Edirne Sultan II. Bayezid Külliyesi

Transkript

Edirne Sultan II. Bayezid Külliyesi
EDİRNE II. BAYEZİD KÜLLİYESİ
Osmanlı Darüşşifalar Dönemi
Osmanlı’da tıp eğitimi uzun yıllar boyunca darüşşifalar (dar-üş-şifa: şifa evi) bünyesinde
verilmiştir. Dönemin hekimlik bilgi ve deneyimleri bu sağlık kurumlarında, usta-çırak ilişkileri
içinde öğrencilere aktarılmış ve yeni hekimler yetiştirilmiştir. Darüşşifalar bünyesinde
bulunan bazı medreselerde tıp eğitimi de verilmiştir.
Hekimlik eğitiminin de verildiği Osmanlı Darüşşifaları:

Bursa Yıldırım Bayezid Darüşşifası (1399)

İstanbul Fatih Sultan Mehmet Darüşşifası (1470)

Edirne Sultan II. Bayezid Darüşşifası (1488)

İstanbul Süleymaniye Darüşşifası (1556)
Edirne Sultan II. Bayezid Külliyesi
Edirne Sultan II. Bayezid Külliyesi Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli sağlık, sosyal, eğitim
ve dini kurumlarından birisidir.
Vakıf sistemi ile yüzyıllar boyunca hizmet veren bu külliyenin
darüşşifasında insanlara şifa dağıtılmış, medresesinde tıp eğitimi
verilmiş, camisinde ibadet edilmiş, misafirhanesinde insanlar
ağırlanmış ve aşevlerinde fakir fukara doyurulmuştur.
Külliyenin kurucusu Fatih Sultan Mehmed’in oğlu Sultan II.
Bayezid’dir. Döneminin en önemli şehirlerinden biri olan ve
imparatorluğun 2. başkenti konumundaki Edirne’nin bir hastane
ihtiyacı olması nedeni ile yapımına başlanmış ve 4 yıl gibi kısa
sürede bitirilerek 1488’de hizmete açılmıştır.
Külliye Binaları
Külliyenin en önemli bölümü olan ve şu an Sağlık Müzesi olarak kullanılan darüşşifanın ilk
avlusunun sağ tarafına dizili 6 adet poliklinik odası vardır. Sol taraftaki 4 oda ise personel
odası, mutfak, çamaşırhane ve şuruphanedir. Ayrıca bu bölümde iki büyük ilaç deposu
bulunur.
İkinci avluda hekim ve hekimbaşıların bulunduğu yönetici odaları vardır.
Bu iki avluyu geçtikten sonra girilen “Şifahane”, hastanenin yataklı bölümüdür ve hastaların
tedavisi burada yapılmaktadır. 32 yatak kapasiteli bu bölüm altıgen geometrik yapı şeklinde
tasarlanmış bir mimarlık şaheseridir ve akustiği mükemmeldir.
Doç. Dr. Tamer Akça 1
EDİRNE II. BAYEZİD KÜLLİYESİ
Burası birbirini görmeyen 6 kışlık ve 4 yazlık hasta odası ile bir musiki sahnesinden meydana
gelmiştir. Bundan 500 yıl önce bir hastane içinde müzik sahnesinin düşünülmesi ve tedavide
dönemin hekimlik bilgilerinin yanında su sesi, musiki ve güzel kokuların kullanılması son
derece ilginçtir.
Tedavi Yöntemleri
Şadırvandan fışkıran suyun çıkardığı ses, tedavinin önemli bir kısmını oluşturmakta, hastayı
huzura kavuşturmaktaydı. 10 kişiden oluşan hanende ve sazende grubu ise haftanın 3 günü
burada hastalara konser verirdi. Türk müziğinin çeşitli makamlarının ruhu rahatlatıcı
etkisinden yararlanılırdı. Müzik makamları ruhsal hastalıkların yanı sıra fiziksel
rahatsızlıklarda da kullanılırdı.
Batıda akıl hastalarının içlerine şeytan
girmiş tanısı konularak işkence edilip
yakıldıkları bir dönemde, burada son
derece ileri ve insancıl yöntemlerle bu
tür hastaların tedavi edilmeleri tıp tarihi
açısından son derece önemlidir.
Bu hastanede kuruluş yıllarında her türlü
hastaya
bakılmaktadır.
Hatta
ilk
yıllarındaki hekim kadrosu 1 başhekim, 2
hekim, 2 cerrah, 2 kehhal denilen göz
hekimi ve 1 eczacıdan oluşmaktadır.
İlerleyen yıllarda kullanılan yöntemlerin
