İnternetime dokunma! - İletişim Fakültesi

Transkript

İnternetime dokunma! - İletişim Fakültesi
$#
!
Türkiye Cumhuriyeti’nde, Cumhuriyet’in bekçileri,
laikliğin koruyucusu gibi sıfatlar verilen Aleviler, bu
sıfatlara rağmen, sahip oldukları inançsal ve etnik
kimlikleri yüzünden “tehlike” olarak görülmeye
devam ettiler. Yönetilen olmaya kıstırılan Aleviler
istediklerini almak için sokaklarda. Aleviliğin
karşılaştığı sorunları ve isteklerini Balçova
Alevi-Bektaşi Derneği başkanı Selahattin Yıldız,
Narlıdere Alevi-Bektaşi Kültürünü Tanıtma
Derneği başkanı Mustafa Aslan, Canlar
Birliği Eğitim ve Dayanışma Deneği
Düzgün Şahin ile görüştük.
> 06!78(
2011324
Ünivers
o.org
adyoek
www.r
&
Türkiye’de ortaya çıkan
siyasi liderlere ait seks
kasetleri, politika ve rock
müziği bir konuda birleştirdi
gibi. Taze skandal örnekleri
sunan Türkiye, henüz
dünyayı sarsabilen politik bir
skandal çıkartamadı.
> '(
,-
Üniversite gençliğinin
buluşma noktası Küçük
Park 24 saat ayakta. Küçük
Park’ın en meşhur mekanı ise
Üniversite Pastanesi.
> +(
)!*
Alsancak Limanı’nın
gerisinden başlayıp Konak sınırlarında kalan 315 hektarlık
alanda yüksek yapılanmanın
önü açıldı. Yeni kent merkezi,
New York’un Manhattan
bölgesine benzeyecek.
> +(
İzmir’de 15 Mayıs’ta ‘İnternetime Dokunma’ mitinginde binlerce İzmirli hükümete tepkisini açtıkları pankartlarla gösterdi.. (Fotoğraf: Ali Cem Doğan)
B
ilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurulu’nca
(BTK) hazırlanan
“İnternetin Güvenli
Kullanımına İlişkin Usul ve
Esaslar” 22 Ağustos’ta yürürlüğe girecek. Bu uygulama ile
kullanıcılar BTK’nın belirlediği
dört internet filtresinden birini
seçmek zorunda bırakılacak.
Filtreyi aşmak suç sayılacak.
Filtre kıstaslarını belirlemek ise
0
#1
> 2(
»
tamamen BTK’nın elinde olacak. Düzenlemeye göre dört tip
filtre paketi yer alacak. Aile, çocuk, yurtiçi ve standart paket.
Her internet abonesi bunlardan
birini seçmek zorunda kalacak.
En özgür gibi görünen standart
paket de bir filtre uygulaması.
Bu uygulamanın yürürlüğe
girmesiyle birlikte Türkiye’de
internete sansüre neden olup
olmayacağı tartışılırken Ünivers
İzmir rock piyasasında işler pek iyi gitmiyor.
Dinleyicilerin gelişen teknolojiyle birlikte
oturdukları yerden müzik dinlemeleri ya da
mekanların pahalılığı gibi nedenler piyasayı
nasıl etkiliyor? Haber Ekibi rock müzik
mekan sahipleriyle görüştü.
olarak bu konu ile ilgili uzmanlara düşüncelerini sorduk. İzmir
Ekonomi Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.
Doç.Dr. Tanju Oktay Yaşar, 22
Ağustos’tan itibaren internet
Filtresi’’ nin yürürlüğe girmesi
ile birlikte internette sansürleme de başlayacak’’ dedi. Yaşar,
ayrıca “İnternet Filtresi”nin
temel hak ve özgürlüklere de
aykırı olduğunun vurgusunu
!#
> 345(
!2 ] 3-4 ] "5 ]"#6-7 ]$8-9]%#10-12
yaparken; İzmir Ekonomi
Üniversitesi Mühendislik ve
Bilgisayar Bilimleri Fakültesi
Dekanı Prof.Dr. Turhan Tunalı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurulu’nun almış olduğu bu
karar ile Türkiye’de sansür
altyapısı kurulmak istendiğinin
altını çiziyor.
> .(
Futbol denince akla gelen ilk şey
holiganizm. Son olarak BeşiktaşBursaspor arasında çıkan olaylarda da
futbolda şiddet ve Spor’da Şiddet Yasası
bir kez daha tartışılmaya başladı. Peki
yasada neler yer alıyor?
97
6
2010 Supersport Dünya
Şampiyonası’nda birinci olan
Kenan Sofuoğlu bu sezon en
büyük Motorsiklet organizasyonu olan MotoGp’de ülkemizi
temsil ediyor.
> /:(
.
Son yıllarda ligin bitimine bir hafta kala şampiyonluğu kaçıran Fenerbahçe, 20102011 sezonunun şampiyonu
oldu. Kupayı 18. kez kazanan
Fenerbahçe’nin şampiyonluk
hikayesini Haber Ekibi sizler
için yazdı.
> //(
2
2011 3 24
!"
#$%!&!
'
!
!
#
()*
+,.
/
:
,;/
"
İ
zmir Büyükşehir
Belediyesi’nin 2001 yılında
Uluslararası Kentsel Tasarım
Proje Yarışması’nı kazanan Alman
Johen Brandi’nin projesinden esinlenerek başlatılan proje, bu yıla kadar pek çok hukuki engele takıldı.
Ancak bu yılın mayıs ayında,
Büyükşehir Belediye Meclisi’nden
projeye onay geldi. Bu şekilde,
Liman’dan Turan’a kadar olan 471
hektarlık alanın, Konak’ta kalan
315 hektarlık bölümünde yüksek
yapılaşmanın önü açılmış oldu.
Yeni kent merkezinin Alsancak liman gerisinden başlayıp,
Konak sınırlarında kalan 1000
ölçekli uygulama imar planları,
Büyükşehir Belediye Meclisi’nde
oy birliğiyle kabul edildi. Yeni
kent merkezi, planlanan şekliyle
Amerika’nın gökdelenleri ile ünlü
New York’un Manhattan bölgesine benzeyecek. Alanda turizm
ve ticaret alanları ile dev oteller
kurulacak.
Açılan iptal davaları
Daha önce iki kez, birisi 2006
yılında İzmir Valiliği, Bayındırlık
ve İskan Müdürlüğü’nün talebi
üzerine aynı tarihlerde, meclis
kararının iptali ve yürütmenin
durdurulması istemiyle İzmir
4. İdare Mahkemesi’ne dava
açıldı. Valilik, iptal nedeni
olarak, revizyon planında yapı
yoğunluğunun artırılmasını,
yeşil alan ve otoparklar için
yeterli alan bırakılmamasını
gösterdi. Mahkeme, yürütmeyi
durdurma kararı verdi. Bu karar
sonucunda Büyükşehir Belediyesi
yapı yoğunluğunda geri adım attı
ve 2007 yılının Haziran ayında
bu doğrultu da yeni bir imar
planı hazırladı. İzmir 3. İdare
Mahkemesi 2009 yılında, zemin
etütleri eksikliği nedeniyle tekrar
yürütmeyi durdurma kararı aldı.
Sekiz yıllık aranın ardından geçen
mart ayında Konak Belediye
Meclisi’nde onaylanan ve bölgenin
315 hektarlık uygulama imar
planı, AKP’li ve CHP’li meclis
üyelerinin oylarıyla kabul edildi.
Bölgeye 50 milyar dolarlık yatırım
yapılması öngörülüyor.
Yeni kent merkezi nasıl
olacak?
Projenin sınırları Liman’dan
başlayarak, Yenişehir, Alsancak
Garı ve Bornova sınırlarına kadar
olan bir alanı kapsıyor. Yüksek
yapılaşmaların önü açılacak,
rezidanslar ve oteller kurulacak.
Bu imar planını, İş Bankası
Gayrimenkul Ortaklığı, Vakıflar
Bankası, Rönans Yatırımcılık,
Ahmet Zorlu, Özgörkey, Nail
Özkardeş, Tariş, Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliği, Vadeli İşlemler
Borsası, Hollandalı ve Kuveytli
iki büyük yatırım şirketi gibi
birçok yerli ve yabancı yatırımcı
bekliyordu. Yatırımcılar şimdiden
projelerini açıklamaya başladılar.
20’ye yakın hazır projenin
hayata geçmesi bekleniyor. Bölgeye
gayrimenkul yatırımı yapmayı
planladığını açıklayan ilk yabancı
grup, İngiliz Comberceli oldu.
İngiliz şirket rezidans ve alışveriş
merkezi yapmayı planlıyor.
Yatırımcılar bu konuda
ne diyor?
Ege Koop Genel Başkanı Hüseyin
Aslan, İzmir’in bu tür planlamaya
ihtiyacı olduğunu belirtirken, “Bu
planlama İzmir’de yeni projelerin hayata geçmesini sağlayacak.
Kentin gelişmesine büyük bir
ivme kazandıracak. İzmir ne
yazık ki son yıllarda yerinde
sayıyor. Bu planın kısa sürede
netleşmesini bekliyoruz. Bu plan
bütün İzmirlileri ilgilendiriyor.
Kamuoyunda tartışıldıktan
sonra yürürlüğe girmesinde fayda
olduğunu düşünüyorum. Planın
devreye girmesi ile birçok yatırım
gerçekleşecek” dedi.
