Sanatçının (genç) vücudu BLOK art space The Edible Infinite`de

Transkript

Sanatçının (genç) vücudu BLOK art space The Edible Infinite`de
BLOK art space
Sanatçının (genç) vücudu
!
The Edible Infinite’de performans alışageldik formlarla
ifade edilir. Marco Di Giovanni doğum günü olan 18
Mayıs 2014 tarihinde başlayarak, bir sene boyunca su
dışında yediği ve içtiği her şeyi bechéri (kasap) paket
kağıtlarına mürekkep çizimi olarak tasvir etmiştir. Bu
çizimler sanatçının tükettiği her maddeyi kapsar: sakızlar
ve tuzlu atıştırmalıklar, şekerler ve hamur işleri, kuzu
etleri ve saltimboccalar , kebaplar ve yahniler, karidesler
ve mercan balıkları,çorbalar ve tortelliniler, pappardelleler
ve tagliatelleler, peynirler ve dondurmalar, karpuzlar ve
kestaneler, tütsülenmiş etler ve sosisler, biralar, kırmızı
ve beyaz şaraplar, votka-maden suları, orangeadeler ve
sodalar, kahveler ve arpa kahveleri, ve hatta ilaçlar.
Yemekten arda kalanların tasvir edilmesini önlemek
adına sanatçı yemeğe başladığı andan itibaren tükettiğini
çizmek zorundadır. Böylece çizimler hatıra ile yaratılmaz,
her biri canlı çizilir ve durumun acilliğini kendi içinde
barındırır. Her biri tarihli olan kağıtlar, sanatçının iştahı
sebebiyle bir gün içinde sekiz ila on çizimin
gerçekleşmesi gerektiğini gösterir. Kağıtlardaki yemek
lekeleri “işin” bir parçasıdır.
!
Çalışmanın sonucu Erymanthian yaban domuzunun
yakalanması kadar meşakkatli bir çabanın kayıt edildiği
olağanüstü bir teşhirdir. Sergilenen alanı dolduracak olan
yüzlerce, hatta binlerce muhteşem natürmort zamanla
sanatçının artan hünerinin ve konusuna olan güveninin
de altını çizecektir. Sironi’nin 1920’lerde yaptığı
büyüleyici, veya daha da önceki senelerde Soffici’nin
yarattığı deplase edilmiş ve çılgın çizimlerini, ya da De
Pisis’in hızlı ve yoğun, hafif ve şen şakrak mutlu
natürmortlarını anımsatan mutlu bir eldir bu teşhiri
yaratan. Sadece yetenek ve stil ile değil, konunun gücü,
saplantısı, tekrarı, adanmışlığı ve yükümlülüğü ile arkaik
bir sanatsal mizaçtır. Fikrin kabulü, fikir üzerinde
davranılmasını gerektirir ve bu gereklilikten kaçış
imkansızdır: yaratılan iş sadece sürekli, tekrarlı ve gerekli
davranışın sanatsal irade ile gerçekleştirilmesi ile var
olabilir; Di Giovanni çizim yapmaktan kaçınmak için
yemek yemeği bırakamaz. Bu teşhir sene boyu süren bir
performanstır.
!
Di Giovanni’nin sofrasında ne görsel olarak ne de
mecazen iğrenme duygusu ortaya çıkar. Yemek oyuncu,
neşeli, canlandırıcı ve can alıcı anlamıyla nitelendirilerek
estetik olarak daha da doyurucu hale gelir. Sanatçı bir yıl
olarak belirlediği zaman limiti ile kendince “sanatsal
vücudu” da tanımlamıştır.
!
Gıda tüketimi kahraman/sanatçı için gerekli bir adımdır,
çünkü bu tüketim olmadan kahraman görevini
tamamlayamaz/eser yaratamaz. Hristiyanlık öncesi, ya
da son pagan dönemi kosmojenik düşünceye göre vücut
sembolik iletişimin mihveridir; bu bağlamda her bir nitelik
yaşamın itici gücü ve mitolojiyle ilişkilidir. İnsan (mitlere
özgü, kahramansal) etkileyici özünün anlatımı üzerinden
“biz” araştırmasının özüne geri döner. Öyle ki zamanla
geçirdiği evrimi kaydetmek kendi denge/simetrisinin veya
dengesizliği/asimetrisinin de altını çizmek anlamına gelir:
müdahil bir hastalık buna örnek olarak verilebilir.
!
Bu süreç uzaktan yapılan bir kişisel analizdir.
Vücudun mükemmeliyetinin Yaradılışın mükemmeliyetini
simgelemesi ile ilgilenen kadim fakat gelişmiş Protestan
düşünürler için denge hayatın her bir alanını etkileyen
zirve noktada bir disiplini betimler; Kozmosa bütünüyle
uyumlu İnsan olmak ve mükemmel Kozmos olmak...
Böyle bir dengeyi koruyabilmek kendi özünde
