Fabrikalardan - GEOCITIES.ws

Transkript

Fabrikalardan - GEOCITIES.ws
Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için
Gündem ve Politika
syf. 3-4/16-17
AB’nin yalanlarýna deðil, sýnýfýnýn gücüne inan
Cezaevleri burjuva düzenin aynasý
Ukrayna gerçeði
Þiddet
syf. 2
Lenin
syf. 18-20
Oyuncu olmak mý, seyirci kalmak mý?
Toplum nereye gidiyor?
Ýþçi sýnýfýnýn mücadelesine adanmýþ bir ömür
Emek Hareketi
syf. 5-10
Saðlýk hizmetleri paralý hale geliyor
SSK ilaç fabrikasý satýlmak isteniyor
Hükümet sefalet ücretini açýkladý
Ýþsizlik ve hayat pahalýlýðý artýyor
Emek hareketinden
Fabrikalardan
syf. 11-15
Colin’s iþçileri ve fabrikalardan
ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR
1
ÞÝDDET
Futbol - Þiddet
Oyuncu Olmak mý, Seyirci Kalmak mý?
21 Kasým 2004’de 16 yaþýndaki Cihat Aktaþ Ýnönü
Stadyumu’nun kapalý tribününde bir Beþiktaþ
taraftarýnca öldürüldü. Olay, büyük yanký uyandýrdý.
Herkes yazdý, çizdi. Suçlunun adý “futbol terörü”ydü.
Neydi bu futbol terörü? Nereden gelmiþti kapalýya?
Nasýl girmiþ, kim almýþtý içeriye?
Bugünkü biçimiyle oynanan futbolun anavataný Çin’dir
diyebiliriz, çünkü Çinlilerin “ts’u kü” adlý oyunu
günümüz futboluna þaþýrtýcý derecede benzerlikler
göstermektedir. Futbolu dünyaya yayan,Türkiye’de
de ilk futbol kulübünü kuranlar Ýngilizlerdir. Basit ve
masrafsýz bir oyun olan futbol, çok çabuk benimsendi
ve ayný hýzla pek çok taraftar ve oyuncu kazandý.
Mahallelerde, boþ arsalarda, her türlü zeminde
rahatça oynandý. Çocuklarýn ve iþçilerin tek eðlencesi
oldu. Ýngiltere’de üniversite ve kolejlerde oynanýrken,
artýk Latin Amerika’nýn yoksul mahallelerinde
insanlarýn dünyasýna girivermiþtir. Buenos Aires
sahalarýnda futbol kendine yeni bir tarz buluyor ve
Brezilya topraklarýna mal oluyordu. Demiryolu
atölyelerinde, limanlardaki tersanelerde organize
edilmiþ ilk halk kulüpleri de ortaya çýktý.
Futbol, kapitalizmin geliþimiyle ortaya çýkmýþtýr.
(Ýngilizlerin futbolu dünyaya yaymasý bir tesadüf
deðildir!) Kapitalist sistemde üreten, çalýþan, emek
verenler proleterlerdir. Futbol, özünde iþbölümü,
dayanýþma, hedefe ulaþma, coþku ve tutkuyu
barýndýrýr. Takým oyunudur, kolektivizme dayanýr; ama
futbolun dünyada yayýlmasý, iþçi sýnýfýný baský ve
kontrol altýna almak için yapýlmýþ bir tuzaktýr.
Futbol, günümüzde kapitalist eðlence endüstrisinin
merkezindedir. Hatta kendisi bir endüstri haline
gelmiþtir. Emperyalist tekellerin ve mafyanýn
hegemonyasý altýndaki kulüplerin çaðdaþ futbol
oynamaktan çok uzakta olduklarýný, taraftarlarýn ve
futbolcularýn sýrtýndan paralarýna para kattýklarýný
hatýrlatmaya gerek yok. Sistemin kokuþmuþluðu
sanata ve bilime de en az futbola bulaþtýðý kadar
bulaþmýþtýr.
Medyanýn rolünü unutmamak gerekir. Kitle iletiþim
araçlarý, kitleleri, futbol maçlarý aracýlýðý ile de
etkilemeyi baþarýr. Spor yazarlarý köþelerinden
taraftarlarý birbirine düþürür, takýma, oyunculara
etmediði lafý býrakmaz. Taraftarlarý kýþkýrtýr, tribünlerde
koltuklar havalarda uçmakta, oyun alaný savaþ alanýna
dönmektedir. Þiddet hala en gözde haberdir.
Yeþil sahalardaki þiddetin sorumlusu futbol mudur
gerçekten? Ken Loach’un son filmi Afili Delikanlý’nýn
kahramaný henüz onyedisindedir; ama onsekize
girdiði sabah bir cinayet iþler… Þiddetin ortaya
çýkýþýyla, sömürünün ortaya çýkýþý ayný tarihlere
rastlar. Sömürü ve aþaðýlanmaya uðramak, içinde
öfke ve patlamalara neden olan, bunu kendi
sýnýfýndan, yanýbaþýndakine yansýtan ve bu sayede
kontrol altýnda tutulan insan, kendine yapýlan
haksýzlýklarý bilmek ve sorumlularýndan hesap sormak
zorundadýr.
Ezgi Tan
Kadýn - Þiddet
Toplum Nereye Gidiyor?
Ýþsizlik ve yoksulluðun artmasýyla birlikte toplumda
tahrifatlar oluþuyor. Cinayet, hýrsýzlýk, taciz vb. suçlar
iþleniyor. Böylesi olaylarý eskiden medya aracýlýðýyla
duyuyor, öðreniyorduk. Bu olaylar artýk çok
yakýnýmýzda. Her gün, her yerde yaþanýyor. Toplum
bu haliyle barbarlýða doðru mu gidiyor?
Yaþanan bu olumsuzluklardan en çok kadýnlar
etkileniyor. Yýlbaþý gecesi binlerce insanýn içinde
turist kadýnlara onlarca erkek tacizde bulundu.
2
Son olarak da çalýþtýðý hastaneye ulaþmaya çalýþan
bir hemþireye, otobüsten indikten sonra býçak zoruyla
Okmeydaný parkýnda tecavüz edilmeye çalýþýldý.
Hemþire yarým saat süren mücadelesiyle birçok
yerinden yaralanma pahasýna ancak tecavüzden
kurtulabildi. Günümüzde bunlara benzer bir çok olay
yaþanýyor.
Bu olaylar artýk çok uzaðýmýzda deðil. Her an, her
yerde bizler de bu olaylarý yaþayabiliriz. Kapitalist
sistem devam ettiði sürece bu olaylar artarak ve
vahþice devam edecektir. Bunlarý söylemek için alim
olmaya gerek yok. Her insan görüyor ve yaþýyor. Bu
olaylarý izlerken kahrediyoruz, kýzýyoruz ama bunlarla
kalýyoruz. Bu olaylarýn yaþanmamasý için barbar
kapitalist sistemin tüm kurumlarýyla yýkýlmasý
gerekiyor. (05.01.2005)
Nergis Çayýr
Türkiye iþçi sýnýfý ve yoksul emekçi kitleler güncel
anlamda nasýl bir tehlikeyle karþý karþýya? Giderek
yoðunlaþan saldýrýlar karþýsýnda iþçi sýnýfýný yarýn
neler bekliyor? Bu sorulara bütünlüklü cevaplar
verebilmek gerekiyor. Çünkü iþçi sýnýfýnýn bugünkü
mücadele hattýný örebilmek ve sýnýf mücadelesinin
acil ve temel gereklilikleri doðrultusunda mücadeleyi
örgütleyebilmek için bu sorulara verilecek cevaplar
hayati öneme sahip.
“Demokratik gericilik” ve emperyalist
saldýrganlýk
Kuþkusuz iþçi sýnýfýna yönelik saldýrýlarýn “güler
yüzlü!” yeni adresi AB. Yeni-liberal saldýrganlýðýn
emperyalist odaklarýndan biri olan AB’nin, iþçi
sýnýfýna bir kurtuluþ reçetesi olarak sunulmasý söz
konusu. Devrimci sosyalist bir alternatif yokluðunda
bu reçetenin belirli bir karþýlýk bulduðuysa bir
gerçeklik. ABD emperyalizminin Bush yönetimindeki
askeri istila yöneliminin aksine AB’li hemcinsleri,
iþçi sýnýfýna ve dünyanýn emekçi yoksul halklarýna
“havuç” vermeyi bugünlerde daha uygun buluyor. AB
emperyalizminin “demokratik gericilik” olarak
adlandýrdýðýmýz bu politikasý iþçi sýnýfýnýn ve yoksul
emekçi halklarýn kurban edileceði mezbahadaki
býçaklarý kendisinin bileylemesi anlamýna geliyor.
DEHAP Genel Baþkaný Tuncer Bakýrhan’ýn, “17
Aralýk barýþýn tarihi olsun…” açýklamasý maalesef
bu durumu iyi anlatan örneklerden biri olarak kayýtlara
geçmiþ durumda. Talabani-Barzani önderliðinin ABD
emperyalizminin istilasýna endekslenmiþ Kuzey
Irak’ta bir Kürt devleti beklentileriyse baþka bir örnek
olarak anýlmaya ihtiyaç duyuyor. ABD
emperyalizminin kendi elleriyle yaptýðýný, AB
emperyalizmi kurbanýna bizzat kendi elleriyle
yaptýrýyor. Kuþkusuz bu durum emperyalist istilacýnýn
bugün Irak’ta yaptýðý gibi seçim þarlatanlýklarýný
kullanmasýný, Allavi gibi iþbirlikçi katil kuklalar
kullanmasýný da engellemiyor. Emperyalizmin akýttýðý
kaný gözlerden uzak tutmayý “becermesi”, iþçi ve
emekçilerin kanýnýn akýtýlmadýðý anlamýna gelmiyor.
Emperyalist odaklarýn kimi koþullarda, kimi farklý
yöntemlere sahip olmasý emperyalist olduklarý
gerçeðini deðiþtirmiyor.
Bu koþullarda saðlý-sollu tekmili birden tutacak bir
emperyalist kuyruk arayanlara ya da kuyruklarýný
baþkalarýna tutturmak sevdasýyla büyük Türkiye
hayalinin peþinde olanlara ne demeli? Bizce sadece
iki yol var: ya iþçi sýnýfý ve yoksul emekçi halklardan
yanasýn ya da öbür taraftan. Renginin, soyunun
milliyetçi, islamcý, liberal, ulusalcý, bürokrat,
sendikacý olmasý iþçi sýnýfýnýn aleyhine doðrudan ve/
veya dolaylý þekilde emperyalist-kapitalist sisteme
hizmet etme gerçeðini deðiþtirmez.
AB ekseninde yeniden kümelenen siyaset
6 Ekim Ýlerleme Raporu ile coþan AB yanlýlarý,
Brüksel’de 17 Aralýk Zirvesi’nden çýkan kararla birlikte
Türkiye için “kurtuluþ” sürecinin baþladýðýný ilan ettiler.
AB ile 3 Ekim 2005 tarihinde tam üyelik
müzakerelerine baþlama kararýnýn alýnmýþ olmasý ise
17 Aralýk’ýn en büyük kazanýmý olarak sunuldu. Bütün
bunlar öncelikle ve özellikle Türkiye burjuvazisinin
AKP hükümetiyle yakaladýðý görece istikrar ve
dönemsel olarak saðlanan yönetimsel meþruiyet
üzerine kuruldu. AKP’nin önce 3 Kasým 2002 genel
seçimlerinden, ardýndan da 28 Mart 2004 yerel
seçimlerinden açýk ara önde çýkmasý Türkiye
burjuvazinin emperyalist-kapitalist sistemle tam
bütünleþme projesinin gerçekleþtirilmesi için gerekli
“siyasi istikrarý” büyük oranda saðlamýþtý. Peþinden
sendikal bürokrasinin emperyalist AB projesiyle
bütünleþmesi, ÖDP gibi kimi sol siyasi oluþumlarýn
politik projelerini AB’yi pozitif bir geliþme olarak kabul
edip yeniden tanýmlamalarý, DEHAP ve PKK-KADEK
dolayýmý ile Kürt hareketinin taleplerinin AB projesinin
Kopenhag siyasi kriterlerinin bir parçasýna
indirgenmesi, “Ýslami hareket’in AKP aracýlýðýyla
sistem içinde yeniden kümelendirilmesi söz konusu
oldu. Böylece Türkiye burjuvazisi son 25 yýldýr
emperyalist-kapitalist sistemle tam bütünleþmesinin
önündeki engellere; sol harekete, Kürt hareketine ve
Ýslami harekete büyük ölçüde nüfuz ederek bizzat
kendi projesinin destekçisi haline getirip,
yedekleyerek aþma baþarýsýný gösterdi.
