isınmaya” doğal
kaynakların hoyratça kullanılmasına bağlı olarak
atmosferdeki sera gazlarının olağanüstü oranda artmasının
neden olduğu bilinmektedir. Doğal kaynakların hoyratça
kullanılmasına ve doğal çevrenin bozulmasına
insanoğlunun sınırsız kazanabilme hırsı neden olmuştur.
Halkın iradesi yerine sadece parti genel başkanlarının
iradesini meclise taşıyan demokrasilerin ürünü olan
“yönetim anlayışlarından” dolayı bu hırsın önüne asla
geçilememiştir.
Günümüzdeki demokratik olmayan ve bilimsel gerçeklere
dayanmayan yönetim anlayışlarıyla aklın ve bilimin
üstünlüğü yerine yönetimi elinde bulunduranların görüşü
daima geçerli kılınmak istenmiş, “bilgili olmak ve bilgiyi
kullanmak” gibi yeteneklere gereken önem verilmemiştir.
Rant ve menfaat bağımlılığı müzmin bir hastalığa
dönüşmüş, bilimsel ve özgür düşünme ile eleştiri ve
sorgulama tamamen yasaklanmış, toplumun değer
yargıları olabildiğince yozlaşmış, çevreye karşı duyarlılıkta
da olağanüstü zafiyetler yaşanmıştır. Yönetime ait
görüşlerin yanlışta olsa daima en doğru ve en bilimsel
görüş olarak kabul edilmesi ve ettirilmesi gerekliliği
yönetimdeki birlikteliğin vazgeçilmez ilkesi olmuştur.
Başarılı olunduğunu lanse etmek adına yanlış rakamlar ve
aldatıcı kavramlarla kamuoyunu yanıltmak gayretleri,
sadakat ölçüsü kabul edilmiştir. Yatırım projelerinde ve
yasal mevzuatta uzmanların yerine “rantiyenin” görüş ve
istekleri çoğu zaman etkili olmuştur. Genellikle
siyasallaştırılarak bürokrasiye dikte edilen rantiye
görüşlerinin eleştirilmeden eksiksiz uygulanması yönünde
tam bir mutabakat söz konusudur. Etkili görev almanın ya
da görevde kalmanın olmaza olmazı bu mutabakata
koşulsuz sadakattir.
Yaşamları boyunca şeytanı lanetleyerek kendilerine yaşam
tarzı belirleyenlerin büyük bir çoğunluğu etkili bir göreve
atandıktan sonra, haksızlıklara tepki koymak yerine ne
yazıktır ki hep susmayı tercih etmişlerdir. Şahsi ikballeri
adına haksızlıklar karşısında susmakla sadece yaşamları
boyunca lanetledikleri “şeytanın dilsizi” durumuna
düşmemişler, haksızlıkları yaşatanlara ve kamu kaynağını
*KÜREM-DER Genel Başkanı
26
ÜYELERİMİZDEN
rantiyeye peşkeş çekenlere yalakalık yaparak
“dalkavukluğa" da soyunmuşlardır. Dilsiz şeytan
durumuna düşmüş ve dalkavukluğa soyunmuş
yöneticilerden dolayı doğruyu söyleyebilmek ve
doğrularda direnebilmek artık tarihe karışmıştır. Dilsiz
şeytan olmayı saygı, dalkavukluğu sevgi, yalan
söyleyebilmeyi de beceri kabul eden bir anlayış, ne yazıktır
ki hâkim bir anlayış olmuştur.
Savaş yıllarında, ABD Başkanının mektubunu Küba'daki
isyancıların lideri “Garcia'ya” ulaştıran çavuş “Rowan'ı”
örnek gösteren yönetim anlayışları, liyakatsiz yöneticilerin
sayısını olağanüstü artırmıştır. Tarihe mal olmuş
kahramanlıklar doğru okunamamış, haksızlıklara ve
yanlışlıklara isyan edebilen “görev ehli” yöneticiler yerine
aldığı emirleri asla sorgulayamayan “emir eri” yöneticiler
tercih edilmiştir. Bu tip yöneticiler, tıp ki basit bir engel
karşısında rotasını değiştiren uzaktan kumandalı oyuncak
araba gibi, yıllardır inandıkları ve yüksek sesle savundukları
fikirlerinden sadece güçlüye yaranabilmek adına kolaylıkla
vazgeçebilmişlerdir.
Mazlumlar tarafından arz edilen makul ve hakkaniyetli
taleplere hayır, zalimler tarafından rica edilen haksız ve
adaletsiz emirlere de evet diyebilmeyi “misyon”, ahlaki ve
etik olmayan yöntemlerle daima güçlüden yana olabilmeyi
de “vizyon” kabul eden yönetim anlayışları; küresel
ısınmanın gerçek nedeni olmuştur.
Ranta ve menfaate esir düşmüş beyinlerle, haksızlıklar ve
adaletsizlikler karşısında suspus olan bireylerle “Küresel
Isınmayla Mücadelede” başarıya ulaşmak da mümkün
olmamıştır.
HUZURLU BİR TOPLUM,
YAŞANILABİLİR BİR ÇEVRE İÇİN,
DAHA ÇOK DUYARLILIK...
www.kuremder.org.tr
Orman mülkiyeti ve arazi hâkimiyeti sorunları en yoğun bir
şekilde Doğukaradeniz Bölgesinde yaşanmaktadır. Bu
nedenle ülke genelinde geçmişte %80 gerçekleşen orman
kadastrosu, bölgede %10'larda kalmış idi. Topoğrafik doğal
ve yerel yapı ve yapılanmalar nedeni ile çok dağınık, çok
meyilli, çok bakılı ve çok parçalı tarım ve yerleşim alanları;
yörede ormanlarla iç içe bulunmaktadır. Tarihi geldisi ve
engin hatıraları ile birlikte civarı ormanları ile iç içe yaşayan
halkın ormanların vasfı ve orman mülkiyeti konusundaki
anlayış ve kavrayışları ile; Anayasal ve yasal orman kadastro
mevzuatlarının adeta dikte ettiği uygulama sonuçları
arasında çok büyük farklılıklar olmaktadır. Yöre halkının
ormanlara sahipliliği konusundaki arzu ve isteklerine göre
orman sınırlarını belirleme imkânı olamadığı gibi, tarihi
geldisinde de Anayasal ve yasal orman mevzuatlarını da
mahalli hukuk ilkelerine göre ayarlamak, uyarlamak
mümkün olamamaktadır. Nitekim bölgenin coğrafi yapısı,
iklim koşulları ve arazi kullanım değerleri öncelikle dikkate
alınmadan, yapılan yasama faaliyetleri arazi hâkimiyeti
sorunlarını daha da içinden çıkılamaz hale sokmuştur.
Anayasada değişiklik yapmadan, 5304 sayılı yasa ile değişik
3402 sayılı kadastro kanunun 4 maddesi kapsamında; çok
yoğun sosyal muhalefet olmasına rağmen, ormanların
kadastrosu çalışmaları bölgede de hızlandırılabilmiştir. Bu
güne kadar gerçekleşmişi, 8'kat aşan yeni orman
sınırlamaları, çoğunlukla kanuni yetkileri olmayan ve halk
nezdinde etkililerin bugün vaat ettikleri; gelecekteki
yasama süreçleri ile de ilgili halka devletle nizalı arazilerinin
iadesi yolunun açılacağı sözlerini de içermektedir. Zira 5831
Sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun uygulamalarına yönelik olarak;
yöre arazi hâkimiyeti konusunda 2B alanlarının bütünüyle
orman sınırları dışına çıkarılıp, fiili sahipliliğe göre ilgili halka
intikalini yasal olarak sağlamak mümkün olsa bile,
geldisindeki girift sorunları sona erdirilemeyecek ve arazi
hâkimiyeti sağlanamayacak mahiyettedir.
Bu duruma tarihi geçmişindeki coğrafi ve kültürel
yapılanmalardan kaynaklanan engellerle birlikte, 5304
sayılı yeni yasa değişikliği ile ilgili tatbikatların ilgili idareler
boyutundaki giderilemeyen farklı uygulama hataları
nedeni ile yeknesaklığı içeremeyen yansımaları da arazi
hâkimiyetini gelecekte belirginleşmiş, müzmin arazi
değerlendirme ve kullanım sorunlarına taşıyacak
izlenimleri vermektedir. Geçmişte kullanımdan düşmüş ve
verimsizleşmiş kadim tarım alanlarının bu yörede bilhassa
Kızılağaç türünün biyolojik yapısı(sürgün ve tohum
özellikleri) nedeni ile orman alanlarına doğal olarak kolayca
dönüşmesi ve parçalı ormanlarla bütünleşmesi, orman
varlığını süratle çoğaltmıştır. İlgili halkın mevcut yasalara
uymayan mahalli anlayışa göre çok haklı zilliyet ve mülkiyet
talepleri vardır. Bu durumda yeni yasamanın yöre
realitelerine uygun hazırlanmamış olan Anayasal ve yasal
öngörüleri karşılaştırılırsa; mülkiyetlerinin kayıpları korkusu
ile birlikte intifa (kullanım) hakkı kaygıları da, ormanların
kıyımına ve çok hızlı bir şekilde azalmasına neden olabilir
endişelerini veciz bir şekilde hissettirmektedir.
Tarım, Yerleşim Ve 2/B Alanları ile iç içe Parçalı Ormanlar
A-SORUNLAR VE NEDENLERİ:
1- Orman Vasfi ve mülkiyeti konusundaki İlgili halkın
anlayış ve kavrayışları ile, Anayasal ve yasal orman
kadastro mevzuatlarının net belirlediği uygulama
sonuçları arasında çok büyük ve uzlaşısı mümkün
olamayan, kadimden gelen farklılıkların olması:
Doğu Karadeniz Bölgesindeki orman köylüleri; yaylası,
mezrası, güzlesi, köyü ve kasabası ile yöresindeki
33
27
U
A ES N
I -- OORRMMAANN MMÜÜHHEENNDDİ İSSLLİ İĞĞİ İ YYı ıl l: : 4478
ÜZ
YM
E LAENR İ SMAİ H
ZD
ormanlarla iç içe yaşamaya, uzun yıllardır tarihi geldisi ve
engin hatıraları ile birlikte devam etmektedir. Yerleşim,
tarım, mera ve ormanlık alanlarla birlikte yaşamaya, alışan
halkı bu geleneksel yaşantısından alıkoymak imkânı yoktur.
Kadimden beri kullanmakta oldukları tarım alanlarıyla iç içe
bulunan ormanların bir kısmının üzerinde belgeli yâda
zilliyetli sahiplik iddiasında bulunmaktadırlar. Bu iddialar
bazen devlet tarafından verilmiş olan tapulara ve vergi
kaydı gibi tasarruf belgelerine dayandırılmakta ise de; o
günün teknik şartlarına göre verilen bu belgelerdeki hukuki
yetersizlik ve fiili tutarsızlıklar, yazık ki arazi iktisabında
geçerli, yeterli ve tutarlı olamamaktadırlar. Tarihi
geldisindeki sahipliliklerin ise, bilhassa toprak muhafaza
karakteri taşıyan yerlerde tüm ormanların zorunlu şekilde
korunup geliştirilmesine ve devamlılığına yol açtığı bir
gerçek olarak görülebilmektedir. Bu kadim sahiplilik arzusu
yöre halkı tarafından büyük önemle ve ısrarlı kabullerle
benimsenmiştir.(Kuşakların değişmesi bile istek ve
sorunları unutturamaz derinliktedir.)
Anayasal ve yasal mevzuatların halkın anlayış ve
kavrayışlarına göre düzenleme imkânı uzun vadede olsa
dahi mümkün yansımayınca; Bir şekilde kadastroyu
bitirmenin yolları uygulayıcıların ikna kabiliyetine, 2B gibi
vaatlerine dayandırılmıştır. Şahısların becerilerini ve
gelecekteki vaatlerini temel almış orman vasfı ve mülkiyeti
tespitleri, gelecek süreçlerde yeni uyuşmazlıklara zemin
hazırlamaktadır.
