http://www.michaelshow.com/roportajlar/ismet-arici-turk

Transkript

http://www.michaelshow.com/roportajlar/ismet-arici-turk
http://www.michaelshow.com/roportajlar/ismet-arici-turk-rockunun-akademisyeni
RÖPORTAJLAR
İSMET ARICI , Türk Rock'unun Akademisyeni
Türk rock müziğindeki hareketlenme bütün hızı ile devam ediyor. İsmet Arıcı bu müzik
türünde kendi müzikal çizgisi ile hazırladığı albümünü ve aynı zamanda akademisyen olan
kimliğini anlatıyor.
Kısa bir süre önce müzik marketlere sunduğu albümü “Aşk Var Ya” ve rock müziği
hakkındaki görüşlerini anlatıyor
Müziğe Ne Zaman Başladınız, Hangi Alanlarda Üretim Yaptınız ?
Başlangıç adına net bir cevap veremeyeceğim, müzik içimde hep var oldu. Ancak, 1980 de
Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakülte’sinde başlayan öğrencilik yıllarım müziğin
içimde şekillenmesine neden oldu. Önce öğrenci arkadaşlarla birlikte profesyonel çalışmalar,
düğün salonları ve bar müzisyenliği, iş ve öğrencilik hayatını birlikte yürütmemi sağladı
diyebilirim. Sonraki yıllarda halk müziğine duyduğum ilgi, halk oyunları ekipleri ile birlikte
bir çok yurtdışı festival ve konserlere katılmama vesile oldu.
Akademik yaşantım sürecinde, bilgisayar destekli müzik öğretimi, müzik eğitimi ve öğretimi
alanlarında çalışmalar yaptım. Ulusal ve uluslararası makaleler yayınladım. Öte yandan,
bestecilik, söz yazarlığı ve düzenleme çalışmalarıma da hep zaman ayırmaya gayret ettim.
Albümünüzün Müzikal Ve Sözel İçeriğinde Neler Var ?
Hem müzikal, hem de sözel olarak coşku ve romantizmi vurguladığımı düşünüyorum. Aşkı,
sevgiyi ve doğayı anlatırken melankoliden uzak ama romantizmin tam ortasında bir çizgiyi
ifade etmeye çalıştım. Zira melankolik ve depresif kişiliklerin duygusal ajitasyona dayalı
müziklerle nasıl sömürüldükleri yıllardır üzülerek izlemekteyim. Oysa romantizm, mazoşist
bir acı çekme olmayıp, güzel duyguların tadını çıkarmaktır. Bu aynı zamanda benim hayatı ve
ilişkileri algılayış biçimimin yansımasıdır.
Bu Albümü Hazırlarken Nelere Dikkat Ettiniz ?
Her zaman içimde olan ama bir türlü zaman, zemin ve imkan bulamadığım grup dinamiğini
yakalamaya özen gösterdim. Bu anlamda en büyük şansım, ortak müzikal ruha sahip olduğum
ve bugün Türkiye’nin en iyi isimleri ile birlikte çalan müzisyen arkadaşlarımın desteği oldu.
Büyük bir keyifle ve istekle gönüllü olarak çaldılar. Zaten albümde de bu hemen kendini
hissettiriyor. Ayrıca albümde her birinin kendine özgü renklerini sergiledikleri bol miktarda
doğaçlama var. Bunu özellikle istedim. Ana motiflerin dışında onlara özellikle yer açmak ve
müziğin ruhunu birlikte paylaşmaktan oldukça keyif aldım. Bu benim müziği egoizmin bir
aracı olarak değil, paylaşımın bir ifadesi olarak görmemin bir sonucudur. Albümlerin çoğunda
biraz da doğal olarak solistler ön plana çıkıyor. Oysa, bence bir albümü üretmek ekip işidir.
Ben biraz işin ekip keyfine ağırlık verdim diyebilirim. Onlara da her zaman söylediğim gibi,
bu benim değil “bizim” albümümüz oldu. Hepsine çok teşekkür ediyorum.
Ayrıca melodilerin ve anlamlı şarkı sözlerinin ölmeye yüz tuttuğu bir dönemde, bu sürece
“melodilerle ve anlamlı sözlerle direnmeye” elimden geldiğince gayret ettim.
Türkiye’de Akademisyenlerin Sektörlerle Olan Bağlantısını Nasıl Yorumluyorsunuz ?
Yeterli mi ? Bu Alanda Yaşanan Sıkıntılar Sizce Nelerdir ?
Maalesef bu ilişki oldukça zayıf. Hatta çok küçük bir oranda ve genelde ticari amaç taşıyan
ilişkilerin dışında hiç yok gibi. Sektörler kendi bildiklerini okumakta, akademisyenler de
kampuslerin içinde, jürilerin dışında kimsenin okumadığı tez ve araştırmalarla iştigal
etmektedir. Bu nedenle araştırmacı ve yol gösteren konumda olması gereken
akademisyenlerimiz zaman zaman bazı alanlarda sektörleri geriden bile takip etmekte
diyebilirim. Bunu söylerken yapılan iyi çalışmaların hakkını yemek istemem tabii ki. Ancak
bunlar da sektörün pek umurunda değil sanırım.
Bu konuya en güzel örneklerden biri de müzik sektörüdür. Müzik sektörü en gelişmiş
bilgisayar yazılımlarını stüdyolarda en iyi şekilde değerlendirirken akademik dünyanın seyirci
konumunda olmasını hep yadırgamışımdır.Bu konu ile ilgili olarak eylül ayında Pamukkale
Üniversitesinde yapılacak Eğitim Bilimleri Sempozyumu’na bir bildiri hazırlıyorum. Ne yazık
ki her zamanki gibi bar kapılarında veya frikik veren mankenlerin peşindeki medyamızın
olmadığı bir ortamda, toplumdan da kopuk bir şekilde biz akademisyenler kendi kendimize
konuşup duracağız.
Türkiye’de Rock Müziğin Gidişini Nasıl Değerlendiriyorsunuz ?
Klasik Türk Müziği ve Halk Müziğinin dışında, diğer müzik türlerimizde süren kargaşa, rock
müziğe yaradı diyebilirim. Popüler olan her müziğin iyi müzik anlamına gelmediğini,
kendilerine sektörün belli bir kesimi tarafından zorla empoze edilmeye çalışılan yoz
müziklerden bıkkın kulaklar, kalite kaygısını içinde daha çok barındıran rock müziğe
yöneldiler. Bir dönem “Anadolu Rock “ efsanesini yaratan ağabeylerinin ardından ilerleyen
gençler, bir bocalama döneminden sonra güzel örnekler ve yeni soundlarla gündeme geldiler.
Türk Rock’unun daha da iyi bir yere varacağı inancındayım.
Albümünüzde Yer Alan Çanakkale Türküsü’nü Yorumlama Fikri Nasıl Doğdu ?
Anadolu kültürünü üreten insanların, topraklarını koruma adına elbirliği ile verdiği ve bütün
dünyanın saygı duyduğu bir savaşın öyküsü olan bu türküyü, yüreğimde hep özel
hissetmişimdir. 8 yıl önce Çanakkale’yi ziyaretimde, gördüklerim ve anlatılanlar yüreğimi
titretti ve bu çalışmayı o tarihlerde yaptım. Türkünün özünü ve ruhunu bozmamaya gayret
ederek hissettiğim gibi yorumlamak istedim.. Bu albüm sayesinde de duyguyu toplumla
paylaşmak imkanını buldum. Umarım beğenilir.

Benzer belgeler