GÜNDEM
AB’nin Yalanlarýna Deðil,
Sýnýfýnýn Gücüne Güven
Sömürü Gerçek, Vaatler Sahte
AB’nin geçici sihri daðýlýp sömürünün gerçek,
vaatlerinse karþýlýksýz olduðu ortaya çýktýkça beklenti
içindeki emekçi kitleler kandýrýldýklarýný anlayacak.
Ama bugün iþsizlik, yoksulluk ve baský altýnda yýllar
boyu acý çeken kitleler burjuvazinin ve iþbirlikçilerinin
yalanlarýna inanmak konusundaki inançlarýný henüz
yitirmiþ deðil. AB’nin, iþçi sýnýfý ve emekçi kitlelerin
deðil, burjuvazinin gündemi olduðunu düþünen ve bu
nedenle önceliði –aslýnda her biri AB sömürü
projesinin birer yapýsal uzantýsý olan- yeni iþ
yasasýna, sosyal güvenlik sisteminin tasfiyesine,
özelleþtirmelere vb vermek gerektiðini söyleyenler bir
bakýma emperyalist-kapitalist saldýrýnýn kaynak ve
nedenlerine bütünlüklü bakabilmenin olanaklarýný
reddediyorlar. Kuþkusuz esnekleþtirmeye, sosyal
güvenliðin tasfiye edilmesine, özelleþtirmelere,
taþeronlaþtýrmaya, sendikasýzlaþtýrmaya karþý her
düzeyde mücadele þart ama bugünkü saldýrýnýn
nereden geldiðini göz ardý etmeksizin. TÜSÝAD
Yönetim Kurulu Baþkaný Ömer Sabancý 17 Aralýk
Zirvesi’ne kadar doðru adýmlar attýklarýný (siz bu
adýmlarý iþçi sýnýfýna saldýrýlar olarak okuyun) ama 3
3
GÜNDEM
Ekim 2005 tam üyelik müzakereleri ve sonrasý için
adýmlarýn (yani saldýrýlarýn) daha güçlü olmasý
gerektiðini belirtiyor. Sabancý rehavete kapýlmak,
yeniden popülist yönelimler içine girmek yok diyor
ve ekliyor, “önümüzdeki 10 yýlda AB’ye uyum
sürecine sahip çýkýlmasý gerekiyor…” Saldýrýnýn
sahipleri saldýrýyý adýyla anýyor, görüp görmemek bize
kalmýþ durumda.
AB: “Kurtuluþ” mu, daha fazla sömürü mü?
Emperyalist-kapitalist sisteme karþý olduklarýný
söyleyenler nedense onun kurumlarýndan biri olan
AB konusunda tereddüde düþüyor. Söz konusu
olanýn emperyalist-kapitalist bir kurum ve onun
projesi olduðunu unutup AB’nin iyilikleri, kötülükleri
çetelesi yapmak gibi son derece yanlýþ bir yol
izliyorlar. ÝMF’ye, DB’ye, NAFTA’ya emperyalistkapitalist birer kurum/birlik olduklarý için karþý
çýkarken ayný netliði AB konusunda kaybediyorlar.
Bu bir yanýyla solun -özellikle- 1989 sonrasýnda
sürüklendiði ideolojik-politik karmaþanýn ve
“küreselleþme” propagandasýnýn yarattýðý bir
tahribatken diðer yanýyla da emperyalist-kapitalist
ideolojinin “baþarýsý” olarak gerçekleþiyor.
Enternasyonalist devrimci önderlik boþluðu tüm
aðýrlýðýyla kendini hissettiriyor. Ýçinde bulunduðumuz
dönem bu yanýyla, sýnýf mücadelesi mi, sol liberalliksivil toplumculuk mu? ekseninde bir savrulmalar ve
“arayýþlar” dönemidir.
Kimileri emperyalist-kapitalist kurumlarý karýþtýrsa da
gerçek sahipleri olan patronlar karýþtýrmýyor. Müstakil
Sanayici ve Ýþadamlarý Derneði (MÜSÝAD) Baþkaný
Dr. Ömer Bolat, Türkiye’nin AB iliþkilerini onaylarken
hedefi daha da geniþletiyor. MÜSÝAD baþkaný kendi
perspektifinden hareketle, “Türkiye yumurtalarýnýn
hepsini ayný sepete koymamalý” diyerek “Türkiye’nin
Avrasya ülkeleri ile Rusya ile Ýslam ülkeleri ile
stratejik iliþkilerini güçlendirmesi gerektiðini ifade”
ediyor.
Bolat’a göre Türkiye “yaþanan krizlerden sonra IMF
ile çok ciddi programlarýn yürütmesi” sayesinde
“yoðun bakýmdan” çýkmayý becermiþ. Bolat 2 yýl daha
ÝMF ile devam edilmesinden sonra artýk Türkiye’nin
kendi politik yoluna devam edebileceðini ekliyor. 2
yýla daha ihtiyaç var çünkü öncelikle ÝMF’ye olan 20
milyar dolarlýk borcun ödenebilirliðinin “saðlanmasý”
gerekiyor. Türkiye’nin halen net borç ödeme
aþamasýna gelemediðini hatýrlatmakta yarar var.
Nitekim Devlet Bakaný Babacan, ÝMF Türkiye Masasý
Þefi Rýza Moghadam ile görüþmesi sonrasýnda orta
vadeli yeni bir ekonomik program üzerindeki
çalýþmalarýn baþlatýldýðýný ifade ederek, ‘’bu
çalýþmalarýn ilk ürünü olan Katýlým Öncesi Ekonomik
Programý, Avrupa Birliði’ne teslim ettik” açýklamasýný
yapýyor.
Yeni stand-by anlaþmasýnýn anlamý Türkiye’nin ÝMF’ye
4
olan borçlarýný hangi takvim içinde, hangi borç yüzdeleriyle, kaç dilimde ödeyeceðini belirlemek üzerine
kurulu ve tabi yeni borçlarýn belirlenmesini de içeriyor.
ÝMF ile AB eþgüdüm içinde çalýþýyor ama kimi sol
unsurlar kendi inandýklarýný doðru sanmakta ýsrar
etmeye devam ediyor. Bakan Babacan 2004 yýlýnda
özelleþtirme konusunda önemli adýmlar attýklarýný ve
sürecin “THY’nin halka arzýyla baþlatýlan hamlenin,
önümüzdeki dönemde baþta Tüpraþ, Telekom ve
Tekel olmak üzere özelleþtirme programýnda yer alan
tüm kuruluþlarýn süratle ve etkin bir þekilde
özelleþtirilmesi ile devam edeceðini” söylüyor.
Babacan’dan iþçiler için deðil ama patronlar için güzel
bir de haber var, “2005-2007 döneminde toplam 15
milyar dolar düzeyinde doðrudan yabancý sermayenin
Türkiye’ye gelmesini bekliyoruz.” Bunlar AB’nin
nimetleri…
Sosyal güvenlik sistemini tek bir çatý altýnda
toplayacaklarýný açýklayan Babacan, amaçlarýnýn
herkesi kapsayacak genel saðlýk sistemi yaratmak
olduðunu açýklýyor. Nasýl olacaðýný ise þöyle özetliyor;
“her yýl bütçeden yapýlan büyük çaplý transferlerle
þu anda GSMH’nin yüzde 4.5’u oranýnda
desteklenmekte olan sosyal güvenlik sistemini
yeniden yapýlandýrarak uzun vadede emeklilik
sistemine olan bütçe desteðini GSMH’nin yüzde 1’i
seviyelerine düþürülmesini hedefliyoruz.” Bu
açýklamanýn iþçilere deðil patronlara yönelik olduðunu
söylemeye gerek bile yok.
“Onlarýn Ahlaký, Bizim Ahlakýmýz!”
Burjuva kurumlarýmýzdan TOBB’un Baþkaný Rifat
Hisarcýklýoðlu ise sihirli formülü bulduðunu ilan ediyor:
“giriþimci orta sýnýf”. Hisarcýklýoðlu, “orta sýnýf ahlaký”
ve “görgüsü”nün henüz tam yerleþmediðini üzülerek
söylüyor ama müjdeyi de veriyor, “Ama orta sýnýfýn
güçlenmesi, orta sýnýf ahlakýný ve sanat zevkini de
geliþtiriyor. Sanat galerilerinin artýþý dikkatinizi
çekiyor mu? Tarihi kültür mirasýmýza eskisinden
daha fazla sahip çýkmýyor muyuz?”
Ve orta sýnýf ahlaký, görgüsü ve sanat sevki
konusunda Rusya’yý örnek veriyor: “Kredi kartý
kullananlarýn sayýsý 5 milyondan 25 milyona, cep
telefonu sayýsý 1.5 milyondan 40 milyona çýkmýþ.”
Tabi kendi ahlakýný da eklemeden edemiyor:
“Rusya’ya 8 milyar dolar daha fazla mal ve hizmet
satmamýz gerekiyor…”
Troçki’yi anarak, “onlarýn ahlaký ve bizim ahlakýmýz”
arasýndaki daðlarca farký bir kez daha belirtmek, iþçi
sýnýfý ve emekçilerin daha yoðun sömürüsü anlamýna
gelen AB ve benzeri emperyalist-kapitalist projelerden
uzak durmak ve iþçi sýnýfý ve emekçi yoksul kitleler
için kurtuluþun ancak sýnýf mücadelesinde olduðunu
bir kez daha hatýrlamak bugün her zamankinden daha
büyük bir önem ve anlam taþýyor. AB’nin yalanlarýna
deðil, sýnýfýnýn gücüne güven…
Ýþçi Cephesi
AKP hükümeti sermayenin istediði
yeni-liberal reformlarý (saldýrý
paketlerini) birer birer meclisten
geçiriyor. Bu saldýrýlarýn en
önemlilerinden biri özelleþtirmeler.
Hükümet, önce bilinçli olarak, hatta
yolsuzluklarla içini boþaltarak,
kamu kuruluþlarýnýn zarar ettiðini
kamuoyuna duyuruyor. Ardýndan da
satýþýna zemin hazýrlýyor. Örneðin
bilinçli olarak üretim yaptýrmadýðý
Sümerbank Bakýrköy fabrikasýnda
iþçilerin üretmeden
para aldýðý ve devleti
zarar ettirdiði yalanýný
yaymýþ ve baþta Vatan
gazetesi olmak üzere
birçok patron gazetesi
de bunu haber yapmýþ,
ardýndan Sümerbank’a
dönük yoðun bir saldýrý
baþlamýþ ve fabrika
satýlmýþtý.
Ayný süreç þimdi SSK
için iþliyor. Hükümet,
önce SSK’nýn zarar
ettiðini ve çalýþanlara
iyi hizmet veremediðini öne sürdü.
Kitlesel bir muhalefeti engellemek
için, özelleþtirmeye emekçileri
hazýrlamaya baþladý. Ardýndan satýþ
hazýrlýklarý ile ilgili yasal
düzenlemeleri yapmaya baþladý.
IMF ile imzalanan borç
anlaþmasýnýn ve AB’den tarih
alýnmasýnýn ardýndan da SSK’yý
Saðlýk Bakanlýðý’na devrederek
gelecekteki satýþýna ve saðlýk
kurumlarýnýn özel sektöre devrine
hýz verdi.
Aralýk 2004’ün son günlerinde
Çalýþma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlýðý, tüm sosyal kuruluþlarýný
tek bir çatý altýnda toplamayý
hedefleyen Sosyal Güvenlik
Kurumu (SGK) kanun taslaðý ile
saðlýk
sigortasý
taslaðýný
kamuoyuna açýkladý. Bu taslak
Meclisten geçerse, saðlýk
hizmetlerine yüzde 50 oranýnda
katýlmak zorunlu hale gelecek.
Yani, maaþlarýmýzdan prim
kestikleri yetmezmiþ gibi, bir de
tedavi masraflarýnýn yarýsýný ödemek
zorunda kalacaðýz. Bu kanun neler
getirecek:
“Sigortalý TC vatandaþlarýna
yönelik saðlýk harcamalarý
“saðlýk yardýmlarý” olarak
adlandýrýlacak.” Bu maddede
devlet, çalýþanlardan kestiði primleri
unutuyor, bu hastanelerin ve
kurumlarýn çalýþanlarýn primleri ile,
vergileri ile kurulduðunu unutuyor ve
sanki emekçilere sadaka verir gibi
“saðlýk yardýmý” adýný veriyor.
“Doðal afetler ve savaþ halinde,
saðlýk yardýmlarý kurallarýnda
herhangi bir deðiþiklik yapýlmayacak.” Yani, bir doðal felaket
durumunda tedavi olmak için bile
devlete yüzde 50 oranýnda para
ödemek zorunda kalacaðýz.
“Aðýz ve diþ muayenesi,
laboratuar tetkik ve tahlilleri,
cerrahi müdahaleler sadece 18
yaþýna kadar saðlýk yardýmý
kapsamýnda olacak.” Diþ tedavisinin ne kadar pahalý olduðu
ortada. Bu haktan sadece 18
yaþýna kadar yararlanabilme,
milyonlarca kiþiyi özel muayenehanelere büyük paralar
ödemeye zorlamak anlamýna
geliyor.