Kavuklar Grubu Başkanı
Abdullah Kavuk da bölgede
yatırım yapmak istediklerini
belirtirken, “Gözlerimiz
Büyükşehir Belediyesi’ne çevrildi.
Bu bölgenin imar sorununun
çözülmesi İzmir’in önünü açacak.
İzmir’de başta inşaat sektörü
olmak üzere birçok sektörde işler
ikiye, üçe katlanacak. Bu bölge
arsa sıkıntısını da bir süre sona
erdirecek. Grup olarak o bölgede
yerimiz yok ama sorunun çözülmesi ile yatırım kararı alabiliriz.
Uygun bir arsa olması halinde de
kente güzel bir eser kazandırmak
isteriz” dedi.
<
$
"
+)&
"
&
!&
%
)
))#@+))'
"!
)"
&
#
Küçük Park’ın ziyaretçilerinin neredeyse tamamı üniversite gençlerinden oluşuyor. (Fotoğraf: Nilay Aygün)
(!=!)
?"
/
"
B
ol kornalı bir trafik macerasından sonra, Küçük
Park’a giden o dar sokağa
ulaşıyorsunuz. Sokakta hep
bildik görüntüler var; sağda solda
yol kenarlarına tezgâh kurmuş işportacılar, daracık bir alana dört
beş iskemle atıp müşterilerinin
karınlarını doyurmaya çalışan
küçük lokantalar, kostüm satan
dükkânlar, müzik evleri, pasta-
neler… Küçücük bir sokağa bir
sürü dükkân sığdırmışlar. Gençlere soracak olursanız Küçük
Park’ın bir diğer tanımı da sokağın hemen köşesinde bulunan
ve göçmenler tarafından işletilen
ünlü Üniversite Pastanesi. Küçük
Park’a gelen gençlerin yaptığı ilk
iş genelde sıcak poğaçasını yiyebileceği ve yanında taze demlenmiş tavşan kanı çayını içebileceği
bir kafe bulmak oluyor. Bu arada
pastanede o kadar çok çeşit var
ki, ilk defa alışveriş yapıyorsanız
ne yiyeceğinize karar vermeniz
yaklaşık 10 dakikanızı alabiliyor.
Gençler zamanın hızla akıp geçtiği ve kampüs havasındaki bu
yerin bağımlısı olmuş durumdalar. Havanın ne kadar sıcak ya da
soğuk olduğu aslına bakarsanız
onların pek de umurlarında değil. Onlar Küçük Park’ı o kadar
benimsemişler ki, her türlü hava
şartlarına ayak uydurmayı farkında olmadan başarmışlar. Küçük
Park’a yakın evler de öğrenciler
tarafından işgal edilmiş durumda. Bazı evlerin balkonlarına
baktığınız zaman ortama pijama
terliği, demlenmiş çayı ve yakın
arkadaşlarıyla balkondan katılan
gençleri de görmeniz mümkün.
Gençler arasındaki iletişim de
oldukça güçlü. Bu pozitif enerji,
özellikle duyarlılık gerektiren
konularda Küçük Park sakinlerini birbirine kenetleyen etkili bir
yapıya dönüşmüş. Geçen ay, başı
ezilerek öldürülen sokak kedisi
için Küçük Park gençlerinin düzenlediği protesto yürüyüşü de
bu tezi doğrular nitelikte.
Parkın bir diğer yüzü de gece
hayatı. Gençler akşama çayları ya
da buz gibi köpüklü biralarıyla
devam ediyorlar. Bornova’daki
on gencin dokuzunun ‘akşam neredesin’ sorusuna vereceği cevap
genelde hep Barlar Sokağı’ndaki mekânların adresi oluyor.
Barlar Sokağı gece hayatının hızlı
yaşandığı bir yer. Küçük Park’ta
olduğu gibi burada da çeşit çeşit
birahaneler var. Bu birahaneler birbiriyle ciddi bir rekabet
halinde. Bazıları müşterilerine
‘ikram’ olarak tabak tabak çiğ
köfte servisi yaparken, bazıları
da indirimli bira satışı yapıyor.
Turşu, patlamış mısır ve yer
fıstığı da bu cömert ikramlardan bazıları. Bu ikram bolluğu
haliyle birahaneleri doldurup
taşırıyor. Birahanelerin dolup
taşması bazı problemleri de beraberinde getiriyor. Civar evlerde
yaşayan aileler, sabaha kadar
devam eden bu sohbet karmaşasından usanmış durumdalar.
Bu yüzden birahanelere de bazı
sınırlamalar getirilmiş. Buna göre
gece 12:00’dan sonra alkol satan
yerlerin kapatılması gerekiyor.
Durum gençler için ‘hayal kırıklığı’ olarak nitelendirilse de, onlar
için sohbet, ev ortamında kaldığı
yerden devam ediyor. Bornova’daki ünlü rock barlar da gece
hayatını seven gençler için yaşam
tarzına dönüşmüş durumda. Bu
barlar Bornova’nın çeşitli yerlerine dağılmış. Mekanlarda çalan
gruplar da genelde üniversiteli
gençlerden oluşuyor. Bu durum
müzisyen gençler için Küçük
Park’ta ayrıcalıklı bir durum yaratmış. Cebinizde 25 liranız varsa
bir gününüzü rahatlıkla Küçük
Park’ta geçirebilirsiniz. Mest
eden sohbet ortamı ve çılgın gece
hayatıyla adeta bir yaşam tarzına
dönüşen bu yer, ileride ne durumda olur bilinmez, fakat şu an
için herkes hayatından memnun
gibi görünüyor. Alışkanlık haline
gelen Küçük Park, herkesin
vazgeçilmezi olarak da kalmaya
devam edecek gibi.
)
2011 3 24
%)!
A
3
$;
"+
B
<)"+C".
DD
=&
!)
)
)&
B#+B
E
B
İnternetime dokunma
İzmir’de 15 Mayıs’ta yapılan mitingte binlerce İzmirli ‘İnternetime Dokunma’ dedi. Fotoğraf: Ali Cem Doğan
.+!
;)
!
/
"
Ü
ç buçuk yıl önce
Türkiye’den erişime
kapatılan Youtube,
kapatılmasıyla gündeme
bomba gibi düşen BlogSpot ve
Türkiye’nin en büyük müzik
dinleme servisi olan Fizy.
com’un engellenmesi, ‘İnternette
sansür’ konusunun daha fazla
tartışılmasına yol açmıştı. Bu kez
de Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurulu’nun 22 Şubat’ta kabul
ettiği ‘Güvenli İnternet’ taslağına
göre, kurum tarafından belirlenecek internet sitelerine erişim,
servis sağlayıcılarının kullanıcılara
sağlayacakları filtre programıyla
engellenecek. 22 Ağustos’tan
itibaren yürürlüğe girecek
yeni taslağın getirdiği merkezi
filtreleme sisteminin internette
sansüre neden olup olmayacağı
tartışması başladı. Uzmanlar
güvenli internetin şart olduğunu
söylüyor ancak hangi sitelere filtre
geleceği ve bunu kimin yapacağı ise merak konusu. Mevcut
düzenlemelere göre internet siteleri
kapatılırken içerik olarak zararlı
materyaller içermeyen internet siteleri bile sadece isimleri nedeniyle
engellenebiliyor.
Hukuka aykırı
Bu düzenlemede hukuk devleti
olmanın asli koşullarının ihlal
edildiğini, düzenleme ile gelecek
filtrelemenin ifade özgürlüğü,
iletişim özgürlüğü ve özel hayat
önünde engel oluşturacağını vurgulayan İzmir Ekonomi Üni-
versitesi Hukuk Fakültesi’nden
Ast. Prof. Dr. Tanju Oktay
Yaşar, bu düzenlemenin hukuka
aykırılığının çok açık olduğunun
altını çizerek, “Yürütmeyi durdurma kararının iki tane koşulu var.
Bir tanesi açıkça hukuka aykırılık
durumu, ikincisi de telafisi güç
veya imkansız zarar doğması.
Telafisi güç zarar, kural uygulanmaya başladığı anda doğacak”
dedi. O günden itibaren sansürlemenin başlayacağını sözlerine
ekleyen Yaşar, “Benim görüşüm
burada açıkça hukuka aykırılık
olduğu ve telafisi güç zararlar
doğacağı. Ancak nihayetinde buna
yargı karar verecek, o nedenle bu
konuda daha fazla söz söylemek
doğru olmayabilir’’ dedi.
BTK’nın böyle bir düzenleme
yapmasının yasal dayanağının
olmadığını da belirten Yaşar,
“Bunu mümkün kılan hiçbir yasa
yok. Tamamen idari kurumun
kendi insiyatifi ile başlattığı bir
uygulama” dedi. Yaşar son olarak
düzenlemede bir yandan ifade
özgürlüğümüzün, diğer yandan
bilgi alma ve yayma özgürlüğümüz
ile siyasi özgürlüklerimizin
kısıtlandığını vurguladı.
Filtreleme zaten var
İzmir Ekonomi Üniversitesi, Mühendislik ve Bilgisayar Bilimleri
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turhan
Tunalı ise bu tür filtre ve işletim
sistemlerinin, internet servis
sağlayıcılar ya da internetten bulunabilecek programlar sayesinde
isteyen kullanıcılar tarafından zaten istenildiği zaman kullanıldığını
belirtti. Tunalı, “Zaten kullanıcı
böyle bir opsiyona sahip. Ancak BTK’nın uygulamasıyla bu
durum bir opsiyon olmaktan çıkıp
zorunluluk haline gelecek” dedi.