psikiyatri hastaları üzerindeki etkisinden
dolayı burası yavaş yavaş akıl ve ruh
hastalarının tedavi edildiği bir merkez
haline gelmiştir. Bu hastanede tedavi
parasızdı ve ayrıca haftada iki gün
şehirdeki
hastalara
ücretsiz
ilaç
dağıtılırdı.
Son ve Yeniden Doğuş
Yaklaşık 400 yıl bu şekliyle hizmet veren bu hastane 1877–78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda
Edirne’nin işgaliyle işlevini yitirmiş ve içindeki hastalar İstanbul’a gönderilmiştir. Daha sonra
tekrar açılan darüşşifa bu kez akıl hastalarının tedavilerinden çok tecrit edilmeleri için bir
süre daha kullanılmıştır. Hastanenin belirli aralıklarla 1916’ya kadar hizmet verdiği
bilinmektedir.
Doç. Dr. Tamer Akça 2
EDİRNE II. BAYEZİD KÜLLİYESİ
Külliyenin camisi hariç diğer bölümleri Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1984’de Trakya
Üniversitesi’ne devredilmiştir. Darüşşifa 1997’de Sağlık Müzesi’ne dönüştürülmüş olup,
Psikiyatri Tarihi Bölümü ise İstanbul Ruh Hastaları Readaptasyon Derneği’nin katkılarıyla
2000’de hizmete açılmıştır.
Sağlık Müzesi
Trakya Üniversitesi Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi Tıp Medresesi Bölümü’nün
(Medreset-ül Etibba) düzenlenmesi ve 23.04.1997’de yeniden hayata geçirilmesi, Trakya
Üniversitesi ile Uluslararası Rotary 2420. Bölge Guvernörlüğü işbirliği ile gerçekleştirilmiştir.
Tüm bu çalışmalara Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi Sahne Dekorları ve
Kostümü Anabilim Dalı da tam destek
vermiştir.
Ödüller
Avrupa Konseyi Avrupa Müze Ödülü: 27
Nisan 2004 Strasburg - Fransa
Dünya Ödüllü Müzeler Buluşması’nda en iyi
2. Sunum ve Mükemmellik Kulübü’ne
kabulü: 2005 Dubrovnik - Hırvatistan
Güneydoğu Avrupa Gazeteciler Derneği Yılın
Başarı Ödülü: 23 Mayıs 2006
Kültür mirasındaki en iyiler & Mükemmellik
Kulübü en iyi sunum ödülü: 2007
Külliyenin Temeli Atılıyor
Külliyenin kuruluşu ile ilgili bilgileri, o günlere tanıklık eden ve bunları yazarak günümüze
ulaşmasını sağlayan Hoca Sadettin Efendi anlatmaktadır.
“Sultan II. Bayezid kutsal savaş nedeni ile 1 Mart 1484’de İstanbul’dan Edirne’ye gelmiştir.
Edirne şehrini şereflendiren padişah, halka geniş lütuf ve bağışlarda bulunmuştur. Bu büyük
ticaret şehri, eski başkent ve gelen gidenleri çok olması nedeniyle bir hastaneye muhtaç
bulunuyordu.
Doç. Dr. Tamer Akça 3
EDİRNE II. BAYEZİD KÜLLİYESİ
Hak ve adaletin hâkimi olan padişah bu gönül çekici beldede benzeri olmayan bir hastane
yapılmasını amaç edinmişti. Ayrıca bir cami, medrese ve imaret de inşa ettirerek bu eşsiz
kenti genişletip hayır kurumları ile bezemeyi kendi boynuna bir borç saymaktaydı.
Bu nedenle yapı malzemelerinin hazırlanmasını emretti.
Tunca kıyısında temel atmak için uzun incelemeler sonucunda derin hendekler kazdırttı. Bu
arada yapı araç ve gereçleri ile çevre dolup taşmıştı.
Yüce padişah Tanrı hoşnutluğunu kazanmak için 25 Mayıs 1484’de uğurlu elleri ile bu hayır
kurumunun temellerini attı ve sayısız kurbanlar keserek yoksulların gönlünü aldı.
Bundan başka şehrin bilgelerine, ileri gelenlere ve halka bol bol ziyafet çekip, bağışlarda
bulundu, kıymetli giysiler dağıtarak hepsini sevindirdi.
Yine bir ay önce büyük bir yangın geçiren Bedesten ve Tahtakale çevresinde bulunan
çarşıların onarılması için buyruklar verdi.
Külliyenin harcamaları Basarabya fethinden elde edilen ganimetlerle karşılandı.”