“Hekim tarafýndan görülen
lüzum üzerine sigortalý yanýnda
kalacak refakatçiye ait yatak ve
yemek giderleri, hasta 18
yaþýndan büyük ise karþýlanmayacak.” Yani, kaza ile
hastaneye düþersek soyup soðana
çevrileceðiz.
“Hekim ve diþ hekimi muayenesi, ayakta tedavide verilen
ilaçlar, ayakta tedavideki
ortez, protez, iyileþtirme araçgereç bedelleri için sigortalýdan
katýlým payý alýnacak. Sigortalýdan gereksiz kullanýmý
caydýrma ve benzeri kriterler
dikkate alýnarak, yüzde 0 ile 50
arasýnda deðiþen oranlarda
katýlým payý talep edilecek.”
“Sigortalý, sevk zinciri açýsýndan
ilk önce aile hekimine baþvuracak. Aksi takdirde saðlýk
yardýmýndan yararlanmayacak.” Hastanede çektiðimiz kuyruk ve iþkence yetmezmiþ gibi bir de
sözde aile hekiminden
onaylý sevk alarak
hastaneye çýkabileceðiz.
“SGK, yüzde 5’ini
sigortalýdan alýnmak
üzere her sigortalý
için yüzde 12,5
oranýnda prim tahsilatý yapacak.”
Katýlým payýmýz yetmezmiþ gibi
maaþlarýmýzdan yüksek prim
kesintileri yapýlmaya devam
edilecek.
“Eðer sigortalý, hekim veya diþ
hekimince verilen önerilere
uymamasý yüzünden tedavi
süresini uzatýrsa, malul kalýrsa
veya malullük derecesini
arttýrýrsa oluþacak ek masraflardan yüzde 50’sini cebinden
ödemek zorunda kalacak”
Sözün kýsasý, hükümet, bu kanun
taslaðý ile saðlýk hizmetlerini paralý
hale getiriyor. Böylece özelleþtirmeye de bir ön hazýrlýk yapýyor.
Bu tasarýyý ve SSK’nýn özelleþtirilmesini engellemek zorundayýz. Emekçiler, hükümete geri
adým attýrabilecek güce sahipler.
Eðer üretimden gelen gücümüzü
kullanabilir ve saldýrýlara karþý
kitlesel bir seferberliði gerçekleþtirebilirsek bu yasayý geri
çektirebiliriz. Bu yasayý ve tüm
saldýrýlarý geri püskürtebilmenin yolu
genel grevden geçiyor. Bu zor bir
görev ama imkansýz deðil...
Derya Deniz
EMEK HAREKETÝ
Saðlýk Hizmetleri Paralý Hale Geliyor
5
EMEK HAREKETÝ
SSK Ýlaç Fabrikasý
Satýlmak Ýsteniyor
Ýstanbul Þiþli Bomonti’de
pek bilinmeyen, küçük
ama çok önemli bir
fabrika var: SSK Ýlaç
fabrikasý.
Bu fabrikada yaklaþýk 20
çeþit ilaç üretiliyor.
Üretilen 20 çeþit ilaç
piyasa ortalamasýndan
yüzde 159 daha ucuz.
Üstelik düþük teknoloji
ile üretim yapýldýðý halde.
SSK fabrikasýnda ucuza
üretilen ilaçlar, piyasada
belli ilaçlarda dengeleme getiriyor.
SSK, Türkiye’nin yarýsýna saðlýk hizmeti sunuyor ve
saðlýk hizmetlerinin en önemli
bölümünü ilaç tüketimi oluþturuyor.
Hükümet SSK’yý özelleþtirdiðinde
SSK eczaneleri kapatýlacak,
Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan
yararlananlar ilaçlarýný özel
eczanelerden alacak.
Doðal olarak SSK ilaç fabrikasýnýn
piyasada rekabet þansý kalmayacak. Çünkü serbest piyasada
eczacýlar ve depocular var ve
imalatçý fiyatlarýna yüzde payý ilave
edilerek fiyat yapýlýyor.
Pahalý ilaçlar, kâr paylarýnýn
yüksek olmasýný saðlýyor.
Eczacýlar ve depocular bu
nedenle ucuz ilaçlarý tercih
etmiyorlar.
SSK ilaç fabrikasýnýn ucuza
ürettiði ilaçlarý satmak ilaç
üreticilerinin ve satýcýlarýnýn iþine
gelmiyor bu yüzden ilaç
sektörünün patronlarý ve her
dönemin hükümetleri SSK ilaç
fabrikasýný kapatmak için çaba
harcýyorlar.
6
SSK Ýlaç fabrikasýnýn üretilen 2
ilacýn piyasadaki eþdeðerleri ile
arasýndaki maliyet ve fiyat
farklarýna bir göz atalým:
Seskaljin TB, üretici firma SSK,
satýþ fiyatý 410.000.TL, adet birim
fiyatý 41.000.TL.
adet birim fiyatý 273.200.TL,
SSK’ya göre pahalýlýk oraný yüzde
459.
Novalgin TB, üretici firma Aventis
Pharma satýþ fiyatý 1.650.000.TL,
adet birim fiyatý 82.500TL. SSK’ya
göre pahalýlýk oraný yüzde 101.
Bugün istense ilaçlar çok ucuza
üretilebilir ve halka daðýtýlabilir. Ama
patronlar ve onlarýn hükümetleri
sadece sermayenin daha da
büyümesiyle ilgileniyorlar. Halkýn
saðlýðý umurlarýnda bile deðil.
Vitabeks kapsül, üretici firma
SSK, satýþ fiyatý 720.000.TL, adet
birim fiyatý 48.000.TL.
Benexol 50 TB, üretici firma
Roche, satýþ fiyatý 13.660.000.TL,
Planlý bir ekonomide halkýn saðlýðý
para konusu olmayacaktýr. Ýþçi sýnýfý
iktidarý bunu saðlayacak kâr için
deðil, tüm toplumun yararý için
üretim olacaktýr.
Örneðin, yaþadýðý tüm
zorluklara, ambargoya raðmen
Küba, planlý bir ekonomide tüm
ilaçlarý düþük maliyetle
üretmekte ve halkýna daðýtmaktadýr.
Bugün SSK adým adým
özelleþtiriliyor. Þiþli Bomonti’de
kurulu SSK ilaç fabrikasý
þimdilik üretimine devam
ediyor. Ancak özelleþtirmelere
karþý bir mücadele olmazsa,
yarýný olmayacak...
Derya Deniz
AKP hükümeti 1 Ocak 2005
tarihinden itibaren geçerli olacak olan
sefalet ücretini açýkladý. 16 yaþýndan
büyük iþçiler için net 350 milyon TL,
16 yaþýndan küçük iþçiler için ise net
297 milyon TL olarak belirlendi.
asgari ücret ile prim
esas kazanç alt sýnýrý
arasýndaki
farký
hazine karþýlayacak.
Böylece patronlar
804 trilyon lira katký
saðlamýþ oldu.
Böylece bir yýl geçerli olacak olan
asgari ücrete yüzde 10 zam yapýldý.
Bu, iþçilerin her geçen gün daha da
yoksullaþtýðýnýn göstergesidir. Asgari
ücretin açýklandýðý gün gecikmeden
taksi ve dolmuþlara yüzde 15-16 zam
yapýldý. Temel gýda maddelerine,
akaryakýta, elektriðe, suya, telefona
zaten aylýk zamlar uygulanýyor.
Asgari ücretle geçinen iþçi asgari
ücrete yapýlan zammý almadan, ÝETT
otobüslerine ve minibüslere yüzde 10
zam yapýldý. Hükümet kaþýkla
verdiðini, kepçeyle geri alýyor.
1 Temmuz 2005’ten
itibaren de SSK prim
esas kazanç alt sýnýrý asgari ücrete
eþitledi. Patronlar bu düzenlemeyle
738 trilyon lira kazanmýþ olacaklar.
Söz konusu iki ayrý düzenleme
sonucunda hükümet patronlara 1
katrilyon 542 trilyon lira katký yaptý.
Hükümet, babasýnýn parasýymýþ gibi
hazinedeki kaynaðý patronlara
peþkeþ çekebiliyor. Oysa bu para
iþçi ve emekçilerin eline geçmeden
kesilen vergilerle oluþmaktadýr.
Bununla da yetinmeyen AKP
hükümeti; en yüksek gelir vergisi
oranýný yüzde 45’ten yüzde 40’a
indirmeyi, memlekete ve halkýn
yararýna bir eylem olarak
savunmaktadýr. Böylece AKP
hükümeti “vergiyi tabana
yayacak” imiþ. Sanki vergi
vermeyenler tabandaki emekçilermiþ gibi...
Ne hükümet ne de patronlar,
sendikalarýn açýklamýþ olduðu açlýk
sýnýrýnýn 513 milyon TL., yoksulluk
sýnýrýnýn da 1 milyar 562 milyon TL.
olduðunu dikkate almadýlar. Hükümet
patronlarýn çýkarlarýný gözeterek
asgari ücretle çalýþanlara ölme, aç
kal seçeneðini sunuyor. Patronlar,
tek baþýna iktidara gelen AKP
hükümeti vasýtasýyla, iþçilerin
kazanýlmýþ haklarýna yönelik
saldýrýlarýna her geçen gün daha da Hatýrlanacaðý üzere, AKP hükümetinin ilk icraatlarýndan biri “vergi
pervasýzca devam ediyorlar.
barýþý” adý altýnda patronlarýn vergi
Asgari ücret tespit komisyonunda borçlarýný affetmekti. Buna raðmen
patronlarýn ilk talebi, hükümetin patronlarýn yüzde 60’ý vergi
asgari ücrette kendi paylarýna düþen borçlarýný ödemediler. Hükümet,
SSK primlerini ve vergileri açýkça vergiyi, zenginden deðil,
düþürmesiydi. Buna karþýlýk, iþçiler emekçilerden, yoksul halktan
adýna toplantýlara katýlan Türk-Ýþ almak istiyoruz diyor. Ýþçi ve
konfederasyonu, asgari ücretten emekçiler, dayatýlan düþük ücret,
vergilerin (brüt 65 milyon) muaf iþsizlik, yoksulluk ve hayat
tutulmasýný istedi. Çünkü asgari pahalýlýðý yetmezmiþ gibi, bir de
ücretli bir iþçi zaten açlýk sýnýrýnýn yeni vergi düzenlemeleriyle karþý
altýnda bir ücretle yaþamaya karþýya kalacaklar. Hükümet bir
yandan patronlarýn vergi borçlarýný
çalýþýyorken bir de vergi veriyor.
affederken, iþçi ve emekçilere yeni
Türkiye Ýþverenler Sendikasý vergiler yüklemek istiyor.
Konfederasyonu (TÝSK), yapýlan
toplantýlarda “iþletmelere yük Patronlara kolaylýk saðlamakta
getirir” diyerek zammýn 30-40 sýnýr tanýmayan hükümet, asgari
milyon lirayý geçmemesini istiyordu. ücrete yapýlan zammýn “ülkedeki
Ýstediði de oldu. Patronlarýn istekleri ekonomik dengelere baðlý olduðunu”
sadece zamla sýnýrlý deðil. Ayrýca açýkladý. Hükümetin bankalarý
hükümetin aldýðý karar doðrul- hortumlayanlarý bir kereliðine affa
tusunda, Ocak-Haziran döneminde hazýrlanmasý, SSK prim borçlarýný
ödemeyen patronlara dokunmamasý, kâr yaptýðý halde özelleþtirmelerle fabrikalarýn, SSK’nýn vb...
patronlara peþkeþ çekilmesi ülke
ekonomisinin dengelerini bozmuyor
da, iþçilere verilen yüzde 10 zam mý
dengeleri bozuyor? Bu nasýl bir
dengedir? Evet, bu sýnýfsal bir
dengedir. Patronlar ve hükümet bir
taraf, iþçi ve emekçiler bir taraftýr.
Hükümet, bütün kararlarý burjuva
sýnýfý için almakta ve uygulamaktadýr.
Buna karþý iþçilerin örgütü
sendikalarýn baþýna çöreklenmiþ
sendika bürokratlarý ne yapýyorlar?
Her yýl olduðu gibi bu yýl da, önerilen
zam oranýnýn düþük olduðunu
söylemekten baþka bir iþ
yapmadýklarý ortada.
Geçen temmuz ayýnda asgari ücrete
yapýlan yüzde 5 zammý içlerine
sindiremeyen Türk-Ýþ’li sendikacýlar,
tepki olarak toplantýdan ayrýlmýþlar.
Ne marifet! Bugün ise belirlenen
yüzde 10 zamma muhalefet þerhi
koyduklarýný söyleyerek emekçilerin
haklarýný savunmuþ gibi görünmeye
çalýþýyorlar. Sendikacýlar bu
tutumlarýyla, yaklaþýk 4 milyon asgari
ücretli iþçi ve emekçinin koþullarýyla
ne kadar ilgilendiklerini gösteriyorlar!