BTK’nın almış olduğu bu karar
ile Türkiye’de sansür altyapısı
kurulmak istendiğinin önemini
vurgulayan Tunalı sözlerine şöyle
devam etti, “Her ne kadar bu bir
güvenli internet paketi olarak
söylense de kullanıcıları koruma
adı altında ortaya çıkmış bir
sansür sistemi bu. Bu tip filtreleme
sistemleri yeni değil. Öte yandan
standart paket altında ne gibi
uygulamalar yapılacağı ise daha
belli değil.’’ Hangi sitelerin serbest
olacağı, hangilerinin filtreleneceği
hakkında net bir bilgilerinin
olmadığını belirten Tunalı,
“Buna devlet karar verecek.
Girebileceğimiz siteleri devlet
belirleyecek’’ derken biz internet
kullanıcılarının denetim altında
olacağımızın da altını çizdi.
BTK’nın, kimin hangi siteye
girebileceğine, hangi blogu
okuyabileceğine, hangi tartışma
grubuna katılabileceğine kendi
kendine karar vermiş olacağını,
istediği herhangi bir siteyi,
sayfayı kara listeye alarak kişinin
ulaşımını engelleyebileceğini
ifade etti. Tunalı, “Üstelik BTK
maddelerinden bir tanesine göre
filtreleri kırmaya çalışanların
tespit edilmesi söz konusu”
dedi. İnternet kullanıcılarının
dilerlerse eski paketlerini kullanmaya devam edebileceklerini
belirten Tunalı, buna rağmen
filtre uygulamasının internetin
şeffaflığına gölge düşürebileceğini
belirtiyor.
BTK’nın 22 Ağustos’ta uygulamaya koyacağı yönetmeliğe karşı tüm
Türkiye 15 Mayıs’ta sokağa çıktı.
Birçok ilde olduğu gibi İzmir’de
de yüzlerce internet kullanıcısı
düzenlenen yürüyüşe katılarak
“İnternetime dokunma’’ dedi.
Peki ağustosta yürürlüğe girecek
olan bu uygulama için vatandaş
ne diyor? Ünivers olarak bu
uygulamadan bizzat etkilenecek
olan vatandaşlara miting alanında
düşüncelerini sorduk.
Uğur Küçük (24), Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi:
İnternette sansüre karşıyım.
Gelecek nesillere daha iyi bir Türkiye bırakmak istiyorsak sansür
olmamalı. Dolayısıyla sansüre
karşıyız, internette sansürün
olmaması için elimizden geleni
yapacağız.
Ahmet Nazım Erkoç (28), sokak
müzisyeni: İnternet sansürü
hakkındaki düşüncem bence bu
bir oyun. İnsanların kötü sitelerle
alakasının kesilmesinden ziyade
bütün dünya haberlerinden ve
iktidarımızda olan kişilerin yaptığı
kötü hareketlerden insanların
haber edinmemesi için yapılmak
isteniyor. Sansür başladığı
zaman iktidardaki kişilerin
neler yaptıklarını bilmeyeceğiz ve
sonunda elimize geçen fatura çok
kötü olacak. Bizim tek amacımız
sansürü engellemek.
Sevim Alpak (56), ev hanımı:
Sansürsüz ve özgür bir ülke
istediğim için burdayım. Ülkemizin İran’a benzemesini istemiyorum. Bu sansürcü zihniyete kesinlikle karşıyım. Gençlerin geleceği
için burdayım ve bu protestoda
gençlerin yanındayım.
Yunus Erdal (22), İzmir Ekonomi Üniversitesi Sosyoloji
Bölümü öğrencisi: Her alanda
sansürsüz bir yaşam için mitingte bulunuyorum. Biz gençler
iktidarın her alanda sansür
uygulatmasına karşı çıkmalıyız,
bir olmalıyız. Mitingte yüzlerce
genç bir olup her alanda sansürsüz
bir yaşam için haykırdı. Umarım
sesimiz yetkililere ulaşır ve olumlu
bir neticeye ulaşırız.
Sorular, sorular...
Filtreyle engellenen siteler kamuoyuyla paylaşılmayacağı için
hangi sitenin neden engellendiği
belli olmayacak. Aileye ve çocuğu
zararlı içerik kim tarafından nasıl
belirlenecek? Aileye ve çocuğa
zararlı içerik cinsellikle mi sınırlı
olacak yoksa sosyal, politik konular da filtre edilecek mi? Filtrelenecek konularla ilgili kullanıcılara
seçme hakkı verilecek mi? Çocuk
filtresi hangi yaş grubuna göre
yapılacak? Yeni açılan bir site
beyaz liste veya kara listeye nasıl
dahil edilecek? Kara listeler şikayet
üzerine mi, mahkeme kararıyla
mı yoksa BTK’nın hareketiyle
mi belirlenecek? Kara listeden
nasıl çıkılacak? Tüm bu soruların
cevapları şimdilik merak konusu.
Dünyada filtreleme
örnekleri
- İran: Devlet tarafından
merkezi olarak servis
sağlayıcılara filtre uygulaması
yapılıyor. Standartlar Devrim
Muhafızları tarafından belirleniyor.
- Suudi Arabistan: Filtreleme politik gruplar, insan
hakları, İslam’a karşı saldırgan
içeriklerle porno ve gay
sitelerine uygulanıyor. Aktivist
blogerlar tutuklanıyor.
- Çin: Dünyanın en geniş ve
karmaşık filtreleme sistemlerine sahip ülkede bir çok site
filtreleniyor.
- Pakistan: Devlet, ordu ve
dine karşı siteler filtrelemeye
maruz kalıyor.
- İngiltere: Çocuk pornografisi, insan kaçakçılığı, terör
propagandası içeren siteler
izleniyor ve engelleniyor.
- Fransa: Çocuk pornografisi
ile ırkçılık içeren siteler devlet
ve servis sağlayıcılar tarafından
takip ediliyor ve düzenlemeler
doğrultusunda engellenebiliyor.
- Almanya: Çocuk pornografisi dışında Naziliği öven ve
Yahudi soykırımını inkar eden
içerikler engelleniyor.
- Bulgaristan: İnternetten
film, müzik, oyun ve yazılım
indirmeye yarayan siteler ile
çocuk pornografisi yasaklı.
- İsveç: Çocuk pornografisi ve
telif haklarını ihlal eden siteleri
filtreleniyor.
- Avustralya: Çocuk pornografisi, fetiş siteleri ve suç
hakkında detaylı bilgi veren
sitelere karşı zorunlu bir
filtreleme uygulanıyor.
- ABD: Yasaklama
yapılmıyor. Suç içeren içerikler
çıkarttırılıyor.
- Brezilya: Yasadışı
uyuşturucu ve ilaç satılmasına
aracılık eden siteler, çocuk
pornografisi ile ırkçılık içeren
siteler filtrelemeye takılıyor.
- Arjantin: Çocuk pornografisi engelleniyor.
- Küba: Sistematik olarak
teknik filtreleme uygulanıyor.
- Rusya: Ahlaki değerler,
kamu düzeni, ulusal güvenlik
ve devlet sırlarını korumak
adına bu konularda yayın
yapan siteler yasaklı.
4
)
2011 3 24
/!!
+)
)
"
)
&
="#
Aleviler seslerini duyurmak için meydanlardaydı. (Fotoğraf: Onur Yılmaz)
/=&
;)
!
/
"
A
levilik medyada çok
fazla yer almasına rağmen
meselenin bütününe ışık
tutulduğu, derinine incelendiği ve
ciddi, somut öneriler üretildiği pek
söylenemez. Söz konusu sorun bu
kadar sık gündeme getirilmesine,
çok tartışılmasına karşın neden
bir arpa boyu yol katedilemedi,
edilemiyor? Son olarak AKP
Hükümeti’nin organize ettiği
Alevi çalıştaylarının nihai raporu
da Alevileri ve Alevi örgütlerini
memnun etmedi. Yoksa dağ fare
mi doğurdu? Zaten bu konuda
Büyük Alevi Kurultayı İnisiyatifi
Marmara Bölge Toplantısı’nda
açıklanan ‘Alevilerin Raporu’
başlıklı raporda hükümetin
Alevi Çalıştayları Nihai Raporu’na
ilişkin, ‘Bu metin Alevilerin
yaşadıkları tüm sorunların asıl
müsebbibinin Alevilerin kendileri
olduğunu açıkça ilan etmekten çekinmeyen bir zihniyetin
ürünüdür’ ifadesi kullanıldı. Alevi
sorununun kökten çözümü bu
topluluğun kendini, kültürünü
ve inanç değerlerini yeniden
üretebilme ve zenginleştirme
olanaklarını beraberinde getirebilir. Çünkü Alevi sorunu diye anılan
bu durum genel anlamda insan
hakları, özgürlük ve demokrasi sorunu olarak uzun süredir Türkiye
gündemini işgal etmekte. Aslında
Türkiye’de Alevilik sorunu,
bir zihniyet sorunu olarak da
betimlenebilir. Öyle ki ülkemizde
inançsal ve etnik aidiyetler zenginlik ve saygı duyulması gereken
değerler olmak yerine çoğu zaman
‘sorun’ olarak görülüyor ve bu
aidiyetler ötekileştiriliyor. Bu zihniyet sorununun siyasi arenadaki
yansımalarını da görüştüğümüz
Narlıdere Alevi-Bektaşi Kültürünü
Tanıtma Derneği Başkanı Mustafa Aslan bakın içinde bulundukları
durumu şöyle dile getiriyor,
“Alevilerin Türkiye’de siyasetle
ilgili sıkıntıları var. Aleviler hangi
siyasi partide mücadele ediyorlarsa
etsinler, belli bir noktaya geldiklerinde sahip oldukları inançsal veya
etnik kimlik onlar için negatif
bir anlam taşıyor. Bunun birçok
örneği var. Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde Aleviler, Cumhuriyet’in
bekçileri, laikliğin koruyucusu bir
kitle olarak gösterilmiş, Atatürk
ilke ve inkılaplarına gönülden
bağlıdırlar denmiştir. Fakat
yönetim kademelerinde temsiliyet açısından Aleviler maalesef tehlikeli bir unsur olarak
görülmüşlerdir. Yani Türkiye’de
siz hep yönetilen olacaksınız,
yöneten olamayacaksınız şeklinde
bir anlayış varolagelmiştir.”