2-Orman Kadastrosu süreçlerinde ilgili yöre halklarının
Uygulayıcılara, Avukatlara, Kadastro Mahkemelerine,
hatta Yargıtay 20'nci Hukuk Dairesinin kararlarına karşı
güvensizlikleri:
Orman kadastrosunun tatbikinde ve mahkeme
aşamasında, köy halkının sahiplik iddiaları çeşitli nedenlerle
(ormanların 1945 tarih ve 4785 sayılı Yasa ile
devletleşmesi, orman arazilerinin her türlü tasarruf
belgeleri ile mülk edinilemeyeceği, sunulan mülkiyet
belgelerinin araziye uymayışı, ormanlarda zilyetlik
iddiasının de geçersizliği vs.) reddedilmektedir. Bu nedenle
geçmiş uygulamalardan olumsuz etkilenen halk, mahkeme
aşamasından kaçmakta, kendinin kesin haklı olduğuna
inanması durumunda bile; davayı kayıp etme ve mahkeme
masraflarını ödemek korkusuyla hukukta hak aramaktan
imtina etmektedir. Kadastro sonrasında ise yasal statüko
gereğince, tüm orman kaynaklarının neredeyse tamamı
devlet mülkiyetinde kalmaktadır. Halk nezdinde
iktisabındaki hakkaniyetinin tartışma ve sürtüşmeli olması,
geleceğinde ormanların korunamaması yanında
işletilebilmesini de darboğaza sürükleyecek mahiyet arz
etmektedir. Devlet tarafından açılan kadastro
davalarından, 11-01-2011 Tarih ve 6099 Sayılı yasa
gereğince, her halükarda mahkeme masrafı ve avukatlık
ücretlerinin İlgili mahkemelerce Orman İdaresi tarafına
hükmolunması; “üzerimize yazın, devlet mahkemeye
versin” talepleri ile uygulayıcı kadastro ekiplerinin ve
Orman İşletmelerinin işini zorlaştırmıştır.
Zira Devlete bedeli ödenerek satın alınmış, tapusu bulunan
yerler bile; (1942 yılında çıkarılan arazi tahsis Kanununa
28
SSAAYYI I: : 44--55--66 NNi issaann--MMaayyı ıss--HHaazzi ir raann 22001101
göre halka 20 yıl vade ile satılan, devletleştirme kanununa
rağmen 1962 yılına kadar arazi bedeli taksitleri devlete
ödenmeye devam edilen yerler. Özel kanunlarla Fındık ve
Çay bahçeleri yapılması için teşvik edilen ve halkın halen
kullanımında olan yerler.) 1945 tarih ve 4785 Sayılı Yasa ile
devletleştiği gerekçesi ile devlet ormanı sayılabilmekte,
tapu malikine ise hiçbir hak tanınmamaktadır. Çünkü tevzi
yasalarında ormanlar da halka verilebilir şeklinde bir ibare
yoktur.
Bir taraftan orman örtüsü tahrip edilerek farklı kullanım
alanlarına (tarım, yerleşim, çayır v. b.) dönüştürülen devlet
ormanları Orman Kanununa göre orman dışına çıkarılıp
işgalcilerine bir şekilde kullanmak üzere bırakılır iken,
orman ağaçlarını kesmemiş ve belki de yetişmesi için çaba
harcamış kişilerin mağdur edilmesi kamu vicdanını da
yaralamaktadır. Örneğin, Doğu Karadeniz'de bırakılan tarım
alanlarını biyolojisi (tohum ve sürgün özellikleri) nedeni ile
adeta istila eden kızılağaç türü, önemli miktarda
ormanlaşmalara neden olmaya süratle devam etmektedir.
Halkın mağduriyetlerini sadece 2B uygulamaları ile
gidermeyi tasarlamak, Ormanları tahrip edeni
ödüllendiren ve orman ağacı yetiştireni, koruyanı adeta
cezalandıran bir uygulama olur ki; Doğukaradeniz Bölgesi
ormancılığını, önüne geçilemez darboğazlara sürükleyebilir.
Öyle ki, ülke genelinde 2/B uygulamasını konu alan, orman
kadastrosu yapılan arazinin yaklaşık % 3'ü iken, özel orman
miktarı % 01 seviyesinde bulunmaktadır. Doğukaradeniz'de
ise özel orman tespiti hiç yoktur; Çünkü mevcut mevzuatla
ve arazi yapısıyla mümkün olamamaktadır. (4785 sayılı
yasanın istisna 2C bendi kızılağaçla ilgili
uygulanamamaktadır.)
Yine, imar ihya edilerek nizasız fasılasız bir şekilde
kullanılmış olan Hazine arazileri, belli süre koşulu ile fiili
kullanıcılarına mülk olarak, sahipli zilliyetlikten
verilebilmektedir. Ormanlık alanlar için ise devlet
tarafından verilmiş özel mülkiyet belgelerinin (yetersiz ve
tutarsız olsa bile) geçersiz sayılması ve tapu sahiplerine
hiçbir hak tanınmaması, halkın devlete güvenini sarsan
önemli bir çelişkidir.
Geçmişte değişik kanunlara göre (766-2613 S.T.K.)
kadastrosu yapılmış, özel mülkiyetler ve Hazine adına tescil
edilmiş arazilerle, orman idaresinin taraf olmadığı mahalli
mahkeme kararı ile tapuları alınmış araziler üzerinde
herhangi bir zamanda, edinme tarihinde kadim orman
olduğunun tespiti durumunda. (Bu tür yerler bir şekilde
Hazine tarafından satışı yapıldığı veya herhangi bir nedenle
vasıf incelemesine tabi tutulduğunda.) özel ve tüzel
tapuları iptal davalarına konu edilebilmektedirler. Bu
mülkiyet belgelerine dayanılarak geçmişindeki resmiyetle
alım ve satımlar, sahiplilik konularını ayrıca müzminleştiren
girift meselelerdir. Orman yasaları karşısında halkın
savunulması ise avukatlar tarafından olsa bile
yapılamamaktadır. Fakat Anayasa ve kanunlara göre hukuk
dışı bir olay yoktur.
Oysaki kırsal mekânlardan şehirlere göçü önlemek ve
yavaşlatmak amacıyla bir dizi önlemlerin alındığı, bazı
yerlere kapsamlı kaynak aktarımında bulunulduğu
ÜYELERİMİZDEN
günümüzde; orman kırsalındaki orman kadastrosu
uygulamaları ile orman köylülerine çevresinde bulunan
orman kaynağından uzak tutulmaya çalışıldığı izlenimi
verilmemelidir. Zira çok bozuk vasıflı orman olsa bile
üzerinde fabrika kurma imkânı dahi bulunamamaktadır.
Temelindeki toplumsal ve Mantıksal haklılığını kanuni
uygulamalarla yok saymak, yerli ve fiili itirazlar nedeni ile
arazi hâkimiyetinin darboğazını oluşturmaktadır.
3-Orman Kadastrosu ve gelecekte kapsamının
genişletilmesi muhtemel olan 2B çalışmaları, Ormanların
süratle tahribatına yol açabilir izlenimleri vermektedir:
Yerleşim birimlerinde orman kadastro çalışmalarını
gözlemleyen halk, kendi ihtiyaçlarını gidermek için
koruduğu ağaçlık alanların artık devlet ormanı olarak
sınırlandırıldığını görünce ve duyunca infiale kapılmaktadır.
İlgili halk 2B uygulamalarının doğal ve yerel aşmazlarını da
iyice kavramıştır. Kadastro öncesinde sahiplendiği araziler
üzerinde bulunan orman ağaçlarını, mülkiyet korkusu ve
sürekli zilliyet kaygısıyla yok etme eğilimine girmekte ve
çarelerini, gayri yasallıkta bulabilmektedirler.
Zira tarım alanlarının mineral toprağı açığa çıkmış meyilli
kısımlarında sularla taşınan Kızılağaç türü tohumlarının
oluşturduğu doğal gençlikler, tarım alanı ile çok parçalı
ormanları yamama yaparak bütünleştirdiği orman
parçaları bu güne kadar korunup geliştirilirken, mülkiyetin
tamamını kaybetmek endişesi ile mezkûr ormanlarda
tahribat eğilimleri açıkça görülmektedir.
2B alanlarının da en geniş kapsamı ile orman sınırları dışına
çıkarılması durumunda bile, blok ormanlarla yerleşim
sahaları arasında, dönümlerle ifade edilebilen devlet
mülkiyeti kesinleşmiş parçalı ormanların iktisabı ve indifası
ile birlikte severek korunamamaları; Orman-Halk
ilişkilerinde yeni ve yinelenmiş girift sorunları meydana
getirecektir.
Bu nedenlerle önemli miktarda ağaçlık alanlar tahrip
görmekte, ilgililer hakkında suç zabıtları düzenlense bile
tahribatın önüne geçilememektedir. Ormanla sorunlu
bölgelerin Topoğrafik yapısının da yüksek meyilli oluşu ve
genel olarak tarım alanları içinde orman ağaçları yetiştirilen
arazinin toprak muhafaza karakterli olarak bulunuşu
dikkate alınırsa, bu tahribatın doğal dengeyi bozucu etkileri
de kaçınılmaz olacaktır. (Bu durum Doğukaradeniz Bölgesi
için afet ve felaket anlamına gelmektedir! )
4- 5304 Sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu
4'üncü maddesi kapsamındaki yeni yasa uygulamaları,
sihirli formülü; kayıt olarak yöresel kadastroyu fiilen
hızlandırmış olsa da, ivedi tedbirleri alınamadığı takdirde
2B ve yenileme çalışmaları yapılırken önemli sorunları
gündeme taşıyabilecektir.
5304 sayılı yasa değişikliği tatbikatı tapu kadastro
müdürlükleri tarafından ihaleli programları nedeni ile
aceleye getirilmekte, halkın itiraz komisyonlarına gitmeleri
ve geçici askı aşamasında ise mahkemeye başvurmaları bir
nevi zorlaşmaktadır. Bu durum yoğun olarak devam eden
çalışmaların hukuki sürecinde halkın hak arayışı açısından
önemli bir eksikliktir. Yöre halkını çok daha fazla infiale sevk
ettiği gibi yapılan çalışmalara da gelecekte halel
getirebilecek nitelik arz etmektedir.
5304 sayılı yasa uygulaması gereği tapu kadastro
müdürlüğü ekipleri çalışma alanı sınırını tespit edip nirengi
noktalarını taşıyıp poligon noktalarını attıktan sonra;
kadastro ekibine belirtilen günde katılmak üzere ziraatçı ve
ormancıların katılımına yazılı olarak talepleri
gerekmektedir. Bu çalışmalar genellikle yapılmadan
onlarca köyün ihaleli programlarına, mezkûr yasa gereği
yedi gün içerisinde belirtilen günde çalışmaya başlamak
üzere davet edilen Orman Mühendisi ve ziraatçı teknik
elemanlar kadastral çalışmalarının tamamlanması için
kapıda bekletilebilmektedir. Hâlbuki yüzlerle ifade edilen
çok yoğun programlara bu elemanların sıhhatli katılımı için
teknik iş gücü kaybına ve aceleye neden olunmaması
gerekir.
Yine, tapu kadastronun ihaleli programlarına yasal
gereklilik olmasına rağmen ormancı ve ziraatçıların katılımı
sağlanmadan meskûn sahada çalışılıyor anlamında tapu
kadastro ekip çalışmaları devam ettirilmekte, bu esnada
bazı ormanlık alanların vatandaş üzerine vasfına
bakılmaksızın ölçümleri yapılabilmektedir. Ormancı ve
ziraatçıların katılımı ile oluşan kadastro ekibinin orman
sınırı tespitinde ölçülen parsellerin devlet ormanı olduğu
gündeme geldiğinde, halkın ormancı teknik elemanlara ve
orman idaresine tepkilerine neden olmakta ve çalışmalar
dar boğaza sokulmaktadır.
5304 sayılı yasa gereği orman sınırlarının kısmi ilanı
karşısında hak aramak isteyen kişilerin nasıl bir yol
izleyeceği konusu açık değildir ve uygulamada bazı
tereddütlere neden olmaktadır. Henüz kadastrosu bitirilip
parsel malikleri belli olmadığından davalar hasımsız
kalmakta ve bazı mahkemelerce reddedilebilmektedir.
B-ÇÖZÜM ÖNERİLERİ:
1- Türkiye ormancılık sorunlarının çözümü; idarede ve
orman-halk ilişkilerinde adil, aktif olumlu, yapıcı,
uzlaştırıcı barıştırıcı ve fakat etkin ve fonksiyonel bir
yaklaşımı gerektirmektedir. Bu nedenle, Öncelikle
“İdarede norm kadro” uygulaması ile “Ormancılıkta arazi
klasıfikasyonu” kavramları üzerinde çalışıp, ivedilikle
uygulanmasına geçilmesi esastır.