Oysa bugün açýklanan asgari ücret
sadece asgari ücretle çalýþaný deðil,
bütün çalýþanlarý etkiliyor. Yýllýk
olarak belirlenen asgari ücrete
yapýlan zammý bahane edecek olan
patronlar, “biz devletten zengin
miyiz?” diyerek Ocak ayý zammýný
düþük tutmaya çalýþacaklar.
EMEK HAREKETÝ
Hükümet Sefalet Ücretini Açýkladý
Sonuç olarak, bugün patronlarýn ve
onlarýn sözcüsü olan hükümetlerin,
iþçi ve emekçilere yönelik
saldýrýlarýnýn dozajýný artýrmalarýnýn
nedeni iþçi sýnýfýnýn daðýnýk ve
örgütsüz oluþudur.
Bizler insanca yaþamaya yetecek
bir asgari ücret talep ediyoruz.
Bu talep için çalýþtýðýmýz
iþyerlerinden baþlayarak tüm
ülkeye yayýlan bir örgütlenme
yaratmalýyýz! (29.12.2004)
Þahin Yýldýrým
7
EMEK HAREKETÝ
8
Ýþsizlik ve Hayat Pahalýlýðý
Katmerlenerek Artýyor
Herkese Bir Konut Yalaný!
AKP hükümetinin “iþsize iþ, evsize
ev, kimseyi maðdur etmeyeceðiz”
yalanlarý her gün daha da ayyuka
çýkýyor. Hükümetin son aldatmacasý
da yoksul kitlelerin bundan sonra
ev sahibi olabileceði umudunu
yaymak. Ama ev vermek için iþçi
ve emekçilere “bankadan kredi çek”
diyorlar. Böylece emekçileri
borçlandýrarak yýllarca düzene esir
etmeyi istiyorlar. Ayný zamanda
bankalar kredi vermek için de belli
koþullar arýyorlar. Örneðin, ev sahibi
olmak isteyenlerden peþin 15
milyar lira isteniyor. Asgari ücretli
bir iþçiye bu krediyi kim verir ve bu
evi nasýl alabilir? Hangi iþçide 15
milyar lira var? Bu size mantýklý
geliyor mu?
AB Yalanlarý…
AKP, hükümete geldiðinde
kitlelerden ülkeyi düze çýkarmak
için zaman istemiþti. Bu zamaný
iþçilere, emekçilere ve yoksul
kitlelere yoðun bir þekilde kemer
sýkma kararlarýný uygulamakla
geçiriyor. AKP’nin izlediði iþçi
düþmaný siyaset, ona oy veren iþçi
ve emekçiler tarafýndan fark
edilmiþtir. Çünkü AKP hükümeti de
diðer burjuva hükümetler gibi,
patronlarýn çýkarlarýný ben daha iyi
temsil ederim yarýþý içindedir.
Özellikle büyük burjuvazi AB’ye
üyelikle birlikte, Avrupa pazarýna
açýlma hevesi içindedir. Hükümet
de bu uðurda, sermaye için canýný
diþine takarak, diðer Avrupalý
sermaye
temsilcileriyle
hükümetlerle- pazarlýklar yapýyor.
Hükümetin bugüne kadar yaptýðý
icraatlara baktýðýmýzda, kimin
hükümeti olduðunu anlamak o
kadar da zor olmayacaktýr.
Ülkede gündem, sadece AB’ymiþ
gibi televizyon kanallarý buna
yönelik tartýþma programlarý
düzenliyorlar. Türkiye AB’ye girer
mi, girmez mi? Bu tartýþmalarý bir
tarafa býrakacak olursak, hükümet
ülkede
yaþanan
iþsizliði,
yoksulluðu, hayat pahalýlýðýný,
kapkaç olaylarýný çözmek için
çalýþmak yerine, kitlelere çözüm
olarak yoðun bir þekilde AB
propagandasý yapýyor.
Devlet Ýstatistik Enstitüsü’nün
açýkladýðý 2004 yýlý 3. dönem Hane
Halký Ýþgücü Ýstatistikleri, hem
hükümetin hem de boyalý basýnýn
bugüne kadar çizdiði pembe
tablonun ne kadar içler acýsý
olduðunu ortaya koydu. Hükümete
göre ekonomi çok iyi, büyüme var.
Enflasyon tek haneli rakama
düþmüþ. Yeni Türk Lirasý ile birlikte
para deðerlenecekmiþ! Yoksa
fiyatlarý yuvarlama adý altýnda gizli
zam mý yapýlacak?
Hükümetin Binbir Yalanlarý
Bitmiyor!
Anketin açýklanmasýndan sonra,
boyalý basýnýn kalemþorlarý hemen
anketin sonuçlarýný deðerlendiren
yazýlar yazmaya baþladýlar. Bu
sonuçlarý iki kategoride ele alýyorlar.
Birincisi, her gün artan iþsizliði
gizlemek için yýllýk nüfus artýþýný
bahane olarak gösteriyorlar. Bu
köþe yazarlarýna patronlar boþuna
milyon dolarlarla maaþ vermiyorlar.
Çünkü bu yazarlarýn görevi, var olan
gerçeklikleri olabildiðince sulandýrmak. Sulandýramýyorsan insanlarýn anlayamayacaðý bir dilde ve
karma karýþýk rakamlarla
çarpýtmaktýr.
Bugün ülkenin ilk gündem
maddesinin iþsizlik olduðunu
burjuvazi de gizlemiyor. Hükümet
ve boyalý basýn iþsizliðin artýþ
nedenlerini ortaya koymak yerine
ki -iþlerine gelmez- nedenlerini
gizleyip iþsizliðin 3 aylýk
dönemdeki artýþýný nüfusun artýþýyla
açýklamayý yeðliyorlar. Bu, var olan
sorunu çarpýtmaktýr, kitleleri
yanýltmaktýr.
Yoksulluðun ve iþsizliðin artmasýnýn
sonuçlarýný kapkaç, hýrsýzlýk gibi
olaylarýnýn artmasýyla da görebiliriz.
Ama en büyük hýrsýz patronlardýr.
Çünkü yüzyýllardýr iþçi ve emekçileri
sömürerek alýn terlerine el
koymaktadýrlar. Bundan büyük
hýrsýzlýk olur mu? Tüm bu
olumsuzluklarý yaratan bu düzenin
kendisidir. Bu düzen yýkýlmadýkça
bu sorunlarýn hiçbiri ortadan
kalkamaz. Çünkü sorunlarýn
kaynaðý
bataklýktýr,
yani
kapitalizmdir.
Ýkincisi “ekonomide büyüme var”,
“büyüme iþsizliðe çare olmuyor”
diyorlar. Neden olmuyor? Evet,
ekonomide bir büyümeden söz
edebiliriz. Ama bu büyüme
patronlarýn kârlarýndaki bir
büyümedir. Eðer büyüme iþsizliðe
çözüm olmuyorsa, yeni iþ alanlarý
açýlmamýþ demektir. Peki, büyüme
nasýl olabilir? Çok basit, patronlar
az iþçiyle çok iþ yaptýrýyorlar ve
iþçileri uzun saatler boyunca baský
yoluyla çalýþtýrarak bu büyümeyi
gerçekleþtirebiliyorlar.
Bu anketin bir baþka önemli
sonucu da þudur. 70 milyon nüfusu
olan ülkenin 22 milyonu bir iþte
çalýþýyor. Ücret ve yevmiye alarak
çalýþanlarýn sayýsý 11 milyon
civarýnda. Ya geriye kalan nüfusun
diðer yarýsý nasýl ve hangi
koþullarda yaþamýný sürdürüyor?
Her akþam evine düzenli bir ekmek
parasýyla dönenlerin sayýsýnýn da
12–15 milyondan ibaret olduðunu
açýklýyorlar. Bu daha vahim deðil
mi? Son üç ay içinde 120 bin kiþi
daha iþsizler ordusuna katýlmýþ.
AKP, hükümete geldiði dönemde,
3 yýllýk ekonomik programýyla 1,7
milyon kiþiye iþ bulmayý planladýðýný
açýklamýþtý. Ama her geçen gün
iþsizlik, yoksulluk ve hayat
pahalýlýðý artmaktadýr. Hükümet,
ülkenin bu gerçekliðine raðmen
kitlelere AB’ye üyelikle aldatmaya
yönelik pembe tablolar
çiziyor. Ama
bu
gidiþatýn artýk pembe
tablolarla açýklanabilir
bir yaný kalmamýþtýr.
Bizler, bugün bu toplumu kendi
çýkarlarý için barbarlýða iten
sermaye düzenine karþýyýz. Bütün
güzellikleri yaratan iþçi sýnýfý
olmasýna raðmen, en kötü
koþullarda yaþayan yine iþçi
sýnýfýnýn üyeleridir. Bizler yaþanýlýr
bir toplumu yaratabiliriz. Ve
toplumdaki bütün zenginlikleri eþit
paylaþabiliriz. Planlý bir ekonomiyle
bugün yaþadýðýmýz iþsizliði,
yoksulluðu ve hayat pahalýlýðýný
çözebiliriz. Bunlar ne hayaldir, ne
de imkânsýz. Yeter ki iþçi sýnýfý,
örgütlü bir mücadeleyle üretimden
gelen gücünü kullanarak bu düzene
karþý gelebilsin. Bu da ancak
devrimci bir iþçi partisi önderliðinde
gerçekleþebilir. Yeter ki iþçiler,
emekçiler ve yoksul kitleler bunu
istesin ve bunun için örgütlenip
mücadele etsin. (29.12.2004)
Þahin Yýldýrým
EMEK HAREKETÝ
bugün ki yaþadýðýmýz bu hayat,
yoksul kitlelerin kaderi deðildir.
Örneðin bu düzende bile
çalýþanlarý ücretleri ayný kalmak
koþuluyla dört vardiya çalýþma ve
çalýþma saatlerinin düþürülmesi
talebi etrafýnda örgütleyebiliriz.
Böylece iþsizlere de iþ olanaklarý
yaratýlmýþ olur. Evet, bu talep
hayali bir talep deðildir.
Ýþsizliði AKP ya da AB
deðil, iþçi sýnýfýnýn
mücadelesi çözer!
Sonuç olarak, iþsizler
ordusu,
kapitalist
üretim anarþisinin doðal
bir sonucudur ve
patronlar bu durumu
çalýþan iþçiler üzerinde,
bir tehdit unsuru olarak
bilinçli olarak kullanmaktadýrlar. Dolayýsýyla
bugün veya yarýn hangi
burjuva hükümet, “biz
iþsizliði çözeriz” derse
yalan söyler. Çünkü
iþsizliði çözmek kapitalist sisteme karþý
gelmektir. Dolayýsýyla
9
EMEK HAREKETÝ
Emek Hareketinden...
BEKO’da Toplu Ýþten
Atma ve Taþeronlaþtýrmalara Son
BEKO, 30 Aralýk Perþembe günü
yaklaþýk 500 iþçi bazý bölümlerin
kapatýlmasý ve üretime baðlý olarak
belirlenen 2005 yýlý kadrosunda
daha az iþçiye ihtiyaç olduðu
bahanesiyle iþten atýldý. Boyahane
bölümü ise taþerona devredildi. 150
civarýnda iþçinin çalýþtýðý boyahane
bölümü ise taþeron firma Alpplas’a
devredildi. Bu bölümde çalýþan
iþçiler ise tazminatlarý verildikten
sonra sendikadan istifa ettirilerek
taþeron firmaya geçirildi.
Þu anda enjeksiyon, boyahane,
modül, yemekhane, temizlik, depo,
uzaktan kumanda ve garanti
belgelerinin hazýrlandýðý bölüm
taþerona devredilmiþ durumda.
Ayrýca Karma isimli taþeron
firmanýn elemanlarý da üretim
içindeki deðiþik bölümlerde kadrolu
iþçilerle birlikte çalýþýyor.
SEKA Ýþçisi Ýþten
Atýlmalara Direniyor
Selüloz-Ýþ Sendikasýnýn Ýzmit SEKA
fabrikasý kapatýlarak, arazisi ile
söyleniyor. Ýþçilerin hedefi ise 250
bin imza. Aralýk ayý sonunda
yaklaþýk 4000 kiþinin katýlýmýyla
gerçekleþen eylem 8 Ocak’ta daha
büyük bir destek alarak devam etti.
Yaklaþýk 10 bin kiþinin katýldýðý
mitingde SEKA iþçileri, fabrikalarýnýn
kapattýrmamakta kararlý olduklarýný
dile getirdiler. Miting için fabrika
içinde bir araya gelen iþçiler,
eþlerini, çocuklarýný ve komþularýný
da getirdiler. SEKA kapatýlmaz
bandanalarý, önlük, döviz ve
pankartlar taþýyan iþçilere, fabrika
dýþýnda, Türk-Ýþ’e baðlý Tek GýdaÝþ, Demiryol-Ýþ ve TÜMTÝS üyesi
iþçiler de katýldý.
