dünya - Boydak Holding

Transkript

dünya - Boydak Holding
SONBAHAR 2010 • SAYI 22
B‹ZB‹ZE, BOYDAK HOLD‹NG YAYINIDIR. ÜÇ AYDA B‹R YAYINLANIR.
DÜNYA
SAYI 22
TÜRK‹YE’Y‹
SONBAHAR 2010
KESFETT‹
.
ENERJ‹ SEKTÖRÜNDE
‹LK ADIMLAR ATILDI
Yedi EN BÜYÜK
Boydak
‹çinde
fiirketi
500
Rifat Hisarc›kl›o¤lu:
‹nsan›m›z
Kab›na S›¤m›yor
Potadaki Gururumuz:
Türkiye
Dünya ‹kincisi
Foto¤raf: FIBA arflivi
ÖNGÖRÜYORUZ, ÇAL›fl›YORUZ, BAflAR›YORUZ, GURURLUYUZ
Türkiye’nin ve dünyan›n
gelece¤ini enerjide gören bir
grup olarak, bu sektördeki ilk
ad›mlar›m›z› att›k. Stratejik
büyüme alanlar›m›zdan biri olan
enerjide yat›r›mlar›m›z›n h›z›
kesilmeyecek. Yeni proje ve
yat›r›mlara kap›m›z aç›k.
Gururla görüyoruz ki Türkiye, dünyanın kanaat önderleri, saygın yayınları
tarafından son dönemlerde örnek ülke olarak gösterilmeye bașladı. Türk
sporcular, sinema yönetmenleri, yazarlar, modacılar dünyanın en büyük
ödüllerini elde ediyor. Elbette bu bașarıların en büyüklerinden biri ekonomi
alanında yașanıyor. Türkiye, OECD ülkeleri içinde Çin’den sonra en hızlı
büyüyen ekonomi olarak karșımıza çıkıyor.
Bu gurur veren tablonun olușmasında, ne mutlu ki, bizim de Boydak Grubu
olarak çorbada tuzumuz var. İnsan kaynağına verdiğimiz önemin, strateji
olușturmaktaki becerilerimizin, yüksek teknolojiye yatırım yapmamızın,
titizliğimizin, gayretimizin karșılığını bir kez daha aldık. İstanbul Sanayi Odası’nın
hazırladığı “Türkiye’nin En Büyük 500 Sanayi Șirketi” sıralamasında bu yıl yedi
șirketimiz yer alıyor. Üstelik bunların arasında yer alan beș șirketimiz geçen yılki
sıralamaya göre basamak atlamıș durumda.
Bu sonucun bizi mutlu eden bir yanı daha var. Bu bașarı gösteriyor ki, doğru bir
strateji ve planlamayla zor dönemlerden kârla çıkmak mümkün.
Șunu da vurgulamak gerekiyor. Her șirketimiz, inisiyatif kullanarak krize, mevcut
koșullarına en uygun bir biçimde hazırlandı. Kendi sektöründeki gelișmeleri
değerlendirdi, iç ișleyișini masaya yatırarak en uygun kararları almaya çalıștı.
Burada insan kaynağımızın ne kadar iyi olduğunu bir kez daha görmüș olduk.
Bașarı, çok çalıșmak, doğru kararları almak kadar ileriyi görmekten de geçiyor.
Uzun zamandır enerji konusunda yoğun çalıșmalarımızı sürdürdüğümüzü,
yatırım yapma konusunda doğru zamanı beklediğimizi duyurmuștuk.
Türkiye’nin ve dünyanın geleceğini enerjide gören bir grup olarak bu sektördeki
ilk adımlarımızı da attık. Enerji sektöründe faaliyet göstermek amacıyla
kurduğumuz Boydak Enerji, Ataç Șirketler Grubu’na ait Nisan Elektromekanik
Enerji'nin yüzde 50, Muradiye Elektrik Üretim’in de yüzde 70 hissesini aldı.
Enerji üretimi alanında doğan bu ișbirliklerimiz, çevre kirliliğine neden olmayan,
yenilenebilir ve yüksek verimli hidroelektrik santrallar üzerinden sürecek.
Stratejik büyüme alanlarımızdan biri olan enerjide yatırımlarımızın hızı
kesilmeyecek. Yeni proje ve yatırımlara kapımız her zaman açık. Fırsatları
kolluyoruz, çalıșıyoruz, bașarıyoruz, gururluyuz.
Saygılarımla,
Bekir Boydak
B‹zb‹ze 3
6 ı DÜNYA VE B‹Z
Enerji sektörüne ilk adımlar
Türkiye ekonomisi yabancıları etkiliyor
14 ı ANAL‹Z
TOBB Bașkanı Hisarcıklıoğlu: Artık her yerdeyiz,
insanımız kabına sığmıyor
18 ı TÜRK‹YE
Yedi Boydak șirketi İSO 500 listesinde
22 ı SPOR
Milli Takımımız dünyanın en iyi ikinci
basketbol takımı
25 ı MARKA
Tedarik sıkıntısından liderliğe: Boyteks
İstikbal’de bir kıyafetle neler değiști?
30 ı ROTAMIZ
Cıvıl cıvıl Eskișehir
‹ç‹ndek‹ler
‹Ç‹NDEK‹LER
‹mtiyaz Sahibi
Boydak Holding ad›na
Bekir Boydak
Yaz›iflleri Müdürü
Murtaza Durmufl
Editör
Belgin Demirer
Kreatif Direktör
Metin Özkan, Ahmet Akgül
Katk›da Bulunanlar
Hülya Bal, Selin Soylu
Yay›n Kurulu
Bilal Uyan›k
Halit Bayhan
Aygün Baflok
Muzaffer Çetinkaya
Hasan Ünal
Ar›n Saydam
Ülkü Karaosmano¤lu
Duygu Ülgen
Reklam
Ebru Çal›flkan
[email protected]
Yap›mc›
Kesiflim Yay›nc›l›k ve Tasar›m
Hizmetleri A.fi.
Kasap Sokak, Hilmi Hak Han, 22/6
34394 Esentepe-fiiflli/‹stanbul
Tel: (0212) 337 51 99
Faks: (0212) 288 62 36
www.kesisim.com.tr
Yönetim Yeri
Boydak Center, O.S.B. 6. Cad.
No: 35 Kayseri
e-posta: [email protected]
[email protected]
Elma Bilgisayar ve Bas›m
Tel: (0212) 697 30 30
33 ı BAY‹LER
Yay›n Türü Yerel Süreli Yay›n
Eskișehir bayilerimize misafir olduk
36 ı RENKLER
Gülse Birsel: Mizahın hilesi hurdası yok
40 ı YEN‹
Ağızdan ağıza pazarlama
44 ı ARTI 1
55
Renklerin dili
47 ı HAYATA DA‹R
İstanbul’da kristal bir saray
50 ı SA⁄LIK
Eyvah yine unuttum!
52 ı LEZZET DURA⁄I
Bu kez Oktay Usta’ya konuk olduk
55 ı AKTÜEL
Bayramınız kutlu olsun
Ders çalıșmak için en uygun ortam
57 ı B‹ZDEN HABERLER
4 B‹zb‹ze
12
Türkiye’nin sanat, spor, ekonomi
alan›ndaki performans›n›n s›kça
dünya gündeminde yer almas›
üzerine biz de ülkemizin geliflim
seyrini ve dünyan›n bu seyir
karfl›s›ndaki olumlu tepkisini
mercek alt›na ald›k.
S‹Z‹ GURURLANDIRACAK
HABERLER‹M‹Z VAR
Ramazan Bayramınızı güzel, gururlandırıcı, iș yönetimlerinize ıșık tutacak haberlerle dolu bir dergiyle
kutluyoruz. Bundan sonra da size böyle moral verici haberleri iletmeyi canı gönülden istiyoruz.
Türkiye’nin sanat, spor ve ekonomisinin gösterdiği performansla son aylarda sıkça dünya gündeminde yer alması üzerine biz de Türkiye’nin gelișim seyrini ve dünyanın bu seyir karșısındaki olumlu
tepkisini uzmanlara kulak vererek mercek altına aldık. CNBC-e Business yayın yönetmeni Aydın
Demirer ile İstanbul Ticaret Üniversitesi öğretim üyesi ve Bloomberg TV genel yayın yönetmeni
Prof. Dr. Kerem Alkin sorularımızı yanıtladı. AB ülkelerinin içine düștüğü darboğazın, Türkiye’nin
2001 kriziyle mücadelesinde elde ettiği kazanımları daha görünür kıldığını anlattılar. TOBB Bașkanı
Rıfat Hisarcıklıoğlu da Türkiye’nin artık tribünde değil, sahada olduğunu, “Mızrak artık bu çuvala sığmıyor, insanımız kabına sığmıyor” sözleriyle vurguladı.
Türkiye’nin yıldızının parladığı bir bașka alan da spor oldu. A Milli Basketbol Takımımız, dünyanın en
iyi ikinci takımı koltuğuna oturdu. FIBA 2010’un açılıș maçının yapıldığı Kayseri’den bașlayarak, organizasyonun ve milli takımımızın bașarısının dünyadaki yankılarına sayfalarımızda yer verdik.
İSO’nun hazırladığı “Türkiye’nin En Büyük 500 Sanayi Șirketi” arasında yer alan Boydak Holding șirketleri Boytaș, Hes, Merkez Çelik, İstikbal, Boyteks, Boyçelik ve Form Sünger’in genel müdürleri, bu
bașarının kaynağını Bizbize’ye anlattılar. Boydak Holding’in enerji sektöründeki ilk yatırımlarını bulacağınız sayfalarımızda, Boyteks Genel Müdürü Mustafa Yıldırım’dan, șirketin, sekiz yıllık geçmișine
rağmen yatak kumașında dünya liderliğine tırmanmasının öyküsünü dinleyeceksiniz. Bu sayıda İstikbal’in yeni kıyafet uygulamasının sonuçlarının da izini sürdük. Kıyafetin gerek müșteri gerekse çalıșanı
ne kadar etkilediğini, eminiz siz de ilgiyle okuyacaksanız.
Rotamız bizi bu kez Eskișehir’e çıkardı. Bu kentin genç, dinamik yüzünü sizlere yansıtabilmeyi umuyoruz. Sizlere, değișimi yakalayabilmek için yeni iș yapma biçimlerini takip edeceğimize dair söz vermiștik. Bu sayımızda ülkemizde yeni yeni uygulanmaya bașlayan “ağızdan ağıza pazarlama” yöntemini ele aldık. Yöntemi, Türkiye’deki ilk uygulayıcılarından Renan Tavukçuoğlu ile konuștuk. Renk uzmanı Metin Yahya Üster de, renklerin iș hayatındaki kullanımını anlattı. İnsanları ekrana kilitleyen Avrupa Yakası’nın yaratıcısı Gülse Birsel, “hilesi hurdası olmayan” mizahı anlatırken, nörolog Zeynep
Aydın’dan da hafızamızın ișleyișini dinledik. Bu sayımızda İstanbul’un göbeğindeki buzdan șehri sizlere aktarırken, Oktay Usta’ya da bu kez biz misafir olduk.
Sizleri keyifle okuyacağınızı umduğumuz bir Bizbize ile baș bașa bırakmadan önce, güzel haberlerimizin daim olmasını diliyoruz.
Saygılarımla
Murtaza Durmuș/Yazı İșleri Müdürü
B‹zb‹ze 5
DÜNYA VE B‹Z
Boydak Holding May›s 2010’da
“Enerji sektöründeyiz” dedi,
A¤ustos’ta Nisan Enerji’nin yüzde
50’sine, Eylül’de Muradiye Elektrik
Üretim’in yüzde 70’ine ortak oldu.
CEO Memduh Boydak, “Yeni proje
ve yat›r›mlara kap›m›z her zaman
aç›k, f›rsatlar› kolluyoruz” dedi.
ENERJ‹ SEKTÖRÜNE ‹LK ADIMLAR
“Türkiye’nin ve dünyanın geleceğini enerjide görüyoruz. 2010 yılında
enerji sektörüne etkili bir oyuncu olarak gireceğiz ve enerji stratejik
büyüme alanımız olacak.” Boydak Holding CEO’su Memduh
Boydak’ın Mayıs 2010’daki Yıllık Paylașım Toplantısı’nda yaptığı bu
açıklamanın üzerinden üç ay geçmeden, ilk enerji yatırımları realize
oldu. Boydak Holding, stratejik büyüme alanlarından biri olarak
belirlediği enerji sektöründeki ilk adımlarını hidroelektrik enerji
üretimindeki iki ortaklıkla attı.
Boydak Grubu, önce enerji alanında faaliyet göstermek üzere
Boydak Enerji’yi kurdu. Boydak Enerji de ilk yatırımını Ağustos
2010’da yaptı. İnșaat alanında birçok bașarılı projeye imza atan Ataç
Șirketler Grubu ile enerji alanında ișbirliğine gidildi.
Yapılan ișbirliği kapsamında Boydak Enerji, Ataç Șirketler Grubu
bünyesinde bulunan ve yenilenebilir enerji alanında faaliyet gösteren
Nisan Elektromekanik Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ș.’nin yüzde 50’sine
ortak oldu. Enerji üretimi alanında yapılan ișbirliği kapsamında Orta
Karadeniz’de 11 adet hidroelektrik santral projesi tamamlanacak. İkisi
halihazırda bitmiș olan projelerin tamamlanması durumunda, 150
megavatlık bir kurulu güçle yıllık 550 milyon KW/saat enerji
üretilmesi planlanıyor.
Bu ișbirliğinde Boydak Enerji adına danıșmanlık görevlerini HSBC
Yatırım Menkul Değerler A.Ș. ve PricewaterhouseCoopers’ın
yürüttüğü açıklandı.
6 B‹zb‹ze
“BOYDAK İLE İȘBİRLİĞİNDEN
GURURLUYUZ”
Ataç İnșaat ve Sanayi Yönetim Kurulu
Bașkanı Halil Ataman bu birliktelikten
doğacak güçle atılımlara devam
edileceğini belirterek șunları söyledi:
“İlerleyen dönemde Nisan Enerji’nin
kurulu gücü 150’den 300 megavata
çıkacak. Yenilenebilir enerji alanında
faaliyet gösteren Nisan Enerji șirketimiz,
kurulduğu günden bu yana gelișimini
istikrarlı bir șekilde sürdürdü. Ortaklarına
olduğu kadar Türkiye ekonomisine de
fayda üretmeyi ilke edinen, bu ilkenin
ıșığında yaptığı yatırımlarla binlerce
insanımıza istihdam sağlayan ve ülkemize
önemli eserler kazandıran Ataç İnșaat
olarak, ülkemizin önde gelen
gruplarından biri olan Boydak Holding ile
enerji sektöründe ortaklık yapmanın
gururunu yașıyoruz. Ortaklığımızın
ülkemize ve șirketlerimize hayırlı ve
uğurlu olmasını diliyorum.”
ENERJİ YATIRIMI ÜRETİM
VE DAĞITIMLA SÜRECEK
Boydak Holding CEO’su Memduh
Boydak da açıklamasında Nisan Enerji’nin
yüzde 50’sine ortak olarak enerji
alanında yatırımlarına hız verdiklerini
söyledi. Yenilenebilir enerji alanında
önemli bir yeri olan Ataç Șirketler
Grubu’nun enerji sektöründe uygun bir
ortak olduğunu belirten Boydak șöyle
devam etti: “Ülkemize ve bulunduğumuz
sektörlere katma değer katarak, emin
adımlarla sürekli ve istikrarlı büyüme
politikamızı devam ettiriyoruz. Hali
hazırda lider konumda olduğumuz
sektörlerin yanı sıra enerji gibi gelișime
ve büyümeye açık bir sektörde
yatırımlarımızı hızlandırdık. Boydak Enerji
șirketimiz ile bu yatırımların ilkini
gerçekleștirdik. Önümüzdeki dönemde
de enerji sektöründe öncelikle üretim ve
daha sonra dağıtım alanında yapacağımız
yatırımlarımız devam edecek. Bu
yatırımların toplamda 1 milyar doları
bulmasını öngörüyoruz. Yatırım
gücümüz, sürdürülebilir büyüme
politikamız ve yeni iș ortağımız ile enerji
bizim stratejik büyüme alanlarımızdan
biri olacak.”
Boydak’ın bu açıklamasıyla “hız verdik”
dediği enerji yatırımlarına, aradan bir ay
geçmeden bir yenisi daha eklendi.
Boydak Enerji, hidroelektrik enerji üretim
alanında faaliyet gösteren Muradiye
Elektrik Üretim A.Ș.’nin yüzde 70
hissesini satın alarak yeni bir stratejik
ortaklık gerçekleștirdi.
Van’ın Muradiye ilçesinde toplam kurulu
gücü 42.3 megavattan olușan iki adet
santral projesini içeren ortaklık
kapsamında, ilk projenin Ekim 2010,
ikinci projenin ise Aralık 2010’da elektrik
üretimine bașlaması planlanıyor. Șirket
yatırımlarını tamamladığında, yıllık 170
milyon kilovat/saat enerji üretilmesi
bekleniyor.
“YENİ PROJELERE
KAPIMIZ AÇIK”
Muradiye Enerji Yönetim Kurulu Üyesi
ve Genel Müdürü Behzat Aksaray bu
anlașma sayesinde Muradiye Enerji’nin
daha güçlü bir yapıya kavuștuğunu ve bu
sinerjiyle farklı enerji üretim alanlarında
da yatırımların süreciğini belirtirken,
CEO Memduh Boydak șunları söyledi:
“Enerji yatırımlarına hız verdik.
Muradiye Elektrik Üretim’in yüzde
70’inin satın alınmasıyla kurulan
ortaklık, Boydak Enerji’nin
büyümesinde önemli bir rol oynayacak.
2010 yılı içerisinde enerji sektörüne,
bașta yenilenebilir enerji üretimi
sahasında olmak üzere hızlı bir adım
attık, bu büyümeyi devam ettirmek
istiyoruz. Doğru projelere kapımız her
zaman açık, karșımıza çıkan yatırım
fırsatlarını değerlendirmeye devam
edeceğiz. Bu yeni ortaklık enerji üretim
alanında önemli bir yatırım.”
Grubun, enerji sektörüne toplamda 1
milyar dolarlık yatırım yapmayı
öngördüğünü hatırlatan Memduh
Boydak, “Planlarımız doğrultusunda emin
adımlarla ilerliyoruz. Enerjide
yatırımlarımız hız kesmeyecek” dedi.
B‹zb‹ze 7
DÜNYA VE B‹Z
Türk‹ye ekonom‹s‹
yabanc›lar› etk‹l‹yor
Türkiye ekonomisinin
gösterdi¤i
performans, bir
süredir dünyan›n
gündeminde… H›zl›
büyüme, sa¤lam bir
bankac›l›k sektörü,
sürekli yeni pazarlar
arayan giriflimciler ve
ciddi bir sanayi
altyap›s›, özellikle
geliflmifl ülkelerin
dikkatini çekiyor.
Son birkaç aydır dünyanın ilgisi
Türkiye’nin üzerinde. Bu ilgiyi görmek
için internete girip dünyanın en saygın
gazetelerinde Türkiye üzerine
yayımlanmıș makalelere bakmak yeterli.
Örnek mi? İște New York Times.
ABD’nin en etkin gazetelerinden biri
olan Times, bir AB – Türkiye
karșılaștırması yapıyor ve șunları
söylüyor: “Bugün Türkiye, uluslararası
alanda rekabet eden șirketleri, ülkeyi
bir girișimci merkezine çeviren genç
nüfusu, Ortadoğu ve Rusya gibi para
basan ihracat pazarları, milyarlarca
dolar getiren yabancı yatırımcılarıyla
hızla büyüyen bir ekonomik güç. Ağır
borç yükü altındaki Avrupalılar bu yıl
yüzde 1’lik bir büyümeyi șans olarak
göre dursun, Türkiye’nin yașadığı
ekonomik rönesans yeni bir soruyu
beraberinde getiriyor: “Hangisi diğerine
ihtiyaç duyuyor? Avrupa mı Türkiye’ye,
Türkiye mi Avrupa’ya?”
Ya da Almanya’nın eski șansölyesi
Gerhard Schröder’in Die Welt
gazetesinde söylediklerine kulak
verelim: “Türkiye daha șimdiden
dünyanın en büyük 20 ekonomisine
sahip ülkeler arasında yer alıyor ve
ülkenin ekonomisi gayet hızlı bir
biçimde gelișiyor. Ülke, önümüzdeki
20-25 yılda Avrupa’nın en büyük
dördüncü ya da beșinci ekonomisine
sahip olacak, yani Fransa ve İtalya ile
aynı seviyede yer alacak. Böyle bir
ülkeyi tam olarak entegre etme fırsatını
değerlendirmemiz gerek.”
Bu övgü dolucu sözlerin altı boș değil
tabii ki… Yabancıların bakıșını
etkileyen pek çok faktör var. Birincisi
Türkiye’nin, Çin’in büyüme hızını
neredeyse yakalaması. İkincisi, bunu,
bütün dünya ciddi bir ekonomik krizi
henüz tam olarak atlatamamıșken
gerçekleștirmiș olması. Üçüncüsü,
ișadamlarımızın dünyanın neredeyse
bütün pazarlarında faaliyet
göstermeleri. Dördüncüsü yeni dıș
politika anlayıșının da dünyaya açılmaya
destek olușu ve son olarak da
Türkiye’nin gelișmiș sanayi altyapısı…
Konuyu uzmanlarla görüștük.
9
DÜNYA VE B‹Z
bütçemiz sağlam, borcumuz disiplin
altında…
Yabanc›lar›n bak›fl›
“Avrupa’nın Hasta Adamı” sözü
Osmanlı için söylenmiști…
1853’te Çar I Nikola “Kollarımızın
arasında bir hasta adam var” diyor
Osmanlı İmparatorluğu’nu kastederek.
Bu laf siyasi literatüre giriyor.
‹lk kez bu kadar olumlu
“Türkiye Avrupa’n›n Zinde Adam›” bafll›kl›
kapa¤›yla Bat›l› gazeteci ve siyasetçilerin
Türkiye’nin ekonomik performans›na ilgisini
inceleyen CNBC-e Business’in yay›n
yönetmeni Ayd›n Demirer sorular›m›z› yan›tlad›
Financial Times, Wall Street Journal,
New York Times, Le Monde ve Die
Welt. Dünyada kamuoyu yaratan beș
büyük gazete. Ortak yanları, son üç
dört ay içinde Türkiye ekonomisinin
performansıyla ilgili yazı yayınlamaları…
Ekonominin hızlı büyümesi, sağlam
bankacılık sistemi, ülke kredi notunun
artması onları en çok etkileyen
faktörler... Bir diğer yazı ise European
Business dergisinde yayınlandı. David
O’Brian imzalı yazının bașlığı “Türkiye
Avrupa’nın Sağlıklı Adamı” idi. Derginin
Türkiye edisyonu olan CNBC-e
Business bu yazının bașlığını kapak
spotu yaparak, yabancıların Türkiye’ye
bakıșıyla ilgili bir dosya hazırladı.
Derginin yayın yönetmeni Aydın
Demirer sorularımızı yanıtladı.
CNBC-e Business, Türkiye
ekonomisinde sağlanan bașarıları
yabancı gözüyle anlatıyor. Bu
fikir nasıl oluștu?
European Business’in Türkiye
edisyonunu yapıyoruz. Onların
temmuz sayılarında “Türkiye
Avrupa’nın Sağlıklı Adamı” adlı,
kapsamlı bir yazı vardı. Bu bașlığı
kapaklarında ikinci büyük spot olarak
kullanmıșlardı. Bu, bize ilginç geldi.
Zaten pek çok yabancı dergi ve
gazetede, son birkaç ay içinde Türkiye
10 B‹zb‹ze
ekonomisinde yașanan hızlı değișimle
ilgili pek çok yazı çıkmıștı. Biz “acaba
böyle bir konuyu mu kapağa çıkarsak”
diye düșünürken Business European da
kapaktan bu yazıyı verince, artık
tartıșacak fazla bir șey kalmadı.
Dünyanın en ünlü dergilerinden
biri daha konuyu kapağa tașıdı...
Evet. ABD’nin en çok satan ikinci
haber dergisi Newsweek’in Avrupa
edisyonu da aynı kapakla çıktı. Türkiye
edisyonu da haliyle aynı kapağı yaptı.
Bu da yaptığımız ișin doğru olduğunu,
Türkiye’nin konușulduğunu gösteriyor.
Daha önceden bu tür yazılara
rastlamıș mıydınız?
1970’lerin ikinci çeyreğini hatırlıyorum.
O dönem Türkiye iflas etmiș gibiydi.
1980’lerde Özal’ın getirdiği dıșa açılma
politikasıyla ilgili olumlu birkaç yazı
hatırlıyorum. Örneğin İtalyanlar’ın
Panorama ya da Espresso dergisi,
“Anneciğim Türkler Geliyor” diye bir
yazı yayınlamıștı. Burada, bizim
ișadamlarımızın İtalya’nın pazarlarını ele
geçirdiği anlatılıyordu. 1990’lar malum
kayıp yıllar oldu. Dünya konjonktürü
uygun olmasına rağmen, Türkiye bu
yıllarda, hepimizin bildiği gibi çok kötü
yönetildi. 2001 krizinde yazılacak zaten
olumlu bir șey yoktu. Son bir yıldır
Türkiye ekonomisini öven yazılara çok
fazla rastlıyorum.
Yeri gelmișken șunu da vurgulamak
istiyorum. Kapak konumuz ekonomide
sağlanan bașarılarla ilgili değil. Kapak
yazımızın omurgası șu: “Nasıl oldu da
son birkaç ay içerisinde Batılılar’ın
Türkiye’ye yönelik tavrı değiști?”
Niye değiști?
Birkaç nedeni var. En önemlisi
Yunanistan’daki ağır kriz. Yunanistan
küçücük bir ülke. Üstelik yıllardır
Avrupa Birliği fonlarını almıș. Șimdi
ortaya çıkıyor ki pek çok rakamı
makyajlayarak Brüksel’i kandırmıș.
Hemen yanı bașında Türkiye var.
Yunanistan’ın tam tersi, biz Brüksel’in
kandırdığı bir ülkeyiz. Ama bankacılık
sistemimiz son derece sağlam. OECD
ülkeleri arasında Çin’den sonra en hızlı
büyümeyi yakalıyoruz. Bu durum
Batılılar’ı çok etkiledi tabii ki.
Öte yandan bu krizde ortaya çıktı ki
Portekiz de, İspanya da, Baltık
Cumhuriyetleri de, Macaristan da
hasta. Oysa, böyle olmamalıydı. Çünkü
AB içinde kimse ekonomik kriz
yașamasın diye yıllar önce Maastricht
kriterleri ilan edildi. Șimdi görüyoruz ki,
Almanya haricinde hiçbir ülke bu
kritlerleri uygulamamıș. Biz ise gayet
disiplinliyiz. Bankacılığın haricinde
Aydın Demirer
Peki 2001 krizinden sonra neler
yapıldı?
En önemlisi, sağlam bir bankacılık
sistemi olușturuldu. Gelișmiș ülkelerin
bankaları sallanırken, hatta batarken,
biz sağlam çıktık.
Burada hükümetin ve TMSF’nin hakkını
vermek gerekir. Bizde, malum, son
derece büyük hedeflerle bir kurum
olușturulur, kısa bir süre sonra kurum
ciddiyetini kaybeder, ișler tavsar,
yolsuzluk, rüșvet, adam kayırma bașlar.
TMSF’de bunlardan hiçbiri olmadı.
Ben itiraf edeyim, TMSF’nin bu kadar
sağlam çıkacağını beklemiyordum. Batık
bankalar için “af çıkar, bunlar bir süre
sonra ișlerine devam eder” diye
düșünüyordum. Ve böyle düșünenlerin
sayısı da azımsanacak gibi değildi. Ama
TMSF kaya gibi sert ve dayanıklı çıktı.
Hükümet kendi üstüne düșeni yaptı.
Ama sadece bu değildi bizi bașarılı
yapan. İșadamları dünyada yașanmakta
olan değișimi çok iyi kavradılar. Gelișmiș
ülke standartlarında üretim yapmaya
bașladılar ve bu ürünleriyle dünyadaki
bütün pazarlarda faaliyet gösterdiler.
Burada ekonomi konusunda Ali
Babacan’ın, dıș pazarlar konusunda da
Ahmet Davutoğlu’nun hakkını teslim
etmek gerekiyor. Türkiye dünyada
saygınlığını kazandı. Bu, Atatürk’ün
ölümüyle birlikte yitirdiğimiz bir
saygınlıktı bana göre.
Türkiye’nin neler yakaladığını, Dünya
Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Hakan Güldağ, bizim kapak yazımızda
son derece iyi özetlemiș. Ben de kısaca
aktarayım: Birincisi, hızlı büyüme.
İkincisi, Türkiye’nin yıllardan sonra ilk
defa jeostratejik konumunu
ekonomide de değerlendirmeye
bașlaması. Üçüncüsü, Türk ișadamının
girișimcilik ruhu. Dördüncüsü,
Balkanlar’dan Çin Seddi’ne kadar olan
bölgede Türkiye’den daha iyi bir sanayi
altyapısına sahip ülke bulunmaması.
Bunların hepsi birleșince Türkiye
ekonomisinin nasıl bir dinamizm
yarattığı ortaya çıkıyor.
Ekonominin zayıf yanları neler?
Bence en ciddi sorun, hükümetin,
Babacan’ın hazırladığı, Mali Kural adı
verilen, ekonomiyi sağlam bir çıpaya
bağlamayı hedefleyen paketini
seçimlerden sonraya bırakmıș olması…
Șu anda Türkiye ekonomisi hiçbir
çıpaya bağlı değil. IMF de reddedildi,
Mali Kural da… Bu durum ister
istemez ekonomiyi kırılgan hale
getiriyor. Yani dünya ekonomisi, bu
aralar çok tartıșıldığı gibi ikinci bir dip
yaparsa, Türkiye bundan, birinci krizde
olduğundan daha fazla etkilenir.
Bu yapısal bir sorun.
Uygulamada da iki önemli sorun var.
Birincisi ișsizlik. Hükümetin mutlaka
sosyal barıșı sağlamak konusunda adım
atması gerekiyor. İșsizlik sigortasında
biriken paranın, büyük yatırımlar için
harcanması bana çok yanlıș geliyor. Bu
paranın gerçek sahipleri bizim ișsiz
gençlerimiz… Onlar için ayrılmıș.
Bence bu para onlara mikro kredi
olarak verilmeli ve bu șekilde de
verimli olarak kullanılmalı.
İkincisi tabii ki cari açık. Büyüme
hızlandıkça cari açık artıyor, artmayı da
sürdürecek. Büyümeyi ithalatla
gerçekleștirmek aklıselim bir yol değil.
Cari fazla veren Güneydoğu Asya
ülkeleri bunu ileri teknoloji üreterek
bașarıyorlar. Biz de yapısal değișikliğe
giderek daha çok ileri teknolojiye
yatırım yapmalı ve dünyada bu konuda
iddialı bir hale gelmeliyiz.
Bu tabii bugünden yarına olacak bir
șey değil ama bu konuda sağlam
adımların atılması gerekiyor.
B‹zb‹ze 11
DÜNYA VE B‹Z
AB içinde uygulanan așırı
desteklemeye yönelik politikalar
Avrupa toplumlarının acı eșiğini çok
așağıya çekmiș, dolayısıyla bugün acı
eșiği çok așırı düșmüș olan Avrupa
toplumlarında küresel krizin etkisini
azaltmak için alınması gereken
önlemlere ağır tepkiler var. İspanya'da,
Yunanistan'da halk, alınan önlemlere
tepki göstermek için genel greve
gidiyor, sokaklara dökülüyor. Türkiye
ise hakikaten toplumsal bedeli ağır
olan bu tür fedakârlıkları, toplumsal
kaynașmayla, ailelerin desteğiyle atlattı.
Dolayısıyla son 10 yılda tasarruflarını
artırmayı sürdüren, yașam
standardındaki zorluklara rağmen
yașam mücadelesinden kopmayan,
geleceğe dönük olarak iyimserliğini her
ne olursa olsun bir nebze koruyan,
özellikle girișimcilik ruhu hayli yüksek
olan ve acı eșiği çok yüksek bir Türk
toplumuyla karșı karșıyayız. Bunlar
Türkiye’nin artık daha da hissedilen ve
daha da bilinirlik noktasına gelen çok
önemli avantajları artıları.
DÜNYANIN 10 YILDIR YAPMASI GEREKEN‹
B‹Z 2001 kr‹z‹nde YAPTIK
‹stanbul Ticaret Üniversitesi ö¤retim üyesi ve
Bloomberg TV Genel Yay›n Yönetmeni Prof. Dr.
Kerem Alkin’e göre dünyan›n, sorunlar›n›
görmezden geldi¤i y›llarda ciddi bedeller
ödeyerek 2001 kriziyle bo¤uflan Türkiye’nin bu
mücadeledeki kazan›mlar›, yeni yeni alg›lan›yor.
Dünya nasıl bir Türkiye
görüyor?
Türkiye, gerek GSYİH (gayrisafi yurtiçi
hasıla) gerekse satın alma paritesini
esas aldığımızda dünyada en büyük
16’ncı, AB içinde de en büyük altıncı
ekonomi. Yani önemli bir ekonomi.
Öte yandan Türkiye’yi așağı yukarı aynı
nüfustaki Almanya ve Fransa ile
karșılaștırdığımızda bazı sorunlarımız
olduğunu görüyoruz. Özetle kiși bașına
ürettiği GSYİH açısından ciddi anlamda
katetmesi gereken yol olan, buna
rağmen ürettiği katma değer açısından
dünyada 20 ülke arasında olmayı
bașarabilmiș bir Türkiye var. Dolayısıyla
Türkiye bu nedenle son 11, 12 yılda
dünya ekonomi ve siyasetini etkileme
potansiyeli en yüksek ülkeler arasında
algılanmaya bașlandı.
Bu süreç nasıl geliști?
Bill Clinton ile yardımcısı Al Gore
soğuk savaș bittikten beș altı yıl sonra,
21. yüzyılın dünya için ne tür fırsat ve
riskler getirdiği konusunda araștırmalar
yaptılar. Gore çevrenin korunması,
Clinton uluslararası siyasi ve ekonomik
ilișkilerde ileriye dönük endișe yaratan
konusunda çok çalıștı. Dünyanın yedi
büyük ekonomisinin 21. yüzyıldaki olası
12 B‹zb‹ze
tehditleri gidermekte tek bașlarına
yeterli olamayacakları gerçeğinden
hareketle, G20 Kulübü fikrini gündeme
getirdiler. Türkiye 1999'un yaz
döneminde G20’nin vazgeçilmez üyesi
olarak tanımlandığında, ne dünya ne
de Türkiye, böyle bir grupta neden
olmazsa olmaz bir ülke olduğunun tam
farkında değildi. Ancak son 10 yılda
dünya siyaseti ve ekonomisini etkileyen
gelișmeler, Türkiye'yi bu konuma
getirdi. Tabii Türkiye buraya gelirken
çok ciddi fedakârlıklar yașadı. Özellikle
2001 krizi, çok ciddi bedel ödediğimiz
bir krizdi ama aynı zamanda Türkiye'yi
bugün dünya ekonomisindeki bazı
ülkelerden ayrıștıran sonuçları da
beraberinde getirdi.
Șimdi Türkiye, kendi coğrafyasında
ekonomi ve ticaret diplomasisini
yürütebilecek beceriye sahip bir ülke
olarak birtakım adımlar atmaya
çalıșıyor. Fakat bu adımları, devleti
yeniden yapılandırmaya, daha fazla
demokratikleșmeye çabalarken atmaya
çalıștığımız için de, bu süreç önceki
dönemlerden çok daha sancılı ve
gergin. Türkiye iyi bir yöne gidiyor,
fakat o yöne doğru gidiște hızını daha
da artırması için yapması gerekenler
artık en hassas meseleler olduğu için,
bunları atlatmak konusunda bugüne
kadar bizi bir arada tutan tutkalın
bundan sonra da ișe yarayacağını ümit
etmek gerekiyor.
Peki dünya Türkiye’yi neden geç
algıladı?
Bu küresel kriz, dünya ekonomisinde
görmezden gelinen gerçekleri
vurguladı. Son 10 yılda dünya
ekonomisinde ihtiyaç duyulan yapısal
değișimler bir kenara bırakılırken,
Türkiye kendi yerel krizinden
çıkabilmek amacıyla bu adımları attı;
bankacılık sisteminin yeniden
yapılandırılması, kamu maliyesi
alanındaki disiplin vs… Șimdi bu
adımların ülkemiz için ayrıștırıcı bir
etkiyle dönüștüğüne șahit oluyoruz.
Yani 2001 krizinde toplumsal anlamda,
ekonomik anlamda, siyasal anlamda
tarihi bir bedel ödedikten sonra, en
azından bu bedelin boșa gitmemesi
için beklenenden daha iyi performans
ortaya koyarak önemli reformları
yapmıș bir Türkiye gerçeği var.
Bu küresel kriz de, dünyanın Türk
toplumuyla ilgili algısında, zaten
hissedilen bazı hususları öne çıkardı. Șu
anlașıldı ki, Türk toplumunun acı eșiği
çok yüksek. Oysa AB șunu anladı ki,
Kerem Alkin
Peki, Türkiye hakkındaki olumlu
değerlendirmeler neden son bir
yılda yazılıp çizilmeye bașlandı?
Bunun nedeni biraz da yabancıların
küresel kriz sürecinde giderek
uyanmaları; süreçlerin ve sistemlerin
dünyada giderek daha fazla
sorgulanması... Türk bankacılık
sisteminin 2001 krizinden sonra ortaya
koyduğu yeniden yapılandırma becerisi,
bu küresel kriz çıkana kadar dünyada
tam algılanmamıștı. Șimdi öyle bir
bankacılık sistemiyle karșı karșıyayız ki,
dünyada bankacılık sisteminin yeniden
yapılanması için hangi ağır koșullar
getirilirse getirilsin, Türk bankacılık
sistemi ağır koșullara yine dünyadaki
birçok bankacılık sisteminden daha
hazır. Bunlar uluslararası camia
tarafından yeni farkedilmeye bașlandı.
Yunanistan'a ve diğer ülkelere bakılıyor
ve Türkiye'nin dinamik yapısı, genç
nüfusu, ișletmelerin karlılığını
sürdürmesi gibi zaten bilinen rakamlar,
verilerin önemi, anlamı, daha yeni
algılanıyor.
Ayrıca dünyanın bu küresel krizin
ortaya çıkardığı sonuçlardan kurtulma
sürecinin beklenenden daha uzun
süreceği de anlașıldı ve Türkiye burada
da biraz öne çıktı.
Türkiye’nin artılarını anlattınız.