Devletlerin temel görevi mümkün olan en çok sayıda
insanı mutlu yaşatmaktır. Bunu sağlayacak hukuk
kurallarının, eşitlik ve adaleti tesis etmesinin yanı sıra,
toplumların manevi ve kültürel değerleri, genel anlayış,
kavrayış ve toplumsal mutabakatlarının da her zaman için
dikkate alınması gerekir. Türkiye'de orman politikasının
günün koşullarına göre ivedilikle yeniden düzenlenmesi
kaçınılmazdır. Ülkede orman mülkiyeti konusunda çok
önemli açmazların yaşandığı ve toplumsal kabullerle
çelişen yasal yapının varlığı bilinmektedir. Geçmişte tek
taraflı ve resen devletleştirmelerin, bu gün için
ormancılığımıza zararları vardır. Temelde devlet
mülkiyetinin ısrarla benimsenmiş olması döneminin bir
gereği olarak kabul edilebilir. Ancak, günümüzde
ormanların mülkiyeti sisteminin bütünüyle önyargısız
29
U
A ES N
I -- OORRMMAANN MMÜÜHHEENNDDİ İSSLLİ İĞĞİ İ YYı ıl l: : 4478
ÜZ
YM
E LAENR İ SMAİ H
ZD
olarak irdelenmesi ve tartışılmasında zorunluluk ve önemli
faydalar görülmektedir. Zira uygulayıcılarını mantıksal
eziklik içerisinde çalıştıran mevzuat sistemleri konularına
fayda yerine zararlar vermektedir.
Dünyadaki gelişmelere bakıldığında, örneğin son 50 yıl
içinde özel kişilerin mülkiyetinde veya kullanımında
bulunan orman varlığının iki kat arttığı ve gelecekte faraza
2050 yıllarında da dünya orman varlığının yaklaşık olarak %
40'ının özel kişilerin mülkiyetinde veya yönetiminde olacağı
tahmin edilmektedir. Türkiye ile eşzamanlı olarak
devletleştirmelerin yaşandığı Balkan Ülkelerinde ise
devletleştirilmiş ormanların eski sahiplerine iade edildiği de
bilinmektedir. Örnek vermek gerekirse; Bulgaristan'da
devletleştirilen ormanlar 1998 yılından itibaren eski fiili
sahiplerine iade edilmeye başlanılmış ve ormanlarının %
12'si özel mülkiyete verilmiştir. Zira AET ülkelerinin
tamamında devlet orman varlığı %50'lerin altındadır.
Şartları ve icapları gerektirmediği halde, Devlet
ormanlarının özelleştirilmesi asla söz konusu olamaz.
Burada bahis konusu olan kısmi özelleştirmedir ve Devlet
hâkimiyetine hiçbir zaman sokulup işletilemeyen, özellikle
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yaygın olarak görülen, tarım
alanları içinde parçalı halde ve kadimde bir şekilde orman
köylülerinin mülkiyetine ve tasarrufuna resmen konu
edilmiş yerlerle; Kızılağaç türünün tarım alanlarını
gençliklerle istilası sonucu sonradan oluşan ormanlardır.
Fiilen orman olan bu yerlere tarla gösterilerek bir şekilde
tapu verilmesi, mahkeme kararı ile devlet ormanı olmaları
sonucuna getirmekte ve neticede orman tahribatlarına yol
açılabilmektedir.
2- Yasal anlamda yapılacak en radikal icraat; 1945 tarih ve
4785 Sayılı Yasanın iptali ile orman mülkiyetinde ve arazi
hâkimiyetinde yol açtığı güncel aşmazların çözümüne
yönelmektir.
Devletleştirme yasası olarak da adlandırılan bu kanunun
istisna bentleri Kızılağaç türünü de içerdiği halde, Doğu
Karadeniz'de fiilen özelin hâkimiyetindeki kızılağaç
ormanlarının kanun ve mevzuat çerçevesinde özel orman
tespitini de sağlayamamıştır. Bu yasanın artıları ve eksileri
ile tartışılıp iptal edilmesi durumunda, 5658 sayılı iade
yasasının da varlık sebebi ortadan kalkacaktır, Orman
olarak korunup geliştirilmesi şartı ile sorun teşkil eden
parçalı ormanların özelleştirilmesinde; Devlet, geçmiş
yıllarda çeşitli şekillerde vermiş olduğu mülkiyet ve tasarruf
belgelerine sahip çıkmalıdır. Bu belgelerin geçerliliği,
mahalli hukukta tasvip görürse, verilişindeki hukuka tam
uygunluk tartışmaları bir tarafa bırakılmalıdır. Önemli olan
devlet-millet kaynaşmasını sağlamak, orman varlığını,
sevgisini artırmaktır.
Devletleştirme Yasası'nın iptali halinde ülkedeki orman
varlığının artması olasılığı yüksektir. Bu sayede, bir taraftan
devlet ormanı saymanın baskısı ile ağaçlık alanların orman
sayılmaması şeklindeki bilime aykırı yasallaşma girişimleri
ortadan kalkacağından, ilgili halk nezdinde takdir ve tasvip
görecek uygulama; fiili 2B alanlarının da parçalı ormanlarla
bütünleşeceği ihtimali nedeni ile de, orman olarak
tanımlanan alanlarda artış olacaktır. Ayrıca halk tarafından,
30
SSAAYYI I: : 44--55--66 NNi issaann--MMaayyı ıss--HHaazzi ir raann 22001101
orman ağaçları, mülkiyeti tehdit eden bir unsur olarak
görülmeyecek; ağaçların severek yetiştirilmesinde, doğal
olarak yetişenlerin korunmasında daha duyarlı olunması
kendiliğinden sağlanmış olacaktır.
3- “766” Sayılı Tapulama Kanunu Kapsamında Yapılan
Tapu Kadastro çalışmaları, Orman Kadastrosuna
Girilmeden Yenilenmeli; Orman Kadastrosu ise
Müştereken Yapılmalıdır.
Doğu Karadeniz Bölgesinde binlerle ifade edilen yerleşim
biriminde, 21–06–1987 Tarihine kadar Tapu Kadastro
müdürlüklerince ormanları dışarıda bırakmak şartı ile
yapılan tapu kadastro çalışmaları, uygulamada ormanları
da içine alan çaplı tapuların özel mülkiyete verilmesine
neden olduğu önemli bir sorundur. Teknik hataları ile de
Orman Kadastrosunun önünde ilgili yöre halkını
mahkemelik yapmak bakımından Orman-Halk ilişkilerinde
ayrı darboğazı teşkil etme ihtimalinde, başlı başına bir
konudur. (Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile üzerinde
ortak mevzuat çalışmaları ivedilikle yapılmalıdır. Bu
çalışmalar yapılana kadar yenileme çalışmaları, 5841 sayılı
yasanın iptali nedeni ile de durdurulmalıdır.)
4- Özel orman mülkiyeti ve işletmeciliğini yeniden
düzenlemek gerekecektir.
Özel kişilerin mülkiyetinde bulunan ormanlar, devlete ayıt
ormanların içinde veya bu ormanları parçalara ayıran diğer
alanlarla dağınık halde bulunabilmektedir. Ayrıca, sahipli
ormanın sınırları devlet ormanı aleyhine genişletilmiş
olabilir. Bu ve benzeri şekilde bulunup, devlet ormanı
bütünlüğünü bozan, ormancılık hizmetlerini aksatacak özel
ormanlar, yasal olarak kabul edilebilen (tapu ya da tasarruf
belgesinde yazılı) büyüklükleri esası ile alınarak kadastro
sırasında kamulaştırılabilir. Bu uygulamada, kamulaştırma
bedeli ödeneceğinden ve kamusal yararın gözetilmesi söz
konusu olacağından hakkaniyete uygun olacaktır. Bu tür
ormanlar dışında mera, tarım ve yerleşim alanları ile iç içe
orman parçaları da bulunmaktadır. Özellikle Doğu
Karadeniz Bölgesi'nde, çok yaygın olarak görülen bu özel
durumdaki ormanlarda, şahsi orman mülkiyetine
dokunulmamalıdır.
Bu tür ağaçlık alanlardan faydalanmalar da özel kurallara
bağlanarak, devamlılıkları güvenceye alınmakla
yetinilmelidir. Parçalı ağaçlık alanların, özel orman olarak
sınırlandırılıp orman varlığının devamlılığı sağlanabilir.
Genellikle küçük orman parçaları, özel kişiler tarafından
odun hammaddesi üretimine dayalı ticari amaçla işletilen
yerler olmamalıdır. Zaten bu yerlerde kapsamlı bir orman
işletmeciliği düşünülemez. Genel olarak köylüler, kendi
ihtiyaçları için gerek duyduğu orman ürünlerini bu
yerlerden sağlayacaklardır. Devlet, bu ormanların fiili
sahipliğine el atmak yerine, devamlılığını güvenceye alacak
yasal düzenlemeler getirmeli, bu yerlerin planlanması özel
orman Mühendisliği bürolarınca yapılabilmeli ve
faydalanma da orman teşkilatının kontrolünde ve
denetiminde yapılmalıdır.
Fiili sahipleri lehine mülkiyeti özel ve tüzel kişiliklere verilen
yâda iade edilen özel ormanların sevk ve tasarrufu bilim
ışığında ve devlet kontrolünde olmalıdır. Zira özel
ÜYELERİMİZDEN
mülkiyetteki muhafaza karakteri taşıyan ormanların
işletilmesine izin verilmemeli, devamlılığı ve korunması
Devlet-Halk eliyle sağlanmalıdır. Belli büyüklükteki özel
ormanlar da planlarla işletilip geliştirilebilmelidir.
5- Anayasal ve yasal değişikliklerin yapılması:
Yasa iptali ile birlikte, Anayasal ve yasal değişikliklere
gidilecektir. Anayasanın ilgili 169–170 maddelerinde ve
6831 sayılı ana orman kanununda önemli değişikliklerin
yapılması, toplumsal uzlaşıyı gerektirmektedir. Yukarıdaki
espriler doğrultusunda yasama uzmanlarının, Anayasal ve
yasal taslakları; neyin nerede olamayacağını özümsemiş
uygulama uzmanlarının mantık süzgecinden geçirilmeli,
ilgili meslek guruplarının, orman fakülteleri ve
kamuoyunun tartışmasına açılmalıdır. (Her kes bir şeyler
söyleyecek, bunların ışığında son kararı milleti temsil eden
TBMM. Verecektir.)
Yasama değişikliklerinin gerçekleştirilmesi, orman
kadastrosunu etkileyecektir. Bütün alanlarda yeniden
çalışılması kaçınılmaz olabilir. Durum böyle olmakla birlikte,
sorunun aşılmasında başka yol görülememekte, ayrıca,
devlet ormanları içindeki sahipli parçalı yerler sadece
kamulaştırılacağından, orman sınırında değişiklik
olmayacaktır. Yerleşim alanları içindeki orman alanları
sınırları ile sabit kalacak, sahibi değişebileceğinden, bu
yerlerde de önemli sıkıntılar yaşanmayacaktır. Yeni
yasamada, orman sayılmayan bir kısım alanların orman
tanımı kapsamına alınması ve sürekliliğinin sağlanması
durumunda orman sınırlarının yeniden belirlenmesi
uygulama gündemi olabilecektir.
6-Özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi için Orman kadastrosu
ve 2B çalışmaları yeni mevzuat sistemleri kuruluncaya
kadar ivedi olarak durdurulmalıdır:
Yukarıda açıklandığı gibi, orman kadastrosunun mevcut
yasalarla ikmal edilmeye çalışılması, Orman-Halk ilişkilerini
çok olumsuz etkilemekte, yapılan çalışmaların fiili
hakkaniyeti de tartışılır halde bulunmaktadır. Ayrıca, 2/B
uygulamaları da ormancılık örgütü ile halk arasında bir
uzlaşı yolu olarak geçmişinde sunulmuştur ki, bu durumun
öncesinde ve sonrasında orman tahribatlarına yol açacağı;
2B uygulamaları ile yeni sorunların da gündem olmasını
düşündürmektedir. Zira anayasa değişiklikleri; yapılması
durumunda, orman kadastrosunun yenilenmesini de
gerektirebilecektir.
7-Orman sınır tespitlerinde mümkün olduğunca
yeknesaklık sağlanmalıdır.