Öte yandan Alevi sorunu
diğer kimlik sorunları gibi bir
tanımlanma sorunu olarak göze
çarpmakta diyen Aslan, “Bu
anlamda tanımlayan (devlet
ya da hükümet) tanımladığı
şey hakkındaki yargılarını
norm haline getirip dayatır
ve tanımlananı belirli bir
kalıp içerisine sokmaya çalışır.
Zaten Alevilik Araştırmaları
Merkezi Başkanı Ali Yıldırım
da çalıştaylara dair rapora tepki
göstererek, bu raporda esas
olarak Aleviler suçlanmaktadır.
Alevilerin ne istediğini bilmediği
iddia edilmektedir. Alevilerin
kendilerini tanımlayamadığını
ileri sürmek, ne istediklerini
bilmediklerini söylemek tam bir
AKP çalımıdır diyor.”
İzmir’deki Alevi dernek temsilcilerinin Alevi sorunu ve açılımıyla
ilgili düşüncelerini, izlenimlerini
şu şekilde sıralayabiliriz:
Balçova Alevi-Bektaşi Derneği Başkanı Selahattin Yıldız:
“Ben AKP’nin samimiyetine
inanmıyorum. İçi doldurulmadan
altı boşaltılan bu açılımın bir
anlamı da yoktur. Bizler Alevi
toplumu adına naçizane olarak
sadece eşit yurttaşlık hakkımızı
istiyoruz. Bakın, Türkiye 81
vilayetten oluşuyor, bu vilayetlerin
başında bildiğiniz bir tane Alevi
var mıdır? Benim bildiğim yok,
yani şimdi bir tane Alevi vali
bulunmaz mı Türkiye’de? Aleviler
bu kadar ötelenmeyi, örselenmeyi
hakketmiyor. Cemevlerinin
yasal statüye kavuşturulması
taleplerimizin başında geliyor.
Diyanet İşleri’nin bütçesi dört,
beş bakanlığa eşit, neye hizmet
ediyor? Alevi vatandaşlar
olarak bizler bu hizmetlerden
yararlandırılmıyoruz. Sonuç
olarak Diyanet’in kaldırılmasını
istiyoruz. Avrupa’da mesela bir
kilise –hangi mezhepten olursa olsun- kendi mensupları tarafından
idare ediliyor. Kısacası Aleviler
sadece anayasal ve demokratik
haklarını talep etmektedirler,
başka talepleri yoktur.”
Yamanlar Hacı Bektaş Veli
Kültür ve Tanıtma Derneği
Başkan Vekili: “Türkiye’deki
sistem kendine göre solcu, sosyalist
yaratıyor, kendine göre Türk,
Kürt, Alevi istiyor. Aynı sistemi
AKP de uyguluyor. Ilımlı İslam
ya da muhafazakar İslam’dan
bahsediliyor. Bu bağlamda ılımlı
İslam modelinde AKP’ye karşı
koyacak olanlar inançsal boyutta
Aleviler’dir. Buradan hareketle
şunu söyleyebiliriz; AKP kendi
Alevisini yaratmak için örneğin
Reha Çamuroğlu gibi Alevi
yazarları da transfer ederek Alevi
çalıştayları yaptı. Hükümet Alevi
sorununda ideolojik davranıyor.
Alevilikte dedelik çok saygın
bir konuma sahiptir. Nitekim
hükümet, dedeleri Diyanet’e
bağlayarak statükoyu devam
ettirmek istiyor. Amaç bellidir;
Alevilik’i özünden ve doğasından
kopararak sünnileştirmektir.
Diyanet’in bütçesine
bakıyorsunuz muazzam bir
bütçe. Gerçekten laik bir ülkede
devlet bu boyutta bir tarafgirlik
yapmamalı. Tercihini bu anlamda
inanç sahiplerine bırakmalıdır.
Biz Aleviler olarak Diyanet’in
lağvedilmesini istiyoruz. Herkese,
her inanca eşit bakabilecek bir
kurumsal üst yapı oluşturulabilir.
Bununla birlikte din dersinin
zorunlu olmaktan çıkarılması
gerekmektedir. Bu durum sadece
Aleviler için de değil bir Hristiyan,
bir Musevi, bir Süryani yurttaş
için de söz konusudur.”
Narlıdere Alevi-Bektaşi
Kültürünü Tanıtma Derneği
Başkanı Mustafa Aslan: “Türkiye Cumhuriyeti laik, sosyal bir
hukuk devletidir ilkesi anayasada
yer almasına rağmen Türkiye
Cumhuriyeti aslında Sünni bir
karakter sergilemektedir. Bizler
Alevi çalıştaylarında zorunlu din
derslerinin kaldırılmasını talep
ettik, buna karşılık AKP Hükümeti “Hayır zorunlu din dersleri
yetersiz, ikinci bir din dersi daha
olsun müfredatta. Biz Alevilik’i
de alalım zorunlu din derslerinin
içine, hatta o dersi de biz yazalım”
dedi. Önümüzdeki 2010-2011
müfredatında yer alan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersindeki
Alevilik tanımı AKP’nin kendi
tanımı yani bir anlamda devletin
kendi tanımıdır. Bir ülke düşünün
ki bir inancı tarif etmeye çalışıyor,
bir topluluğun nasıl olması
gerektiğini belirlemek istiyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı olduğu
müddetçe cemevlerinin ibadet
yeri olarak kabul edilme şansı
yok. Çünkü Diyanet, İslamiyet’in
tek bir mezhebini temsil ediyor ve İslam dininin tek mabet
yeri olduğunu, onun da cami
olduğunu söylüyor. Hatta Diyanet
ve devleti yönetenler hadlerini
aşarak kendilerini tanrının yerine
koyuyorlar yani tanrıya nerede
ibadet edileceğine dahi onlar karar
veriyorlar. Böyle bir handikap
yaşıyor bu ülke. Ayrıca AKP
Hükümeti Madımak Oteli’ni
kütüphane yapmaya çalışıyor. Bunun gibi meşru taleplerimizin tam
tersi şeyleri raporda yansıtmaya
çalıştılar. Biz Aleviler Sivas’ı,
Maraş’ı, Gazi’yi yaşadık, şimdi bu
katliamlar yaşanmıyor, Aleviler
öldürülmüyor, katledilmiyor
ancak Alevilik katledilmeye
çalışılıyor.
Canlar Birliği Eğitim Kültür
ve Dayanışma Derneği Başkanı
Düzgün Şahin (Alevi dedesi): “Bizim sorunumuz aslında
anayasada yer alan eşitlik ilkesinin
uygulanmıyor oluşudur. Yani eşit
yurttaşlık sorunumuz var. Ben
şahsen Diyanet İşleri Başkanlığı
kaldırılmalıdır şeklinde beyanatta bulunmanın yanlış olduğu
kanaatindeyim. Yani şimdi
kaldıralım desek hangi siyasi parti
buna katılır, bunu destekler, o
mecrada değiliz. Ancak yeniden
yapılandırılır, bu arada bütçesi
mümkün olduğunca en aza indirilir. Gerçekten Diyanet’in çok
büyük bir bütçesi var, maalesef bu
bütçe belli bir kitle için harcanıyor.
Bakın benim babam 72 yaşında ve
50 yıldır dedelik yapıyor ama bir
sigortası bile yok. Sosyal, ekonomik güvencesi olmayan bir dede
nasıl hizmet yürütsün.
