2-) nisan-mayıs-haziran sayısı
Transkript
2-) nisan-mayıs-haziran sayısı
YIL: 48 SAYI: 4-5-6 Nisan-Mayıs-Haziran 2011 ISSN: 1301-3572 İçindekiler INTERNATIONAL YEAR OF FORESTS 2011 YIL: 48 SAYI: 4-5-6 Nisan-Mayıs-Haziran 2011 TMMOB ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI ADINA SAHİBİ Muhammet SAÇMA YAYIN SORUMLUSU Osman TURUNÇ SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Okan ÇANÇİN1 YAYIN KURULU Sevda ERGİZ1 1 Hüseyin AYTAÇ 1 Serkan ERİKGENOĞLU 1 Ali İzzet BAŞER 2 Fatih SARAÇ 3 Emre TOPBAŞ YAYIN KOŞULLARI Dergimizde yayınlanması istenilen yazılar bilgisayarda yazılmalı, daha önce başka bir yerde basılıp, yayınlanmamış olmalıdır. İmzalı bir dilekçe ekinde kağıda yazılı olarak, ayrıca elektronik ortamda dergimizin yönetim yerine posta ile gönderilmelidir. Yazılar 7 sayfayı (A4) geçmemelidir. 7 sayfayı aşan yazıların birbirini izleyen sayılarda yayınlanabileceği düşünülerek bölümlere ayrılmalıdır. Fotoğraflar net ve temiz olmalı, slayt dışında sayısal gönderilecek fotoğrafların çözünürlüğü yüksek olmalıdır. Yazılarda Türkçe kelimeler kullanılmalı ve Türkçe dil kurallarına uyulmalıdır. Yayınlanacak yazı ve çevirilerdeki düşünsel ve teknik sorumluluk yazarına ait olup, oda yönetimini ve Dergi Yayın Kurulunu sorumlu tutmaz. Dergide yayınlanan yazılardan kaynak göstermek koşulu ile alıntı yapılabilir. Dergiye gönderilen yazılar yayınlansın ya da yayınlanmasın geri verilmez. Yazılar Yayın Kurulu tarafından incelenir. Yayın Kurulu yayınlanacak yazılarda gerekli düzenlemeleri yapabilir ve uygun görülen yazıları yayınlar. YÖNETİM YERİ Beştepeler Mah. 31. Sok. No: 3 Beştepe Yenimahalle - ANKARA Tel: (0.312) 215 00 33 pbx Belgegeçer: (0.312) 215 01 81 E-posta: [email protected] www.ormuh.org.tr TMMOB ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI Hesap No: T.C. Ziraat Bankası Necatibey Şubesi: 132953 TASARIM - BASKI On Medya - On Ofset Erciyes İş Merkezleri 201. Cadde No: 53 İstanbul Yolu 06370 Macunköy Yenimahalle - ANKARA Tel: (0.312) 397 87 87 www.onmedya.web.tr www.onofset.com ISSN: 1301 - 3572 Kapak Fotoğrafı: Burak Yavuz KARA 1 2 3 Orman Mühendisi Ağaç İşleri Endüstri Mühendisi Orman Endüstri Mühendisi BAŞYAZI .............................................................................. 02 ODAMIZDAN > Kamu ve Özel Sektörde, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hizmetleri Konulu Panel . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Genel Merkezimizde Eğitim Çalışması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > İ.Ü. Orman Fakültesinde 5531 Sayılı Kanun ve Uygulaması Konulu Konferans . . . . > 2011 Yılının İlk " SMM Sınavına Hazırlama Eğitimi" ve " TEMDEM Değerlendirme Sınavı " Tamamlandı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Genel Başkan ve Ar-Ge Komisyonu Başkanı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye Kâğıt ve Karton Sanayi Ürünleri Sektör Meclisinin Toplantısına Katıldılar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Orman Genel Müdürlüğü, 5531 Sayılı Kanuna Yönelik Hizmet Alımlarına Yönelik Ormancılığımız Açısından Olumlu Bulduğumuz Genelgeyi 27 Orman Bölge Müdürlüğüne Göndermiştir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Odamızın Sorumluluğunda Yürütülen, Serbest Meslek Mensupluğu Sınavlarından 2011 Yılına Ait Birinci Sınav Ankara'da Yapıldı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Odamız, Meslek Alanındaki Uluslararası ve Bölgesel İlişkilerini Geliştiriyor . . . . . . . > Odamız Merkez Şubesinde Görev Değişimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 04 06 07 08 10 10 11 12 13 UZMAN SAHASI > Üç Sözcükten İki Mühendislik: Orman, Ağaç, Endüstri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Ormanlar ve Su Üretimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Ladin Ormanlarında Yaralı Ağaçların Kabuk Böceği Zararına Duyarlılığı . . . . . . . . . . . > Yetişme Ortamı - Verimlilik İlişkileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14 16 20 24 ÜYELERİMİZDEN > Küresel Isınmanın Gerçek Nedeni . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Doğu Karadeniz Bölgesinde Orman Mülkiyeti ile Arazi Hakimiyeti Sorunları ve Çözüm Önerileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Her Köye Bir Gölet ve Ormancılıkta Takas . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Küre Dağları Milli Parkı'nda Amacı Güzel Fidan Dikimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Bir Yıldız Daha Kaydı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Vefat . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26 27 33 36 38 38 HABERLER >“Ormanlar ve HES” konulu Konferans Gerçekleştirildi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Odamız Yönetim Kurulu Doğu Akdeniz Şubesine Ziyaretlerde Bulundu . . . . . . . . . . > Odamız Yönetim Kurulu Üyeleri İ.Ü. Orman Fakültesi Mezuniyet Törenine Katıldı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Odamız Yönetim Kurulu Üyeleri İstanbul'da Meslektaşlarımızı Ziyaret Etti . . . . . . . > Doğu Karadeniz Şubesine ait Yeni Büro Hizmete Açıldı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Doğu Karadeniz Şube Başkanımız Doç. Dr. Devlet TOKSOY Profesörlük Kadrosuna atanmıştır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > SDÜ Orman Fakültesi'nde Söyleşi ve Konferans . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 40 41 42 42 43 43 44 01 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 SAYI: 4-5-6 Nisan-Mayıs-Haziran 2011 BAŞYAZI INTERNATIONAL YEAR OF FORESTS 2011 Başyazı Değerli Meslektaşlarımız, Oda olarak çok yoğun geçirdiğimiz bir döneminin Başbakan Yardımcısına, Çevre ve Orman Bakanı ve Böylece yukarıda da bahsedildiği üzere Çevre ve Orman Müsteşarına gönderilmiş ve ağ sayfamızda Bakanlığı döneminde 4 ormancı genel müdürlük mevcut yayınlanmıştı. Yeniden yapılanma raporumuzun iken maalesef taşrası olmayan 1 genel müdürlükle yayınlanmasından sonra çok azda olsa bazı beraber 3 genel müdürlüğe düşürülmüştür. Dolayısıyla yürütülen yasa çalışmalarında gerek komisyonların, meslektaşlarımız tarafından özellikle AGM ve ORKÖY'ün yeniden yapılanmadan ormancılık camiası olarak gerek parti gruplarının ve gerekse Meclis üyelerinin Orman Genel Müdürlüğü bünyesine geçmesinde küçülerek çıkılmıştır. Bu durum temel ilkelerimizin göz aydınlatılmasında katkılarını bekliyoruz. Odamız görüşlerinin etkili olduğu şeklinde duyumlar ardı edildiğini göstermiştir ve meslektaşlarımızı ciddi alınmıştır. şekilde üzmüştür. Odamızın yeniden yapılanma ile ilgili raporu dikkatle Değerli Meslektaşlarımız, incelendiğinde; Oda görüşümüz ile mevcut yapılanmanın temelde ciddi Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın kuruluş Kararnamesine farklılıkların olduğu açıkça görülmektedir. Raporumuzda baktığımızda Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ve Orman ardından yine birlikteyiz. 2011 yılı yangın mevsimini hemen hemen yarılamış bulunmaktayız. Bu zaman Değerli Meslektaşlarımız, zarfında camiamızı derinden etkileyen, ciddi anlamda büyük yangınların olmaması hepimizi sevindirmektedir. Seçim sürecinde Çevre ve Orman Bakanlığı, Bayındırlık Bu vesile ile yangınla mücadelede özverili çalışmalarını ve İskan Bakanlığı ile birleştirilerek Çevre - Orman ve sürdüren Tüm meslektaşlarımızı bu gayretlerinden Şehircilik Bakanlığı kuruldu. Bakanlar Kurulunun dolayı tebrik ederiz. Yangın sezonunun kazasız, belasız belirlenmesi sürecinde ise Bakanlığımız Orman ve Su tamamlanması ve geçmişte yaşadığımız büyük İşleri Bakanlığı'na dönüştürüldü. Böylece ormancılıkla özetle; 1- ORKÖY'ün Genel Müdürlük olarak kalması gerektiği ya felaketlerin bir daha yaşanmaması en büyük ilgili 4 Genel Müdürlük son yapılanma neticesinde da en azından doğrudan Bakanlığa bağlı bir Daire sebeple uygulamayı sekteye uğratacağı endişesini temennimizdir. Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesinde Orman Genel Başkanlığı şeklinde faaliyetlerine devam etmesi Müdürlüğü(OGM), Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel taşımaktayız. Kararname ile kurulan Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın Müdürlüğü(DKMP) ile taşra yapılanması olmayan gerektiği, 2- Erozyon kontrolü, çölleşmeyle mücadele, sel ve çığ Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü kontrolü konularının bir genel müdürlük altında bu karışıklıklarında ortadan kaldırılarak yetki karmaşıklığı Bilindiği üzere 12 Haziran 2011 Pazar günü yapılan Genel (ÇEGEM) olmak üzere 3 Genel Müdürlüğe düşürüldü. Bu bertaraf edilmelidir. Yukarıda bahsedilen 4 temel Seçimlerin ardından 24. Yasama Dönemi ile şekilde AGM ve ORKÖY Genel Müdürlükleri kapatılarak 4 yürütülmesi gerektiği, 3- Ülkemizdeki havza yönetimini disipline edecek, Cumhuriyetimizin 61. Hükümeti kurulmuştur. Bu ayrı Daire Başkanlığı olarak OGM bünyesine taşındı. havzadaki her türlü faaliyetlere ilişkin planlama ve arası karışıklık ortadan kaldırılmalıdır. Değerli Meslektaşlarımız, Yasama döneminde TBMM'ye 4 meslektaşımız girmiştir. kuruluşu en kısa sürede kanunlaştırılmalı ve bu esnada yaklaşımımız kesinlikle netlik kazanmalı ve kurumlar uygulama çalışmalarını koordine edecek, katılımcılığı Milletvekili meslektaşlarımızı, tüm üyelerimiz adına canı Bilim ve fen ışığında toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı sağlayacak, özerk bir yapıda “Havza Planlama ve Yetkililerden; ORKÖY, Havza Yönetimi, Çölleşmeyle gönülden kutluyor, ileriki dönemlerde daha çok öncelikli ilke edinen bir düşünce ile bakanlık kurulmasını Mücadele ve Erozyon Kontrolü temelli bir teşkilat meslektaşlarımızı TBMM'de görmeyi temenni ediyoruz. beklerken; geldiğimiz son noktada bu ilkelerin büyük Yönetimi Kurumu”nun kurulması gerektiği, 4- Tohum, fidan, ağaçlandırma, orman içi dinlenme ölçüde göz ardı edilerek onlarca yıllık birikimler ve yerleri, kara avcılığı kanununa yönelik hizmetler ile belirtilmeyen Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel İktidarın Anayasa değişikliğini kendisine öncelikli hedef kurumlar bir çırpıda yok sayılarak en kolaycı ormancılık araştırma hizmetleri gibi ormancılık ana Müdürlüğü'nün ORMANCI bir genel müdürlük olarak seçmesi ve dolayısı ile yeni Anayasada düzenlenecek benzetmeyle kişiye göre bakanlık kurulduğunu hizmetlerinin bir bütünlük içinde Orman Genel kuruluşunun yapılması ve atamaların bu ilkeler içinde orman ve ormancılıkla ilgili hükümlerin yanında, 2/B görüyoruz. Bu durum kurumsallaşma yolunda ciddi Müdürlüğü bünyesinde yapılması gerektiği ifade konusu, geçmiş yasama döneminde Genel Kurul'a kadar sıkıntılar oluşturmakta ve mevcut kurumsal hafızanın edilmiştir. gerçekleştirilmesini bekliyoruz. Saygılarımızla getirilen ve büyük olasılıkla yasa haline getirilecek olan yok olmasına sebep olmaktadır. Bu mantıkla bundan “Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu” ve “ Gazi sonra gelecek hükümetlerin de Bakanlığı değiştirme Bugün gelinen noktada AGM'nin yerine taşrası ve Yerleşkesi” konularının bizim açımızdan öne çıkacağı olasılığı yüksek görülmektedir. Oda olarak bu husustaki uygulaması olmayan ÇEGEM'in kurulduğu, üzerinde aşikârdır. Bu nedenle, meclisteki meslektaşlarımızın kaygılarımız ciddi biçimde giderek artmaktadır. önemle durduğumuz Havza Planlama ve Yönetimi sorumluluğu bu dönem daha da artmış olacaktır. Milletvekili meslektaşlarımız seçim bölgelerinin yanında yapılanmasını ve Kararname'de teşkilat yapısı Orman Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Kurumu'nun tamamen göz ardı edildiği, ORKÖY Genel Değerli Meslektaşlarımız, camiamızın da temsilcisi olma sorumluluğu ile başta 02 04 Genel Müdürlüğü'nün görev alanlarının çakıştığı bu Müdürlüğünün kapatılarak ormancılık ana hizmetleri tam olmamakla birlikte OGM çatısı altında 4 Daire Orman Mühendisleri Odası ve diğer Ormancı Bakanlığın yeniden yapılanması ile ilgili olarak Odamız Demokratik Kitle ve Sivil Toplum Örgütleri ile birlikte AR-GE tarafından hazırlanan rapor Başbakana, ormanlarımızı ve mesleğimizi ilgilendiren konularda Başbakanlık Müsteşarına, yeniden yapılanmadan görevli Başkanlığı ile toplandığı ve mevcut duruma nazaran daha güçlü gibi görünen bir OGM olduğu görülmektedir. 03 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 SAYI: 4-5-6 ODAMIZDAN Nisan-Mayıs-Haziran 2011 INTERNATIONAL YEAR OF FORESTS 2011 Odamızdan Kamu ve Özel Sektörde, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hizmetleri Konulu Panel Odamız Merkez Şubesince; düzenlenen Panel, Ankara'da Yapıldı ve Sonuç Bildirisi Yayınlandı. Panelin açılışında Genel Başkan Muhammet SAÇMA ve Merkez Şube Başkanı Cengiz NAHARCI birer konuşma yapmışlardır. Cengiz NAHARCI konuşmasında; "531 sayılı Kanun kapsamında yer alan Orman Endüstri Mühendisleri ile Ağaç İşleri Endüstri Mühendislerinin, mesleki faaliyet konularına yönelik mesleki hak ve yetkilerinin, ağırlıklı olarak serbest piyasada yaptıklarını, gerek bu alanda ve gerekse kamu kurumlarında, haklarını etkin olarak kullanabilmeleri için yapılması gerekenlerin, çoğunluğu serbest piyasada çalışan panelistler ve kamuda çalışan panelistlerce tartışılarak belirlenmesini amaçladıklarını ifade etmiştir. 04 Daha sonra panel yürütme kurulu başkanı ve Odamız ARGE Komisyonu başkanı Orman Bakanlığı emekli müsteşar yardımcısı Eşref GİRGİN yaptığı konuşmasında; Orman Endüstri Mühendisliği ile Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliğinin Türk hukuk sistemindeki yeri, 5531 sayılı Kanundan ileri gelen mesleki hak ve yetkilerinin kullanılmasında uyulması gereken esaslar Kanundaki mesleki hak ve yetkilerin ancak Odaya kayıtlı ve ruhsatlı mühendislerce kullanılabileceğine dikkatleri çekmiştir. Genel başkan Muhammet SAÇMA yaptığı konuşmasında; 2011 yılını orman endüstri ve ağaç işleri endüstri yılı ilan ettiklerini, Odamız üyesi bu iki mühendislik disiplininin 5531 sayılı Kanundan gelen mesleki hak ve yetkilerinin kamu ve özel sektörde sorunsuzca kullanabilmeleri için, Merkez Şubemizce yapılan bu paneliden çok önemli çıktılar beklediklerini, bu çıktıların hayata geçirilmesinin genel merkez olarak takipçisi olacaklarını, içinde bulunduğumuz yılın "Dünya Ormanlar Yılı" olması nedeniyle bu panelin ayrı bir önem kazandığını, paneli gerçekleştiren merkez şubesi yönetim kurulu ve panel yürütme kuruluna teşekkürlerini belirterek, panelin meslek camiamıza hayırlara vesile olması temennisinde bulunmuştur. Kamu sektörü ve orman ürünleri büroları ana temalı ikinci oturumu, Odamız AR-GE Komisyonu Başkanı Eşref GİRGİN yönetmiştir. Bu oturum kamu ayağında panelist olarak eski Afet İşleri Genel Müdürü Ağaç İşleri Endüstri Yüksek Mühendisi Mustafa TAYMAZ ile Orman Genel Müdürlüğü İşletme Pazarlama Dairesi Mühendisi Orman Endüstri Mühendisi Celal KULAÇ katılmışlardır. Serbest orman ürünleri bürolar ayağına da Orman Endüstri Yüksek Mühendisi Metin KAHVECİ ve Ağaç İşleri Endüstri Yüksek Mühendisi Sabit TUNCEL katılmışlardır. Panele katılan katılımcılar, gerek soruları ile ve gerekse bilgileri ile önemli katkılar sağlamışlardır. Panel; panel konusuna yönelik olarak bilgilendirme açığının doldurulmasında çok önemli katkılar sağlamıştır. Panel sonucunda, her iki mühendislik disiplininin hak ve yetkilerinin kullanılmasına yönelik ve istihdam yaratacak nitelikteki önemli bulgulara ulaşılmıştır. Bu bulgular, panel sonuç bildirisinde yer almış ve kamuoyuna duyurulmuştur. Oda Genel Merkezi, panel sonuçlarının takipçisi olacaktır. Sonuç bildirisine yönelik olarak yapılan işlemler ve alınan sonuçlar hakkında meslek kamuoyumuz zaman zaman bilgilendirilecektir. Panel iki oturum halinde yapılmıştır. Özel sektör, temalı birinci oturumu, TOBB Orman Ürünleri Sektör. Meclisi Başkan Yardımcısı ve Odamız üyesi Orman Yüksek Mühendisi Sayın Sabri AVCI yönetmiştir. Sayın Avcı oturumu yönetirken, serbest piyasayı yakından tanıması ve halen içinde yaşaması nedeniyle katılımcılara önemli mesajlar vermiştir. Birinci oturuma panelist olarak TÜRKAK Genel Sekreteri Atakan BAŞTÜRK, Kastamonu Entegre AŞ. Fabrikalar Direktörü Orman Endüstri Yüksek Mühendisi Enüs KOÇ, Ligno Makine Ltd. Şti. sahibi Orman Endüstri Mühendisi Kenan ARICI, Ağaç İşleri Endüstri Yüksek Mühendisi İ. Fatih KISACIK katılmışlar ve tebliğlerini sunmuşlardır. 05 ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 SAYI: 4-5-6 ODAMIZDAN Nisan-Mayıs-Haziran 2011 Genel Merkezimizde Eğitim Çalışması İ.Ü. Orman Fakültesinde 5531 Sayılı Kanun ve Uygulaması Konulu Konferans özgeçmişin nasıl hazırlanması konuları genç meslektaşlarımıza anlatılmıştır. Genel Merkez Yönetimi tarafından yaklaşık üç yıldan bu yana sürdürülen 5531 sayılı "Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun"un uygulanmasına yönelik konferanslarından biri daha ARGE Komisyon başkanımız Orman Bakanlığı emekli Müsteşar yardımcısı Eşref GİRGİN tarafından İ.Ü. Orman Fakültesinde verildi. Konferansa, çoğunluğu fakülte son sınıf öğrencileri olmak üzere kalabalık biz izleyici katılmıştır. Konferansta 5531 sayılı Kanunun uygulamasında gelinen son durum ve bu bağlamda Odanın yaptığı çalışmalar aktarılmıştır. Özellikle Kanunun 6'ncı maddesine göre, mühendislerin serbest piyasada mesleki haklarını kullanabilmeleri için zorunlu olan bir yıl süreli mesleki deneyim kazanma çalışmaları konusunda geniş açıklamalar yapılmıştır. Fakülte dekanı Prof. Dr. Ahmet YEŞİL konferansın kapanışında yaptığı konuşmasında, bu konferansların her eğitim ve öğretim yılı sonunda tekrarlanmasını Oda'dan talep edeceklerini belirtmiştir. Konferansın sonunda, öğrencilerin ağırlıklı olarak mesleki deneyim kazanma çalışmalarına yönelik soruları cevaplandırılmıştır. Eğitime katılan meslektaşlarımızın hazırladıkları ya da daha önceden hazırladıkları özgeçmişleri irdelenerek hataları ve olması gerekenler karşılıklı soru cevap şeklinde sonuçlandırılmıştır. Orman Mühendisleri Odası - Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) İşbirliği çerçevesinde Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezimizde "Uluslararası Kuruluşlara İş Başvurusu / Mülakat Teknikleri ve CV (özgeçmiş) Hazırlama" konulu eğitim başarıyla tamamlandı. Eğitimde; uluslararası kuruluşlarda işe alım prosedürleri, bir özgeçmişin(CV) işe alım sürecindeki rolü ve önemi, 06 Eğitim sırasında katılımcılardan gelen istekler doğrultusunda uluslararası kuruluşlarda işe alımlar sırasında kullanılabilecek CV örnekleri üyelerimize sunulmuştur. Eğitim sonunda katılan meslektaşlarımıza "Katılım Belgesi" veren Genel Başkan Muhammet SAÇMA; "bu eğitimin yeniden başvuru olması halinde tekrarlanabileceğini söylemiştir. 07 ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 SAYI: 4-5-6 Nisan-Mayıs-Haziran 2011 ODAMIZDAN 2011 Yılının İlk " SMM Sınavına Hazırlama Eğitimi" ve " TEMDEM Değerlendirme Sınavı " Tamamlandı Odamız Genel Merkezinde 11-14 Nisan 2011 tarihleri arasında "Serbest Meslek Mensupluğuna Hazırlama Eğitimi" konusunda uzman eğiticiler tarafından tamamlanmıştır. Ayrıca Temel Eğitim ve Mesleki Deneyim Kazanma Merkezi (TEMDEM) kurulu tarafından 15 Nisan 2011 Cuma günü "Mesleki Deneyim Kazanma Değerlendirme Sınavı "yapılmıştır. 08 09 ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 SAYI: 4-5-6 Genel Başkan ve Ar-Ge Komisyonu Başkanımız Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye Kâğıt ve Karton Sanayi Ürünleri Sektör Meclisinin Toplantısına Katıldılar Genel Başkan Muhammet SAÇMA ve AR-GE Komisyonu Başkanı Eşref GİRGİN; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB), mesleğimiz ile ilişkisi olan sektör meclisleri toplantılarından Türkiye Kâğıt ve Karton Sanayi Ürünleri sektörünün, İstanbul'da sektör toplantısına katılmışlardır. Genel Başkan Muhammet SAÇMA yaptığı konuşmada özetle; "5531 sayılı Meslek Yetki Yasasına göre, orman ve ağaç endüstrisine dayanan sektörde çalışan Orman Endüstri Mühendisleri ile Ağaç İşleri Endüstri Mühendislerinin istihdamında uyulması gereken hususlar belirterek bu konuda işbirliği yapabileceklerini" ifade etmiştir. AR-GE Komisyonu Başkanı Eşref GİRGİN sunumunda; Türkiye Orman Ürünleri Sektör Meclisinin 3 Mart 2011 tarihinde Ankara'da yapılan toplantısında olduğu gibi, orman endüstri mühendislerinin istihdamına yönelik kriterleri belirtmiş, bu sektörde çalışan mühendislerin Odaya kayıtlı, ruhsatlı ve Oda çalışanlar listesine kayıtlarının bulunup bulunmadığının aranmasının gerektiği hatırlatılmış, bu hususlara uyulmadan sektör işyerlerinde mühendis çalıştırılmasının hukuken mümkün olmadığı vurgulamıştır. Odamız, benzer girişimlerini TOBB Türkiye Mobilya Sektör Meclisi toplantısında da yapmak üzere gerekli girişimlerini sürdürmektedir. Orman Genel Müdürlüğü, 5531 Sayılı Kanuna Yönelik Hizmet Alımlarına Yönelik Ormancılığımız Açısından Olumlu Bulduğumuz Genelgeyi 27 Orman Bölge Müdürlüğüne Göndermiştir Odamız Yönetimi tarafından; Orman Genel Müdürü Mustafa KURTULMUŞLU'dan 5531 sayılı Meslek Yetki yasamızın 4'üncü maddesindeki mesleki faaliyet konularında, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 13'üncü maddesi 1'inci fıkrası 2 numaralı alt bendine göre üst limit tutarının altında yapacağı hizmet satın alımlarında idarenin takdirinde bulunan (2011 yılı için 152 588,00 TL) iş deneyimini gösteren belgelerin aranmaması talep edilmişti. Sayın Genel Müdür talebimizi olumlu karşılamış ve bu husus 27 orman Bölge Müdürlüğüne 13 Nisan 2011 tarihli ve 10 ODAMIZDAN Nisan-Mayıs-Haziran 2011 Odamızın Sorumluluğunda Yürütülen, Serbest Meslek Mensupluğu Sınavlarından 2011 Yılı İlk Sınavı Ankara'da Yapıldı olunamayan konulardan tekrar sınava girenlerle birlikte toplam 32 orman mühendisi ve 1 Orman Endüstri Mühendisi unvanlı SMM adayı üyemiz katılmıştır. “Orman Mühendisleri Odası Mesleki Deneyim Kazanma ve Meslek Mensupluğu Sınav Yönetmeliği” uyarınca yılda üç kez yapılması gereken serbest meslek mensupluğu sınavlarının 2011 yılının birincisi, Orman Genel Müdürlüğü Gazi kampusundaki Ankara Metin Emiroğlu İlköğretim Okulunda, 5531 sayılı Kanunun 6'ncı maddesine göre kurulan sınav komisyon tarafından 07-08 Mayıs 2011 tarihlerinde yapıldı. Bu sınavlara, bir yıllık mesleki deneyim kazanma çalışmalarını bitirerek 15 Nisan 2011 tarihinde Oda genel merkezinde yapılan TEMDEM değerlendirme sınavlarında başarılı olmuş ve sınav katılım haçlarını yatıran SMM adayları ile önceki sınavlarda başarılı SMM sınavlarına girebilmek için ön koşul olan mesleki deneyim kazanma çalışmalarına müracaat eden mühendislerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu durum memnuniyet vericidir. Daha önceki sınav duyurularımızda da belirttiğimiz üzere, Orman Fakülteleri Dekanlıkları ile H.