Eksileri nelerdir?
Türk ișletmelerinin bu küresel krizde
kârlılığını sürdürmesi, bir miktar
ișgücünden fedakârlıkla oluyor.
Küresel rekabet Türkiye'yi zorladıkça,
Türk sanayisinin çok ciddi istihdam
üretme kapasitesi olmayacak.
Türkiye'nin, Çin bașta olmak üzere
rekabetçilikte önemli fırsatlar
olușturmuș ve daha yüksek katma
değer üretme becerisine yönelmiș
ülkelere, mesela Güney Kore
örneğine bakarak kendisine buradan
da dersler çıkarması gerekiyor.
Türkiye’nin küresel krizdeki becerisi,
ciddi bir enerji politikası olmadan,
ciddi bir insan kaynakları planlaması
olmadan bir yere kadar idare eder.
Türkiye'nin eksilerine baktığımız
zaman șunu vurgulamak lazım. 2001
krizinden bu yana görevde olan
hükümetlere düșen görev, daha çok
makro reformlardı, Türkiye
ekonomisinin yeniden
yapılandırılmasıydı. 2007’den itibaren,
yapılması gereken makro reformların
büyük ölçüde tamamlandığı
gerçeğinden hareketle, Türkiye'yi
dünyada daha rekabetçi bir ekonomi
yapabilmek amacıyla biraz mikro
reformlara ağırlık verildi. Dolaylı
vergilerin ekonomi üzerindeki
yükünün azaltılması, verginin tabana
yayılması, kayıt dıșı ekonomiyle daha
etkin mücadele, kayıt dıșı ișgücünün
kayıt altına alınması gibi mutlaka
atılması gereken adımlara
baktığımızda, mikro reformlar
konusunda iyi bir performans ortaya
konulamadı.
B‹zb‹ze 13
ANAL‹Z
TOBB Baflkan› Hisarc›kl›o¤lu Bizbize’ye ilk yar› y›l› de¤erlendirirken
Türkiye’nin performans›n› övdü:
Her yerdey‹z; ‹nsanIm›z
art›k kab›na s›¤m›yor
“Bizim insan›m›zda Allah vergisi
bir müteflebbislik yetene¤i
mevcut. Her co¤rafyada ifl
yapabiliyoruz. Ama flirket
kurmakta gösterdi¤imiz baflar›y›,
büyütmekte gösteremiyoruz.
Hedefimiz bugünün kobilerini,
yar›n›n küresel ölçekte ifl
yapabilen Türk flirketleri haline
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Bașkanı Rifat
Hisarcıklıoğlu, Türkiye ekonomisinin 2010 yılının ilk
yarısındaki seyrini Bizbize için değerlendirdi.
Hisarcıklıoğlu iyimser: “2009’un son çeyreğinde
belirginleșen toparlanma eğilimi 2010’un ilk yarısında da
sürdü. Belki ilk yarıdaki büyüme oranlarında olmasa da,
ikinci yarı yılda da ekonomik aktivite artmaya devam
edecek. Yıl sonu itibariyle öngördüğümüz yüzde 6’lık
büyüme hedefimize ulașırız.” Ancak Hisarcıklıoğlu’nun
bu senaryo için șartları var: “Yüksek büyüme sürecini
2010’da sürdürmek ve AB’ye yayılan olumsuz dalganın
Türkiye’ye etkilerini hafifletmek için, tüketici ve yatırımcı
güvenini artırıcı önlemlere ve yapısal reformlara devam
edilmeli.” Hisarcıklıoğlu sorularımızı șöyle yanıtladı.
getirmek olmal›”
Küresel ekonomik kriz dikkate alındığında,
dünya ekonomisinin seyrini nasıl
buluyorsunuz? Kriz neleri değiștirdi, neleri
değiștirecek?
Yașanan küresel iktisadi kriz bence sürdürülemez bir
yașam biçiminin krizi. Bir bașka deyișle, üreterek, emek
vererek, alın teri dökerek kazanmak yerine, bir takım
mali enstrümanlar icat ederek kâğıt üzerinde așırı
kazanç elde etme isteğinin sonucudur. Kriz öncesinde
küresel bazda günlük mal ticareti hacmi 40 milyar
dolardı. Finansal piyasaların günlük ișlem hacmiyse,
bunun 100 katına, 4 trilyon dolara ulașmıștı. Ve
sonunda bu balon patladı. Rüyadan sarsılarak uyandık.
Umuyorum ki tüm bu yașananlar, üretmek yerine
paradan para kazanma anlayıșının nelere yol açtığını
dünyaya gösterecek ve herkese ders olacaktır. Ve artık
herkes șu gerçeği görmelidir: Para ticareti yoksulluk ve
yolsuzluk, mal ticaretiyse refah ve zenginlik getirir. Șimdi,
kontrolsüz bir küreselleșme sonucu ortaya çıkan
14 B‹zb‹ze
kapitalizmi terbiye etme, kurallı ve eșit
rekabete dayalı bir piyasa ekonomisine
geçme zamanıdır. Bu değișim bașarılırsa,
daha adil paylașıma dayalı ve istikrarlı
ekonomik yapı kurulabilir.
Türkiye ekonomisinin ilk yarı
yılını değerlendirir misiniz?
Ekonomide 2009’un son çeyreğinde
belirginleșen toparlanma eğilimi, 2010
yılının ilk yarısında devam etti. Türkiye
ekonomisinin hızla kendini toparlama
kapasitesi olduğu da görüldü. Özellikle
de büyümenin özel sektöre dayalı
olması olumlu bir gelișmedir.
2010 yılı ilk yarısında büyümenin
motoru, TOBB’un devamlı önemini
vurguladığı șekilde, iç tüketim oldu.
Büyümenin neredeyse üçte ikisi iç
tüketimden kaynaklandı. Özel sektörün
yatırımlarında da canlanma bașladı. İç
tüketimdeki artıș, kamu bütçesini de
rahatlattı. İlk altı ayda dahildeki KDV
tahsilatı yüzde 29, ÖTV tahsilatı yüzde
33 oranında arttı. Böylece kamu bütçesi
açığı yüzde 34 küçüldü.
Ekonomideki büyüme, istihdama da
olumlu yansıyor. İstihdamdaki sorunun
çözümü, hep vurguladığımız gibi
ekonominin büyümesidir. 2010 Mayıs
ayı itibariyle son bir yılda özel
sektördeki ücretli çalıșan sayısı 1.1
milyon, sigortalı çalıșan sayısı 800 bin kiși
büyüdü. 2010 yılının ilk altı ayında,
geçen yılın aynı dönemine göre kurulan
șirket sayısı yüzde 22, gerçek kiși ticari
ișletmesi sayısı yüzde 19 oranında arttı.
İkinci yarı yılla ilgili
beklentileriniz nelerdir?
Belki ilk yarıdaki büyüme oranlarında
olmasa da, ekonomik aktivite artmaya
devam edecek. Özellikle istihdam
konusunda daha olumlu bir tablo
çıkmasını bekliyorum. Yıl sonu itibariyle
öngördüğümüz yüzde 6’lık büyüme
hedefimize ulașırız. Burada önemli bir
faktör, en büyük ihracat pazarımız
AB’nin durumu. AB’deki kamu borç
yükü ile bankacılık sektöründeki
kırılganlıkların devam etmesi, büyümeyi
ve dolayısıyla ithalatlarını olumsuz
etkiliyor. Sanayicilerimizin son dönemde
yeni ihracat pazarlarına odaklanmaları
ümit verici bir gelișme. Yeni pazar
arayıșına kamu idaresi de destek
vermeli. Eximbank’a bu noktada görev
düșüyor. Krizden daha az etkilenen ülke
pazarlarına giriși kolaylaștırmak üzere
ihracat sigortası sistemi yeniden
yapılandırılmalı. Yurtdıșı tașımacılık
maliyetlerine kamu desteği sağlanmalı.
“Küçüldük ama krizden
çıkıșımızda aynı hızla kıskanılacak
noktada hareket ediyoruz.
Burada bir önemli nokta,
muhakkak Türkiye'nin
büyümesi” diyorsunuz.
Türkiye’nin ekonomik
büyümesini hızlandırıcı faktörler
olarak neleri görüyorsunuz?
Büyüme niye önemli? Birincisi, insanların
gelirinin artması için. Biz hâlâ AB’deki
kiși bașı gelirin ancak üçte birine sahibiz.
Yüksek büyüme hızını muhafaza
edersek, bir nesil sonra AB ortalamasına
ulașırız. İkincisi de, istihdam sorununun
çözümü büyümenin sürmesidir. 20022007 arasında ekonomi ortalama yüzde
7 büyüdü. Bu dönemde özel
sektörümüz yaklașık 3 milyon insana
yeni iș imkânı sağladı. Önümüzdeki
dönemde büyümenin itici gücü yine iç
tüketim ve özel sektör yatırımları olacak.
Dıș ticaretin büyümeye katkı vermesi
beklenmiyor, tersine ithalatın ihracattan
B‹zb‹ze 15
ANAL‹Z
daha fazla artmasından dolayı olumsuz
etkisi artacak gibi görünüyor. Kamu
harcamalarını artırmanın da fazla bir
faydası yok, zira bu harcamaların
ekonomideki payı çok düșük.
Yüksek büyüme sürecini 2010 yılında
devam ettirmek ve özellikle de
Yunanistan’da bașlayıp sonrasında
AB’nin geneline yayılan olumsuz
dalganın Türkiye’ye olan etkilerini
hafifletmek için, tüketici ve yatırımcı
güvenini artırıcı önlemlere ve yapısal
reformlara devam edilmesinde büyük
fayda görüyoruz.
Dün Osmanlı, Avrupa’nın hasta
adamı iken bugün Türkiye
Avrupa’nın zinde adamı olarak
görülüyor. Sizce Türkiye son 10
yılda nereden nereye geldi;
Dünya için bunun anlamı nedir?
Türkiye artık tribünde değil, sahada.
Periferide değil, merkezde. Analizlerin
ve politikanın nesnesi değil, öznesi
haline gelmiș durumda. Geçtiğimiz
günlerde TOBB’u ziyaret eden İngiltere
Bașbakanı “Türkiye hem Batı’yı hem
Doğu’yu seçti. Gelecekte Avrupa’nın en
büyük ikinci ekonomisi olacak” dedi.
Artık bir G-20 üyesi olan Türkiye var.
10 yıl önce izleyicisi olduğumuz
toplantıların bugün konușmacısıyız.
Dün üyesi olduğumuz kurulușların
bugün yönetimindeyiz. Diplomatımız
Birleșmiș Milletler Güvenlik Konseyi’nde,
siyasetçimiz Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisi’nde, donanmamız
Afrika sahillerinde, müteahhidimiz
Atlantik ile Pasifik arasındaki her ülkede,
profesyonel çalıșanlarımız dünya
16 B‹zb‹ze
markalarının üst düzey görevlerinde,
bürokratlarımız NATO’da, İslam
Konferansı’nda, edebiyatçımız Nobel
akademisinde, bilim insanımız dünyanın
en seçkin üniversitelerinde. Demek ki
mızrak artık bu çuvala sığmıyor;
insanımız artık kabına sığmıyor.
Türkiye’nin güçlenmesinin, içinde
bulunduğumuz coğrafyada ayrı bir
anlamı var. Giderek güçlenen bir
demokrasisi ve doğal kaynaklara dayalı
olmadan büyüyen ekonomisiyle hem
istikrar hem de refah merkezi olan bir
Türkiye var. Dün bölgesine güvenlik ve
istikrar ihraç eden Türkiye, bölgesine
refah ihraç eden bir konuma gelmiștir.
Enerji arzının giderek daha fazla önem
kazandığı bir dünyada, Türkiye bu yeni
konumu ile dünyanın odağında olacaktır.
Türk özel sektörünü yıllardır
yakından izliyorsunuz. Olumlu ve
olumsuz yönleriyle Türk özel
sektörünün karakteristik
özellikleri nelerdir? Bu
özelliklerin Türk ekonomisinin
bașarı seyrindeki etkisini belirtir
misiniz?
Bizim insanımızda Allah vergisi bir
müteșebbislik yeteneği mevcut. Her
coğrafyada iș yapabiliyoruz. Esasında
ülkemiz bir kobi deryasıdır. Çok sayıda
șirket kuruyoruz. Her yıl, mevcut șirket
sayısının yüzde 12’si civarında yeni șirket
kuruluyor. Ve bu oran AB ortalamasının
neredeyse iki katıdır.
Öte yandan burada bir sıkıntımız var.
Șirketlerimiz büyüyemiyor, bașladıkları
yerde kalıyorlar. Sonra da küresel
rekabet ortamında siliniyorlar. Șirket
kurmakta gösterdiğimiz bașarıyı,
büyütmekte gösteremiyoruz. Oysa
günümüzün küresel rekabet ortamında
ayakta kalabilmek için, yabancı
rakiplerimiz kadar verimli çalıșmak ve
ölçeğimizi büyütmek zorundayız.
Kobilerimizin küçük kalması,
büyüyememesi bir kader olmamalıdır.
Hedefimiz bugünün kobilerini, yarının
küresel ölçekte iș yapabilen Türk
șirketleri haline getirmek olmalıdır.
Bugünün dünyasında, verimli çalıșmayan,
proje üretemeyen, dıșarıya açılmayan
șirketlerin büyüme ihtimalleri son
derece düșüktür. Bu yeniçağda, ezbere
iș yapmayı bırakıp, planlayarak,
farklılașarak, ortaklıklar kurarak,
markalașarak hareket etmemiz
gerekiyor. İște bu yüzden TOBB olarak,
firmalarımızın bunu bașarmalarına ve
küresel ekonomiye entegre olmalarına
yardımcı olacak politikalar üretiyoruz.
Bugün 15 șehire yayılan Türkiye-AB İș
Geliștirme Merkezleri Projesi, böyle bir
ihtiyaçtan doğdu. Bu arada, değișimi
sadece firmalarımızdan beklemedik.
Oda sistemimizi de değișime tabi tuttuk.
Odalarımızın hizmet kalitesi AB
standartlarına yükseldi.
Türkiye ekonomisinin 1980
öncesi ve sonrası diye iki farklı
döneme ayrıldığını, 1980
sonrasında sanayinin ülke
geneline yayıldığını
belirtiyorsunuz. “Anadolu’daki
dönüșümü dikkatli ve iyi
okumaya çalıșıyorum, TOBB’un
gündemini de buna paralel
biçimde göreve geldiğim
2001’den beri dönüștürmeye
özen gösterdim” diyorsunuz.
Hem Anadolu’daki dönüșümü
hem TOBB olarak iș
stratejinizdeki dönüșümü ve
dönüșümün ekonomimiz için
önemini değerlendirir misiniz?
1980 öncesinde Anadolu girișimcisi pek
bilinmezdi. Mesela Kayseri, orta ölçekli
bir tarım kentiydi. Sanayi faaliyetleri
genelde birkaç merkezde toplanmıștı.
Ekonomimiz rekabete kapalı, yüksek
gümrük duvarları arkasında, kalitesiz
malı içeride pahalı üreten, ithal ikameci
bir yapıdaydı. 80’lerin bașında rahmetli
Özal bu sağlıksız yapıyı değiștirecek
adımları bașlattı. Böylece rekabete açık,
ihracatı ciddi bir iș alanı olarak gören
yeni bir zihniyetle tanıștık. Sonuçta
70’lerin hasta adamı gitti ve yerine
müthiș bir ekonomik performans
sağlandı. Dünyaya açılarak ve rekabet
ederek para kazanmayı öğrendik.
Sanayimiz ülkenin dört bir tarafına
yayıldı. Yeni sanayi merkezlerimiz
yeșerdi. 1980’de Türkiye’de sadece 12
organize sanayi bölgesi vardı, bugün
200’e yaklaștı. 12 ilimiz 1 milyar
dolardan fazla ihracat yapıyor.
Bugün Türkiye, bölgesinde bir sanayi
devidir, İtalya ile Çin arasındaki geniș
coğrafyadaki en büyük sanayi üretim
kapasitesine sahiptir. 1980'lerin bașında
Suudi Arabistan ekonomisi Türkiye'den
büyüktü, Yunanistan’la ise eșittik.
Bugünse Türkiye bu üç bölgenin en
büyük ekonomisi. Türkiye bunu, petrol
veya doğalgaz gibi kaynaklara sahip
olmadan, sadece müteșebbis gücüyle
bașardı.
Türk özel sektörünün Doğu Avrupa,
Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya,
Ortadoğu ve Kuzey Afrika bașta olmak
üzere yurtdıșında toplamda 22 milyar
dolarlık yatırımı var. Müteahhitlik
firmalarımız, son 25 yılda, Kuzey
Afrika’dan Rusya’ya, Balkanlar’dan
Ortadoğu’ya, 90 milyar dolarlık proje
üstlendi.
İslam dünyasının en büyük 100
șirketinden 24’ü Türk șirketleridir. Bu
listede petrol ve doğalgaz șirketlerini
dıșarıda bıraktığımızda, İslam
dünyasındaki en büyük 10 șirketin sekizi
Türk șirketidir. Sanayici ve tüccarımız da,
üretim ve pazarlama ağlarını
genișletiyor. Yeri geldiğinde fabrika, yeri
geldiğinde temsilcilik açıyorlar ya da
ortaklıklar kuruyorlar. Bunu sadece
Boydak b‹r baflarI h‹kâyes‹d‹r
Nasıl ki Türkiye’de büyümenin liderliğini özel sektör üstlendiyse, özel sektörü
tașıyan da müteșebbislerimizdir. Boydak Ailesi sadece Kayseri için değil,
Türkiye için Türk özel sektörünün gurur duyduğu bir bașarı hikâyesidir.
Mustafa ve Sami Boydak’ın 50 yıl önce attıkları tohum, sabırla, azimle ve
inançla bugün köklü bir çınara dönüștü. Boydak Ailesi’nin özellikle takdir
edilmesi gereken üç önemli vasfı bulunuyor. Birincisi, hangi iși yapıyorlarsa,
mutlaka yaptıkları ișin hakkını veriyorlar, Ar-Ge ile kaliteyi öne çıkartıyorlar
ve marka haline geliyorlar. İșini büyütmek isteyen kobilerimiz böyle rol
modeller benimsemeli. İkincisi, aile içinde birlikteliğe büyük önem veriyorlar,
aynı zamanda kurumsallașmayı da sağlıyorlar. Günümüz iș dünyasında
kurumsal yapıyı kuramazsanız, ișinizi sonraki nesile aktaramazsınız.
Üçüncü olarak da, aslında biz Kayserilerin hep gurur duyduğu bir
özelliğimizdir, ișteki bașarımız kadar sosyal sorumluluklarımızı da yerine
getiririz. Yani kazanmayı da biliriz, hayır yapmayı da biliriz. Boydak Ailesi
sadece önde gelen bașarılı sanayici olmakla da yetinmemiș, örnek
vatandașlar olarak ve büyük bir sorumluluk bilinciyle hareket ederek, eğitim,
sağlık ve kültür gibi sosyal alanlarda da faaliyetlerde bulunmuștur.
Boydak Grubu’ndaki șirketlerin, sanki iș hayatına yeni bașlayan birer
müteșebbis gibi, șevkle ve coșkuyla yeni yatırımlara devam ettiklerini
gördükçe, ülkemizin geleceğine daha bir umutla bakıyorum.
büyük șirketlerimiz değil, Anadolu’daki
binlerce kobimiz yapıyor.
Türkiye’nin imalat sanayi net üretimi
1998’de 56 milyar dolar iken, küresel
kriz öncesinde (2008’de) 120 milyar
dolara ulaștı. 2009’da Türkiye’nin en
büyük 500 sanayi kurulușu içinde
Anadolu’dan 290 șirket yer almıș
durumda. Bu sayı önceki yıl 273 idi. Beș
yıl önce 258 idi. Demek ki Anadolu
sanayisi büyüyor. Gururla ifade etmek
istiyorum ki, ekonomide bir Anadolu
șahlanıșı yașanıyor. Anadolu’dan
yükselen sanayi, hem Türkiye
ekonomisini büyütüyor, hem de
demokrasinin güçlenmesini ve
yerleșmesini sağlıyor. Güçlenen Anadolu
sermayesi, müteșebbisi ve sanayisi,
Türkiye’nin geleceğinin teminatıdır.
TOBB bașkanı olarak bu değișim ve
gelișme sürecine destek olmaya
çalıșıyorum. Dünyaya yayılan Türk
girișimcisinin sesi olmaya, onların
çalıșmalarına desteklemeye gayret
gösteriyorum. Haftada en az iki üç farklı
Anadolu șehrine gidiyorum, bir veya iki
farklı ülkede bulunuyorum. Yaptığımıza
dıșarıdan bakanlar “ekonomi
diplomasisi” diyorlar. Anadolu
girișimcisinin sesini duyurmaya,
ekonomimizi dünyanın en büyük 10
ekonomisinden biri haline getirmeye
çalıșıyoruz. Küresel piyasalardaki iș
örgütlerinde söz sahibi olmaya
çalıșmamız da bu yüzdendir. TOBB
bugün dünya çapında özel sektörün
temsil edildiği tüm kurumların
yönetiminde yer alıyor.
B‹zb‹ze 17
TÜRK‹YE
Z‹RVEDEK‹ YED‹N‹N baflar› s›rr›
Türkiye’nin en büyük 500 flirketinden yedisi, Boydak Holding çat›s› alt›nda.
fiirket genel müdürleri Bizbize’ye baflar›lar›n›n s›rr›n› anlatt›
Boytaș, Hes, Merkez Çelik, İstikbal,
Boyteks, Boyçelik, Form Sünger…
İstanbul Sanayi Odası (İSO),
Türkiye'nin en büyük 500 sanayi
kurulușu araștırma sonuçlarını açıkladı
ve Boydak Holding listede yedi șirketi
ile yer aldı. Boytaș, İSO 500 listesinde
zirveye doğru uçtu.
Boydak Holding’in Boytaș ile birlikte
dört șirketi bu yıl, İSO 500’de bir
önceki yıla göre yükseldi. 2008 yılı
listesinde 123’üncü sırada yer alan
Boytaș Mobilya bu sene 78’inci sıraya
çıkarken, Hes Kablo 83’üncü sırada
yerini aldı. 2009’da 154’üncü sıradan
118’inci sıraya yükselen Merkez
Çelik’in yanı sıra İstikbal 224’üncü
sıradan 173’üncü sıraya yükseldi. 2008
yılı listesinde 387’nci sırada bulunan
Boyteks 285’inci sıraya tırmanırken,
Boyçelik ise 359’uncu sıradan 306’ncı
sıraya yükseldi. Form Sünger markası
ise listede 480’inci sırada yer aldı.
Türkiye’nin en büyük șirketlerinin genel
18 B‹zb‹ze
müdürlerine, "Türkiye’nin ilk 500 șirketi
arasında yer almanızı șirketinizin hangi
özelliklerine bağlıyorsunuz? Böyle bir
listede yer almak, bir șirkete, özellikle
ülkesine karșı ne gibi sorumluluklar
yükler?" sorusunu yönelttik.
Boytaș
Șahin Nursaçan:
Haziran 2008’de ilk belirtileri ABD’de
ortaya çıkan global ekonomik kriz,
Eylül 2008’den itibaren tüm dünyayı
etkilemeye bașladı, 2009’da en derin
boyuta ulaștı. Hal böyle olunca bizler
de yoğun kriz ortamının olușturduğu
șartları hafifletmek, bulutları dağıtmak
için bir çaba içerisine girdik.
Öncelikle hangi prosesimizi
iyileștirebileceğimiz fikrine odaklandık.
Hiçbir șeyi değiștirmeden faklı sonuç
almayı beklemek ham hayal olduğu için
reel bir yaklașımla önce sipariș alma ve
değerlendirme sistemimizi masaya
yatırarak reorganize ettik. Kararları,
bütün paydașların yararına olacak
șekilde tedarikçilerimiz ve bayilerimizle
düzenlediğimiz toplantılarla paylaștık.
Yeni sistemi uygulamaya
koyduğumuzda, sipariș toplama hızımız
öncekinin dört katına çıkmıș, ürün
teslimimiz yüzde 50 iyileșmiști. Bir
bakıma statik bir sipariș değerlendirme
sürecinden dinamik bir yapıya
geçmiștik.
Akabinde 1 Nisan 2009’da hükümetin
krize önlem olmak üzere KDV’de
indirime gitmesinin olușturduğu
“kelebek
etkisi”
sektörümüze
büyük canlılık kattı. Bir tarafta sipariș ve
üretim süreçlerimizde yaptığımız kalıcı
iyileștirmeler, diğer tarafta taleplerin
așırı patlaması çok mümbit bir iklim
olușturdu. Sonuç malum, ilk 500
listesinde 120’lerden 70’li sıralara
yükseldik.
Bașarının bir bașka nedeni, iç ve iș
barıșı içindeki 3500 kișilik çalıșan
ordumuzun bașarıya kilitlenmesidir.
Çünkü iç ve iș barıșınız yerinde ise en
değerli kaynağınız olan insan kaynağıyla
kıramayacağınız rekor yoktur. Aksi
halde ise kendinizi yer bitirirsiniz.
Böyle bir listede yer almak bize;
toplumumuza, ülkemize ve
coğrafyamıza karșı çok büyük
sorumluluk yüklüyor. Bu sorumluluğun
tezahürü de sosyal sorumluluk
projeleridir. Bu kalemden olmak üzere
ülkemizin en büyük problemi olan
ișsizlik problemine 2009 yılında
yaklașık 160 kișiyi ișe alarak katkı
sağladık; üretim șartlarımızı insan ve
çevre sağlığına öncelik vererek dizayn
ettik; kullandığımız fosil yakıtların
çevreye olan etkisini sürekli bir șekilde
“Karbon Ayak İzi” ölçümleri ile takip
ederek etkiyi azaltmak için
ağaçlandırma çalıșmalarında bulunduk.
Çalıșmalarımızı samimiyetle “Dünyayı
atalarımızdan miras değil,
çocuklarımızdan ödünç aldık”
felsefesiyle sürdürmeye gayret
gösteriyoruz.
Hes Kablo
Bekir Irak:
Bașarıyı, ürettiğimiz ürünlerin
teknolojinin gelișmesine yardımcı
olmasının yanında teknolojiden en
yüksek oranda istifade etmeye çalıșan
profesyonel ekibimizin,
yenilikleri denemekten
çekinmeyen amatör
heyecanına ve sorunlardan
yılmayan azmine bağlamak
mümkün. Tabii bu
çalıșmamızı destekleyen
anlayıșlı patronlarımızın
da etkisi oldukça yüksek.
Ekibimizin sorunları dile getirmesinde
ve önerilerinin değerlendirilmesinde
oldukça hassas davranmamız, takım
ruhunu diri tutmamız da ayrı bir etken.
HES ekolü mantığında bilgilerin
paylașılması, ekip bireyleri arasındaki
ilișkilerin sıcak tutulması, ekibin
motivasyonuna birtakım sosyal
faaliyetler düzenlenerek özen
gösterilmesi de vardır.
Günümüz küresel ekonomisinde
firmaların küçük düșünebilme lüksü
yok. Yapılacak bir yatırımı, üretilecek
bir ürünü sadece belirli bir proje veya
belirli bir bölge ile sınırlama șansı yok.
Planlamaları ve hesaplamaları mutlaka
geniș ölçekli ve uzun vadeli yapmak
gerekiyor. Büyük ölçekli düșünmek,
teknolojiyi ve insan gücünü üst
düzeyde kullanmayı, sürekli yenilik
yapmayı beraberinde getiriyor. Ürün
ve hizmet kalitesi müșteri
memnuniyeti, müșteri memnuniyeti de
yeni talepler demek. Bu șekilde kendi
kendini besleyen ve bu sayede hep
büyüyen bir sistem karșımıza çıkıyor.
Bu sistem iyi bir șekilde yönetildiği
zaman da bașarı kalıcı bir hale geliyor.
Türkiye pazarının ötesinde dünyanın
birçok ülkesine altyapı ürünleri sunan
Hes Kablo, tedarikçi ve müșterilerini
de içine alan geniș bir kalite ve
yönetim anlayıșıyla devamlı gelișmeyi
ve yeniliklere öncü olmayı hedeflerken,
en büyük 500 sanayi kurulușu arasında
da sektör liderliğini devam ettiriyor.
Klasik bir cümle
olacak ama
“Zirveye çıkmak
zor, inmek çok
kolay” diye bir
tabir vardır. Gerek
holdingimiz içerisinde, gerek Kayseri’de,
gerekse Türkiye’de ilk 500 sanayi
kurulușu listesinde üst sıralarda yer
almak, geri sıralara düșme korkusunu
getiriyor ve bizleri daha çok çalıșmaya
sevk ediyor. İki günün birbirine eșit
geçmesinin geriye gitmek olduğuna
inancımız, sürekli hedef büyütmemize
neden oluyor.
Bulunduğumuz konumdan gerilemenin
imajımıza vereceği zarar ekibimin
moralini negatif yönde etkileyeceği için
sürekli yeni metotlar üzerinde
çalıșıyoruz.
Merkez Çelik
Namık Kemal Ulusoy:
Mobilya sektörü așırı
dalgalanmaların yașandığı ve yıl
içinde dönemsel talep
farklılıklarının yoğun olduğu bir
sektördür. Bu alanda bașarılı
olabilmek için gelen talepleri
zamanında ve çok iyi bir
șekilde karșılamanız gerekiyor.
Bugün Merkez Çelik’in
üretimini gerçekleștirdiği
markalar, dünyada mobilya
sektöründe söz sahibi olan
İtalya’nın karșısına ciddi bir
rakip olarak çıkıyor ve bu anlamda
Türkiye ekonomisinin gelișimine birçok
açıdan artılar sağlıyor. Ar-Ge
çalıșmalarına ve inovasyona verdiğimiz
önem, İSO 500 sıralamasında yer
almamızın önemli bir nedenidir. Sürekli
yenileyen ve yenilenen bir çalıșma
prensibi ile olușturduğumuz dinamik
yapıyı da yine bu listedeki istikrarlı
yükselișimizin önemli nedenleri
arasında sayabiliriz.
İSO tarafından her yıl düzenlenen
B‹zb‹ze 19
TÜRK‹YE
“Türkiye’nin 500 Sanayi Kurulușu”
sıralaması, firmaların sınai faaliyet
sonucu ürettiği mallardan elde ettiği
ciro baz alınarak olușturuluyor. Fakat
Merkez Çelik, özellikle son yıllarda
bașta Kayseri olmak üzere,
olușturduğu “Tedarik Zinciri
Yönetimi” ile yan sanayinin
gelișmesine de büyük bir katkı
sağlıyor. Tedarik üretiminden elde
edilen ciroların yansıyacağı bir
sıralamada Merkez Çelik olarak İSO
500 listesinde șüphesiz daha üst bir
sırada yer alırız.
Öte yandan İSO 500 2009 yılı
sıralamasında 42 basamak yükselerek
118’nci sırada yer aldık. Önemli
ekonomik daralmaların yașandığı 2009
yılındaki bu yükselișimiz, firmamızın
sorumluluklarını da aynı oranda
artırıyor.
Ülkemizin en önemli sorunlarından biri
ișsizlik ve bunun çözümü de istihdam
artıșından geçiyor. Her ne kadar
firmamızdaki ișçi sayısında kayda değer
bir artıș olmasa da, yan sanayideki
istihdam artıșıyla ülke ekonomisine
birçok yönden katkı sağlıyoruz.
Önümüzdeki dönemde de katma
değerli ve yenilikçi ürünler üreterek,
Ar-Ge ve inovasyonun üretimdeki
katkısını arttırarak yolumuza devam
edeceğiz.
İstikbal
Mesut Yiğit:
İstikbal Mobilya, Türkiye mobilya
sektörünün yarım yüzyılını sürekli
gelișmelerle takip etmiș, çeyrek yüzyılı
așkın bir süre ise liderlik koltuğunu
20 B‹zb‹ze
elinde bulundurmuș bir firmadır.
İstikbal geride kalan süre boyunca
sektörün dinamiklerini önce çok iyi
anladı, sonra bu dinamikleri kendi
dinamikleri paralelinde değerlendirmeyi
öğrendi ve nihayetinde sektör
dinamiklerini büyük ölçüde belirleyen
bir firma durumuna geldi..
İstikbal’in sektöründeki lider pozisyonu
pek çok etkene bağlı olmakla birlikte,
kalite, verimlilik, süreklilik, müșteri
odaklı yaklașımlar ve inovasyon kültürü
temel tașlarıdır. Müșteri ve inovasyon
odaklı bir pazar yaklașımı, kalite ve
verimi temel değer alarak
yapılandırılmıș ișletmeler ile birleșince
bugün gördüğümüz sonuçlar alındı.
Müșteri odaklı yaklașımlar, adanmıș,
dinamik ișgücü, sağlam temel değerler,
güçlü bayi organizasyonu hedeflerimize
ulașmada gelecek yıllara daha iddialı
bakmamızı sağlıyor.
ISO 500 listesinde sürekli olarak
yükselen bir performans sergileyen
İstikbal, önümüzdeki yıllarda ilk 100
içerisinde bulunmayı hedefliyor.
Bu hedefe ulașmak için sıraladığımız
temel ilkeler doğrultusunda olușturulan
stratejik planımız, pazar payımızın
artırılmasının yanı sıra pazarı genișletici
ve müșteri önceliklerine göre
yapılandırılmıș politikalardan olușuyor.
ISO 500 listesinde yer alan seçkin
șirketler arasında bulunmak, İstikbal’e
sektöründe öncü rolünün bilinciyle
standartların sürekli olarak müșteri
lehine yükseltilmesi, daha iyi ürün ve
daha iyi hizmet için
tüm sektöre
hizmet etmek
yükümlülüğü
getiriyor.
Türkiye’nin en çok
vergi veren
kurumları arasında
yer almanın yanı
sıra çeșitli sosyal
sorumluluk
projeleri vasıtasıyla
ülkemize artan
șekilde hizmet etmek büyüklüğümüzün
gereği olan temel görevlerimizden.
ISO 500 listesinde daha yukarılarda yer
alarak ülkemize ihracat geliri, vergi,
istihdam, sosyal sorumluluk alanlarında
katkı sağlamak șirket hedeflerimiz
içerisinde önemli yer tutuyor.
Boyçelik
Șevket Ganioğlu:
Boyteks
Mustafa Yıldırım:
Boyteks kurulduğu günden
itibaren satıș ve pazarlama
faaliyetlerine yoğunlașmıș, bu
faaliyetleri üretimde ve ArGe’deki gelișmelerle
desteklemiș, sadece
yurtiçindeki pazar payıyla
yetinmemiș, dünyanın dört bir
yanına ihracat yaparak, global
bir firma olmayı bașarmıș, tüm
dünyada tanınır hale gelmiș bir șirket.
Boyteks böylece yakaladığı satıș
hacmiyle birlikte Türkiye’nin ilk 500
șirketi arasında yer almayı bașardı. Bu
bașarısını ise sahip olduğu genç ve
dinamik kadroya, yüksek teknolojik
donanıma, ürün ve hizmet kalitesine,
yüksek üretim kapasitesine, hızlı ve
esnek servis anlayıșına, satıș sonrası
destek hizmetine, üretim teknolojisi ve
hammadde alanındaki yeniliklerin
takipçisi olmasına, yenilikçi ürünleri ile
doğaya ve insan sağlığına önem veriyor
olmasına, üretimde modern iyileștirme
metotlarını kullanarak maliyet lideri
olmasına borçlu.
Boyteks, parçası olduğu holding
firmalarının yanında yurtiçindeki diğer
firmalara sağladığı ürün ve hizmetlerle
yatak kumașı ve döșemelik kumașta
dıșa bağımlılığı bitirip, ülkemizi ithalatçı
konumdan ihracatçı konuma
getirmekle büyük bir sorumluluğu
bașardı. Șirketimiz bu bașarısını
kesintisiz bir șekilde daha da ileri
seviyelere götürmekle yükümlüdür.
Eylül 2006’da faaliyete geçen Boyçelik,
2007 yılı faaliyetleriyle ISO 500
listesine girmeyi bașardı ve daha
sonraki yıllarda yükseliș trendini
istikrarlı bir șekilde sürdürdü.
Kuruluș așamasında ölçek büyüklüğü
hedefi olan Boyçelik için, öncelikle
yönetimin verdiği destek ve katkı,
bașarının temel tașlarını olușturuyor.
Bilinirlik ve özgeçmișin, yani Boydak
Holding bünyesinde olmanın verdiği
güven de en önemli etkenlerden biri
oldu.
Boyçelik, müșteri beklentileri, pazar
araștırmaları ve sektöründeki teknolojik
gelișmeleri iyi takip edip, teknolojiye
yatırım yaparak her yıl planlı bir șekilde
büyümeyi hedefliyor. Boyçelik’in ürün
ve hizmet kalitesini sürekli iyileștirme
hedefinde, deneyimli ve araștırmacı
kadrosuyla en büyük katkıyı veriyor.
ISO 500 listesinde yer almak ise
firmalara prestij, bilinirlik ve güvenilirlik
sağlıyor.
Form Sünger
Yavuz Efilti:
Maddi ve manevi her yönden
desteklerini esirgemeyen üst
yönetimimizle birlikte sürekli çözüm ve
müșteri odaklı çalıșmayı prensip haline
getiren çok iyi takım çalıșanlarımıza
sahip olmayı en önemli özelliğimiz
olarak görmekle birlikte, bizi biz yapan
diğer özelliklerimizi șu șekilde
sıralayabiliriz.
n Hedefler koymak ve bu hedefler
doğrultusunda çalıșmalarımıza yön
vermek,