“SEKA halkýndýr kapatýlmaz, SEKA
iþçisi yalnýz deðildir, Ferman
IMF’ninse fabrikalar bizim”
sloganlarýyla Merkez Bankasý’na
yürüyüþe geçen iþçiler burada diðer
illerden gelen arkadaþlarýyla
birleþtiler. Türk-Ýþ’e baðlý
sendikalarýn yaný sýra DÝSK’e baðlý
Birleþik Metal-Ýþ ve Lastik-Ýþ üyeleri
ile. Petrol-Ýþ, Demiryol-Ýþ, Yol-Ýþ’in
kitlesel
katýldýðý
mitingte
Zonguldak’tan gelen GMÝS üyeleri
de katýldý. Mitingde direniþteki
Petrol-Ýþ üyesi Jotun Sývý Boya ve
TÜMTÝS üyesi Kargo Lider iþçileri
de direniþe destek verdi.
üzerine grev kararý alýndý. Türkiye
Tekstil, TEKSÝF ile Türkiye Tekstil
Sanayi Ýþverenleri Sendikasý
arasýndaki
20.
dönem
görüþmelerinde, fazla mesailer,
ikramiye, gýda yardýmý ve tatil
ücretleri gibi konularda patronlarýn
dayatmalarý nedeniyle anlaþma
saðlanamadý. TEKSÝF, bunun
üzerine, 22 bini aþkýn iþçinin
çalýþtýðý ve aralarýnda Vakko,
Altýnyýldýz, Levis, Akýn Tekstil, Orta
Anadolu Mensucat, Saray Halý,
Mithat Giyim, Atlas Halýcýlýk, Aksu
Ýplik, Bahariye gibi iþyerlerinin de
bulunduðu 56 iþletmede greve
gitme kararý aldý.
Birleþik Metal-Ýþ’te
Sendikasýzlaþtýrma
Çabalarý
Birleþik Metal-Ýþ Sendikasý’nýn
örgütlü olduðu Erciyes Çelik Boru
Fabrikasý’nda,
aralarýnda
temsilcilerin de bulunduðu 16 iþçi
fabrikanýn içinde bulunduðu
TEKSÝF’te Büyük
Grev Hazýrlýðý
birlikte Büyükþehir Belediyesi’ne
devrediliyor. Burada çalýþan 734
iþçinin 27 Ocak 2005 tarihinden
itibaren iþsiz kalacak bu saldýrýya
karþý baþlatýlan direniþ bir süredir
devam ediyor.
Eylemler Devam Ediyor
30 Aralýk’ta imza kampanyasý
baþlatýldý. Sanat Sokaðý’nda açýlan
imza masasýnda bugüne kadar 20
binin üzerinde imza toplandýðý
10
Tekstil iþkolunda yürütülen grup
toplu iþ sözleþmesi görüþmelerinin
anlaþmazlýkla sonuçlanmasý
Ekonomik nedenler ve sipariþ azlýðý
gerekçeleriyle iþten atýldý.Bunun bir
yalan olduðu kýsa bir süre içinde
anlaþýldý. Çünkü ayný fabrikanýn
yöneticileri bu olayýn hemen
ardýndan. ÝÞKUR’dan iþçi talebinde
bulunduðu anlaþýldý. Bunun üzerine
fabrikada eylem kararý alýnarak
direniþ baþlatýldý.
Öykü Tanýr
Bizler, Colin’s-Loft iþçileri olarak,
patronun vermek istediði düþük
zammý, insanca yaþayabilmek için
12.08.2003 tarihinde kabul
etmedik.
Ve hep birlikte 80 milyon zam
talebini dile getirdik. Patron, iþçilerin
birlik olduðunu ve bu birliðin yapýlan
baskýlara raðmen daðýlmadýðýný
gördü ve 13.08.2003 Salý günü
iþçilerin iþe girmesine engel olmak
için güvenlik görevlilerine ve polise
barikat oluþturttu.
Hem iþe dönmek hem de atýlan
arkadaþlarýmýzýn iþe alýnmasý için
tüm zorluklara raðmen 15 gün
kapýda direndik. Daha sonra
haklarýmýzý hukuki yollardan
aramaya baþladýk ve 29 iþçi için
iþe iade davasý açýldý.
Mahkeme 2-4 ay içinde
sonuçlandýrmasý gereken davayý 9
ayda sonuçlandýrdý. Sonuç olarak
mahkeme iþçilerin patrona karþý
açmýþ olduðu davayý 25.06.2004
tarihinde reddetti.
Bunun üzerine patronun avukatý
yargýlama giderleri ve avukatlýk
ücretini almak için bizi icraya verdi.
Patronun avukatýnýn kiþi baþýna
talep ettiði 300 milyon TL’ye icra
masraflarý da eklenince tutar 350
milyon lira civarýnda oluyor ve bu
miktara gecikme durumunda
devletin uygulamýþ olduðu yýllýk
yüzde 15 faiz uygulanýyor.
29 iþçi için toplam meblað çok
yüksek olduðu ve bunu ödeyecek
gücümüz olmadýðý için bir
dayanýþma konseri düzenledik. Bu
süreçte istenmeyen olaylarda
geliþmedi deðil.
Ama tüm olumsuzluklara raðmen,
biz elimizden gelen tüm çabayla
gerçekleþtirdiðimiz konserin çok
coþkulu ve moral verici bir ortam
yarattýðýný düþünüyoruz.
Konser için satýlan bilet 642 adetti.
Bunun karþýlýðý ise 3 milyar 210
milyon TL yapýyor. Konser giderimiz
ise 232 milyon TL’dir.
Bize karþý kampanya yürüten 3
iþçinin
toplanan
paradan
yararlanmamasý gerektiðine oy
birliðiyle karar verdik. Bir iþçi
mahkemeden feragat etti. Bir iþçide
kendi parasýný ödedi. Geriye 24 iþçi
kalýyor. Toplanan para 24 iþçi
arasýnda eþit þekilde paylaþtýrýldý.
Sonuç olarak ödememiz gerek 10
milyar TL. iken elimizdeki para 3
milyar TL idi. Geriye kalan parayý
bulmak ve ödemek bizler için çok
zordu. Öncelikle icraya gidip
“taksitlendirme yoluyla ödeme
yapabilir miyiz” dedik. Ve icrada
bizlere 4 taksit yapma hakkýmýzýn
olduðunu söylediler. Ama bu
taksitlerin yapýlabilmesi için karþý
tarafýn avukatýn onayý gerekliymiþ!
Peki bu nasýl bir haktýr?
Ýþçilerin avukatý, karþý tarafýn
avukatýyla yaptýðý görüþme ve
pazarlýk sonucunda ödenmesi
gereken 10 milyar TL’yi 7,5 milyar
TL’ye düþürdü. Ve bu miktarýn 3
taksitle ödenmesini karþý taraf
kabul etti.
Ýlk taksit olarak konserden toplamýþ
olduðumuz 3 milyar TL’yi karþý
tarafa vermek için avukatla birlikte
2 iþçi de gitti. Burada da yapýlan
bir pazarlýk sonucunda ödenmesi
gereken 7,5 milyar TL. 6 milyara
düþürüldü. Ýlk taksit olarak 3 milyar
lira ödendi. Geriye kalan 3 milyar
lira ise 2 taksite bölündü. Ve bunun
karþýlýðýnda 2 taraf arasýnda bir
protokol yapýldý.
Bir grup iþçi
FABRÝKALARDAN
Colin’s-Loft Ýþçilerinin Mücadele
Süreci Devam Ediyor
11
FABRÝKALARDAN
Fabrikalardan
Ýþyerlerinde Sorunlar Hep Ayný
Daha önce tekstil iþ kolunda
çalýþýyordum. Burada belli
haksýzlýklara karþý mücadele ettik.
Bu mücadeleden sonra uzun
zaman iþsiz kaldým. Sonra da bu
iþyerini buldum. Bu iþyeri televizyon
ve radyo içine trafo ve bobin üretimi
yapýyor. Yaklaþýk 75 iþçi çalýþýyor.
Ýþe yeni baþlayanlara iki ay sonra
sigorta yapýyorlar. 350 milyon lira
aylýk ücret veriliyor.
Ücretlerin düþük olduðu fabrikada,
ücretlerini
biraz
daha
yükseltebilmek için iþçilerin büyük
bir kýsmý mecburen fazla mesaiye
kalýyor. Çalýþma saatleri 08.0017.30 arasýnda fakat neredeyse her
akþam saat 21.00’e kadar mesai
oluyor. Öðlen yemekleri 35 dakika
ve bu süre içinde yemeði hýzlý bir
Bu aðýr çalýþma temposundan
dolayý iþyerinde sýk sýk iþ kazalarý
oluyor. Patron bu kazalarý ufak
gördüðü için önlem almýyor.
Ýþyerinde iþ hekimi yok. Ýþçileri özel
hastaneye gönderiyorlar. Bunun
nedeni iþçilere deðer vermeleri
deðil. Çünkü iþçiyi sigorta
hastanesine gönderirlerse sigortasý
olup olmadýðý ortaya çýkacak.
Sigortalýysa neden kaza geçirdiðine
dair rapor tutulur. Bu yüzden
patronun baþý aðrýyacaktýr.
güzergahtan gidiyor. Akþama kadar
çalýþtýðýmýz için zaten canýmýz
çýkýyor. Bir de evlerimize gitmek için
onca yolu yürümek zorunda
kalýyoruz. Oysa servisler iþçileri
evlerine býrakmak için vardýr. Eðer
býrakmayacaklarsa o zaman
servisler ne iþe yarýyorlar?
Bu sorunlarý her iþyerinde benzer
þekilde yaþýyoruz. Sessiz
kaldýðýmýz zaman patronlar daha da
saldýrganlaþarak var olan
haklarýmýzý da elimizden almaya
çalýþýyorlar. Haklarýmýzý korumak ve
yeni haklarý elde etmek için birlik
ve örgütlü olmaktan baþka bir
seçeneðimiz yok.
Bir metal iþçisi
Ayrýca servisimiz kendi keyfine
göre bir güzergah belirlemiþ ve o
Her Gün Ýþ Kazasý
80 iþçinin çalýþtýðý ve plastik poþet,
kargo bandý ve ambalaj üretimi
yapan bir iþyerinden merhaba.
Ýþyerinde iki vardiya olmak üzere
12 saat çalýþýyoruz. Bu da haftada
60 saat yapýyor.
Yeni yasaya göre normal haftalýk
çalýþma 45 saat. Biz 15 saat fazla
çalýþýyoruz. Ücretlerimizde bir
fazlalýk söz konusu deðil.
Ýþçilere verilen ücretler ortalama 450
milyon liradan baþlýyor. Ýþlerin
yoðun olmasýndan cumartesi ve
pazar günleri fazla mesaiye
býrakýlýyoruz.
Böylece dinlenme olanaðýmýz
olmuyor. Dinlenememenin yaný sýra,
12
þekilde yemek zorundayýz. Yemeði
bazen nasýl yediðimizi hatýrlamýyoruz. Çay molalarý ise 5
dakika.
iþin zor olmasý ve uzun saatler
çalýþmamýz iþ kazalarýna neden
oluyor.
En son gece vardiyasýnda çalýþan
bir iþçi kolunu makineye kaptýrdý.
Eðer iþçinin üzerinde kazak
olmamýþ olsaydý, kesin kolu
kopacaktý.
Makineye normal olarak güvenlik
tedbiri alýnmasý gerekiyordu. Ama
patron, cebinden üç kuruþ fazla
para çýkacak diye tedbir almadý.
Ve sonuç; iþçinin damarlarý ezildi,
kolunun kopmasýna ramak kaldý.
Ýþçinin kolu kanlar içindeydi. Gece
amiri oralý bile olmadý. Ýþçiler, yaralý
arkadaþý hemen hastaneye götür-
düler. Ýþçiye üç aylýk izin verildi.
Patronun iþçiyi özel hastaneye
götürmesinin nedeni iþçinin
þikayetçi olmasýndan korkmasýdýr.
Patron þimdi kaza yapýlan
makineye güvelik önlemi aldý. Bu
önlemi almasý için bir iþçinin
kolunun kopmasý mý gerekiyor?
Ýþte patronlarýn bizlere layýk
gördüðü deðer budur. Patronlar üç
kuruþ daha fazla kâr edecekler diye
saðlýðýmýzý, hayatýmýzý onlara mý
teslim edeceðiz? Yoksa daha
güvenli bir çalýþma ortamý için
mücadele mi edeceðiz?
Bir plastik iþçisi
Fabrikada sendikalaþma süreci
yavaþ da olsa devam ediyor.