Ü. Mesleki ve Teknoloji Yüksek Okul Müdürlüğünün, özellikle son sınıf öğrencilerinin mezun olduklarında mesleki haklarını kullanmada zaman kaybına uğramamaları için, mesleki deneyim kazanma çalışmalarına hemen başlamaları yönünde teşvik edici uyarılarını aralıksız yapmaları çok büyük önem arz etmektedir. O nedenle Oda olarak bu hususu tekrar duyuruyoruz. Odamız, mesleğimizin geliştirilmesi yönünde gerekli atılımları zamanında yapmakta ve mesleki haklarımızı savunmada aralıksız çalışmalarını sürdürmektedir. B.18.1.OGM-073.03.934.17/1-264-230 sayılı yazı ile talimatlanmıştır. Böylece serbest çalışan meslek mensuplarımız için önemli bir kazanım sağlanmış, başta silvikültürel çalışmalar olmak üzere tüm teknik ormancılık çalışmalarında ormanlar ile 5531 sayılı Kanuna göre yetkilendirilen mühendislerin buluşması sağlanmış olacaktır. Orman Genel Müdürü Mustafa KURTULMUŞLU başta olmak üzere emeği geçen meslektaşlarımıza teşekkür ederiz. 11 ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 SAYI: 4-5-6 ODAMIZDAN Nisan-Mayıs-Haziran 2011 Odamız Meslek Alanındaki Uluslararası ve Bölgesel İlişkilerini Geliştiriyor Odamız Merkez Şubesinde Görev Değişimi Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile Odamız arasında imzalanan işbirliği protokolü ve FAO ile yapılan işbirliği hazırlıklarından sonra Odamız Romanya'dan bir ormancı heyeti ülkemizde ağırladı. Dokuzuncu Birleşmiş Milletler Ormancılık Forumu (UNFF9) toplantısına katılan Odamız heyeti, Consilva (RomanyaOrmancılar Federasyonu) heyetiyle ile bir araya gelerek iki ülke arasındaki ormancılık ve ormancılık mesleği konularındaki ilişkilerin geliştirilmesi için bir ön görüşme yapmışlardı. Bu ön görüşmede varılan prensipler kapsamında, OMO ve Consilva arasında işbirliği imkanlarını görüşmek üzere, Consilva'dan bir heyetin ülkemizi ve Odamızı ziyaret talepleri memnuniyetle karşılanmış ve Consilva başkanı Sayın Marian Stoicescu başkanlığında, Consilva Genel Sekreteri ve bir yönetim kurulu üyesinden oluşan üç kişilik bir heyet 12-14 Mayıs 2011 tarihlerinde Ankara'ya bir misyon gerçekleştirmiştir. Genel Başkan Muhammet SAÇMA, odamızın kuruluşu, amacı, görev ve çalışma usulleri, odamızca gerçekleştirilen çalışmalar hakkında misafir heyete özet bilgiler sunmuştur. Genel Başkanı ayrıca, 1954 yılında kurulan Orman Mühendisleri Odasının, odamızın girişim ve gayretleri ile 2006 yılında yürürlüğe giren ve kısaca Meslek Yasası olarak tanımlanan 5331 sayılı Yasa ile Türkiye'de ormancılık mesleği ve meslek kuruluşları ile ilgili önemli düzenlemeler getirildiğini ifade etmiştir. Almanya ve Lüksemburg gibi ülkelerin ormancılık kuruluşlarıyla da işbirliği protokolü yaptıklarını belirtmiştir. Heyetler arası yapılan görüşmede, iki kurum arasında yapılacak işbirliğine dair genel prensipler tartışıldı ve taslak metin üzerinde anlaşma sağlandı. İşbirliği taslağı üzerinde prensipte bir anlaşma sağlanmış olup bu yılın Ağustos ayında Romanya'da gerçekleştirilecek Ormancılar Festivali esnasında sonuçlandırılması konusunda karar alınmıştır. Aynı gün Orman Genel Müdürlüğünü ziyaret eden Consilva Heyeti, Orman Genel Müdürü sayın Mustafa KURTULMUŞLU tarafından kabul edilmiştir. Misafir heyete, Genel Müdürlük ziyareti kapsamında, Genel Müdür Yardımcısı İsmail Belen başkanlığında ilgili daire başkanı, şube müdürü ve diğer teknik personelden oluşan bir heyet tarafından OGM yangın harekât merkezinde orman yangınlarının, önleme, takip ve söndürülmesi konularına dair alınan tedbirler ve tesis edilen teknik donanımlar hakkında bir sunumla bilgi verildi. Odamız Merkez Şubesinin 10'uncu Dönem Şube Başkanlığı görevini yürüten Cafer AKPINAR sağlık nedenleriyle görevinden ayrılmış, Merkez Şube Yönetim Kurulu, Şube Başkanlığı görevine Cengiz NAHARCI'yı seçmiştir. Görev değişimi nedeniyle, 27 Mayıs 2011 Cuma günü saat 15.00'te Odamız Genel Merkezinde düzenlenen devir-teslim törenine Odamız Yönetim Kurulu, diğer kurul üyeleri, meslekte değişik görevlerde bulunmuş meslek büyüklerimiz ile meslektaşlarımız katılmıştır. Merkez Şube Başkanlığında yapmış olduğu hizmetlerin yanısına Cafer AKPINAR'a bir plaket takdim edilmiştir. Odamız Genel Başkanı Muhammet Saçma, 40, 41 ve 42'nci dönem Oda Genel Başkanı Ali Küçükaydın, emekli müsteşarlarımız Cemal Akın ve Nevşat Özer yaptıkları konuşmalar ile 10'uncu dönem Şube Başkanlığı görevini yapan Cafer Akpınar'a yaptığı hizmetler nedeniyle teşekkür etmişlerdir. Cafer AKPINAR'a, bundan sonraki yaşamında sağlık ve mutluluk dileklerimizi iletiyor; yeni görevinde Merkez Şube Başkanı Cengiz NAHARCI'ya ve Yönetim Kuruluna başarılar diliyoruz. Consilva Başkanı Sayın Marian Stoicescu, Consilva isimli kuruluşun Romanya' daki orman mühendisleri, orman teknikerleri ve orman koruma memurlarının üyesi olduğu büyük bir federasyon olduğunu ifade etmiştir. Ormancılık alanında çalışan ekonomistlerin ve hukukçu üyelerinde yer aldığı bu kuruluşun bağlı bulunduğu Konfederasyonun 18000 civarında üyesinin olduğunu, 2500 orman mühendisi ve 4000 orman koruma memurunun Consilva üyesi olduğunu ifade etmiştir. Consilva'nın dört yılda bir yapılan seçim ile işbaşına gelen yönetim kurulları ile yönetilmekte olduğunu belirten Consilva Başkanı, genel merkez dışında 41 şubesi olan Consilva'nın, Avrupa Ormancılar Birliği (UEF)'nin bir üyesi olduğunu ve ayrıca, Macaristan, Moldova, Bulgaristan, 12 13 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 SAYI: 4-5-6 UZMAN SAHASI Nisan-Mayıs-Haziran 2011 INTERNATIONAL YEAR OF FORESTS 2011 Uzman Sahası Üç Sözcükten İki Mühendislik: Orman, Ağaç, Endüstri (Bir Meslek Olarak Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliğinin Gelişimi ve Geleceği) Prof. Dr. Ümit Cafer YILDIZ* Yazının başlığında bilinçli bir vurguyla sözcükler üzerinden konuyu tanımlamaya çalıştım. Çünkü, ülkemizde insanlar daha çok "bir sözcükten bir mühendislik" kavramına alışkındır. Söz gelimi, "makine mühendisliği", "inşaat mühendisliği", "elektrik mühendisliği" gibi. "Orman Endüstri Mühendisliği" veya "Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği" gibi üç veya dört sözcükten oluşan mühendislik dallarında meslek algısı ister istemez zayıflamaktadır. Meslek algısındaki bu sorun esasen hayata yansımaktadır. Bu nedenle, orman endüstri mühendisliğinin bir meslek olarak "orman ürünleri endüstrisi" sektörüne kavratılması ve tanıtılması bile uzun zaman almıştır. Ülkemizde Orman Endüstri Mühendisliği 1971'de; Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği 1975'de eğitim-öğretim faaliyetine başlamıştır. Yaklaşık 40 yıllık geçmiş ve birikim bir mesleğin kavranması ve tanınması bakımından önemli sayılabilecek bir süredir. Bununla birlikte, her iki mühendislik dalına ilişkin tartışmalar ilk günkü sıcaklığında devam etmektedir. Söz konusu tartışmaların iki odağı bulunmaktadır: (1) diğer mühendislik dallarıyla olan yetki paylaşımı sorunları ve (2) her iki mühendisliğin kendi arasındaki yetki paylaşımı sorunları. Esasen, iki mühendislik disiplininin farklı ihtiyaçlardan yola çıkılarak kurulmuş olduğu tarihsel arkaplanda ortaya çıkmaktadır. Orman Endüstri Mühendisliği, temel ahşap bilgisiyle birlikte orman ürünleri alt sektörlerinin üretim süreçlerinin tanıtıldığı ve “endüstri mühendisliği” kavramının orman ürünleri endüstrine taşınmasını sağlayan bir mühendislik dalı olmuştur. Bu anlamda, orman fakültesi bölümleri içinde “mühendislik kavramı”na en yakın bölüm olarak da değerlendirilmektedir. Hali hazırda sekiz adet orman endüstri mühendisliği bölümünde eğitim-öğretim faaliyeti yürütülmekte ve bu bölümlere her yıl yaklaşık 570 öğrenci kaydolmaktadır. Buna karşılık, Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği, 1970'li yıllarda Almanya-Rosenheim Ahşap Teknolojisi bölümünden esinlenerek kurulmuş olup, uygulamaya yönelik ve mezunlarına el becerisi kazandıran yapısıyla dikkat çekmiştir. Ancak, ilerleyen yıllarda daha çok mobilya endüstrisine teknik eleman yetiştiren bir kimliğe bürünmüştür. Günümüzde ise, “yüksekokul” bünyesinde “mühendislik” diploması verilemez gerekçesiyle lisans öğrencisi alamayan bir bölüm haline gelmiştir. Her iki mühendislik bölümünden bugüne kadar mezun olanların sayısı 6000'e yaklaşmıştır. Orman Endüstri Mühendisliğinden 4800, Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliğinden 1200 kişi mezun olmuştur. Bu rakamlar, bir meslek disiplini için önemli eşik değerler olarak ele alınabilir ve güçlü bir temsil kabiliyetine işaret eder. Ancak, henüz bu potansiyelin hayata geçirilemediği de hepimizin malumudur. Bununla birlikte, söz konusu mesleklerin mezun ve mensupları, uygulamada ortaya koydukları performansla bir anlamda kendilerini ispat etmişlerdir. Meramım şudur ki, ortada henüz “mesleki yetki yasası” ve ilgili düzenlemeler mevcut değilken, her iki mühendislik disiplininden mezun olan meslektaşlar, kendilerini orman ürünleri endüstrisi sektörüne bir ölçüde kabul ettirmişlerdir. Ancak, bu başarı “körlerin fili tarifi” örneğindeki gibi, hikayesi her birey tarafından ayrı yazılan birbirinden kopuk parçalardan oluşmuştur. Diğer yandan, söz konusu başarılar “bir mesleğin doğuşu” filminin fragmanları olarak da değerlendirilebilir. Ülkemizde meslek odalarının kuruluşu 1954'de gerçekleşmiş; ilk kurulan meslek odalarından biri Orman Mühendisleri Odası olmuştur. Ancak, “mesleki yetki yasası” çok sonraları 2006'da resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Galiba, bu kadar uzun süre geçmesinin temel sebebi, ormancılık camiasındaki meslektaşların rüştünü ispat için yetki yasasına ihtiyaç duymamasıdır. Meslek türlerinin giderek çoğaldığı ve birçok yeni iş tanımının yapıldığı çağımızda, temel meslek alanlarının ve yetkinlik sınırlarının iyi bir biçimde tanımlanmış ve yasalaşmış olması çok önemlidir. Bu bağlamda, ülkemizde var olan 64 adet mühendislik disiplininin yetki alanlarını gasp etmeden ve fakat mesleğimize ait olan alanları yerli yerinde tanımlayarak bir “mesleki yetki yasası” ortaya koyulabilmiştir. Bu çok önemli eşiğin aşılmasında emeği geçen herkes yürekten bir teşekkürü fazlasıyla hak etmiştir. Mesleki yetki yasası 2006'da yürürlüğe girdi; o tarihten bu yana tam 620 adet orman mühendisliği bürosu açılmış durumda, ancak orman endüstri mühendisliği bürolarının sayısı sadece 14. Yasayla birlikte, serbest meslek mensupluğu ve yeminli serbest meslek mensupluğu kavramları gündeme geldi. Görünen o ki; orman endüstri ve ağaç işleri endüstri mühendisleri gündemden çok fazla haberdar değil. Oysa, mesleki yetkinliklerin kullanılabilmesi, yani amiyane tabirle “imza yetkisi” ancak bu süreçlerin tamamlanmasıyla mümkün olmakta. Gelişmiş ülkelerde uzun yıllardan beri uygulanmakta olan bu sistem, ülkemizde, esasen bizden çok daha önce mesleki yetki yasalarına kavuşmuş olan diğer mühendislik disiplinlerinde bile emekleme devresinde. Çok bilinen bir metaforla söylersek, dünyayı büyük bir köy haline getiren bilişim devrimi ve olağan üstü teknolojik gelişmeler, üniversiteden sonra meslek eğitiminin emekliliğe kadar devam etmek durumunda olduğunu vazetmekte. Dolayısıyla, mesleki eğitimin odalar ve kalite ajansları yoluyla daha ileri seviyelere taşınması söz konusu. 6 Haziran 2011 tarihinde Ankara'da Orman Mühendisleri Odası Merkez Şubesince düzenlenen “Kamu ve Özel Sektörde, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hizmetleri Paneli”nde; yukarıda ana hatlarını verdiğimiz yapı çerçevesinde, iki mühendislik disiplininin sorunları, yetki yasasına göre sahip oldukları yeni olanaklar ve bundan sonraki süreçlerde yapılması gerekenler tartışıldı. Orman Endüstri Mühendislerinin ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendislerinin evvel emirde bilmesi gerekenleri panelde dile getirilen başlangıç tespitleri olarak şöyle özetleyebiliriz: 1) Türkiye orman ürünleri endüstrisi sektöründe nitelikli orman endüstri ve ağaç işleri endüstri mühendislerine ihtiyaç bulunmaktadır; ancak, bu durum istihdam sorunu yoktur anlamına gelmemektedir. Eğitim süresi üniversite yıllarıyla sınırlı değildir, meslekte yetkinlik kullanmanın yolu üniversite sonrası gerçekleşecek süreçler dahilinde eğitim almak ve çeşitli alanlarda “yetkinlik sertifikaları” elde etmekle mümkündür. 2) Mesleki yetki yasasının odanın, kamu ve özel sektörün, üniversitenin ve ilgili diğer sivil toplum kuruluşlarının ortak çabasıyla hayata geçirilmesi en önemli faaliyet olarak önümüzde durmaktadır. Yasayla elde edilen hakların, bir zor kullanma aracı olarak değerlendirilip ilgili sektöre adeta dikte ettirilmesi doğru bir yol haritası değildir. Bunun yerine, yukarıda sayılan başat oyuncuların ortak katılımı ve uzlaşma yoluyla mesleki yetki yasasının tam anlamıyla uygulamaya koyulması mümkün olacaktır. 3) Mesleki yetki yasasının getirdiği hak ve yetkileri kullanabilmek için, TMMOB Orman Mühendisleri Odasına kayıt olmak, odaya kayıtlı ruhsatlı meslek mensubu olmak ve oda çalışanlar listesinde yer almak gerekmektedir. Bu bağlamda, eski ve yeni mezunların bu süreçlerden haberdar edilmesi ve odaya üye olmaları konusunda teşvik edilmeleri önem kazanmaktadır. 4) Mesleki hak ve yetkilerin özellikle diğer mühendislik disiplinlerinden geri alınması kapsamında, ortak tavır ve işbirliği ruhu içinde hareket edilmesi ve meslektaşların bu konularda daha duyarlı olması gerekmektedir. Bu anlamda, kısa sürede sonuç alınabilecek odaklarda mücadele yürütülmelidir. Örneğin; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) nezdinde yapılacak olan girişimlerle önemli kazanımlar elde edilebilecektir. Bir önceki paragrafta sıralanan ön tespitlerle başlayan panel, kamu ve özel sektör temsilcisi panelistlerin sunumları ve panel katılımcılarının soru/yorumlarıyla devam etti. Anlaşılan o ki, bu türden bilgi paylaşım ortamlarına ve organizasyonlara çok fazla gereksinim var. Çünkü, günümüz her ne kadar bilişim ve sonsuz iletişim çağı olsa bile, şairin dediği gibi insanlar “hangi dünyaya kulak kesilmişlerse öbürüne sağır” durumdalar. İşte bu sağırlığı ortadan kaldırmanın yegane yolu sık sık bir araya gelmek, sorunları ve olanakları tartışmak ve her seferinde “yapılabilirliği olan somut adımlara” karar vermektir. Panelin sonuç bildirisi Oda'nın resmi internet sitesinden kamuoyuna duyurulmuş durumda. Sonuç bildirisindeki maddeleri burada tekrar etmek istemiyorum; ancak, söz konusu görüşlerin altına ben de imzamı atıyorum. Orman endüstri ve ağaç işleri endüstri mühendislerinin önünde şimdi her zaman olduğundan daha parlak bir gelecek var. Fakat bilinmesi gereken, “nereye gideceğini bilmeyen gemiye hiçbir rüzgarın faydası olmaz” özdeyişinde dile getirilen temel düsturdur. Her meslektaş, mesleki yetki yasasını ve ilgili mevzuatı iyice özümsemelidir. Bu özümsemenin sonucunda ortaya çıkacak her görüş ve açılım çok değerlidir. Bu bizi bir “ortak akıla” götürmelidir. Enerjimizi doğru hedeflerde yoğunlaştırmalıyız. Sadede gel derseniz, somut bir öneriyi siz sevgili okurlarımla paylaşmak isterim: Bugüne kadar “orman endüstri mühendisleri odası” kurulsun diye birçok girişim oldu ve emek sarf edildi. Oysa, bu oluşum bizim dışımızda birçok etmene bağlıydı ve karmaşık bir süreç söz konusuydu. Sonuç olarak somut bir kazanım elde edilemedi. Halbuki, yeni bir oda kurmak yerine, mevcut oda yapısı içinde konumumuzu güçlendirmek ve mesleğimize ilişkin mücadelede Orman Mühendisleri Odasının tam desteğini almak çok daha somut bir hedef olarak karşımızda duruyor. Kaldı ki TMMOB'un mevcut oda sayısının artmasına sıcak bakmadığı da bilinen bir gerçek. Her toplantıda ve/veya panel benzeri organizasyonda “yapılabilirliği olan somut adımlara” karar verilmelidir demiştik. Bahsettiğimiz panelde buna örnek olarak verebileceğimiz husus, kapasite raporlarıyla ilgili. Panelde, orman endüstri işletmelerinin en basitinden “orman emvali ihalelerine” girebilmesi için alması gereken “kapasite raporlarının” hiç ilgisi olmayan mühendislik disiplini mensuplarınca imzalandığı ve işin garibi yetkili makamlar tarafından bu raporların kabul edildiği dile getirildi. İşte size somut bir sorun ve bu sorunun çözümü için yapılması gerekenlerin “ortak akıl” felsefesi içinde belirlenmesine ilişkin yol haritası örneği. Ne mi yapıldı? Orman Mühendisleri Odası, biraz önce sözünü ettiğim “sonuç alınabilecek odaklar”dan biri olan TOBB nezdinde bir girişim başlattı. TOBB bünyesindeki orman endüstri kuruluşlarının “kapasite tanzim raporlarını” orman endüstri ve ağaç işleri endüstri mühendislerine hazırlatmaları için düğmeye basıldı. Oda yönetimi, üniversitelerden görüş istedi. Biz de orman endüstri mühendislerinin, almış oldukları hangi derslere ve hangi ders içeriklerine göre böyle bir “kapasite tanzim raporu” düzenlemeye yetkin olduklarını bilimsel dille izah eden bir rapor hazırladık. Böylece, kaybedilen bir kalenin geri alınması mümkün olabilecek. Tam anlamıyla bir “kazan-kazan” durumu. Yeri gelmişken burada önemli gördüğüm bir hususla ilgili görüşümü de ilgili kamuoyu ile paylaşmak isterim. Bu konu panelde de tartışıldı. Oda tarafından yürütülecek meslek mensupluğu süreçlerinde bilindiği gibi eğitimler verilmekte ve sınavlar yapılmakta. Bu eğitim ve sınav süreçlerinde de, yine yukarıda sözünü ettiğim “ortak akıl” düşüncesinden hareket edilmelidir. Tabi ki yasal olarak ve gelişmiş ülkelerdeki temel uygulama anlamında bu süreçlerde yetkili olan kurum meslek odasıdır. Ancak, meslek odasının burada tek yetkili/karar verici olarak ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlardan görüş almadan hareket etmesi bazı sakıncalar doğurabilecektir. Meslek odalarının siyasallaşma potansiyeli ve “eğitim modüllerindeki” hatalı karar ve içerikler söz konusu meslek mensupluğu eğitim ve sınav sürecini olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bu nedenle, gelişmiş ülkelerde şimdilerde “kalite ajansları“ marifetiyle mesleki yetkinliklerin verilmesi aşamaları denetlenmeye başlamıştır. Bu çerçevede, meslek odasının üniversitelerle işbirliği içinde hareket etmesi esasen “yetkinin paylaşılması” anlamında değil, “ortak akıl” felsefesinin işletilmesi anlamında ele alınmalıdır. Önümüzde çok uzun ve meşakkatli bir yol var. Sertifikasyon denetçiliği olanakları; avukatlık/mühendislik/mimarlık büroları gibi çok sayıda orman endüstri mühendisliği ve ağaç işleri endüstri mühendisliği bürolarının kurulması; ahşap ev ve gemi yapımında imza yetkisinin inşaat mühendisleri, mimarlar ve gemi inşaatı mühendisleriyle tartışılması; danışmanlık kurumunun temel ilkelerinden ödün verilmeden orman ürünleri sektöründe kabul görmesi bu yolun sonunda varabileceğimiz hedeflerden sadece birkaç tanesi. Daha hayal bile etmediğimiz hedefler olabilir. Yeter ki, birbirimizin ve sığamızın farkında olalım; enerjimizi pastadan alacağımız payı artırmak yerine pastayı büyütmeye harcayalım. * KTÜ Orman Fakültesi Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü 14 15 UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 SAYI: 4-5-6 Ormanlar ve Su Üretimi Yrd. Doç. Dr. A. Alper BABALIK* Yrd. Doç. Dr. Nilüfer YAZICI* Özet Bu çalışmada; orman ekosistemlerinin su üretimi üzerindeki etkileri ve önemine değinilmiş ve bu alanların su üretimi için nasıl planlanması gerektiği konusunda bilgiler ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda su, canlı yaşamının sağlıklı bir şekilde sürdürülmesinde kuşkusuz en önemli tükenebilir kaynaklardan birisi olup, su üretiminde orman ekosistemleri oldukça önemli bir role sahiptir. Ülkemizdeki orman alanları yaklaşık olarak 49.2 milyar m3/yıl su üretmektedir. Su üretimini arttırmak için dağlık arazideki ormanların ve makiliklerin korunması, bozuk ve çıplak alanların ağaçlandırılması 1. GİRİŞ Su, canlı yaşamının sağlıklı bir şekilde sürdürülmesinde kuşkusuz en önemli tükenebilir kaynaklardan birisidir. Küresel ısınma, doğal kaynakların bilinçsiz kullanımı, nüfusun artmasıyla birlikte suya olan talebin artması, su kaynaklarının azalmasına ve var olan suyun kalitesinin düşmesine neden olmaktadır. Bundan dolayı su üretiminin önemi her geçen gün daha da artmaktadır. Genelde yüksek rakımlı bölgeler ve dağlık mıntıkalar daha fazla yağış alan bölgeler olarak bir ülkenin esas su üretim alanlarını oluşturmaktadır. Tatlı ve temiz suların ana kaynakları; orman, mera ve yüksek dağ ekosistemleridir. Her ne kadar çıplak alanların miktar olarak daha fazla su ürettikleri düşünebilecekse de, bu alanlarda yağışla birlikte meydana gelecek erozyon, sel ve taşkınlarla birlikte baraj havzalarının hızlı bir şekilde dolması söz konusudur. Bundan dolayı yüksek kalitede değerli suyun ana kaynağı olarak ormanlar büyük önem arz etmektedir. Ormanların su ve su kaynaklarını koruyucu, toprak koruma fonksiyonundan ötürü de suyu depolayıcı, su rejimini düzenleyici, suyu nitelik ve nicelik olarak iyileştirici, sel ve taşkın önleyici etkileri vardır. Ormanlar değeri parayla ölçülemeyecek bu ürün ve hizmetleri de vermektedir. Bir yaklaşıma göre, ormanın ekolojik işlevleri dediğimiz değer, odun hammaddesi değerinin 2000 katına ulaşmaktadır. Bunlar özellikle insan yaşamının temellerini oluşturan ürün ve hizmetlerdir (Mızraklı vd., 2008). UZMAN SAHASI Nisan-Mayıs-Haziran 2011 gerekmekte olup, su toplama amacı ön planda tutulan yağış havzalarının su üretimi amacıyla planlanması ve ağaçlandırmalarının bu planlar doğrultusunda gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu havzalarda yapılacak ormancılık çalışmalarında, intersepsiyonla olan su kaybını en az düzeye indirecek, erozyona yol açmayacak, su kalitesi ve rejiminin bozulmasına neden olmayacak miktarda toprağa ölü örtü sağlayacak bir vejetasyon örtüsünün bulundurulması amaçlanmalıdır. 