n Ürün ve hizmet kalitemizden taviz
vermemek,
n Günümüz rekabet șartlarında
rakiplerimizden her konuda daha hızlı
olmak,
n Pazarın beklentilerini iyi analiz
ederek sadece mobilya sektörüne
deği,l sektör dıșına da yönelerek
pazarın ihtiyacı olan ürünlerin
araștırılması ve geliștirilmesi
çalıșmalarına önem vermek,
n Esnek üretim metotlarımız
sayesinde müșterilerimizin ihtiyaçlarını
en kısa sürede temin etmek,
n İhracata önem vermek, bu
doğrultuda pazar ve ürün araștırmaları
yapmak,
n Sektörümüze uzun vadeli
perspektiften bakarak tüm yatırım
planlarımızı hedeflerimiz doğrultusunda
șekillendirmeye çalıșmak,
n Sektörümüzdeki yeni trendleri
yakından takip etmek ve Ar-Ge
çalıșmalarına önem vermek.
21. yüzyılda artık büyüyen ve gelișen
șirketler, ekonomik, çevresel ve
toplumsal konularda da sosyal
sorumluluklar alıyor. Form Sünger için
de öncelikli konulardan biri,
yașadığımız bu ülke ve dünyaya karșı
“sorumlu ișletmecilik’’ anlayıșını en iyi
șekilde temsil etmek. Form Sünger,
șirket faaliyetlerini yürütürken
kanunlara ve standartlara uyumlu
davranmayı ilke edindi.
Bununla birlikte faaliyetlerinin sadece
șirketini değil, aynı zamanda
müșterilerini, tedarikçilerini, içinde
yașadığı toplumu, sivil toplum
örgütlerini ve kamu sektörünü de
etkilediğinin bilincinde olarak, tüm
paydașları ile uyumlu, dürüst ve șeffaf
bir ișbirliği içinde çalıșmayı prensip
olarak benimsemiștir.
Bu bağlamda Form Sünger bașarıyla
faaliyet gösterdiği sektöründe, her
șeyin ötesinde ülkenin sürdürülebilir
refahı için katma değer sağlamak;
istihdama ve kalifiye ișgücüne önem
vermek; çevreye ve insan sağlığına
zarar vermeyen teknolojiyi kullanarak
sektördeki diğer firmalara örnek olmak
sorumluluğunu da yüklendi.
“‹Ç VE ‹fi BARIfiINIZ
YER‹NDE ‹SE, EN DE⁄ERL‹
KAYNA⁄INIZ OLAN ‹NSAN
KAYNA⁄IYLA
KIRAMAYACA⁄INIZ REKOR
YOKTUR. ÜRÜN VE H‹ZMET
KAL‹TES‹ MÜfiTER‹
MEMNUN‹YET‹, MÜfiTER‹
MEMNUN‹YET‹ DE YEN‹
TALEP DEMEK”
B‹zb‹ze 21
SPOR
BOYNUMUZDA GÜMÜfi, KALB‹M‹ZDE ALTIN
KALPLER SENLE B‹R KEZ DAHAAAA...
“Boynumuzda gümüș, kalbimizde altın vardı…” Spor gazetesi Fanatik’in bu
yorumunun üzerine söylenecek söz var mı? Hepimiz onlara bașarılar
diliyor ve bekliyorduk ama dünya ikinciliği hayallerimizi așıyordu. Kurmaya
bile cesaret edemediğimiz hayalleri gerçeğe dönüștüren A Milli Basketbol
Takımımız, Türkiye’ye de itibar ve 500 milyon dolarlık bir tanıtım sağladı.
İstanbul, Ankara ve İzmir ile birlikte șampiyonanın dört ev sahibinden biri
Kayseri’ydi. Șampiyonanın ateși de resmi düzeyde Kayseri’de tutușturuldu.
Kayseri, ilk karșılașmanın yapıldığı 28 Ağustos’ta Cumhurbașkanı Abdullah
Gül ve FİBA Bașkanı Bob Elphinton’ı ağırladı. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız ile birlikte Kayseri Kadir Has Spor ve Kongre
Merkezi’ne gelen Cumhurbașkanı Gül, seyircilerin alkıșları arasında
oturduğu protokol tribününde FİBA Bașkanı Bob Elphinton ile sohbet
ederek Avusturalya-Ürdün karșılașmasının izledi.
1 milyar kiflinin izledi¤i
2010 Dünya Basketbol
fiampiyonas›’nda dünya
ikincisi olan A Milli
Basketbol Tak›m›m›z,
ülkemize de 500 milyon
dolarl›k tan›t›m sa¤lad›.
fiampiyonan›n dört ev
sahibinden biri olan
Kayseri, konuklar›ndan
tam not ald›.
22 B‹zb‹ze
BÜYÜK HAZIRLIK
Kayseri, ekonomisine ve tanıtımına katkı için büyük bir fırsat olarak
gördüğü șampiyona için uzun bir hazırlık dönemi geçirdi. Büyükșehir
Belediyesi, șampiyona öncesinde salonla ilgili küçük talepleri yerine getirdi.
Salon çevresinde bulunan mahallelerde düzenlemeler yapan belediye,
binalardaki iyileștirmeleri karșılayamayacak durumda olan vatandașlardan
para almadı. Mevcut otopark alanı da genișleterek bin araç kapasitesine
çıkarıldı.
Kadir Has Spor Merkezi’nin asfaltları yenilendi. Tesisin içi de șampiyonaya
hazırlanmıștı. Telefon kulübeleri bile șampiyona konseptine uymuștu.
Kulübelerin üzerlerinde, bu gruptaki ülkelerin önemli binalarının maketleri
vardı.
Büyükșehir Belediyesi, kentin sanayi, ticaret ve eğitimin yanı sıra sporda da
iddia sahibi olduğunu konuklara göstermek amacıyla Kayseri ve spor
tesislerini tanıtım turları düzenledi. Yüzlerce genç, kendilerini sorumlu
hissederek gönüllü olarak özveriyle çalıștı. Șampiyonayı yaklașık 600
gazeteci izledi. Kayseri’deki 5 yıldızlı oteller tamamen dolunca,
rezervasyonlar Nevșehir’e kaydırıldı.
Kayserililer, Türk Milli Basketbol Takımı’nın kentte yapılan A Grubu’nda
yer almaması nedeniyle yașadıkları hayal kırıklığını tribünlere yansıtmadı.
Tribünlerde, A Grubu’nda yer alan Arjantin, Sırbistan, Avustralya,
Almanya, Angola ve Ürdün takımlarının taraflarına destek veren
Kayserililer, kent hayatında da geleneksel misafirperverliklerini gösterdiler.
Büyükșehir Belediye Bașkanı Mehmet Özhaseki șampiyonanın ardından,
organizasyonda görev yapan gönüllü, personel ve yöneticilere teșekkür
belgesi dağıtırken, "Daha önce Kayseri adını hiç duymamıș önemli isimler
buraya gelerek șehrimizi gördüler. Bunlar arasında FIBA Bașkanı, çeșitli
federasyon bașkanları, oyuncu ve
taraftarlarla birlikte dünyanın pek çok
yerinden basın mensubu vardı. Bunların
hepsi buradan mutlu ayrıldı.
Sorumluluğumuzun gereğini en iyi
șekilde yerine getirdik" dedi. Gerçekten
de Kayseri, organizasyonu, tesisleri,
yardımseverliği ve güler yüzüyle,
konuklarından tam not aldı. FİBA
delegasyonu, yabancı gazeteciler,
takımlar ve taraftarları kente övgüler
yağdırarak evlerine döndüler. İște
misafirlerinin değerlendirmeleriyle
Kayseri:
FIBA 2010 Dünya Basketbol
Șampiyonası Kayseri sorumlusu
Joanna Sutherlan: “Kayseri hakkında
daha önce hiçbir șey bilmiyordum.
Spora ne kadar önem verildiğini
anladım. Çok güzel spor tesisleri
yapılmıș. Organizasyon eksiksizdi.
Gösterilen ilgi bizi çok mutlu etti. Erciyes
Kıș Sporları Merkezi bitince Kayseri
uluslararası spor çevrelerinde adından
daha sık söz ettirecek. FIBA adına çok
teșekkür ediyoruz."
FİBA Basın Sorumlusu Andrew
Robotham: "Organizasyon, özellikle
basın için hazırlanan imkânlar çok iyiydi.
Basın ne kadar rahat çalıșma imkânı
bulursa, Kayseri hakkında o ölçüde
güzel șeyler yazar. Kendi aramızda
Kayseri’yi, özellikle insanların
konukseverliğini çok konuștuk.
Dünyanın çok değișik bölgelerinden
gelen basın mensupları çok olumlu
izlenimler edindiler.”
Avustralya Milli Takımı
Antrenörü Brett Brown:
“Kayseri'de harika vakit geçirdik. Birinci
sınıf bir muamele gördük. Halk ve
organizasyonda görev alanlar bize çok
iyi davrandı.”
Ürdün Milli Takımı Antrenörü
Mario Palma: “Kayseri, șampiyona
organizasyonu yapabileceğini gösterdi.”
Angola Milli Takımı Antrenörü
Luis Magalhaes: “Organizasyon
beklediğimden çok daha iyiydi. Güzel ve
temiz șehri çok sevdim.”
Almanya Milli Takımı Antrenörü
Dirk Bauerman: “Türkiye'ye ve
özellikle Kayseri'ye çok teșekkür
ediyorum. Bizi çok iyi ağırladılar.”
Almanya Milli Takımı Oyuncusu
Heiko Schaffartzik: “Organizasyon
çok keyifliydi. Kayseriiler de çok güler
yüzlü. Ülkemde insanlar pek gülmez.”
TARAFTARLAR EV
SAHİBİNDEN ETKİLENDİ
Avustralya, Arjantin, Almanya, Sırbistan
ve Angola'dan takımlarına destek için
gelen taraftarlar da kentten memnun
ayrıldı. Avustralyalı Geoff Gibson’a göre
Kayseri çok kalabalık bir kent, insanları
çok yardımsever, organizasyon
kusursuz. Fildiși Sahili'nin Abidjan Kenti
Dıș İlișkiler Bașkanı Allou Allou’ye göre
de Kayseri çok güzel planlanmıș bir
șehir olmasının yanı sıra, Kadir Has Spor
Salonu da son teknolojiyle donatılmıș.
Magbelana Clar, Arjantin'den gelmiș:
“Kent meydanı ve park çok etkileyici.
İnsanlar çok güzel ve yardımsever.
Organizasyonu da çok bașarılı bulduk.”
Alman Achim Hollmann da Kayserilileri
sevmiș: “İnsanlar çok güler yüzlü.” Sırp
gazeteci Aleksandar Levajkovic,
Ramazan nedeniyle yemek bulamama
endișesi yașamıș: “İlk gün bir fast food
restoranına gittik, yemek yoktu.
Ortodoks olduğumuzu söyleyince, bize
hemen yemek yaptılar.”
Kayseri’de tirübünler renkliydi...
B‹zb‹ze 23
SPOR
MARKA
KAYSER‹’YE
TAM PUAN
A Grubu’nda yer alan Arjantin,
Sırbistan, Avustralya, Almanya,
Angola ve Ürdün takımlarının
taraftarlarına destek veren
Kayserililer, kent hayatında da
geleneksel misafirperverliklerini
göstererek konuklarından tam
puan aldılar
EMSALSİZ ÇALIȘMA ORTAMI
Uluslararası medya, Türkiye’nin ev
sahipliğinden ve medyaya sağladığı
çalıșma ortamından övgüyle söz etti.
1779 gazeteci görev yaptı. Bu rakam
2006’da Japonya’da düzenlenen FIBA
Dünya Șampiyonası’na katılanların iki
katıydı. AIPS Basketbol Komisyonu
yöneticisi Noah Klieger, 2010 FIBA
Dünya Șampiyonası’ndaki medya
organizasyonunun, 2010’un ‘AIPS En İyi
Basın Çalıșma Ortamı Ödülü’ne aday
gösterileceğini açıkladı.
Müsabakaları 200 ülkede 1 milyar ikiși
izledi. Bu rakam, Japonya’da düzenlenen
2006 Dünya Șampiyonası ve
Polonya’daki 2009 Avrupa
Șampiyonası’nı bile aștı. İnternet
kullanıcılarının șampiyonaya gösterdiği
ilgi de büyüktü. Șampiyonanın resmi
internet sitesine 30 milyon kullanıcı
girerken, 100 bini așkın kiși de FIBA’nın
Facebook’taki sayfasına üye oldu.
Sekizde sekiz yenilgisiz olarak finale
çıkan millilerimiz ve tribünleri
renklendiren taraftarlar, șampiyona
süresince dünyadan övgü topladı. İște
gazeteler ve internet sitelerinin
yorumları:
YUNANİSTAN MAÇI:
Yunan basını: “Adeta Yunan takımının
düșüncelerini okuyan Türk takımının
karșılașmadaki istatistikleri mükemmel.
Atina’daki salonlar, buradaki salon kıyasla
çocuk yuvası gibi. Türk taraftar da örnek
davranıșlar sergiliyor.”
24 B‹zb‹ze
FRANSA MAÇI:
L’Equipe (Fransa): “Cevap çok basit,
bizden daha güçlüler.”
’L’Express: “Türk hamamında battık.”
’Le Figaro: “Resmen ezildik. Türkiye bir
sınıf üstte.”
Liberation: “İstanbul’da çöktük.”
As (‹spanya): “Türkiye basket
oynarken bazen Yunanlılar’a, bazen
Balkanlılar’a, bazen Ruslar’a benziyor,
aniden Asyalılar gibi dengeli de
olabiliyorlar ve Akdenizliler gibi
düșünebiliyorlar.”
NBA TV (ABD): “Umarız finalde
karșımıza gelmez. Bizi yenecek tek
ekip.”
Henry Abbot (espn.com yazar›):
“Türk taraftarlar maçı karnavala
dönüștürüyor. Ah, șu çılgın Türkler!
NBA’de böyle canlı taraftar yerine ön
sıralarda oturmuș zengin adamlar var.”
SLOVENYA MAÇI
Frank Buschmann (Almanya): “İnanın
bu forma içindekiler insan. Türkler’in
bașarısı insanüstü.”
Kicker: “Ateșli Türkler inanılmaz bir
yüzdeyle oynadı.”
Bild: “Türkler muhteșem. Boğucu
defans mücadelesi karșısında değil
Slovenler, hiçbir takım duramaz.”
Der Spiegel (Almanya): “Türkiye tüm
maçlarını üstün bir bașarıyla kazanıyor.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung:
“Türkiye basketle büyülüyor.”
Sports Illusturated (ABD): “Türkler
mükemmele yakın oynuyorlar.”
As (‹spanya): “Ev sahibi, turnuvanın en
iyi basketbollarından birini oynayan
Slovenya’yı devirdi. Türkiye’nin oynadığı
basketbol oldukça dikkat çekici.”
Marca (‹spanya): “Basketbol normalde
5’e 5 oynanır ama salonda 15 binden
fazla Türk vardı.”
L’Equipe (Fransa): “Türkiye tarih
yazmaya devam ediyor.”
Globo Esporte (Brezilya): “Türkiye
evinde bir kez daha harika oynadı.
Kalabalık taraftar topluluğu inanılmazdı.”
Ole (Arjantin): “Türkler, evinde
bozguna uğratıyor.”
SIRBİSTAN MAÇI:
Yunan bas›n›: “Türkler sarsıcı bir
zaferle salondan ayrıldı. Maçın son iki
dakikası korku filmini çağrıștırdı.”
CNN (ABD): “Türkler inanılmaz bir
mücadele sonunda Sırplar'ı son saniye
basketiyle yenerek rakibimiz oldu.”
FİNAL:
Corriere dello Sport (‹talya): “Büyük
takım Durant’a boyun eğdi.”
Sky Sport TV (‹talya): “Mucize
gerçekleșemedi. İki finalist arasındaki tek
fark 22 yașındaki fenomen Kevin
Durant’tı.”
RAI Sport TV (‹talya): “Tanjevic ve
talebeleri Avrupa’nın en büyüğü
olduklarını gösterdi.”
Sport 1 TV (Almanya): “Aslan yürekli
Türk basketçiler çok çalıștı ama
Amerika’nın usta basketçileri için
yetmedi.”
TEDAR‹K
SIKINTISINDAN L‹DERL‹⁄E…
Boyteks, sekiz y›ll›k
geçmifline ra¤men yatak
kumafl›nda dünya lideri.
fiirketin hedefi,
enternasyonal de¤il, farkl›
ülkelerde üretim yaparak
multinasyonal olmak
Çok çalıșmak bașarılı bir sonuca varmak için yeterli midir? Yoksa
bașarının koșulu, çok çalıșmak ama köșeye sıkıștığımız noktalardan cesur,
ilham verici fikirlerle, yeni açılımlar yaparak çıkmak mıdır?.. Yatak
imalatının önemli girdisi olan yatak kumașındaki tedarik sıkıntısını
Boyteks’i kurarak așan Boydak Holding gibi… Küresel kriz ABD ve AB
pazarını daraltınca Ortadoğu ve Afrika’ya kayan Boyteks gibi…
Boyteks Genel Müdürü Mustafa Yıldırım șirketin kuruluș öyküsü ve
performansıyla ilgili sorularımızı yanıtlarken Çin, Rusya, Orta Avrupa,
Ortadoğu, Kuzey Afrika veya Güney Amerika’da üretim yaparak,
enternasyonal bir firmadan çok multinasyonal bir firma olma hedefini
açıkladı. Türkiye’nin ilk 50 ihracatçısından biri olmak ve yatak kumașında
100, döșemelik kumașta 40, halıda 30 milyon dolarlık ihracata ulașmak
da diğer hedefler.
Boyteks’in kuruluș öyküsü ve gelișimini anlatır mısınız?
Șirketimizin resmi kuruluș tarihi 7 Ocak 2002 olmasına rağmen ilk
üretim faaliyetimiz 2000 yılında, grup șirketlerimizden Merkez Çelik
bünyesinde dokuma yatak kumașı üretimiyle bașladı. Boyteks’in
temelleri, yatak imalatının önemli girdilerinden biri olan yatak kumașında
yașanan tedarik sıkıntısı nedeniyle atıldı. Șu an bulunduğumuz tesislere
tașınmamızla bașlayan üretim yolculuğu, sonraki yıllarda yakalanan
büyüme trendiyle bugün devam ediyor. Boyteks, 2003 yılında Bursa
șubesini açarak ürün gamına döșemelik kumașları eklemesinin ardından,
2005 yılında yatırımlarına devam ederek üst kalite yataklarda moda
olmaya bașlayan örme yatak kumașı üretimine bașladı. Boyteks, 24
dokuma makinesiyle bașladığı üretim serüvenini bugün 440 makineyle
sürdürüyor. Boyteks bugün, polipropilen iplik üretimi, iplik ve kumaș
boyama, kumaș terbiye süreci gibi üretimini olușturan süreçleri
bünyesinde bulunduran bir entegrasyona ulaștı.
Boyteks’in kuruluș yıllarındaki durumu ile bugününü
karșılaștırır mısınız?
Temellerinin atıldığı dönemde ağırlıklı olarak grup firmalarının ihtiyaçlarını
karșılayan Boyteks, kurulușundan itibaren satıș ve pazarlama
faaliyetlerine yönelerek hem yurtiçi hem de yurtdıșında pazar payını
günden güne artırmaya bașladı. 1 milyon dolarla bașlayan ihracat
faaliyetlerini, Amerika’dan Japonya’ya dünyanın dört bir tarafına yayarak
2009 yılında 73 milyon dolar seviyesine ulaștırdı. 2010 yılında bu rakamı
100 milyon dolara tașımayı hedefliyoruz.
B‹zb‹ze 25
MARKA
24 dokuma makinesiyle bafllad›¤› üretim serüvenini bugün 440
makineyle sürdüren Boyteks, polipropilen iplik üretimi, iplik ve
kumafl boyama, kumafl terbiye süreci gibi üretim süreçleriyle
entegre bir flirket.
İlerleyen yıllarla birlikte satıș ve pazarlama faaliyetlerine
paralel olarak Ar-Ge faaliyetlerimizi de hızlandırarak,
müșterilerimize uyku teknolojisindeki yenilikleri 50’ye yakın
markamızla sunmaya bașladık. Bunu hem sektörde inovasyon
lideri olmak, hem de uyku kalitesini artırarak insan sağlığına
faydalı olmak adına yapıp, Boyteks olarak sosyal sorumluluk
konusunda üzerimize düșeni yerine getirdiğimizi
düșünüyoruz. Aynı zamanda yatak endüstrisine yenilik
anlamında önemli materyaller, dolayısıyla endirekt olarak ArGe desteği sağlamıș oluyoruz. Yurtiçinde özellikle son
dönemde yapılan yatak reklamları bu durumu net olarak
özetliyor. Stres azaltıcı, antibakteriyel, elektromanyetik
dalgalardan koruyan, ısıl konfor sağlayan, organik, doğal
kokular yayan ve yanmayı geciktirici ürünler bu yeniliklerden
sadece birkaç tanesi.
Bugün geldiğimiz noktada, sadece üretim kapasitesiyle değil,
yenilikler, kalite, hızlı servis hizmeti ve satıș sonrası destek
hizmetiyle Belçikalı rakiplerimizi geride bırakarak yatak kumașı
alanında dünya lideri olduğumuzu söyleyebiliriz. Yurtiçinde ise
İSO’nun her yıl açıkladığı ilk 500 sıralamasında 102 sıra
yükselerek, 2009 yılı içinde 285’inci sıraya, en fazla ihracat
yapan firmalar sıralamasında ise 143’üncü sıraya yerleșmiș
bulunuyoruz.
Boyteks, parçası olduğu holding firmalarının yanında
yurtiçindeki diğer firmalara sağladığı ürün ve hizmetlerle yatak
kumașı ve döșemelik kumașta dıșa bağımlılığı bitirip, ülkemizi
ithalatçı konumdan ihracatçı konuma getirdi.
Üretimin ne kadarı ihracata, ne kadarı iç tüketime
gidiyor? Küresel kriz ihracatta sorun yarattı mı?
2010 yılı ilk yedi aylık satıșlarımızı değerlendirdiğimizde șunu
görüyoruz, yatak kumașı satıșlarının yüzde 76’sı ihracata,
yüzde 24’ü yurtiçi tüketime, döșemelik kumaș satıșlarının
yüzde 45’i ihracata, yüzde 55’i yurtiçi tüketime gidiyor. Yani
Boyteks’in toplam satıșlarının yüzde 68’i ihracataa, yüzde 32’si
26 B‹zb‹ze
iç tüketimde...
Bilindiği üzere krizler, firmaları farklı arayıșlara itiyor. Bu
bağlamda 2009 yılında yașanan küresel krizin bize bir noktada
faydası olduğunu söylemek yanlıș olmaz. Krizin, en büyük
ihracat pazarlarımızdan biri olan ABD’de bașlamıș olması ve
önemli pazarlarımızdan Avrupa’ya sıçraması bizi farklı pazar
arayıșlarına itti. Bu dönemde özellikle Ortadoğu ve Afrika
bașta olmak üzere, varolmadığımız veya etkin olmadığımız
diğer pazarlara odaklanarak yeni müșterileri portföyümüze
ekledik. Kur desteği ve küresel kriz nedeniyle düșen
hammadde fiyatı avantajlarını da kullanarak 2009 yılında 2008
yılına oranla ihracat rakamlarımızı artırdık.
Özellikle yurtiçindeki talep dalgalanmalarından daha az
etkilenmek amacıyla, Bursa döșemelik fabrikamızda ihracat
oranımızı 2011 sonunda yüzde 70’in üzerine tașımayı
hedefliyoruz.
Peki 2010 yılının ilk yarısı nasıl geçti? Yıl sonu
hedefleriniz neler?
2009 yılı sonlarına doğru azalan krizin etkisiyle gerçekleșen
talep artıșı, 2010 yılının ilk yarısında da devam etti ve 2009
yılına oranla yüzde 34’lük bir büyüme gerçekleștirdik. Yıl sonu
itibariyle de yakaladığımız bu büyüme rakamını devam
ettirmek istiyoruz. Bu noktada bizim için önemli olan bir
diğer hedef de 100 milyon dolarlık ihracat barajını așmak.
İhraç ürünlerinizi, çalıștığınız ülkelere göre
çeșitlendiriyor musunuz? Hangi ülke ne tür ürünler
istiyor?
Tüm dünyaya yönelik genel koleksiyon hazırlamakla birlikte,
bölge bazında özel koleksiyonlar da olușturuyoruz. Fuarlara
genel koleksiyonumuzla çıkarken, özellikle aktif pazarlama
faaliyetlerimiz kapsamında gerçekleștirdiğimiz ülke
seyahatlerine, bölge koleksiyonu ve kartelalarımızla çıkıyoruz.
Bölge koleksiyonlarımız renk, desen ve konstrüksiyon
anlamında ciddi değișiklikler gösteriyor. Örneğin Afrikalı
müșterilerimiz kırmızı, mavi ve sarı gibi çok canlı renkleri
tercih ederken, Avrupalı müșterilerimiz daha sade ve naturel
renkleri seçiyor. Kimi bölgelerde yoğun damask desenler,
kimi bölgelerde geometrik ve modern desenler tercih
ediliyor. Bazı ülkelerde sentetik kumașlar, bazı ülkelerde doğal
kumașlar talep ediliyor. Bir yerde çok yumușak kumașlar,
bașka bir yerde çok sert kumașlar ilgi çekiyor.
Değișik ülkelerin farklı ürün tercihi ile ilgili verilebilecek en
ilginç örneklerden biri, İsveç’te 40 bin Euro’ya satılan yatakta
da, Polonya’da 20 Euro’ya satılan yatakta da kumașımızın
kullanılması.
oranında artırdık. Bunun yanında kendi enerjimizi kendimiz
üretebilmek için de kojenerasyon tesisimizin inșasına hızla
devam ediyoruz.
Yatırımlarımızdan bir diğeri, 2009 yılı içinde dünyanın birçok
noktasından gelen müșterilerimizi sınırsız kumaș seçeneğiyle
bulușturacağımız modern showroom alanları... Tüm bu
yatırımları gerçekleștiren ve tüm dünyada yatak ve döșemelik
kumaș üreticisi olarak tanınan bir firma olarak Boyteks,
alanında yakaladığı kalite çizgisini 2011 yılı içinde tekstil
sektörünün bir diğer dalı olan halı üretimine tașımaya karar
verdi. Bu yatırımla ilgili 111 bin 500 metrekare açık alan
üzerindeki inșaat çalıșmalarımız hızla sürüyor.
2009 ve 2010 yılı Boyteks yatırımlarından bahseder
misiniz?
Geride bıraktığımız 2009 yılında üretimde toplam 7.3 milyon
Euro’luk yatırımla dokuma yatak kumașı kapasitesini yüzde
25, örme yatak kumașı kapasitesini yüzde 15, döșemelik
kumaș kapasitesini de yüzde 10 artırma bașarısı gösterdik.
Bunların yanında 2010 yılı içinde gerçekleștirdiğimiz 7.5
milyon Euro’luk yatırımla örme yatak kumașını yüzde 50
Orta ve uzun vadedeki hedefleriniz nedir?
İhracat organizasyonumuzu daha da genișletmek amacıyla
Çin, Rusya, Orta Avrupa, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Güney
Amerika’da satıș ofisleri açarak satıș hacmimizi artırmak
istiyoruz.
Yine bu bölgelerden uygun olan yerlerde üretim yaparak,
enternasyonal bir firmadan çok multinasyonal bir firma olmak
istiyoruz. Bu noktada grup șirketlerimizin yurtdıșı yatırımlarını
takip ederek onların edineceği tecrübe dahilinde hareket
etmeyi planlıyoruz.
İhracat rakamlarımızı yatak kumașında 100 milyon dolara,
döșemelik kumașta 40 milyon dolara ve halıda da 30 milyon
dolara tașıyarak Türkiye’nin ilk 50 ihracatçısından biri olmayı
hedefliyoruz.
Peki, bu kadar kısa sürede bu bașarıyı
yakalayabilmek için Boyteks’i rakiplerinden farklı
kılan özellikler neler?
Genç ve dinamik kadrosu, yüksek teknolojik donanımı, ürün
ve hizmet kalitesi, yüksek üretim kapasitesi, hızlı ve esnek
servis anlayıșı, satıș sonrası destek hizmeti, üretim teknolojisi
ve hammadde alanındaki yeniliklerin takipçisi olması, yenilikçi
ürünleri ile doğaya ve insan sağlığına önem veriyor olması,
üretimde modern iyileștirme metotlarını kullanarak maliyet
lideri olması Boyteks’i rakiplerinden farklı kılan özellikler
arasında sayılabilir.
B‹zb‹ze 27
MARKA
Müflteri ayn› müflteri, çal›flan ayn› çal›flan. De¤iflen sadece ‹stikbal
çal›flanlar›n›n k›yafetleri. Cemil ‹pekçi imzal› fl›k ifl k›yafetleri, müflteri ve
çal›flan iliflkilerini de¤ifltirmifl, iyilefltirmifl, bir üst basama¤a tafl›m›fl.
‹stikbal personeli fl›k
k›yafetlerini severek
giyiyor. Sadece insan›
eritecek derecedeki
a¤ustos s›ca¤›nda,
çok be¤endikleri
halde yeleklerinin
fazla geldi¤ini
söylüyorlar.
DAHA C‹DD‹, DAHA ‹LG‹L‹, DAHA NAZ‹K
Al‹ Aslan
(Ma¤aza Müdürü):
“Bir haftadır kullanıyoruz, çok memnunuz.
Hem müșterilerimiz hem çalıșan
arkadașlarımız açısından mağazanın havası
tamamen değiști. Uygulama, arkadașlarımız
için motive edici bir güç oldu. Zaten
özgüven sahibi insanlardır ama șimdi bașları
daha yukarıda, kendilerine güvenleri arttı.
Müșterilerimiz de kurumsal bir yere
geldiklerini hissediyorlar. Çok çok nazik
davranıyorlar. “Kıyafetinizle karșılanır,
konușmanızla uğurlanırsınız” diye bir laf
vardır. Hakikaten biz de müșterilerimizi
kıyafetlerimizle karșılıyoruz, bilgilerimiz ve
satıș tekniklerimizle satıșımızı yaparak
uğurluyoruz. Mağazamız ve kıyafetlerimiz bir
bütün oldu.”
28 B‹zb‹ze
30 saniye… İnsanların, hiç ağzınızı açmasanız bile, ilk karșılașmada
hakkınızda fikirler olușturduğu süre, sadece 30 saniye. İstikbal’in vizyoner
bir bakıșla start verdiği yeni kıyafet uygulamasının sonuçları da bu tezi
doğruluyor. Ünlü modacı Cemil İpekçi’nin imzasını tașıyan yeni
giysileriyle satıș yapan İstikbal elemanları müșterilerin kendilerine artık
daha nazik davrandığını ve ciddiye aldığını, müșteriler de artık çalıșanların
daha ciddi ve ilgili olduğunu düșünüyor. Yeni uygulamadan memnun
durumdaki her iki tarafın da birbirleri hakkında buluștuğu ortak nokta,
ciddiyet.
İstanbul’un en büyük ikinci İstikbal mağazası olan Beylikdüzü’ndeki Doğa
AȘ’yi, yeni kıyafet uygulamasının yansımalarını öğrenebilmek için Bizbize
ekibi olarak ziyaret ettik. Satıș elemanları bir haftadır yeni uygulamaya
geçmișlerdi. Önce bizi karșılayan Mağaza Müdürü Ali Aslan’dan
kendisinin de dahil olduğu hazırlık süreciyle ilgili bilgi aldık. Yeni
kıyafetlerin hazırlık safhası yaklașık altı ay sürmüș, provalar ise bir buçuk
ay kadar. Bayi Planlama ekibinin yürüttüğü süreçte İstanbul ve Kayseri
mağazalarından yedi satıș elemanı yer almıș. Mağaza Müdürü Ali Aslan’ın
da içinde olduğu ekip, haftada bir gün yeni kıyafetlerin tasarımını yapan
modacı Cemil İpekçi’nin İstanbul Beyoğlu’ndaki bürosunda bir araya
gelmiș. Çalıșmalara İstanbul’dan Mahmutbey ve Beylikdüzü mağazaları
katılmıș. Cemil ipekçi çalıșmaya bașlamadan önce kullanım rahatlığını
sağlamak için çalıșanların nasıl bir satıș tekniğiyle çalıștıklarını sormuș.
Satıștaki en zor kısmın baza ve kanepe açıp kapatmak olduğunu
öğrendikten sonra, bu zorluğu gözeterek kıyafet tasarımı yapmıș. Bu
nedenle makul etek boylarının yanı sıra bayan elemanlar için pantolon
seçeneği de konulmuș. Ortalama üç saat süren provalarda Cemil İpekçi
tarafından ölçüler alınmıș, kıyafetlerde rötușlar yapılmıș. Cemil İpekçi
kıyafetler konusunda önce kendi görüșünü belirterek bu görüș üzerinde
çalıșıp, kıyafetleri kullanacak olan ekibin fikrini almıș. Gelen önerileri
değerlendirerek değișiklikler yapmıș. Böylece gömleğin rengi sarıdan
maviye dönüșmüș, kalın sarı biyeler incelmiș ve azaltılmıș… Kıyafetlerin
son hali, hem tasarımcısını hem kullanıcısını memnun etmiș. İstikbal,
mağazacılık yapılanmasında kaydedilen așamayı personele tașımak ve
kurumsallașma çalıșmalarını pekiștirmek hedefiyle bașlattığı yeni kıyafet
uygulaması, diğer mağazalarına da yaygınlaștıracak.
“Kıyafetleri
beğendim. Bir
müșteri için
mağazada bir
disiplin olması
önemli.
Böylece
mağazaya
girdiğimizde
kimden bilgi alacağımız belli olur.
Çünkü bazen doğrudan gidip bir
müșteriye sorduğunuz da oluyor.
Türk Hava Yolları çalıșanları gibi
olmușlar. Bu da satıș elemanlarına bir
ciddiyet katmıș.”
GAYE EZERGÜL
“Siyah
pantolon ve
beyaz
gömlek
giyiyorduk.
Ancak yeni
modelimiz
bize daha
ağır bir hava
kattı. Güzel, șık, zarif. Zaten ciddi bir
müesseseyiz ama kıyafetlerimiz bu
ciddiyeti daha görünür kıldı.
Müșterilerimiz, șimdi bizi daha çok
benimsiyor. Daha dikkat çekici bir
model olduğu için, mağazanın
kalabalık zamanlarında da bize daha
kolay ulașıyorlar. Șık da buluyorlar.”
BENGÜ YAKAN
PEMBE ALKANO⁄LU
HÜLYA OLUKKAYA
“Bu kıyafetlerle
daha ciddi bir
görünümleri
var. Eskiden de
ekipten
memnundum
ama sanki
șimdi bizlerle
daha ilgili gibi
ya da daha çok ilgileneceklermiș gibi
görünüyorlar. Aslında yeni uygulama
müșteriler olarak bizlere daha fazla
ilgilenildiğimizi hissettiriyor. Daha çok
ciddiye alındığımız duygusu yașıyoruz.
Bu ciddiyet mağazanın havasına da
yansıyor. Ayrıca çok yakıșmıș.”
N‹HAL KÂHYAO⁄LU
“Prensip olarak
ișyerlerinin
ișleyișinde tek
tip kıyafet daha
estetik ve kolay.
Biz müșteriler
için yardım
almasını
kolaylaștırıyor.
Çünkü yardım ararken bazen yanlıșlıkla
bizim gibi müșteri olarak mağazaya
gelenlere gidip sorular soruyoruz. Bu
modeller de çok șık. Ama günlerdir
süren șu sıcakları düșünürsek, belki yaz
için daha spor modeller seçilebilirdi.”
“Müșteriler çok
beğeniyor. En
ilginç değișim,
müșterilerimizin
bizi artık daha
ciddiye almaları.
Davranıșları
artık daha farklı,
daha ciddi,
daha kibar… Daha önce de tek tip
giyiyorduk ama sanırım yeni modeller
üniforma havası tașıdığı için daha fark
edilir oldu. Biz de çok memnunuz.
Sadece uygulamaya bașladığımız
haftanın sıcaklara rastlaması nedeniyle
yeleklerimiz biraz fazla geldi. ”
D‹LARA GÜVEN‹R
“Kıyafetlerimizi
çok beğenerek
giyiyorum. Çok
ciddi bir durușu
var.
Müșterilerimizin
bizlere karșı
tavrında çok
belirgin
değișiklikler var. Bize seslenmeleri bile
değiști. Mesela önceleri “Bir bakar
mısın?” derken, șimdi “Hanımefendi
bakar mısınız?” diyorlar. Hatta soru
sorarken seslerinin tonu bile değișiyor.
Gerçekten çok memnunuz. Kıyafet ne
kadar önemliymiș… Onlar da daha
fazla ciddiye alındıklarını söylüyorlar.”
B‹zb‹ze 29
ROTAMIZ
C›v›l c›v›l Esk‹fleh‹r
Türkiye’nin en yaflan›r kentleri listesinin ilk s›ralar›ndaki yerini kaybetmiyor.
Tertemiz, c›v›l c›v›l bir üniversite kenti. Ülke ekonomisinin gözbebeklerinden
biri. Eskiflehir’de tek bir sektör de¤il, genel olarak yüksek katma de¤er
yaratan birçok sektör geliflim gösteriyor. Gitmek, gezmek laz›m...
Türkiye ekonomisinin gözbebeklerinden biri olan Eskișehir, Osmanlı Devleti’nin
kurucusu Osman Gazi’nin akıl hocası Șeyh Edebali’nin memleketi olmasının yanı sıra,
Nasrettin Hoca’nın, Yunus Emre’nin doğduğu, Kurtuluș Savașı’nın beș önemli
meydan muharebesinden üçüne sahne olmuș, yeni kurulan Cumhuriyet’in merkezi
sayılabilecek konumu nedeniyle de ilk sanayi yatırımlarına ev sahipliği yapmıș bir