Fabrika, üç þirketten oluþtuðundan
bazý bölümlerde çoðunluðu
saðladýk. Diðer bölümlerde üyelik
çalýþmalarý devam ediyor. Hatta
iþçileri daha kolay üye yapabilmek
için fabrikaya yakýn bir yerde depo
gibi bir yeri tuttuk. Ýþçileri akþam
paydosta
üye
yapmaya
götürüyoruz.
Ancak üyelik çalýþmalarýnda bir
yavaþlama oldu. Bunun nedeni,
ocak ayý zammý ve patronun
tehditkar konuþmalarýdýr. Bu durum
iþçilerin çekinmesine neden oluyor.
Bunun yaný sýra hiç gündemde
olmayan zorunlu izinler baþladý. 7080 iþçi bir haftalýðýna izne çýkarýldý.
Ayýn 25’inde verilmesi gereken
avanslar verilmedi. Önceden yarým
ikramiye veriliyordu. Sonra bu
ikramiye çeyreðe düþtü. Yeni yýlda
verilmesi gereken ikramiyeyi
vermedikleri gibi, bir açýklama da
yapmadýlar. Patron bir konuþma
yaptý; “iþler bozuk, daralmaya
gidiyoruz. 3 ay maaþlarýnýzý
vermeyebilirim, kendinizi ona
göre ayarlayýn” dedi. Bu
konuþmanýn ardýndan bazý iþçiler,
patronun baþka bir ildeki
fabrikasýndaki iþçilerin 2 aylýk
ücretlerini alamayýnca þalterleri
kapattýðýný ve bunun üzerine
patronun 150 iþçiyi iþten
çýkardýðýný konuþmaya baþladýlar.
Patronun zam döneminden önce
böyle bir konuþma yapmasýnýn
birinci nedeni, zam vermemektir.
Ýkinci nedeni ise, sendikalaþmaya
karþý iþçileri sindirmektir. Þu an
fabrikada sancýlý bir süreç
yaþanýyor. Patron, 3 ay boyunca
ücretlerimizi yarým yamalak
vermeye
kalkarsa
nasýl
geçineceðiz? Bu tehditle patron
bizi “yanlýþ bir yola girmeyin”
diye uyarýyor. Çünkü patronun bir
þekilde
sendikalaþmadan
haberdar olduðunu düþünüyoruz.
ayný gerekçeyle aylýk ücretlerimizi
3 ay boyunca geciktireceðini
söylüyor. Patronun maaþlarý rahatça
ödeyecek parasý var, ancak biz
iþçilerin en zayýf tarafý olan ücretler
konusunda bizi sýkýþtýrarak
korkutmaya
ve sindirmeye
çalýþýyor.
Çünkü
iþçilerin
geçinebilmek için bu ücrete
ihtiyaçlarý olduðunu patron da çok
iyi biliyor.
Ýlk sendikalaþmaya baþladýðýmýzda
sendikalaþmanýn bu kadar zor
olabileceðini bilmiyorduk. Böylesi bir
çalýþma için sabýr, bilinç, irade,
moral, uyanýklýk ve daha önemlisi
birlik ve hazýrlýk gerekiyor. Bundan
sonra patronun planlý saldýrýsýna
karþý daha fazla birlik içinde hareket
etmeliyiz. Bireysel davranýþlarda
bulunarak ancak kendimize zarar
veririz. Zaten patronun da yapmak
istediði bu. Bu oyuna gelmemeliyiz.
Bir grup tekstil iþçisi
Önce “daralmaya gidiyorum” dedi.
20 iþçiyi iþten çýkardý. Þimdi de
Ýþçiler Bir Araya Gelmenin Yollarýný
Bulmalý
Yýlbaþýndan bir hafta önce
iþyerindeki arkadaþlarla bir araya
gelerek kiþi baþýna beþ milyon lira
topladýk ve bir eðlence düzenledik.
Temsilciler dahil 40’tan fazla iþçi
katýldý. Etkinlik güzel geçti. Uzun
zamandýr bir arada çalýþtýðýmýz
arkadaþlarla iþyerinin dýþýnda da bir
araya gelmek, güven iliþkilerini de
geliþtiriyor.
Ýþçiler arasýnda bu türden
etkinliklerin yapýlmasýnýn, iþçilerin
daha fazla kaynaþmasýný saðladýðý
için yararlý olduðunu düþünüyoruz.
Bu yüzden yine bu gibi etkinlikler
düzenlemeyi planlýyoruz.
Ýþçilerin düzenlemiþ olduðu etkinliðe karþýlýk patron da boþ durmadý.
Müdürler, yýlbaþý nedeniyle
yemekhanede saat 12.00-14.00
arasý
eðlence
düzenledi.
Yemekhane süslenip balonlar
asýlmýþtý. Dev ekranda slayt
gösterisi izletildi, müzik dinletildi.
Patron, slayt gösterisinde reklamýný
yapmayý da unutmadý. Bize
Ýskoçya’daki iþyerinden görüntüler
izletti.
FABRÝKALARDAN
Sendikalaþma Devam Ediyor,
Patron da Harekete Geçti!
þu mesaj verilmek istendi; eðlence
öyle olmaz, böyle olur. Patron
sendikacýlarý da çaðýrdý. Müzik
eþliðinde patronla sendikacýlar
karþýlýklý göbek attýlar. Ýþyerinde o
kadar iþçi atýldý, bir sendikacýnýn
yüzünü görmedik.
Sendikacýlarýn bu tutumuna karþý
iþçiler, “patron çaðýrýyor, hemen
geliyorlar biz çaðýrdýðýmýzda
hep bahaneleri var” diyerek tepki
gösterdiler. Eðer iþçiler birlik olup
Aslýnda iþçilerin sýrtýndan mücadele ederlerse ne sendika
kazandýklarý paralarla iþçilere aðalarý ne de patronlar karþýmýzda
eðlence düzenlediler. Bir de iþçilerin durabilir.
Bir tekstil iþçisi
düzenlemiþ olduðu etkinliðe karþý
13
FABRÝKALARDAN
Performanslý Çalýþmak
Ýstemiyoruz!
600 iþçinin çalýþtýðý bir tekstil
fabrikasýnda çalýþýyorum. Ýþyeri,
dikim, ütü, paket, modelhane,
kesimhane vb. bölümlerden
oluþuyor.
Ýþyerindeki en temel sorun iþyeri
idaresi. Her gün iþe baþlar
baþlamaz günlük iþ performans
kartý daðýtýlýyor. Bütün iþçiler
yaptýklarý iþ adetlerini bu karta
yazmak zorundalar.
Paydosa doðru bu kartlar
toplanýyor. Vermeyenler hakkýnda
idare, tutanak tutuyor ya da iþten
atmakla tehdit ediyor.
Her gün performans kartlarý
bilgisayarla takip ediliyor.
Performansý düþük olan iþçiler
tespit ediliyor.
Müdürler ve ustalar, performansý
düþük olan iþçinin baþýna dikilerek
baský yapýyorlar. Ýdare, bu sistemle
iþçiler
arasýnda
rekabeti
körükleyerek bizi birbirimizle
yarýþtýrmaya çalýþýyor.
Bu yüzden iþçiler arasýnda diyalog
ve dostluk yok denecek kadar az.
Patron ise iþçiler arasýnda rekabet
yaratarak kârýna kâr katýyor.
Patron kendi iþi için her þeyi
düþünerek takip ediyor. Ama hiçbir
zaman iþçilerin aylýk ücretlerini
zamanýnda vermiyor. Bazen 6-8 gün
geç veriliyor. Eðer hafta sonlarýna
denk gelirse, bizim paramýzý birkaç
gün de bankada iþletiyor.
Patron, iþçileri birbirine düþüren ve
bir araya gelmelerini engelleyen bir
politika izliyor. Ancak bunun
farkýndayýz.
Biz
örgütlü
olmadýðýmýz için patron istediði gibi
davranabiliyor.
Bir tekstil iþçisi
Patron Gösteriþ Peþinde
Çalýþtýðýmýz iþyerinin Güneþli
bölgesinde de bir iþletmesi var.
Patron, iþçileri bazen o iþyerine
götürüp çalýþtýrýyor.
Patron, ayrýca insan kaynaklarý
müdürlüðünü de kendisi yapýyor.
Ýþe aldýðý iþçilerle doðrudan kendisi
ilgileniyor.
Kahvaltýda çeyrek ekmek arasý 3-4
zeytin ya da bir parça peynir
veriyor. Bunun adý da kahvaltý oluyor.
Yemekler üç çeþit veriliyor. Ayrýca
bir de kütüphane bulunuyor.
Kitaplar yýrtýk ve daðýnýk. Patron
böylece iþçilere kültürel bir
hizmette yapmýþ oluyor!
Bazen aramýza girerek iþçileri
tanýmaya çalýþýyor. Ýþçilerin iþ
adetlerinin artmasýný saðlamak için
iþçilerin sýrtýný sývazlýyor. Ama
iþçileri asgari ücretle iþbaþý
yaptýrýyor.
Patron, iþçilerin gözünü boyamak
için bazen de eðlence düzenliyor.
Patron güya iþçilere sabah kahvaltý
veriyor.
Bu yüzden tepkililer ve katýlmýyorlar.
Ýþçilerin bir kýsmý patronun
yaptýklarýnýn ne anlama geldiðini
biliyorlar.
Patron kendi etrafýndaki birkaç
yalaka iþçiyle birlikte eðlenip boy
boy resimler çektiriyor. Bu resimleri
iþyerine astýrýp gelen müþterilerin
görmesini saðlýyor.
Duvara asýlý resimleri görenler bu
patronun iþçileriyle ne güzel
geçindiðini düþünecektir. Ama
gerçek öyle deðil.
Her iþyerinde olduðu gibi baský ve
sömürü burada da sürüyor, biz
örgütsüz olduðumuz sürece de
sürmeye devam edecek.
Bir tekstil iþçisi
14
Ocak ayýnda zamlý çalýþýyoruz.
Normalde altý ayda bir zam yapmasý
gerekirken patron, keyfi geldiðinde
zam veriyor. Böylece iki yýldýr
zamlarý altý ayda bir vermesi
gerekirken yýlda bir vermeye
baþladý.
Bununla da yetinmeyen patron iþçi
çýkarmaya baþladý. Özellikle de
eski iþçileri. Patronun yan yana iki
fabrikasý var. Ve bu iki fabrikadan
da iþçi çýkarýyor. Bizim çalýþtýðýmýz
iþyerinde “performansýnýz iyi
deðil” ve “kendinizi iþe veremiyorsunuz” gibi bahanelerle iþçi
arkadaþlarýmýzýn iþine son verildi.
Yani uygulamaya konan yeni iþ
yasasýna uygun nedenler.
Üstelik
çýkarýlan
iþçilerin
tazminatlarý düþük hesaplanýyor.
Atýlan iþçiler muhasebe bilgileri
olmadýðý için patronun vermiþ
olduðu düþük tazminatý kabul
ediyorlar.
En azýndan kendimiz de
tazminatlarýmýzý hesaplatmalýyýz.
Patronun ikinci fabrikasýnda ise 1520 iþçinin çýkarýldýðýný duyduk.
Büyük bir ihtimalle bu iþçilerin de
iþten atýlma gerekçesi ayný.
Yeni iþ yasasý uygulanmaya
baþlandý
Patron, bir yandan eski iþçileri iþten
çýkarýrken, yerlerine yeni iþçiler
alacak ve bu iþçilere yeni iþ
yasasýna uygun olarak bir
sözleþme yapacak. Böylece yeni
iþçilerin iþyerinde uzun seneler
çalýþmasý mümkün olmayacak.
Patron da tazminat ödemekten
kurtulmuþ olacak.
Patron sipariþler arttýðýnda günlük
iþçi çaðýrýyor. Ve bu iþçiler günlük
çalýþtýrdýðý için ne sigorta primleri
ödeniyor ne yýllýk izin haklarý oluyor
ne de kýdem tazminat hakký elde
edebiliyorlar. Bu da patron için çok
cazip, çünkü cebinden az para
çýkýyor.
Patron bu uygulamayý gittikçe
yaygýnlaþtýrýyor. Eðer bizler kendi
iþ güvencemizi birlik olup
korumazsak patronun keyfi
davranýþlarý devam edecektir.
Yeni makineler geliyor
Patron iþçilerin hakkýný vermeyerek
yeni makinelerin sipariþini verdi. Bu
makinelerin bir tanesinin fiyatý 40
milyar liradýr. Yaz ayýnda iki adet
alýndý. Þimdi bir adet daha gelecek.
Bunun fiyatý diðerlerine oranla biraz
daha pahalý. Patron iþçilere düþük
zam vermeyi planlarken pahalý
makineleri alabiliyor. Demek ki
parasý var. O zaman hakkýmýz olan
zammý istemeliyiz.
Bir tekstil iþçisi
FABRÝKALARDAN
Zam Ayýnda Ýþten Çýkarmalar
Baþladý
Sömürü Her Yerde Ayný
Ben, daha önceden tekstilde
çalýþan bir emekçiydim. Çok fazla
sömürüldüðümüzü fark edip
hakkýmýzý aradýðýmýzda patron bizi
iþten attý.