2. SU ÜRETİMİ AÇISINDAN ORMANLARIN ÖNEMİ Genelde yüksek rakımlı bölgeler ve dağlık mıntıkalar daha fazla yağış alan bölgeler olarak bir ülkenin esas su üretim alanlarını oluşturmaktadır. Depolama koşullarından başlayarak suyun kalitesine kadar etkili olan pek çok nedenden dolayı, yukarı havzalar tüm dünyada ana su üretim alanlarını oluşturmaktadır. Bu alanların hakim bitki örtüsü ise genelde ormanlardır. Bu nedenledir ki yeryüzüne ulaşan yağışın toprağa girmesi, toprak içinde aşağılara sızarak derelere ve kaynaklara ulaşması olgusunda ormanlar önemli bir etkiye sahip bulunmaktadır. Toprak gibi bir ortamdan geçmeden yüzeysel akışla derelere ulaşan sular yüksek akımlar şeklinde ya sel ya da taşkınlar oluşturarak ortamdan Anahtar Kelimeler: Su, yağış havzaları, ormanlar, su üretimi. Su üretiminde orman ekosistemleri önemli bir role sahiptir. Ülkemizdeki orman alanlarının yaklaşık olarak 49.2 milyar m3/yıl su ürettiği hesaplanmıştır Su üretimine ayrılan havzalarda ana amaç; erozyona sebebiyet vermeksizin atmosferden gelen yağış miktarının mümkün olabildiğince büyük bir kısmını kayba uğratmadan toprak yüzeyine ulaştırıp kullanıma tahsis etmektir. Havzaların su verimi iklim, jeoloji, toprak, arazi kullanımı ve sosyoekonomik koşullara göre değişim göstermektedir. Bu çalışmada; orman ekosistemlerinin su üretimi üzerindeki etkileri ve önemi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Şekil 1. Hidrolojik Döngü (DMİ, 2011) uzaklaşırlar. Nitekim bu konuda yapılmış bir araştırma ormanla kaplı yukarı havzaların daha fazla yağış aldığını ve daha fazla kullanılabilir su ürettiğini ortaya koymuştur (Şengönül, 1997). Suyun üretildiği yerler içinde en önemli payı orman ekosistemleri oluşturmaktadır. Su üretimi orman alanına düşen yağışların toprağa sızdırılması ve topraktan sızan suyun kaynaklara ulaşması ile gerçekleşebilmektedir (Kantarcı, 2007). Ülkemiz alanının yaklaşık %25'i orman ekosistemlerinden oluşmakta ve kaliteli su üretiminin %80'i ormanlardan elde edilmektedir (Anonim, 2007). Bu bakımdan ormanlar hidrolojik döngü üzerinde önemli etkiye sahiptirler (Şekil 1). Ormanlık bir havzanın su verimi; havza üzerine düşen yağış, intersepsiyon, gövdeden akış, infiltrasyon, yüzeysel akış, transpirasyon ve evaporasyon gibi faktörlerin denge ve karşılıklı etkileşimleriyle şekillenmektedir (Çepel, 1986). Yapılan çalışmalarda havzanın orman örtüsü yüzdesinin yıllık ortalama akışı etkilediği ortaya çıkmıştır. Ormanlık havzaların su verimleri ormansız havzaların su verimlerinden yaklaşık 2 kat daha fazladır. Orman örtüsünde her %10'luk artışa karşılık yıllık ortalama akışta 12-17 mm'lik bir artış meydana gelmektedir. Ayrıca çeşitli iklim ve yükselti kuşaklarında yıllık yağışın artan orman örtüsü yüzdesine bağlı olarak arttığı belirlenmiştir (Görecelioğlu, 1992). Yurdumuzda yapılan çalışmalarda ise; Türkiye akarsularının ekonomik olarak kullanılabilecek kapasitesi olan 95 milyar m3/yıl'lık miktarın 49.2 milyar m3/yıl'lık bölümü orman alanlarından gelmektedir (Kantarcı, 1993). Bu değerler göstermektedir ki; Türkiye'deki kullanılabilir yüzeysel su veriminin %50.53'ü orman alanlarının ürettiği sudur (Görecelioğlu, 1992). Ancak ormanlık alanlardaki farklı ağaç türleri su üretimi üzerinde farklı etkilere sahiptir. Çünkü ağaçların akışları etkileyen intersepsiyon özelliklerinin; türe bağlı olarak önemli ölçüde değişiklik gösterdiği araştırmalar ile saptanmıştır (Çizelge 1). İntersepsiyon miktarlarının; ağaç türlerine göre %13.8 - %31.1 aralığında değiştiği ve iğne yapraklı ağaç türlerinde (Ortalama değer: %27.9) yapraklı ağaç türlerine oranla (Ortalama değer: %15.6) daha büyük ve ortalamalar arasındaki farkın da %12.3 olduğu görülmektedir (Özhan vd., 2008). Yapılan çalışmalarda havzanın orman örtüsü yüzdesinin yıllık ortalama akışı etkilediği ortaya çıkmıştır. Ormanlık havzaların su verimleri ormansız havzaların su verimlerinden yaklaşık 2 kat daha fazladır. Orman örtüsünde her %10'luk artışa karşılık yıllık ortalama akışta 12-17 mm'lik bir artış meydana gelmektedir. Ayrıca çeşitli iklim ve yükselti kuşaklarında yıllık yağışın artan orman örtüsü yüzdesine bağlı olarak arttığı belirlenmiştir (Görecelioğlu, 1992). Ağaç Türü Karaçam Meşe Gürgen-Meşe (Baltalık) İntersepsiyon Miktarı % 28.3 % 15.6 % 13.8 Çizelge 1. Ağaç türlerine göre intersepsiyon değerleri (Özhan, 1982) Yurdumuzda yapılan çalışmalarda ise; Türkiye akarsularının ekonomik olarak kullanılabilecek kapasitesi olan 95 milyar m3/yıl'lık miktarın 49.2 milyar m3/yıl'lık bölümü orman alanlarından gelmektedir (Kantarcı, 1993). Bu değerler göstermektedir ki; Türkiye'deki kullanılabilir yüzeysel su veriminin %50.53'ü orman alanlarının ürettiği sudur (Görecelioğlu, 1992). Ancak ormanlık alanlardaki farklı ağaç türleri su üretimi üzerinde farklı etkilere sahiptir. Çünkü ağaçların akışları etkileyen intersepsiyon özelliklerinin; türe bağlı olarak önemli ölçüde değişiklik gösterdiği araştırmalar ile saptanmıştır (Çizelge 1). İntersepsiyon miktarlarının; ağaç türlerine göre %13.8 - %31.1 aralığında değiştiği ve iğne yapraklı ağaç türlerinde (Ortalama değer: %27.9) yapraklı ağaç türlerine oranla (Ortalama değer: %15.6) daha büyük ve ortalamalar arasındaki farkın da %12.3 olduğu görülmektedir (Özhan vd., 2008). Toprak yüzeyini örten bitkisel materyal, ister orman ister çayır-mera (otsu vejetasyon) olsun, bu örtü tabakasının toprak yüzeyinde oluşturduğu ölü örtü katı, toprak-bitkisu arasındaki doğal dengede önemli rol oynamaktadır. Bu konuda yapılan pek çok araştırma göstermiştir ki, toprak *SDÜ Orman Fakültesi 16 17 UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 yüzeyini kaplayan iyi bir ölü örtü tabakası hem toprak yüzeyinin strüktürünü muhafaza etmesi, hem de bu ölü örtü tabakasının çok yüksek su tutma kapasitesi nedeniyle yüzeysel akışın azalmasına, buna karşılık infiltrasyonla toprağa giren suyun miktarının artmasına sebep olmaktadır (Asan ve Şengönül, 1987). Örneğin, Elmalı barajı yağış havzasında yapılan karşılaştırmalı bir araştırmada toplam yağışın %82'sinin baltalık ormanda toprağa sızdığı, geri kalan %18'inin ise yüzeysel akışa geçtiği, buna karşılık bu oranların çayırla kaplı arazilerde %64 ve %36 olduğu belirlenmiştir (Özhan, 1986). Bununla birlikte bu ölü örtünün su kalitesini arttırıcı bir etkiye sahip olduğu da bilinmektedir. Arazi kullanma şekillerine göre yapılan çalışmalar da temiz su üretiminde ormanların en önemli unsurlar olduğunu göstermektedir. Bu durum orman örtüsündeki ağaç ve ağaççıklar ile bunların dal ve yaprak döküntüleri ile bu örtüye katılan diğer bitkilerin döküntülerinin oluşturdukları ölü örtü tabakasından kaynaklanmaktadır. Ağaç ve ağaççıklar kökleri ve onların çürüyen kalıntılarıyla toprağı gevşetmekte ve su tutma kapasitesini artırmaktadır. Toprağın üstündeki ölü örtü de toprağa organik madde vermek suretiyle onun geçirgenliğini yükseltmektedir. Ayrıca ölü örtü kendi ağırlığının 3-4 misli su tutma kapasitesine sahip olduğu için yağışlarla oluşan suyu tutmakta ve onun yavaş yavaş toprağa girmesine yol açmaktadır (Özhan, 1977). Bunlardan dolayı ormanlık alanlardaki akarsular genellikle taban suyu akışları ile beslenmektedir. Diğer bir anlatımla ormanlar içilebilir kalitedeki suyun en ucuz yolla üretildiği canlı arıtma tesisleridir (Hızal ve Serengil, 2007). Ormanların su ekonomisini düzenleme, su verimi sürekliliğini sağlama, taşkınları önleme, içme suyunun kalite ve kantitesini yükseltme gibi işlevleri genel olarak su SAYI: 4-5-6 UZMAN SAHASI Nisan-Mayıs-Haziran 2011 tüketimini azaltma ve su rejimini düzenleme şeklinde ele alınmaktadır (Fidan vd., 2008). Bu işlevleri kısaca aşağıdaki gibi açıklamak mümkündür. a. Su Tüketimini Azaltma Bitki toplumları, özellikle ormanlar, hava hareketlerinin hızını ve yönünü değiştirmede etkili olmaktadırlar. Orman örtüsü transpirasyon ve intersepsiyonla önemli miktarlarda su harcamasına karşın yer altı suyu oluşumu ve su kaynaklarını besleme bakımlarından daha verimli olduğu anlaşılmıştır. Almanya'da yapılan bir araştırmada, aynı yağış bölgesinde tıraşlama kesilmiş açık alan (çıplak toprak) ile orman örtüsü içinde bulunan su kaynaklarında, yüzey altı akış ve taban suyu akışını belirleme amacıyla su verimi ölçmeleri yapılmıştır. Uzun yılların ortalamasına göre orman içindeki kaynağın su veriminin 2.7 lt/sn, çıplak alandakinin 2.1 lt/sn olduğu belirlenmiştir. Görüldüğü üzere ormanlık alanda kaynak suyu miktarı daha yüksek olarak bulunmuştur (Çepel, 1986). b. Su Rejimini Düzenleme Ormanlar, tepe çatısıyla yağmur damlalarının doğrudan doğruya toprak yüzeyine düşmesini engelleyerek damla etkisini kırmaktadır. Aynı zamanda toprak yüzeyi üzerindeki ölü ve diri örtü sayesinde suyun toprağa infiltrasyonla problemsiz geçişini sağlamaktadır. Bu nedenle ormanlar su rejimini düzenleyen en önemli yenilenebilir, doğal kaynaklardır. 3. SONUÇ Su sürdürülebilir kalkınmanın en önemli unsurudur. Suyun sürdürülebilir bir şekilde üretilmesinde ise; ormanların büyük bir payı bulunmaktadır. Suyun üretimi, yağış orman toprağına düştüğü andan itibaren başlamaktadır (Deniz, 2007). Ormanlar hem intersepsiyon ve transpirasyon, hem de erozyon olayları arasında karşılıklı etkileşimi sağlamaktadır. Bu etkileşimlerden dolayı ormanlar; dere akışlarının ve dolayısı ile su üretiminin miktarını, kalitesini ve rejimini etkilemektedir. Suyun üretimi için dağlık arazideki ormanların ve makiliklerin korunması, bozuk ve çıplak alanların ise ağaçlandırılması gerekmektedir. Bununla birlikte, ağaçlandırmalarda yağışın olabildiğince en fazla miktarını toprak yüzeyine ulaştırabilecek, kışın yaprağını döken, seyrek ve gövde ile dik bir açı ile dallanma özelliği olan, düşük bir yaprak yüzey indeksine sahip türler tercih edilmelidir. Bunların yanısıra su toplama amacı ön planda tutulan yağış havzalarının, su üretimi amacıyla planlanması ve ağaçlandırmalarının bu planlar doğrultusunda gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu havzalarda yapılacak ormancılık çalışmalarında, intersepsiyonla olan su kaybını en az düzeye indirecek, erozyona yol açmayacak, su kalitesi ve rejiminin bozulmasına neden olmayacak miktarda toprağa ölü örtü sağlayacak bir vejetasyon örtüsünün bulundurulması amaçlanmalıdır. KAYNAKÇA Anonim, 2007. Orman Mühendisleri Odası “5331 Sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Işığında Su Havzalarında Ormancılık” Paneli Sonuç Bildirisi, Ankara. Asan, Ü., Şengönül, K., 1987. Orman Formlarının Fonksiyonel Açıdan Karşılaştırılması. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri: B, Cilt: 37, Sayı: 4, İstanbul. Çepel, N., 1986. Barajların Yukarı Yağış Havzaları İçin Arazi Kullanım Planlamasının Ekolojik Esasları. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri: B, Cilt: 36, Sayı: 2, İstanbul. Deniz, T., 2007. Su Sorunlarının Çözümünde Ormanların ve Bütünleşik Havza Yönetim Modelinin Rolü. Küresel İklim değişimi ve Su Sorunlarının Çözümünde Ormanlar Bildiri Kitabı, 173-179, İstanbul. DMİ, 2011. Hidrolojik Döngü. http://www.dmi.gov.tr/site/cocuklar-meteoroloji.aspx?s=su, Erişim Tarihi: 10.05.2011 Fidan, C., Duran, C., Kırış, R., 2008. Bitki Formasyonlarının Su Kaynakları Üzerindeki Etkisi. 2. Su Politikaları Kongresi Bildiriler Kitabı, Cilt 1, 39-47, Ankara. Görecelioğlu, E., 1992. Havzalarda Orman ve Otlak Amenajmanının Su Verimine ve Kalitesine Etkileri. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri: B, Cilt: 42, Sayı: 1-2, İstanbul. Hızal, A., Serengil, Y., 2007. Havzalarda Temiz Tatlı Su Üretimi. Küresel İklim değişimi ve Su Sorunlarının Çözümünde Ormanlar Bildiri Kitabı, 131-134, İstanbul. Kantarcı, D., 1993. Türkiye'nin En Önemli Çevre Sorunu Toprak Erozyonudur. Erozyonun Önlenmesi ve Ülkenin Devamlılığının Sağlanması İçin Yapılacak Ağaçlandırmalara Kaynak Yaratmalıyız. 1. Ormancılık Şurası, Tebliğler ve Ön Çalışma Grubu Raporları, Cilt 1, Orman Bakanlığı Seri No: 13, Yayın No: 6, Ankara. Kantarcı, D., 2007. Türkiye'de İklim Değişimi Süreci ve Ormanlar ile Otlakların Su Üretiminin Artırılmasına Etkisi. Küresel İklim değişimi ve Su Sorunlarının Çözümünde Ormanlar Bildiri Kitabı, 155-164, İstanbul. Mızraklı, A., Güzenge, E., Yalçın, A., 2008. Ormanların Su Kaynakları Potansiyeli Üzerine Etkileri, Bu Alanların Belirlenmesi, Korunması ve Dim Planlama Örneği. 2. Su Politikaları Kongresi Bildiriler Kitabı, Cilt: 1, 49-59, Ankara. Özhan, S., 1977. Belgrad Ormanı Ortadere Yağış Havzasında Ölü Örtünün Hidrolojik Bakımdan Önemli Özelliklerinin Bazı Yöresel Etkenlere Göre Değişimi. İ.Ü. Yayın No: 2330, Orman Fakültesi Yayın No: 235, 179s., İstanbul. Özhan, S., 1982. Belgrad Ormanındaki Bazı Meşcerelerde Evapotranspirasyonun Deneysel Olarak Saptanması ve Sonuçlarının Amprik Modellerle Karşılaştırılması. İ.Ü. Yayın No: 2906, Orman Fakültesi Yayın No: 311, İstanbul. Özhan, S., 1986. Havza Amenajmanı Esasları ve Orman-Su İlişkileri. Tarım-Orman ve Köyişleri Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü Yayınları, Gelişim Matbaası, Ankara. Özhan, S., Hızal, A., Gökbulak, F., Serengil, Y., 2008. Ormancılık ve Su Üretimi İlişkisi. Baraj Havzalarında Ormancılık I. Ulusal Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 57-75, Kahramanmaraş. Şengönül, K., 1997. Su Üretimi Açısından Yağış Havzalarının Bitki Örtüsü. İstanbul Su Kongresi Bildiriler Kitabı, s. 116, İstanbul. 18 19 UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 SAYI: 4-5-6 Ladin Ormanlarında Yaralı Ağaçların Kabuk Böceği Zararına Duyarlılığı Dr. Gonca Ece ÖZCAN* Orman Yük. Müh. Yrd. Doç. Dr. Hazan Alkan AKINCI** Orman Yük. Müh. Özet Dendroctonus micans (Coleoptera: Curculionidae: Scolytinae) değerlendirilen ağaçların %27,48'ine zarar vermiştir. Deneme alanlarında toplam ağaç sayısı ile D. micans zararı görülen ağaç sayısı arasında ve zarar gören ağaç sayısı ile zararın devam ettiği ağaç sayısı arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Doğu Ladini, Picea orientalis (L.) Link., ormanları yol yapımı, üretim ve mücadele çalışmaları sırasında ve orman köylülerinin yaşam alanı ve geçim kaynakları olması nedeniyle 1- Giriş Doğu Ladini, Picea orientalis (L.) Link., ormanlarımız Doğu Karadeniz Bölgesi'nin toplumsal, kültürel ve ekonomik açıdan en önde gelen değerlerindendir (Eroğlu ve ark., 2005a). Bölgede, ladin yayılış alanlarını içine alan kırsal kesimde çok dağınık bir yerleşim yapısı görülür. Bölge halkı kış, bahar ve yaz aylarında farklı yerleşim alanlarını kullanabilmektedir. Bu devirsel yer değiştirmeler sırasında orman içi yolların kullanılması, orman alanlarında hayvan otlatılması, tarım ürünleri yetiştirmek amacıyla orman alanlarının açılması, yapacak ve yakacak olarak çok fazla odun kullanılması ormanların bugünkü parçalı yapısına neden olmuştur. Geleneksel faydalanmaya bağlı olarak oluşan çok parçalı yapıya sahip orman alanlarında çoğalma fırsatı bulan çeşitli kabuk böcekleri çok ileri düzeyde bir etki göstermektedir (Özcan ve Alkan 2003). Doğu ladini ormanları dağ köylerinde yaşayan yeterince yoğun nüfusun ağır baskısı altında kalmıştır. Bu baskı ormanları bazı kabuk böceklerinin saldırısına son derece açık hale getirmiştir (Benz, 1984). Ormanlarımızın yapısal gelişimi ve niteliğini tayin eden belirli koşullar, kabuk böceği zarar boyutlarının da temel belirleyicisi olmuştur (Eroğlu ve ark., 2005b). Bölge için yaşamsal değere sahip doğu ladini ormanlarına, 1960'lı yılların ortalarında Gürcistan'dan geçen Dev ladin kabuk böceği, Dendroctonus micans (Kugelann) (Coleoptera: Curculionidae, Scolytinae), bu ormanların hemen tamamına yayılmış ve çok önemli kayıplar meydana getirmiştir. Başlangıçtan buyana bu böceğin zarar ve tehdit durumu değişmez bir konumda sürmekte (Özcan ve ark., 2005) ve çok şiddetli saldırıları, çok büyük miktarlarda ladin ağacının ölümü veya diğer kabuk * Sorumlu yazar **AÇÜ Orman Fakültesi 20 UZMAN SAHASI Nisan-Mayıs-Haziran 2011 Prof. Dr. Mahmut EROĞLU*** Orman Yük. Müh. ormanlardan düzensiz yararlanmaları sırasında ağaçlarda yaralar oluşmaktadır. Toplam ladinlerin %4,83'ü yaralı, %1,42'si çataldır. Böceğin zarar verdiği ağaçların %12,45'i ve zararının devam ettiği ağaçların %37,5'i yaralıdır. Yaralı ladinlerin %70,73'ü, çatal ladinlerin %75'i D. micans zararı görmüştür. Yaralı ağaçlar toplam ladinlerin %4,83'ü olmasına rağmen, D. micans yumurtalarının %60,71'i, larvalarının %54,34'ü, pupalarının %69,32'si ve erginlerinin %56,18'i bu yaralı ağaçlar üzerinde tespit edilmiştir. böceklerinin tekrarlanacak saldırısına açık hale gelmesi ile sonuçlanmıştır (Özcan ve Alkan-Akıncı, 2010). D. micans'ın Artvin'de 1972–1985 yıllarında en az 8.000.000 adet ladini kuruttuğu hesaplanmıştır (Keskinalemdar ve Özder, 1995). Eroğlu (1995), Böceğin Artvin ve Giresun ormanlarında ağaçların %36'sına zarar verdiğini ortaya koymuştur. Ayrıca D. micans'ın, birikimli olarak, ladinlerin %39'una zarar verdiği belirlenmiştir (Özcan ve ark., 2006). Bu çalışmada D. micans ve izleyen diğer kabuk böceği salgınlarının tekrarlanma olasılığının yüksek risk oluşturduğu ladin ormanlarında belirlenen zarar düzeyleri ile özellikle halkın ormanlardan geleneksel yararlanması yanında yol yapımı ve üretim çalışmaları sırasında da yaralanan ladin ağaçlarındaki duyarlılık boyutlarına dikkat çekmek amacıyla bir değerlendirme yapılmıştır. 2- Materyal ve Yöntem Bu çalışma, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde, Trabzon Orman Bölge Müdürlüğü, Maçka Orman İşletme Müdürlüğü, Yeşiltepe ve Maçka Orman İşletme Şeflikleri sınırları içerisindeki Dendroctonus micans'ın zarar yaptığı Doğu Ladini ormanlarında 2005–2008 yıllarında yürütülmüştür. Arazideki ölçüm ve değerlendirmeler 30x10m boyutlarındaki 38 deneme alanında gerçekleştirilmiştir. Deneme alanlarında toplam 848 ağaç değerlendirilmiştir. Böcek zararının devam ettiği ağaçlarda, böceklerin galerilerinin üzerindeki kabuğu kaldırmak için küçük ve hafif balta, böceklerin galerilerinden alınması ve sayılması sırasında küçük plastik kutular, pens ve fırça kullanılmıştır. Böcek faaliyetinin devam ettiği dikili ağaçların ilk 2m'sinde, böceklerin üreme/yiyim yerlerinde, kabuk özenle kaldırılıp D. micans'ın yumurta, larva, pupa ve erginleri kaydedilmiştir. Deneme alanları içinde kesilerek tüm gövdesinin değerlendirildiği 30 ağaç üzerinde tespit edilen farklı biyolojik dönemlerdeki bireyler değerlendirmelere dahil edilmiştir. Ağaç kesimi için motorlu testere kullanılmıştır. Çalışma alanlarının ortalama yükseltisi 1100m (940m–1286m) ve ortalama eğimi %42 (%10-%70)'dir. Deneme alanlarının 24'ü güney (7'si güneydoğu, 7'si güneybatı, 10'u güney), 10'nu kuzey (6'sı kuzeydoğu, 1'i kuzeybatı, 3'ü kuzey), 3'ü doğu ve 1'i batı bakıdadır. Deneme alanlarında değerlendirilen ağaçların tamamı ladindir. Bu ladinlerin %24,53'ü 15cm ve daha küçük, %52,24'ü 16–32cm, %19,22'si 32–48cm, %3,42'si 48–64cm arasında, %0,59'u 64 cm ve daha yukarı çaplardadır (Şekil 1). Şekil 1. Değerlendirilen ladin ağaçlarının çap basamaklarına dağılımı Çalışmada yol yapımı, üretim faaliyetleri, çeşitli kesici aletlerin kullanılması ve diğer nedenlerle yaralanmış ağaçların kabuk böceği zararlarına karşı olan duyarlılıkları değerlendirilmiştir. Deneme alanlarında değerlendirilen toplam ağaç sayısı ile D. micans zararı görülen ağaç sayısı ve D. micans zararı görülen ağaç sayısı ile D. micans zararı devam eden ağaç sayıları arasında korelasyon analizi uygulanarak istatistiki ilişkiler de aranmıştır. İstatistik değerlendirmeler için SPSS 11,5 paket istatistik yazılımı kullanılmıştır. 