Alevilerin taleplerini genel olarak
sıralarsak ki benim de bununla
ilgili bir çalışmam var:
- Cemevleriyle ilgili gerekli düzenlemeleri siyasi partiler ve TBMM
yapmalı, cemevleri yasal olarak
tanınmalı,
- Belediyeler imar ile ilgili plan ve
projelerini hazırlarken tespitlerini
cami olarak değil ibadet yeri adıyla
yapmalılar,
- Cemevlerinde hizmet eden
dedelerin, zakirlerin, hocaların ve
temizlik görevlilerinin ücretlerinin
devlet tarafından karşılanması
gerekmektedir,
- Pirlik için dede çocuklarının
eğitimlerini, donanımlarını
karşılayacak, bir üniversiteye bağlı
bir nevi ilahiyat fakülteleri gibi
okulların açılması lazım. Zaten
hocalık için de iki yıllık okullar
yeterli olur,
- Ders programları
zenginleştirilmeli, diğer dinler ve Alevilikle ilgili daha
geniş ve kapsamlı bir müfredat
hazırlanmalı,
- Diyanet İşleri Başkanlığı’nın
reforme edilmesi gerekmektedir. Her inanç grubunun kendi
mensuplarına hizmet edebilmeleri
sağlanmalıdır,
- Yine müfredetta değişiklik
yapılarak edebiyat ve felsefe
derslerine Alevilikle ilgili ünitelerin
konması gerekir,
- Muharrem ve Nevruz
aylarında, bu ayların içeriğine
uygun olarak TRT’de daha
fazla program yapılmalı, ilgili
ve bilgili insanlar tarafından bu
konularda halk bilgilendirilmeli ve
aydınlatılmalıdır. Hacı Bektaş Veli
merkezi bir ziyaretgahtır. Orada
bazı türbeler müze konumunda,
bu hoş bir şey değil. Yani onların
müze konumundan çıkarılması
lazım. O mekanlar insanların
ibadet ettiği kutsal yerler, müze
olarak görülmeleri hiç şık değil.
Ayrıca Madımak Oteli bir utanç
müzesine dönüştürülmelidir.
)!
2011 3 24
/
5
;)
!"F)!!
GB)&!
B&)))
)!
#
H
I,$
&+!
F
/
"
Türkiye, siyasi liderlerin gizli
kamerayla çekilmiş seks kasetleriyle nasıl sarsıldıklarını
yakın dönemde eski CHP
Genel Başkanı Deniz Baykal’a
ve son dönemde MHP’nin
Merkez Yönetim Kurulu
üyelerine ait kasetlerle tanık
oldu. Türkiye siyaseti, ilk
seks skandalını Başbakan
Adnan Menderes’in opera
sanatçısı Ayhan Aydan’dan
olan gayri meşru çocuğunu
öldürme iddiasıyla açılan
‘Bebek Davası’ ile yaşamış
ve etkilenmişti. Seks
skandallarının sadece Rock
yıldızlarını etkilemediğini
hatırladığımız bu günlerde,
International Business
Times’ın yaptığı ‘En iyi 10
politik seks skandalları’
listesinde, dünyayı şok eden
politik yıldızları sıraladı.
Listede, henüz Türkiye’den bir
isim bulunmuyor.
Moshe Katsav
İsrail’in 8. Cumhurbaşkanı
Moshe Katsav, 2006 yılında
cumhurbaşkanlığı döneminde,
hakkında 10 kadına karşı
tecavüz suçu dahil, cinsel suç
işlediğine dair kanıtlar ortaya
çıktı. Kanıtlardan sonra evi
polis tarafından aranan ve istifa
etmesi istenen Katsav, 2006
yılında istifa etmeyi reddetti.
2007 yılının Mart ayında
hakkındaki suçlamalardan
kurtulan Katsav, görev
süresinin dolmasından iki hafta
önce, istifa etti. 2009 yılında
tecavüz suçlamasıyla hakkında
dava açılan Katsav’ın suçu
Aralık 2010’da kanıtlandı ve
Mart 2011’de yedi yıl hapse
hükmedildi.
John Profumo
1963 yılında İngiltere’nin Savaş Bakanı olan John Profumo’nun, İngiliz
model Christine Keeler ile yaşadığı ilişkinin ortaya çıkması, aylarca
İngiltere’de konuşuldu. Keeler’ın aynı zamanda bir Sovyet casusuyla
da ilişkisi olduğu öğrenilen skandal, Profumo’nun istifa etmesiyle son
buldu. ‘Profumo Olayı’ olarak adlandırılan ilişki, 1989 yapımı ‘Scandal’
filmine esin kaynağı oldu.
Bill Clinton
Amerika’nın 42. Başkanı Bill Clinton’ın, Monica Lewinsky ile yaşadığı
ilişki başkanlığının ikinci döneminde ortaya çıktı. Temsilciler Meclisi
Clinton’a ilişkinin varlığını inkar etmekten ve adalete engel olmaktan dolayı dava açtı. Senato tarafından suçlu bulunmayan Clinton,
başkanlık görevine devam etti.
Silvio Berlusconi
İtalya Başbakanı Berlusconi, eşi Veronica Lairo’da dahil çeşitli kaynaklar
tarafından yıllardır cinsel uygunsuzlukla suçlandı. Berlusconi en büyük
suçlamayı, 2010 yılında 17 yaşındaki Ruby ile para karşılığı birlikte
olmak ve Ruby hakkında açılan davaların düşmesi için gücünü kötüye
kullanmaktan aldı.
Iris Robinson
Kuzey İrlanda Parlamento üyesi Robinson’un 2010 yılında 19 yaşındaki
Kirk McCambley ile ilişkisi olduğu ortaya çıktı. Parlamento Başkanı ile
evli olan Robinson, skandal yüzünden istifa etti. Eşi ise parlementodaki
görevine devam ettti.
6
!
2011 3 24
J!!!)
/
;/)
K$
,$)B%B!
&
!))!
.
<%)
/
/
"
B
eşiktaş ve Bursaspor takımları
arasındaki gerginlik son yıllarda
ne yazık ki ligin iki başarılı futbol
takımının rekabetinden çok, çıkan olaylar
sebebiyle holiganizmin rekabetine dönüşmeye
başladı. Yaklaşık yedi yıla ulaşan bu gerginlik,
yıllar ilerledikçe azalacağına közlene közlene
daha da alevlenmeye başladı. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün Sporda Şiddet Yasası’na attığı
imza daha kurumadan ligin 31. haftasındaki
mücadele öncesinde çıkan olaylar ve sonrasında
maçın iptaline kadar giden gelişmeler Sporda
Şiddet Yasası’nın bir kez daha tartışılmasına
sebep oldu.
Şiddet yasası ile neler değişecek?
Sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair
yasada pek çok suçun hapis cezasıyla karşılık
bulması dikkat çekerken, daha önce yasal
karşılık bulamayan şike ve teşvik primi de ceza
kapsamına giriyor. Uzun süredir merakla beklenen ve çıkması için ciddi bir baskı oluşturan
sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine
yönelik yasayla birlikte holiganların işi daha da
zorlaşacak.
Öne çıkan maddeler
Elektronik bilet sistemi: Yeni yasa ile birlikte
gelecek sezondan itibaren maça elektronik biletle girilebilecek. Bu amaçla elektronik kartlar
oluşturulacak. Elektronik kartta, kişinin adı,
soyadı, kimlik numarası ve fotoğrafı olacak. En
üst futbol liginde bulunan kulüpler bir yıllık
sürede, diğer kulüp veya kuruluşlar ise üç yılda
maç biletlerini elektronik sistemde oluşturacak.
Şike ve Teşvik primine ağır ceza: Sporda
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Yasası’yla
birlikte şike ve teşvik primine ağır cezalar
getirildi. Müsabakanın sonucunu etkilemek
amacıyla kazanç veya menfaat sağlayan kişi beş
yıldan 12 yıla kadar hapis cezası ve 20 güne
kadar adli para cezasına çarptırılacak.cak.
Yasak maddelerle ilgili cezalar: Spor
alanlarına ruhsatlı dahi olsa silah,
bulundurulması yasak olmayan kesici,
ezici veya delici aletler, patlayıcı maddeler
sokulmayacak. Bu yasaklı maddeleri sokan
kişi üç aydan bir yıla kadar hapis cezası alacak.
Alet ve aletleri seyircilere vermek amacıyla
temin eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis
cezasına çarptırılacak.
Hakaret içeren tezahürat: Hakaret olarak
algılanacak tarzda aleni olarak söz ve
davranışlarda bulunan taraftarlara, şikayet şartı
aramaksızın, 15 günden az olmamak üzere adli
para cezası verilecek. Spor alanlarında ırkçı söylemlerde bulunan kişi altı aydan iki yıla hapisle
cezalandırılacak.
Seyirden yasaklama: Şiddet olaylarına karışan
kişi yeni düzenlemeyle tanımlanan ilgili kanunlardaki suçlardan dolayı hakkında güvenlik
tedbiri olarak spor müsabakalarını seyirden
yasaklanmasına karar verilecek.
Şiddete neden olacak açıklamalar: Şiddeti
teşvik edecek açıklamaları yayımlayan basın
veya yayın organı işletmecisine 100 bin TL’den
500 bin TL’ye kadar idari para cezası verilecek.
Kim haklı çıktı kim kazandı. Bursaspor mu?
Ya da kendilerini Bursaspor taraftarı olarak
görenler mi? Lig üçüncülüğü yolunda zorlu
dönemde takımlarını 3-0 hükmen mağlup ve
beş maç tarafsız sahada oynama cezası almasına
neden olanlar mı o savaş meydanından
galip çıktı? Bu iki ucu çıkmaz olan noktada
birçok isim konu hakkında görüş bildirdi.
Bursaspor’un aldığı cezayı Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç, ‘Hukuk dışı’ olarak yorumlarken,
Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül
ise yeşil-beyazlı kulübe verilen cezanın şiddet
yasasında yer almadığını belirtti.