Mimar Hayrettin
Külliyenin mimarı ile ilgili günümüze ulaşan çok kesin bir kayıt ve kitabe olmamasına rağmen
çoğu araştırmacılar Sultan II. Bayezid döneminin
birçok önemli yapılarını yapan Mimar Hayrettin’in
bu binanın mimarı olacağını ileri sürmüşlerdir ve
bu görüş büyük kabul görmüştür. Hayrettin’in
Sinan öncesi mimarinin en üstün yaratıcısı ve
Sinan’ın müjdecisi olduğu kabul edilir.
Ünlü araştırmacı Rıfkı Melül Meriç ise, külliyenin
mimarının Hayrettin değil, yine dönemin
mimarlarından Yakub Şah Bin Sultan Şah
olduğunu ileri sürer.
Yıl 1488: Külliyenin Açılış Töreni
Döneminin en önemli yapılarından kabul edilen külliye, yoğun çalışmalar sonucunda ve
binlerce kişinin çalışmasıyla 4 yıl gibi kısa bir sürede yapılıp bitirildi.
1488’de biten binaların açılışı da yine görkemli bir törenle yapıldı. Yine o günlere tanıklık
eden Hoca Sadettin Efendi açılışı şöyle anlatıyor:
Doç. Dr. Tamer Akça 4
EDİRNE II. BAYEZİD KÜLLİYESİ
“Bu uğurlu yıl içinde padişahın Edirne’de kurdurduğu cami, medrese ve darüşşifanın yapım
işleri tamamlandığından bu görkemli cami ve ferah alanlı binaların rahmet yolu olan
kapısının açıldığı parlak günde, fakirlere dağıtılan sadakanın sayılmasına zaman yetmez.
Belde ileri gelenlerine ve bilgelere kurulan sofralar ve sunulan yemekler anlatılmaz
zenginlikte idi. Yemek sofraları öyle döşendi ki muhallebi ve güllaç adını işitmemiş aç ve
yoksullar tekrar tekrar yemekten bıktı. İmaretin sahip olduğu nimetlerin bolluğu dillere
destan oldu. Nefis ve kıvamındaki reçeller hatırı sayılan yolcular için imarette her an hazır
tutuldu. Bal helvaları ise orta halli yolculara sunuldu.
Şanlı
medresesi
ise
ücret
bakımından (hocalara ödenen
ücret), bu güzel şehirde bulunan
medreselerin en yükseği ve en
değerlisi oldu. Hocaya ödenen
ücret günde 60 Osmanlı akçesidir.
Bütün bu yapılar bereket kapısı ve
mutluluk kapısıdır.
Bunun için de yapılarına ‘hurrem
bina’ (gönül açıcı) tamlaması tarih
olmuştur.”
Vakıflar
Vakfiyeye göre külliyeye gelir sağlamak amacıyla vakfedilen yerler arasında; Meriç ve Arda
nehirleri arasındaki bahçeler, değirmenler, evler, hamamlar, dükkânlar bulunmaktaydı.
Ayrıca Edirne, Gümülcine, kızılağaç ve birçok bölgeye bağlı 100’e yakın köy ile 2 ada da
vakfiyeye bağışlanan gelirler arasındaydı.
1493’de bütün vakıfların geliri 782.930 akçedir. Bu gelir 1574’de 1.552.131 akçeye
yükselmiştir. Bu miktar dönemine göre çok önemli bir paradır ve vakıflara ne derece önem
verildiği ile hizmet kalitesini göstermesi açısından ilginçtir.
Sultan II. Bayezid Medresesi’nin ilk müderrisi Şeyh Lütfullah Zade Bahaüddin Efendi’dir.
Külliyenin kuruluş vakfiyesinde medrese personeli anlatılırken, müderris ile yardımcısı şu
şekilde tanımlanmıştır:
1. Bir Müderris (Ders veren hoca): Allah’tan korkan, şer’i, akli ve nakli ilimlerde bilgili, ders
verme gücüne sahip olacak. Tatil günleri dâhil, günde 50 akçe alacak (sonradan 60 akçeye
çıkarılmıştır)
2. Bir Muid (Müderris yardımcısı): Anlatmaya, yazmaya, ders evermeye yetenekli olacak,
öğrencilere kıymetli kitapları öğretecek. Tatil günleri hariç, günde 7 akçe alacak.
Doç. Dr. Tamer Akça 5
EDİRNE II. BAYEZİD KÜLLİYESİ
Personel Kadrosu
Külliyenin ilk vakfiyesinde darüşşifanın personel kadrosu şu şekilde belirtilmiştir.
“Vakıf sahibi sultan öyle şart etti ki:

Darüşşifada 3 bilgili tabip olacak. Bir tanesi öbür ikisinin reisi (baştabip) olacak.
Hizmetlerde reise danışacaklar. Reis günde 30, diğerleri 10’ar akçe alacaklar.

İki kehhal (göz doktoru) olacak. Bunlar kendi dallarında yetenekli kişiler olacaklar. Her
birine günde 7 akçe verilecek.

Güvenilir bir kâtip günde 4 akçe alacak.

4 adet hizmetkâr (hastabakıcı) günde 3’er akçe alacaklar. Dertli ve hastaların
hizmetlerini görecekler. Hastalara güler yüzle ve iyilikle hizmet edecekler.

Bir kişi olacak ki şurup pişirmekte, ilaç dövmekte tıbbi kanunlara göre marifetli olacak
ve günde 6 akçe alacak.

Bir vekilharç ki (satın alma görevlisi) dürüst olacak. Otların iyisini kötüsünden, bayatını
tazesinden ayırt edebilecek. İlaçların alım satımı onun elinde olacak ve günde 4 akçe
alacak.

Bir kilerdar, güvenilir olacak, zalim olmayacak. Günde 4 akçe alacak.

İki aşçı olacak. Hastaya uygun yemekleri hekimin emrettiği şekilde pişirmeyi bilecek.
Her biri günde 3 akçe alacak.

Bir ferraş (örtüleri düzenleyen, yatakları yapan): Günde 3 akçe alacak.