Orman vasfını ve mülkiyetini belirleyecek olan orman
kadastro komisyonlarının donanımları ve deneyimleri
artırılmalı, bilgi birikimleri yöre şartlarına göre belli bir
uzlaşıya vardırılmalıdır. 5304 sayılı yasa çalışmalarında da
orman kadastro komisyonlarının üyeleri görev almalı,
görevlendirilecek diğer orman mühendislerine de yöre
kadastrosu kavratılmalı, deneyim kazanmaları mutlaka
sağlanmalıdır. Nitekim Orman Kadastrosunda yeknesaklık;
kadastronun gerçekleşmesi ve devamında çok önemlidir.
8- Ormanların korunmasında orman köylülerinin aktif
görev almaları sağlanmalıdır.
Orman Kanunu ve Köy Kanunu gereği orman köylüleri
ormanları korumada sorumluluk sahibidir. Ayrıca
ormanların aktif olarak ilgili köylülerinin korumasına
verilmesi ve bu görev için kaynak aktarımı gerekir. Doğu
Karadeniz için parçalı ormanların kısmi özelleştirilmesinin
gerçekleşmesi durumunda da, zatı ve müşterek ihtiyaçların
karşılanmasındaki rahatlık, kolaylık ve sahiplilik tüm yöre
ormanlarının korunmasını da kendiliğinden sağlayacaktır.
9- Üretimden Pay alma:
Arazinin tarıma çok elverişli olduğu, her türlü tarımsal
ürünün yetiştirilebildiği köylerde tarıma destek verilirken,
sıra dışı arazide geçimini sağlayan orman köylüleri çaresiz
bırakılmamalıdır. Orman köylüleri halen bulunduğu yerde
barındırılmalı veya uygun yerlere nakledilmelidir.
Çevresindeki doğal kaynaktan bu köylülere de ilaveten
haklar verilmesi gerekir. Meskûn sahalar etrafındaki kısmi
orman özelleştirmeleri, genel orman varlığını artıracağı
gibi; ekonomik sosyal yaşantıyı da kolaylaştıracaktır.
Zira mevcut durumda mülkiyet ve kullanım kaygıları ile
ormanları yok ederek sahip olma eğilimine giren halk,
Kuraklık erozyon ve sel gibi doğal afetler korkusuna karşılık,
orman sevgisi ile; çevresindeki ormanları koruma ve
artırma eğilimine girecektir.
Köylünün Tarlası Kızılağaç Ormanına Dönüştü
Çok Bozuk Alanlarda Sanayi Tesisi Kurulabilir mi?
C-SONUÇ OLARAK:
Türkiye genelinde ve daha yoğun sorunlar yaşanan Doğu
Karadeniz Bölgesi özelinde orman mülkiyeti ve kadastrosu
çalışmalarının yeni bir yaklaşımla ele alınması kaçınılmaz
bir realiteyi teşkil etmektedir. Yaşatılamayan ve arazi
hâkimiyeti sağlamayan bir kadastronun yapılmasının tarihi
geldisi incelendiğinde anlamsızlığı yanında, giderek
müzminleşen sorunları ürettiği açıkça görülmektedir.
31
U
A ES N
I -- OORRMMAANN MMÜÜHHEENNDDİ İSSLLİ İĞĞİ İ YYı ıl l: : 4478
ÜZ
YM
E LAENR İ SMAİ H
ZD
Orman kadastrosunun sadece orman köylülerinin anlayış
ve kavrayışlarına göre yapılmayıp; ormanların sürekliliğini
tehlikeye atmadan, orman köylüsünün istek ve
beklentilerini de önemseyerek çözülmesi mümkündür. Bu
günün bilgi birikimleri ve teknolojik imkânları buna
müsaittir. Çünkü bu insanlar orman ekosistemleri ile
yaşamak zorundadırlar. Fiili sahipliliklerle mülkiyet
dengeleri doğal olarak kurulmuş ve ormanlar bu gün
doğası ile birlikte korunup geliştirilmekte iken; Mevcut
mevzuatlara göre çok hızlı bir şekilde gerçekleştirilecek
kadastronun sosyal dengelerle birlikte eko sistemi de
bozacağı ve vahim sonuçlar doğuracağı kuşkusu vardır.
(Zira, değişik kanunlarla yapılan orman kadastroları, çok
adaletsiz yansımalar vermektedir.)
Bu raporda yazılanlar, bu konuda yaşanan fiili tecrübenin
çok az bir kısmını teşkil eder. Bu güne kadarki anayasal ve
yasal mevzuatlarla birlikte devlet tarafının yanlış
tutumunda ısrar etmesi; Hukuk sisteminde hukuksuzluk
yapan içtihatları meydana getirdiği gibi, milli servet olan
orman varlığının işletilebilmesini de engellemeye devam
etmektedir. Oysaki orman varlığımızın istihdama katkısı bu
gün olduğunun onlarca katına çıkarılabilir. Zira arazi
hâkimiyeti nedeni ile ormanlarımız gerektiği şekilde
işletilememekte, devlet eliyle de etanın
yaygınlaştırılamaması nedeni ile zararlı olunabilmektedir.
Doğu Karadeniz orman işletmelerinin orman içi ve civarı
köylerinin odun ham maddesi olarak yıllık zatı ihtiyaçlarının
tespiti, devlet eliyle karşılanabilen ihtiyaçların bundan
çıkarılması şeklindeki araştırmalar gösterecektir ki;
Amenajman planlarının verdiği toplam yıllık etanın katları
kadar, her yıl yöre ormanlarından illegal olarak alınmakta
olduğu halde, orman varlığı miktar olarak çok artmıştır.
Allahın insanımıza lütfü olan ve sürekliliği bulunan bu veciz
doğal kaynağın önünü tıkatmamak, yörenin doğal
dengesine zararlar vermenin sorumluluğundan kurtarmak
gerekir. Bunun için ise, blok ormanlarla yerleşim alanları
arasında kalan, sosyal hayatla iç içe bulunan, 2B alanlarının
ve parçalı ormanların da; orman olarak korunup
geliştirilmeleri şartı ile mülkiyetlerinin ilgili halkın özeline ve
tüzeline, bir şekilde orman olarak verilebilmesi; denetim ile
sevk ve tasarrufun bilimin ışığında devletin elinde
tutulması şarttır. Ormancılık tarihimizde ilk defa bu sağlıklı
ve sağlam temelli, yasama ile yürütme yönelişleri; arazi
hâkimiyetini sağlayacak, %100 daha istihdamla birlikte tüm
ormanların verim gücü nispetini ve miktarını kesinlikle
artıracaktır.
Alışılmışın dışında espriler taşıyan gerçekçi yaklaşım ve
kazanılan ilave birikimlerle;
A-“Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi” başlığı
altındaki Anayasanın ormanla ilgili Madde 169'u
örnekleme olarak yeniden yazacak olursak;
Madde 169: Devlet ormanların korunması ve sahalarının
genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.
Yanan ormanların yerinde ve orman içinden nakledilen
köyler halkına ait arazilerde derhal yeni orman yetiştirilir.
Bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz; Bu
yerler imara açılamaz. Bütün ormanların gözetimi ve
32
SSAAYYI I: : 44--55--66 NNi issaann--MMaayyı ıss--HHaazzi ir raann 22001101
denetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Bütün
ormanlar kanuna göre Devletçe yönetilir, işletilir ve
işlettirilir. Devlet ormanları zaman aşımı ile mülk
edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu
olamaz.
Tüm ormanlara zarar verecek hiçbir faaliyet ve eyleme
müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan
siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları
için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı
yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçları genel
ve özel af kapsamına alınamaz.
Devlet ormanı olarak muhafazasında ve işletilmesinde
idari, bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen,
aksine özel orman olarak korunup geliştirilmesinde kesin
yarar olduğu tespit edilen; blok ormanların dışındaki, 2B
alanları, tarım ve yerleşim alanları ile iç içe bulunan parçalı
ormanlar ve tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin
yarar olduğu tespit edilen yerler ile, 12–12–2000
tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini
tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik
gibi çeşitli alanlarda; sanayide veya hayvancılıkta
kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir,
kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler
dışında Devlet ormanı sınırlarında daraltma yapılamaz.
Korunup geliştirilmeleri şartı ile özel ve tüzel kişiliklerin
mülkiyetine verilmiş olan blok ormanların dışında, tarım ve
yerleşim alanları ile iç içe bulunan ormanların sınırlarında
da hiçbir suretle daraltma yapılamaz.
B-“Orman Köylüsünün Korunması:
Madde 170: Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler
halkının kalkındırılması, Tüm ormanların ve bütünlüğünün
korunması bakımlarından ormanın gözetilmesi, denetimi
ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliği sağlayıcı
tedbirlerle, korunup geliştirilmesi şartı ile mülkiyeti özel ve
tüzel kişiliklere devredilen; blok ormanların dışındaki ziraat
ve yerleşim alanları ile iç içe bulunan parçalı ormanların da
korunması, denetimi ve işletilmesi sahipleri ile birlikte bilim
ışığında ve devlet kontrolünde olur. 12–12–2000
tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini
tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve
fen bakımından orman olarak yarar görülmeyen yerlerin
tespiti ve orman sınırları dışına çıkarılması; orman içindeki
köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere
yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek
bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir.
Devlet bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerin
sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır.
Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, Devlet
o r m a n ı o l a ra k d e r h a l a ğa ç l a n d ı r ı l ı r. B u
yerler yeniden tarım ve hayvancılıkta kullanılamaz. Bu
yerler imara açılamaz.
ÜYELERİMİZDEN
Her Köye Bir Gölet ve
Ormancılıkta Takas
Suat TÜREYEN
Orman Yüksek Mühendisi
Son yıllarda kolayca farkına vardığımız ve yaşayarak daha
iyi anlayabildiğimiz kuraklık tehlikesinin yıllardan beri
ben geliyorum demekte olduğu artık bilinen bir
gerçektir. Uluslararası bazı toplumların, sivil toplum
örgütlerinin ve değişik kuruluşların bu gerçeği fark
ederek İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Biyolojik
Çeşitlilik Sözleşmesi gibi bağlayıcı anlaşmalar ile ülkeleri,
kurum ve kuruluşları uyarmaya ve tedbirler almaya
zorladıkları 15 yılı aşkın bir süredir bilinmektedir. Doğal
kaynakların bilinçsiz ve çok hor kullanılmasının bir
sonucu olarak ormanlar büyük oranda tahrip edilmiş ve
bunun neticesinde hem bu orman kaynakları hem de
ormanların iklimler üzerindeki olumlu etkileri azalmaya
başlamıştır.
Özellikle fosil yakıtların kullanılması sonucu bacalardan
atmosfere salınan sera gazlarının olumsuz etkilerini
azaltan en önemli doğal kaynaklardan biri olan orman
varlığının azalmaya başlaması ile birlikte ozon
tabakasında oluşan hasarlar artış göstermiştir. Diğer
taraftan bu olumsuzlukların dünyadaki sıcaklıkların
artması, buzulların erimesi ve deniz seviyesinin
yükselmesi gibi değişikliklere sebep olabileceği de
bilinmektedir. Son yıllarda yaşadığımız doğal afetler
maalesef bu tezi doğrulamaktadır. Bu değişimin bazı
bölgelerde aşırı kuraklıklara, bazı bölgelerde şiddetli
yağışlar ile afetlere sebep olabileceği ifade edilmektedir.
İklimlerdeki değişim sonucu oluşan kuraklık veya şiddetli
yağışlar bir taraftan susuzluğa sebep olurken diğer
taraftan da başta ormanlar olmak üzere bitki örtüsünün
doğal yapısının bozulmasına sebep olabilmektedir. Bu
bozulma orman yangınlarının sayısının ve etki
derecesinin artmasına, bazı bitki türlerinin neslinin
tehlike altına girmesine, bazı yaban hayatı türlerinin
(kurt, kuş, böcek vb.) yok olmasına sebep olarak
doğadaki canlılar dünyasının geleceğini tehdit
edebilmektedir. Bu değişimlerle birlikte tüm canlılar
dünyasında adı hiç duyulmamış veya görülmemiş yeni
salgın hastalıkların ortaya çıkması, hatta etkisiz ve
önemsiz halde olan bazı hastalıkların şiddetinin artması,
dolayısı ile kitlesel ölümlerin meydana gelmesi kuvvetle
muhtemeldir. İşte bu şekilde insanlarda, bitkilerde ve
hayvanlarda ortaya çıkabilecek bu yeni hastalıklar birçok
felaketin habercisi niteliğinde önem arz etmektedir.
Yukarıda bahsedilen benzer tehlikelerin ülkemiz için de
geçerli olduğu, hatta birçok ülkeye göre ülkemizde daha
şiddetli olumsuzlukların yaşanacağı öngörülmektedir.