3- Bulgular ve Tartışma D. micans incelenen ladin ağaçlarının %27,48'ine zarar vermiş ve %1,3'ünü kurutmuştur. D. micans'ın, ladinlerin %22,76'sına önceden zarar verdiği ve %4,72'sinde zararını sürdürdüğü saptanmıştır. Böceğin zarar verdiği ağaçların %17,17'sinde böceğin faaliyeti devam etmektedir. Toplam ağaçların %6,09'u kesilmiştir. Araştırma alanında D. micans'tan zarar gören ağaçların oranı, ladinin tüm yayılış alanlarında zarar gören ağaçlardan %2,88 (Özcan ve ark., 2006) ve %5,78 (Alkan-Akıncı, 2006) daha yüksek olmuştur. Birim alanında değerlendirilen toplam ağaç sayısı ile D. micans zararı görülen ağaç sayısı arasında istatistiksel olarak pozitif yönde doğrusal bir ilişki bulunmuştur (r=0,512; p=0,01; n=38). Toplam ağaç sayısı ile D. mican zararının devam ettiği ağaç sayısı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamazken, önceden zarar gören ağaç sayısı ile zararın devam ettiği ağaç sayısı arasında pozitif yönde doğrusal bir ilişki bulunmuştur (r= 0,514; p=0,05; n=22). Fransa'da yürütülen bir araştırmada hektardaki ağaç sayısı ile D. micans zararı gören ağaç sayısı arasında benzer bir ilişki bulunmuştur (r2 =0,17; n=54) (Gilbert ve Grégoire, 2003). Yine Fransa'da her bir deneme alanındaki saldırıya uğrayan ağaç sayısının ağaç yoğunluğu ile birlikte önemli bir şekilde arttığı belirtilmiştir (Van Averbeke ve Grégoire, 1995). Araştırma alanımızı oluşturan Maçka Orman İşletme Müdürlüğü, Yeşiltepe ve Maçka Orman İşletme Şeflikleri ladin orman alanlarında, D. micans'ın zarar verdiği ağaçların sayısına, böcek zararı sonucu kesilen ladin ağaçlarının sayısı eklendiğinde, D. micans'ın birikimli olarak, ladinlerin %31,89'una zarar verdiği ortaya çıkmıştır. Bu miktar, D. micans zararı nedeniyle ağaç kesimlerinin henüz başladığı dönemlerdeki zarar gören ağaçların %35'lik oranına (Eroğlu, 1995) yakın olmaktadır. Türkiye'de D. micans'ın zarar vermekte olduğu yaklaşık 120 bin ha ladin ormanında 22,80 milyon m3 dikili gövde hacmine sahip ağaçlarda zarar yaptığı ve 11,43 milyon m3 dikili gövde hacmine sahip ağaçlarda zararını sürdürdüğü ve bu böceğin zararından dolayı son 20 yılda 6,96 milyon m3 ağacın kesilmiş olduğu belirtilmiştir. D. micans'ın zararından dolayı son 20 yılda kesilmiş olan 6,96 milyon m3 odunun m3'te en az 10 TL'lik bir kıymet azalmasının toplam parasal karşılığı 69,6 milyon TL'dir. Bunun zarar görmüş 22,8 milyon m3 dikli gövde hacmi için karşılığı 228 milyon TL'dir (Alkan-Akıncı ve ark., 2009). Örnekleme alanlarında D. micans'ın zarar verdiği ağaçların %12,45'i ve D. micans zararının devam ettiği ağaçların %37,5'i yaralı ağaçlardır. Yaralı ladinlerin %70,73'ü zarar görmüştür. D. micans yaralı ladinlerin %48,28'ine önceden zarar vermiştir, %51,72'sinde ise zararını sürdürmektedir. Deneme alanlarında 12 çatal ağaç değerlendirilmiştir. D. micans zararı gören ağaçların %3,86'sı ve D. micans zararının devam ettiği ağaçların %8'inin çatal ağaçlar olduğu görülmüştür. Çatal ladinlerin %75'i zarar görmüştür. D. micans çatal ladinlerin %55,6'sına önceden zarar vermiştir, %44,4'ünde ise zararını sürdürmektedir. Artvin ve Giresun ormanlarında 1992–1995 yıllarında, D. micans'ın yaralı ladinlerin %78'ine zarar verdiği ve %55'inde zararını sürdürdüğü (Eroğlu, 1995) belirlenmiştir. Devam eden çalışmalarla, Özcan ve ark. (2006)'da yaralı ladinlerin %88'inin zarar gördüğü, bunların %39'unda zararın sürdüğü, Alkan-Akıncı ve ark., (2009)'da yaralı ladinlerin %84,4'ünün, çatal ladinlerin %81'inin zarar gördüğü belirlenmiştir. Yaralanmadan sonra ağaç kabuğunun besin kalitesindeki artış yaralı ağaçlardaki D. micans saldırılarını arttıran ana etmen olarak görünmektedir (Wainhouse ve ark., 1998). D. micans yaralı ağaçlara saldırmayı tercih ettiği (Benz, 1984), meşcere kenarlarında ve yaralı veya çatallı gövdeler üzerinde yoğunlaştığı rapor edilmiştir (Granet ve Perrot, 1977). Meşcerelerin sağlığı ve direnme gücü böceğin populasyon dinamiğini etkileyen en önemli etkenlerdendir. Kötü ve ihmal edilmiş yerlerdeki yaralı ve çatallaşmış ağaçlar böcek zararını arttırıcı etki yapar (Lempérière, 1994). Çatallaşma bir ağacın yaşamı boyunca farklı zamanlarda gövdesinde veya dallarında meydana gelebilir. Ağaç şeklinin oluşması ***KTÜ Orman Fakültesi 21 UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 sırasında gövdede meydana gelen bir çatal ağacın doğrusallığını bozan, gövdenin uzamasını azaltan potansiyel bir kusurdur (Drénou, 2000). Yapılan arazi incelemelerinde ikili, üçlü veya daha fazla sayıda çatal oluşturan ağaçların D. micans tarafından istila edilme oranlarının tek köklü ağaçlara göre daha yüksek olduğu belirtilmiştir (Benz, 1984). Normalde çatallaşmış ağaçlar saldırıya daha hassastırlar (Evans ve ark., 1984), D. micans'ın saldırı yoğunluğu özellikle yaralı ve çatal ağaçlarda daha yüksektir (Alkan-Akıncı ve ark., 2009). D. micans saldırıları genellikle çatal veya çok gövdeli ağaçlarda ve dal birleşme yerlerinin altında bulunur (Fielding ve Evans, 1997). Yaralı ve çatal ağaçları dışarıda bıraktığımızda, geride kalan sağlıklı ve tek gövdeli ağaçların %24,53'ü böcek zararına uğramıştır. Yaralı ağaçlar %46,2 ve çatal ağaçlar %50,47 oranında sağlıklı ve tek gövdeli ağaçlardan daha fazla zarar görmüşlerdir. Bu karşılaştırma, yaralı ve çatal ağaçların zarar oranını önemsenecek boyutta artırdığını göstermektedir. Ormanda yol yapım çalışmaları sırasında özellikle kayalık zeminlerde ortaya çıkan kaya parçalarının dolguda kullanılması sırasında meydana gelen kaya yuvarlanmaları dikili ağaçlarda olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Bu etkiler genel olarak ağaçların yaralanması, gövdelerinin kırılması, ağaçların devrilmesi, dal-tepe kırılması şeklinde doğrudan fiziki hasarlar olarak ortaya çıkmaktadır (Arıcak, 2008). Aynı zamanda üretim yapılmış sahalarda kesim, dalların temizlenmesi, kabuk soyulması, bölmeden çıkarma, yükleme ve taşıma işlemleri gibi pek çok nedenle üretim faaliyetleri sırasında meşcerede kalan dikili ağaçlarda ciddi yaralar gözlemlenmiştir. Evans ve ark., (1984), kesimlerden sonra meşcereden çıkarma esnasında zarar görmüş ağaçların zarar görmemiş ağaçlara göre böcek saldırısına daha hassas olduklarını belirtmektedirler. Ksilem ve floeme zarar veren gövdede meydana gelen yaralar yapısal olarak ağacı zayıflatabilmekte, böceklerin ve diğer hastalık yapan organizmaların ağaca girişine olanak sağlayabilmektedir (Neely, 1988). Uhl ve ark., (1997)'nın yaptığı çalışmada, araştırma alanındaki ağaçların %2'sinin kesilip taşındığı bir durumda, kalan ağaçların %26'sının yaralandığını tespit etmiştir. Diğer bir çalışmada, kesimden sonra ormanda kalan ağaçların %7'sinin zarar gördüğü, toplam 680 adet dikili ağaçta meydana gelen yaraların %43'ünden fazlasının çok şiddetli yaralar olduğu belirtilmiştir (Sowa ve Stanczykiewicz, 2004). Ormanlarımızda odun üretimi, çevre duyarlılığı hakkında hiçbir eğitim görmemiş, sadece deneme yanılma yoluyla deneyim kazanmış orman işçileri tarafından yapılmaktadır. Orman işçilerinin hem yaptıkları iş konusunda hem de çevreye verilebilecek zararın önemi konusunda eğitilmesi ve sertifikalandırmaya gidilmesi, ormana verilecek zararın azaltılmasında çok önemli olabilecektir (Ünver ve Acar, 2005). Bir ağaç yaşam süresi boyunca pek çok kez yaralanabilmektedir. Bu yaraların çoğu rüzgar, don, kar ve hayvanların beslenmesi gibi doğal olaylar sonucunda 22 SAYI: 4-5-6 UZMAN SAHASI Nisan-Mayıs-Haziran 2011 meydana gelirken bir kısmı da insanların bilinçsiz davranışları sonucunda oluşmaktadır (Neely, 1988). Orman köylülerinin yaşam çevresi ve geçim kaynakları olması nedeniyle ormanlardan düzensiz, bilinçsiz ve kontrolsüz yararlanmaları sırasında ağaçlarda yaralar oluşmaktadır. Araştırma alanlarında özellikle yol kenarlarından başlayarak meşcere içlerine kadar hemen her alanda pek çok ağacın insanlar tarafından yaralandığı gözlemlenmiştir (Şekil 2). Ülkemizdeki ladin ormanlarında pek çok ağacın reçine üretmesi için yaralandığı ve yol kenarlarında bulunan pek çok ağaçta insanların meydana getirdiği yaraların görüldüğü (Benz, 1984) rapor edilmiştir. Bölge halkının ormanlardan geleneksel yararlanması sırasında ağaçlarda yaralanmalara neden oldukları, çatal ve yaralı ağaçların çoğunlukla yerleşim birimlerinin yakın civarında bulunduğu gözlenmiştir (Özcan ve Alkan 2003). Ayrıca yaralı ağaçlar toplam ladinlerin %4,83'ü olmasına rağmen, tespit edilen D. micans yumurtalarının %60,71'i, larvalarının %54,34'ü, pupalarının %69,32'si ve erginlerinin %56,18'i bu yaralı ağaçlar üzerinde tespit edilmiştir. Benzer şekilde örnekleme yapılan çok geniş alanlarda D. micans yumurtalarının %50,8'i, larvalarının %56,8'i, pupalarının %85,6'sı ve erginlerinin %34'ü yaralı ağaçlar üzerinde bulunmuştur (Alkan-Akıncı, 2006). Yaralanmadan sonra ağaç kabuğunun besin kalitesindeki artış yaralı ağaçlardaki D. micans saldırılarını arttıran asıl faktör olarak görünmektedir (Wainhouse vd., 1998). Storer ve Speight (1996), yaraların çevresinde veya altındaki kabuklarda, floemin yüksek nem içeriği ile ilişkili olarak, larvaların daha yüksek oranda canlı kaldığını, daha yüksek larva kuru ağırlığına ulaştıklarını ve dişilerin daha yüksek sayıda yumurta koyduklarını tespit etmişlerdir. Yaralanmanın, ergin galeri büyüklüğünde ve yerleşmesinde pozitif etkisinin olduğu, azot ve nişastanın yaralanmadan sonra daha fazla olduğu belirtilmektedir (Wainhouse vd., 1998). Foto1. İnsanlar tarafından yaralanmış ladin ağaçları KAYNAKÇA Alkan-Akıncı, H., 2006. Doğu Ladini Ormanlarında Dendroctonus micans (Kugelann)'ın Populasyon Dinamiğine Etki Eden Etmenler ve Ips typographus (Linnaeus) ile Diğer Kabuk Böceği Türleri (Coleoptera, Scolytidae)'nin Populasyon Düzeyleri ve Etkileşimleri. Doktora Tezi, KTÜ., Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon. 121s Alkan-Akıncı, H., Özcan G.E., Eroğlu M., 2009. Impacts of Site Effects on Losses of Oriental Spruce During Dendroctonus micans (Kug.) Outbreaks in Turkey, African Journal of Biotechnology, 8, 16, 3934–3939. Arıcak, B., 2008. Orman Yolu İnşaatında Dolgu ve İnşaat Etki Alanlarının Uzaktan Algılama Verileri ile Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma. KTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, Dokora Tezi, Temmuz, Trabzon, 116s. Benz, G,. 1984. Dendroctonus micans in Turkey: The Stuation Today. Proceedings of The EEC Seminar Biological Control of Bark Beetles (Dendroctonus micans), October, Brussels, Belgium, 43–47. Drénou, C., 2000. Pruning Trees: The Problem of Forks, September, Journal of Arboriculture 26, 5, 264-269. Eroğlu, M., 1995. Dendroctonus micans (Kug.) (Coleoptra, Scolytidae)'ın Populasyon Dinamiğine Etki Eden Faktörler Üzerine Araştırmalar. I. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, Ekim, Trabzon, Bildiriler, 3, 148–159. Eroğlu, M., Alkan-Akıncı H. ve Özcan, G.E., 2005a. Ladin Ormanlarımızda Kabuk Böceği Yıkımlarına Karşı İzlenebilecek Kısa ve Uzun Dönemli Mücadele ve İyileştirme Çalışmaları. Ladin Sempozyumu, Ekim, Trabzon, Bildiriler Kitabı, I, 184–194. Eroğlu, M., Alkan-Akıncı, H., Özcan, G.E., 2005b. Kabuk Böceği Salgınlarının Nedenleri ve Boyutları, Orman ve Av, 82, 5, 27–34. Evans, H.F., King, C.J. ve Wainhouse, D. 1984. Dendroctonus micans in the United Kingdom. The Result of Two Years Experience in Survey and Control, In: Proceedings of the EEC Seminar on the Biological Control of Bark Beetles (Dendroctonus micans), Brussels, 20-34. Fielding, N.J. ve Evans, H.F., 1997. Biological Control of Dendroctonus micans (Scolytidae) in Great Britain. Biocontrol News and Information, 18, 2, 51–60. Granet, A.M. ve Perrot, J.M. 1977. Dendroctonus micans Kug. dans le sud-est du Massif central. Aires d'extension et premier essaid'interprétation des dommages. Mémoire de 3éme année E.N.I.T.E.F., Les Bars, France, 1-127. Gilbert, M. ve Grégoire, J.C., 2003. Site Contition and Predation Influence a Bark Beetle's Success: A Spatially Realistic Approach. Agricultural and Forest Entomology, 5, 87–96. Keskinalemdar, E ve Özder, Z., 1995. Doğu Karadeniz Ormanlarında Meydana Gelen Önemli Böcek Salgınları ve Yapılan Mücadeleler. I. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, Ekim, Trabzon, Bildiriler Kitabı, 3, 175–181. Lempérière, G., 1994. Ecology of The Great European Spruce Bark Beetle Dendroctonus micans (Kug.), Ecologie, 25, 1, 31-38. Neely, D., 1988. Tree wound closure, Journal of Aboriculture. 14, 6: 148–152. Özcan, G.E. ve Alkan Akıncı, H., 2003. The Effects of Insect Pest on The Oriental Spruce Forests Under Traditional Utility in The Eastern Black Sea Region of Turkey, XXXI. International Forestry Students Symposium, September, İstanbul, 91–95. Özcan, G.E., Eroğlu, M. ve Alkan-Akıncı H., 2005. Rhizophagus grandis Gyll. (Coleoptera: Rhizophagidae)'in Dendroctonus micans (Kugelann) (Coleoptera: Scolytidae)'ın Biyolojik Mücadelesinde Toplam Etkinliği ve Üretim Sorunları. Ladin Sempozyumu, 20–22 Ekim 2005, Trabzon, Bildiriler Kitabı, I. Cilt, Sayfa 174–183. Özcan, G.E., Eroğlu, M. ve Alkan-Akıncı H., 2006. Pest Status of Dendroctonus micans (Kugelann) (Coleoptera, Scolytidae) and The Effect of Rhizophagus grandis (Gyllenhal) (Coleoptera, Rhizophagidae) on The Population of Dendroctonus micans in The Oriental Spruce Forests of Turkey, Turkish Journal of Entomology, 30, 1, 1–12. Özcan, G. E., Alkan Akıncı, H., 2010. Results of The Mechanical Control Studies in The Recently Infested Areas by Great European Spruce Bark Beetle, Dendroctonus micans (Kugelann) (Coleoptera, Scolytidae). The 1st International Turkey&Japon Environment and Forestry Symposium ., 4-6 November, Trabzon, Türkiye. 324-333 Sowa, J.M. ve Stanczykiewicz, A., 2004. Analysis of Injuries Occurring in Trees As A Result of Timber Harvesting, Forest Engineering, New Techniques, Technologies and the Environment, 329-337. Storer, A.J. ve Speight, M.R., 1996. Relationship Between Dendroctonus micans (Kug.) (Coleoptera: Scolytidae) Survival and Devolopment and Biochemical Changes in Norway Spruce, Picea abies (L.) Karst., Phloem Caused by Mechanical Wounding. Journal of Chemical Ecology, 22, 559–573. Uhl, C., Barreto, P., Verissimo, A., Vidal, E., Amaral, P., Barros, A.C., Carlos Souza, J., Johns, J. ve Gerwing, J., 1997. Natural Resource Management in the Brazilian Amazon: An Integrated Research Approach, Bioscience, 47, 160–168. Ünver, S ve Acar, H.H., 2005. Ladin Üretim Sahalarındaki Kış Üretiminde İnsan Gücüyle Bölmeden Çıkarmanın Çevresel Etkileri, Ladin Sempozyumu, Ekim, Trabzon, Bildiriler Kitabı, I, 765–774. Van Averbeke, A. ve Grégoire, J.C., 1995. Establishment and Spread of Rhizophagus grandis Gyll (Coleoptera, Rhizophagidae) 6 Years After Release in The Foret Domaniale du Mezenc (France), Ann. Sci. For., 52, 243-250. Wainhouse, D., Ashburner, R., Ward, E. ve Boswell, R., 1998. The Effect of Lignin and Bark Wounding On Susceptibility of Spruce Trees To Dendroctonus micans, Journal of Chemical Ecology, 24, 9, 1551- 1561. 23 UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 SAYI: 4-5-6 Yetişme Ortamı - Verimlilik İlişkileri Emre KUZUGÜDENLİ* Orman Yük. Müh. Canpolat KAYA* Orman Yük. Müh. 1.GİRİŞ Teknolojinin gelişmesi ile birlikte günümüzde ham maddeye olan talepte artmıştır. İnsanlar da bu durumla beraber hammadde ve doğal kaynakların en fazla düzeyde üretme yolarını araştırma ihtiyacı duymuşlardır. Bu doğal kaynakların sonsuz olmaması, doğal kaynaklarımızın en rasyonel şekilde kullanılmasını zorunlu ve gerekli hale getirmiştir. Ormanlar ise, bu doğal kaynakların en önemlilerinden birisidir. Ormancılıkta ağaçların idare sürelerinin çok uzun olması, ortaya çıkabilecek hata ve noksanlıkların çok geç fark edilmesine neden olmaktadır. Bu hataların önlenmesi plan yapmayı zorunlu kılar. İdeal bir plan ise, plan konusu ile ilgili araştırma ve deneylerin yapılmış olmasına bağlıdır. Orman yetişme ortamlarının özellikleri ile ormanın verim gücü arasındaki ilişkiler, orman alanının hangi verim gücünde olduğu ve bu alanın daha verimli hale getirilebilmesi için, ne gibi çalışmaların yapılması gerektiği hakkında bize fikir verir. Orman alanlarının yetişme ortamı özelliklerinin yani yükselti, bakı, eğim, yamaç konumu, arazi yüzü şekli gibi fizyografik özellikleri, toprak özellikleri ve iklim özellikleri gibi yetişme ortamının verimliliğinde etkili olan faktörler ile ilgili ağaç türünün bonitet endeksi değeri ile olan ilişkilerinin iyi bilinmesi, özellikle o türün potansiyel olarak verimli olabileceği yerlerin belirlenmesi açısından önem arz etmektedir (Fırat, 1972). 2.BAZI AĞAÇ TÜRLERİNİN GELİŞİMİNE ETKİ EDEN FAKTÖRLER Toros Sediri (Cedrus libanmi A. Ricb): Türkiye'de toros sediri (Cedrus libanmi A.Ricb)'nin dogal yayıldıgı en kuzey enlemde sedir meşcerelerinin gelişimi üzerinde mutlak ve fizyolojik toprak derinliği, reliyef ve A2 horizonu iskelet içeriğinin etkili olduğu ve bu dört özelliğin sedirin gelişimini % 75 oranında açıklamıştır(Kalay, 1990). Prof. Dr. Bekir Sıtkı EVCİMEN Sedir Koruma Ormanı'nda meşcere üst boyu ile Z1 (Ah) zonunun toplam azot ve katyon değişim kapasitesi: Z2 (Bv+Cv) zonunun organik madde, toplam azot ve faydalanılabilir su kapasitesi değerleri arasında pozitif ilişkiler bulunmuş ve bu değişkenlerin üst boydaki değişimin %68,1'lik kısmını açıklayabildiğini belirtilmiştir (Özkan, 2004). Ayrıca toros sedirinin gelişimini en fazla yıllık yağış ve bazı toprak özelliklerinin etkilediğini belirtmektedir (Akgül, 1990). Elmalı-Çığlıkara Bölgesi Toros sediri doğal gençleştirme alanlarında meşcere orta boyu ile iğne yapraklardaki potasyum, kalsiyum ve demir arasında pozitif, bor arasında negatif, üst topraktaki magnezyum ve mangan arasında pozitif, alüminyum arasında negatif ilişkiler bulunmuştur (Çepel ve Zech, 1990). Doğu Karadeniz Göknarı (Abies nordmanniana ssp.) : Değişik yaşlı göknar meşcerelerinde göknarın güneybatıbatı bakıda, % 15-50 eğim derecelerinde, 750-1750 m yükseltiler arasında ve vadi tabanı-orta yamaç arası alanlarda en iyi gelişimi yaptığı belirtilmiştir (Saraçoğlu, 1989). UZMAN SAHASI Nisan-Mayıs-Haziran 2011 Dogu ladini (Picea orientalis (L.) Link.): Doğu ladininde, bonitet ile toprak özelliklerinden A1 horizonunun kalınlığı, iskelet miktarı, kum, toz, kil, katyon kapasitesi, ateşte kayıp ve toplam azot, A2 horizonundaki kil ve tekstür, A3 horizonundaki iskelet, ince toprak miktarı ve KDK, B horizonundaki iskelet, ince toprak miktarı ve toplam azot, C1 horizonunun kalınlığı ve K,C2 horizonundaki kum miktarı arasındaki istatistiksel bakımdan önemli ilişkiler bulunmuştur(Kalay, 1989).Ayrıca meşcerelerin boy artımını en çok etkileyen faktörlerin, toprağın hava ekonomisi, taşlılık, su ve besin ekonomisi (toprak derinliği), toprak asitliği ve ölü örtünün ayrışma durumu oldugu ve bu faktörlerin ladinin boy gelişiminin yaklaşık %41-63'ünü açıkladıgı bildirilmişdir(Daşdemir, 1992). Ayrıca Artvin Genya Dağı bölgesinde bonitet endeksi ile eğim, mutlak ve fizyolojik toprak derinliği, Ah ve B horizonundaki kum ve kil miktarları(%) arasında önemli ve anlamlı ilişkiler bulunmuştur (Günlü vd., 2006). Doğu Kayını (Fagus orientalis Lipsky): Doğu Karadeniz bölümünde saf doğu kayını ormanlarının Akkuş yöresinde doğu kayınının verimliliği ile arazinin eğimi, topraktaki toz oranı, mutlak toprak derinliği ve B katmanının kalınlığı arasında pozitif, topraktaki kum oranı arasında negatif ilişki bulunmuştur. Trabzon-Rize yöresinde, verimlilik ile yükselti, topraktaki toz ve kil oranı, toprağın pH'sı (n KCl) arasında pozitif, toprağın taşlılığı, arazinin eğimi, bakısı ve topraktaki kum oranı arasında negatif ilişki belirlenmiştir. Artvin yöresinde ise, verimlilik ile Ah katmanının organik madde miktarı, toprağın taşlılığı ve humus formu arasında negatif, ince toprak miktarı ve Ah katmanının kalınlığı arasında pozitif ilişki bulunmuştur. Üç araştırma yöresine ilişkin sonuçlar birlikte sorgulandığında ise örnek alanlarının verimlilik indeksi ile A ve B katmanlarının kalınlığı, mutlak toprak derinliği, birim hacimdeki ince toprak miktarı, topraklarının