Bir gassal: Günde 3 akçe alacak

Bir bevvap (kapıcı): Günde 3 akçe alacak

Bir hadim (buhurdancı): Günde 3 akçe alacak.
Vakfiyenin yazıldığı tarihlerde darüşşifada 21 kişi görev yapıyordu ve bunlara günlük 126 akçe
ödeniyordu. Ayrıca ekmek, gıda maddeleri, ilaçlar ve şurup giderleri için günlük 200 akçe
ödenek konmuştu.
1617’de ise külliyenin tüm birimlerinde çalışanların sayısı kayıtlara göre 228 kişidir ve bu
kişilere günde 1018 akçe ödeniyordu. Sultan II. Bayezid bu giderleri karşılamak için birçok
gelir kaynakları vakfetmiş ve bunları düzenli olarak defterlere yazdırmıştır.
Doç. Dr. Tamer Akça 6
EDİRNE II. BAYEZİD KÜLLİYESİ
KÜLLİYENİN BÖLÜMLERİ
Külliye
Döneminin en önemli sağlık, sosyal,
kültürel ve dini kurumlarından biri olan
sultan II. Bayezid Külliyesi, toplam 11
yapıdan meydana gelmişti. Bunlardan
hamam,
değirmen,
mehterhane,
muvakkithane ve sıbyan mektebi yılıkmış
olup;
cami,
hastane,
medrese,
misafirhane, imaret ve köprü günümüze
ulaşmıştır.
Darüşşifa
Caminin hemen sağındadır. Üç bölümden meydana gelmiştir. Birinci avluda 6 adet poliklinik
odası, mutfak, çamaşırhane ve şuruphane gibi hizmet odaları ve ayrıca ilaç depoları vardır.
İkinci avludaki karşılıklı 4 odada üst düzey personel görev yapmaktadır. Şifahane bölümü ise
yataklı tedavi bölümüdür. Burada 6 kışlık, 4 yazlık hasta odası ile bir musiki sahnesi vardır.
Ortadaki şadırvandan akan suyun çıkardığı ses hastayı huzura kavuşturmaya yöneliktir.
Medrese
Darüşşifanın hemen yanında kare şeklinde kubbeli bir yapıdır. Dönemin tıp eğitimini veren
kurumudur. 18 öğrenci odası ve 1 dershaneden meydana gelmiştir. Oda kapıları sağlı sollu 17
sütuna dayanan önü açık ve kemerli revaklara açılır. Her yıl 18 öğrencinin eğitildiği bu
kurumda, öğrencilerin her türlü ihtiyaçları karşılandığı gibi onlara günde 2 akçe de burs
ödenirdi. Hocasına ödenen ücret açısından en prestijli sınıf olan 60’lık medrese sınıfına
girmekteydi. Buradaki öğrenciler aynı zamanda diğer hekimlerin yanında usta-çırak ilişkisi ile
eğitimlerini tamamlarlardı. Bu medresede Osmanlı Türk tıbbına önemli hizmetler vermiş
bulunan İbn-i Kemal ve Taşköprülüzade Ahmet Efendi de müderris olarak görev yapmışlardır.
Cami
Külliyenin merkezindedir. Türk İslam mimarisinin en yalın anlatımlı eserlerinden biri olarak
kabul edilir. Çevresindeki çok kubbeli yapılar topluluğuna hâkim bir görünüştedir. Kemersiz
ve sütunsuz olup 20.58 x 20.60 metrelik bir kare biçimindedir. Kubbenin çapı 22 metredir.
Mermer minberi taş işçiliğinin şaheseridir. Hünkâr mahfili Osmanlı cami mimarisinin ilk
örneğidir. Çift şerefeli 149 basamaklı iki minaresi 38.50 metre yüksekliğindedir.
Mimarisindeki ciddiyet ve sadeliğiyle ünlüdür.
Kaynak: Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi
ÖNÜMÜZDEKİ AY: SULTAN II. BAYEZİD KÜLLİYESİ TIP MEDRESESİ (MEDRESE-İ ETIBBA)
Doç. Dr. Tamer Akça 7

Benzer belgeler

Her şeyin değiştiği yüzyıl !! 13. Yüzyıl

Her şeyin değiştiği yüzyıl !! 13. Yüzyıl 1604, mütevellilerden Mehmed, akıl hastası olduğu için darüşşifaya yatırılmış.

Detaylı