Bülent Arınç: Bu ceza hukuk
kuralları içinde değil
Dışarıda olan bir olay nedeniyle maçın belki
tekrarı gerekirken böylesine ağır bir cezaya
maruz kalmayı hukuk kuralları içinde izah
edemediğini belirten Arınç, “Şunu sormak ve
anlamak istiyorum; içeride maç yok, içeride
taraftardan veya üçüncü kişiden kaynaklanan
olay da söz konusu değil. Her iki takımın
futbolcuları da stadyumda değiller. Dışarıda
olan bir olay nedeniyle maçın belki tekrarı gerekirken şimdi böylesine ağır bir cezaya maruz
kalmayı ben hukuk kuralları içinde doğrusu
izah edemiyorum. Bugüne kadar da bir örneği
görülmemiştir.” Sporda şiddetin önlenmesi amacıyla radikal bazı tedbirlerin alınmış
olabileceğini dile getiren Arınç şunları söyledi,
“Düşünün ki, birinci lig maçı oynayacak bir
Çıkan olaylarda birçok kişi gözaltına alınırken Bursaspor 5 maç seyircisiz oynama cezası aldı.
takımın, iddialı bir takımın, küme düşmesi
ihtimal bir takımın taraftarı ismiyle kendisini
yaftaladığı üzerine giydikleri birkaç formayla
böyle olay cereyan etse böyle bir ceza verilebilecek midir? Bu olayların önüne geçilebilecek
midir? Dışarıda ne yaptıkları bilinmeyen
birkaç sergerdenin, şampiyonluğa oynayan bir
takımın, üçüncülük iddiası olan bir takımın
önünü kesmeye kimin hakkı vardır.”
Yunus Akgül: Şiddet yasasında
yok
Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus
Akgül, “Bursaspor’un almış olduğu cezanın
yanlış olduğu kanaatindeyim. Sporda Şiddet
Kanunu’nu biz hazırladık. Bursaspor’a verilen
ceza, Sporda Şiddet Yasası’nın neresinde, bana
söyler misiniz? Kanunun hiçbir yerinde yok.
TFF istediği zaman istediği cezayı verebiliyor.
Bursaspor’un almış olduğu cezanın kanunla
ilgisi yok’’ dedi.
Ahmet Talimciler: Polis farklı
davranıyor
Bursaspor taraftarı, ligin ilk yarısında İstanbul’da oynanan maça 7 yıl aranın ardından ilk kez geldi.
Yoğun seçim maratonunda bile gündemde ilk
sırayı almayı başaran Bursaspor ve Beşiktaş
takımları arasında oynanan her iki karşılaşmayı
da yakından analiz eden Ege Üniversitesi
Sosyoloji Bölümü’nden Yard. Doç. Dr. Ahmet
Talimciler ise Türkiye’de polisin taraftarlar
karşısındaki tutumunun diğer toplumsal olay-
lardaki davranışlarından çok farklı olduğunu
söyledi. İptal edilen Bursaspor-Beşiktaş
maçının ardından açıklamada bulunan
Talimciler, Türkiye’de olayların sıradan hale
gelmeye başladığını, deprem, trafik kazaları
gibi olguların yanında futbol sahalarındaki
şiddete yönelik bir kanıksanmanın ve boş
vermişliğin yaşandığını ifade etti. Talimciler, Bursaspor-Beşiktaş maçında siyahbeyazlı ekibin taraftarlarının müsabakayı
izleyebileceğinin açıkladığını, ancak yeterli
tedbirin alınmadığının görüldüğünü ifade etti.
Talimciler, “Maçtan önce Bursaspor
taraftarlarına ait sitelerin takip edilmesi,
tribünün ileri gelenleri hakkında haberdar
olunması gerekiyordu. Türkiye’de en kitlesel
eylemler gerçekleştiren futbol taraftarlarıdır.
Hiçbir yerde futbol taraftarının topladığı kadar
kalabalık toplayamazsınız. Aslında iki takımın
arasındaki her iki müsabakada da aynı manzarayla karşılaştık. Polis taraftarlarla karşı karşıya
geldi. Ancak Türkiye’de polisin, taraftarlar
karşısındaki tutumu bildik, alışıldık tutumdan
çok farklı. İstanbul’daki maçtan bir gün önce
Dolmabahçe’de öğrencilere müdahale eden
polisten yaralananlar oldu, güvenlik güçlerinin
kalkanların arasında geri geri gittiğini gördük.
Bursa’da da aynı manzarayla karşılaştık.
Türkiye’de taraftarların yapmış olduğu
hareketler, devletin bekaası için tehdit
oluşturmuyor. Taraftarların yapmış olduğu ey-
7
A
!)
*L;)
JM&
#
Olaylarda taraftarlar ve polis birçok kez karşı karşıya geldi.
ama bunların dışında üniversite mezunları, iş
sahibi insanların da bulunduğunu görmemiz
gerekiyor. Bu kişilerin takımları uğruna polisle
çatışabildiklerini görüyoruz. O yüzden biz
bu insanlara farklı yaklaşmak zorundayız. Bu
olayların altında yatan nedenleri daha derinlemesine, bilimsel çalışmalarla ortaya koymamız
gerekiyor. Akşamları çıkıp konuşarak, bu iş
çözülmez. Testi kırılmadan aklımızı başımıza
toplamamız lazım. Ancak görünen o ki, biz
her olay sonrasında yasa çıkarmaya devam
edeceğiz”
En küçük holigan 11 yaşında
lemler kendi kutsal saydıkları değerleriyle ilgili
olduğu için bu hareketler devletin yapısının
eleştirilmesiyle ilgili bir tehdit unsuru değil.
Tehdit unsuru olarak algılanmadığı için de
polislerin tutumu normal gündelik hayatta
olan tutumundan farklı. Taraftarlar da bunun
farkında olduğu için normalde yapamayacağı
pek çok şeyi yapabiliyorlar” dedi.
Nedenler araştırılmalı
Ahmet Talimciler, Türkiye’deki yöneticilerin inkar etmelerine rağmen çıkan olaylar
sonrasında kullandıkları dille bu yapıya bir
şekilde bağlı olduklarını belirterek, şunları
kaydetti, “Türkiye’de futbol sahalarında ortaya
çıkan şiddetten sonra biz bunu konuşuyoruz ve
unutuyoruz. Beşiktaş ile Bursaspor arasındaki
gerginliğin nedeninin araştırılması, üçüncü
bir takıma kadar sıçrayan olayın nedenlerinin
ortaya çıkarılması gerekiyor. Türkiye’de futbol
sahalarında şiddetle ilgili konuşup duruyoruz
ama bunun ortaya çıkış nedenlerinin ne olduğu
hakkında bilgi sahibi değiliz. Olaylarda kaç
kişi yaralanıyor, neler oluyor bilmiyoruz. Daha
şimdiden Bursaspor-Beşiktaş maçının ardından
‘Verilecek cezaya göre şiddet yasası çöpe mi
gitti, yoksa gitmedi mi’ tartışması yapılmaya
başlandı. Aslında futbol sahalarındaki şiddeti
önlemek için yasalara filan gerek yok. Ortaya
çıkan olayları var olan ceza yasalarıyla halledebilirsiniz. Yasayı uygulayabilecek iradeye sahip
misiniz değil misiniz, yasayı uygulayabiliyor
musunuz? Her takıma eşit seviyede uygulayabiliyor musunuz. Seçimlere 40 gün kala alınacak
kararın kimseyi incitmemesi gerekiyor ama
kamuoyuna mesaj da vermeniz gerekiyor.”
“Asıl problem, takıma göre ceza”
Bursaspor’un Türkiye’de şampiyonluk elde
etmiş 5 kulüpten biri olduğunu ifade eden
Talimciler, “Maalesef Türkiye’de olaylar
takımlara göre değişiyor. Asıl problem, takıma
göre ceza verdiğinizde yaşanıyor. BursasporBeşiktaş maçının ardından belli bir ceza vermek
zorundasınız. Olayın ardından gereken cezayı
veremezseniz, ileriye dönük yasayı çöpe atmış
olacaksınız. Türkiye Futbol Federasyonu’nun
da olayları çıkaran insanlarla karışmayanların
ayrımını yapması gerekiyor. Seyircisiz oynama
cezası dahil, insanlara verdiğiniz cezalarla
ilgili adaletsizlik var. Futbolda ‘marka değeri’
diyorsanız, bunun içini doldurmanız gerekiyor. Cezayı, olayı çıkaranlara vermek
zorundasınız” diye konuştu. Talimciler,
Türkiye’de bu tarz olayların ardından şiddet
içeren bir dilin kullanıldığını belirterek,
sözlerini şöyle sürdürdü, “Bu olayları yapanlar iki üç çapulcu, bunlar taraftar olamaz’
gibi klişeler üzerinden konuştuğunuz zaman
çözümü filan konuşmuyorsunuz, sorunu bile
konuşmuyorsunuz. Bunların çapulcu filan
olmadığını, içlerinde işsizlerin de olduğunu
Avrupa’ya nazaran holiganizm ve ırkçılık
konusunda çok fazla öne çıkmamamıza rağmen
son dönemde artan olaylar dikkate alındığında
Dünya Kupası, Avrupa Futbol Şampiyonası ve
Olimpiyat düzenlemeyi hedefleyen bir ülke için
holiganlar büyük bir tehdit unsuru oluşturuyor.