Daha sonra bir kablo fabrikasýna
girdiðimde daha rahat çalýþacaðýmýzý umuyordum.
Ama böyle olmadýðýný gördüm.
Patron kullandýðý makinelerde az
iþçi ile çok üretim yaptýrýyor.
Þimdi de patronun makineleri
yenileyeceðini ve yeni bir fabrikanýn
açýlacaðýný duydum.
Aldýðýmýz ücret ise asgari ücretten
bile düþük: 310 milyon lira. Üstelik
sigortamýz ve hiçbir sosyal
hakkýmýz yok.
Ben, bu zulmün sadece tekstilde
olduðunu düþünmüþ ve kurtulacaðýmý sanmýþtým.
Oysa bu zulüm Türkiye’nin her fabrikasýndaymýþ.
Bunun çaresi birlik, beraberlik ve
örgütlülük.
Bir plastik iþçisi
15
POLÝTÝKA
Cezaevleri
Burjuva Düzenin Aynasý
Burjuva devlet, 19 Aralýk 2000
yýlýnda “þefkat operasyonu” adý
altýnda devrimci siyasi tutsaklara
yönelik 20 cezaevine birden
binlerce polis ve jandarmayla
birlikte operasyon düzenlemiþti.
Yapýlan bu operasyon bugüne
kadar ki en kanlý cezaevi
operasyonudur. Burjuva devlet bu
olaylarýn ardýndan dört gün içinde
F tipi cezaevlerinin açýlýþýný yaptý.
Dört yýldýr tecride karþý baþlatýlan
ölüm oruçlarýnda içeride ve dýþarýda
117 siyasi devrimci tutsak hayatýný
yitirdi. Bir çoðu da sakat kaldý.
Burjuva devlet bugün halen
cezaevlerinde iþkence, tecrit ve
baský uygulamalarýný devam
ettiriyor.
Yeni Ceza Ýnfaz Yasasý meclisten
geçti. Bu yasa bugüne kadar
uygulanan baskýlarý, þiddeti ve
iþkenceleri meþrulaþtýrýyor. Tecridi
ve izolasyonu daha da aðýrlaþtýrýyor.
Disiplin yönetmeliði adý altýnda,
yüksek sesle konuþmaktan,
sessiz kalmaya kadar bir çok
davranýþý suç sayýyor. Ayrýca
tutsaklarý zorunlu çalýþtýrmayý da
içeriyor.
16
35 sivil toplum örgütü, 19 Aralýk
2004 tarihinde Kadýköy’de bir miting
düzenlendi. Mitinge bine yakýn
katýlým oldu. Bugünkü siyasi
gruplarýn çoðunluðunun cezaevleri
ve açlýk grev gibi eylemleri
önemsiyor görünmelerine raðmen,
katýlým çok düþüktü. Siyasi
gruplarýn kendi düzenledikleri
etkinliklere kattýðý kitlelerin dörtte
biri mitingde yoktu.
Mitingin tertip komitesinin içinde
bazý sendika þubelerinin adý
olmasýna raðmen, sendikalarýn
katýlýmý yoktu. Mitinge polis
müdahale etmediði için herhangi
bir olay çýkmadý.
Burjuva devletin ve kurumlarýnýn
cezaevlerindeki devrimci tutsaklara
uygulamýþ olduðu tecridi ve
baskýlarý kýnýyoruz. Ancak bizce
cezaevinden çýkmýþ bir siyasi
tutsaðýn –çok özel koþul ve
nedenler dýþýndadýþarýda da öncelikle açlýk grev
yapmayý tercih
etmesi doðru bir
politik yaklaþým
deðildir. Çünkü
bu eylem tarzý,
bizce, dört duvar
arasýnda kalmýþ
bir tutsaðýn -yine
çok özel koþullar
altýnda- yapabileceði politik bir
eylem biçimi
olmalýdýr.
Bir baþka sorun ise, siyasi gruplarýn
açlýk grevine katýlmayan ya da bir dönemine
katýlan ama sonra
devam ettirmeyen
yoldaþlarýný hain ilan
etmeleri ve hatta
cezalandýrýlmalarýdýr.
Bu gibi tutumlar olsa
olsa devrimci fikirlere
zarar verir. Bu tip
yöntemlerin sonucunda
sosyalizmin yara aldýðý,
devrimcilerin iþçi ve
emekçi
kitlelerin
gözünde -burjuvazinin
karþý propagandasýyla
birlikte- destek ve
inandýrýcýlýðýný yitirdiði
de ortadadýr.
Bugün burjuvazi, toplumun
çoðunluðunu oluþturan iþçilere,
emekçilere ve yoksul kitlelere
saldýrmaktadýr. Bu saldýrýlara ciddi
bir karþý koyuþ gerçekleþmediði için
devlet daha rahat ve pervazsýzca
devrimci tutsaklara saldýrabiliyor.
Bugün saldýrýlarý durdurabilmenin
tek yolu bu kitleleri bilinçlendirip
sorunlarýna sahip çýkabilecekleri bir
düzeye getirmektir. Bunun için
örgütlenmelerimizi sadece cezaevlerine veya ölüm oruçlarýna
hapsetmemeliyiz. (05.01.2005)
Nergis Çayýr
Yani iki emperyalist
ülkenin pastadan pay
alma rekabeti söz
konusu.
Adaylardan Yanukoviç,
2002’de Ukrayna’ya
baþbakan olmuþ,
ancak yolsuzluða ve
mafyaya
batmýþ
yönetimlere karþý
halkýn öfkesinin daha
da arttýðý bu süreçte,
buna dair ciddi
anlamda
hiçbir
çabasý
olmamýþtýr.
Ukrayna’da 21 Kasým 2004’de
yapýlan seçimlerde Yanukoviç’in
yüzde 46’ya karþý yüzde 49 oyla
kazandýðý seçim sonrasý Yuþçenko
taraftarlarý, “seçimlerde hile var!”
sloganýyla sokaklara döküldüler.
Bir tarafta batý tarafýndan
desteklenen Yuþçenko, diðer
tarafta
Rusya
tarafýndan
desteklenen Yanukoviç arasýnda
yaþanan çekiþme 27 Aralýk 2004’de
seçimlerin tekrarlanmasý kararýyla
bir süreliðine askýya alýndý.
Peki burjuva demokrasisi ve sosyal
demokrat
maske
altýnda
gerçekleþtirilmeye çalýþýlan
Ukrayna seçimlerinin gerçek
hikayesi nedir?
Yuþçenko ise 1993 yýlýnda
baþbakan Kuçma döneminde
Merkez Bankasý’nýn baþýna
getirilmiþ, bir müddet sonra da
görevinden alýnmýþ, o da çareyi
saða kaymada bulmuþ bir aday.
ABD, seçim süreci boyunca
muhalefete milyar dolarlar akýtmýþ
ve kamuoyunu çeþitli anketlerle
yönlendirme de hiçbir sakýnca
görmemiþtir.
”Burjuva demokrasisi” olarak
bildiðimiz kapitalist egemenlik
biçiminin özünde, Ukrayna
örneðinde de görüldüðü üzere kendi
yasa ve düzenlemelerini bile iþine
gelmediðinde
bütünüyle
çiðnemekte tereddüt etmemek
yatýyor.
Týpký Afganistan’da ülkede yaþanan
karmaþadan dolayý pek çok kiþinin
seçimlere katýlma imkaný
bulamadýðý
halde
seçim
sonuçlarýnýn ayný ABD tarafýndan
kabul edilmesi gibi. Týpký son
süreçte Irak’ta sadece iþgal güçleri
tarafýndan denetlenen parti ve
adaylarýn katýlabildiði seçimlerin
gerçekleþmesinin hedeflenmesi
gibi.
POLÝTÝKA
Ukrayna Gerçeði
Emperyalizmin gerçek yüzünü
teþhir etmek, burjuva devletinin
“demokratik”
görünüþünün
tamamýyla iki yüzlü olduðunu
bilmek, en vahþi halinin ise
emekçilerin, halkýn kendi haklarýna
sahip çýkmaya çalýþtýðýnda
olduðunu bilerek mücadele etmek
önümüzdeki en önemli görevdir.
Üreten biziz, yöneten de biz
olacaðýz!
Mavi Mayýs
Ukrayna, geniþ bir tarým ve endüstri
ülkesi olmasýnýn yaný sýra, petrol
ve gaz rezervlerine köprü
durumunda. Ayrýca jeopolitik
konumu gereði petrol ithal eden
Orta ve Kuzey Avrupa devletlerine
de komþu bir ülke.
Kârlý bir pazar olmasýnýn yaný sýra
petrol ve gaz taþýma güzergahýnda
kilit bir noktada bulunmasý iþtahlarý
kabartýyor.
ABD için olduðu kadar Rusya
içinde Avrupa ve Asya’ya
yayýlabilme ve güçlü emperyalist
devlet
olma
özelliklerini
perçinlemeleri için bir domino taþý.
17
LENÝN
Baþtarafý 20. sayfada
1903’te Sosyal Demokrat Ýþçi
Partisi, Bolþevikler (Çoðunluk) ve
Menþevikler (Azýnlýk) diye ayrýlýr.
1903’te Bolþevik Partisi’ni kurar.
Birinci Dünya Savaþý’nda Lenin
Galiçya’dadýr. Faaliyetlerinden
dolayý gözaltýna alýnýr ve ardýndan
Ýsveç’e geçer. 1917’ye kadar orada
kalýr. Ekim 1917’de gerçekleþen iþçi
devrimine önderlik eder. 1919’da
Komünist Enternasyonal’i kurar.
1922’ye kadar Sovyet hükümetinin
baþkanýdýr. 1922’de hükümet içerisinde aktif çalýþmasýný engelleyen
bir felç geçirir. 1922-1923 arasýnda
Komünist Partisi’nin ve Sovyetlerin
bürokratikleþmesine karþý son
yazýlarýný yazar. 21 Ocak 1924’de
hayata ve kavgaya veda eder.
Ölümünün ardýndan, 22 Ocak
1924’te Tiflis Tren istasyonunda
Troçki þunlarý söyleyecektir: “Acý,
üzüntü ve keder saflarýmýzý ve
kalplerimizi birleþtiriyor; yeni
mücadeleler için daha güçlü
kenetleniyoruz. Yoldaþlar, kardeþler artýk Lenin bizlerle deðil.
Elvada Ilyich! Elveda Önder!”
dünyaya yayýlmasý gerektiðini
savunur: “Sosyalizmin tek bir
ülkede nihai zaferi olanaksýzdýr.
Bizim Sovyet iktidarýný destekleyen iþçi ve köylü birliðimiz
bütün dünya ordusunun birliklerinden yalnýzca biridir”(3)
Kapitalizmin son aþamasý olan
emperyalizmi tanýmlar. Lenin,
tekellerin kapitalist sistemin kriz
eðilimlerini arttýrdýðýný söyler ve
þirketlerin plansýz üretimi
sonucunda ortaya çýkan üretim
anarþisinin yarattýðý kaosa
dikkati çeker. Lenin, emperyalizmi tanýmlarken, çok sayýda
ülkeyi kontrol eden bir avuç
süpergüç, “rantçý devletlerin”
yönlendirdiði parçalanma,
Lenin’in Mirasý
Lenin, kendisinden sonraki
devrimci kuþaklara ve iþçi sýnýfýna
muazzam bir deneyim ve teorik
birikim býrakmýþtýr. Bu birikimin
güncelliði, Leninizmi hala bir
devrimci rehber olarak iþçi sýnýfýnýn
mücadelesinde yaþamasýnýn
nedenidir. Lenin’in mirasý ana
hatlarýyla þunlardýr:
Lenin’in devrimci yöntemi sýnýf
temellidir ve sýnýfa karþý sýnýf
þiarýyla, iþçi sýnýfýnýn iktidarý için
mücadele eder. Yani, Leninizmi
savunmak iþçi sýnýfý devrimciliðini
savunmaktýr.
Lenin, sosyalizme geçmeden
önce, proletaryanýn burjuva azýnlýk
üzerinde devrimci bir diktatörlük
uygulayacaðý bir iþçi devletinin
zorunluluðunun bilincindedir. Lenin,
proletarya diktatörlüðünü tüm
reformistlere karþý savunur ve þöyle
söyler: “Bir Marksist sýnýf
mücadelesinin kabulünü proletarya dikatörlüðünün kabulüne kadar geniþleten kiþidir…”(2)
18
Sosyalizmin inþasý için devrimin tek
bir ülkede kalmamasý ve tüm
asalaklýk eðilimi, eþi görülmemiþ büyüklükte sosyal
eþitsizlikler, üretimde ve sermayede görülen yoðunlaþma (banka
sermayesi ile sanayi sermayesinin
birleþerek mali sermayeyi oluþturmasý), sermaye ihracý, dünyayý
arasýnda bölüþen uluslararasý
kapitalist birlikler, en büyük
kapitalist güçlerce dünya topraklarýnýn paylaþýlmasý gibi ayýrt edici
özellikleri olduðunu aktarýr.