kent. Yani bugün yaklașık 500 sanayi șirketine sahip kentin sanayi geleneği, köklü bir
tarihe yaslanıyor. Ülkenin ilk lokomotif ve tren motoru fabrikasının temeli, 1894’te
bu kentte kurulan atölyeyle atılmıș. 1933’te ilk üretim tesislerinden șeker fabrikası,
yine bu kentte kurulmuș. İlk yerli otomobil Devrim de, bu kentte hayat bulmuș.
Bizbize dergisi olarak sizleri bu sayıda Eskișehir’e davet ediyoruz. Biz dergi ekibi
olarak kenti, karasal iklime dahil olduğunu sanki unuttuğu, sıcaktan bunalttığı ağustos
ayı ortalarında ziyaret ettik. Gerçi İstanbul’un yüzde 90’ları așan nem oranından
sonra bize cennet gibi gelmiști ama Eskișehirliler iklimin ihanetine uğradıklarını
düșünüyorlardı. Ama o sıcağa ve okulların kapalı olmasına rağmen Eskișehir bizi
temiz caddeleri, bakımlı binaları, cıvıl cıvıl genç simalarıyla karșıladı.
Merkez ilçeyle birlikte 13 ilçesi bulunan Eskișehir, Türkiye topraklarının yüzde 1.8'ini
kaplıyor. Yüzde 94'ü tarıma elverișli nitelik tașıyan topraklarının yüzde 41'i ekili.
Eskișehir’in eğitim düzeyi yüzümüzü güldürüyor. Üniversiteye en çok öğrenci veren
illerimizden. Üniversite mezunlarının genel nüfusa oranı yüzde 9.5. Bu oranla,
ülkemizin eğitim düzeyi en yüksek kentlerinden biri. Okulsuz köyü yok. İstanbul,
Ankara ve İzmir ile birlikte birden fazla üniversite barındıran șehirler arasında. İki
üniversitesi var: 1958 yılında kurulan Anadolu Üniversitesi ve 1993’te eğitime
bașlayan Osmangazi Üniversitesi. Anadolu Üniversitesi kampusu, ülkenin en iyi
kampuslerinden birisi.
Bu bilgileri kâğıt üzerinde okumamıș olsanız bile, kentin caddelerinde gezindiğinizde
teșhisi koyabiliyorsunuz. Öğrenci cenneti Eskișehir, adeta kocaman bir kampus.
Tertemiz, hareketli mi hareketli… Yemeklerinin ucuzluğu dillere destan. Kenti ikiye
bölen Porsuk Çayı, aynı zamanda Eskișehir’e can da veriyor. Porsuk üzerinde
30 B‹zb‹ze
birbirinden sevimli sayısız kafe ve
restoran sıralanıyor. Henüz okullar tam
kadro açılmamıș olsa da, bu kafe ve
restoranların hemen hepsi dolu.
Ulașımı kolay; ulusal tren seferlerinin
hepsinin uğradığı tek kent Eskișehir.
Önceleri iliklerine ișleyen soğuğuna
ayak uydurmakta zorlansalar da, kente
dıșarıdan gelen öğrencilerin bir kısmı
zamanla șehirle öylesine bütünleșiyor
ki, aralarından okul bitince kente
yerleșenler de çıkıyor.
Türkiye’nin batı hava sahasına
Eskișehir’de bulunan 1. Hava Kuvvet
Komutanlığı tarafından komuta ediliyor.
Yani kent, uçaklarla iç içe yașıyor.
Hatta dıșardan gelip de artık șehre
alıșmıș olan öğrenciler, tecrübeli
Eskișehirliler ile acemi Eskișehirlileri
birbirlerinden ayırmak için șu yöntemi
kullanmak gerektiğini söylüyor:
“Eskișehir Phantom’ların yuvasıdır.
Uçak geçerken biri kafasını kaldırıp
bakıyorsa, șehrin yenisi demektir. Veya
uçak geçerken cümlesini yarıda kesip
uçağın geçmesini bekliyorsa eski, sesini
yükselterek derdini anlatmaya
çabalıyorsa yeni demektir.”
Ne deniz kenarında ne de bașkent
ama sanki bir kıyı șehrinin havasını
soluyor gibisiniz. İçinde nehir gemisiyle
gezebildiğiniz, sularında
serinleyebildiğiniz Porsuk Çayı’nın
etkisinden mi, șehri çevreleyen
tramvayından mı, caddelerini süsleyen
ve hayata karıșan heykellerinden mi
bilinmez ama yașayanların ve
ziyaretçilerin gözünde Eskișehir sanki
küçük bir Avrupa kenti.
Vakti zamanında doktor
muayenehaneleri burada bulunduğu
için adı “Doktorlar” olan cadde,
İstanbul’un Bağdat Caddesi kadar
șenlikli. Yolu tam ortalayan tramvay da
caddeye eski bir hava katıyor.
Kalabalıktan hoșlanmıyor olabilirsiniz
ama bu kalabalık sizi sıkmak bir yana,
rahatlatıyor.
EN YAȘANIR ȘEHİRLERDEN
Eskișehir sosyal ve kültürel altyapısıyla
da özel. Kent genelinde 33 sinema
salonu, opera, belediye ve üniversite
tiyatroları var. Uluslararası Eskișehir
Festivali ile Uluslararası Sinema
Günleri, kentin cıvıltısına cıvıltı katıyor.
Aynı zamanda Türkiye’nin en güvenli
șehirlerinden.
Eskișehir’in sosyo-ekonomik yașamı,
son yıllarda sanayiinin gelișimine paralel
olarak hızlı bir gelișim göstermiș.
Birleșmiș Milletler Kalkınma
Programı’nın hazırladığı “İnsani
Gelișmișlik Raporu”nda Eskișehir,
beșeri gelișmișlik ve yașanabilir kentler
düzeyi açısından üçüncü sırada.
Uluslararası Rekabet Araștırmaları
Kurumu’nun “İllerarası Rekabetçilik
Endeksi” çalıșmasına göreyse, en
rekabetçi altıncı kentimiz. Bu
çalıșmanın “beșeri sermaye ve yașam
kalitesi” endeksine göre ise Türkiye’nin
üçüncü kenti. Șehirleșme açısından,
yüzde 86’lık bir oranla önde gelen
illerinden. Türkiye’nin gayri safi milli
hasılası içindeki payı yüzde 1.2. Kiși
bașına düșen milli gelir, 2008 verilerine
göre 9 bin dolar.
B‹zb‹ze 31
ROTAMIZ
BAY‹LER
esk‹fleh‹r
bay‹ler‹m‹ze m‹saf‹r olduk
İMALAT SANAYİ LOKOMOTİF
Eskișehir’de tek bir sektör değil,
genelde yüksek katma değer yaratan
birçok sektör gelișim gösteriyor. Sanayi
ișletmeleri arasında makine ve metal
eșya sanayii yüzde 36 ile ilk sırada yer
alıyor. Taș ve toprağa dayalı imalat
sanayiinin genel sanayi içinde payı
yüzde 13, gıdanın payı yüzde 12, hazır
giyiminki yüzde 4, kimya, sanayi ve
kauçuk sanayilerinin payı yüzde 10.
Demiryolu ve karayollarının kavșağında
olması, tarım ve sanayide attığı adımlar
ile yeraltı kaynaklarının zenginliği,
Eskișehir’i ekonomik açıdan önemli bir
merkez haline getirmiș. Tabii son
yıllarda ekonomik hayatın
dinamizminde en önemli pay,
sanayinin. Șehir nüfusunun, kırsal
nüfusa göre süratle büyümesi, yetișmiș
ișgücü varlığı, pazarlara yakınlığı, enerji
ve hammadde kaynaklarının uygunluğu,
sanayi için gerekli altyapı yatırımlarının
yeterli olușu, bölge sanayiinin giderek
gelișmesini sağlamıș. İl ekonomisinin
sektörlere göre dağılımında ilk sırayı
yüzde 60 ile hizmet sektörü alıyor.
Onu yüzde 30 ile sanayi, yüzde 10 ile
tarım sektörü izliyor.
Kentin tarihi ve kültürüne iliflkin
bilgileri, Akarbafl› semtindeki Eskiflehir
Arkeoloji Müzesi, Dede Efendi
Mahallesi’ndeki Osmanl› Evi Müzesi,
Odunpazar› semtindeki Yunus Emre
Etnografya Müzesi’nde bulabilirsiniz.
Müzeleri s›ralam›flken, 1989 y›l›nda
Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi’nde
aç›lan Lületafl› Müzesi’ni de
unutmayal›m.
32 B‹zb‹ze
İHRACATLA BÜYÜYOR
Eskișehir, köklü sanayi geçmișiyle
ülkemizin en önemli sanayi kenti. ESO
üyesi olan 580 șirketin toplam cirosu 5
milyar dolar. Çalıșanlarının sayısı ise 43
bin kiși.
Eskișehir sanayii, uzun yıllardır ihracata
dayalı üretim yaparak büyüyor. 1983
yılında ESO’ya üye kurulușların toplam
ihracatları 66 milyon dolar iken,
2000’de 388 milyon dolar, 2008’de 1.7
milyar dolara çıkmıș.
1980'lerin bașında 25 șirket ihracat
yaparken, 2008’de bu sayı 124’e
çıkmıș. Makine imalat sanayii ihracat
rakamları son beș yılda 575 milyon
dolar artarak 929 milyona çıkmıș.
Yaklașık 100 ülkeye yönelik ihracat
yapılıyor. Bunun ortalama yüzde 70'i
Avrupa Birliği bașta olmak üzere
OECD ülkelerine yapılıyor. Eskișehir'de
üretimi yapılan bazı ürünler, Türkiye
çapında önemli pazar payına sahip.
Uçak motoru, dizel lokomotif ile
boraks üretiminde Eskișehir Türkiye
pazarının yüzde 100'ünü elinde
bulunduruyor. Dünyadaki bor
yataklarının yüzde 60'ına da Eskișehir
sahip. Buzdolabı üretiminin yüzde 60’ı
ve soğutucu kompresörleri üretiminin
de yüzde 95’i Eskișehir’de.
Anlatmakla bitmiyor. Siz en iyisi, en
kısa zamanda bu güzelim șehri ziyaret
edin.
Bizbize’nin bu ayki rotas› olan Eskiflehir’de bizleri, yenilikçi, güler yüzlü ‹stikbal,
Bellona ve Mondi bayileri karfl›lad›. Bayiler 2009’daki KDV indirimiyle yükselen
sat›fl grafi¤inin sürmesinden memnun.
‹ST‹KLAL BAY‹‹ ELDEM MOB‹LYA ORTA⁄I AYfiE ALIfiKAN
YÖNET‹M DE, PERSONEL DE E⁄‹T‹M ALIYOR
Eldem Mobilya, Eskișehir’de 30 yılı așkın ticaretin içinde olan iki aileye ait. Mobilya, beyaz eșya,
otomotiv, inșaat, sigorta ve iletișim sektörlerinde Eldem ve Alıșkan ailesi olarak hizmet veriyorlar. Bu
grup sinerjisini, sürekli büyümeyi hedefleyen İstikbal markasıyla birleștirmișler. Eskișehir’de hemen
hemen her evde grubun bir ürününü bulmak mümkün. Eldem Mobilya Yönetim Kurulu Üyesi Ayșe
Alıșkan, 2007 yılından beri Boydak Grubu’yla çalıștıklarını anlatıyor. Mobilya sektöründe dört noktada
30 personelle hizmet veriyorlar. 2009’da yüzde 20 büyüyen șirket, 2010’da da aynı büyümeyi
hedefliyor. “Boydak grubunun satıș sonrası hizmetlerdeki güçlü yapısı bizim en büyük güvencemizdir”
diyen Ayșe Alıșkan bașarılarının nedenlerini șöyle sıralıyor: “Müșteri memnuniyetimiz temel hedefimiz.
Bunu olușturabilmekte insan faktörü öncelik tașıyor. Nitelikli ișgücü en önemli unsur. Șube
yöneticilerimiz, satıș personelimiz ve sevkiyat ekibimizde ürün bilgisi ve müșteri memnuniyeti ön
planda. Bizler ve çalıșanlarımız düzenli olarak profesyonel danıșmanlık șirketlerinden eğitim desteği
alıyoruz. Ayrıca mağazalarımızın fiziki koșullarını en iyi düzeyde tutuyoruz. Mal tedarikinden satıș
sonrası hizmetlerine kadar yetki ve sorumluluklarımızı kurumsal bir yapı içinde yürütüyoruz. Bu da iș
akıșımızın ve müșteri ilișkilerimizin sorunsuz yürümesini sağlıyor. Zaman zaman reklam materyellerini
de kullanıyoruz.”
‹ST‹KLAL BAY‹‹ ÇET‹NKAYA MOB‹LYA SAH‹B‹ ABDURRAHMAN ÇET‹NKAYA
Lületafl›na yeflil darbe
Dünyanın ișlenebilir lületașı
yataklarının neredeyse tamamı
Eskișehir’de. Yaklașık 300 metre
derinlikte bulunan lületașı, kolay
ișlenmesi, dayanıklı olması
nedeniyle yaklașık 300 yıldır
dünyanın en kıymetli pipolarının
yapımında kullanılıyor. Ancak
Eskișehirli lületașı satıcılarının
tahtları sarsılmıș. Bunun nedeni,
dünyayı saran nikotin düșmanlığı.
Ürünlerinin çoğuhu ihraç eden
üreticiler, bu düșmanlık nedeniyle
satıșlarının düștüğünü söylüyor.
Onlar da pipodan aksesuar
ürünlerine geçiș yapmıșlar ama yeni
ürünlar pipo kadar itibar görmüyor.
KAL‹TE STANDART, F‹YAT DA ÖYLE OLMALI
Abdurrahman Çetinkaya’nın esas mesleği, gururla söylediği öğretmenlik. 1969-74 yılları arasında öğretmenlik, ardından yedi yıl ilaç sanayiinde tıbbi mümessillik yapmıș, 1981’de ise fotoğrafhane açarak ticarete
bașlamıș. Fotoğrafhane sayısı üçe çıkarken, deri ticaretine de girmiș. Ancak 5 Nisan kararları darbe vurunca, bașka alternatifler düșünmeye bașlamıș. Bu noktada yolu, İstikbal ile bulușmuș. 5 Temmuz 1996’da
açtığı mağaza Eskișehir’in ilk, Türkiye’nin en büyük İstikbal showroomlarından biri olmuș. 250 metrekareden bașlamıș, bugün ise altı kișilik kadrosuyla 750 metrekarelik mağazada hizmet veriyor. Çetinkaya, Boydak Holding çatısı altında çalıșmanın avantajlarını sıralarken, İstikbal’in ilk yıllarındaki neferlerinden biri olmakla hep övündüğünü belirterek șöyle diyor: “Boydak Ailesi, müstesna insanlar. Çok dürüstler, çok temizler. İstikbal çok kısa zamanda, yatırımlarında, yurtiçi ve yurtdıșı satıșta çok ișler bașardı. Bazen bazı firmalardan arkadașlarım takılır bana, ben de onlara rahmetli Özal’ın sözleriyle cevap veririm; Bizim gerçekleștirdiklerimizi, siz hayal bile edemezsiniz. Ama son yıllardaki ekonomik koșulların etkisiyle, merkez ile bayilerin diyaloğu aksadı, sesimizi duyuramıyoruz. En büyük sorun, fiyat. Bayiler fiyat kırıyor ve bunu yaparken
kâr marjını düșürerek markaya da kötülük ediyorlar. Edirne’den Ardahan’a kadar kalite ve fiyat standart olmalı. Merkez satıșınız fiyatla değil, müșteri memnuniyeti üzerine olsun demeli.”
B‹zb‹ze 33
BAY‹LER
‹ST‹KBAL BAY‹‹ YILDIRIM MOB‹LYA SAH‹B‹ FAT‹H YILDIRIM
BELLONA BAY‹‹ ESEN MOB‹LYA ORTA⁄I MUSTAFA ÇEL‹K
MÜfiTER‹ BEKLETMEYEN MA⁄AZA
fiEHR‹N UZAK KÖfiELER‹NE EL ‹LANI
Türkiye’nin en eski İstikbal bayilerinden olan
Yıldırım Mobilya’nın sahibi Fatih Yıldırım,
memurluktan mobilya sektörüne geçen
babasıyla birlikte sektöre girmiș. 1989’da
mobilya sektörüyle, 1992’de de tek bir
üretici firmayla çalıșmak istedikleri için
İstikbal ile tanıșmıșlar. 35 metrekarelik
dükkândan bașlayıp 1700 metrekareye kadar
büyüyen Yıldırım Mobilya, üç mağazada 20
personelle çalıșıyor. Zirveye oynamanın
kolay, zirvede tutunmanın çok zor olduğunu
belirten Yıldırım, yöntemlerini șöyle
anlatıyor: “İstikbal reklam yapsa
da, müșteriyle yüz yüze olan biz
bayileriz. Özellikle satıș sonrası
yüzde 100 müșteri memnuniyetini
sağlayan biziz. Aylık ve haftalık
anket yapıyoruz. Telefon açarak soruyoruz; kaç kiși durumdan memnun, kaçının
servis sonrası hizmetlerden șikâyeti var... Cevapları raporluyoruz. Ürün
kurulumunu fotoğraflarla belgeliyoruz. Çünkü en küçük bir șikâyet, çoğalarak
bize geri döner. Böylece bu riski minimize ediyoruz.” Ürün sayısı 2009’daki
KDV indirimiyle patlayan satıșlara yetișmeyince bu durumdan bir ders çıkaran
Yıldırım Ailesi, depolarını yenilemiș. 2 bin metrekarelik depoya raf sistemi
yapılmıș. Tüm ürünler düzenli, barkodları okunacak șekilde dizili. Yani yanlıș
ürün alma riski yok. Bu sistemle birlikte müșterinin mal bekleme süresini
neredeyse sıfıra indirmișler. Adeta fabrika gibi çalıșıyorlar. Bütün bunların
sonucunda da müșteri memnuniyeti artmıș. Yıldırım’ın fiyat politikasında
beklentisi var: “Fiyat sabit olmalı. Merkezi kampanyalarda fiyat vurgusundan çok
ürünü ön plana çıkarmak önemli. Bayiler arasındaki fiyat farkının da așılması
lazım. Reklamınız, insört çalıșmanız, broșürleriniz hazır; iș sadece satıștaki
performansa kalıyor. Ama siz satamayınca fiyatı indiriyorsunuz. Kabahat sizde
mi, fiyatta mı? Fiyat kırıp düșük kâr marjıyla satıș yapan bayii müșteri
memnuniyetini sağlamak için gerekli yatırımları yapamaz. “
Bellona’nın ilk
bölge bayisi Esen
Mobilya, 1998’den
beri hizmette.
Mustafa Çelik,
birkaç yıldır
bilinirliği artan,
Eskișehir’de çok
tutulan Bellona’dan son derece memnun olduklarını söylüyor.
Markanın tanınmaya bașladığını, müșterinin de bilinçlendiğini
belirten Çelik, “Bizdeki renkler, modeller biraz daha genç
serisi, biraz daha gösterișli. Markamızdan
da, kampanyalardan da çok memnunuz.
Tam düğün mevsiminde 6.5-7 milyar
TL’yi geçen alıșverișlere LCD televizyon
hediyesi veriliyor. Bu kampanya da çok
tuttu.” Çelik, Boydak yönetiminin
Bellona mağazalarına müșteri çekmek
için çaba gösterdiğini, kampanyanın da
bekleneni verdiğini söylüyor: “Mağazalara giren çıkan insan
sayısı arttı. Esen Mobilya olarak, ürün gecikmesi nedeniyle
iptaller yașamamıza rağmen 2009’u iyi geçirmiș, yüzde 110
bașarı sağlamıștık. Piyasanın da toparlanmasıyla ve söz konusu
kampanyalarla bu sene daha iyiyiz. Alternatifimiz de fazla. Her
yașa seslenen bir ürün gamımız var. Gelen müșteri, ‘Bellona’da
bir șey beğenmedim’ diyemiyor.”
Türk milletinin yeniliğe meraklı olduğunu, yeni çıkan takımları
takip ettiğini düșünen Esen Mobilya, sabit müșteriler yaratmak
için șehrin uzak kesimlerine el afișleri, kataloglar dağıtıyor ve
iyi bir geri dönüș alıyor.
Șehrin avantajlı bir caddesinde bulunan
mağaza, vitrini sürekli değiștiriyor. Ama bu
değișiklikler mutlaka yenilerin ön plana
çıkması șeklinde olmuyor. Zaman zaman
arka sıralardaki eski takımları da vitrine
çıkarıyorlar. Müșteri de yeni ürün geldiği
düșüncesiyle mağazaya giriyor. Mağazanın,
rutin olarak gelip gezen müșterileri de var.
MOND‹ BAY‹‹ ERDA⁄ MOB‹LYA SAH‹B‹ SEYFULLAH ERDA⁄
BELLONA BAY‹‹ ELDEM MOB‹LYA SAH‹B‹ N‹HAT ELDEM
TAfiINIRLARKEN MÜfiTER‹LER‹M‹Z‹N YANINDAYIZ
SENETLE DE SATIfi YAPIYORUZ
Eldem Mobilya’da sorularımızı, șirket ortaklarından Nihat
Eldem ve șirketin üç yöneticisinden biri olan Naci Tercan
cevaplandırıyor. Nihat Eldem, 50 yıldır ticaret yaptıklarını,
beyaz eșya ve turizm alanında da çalıștıklarını anlatıyor.
2006’dan bu yana Bellona ile birlikteler. Eldem, beyaz eșya
kanalından geldikleri için de diğer bayilerden farklı olarak
senetle, 24 aya kadar taksitle de satıș yaptıklarını söylüyor.
“Bellona müșterisi bilinçlidir” diyorlar, “İnternetten bakarlar,
rengine kadar belirleyip gelirler.
Ürünlerin detayını araștırırlar.
Stoklu çalıștığımız için taleplere
cevap verebiliyoruz. 10 yıldır gelen
müșterilerimiz var. Zaten amacımız
sabit müșterimizi çoğaltmak. Çünkü
sabit müșteri bize devamlı yeni
müșteri getirir. Bunun için de
memnun olması gerek.”
Eldem ve Tercan, Bellona’nın
marka bilinirliğinin artmaya devam
ettiğini, bu sürecin de satıșlarına
34 B‹zb‹ze
yansıdığını söylüyor. Mağazanın bu yılki satıșları, geçen
seneye göre yüzde 30-40 artmıș. Marka bilinirliğinin artması
için neler yaptıklarını sorduğumuzda șu yanıtı veriyorlar: “100
bine yakın müșteri kitlemiz var. 70 bini, her ay taksit
getirenler. Öncelikle onlara ulașmayı hedefledik. Her senet
ödemeye gelene, mobilya veya Bellona ile ilgili broșürlerimizi
mutlaka veririz. Telefonu iyi kullanırız. Yaklașık 25 bin
numaramız var. Mesajlarla bilgi veririz. Yeni yeni de
meyvelerini topluyoruz. Mesajın çok etkisi
var. Akșam mesajla kampanyayı haber
veririz, sabah bakarız ki müșteri gelmiș.”
Beyaz eșya sektörüne de hâkim olan
Eldem, mobilya sektörü müșterisinin çok
farklı olduğunu, beklemek istemediğini
söylüyor. Tercan da satıș tecrübelerinden
șu bilgileri aktarıyor: “Fabrika, müșteriye üç
hafta süre vermemizi istiyor ama biz bunu
söylediğimizde müșteri dönüp gidiyor.
Süre iki haftaya inse, satıș yüzde 20 artar.”
Erdağ Ailesi, Boydak Holding ile
1997’de İstikbal aracılığıyla tanıșmıș,
dört yıldır da Mondi bayii. Mondi’nin
varlığından, Boydak Holding
bünyesine geçtiğinde haberdar
olmușlar. Ama Bellona’nın geçirdiği
süreçleri takip ettikleri ve Mondi’nin de Boydak Holding
bünyesinde büyüyeceğine emin oldukları için bayiliğini
almıșlar. Seyfullah Erdağ, “Mondi’nin üçüncü marka olacağını
anladık. Öyle de gidiyor. Yeni modeller çıkıyor, rekabet
ortamı doğuyor. Son iki yıldır iyi ama son bir yıldır daha da
iyi. Șimdi markaya daha fazla ısınmaya bașladık. Tabii ticarette
mutlaka eksikler oluyor. Panel mobilyada hatalı ürünler
çıkıyor. Mondi kendi bünyesinde üretime bașladığında bu
sorun çözülecek” diyor.
2009’da KDV indirimi, Mondi’nin kampanyaları ve makul
fiyatları sayesinde yüzde 110 gibi rekor bir ciro yaptıklarını
anlatan Erdağ, bu yıl fiyatlardaki artıșın satıșlarına olumsuz
yansıdığını belirtiyor. Erdağ, geçen yılki fiyatlarla 2009 yılı
cirosunu așabileceklerini söylüyor.
Erdağ müșteri memnuniyeti konusunda, serviste sıkıntı
yașandığını belirtiyor: “Fabrikadan ürünler tașınırken kırık,
çatlak olușabiliyor. Panel mobilyada buraya gelen ürünü
paketten çıkarıp tek tek elden geçirmemiz gerekiyor. Oysa
müșteri mobilyayı paketli istiyor. Ama böyle yaptığımızda,
ortaya çıkan kırık ya da çatlağı servis kabul etmiyor. Bu da
bize yansıyor. Bu sıkıntıları yașamamak için fabrika ürünleri
daha güzel paketlemeli, kalite kontrol elemanları daha dikkatli
olmalı, bölge bayisi tașımada özen göstermeli, dikkat etmeli…
Müșteri memnuniyeti konusunda bir sıkıntı da, müșteri hatası
nedeniyle bir kırılma, lekelenme olduğunda, servis parçalarının
müșteriye pahalı gelmesi. Bu da markaya, firmaya olumsuz
yansıyor. Ama malın kalitesinden hiçbir șikâyet gelmiyor.”
Müșteri menuniyetini sağlamak için mağaza sahibi olarak
kendilerinin hizmet verdiğini belirten Erdağ, “Müșterinin
tașınması sırasında panel mobilyaların sökümünü ve gideceği
yerde montajını,
ücretsiz olarak
biz yapıyoruz.
Bu hizmet
kulaktan kulağa
yayılarak bize bir
artı puan
getiriyor” diyor.
B‹zb‹ze 35
renkler
M‹zah›n
h‹les‹ hurdas› yok
“Sadece iflini yaparken
mutlu olmak, insan›n
bafl›na gelebilecek en
flahane fley” diyen
Gülse Birsel’le
kitaplar›n›, mizah
yazarl›¤›n›, oyunculuk
ve gelece¤e dair
hayallerini konufltuk.
Kendinizde mizah yeteneği olduğunu ne zaman ve nasıl keșfettiniz?
Galiba Aktüel’e on dokuz yașımdayken yazdığım ilk yazıda da vardı neșeli bir ton.
Meselâ yayın yönetmenliğini yaptığım Harper’s Bazaar da büyük ihtimalle piyasada dili
en samimi olan moda dergisiydi. Kendini çok fazla ciddiye almadan, eğlenceli bașlıklar
ve mizah içeren spotlarla moda ve güzellik tavsiyeleri veriyorduk. Söyleșiler genellikle
esprili bir dille yapılıyordu, benim tercihim buydu. Sabah’ın hafta sonu ekinde
yazmam söz konusu olduğunda benden istenen șey, gittiğim davetleri, gördüğüm
restoranları yazmamdı. O zaman dedim ki, ben öyle sürekli davetlere mavetlere
gitmiyorum, ama șöyle komik bir șeyler yazdım, isterseniz basın! Ekin çıkmasına üç
gün vardı; biraz beğendiklerinden, biraz da mecburiyetten koydular yazımı gazeteye.
Ama çok sevildi, birkaç ay sonra da televizyon için teklif geldi; g.a.g.’ı
yapacaktım... Programın metinlerini zorlanmadan, üstelik eğlenerek,
“Ben niye daha önce böyle bir iș yapmadım” diye diye yazmaya
bașlayınca, anladım ki benim için doğru yol buymuș.
Gazeteciliğe bașladığınızda günün birinde Türkiye’nin en
sevilen mizah yazarlarından biri olacağınızı biliyor
muydunuz?
Galiba gelecek planları yapmak ve kendime bir kariyer cetveli
hazırlamak için çok gençtim. Hâlâ da kendimi öyle hissediyorum, bu
yüzden “Seneye șunu yaparım, șu yılın sonbaharında film çekerim” gibi
planlarım yok. Beni iki șey mutlu ediyor: Yazmak ve oynamak. Zaten
hayat boyu bașka bir șey yapmak da istemedim. Kendime sadece bu
sınırları çiziyorum. Bunun dıșında, canım ne yapmak istiyorsa onu
yapıyorum. Sadece ișini yaparken mutlu olmak insanın bașına gelebilecek
en șahane șey bence. Marangoz olsan da böyle, müzisyen olsan da...
Yazılarınızı okurken, en kișisel olanlarda bile șöyle bir șey
hissediyor insan: Bu kadın buralı değil, bașka bir yerden gelip
burada yașamayı tercih etmiș, o yüzden de olup bitenlere
“dıșarıdan” bakabiliyor. Hem içindeyim hayatın, hem de
büsbütün dıșında gibi. Buna katılıyor musunuz?
36 B‹zb‹ze
Yașarken o kadar da hayatın dıșında
kalmak mümkün değil. Bu tür bir uyum
sağlama sorunu varsa, insan mutsuz
olur. Ama yazarken yazdığım șeye,
içinde beni ilgilendiren bir olay olsa
bile, dıșarıdan bakabiliyorum.
Yazdıklarım içinde, müșteriye sürekli
“Sevgilim, bebeğim” diye hitap eden bir
satıș elemanı var mesela. Müșteri
aslında benim, olay da gerçekten
yașandı. Ama tabii o esnada, “Kız bana
bebeğim dedi, hmmm, ilginç, ayrıca da
komik. Halbuki ben ona sempatik bile
davranmamıștım” diye uzun uzun
düșünmüyorum. Ya hafiften
sinirleniyorum, ya duymazlıktan
geliyorum, ya da bașka bir mağaza
çalıșanıyla göz göze gelip duruma
gülümsüyoruz. Mizah yönünü, hikâyeyi
sonradan fark ediyorum. Bir de zaman
içinde șunu fark ettim: Kendimi
genellikle hafif asabi, șanssız, lafını
esirgemeyen ama genellikle kurban
konumunda bir karakter olarak
kullanıyorum. Kadın olmak da çoğu
durumda mizahı artırıyor, çünkü
kadınsanız her tür hikâyede zaten
baștan daha kırılgan, daha dezavantajlı
konumdasınız. Eve böcek de girse, ödül
alırken sahnede plaketi de düșürseniz,
satıș elemanı siz çıplakken kabinin
perdesini șak diye açıp “Nasıl oldu?” da
B‹zb‹ze 37
renkler
dese, kadın olmak durumu daha komik
yapıyor. Hele söz konusu olan, șıklık ve
zarafet iddiasındaki bir kadınsa...
Mizah bizde daha çok “erkeğin
alanı” addediliyor. Sinema ya da
televizyonda “güldüren”
kadınlar da birer cazibe simgesi
değiller pek. Daha doğrusu
onlardan öyle olmaları
beklenmiyor. Siz ne
düșünüyorsunuz bu konuda?
Galiba kadın da olsa, erkek de olsa eli
yüzü düzgün bir insanın komedi unsuru
haline gelmesi biraz alıșılmadık bir
durum. Doğulu mizah geleneğinde
güldüren karakterlerin görünüș itibariyle
de komik olması gerekiyor genellikle.
Hatta maskeler, komik makyajlar falan
kullanılıyor. Oysa, örneğin İngiliz
mizahının kahramanları çok șık, takım
elbiseli, yakıșıklı adamlar olabiliyor
zaman zaman. Neyi tercih ettiğinize
“
Mizah yazarlarının ya da bu
konuda usta kabul edilen
kișilerin sizinle ilgili düșünceleri
ne yönde seyretti? Sizi rakip
kabul ediyorlar mı mesela?
Onlara sormak gerek. Ama bu ișlerde
kendine güvenen kimse, șunu bunu
rakip olarak görüp ona göre çalıșmaz.
Ben “Șu bana rakip, ötekini geçeyim,
berikinin o yönü benden üstün” falan
diye düșünmüyorum. Zaten öyle bir
vakit de yok. Herkes kendine göre en
komik șeyleri yazıp çiziyor. Mizah çok
kișisel, birilerine benzemeye çalıștığınız
saniyede yanmıșsınız demektir. Bir de
mizahın hilesi hurdası yok. Yaptığınız iș
kabak gibi ortada! Hem ticari olarak,
hem kalite olarak neler yaptığınız zaten
açık. Ondan sonra kimin kimi rakip
olarak görüp görmediği çok da fark
Güldürmek zek‹ ‹nsanlara mahsustur.
zekâ da her zaman caz‹bel‹d‹r...
bağlı. Durum komedisi ya da karakter
komedisi için, çirkin, șekilsiz, komik
suratlı vesaire olmanıza, bu özellikler
karakteri desteklemiyorsa, gerek yok.
Hatta bu tür bir gülmece anlayıșının
bayatladığı bile söylenebilir. Bence
cinsiyetin de önemi yok. Ama metnin
çok sağlam olması gerekiyor. Hepsi
birbirinden güzel ve șık kadın ve
erkekleri bir salona toplayıp, iyi bir
metin ve doğru karakterlerle müthiș bir
komedi yaratabilirsiniz. Amerikan
sitcom’larının neredeyse bütün kadın
komedi oyuncuları çok güzeldir. Mizah
yazarlığına gelince, orada zaten nasıl
göründüğünüzün hiç önemi yok, bütün
iș kaleminizin kuvvetinde. Hem bence
aptal biri, oyuncu da olsa, yazar da olsa,
çizer de olsa, stand-up’çı da olsa,
kimseyi güldüremez. Güldürmek zeki
38 B‹zb‹ze
insanlara mahsustur, zekâ da her zaman
cazibelidir.
”
etmiyor. Mizahın tüketicisi tercihini
kullanıyor zaten.
Peki kadınlar ne düșünüyor? Bir
masada ilgiyi üzerinizde
topladığınızda bunun kıskançlık
yarattığını seziyor musunuz?
O tür negatif duyguları hiç algılamam
ben. Herkese, elde var bir, “iyi insan”
diye bakarım. Bir zararını da görmedim!
Yaptığınız bir espriye gülen bir
kadın ve bir erkek karșısında ayrı
ayrı ne hissedersiniz? Sizin için
birbirinden farkı var mı bu iki
durumun?
Hiç farkı yok. Zaten benim mizahımın
cinsiyeti çok belirgin değil. “Kadınlara
hitap eden mizah”, “erkekleri güldüren
șakalar” gibi șeylerin dönemi geçti
bence. Elbette herkes kendi yașadığı
șeylere ya da etrafında gördüğü șeylere
gülüyor. Benim yaptığım da kent mizahı.
Eh, șehirlerde de kadınla erkeğin
birbirinden ayrı yașadığı alanlar çok az
olduğu için, seyredenlerde büyük algı
farklarına yol açtığımı sanmıyorum. Belki
kadın kuaföründe yașananlarla ilgili bir
yazı kadınları daha çok güldürebilir. Öte
yandan erkekler arasında dönen erkek
geyiğini çok gerçekçi yazdığım
söyleniyor. Mesela Avrupa Yakası’ndaki
Volkan-Sertaç-Tacettin üçlüsünün
konușmalarını... “Bu muhabbetleri
nereden biliyorsun, kadınlar hakkında
bu tür kelimelerle konuștuğumuzu kim
söyledi?” filan bile diyenler oluyor.
Esquire gibi bir erkek dergisini
çıkartmanın faydası olmuș gibi geliyor
bana. Erkek okuyucunun ne istediğini
anlamaya, onun diliyle konușmaya
çalıșmıș olmak, bir de dergiyi
erkeklerden olușan bir ekiple yapmak,
kullandığım dili etkilemiștir herhalde.
Yazılı mizahla görsel mizah
bizde yan yana gelmiyor pek.
Sözgelimi, Oğuz Aral’ın sinema
deneyimi var mı, blmiyoruz.
Aynı șekilde Kemal Sunal’ın ünlü
bitirme tezi dıșında bir șey
yazdığını duymadık. Size göre
mizahı dilde ve bedende
yakalamak arasında nasıl farklar
var? İkisi birbirini nasıl
destekliyor ya da kırıyor?
Cevabını çok iyi bildiğim bir soru değil.
İkisini birlikte çok iyi yapmıș ustalar var,
Ferhan Șensoy gibi. Tek satır yazamayan
müthiș komedi oyuncuları var, öte
yandan kamera veya seyirci karșısında
adını bile söyleyemeyecek kadar
beceriksiz, birinci sınıf mizah yazarları,
çizerleri var. Beni sorarsanız, yazarken
daha rahatım. Bu konuda kendime daha
çok güveniyorum. Belki de hayatımı
yıllardır yazarak kazandığım için. Daha
da iyi olacak zamanla. Oyunculuk çok
yeni. Ödüller mödüller veriyorlar ama
fazla da ciddiye almamak gerek. Tabii
bariz bir gelișme olması sevindirici.
Öğrenebiliyorum demek ki. Böyle
konușunca iș hemen “Ay ne kadar
alçakgönüllüsünüz” gibi lüzumsuz
konulara geliyor ki, tam tersi. “Yazar
olarak da, oyuncu olarak da daha
öğrenciyim ben” demek, “Șimdiye kadar
hiçbir șey yapmadım. Bu, emekleme
dönemi, siz beni ileride görün esas” gibi
bir ukalalık da barındırıyor içinde aslında.
Bana daha uygun!
Güldürmenin bir kuralı da
kuralsız olmak ve en
beklenmedik anlarda en
beklenmedik eylemleri sunmak.
Sizce komik olan nelerden
beslenir?
Bir bilsem, hemen gidip sabahtan
akșama kadar orada beslenirim! Ama
galiba İstanbul bașlı bașına bir menba!
Avrupa Yakası fikrini anlattığım çoğu
kiși, ilk bașlarda “Bütün karakterler
șehirli, çatıșma yok” diye akıllar
veriyordu. Oysa “șehirli” dediğimiz
insan da o kadar çok çeșitli ki artık.