yüzde kil ve toz miktarları arasında pozitif, yükselti, birim hacimdeki taşlılık miktarı, toprakların kum (%) miktarı ve toprak örneklerinin Ca++ (me/100 gr) miktarı ile negatif ilişkiler bulunmuştur (Yılmaz, 2005). Sarıçam (Pinus sylvestris L.): Sarıçam ormanlarının gelişiminde yamaç üst kenarından olan uzaklığın önemli olduğu; denizden yükseklik ile meşcere üst boyu arasında ise negatif bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir. Boy artımı üzerinde toprak özelliklerinin yüzde değerlerinden en fazla etkiyi, bir litre hacimdeki ince toprak miktarı, toprak reaksiyonu ve toplam azotun yaptığı belirtilmektedir (Çepel vd., 1977). Kızılçam (Pinus brutia Ten.): Güney Anadolu'daki bazı kızılçam meşçerelerinin gelişiminde toprağın faydalanabilir su kapasitesi, toprak organik maddelerinin miktarı ve asitliğin kızılçamın gelişimini önemli derecede etkilediğini bildirmektedir (Zech ve Çepel, 1972). İzmitIşıktepe'de toprakların fiziksel-kimyasal özellikleri ve reliyef faktörleri ile meşcere üst boyu arasında ilişkilere bakıldığında, örnekleme alanlarındaki kızılçamların boy gelişimi üzerinde organik madde ve azotun baskın bir etkiye sahip olduğu görülmektedir(Eruz vd., 1993). Isparta ili, Sütçüler Yöresi'nde yükselti, yamaç konumu, eğim ve toprak derinliğinin boy gelişiminde etkili olduğu belirlenmiştir (Özkan ve Kuzugüdenli, 2010). Karaçam (Pinus nigra Arnold.): Balıkesir'de boy gelişimini etkileyen faktörlerin yamaç üst kenarından uzaklık ve bakı, A2 ve Cv horizonlarındaki iskelet hacmi ve B horizonundaki toz +kil miktarı olduğu belirlenmiştir (Eruz, 1984). Isparta Dedegül Dağında karaçamın boy gelişimi ile bazı yetişme ortamı özellikleri arasındaki ilişkileri belirlemek amacıyla yapılan çalışmada, bonitet endeksi ile yamaç konumu, toprak derinliği ve yükselti arasında pozitif ilişkiler bulunduğu ve bu üç değişkenin bonitet endeksindeki varyasyonun %72.6'lık kısmını açıkladığı bildirilmektedir (Özkan vd., 2005). Fıstıkçamı (Pinus pinea L.): Batı Anadolu'da yapılan bir çalışmada, fıstıkçamının (Pinus pinea L.) iyi bir gelişim gösterebilmesi için, etkili olduğu kök derinliğinde nem açığı bulunmaması, toprakların gevşek, geçirgen ve derin olması gerektiğini tespit etmişlerdir(Kılcı vd., 2000). Melez Kavaklar (Populus euramericana): Terme-Gölardı yöresindeki melez kavakların boy büyümesi ile toprakların kil ve magnezyum içeriğinin negatif, kum ve fosfor içeriğinin pozitif ilişki gösterdiği; magnezyum ve fosfor içeriği ile taban suyu derinliğinin ortalama boy artımındaki varyasyonun % 43' ünü açıkladığı bildirilmektedir (Tüfekçioğlu vd. 2005). Saplı Meşe (Quercus robur L.): Bartın yöresi saplı meşe(Quercus robur L.) baltalıklarında altı yaşındaki sürgün boyu ile yeryüzü şekli ve toprak özellikleri arsında önemli ilişkiler olduğu belirlenmiştir(Saraçoğlu ve Kantarcı, 1999). Halep Çamı (Pinus halepensis Mill.): İspanya'daki Halep çamı (Pinus halepensis Mill.) meşcerelerinde yaptığı araştırmada, gelişimi etkileyen en önemli yetişme ortamı faktörlerinin; fizyografik derinlik, humus miktarı kireç olduğunu bulmuştur(Laatsch, 1967). Duglas Göknarı (Pseudotsuga menziesii ssp.): İtalya'da duglas göknarı üzerine yapılan bir çalışmada, Duglas göknarı plantasyonlarının bonitet endeksi ile bakı, yıllık yağış, toprağın 25-50 cm derinliğindeki kil ve toplam kireç miktarının ilişkili olduğu ve bu beş değişkenin boydaki değişiminin % 58'ini açıklayabildiği belirtilmektedir (Corona et al. 1998). Monteri Çamı (Pinus radiata D.Don.): İspanya'da 20 yaşındaki Monteri çamı plantasyonlarının gelişiminde bonitet endeksi ile Atlas okyanusu etkisindeki alanlarında yükselti ve mineral toprağın katyon değişim kapasitesinin; Akdeniz etkisindeki alanlarda ise toprak derinliği ve organik tabakalardaki fosfor miktarının sıkı bir ilişki gösterdiği belirlenmiştir(Romanya and Vallejo, 2004). Veymut Çamı (Pinus strobus L.): Veymut çamı (Pinus strobus L.)' nın boy artımının % 80'inin meşcere yaşından ve % 9'unun yetişme ortamı faktörlerinden etkilendiğini belirlemiştir (Stratton et al. 1968) KAYNAKÇA Akgül, E., 1990. Doğal yayılış alanı dışındaki ağaçlandırmalarda Toros Sediri'nin (Cedrus libani A.Rich.) gelişimiyle ekolojik özellikleri arasındaki ilişkiler. Uluslararası Sedir Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Antalya, 26–42. Corona, P., Scott , R., Tarchıanı , N. 1998: Relationship between environmental factors and site index in Douglas-fir plantations in central Italy, Forest Ecology and Management 110, 195-207. Çepel, N., Dündar, M., Günel, A., 1977. Türkiye'nin önemli yetişme bölgelerinde saf sarıçam ormanlarının gelişimi ile bazı edafik ve fizyografik etmenler arasındaki ilişkiler. TÜBİTAK, Tarım ve Ormancılık Araştırma Grubu, Proje No: TOAG 154, Tübitak Yayınları No: 354, TOAG Seri No: 65, Ankara, 165s. Çepel, N., Zech, W., 1990. Çığlıkara bölgesi sedir gençleştirme alanlarında boy artımı ile beslenme arasındaki ilişkiler. Uluslararası Sedir Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Antalya, 43-52. Daşdemir, İ., 1992. Türkiye'deki doğu ladini (Picea orientalis L. Carr.) ormanlarında yetişme ortamı faktörleri–verimlilik ilişkisi. Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları, No: 64, Ankara, 66 s. Eruz, E., 1984. Balıkesir Orman Başmüdürlüğü bölgesindeki saf karaçam meşcerelerinin boy gelişimi ile bazı edafik ve fizyografik özellikler arasındaki ilişkiler. İ.Ü, Orman Fakültesi Yayınları No: 368, İstanbul, 72 s. Fırat, F. 1972. Orman Hasılat Bilgisi İ.Ü. Orman Fakültesi Yayın No:1642/166. İstanbul. Günlü, A., Yılmaz, M., Altun, L., Ercalı, İ., Küçük, M., 2006. Artvin Genya Dağı bölgesinde saf doğu ladini (Picea orientalis (L) Link.) meşcerelerinin verimliliği ile bazı edafik ve fizyografik faktörler arasındaki ilişkiler. Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, 1: 1–10. Kalay, Z., 1989. Trabzon Orman Bölge Müdürlüğü mıntıkasında saf doğu ladini (dorukağaç) (Picea orientalis (L.) LINK.) büklerinin gelişimi ile bazı toprak özelliklerinin ve fizyografik etmenlerin arasındaki ilişkilerin denel olarak araştırılması. Doçentlik Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Orman Fakültesi, Trabzon, 151 s. Kalay, Z., 1990. Türkiye'de toros sediri (Cedrus libani A. Rich.)'nin doğal yayıldığı en kuzey enlemdeki verimliliğine (gelişimine) etki eden ekolojik koşulların denel araştırılması. Uluslararası Sedir Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Antalya, 64-76. Kılcı, M., Sayman, M., Akbin, G., 2000. Batı Anadolu'da Fıstıkçamı (Pinus pinea L.)'nın Gelişmesini Etkileyen Faktörler. Orman Bakanlığı Yayın No.: 115. İzmir Orman Toprak Laboratuvar Müdürlüğü Yayın No: 09. ISBN NO: 975-8273-30-2 İzmir. Laatsch, W., 1967. Beziehungen zwischen standort ernahrungszustnand und wuchsleistung von kiefernaufforstungen im mittelmeergebiet. Forstw. Cıb.86, H.2,69. Özkan, K., 2004. Prof. Dr. Bekir Sıtkı EVCİMEN Sedir Koruma Ormanında Toros sedir'inin (Cedrus libani A. Rich.) gelişimi ile yetişme ortamı faktörleri arasındaki ilişkiler. AÜ Bilim ve Teknoloji Dergisi, 5 (2): 327-331. Özkan, K., Gülsoy, S., Mert, A. 2005. Relationships between the Height Growth and Some Site Characteristics of Crimean Pine (Pinus nigra Arn. ssp. pallasiana (Lamb.) Holmboe) From Dedegül Mountain in Isparta-Turkey, X. Europen Ecological Congress, 76 pp., Erdem, Ü., Mutlu, R.M. (Eds.), Organized by European Ecological Federation Turkish Ecological Society Ege University Center For Environmental Studies, 08-13 November 2005, Kuşadası, Turkey. Özkan, K., Kuzugüdenli, E., 2010. Akdeniz Bölgesi Sütçüler Yöresinde kızılçamın (Pinus brutia Ten.) verimliliği ile yetişme ortamı özellikleri arasındaki ilişkiler. S.D.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, 1: 16-29, Isparta. Romanyà, J., Vallejo V.R. 2004. Productivity of Pinus radiata plantations in Spain in response to climate and soil. Forest Ecology and Management 195: 177-189. Saraçoğlu, Ö. 1989. Değişik Yaşlı Göknar Meşcerelerinde Bonitet ve Yetişme Ortamı Özellikleri Arasındaki İkili. İlişkiler. İ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi, Seri A, Cilt 39, Sayı 2, 122-138. Saraçoğlu, N., Kantarcı, M. D. 1999. Bartın Yöresi Saplı Meşe. (Quercus robur L.) Baltalıklarında Büyümeyi Etkileyen Arazi ve Toprak Özellikleri, TÜBİTAK, Tarım Orman ve Gıda Teknolojileri Araştırma Grubu, Proje No:TARP 2141, Bartın, 48s. Stratton, K.S., Struchtemeyer, R.G., 1968. Evaluation of soil sites for white pine in Maine. University of Maine Agricultural Experiment Station, Technical Bulletin 32. Orona. 17 pp. Tüfekçioğlu, A., Altun, L., Kalay, H.Z. ve Yılmaz, M. 2005. Effects of soil properties on the growth of hybrid poplar in Terme-Gölardı region of Turkey, Turk J Agric For, 29, 221-226. Yılmaz, M., 2005. Doğu Kayını (Fagus orientalis Lipsky) Ekosistemlerinde Kimi Etmenlerin Kayının Gelişimine (Verimliliğine) Etkileri Üzerine Araştırmalar, KTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Ekim 2004, Trabzon. Zech, W., Çepel, N., 1972. Güney Anadolu'daki bazı kızılçam meşcerelerinin gelişimi ile toprak ve relief özellikleri arasındaki ilişkiler. İstanbul Üniversitesi Yayın No: 1753, Orman Fakültesi Yayın No: 191, İstanbul, 107s. * SDÜ Yenişarbademli MYO 24 25 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 SAYI: 4-5-6 Nisan-Mayıs-Haziran 2011 INTERNATIONAL YEAR OF FORESTS 2011 Üyelerimizden Küresel Isınmanın Gerçek Nedeni Doğu Karadeniz Bölgesinde Orman Mülkiyeti ile Arazi Hakimiyeti Sorunları ve Çözüm Önerileri Faruk ÇEBİ* Orman Yük. Müh. Mehmet Sadık AYAN Orman Yüksek Mühendisi Dünyamızı tehdit eden “Küresel Isınmaya” doğal kaynakların hoyratça kullanılmasına bağlı olarak atmosferdeki sera gazlarının olağanüstü oranda artmasının neden olduğu bilinmektedir. Doğal kaynakların hoyratça kullanılmasına ve doğal çevrenin bozulmasına insanoğlunun sınırsız kazanabilme hırsı neden olmuştur. Halkın iradesi yerine sadece parti genel başkanlarının iradesini meclise taşıyan demokrasilerin ürünü olan “yönetim anlayışlarından” dolayı bu hırsın önüne asla geçilememiştir. Günümüzdeki demokratik olmayan ve bilimsel gerçeklere dayanmayan yönetim anlayışlarıyla aklın ve bilimin üstünlüğü yerine yönetimi elinde bulunduranların görüşü daima geçerli kılınmak istenmiş, “bilgili olmak ve bilgiyi kullanmak” gibi yeteneklere gereken önem verilmemiştir. Rant ve menfaat bağımlılığı müzmin bir hastalığa dönüşmüş, bilimsel ve özgür düşünme ile eleştiri ve sorgulama tamamen yasaklanmış, toplumun değer yargıları olabildiğince yozlaşmış, çevreye karşı duyarlılıkta da olağanüstü zafiyetler yaşanmıştır. Yönetime ait görüşlerin yanlışta olsa daima en doğru ve en bilimsel görüş olarak kabul edilmesi ve ettirilmesi gerekliliği yönetimdeki birlikteliğin vazgeçilmez ilkesi olmuştur. Başarılı olunduğunu lanse etmek adına yanlış rakamlar ve aldatıcı kavramlarla kamuoyunu yanıltmak gayretleri, sadakat ölçüsü kabul edilmiştir. Yatırım projelerinde ve yasal mevzuatta uzmanların yerine “rantiyenin” görüş ve istekleri çoğu zaman etkili olmuştur. Genellikle siyasallaştırılarak bürokrasiye dikte edilen rantiye görüşlerinin eleştirilmeden eksiksiz uygulanması yönünde tam bir mutabakat söz konusudur. Etkili görev almanın ya da görevde kalmanın olmaza olmazı bu mutabakata koşulsuz sadakattir. Yaşamları boyunca şeytanı lanetleyerek kendilerine yaşam tarzı belirleyenlerin büyük bir çoğunluğu etkili bir göreve atandıktan sonra, haksızlıklara tepki koymak yerine ne yazıktır ki hep susmayı tercih etmişlerdir. Şahsi ikballeri adına haksızlıklar karşısında susmakla sadece yaşamları boyunca lanetledikleri “şeytanın dilsizi” durumuna düşmemişler, haksızlıkları yaşatanlara ve kamu kaynağını *KÜREM-DER Genel Başkanı 26 ÜYELERİMİZDEN rantiyeye peşkeş çekenlere yalakalık yaparak “dalkavukluğa" da soyunmuşlardır. Dilsiz şeytan durumuna düşmüş ve dalkavukluğa soyunmuş yöneticilerden dolayı doğruyu söyleyebilmek ve doğrularda direnebilmek artık tarihe karışmıştır. Dilsiz şeytan olmayı saygı, dalkavukluğu sevgi, yalan söyleyebilmeyi de beceri kabul eden bir anlayış, ne yazıktır ki hâkim bir anlayış olmuştur. Savaş yıllarında, ABD Başkanının mektubunu Küba'daki isyancıların lideri “Garcia'ya” ulaştıran çavuş “Rowan'ı” örnek gösteren yönetim anlayışları, liyakatsiz yöneticilerin sayısını olağanüstü artırmıştır. Tarihe mal olmuş kahramanlıklar doğru okunamamış, haksızlıklara ve yanlışlıklara isyan edebilen “görev ehli” yöneticiler yerine aldığı emirleri asla sorgulayamayan “emir eri” yöneticiler tercih edilmiştir. Bu tip yöneticiler, tıp ki basit bir engel karşısında rotasını değiştiren uzaktan kumandalı oyuncak araba gibi, yıllardır inandıkları ve yüksek sesle savundukları fikirlerinden sadece güçlüye yaranabilmek adına kolaylıkla vazgeçebilmişlerdir. Mazlumlar tarafından arz edilen makul ve hakkaniyetli taleplere hayır, zalimler tarafından rica edilen haksız ve adaletsiz emirlere de evet diyebilmeyi “misyon”, ahlaki ve etik olmayan yöntemlerle daima güçlüden yana olabilmeyi de “vizyon” kabul eden yönetim anlayışları; küresel ısınmanın gerçek nedeni olmuştur. Ranta ve menfaate esir düşmüş beyinlerle, haksızlıklar ve adaletsizlikler karşısında suspus olan bireylerle “Küresel Isınmayla Mücadelede” başarıya ulaşmak da mümkün olmamıştır. HUZURLU BİR TOPLUM, YAŞANILABİLİR BİR ÇEVRE İÇİN, DAHA ÇOK DUYARLILIK... www.kuremder.org.tr Orman mülkiyeti ve arazi hâkimiyeti sorunları en yoğun bir şekilde Doğukaradeniz Bölgesinde yaşanmaktadır. Bu nedenle ülke genelinde geçmişte %80 gerçekleşen orman kadastrosu, bölgede %10'larda kalmış idi. Topoğrafik doğal ve yerel yapı ve yapılanmalar nedeni ile çok dağınık, çok meyilli, çok bakılı ve çok parçalı tarım ve yerleşim alanları; yörede ormanlarla iç içe bulunmaktadır. Tarihi geldisi ve engin hatıraları ile birlikte civarı ormanları ile iç içe yaşayan halkın ormanların vasfı ve orman mülkiyeti konusundaki anlayış ve kavrayışları ile; Anayasal ve yasal orman kadastro mevzuatlarının adeta dikte ettiği uygulama sonuçları arasında çok büyük farklılıklar olmaktadır. Yöre halkının ormanlara sahipliliği konusundaki arzu ve isteklerine göre orman sınırlarını belirleme imkânı olamadığı gibi, tarihi geldisinde de Anayasal ve yasal orman mevzuatlarını da mahalli hukuk ilkelerine göre ayarlamak, uyarlamak mümkün olamamaktadır. Nitekim bölgenin coğrafi yapısı, iklim koşulları ve arazi kullanım değerleri öncelikle dikkate alınmadan, yapılan yasama faaliyetleri arazi hâkimiyeti sorunlarını daha da içinden çıkılamaz hale sokmuştur. Anayasada değişiklik yapmadan, 5304 sayılı yasa ile değişik 3402 sayılı kadastro kanunun 4 maddesi kapsamında; çok yoğun sosyal muhalefet olmasına rağmen, ormanların kadastrosu çalışmaları bölgede de hızlandırılabilmiştir. Bu güne kadar gerçekleşmişi, 8'kat aşan yeni orman sınırlamaları, çoğunlukla kanuni yetkileri olmayan ve halk nezdinde etkililerin bugün vaat ettikleri; gelecekteki yasama süreçleri ile de ilgili halka devletle nizalı arazilerinin iadesi yolunun açılacağı sözlerini de içermektedir. Zira 5831 Sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun uygulamalarına yönelik olarak; yöre arazi hâkimiyeti konusunda 2B alanlarının bütünüyle orman sınırları dışına çıkarılıp, fiili sahipliliğe göre ilgili halka intikalini yasal olarak sağlamak mümkün olsa bile, geldisindeki girift sorunları sona erdirilemeyecek ve arazi hâkimiyeti sağlanamayacak mahiyettedir. Bu duruma tarihi geçmişindeki coğrafi ve kültürel yapılanmalardan kaynaklanan engellerle birlikte, 5304 sayılı yeni yasa değişikliği ile ilgili tatbikatların ilgili idareler boyutundaki giderilemeyen farklı uygulama hataları nedeni ile yeknesaklığı içeremeyen yansımaları da arazi hâkimiyetini gelecekte belirginleşmiş, müzmin arazi değerlendirme ve kullanım sorunlarına taşıyacak izlenimleri vermektedir. Geçmişte kullanımdan düşmüş ve verimsizleşmiş kadim tarım alanlarının bu yörede bilhassa Kızılağaç türünün biyolojik yapısı(sürgün ve tohum özellikleri) nedeni ile orman alanlarına doğal olarak kolayca dönüşmesi ve parçalı ormanlarla bütünleşmesi, orman varlığını süratle çoğaltmıştır. İlgili halkın mevcut yasalara uymayan mahalli anlayışa göre çok haklı zilliyet ve mülkiyet talepleri vardır. Bu durumda yeni yasamanın yöre realitelerine uygun hazırlanmamış olan Anayasal ve yasal öngörüleri karşılaştırılırsa; mülkiyetlerinin kayıpları korkusu ile birlikte intifa (kullanım) hakkı kaygıları da, ormanların kıyımına ve çok hızlı bir şekilde azalmasına neden olabilir endişelerini veciz bir şekilde hissettirmektedir. Tarım, Yerleşim Ve 2/B Alanları ile iç içe Parçalı Ormanlar A-SORUNLAR VE NEDENLERİ: 1- Orman Vasfi ve mülkiyeti konusundaki İlgili halkın anlayış ve kavrayışları ile, Anayasal ve yasal orman kadastro mevzuatlarının net belirlediği uygulama sonuçları arasında çok büyük ve uzlaşısı mümkün olamayan, kadimden gelen farklılıkların olması: Doğu Karadeniz Bölgesindeki orman köylüleri; yaylası, mezrası, güzlesi, köyü ve kasabası ile yöresindeki 33 27 U A ES N I -- OORRMMAANN MMÜÜHHEENNDDİ İSSLLİ İĞĞİ İ YYı ıl l: : 4478 ÜZ YM E LAENR İ SMAİ H ZD ormanlarla iç içe yaşamaya, uzun yıllardır tarihi geldisi ve engin hatıraları ile birlikte devam etmektedir. Yerleşim, tarım, mera ve ormanlık alanlarla birlikte yaşamaya, alışan halkı bu geleneksel yaşantısından alıkoymak imkânı yoktur. Kadimden beri kullanmakta oldukları tarım alanlarıyla iç içe bulunan ormanların bir kısmının üzerinde belgeli yâda zilliyetli sahiplik iddiasında bulunmaktadırlar. Bu iddialar bazen devlet tarafından verilmiş olan tapulara ve vergi kaydı gibi tasarruf belgelerine dayandırılmakta ise de; o günün teknik şartlarına göre verilen bu belgelerdeki hukuki yetersizlik ve fiili tutarsızlıklar, yazık ki arazi iktisabında geçerli, yeterli ve tutarlı olamamaktadırlar. Tarihi geldisindeki sahipliliklerin ise, bilhassa toprak muhafaza karakteri taşıyan yerlerde tüm ormanların zorunlu şekilde korunup geliştirilmesine ve devamlılığına yol açtığı bir gerçek olarak görülebilmektedir. Bu kadim sahiplilik arzusu yöre halkı tarafından büyük önemle ve ısrarlı kabullerle benimsenmiştir.(Kuşakların değişmesi bile istek ve sorunları unutturamaz derinliktedir.) Anayasal ve yasal mevzuatların halkın anlayış ve kavrayışlarına göre düzenleme imkânı uzun vadede olsa dahi mümkün yansımayınca; Bir şekilde kadastroyu bitirmenin yolları uygulayıcıların ikna kabiliyetine, 2B gibi vaatlerine dayandırılmıştır. Şahısların becerilerini ve gelecekteki vaatlerini temel almış orman vasfı ve mülkiyeti tespitleri, gelecek süreçlerde yeni uyuşmazlıklara zemin hazırlamaktadır. 2-Orman Kadastrosu süreçlerinde ilgili yöre halklarının Uygulayıcılara, Avukatlara, Kadastro Mahkemelerine, hatta Yargıtay 20'nci Hukuk Dairesinin kararlarına karşı güvensizlikleri: Orman kadastrosunun tatbikinde ve mahkeme aşamasında, köy halkının sahiplik iddiaları çeşitli nedenlerle (ormanların 1945 tarih ve 4785 sayılı Yasa ile devletleşmesi, orman arazilerinin her türlü tasarruf belgeleri ile mülk edinilemeyeceği, sunulan mülkiyet belgelerinin araziye uymayışı, ormanlarda zilyetlik iddiasının de geçersizliği vs.) reddedilmektedir. Bu nedenle geçmiş uygulamalardan olumsuz etkilenen halk, mahkeme aşamasından kaçmakta, kendinin kesin haklı olduğuna inanması durumunda bile; davayı kayıp etme ve mahkeme masraflarını ödemek korkusuyla hukukta hak aramaktan imtina etmektedir. Kadastro sonrasında ise yasal statüko gereğince, tüm orman kaynaklarının neredeyse tamamı devlet mülkiyetinde kalmaktadır. Halk nezdinde iktisabındaki hakkaniyetinin tartışma ve sürtüşmeli olması, geleceğinde ormanların korunamaması yanında işletilebilmesini de darboğaza sürükleyecek mahiyet arz etmektedir. Devlet tarafından açılan kadastro davalarından, 11-01-2011 Tarih ve 6099 Sayılı yasa gereğince, her halükarda mahkeme masrafı ve avukatlık ücretlerinin İlgili mahkemelerce Orman İdaresi tarafına hükmolunması; “üzerimize yazın, devlet mahkemeye versin” talepleri ile uygulayıcı kadastro ekiplerinin ve Orman İşletmelerinin işini zorlaştırmıştır. Zira Devlete bedeli ödenerek satın alınmış, tapusu bulunan yerler bile; (1942 yılında çıkarılan arazi tahsis Kanununa 28 SSAAYYI I: : 44--55--66 NNi issaann--MMaayyı ıss--HHaazzi ir raann 22001101 göre halka 20 yıl vade ile satılan, devletleştirme kanununa rağmen 1962 yılına kadar arazi bedeli taksitleri devlete ödenmeye devam edilen yerler. Özel kanunlarla Fındık ve Çay bahçeleri yapılması için teşvik edilen ve halkın halen kullanımında olan yerler.) 