Bunu, 2000'li yıllarda yaşadığımız yağışların azlığı ve
kuraklık tehlikesi doğrulamıştır. Yetersiz yağışın ve buna
bağlı olarak oluşacak kuraklığın ve susuzluğun ülkemizde
gelecek yıllarda da devam etmeyeceğini kimse garanti
edemez. Eğer böyle bir durum tekrar yaşanacak olursa
sonuçlarının etkisi yine çok ağır olabilecektir. Bu
dönemlerdeki yetersiz yağış sebebiyle tarım ülkesi olan
ülkemizin birçok yerleşim yerinde ve köyünde su sıkıntısı
had safhaya çıkmıştır. Dolayısı ile su bu yıllarda yaşam
için en öncelikli konu haline gelmiştir. Zorunlu olarak
özellikle köylerdeki insanlar sondaj kurup yeraltı
kaynaklarından faydalanmaya çalışmışlardır. Ama
maalesef kısa bir süre sonra bu kaynaklar azalmış veya
tükenmiştir. Bu defa da daha çok derinlere inerek yeni
kaynaklar aramak zorunda kalmışlardır. Bilindiği üzere
yeraltı kaynaklarının kapasitesi sınırlı olup, bu
kaynakların gücü yağışlara bağlı olmakla beraber sürekli
olarak düzenli bir yağışla beslenmesi gereklidir. Aksi
halde yeterli yağışın olmadığı durumlarda yer altı su
kaynaklarının tükenmesi kaçınılmazdır.
Diğer taraftan yeraltı suları; çevresel ve nükleer
kazalardan en az kirlenen su kaynağı olması nedeniyle
son derece planlı kullanılması gereken kaynaklardır.
Yeraltı su rezervlerini eksiltmemek ulusal politika haline
getirilmeli, bu konudaki izleme ve denetim
mekanizmaları güçlendirilmelidir. Havzalar arası su
transferi yaşanan sorunların çözümü için "sihirli
formüller" olarak sunulmamalı, her havzanın su sorunu
kendi ekosistem bütünlüğü içinde ele alınıp çözülmeli ve
mevcut kaynakların verimli ve etkin kullanımı öncelikli
olmalıdır.
Kamuoyunun bilgisi dâhilinde olduğu üzere Orman
Genel Müdürlüğü, orman yangınları ile mücadele
edebilmek için yıllardan beri Dozer, Greyder, Arazöz ve
Traktör gibi araçlardan yararlanmaktadır. Bunun yanında
daha hızlı ulaşım aracı olan uçak ve helikopterleri de
yangına su atmak için son yıllarda yoğun bir şekilde
kullanmaya başlamıştır. Dolayısı ile bu ihtiyaç göz önüne
alınarak suyu depolamak amacıyla ülkemizde yüzlerce
havuz ve gölet inşa edilmiştir. Bu havuz ve göletlerin
yangın amaçlı kullanılması kadar, uygun yerlerde
33
U
A ES N
I -- OORRMMAANN MMÜÜHHEENNDDİ İSSLLİ İĞĞİ İ YYı ıl l: : 4478
ÜZ
YM
E LAENR İ SMAİ H
ZD
özellikle kritik dönemlerde ana amacından sapmayacak
şekilde vatandaşın su ihtiyacını gidermek üzere de (tarla
sulama, içme, yıkanma, temizleme, hayvan sulama gibi)
çok amaçlı kullanılabilmelisi düşünülebilir. Ayrıca
doğada yaşayan kurtların, kuşların, vs. bu havuzlardan
rahatlıkla su içebilmesi yönünde çalışmaların yapılması
da insani yönden önemlidir. Çünkü su sorunu yaşandığı
dönemlerde özellikle yaban hayvanlarının doğal
ortamlarda su bulabilmesi oldukça zorlaşmaktadır.
Bu anlayışa paralel olarak, yağış sularının tutulması (kar,
yağmur, dolu) ve denizlere akıp gitmesinin önlenmesi
için her köye bir gölet yapılması yaklaşımını hâkim
kılmak ve yaymak önem arz etmektedir. Bu sayede kuru
veya sulu dere yataklarına basit yöntemlerle inşa
edilebilecek bile olsa değişik büyüklüklerde yüzlerce
gölet (yerine göre 50, 500, 1000, 5000 Ton gibi) yaparak
yöre halkının su ihtiyacı giderilebilecek, yer altı su
kaynaklarının beslenmesi sağlanabilecek, yaban
hayvanlarına içme suyu imkanı yaratılabilecek, yöre
ikliminin olumsuz etkilenmesinin önüne geçilebilecek,
iklimin yumuşaması ile meyve ve sebzelerin donma
tehlikesinin önüne geçilebilecek, balık üretimi
sağlanabilecek, ekolojik turizm geliştirilebilecek,
milyarlarca metre küp toprağın erozyonla denizlere
taşınmasının önüne geçilebilecek ve benzeri bir çok
faydalar sağlanabilecektir. Dolayısı ile küresel ısınmaya
ve kuraklığa karşı insanımız tarafından ciddi bir tedbir
alınmış olunacaktır. En önemlisi de altın kadar değerli
olan kış aylarındaki yağışın denizlere doğru boşa akıp
gitmesinin önüne geçilerek geleceğimiz için bir su
kaynağı sigortası oluşturulmuş olunacaktır.
Unutmayalım ki, yağışların denizlere akıp gitmesine
seyirci kalacak kadar bir lüksümüz olmamalıdır.
Çünkü Türkiye su zengini bir ülke değildir. Ülkemizde su
kaynaklarının sektörler bazında kullanımında sorunlar
bulunmaktadır. Çoğu sektör suyu yanlış şekilde
kullanmaktadır. Türkiye'de suyun; %72'si tarım
sektöründe, %18'i evlerde ve %10'u da sanayide
kullanılmaktadır.
Ülkemiz ormanlarının yoğun olarak dağlık kesimlerde
bulunduğu ve bu bölgelerde yaşayan nüfusun,
toplumun en fakir bölümünü oluşturduğu ve yaşamak
için ormana bağımlı oldukları bilinmektedir. Bu insanlar
zorunlu olarak orman arazisi vasfı taşıyan yetersiz ve
verimsiz durumdaki arazilerinde tarım yaparak ve
ormancılık sektörüne hizmet üreterek geçimlerini zorda
olsa sürdürmeye çalışmaktadır. Kırsal bölgelerdeki tarım
arazilerinde üretilen herhangi bir ürünün aynısını,
tarıma elverişli topraklarda çok daha az alanlarda
üretme imkânı vardır. Ayrıca bütünlük arz etmesi
açısından orman ekosistemleri içinde yer alan
toprakların ormancılık yapmak amacıyla kullanılması
ormancılığın temel kurallarından biridir. Bu sebeple;
dağlık kesimlerde yer alan hem yetersiz ve hem de
verimsiz haldeki bu tapulu araziler ile; tarıma uygun
hazine arazilerini, elden çıkmaya yüz tutmuş ancak hala
34
SSAAYYI I: : 44--55--66 NNi issaann--MMaayyı ıss--HHaazzi ir raann 22001101
tarım yapmaya uygun olan tarım arazilerini ve hatta
tarıma uygun bazı orman arazilerini TAKAS etmek neden
tartışılmasın ve neden mümkün olmasın. Unutmayalım
ki Konya ovası gibi bazı önemli düzlük tarım arazilerinin
yanlış kullanımlar (sulama, işleme, gübreleme gibi)
sonucu bir kısmının tuzlaşıp çoraklaştığı, bir kısmının
elden çıktığı veya benzeri tehditler altında bulunduğu da
bilinmektedir.
Bu hedefe ulaşabilmek için öncelikle; su kaynaklarının
yönetiminde belirlenmiş olan "Entegre Havza Yönetimi"
yaklaşımı, ormancılık yönetimi içinde benimsenebilir.
Bilindiği üzere su kaynaklarının yönetimi çerçevesinde
ülkemiz 25 akarsu havzasına ayrılmış bulunmaktadır. Her
havza da kendi önceliklerine göre planlanmıştır. Bu
Entegre Su Havza Planları; su kullanımı tedbirlerinin
yanında, orman ekosistemlerinin gerçekçi fayda-maliyet
analizleri de hesaba katılarak hazırlanacak olursa takas
edilebilecek orman arazilerine ilişkin tedbirler havza
planlarında kendiliğinden ortaya çıkmış olacaktır.
Bu tedbirlerin yeterince ve sürdürülebilir şekilde
alınması için ormancılığın; tarım, çevre, enerji, su ve
turizm gibi ilgili sektörlerle olan etkileşiminin
belirlenmesi gerekir. Öncelik sıralaması havzanın
ekonomik, sosyal ve kültürel yapısına uygun bir şekilde
sektör temsilcilerinin katılımı ile hangi sektörün daha
çok faydalı ve verimli olacağı esasına göre yapılmalıdır.
Bunu yapabilmek için tarım politikaları ve
uygulamalarında köklü değişimler yapıp; tarım-ormansu-çevre politikaları birbiriyle uyumlu ve tamamlayıcı
nitelikte olmalıdır: Tarımda yağmurlama ve damla
sulama sistemleri yaygınlaştırılmalıdır. Suya aç ürünler
susuzluğa ve sıcaklığa dayanıklı ürünlerle değiştirilmeli,
kuraklık ve gıda güvenliği dikkate alınarak ürün deseni
belirlenmelidir.
ÜYELERİMİZDEN
ihtiyaçları hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bu insanlar
takas yolu ile daha verimli tarım arazilerine taşınarak
toplum ile sektörler arasında güçlü bir işbirliği ve
dayanışma kurulmalı ve “kazan kazan” anlayışı hâkim
kılınmalıdır.
Türk ormancısı dünyadaki değişim trendine paralel
olarak, ihtiyaç duyduğunda kendini her zaman
yenilemeyi bilmiş ve sürdürülebilir ormancılık yönetimi
esaslarına göre ormanlarını planlayıp-işletmeyi
başarmıştır. Bu bağlamda özellikle son yıllarda gösterdiği
üstün çabalar sayesinde orman varlığını ve orman
alanını artırabilen dünyadaki ender ülkelerden biri olma
özelliğine sahip olmuştur.
Bugün işin içinden çıkılmazmış gibi görülen, yıllardan
beri yapılamayan ve halkı orman teşkilatından soğutarak
uzaklaştıran sahiplilik konusu artık yukarıda açıklanmaya
çalışılan anlayış paralelinde yeniden ele alınmalıdır. Yıllar
öncesinde sahip olunan teknolojiler kullanılarak
belirlenen orman sınırları anlayışı yukarıdaki ihtiyaçlar
doğrultusunda gözden geçirilmelidir, hatta terk
edilmelidir. Artık insanlar yıllardan beri ekip biçtiği
arazilerinin ne zaman tapu iptal davası ile
devletleştirileceği endişesini taşımamalıdır. Karşılıklı
güveni esas kılmanın zamanı gelmiştir. Bu güvensizlik
yeterince uzun bir zamandan beri süre gelmiştir. Artık
zaman barışma, kaynaşma, orman varlığını
sürdürülebilir şekilde birlikte kullanma ve ortak
faydalanma zamanıdır.
KAYNAK
WWF-Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı, 20 Mart 2008, Basın Toplantısı.
WWF-Türkiye Su Kaynakları Programı Müdürü Buket Bahar Dıvrak, 20 Mart 2008,
Basın Toplantısı
Diğer taraftan Konya ovasında olduğu gibi, yanlış arazi
kullanımı ve sulaması ile ülkemizde birçok tarım arazisi
tuzlaşarak elden çıkmakta veya yerleşim alanına
dönüştürülerek yok olup gitmektedir. Bu şekildeki tarım
arazilerinin sahiplerini cesaretlendirerek özel
ormancılığın önünü açan yeni bir anlayış hayata
sokulabilir. Sonuçta bu yaklaşım ile birlikte ortaya
konulacak desteklerle orman alanlarımızın ve
ormanlarımızın kalite ve kantite olarak ciddi biçimde
artmasına katkı sağlanmış olunabilir.