Șesu da șehirli, Aslı da, Volkan da, Selin
de... Hangisi birbirine benziyor? “Komik
nerelerden beslenir” sorusunun
cevabını vermeye çalıșmak “Zengin
olan insanlar bunca parayı nereden
bulur” sorusuna cevap aramak gibi bir
șey bence. Herkesin yöntemi farklı.
Dünyayı da dolașabilirsiniz, hikâyenizi
evinizin içindeki sivrisinekle de
anlatabilirsiniz.
Size göre mizahçının kendisine
ihaneti ve mizahta halkın
sömürüsü ne zaman bașlar?
Popüler, didaktik cümleleri, insanların
duymak istediği, öğreten klișe
doğruların altını çizmeyi sevmiyorum.
İnsanları yeteri kadar güldüremiyorsan,
duygu sömürüsü yaparsın. “Mizah
mesaj vermez” lafını biz biraz yanlıș
anlıyoruz. Evet, mizah mesaj vermez
ama önünde sonunda bir șeyler söyler.
Hicveder, ișaret eder, eleștirir, ortaya
koyar. Hiçbir șey söylemeyen mizah
ellerini kulaklarının yanında sallayıp dil
çıkarmaktır. Ama biz mizahın “Sevgili
seyirciler, garibanlar böyleyken,
zenginler șunu yapıyor, devlet
babamızsa bu ișe șöyle seyirci kalıyor...”
türünden bir basitlikle yapılmasına o
kadar alıșmıșız ki, bizim kușak “Sözü
olan mizah mı, aman abi!” durumunda!
Yukarıdaki cümleyi anlatmak
isteyebilirsin, haklı da olabilirsin, ama
böyle anlatmanın zamanı geçmiș artık.
Aslında sadece tipleme yapan, bașına
gelenleri anlatan birçok genç mizahçı
da farkında olmadan bir șeyler
söylüyor. Șehir hayatının hızına eleștiri
olabilir, ne bileyim șehre göç etmiș
halkın burada doğmuș ikinci
jenerasyonunu hicvetmek olabilir, ama
daha uzaktan, daha üstü kapalı bir
anlatımla yapıyorlar.
İnsanları güldürmek sizce ne
zaman soytarılık sınırına dayanır?
Daha doğrusu güldürmek için
neyi asla yapmazdınız?
Kendi gülmeyeceğim,
gülümsemeyeceğim hiçbir șeyi
seyircinin veya okuyucunun önüne
koymazdım. Benim için en ahlaklı ölçü
budur.
B‹zb‹ze 39
YEN‹
“
Tüketiciler art›k onlar› dinlemeyen flirketlere s›rt çeviriyor. fiirketler
için tüketicinin ne hissetti¤i çok önemli. Tüketici için önemli olan
da dost tavsiyesi. ‹flte o dost tavsiyesi art›k profesyonelleflip
“A¤›zdan A¤›za Pazarlama” ad›n› ald›.
“Evi‹ME MOB‹LYA ALSAM,
DOLABIN KAPA⁄INI
AÇTI⁄IMDA ‹Ç‹NDEN BANA
YAZILMIfi B‹R NOTLA B‹RL‹KTE
B‹R HED‹YE ÇIKMASINDAN
ÇOK ETK‹LEN‹RD‹M, BU, B‹R
HAVLu VEYA DETERJAN DA
OLAB‹L‹R”
S‹ZE B‹R DOST TAVS‹YES‹…
Posta kutunuzda her gün türlü türlü
broșürler buluyorsunuz, cep
telefonunuza sayısız ürün daveti mesajı
geliyor, internet adresiniz de aynı
içerikteki çağrılarla dolup tașıyor…
Tüm bu reklam mecraları sizin tüketim
seçiminizi etkiliyor mu, yoksa bıktınız
ve görmezden mi geliyorsunuz? Peki
ya öneride bulunan, o ürünü kullanan
güvendiğiniz bir arkadașınız olsaydı?
Herhalde hiçbirimiz arkadașımızın
deneyimine kayıtsız kalamayız. İște biz
insanların bu temel davranıș biçimi, bir
pazarlama yönteminin de hareket
noktasını olușturuyor; Ağızdan Ağıza
Pazarlama / WOMM (Word of Mouth
Marketing)… Sistemin dünyadaki
kurucusu Procter&Gamble, WOMM’u
Türkiye’de sadece kendi ürünlerine
yönelik kullanıyor. Türkiye’nin ilk ve tek
WOMM șirketi ise 2007’de kurulan
FikriMühim. Șirketin Proje
Koordinatörü Renan Tavukçuoğlu’na
bu yöntemin felsefesini ve
uygulamasını sorduk.
Haz›r tatl› ikram›n› ay›p bulan ev kad›nlar›n›
cezbetmek için süsleme kal›plar› tasarlanm›fl.
40 B‹zb‹ze
WOMM nedir?
Geleneksel mecralar dediğimiz
televizyon, radyo, outdoor ve basılı
mecranın gittikçe etkisini kaybetmesi
nedeniyle doğan yeni bir pazarlama
tekniği. WOMM’un geleneksel
mecralardan farkı, aslında tüketicinin
kendisini bir mecra olarak kullanması.
Çünkü kulağınızı tıkayamayacağız tek
șey, güvendiğiniz bir arkadașınızdan
gelen tavsiyedir. İște sistem de bunun
üzerine kurulu. WOMM’da önemli
olan doğru insanları bulmak, istediğiniz
konuda onları heyecanlandırmak,
onlara konușmaya değer bilgi ve
araçlar sunmak, sonra da deneyimlerini
yaymalarını sağlamak. Özetle, tavsiye
aracılığıyla satın almayı tetiklemeyi
hedefliyoruz.
Bazı ürün kategorileri zaten
kendiliğinden konușturuyor. Mesela
iPhone veya iPot teknolojik yenilikleri
nedeniyle zaten konușuluyor,
kampanyaya gerek kalmıyor. Biz,
üzerinde doğal olarak konușulmayacak
ürünlerde bu süreci yaratıyoruz.
Her iletișim çalıșmasının, her markanın
amacı aslında konușulmak. Burada
önemli olan, o konușturmanın
sonucunun satın almayla
sonuçlanmasını garantilemek.
Nasıl çalıșıyorsunuz?
FikriMühimler’den aldığımız bilgilerle
sahip olduğumuz, inanılmaz derecede
detaylı bir veri tabanımız mevcut.
Türkiye’nin her șehrinde 60 bini așkın
FikriMühim var. Bu senenin hedefi 75
bin. Çok aktifler. FikriMühim datasının
Türkiye’nin en tepkisel datası olduğunu
iddia ediyoruz. Mesela karma ciltli
kadına bile gidebiliyoruz. Bir marka için
İstanbul’da karma ciltli 3 bin kadına
ulașabilmeki çok önemlidir.
Onlar da bu deneyimlerin ardından
çevrelerine serbestçe deneyimlerini
aktarıyorlar.
Ancak bir marka, ürün, hizmet
hakkında konușturmak, eğer sonucunu
ölçemiyorsanız bir pazarlama tekniği
değildir. Biz sonucu analiz edebiliyoruz.
Ortalama sekiz hafta süren
kampanyaların sonunda müșterilere,
“Șu kadar kișiyle bașladığımız
kampanyada șöyle bir etki yarattık,
yansımaları șunlar oldu” diyebildiğimiz,
kalitatif ve kantitatif bir analiz
sunuyoruz.
Çünkü sistem, onların gönüllülük
esasıyla, “Benim fikrim mühim” diyerek
geldiği bir platform. Para verseniz,
rahatsız olur, o kadar rahat
konușamazlar. Fakat yakınlarına faydalı
bilgiler sundukları yönünde duydukları
sosyal fayda, zaten o maddi değeri
așıyor.
Veri tabanımız üzerinden yaptığımız
filtreleme sonucu her kampanyanın
FikriMühim kitlesi farklı oluyor. Mesela
çocuk sahibi değilseniz, bebek bezi
kampanyasında FikriMühim
olmuyorsunuz. Kampanyaya konu
neyse, size o ürünle ilgili bir kit
gönderip, deneyim yașatıyoruz. Veya
büyük ürünler söz konusuysa,
mağazalar açılmadan bir iki gün önce
FikriMühimler çağırılıp, ürünleri
deniyorlar.
Sonucu nasıl ölçüyorsunuz?
Online dünyada takip çok kolay. Bir
internet sitesine yönlendirme yaptırıp
klik ölçmek veya bir yere kayıt
olmalarını sağlayıp kaç arkadaș
getirdiklerini takip etmek veya kaç
blogda kaç forumda yazıldığını izlemek
mümkün.
Fakat önemli olan, WOMM’un yüzde
80’lik kısmı yüz yüze ve telefonla olan
görüșmelerin ölçümlenmesidir. Birkaç
metottan biri kupon sistemi.
FikriMühimler’e gönderdiğimiz deney
kitlerine, arkadașlarına dağıtmaları için
indirim kuponları koyuyoruz ve bu
kuponların anlașmalı ișyerlerine geri
dönüș oranlarına bakıyoruz.
B‹zb‹ze 41
YEN‹
Ayrıca kampanya öncesi ve sonrası
algıyı, bilinirliği, satınalma eğilimini
ölçtüğümüz anketlerimizi
karșılaștırıyoruz.
En önemli yöntemimiz ise tüketiciyle
marka arasındaki o uzun vadeli
sadakati sağlayan raporlama
sistemimiz. Biz markalara, sekiz hafta
boyunca hedef kitleleri olan
FikriMühimler ile sohbet platformu
sunuyoruz. Bu sohbetler sonunda
FikriMühimler izlenimleri hakkında
uzun raporlar yazıyorlar. İlgili markanın
da eğitimini almıș elemanımız ilk 24
saat içinde raporu yanıtlıyor.
FikriMühim, “Bu koskoca marka beni
dinliyor, cevap veriyor, ben
önemliyim” diyor. Bizim yöntemde
pazarlamadan çok psikolojik ve
sosyolojik öğeler ağır basıyor. Çünkü
herhangi bir șampuanın, bir
makarnanın konușturacak neyi olabilir
ki? Bu nedenle duygular ağır basıyor.
Söz konusu raporları da analiz
ediyoruz.
mı? Bu soruya verdiğiniz cevaplar çok
önemli. Mesela küçük ambalajlardaki
bir hazır tatlı ürünün dezavantajının
“hazır tatlı” olduğunu öğrenmiștik.
Kadınlar bir tatlıyı sadece ambalajını
açıp servis yapmayı ayıplıyorlardı. Bu
bariyeri așmak için, kadınları katılımcı
kılacak bir çözüm ürettik. Pakete fındık,
fıstık, tarçın poșetleri ve kalıp, yıldız,
gülen yüz șekillerinde kalıplar koyduk.
Böylece tatlıyı istedikleri șekilde
süsleyip servis yapabileceklerdi.
Bu nedenle markaların bize sunduğu
bilgiler çok önemli. Birisi en çok blog
benden bahsetsin der, birisi anneler
arasında yayılmak ister. Biz de
FikriMühimleri sizin hedefinize
yönlendiriyoruz.
WOMM’un klasik yöntemlerden
farkı nedir?
En önemli farkı, klasik yöntemlerde
genellikle kampanyadan, 30 saniyelik
reklam gibi süreli iletișimden, günlük
gazete ve dergilerden söz ederken,
WOMM’da çok uzun vadeli sadakat
yaratmaya yönelik bir iletișime
geçiyorsunuz.
Ayrıca geleneksel yöntemler hep
monologdur. WOMM ise bir diyalog.
Bunu internet sağlıyor.
Ancak biz deneyip kalitesinden emin
olmadığımız hiçbir ürün için
çalıșmıyoruz. Çünkü böyle bir
durumda WOMM ters teper.
WOMM bütçesi nedir?
Ucuz değil. Çünkü siz görünüp
görünmediği belli olamayan 30
saniyelik bir reklam yapmıyorsunuz. O
insanın hayatı boyunca sizin markanıza
sadakatini sağlamaya yönelik ve onun
tavsiye ettiği kișilerin getireceği kârlı bir
yatırım yapıyorsunuz. Türkiye’nin en
kaliteli datası. Hiçbir datadan bu kadar
hızlı ve verimli, analiz edebileceğiniz bir
geri dönüș alamazsınız. Zaten bunun
değerini anlayabilen firmalarla
çalıșıyoruz.
FikriMühim kampanyalarımız 1000 ila 5
bin kiși arasında yapılıyor. 5 bin kiși
yarım milyon komünikasyon yaratıyor.
Çünkü bir FikriMühim sekiz hafta
boyunca ortalama 18 arkadaș etkiliyor.
WOMM yapmak isteyen
șirketlerle nasıl çalıșıyorsunuz?
Șirketler bize ürünleri için hedefleri
hakkında bilgilendirme yapıyorlar ama
biz farklı olarak șunu soruyoruz: Ürün
hakkında ne konușulmasını
istiyorsunuz, lezzetini mi, ambalajını
42 B‹zb‹ze
F‹KR‹MÜH‹M K‹MD‹R,
NASIL ÇALIfiIR?
Tanıtım maliyetini düșüren bir
yöntem mi?
Hayır, reklamdan bütçe çalmak gibi bir
amacımız yok. Kendimizi 360 dereceyi
tamamlayan bir parça olarak
görüyoruz ama katalizörüz.
Peki bir șirket, WOMM șirketine
gitmeden de bu yöntemi
uygulayamaz mı?
Aslında bu bir bakıș açısı. Ve siz eğer
tüketici hakkının farkındaysanız ve
FikriMühim film sektörüyle de
çal›fl›yor. fiirket, ABD’deki bir
WOMM ajans›yla birlikte Nuri
Bilge Ceylan’›n “Üç Maymun”
filminin kampanyas›n›
yürütmüfl. fiirket Ceylan’›n
Oscar için 2012’ye yetiflecek
baflka bir filmi ve Ça¤an
Irmak’›n yeni filmi için de
çal›flma yapacak.
FikriMühim șirketi, FikriMühim
denilen, para almadan, gönüllü
olarak sisteme dahil olan kișilerle
çalıșıyor. Bu sistemi gönüllü
çalıșacak kadar cazip kılan,
FikriMühim’in ürünleri piyasaya
çıkmadan önce deneme
imkânına sahip olması,
yeniliklere katıldığı ve fikrinin
önemsendiği hissi.
FikriMühimler, reklam yapılmadığı
için arkadașlarından duyarak
sisteme kayıt oluyor. Yașadıkları
çevreye duyarlı, ilgi alanlarına
giren konular hakkında güçlü
fikirlere sahip ve bu fikirleri
çevreleriyle paylașmaktan
hoșlanan kișiler arasından
seçiliyorlar. Kayıt olurken, cilt
bilgilerinden neyi sevip neyi
sevmediklerine kadar çok ayrıntılı
bilgiler vererek șirketin veri
datasına girmiș oluyorlar.
Sevdikleri ürün veya hizmetlerle
ilgili yeni bir kampanya
bașlayacağı zaman, kendilerine eposta yoluyla kampanya daveti
gönderiliyor. Kampanyaya katılan
FikriMühimler’e, kampanya
ürünlerine ilișkin birer kit
gönderilerek denemeleri,
deneyimleri hakkında dürüstçe
bol bol konușmaları ve bu süreci
raporlaștırmaları isteniyor.
FikriMühim ne kadar çalıșma
yapacağını kendisi belirliyor. Her
FikriMühim her kampanyaya
katılmıyor. Kampanyaya katılacak
FikriMühim sayısını öncelikle
müșteri bütçeleri belirliyor.
Ayrıca bazı șirketler,
programlarına katılacak
FikriMühimler’in özellikle hedef
kitlelerinden olmasını istiyor. Yaș,
cinsiyet, nerede yașadığı, ilgi
alanları ve benzeri özellikler de,
o FikriMühim’in kampanyaya
katılıp katılamayacağını belirliyor.
onun taleplerine hakkıyla cevap
veriyor, beklentisinin üzerinde bir
deneyim yașatıyorsanız, aslında
yöntemi biraz uyguluyorsunuz
demektir. Ama șirketlerin ișleri çok
zor, çünkü etrafları çok kalabalık.
Sıyrılabilmek için olağanüstü olmak
gerekiyor. Market rafları sıra sıra aynı
ürünlerle dolu. Kadınlar da
promosyona bakarak almayı tercih
ediyor. Ama biz onları yönlendiriyoruz,
bilgilendiriyoruz. Oraya gittiği zaman
da kim onunla konuștuysa, onun
ürününü alıyor. Daha çok duygusal
șeyler etkiliyor, konușturuyor insanları.
Ya büyük ürünler, mesela
mobilyada neler yapıyorsunuz?
Orada biraz daha yaratıcılığı zorlamak
lazım. İnsanları șașırtmalıyız. Bir anket
yaparak yeni ev alanlar, değiștirmeyi
düșünenler, takımları kaç senelik gibi
bilgilerle detaylı bir data çıkar. Böylece
doğru insanlara gidebiliriz.
Onlara bütün koleksiyonu sadece
mağazada denetletmek mümkün.
Mağaza açılmadan önce birkaç gün
sadece FikriMühimler ve arkadașlarına
hizmet verir. Burçlarına göre hediyeler,
çok özel ikramlar hazırlarız. Mağaza
açıldıktan sonra bunların hiçbir anlamı
olmaz. Çünkü kendilerini özel
hissetmeleri önemli.
Boydak Holding’e ne tavsiye
edersiniz?
En önemlisi, tüm șirketlerin yapması
gereken; gerçek anlamda, uzunca bir
süre dinlemek ve anlamak. Elimizde
internet gibi çok büyük bir fırsat var.
İnsanlar her konuda ve sürekli
yazıșıyorlar. İnterneti izleyin; sizin ve
rakiplerinizin hakkında neler yazılıyor,
insanlar hakkınızda ne konușuyor,
bakın. Neden? Çünkü siz
reklamlarınızda bir özelliğinizi öne
çıkarıyorsunuzdur ama o özelliğiniz
tüketici için hiçbir anlam tașımıyor
olabilir. Elinizde müșterilerinizle ilgili
bir veri tabanı varsa, onu etkili hale
getirebilirsiniz.
Bir yol da satıș sonrası memnuniyet
hakkında müșterilerinize yapacağız
anketlerdir. Satıș sonrası yapılabilecek
çok șey olabilir. İnsanları șașırtmak,
onlara beklentilerinin ötesinde bir
șeyler vermek. Sizler de bir tüketici
olarak, kendinizden yola çıkarak
düșünebilirsiniz. Mesela evime mobilya
alsam, dolabın kapağını açtığımda
içinden bana yazılmıș bir notla birlikte
bir hediye çıkmasından çok
etkilenirdim. Ufacık bir hediye olabilir
bu. Bir havlu olabilir. Veya düșünün
evinize yeni bir mobilya gelmiș,
sileceksiniz, temizleyeceksiniz,
yerleștireceksiniz; en heyecanlı anınız.
Ve dolaptan bir ahșap temizleme
deterjanı ve temizlik malzemeleri
çıkıyor… Üstelik böyle bir uygulama
için deterjan üreticisi bir firmayla
ișbirliği de yapılabilir. Yani müșterinize
beklemediği bir anda, hem de ișine
yarayacak bir șey veriyorsunuz.
İște bunlar insanları hakkınızda
konușturabilir. Burada önemli olan, ne
konușulduğunu takip etmektir.
Markanın ne söylediğinin hiçbir önemi
yok. Belki sen marka olarak
tanıtımlarında tasarımlarını öne
çıkarırken, müșteri senin kaliten
hakkında konușuyor, “10 senedir
kullanıyorum, hiçbir șey olmadı”
diyordur. Marka da hedef kitlesini
motive eden, konușturanın hangi
özelliği olduğunu öğrendikten sonra
tanıtımında bu özelliğinin üzerine
gitmelidir. Hakkında ne konușturmak
istediğini saptayarak, bu saptamaya
yönelik çalıșmalar yapmalıdır.
Tabii mobilya türü ürünlerde tavsiye
çok daha önemli oluyor. Çünkü
müșteri daha fazla para harcayıp, uzun
yıllar onunla yașayacağı bir yatırım
yapıyor. Bu yatırımda riski almak
istemeyeceği için WOMM daha da
önem kazanıyor. O yüzden de sizin,
mevcut müșterilerinizi de gönüllü
elemanlara çevirebilecek bir sistemden
çok fayda göreceğinize inanıyorum.
B‹zb‹ze 43
ARTI 1
LOGOLARIN D‹L‹
Kırmızıda atak, kendinden emin bir beyan var.
Beyaz, “Ben temizim, doğruyum, dürüstüm”
ifadesini veriyor.
Bellona gayet güzel, turkuaz. “Temizlenip, yıkanıp,
yeniden yapılandım, emrinizdeyim” diyor.
Mondi’nin renklerini çok beğendim. “Denge,
huzur ve güveni beyaz bir dünya olarak
sunuyorum sizlere; gelin benden yeșili alın” diyor.
Fast-food restoranlar›n›n logolar› k›rm›z›, çünkü k›rm›z› ifltah
açar. Dekorasyonlar›nda kahverengi vard›r, çünkü kahverengi
rahats›z edicidir, çabucak yiyip ç›kars›n›z. Doktorlar yeflil giyer,
çünkü yeflil güven ve huzur verir. Renkler, kendilerine has
dilleriyle bizimle konuflur.
Rengârenk
reyonlar b‹z‹
neden çeker?
Sarı alt yapı, entelektüel benliğini ortaya koyuyor.
Beyazla da doğruluk, dürüstlük yansıtılıyor. İyi
iletișimin de rengi olan mavi ise “Size sadığım,
onurluyum, bana güvenin” mesajı veriyor.
Metin Yahya Üster, bir renk uzmanı. Renk Center Psikolojik
Danıșmanlık Eğitim Merkezi olarak, kurumsal alanda
uygulamalı seminerler, renkle insan tanıma, sıcak satıș ve
bașarıyı yakalama eğitimleri veriyorlar. “Herhangi bir alıș veriș
merkezinde birbirine ikame bir sürü ürünün bașında durup
bir seçim yaparken içimizdeki sesi dinleriz. İçimizdeki sesi
olușturan ise renklerdir” diyen Üster ile renklerin dünyasına
bir yolculuğa çıkıyoruz.
Renkler bize ne diyor?
Kırmızı, “ben kendinden emin, güçlü, cesur benliğimle
yanınızdayım”, turuncu “duygularınızı size kazandırmak, yapıcı
ve neșeli bir kimliğe kavușturmak için varım”, sarı
“entelektüel benliğinizi, yönetici kimliğinizi, buluș ve
projeciliğinizi hatırlatmak için geldim”, yeșil “denge, huzur,
güven, istikrar için varım”, mavi “mağrur, gururlu, onurlu
benliğinizi size hatırlatıyorum: İyi iletișimi sağlamak için
geldim”, mor “sizi bilgi, kutsal ve ulvi kata tașıyacağım” diyor.
Yani logo yaparken danıșmanlık almalıyız...
Logo ve amblem renkleri için bize danıșıyorlar.
Medyadan arayadan arayan dergiler var; “Bu ayki kapak
renklerimiz ne olmalı” diye soruyorlar. Çünkü renkler satıyor.
Uzak durulması ya da mutlaka kullanılması
gereken renk var mı?
44 B‹zb‹ze
Öyle bir șey yok. Her renkten yararlanmalıyız. Her rengin
karakteristik bir özelliği var. Bu renk bana yaramıyor demek
doğru değil. “Olumsuz renk” diye bir șey yok. Sadece siyah,
gri, kahverengi, lacivert kullanmamak lazım. Bunlar kaoslu
renkler. Bu renklerin iș dünyasında da kullanılmaması gerekir.
Peki renklerin enerjisini kișisel gelișimimizde nasıl
kullanabiliriz?
Tenimize temas eden renkler bizi kendi karakterleriyle
etkilerler. Renklerin karakteristik özellikleri var. Kiși atak,
cesur, kendinden emin olmak istiyorsa kırmızıya yakın olacak.
Ten temaslı giysilerinde bunu kullanacak. Duygularının öne
geçmesini istiyorsa turuncuyu seçecek. Denge huzur, güven
arıyorsa yeșil; entelektüel bir benlik için sarı; iyi iletișimi
özlüyorsa mavi; bilge; kutsal, ulvi bir alanda var olmak
istiyorsa mor, eflatun, menekșe, leylak, lila.
Bir mağaza düzenlerken, diyelim ki bir mobilya
mağazası, neleri dikkate almalıyız?
Sıcak, yani çekici renkleri öne çıkarmak lazım; kırmızı, sarı,
turuncu… Mesela bir süpermarketin giriș bölümünde
oturalım, göreceğiz ki markete girenler önce renkli
reyonlara gidiyorlar. O ambalajları ellerine alıyor, eviriyor
çeviriyorlar. İște bir mağaza düzenlerken, tüketicinin hep
renklerin üzerine gittiğini dikkate almalısınız. Çünkü renk
iletișimdir, çeker.
B‹zb‹ze 45
ARTI 1
Renk seçimi üründen ürüne
farklılașır mı?
Farklılașır. Mesela yapıștırıcı Uhu’yu
örnek vereyim. Çocukluğumdan beri
Uhu’yu sarı olarak algıladım. Uhu’yu
sarı olduğu için alırım. Belki maviye
boyasalar ondan soğuyacağım.
Yine yapıștırıcı Pritt vardır. O da
sarıydı. Ancak bir de kırmızısını yaptılar.
Kırtasiyecilerle konușun, kırmızısı
satmıyor. Piyasaya ürün sürülecekse,
canlı renklerle ortaya çıkılmalı ve renk
değiștirmekten kaçınılmalı.
İș görüșmesinde renk önemli
mi?
Dengeli bir toplantı istiyorsanız, yeșil
bir aurada görünmekte fayda var.
Toplantıyı lehinize çevirmek
istiyorsanız, sarı vazgeçmeyeceğiniz
renk, yönetim rengidir. Ancak sarı
bazen iddialı hale gelip sinir sistemini
öne çıkarabilir.
Kurumsal iletișimde renkler
nasıl kullanılmalı?
Kırmızı atak, güçlü, kendinden emin,
cesur, așksal bir benlik yaratırken çok
ileri gidilirse saldırgan bir tutum
yaratabilir. O yüzden kırmızının frenine
basan, onun tamamlayıcısı turkuazdır.
Macenta ile yeșil, morla sarı, maviyle
oranj yan yana kullanıldığında bir ahenk
yaratıyorlar. Bu bir șirket olduğunda
ahenkli bir șekilde oturuyor.
Renkleri tüketici açısından ele
alırsak…
Günümüzde bir çok kuruluș renklerin
gizemli gücüne inanmıș ve bu gücü
satıș pazarlama çalıșmalarına eklemiș.
Bir çok kuruluș da farkında olmadan
renklerin gücünü kullanıyor. Gerek
46 B‹zb‹ze
HAYATA DA‹R
Darüflflafaka spor tesislerindeki
yaz okullar›nda çocuklar› renk
testine tabi tutan Metin Yahya
Sözer, “Çocu¤a bofl bir renk
çemberi verin. Bunu farkl›
renklere boyamas›n› isteyin.
K›rm›z›y›, yeflili veya moru
boyarken nas›l bir karakter
sergiledi¤ini izleyin. Çünkü
insan kendini renkle ifade eder,
çocuk o rengi boyarken iç
bedeniyle hareket eder.
Böylelikle çocu¤un karakterini
yakalamak mümkün” diyor.
ürün gerek hizmet pazarlayan
kurulușlar rengi tüm departmanlarına
monte eder. Bașta mağaza dizaynı ve
ambalaj renkleri olmak üzere bilerek
veya bilmeyerek uyum yakalamaya ve
ürünleri belli renklerle özdeșleștirmeye
çalıșırlar. Mesela gıda ürünlerinde iștah
açması açısından kırmızı tercih edilir.
Hatta McDonald’s ve Burger King gibi
büyük firmalar kırmızıyı tabelalarında
kullanmıș. Fakat bahsettiğim firmalar
sarının gücünü de çok etkin kullanmıș.
Mağaza içi dekorunda rahatsız edici
șekilde sarı ve kahverengi kullanarak,
müșterinin fast food tüketime uyum
sağlayıp, alıșverișini yapıp karnını
doyurduktan sonra rahatsızlık duyarak
ortamdan uzaklașmasını sağlamıșlar.
Light gıda ürünlerinde ise yeșil ve mavi
tercih edilir. Çünkü light ürün seçen
birinin düșüncelerine ve isteklerine
hitap eden renkler yeșil ve mavidir.
Mavi enginlik ve derinliğin, yeșil ise
huzur, denge ve güvenin rengidir.
Cerrahların kullandıkları rengin yeșil
olması hastaya güven yüklemesi içindir.
Renkler bilinçaltımızı yönlendirirler.
Herhangi bir alıș veriș merkezinde
birbirine ikame bir sürü ürünün
bașında durup bir seçim yaparken bizi
bilinçaltımız yönlendirir. İçimizdeki sesi
dinleriz ve içimizdeki sesi olușturan ise
renklerdir.
RENKLER NE SÖYLER,
NE YAPAR?
Yeșil: Paylașım, uyum, cömertlik, iș
birlikteliği, akıl, sükûnet, bilincin sembolü.
Sinirleri yatıștırır. Yeșil ağırlıklı bir mekân
üretkenliği ve yaratıcılığı artırır. İnsana
güven, huzur ve istikrar kazandırır. Bu
nedenle banka logolarında tercih edilir.
Hastane logo ve iç dizaynında kullanılır.
Kahverengi: Gerçekçiliğin, planın ve
sistemin rengidir, insanlara canlılık verir.
İnsanların hızla hareket etmesi istenilen,
fast-food restoranları ve müzeler gibi
alanlarda kullanılır. İnsanların resmiyetten
uzak, rahat bir his içine soktuğu için
ofiste kahverengi mobilya kullanmamalı.
Kırmızı: Motivasyonunun, teșvikin,
aktivitenin ve ihtirasın sembolüdür. Yeni
bir bașlangıç, yeni bir yașama sevinci ve
yeni bir sevginin anahtarıdır. İnsanlar
üzerinde canlandırıcı, kıșkırtıcı ve heyecan
verici etki yaratır, iștah açar. Bu nedenle
gıda firmalarının logo tercihidir.
Turuncu: Kırmızı gibi dıșadönük ve
tamamlayıcı bir renktir. Kırmızıdan daha
yapıcıdır. Sağlık, canlılık, heyecan en
belirgin katkılarıdır. İletișim, atılım ve
hareket bu renkle sağlanır. Mutluluk verir.
Sarı: İnsana umut verir. Parlak, neșeli ve
heyecan yüklü bir güce sahiptir. Hırs,
iddia, açık görüșlülük ve ilhamı simgeler.
Bilgiyi ve bilgeliği ön plana çıkarır.
Geçiciliğin ve aynı zamanda dikkat
çekiciliğin ifadesidir. Bu nedenle
taksilerde sarı renk tercih edilir.
Mavi: Derin ruh dünyasını, sonsuzluğu,
sakinliği, güven ve sadakat duygusunu
simgeler. Yetenek, güzellik, barıș, sevgi,
șifa ve görev bilincinin rengidir. İnsanlara
onur ve gurur yükler. Sonsuzluğu,
otoriteyi ve verimliliği çağrıștırır.
Dünyadaki firmaların yarısından fazlası
logolarında maviyi kullanır.
Pembe: Uyum, neșe, șirinlik ve sevginin
simgesi. Rahat hissettirir, dinlendirir. Bu
nedenle büyük mağazalarda üniforma
rengi olarak tercih edilir.
Turkuaz: İnsanlar üzerinde istikrar
sağlayıcı bir özelliğe sahip. Dikkati ve
konsantrasyonu da ayakta tutar.
‹stanbul’da
Norveçli Lofoten
Trading flirketinin 20
milyon dolarl›k yat›r›m›
olan Buz Müzesi’nin
aç›l›fl temas›n›,
‹sveç'teki ünlü Buz
Otel’in tasar›mc› ve
heykelt›rafllar›
oluflturmufl:
Vikingler’in ‹stanbul
yolculu¤u. Projenin
teknik altyap›s›, ›s›tma
ve so¤utma
sistemleriyse Türk
mühendisleri ve
firmalar›n›n ürünü.
kr‹stal b‹r saray
Buzun mavi șeffaflığı ve büyülü sanatsal güzelliği İsveç’in dağlarından Boğaz’ın
sularına indi. Dünyanın, sıcak iklimde yapılan ilk kalıcı buz müzesi olan “Magic
Ice/Buz Müzesi”, Forum İstanbul Alıșveriș Merkezi'nde açıldığı 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı'ndan bu yana giderek artan sayıda ziyaretçi kabul
ediyor. Bizbize ekibi olarak biz de sizleri, ziyaretçilerini bașka bir diyara götüren Buz
Müzesi’nde bir gezintiye davet ediyoruz.
İstanbul en sıcak günlerinden birini yașarken kapısını çaldığımız müze, 1400
metrekarelik heyecan verici sergi alanıyla bizi bekliyor. Giriș ve Alıșveriș Alanı Takım
Lideri Volkan Temizkan’ın rehberliğinde geziye bașlıyoruz.
Giriște üç tane fuaye alanı var; buz, dağ ve ağaç temalı odalar. Bu tematik odalar,
mavi ıșıltılı buzların getirildiği İsveç’in Jukkasjarvi bölgesindeki Thorne Nehri’nin
güzergâhını simgeliyor. Çünkü Thorne Nehri, buzullarda doğup dağlar üzerinden
akarak ormanlık alana dökülüyor. Bu üç oda içinde en dikkat çekici olan, buzul
temalı odadaki, sadece kutup bölgesi semalarında izlenebilen ıșık oyunlarının
yansıtıldığı video gösterimi. Tematik odaların ardından girdiğimiz sinevizyon
bölümünde, Arap ülkelerinden kalabalık bir aileyle birlikte Norveç’i ve doğal
güzelliklerini anlatan 7 dakikalık bir film izliyoruz.
ÖNCE NEMDEN ARINIYORUZ
Bu yolları izledikten sonra da sıra buza geliyor. -5 derecelik bölümün giriș kapısı
önünde bizleri bir seremoni bekliyor. Kapüșonlu, eldivenli, neredeyse ayak
bileklerine uzanan, mavi bir anorak dağıtılıyor. Boy boy mavi anoraklar ziyaretçilere
Eskimo havası veriyor. Kalın ama sempatik bu giysilere güvenerek -5 derecenin
kucağına atlıyoruz. Ama bir dakika… Öyle hemen müze koridorlarına geçmek yok.
Önce üzerimizdeki nemin kuruması ve -5 dereceye hazırlanmamız için soğutma
odasında soluklanacağız.
B‹zb‹ze 47
HAYATA DA‹R
Buz Müzesi, bu y›l Kültür Bakanl›¤›’ndan kültür teflviki alan tek proje olmufl.
Müzede dört kurdan oluflan buzdan heykel kursu da veriliyor. ‹ki saatlik ilk kurun
fiyat› 70 TL. Dördüncü ve son kur ‹sveç’teki Buz Otel’de bir gece konaklayarak,
otelin sanatç›lar›ndan ders almak. Fiyat henüz belli olmasa da buzun büyüsüne
kap›l›p flimdiden dört kur için s›raya girenler var.
hatta ıslaklık bile hissetmeyeceğimizi
söylüyor. Gerçekten de öyle… Sadece
soğuğu hissediyorsunuz. Yani
buzdolabınızdaki buzu unutun…
Buradaki, yapıșan, ıslatan bir buz değil;
sadece soğuk.
Soğutma odasında 20 saniye kadar
bekliyoruz. Amaç, vücut ısısını sıfır
dereceye indirmek ve vücudumuzdaki
nemi almak. Çünkü buzun katili nem.
İçerisiyle dıșarısı arasında 30-35
derecelik bir fark oluyor. Isı farkı ne
kadar artarsa, makinelere de o kadar
çok iș düșüyor; o kadar kuvvetli
çalıșıyorlar.
Burada sıfır dereceye inmeyi beklerken
bize, önceki ziyaretçilerin müzenin
koridorlarında çekilmiș keyifli
fotoğrafları eșlik ediyor. Bu arada yavaș
yavaș ayaklarımızdan bașlayarak soğuğu
hissediyoruz.
Sonunda -5’lik kısma geçiyoruz.
Soğuuuk… Önümüzde buz duvarlar,
buzdan heykeller uzanıyor. Tavanda
buz yok, soğutma tünelleri var. Buzlara
dokunulmasına izin verilmiyor ama
bize küçük bir istisna yapılıyor. Volkan
Temizkan “ya elim buza yapıșıp kalırsa”
korkumuzu hissederek, nemi alınan
buzda böyle bir risk bulunmadığını,
48 B‹zb‹ze
“BÜYÜLÜ” BUZLAR
İSVEÇ’TEN
Oda büyüklüğündeki iki cihazla
nemden arındırılan müze yapımında
yaklașık 220 ton buz kullanılmıș. Buzun
70 tonu İsveç’teki Thorne Nehri’nden,
geri kalanı İstanbul’daki bir buz
firmasından. İsveç ve İstanbul kökenli
iki tür buz arasında önemli farklar var.
Temel fark, İstanbul buzunun stabil
ortamda kaplarda doldurulması
nedeniyle șefaf olmaması, Thorne
nehri buzlarının ise kristal șeffaflığıyla
ıșıldaması… Bu, dünyanın en temiz su
kaynaklarından olan Thorne nehrinin
yüksek bir debiyle akarken -45
derecede donmasından kaynaklanıyor.
İçinde minimum düzeyde hava
kabarcıkları bulunan, güçlü bir buz bu.
Mavi yeșil rengi de bu kristal
güzelliğine ıșıltı katıyor.
İsveç’teki ünlü Buz Oteli de Thorne
Nehri buzlarından yapılıyor. Otel
nisan ayında eriyerek nehre karıșıyor
ve nehirden yeni buzlar alınıyor.
Buzların toplanması ișlemine “buz
hasadı” deniliyor. Buzlar traktör
büyüklüğünde kalıplar halinde
kesiliyor, soğuk depolarda korunuyor.
Daha sonra parçalanarak heykel
yapımında kullanılıyor. Ancak ne