Futbol fanatiklerinin sosyal kimliklerini
belirlemek için ‘Türkiye’de Futbol Fanatikleri;
Sosyal Kimlik ve Şiddet’ konulu araştırma, Emniyet Genel Müdürlüğü’nce futbol sahalarına
girişleri yasaklanmış en küçüğü 11, en
büyüğü ise 67 yaşında olan 1253 erkek futbol
taraftarından 896’sı ile karşılıklı görüşülerek
yapıldı. Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri
ve Teknolojisi Yüksekokulu’ndan Yrd. Doç. Dr.
Ziya Koruç, Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi
ve Spor Yüksekokulu’ndan Yrd. Doç. Dr.
Perican Bayar ve Gaziantep İl Emniyet Müdürü
Feyzullah Arslan’ın birlikte gerçekleştirdiği
araştırmada çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı.
Türkiye’de holigan portresi
Holiganizmin yaşı: Türkiye’de holiganların
yaş dağılımına bakıldığında en büyük oran
yüzde 50.68 ile 30-39 yaş grubunda olurken
bunu yüzde 28 ile 10-19 yaş grubu izledi.
Eğitimi düzeyi: Eğitim düzeyi ilkokul (yüzde
13.17), ortaokul (yüzde 48.10), lise (yüzde
27.24) ve üniversite (yüzde 11.17).
İşçi, esnaf ya da işsiz: İstatistikler Türkiye’de
holiganların yüzde 10.03’ünün işsiz, yüzde
26.87’sinin işçi, yüzde 21.61’inin esnaf çırağı,
yüzde 19.47’sinin öğrenci, yüzde 6.33’ünün
şoför, yüzde 5.84’ünün esnaf, yüzde 3.99’unun
otoparkçı, yüzde 3.21’sinin memur, yüzde
2.63’ünün de pazarcı olduğunu söylüyor.
Maçtan önce alkol kullanımı: Yüzde 11.94’ü
her gün alkol kullandığını, yüzde 60.17’si
birkaç günde bir, yüzde 22.76’sı ise haftada bir
ve yüzde 4.8’i ara sıra alkol kullandığını belirtti.
Hiç alkol kullanmayanların oranı ise on binde
35’te kaldı. Alkol kullananların yüzde 69.42
oranla 622 kişi maç öncesi alkol almadığını
söylerken yüzde 12.39’luk oranla 111 kişi ise
alkol aldığını söyledi. ‘Ara sıra içerim’ diyenler
ise yüzde 18.19’luk oranla 163 kişide kaldı.
Masrafları kulüp öder: Maça gittiklerinde
giriş parasını kimin karşıladığı sorusuna yüzde
40.4’ü ‘Kulüp’, yüzde 32.7’si ‘Arkadaşlarım’
dedi. Bilet parasını kendisi karşılayanların oranı
26.89. Deplasman maçlarında harcamaların
kim tarafından karşılandığı sorusuna yüzde
58.59’i ‘Kulüp’, yüzde 25.58’i ‘Arkadaşlarım’
yanıtını verdi. Deplasmana gidiş-geliş
masraflarını kendisi karşılayanların oranı yüzde
15.85.
Karşı takım kim ki!: Araştırmaya yanıt
verenlerin yüzde 80’i karşı takım taraftarını
‘önemsiz’, yüzde 20’si ise ‘önemli’ bulduğunu
söyledi.
Takıma laf söyletmem: Takımları aleyhine
konuşma yapıldığında neler yaptıklarına ilişkin
soruya yüzde 92.5’i ‘Dayanamam’, yüzde 7.5’i
ise ‘Sessiz kalırım’ yanıtını verdi.
Renkler önemli: Katılanların yüzde 98.77’si
takımın sembol ya da renklerini kullandığını
söylerken, ‘Kullanmam’ diyenler ise yüzde 1.23.
Sadece futbol: Araştırmaya katılanların yüzde
73’ünün futbol maçı dışında stada gitmediği
belirlenirken yüzde 27.01’si ise gittiğini söyledi.
Kahvede erkek erkeğe eğlence:
Ankete katılanların tamamı yaşadıkları
yerde takımlarına ait dernek ya da kahvehane
olduğunu söylerken, deneklerin tümü kahvehanelere daha ağırlıklı olmak üzere her ikisine
de gittiğini söyledi.
Televizyonda maç: Araştırmaya katılanların
yüzde 61.16’sı (548 kişi) takımlarının maçlarını
televizyondan izlemekten hoşlanmadığını, yüzde 38.84’ü (348 kişi) ise hoşlandığını söyledi.
Bu kadar sayı verdikten sonra toplamak
gerekirse çok farklı düşüncenin hakim olduğu
noktada şiddete karşı bakış açımızın ne
olduğu önemli. Şiddeti azaltmanın yolu sadece
çıkartılacak yasalar ve yaptırımların yanı sıra,
tüm toplumsal yaşama dönük uygulamaları
hayata geçirebilmekten kaynaklandığını bilmek
gerekir. Futbol sahalarında ortaya çıkan şiddeti
ve yaşananları sadece bu alana özgü olarak
gördüğümüz için sorunun sadece bir boyutunu
çözmeye yönelik girişimler içerisine girersek
şiddeti önleyemeyiz.
8
))
2011 3 24
B)
!A
!
)!
"
)!
!
#
=B
%!!
B)!
A
İzmir’ den son dönemde sesini duyuran gruplardan biri: Makine.
$
&+!
İzmir’in rock müzik ortamı,
diğer şehirlerin müzisyenleri
ve dinleyicileri için hep ilgi çekici olmuştur. Çünkü İzmir’in
müzikal anlamda kendine has
bir terminolojisi bile vardır.
Mesela yeni yetişmekte olan
acemi müzisyenlere ‘Şorşak’, 40
yaşın üstündeki iyi müzisyenlere
‘Baro’ denir. Şu günlerde İzmir
rock müzik piyasasında işler
pek iyi gitmiyor. Müzisyenler
de bu durumdan memnun
değiller. Müzik üretiminin
azaldığını ve var olanların
da yeterince desteklenmediklerini söylüyorlar. Mekan
sahipleri ise eski hareketliliğin
olmamasından şikayetçi. Rock
müzik piyasasında neler olup
bittiğini öğrenmeye karar verdik
ve bu işin içindeki insanlarla
konuştuk.
Yiğit Vatansever
(Vokal/Kanca)
Izmir’de bir rock müzik
piyasası olduğunu
düşünmüyorum. Çünkü
oluşması için artık yeterli ve
geçerli şartlar yok. İzmir’de güzel bir müzisyen potansiyeli var
ancak bu değerlendirilmiyor.
Çalan gruplarda daha çok
piyasa çalıyor. Dinleyiciler
de burada ruh hallerine göre
davranır. Yağmur varsa
çıkmaz, soğuksa çıkmaz. Biz,
bizi dinlemeye gelen insanlardan memnunuz. Grupları
destekleyen kemik bir kitle
belki İstanbul veya Ankara’da
olabilir fakat İzmir’de göremiyorum. Keşke bu muhabbetleri
piyasada önde gelen insanlarla
aramızda bir husumet olmadan
konuşabilseydik.
Begüm Şaşmaz
(Bass Gitar/Kafa Sesi)
İzmir’deki insanlar
kültür-sanata doymuş
olduklarından seçiciler ve
kolay beğenmiyorlar. Rock
müzik piyasasını ise yetersiz buluyorum. Mekanlarda
hep aynı isimler var. Am-
atör grupları destekleyici
yarışmalar, konserler düzenlenirse insanlar müziğe teşvik
edilebilir. Yabancı gruplar da
İzmir’e konsere geliyorlar, bu
konuda bir eksik olduğunu
düşünmüyorum. İzmir’de
kadın müzisyen olmaksa
keyifli. Sahne sonrası gelip
tebrik ediyorlar, kendilerinin de yapmak istediklerini
söylüyorlar. Bir kadını sahnede
görmek başka kadınlara umut
veriyor, bu durum hoşlarına
gidiyor.
Gürkan Altınbaş
(Gitarist-Ex. Unleash,
Dissolution)
İzmir’de güzel organizasyonlar
yapılabilirse piyasa hareketlenebilir. Son üç ya da dört senedir
tatmin edici bir ortam yok.
Seyirci potansiyelinin ise zayıf
olduğunu düşünüyorum. Bizim
abilerimiz vardı, müzikal anlamda bizi yetiştirdiler. Ancak
bunu bizler yapmadık. İzmir’in
müzik ortamı ise samimi, bu da
güzel bir özellik.
Kemal Ege Aktaş
(Deep Rock Bar İşletmecisi)
İzmir’in büyük bir potansiyeli
var ancak yeterince hareketli
değil. Genel olarak rock müzik
ortamının durumuysa kötü.
Maalesef eski canlılığı yok. Çok
fazla dinleyicisi var ancak bunu
konsere giderek göstermeyen,
bir bara gelip oturmayan bir
kitle var. Adam evde oturup
bilgisayarına istediği müziği
indirip dileyebiliyor. Sanal
yaşıyor yani. Biz zaman zaman
piyasayı hareketlendirmek için
rock günleri yapıyoruz. Bunlar
çoğalabilir. Ayrıca İzmir rahat
bir şehir ve müziğin felsefesini burada yaşayabiliyor.
Gelişebilmek için dinleyici kitleyi bir araya getirebilmek lazım.