epistemolojik télosu, bilginin sonunu, ve varoluşumuzu
içerir. Vücudun mükemmelliğini koruyabilmek sadece
vücudun “çalışmasına” ve enerji üretmesine izin vermek
değil, aynı zamanda vücudun kendi içinde mükemmellik
çabası, mükemmelliğe adapte olması, dengeye ulaşması
ve mükemmelliği ontolojik bir düzen olarak
tanımlamasıdır. Di Giovanni bu yeni performansı ile
kendini kültür ve uygarlığın bir aracı olarak keşfeden ve
bu oluşumu kaydeden, kendi adını taşıyan İnsan mitine
geri döner; emsalini bir seneye sınırlandırsa da sanatçı
öğünlerini çizmenin hayat boyu sürecek bir deneyim
olması gerektiğini vurgular. Öyledir ki bu deneyim
sanatçının tüm varoluşuna eşlik ederek sanatsal vücudun
evrimini düzenler. Yeni formuyla mitik veya kahraman bu
beden günümüzün seküler ve yaratıcı, sosyal ve tarihi
olağanüstü temposuna mükemmel bir şekilde uyum
sağlar.
!
Yiyeceğin mükemmelliğe ulaşmak adına kullanılan
mecburi bir araç olarak tasviri yiyeceklere kültürel
bağlamda semantik bir boyut kazandırmak anlamına
gelir. Kültürel antropolojiden de hatırlanabileceği gibi,
pişmiş yiyecek çiğ yiyeceğin evrimi ve uygarlaşmasıdır.
Tarihte ateş ve yemeğin pişirilmesi kişinin “bilinçdışı
ilkelliğinden” sıyrılıp kendi varlığının vazifesini fark
etmesinin alegorisidir. Yiyeceği tüketme eylemi önceden
tasarlanmış sosyal ve kültürel eylemlerin yansımasıdır.
Beslenmeyi sağlayan üretme, dağıtım, saklama ve
pişirme gibi yapı taşlarınının düzenlenmesi sosyal
ilişkilerin varolduğu, kendi içinde uyumlu bir toplumun
ifadesidir. Di Giovanni’nin su çizmemesi ise bir rastlantı
değildir; bu seçim sanatçının bilinçaltında ya da bilinçli
olarak kendi içindeki mitik tasavvura olan güvenidir. Doğu
Akdeniz’den Yeni Dünya’ya kadar antik teogoniye göre
su, yaşayanların ve ölülerin dünyasını birleştiren bir
köprüyü betimler. Ateşi söndürebilen, ve ateşten de daha
çok yıkım yaratabilen su insanlığı kültürün, yani sanatın
var olmadığı insanlığın başlangıcından ileriye taşımıştır.
!
Brezilya kökenli Gé’nin efsanesinde anlatılan jaguara
benzer bir şekilde Prometheus ateşi insanlığa getirmiş,
onu çiğ ve işlenmemiş besinlerden özgür kılmıştır. Eğer
pişmiş yiyeceğin barbarlığı, ya da insanlığın doğal halini
yenmesini ve toplumun modernleşme evrimini temsil
ettiğini kabul edersek bu temsil aynı zamanda ailelerin ve
şehirlerin azizlerinin, koruyucularının ve vasi tanrılarının
temsilidir.
!
Marco Di Giovanni bu bağlamda aynı anda iki görevi
yerine getirir: kültürel özgürlüğümüzün sembolünü temsil
eder ve bu özgürlüğü destekleyenin yaşam koşullarını
gözler önüne serer. Sanatçı tanrılar ve adanmaların
içinde barınmadığı agnostik yamalardan oluşan
inançlarımızın koruyucu azizidir; bu yama işi
inançlarımızda doğal oluşumların kutsallığını fark etsek
de, bu kutsallıkları ibadet etmeye bağlı olmayacağımız
elementlerle değiştirmeye yatkınızdır. Sanat modern
Batı’ya tapınmadır ve sanatçı da onun rahibidir. Aynı
anda hem kişisel hem de paylaşılabilen bu seremoniye
tanıklık etmek azizlerin günlüklerine ve kutsal vücudun
parçalanması üstüne metaforlara yakınlık gösterir.
Dionysus’un pişirilmesinden kutsal ekmeğe, mitik vücut
yemeğin kendi içinde ikramı ile ilişkilidir. Di Giovanni
kahramanın/sanatçının vücudunun değişimini kaydeder,
ve bu değişim hunhar bir süreçtir. Bir yıl boyunca
tüketilen her yiyeceğin kaydıyla sanatçının kendi imgesini
izleyicilere sunması şüphesiz ki sanatçının kendinden bir
parçasını izleyicilere vermesidir; bu şekilde sanatçının
beslenerek hayatta kalmasına ve bu süreçte sanatçının
geçirdiği değişime herkes ortak olur.
!!
Cristiana Curti
Sanat Tarihçisi
Milano and Venedik, Mart 2015

Benzer belgeler