kadar kalın kesilirse kesilsin șeffaflığını
koruyor.
BUZDAN VİKİNG EVİ
Müzenin İskandinav doğasıyla bașlayan
teması, Vikingler’in İstanbul’u ziyareti
temasıyla sürüyor. Halvdan adlı bir
Viking savașçısının 880 yılında
Bizanslılar adına paralı askerlik yapmak
için İstanbul’a geliși, 1330 yıl sonra
canlandırılmak istenmiș. Halvdan’ın,
runik yazıyla Ayasofya’nın ikinci katının
duvarına yazdığı “Halvdan buradaydı”
yazısı da buzdan bir tablet olarak
müzedeki yerini almıș.
Halvdan’ın kristalimsi heykelinin hemen
yanı bașında bir Viking kadını, biraz
ileride rengeyiği var, bir ağaç, köpeğiyle
birlikte bir Viking balıkçısı sıralanıyor.
Sonra bir Viking evine giriyorsunuz.
Aslında Vikingler’in tüm yașamsal
malzemeleri gibi evleri de ağaçtan.
Ancak müzedeki Viking evi tamamen
buzdan. Üzerlerine kürkler yayılmıș
koltuklarda, kürkün ne kadar soğuktan
koruyucu bir malzeme olduğunu
görebilirsiniz.
Müzede Thorne Nehri buzundan
yapılmıș birebir ebatta 33 heykel var.
Sadece aslı 68 metre olan Viking
gemisi müzede 8 metre ama yine de
buzdan yapılmıș en uzun gemi.
SOĞUK 15 DAKİKADA
ÇARPMAYA BAȘLAR
Yolu yarıladığımız halde henüz
üșümedik. Ama Volkan Temizkan,
içeride geçirilen 15 dakikanın ardından
soğuğun ciddi anlamda hissedilmeye
bașlandığını söylüyor. Bizler zaten uzun
saatler içeride kalmıyoruz ama ya
çalıșanlar? Temizkan yanıtlıyor: “Burada
yapmanız gereken, sürekli hareket
etmek. Ayrıca vücut ısısının yüzde 90’ı
baș ve boyun ile ayak bölgesinden
gittiği için çalıșanlarımız özel termal
içlikler, iki kat yün çorap giyiyor ve
bere takıyor.”
Yolumuza devam ederken buzdan bir
mezarlıkla karșılașıyoruz. Peki Buz
Müzesi’nde neden bir mezarlık var?
“Çünkü” diyor Temizkan, “Vikingler’in
bütün eșyaları ahșap olduğu için,
bugüne ulașamamıș. Onlardan kalan,
taștan yaptıkları mezarlar. Vikingler’in
nerede yașadığı, orada nasıl bir
yerleșim yeri kurduğuna ilișkin bilgiler
mezar tașlarından anlașılıyor.”
BUZDAN BARDAKTA
MEYVE SUYU
Ve sıra vitamin barına geliyor. Buz
bardaklardan meyve suyu içeceğiz.
Volkan Temizkan, elimizden kayıp
gitmemesi için buz bardakları alttan
eldivenimizle tutmamızı öneriyor. Tek
kullanımlık buz bardaklar, içtiğimiz
sudan bile daha temiz bir sudan
yapılmıș ve hiç ișlem görmemiș.
Bardakları yemek isteyen ziyaretçiler
de çıkmıș.
Vitamin barının önünde ziyaretçilere,
müze boyunca dokunmaları yasaklanan
buzu hissedebilmeleri için buz
hasadından çıkmıș büyük bir kalıp
sunuluyor. Boyumuzu așan buzu
dokunarak inceledikten sonra vitamin
barın barmenine yöneliyoruz.
Abdullah Kılıç iki buçuk aydır müzede
çalıșıyormuș. Dıșarısının insanı eriten
sıcağını hatırlatarak, iș ortamını
nedeniyle çok mutlu olduğunu, ayrıca
giydikleri termal kıyafetlerin soğuğu
geçirmediğini söylüyor. Kılıç,
ziyaretçilerin de keyifli dakikalar
geçirdiğini anlatıyor: “Bazı ziyaretçiler
buz bardakları bulașık makinasında mı
yıkayıp yıkamadığımızı sorarak espri
yapıyor. Ben de, bardaklar beș
kullanımlık, siz beșincisiniz, diyorum…
Foto¤raf makinemiz -5
dereceden gün ›s›s›na
bizim kadar çabuk uyum
gösteremiyor. Lenslerinin
kendine gelmesi için 1520 dakika kadar
beklememiz gerekiyor.
Çok șașırıyorlar. Tabii șaka yaptığımızı
söylüyoruz.”
-5 derecelik bölümün son durağı olan
vitamin bardan çıkıyoruz. Eskimo
kıyafetlerimiz artık çok kalın. Anorakları
teslim eder etmez kendimizi hediyelik
eșya bölümünde buluyoruz. Viking
savașçıları, gemileri, Norveç
gemicilerinin șans getirdiğine inandıkları
troller adı verilen cin figürleri…
Oyuncakçı dükkanında gibi
hissettiğimiz tüm bu eșyalar
Norveç’ten gelmiș. Hemen
fotoğraflarını çekmek istiyoruz ancak
kameramız -5 dereceden gün ısısına
bizim kadar çabuk intibak edemiyor.
Lenslerinin kendine gelmesi için 15, 20
dakika kadar beklememiz gerekiyor.
Volkan Temizkan, sayıları artan
ziyaretçilerin, özellikle çocuklu aileler
ve Arap turistlerin büyük ilgi gösterdiği
müzeden, çok memnun ayrıldıklarını
söylüyor.
B‹zb‹ze 49
SA⁄LIK
EYVAH!
Y‹NE UNUTTUM!
Uçaktaki anonslar› yar›m kulakla dinler ve unuturuz. Ama ya anonsun bafl›nda
uça¤›n düflme tehlikesi oldu¤u söylense… Uyar›lar› pür dikkat dinleyip
zihnimize yerlefltirmez miyiz? ‹flte bu “dikkat” fark›, bilgilerin haf›zam›za nas›l
yerleflece¤ini de belirliyor.
Unutkanlıktan yakınmayan var mı? Varsa
onları tebrik ediyoruz. Onlar demek ki,
Florance Nightingale Hastanesi’nde
görevli Nörolog Zeynep Aydın
Özemir’in Bizbize’ye anlattığı uyarıları
hayatlarında șiar edinmișler.
Dr. Zeynep Ayd›n
50 B‹zb‹ze
Hafıza nasıl bir mekanizmadır?
Hafıza, diğer adıyla bellek, nesneler,
yașantılar ve olaylarla ilgili bilgileri
depolama, yenileriyle birleștirme,
saklama ve bu bilgileri gerektiği zaman
hatırlama ve kullanma becerisidir.
Beyinde tüm belleğin depolandığı ve
ișlendiği tek bir merkez yok. Hafızanın
olușturulması ve bilginin geri
çağrılmasında üç ana safha var; ilk olarak
alınan bilgiler ișlenir, kodlanır, birleștirilir.
Bu safhada ilk 200-500 milisaniye içinde
duyusal hafıza devrededir. Ardından
“kısa süreli belleğe” kaydedilir. Üçüncü
safhada, kodlanmıș olan bu bilgi dikkat,
tekrarlama ve bilgilerin
ilișkilendirilmesiyle “uzun süreli belleğe”
aktarılır. Son olarak da gerektiğinde bu
bilgi depodan geri çağrılıp hatırlama
gerçekleștirilir. Nota kodları geri
çağrılarak kullanılır.
Yani dikkat, tekrar ve bilgilerin
ilișkilendirilmesi çok önemli...
Evet. Yerleșik hafıza için çok önemli. Șu
anda gördüğümüz her șeyi kamera gibi
kaydediyoruz. Ama eğer kamerada
kaset yoksa, kayda geçmiyor; sadece
görüyoruz. Ama kaset varsa kaydediyor.
Bir süre bekliyor. Eğer onu tekrar
ederseniz, dikkatlice alırsanız kalıcı
hafızaya atılıyor. Sonra da neokorteks
denilen bölgede șifrelenerek yerleșiyor.
İhtiyacımız olduğunda, kodlar oradan
alınarak kullanılıyor. Dikkat çok önemli.
Mesela uçağa bindiğimizde anonslara
dikkat etmeyiz. Ama eğer anons
bașında uçağın düșme tehlikesi olduğu
söylense, dikkat kesilir, o bilgileri
zihnimize kaydederiz.
Hiç unutmamak çok da istenilen
bir durum olmazdı herhalde…
Aslında unutmak, bize verilen kıymetli
bir hediye. Çünkü acıları, bazı duyguları
unutmak istiyoruz. Beynimiz de zaten
onları seçerek unutuyor.
Peki hafızamız neden zayıflar?
Hafıza kaybı veya öğrenme güçlüğü
yani amnezi, beynin değișik etkenlerle
ve hastalıklarla etkilenmesi sonucu
ortaya çıkıyor. Depresyon, stres, B12
eksikliği, troid bezinin az çalıșması, kafa
travması, beyin kanaması veya tümörü,
hidrosefali, kronik enfeksiyon, ağır
metal zehirlenmesi, kronik alkolizme
bağlı B1 vitamini eksikliği gibi...
Gençlerde, yani 65 yaș altında hafıza
zayıflamasının en sık nedeni depresyon
ve stresten kaynaklanan dikkat eksikliği,
diğer sebep de beslenme
yetersizliğinde ortaya çıkan B12
vitamini eksikliğidir. İleri yaș grubunda
ise demansa (bunamaya) bağlıdır.
Hafıza genetik midir?
Hafızanın özellikleri, diğer organlarımız
ve dıș fiziki yapımızda olduğu gibi
aileden kalıtımsal olarak geçer.
Zayıf hafızalı bir
ailedensek, bu
bir kader midir?
Hafızamız
üzerinde
çalıșamaz mıyız?
Tabii ki çalıșabilirsiniz.
Çevresel etkenler, hafıza
geliștirmeye yönelik egzersizler
çok yararlıdır. Günde 30 dakikalık
vücut egzersizinin, beyne daha çok
oksijen gideceği için hafızaya çok etkisi
vardır. İkinci olarak dengeli beslenmek,
her tür gıdadan yemek önemlidir. B12
vitamini, folik asit içeren yiyecekler ve
Omega 3 yağ asitleri hafıza için
önemlidir. B12 vitamini özellikle
hayvansal dokularda bulunur, bu
nedenle tamamen bitkisel beslenen
kișilerde B12 vitamini eksikliği
görülebilir. Folik asit ise yeșil yapraklı
besinlerde daha çok olmak üzere
birçok bitkisel ve hayvansal gıdada
vardır. Gebelikte bu vitamine ihtiyaç iki
kat artar. Omega 3 balıkta bulunur.
Ayrıca duygusal iniș çıkıștan kaçınmalı,
düzenli uyumalı, sosyalleșmeli, devamlı
öğrenmeli, entelektüel faaliyetlerde
bulunmalıyız. Bulmaca, sudoku, pazıl,
satranç... Biz kafamızı çalıștırdıkça, o
daha da çok çalıșır hale gelir. Genetiği
așamayız ama çevresel etkenlerle
hafızamızı geliștirebiliriz.
Çocuğumuzda daha güçlü bir
hafıza için neler yapabiliriz?
Öncelikle annenin gebelikten önce,
gebeyken ve doğumdan sonra dengeli
beslenmesi, bebeğin beyin
fonksiyonlarının gelișiminde önemli.
Ayrıca erișkinlerde olduğu gibi beynin
çevresel olarak uyarılması, yani aktif
öğrenme süreci, hafızanın güçlenmesi
ve korunmasında vazgeçilmez.
Bebeklikten itibaren ne kadar çok șey
öğretirseniz, gördüğü her șey hakkında
bilgi verirseniz, fikrini sorarsanız, o onu
kaydedecek, zihni daha çok gelișecek.
Bir bilgisayar gibi düșünün, doğumdan
itibaren veri yüklemeliyiz. Her yaș
grubu için ayrı öğrenme teknikleri var.
Çocuk gelișimi kitaplarından
yararlanmak mümkün. Yașına göre, kafa
çalıștırıcı oyunlar seçmeliyiz.
Peki hafıza zayıflığının hangi
așamasında “ben unutkanım”
demeliyiz?
Unutkanlık günlük yașamımızı
etkilediğinde... Paraları karıștırdığımızda,
çoktan beri tanıdığımız insanların
isimlerini, koyduğumuz eșyaları her gün
ve sık sık unuttuğumuzda…
Tedavisi var mı?
Elbette var. Sadece ileri dönemdeki
demansta tedavi, süreci yavașlatmak
șeklinde olabiliyor. Diğer hafıza
zayıflıklarında tedavi, sebebe yöneliktir.
Mutlaka doktora bașvurulmalı ve bu
zayıflamanın sebebi belirlenmeli.
B‹zb‹ze 51
LEZZET DURA⁄I
Oktay Usta’n›n son
kitab› Yakamoz
Yay›nlar›’ndan ç›kt›.
LEZZET DURA⁄INA BAYRAM Z‹YARET‹
Bu say›m›z›n “Lezzet
Dura¤›”nda biraz daha
fazla bekleyece¤iz.
Çünkü her say›da
keyifle tariflerini
okudu¤unuz Oktay
Usta’ya, bu kez biz
misafir olduk. Bir
yandan bayram
sofram›z için yemek
tarifleri al›rken, bir
yandan da ondan
mesleki ve özel
hayat›n› dinledik.
52 B‹zb‹ze
Oktay Usta bizi, hiç çıkmak
istemeyeceğiniz, rengârenk, pırıl pırıl
mutfağında karșıladı. Bir köșesinde
fesleğen, maydanoz, yeșil soğan,
reyhan, semizotu, buğday çimi gibi taze
baharatların bulunduğu minik bir
bahçesi olan mutfak Oktay Usta’nın evi
gibi… STV’de 12’nci yılını süren
așçımız, fazla havalandırıldığı için
ekibine biraz soğuk gelen mutfağının,
kendisini taze tuttuğunu söylüyor.
Oktay Usta, ülkemizdeki bütün iyi
așçıların adresine sahip; 1968, Bolu
Mengen doğumlu. O yıllarda așçılık
okulu olmadığı için, eğitimini
mutfaklarda almıș. İlkokuldan sonra,
henüz 15 yașındayken İstanbul’daki
amcasının yanında așçılığa bașlamıș.
Mesleği öğrenebilmenin en iyi yolunun,
her yıl isim yapmıș farklı ustalarla
çalıșmakta yattığını anlamıș ve her yıl iș
değiștirmiș. Ardından askerlik ve evlilik
gelmiș. Șimdi 18, 14 ve üç yașında üç
kız babası olan Oktay Usta evde
yemek yapmaya pek zaman bulamıyor
ama eğer misafir bekleniyorsa, kızlarıyla
birlikte mutfağı giriyor. Üç yardımcısıyla
birbirinden güzel yemekler hazırlıyorlar.
Pasta, profiterol, pizza yapılırken, en
küçük yardımcısı da ancak sandalye
tepesine çıkarak ekibe katkıda
bulunabiliyor. Böylece çocuklarına
yemek yapma zevkini așılayan Oktay
Usta, büyükler öğretmenlik ve
doktorluk istedikleri için ancak küçük
kızında baba mesleğini sürdürme șansı
görüyor. Kendisi gibi Mengenli olan
eșinin de hızlı ve güzel yemek yaptığını
anlatıyor.
Bu kadar yemek arasında hangisini
sevdiğini sorduğumuzda, çocukları
arasında ayrım yapmak istemeyen bir
baba gibi, “Hepsini çok severim” diyor.
MUTFAĞIMI ÇOK SEVERİM
Yemek pișirmek için yemek hazırlamayı
da sevmek gerektiğini söyleyen Oktay
Usta, sözü İstikbal Regina imzalı
mutfağına getiriyor:
“Üçüncü yılındayız ve nazlı nazlı değil,
tepe tepe kullanıyoruz. Ama en ufak
bir sıkıntı yașamadık. Bu mutfağın
çizimini mimar arkadașla yaptık.
Kullanım düzeni çok uygun. Mesela
ben șimdi evime mutfak yaptıracak
olsam, buradaki raylı derin kiler rafının
mutlaka olmasını isterim. Çünkü dar
bir alanı kullanılabilir hale getiriyor.
Ayrıca çekmecelerindeki dönen iç
aparat çok bașarılı. Çünkü her yeri
ulașılabilir hale getirerek, mutfakta kör
bir nokta bırakmıyor. İnce uzun
yüksekliklerde de cam kapaklı dolaplar
var. Raflardaki malzemelerin dıșardan
görünmesi hoșuma gidiyor.
Tabaklardaki renklilik mutfağa yansıyor.
Bir șey yaptığınızda kendiniz
beğenirseniz, insanlar da beğenir.
Acaba diyorsanız, tam olmamıș
demektir. Güzel yemek yapabilmek
için de mutfağınızda kendinizi iyi
hissetmeniz ve mutfak altyapısının iyi
olması lazım. Ben bu mutfağı çok
seviyorum. Stüdyoya geldiğimde
tezgâhımı bile severim.”
AȘÇILIK ARTIK İTİBARLI
Artık insanların geniș ve fonksiyonel
mutfaklar tasarladığını, mutfağı bir
yașam alanı haline getirdiklerini
hatırlatan Oktay Usta, așçılığın da artık
talep gördüğünü anlatıyor: “Așama
așama beș yıldızlı otellerin çoğalması,
insanların bu otellerde șık yemekler
yemeleri, dünyaya açılıp farklı tatları
tanımaları, Türkiye’deki TV kanallarında
yemek ekranlarının çoğalması,
YAZ SONU VE BAYRAM SOFRASI
Oktay Usta’ya bayram soframızı nasıl kuralım, diye sorduğumuzda,
özlemle çocukluğunun bayram hazırlıklarını ve yemek çeșitlerini
anlattı. Biz de bu bayramda Oktay Usta’nın anılarındaki çocukluk
sofrasını kurmak istedik: “Osmanlı geleneğini sürdürelim ve
baklava yapalım. Baklavamız cevizli, fındıklı ya da fıstıklı olabilir.
Zeytinyağlı sarma çeșitleri yapalım. Fasulye yaprağı, ayva yaprağı
gibi ilginç yapraklar da kullanılabilir. Hanımlar artık tarhana
yapmaya bașlamıștır. Henüz kıșa girmeden, hazırladıkları
tarhanalardan taze taze ikram etsinler. Çoban salata da iyi olur.”
mutfakların cazip hale gelmesiyle ve
birlikte mutfağa, așçılığa ilgi arttı. Bütün
bunlar, dolayısıyla kazancın artması da
insanları mesleğe çekti. Ünlüler bile
mutfağa merak sardı. Çocuğumun
mutfak bilgisi olsun, hatta așçı olsun
diyenler var. Yemek okulları açılıyor,
mezunları iyi yerlerde șef oluyorlar,
beș yıldızlı otellerde yabancı șeflerin
ağırlığı azaldı; Türkiye’de olumlu
gelișmeler oluyor. Hatta șef ‘ihraç’
etmeye bile bașladık.”
Kendilerine așçılık mesleği için “Oğlum,
cebin parasız kalmaz, karnın da aç
kalmaz” denilen günlerin geride
kaldığını söyleyen Oktay Usta, çalıșma
koșullarının da düzeldiğini söylüyor:
“Artık sekiz saat düzenine geçildi.
Eskiden sabah 7’den gece 1’e kadar
koșturmaktan tabanlarımızın patladığını
bilirim.”
Oktay Usta, artık itibarlı bir meslek
olan așçılıkta her geçen gün hızla
mesafe alınmasından duyduğu
mutluluğu dile getirdi.
‹Ç P‹LAV
Malzemeler: 1 çorba kâsesi baldo pirinç, 1 çorba kașığı
dolmalık fıstık, çorba kașığı kușüzümü, 100 gr kuzu ciğeri, 1 adet
kuru soğan, 1 çay bardağı bezelye, 1 tutam dere otu, karabiber,
yeni bahar, çiçek yağı, su, tuz
Hazırlanıșı: Tuzlu ve ılık suda pirinçleri ıslatın. Yıkayıp, süzün.
Diğer tarafta tencereye çiçekyağı koyun. İçine dolmalık fıstık ilave
edin, kısık atește kavurun. Kuzu ciğerini zar șeklinde doğrayn.
Ciğeri ve soğanı tencereye alıp kavurun. Kușüzümünü yıkayıp
harcın üzerine dökün. Karıștırıp pilava yetecek kadar su ilave edin.
Ayrı bir tencereye çiçekyağı koyup pirinçleri kavurun. Tuzunu,
șekerini ilave edin. Diğer tarafta kaynamakta olan harcı pilavın
üzerine dökün. Su az gelirse sıcak suyla kıvamını ayarlayın.
Kapağını kapatıp pișmeye bırakın. Pișince dinlendirin. İçine
ince doğranmıș dereotu, karabiber, yenibahar,
bezelye ilave edip karıștırın.
LEZZET DURA⁄I
AKTÜEL
DERS ÇALIfiMAk ‹ç‹n
ZEYT‹NYA⁄LI YAPRAK SARMASI
Malzemeler: 2 su bardağı pirinç, 4 adet
soğan, 2 çorba kașığı dolmalık fıstık, 2
çorba kașığı kușüzümü, 1 tutam dereotu,
maydanoz, 2 çorba kașığı nane, 1 çay
kașığı tarçın, 1 çay kașığı yenibahar, 1 çay
kașığı karabiber, tuz, sıvıyağ, asma yaprağı
Hazırlanıșı: Orta boy tencerede 5 kașık
sıvı yağında fıstıkları altın sarısı rengi alana
kadar kavurun. Doğranmıș soğanı ekleyip
10 dakika daha kavurun. Pirinci ve
önceden sıcak suya koyduğunuz üzümü
katın. Yavașça karıștırarak 6-7 dakika
kavurun. Son olarak tuz, karabiber,
yenibahar ve naneyi ilave ekleyip biraz
daha kavurun. Pirinçlerin biraz üzerine çıkacak kadar kaynar su
ekleyin. Kısık atește 5 dakika pișirin. Pișince soğutun. İnce
doğranmıș maydanoz, dereotu, tarçını ilave edip hepsini
karıștırın. Sarmadan üç saat önce salamura yaprakları sıcak suyla
ıslatıp, 5-6 sefer suyunu değiștirin. Yaprakları sardıktan sonra
üzerine 1 çorba kașığı toz șeker serpip, dilimlenmiș bir limon
koyun, 1 çay bardağı ya da istediğiniz miktarda sıvıyağ dökün.
Sarmaların üzerine bir tabak kapatın. Üzerine bir parmak
çıkacak kadar su dökün. Kısık atește 1 saat pișirin. Servis
tabağına dizip, limon, maydanoz ve domatesle süsleyebilirsiniz.
PAPATYA
SALATASI
Malzemeler: 1 adet havuç, 1 adet salatalık, 1 adet domates, 1
adet göbek salata, 1 adet yeșil soğan, 5 adet siyah zeytin,
dereotu, maydanoz
Hazırlanıșı: Göbek salatayı bol suda yıkayıp süzün. İnce
doğrayıp servis tabağının ortasına tepeleme koyun. Üzerine
rendelenmiș havucu yerleștirin. Bir tane salatalığın her iki ucunu
kestikten sonra tam ortadan uzunlamasınaan tahta șiși geçirip,
bıçağın ucuyla fotoğrafta görüldüğü gibi çevirerek kesin ve salata
tabağını çevreleyin. Domates dilimleri ve dereotuyla salatayı
süsleyin. Yeșil soğanların baș kısımlarını sekize bölüp suya
batırarak geriye doğru kıvrılmasını sağlayın. Tabağın kenarlarında
bulunan havuçları tırtıklı kesip üzerlerini siyah zeytinle süsleyin.
54 B‹zb‹ze
BAHARATLI H‹ND‹ BUDU
EN UYGUN ORTAM
Malzemeler: 1 adet kemikli hindi budu (500 gr), 2
adet patates, 3 diș sarımsak, 2 adet kuru soğan,
tarçın, karabiber, tuz, kimyon, köri, sıvıyağ
Hazırlanıșı: Kemikli hindi budunu bir borcam içine
alın. Sarımsakları soyup ikiye bölün ve bıçakla butta
açacağınız deliklere koyun. Üzerine sıvıyağ dökün.
Kimyonu, karabiberi, tuzu, köriyi ekleyin. Sekiz dilime
ayıracağınız patatesleri ve halka halka keseceğiniz
soğanı baharatlarla harmanlayın. Bir çay bardağı su
ilave edin. Butları önceden ısıtılmıș 150 derecelik
fırında 1-1.5 saat pișirin. Nar gibi kızarana kadar
fırında bekletin. Butları keserek servis tabaklarına alın.
yanına patates ve soğan harcından koyun.
EV USULÜ BAKLAVA
Malzemeler: 2 yumurta, yarım çay bardağı sıvıyağ,
2 çorba kașığı yoğurt, yarım çay bardağı süt, 1 tatlı
kașığı kabartma tozu, 1 çay kașığı tuz, 1 tatlı kașığı
limon suyu, alabildiği kadar un
İç Harcı: 1 çorba kâsesi ceviz içi, 200 gr margarin
veya tereyağı, 1 paket mısır veya buğday nișastası
Șerbeti: 7 su bardağı toz șeker, 6 su bardağı su,
yarım limon suyu
Hazırlanıșı: Yumurta, sıvıyağ, süt, yoğurt ve limon
suyunu çırpın. Üzerine un, tuz, kabartma tozunu ilave
edin. Hamurun kıvamı kulak memesinden sert olmalı.
Cevizden biraz küçük bezeler ayırıp, yuvarlayın.
Tezgâha nișasta serpin. Hamurları çay tabağından
biraz daha büyük açın. Dört kat yağlayıp üst üste
koyacağınız hamurları, merdaneyle fırın tepsisi
büyüklüğünde açın. Tepsiye yerleștirip üzerine ceviz
serpin. Son katı açıp tepsiye serdikten sonra
kenarlarını bıçağın ucuyla bastırarak sıkıștırın. Baklavayı
dilim dilim kesin. Üzerine margarin veya tereyağı
eritip ılık olarak eșit miktarda dökün. 170 derecelik
fırında 50-55 dakika pișirin. Nar gibi kızarana kadar
fırında tutun. Șerbetini toz șekeri, suyu,
limon suyunu bir tencerede 10
dakika kaynatın. Baklava
fırından çıktıktan sonra,
șerbeti ılıkken dökün.
“Dersini çal›fl” gibi itici
uyar›lar yerine uygun
bir çal›flma ortam›
haz›rlayarak
çocuklar›m›za hem
destek olabilir hem de
iliflkilerimizi keyifle
sürdürebiliriz.
Teneffüs bitti, ders zili çaldı.
Çocuklarımız için de, bizim için de kıș
trafiği bașladı. Sabah erken kalkılacak,
okul yolu tutulacak, ders programları
yapılacak, ardından sınavlar gelecek…
Bu süreçte çocuklarımıza en iyi katkıyı,
uygun çalıșma ortamı hazırlayarak
sunabiliriz.
Öncelikle düzenli bir çalıșma odası
çocukların verimli ders çalıșmasını
sağlıyor. Uzmanlar bu düzenli odada,
bir çalıșma bölümü olușturulmasının
önemine ișaret ediyor. Araștırmalar
yazılı bir bilgiyi öğrenilebilmek için
belirli bir gerginlik düzeyi gerektiğini
gösteriyor. Oysa yatakta veya
koltuktaki rahat bir oturuș rehavete
yol açıyor ve öğrenmek için gerekli
gerilimi ortadan kaldırıyor. Bu nedenle
ders zamanının, çalıșma masasında
geçirilmesi öneriliyor. Çocuklarımız için
olușturacağımız çalıșma ortamında,
sadece ders çalıșmak ve ödev yapmak
için bir çalıșma masası, çocuğumuzu
yormayacak ergonomik bir çalıșma
koltuğu, ortamı aydınlatacak ama
gözlerini yormayacak bir masa
lambasının bulunması gerekiyor.
Sıra bu ortamın onlar için çekici
kılınmasında… Masasını, ders çalıșma
gereçlerini kolayca erișebileceği șekilde
organize edebiliriz. Kalemlerini,
cetvellerini çocuklarımızın yaș grubuna
göre desenlerle bezenmiș bir kupaya
yerleștirebiliriz. Her ders için gerekli
sözlüğü, imla kılavuzunu masaya
dizebiliriz.
Ancak masayı, mümkün olduğunca
yemek, müzik dinlemek gibi aktiviteler
için değil, sadece ders çalıșmak için
kullanması konusunda hassas olmalıyız.
Çünkü bu durumda, masasına
oturduğunda, ders çalıșmaya daha fazla
odaklanabilecektir.
Uzmanlar çalıșma masasının
yerleștirileceği noktayı da verimli ders
çalıșma süreci için önemli buluyor,
masanın pencerenin hemen önüne
yerleștirilmesinin dıșardan gelecek ses
ve hareketle dikkat dağıtabileceğini
vurguluyorlar.
EVDE TENEFFÜS
İnsan zihni uzun süreli çalıșmalarda
konsantrasyonunu kaybediyor, edinilen
bilgiler kalıcı olmaktan uzaklașıyor.
Araștırmalar en uygun çalıșma
süresinin 20 ila 40 dakika arasında
değiștiğini gösteriyor. 10 dakikalık
molalar, bedenin rahatlamasını,
öğrenilen bilgilerin sindirilmesini
sağlıyor.
Elbette bu fiziksel koșulların yanı sıra
ona moral destek olmak ebeveynler
olarak en önemli görevimiz. Uzmanlar
özellikle belirtiyor ki, birbirini anlayan
bireylerden olușan, düzenli bir aile
yașantısı bașarının temeli.
B‹zb‹ze 55
AKTÜEL
B‹ZDEN HABERLER
”Enerji sektöründe
da¤›t›m ve üretimin
özellefltirilmesiyle
beraber piyasa
denetim ve gözetim
sisteminin daha önemli
hale geldi¤ini bilmemiz
gerekiyor.”
B‹Z‹M MENKUL DE⁄ERLER ARTIK
BOYDAK HOLD‹NG’‹N
Boydak Holding, SPK’n›n onay›yla Bizim
Menkul De¤erler A.fi.’nin tüm hisselerini
30 Eylül 2010 tarihi itibariyle devrald›
Boydak Holding, Türkiye’nin
geleceğine ve sermaye
piyasalarına olan inancıyla attığı
adımları hızlandırdı. Boydak
yönetimi bu amaçla șirket satın
alma yatırımlarına devam etti.
Boydak Holding, hisselerinin
yüzde 50’sine sahip olduğu;
yurtiçi ve yurtdıșı piyasalarda
aracılık, fon yönetimi ve
kurumsal finansman konularında
hizmet veren Bizim Menkul
Değerler’in tüm hisselerini
devraldı. 17 Eylül 2010
tarihinde SPK tarafından
onaylanan Bizim Menkul
Değerler’in tamamen Boydak
Holding bünyesine geçișine
ilișkin devir ișlemleri 30 Eylül
2010 tarihi itibariyle
tamamlandı.
Yönetim Kurulu Bașkanı Bekir
56 B‹zb‹ze
Boydak, konuya ilișkin yaptığı
açıklamada Bizim Menkul
Değerler’in tüm müșterilerine
ve katılım bankalarına verdiği
hizmetin miktar ve kalite olarak
artarak devam edeceğini
vurguladı. Bekir Boydak grubun
dinamik yapısının desteğiyle,
șirketin kısa zamanda bölge
ülkelerinde de etkinliğini
artıracağını ve gelișecek
sermaye piyasalarında birçok
yeni ürün ve șirketle yer
alacaklarını ifade etti. Bekir
Boydak konușmasında ayrıca,
șirket faaliyetlerini aracılık, varlık
yönetimi ve kurumsal
finansman alanlarında
yoğunlaștıracaklarını ifade
ederek, yerli ve yabancı
müșterilere birçok yenilikle
hizmet verileceğini belirtti.
Elektr‹k ve elektron‹k sanay‹‹ ‹stanbul'da bulufltu
kalkınmasına, dıș ticaret hacmine
pozitif katkı sağlayan elektrik-elektronik
sanayiinin sorunlarına değindi: “Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı’nın son dönemde,
‘piyasa denetim ve gözetim sistemi’ adı
altında ithalatın serbestlik kazanması
döneminden bugüne kadar olușan
olumsuzlukları görmesi ve önlemler
almaya bașlaması ümit verici. Yabancı
ya da yerli, Türkiye’de üretim yapan
tüm firmalar bizim için yerli firmalardır.
Bu firmaların adil rekabet șartlarıyla
mücadelleri çok önemli. Özellikle son
iki yılda piyasaya giren bazı ürünler
bizleri olumsuz etkiledi ve kaynak
sarfiyatına neden oldu.
Türkiye’de usulüne uygun
kullanılmayan elektriğin
bir nedeni, usulüne uygun
kullanılmayan iletken
malzemelerdir. Burada
çok ciddi enerji kayıpları,
hatta yangın gibi güvenlik
riski görüyoruz.”
Boydak, Türkiye’nin
küçük, orta ve büyük
ölçekli firmalarla kol kola
büyüyeceğini söyledi:
“Topyekûn kalkınma
Mustafa Boydak aç›l›fl konuflmas›nda
olmazsa, adil bir yönetim
sektörün sorunlar›na de¤indi.
olup olmadığı sorgulanır.
Telekomünikasyon da
sektörün bir parçası. Türk
Elektrik ve Elektronik Sanayii Strateji
Belgesi'ne nihai șeklinin verileceği
“Türkiye Elektrik ve Elektronik
Bulușması”, temmuz ayında İstanbul’da
yapıldı. Toplantıya Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergün, Boydak Holding
Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa
Boydak, Zorlu Grubu Yönetim Kurulu
Bașkanı Ahmet Nazif Zorlu, İstanbul
Maden ve İstanbul Elektrik-Elektronik,
Makine ve Bilișim İhracatçıları Birliği
Yönetim Kurulu Üyesi Hüsamettin
Kavi ve sektör temsilcileri katıldı.
Mustafa Boydak açılıș konușmasında,
Türkiye’ye katma değer yaratan, ülke
Telekom dünyada örnek
gösterilebilecek firmalardan biri haline
geldi. Yapılan çalıșmaların, yatırımların
haddi hesabı yok. Bu firmaları gözümüz
gibi korumanın ve rekabet șartlarının
adil bir șekilde sürüyor olmasının altını
çizmek istiyorum.”
Son dönemde yatırım malı ve makine
ekipman ithalatında yapılan değișikliğe
ișaret eden Boydak, Türkiye’nin eski
makinelerin kullanıldığı ikinci, üçüncü el
makine pazarına dönüșmesi nedeniyle
geleceğe dönük endișeleri olduğunu
belirtti: “Bu düzenleme yatırımcıları
zorlayacak. Denetim ve gözetim
noktasında Türkiye’ye hammadde
ithalatı yapmak zor. Bitmiș mal ithalatı
yapmak daha kolay. Gümrük
vergileriyle iletken birçok ürünü ithal
etmemiz mümkün ama bu sektörde
kullanılan hammaddeleri ithal etmemiz
gümrük vergilerine tabi. Bu da bizleri
tatmin etmiyor. Bir de konunun ihale
tarafı var, iletken elektronik konuda
yapılan ihalelerde zaman zaman
yüklenici lehine durumlar çıkıyor.
Çünkü metalin, bakırın, alüminyumun,
kalayın fiyatları günlük, hatta saatlik
değișiyor. Enerji sektöründe dağıtım ve
üretimin özelleșmesiyle beraber piyasa
denetim ve gözetim sisteminin daha
da önemli hale geldiğini bilmemiz
gerekiyor.”
B‹zb‹ze 57
B‹ZDEN HABERLER
HACI BOYDAK: GÖZLER‹NDEK‹ IfiILTI ÜLKEM‹Z‹N GELECE⁄‹
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak ve Bașkan Vekili Șükrü Boydak, 2010 SBS’de (Seviye Belirleme Sınavı) 500 tam puan alarak Türkiye birinciliklerine ortak olan Özel İstikbal ve Akansu ilköğretim okullarıyla,
2010 LYS’de (Lisans Yerleștirme Sınavı) ilk 100 arasına giren Özel Kılıçaslan
ve Yelkenoğlu liseleri öğrencilerini hediyelerle ödüllendirdi.
Kılıçaslan Eğitim Kurumları bünyesinde
yer alan Özel İstikbal ve Akansu ilköğretim okulları ile Yelkenoğlu ve Kılıçaslan liselerinden Türkiye dereceleri elde
eden bașarılı öğrenciler ile öğretmenleri, Boydak Center’a davet edildi. Hacı
Boydak, birlikte yenilen öğle yemeğinin
ardından öğrencilerle tek tek sohbet
ederek, elde ettikleri bașarılarla ilgili bilgi aldı. Kayseri’nin sanayide, șehircilikte
HEM B‹LG‹LEND‹RME
HEM E⁄LEND‹RME
ve girișimcilikte olduğu gibi eğitimde
de her geçen gün büyük bașarılara imza attığını belirten Hacı Boydak, “Geleceğimizin șekillenmesinde bu altın öğrencilerimize büyük ișler düșüyor. Bu
gençlerin gözlerindeki ıșıltıda ülkemizin
geleceği adına büyük ümitler görüyorum, onları yetiștiren saygıdeğer öğretmenlerimize de șükranlarımı sunuyorum” dedi. Kılıçaslan Eğitim Kurumları
Çanakkalel‹ ‹fladamlar›na “baflar›n›n s›rr›”
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı
Mustafa Boydak, Çanakkale Ticaret ve
Sanayi Odası’nın davetliyle gittiği Çanakkale’de, ișadamlarıyla tecrübelerini paylaștı, bașarının sırlarını anlattı.
Çanakkale Valisi Abdulkadir Atalık ile Belediye Bașkanı Ülgür Gökhan’ı ziyaret ettikten sonra konferans vermek üzere Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’na giden
Mustafa Boydak, Kayseri sanayisi hakkında
da bilgiler aktardı. Gıda, geri dönüșüm,
enerji, tekstil ve makine imalat sanayini
geleceğin sektörleri olarak sıralayan Boydak bașarının sırlarını da șöyle anlattı: “İș