Lenin ulusal soruna da özel bir
önem verir. Ona göre, dünya
nüfusunun ezici çoðunluðu, çok
küçük bir azýnlýk oluþturan en
zengin ve en ileri kapitalist ülkeler
tarafýndan mali açýdan birer
sömürge olarak köleleþtirilmiþtir. Bu
köleleþtirme kaçýnýlmaz olarak
ayaklanmalarý ve kurtuluþ savaþlarýný teþvik eder. Lenin, batýdaki
proleter devrimlerle, ulusal kurtuluþ
hareketleri arasýnda bað kurmayý
hedefler. Uluslarýn kendi kaderini
tayin hakkýný savunur. (Ulusal sorun
üzerine tezlerden)
Lenin’in Marksizm’e en önemli
katkýlarýndan biri de Leninist
örgüttür. Ýþçi sýnýfýnýn en mücadeleci unsurlarýný kendi içinde
toplayan, demokratik merkeziyetçi
bir örgüt modelidir. Profesyonel
devrimciler örgütü Leninist örgütün
önemli özelliklerinden biridir. “Ne
Yapmalý” kitabý içerisinde yer alan
“Ekonomistlerin Amatörlüðü ve
Devrimciler Örgütü” makalesinde
bu örgütü þöyle açýklar:
“…Ýþçilerin örgütü ilk olarak,
sendikal bir örgüt olmalýdýr;
ikinci olarak, mümkün olduðunca kapsamlý olmalýdýr;
üçüncü olarak, mümkün
olduðunca az konspiratif (gizli)
olmalýdýr. (Burada ve ileride
sadece otokratik Rusya’dan söz
ediyorum). Buna karþýlýk
devrimciler örgütü, her þeyden
önce ve esas olarak, mesleði
devrimci faaliyet olan (devrimciler örgütünden de zaten bu
nedenle söz ediyor ve devrimci
sosyal demokratlarý kastediyorum) kiþileri kapsamalýdýr.
Böyle bir örgütün üyelerinin bu
ortak özellik karþýsýnda, birinin
ya da diðerinin mesleði arasýndaki farklar bir yana, iþçiler
ve aydýnlar arasýndaki her türlü
fark tamamen ortadan kalkmalýdýr. Bu örgüt pek geniþ
tutulmamalý ve mümkün olduðunca konspiratif olmalýdýr.” (4)
Þöyle devam eder: “Daha önce
birkaç kez vurguladýðým gibi
örgütle ilgili olarak “akýllýlar”
sözcüðünden anlaþýlan profesyonel devrimcilerdir, iþçiler veya
öðrenciler arasýndan gelmeleri
hiç önemli deðil: 1.Sürekliliði
saðlayan istikrarlý bir önder
örgütü olmadan hiçbir devrimci
hareket varlýðýný sürdüremez;
2.Hareketin temelini oluþturan ve
harekete katýlan, mücadeleye
kendiliðinden çekilen kitleler ne
kadar geniþ olursa, böyle bir
örgüte duyulan gereksinim o
kadar acil bir hal alýr ve bu örgüt
o ölçüde saðlam olmak zorundadýr (Çünkü her türlü demagogun kitlelerin geri kesimlerini
peþlerinden sürüklemesi o kadar
kolay olacaktýr);
Kuþkusuz Lenin’in Marksizm’e
katkýlarýný daha da çoðaltabiliriz
ancak özetlediðimiz baþlýklar temel
politik görüþlerini ifade etmek
açýsýndan yeterlidir. Günümüzde
birçok devrimci grup, birey artýk
Leninizmi terk etmekte ve hatta
Leninizmi Stalinizme indirgemeye
kadar gitmektedir. Reformist, sol liberal, Stalinist (hatta geçmiþte
Troçkist olan bazý çevreler de!)
bugün Lenin’in mirasýný terk
ediyorlar. Yani Leninist partiyi,
enternasyonali, iþçi sýnýfý devrimciliðini, proletarya diktatörlüðünü
reddediyorlar.
Bu örgütsel politik likidasyona
sürüklenenlerle yolumuzun ayný
olmadýðý açýk. Bolþevik-Leninist
mirasý terk edenler iþçi sýnýfýnýn
mücadelesine zarar vermektedirler.
Böylesi anlayýþlara karþý Troçki’den
bu yana devam eden mücadeleyi
sürdürmeye devam edeceðiz.
Bizce, Leninizm hala günceldir.
“Lenin’in yöntemini ve eylemini
kendilerine referans alanlar,
devrimci bir örgütün ve önderliðin iþçi sýnýfýnýn mücadelesinin
dýþýnda hiçbir yerde yetiþmeyeceðini bilmek durumundadýr.
Devrimci bir parti ve önderlik
kendi programýný iþçi sýnýfýna
taþýyabildiði oranda baþarýlý
olabilir... Sýnýf mücadelesinin
bir savaþ olduðunu ve bu
gerçeðin kitaplardan deðil,
bizzat mücadelenin içinde
edinilecek deneyimlerden
kazanýlacaðýný
Türkiyeli
Leninist-Troçkistler olarak
öðrenmek zorundayýz. Dersimiz
Lenin’dir ve Lenin budur, baþka
bir þey deðil; iþçi hareketi içinde
güçlenmek ve devrimci partiyi
ve önderliði enternasyonal
temelde inþa etmek”(6)
Ýþçi sýnýfýnýn devrimci önderi Lenin’le
ilgili yazýmýzý yoldaþý ve eþi
Krupskaya’nýn sözleriyle bitirmek
istiyoruz: “…Önderler mücadele
içinde doðarlar, mücadele içinde
olgunlaþýrlar, güçlerini mücadeleden alýrlar. Göçmenlik
yýllarýnýn Lenin’e iliþkin anýlarý;
yaþamýna iliþkin küçük ayrýntýlarý, o dönemde yürüttüðü
mücadele ile birleþtirmeksizin
yazýlamaz.
Dokuz yýl süren ikinci
göçmenlik döneminde Lenin
hep ayný Lenin olarak kalmýþtýr.
Eskiden olduðu gibi çok ve
sistemli çalýþtý, en küçük
ayrýntýyý dikkatle gözlemledi,
bütün olup bitenler arasýnda
baðlantý kurdu, ne kadar acý
olursa olsun, korkusuzca
gerçeklerin gözünün içine
bakmayý bildi. Her zaman
olduðu gibi her türlü baský ve
sömürüden nefret etti, kendisini
proletaryanýn davasýna, emekçilerin davasýna adadý, her
zamanki gibi, onlarýn çýkarlarýnýn yürekten savunucusu
oldu, bütün yaþamýný bu davanýn
çýkarlarýna tabi kýldý. Bütün
bunlar kendiliðinden oldu.
Lenin baþka türlü yaþayamazdý.
Eskiden olduðu gibi her türlü
oportünizme ve her türlü
tornistana, kazanýlmýþ bir
mevzinin elden çýkarýlmasýna
karþý coþku ve þiddetle mücadele
etti. Eskiden olduðu gibi,
harekete engel olduklarýný
gördüðü en yakýn dostlarýyla
iliþkisini gözünü kýrpmadan
kopardý. Öte yandan dava için
gerekliyse dünkü hasýmlarýna
karþý mütevazý ve dostça
davranmayý bildi. Eskiden
olduðu gibi, söyleyeceklerini
açýk ve doðrudan söyledi.
Doðayý, baharda ormanlarý, dað
yollarýný, gölleri, büyük kentlerin
gürültüsünü, iþçi kitlelerini,
yoldaþlarý, hareketi, mücadeleyi,
bütün çeþitliliðiyle yaþamý eskisi
gibi sevdi. Lenin hep ayný
Lenin’di…”(7)
LENÝN
3.Böyle bir örgüt, esas olarak
devrimci faaliyeti meslek edinmiþ
insanlardan
oluþmalýdýr;
4.Otokratik bir ülkede böyle bir
örgüte üyeliði, ancak meslekten
devrimciler, siyasi polise karþý
mücadele sanatýnda profesyonelce eðitilmiþ insanlar üye
olabilecek þekilde ne kadar çok
sýnýrlarsak örgütün ele geçirilmesi o kadar zor olacaktýr;
5.Gerek iþçi sýnýfýnda gerek diðer
toplumsal sýnýflardan, harekete
katýlma ve içinde aktif olarak
çalýþma imkanýna sahip olacak
kiþilerin çevresi de o kadar geniþ
olacaktýr.”(5)
Fuat Karan
(1)Lenin’in hayatý hakkýnda daha
detaylý bilgi için, “Lenin Internet
Archiv”e ve “Lenin Biographical
Arcive”den, Tony Cliff’in “Lenin”
kitaplarýndan ve eþi Krupskaya’nýn
kaleme aldýðý “Lenin’den Anýlar”
kitabýndan yararlanýlabilir)
(2)Selected Works, Moskova 1962,
cilt 25 syf.412 (Devlet ve Devrim
Kitabýnýn içerisinde)
(3)Selected works, Moskova 1962,
cilt 26, syf. 470
(4)Lenin, Ne Yapmalý, Aralýk 1993,
Inter Yayýnlarý, syf.120
(5)Lenin, Ne Yapmalý, Aralýk 1993,
Inter Yayýnlarý, syf. 133)
(6)Ýþçi Cephesi, sayý 5, Þubat 2004
(7)N. Krupskaya, Lenin’den Anýlar,
Ýnter Yayýnlarý, 2. Basým, Temmuz
1990, syf.13
19
Ýþçi Sýnýfýnýn Mücadelesine Adanmýþ Bir Ömür
Vladimir Ilyich Ulyanov, Lenin
(1870-1924)
Bolþevik partisinin ve III. Enternasyonal’in kurucusu,
Ekim Devrimi’nin ve ilk iþçi devletinin lideri, iþçi sýnýfýnýn
büyük devrimci önderi Lenin, bundan tam 81 yýl önce
hayata ve iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu mücadelesine veda
etti. Onun hayatýný adadýðý Sovyetler Birliði de artýk
yok. Ama kapitalist sömürü devam ediyor, emperyalist
savaþlar, iþgaller devam ediyor. Mücadele de devam
ediyor. Belki bugün Lenin yok, ama Leninizm, devrimci
devrimci gruplarýn içine girer. 1895’de derimci gruplarla,
özellikle de Emeðin Kurtuluþu grubuyla tanýþmak için
yoldaþlarýnýn aracýlýðýyla Avrupa’ya gider. Ýsviçre,
Fransa ve Almanya’da kalýr, çok sayýda Marksist
kitapla Rusya’ya geri döner. Dönüþünde Martov’la
birlikte, Petrograd’da bulunan Marksist çevreleri
birleþtirerek, Ýþçi Sýnýfýnýn Kurtuluþu için Mücadele
Birliði’ni kurar. Grup grevleri destekler, Marksist
bir rehber olarak yaþamaya ve iþçi sýnýfýnýn devrimci
mücadelesine yol göstermeye devam ediyor.
yayýnlarý daðýtýr ve iþçi eðitim gruplarý oluþturur. Bu
dönemde eþi Nadezhda Krupskaya ile tanýþýr. 8 Aralýk
1895’de yoldaþlarýyla birlikte tutuklanýr. 15 ay ceza
alýr. Cezasý bitmesine raðmen içeride yazmaya devam
ettiði ve örgütlenme faaliyetlerini sürdürdüðü için 3 yýl
daha ceza alýr. Cezasýný çekmesi için Sibirya’ya
sürgün edilir. Ayný dönemde devrimci faaliyetlerinden
dolayý Krupskaya’da sürgün edilir ve birlikte devrimci
faaliyetlerini Sibirya’da sürdürürler.
Lenin’in hayatý
Lenin’in hayatýný ve mücadelesini elbette bu kýsa
yazýnýn sýnýrlarý içerisine sýðdýrabilmek mümkün
deðil(1), ancak kýsaca hatýrlamakta yarar var. 1870’de
doðan Lenin, abisinin de etkisiyle genç yaþlarýnda
devrimci fikirlerle tanýþýr. Abisi, Çar III. Alexander’a
suikast giriþiminden dolayý 1887’de asýlýr.
20
Lenin, Kazan ve St. Petersbug üniversitelerinde hukuk
okur; fakat siyasi nedenlerden mesleðini yapamaz.
1893’de Petersburg’a gelir. Plekhanov vasýtasýyla
Sürgünün ardýnadan Münih’e göçer. Burada 1898’deki
polis operasyonu ardýndan daðýlan Rusya Sosyal
Demokrat Ýþçi Partisi’ni bir araya getirmek için Iskra’yý
çýkarmaya baþlar.
Devamý 18. sayfada

Benzer belgeler