1945 tarih ve 4785 Sayılı Yasa ile devletleştiği gerekçesi ile devlet ormanı sayılabilmekte, tapu malikine ise hiçbir hak tanınmamaktadır. Çünkü tevzi yasalarında ormanlar da halka verilebilir şeklinde bir ibare yoktur. Bir taraftan orman örtüsü tahrip edilerek farklı kullanım alanlarına (tarım, yerleşim, çayır v. b.) dönüştürülen devlet ormanları Orman Kanununa göre orman dışına çıkarılıp işgalcilerine bir şekilde kullanmak üzere bırakılır iken, orman ağaçlarını kesmemiş ve belki de yetişmesi için çaba harcamış kişilerin mağdur edilmesi kamu vicdanını da yaralamaktadır. Örneğin, Doğu Karadeniz'de bırakılan tarım alanlarını biyolojisi (tohum ve sürgün özellikleri) nedeni ile adeta istila eden kızılağaç türü, önemli miktarda ormanlaşmalara neden olmaya süratle devam etmektedir. Halkın mağduriyetlerini sadece 2B uygulamaları ile gidermeyi tasarlamak, Ormanları tahrip edeni ödüllendiren ve orman ağacı yetiştireni, koruyanı adeta cezalandıran bir uygulama olur ki; Doğukaradeniz Bölgesi ormancılığını, önüne geçilemez darboğazlara sürükleyebilir. Öyle ki, ülke genelinde 2/B uygulamasını konu alan, orman kadastrosu yapılan arazinin yaklaşık % 3'ü iken, özel orman miktarı % 01 seviyesinde bulunmaktadır. Doğukaradeniz'de ise özel orman tespiti hiç yoktur; Çünkü mevcut mevzuatla ve arazi yapısıyla mümkün olamamaktadır. (4785 sayılı yasanın istisna 2C bendi kızılağaçla ilgili uygulanamamaktadır.) Yine, imar ihya edilerek nizasız fasılasız bir şekilde kullanılmış olan Hazine arazileri, belli süre koşulu ile fiili kullanıcılarına mülk olarak, sahipli zilliyetlikten verilebilmektedir. Ormanlık alanlar için ise devlet tarafından verilmiş özel mülkiyet belgelerinin (yetersiz ve tutarsız olsa bile) geçersiz sayılması ve tapu sahiplerine hiçbir hak tanınmaması, halkın devlete güvenini sarsan önemli bir çelişkidir. Geçmişte değişik kanunlara göre (766-2613 S.T.K.) kadastrosu yapılmış, özel mülkiyetler ve Hazine adına tescil edilmiş arazilerle, orman idaresinin taraf olmadığı mahalli mahkeme kararı ile tapuları alınmış araziler üzerinde herhangi bir zamanda, edinme tarihinde kadim orman olduğunun tespiti durumunda. (Bu tür yerler bir şekilde Hazine tarafından satışı yapıldığı veya herhangi bir nedenle vasıf incelemesine tabi tutulduğunda.) özel ve tüzel tapuları iptal davalarına konu edilebilmektedirler. Bu mülkiyet belgelerine dayanılarak geçmişindeki resmiyetle alım ve satımlar, sahiplilik konularını ayrıca müzminleştiren girift meselelerdir. Orman yasaları karşısında halkın savunulması ise avukatlar tarafından olsa bile yapılamamaktadır. Fakat Anayasa ve kanunlara göre hukuk dışı bir olay yoktur. Oysaki kırsal mekânlardan şehirlere göçü önlemek ve yavaşlatmak amacıyla bir dizi önlemlerin alındığı, bazı yerlere kapsamlı kaynak aktarımında bulunulduğu ÜYELERİMİZDEN günümüzde; orman kırsalındaki orman kadastrosu uygulamaları ile orman köylülerine çevresinde bulunan orman kaynağından uzak tutulmaya çalışıldığı izlenimi verilmemelidir. Zira çok bozuk vasıflı orman olsa bile üzerinde fabrika kurma imkânı dahi bulunamamaktadır. Temelindeki toplumsal ve Mantıksal haklılığını kanuni uygulamalarla yok saymak, yerli ve fiili itirazlar nedeni ile arazi hâkimiyetinin darboğazını oluşturmaktadır. 3-Orman Kadastrosu ve gelecekte kapsamının genişletilmesi muhtemel olan 2B çalışmaları, Ormanların süratle tahribatına yol açabilir izlenimleri vermektedir: Yerleşim birimlerinde orman kadastro çalışmalarını gözlemleyen halk, kendi ihtiyaçlarını gidermek için koruduğu ağaçlık alanların artık devlet ormanı olarak sınırlandırıldığını görünce ve duyunca infiale kapılmaktadır. İlgili halk 2B uygulamalarının doğal ve yerel aşmazlarını da iyice kavramıştır. Kadastro öncesinde sahiplendiği araziler üzerinde bulunan orman ağaçlarını, mülkiyet korkusu ve sürekli zilliyet kaygısıyla yok etme eğilimine girmekte ve çarelerini, gayri yasallıkta bulabilmektedirler. Zira tarım alanlarının mineral toprağı açığa çıkmış meyilli kısımlarında sularla taşınan Kızılağaç türü tohumlarının oluşturduğu doğal gençlikler, tarım alanı ile çok parçalı ormanları yamama yaparak bütünleştirdiği orman parçaları bu güne kadar korunup geliştirilirken, mülkiyetin tamamını kaybetmek endişesi ile mezkûr ormanlarda tahribat eğilimleri açıkça görülmektedir. 2B alanlarının da en geniş kapsamı ile orman sınırları dışına çıkarılması durumunda bile, blok ormanlarla yerleşim sahaları arasında, dönümlerle ifade edilebilen devlet mülkiyeti kesinleşmiş parçalı ormanların iktisabı ve indifası ile birlikte severek korunamamaları; Orman-Halk ilişkilerinde yeni ve yinelenmiş girift sorunları meydana getirecektir. Bu nedenlerle önemli miktarda ağaçlık alanlar tahrip görmekte, ilgililer hakkında suç zabıtları düzenlense bile tahribatın önüne geçilememektedir. Ormanla sorunlu bölgelerin Topoğrafik yapısının da yüksek meyilli oluşu ve genel olarak tarım alanları içinde orman ağaçları yetiştirilen arazinin toprak muhafaza karakterli olarak bulunuşu dikkate alınırsa, bu tahribatın doğal dengeyi bozucu etkileri de kaçınılmaz olacaktır. (Bu durum Doğukaradeniz Bölgesi için afet ve felaket anlamına gelmektedir! ) 4- 5304 Sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu 4'üncü maddesi kapsamındaki yeni yasa uygulamaları, sihirli formülü; kayıt olarak yöresel kadastroyu fiilen hızlandırmış olsa da, ivedi tedbirleri alınamadığı takdirde 2B ve yenileme çalışmaları yapılırken önemli sorunları gündeme taşıyabilecektir. 5304 sayılı yasa değişikliği tatbikatı tapu kadastro müdürlükleri tarafından ihaleli programları nedeni ile aceleye getirilmekte, halkın itiraz komisyonlarına gitmeleri ve geçici askı aşamasında ise mahkemeye başvurmaları bir nevi zorlaşmaktadır. Bu durum yoğun olarak devam eden çalışmaların hukuki sürecinde halkın hak arayışı açısından önemli bir eksikliktir. Yöre halkını çok daha fazla infiale sevk ettiği gibi yapılan çalışmalara da gelecekte halel getirebilecek nitelik arz etmektedir. 5304 sayılı yasa uygulaması gereği tapu kadastro müdürlüğü ekipleri çalışma alanı sınırını tespit edip nirengi noktalarını taşıyıp poligon noktalarını attıktan sonra; kadastro ekibine belirtilen günde katılmak üzere ziraatçı ve ormancıların katılımına yazılı olarak talepleri gerekmektedir. Bu çalışmalar genellikle yapılmadan onlarca köyün ihaleli programlarına, mezkûr yasa gereği yedi gün içerisinde belirtilen günde çalışmaya başlamak üzere davet edilen Orman Mühendisi ve ziraatçı teknik elemanlar kadastral çalışmalarının tamamlanması için kapıda bekletilebilmektedir. Hâlbuki yüzlerle ifade edilen çok yoğun programlara bu elemanların sıhhatli katılımı için teknik iş gücü kaybına ve aceleye neden olunmaması gerekir. Yine, tapu kadastronun ihaleli programlarına yasal gereklilik olmasına rağmen ormancı ve ziraatçıların katılımı sağlanmadan meskûn sahada çalışılıyor anlamında tapu kadastro ekip çalışmaları devam ettirilmekte, bu esnada bazı ormanlık alanların vatandaş üzerine vasfına bakılmaksızın ölçümleri yapılabilmektedir. Ormancı ve ziraatçıların katılımı ile oluşan kadastro ekibinin orman sınırı tespitinde ölçülen parsellerin devlet ormanı olduğu gündeme geldiğinde, halkın ormancı teknik elemanlara ve orman idaresine tepkilerine neden olmakta ve çalışmalar dar boğaza sokulmaktadır. 5304 sayılı yasa gereği orman sınırlarının kısmi ilanı karşısında hak aramak isteyen kişilerin nasıl bir yol izleyeceği konusu açık değildir ve uygulamada bazı tereddütlere neden olmaktadır. Henüz kadastrosu bitirilip parsel malikleri belli olmadığından davalar hasımsız kalmakta ve bazı mahkemelerce reddedilebilmektedir. B-ÇÖZÜM ÖNERİLERİ: 1- Türkiye ormancılık sorunlarının çözümü; idarede ve orman-halk ilişkilerinde adil, aktif olumlu, yapıcı, uzlaştırıcı barıştırıcı ve fakat etkin ve fonksiyonel bir yaklaşımı gerektirmektedir. Bu nedenle, Öncelikle “İdarede norm kadro” uygulaması ile “Ormancılıkta arazi klasıfikasyonu” kavramları üzerinde çalışıp, ivedilikle uygulanmasına geçilmesi esastır. Devletlerin temel görevi mümkün olan en çok sayıda insanı mutlu yaşatmaktır. Bunu sağlayacak hukuk kurallarının, eşitlik ve adaleti tesis etmesinin yanı sıra, toplumların manevi ve kültürel değerleri, genel anlayış, kavrayış ve toplumsal mutabakatlarının da her zaman için dikkate alınması gerekir. Türkiye'de orman politikasının günün koşullarına göre ivedilikle yeniden düzenlenmesi kaçınılmazdır. Ülkede orman mülkiyeti konusunda çok önemli açmazların yaşandığı ve toplumsal kabullerle çelişen yasal yapının varlığı bilinmektedir. Geçmişte tek taraflı ve resen devletleştirmelerin, bu gün için ormancılığımıza zararları vardır. Temelde devlet mülkiyetinin ısrarla benimsenmiş olması döneminin bir gereği olarak kabul edilebilir. Ancak, günümüzde ormanların mülkiyeti sisteminin bütünüyle önyargısız 29 U A ES N I -- OORRMMAANN MMÜÜHHEENNDDİ İSSLLİ İĞĞİ İ YYı ıl l: : 4478 ÜZ YM E LAENR İ SMAİ H ZD olarak irdelenmesi ve tartışılmasında zorunluluk ve önemli faydalar görülmektedir. Zira uygulayıcılarını mantıksal eziklik içerisinde çalıştıran mevzuat sistemleri konularına fayda yerine zararlar vermektedir. Dünyadaki gelişmelere bakıldığında, örneğin son 50 yıl içinde özel kişilerin mülkiyetinde veya kullanımında bulunan orman varlığının iki kat arttığı ve gelecekte faraza 2050 yıllarında da dünya orman varlığının yaklaşık olarak % 40'ının özel kişilerin mülkiyetinde veya yönetiminde olacağı tahmin edilmektedir. Türkiye ile eşzamanlı olarak devletleştirmelerin yaşandığı Balkan Ülkelerinde ise devletleştirilmiş ormanların eski sahiplerine iade edildiği de bilinmektedir. Örnek vermek gerekirse; Bulgaristan'da devletleştirilen ormanlar 1998 yılından itibaren eski fiili sahiplerine iade edilmeye başlanılmış ve ormanlarının % 12'si özel mülkiyete verilmiştir. Zira AET ülkelerinin tamamında devlet orman varlığı %50'lerin altındadır. Şartları ve icapları gerektirmediği halde, Devlet ormanlarının özelleştirilmesi asla söz konusu olamaz. Burada bahis konusu olan kısmi özelleştirmedir ve Devlet hâkimiyetine hiçbir zaman sokulup işletilemeyen, özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yaygın olarak görülen, tarım alanları içinde parçalı halde ve kadimde bir şekilde orman köylülerinin mülkiyetine ve tasarrufuna resmen konu edilmiş yerlerle; Kızılağaç türünün tarım alanlarını gençliklerle istilası sonucu sonradan oluşan ormanlardır. Fiilen orman olan bu yerlere tarla gösterilerek bir şekilde tapu verilmesi, mahkeme kararı ile devlet ormanı olmaları sonucuna getirmekte ve neticede orman tahribatlarına yol açılabilmektedir. 2- Yasal anlamda yapılacak en radikal icraat; 1945 tarih ve 4785 Sayılı Yasanın iptali ile orman mülkiyetinde ve arazi hâkimiyetinde yol açtığı güncel aşmazların çözümüne yönelmektir. Devletleştirme yasası olarak da adlandırılan bu kanunun istisna bentleri Kızılağaç türünü de içerdiği halde, Doğu Karadeniz'de fiilen özelin hâkimiyetindeki kızılağaç ormanlarının kanun ve mevzuat çerçevesinde özel orman tespitini de sağlayamamıştır. Bu yasanın artıları ve eksileri ile tartışılıp iptal edilmesi durumunda, 5658 sayılı iade yasasının da varlık sebebi ortadan kalkacaktır, Orman olarak korunup geliştirilmesi şartı ile sorun teşkil eden parçalı ormanların özelleştirilmesinde; Devlet, geçmiş yıllarda çeşitli şekillerde vermiş olduğu mülkiyet ve tasarruf belgelerine sahip çıkmalıdır. Bu belgelerin geçerliliği, mahalli hukukta tasvip görürse, verilişindeki hukuka tam uygunluk tartışmaları bir tarafa bırakılmalıdır. Önemli olan devlet-millet kaynaşmasını sağlamak, orman varlığını, sevgisini artırmaktır. Devletleştirme Yasası'nın iptali halinde ülkedeki orman varlığının artması olasılığı yüksektir. Bu sayede, bir taraftan devlet ormanı saymanın baskısı ile ağaçlık alanların orman sayılmaması şeklindeki bilime aykırı yasallaşma girişimleri ortadan kalkacağından, ilgili halk nezdinde takdir ve tasvip görecek uygulama; fiili 2B alanlarının da parçalı ormanlarla bütünleşeceği ihtimali nedeni ile de, orman olarak tanımlanan alanlarda artış olacaktır. Ayrıca halk tarafından, 30 SSAAYYI I: : 44--55--66 NNi issaann--MMaayyı ıss--HHaazzi ir raann 22001101 orman ağaçları, mülkiyeti tehdit eden bir unsur olarak görülmeyecek; ağaçların severek yetiştirilmesinde, doğal olarak yetişenlerin korunmasında daha duyarlı olunması kendiliğinden sağlanmış olacaktır. 3- “766” Sayılı Tapulama Kanunu Kapsamında Yapılan Tapu Kadastro çalışmaları, Orman Kadastrosuna Girilmeden Yenilenmeli; Orman Kadastrosu ise Müştereken Yapılmalıdır. Doğu Karadeniz Bölgesinde binlerle ifade edilen yerleşim biriminde, 21–06–1987 Tarihine kadar Tapu Kadastro müdürlüklerince ormanları dışarıda bırakmak şartı ile yapılan tapu kadastro çalışmaları, uygulamada ormanları da içine alan çaplı tapuların özel mülkiyete verilmesine neden olduğu önemli bir sorundur. Teknik hataları ile de Orman Kadastrosunun önünde ilgili yöre halkını mahkemelik yapmak bakımından Orman-Halk ilişkilerinde ayrı darboğazı teşkil etme ihtimalinde, başlı başına bir konudur. (Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile üzerinde ortak mevzuat çalışmaları ivedilikle yapılmalıdır. Bu çalışmalar yapılana kadar yenileme çalışmaları, 5841 sayılı yasanın iptali nedeni ile de durdurulmalıdır.) 4- Özel orman mülkiyeti ve işletmeciliğini yeniden düzenlemek gerekecektir. Özel kişilerin mülkiyetinde bulunan ormanlar, devlete ayıt ormanların içinde veya bu ormanları parçalara ayıran diğer alanlarla dağınık halde bulunabilmektedir. Ayrıca, sahipli ormanın sınırları devlet ormanı aleyhine genişletilmiş olabilir. Bu ve benzeri şekilde bulunup, devlet ormanı bütünlüğünü bozan, ormancılık hizmetlerini aksatacak özel ormanlar, yasal olarak kabul edilebilen (tapu ya da tasarruf belgesinde yazılı) büyüklükleri esası ile alınarak kadastro sırasında kamulaştırılabilir. Bu uygulamada, kamulaştırma bedeli ödeneceğinden ve kamusal yararın gözetilmesi söz konusu olacağından hakkaniyete uygun olacaktır. Bu tür ormanlar dışında mera, tarım ve yerleşim alanları ile iç içe orman parçaları da bulunmaktadır. Özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi'nde, çok yaygın olarak görülen bu özel durumdaki ormanlarda, şahsi orman mülkiyetine dokunulmamalıdır. Bu tür ağaçlık alanlardan faydalanmalar da özel kurallara bağlanarak, devamlılıkları güvenceye alınmakla yetinilmelidir. Parçalı ağaçlık alanların, özel orman olarak sınırlandırılıp orman varlığının devamlılığı sağlanabilir. Genellikle küçük orman parçaları, özel kişiler tarafından odun hammaddesi üretimine dayalı ticari amaçla işletilen yerler olmamalıdır. Zaten bu yerlerde kapsamlı bir orman işletmeciliği düşünülemez. Genel olarak köylüler, kendi ihtiyaçları için gerek duyduğu orman ürünlerini bu yerlerden sağlayacaklardır. Devlet, bu ormanların fiili sahipliğine el atmak yerine, devamlılığını güvenceye alacak yasal düzenlemeler getirmeli, bu yerlerin planlanması özel orman Mühendisliği bürolarınca yapılabilmeli ve faydalanma da orman teşkilatının kontrolünde ve denetiminde yapılmalıdır. Fiili sahipleri lehine mülkiyeti özel ve tüzel kişiliklere verilen yâda iade edilen özel ormanların sevk ve tasarrufu bilim ışığında ve devlet kontrolünde olmalıdır. Zira özel ÜYELERİMİZDEN mülkiyetteki muhafaza karakteri taşıyan ormanların işletilmesine izin verilmemeli, devamlılığı ve korunması Devlet-Halk eliyle sağlanmalıdır. Belli büyüklükteki özel ormanlar da planlarla işletilip geliştirilebilmelidir. 5- Anayasal ve yasal değişikliklerin yapılması: Yasa iptali ile birlikte, Anayasal ve yasal değişikliklere gidilecektir. Anayasanın ilgili 169–170 maddelerinde ve 6831 sayılı ana orman kanununda önemli değişikliklerin yapılması, toplumsal uzlaşıyı gerektirmektedir. Yukarıdaki espriler doğrultusunda yasama uzmanlarının, Anayasal ve yasal taslakları; neyin nerede olamayacağını özümsemiş uygulama uzmanlarının mantık süzgecinden geçirilmeli, ilgili meslek guruplarının, orman fakülteleri ve kamuoyunun tartışmasına açılmalıdır. (Her kes bir şeyler söyleyecek, bunların ışığında son kararı milleti temsil eden TBMM. Verecektir.) Yasama değişikliklerinin gerçekleştirilmesi, orman kadastrosunu etkileyecektir. Bütün alanlarda yeniden çalışılması kaçınılmaz olabilir. Durum böyle olmakla birlikte, sorunun aşılmasında başka yol görülememekte, ayrıca, devlet ormanları içindeki sahipli parçalı yerler sadece kamulaştırılacağından, orman sınırında değişiklik olmayacaktır. Yerleşim alanları içindeki orman alanları sınırları ile sabit kalacak, sahibi değişebileceğinden, bu yerlerde de önemli sıkıntılar yaşanmayacaktır. Yeni yasamada, orman sayılmayan bir kısım alanların orman tanımı kapsamına alınması ve sürekliliğinin sağlanması durumunda orman sınırlarının yeniden belirlenmesi uygulama gündemi olabilecektir. 6-Özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi için Orman kadastrosu ve 2B çalışmaları yeni mevzuat sistemleri kuruluncaya kadar ivedi olarak durdurulmalıdır: Yukarıda açıklandığı gibi, orman kadastrosunun mevcut yasalarla ikmal edilmeye çalışılması, Orman-Halk ilişkilerini çok olumsuz etkilemekte, yapılan çalışmaların fiili hakkaniyeti de tartışılır halde bulunmaktadır. Ayrıca, 2/B uygulamaları da ormancılık örgütü ile halk arasında bir uzlaşı yolu olarak geçmişinde sunulmuştur ki, bu durumun öncesinde ve sonrasında orman tahribatlarına yol açacağı; 2B uygulamaları ile yeni sorunların da gündem olmasını düşündürmektedir. Zira anayasa değişiklikleri; yapılması durumunda, orman kadastrosunun yenilenmesini de gerektirebilecektir. 7-Orman sınır tespitlerinde mümkün olduğunca yeknesaklık sağlanmalıdır. Orman vasfını ve mülkiyetini belirleyecek olan orman kadastro komisyonlarının donanımları ve deneyimleri artırılmalı, bilgi birikimleri yöre şartlarına göre belli bir uzlaşıya vardırılmalıdır. 5304 sayılı yasa çalışmalarında da orman kadastro komisyonlarının üyeleri görev almalı, görevlendirilecek diğer orman mühendislerine de yöre kadastrosu kavratılmalı, deneyim kazanmaları mutlaka sağlanmalıdır. Nitekim Orman Kadastrosunda yeknesaklık; kadastronun gerçekleşmesi ve devamında çok önemlidir. 8- Ormanların korunmasında orman köylülerinin aktif görev almaları sağlanmalıdır. Orman Kanunu ve Köy Kanunu gereği orman köylüleri ormanları korumada sorumluluk sahibidir. Ayrıca ormanların aktif olarak ilgili köylülerinin korumasına verilmesi ve bu görev için kaynak aktarımı gerekir. Doğu Karadeniz için parçalı ormanların kısmi özelleştirilmesinin gerçekleşmesi durumunda da, zatı ve müşterek ihtiyaçların karşılanmasındaki rahatlık, kolaylık ve sahiplilik tüm yöre ormanlarının korunmasını da kendiliğinden sağlayacaktır. 9- Üretimden Pay alma: Arazinin tarıma çok elverişli olduğu, her türlü tarımsal ürünün yetiştirilebildiği köylerde tarıma destek verilirken, sıra dışı arazide geçimini sağlayan orman köylüleri çaresiz bırakılmamalıdır. Orman köylüleri halen bulunduğu yerde barındırılmalı veya uygun yerlere nakledilmelidir. Çevresindeki doğal kaynaktan bu köylülere de ilaveten haklar verilmesi gerekir. Meskûn sahalar etrafındaki kısmi orman özelleştirmeleri, genel orman varlığını artıracağı gibi; ekonomik sosyal yaşantıyı da kolaylaştıracaktır. Zira mevcut durumda mülkiyet ve kullanım kaygıları ile ormanları yok ederek sahip olma eğilimine giren halk, Kuraklık erozyon ve sel gibi doğal afetler korkusuna karşılık, orman sevgisi ile; çevresindeki ormanları koruma ve artırma eğilimine girecektir. Köylünün Tarlası Kızılağaç Ormanına Dönüştü Çok Bozuk Alanlarda Sanayi Tesisi Kurulabilir mi? C-SONUÇ OLARAK: Türkiye genelinde ve daha yoğun sorunlar yaşanan Doğu Karadeniz Bölgesi özelinde orman mülkiyeti ve kadastrosu çalışmalarının yeni bir yaklaşımla ele alınması kaçınılmaz bir realiteyi teşkil etmektedir. Yaşatılamayan ve arazi hâkimiyeti sağlamayan bir kadastronun yapılmasının tarihi geldisi incelendiğinde anlamsızlığı yanında, giderek müzminleşen sorunları ürettiği açıkça görülmektedir. 