yönetmek kolay ancak iș psikolojisi yönetmek çok zordur. Çalıșanların gönül huzuru varsa, o iși yönetmek çok kolay oluyor.
Yöneticiler fedakârlık yapmazsa sorun çıkıyor ve bașarı gelmiyor. Farklı șirketlerin
birleșmeleri maalesef çok zor oluyor.
58 B‹zb‹ze
‹st‹kbal
befl yönet‹m s‹stem belgel‹ tek kurulufl
Teșvikler de yetersiz. Bari birleșemiyorsunuz, o zaman bölünmeyin. Ortaklık kuran
șirketler bölündüğünde kısa sürede yok
olup gidiyor. Șirketlerin devamı için ortaklar arasında fedakârlık gerekiyor. İki ortak
bir kapıdan girecekse, birisi diğerine ‘Buyur önce sen geç’ derse, bu ortaklık yıkılmaz. Çıraklığını yapmadığın bir ișin ustalığını yapmayacaksın. Yani 5 yıldızlı bir otel
açarken, önce 2 yıldızlı otelden bașlayıp
orayı açacaksın. Aile șirketlerinde ‘Kasa
bizde olsun bașkası bakmasın’ diye muhasebeyi vasıfsız oğlunuza teslim ederseniz,
denetim yapılamadığı için batma așamasına gelirsiniz. Vasıflı bir kișinin bu ișin bașına geçmesi gerekir. Bașarı için bu șart.
Șirketlerde bașarı adil yönetimle gelir. Șirketin yüzde 60’ı benim, deyip bütün kararları kendiniz alırsanız, bașarı sağlayamazsınız.”
Genel Müdürü Abdulvahap Özer de
eğitimde 20 yılı tamamlayan kurumlarının ulusal ve uluslararası bașarılarla
Kayseri’nin gururu olduğunu söyledi.
Boydak Holding’in bașarıyı ödüllendirmeyi gelenek haline getirdiğini belirten
Özer, davetleri nedeniyle teșekkür ettiği Hacı Boydak’ın, hem öğretmenlere
hem öğrencilere daha fazla çalıșmak
için șevk ve heyecan verdiğini belirtti.
sev‹nd‹ren z‹yaret
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan
Vekili Mustafa Boydak Çanakkale gezisinde Dardanel Grubu Yönetim Kurulu
Bașkanı ve aynı zamanda Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Bașkanı
Niyazi Önen’i ziyaret ederek, Dardanel
Gıda Fabrikası’nda incelemelerde bulundu. Önen “Türkiye’nin en önemli sanayicilerinden birini Çanakkale’de görmek
bizleri çok mutlu etti. Kendileri ile tüm iș
dünyası da gurur duyuyor. İșlerini bırakıp
davetimize icabet ettiği için gurur duyuyoruz” dedi.
İstikbal “ilk”lerin ve “en”lerin arasına
yenisini ekledi. İstikbal, Türkiye’nin TS
EN 16001 Enerji Yönetim Sistem
Belgesi alan ilk kurulușu ve üretim
sektöründe beș yönetim sistem
belgesine sahip ilk ve tek kurulușu
unvanını kazandı. TSE bu bașarısı
nedeniyle İstikbal’i plaketle
ödüllendirdi. Plaket, İstikbal Yönetim
Kurulu Bașkanı ve CEO Memduh
Boydak’a takdim edildi.
Sektöründe lider olmayı ve lider
kalmayı ilke edinen İstikbal, kalite ve
verimlilik temelli çalıșmalarına devam
ediyor. Șirket bu doğrultuda kalite ve
verimliliği bütün çalıșmalarının odağına
yerleștirerek yönetim sistemlerini
gözden geçirdi. İstikbal, üzerinde
çalıștığı ancak belgelendirmeyle
taçlandırmadığı uygulamalarını dikkate
alarak 2010 yılını eksikleri tamamlama
yılı olarak belirledi. Bu doğrultuda
mevcut sistemler Kasım 1998’de alınan
TS EN ISO 9001 Kalite Yönetim
Sistemi, Nisan 2007’de alınan TS EN
ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ve
Nisan 2007’de alınan TS OHSAS
18001 İș Sağlığı ve Güvenliği Yönetim
Sistemi’ydi. Yenilenme yılı ilan edilen
2010’da ise yönetim sistemlerine yeni
ilaveler geldi. Ağustos 2010’da,
müșterinin sesini ve șimdiki/gelecekteki
gereksinimlerini önplana alan
uygulamalarla TS ISO 10002 Müșteri
Memnuniyeti Yönetim Sistemi; Eylül
2010’da ise kaynakların etkin kullanımı
ve enerji israfını önlemek amaçlı
çalıșmalarla TS EN 16001 Enerji
Yönetim Sistemi kuruldu. Ardından da
TSE yetkililerinin katılımıyla yapılan
denetimler sonucu bu çalıșmaların
sistem belgeleri alındı.
İstikbal böylece kalite ve verimliliği
hedefleyen müșteri odaklı, topluma ve
çevreye duyarlı, çalıșanlarının
gereksinimlerini önemseyen ve enerji
verimliliğini ön planda tutan çalıșmaları
sistem çerçevesinde yürüterek beș
yönetim sistem belgesine sahip bir
kuruluș oldu. Șirket bütün bu
çalıșmaları EFQM Mükemmellik Modeli
șemsiyesinde birleștirme hedefiyle yola
devam ediyor.
İstikbal, TS EN 16001 Enerji Yönetim
Sistem Belgesini Türkiye’de alan ilk
kuruluș ve üretim sektöründe beș
yönetim sistem belgesine sahip
Türkiye’deki ilk ve tek kuruluș olması
nedeniyle TSE tarafından plaketle
ödüllendirildi.
Plaket, TSE yetkililerince
İstikbal Yönetim Kurulu Bașkanı ve
CEO’su Memduh Boydak’a takdim
edildi.
Anadolu Dörtler A.Ș.’nin tanıtım
stantları, bir ay boyunca
Kayserililer’e bilgilendirici olduğu
kadar eğlenceli dakikalar da yașattı.
Kayseripark’ta organize edilen
İstikbal Günleri’nde üç tanıtım
yapıldı. Genç odası tanıtım
standında bir ay boyunca çocuklara
yönelik tiyatro gösterisi yapıldı.
Stanttaki etkinliklere katılan tüm
çocuklara hediyeler dağıtıldı. Aynı
etkinlik kapsamında İstikbal Regina
mutfağı da tanıtıldı. Stantta bir ay
boyunca haftada üç gün, kadın ve
erkek tüm yarıșmacılar arasında
yemek yarıșması düzenlendi.
Kazanan yarıșmacıların hediyesi,
uyku seti oldu. Üçüncü stantta
sergilenen Grande koltuk takımı da
büyük beğeniyle karșılandı.
B‹zb‹ze 59
B‹ZDEN HABERLER
Kayser‹ ‹hracat›n›n ‹lk üç s›ras›nda Boydak var
Boydak Holding șirketleri Boydak Dıș Ticaret, Hes Hacılar ve Boyteks, Kayseri
ihracatında ilk üç sırayı aldı. Kayseri’nin temmuz ayı ihracatı bir önceki aya göre
yüzde 1 artarak 102.2 milyon dolar olurken, geçen yılın Temmuz ayına göre
yüzde 5.3 arttı. Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak,
ihracatta olumlu gelișmelerin devam ettiğini belirterek Temmuz 2010 ihracat
rakamları hakkında bilgileri verdi: “Temmuz’da 100 milyon dolar barajını așmanın sevincini yașadık. İhracatta ilk üç sırayı Irak, İtalya ve Almanya aldı. İhraç edilen ürünler sırasıyla tekstil, mobilya ve demir-çelikten mamul eșyadır. Boydak
Dıș Ticaret A.Ș., Hes Hacılar San. ve Tic. A.Ș., Boyteks Tekstil San. ve Tic. A.Ș.
ise ihracatçı firmalar arasında ilk üç sırada. İhracatta istikrarlı bir artıș bizler açısından önemli. Önümüzdeki ayların daha iyi geçmesini temenni ediyorum”.
Hes Kablo a‹les‹ Antalya’dayd›
koç’TAN KUTLAMA
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili
Mustafa Boydak, Türk Sanayicileri ve İșadamları
Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstișare Konseyi
toplantısına katıldı. İstanbul Çırağan Sarayı’nda
yapılan toplantıda, terör ağırlıklı olmak üzere
Doğu'da yatırım, iktidar ve muhalefetin birlikte
hareket etmesi ve kadınlara teșvik verilmesi
konuları ele alındı. Yoğun bir katılımın gerçekleștiği toplantının basına kapalı kısmında söz
alan Mustafa Boydak, “Ekonomide büyüme var.
İhracatın üç dört katı cari açığı da unutmamak
lazım. Yabancı yatırımlar azaldı. 20-22 milyar
dolarlık yatırımları özledik. Dıș ilișkilerimizde yașanan pürüzler onarılmalı. Buna TÜSİAD öncülük yapsın” çağrısında bulundu. TÜSİAD Yüksek İstișare Konseyi Bașkanı Mustafa Koç da yapıcı tutumu nedeniyle Mustafa Boydak’ı kutladı.
60 B‹zb‹ze
Hes Kablo’nun geleneksel
bayiler toplantısı bu yıl
Göynük Vogue Hotel’de
yapıldı. Yurtiçi ve yurtdıșı bayi
ve yetkili satıcıları, Hes Kablo
üst düzey yöneticileri ve diğer
bölge satıcılarıyla da görüș
alıșveriși yapma imkânı buldu.
Genel Müdür Bekir Irak,
toplantıda Hes Kablo’nun
yatırımlarını ve hedeflerini anlattı. Yönetim Kurulu Bașkanı Mustafa Boydak da
yașanan global gelișmeleri ekonomik anlamda değerlendirerek, piyasayla ilgili
öngörülerini ve bayilerden beklentilerini aktardı.
Renkler ma¤azada dans ett‹
İstikbal Regina’nın Ankara
Ana Bayii BirGür
Dekorasyon, Ankaralıları
15 Ağustos Pazar günü
Türkiye’nin en büyük
İstikbal mağazasında ebru
sanatıyla tanıștırdı. Atılım
Üniversitesi öğretim
görevlisi Alev Yaylıoğlu’nun
mağazada yaptığı ebrular,
yetișkinler kadar çocukların
da ilgisini çekti.
F‹nans kurumlar›n›n Val‹ B‹l‹c‹: Boydak Orman› örnek olsun
atalar›: Para
vak›flar›
Türkiye Finans Kültür Yayınları’nın ikinci
kitabı olan, Prof. Dr. Tahsin Özcan’ın
yazdığı “Vakıf Medeniyeti ve Para
Vakıfları” yayımlandı. Kitap, vakıf
medeniyetinin tarihsel gelișimi ve
Osmanlı devletindeki vakıf anlayıșını
anlatıyor. Osmanlı devletinde sosyal
adaleti ve toplumsal barıșı sağlayan,
günümüzde ise daha çok sivil toplum
kurulușlarına dönüșen vakıfları konu alan
kitap, para vakıflarının vakıf kurumu
içindeki yeri, ișlevi, ișleyiși gibi konuları da
tartıșmaya açıyor. Prof. Dr. Özcan,
yapısal açıdan para vakıflarının
günümüzdeki finans kurumlarının atası
olduğunu belirtirken, Türkiye Finans
Katılım Bankası Yönetim Kurulu Bașkanı
Mustafa Boydak da, zorluklarla
mücadele eden katılım bankalarının
günümüz bankacılık sisteminde kredi
hacmi olarak yüzde 10’a yakın bir pay
aldığını söyledi.
Bellona kampanya
önces‹ toplanacak
Bellona 2010 Temmuz-Eylül dönemini
kapsayan kampanyalarını bir toplantıyla
değerlendirdi. BEPAȘ’ın toplantısına
Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi
Nazif Türkoğlu, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, Ekrem Aktaș, Esenler
bölge satıș sorumluları ve Avrupa yakası
bayileri katıldı. İstanbul bayileri ve merkez olarak fikir alıșverișinde bulunan
toplantıda her kampanya öncesi bilgilendirmelerin toplantı vasıtasıyla yapılması karara bağlandı.
Boydak Holding Yönetim Kurulu
Bașkanı Hacı Boydak, Boydak
Ormanı’nda sanayicilere sabah kahvaltısı
verdi. Kahvaltıda, bölgenin
ağaçlandırılması için daha fazla çaba
gösterilmesi gerektiği konușuldu.
Kahvaltıya Kayseri Valisi Mevlüt Bilici,
Melikgazi Belediye Bașkanı Memduh
Büyükkılıç, İl Emniyet Müdürü Cuma Ali
Aydın, Melikșah Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Reșit Özkanca, Boydak
Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili
Mustafa Boydak, OSB Yönetim Kurulu
Bașkanı Ahmet Hasyüncü, KAYSO
Yönetim Kurulu, Meclis Bașkanlık Divanı
Üyeleri ile OSB Yönetim Kurulu Üyeleri
ve sanayiciler katıldı.
Davetlilere katılımlarından dolayı
teșekkür eden Hacı Boydak, Boydak
Ormanı olarak ağaçlandırdıkları bölgeyi
Orman Bakanlığı ve Kayseri OSB’den
49 yıllığına kiralayarak ilk etapta 150 bin
ağaç diktiklerini anlattı. 10-15 yıl sonra
bu bölgenin Kayseri OSB’nin akciğeri
olacağı öngörüsünü dile getiren Boydak
șöyle devam etti: “Tüm bu
ağaçlandırma çalıșmalarını kendi adımıza
değil, toplum adına yapıyoruz.
Sanayiciler olarak sosyal sorumluluk
projelerine ve ağaçlandırma
çalıșmalarına daha fazla önem
vermemiz gerekiyor. Biz bu
sorumluluğun bilincindeyiz. Tüm
sanayici arkadașlarımızı ağaçlandırma
çalıșmalarına destek olmaya davet
ediyoruz. Kayseri’mizin çevresinde bu
tip ağaçlandırma yapılacak birçok alan
var. Bașta Sayın Valimiz Mevlüt Bilici
olmak üzere çalıșmalarımıza destek
veren herkese teșekkür ediyorum.”
Vali Bilici de, ağaçlandırma çalıșmalarına
katkıları nedeniyle Hacı Boydak’a
teșekkür etti, yapılan çalıșmaların diğer
sanayicilere örnek olması temennisinde
bulundu.
Çek‹rdekten at sevg‹s‹
İstikbal Regina markasının Ankara Ana Bayii BirGür Dekorasyon, diyet günleri,
stand-up gösterisi, tiyatro, ebru sanatı gibi sosyal etkinliklerine bir yenisini daha
ekledi. 29 Ağustos Pazar günü Türkiye’nin en büyük İstikbal ev concept
mağazasının önü kalabalıktı. Çocuklar, at sevgisi kazanmak üzere Koçak Binicilik
tarafından at binmeye çağrılmıștı. Regina
ve Koçak Binicilik’in “Haydi Çocuklar
Ata Binmeye” etkinliği sayesinde
çocuklar, ata binmenin keyfini çıkardı.
Ebeveynler de sosyal etkinliklerini
övdükleri Regina’ya teșekkür ettiler.
BirGür Dekorasyon’un etkinliklerinden
birgur.com veya Facebook adresi olan
İstikbal-Regina-BirGür adresinden
haberdar olabilirsiniz.
B‹zb‹ze 61
B‹ZDEN HABERLER
Mustafa Boydak’tan
sanay‹c‹lere ‹ftar
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa
Boydak, KAYSO Yönetim Kurulu üyeleri, Meclis
Bașkanlık Divanı, Disiplin Kurulu üyeleri, OSB Yönetim
Kurulu ve Boydak Holding Yönetim Kurulu üyelerine
HES Kablo’da iftar yemeği verdi.
Sanayicilerin eșleri ve çocuklarıyla katıldığı gecede
KAYSO Meclis Bașkanı Nureddin Okandan, bu tür
davetlerin artık geleneksel hale geldiğini belirterek
Mustafa Boydak’a teșekkür etti. Boydak da birlik
beraberliğin öneminin Ramazan ayında biraz daha fazla
anlașıldığını söyledi. Bu tür davetlerin, dostlukların
pekișmesi ve ailelerin tanıșıp kaynașması için son derece
önemli olduğunu ifade eden Boydak, özellikle Ramazan
ayında Müslümanlar’ın yardımlașma duygularının en üst
düzeye çıktığını, bu yardımlașma faaliyetlerini tüm yıla
yayabilmenin de çok önemli olduğunu belirtti.
a‹leler ayn› sofrada
Doru Mobilya&Vefa Ltd. Ști. geleneksel iftar yemeğine İstikbal,
Bellona, Mondi, Regina bayilerinin eș ve çocukları, Boydak
Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Șükrü Boydak’ın eși ve
çocukları ile Boytaș ekibi katıldı. İftar yemeği, yaklașık 600 kișilik
bir grubu bulușturdu. Müzisyen Ahmet Özhan, tasavvuf
müziğinin en güzel örneklerini seslendirerek geceye renk kattı.
Gecenin sonunda Duru Mobilya Genel Müdürü Ahmet Kamil
Șirikçi, sanatçı Ahmet Özhan’a, Arif Yücel tarafından hazırlanmıș
bir hat tablosu hediye etti.
ÜÇ MARKA YÖN ‹FTAR
YEME⁄‹NDE b‹r araya geld‹
Yön A.Ș.’nin iftar yemeği, üç markanın bayilerini bulușturdu. 27
Ağustos 2010 tarihinde düzenlenen yemeğe bayilerin yanı sıra
Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Boydak ile
Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal
Uyanık katıldı. İftar yemeğinde Yusuf Boydak ve Bilal Uyanık
yaptıkları konușmalarla bayilerin Ramazan ayını kutladı.
62 B‹zb‹ze
Kale ‹ftarda buluflturdu
baflsa¤l›¤›
Kale Pazarlama’nın her yıl verdiği geleneksel iftar yemeği, bu
yıl da Konya bölgesindeki İstikbal, Bellona, Mondi ve Regina
bayilerini Dedeman Otel’de bir araya getirdi. İftar yemeğine
Genel Merkez’den Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi
ve CEO'su Memduh Boydak, Yönetim Kurulu Üyesi Nazif
Türkoğlu, Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık ve Pazarlama Departmanı’ndan Hasan Hüseyin Ulutaș
katıldı. İftar duasını Konya Müftüsü Șükrü Özbuğday’ın yaptığı bu özel yemeğe, ayrıca Kale Pazarlama’dan da Çelik Grup
Yönetim Kurulu Bașkanı Mehmet Çelik, Yönetim Kurulu
Bașkan Vekili Ali Çelik ve Yönetim Kurulu Üyeleri Arif Çelik,
Celal Çelik ile Gökhan Çelik katılırken, Konya Bölge Pazarlama Müdürleri Gökhan Can ile Nuri Mehtap ve Antalya Bölge Genel Müdür Yardımcısı Ferit Özer ile Mondi Pazarlama
Müdürü Murat Çökele de katıldı.
ATAMALAR
Uğur Battal’ın emekliliğinden dolayı
boșalan Genel Müdürlük görevine, Bepaș A.Ș. Anadolu Bölgesi Pazarlama Müdürü Cüneyt Ocak vekaleten atandı.
t
Cüneyt Ocak’tan boșalan Anadolu
Bölgesi Pazarlama Müdürlüğü görevine,
Anadolu Bölgesi Pazarlama Șefi Ali
Türkmen vekaleten atandı.
t
Form Sünger ve Yatak San. Tic. A.Ș.
Mali ve İdari İșler Müdürü olarak görev
yapmakta olan Murat Öksüzler 1 Eylül
2010 tarihinden geçerli olmak üzere Nisan Elektromekanik Enerji San. Tic. A.Ș.
Mali ve İdari İșler Müdürlüğüne atandı.
t
Boytrans Lojistik Hizmetleri A.Ș.'de
Mali İșler Müdürü olarak görev yapmakta olan Abdurrahman Muhtar, Form
Sünger ve Yatak San. Tic. A.Ș. Mali ve
İdari İșler Müdürlüğüne atandı.
t
GELENEKSEL ‹FTAR YEME⁄‹
Geleneksel Çelik Grup iftar organizasyonu bu yıl Aksu orman
içi Anadolu Park’ta düzenlendi. Geceye Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Memduh Boydak, Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, Boydak Holding
Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, Çelik
Grup Yönetim Kurulu Bașkanı Mehmet Çelik, Yönetim Kurulu
Bașkan Vekili Ali Çelik ve Yönetim Kurulu Üyeleri Arif Çelik,
Celal Çelik ve Gökhan Çelik ile birlikte yaklașık 350 civarında
davetli katıldı. Aksu Belediye Bașkanı ve Emniyet Müdürü ile
Kaș ilçesi Emniyet Müdürünün de iștirak ettiği organizasyon,
Ali Çelik’in konușması ile bașladı. Ardından İstikbal, Bellona,
Mondi ve Regina bayilerine hitap eden Memduh Boydak ve
Nazif Türkoğlu, genel gündeme ilișkin değerlendirmelerde bulunarak bayilerin bayramını kutladılar.
Hes Kablo’yu buluflturan ‹ftar
Hes Kablo Genel Merkezi’nde düzenlenen iftar
yemeği, șirket çalıșanlarını bulușturdu. Yemeğe Hes
Kablo Yönetim Kurulu Bașkanı Mustafa Boydak,
Yönetim Kurulu üyesi Șükrü Boydak, Genel Müdür
Bekir Irak, diğer yöneticiler ve çalıșanlar katıldı. Hes
Kablo olarak birlik ve beraberlik içinde çalıștıklarını
vurgulayan Mustafa Boydak, çalıșmaların yoğun bir
tempoda devam edeceği de sözlerine ekledi.
Konușmalar, Genel Müdür Irak ve sendika bașkanının
sözleriyle son buldu.
YAZ BOYU E⁄‹T‹M
Yön A.Ș. Eğitim Birimi yaz boyunca eğitim programını sürdürdü.
‹letiflim e€itimi: İstikbal ve Bellona bayilerimizden yaklașık 70 personel Yön
A.Ș. Eğitim Birimi’nin 22 ve 29 Temmuz
tarihlerinde düzenlenen, müșteriyle, yöneticiyle ve takım içi iletișim temelli eğitimlerine katıldı. Katılımcılara, kurulumunda en fazla sorun yașanan “sürgülü
dolaplarla” ilgili teknik eğitim de verildi.
Motivasyon yeme€i: Üç markanın satıș
sonrası hizmet personeli yaklașık 180 kiși için 27 Temmuz’da verilen akșam yemeğine, Yönetim Kurulu Bașkanı Halis
Boydak Dıș Ticaret A.Ș.'de Mali İșler
Șefi olarak görev yapmakta olan Murat
Çağlayan Buzacıoğlu, Boytrans Lojistik
Hizmetleri A.Ș. Mali İșler Müdürlüğüne
vekaleten atandı.
t
Gökçek, Yönetim Kurulu
Üyesi Mustafa Siviș, Genel
Müdür Yardımcısı İskender Çolum da katıldı.
Ana bayi personeline
iletiflim e€itimi: 10 Haziran ve 21 Ağustos’ta 88
depo ve servis personeline yönelik iletișim eğitiminde, özellikle servis birimine yönelik olarak memnuniyetsiz müșterinin memnun müșteriye dönüșmesi için doğru iletișimin önemi ele alındı.
Zaman› verimli kullanma e€itimi:
Yön A.Ș. idari kat çalıșanlarına 4 Eylül’de
verilen “zamanı verimli kullanma” eğitiminde, erteleme hastalığı, dağınık masa
ve “hayır” diyememenin zamanı verimli
kullanmaya engel olduğu anlatıldı.
Real ürün grubu tan›t›m›: Bellona
ürün grubuna yeni katılan ve satıș beklentisinin yüksek olduğu “Real” ürün grubu
ile yeni kampanya, 25 Haziran’da Bellona
bayi patron ve yöneticilerine tanıtıldı.
Ali Türkmen’den boșalan Anadolu
Bölgesi Pazarlama Șefliğine, Anadolu
Bölgesi Pazarlama Bölge Sorumlusu Turgut Karaali atandı.
t
Boydak Holding Mali İșler departmanında uzman kadrosunda görev yapmakta olan Ali Sincer, 1 Eylül 2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Muradiye Elektrik Üretim A.Ș. Mali İșler Șefliğine atandı.
t
Serko Ltd. Șirketimizde Mali iİșler Șefi
olarak görev yapmakta olan Nail Güden,
26 Ağustos 2010 tarihinden itibaren
Boydak Holding A.Ș. Mali İșler Șefliğine
atandı.
t
Boyçelik ve Metal A.Ș.'de Maliyet Muhasebesi Șefi olarak görev yapmakta
olan Gülcan Kadak, Serko Ltd. Șirketimize Muhasebe Șefi olarak atandı.
t
Boytaș Mobilya A.Ș. Ürün Geliștirme
departmanında görev yapmakta olan
Kemal Akif Erciyes, 12 Temmuz 2010
tarihinden itibaren Boydak Holding
A.Ș.’ye atandı ve İstikbal Pazarlama Müdürlüğü’ne bağlı Regina markasında görevlendirildi.
t
B‹zb‹ze 63
B‹ZDEN HABERLER
MOBESKO’da üç Boydak markas›
KAYSER‹’N‹N R‹SK VE FIRSATLARI
İpek Medya Grubu ve Kayseri Sanayi Odası’nın ortaklașa
düzenlediği “Anadolu Bulușmaları Kayseri” toplantısında
kentin sunduğu fırsatlar ve tașıdığı riskler tartıșıldı. İpek
Medya Grubu Bașkanı Fatih Karaca, üçüncüsünü
düzenledikleri bulușmayla, Kayseri iș dünyasının sorunlarını
dinleyerek kamuoyuna aktarmayı amaçladıklarını söyledi.
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa
Boydak, rakamların Kayserili ișadamlarının vergi ödeme
alıșkanlığında çok ciddi gelișmeler gösterdiğini anlattı.
Kayseri’nin zenginleșmesi, refah seviyesinin yükselmesi için
sanayi cephesinden mücadelelerini sürdürdüklerini, bu
mücadelede en temel kaynağın ise insan kaynağı olduğunu
ifade eden Boydak, Kayseri’nin çevresindeki 12 il ile birlikte
bölgesel kalkınmaya çok ciddi katma değer sağladığını
belirtti. Kayserililer’in gayri safi milli hâsıladan aldığı payı 25
bin dolar seviyesine çıkarma hayalinde olduklarını belirten
Boydak șöyle devam etti: “Sadece sanayiyle değil,
hizmetler, turizm, sağlık ve eğlence sektörüyle zenginliği
Boydak Holding, Körfez bölgesinin ticari hayatına can
verecek Mobilya Beyaz Eșya Satıcıları Sitesi Kooperatifi
(MOBESKO) çarșısında, üç mağazasıyla Kocaelililer’in
karșısına çıktı. MOBESKO, Bașbakan Recep Tayip Erdoğan
tarafından açıldı. Bellona Bayii Körfez Mobilya, Mondi Bayii
Hülür Mobilya ve İstikbal Bayii Baștürk Mobilya da,
Bașbakan Erdoğan’ın kestiği kurdeleyle hizmete girdi. 160
bin metrekareden olușan ve 100 milyon liraya mal olan
MOBESKO'da 92 ișyeri, bin kișilik cami, restoran, kafeterya,
banka ve 1500 kișilik otopark bulunuyor.
tabana yayılmıș bir Kayseri hayal ediyoruz. Bunun
ișaretlerini de görüyoruz. Gelecekten çok büyük ümidimiz
var. Türkiyemizin Avrupa’nın yıldızı bir ülke olacağından en
ufak endișemiz yok. Kayserimizin de bizim hayalimizdeki
rakamları çok rahat gerçekleștirecek bir potansiyele sahip
olduğunu düșüyorum.”
BAY‹ AÇILIfiLARI
‹stikbal Bayii Mevsim Mobilya
Artık Sungurlu’da da bir İstikbal Centroom var. Mevsim Mobilya’nın
büyük ilgi gören açılıșına Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı
Boydak, Giresun Vali Yardımcısı, Sungurlu Kaymakamı Hulusi Șahin,
Sungurlu Cumhuriyet Bașsavcısı İbrahim Hasan Tosun, Sungurlu
Belediye Bașkanı Selahaddin Uzunkaya, İstikbal Marka Müdürü Mustafa
Büyükkatırcı, Boydak Holding Bayi Yapılandırma Müdürü Aygün Bașok,
Bellona Marka Müdürü Bülent Alıcı, Boydak Holding Reklam Müdürü
Murtaza Durmuș, Boydak Holding İdari İșler Müdürü Ekrem Baktır, Arı
Pazarlama Genel Müdürü Mustafa Büyükkiraz, Genel Müdür
Yardımcıları Arif Çevik ve Bekir Çelik ile Sungurlu halkı katıldı.
t Firma adı: Mevsim İnșaat
Tekstil San. Ve Tic. Ltd. Ști.
t Yetkili kiși: Metin Șahin
t Metrekare: 2000 m2
t Adres: Fatih Mah. Șehit
Adem Tut Sk. No: 6 Mevsim
Sitesi Sungurlu/Çorum
t İletișim bilgileri:
(0364) 311 65 69
t Açılıș tarihi:
25 Haziran 2010
‹stikbal Bayii Yaflarlar Mobilya
Bulancak, İstikbal’e coșkulu bir törenle merhaba dedi. Kalabalık törene Boydak Holding
Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, Giresun Vali Yardımcısı, Bulancak Kaymakamı, Bulancak İlçe Emniyet Müdürü, Bulancak Belediye Bașkanı, İstikbal Marka Müdürü Mustafa
Büyükkatırcı, Boydak Holding Bayi Yapılandırma Müdürü Aygün Bașok, Bellona Marka
Müdürü Bülent Alıcı, Boydak Holding Reklam Müdürü Murtaza Durmuș, Boydak Holding
İdari İșler Müdürü Ekrem Baktır, Arı Pazarlama Genel Müdürü Mustafa Büyükkiraz, Genel
Müdür Yardımcıları Arif Çevik ve Bekir Çevik katıldı.
t
t
t
t
64 B‹zb‹ze
t
Bellona Bayii Körfez Mobilya
Firma adı: Yașarlar Mobilya
Yetkili kiși: Murat Yașar
Metrekare: 3500 m2
Adres: İhsaniye Mah. Cemal Gürsel
Cad. No: 61 Bulancak/Giresun
İletișim bilgileri: 0454 318 07 50
t Açılıș tarihi: 24 Haziran 2010
Kocaeli, MOBESKO Mobilyacılar Çarșısı
ile birlikte 4800 metrekarelik görkemli
bir Bellona’ya da kavuștu. Dayanıklı
Tüketim Malları ve Mobilyacılar Toplu
İșyeri Yapı Kooperatifi’nin (MOBESKO)
açılıșını yapan Bașbakan Recep Tayyip
Erdoğan, daha sonra da Körfez
Mobilya’ya geçti, kurdelesini keserek
mağazayı hizmete soktu. Coșkulu açılıșa,
Bașbakan Erdoğan’ın yanı sıra Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Kocaeli Valisi
Ercan Topaca, Büyükșehir Belediye Bașkanı İbrahim Karaosmanoğlu, Boydak Holding
Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Boydak, Adakar Genel Müdürü Erol Duran katıldı.
Esnafların bir araya gelerek kurduğu MOBESKO’nun örnek bir proje olduğunu
belirten Bașbakan Erdoğan, “Önce bu ișin hayalini kurdular, sermayelerini birleștirdiler.
Daha sonra kolektif aklın eseri olarak bu projeyi hayata geçirdiler” övgüsünde
bulundu
t
t
t
Firma adı: Körfez Mobilya
Yetkili kiși: Șenol Bașoğul
Metrekare: 4800 m2
Mondi Bayii Hülür Mobilya
MOBESKO Mobilyacılar Çarșısı,
Kocaelililer’e bir de Mondi
kazandırdı. Hülür Mobilya
tarafından hizmete sokulan yeni
Mondi mağazasının açılıșına
Boydak Holding Yönetim Kurulu
Üyesi Bekir Boydak, Adakar A.Ș.
Genel Müdürü Erol Duran,
Mondi bayileri ve kalabalık bir
halk topluluğu katıldı.
Adres: MOBESKO Mobilyacılar
Çarșısı Kartepe/Kocaeli
t İletișim bilgileri: (0262) 331 37 77
t Açılıș tarihi: 18 Ağustos 2010
t
Firma adı: Hülür Mobilya
t Yetkili kiși: Turgut ve Celal Hülür
t Metrekare: 1600 m2
t Adres: MOBESKO Mobilyacılar Çarșısı
D Blok No:10 Kartepe/Kocaeli
t İletișim bilgileri: (0262) 373 10 13
t Açılıș tarihi: 18 Ağustos 2010
t
‹stikbal Bayii Bafltürk Mobilya
Baștürk Mobilya, MOBESKO’da
Bașbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
katıldığı törenle hizmete girdi. Törende
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün,
AK Parti Milletvekilleri Sibel Gönül,
Osman Pepe, Muzaffer Baștopçu, Eyüp
Ayar, Fikri Ișık, Vali Ercan Topaca,
Kocaeli Büyükșehir Belediye Bașkanı
İbrahim Karaosmanoğlu, Boydak
Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı
Boydak, Yönetim Kurulu Üyesi Bekir
Boydak, Bayi Yapılandırma Müdürü
Aygün Bașok, İdari İșler Müdürü Ekrem
Baktır, Bellona Pazarlama Müdürü
Bülent Alıcı, İstikbal Pazarlama Müdürü
Mustafa Büyükkatırcı, Reklam ve Halkla
İlișkiler Müdürü Murtaza Durmuș,
MOBESKO Yönetim Kurulu Bașkanı
Ramazan Baștürk, belediye bașkanları
ve davetliler yer aldı.
Firma adı: Baștürk Kardeșler Mobilya
Yetkili kiși: Ramazan Baștürk
t Metrekare: 1040 m2
t Adres: MOBESKO Mobilyacılar
Çarșısı Kartepe/Kocaeli
t İletișim bilgileri: (0262/ 373 10 10
t Açılıș tarihi: 14 Ağustos 2010
t
t
t
B‹zb‹ze 65
B‹ZDEN HABERLER
Bellona Bayii Heri Mobilya
Heri Mobilya Çorum’a yeni bir Bellona mağazası daha kazandırdı. Açılıșa
Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, Arı Pazarlama Genel
Müdürü Mustafa Büyükkiraz, Genel Müdür Yardımcıları Arif Çevik ve Bekir
Çelik, Emniyet Müdürü Necmettin Emre, TSO Meclis Bașkanı Erol Karadaș
da katıldı. Davetlilerden tam not alan mağazanın ortaklarından Mehmet
Tahtasız, Heri Mobilya olarak yedi yıldır Bellona markasıyla Çorumlular’a
hizmet verdiklerini, ürünleri daha iyi sunmak amacıyla kurulușlarının 7’nci
yılında yeni mağazalarını açmaktan gurur duyduklarını söyledi.
Firma adı: Heri Mobilya Bellona
Yetkili kiși: Mehmet Tantasız ve
Kamber Tahtasız
t Metrekare: 1000 m2
t
t
Adres: Uğur Mumcu Caddesi
Kuyumcular Çarșısı No:12 Çorum
t İletișim bilgileri: (0364) 2257474
t Açılıș tarihi: 25 Haziran 2010
t
Bellona Bayii Kuruk›z Mobilya
Bellona, Karadeniz Bölgesi’ndeki 50’nci mağazasını Trabzon'un Beșikdüzü ilçesinde
hizmete açtı. Bin metrekare kapalı teșhir alanıyla bölgenin en büyük mağazası olan
Kurukız Mobilya, Bellona ürünleriyle hizmet sunacak. Yağmura rağmen yöresel
sanatçı Sait Uçar'ın da verdiği konserle coșkulu geçen açılıșa, Boydak Holding
Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Boydak, Bayi
Yapılandırma Müdürü Aygün Bașok, İdari İșler Müdürü Ekrem Baktır, Bellona
Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, İstikbal Pazarlama Müdürü Mustafa Büyükkatırcı,
Reklam ve Halkla İlișkiler Müdürü Murtaza Durmuș, Arı Pazarlama Genel Müdürü
Mustafa Büyükkiraz, Genel Müdür Yardımcıları Arif Çevik ve Bekir Çelik, MHP
Milletvekilli Süleyman Latif Yunusoğlu, emniyet müdürü, karakol komutanları,
Trabzon ilçe kaymakamları, belediye bașkanları, ilçe daire amirleri katıldı.
Firma adı: Kurukız Beyaz Eșya
Mobilya ve Tekstil San. Tic. LTD ȘTİ.
t Yetkili kiși: Hasan Karadeniz
t Metrekare: 1040 m2
t
Adres: Cumhuriyet Mahallesi
Fiskobirlik Cad. No:1 Beșikdüzü/Trabzon
t İletișim bilgileri: (0462) 871 541 15
t Açılıș tarihi: 24 Haziran 2010
t
‹stikbal Bayii Modesan Mobilya
Didim bir İstikbal mağazasına daha kavuștu. Modesan Mobilya’nın İstikbal showroom’unun açılıșına Didim Belediye Bașkanı
Mümin Kamacı, Belediye Meclis Üyesi Salih Bankoğlu, Ak Parti İlçe Bașkanı Abdurrahim Öztürk, CHP ve MHP ilçe bașkanları, Ticaret Odası Bașkanı Ufuk Döver,
Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, Boydak
Holding Bayi Yapılandırma Müdürü Aygün
Bașok da katıldı.
Firma adı: Modesan Mobilya
t Yetkili kiși: Rașit Tuğcu
t Adres: Cumhuriyet Mah.
Cumhuriyet Cad. No: 192
Didim/Aydın
t
66 B‹zb‹ze
Metrekare: 900 m2
t İletișim bilgileri: (0256) 811 62 60
t Açılıș tarihi: 9 Temmuz 2010
t