Havza bazında, ilgili sektör temsilcileri ile birlikte
çalışarak “Kazan Kazan” anlayışı çerçevesinde
sürdürülebilir orman yönetimini ve ekosistem
bütünlüğünü esas alan ve bu anlayıştan asla taviz
vermeyen ama gerektiğinde takas uygulamasını da
içeren çalışmaları hep birlikte yapmak mümkündür. Bu
değişim yeni bir yönetmelikle uygulamaya konularak
çocuklarımızın geleceği için onlara verebilecek en kutsal
bir hediye haline getirilebilir. Böylece halkı ile barışık,
halkı ile mahkemelerde hesaplaşmayan, verdiği tapuyu
iptal etmek üzere yasal yollara müracaat etmeyen,
karşılıklı olarak daha fazla kazanç sağlayan bir orman
yönetimi anlayışı hâkim kılınabilir.
Ülkemiz için hayati derecede önem arz eden ve
cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana yapılamayıp
hep ertelenen arazi reformu ve arazı sınıflaması
çalışmaları orman alanlarını ve ormancılık faaliyetlerini
de olumsuz yönde etkilemektedir. Bu konunun
çözümüne ilişkin özellikle sağduyulu insanların ortaya
koyacağı katkılara ihtiyaç bulunmaktadır.
OMO 2010 Yılı fotoğraf Yarışması Doğa ve İnsan Katogorisi Sergileme / Arif GÜNGÖR
l Hidroelektrik üretmek üzere kurulmuş bir baraj
havzasında, odun üretimi yaparak faydalanmayı esas
alan ormancılık yönetimi değil, öncelikle yeşil dokuyu
muhafaza ederek barajın ömrünü uzatan, erozyonu
önleyen, sağlıklı ve temiz su üreten kriterlere uygun
bir sürdürülebilir ormancılık yönetimi anlayışı hâkim
kılınmalıdır.
l Aynı şekilde; birinci sınıf tarım arazilerinin ağırlıklı
olarak yer aldığı bir havzada eğer baraj yapılacak ise
hidroelektrik üretmek amaçlı değil sulama amaçlı
olarak yapılmalıdır. Böylece hem orman varlığının
hem de barajın asıl amacının tarım arazilerinin
sulanması önceliği doğrultusunda planlaması ve
işletilmesi sağlanmış olacaktır.
l Yine, birinci derecede doğal ormanların yer aldığı,
mutlak erozyon veya sel tehlikelerinin söz konusu
olduğu veya faydalanmanın esas alındığı havzalarda
da birinci öncelik ormanları korumak ve işletmek
olmalıdır.
Bu uygulama şekillerini hayata sokabilmek için yukarı
havzada yaşayan kırsal nüfusun sosyal durumu ve
35
U
A ES N
I -- OORRMMAANN MMÜÜHHEENNDDİ İSSLLİ İĞĞİ İ YYı ıl l: : 4478
ÜZ
YM
E LAENR İ SMAİ H
ZD
SSAAYYI I: : 44--55--66 NNi issaann--MMaayyı ıss--HHaazzi ir raann 22001101
Küre Dağları Milli Parkı'nda
Amacı Güzel Fidan Dikimi
Yusuf Ziya ERGENE
Orman Mühendisi
İnsan-Yaban Hayvanları Çatışmasını Önlemek
İçin Küre Dağları Milli Parkı Çevresinde 15 000
Fidan Dikildi!
Doğal, jeomorfolojik ve kültürel değerleriyle dünyaca
bilinen ve Türkiye'nin 9 orman sıcak noktasından biri olan
Küre Dağları Milli Parkı ve tampon bölgesinde GEF destekli
“Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi
Projesi” uygulamaları son yılına girdi.
Çevre ve Orman Bakanlığı, UNDP Türkiye ve Doğal Hayatı
Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) işbirliğinde yürütülen proje,
Küre Dağları Milli Parkı ve çevresinde (tampon bölge)
katılımcı milli park ve sürdürülebilir doğal kaynak yönetimi
modelinin oluşturulmasını ve bu deneyimin Türkiye'nin
diğer sekiz orman sıcak noktasına yaygınlaştırılmasını
amaçlıyor.
Bugüne kadar Milli Park yönetiminin ve ziyaretçi
altyapısının güçlendirilmesi için önemli adımlar atıldı;
korunan alan yönetim planı taslağı ile ziyaretçi yönetim
planı ve bölgenin sürdürülebilir turizm gelişim stratejisi
hazırlandı; tampon bölgede yer alan 17 orman işletme
şefliğinin ekosistem tabanlı fonksiyonel orman amenajman
planları tamamlandı; Milli Park gönüllü destek programı
oluşturuldu; yöre halkı güneş enerjisi ile su ısıtma
sistemleri konusunda desteklendi ve yerel sivil toplum
36
kuruluşlarına yönelik “Örnek Uygulamalar Programı”
başlatıldı; ulusal korunan alanlar sistemi değerlendirildi ve
korunan alanlar sistemi izleme sistemi oluşturuldu; şu an
milli parkın Türkiye'de ilk kez PAN Parks sertifikası alan Milli
Park olması için son hazırlıklar yapılmaktadır.
Yapılan çalışmaların en önemlilerinden biri de Küre Dağları
Milli Parkı tampon bölgesinde yaban hayatının
desteklenmesi amacıyla tampon bölgede ağaçlandırma
çalışmalarıdır.
Kastamonu ve Bartın illeri Türkiye'de insan-yaban
hayvanların çatışmasının en yoğun olarak görüldüğü iller
arasındadır. Küre Dağları Milli Parkı tampon bölgesinde
2010 yılında yapılan “1. Ulusal İnsan-Ayı Çatışması
Çalıştayı”nda alınan ulusal kararlar doğrultusunda yaban
hayvanların korunması ve habitat restorasyonu için doğal
habitatlarda doğal beslenme kaynaklarının desteklenmesi;
yaban hayvanları zararını azaltıcı mevcut örnek
uygulamalardan olan elektro-şoklu tel çit sistemlerinin
yöre halkı tarafından uygulanması için çalışmalar
yapılmaktadır. Bu çatışmayı en aza indirgemek ve yaban
hayvanlarının daha fazla besin kaynağı bulmasını sağlamak
amacıyla bugüne kadar Milli Park tampon bölgesinin
Kastamonu-Cide bölümünde 15.000 adet fidan
dikilmesidir.
ÜYELERİMİZDEN
Proje ortaklarından Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü
Genel Müdürlüğü koordinasyonunda Kastamonu İl Çevre
ve Orman Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen fidan
dikimi 126,50 hektarlık bir alanda gerçekleştirilmiştir. Fidan
dikimlerinde yabani elma, yabani kiraz, yabani dut, yabani
fındık, badem, kızılcık, iğde, ıhlamur, elma, üvez, erik, ahlat,
alıç, vişne vb. türler kullanılmıştır.
Türkiye'deki korunan alanların çevresi için örnek olacak bu
çalışma ile büyük memeli türlerin beslemesinde hayati
öneme sahip yapraklı ve meyveli ağaç türlerinin dikimi ve
tahribatlarının önlenmesi ile insan-yaban hayvanları
çatışmasının etkilerinin azaltılması hedeflenmiştir.
Projenin “Örnek Uygulamalar Programı” kapsamında
desteklenen “Elektrikli Çit İle Tarımsal Üretim Alanlarının
Korunması Projesi” ise Bartın ilinde ayı ve yaban domuzu
tarafından tahrip olan tarlaların elektroşoklu çitlerle
çevrilerek korunmasını amaçlamaktadır. Proje
uygulamaları Haziran ayı içinde başlamıştır.
Küre Dağları Milli Parkı Bartın-Ulus bölümündeki 19,0
hektarlık alanda ise arazi hazırlıkları devam ediyor ve
sonbahara çeşitli yabani meyve ağacı ile dikimlerin
yapılması planlanmıştır.
Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü'nün
“Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi
Projesi” kapsamındaki faaliyetleri Milli Parkın Bartın
bölümünde sonbahar aylarında yapılacak olan fidan
dikimlerinin ardından tamamlanacaktır.
Türkiye'nin 41 milli parkından biri olan Küre Dağları Milli
Parkı ve tampon bölgesi aynı zamanda Türkiye'nin 305
önemli doğa alanı ve Avrupa'nın acil korunacak 100 orman
sıcak noktasından biridir. 37.000 hektarı Milli Parkı, 80.000
hektarlık alanı ise bu milli parkı çevreleyen tampon bölge
olarak 2000 yılından beri koruma altında olan bölge,
Avrupa ölçeğindeki yabanıl ve iyi yönetilen korunan
alanlara verilen PAN Parks sertifikasına Türkiye'nin ilk
adayıdır.
Küresel Çevre Fonu (GEF) destekli “Orman Koruma Alanları
Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi” uygulamaları, Küre
Dağları Milli Parkı ve çevresinde, Çevre ve Orman Bakanlığı
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Orman
Genel Müdürlüğü ve UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı) Türkiye tarafından ortaklaşa, WWF – Türkiye
(Doğal Hayatı Koruma Vakfı), AGM (Ağaçlandırma ve
Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü) ve ORKÖY'ün
(Orman-Köy İşleri Genel Müdürlüğü) katkılarıyla
yürütülmektedir.
Proje çalışmaları hakkında detaylı bilgi için:
http://www.kdmp.gov.tr/
37
ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
SAYI: 4-5-6
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
Bir Yıldız Daha Kaydı
M. Yaşar İNAN
Orman Yüksek Mühendisi
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesini 1986 yılı
baharında birincilikle bitiren Orman Yüksek Mühendisi
Murat TOŞUR'u 11.04.2011 tarihinde Almanya'da
kaybettiğimizi üzülerek öğrendim.
ODOPEM (Ortadoğu Ormancılık Proje Etüt ve Müşavirlik
Tic. A.Ş. )'de kısa bir süre de olsa beraber çalışmıştık. Çok
zeki ve çalışkan bir delikanlıydı. Arazi çalışmalarında genç
mühendisler dinlenme günlerinde oyun oynamayı veya
gezmeyi tercih ederken, Murat ya kitap okurdu ya da
bilgisayar ile uğraşırdı. Bazen de dertleşirdik. "Orman
Fakültesini birincilikle bitirdim. OGM (Orman Genel
Müdürlüğü)'nün 1986 yılında açtığı imtihanda yazılıdan
100 puan almama karşın mülakatta neden kazanamadığımı anlayamadım" derdi. Hemen hemen herkese bu
konudan bahsederek çok üzüldüğünü söylerdi.
Özgeçmişinden kısaca bahsedecek olursak;
Nüfus kağıdı bilgilerine göre, Isparta ilinin Şarkikaraağaç
ilçesinin Gedikli Köyünde 06.03.1964 yılında doğduğu,
babasının Mehmet Bey, annesinin Fatma Hanım olduğu
görülmektedir.
Orman Mühendisleri Odasındaki kayıtlarına göre; Isparta
Gönen Öğretmen Lisesinden 1981 yılında mezun olduğu,
İ.Ü. Orman Fakültesinden 14.07.1986 tarihinde birincilikle mezun olduğu, İstanbul Üniversitesi orman Fakültesi kayıtlarına göre; 3527 no'lu öğrenci olduğu 1986 yılı
bahar dönemi mezunu olduğu, öğrenci işlerinin 5659
no'lu yazısından anlaşılmaktadır.
Orman Mühendisleri Odasına 29.08.1986 tarihinde 5188
no'lu üye olarak, TOD (Türkiye Ormancılar Derneği)'ne
ise 30.12.1987 tarihinde 5502 no'lu üye olarak kaydol-
duğu görülmektedir. Bu da Rahmetli meslektaşımızın
mesleki örgütlerine ne kadar saygılı ve bağlı olduğunu
göstermektedir.
Vatani görevini kısa dönem askerlik olarak yaptıktan
sonra Mart 1988'de ODOPEM'de çalışmaya başlamıştır.
1988-1990 yıllarında Adapazarı, Gülnar'da Orman
Kadastro çalışmaları yapan Murat TOŞUR, 1992-1993
yıllarında bilgisayar yazılım programları geliştirmiş. 1994
yılında Almanya'ya giderek, Dortmund'da "Bilgisayara
Dayalı Ormancılık" konularında çalışmalar yapmıştır. İyi
derecede Almanca ve İngilizce bilen Murat, 1995 yılında
da Orman Yüksek Mühendisi Rahmi ATALAY'ın "ATALAY
CONSULT Gmblt" firmasında çalışmış, ailesi Türkiye'de
olduğu için 1996 yılında Türkiye'ye dönmüş. 1997 yılında
Zonguldak'ta GTZ Projesinde 15000 noktanın etütlerini
yapmıştır. 1998 yılında Ankara'ya gelerek ODOPEM
firmasının bilgisayar programlarını düzenlemiş, 19981999 yıllarında amenajman model plan çalışmalarının
hazırlanmasında çalışmıştır. 2000 yılının başlarında
yeniden Almanya'ya giden Murat, 2001-2004 yıllarında
Almanya'da HABİTAT HARİTALAMA, Taksasyon Değerlendirmelerinde çalışmış, 2004-2011 yılları arasında da yine
Almanya'da Orman Habitat Haritalarının düzenlenmesinde çalışırken yakalandığı elim bir hastalıktan dolayı
11.04.2011 tarihinde vefat etmiştir.