31 U A ES N I -- OORRMMAANN MMÜÜHHEENNDDİ İSSLLİ İĞĞİ İ YYı ıl l: : 4478 ÜZ YM E LAENR İ SMAİ H ZD Orman kadastrosunun sadece orman köylülerinin anlayış ve kavrayışlarına göre yapılmayıp; ormanların sürekliliğini tehlikeye atmadan, orman köylüsünün istek ve beklentilerini de önemseyerek çözülmesi mümkündür. Bu günün bilgi birikimleri ve teknolojik imkânları buna müsaittir. Çünkü bu insanlar orman ekosistemleri ile yaşamak zorundadırlar. Fiili sahipliliklerle mülkiyet dengeleri doğal olarak kurulmuş ve ormanlar bu gün doğası ile birlikte korunup geliştirilmekte iken; Mevcut mevzuatlara göre çok hızlı bir şekilde gerçekleştirilecek kadastronun sosyal dengelerle birlikte eko sistemi de bozacağı ve vahim sonuçlar doğuracağı kuşkusu vardır. (Zira, değişik kanunlarla yapılan orman kadastroları, çok adaletsiz yansımalar vermektedir.) Bu raporda yazılanlar, bu konuda yaşanan fiili tecrübenin çok az bir kısmını teşkil eder. Bu güne kadarki anayasal ve yasal mevzuatlarla birlikte devlet tarafının yanlış tutumunda ısrar etmesi; Hukuk sisteminde hukuksuzluk yapan içtihatları meydana getirdiği gibi, milli servet olan orman varlığının işletilebilmesini de engellemeye devam etmektedir. Oysaki orman varlığımızın istihdama katkısı bu gün olduğunun onlarca katına çıkarılabilir. Zira arazi hâkimiyeti nedeni ile ormanlarımız gerektiği şekilde işletilememekte, devlet eliyle de etanın yaygınlaştırılamaması nedeni ile zararlı olunabilmektedir. Doğu Karadeniz orman işletmelerinin orman içi ve civarı köylerinin odun ham maddesi olarak yıllık zatı ihtiyaçlarının tespiti, devlet eliyle karşılanabilen ihtiyaçların bundan çıkarılması şeklindeki araştırmalar gösterecektir ki; Amenajman planlarının verdiği toplam yıllık etanın katları kadar, her yıl yöre ormanlarından illegal olarak alınmakta olduğu halde, orman varlığı miktar olarak çok artmıştır. Allahın insanımıza lütfü olan ve sürekliliği bulunan bu veciz doğal kaynağın önünü tıkatmamak, yörenin doğal dengesine zararlar vermenin sorumluluğundan kurtarmak gerekir. Bunun için ise, blok ormanlarla yerleşim alanları arasında kalan, sosyal hayatla iç içe bulunan, 2B alanlarının ve parçalı ormanların da; orman olarak korunup geliştirilmeleri şartı ile mülkiyetlerinin ilgili halkın özeline ve tüzeline, bir şekilde orman olarak verilebilmesi; denetim ile sevk ve tasarrufun bilimin ışığında devletin elinde tutulması şarttır. Ormancılık tarihimizde ilk defa bu sağlıklı ve sağlam temelli, yasama ile yürütme yönelişleri; arazi hâkimiyetini sağlayacak, %100 daha istihdamla birlikte tüm ormanların verim gücü nispetini ve miktarını kesinlikle artıracaktır. Alışılmışın dışında espriler taşıyan gerçekçi yaklaşım ve kazanılan ilave birikimlerle; A-“Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi” başlığı altındaki Anayasanın ormanla ilgili Madde 169'u örnekleme olarak yeniden yazacak olursak; Madde 169: Devlet ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde ve orman içinden nakledilen köyler halkına ait arazilerde derhal yeni orman yetiştirilir. Bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz; Bu yerler imara açılamaz. Bütün ormanların gözetimi ve 32 SSAAYYI I: : 44--55--66 NNi issaann--MMaayyı ıss--HHaazzi ir raann 22001101 denetimi Devlete aittir. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Bütün ormanlar kanuna göre Devletçe yönetilir, işletilir ve işlettirilir. Devlet ormanları zaman aşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Tüm ormanlara zarar verecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçları genel ve özel af kapsamına alınamaz. Devlet ormanı olarak muhafazasında ve işletilmesinde idari, bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine özel orman olarak korunup geliştirilmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen; blok ormanların dışındaki, 2B alanları, tarım ve yerleşim alanları ile iç içe bulunan parçalı ormanlar ve tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile, 12–12–2000 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli alanlarda; sanayide veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında Devlet ormanı sınırlarında daraltma yapılamaz. Korunup geliştirilmeleri şartı ile özel ve tüzel kişiliklerin mülkiyetine verilmiş olan blok ormanların dışında, tarım ve yerleşim alanları ile iç içe bulunan ormanların sınırlarında da hiçbir suretle daraltma yapılamaz. B-“Orman Köylüsünün Korunması: Madde 170: Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, Tüm ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından ormanın gözetilmesi, denetimi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliği sağlayıcı tedbirlerle, korunup geliştirilmesi şartı ile mülkiyeti özel ve tüzel kişiliklere devredilen; blok ormanların dışındaki ziraat ve yerleşim alanları ile iç içe bulunan parçalı ormanların da korunması, denetimi ve işletilmesi sahipleri ile birlikte bilim ışığında ve devlet kontrolünde olur. 12–12–2000 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve fen bakımından orman olarak yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkarılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir. Devlet bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır. Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, Devlet o r m a n ı o l a ra k d e r h a l a ğa ç l a n d ı r ı l ı r. B u yerler yeniden tarım ve hayvancılıkta kullanılamaz. Bu yerler imara açılamaz. ÜYELERİMİZDEN Her Köye Bir Gölet ve Ormancılıkta Takas Suat TÜREYEN Orman Yüksek Mühendisi Son yıllarda kolayca farkına vardığımız ve yaşayarak daha iyi anlayabildiğimiz kuraklık tehlikesinin yıllardan beri ben geliyorum demekte olduğu artık bilinen bir gerçektir. Uluslararası bazı toplumların, sivil toplum örgütlerinin ve değişik kuruluşların bu gerçeği fark ederek İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi gibi bağlayıcı anlaşmalar ile ülkeleri, kurum ve kuruluşları uyarmaya ve tedbirler almaya zorladıkları 15 yılı aşkın bir süredir bilinmektedir. Doğal kaynakların bilinçsiz ve çok hor kullanılmasının bir sonucu olarak ormanlar büyük oranda tahrip edilmiş ve bunun neticesinde hem bu orman kaynakları hem de ormanların iklimler üzerindeki olumlu etkileri azalmaya başlamıştır. Özellikle fosil yakıtların kullanılması sonucu bacalardan atmosfere salınan sera gazlarının olumsuz etkilerini azaltan en önemli doğal kaynaklardan biri olan orman varlığının azalmaya başlaması ile birlikte ozon tabakasında oluşan hasarlar artış göstermiştir. Diğer taraftan bu olumsuzlukların dünyadaki sıcaklıkların artması, buzulların erimesi ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi değişikliklere sebep olabileceği de bilinmektedir. Son yıllarda yaşadığımız doğal afetler maalesef bu tezi doğrulamaktadır. Bu değişimin bazı bölgelerde aşırı kuraklıklara, bazı bölgelerde şiddetli yağışlar ile afetlere sebep olabileceği ifade edilmektedir. İklimlerdeki değişim sonucu oluşan kuraklık veya şiddetli yağışlar bir taraftan susuzluğa sebep olurken diğer taraftan da başta ormanlar olmak üzere bitki örtüsünün doğal yapısının bozulmasına sebep olabilmektedir. Bu bozulma orman yangınlarının sayısının ve etki derecesinin artmasına, bazı bitki türlerinin neslinin tehlike altına girmesine, bazı yaban hayatı türlerinin (kurt, kuş, böcek vb.) yok olmasına sebep olarak doğadaki canlılar dünyasının geleceğini tehdit edebilmektedir. Bu değişimlerle birlikte tüm canlılar dünyasında adı hiç duyulmamış veya görülmemiş yeni salgın hastalıkların ortaya çıkması, hatta etkisiz ve önemsiz halde olan bazı hastalıkların şiddetinin artması, dolayısı ile kitlesel ölümlerin meydana gelmesi kuvvetle muhtemeldir. İşte bu şekilde insanlarda, bitkilerde ve hayvanlarda ortaya çıkabilecek bu yeni hastalıklar birçok felaketin habercisi niteliğinde önem arz etmektedir. Yukarıda bahsedilen benzer tehlikelerin ülkemiz için de geçerli olduğu, hatta birçok ülkeye göre ülkemizde daha şiddetli olumsuzlukların yaşanacağı öngörülmektedir. Bunu, 2000'li yıllarda yaşadığımız yağışların azlığı ve kuraklık tehlikesi doğrulamıştır. Yetersiz yağışın ve buna bağlı olarak oluşacak kuraklığın ve susuzluğun ülkemizde gelecek yıllarda da devam etmeyeceğini kimse garanti edemez. Eğer böyle bir durum tekrar yaşanacak olursa sonuçlarının etkisi yine çok ağır olabilecektir. Bu dönemlerdeki yetersiz yağış sebebiyle tarım ülkesi olan ülkemizin birçok yerleşim yerinde ve köyünde su sıkıntısı had safhaya çıkmıştır. Dolayısı ile su bu yıllarda yaşam için en öncelikli konu haline gelmiştir. Zorunlu olarak özellikle köylerdeki insanlar sondaj kurup yeraltı kaynaklarından faydalanmaya çalışmışlardır. Ama maalesef kısa bir süre sonra bu kaynaklar azalmış veya tükenmiştir. Bu defa da daha çok derinlere inerek yeni kaynaklar aramak zorunda kalmışlardır. Bilindiği üzere yeraltı kaynaklarının kapasitesi sınırlı olup, bu kaynakların gücü yağışlara bağlı olmakla beraber sürekli olarak düzenli bir yağışla beslenmesi gereklidir. Aksi halde yeterli yağışın olmadığı durumlarda yer altı su kaynaklarının tükenmesi kaçınılmazdır. Diğer taraftan yeraltı suları; çevresel ve nükleer kazalardan en az kirlenen su kaynağı olması nedeniyle son derece planlı kullanılması gereken kaynaklardır. Yeraltı su rezervlerini eksiltmemek ulusal politika haline getirilmeli, bu konudaki izleme ve denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir. Havzalar arası su transferi yaşanan sorunların çözümü için "sihirli formüller" olarak sunulmamalı, her havzanın su sorunu kendi ekosistem bütünlüğü içinde ele alınıp çözülmeli ve mevcut kaynakların verimli ve etkin kullanımı öncelikli olmalıdır. Kamuoyunun bilgisi dâhilinde olduğu üzere Orman Genel Müdürlüğü, orman yangınları ile mücadele edebilmek için yıllardan beri Dozer, Greyder, Arazöz ve Traktör gibi araçlardan yararlanmaktadır. Bunun yanında daha hızlı ulaşım aracı olan uçak ve helikopterleri de yangına su atmak için son yıllarda yoğun bir şekilde kullanmaya başlamıştır. Dolayısı ile bu ihtiyaç göz önüne alınarak suyu depolamak amacıyla ülkemizde yüzlerce havuz ve gölet inşa edilmiştir. Bu havuz ve göletlerin yangın amaçlı kullanılması kadar, uygun yerlerde 33 U A ES N I -- OORRMMAANN MMÜÜHHEENNDDİ İSSLLİ İĞĞİ İ YYı ıl l: : 4478 ÜZ YM E LAENR İ SMAİ H ZD özellikle kritik dönemlerde ana amacından sapmayacak şekilde vatandaşın su ihtiyacını gidermek üzere de (tarla sulama, içme, yıkanma, temizleme, hayvan sulama gibi) çok amaçlı kullanılabilmelisi düşünülebilir. Ayrıca doğada yaşayan kurtların, kuşların, vs. bu havuzlardan rahatlıkla su içebilmesi yönünde çalışmaların yapılması da insani yönden önemlidir. Çünkü su sorunu yaşandığı dönemlerde özellikle yaban hayvanlarının doğal ortamlarda su bulabilmesi oldukça zorlaşmaktadır. Bu anlayışa paralel olarak, yağış sularının tutulması (kar, yağmur, dolu) ve denizlere akıp gitmesinin önlenmesi için her köye bir gölet yapılması yaklaşımını hâkim kılmak ve yaymak önem arz etmektedir. Bu sayede kuru veya sulu dere yataklarına basit yöntemlerle inşa edilebilecek bile olsa değişik büyüklüklerde yüzlerce gölet (yerine göre 50, 500, 1000, 5000 Ton gibi) yaparak yöre halkının su ihtiyacı giderilebilecek, yer altı su kaynaklarının beslenmesi sağlanabilecek, yaban hayvanlarına içme suyu imkanı yaratılabilecek, yöre ikliminin olumsuz etkilenmesinin önüne geçilebilecek, iklimin yumuşaması ile meyve ve sebzelerin donma tehlikesinin önüne geçilebilecek, balık üretimi sağlanabilecek, ekolojik turizm geliştirilebilecek, milyarlarca metre küp toprağın erozyonla denizlere taşınmasının önüne geçilebilecek ve benzeri bir çok faydalar sağlanabilecektir. Dolayısı ile küresel ısınmaya ve kuraklığa karşı insanımız tarafından ciddi bir tedbir alınmış olunacaktır. En önemlisi de altın kadar değerli olan kış aylarındaki yağışın denizlere doğru boşa akıp gitmesinin önüne geçilerek geleceğimiz için bir su kaynağı sigortası oluşturulmuş olunacaktır. Unutmayalım ki, yağışların denizlere akıp gitmesine seyirci kalacak kadar bir lüksümüz olmamalıdır. Çünkü Türkiye su zengini bir ülke değildir. Ülkemizde su kaynaklarının sektörler bazında kullanımında sorunlar bulunmaktadır. Çoğu sektör suyu yanlış şekilde kullanmaktadır. Türkiye'de suyun; %72'si tarım sektöründe, %18'i evlerde ve %10'u da sanayide kullanılmaktadır. Ülkemiz ormanlarının yoğun olarak dağlık kesimlerde bulunduğu ve bu bölgelerde yaşayan nüfusun, toplumun en fakir bölümünü oluşturduğu ve yaşamak için ormana bağımlı oldukları bilinmektedir. Bu insanlar zorunlu olarak orman arazisi vasfı taşıyan yetersiz ve verimsiz durumdaki arazilerinde tarım yaparak ve ormancılık sektörüne hizmet üreterek geçimlerini zorda olsa sürdürmeye çalışmaktadır. Kırsal bölgelerdeki tarım arazilerinde üretilen herhangi bir ürünün aynısını, tarıma elverişli topraklarda çok daha az alanlarda üretme imkânı vardır. Ayrıca bütünlük arz etmesi açısından orman ekosistemleri içinde yer alan toprakların ormancılık yapmak amacıyla kullanılması ormancılığın temel kurallarından biridir. Bu sebeple; dağlık kesimlerde yer alan hem yetersiz ve hem de verimsiz haldeki bu tapulu araziler ile; tarıma uygun hazine arazilerini, elden çıkmaya yüz tutmuş ancak hala 34 SSAAYYI I: : 44--55--66 NNi issaann--MMaayyı ıss--HHaazzi ir raann 22001101 tarım yapmaya uygun olan tarım arazilerini ve hatta tarıma uygun bazı orman arazilerini TAKAS etmek neden tartışılmasın ve neden mümkün olmasın. Unutmayalım ki Konya ovası gibi bazı önemli düzlük tarım arazilerinin yanlış kullanımlar (sulama, işleme, gübreleme gibi) sonucu bir kısmının tuzlaşıp çoraklaştığı, bir kısmının elden çıktığı veya benzeri tehditler altında bulunduğu da bilinmektedir. Bu hedefe ulaşabilmek için öncelikle; su kaynaklarının yönetiminde belirlenmiş olan "Entegre Havza Yönetimi" yaklaşımı, ormancılık yönetimi içinde benimsenebilir. Bilindiği üzere su kaynaklarının yönetimi çerçevesinde ülkemiz 25 akarsu havzasına ayrılmış bulunmaktadır. Her havza da kendi önceliklerine göre planlanmıştır. Bu Entegre Su Havza Planları; su kullanımı tedbirlerinin yanında, orman ekosistemlerinin gerçekçi fayda-maliyet analizleri de hesaba katılarak hazırlanacak olursa takas edilebilecek orman arazilerine ilişkin tedbirler havza planlarında kendiliğinden ortaya çıkmış olacaktır. Bu tedbirlerin yeterince ve sürdürülebilir şekilde alınması için ormancılığın; tarım, çevre, enerji, su ve turizm gibi ilgili sektörlerle olan etkileşiminin belirlenmesi gerekir. Öncelik sıralaması havzanın ekonomik, sosyal ve kültürel yapısına uygun bir şekilde sektör temsilcilerinin katılımı ile hangi sektörün daha çok faydalı ve verimli olacağı esasına göre yapılmalıdır. Bunu yapabilmek için tarım politikaları ve uygulamalarında köklü değişimler yapıp; tarım-ormansu-çevre politikaları birbiriyle uyumlu ve tamamlayıcı nitelikte olmalıdır: Tarımda yağmurlama ve damla sulama sistemleri yaygınlaştırılmalıdır. Suya aç ürünler susuzluğa ve sıcaklığa dayanıklı ürünlerle değiştirilmeli, kuraklık ve gıda güvenliği dikkate alınarak ürün deseni belirlenmelidir. ÜYELERİMİZDEN ihtiyaçları hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bu insanlar takas yolu ile daha verimli tarım arazilerine taşınarak toplum ile sektörler arasında güçlü bir işbirliği ve dayanışma kurulmalı ve “kazan kazan” anlayışı hâkim kılınmalıdır. Türk ormancısı dünyadaki değişim trendine paralel olarak, ihtiyaç duyduğunda kendini her zaman yenilemeyi bilmiş ve sürdürülebilir ormancılık yönetimi esaslarına göre ormanlarını planlayıp-işletmeyi başarmıştır. Bu bağlamda özellikle son yıllarda gösterdiği üstün çabalar sayesinde orman varlığını ve orman alanını artırabilen dünyadaki ender ülkelerden biri olma özelliğine sahip olmuştur. Bugün işin içinden çıkılmazmış gibi görülen, yıllardan beri yapılamayan ve halkı orman teşkilatından soğutarak uzaklaştıran sahiplilik konusu artık yukarıda açıklanmaya çalışılan anlayış paralelinde yeniden ele alınmalıdır. Yıllar öncesinde sahip olunan teknolojiler kullanılarak belirlenen orman sınırları anlayışı yukarıdaki ihtiyaçlar doğrultusunda gözden geçirilmelidir, hatta terk edilmelidir. Artık insanlar yıllardan beri ekip biçtiği arazilerinin ne zaman tapu iptal davası ile devletleştirileceği endişesini taşımamalıdır. Karşılıklı güveni esas kılmanın zamanı gelmiştir. Bu güvensizlik yeterince uzun bir zamandan beri süre gelmiştir. Artık zaman barışma, kaynaşma, orman varlığını sürdürülebilir şekilde birlikte kullanma ve ortak faydalanma zamanıdır. KAYNAK WWF-Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı, 20 Mart 2008, Basın Toplantısı. WWF-Türkiye Su Kaynakları Programı Müdürü Buket Bahar Dıvrak, 20 Mart 2008, Basın Toplantısı Diğer taraftan Konya ovasında olduğu gibi, yanlış arazi kullanımı ve sulaması ile ülkemizde birçok tarım arazisi tuzlaşarak elden çıkmakta veya yerleşim alanına dönüştürülerek yok olup gitmektedir. Bu şekildeki tarım arazilerinin sahiplerini cesaretlendirerek özel ormancılığın önünü açan yeni bir anlayış hayata sokulabilir. Sonuçta bu yaklaşım ile birlikte ortaya konulacak desteklerle orman alanlarımızın ve ormanlarımızın kalite ve kantite olarak ciddi biçimde artmasına katkı sağlanmış olunabilir. Havza bazında, ilgili sektör temsilcileri ile birlikte çalışarak “Kazan Kazan” anlayışı çerçevesinde sürdürülebilir orman yönetimini ve ekosistem bütünlüğünü esas alan ve bu anlayıştan asla taviz vermeyen ama gerektiğinde takas uygulamasını da içeren çalışmaları hep birlikte yapmak mümkündür. Bu değişim yeni bir yönetmelikle uygulamaya konularak çocuklarımızın geleceği için onlara verebilecek en kutsal bir hediye haline getirilebilir. Böylece halkı ile barışık, halkı ile mahkemelerde hesaplaşmayan, verdiği tapuyu iptal etmek üzere yasal yollara müracaat etmeyen, karşılıklı olarak daha fazla kazanç sağlayan bir orman yönetimi anlayışı hâkim kılınabilir. Ülkemiz için hayati derecede önem arz eden ve cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana yapılamayıp hep ertelenen arazi reformu ve arazı sınıflaması çalışmaları orman alanlarını ve ormancılık faaliyetlerini de olumsuz yönde etkilemektedir. Bu konunun çözümüne ilişkin özellikle sağduyulu insanların ortaya koyacağı katkılara ihtiyaç bulunmaktadır. OMO 2010 Yılı fotoğraf Yarışması Doğa ve İnsan Katogorisi Sergileme / Arif GÜNGÖR l Hidroelektrik üretmek üzere kurulmuş bir baraj havzasında, odun üretimi yaparak faydalanmayı esas alan ormancılık yönetimi değil, öncelikle yeşil dokuyu muhafaza ederek barajın ömrünü uzatan, erozyonu önleyen, sağlıklı ve temiz su üreten kriterlere uygun bir sürdürülebilir ormancılık yönetimi anlayışı hâkim kılınmalıdır. l Aynı şekilde; birinci sınıf tarım arazilerinin ağırlıklı olarak yer aldığı bir havzada eğer baraj yapılacak ise hidroelektrik üretmek amaçlı değil sulama amaçlı olarak yapılmalıdır. Böylece hem orman varlığının hem de barajın asıl amacının tarım arazilerinin sulanması önceliği doğrultusunda planlaması ve işletilmesi sağlanmış olacaktır. l Yine, birinci derecede doğal ormanların yer aldığı, mutlak erozyon veya sel tehlikelerinin söz konusu olduğu veya faydalanmanın esas alındığı havzalarda da birinci öncelik ormanları korumak ve işletmek olmalıdır. Bu uygulama şekillerini hayata sokabilmek için yukarı havzada yaşayan kırsal nüfusun sosyal durumu ve 35 U A ES N I -- OORRMMAANN MMÜÜHHEENNDDİ İSSLLİ İĞĞİ İ YYı ıl l: : 4478 ÜZ YM E LAENR İ SMAİ H ZD SSAAYYI I: : 44--55--66 NNi issaann--MMaayyı ıss--HHaazzi ir raann 22001101 Küre Dağları Milli Parkı'nda Amacı Güzel Fidan Dikimi Yusuf Ziya ERGENE Orman Mühendisi İnsan-Yaban Hayvanları Çatışmasını Önlemek İçin Küre Dağları Milli Parkı Çevresinde 15 000 Fidan Dikildi! Doğal, jeomorfolojik ve kültürel değerleriyle dünyaca bilinen ve Türkiye'nin 9 orman sıcak noktasından biri olan Küre Dağları Milli Parkı ve tampon bölgesinde GEF destekli “Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi” uygulamaları son yılına girdi. Çevre ve Orman Bakanlığı, UNDP Türkiye ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) işbirliğinde yürütülen proje, Küre Dağları Milli Parkı ve çevresinde (tampon bölge) katılımcı milli park ve sürdürülebilir doğal kaynak yönetimi modelinin oluşturulmasını ve bu deneyimin Türkiye'nin diğer sekiz orman sıcak noktasına yaygınlaştırılmasını amaçlıyor. Bugüne kadar Milli Park yönetiminin ve ziyaretçi altyapısının güçlendirilmesi için önemli adımlar atıldı; korunan alan yönetim planı taslağı ile ziyaretçi yönetim planı ve bölgenin sürdürülebilir turizm gelişim stratejisi hazırlandı; tampon bölgede yer alan 17 orman işletme şefliğinin ekosistem tabanlı fonksiyonel orman amenajman planları tamamlandı; Milli Park gönüllü destek programı oluşturuldu; yöre halkı güneş enerjisi ile su ısıtma sistemleri konusunda desteklendi ve yerel sivil toplum 36 kuruluşlarına yönelik “Örnek Uygulamalar Programı” başlatıldı; ulusal korunan alanlar sistemi değerlendirildi ve korunan alanlar sistemi izleme sistemi oluşturuldu; şu an milli parkın Türkiye'de ilk kez PAN Parks sertifikası alan Milli Park olması için son hazırlıklar yapılmaktadır. Yapılan çalışmaların en önemlilerinden biri de Küre Dağları Milli Parkı tampon bölgesinde yaban hayatının desteklenmesi amacıyla tampon bölgede ağaçlandırma çalışmalarıdır. Kastamonu ve Bartın illeri Türkiye'de insan-yaban hayvanların çatışmasının en yoğun olarak görüldüğü iller arasındadır. Küre Dağları Milli Parkı tampon bölgesinde 2010 yılında yapılan “1. Ulusal İnsan-Ayı Çatışması Çalıştayı”nda alınan ulusal kararlar doğrultusunda yaban hayvanların korunması ve habitat restorasyonu için doğal habitatlarda doğal beslenme kaynaklarının desteklenmesi; yaban hayvanları zararını azaltıcı mevcut örnek uygulamalardan olan elektro-şoklu tel çit sistemlerinin yöre halkı tarafından uygulanması için çalışmalar yapılmaktadır. Bu çatışmayı en aza indirgemek ve yaban hayvanlarının daha fazla besin kaynağı bulmasını sağlamak amacıyla bugüne kadar Milli Park tampon bölgesinin Kastamonu-Cide bölümünde 15.000 adet fidan dikilmesidir. ÜYELERİMİZDEN Proje ortaklarından Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü koordinasyonunda Kastamonu İl Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen fidan dikimi 126,50 hektarlık bir alanda gerçekleştirilmiştir. Fidan dikimlerinde yabani elma, yabani kiraz, yabani dut, yabani fındık, badem, kızılcık, iğde, ıhlamur, elma, üvez, erik, ahlat, alıç, vişne vb. türler kullanılmıştır. Türkiye'deki korunan alanların çevresi için örnek olacak bu çalışma ile büyük memeli türlerin beslemesinde hayati öneme sahip yapraklı ve meyveli ağaç türlerinin dikimi ve tahribatlarının önlenmesi ile insan-yaban hayvanları çatışmasının etkilerinin azaltılması hedeflenmiştir. Projenin “Örnek Uygulamalar Programı” kapsamında desteklenen “Elektrikli Çit İle Tarımsal Üretim Alanlarının Korunması Projesi” ise Bartın ilinde ayı ve yaban domuzu tarafından tahrip olan tarlaların elektroşoklu çitlerle çevrilerek korunmasını amaçlamaktadır. Proje uygulamaları Haziran ayı içinde başlamıştır. Küre Dağları Milli Parkı Bartın-Ulus bölümündeki 19,0 hektarlık alanda ise arazi hazırlıkları devam ediyor ve sonbahara çeşitli yabani meyve ağacı ile dikimlerin yapılması planlanmıştır. Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü'nün “Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi” kapsamındaki faaliyetleri Milli Parkın Bartın bölümünde sonbahar aylarında yapılacak olan fidan dikimlerinin ardından tamamlanacaktır. Türkiye'nin 41 milli parkından biri olan Küre Dağları Milli Parkı ve tampon bölgesi aynı zamanda Türkiye'nin 305 önemli doğa alanı ve Avrupa'nın acil korunacak 100 orman sıcak noktasından biridir. 37.000 hektarı Milli Parkı, 80.000 hektarlık alanı ise bu milli parkı çevreleyen tampon bölge olarak 2000 yılından beri koruma altında olan bölge, Avrupa ölçeğindeki yabanıl ve iyi yönetilen korunan alanlara verilen PAN Parks sertifikasına Türkiye'nin ilk adayıdır. Küresel Çevre Fonu (GEF) destekli “Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi” uygulamaları, Küre Dağları Milli Parkı ve çevresinde, Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü ve UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) Türkiye tarafından ortaklaşa, WWF – Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), AGM (Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü) ve ORKÖY'ün (Orman-Köy İşleri Genel Müdürlüğü) katkılarıyla yürütülmektedir. Proje çalışmaları hakkında detaylı bilgi için: http://www.kdmp.gov.tr/ 37 ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 SAYI: 4-5-6 Nisan-Mayıs-Haziran 2011 Bir Yıldız Daha Kaydı M. Yaşar İNAN Orman Yüksek Mühendisi İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesini 1986 yılı baharında birincilikle bitiren Orman Yüksek Mühendisi Murat TOŞUR'u 11.04.2011 tarihinde Almanya'da kaybettiğimizi üzülerek öğrendim. ODOPEM (Ortadoğu Ormancılık Proje Etüt ve Müşavirlik Tic. A.Ş. )'de kısa bir süre de olsa beraber çalışmıştık. Çok zeki ve çalışkan bir delikanlıydı. Arazi çalışmalarında genç mühendisler dinlenme günlerinde oyun oynamayı veya gezmeyi tercih ederken, Murat ya kitap okurdu ya da bilgisayar ile uğraşırdı. Bazen de dertleşirdik. "Orman Fakültesini birincilikle bitirdim. OGM (Orman Genel Müdürlüğü)'nün 1986 yılında açtığı imtihanda yazılıdan 100 puan almama karşın mülakatta neden kazanamadığımı anlayamadım" derdi. Hemen hemen herkese bu konudan bahsederek çok üzüldüğünü söylerdi. Özgeçmişinden kısaca bahsedecek olursak; Nüfus kağıdı bilgilerine göre, Isparta ilinin Şarkikaraağaç ilçesinin Gedikli Köyünde 06.03.1964 yılında doğduğu, babasının Mehmet Bey, annesinin Fatma Hanım olduğu görülmektedir. Orman Mühendisleri Odasındaki kayıtlarına göre; Isparta Gönen Öğretmen Lisesinden 1981 yılında mezun olduğu, İ.Ü. Orman Fakültesinden 14.07.1986 tarihinde birincilikle mezun olduğu, İstanbul Üniversitesi orman Fakültesi kayıtlarına göre; 3527 no'lu öğrenci olduğu 1986 yılı bahar dönemi mezunu olduğu, öğrenci işlerinin 5659 no'lu yazısından anlaşılmaktadır. Orman Mühendisleri Odasına 29.08.1986 tarihinde 5188 no'lu üye olarak, TOD (Türkiye Ormancılar Derneği)'ne ise 30.12.1987 tarihinde 5502 no'lu üye olarak kaydol- duğu görülmektedir. Bu da Rahmetli meslektaşımızın mesleki örgütlerine ne kadar saygılı ve bağlı olduğunu göstermektedir. Vatani görevini kısa dönem askerlik olarak yaptıktan sonra Mart 1988'de ODOPEM'de çalışmaya başlamıştır. 1988-1990 yıllarında Adapazarı, Gülnar'da Orman Kadastro çalışmaları yapan Murat TOŞUR, 1992-1993 yıllarında bilgisayar yazılım programları geliştirmiş. 1994 yılında Almanya'ya giderek, Dortmund'da "Bilgisayara Dayalı Ormancılık" konularında çalışmalar yapmıştır. İyi derecede Almanca ve İngilizce bilen Murat, 1995 yılında da Orman Yüksek Mühendisi Rahmi ATALAY'ın "ATALAY CONSULT Gmblt" firmasında çalışmış, ailesi Türkiye'de olduğu için 1996 yılında Türkiye'ye dönmüş. 1997 yılında Zonguldak'ta GTZ Projesinde 15000 noktanın etütlerini yapmıştır. 1998 yılında Ankara'ya gelerek ODOPEM firmasının bilgisayar programlarını düzenlemiş, 19981999 yıllarında amenajman model plan çalışmalarının hazırlanmasında çalışmıştır. 2000 yılının başlarında yeniden Almanya'ya giden Murat, 2001-2004 yıllarında Almanya'da HABİTAT HARİTALAMA, Taksasyon Değerlendirmelerinde çalışmış, 2004-2011 yılları arasında da yine Almanya'da Orman Habitat Haritalarının düzenlenmesinde çalışırken yakalandığı elim bir hastalıktan dolayı 11.04.2011 tarihinde vefat etmiştir. Murat TOŞUR'un vefatı ile Ormancılık ve Türkiye'nin çok şey kaybettiğini düşünüyorum. Ailesine, meslektaşlarına ve tüm sevenlerine ecir-sabır ve başsağlığı dilerim. Vefat Murat TOŞUR 12.05.2011 Ömer TUNÇ 05.06.2011 Şükran ŞAHİNER 23.06.2011 tarihlerinde vefat etmişlerdir. Kendilerine rahmet, kederli ailelerine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel Merkez Yönetimi 38 YUMSEM Z O P OZYUMSEMPO M E S M U Y Z YUMSEMPO POZYUM M E S M U Y Z O P OZYUMSEMPOZ POZYUMSEM M E S M U Y Z O P M SEMPOZYUM M U Y Z O P OZYUMSE M E S SEMPOZYUM M U Y Z POZYUM O P M E M S E S M U M Y U Z Y O Z P O P 2023 POZYUMSEM M E S M U Y Z O P M SEMPOZYUM M U Y Z O P POZYUMSE M E S SEMPOZYUM M U Y Z POZYUM O P M E M S E S M U M Y U Z Y O Z P O P POZYUMSEM M E S M U Y Z O P M SEMPOZYUM M U Y Z O P POZYUMSE M E S SEMPOZYUM M U Y Z O P M E S MSEMPOZYU U Y Z O P POZYUM M E S M U UMSEMPOZY Y Z O P M SEMPOZYU E S M U M Y U Z Y O P M E MPOZ S SEMPOZYUM M U Y Z O P M E S MSEMPOZYU U Y Z O P M E MPOZYUM S M U UMSEMPOZY Y Z O P M SEMPOZYU E S M U M Y U Z Y O P M E MPOZ S SEMPOZYUM M U Y Z O P M E S MSEMPOZYU U M Y Z O P M E MPOZYU S M U UMSEMPOZY Y Z O P M SEMPOZY E S M U M Y U Z Y O P M E MPOZ S SEMPOZYUM M U Y Z O P M E S MSEMPOZY U M Y Z O P M E MPOZYU S M U UMSEMPOZY Y Z O P M SEMPOZY E S M U M Y U Z Y O P M E S EMPOZ SEMPOZYUM M U Y Z O P M E S UMSEMPOZY M Y Z O P M E S EMPOZYU M U Y UMSEMPOZ Y Z O P M SEMPOZ E S M U M Y U Z Y O P M E S EMPOZ SEMPOZYUM M U Y Z O P M E S UMSEMPOZ M Y Z O P M E S EMPOZYU M U Y YUMSEMPOZ Z O P M SEMPOZ E S M U M Y U Z Y O Z P M E S EMPO SEMPOZYUM M U Y Z O P M E S UMSEMPOZ M Y Z O P M E S SEMPOZYU M U Y YUMSEMPOZ Z O P M E S M U ZYUMSEMPO Y O Z P M E S SEMPOGenel Merkezimiz M U Y Z O gerçekleştirilecek SEMP POZYUMtarafından M E S UMSEMPO M Y U Z Y O Z P O P M E S SEM Sempozyum hazırlıkları M tamamlanmak üzere U Y YUMSEMPOZ Z O P M SEMPO E S M U M Y U Z Y O Z P O P M E M S E S 39 SEMPOZYUM M U Y Z O P M E S M YU OZYUMSEMPO TMMOB ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI 2023' e Doğru 1. Doğa ve Ormancılık Sempozyumu 12 3 45 Doğa ve ormancılığa ilişkin , eler lara ulus rası sözleşm taahhütler ve benzer politika araçlarının etkinleştirilmesi, Kaliteli su üretiminde ormanlar ve ormancılığımız, Yenilenebilir enerji üretiminde ormanlar ve ormancılığımız, Ormancılık hizmetlerinin yapılmasında serbest ormancılık bürolarının fonksiyonu, Türkiye orman endüstrisi ve ağaç işleri endüstrisinin gelişmes inde 5531 sayılı Kanun ve , ormancılığımızın yeri, INTERNATIONAL YEAR OF FORESTS 2011 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 SAYI: 4-5-6 Nisan-Mayıs-Haziran 2011 HABERLER Haberler Odamız Yönetim Kurulu Doğu Akdeniz Şubesine Ziyaretlerde Bulundu “Ormanlar ve HES” konulu Konferans Gerçekleştirildi KTÜ Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Oğuz Kurdoğlu tarafından 23 Haziran 2011 Perşembe günü yoğun katılımın olduğu "Ormanlar ve HES" konulu konferans gerçekleştirilmiştir. Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu konferans esnasında; Dere tipi hidroelektrik santraller (DT-HES) ve barajları, Nehir tipi hidroelektrik santralleri (NT-HES) ve bu yapıların İnşaat Aşamasındaki Çevresel Etkilerini, (Bitki örtüsü, Hayvan Toplulukları ve Su ve sucul sistem üzerindeki etkileri), İnşaat Sonrası Oluşacak Çevresel Problemleri (Telafi Suyu (Can suyu), Enerji Nakil Hatları ve Sosyal ve Ekonomik Sorunlar) ve NT-HES'lerin İnşaat Doğa Koruma Yönünden Değerlendirilmesi başlıkları üzerinde durmuştur. Ayrıca sunumun ardından katılımcılar tarafından merak edilen sorular Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu tarafından cevaplandırılmıştır. Konferansın ardından Oda Genel Başkanı Muhammet Saçma tarafından "Ormanlar ve HES" konulu konferansın anısına Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu'na plaket takdim edilmiştir. Genel Başkan Muhammet SAÇMA, II. Başkan İsmail Hakkı BARI, Genel Sekreter Cemal SUNAR ve Genel Sayman Ergün ÇETİN, Doğu Akdeniz Şubesi'ndeki meslektaşlarımızı ziyarette bulundular. İlk olarak Doğu Akdeniz Şubesini ziyaret eden yönetim kurulu üyeleri, şube başkanı İbrahim YILMAZ ve şube yönetim kurulu üyeleri ve meslektaşımız ile görüştü. Ziyaret esnasında şubenin çalışmaları ile ilgili bilgi alışverişinde bulunuldu. Çevre ve Orman Bakanlığının yeniden yapılanması ile ilgili ve Odamız Genel Merkezinin çalışmaları hakkında bilgiler aktarıldı. Daha sonra Adana Orman Bölge Müdürlüğü, Adana İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Mersin Orman Bölge Müdürlüğü, Tarsus Orman İşletme Müdürlüğü, Doğu Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü, Tarsus Orman Fidanlık Mühendisliği, Mersin İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Odamız Mersin Temsilciliği, Emekli Çevre ve Orman Müdürlüğü, Adıyaman İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Adıyaman Orman İşletme Müdürlüğü, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Orman Fakültesi Dekanlığı, Kahramanmaraş Orman Bölge Müdürlüğü ve Kahramanmaraş İl Çevre ve Orman Müdürlüğü çalışanları ile Göksun Orman İşletme Müdürlüğü, Odamız Kayseri Temsilciliği, Kayseri Orman İşletme Şefliği ve Kayseri İl Çevre ve Orman Müdürlüğü çalışanları ile buralarda serbest çalışan meslektaşlarımız ve emekli meslektaşlarımızla birlikte oldular. Ziyaretler süresince meslektaşlarımızla meslek ve meslektaş problemleri görüşülerek karşılıklı fikir alışverişinde bulunulmuştur. Ormancılar Derneği, Osmaniye İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Osmaniye Orman İşletme Müdürlüğü, Hatay Orman İşletme Müdürlüğü, Hatay İl Çevre ve Orman Müdürlüğü Odamız Gaziantep Temsilciliği, Şanlıurfa İl 40 41 HABERLER - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 48 SAYI: 4-5-6 Nisan-Mayıs-Haziran 2011 Odamız Yönetim Kurulu Üyeleri İ.Ü. Orman Fakültesi Mezuniyet Törenine Katıldı OMO Genel Başkanı Muhammet Saçma, II. Başkan İsmail Hakkı Barı, Genel Yazman Cemal Sunar ve Genel Sayman Ergün Çetin İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi'nin 2010-2011 Öğretim Yılı mezuniyet törenine katıldılar. Genel Başkan Muhammet Saçma mezuniyet töreninde yapmış olduğu konuşmasında; “Orman Mühendisleri Odası olarak genç meslektaşlarımızın bu mutlu günlerinde birlikte olmaktan çok mutlu olduklarını, Orman Fakültelerimizin bu güzel ve anlamlı törenlerinde birlikte olmayı önemsediKlerini, Orman Mühendisliği ve Orman Endüstri Mühendisliğinden mezun olan genç meslektaşlarımızın Odamıza kayıtlarını yaptırmalarını ve mesleki deneyim kazanma çalışmalarına bir an önce başlamalarının gerektiğini belirtilerek genç meslektaşlarımızın her zaman yanlarında olduklarını” belirtmiştir. Genel Başkan Muhammet Saçma Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Peyzaj Mimarlığı ile Fakülte bünyesindeki beş ayrı Meslek Yüksek Okulundan dereceye girenlere odamız adına armağanlar vermiştir. Ayrıca, Orman Fakültesini Birincilikle bitiren Orman Mühendisi Rüya Yılmaz'a Rixos Premium Otelde ailesi ile birlikte beş gün tatil hediye edilmiştir. HABERLER Doğu Karadeniz Şubesine ait Yeni Büro Hizmete Açıldı Orman Mühendisleri Odası Doğu Karadeniz Şubesine ait yeni hizmet binası 11.05.2011 günü düzenlenen törenle hizmete açıldı. Cumhuriyet Mahallesi Kasım Sokak No:11 Kat:3 adresinde mülkiyeti şubemize ait olan büronun açılışına; Odamız Genel Başkanı Muhammet Saçma, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri Osman Turunç, Hasan Basri Avcı ve 40, 41 ve 42. Dönem Genel Başkanımız Ali Küçükaydın da katılmışlardır. Açılışta konuklara hitaben bir konuşma yapan Doğu Karadeniz Şube Başkanı Doç Dr. Devlet Toksoy; “yürürlüğe giren yasamızın yaptırımları ve serbest çalışan meslektaşlarımıza çok farklı ve geniş alanlarda sağladığı iş imkânlarıyla odamız çalışmalarının bağımsız ortamlarda yürütülmesini zorunlu kıldığını” vurgulamıştır. Çalışmalarını bundan önceki dönemde de kamu alanlarının dışında yürütmeye özen gösterdiklerini ve başardıklarını anlatan Toksoy, kendi mülkiyetimizde meslektaşlarımıza hizmet vermenin çok daha keyifli olacağını söylemiştir. Yoğun bir katılımın yaşandığı açılış törenine Trabzon'da görev yapan meslektaşlarımızın ve KTÜ Orman Fakültesi öğrencilerinin yanında; KTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Selahattin Köse, KTÜ Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Emin Zeki Başkent, Trabzon İl Çevre ve Orman Müdürü Fahrettin Ulu, Trabzon Orman Bölge Müdürü Celal Pir, KTÜ Öğretim Üyeleri, meslek odalarının Trabzon Temsilcileri, sivil toplum örgütleri temsilcileri, eski bakanlardan Koray Aydın, HAS Parti Genel Başkan Yardımcısı Şeref Malkoç, siyasi parti temsilcileri katılmışlardır. Trabzon'da açılan yeni büromuzun Doğu Karadeniz Şubesine ve meslektaşlarımıza hayırlı olmasını diliyoruz. Odamız Yönetim Kurulu Üyeleri İstanbul'da Meslektaşlarımızı Ziyaret Etti Genel Merkez Yönetim Kurulu üyelerimiz İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürü Orman Endüstri Mühendisi M. İhsan Şimşek ile yine İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait Ağaç Peyzaj Eğitim Hizmetleri ve Hayvanat Bahçesi İşletmeciliği San. Tic. A.Ş. Genel Müdürü Eyüp Karahan'a ziyarette bulunarak belediye bünyesinde görevde bulunan meslektaşlarımızla bir arada olmanın keyfi yaşanmıştır. Park ve Bahçeler Müdürlüğünde ve Ağaç Peyzaj San. Tic. A.Ş'de yapılan ziyaretlere duyulan memnuniyet belirtilerek bundan sonra daha sık görüşme temennisinde bulunulmuştur. Ziyaretlerde Odamız Yönetim Kurulu üyelerine sıcak ve samimi ilgilerini esirgemeyen meslektaşlarımız M. İhsan Şimşek, Eyüp Karahan, Barış Şişman, Ömer Gül ve İ. Ayhan Ergur'a teşekkür ederiz. Doğu Karadeniz Şube Başkanımız Doç. Dr. Devlet TOKSOY Profesörlük Kadrosuna Atandı Odamızın 2008 yılından itibaren Doğu Karadeniz Şube Başkanlığı görevini yürütmekte olan ve KTÜ Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Bölümü, Orman Ekonomisi Anabilim Dalı Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. Devlet TOKSOY 17 Haziran 2011 tarihi itibariyle Profesörlük Kadrosuna atanmıştır. Prof. Dr. Devlet TOKSOY'u tebrik ediyor, Şube Başkanlığı görevinde ve akademik çalışma hayatındaki başarılı çalışmalarının devamını diliyoruz. 42 43 HABERLER SDÜ Orman Fakültesi'nde Söyleşi ve Konferans A KRE KARTI I FORM İ U T D R M E A R R K K O İ D IF KREDİ K U KRE FORMU Dİ KART I E U T R R K M A R K FO Dİ ORMU İ KARTI U KRE D M E TI FORM R R R KARTI F K O A F K I İ U T D R RM RE REDİ KA MU K ARTI FO R K KREDİ O İ F D I MU K E U T R R K M A R K FO Dİ ORMUSayın Üyemiz, İ KARTI U KRE D M E TI FOR R R R KARTI F K O A F K I İ aidatlarınızı Kredi Kartı ile otomatik olarak ödeyebilirsiniz. U T D R A RM RE KREDİ K MU K ARTI FO R K KRED O İ F D I E U T RMU R R K M A R K U REDİ FORMU Dİ KARTI FO KKARTI KREDİ I FORM O U T R M A R K KRE O İ F KARTI F D I İ U T D R M E A R R K K O İ KRED T.C. Kimlik No. EDİ KAR:TI F RE FORMU I T R R K MU K ORMU A R K O İ U F D Banka Kredi Kart Cinsi : ı I M E T R KR TI FOR Kredi Kartı Numaras ı MU : R REDİ KA K O F KARTI F I EDİ KAR İ U T D R Kredi Kart Son Kull Tarihi : ı anma M E A R R K K O İ KRED Oda Sicil No EDİ KA:RTI F R FORMU I T R R K MU K Adı : ORMU A R K O İ U F D I M E T R U: KR RTI FORSoyadı REDİ KA K Ev Adresi TI FORM : KARTI İ U REDİ KA D R M E A R R K K O İ Soyad : ı RTI F KREDEv Adresi : FORMU Dİ KA I E T R R K MU K A FORMU R K O İ U Telefonu : Ev F D I M E T RAdresi KR EDİ KAR T ARTI FOİşİş Telefonu RM::U R K K O İ F D I E U T R R K EDİ KAR A RM R K K O İ F D I E U T Cep Telefonu : R R M A U K RTI FOR İ KART KREDİ K A D K E İ R U TI FORM D K M E R KR geçmiş borçlarımın toplam Odası'na M RMU U gereken FOı olan ARTI FOOrman M( ühendisleri Rödemem I K T O İ F R D I A E T RKL RASI) TL'nin, Ü İ T K R R İ K A ) taksitte ve / /201 tarihinden D aylık Oda aidatlarımınİ KARTI FORMU K E İ R D K E ( itibaren R U R KRED ORM MU K düzenli olarak yukar mdan çekilmesi için ıda ını vermiş olduğum kredi kartıU I Fnumaras T R M A R REDİ KA K K RTI FOR O İ F Dişlemlerin yapılmasını arz İederim. gerekli I E U T R R K M A R MU KRED K ARTI FO K İ U FORMU D RTI FOR I M E T R R R K O A F K I U ART KREDİ I FORM Adı, Soyadı U T R KREDİ K M A R REDİ KA K K O İ F D I E U T R R K M A R RMU KREDİ K Tarih, İmzaEDİ KARTI FO U FORMU I M T ARTI FO R R R K O A F K I U KREDİ Dİ KART I FORM U T R M A R REDİ K K K O İ U KRE F D I E U T R R K M A RTI FOR KREDİ K M ORMU A F K I İ U T D R M E A R R RTI FOR K K O A F K I İ U T D R M E A KR I FOR REDİ K RMU KREDİ O F Dİ KART I MU K E U T R R K M A R K O İ U F D I ORM U KRE Dİ KART M E R R RTI FOR KARTI F K O A F K I İ U T D R M E A KR I FOR KREDİ K RMU KRED O F Dİ KART I E U T RMU R R K M A R K O İ U F D I I FORM U KRE Dİ KART M E R R RTI FO K O A F K Dİ KART I İ U T D R M E A KR I FOR KREDİ K RMU KRE O F Dİ KART I E U T RMU R R K M A R K O İ U F D İ KARTI U KRE TI FORM D R M E A R R RTI FO K K O İ A F K D I E İ U T D R M E A R KR KREDİ K ARTI FO RMU K KR O İ U F D I M E T R R R K O A RMU K O İ U F D I M E T R R R K FO İ KA ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesinde "2011 Dünya Ormancılık Yılı" kutlamaları çerçevesinde "Ormancılıkta Mesleki Örgütlenme ve Orman Mühendisliği" konulu söyleşi düzenlendi. Söyleyişi, Orman Mühendisleri Batı Akdeniz Şubesi Başkanı Gürel ŞİRİN gerçekleştirdi. "Orman Mühendisliği Nedir, Ne Değildir?" konulu söyleşide özetle; "Orman Mühendisi'nin nasıl bir kişilik olabileceği, orman mühendisinin "Orman ekosistemlerini bir bütünün parçası olarak tüm değişmeleri ve etkileşimleriyle birlikte, yine bir bütün olarak; üalgılayabilen , ügörebilen , üboyutlandırabilen, üsorgulayabilen üanlayabilen, üsevebilen ve üaçıklayabilen yaratıcı, estetikçi, kamucu, halkçı, dayanışmacı, paylaşmacı bir ügönülleyen, üdüşünen, übilgilenen üeyleyen, üsanatçı bir insan olmalıdır" vurgusu yapıldı. Yaşanan sorunların aşılabilmesi için öncelikle; Özeleştiri yapılmalıdır! üBireysel (Özel ve Mesleksel), üBirimsel, üÖrgütsel, daha sonra, "Yeni" bir orman ve orman mühendisliği anlayışı geliştirilmeli ve "Yeni" bir orman mühendisi yaratılmalıdır denilmiş, son olarak ta; "Yeni" orman ve ormancılık anlayışının gerektireceği çalışma koşulları oluşturulmalıdır denilmiştir ve bu kavramlar tartışılmıştır. Mayıs ayında düzenlenen ikinci etkinlikte ise Orman Mühendisleri Odası Batı Akdeniz Şubesi Danışma Kurulu Başkanı Dr. Ufuk COŞGUN, "Ormancılıkta İstihdam" konulu konferans ile SDÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği birinci ve son sınıf öğrencileriyle buluştu. Konferansta, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın merkez ve taşra örgütlenme şekli üzerinde durulmuştur. Ülkemizdeki meslek 44 örgütleri ve bunlar içerisinde Orman Mühendisleri Odası tanıtımı gerçekleştirilmiştir. Orman mühendisliği 5531 sayılı yetki yasası ile ormancılık çalışmalarının kazandığı boyut üzerinde durularak; yasasının amaç ve kapsamı tartışılmıştır. 5531 sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği yasası uyarınca çıkarılan yönergelerin hangileri olduğu ortaya konularak bunlardan ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................... ............................................................... ............ .................. serbest meslek bürolarının çalışma alanlarına dair yönetmelik ana hatlarıyla tanıtılmıştır. "sorunların çözüm olanakları neler olabilir?" sorusuna yönelik görüşleri renkli kartlara yazılarak elde edilmeye çalışılmıştır. Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi, 2011 Uluslararası Orman Yılı kutlamaları çerçevesinde 21 Nisan 2011 tarihinde "Ormancılıkta Mesleki Örgütlenme ve Orman Mühendisliği" konulu bir konferans düzenlenmiştir. ..... ...... .....