Benzer belgeler

Yatırımlarımızla büyümeye devam ediyoruz

Yatırımlarımızla büyümeye devam ediyoruz ‹mtiyaz Sahibi Boydak Holding ad›na Bekir Boydak Yaz›iflleri Müdürü Murtaza Durmufl Editör Belgin Demirer Kreatif Direktör Metin Özkan, Ahmet Akgül Katk›da Bulunanlar Hülya Bal, Selin Soylu Yay›n Kur...

Detaylı

ayakta kalamaz - Boydak Holding

ayakta kalamaz - Boydak Holding Odası Bașkanı Mustafa Alan ve sanayicileri bulușturan geceye Cumhurbașkanı Abdullah Gül ve Bașbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gönderdiği mesaj okundu. Cumhurbașkanı Gül ve Bașbakan Erdoğan

Detaylı

Koltu¤unuz kaç flekerl‹ olsun?

Koltu¤unuz kaç flekerl‹ olsun? Rotamız bizi bu kez Eskișehir’e çıkardı. Bu kentin genç, dinamik yüzünü sizlere yansıtabilmeyi umuyoruz. Sizlere, değișimi yakalayabilmek için yeni iș yapma biçimlerini takip edeceğimize dair söz v...

Detaylı

Yeni Açılan Büyümeye Devam Ediyoruz

Yeni Açılan Büyümeye Devam Ediyoruz ‹mtiyaz Sahibi Boydak Holding ad›na Bekir Boydak Yaz›iflleri Müdürü Murtaza Durmufl Editör Belgin Demirer Kreatif Direktör Metin Özkan, Ahmet Akgül Katk›da Bulunanlar Hülya Bal, Selin Soylu Yay›n Kur...

Detaylı

BİZBİZE, BOYDAK HOLDİNG YAYINIDIR. ÜÇ AYDA BİR

BİZBİZE, BOYDAK HOLDİNG YAYINIDIR. ÜÇ AYDA BİR ‹mtiyaz Sahibi Boydak Holding ad›na Bekir Boydak Yaz›iflleri Müdürü Murtaza Durmufl Editör Belgin Demirer Kreatif Direktör Metin Özkan, Ahmet Akgül Katk›da Bulunanlar Hülya Bal, Selin Soylu Yay›n Kur...

Detaylı

van ‹ç‹ntek vücut olduk

van ‹ç‹ntek vücut olduk Rıfat Hisarcıklıoğlu da Türkiye’nin artık tribünde değil, sahada olduğunu, “Mızrak artık bu çuvala sığmıyor, insanımız kabına sığmıyor” sözleriyle vurguladı. Türkiye’nin yıldızının parladığı bir ba...

Detaylı

DÜNYAYA TÜRKÇE KONUfiTURUYORUZ

DÜNYAYA TÜRKÇE KONUfiTURUYORUZ Rıfat Hisarcıklıoğlu da Türkiye’nin artık tribünde değil, sahada olduğunu, “Mızrak artık bu çuvala sığmıyor, insanımız kabına sığmıyor” sözleriyle vurguladı. Türkiye’nin yıldızının parladığı bir ba...

Detaylı

Bizbize - Boydak Holding

Bizbize - Boydak Holding ‹mtiyaz Sahibi Boydak Holding ad›na Bekir Boydak Yaz›iflleri Müdürü Murtaza Durmufl Editör Belgin Demirer Kreatif Direktör Metin Özkan, Ahmet Akgül Katk›da Bulunanlar Hülya Bal, Selin Soylu Yay›n Kur...

Detaylı