Murat TOŞUR'un vefatı ile Ormancılık ve Türkiye'nin çok
şey kaybettiğini düşünüyorum.
Ailesine, meslektaşlarına ve tüm sevenlerine ecir-sabır ve
başsağlığı dilerim.
Vefat
Murat TOŞUR 12.05.2011
Ömer TUNÇ 05.06.2011
Şükran ŞAHİNER 23.06.2011
tarihlerinde vefat etmişlerdir.
Kendilerine rahmet, kederli ailelerine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz.
TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel Merkez Yönetimi
38
YUMSEM
Z
O
P
OZYUMSEMPO
M
E
S
M
U
Y
Z
YUMSEMPO
POZYUM
M
E
S
M
U
Y
Z
O
P
OZYUMSEMPOZ
POZYUMSEM
M
E
S
M
U
Y
Z
O
P
M
SEMPOZYUM
M
U
Y
Z
O
P
OZYUMSE
M
E
S
SEMPOZYUM
M
U
Y
Z
POZYUM
O
P
M
E
M
S
E
S
M
U
M
Y
U
Z
Y
O
Z
P
O
P
2023
POZYUMSEM
M
E
S
M
U
Y
Z
O
P
M
SEMPOZYUM
M
U
Y
Z
O
P
POZYUMSE
M
E
S
SEMPOZYUM
M
U
Y
Z
POZYUM
O
P
M
E
M
S
E
S
M
U
M
Y
U
Z
Y
O
Z
P
O
P
POZYUMSEM
M
E
S
M
U
Y
Z
O
P
M
SEMPOZYUM
M
U
Y
Z
O
P
POZYUMSE
M
E
S
SEMPOZYUM
M
U
Y
Z
O
P
M
E
S
MSEMPOZYU
U
Y
Z
O
P
POZYUM
M
E
S
M
U
UMSEMPOZY
Y
Z
O
P
M
SEMPOZYU
E
S
M
U
M
Y
U
Z
Y
O
P
M
E
MPOZ
S
SEMPOZYUM
M
U
Y
Z
O
P
M
E
S
MSEMPOZYU
U
Y
Z
O
P
M
E
MPOZYUM
S
M
U
UMSEMPOZY
Y
Z
O
P
M
SEMPOZYU
E
S
M
U
M
Y
U
Z
Y
O
P
M
E
MPOZ
S
SEMPOZYUM
M
U
Y
Z
O
P
M
E
S
MSEMPOZYU
U
M
Y
Z
O
P
M
E
MPOZYU
S
M
U
UMSEMPOZY
Y
Z
O
P
M
SEMPOZY
E
S
M
U
M
Y
U
Z
Y
O
P
M
E
MPOZ
S
SEMPOZYUM
M
U
Y
Z
O
P
M
E
S
MSEMPOZY
U
M
Y
Z
O
P
M
E
MPOZYU
S
M
U
UMSEMPOZY
Y
Z
O
P
M
SEMPOZY
E
S
M
U
M
Y
U
Z
Y
O
P
M
E
S
EMPOZ
SEMPOZYUM
M
U
Y
Z
O
P
M
E
S
UMSEMPOZY
M
Y
Z
O
P
M
E
S
EMPOZYU
M
U
Y
UMSEMPOZ
Y
Z
O
P
M
SEMPOZ
E
S
M
U
M
Y
U
Z
Y
O
P
M
E
S
EMPOZ
SEMPOZYUM
M
U
Y
Z
O
P
M
E
S
UMSEMPOZ
M
Y
Z
O
P
M
E
S
EMPOZYU
M
U
Y
YUMSEMPOZ
Z
O
P
M
SEMPOZ
E
S
M
U
M
Y
U
Z
Y
O
Z
P
M
E
S
EMPO
SEMPOZYUM
M
U
Y
Z
O
P
M
E
S
UMSEMPOZ
M
Y
Z
O
P
M
E
S
SEMPOZYU
M
U
Y
YUMSEMPOZ
Z
O
P
M
E
S
M
U
ZYUMSEMPO
Y
O
Z
P
M
E
S
SEMPOGenel Merkezimiz
M
U
Y
Z
O
gerçekleştirilecek
SEMP
POZYUMtarafından
M
E
S
UMSEMPO
M
Y
U
Z
Y
O
Z
P
O
P
M
E
S
SEM Sempozyum hazırlıkları
M
tamamlanmak
üzere
U
Y
YUMSEMPOZ
Z
O
P
M
SEMPO
E
S
M
U
M
Y
U
Z
Y
O
Z
P
O
P
M
E
M
S
E
S
39
SEMPOZYUM
M
U
Y
Z
O
P
M
E
S
M
YU
OZYUMSEMPO
TMMOB
ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI
2023' e Doğru
1. Doğa ve
Ormancılık
Sempozyumu
12 3 45
Doğa ve
ormancılığa ilişkin ,
eler
lara
ulus rası sözleşm
taahhütler ve benzer
politika araçlarının
etkinleştirilmesi,
Kaliteli su
üretiminde ormanlar
ve ormancılığımız,
Yenilenebilir
enerji üretiminde
ormanlar ve
ormancılığımız,
Ormancılık
hizmetlerinin
yapılmasında serbest
ormancılık bürolarının
fonksiyonu,
Türkiye
orman endüstrisi
ve ağaç işleri
endüstrisinin gelişmes
inde
5531 sayılı Kanun ve ,
ormancılığımızın yeri,
INTERNATIONAL YEAR
OF FORESTS 2011
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
SAYI: 4-5-6
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
HABERLER
Haberler
Odamız Yönetim Kurulu Doğu
Akdeniz Şubesine Ziyaretlerde Bulundu
“Ormanlar ve HES” konulu Konferans
Gerçekleştirildi
KTÜ Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Oğuz
Kurdoğlu tarafından 23 Haziran 2011 Perşembe günü
yoğun katılımın olduğu "Ormanlar ve HES" konulu
konferans gerçekleştirilmiştir.
Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu konferans esnasında;
Dere tipi hidroelektrik santraller (DT-HES) ve barajları,
Nehir tipi hidroelektrik santralleri (NT-HES) ve bu
yapıların İnşaat Aşamasındaki Çevresel Etkilerini, (Bitki
örtüsü, Hayvan Toplulukları ve Su ve sucul sistem
üzerindeki etkileri), İnşaat Sonrası Oluşacak Çevresel
Problemleri (Telafi Suyu (Can suyu), Enerji Nakil Hatları
ve Sosyal ve Ekonomik Sorunlar) ve NT-HES'lerin İnşaat
Doğa Koruma Yönünden Değerlendirilmesi başlıkları
üzerinde durmuştur.
Ayrıca sunumun ardından katılımcılar tarafından merak
edilen sorular Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu tarafından
cevaplandırılmıştır.
Konferansın ardından Oda Genel Başkanı Muhammet
Saçma tarafından "Ormanlar ve HES" konulu konferansın
anısına Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu'na plaket takdim
edilmiştir.
Genel Başkan Muhammet SAÇMA, II. Başkan İsmail Hakkı
BARI, Genel Sekreter Cemal SUNAR ve Genel Sayman
Ergün ÇETİN, Doğu Akdeniz Şubesi'ndeki meslektaşlarımızı ziyarette bulundular. İlk olarak Doğu Akdeniz
Şubesini ziyaret eden yönetim kurulu üyeleri, şube
başkanı İbrahim YILMAZ ve şube yönetim kurulu üyeleri
ve meslektaşımız ile görüştü. Ziyaret esnasında şubenin
çalışmaları ile ilgili bilgi alışverişinde bulunuldu. Çevre ve
Orman Bakanlığının yeniden yapılanması ile ilgili ve
Odamız Genel Merkezinin çalışmaları hakkında bilgiler
aktarıldı. Daha sonra Adana Orman Bölge Müdürlüğü,
Adana İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Mersin Orman
Bölge Müdürlüğü, Tarsus Orman İşletme Müdürlüğü,
Doğu Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü, Tarsus
Orman Fidanlık Mühendisliği, Mersin İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü, Odamız Mersin Temsilciliği, Emekli
Çevre ve Orman Müdürlüğü, Adıyaman İl Çevre ve
Orman Müdürlüğü, Adıyaman Orman İşletme Müdürlüğü, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Orman
Fakültesi Dekanlığı, Kahramanmaraş Orman Bölge
Müdürlüğü ve Kahramanmaraş İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü çalışanları ile Göksun Orman İşletme
Müdürlüğü, Odamız Kayseri Temsilciliği, Kayseri Orman
İşletme Şefliği ve Kayseri İl Çevre ve Orman Müdürlüğü
çalışanları ile buralarda serbest çalışan meslektaşlarımız
ve emekli meslektaşlarımızla birlikte oldular. Ziyaretler
süresince meslektaşlarımızla meslek ve meslektaş
problemleri görüşülerek karşılıklı fikir alışverişinde
bulunulmuştur.
Ormancılar Derneği, Osmaniye İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü, Osmaniye Orman İşletme Müdürlüğü, Hatay
Orman İşletme Müdürlüğü, Hatay İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü Odamız Gaziantep Temsilciliği, Şanlıurfa İl
40
41
HABERLER - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48
SAYI: 4-5-6
Nisan-Mayıs-Haziran 2011
Odamız Yönetim Kurulu Üyeleri İ.Ü. Orman
Fakültesi Mezuniyet Törenine Katıldı
OMO Genel Başkanı Muhammet Saçma, II. Başkan İsmail
Hakkı Barı, Genel Yazman Cemal Sunar ve Genel Sayman
Ergün Çetin İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi'nin
2010-2011 Öğretim Yılı mezuniyet törenine katıldılar.
Genel Başkan Muhammet Saçma mezuniyet töreninde
yapmış olduğu konuşmasında; “Orman Mühendisleri
Odası olarak genç meslektaşlarımızın bu mutlu
günlerinde birlikte olmaktan çok mutlu olduklarını,
Orman Fakültelerimizin bu güzel ve anlamlı törenlerinde
birlikte olmayı önemsediKlerini, Orman Mühendisliği ve
Orman Endüstri Mühendisliğinden mezun olan genç
meslektaşlarımızın Odamıza kayıtlarını yaptırmalarını ve
mesleki deneyim kazanma çalışmalarına bir an önce
başlamalarının gerektiğini belirtilerek genç
meslektaşlarımızın her zaman yanlarında olduklarını”
belirtmiştir.
Genel Başkan Muhammet Saçma Orman Mühendisliği,
Orman Endüstri Mühendisliği ve Peyzaj Mimarlığı ile
Fakülte bünyesindeki beş ayrı Meslek Yüksek Okulundan
dereceye girenlere odamız adına armağanlar vermiştir.
Ayrıca, Orman Fakültesini Birincilikle bitiren Orman
Mühendisi Rüya Yılmaz'a Rixos Premium Otelde ailesi ile
birlikte beş gün tatil hediye edilmiştir.
HABERLER
Doğu Karadeniz Şubesine ait Yeni Büro
Hizmete Açıldı
Orman Mühendisleri Odası Doğu Karadeniz Şubesine ait
yeni hizmet binası 11.05.2011 günü düzenlenen törenle
hizmete açıldı.
Cumhuriyet Mahallesi Kasım Sokak No:11 Kat:3
adresinde mülkiyeti şubemize ait olan büronun açılışına;
Odamız Genel Başkanı Muhammet Saçma, Genel
Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri Osman Turunç, Hasan
Basri Avcı ve 40, 41 ve 42. Dönem Genel Başkanımız Ali
Küçükaydın da katılmışlardır.
Açılışta konuklara hitaben bir konuşma yapan Doğu
Karadeniz Şube Başkanı Doç Dr. Devlet Toksoy;
“yürürlüğe giren yasamızın yaptırımları ve serbest çalışan
meslektaşlarımıza çok farklı ve geniş alanlarda sağladığı iş
imkânlarıyla odamız çalışmalarının bağımsız ortamlarda
yürütülmesini zorunlu kıldığını” vurgulamıştır.
Çalışmalarını bundan önceki dönemde de kamu
alanlarının dışında yürütmeye özen gösterdiklerini ve
başardıklarını anlatan Toksoy, kendi mülkiyetimizde
meslektaşlarımıza hizmet vermenin çok daha keyifli
olacağını söylemiştir.
Yoğun bir katılımın yaşandığı açılış törenine Trabzon'da
görev yapan meslektaşlarımızın ve KTÜ Orman Fakültesi
öğrencilerinin yanında; KTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr.
Selahattin Köse, KTÜ Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Emin Zeki Başkent, Trabzon İl Çevre ve Orman Müdürü
Fahrettin Ulu, Trabzon Orman Bölge Müdürü Celal Pir,
KTÜ Öğretim Üyeleri, meslek odalarının Trabzon
Temsilcileri, sivil toplum örgütleri temsilcileri, eski
bakanlardan Koray Aydın, HAS Parti Genel Başkan
Yardımcısı Şeref Malkoç, siyasi parti temsilcileri
katılmışlardır.
Trabzon'da açılan yeni büromuzun Doğu Karadeniz
Şubesine ve meslektaşlarımıza hayırlı olmasını diliyoruz.
Odamız Yönetim Kurulu Üyeleri
İstanbul'da Meslektaşlarımızı Ziyaret Etti
Genel Merkez Yönetim Kurulu üyelerimiz İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürü Orman
Endüstri Mühendisi M. İhsan Şimşek ile yine İstanbul
Büyükşehir Belediyesine ait Ağaç Peyzaj Eğitim Hizmetleri
ve Hayvanat Bahçesi İşletmeciliği San. Tic. A.Ş. Genel
Müdürü Eyüp Karahan'a ziyarette bulunarak belediye
bünyesinde görevde bulunan meslektaşlarımızla bir
arada olmanın keyfi yaşanmıştır.
Park ve Bahçeler Müdürlüğünde ve Ağaç Peyzaj San. Tic.
A.Ş'de yapılan ziyaretlere duyulan memnuniyet
belirtilerek bundan sonra daha sık görüşme
temennisinde bulunulmuştur.
Ziyaretlerde Odamız Yönetim Kurulu üyelerine sıcak ve
samimi ilgilerini esirgemeyen meslektaşlarımız M. İhsan
Şimşek, Eyüp Karahan, Barış Şişman, Ömer Gül ve
İ. Ayhan Ergur'a teşekkür ederiz.
Doğu Karadeniz Şube Başkanımız
Doç. Dr. Devlet TOKSOY
Profesörlük Kadrosuna Atandı
Odamızın 2008 yılından itibaren Doğu Karadeniz Şube
Başkanlığı görevini yürütmekte olan ve KTÜ Orman
Fakültesi, Orman Mühendisliği Bölümü, Orman
Ekonomisi Anabilim Dalı Öğretim Üyelerinden Doç. Dr.
Devlet TOKSOY 17 Haziran 2011 tarihi itibariyle
Profesörlük Kadrosuna atanmıştır. Prof. Dr. Devlet
TOKSOY'u tebrik ediyor, Şube Başkanlığı görevinde ve
akademik çalışma hayatındaki başarılı çalışmalarının
devamını diliyoruz.
42
43
HABERLER
SDÜ Orman Fakültesi'nde Söyleşi ve Konferans
A
KRE
KARTI
I FORM
İ
U
T
D
R
M
E
A
R
R
K
K
O
İ
D
IF
KREDİ K
U KRE
FORMU
Dİ KART
I
E
U
T
R
R
K
M
A
R
K
FO
Dİ
ORMU
İ KARTI
U KRE
D
M
E
TI FORM
R
R
R
KARTI F
K
O
A
F
K
I
İ
U
T
D
R
RM
RE
REDİ KA
MU K
ARTI FO
R
K
KREDİ
O
İ
F
D
I
MU K
E
U
T
R
R
K
M
A
R
K
FO
Dİ
ORMUSayın Üyemiz,
İ KARTI
U KRE
D
M
E
TI FOR
R
R
R
KARTI F
K
O
A
F
K
I
İ
aidatlarınızı
Kredi
Kartı
ile
otomatik
olarak
ödeyebilirsiniz.
U
T
D
R
A
RM
RE
KREDİ K
MU K
ARTI FO
R
K
KRED
O
İ
F
D
I
E
U
T
RMU
R
R
K
M
A
R
K
U
REDİ FORMU Dİ KARTI FO
KKARTI
KREDİ
I FORM
O
U
T
R
M
A
R
K
KRE
O
İ
F
KARTI F
D
I
İ
U
T
D
R
M
E
A
R
R
K
K
O
İ
KRED T.C. Kimlik No. EDİ KAR:TI F
RE
FORMU
I
T
R
R
K
MU K
ORMU
A
R
K
O
İ
U
F
D
Banka
Kredi
Kart
Cinsi
:
ı
I
M
E
T
R
KR
TI FOR Kredi Kartı Numaras
ı MU :
R
REDİ KA
K
O
F
KARTI F
I
EDİ KAR
İ
U
T
D
R
Kredi
Kart
Son
Kull
Tarihi
:
ı
anma
M
E
A
R
R
K
K
O
İ
KRED Oda Sicil No EDİ KA:RTI F
R
FORMU
I
T
R
R
K
MU K
Adı
:
ORMU
A
R
K
O
İ
U
F
D
I
M
E
T
R
U: KR
RTI FORSoyadı
REDİ KA
K
Ev Adresi TI FORM :
KARTI
İ
U
REDİ KA
D
R
M
E
A
R
R
K
K
O
İ
Soyad
:
ı
RTI F
KREDEv Adresi
:
FORMU
Dİ KA
I
E
T
R
R
K
MU K
A
FORMU
R
K
O
İ
U
Telefonu
:
Ev
F
D
I
M
E
T
RAdresi
KR
EDİ KAR
T
ARTI FOİşİş Telefonu
RM::U
R
K
K
O
İ
F
D
I
E
U
T
R
R
K
EDİ KAR
A
RM
R
K
K
O
İ
F
D
I
E
U
T
Cep
Telefonu
:
R
R
M
A
U K
RTI FOR
İ KART
KREDİ K
A
D
K
E
İ
R
U
TI FORM
D
K
M
E
R
KR geçmiş borçlarımın toplam
Odası'na M
RMU
U gereken
FOı olan
ARTI FOOrman M( ühendisleri
Rödemem
I
K
T
O
İ
F
R
D
I
A
E
T
RKL
RASI)
TL'nin,
Ü
İ
T
K
R
R
İ
K
A ) taksitte ve / /201 tarihinden
D aylık Oda aidatlarımınİ KARTI FORMU
K
E
İ
R
D
K
E
(
itibaren
R
U
R
KRED
ORM
MU K düzenli olarak
yukar
mdan çekilmesi
için
ıda
ını vermiş olduğum kredi kartıU
I Fnumaras
T
R
M
A
R
REDİ KA
K
K
RTI FOR
O
İ
F
Dişlemlerin yapılmasını arz İederim.
gerekli
I
E
U
T
R
R
K
M
A
R
MU
KRED K
ARTI FO
K
İ
U
FORMU
D
RTI FOR
I
M
E
T
R
R
R
K
O
A
F
K
I
U
ART
KREDİ
I FORM Adı, Soyadı
U
T
R
KREDİ K
M
A
R
REDİ KA
K
K
O
İ
F
D
I
E
U
T
R
R
K
M
A
R
RMU
KREDİ K Tarih, İmzaEDİ KARTI FO
U
FORMU
I
M
T
ARTI FO
R
R
R
K
O
A
F
K
I
U
KREDİ
Dİ KART
I FORM
U
T
R
M
A
R
REDİ K
K
K
O
İ
U KRE
F
D
I
E
U
T
R
R
K
M
A
RTI FOR
KREDİ K
M
ORMU
A
F
K
I
İ
U
T
D
R
M
E
A
R
R
RTI FOR
K
K
O
A
F
K
I
İ
U
T
D
R
M
E
A
KR
I FOR
REDİ K
RMU
KREDİ
O
F
Dİ KART
I
MU K
E
U
T
R
R
K
M
A
R
K
O
İ
U
F
D
I
ORM
U KRE
Dİ KART
M
E
R
R
RTI FOR
KARTI F
K
O
A
F
K
I
İ
U
T
D
R
M
E
A
KR
I FOR
KREDİ K
RMU
KRED
O
F
Dİ KART
I
E
U
T
RMU
R
R
K
M
A
R
K
O
İ
U
F
D
I
I FORM
U KRE
Dİ KART
M
E
R
R
RTI FO
K
O
A
F
K
Dİ KART
I
İ
U
T
D
R
M
E
A
KR
I FOR
KREDİ K
RMU
KRE
O
F
Dİ KART
I
E
U
T
RMU
R
R
K
M
A
R
K
O
İ
U
F
D
İ KARTI
U KRE
TI FORM
D
R
M
E
A
R
R
RTI FO
K
K
O
İ
A
F
K
D
I
E
İ
U
T
D
R
M
E
A
R
KR
KREDİ K
ARTI FO
RMU
K
KR
O
İ
U
F
D
I
M
E
T
R
R
R
K
O
A
RMU
K
O
İ
U
F
D
I
M
E
T
R
R
R
K
FO
İ KA
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesinde "2011
Dünya Ormancılık Yılı" kutlamaları çerçevesinde "Ormancılıkta
Mesleki Örgütlenme ve Orman Mühendisliği" konulu söyleşi
düzenlendi. Söyleyişi, Orman Mühendisleri Batı Akdeniz Şubesi
Başkanı Gürel ŞİRİN gerçekleştirdi.
"Orman Mühendisliği Nedir, Ne Değildir?" konulu söyleşide
özetle; "Orman Mühendisi'nin nasıl bir kişilik olabileceği,
orman mühendisinin "Orman ekosistemlerini bir bütünün
parçası olarak tüm değişmeleri ve etkileşimleriyle birlikte, yine
bir bütün olarak; üalgılayabilen , ügörebilen ,
üboyutlandırabilen, üsorgulayabilen üanlayabilen,
üsevebilen ve üaçıklayabilen yaratıcı, estetikçi, kamucu,
halkçı, dayanışmacı, paylaşmacı bir ügönülleyen, üdüşünen,
übilgilenen üeyleyen, üsanatçı bir insan olmalıdır" vurgusu
yapıldı.
Yaşanan sorunların aşılabilmesi için öncelikle; Özeleştiri
yapılmalıdır! üBireysel (Özel ve Mesleksel), üBirimsel,
üÖrgütsel, daha sonra, "Yeni" bir orman ve orman
mühendisliği anlayışı geliştirilmeli ve "Yeni" bir orman
mühendisi yaratılmalıdır denilmiş, son olarak ta; "Yeni" orman
ve ormancılık anlayışının gerektireceği çalışma koşulları
oluşturulmalıdır denilmiştir ve bu kavramlar tartışılmıştır.
Mayıs ayında düzenlenen ikinci etkinlikte ise
Orman Mühendisleri Odası Batı Akdeniz Şubesi
Danışma Kurulu Başkanı Dr. Ufuk COŞGUN,
"Ormancılıkta İstihdam" konulu konferans ile
SDÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği birinci
ve son sınıf öğrencileriyle buluştu.
Konferansta, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın merkez ve taşra
örgütlenme şekli üzerinde durulmuştur. Ülkemizdeki meslek
44
örgütleri ve bunlar içerisinde Orman Mühendisleri Odası
tanıtımı gerçekleştirilmiştir.
Orman mühendisliği 5531 sayılı yetki yasası ile ormancılık
çalışmalarının kazandığı boyut üzerinde durularak; yasasının
amaç ve kapsamı tartışılmıştır.
5531 sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği
ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği yasası uyarınca çıkarılan
yönergelerin hangileri olduğu ortaya konularak bunlardan
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................... ...............................................................
............ ..................
serbest meslek bürolarının çalışma alanlarına dair yönetmelik
ana hatlarıyla tanıtılmıştır.
"sorunların çözüm olanakları neler olabilir?" sorusuna yönelik
görüşleri renkli kartlara yazılarak elde edilmeye çalışılmıştır.
Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi, 2011
Uluslararası Orman Yılı kutlamaları çerçevesinde 21 Nisan 2011
tarihinde "Ormancılıkta Mesleki Örgütlenme ve Orman
Mühendisliği" konulu bir konferans düzenlenmiştir.
..... ......
.....

Benzer belgeler