Azimet Emekli
(Rock Market, Arttattoo
Studio):
İzmir’in müzik kitlesi eskiden
çok iyiydi fakat o sağlam kitle
şu anda yok. Bu işe yön veren
kitle de işi paraya dökmüş
durumda. Ayrıca İzmir bir
öğrenci şehri ve 40-50 lira
bir konser için insanlara çok
gelebiliyor. Zaten İzmir’deki
insanlar başka şeylere para
ayırırken müziğe para
ayırmıyorlar. Sponsorları
sağlam olan ve yeri güzel
seçilen bir festival, İzmir’e
hareketlilik getirebilir.
Onur Katlandur
(Tonmayster/The Guardian
Bar)
İzmir genelde rahat bir şehir ve
bu da güzel bir avantaj. Son iki
üç senedir büyük işletmelerin
açılması ise piyasayı
canlandırdı ve rock gruplarına
katkı sağladı. Ancak İzmir
müzisyen yetiştiriyor, sanatçı
yetiştirmiyor. Müzik işinde
gelişmesi için işletmelerin
ticari düşünceden sıyrılması
lazım. İzmir’in kaliteli bir kayıt
stüdyosu hala yok. Grupların
hazırladığı kayıtların basım ve
dağıtım işlerinde de sıkıntılar
oluyor. Bu eksiklikler giderilirse İzmir’de daha güzel işler
çıkabilir.
))
2011 3 24
GB!
GBNJ"OP"OQ;DROO
*"
)"
!
#
Rock’n Coke 2011 Programı
16 Temmuz Cumartesi
Limp Bizkit
Motörhead
2Manydjs
The Kooks
Alternatif Sahne
Aloe Blacc
İlhan Erşahin’s İstanbul Sessions
Curry & Coco
Acid Washed
Sonar Sahne
Dum Dum Girls
Electrelane
Esben and the Witch
$
"
+))
//
"
Rock’n Coke bu sene birden fazla
sahnesi ve zengin programıyla
müzikseverlere dolu dolu bir
hafta sonu yaşatacak. Dört yılda
dünyanın önde gelen müzik
festivalleri arasında yerini alan
Rock’n Coke şimdiye kadar çeşitli
ülkelerden 79 yabancı, 56 yerli
grup olmak üzere 500’den fazla
müzisyeni ağırladı. Alternatif
Rock’un Türkiye ve dünyadaki
en parlak yıldızlarını on binlerce
izleyiciyle buluşturan Rock’n
Coke İstanbul’da bugüne kadar
sahne alan gruplar arasında Pet
Shop Boys, Iggy&The Stooges,
The Cure, Placebo, Muse, Simple
Minds, Suede, The Cardigans,
50 Cents, The Rasmus, Korn,
The Offspring, Skin gibi devler
de bulunuyor. İlk yıl iki günde
toplam 40 bin kişi tarafından izlenen, 4 bin kişinin çadır kurduğu
ve hazırlıklarında yaklaşık 2.000
kişinin görev aldığı Rock’n Coke,
günümüzde 55 bin izleyiciyi
ağırlayan, 10 bin kişinin kamp
yaptığı, 7 bin kişinin görev aldığı
Türkiye’nin en büyük açık hava
müzik etkinliği konumunda.
Rock’n Coke ilki 2003 yılında
Coca Cola’nın sponsorluğunda
düzenlenen ve Çatalca’daki
İstanbul Hezarfen Havaalanı’nda
gerçekleşen bir festivaldir. Rock’n
Coke, dünyaca ünlü grup ve
kişilerin katılımından gençlerin
ilgisinden dolayı Türkiye’de
yapılan senelik müzik festivallerinin en büyüğü olma özelliğini
taşıyor. Kamp alanında çadırlar
kurularak konaklama sağlanıyor.
Festival alanında büyük sahne,
alternatif sahne, alışveriş alanı,
kamp alanı, otopark, lunapark gibi
katılımcıların her türlü gereksinim
ve eğlence ihtiyaçlarını temin
edebilecekleri yerler bulunuyor.
!
Vizyondakiler
The Ring Three
Tür: 3 Boyutlu, Gerilim,
Dram, Korku
Yönetmen: Hideo Nakata
Gösterim tarihi: 3 Haziran
Felekten Bir Gece 2
Tür: Komedi, Macera
Yönetmen: Todd Philips
Gösterim tarihi: 3 Haziran
X-Men: Birinci Sınıf
Tür: Aksiyon, Bilim Kurgu,
Dram, Fantastik
Yönetmen: Bryan Singer, Matthew Vaughn
Gösterim tarihi: 3 Haziran
Your Highness
Tür: Fantastik, Komedi,
Macera
Yönetmen: David Gordon
Green
Gösterim tarihi: 3 Haziran Gnomeo and Juliet
Tür: 3 Boyutlu, Aile, Animasyon, Fantastik, Komedi,
Macera, Romantik
Yönetmen: Kelly Asbury
Gösterim tarihi: 3 Haziran
Ward (Koğuş)
Tür: Gerilim, Korku
Yönetmen: John Carpenter
17 Temmuz Pazar
Travis
Moby
Paolo Nutini
Skunk Anansie
Athena
Friendly Fires
Alternatif Sahne
Thievery Corporation
Beach House
Tunng
Gaslamp Killer
FM Belfast
Sonar Sahne
Mogwai
The Black Lips
The Qemists
Chapel Club
#$+
9
$
;)
!
(#<)+)&
+))
//
"
Ünlü İngiliz şarkıcı ve besteci James
Blunt ilk kez Türkiye’de konser
verecek. Blunt, 24 Haziran’da
İstanbul Küçükçiftlik Park’ta ve
25 Haziran’da da İzmir Arena’da
müzikseverlerle buluşacak. Bir
zamanların askeri, şimdilerin en
başarılı alternatif müzisyenlerinden biri kabul edilen James Blunt;
You’re Beautiful, Bravery, I Really
Want You ve 1973 gibi hitlerle
tüm dünyanın tanıdığı bir isim
haline geldi. İlk albümü “Back to
Bedlam’ı” 2004 yılında çıkaran
Blunt, albümde yer alan “You’re
Beautiful” ile dünya çapında tanınır
hale geldi. Şarkıcı albümün kapanış
parçası “No Bravery”i, Kosova’da
İngiliz Ordusu’nda 22 yaşında bir
barış gücü askeriyken son on yılın
en kanlı savaşlarından birinin izleri
üzerinde yürürken yazmış. İlk albümü ile İngiltere’de müzik listelerine
12. sıradan giriş yapan şarkıcı,
“You’re Beautiful” şarkısıyla haftalarca bir numarada yerini korudu.
James Blunt’ın üç yıl sonra çıkardığı
ikinci albümü, 10 ülkede yaklaşık
beş milyonun üzerinde satış elde
etti. En iyi erkek sanatçı, dünyanın
en iyi sanatçısı ve dünyanın en çok
satan İngiliz sanatçısı ödüllerinin
sahibi olan James Blunt, son olarak
2010 yılında üçüncü albümü “Some
Kind of Trouble’ı” çıkardı.
Ünivers
##
Gösterim tarihi: 3 Haziran
Kaledeki Yalnızlık
Tür: Komedi, Dram
Yönetmen: Volga Sorgu
Gösterim tarihi: 3 Haziran
La Prima Cosa Bella
Tür: Komedi
Yönetmen: Paolo Virzi
Gösterim tarihi: 3 Haziran
Kung Fu Panda
Tür: 3 Boyutlu, Aksiyon, Aile,
Animasyon, Komedi, Macera
Yönetmen: Jennifer Yuh
Gösterim tarihi: 10 Haziran
Hanna
Tür: Akisyon, Dram, Gerilim,
Gizem, Macera
Yönetmen: Joe Wright
Gösterim tarihi: 10 Haziran
Another Year
Tür: Dram, Komedi
Yönetmen: Mike Leigh
Gösterim tarihi: 10 Haziran
Super 8
Tür: Bilim Kurgu, Gerilim,
Gizem
Yönetmen: J.J. Abrams
Gösterim tarihi: 17 Haziran
Mezuniyet Balosu
Tür: Bilim Kurgu, Dram,
Komedi
Yönetmen: Joe Nussbaum
Gösterim tarihi: 17 Haziran
Mutluyum, Devam Et
Tür: Komedi, Dram,
Romantik
Yönetmen: Josh Radnor
Gösterim tarihi: 17 Haziran
The Beaver
Tür: Dram, Komedi
Yönetmen: Jodie Foster
Gösterim tarihi: 17 Haziran
Insidious
Tür: Fantastik, Gerilim,
Korku
Yönetmen: James Wan
Gösterim tarihi: 27 Haziran
Dylan Dog: Dead of Night
Tür: Gerilim, Komedi, Korku
Yönetmen: Kevin Monroe
Gösterim tarihi: 27 Haziran
Opera ve Bale
Çocuk Balesi Gösterisi
2-3-4 Haziran /Opera Salonu
Konserler
Ajda Pekkan
2 Haziran/İzmir Arena
/
;#("<
/
S
))
)
;#("<
S
))
)
=$%#-
))
)
> .%
:
";=($
;)
!?$#
F
@9
A,
?"
!
+))
/9
$%
/
6
J&
*.%
)? ;
@9
A,
=$%#-
S
##B9,#
B
+://
$S
>#%C(
9##D=#EFGH4.3
I
?
.':5:J
B
>E:+.+85++/++
KE:+.+85++8'8
James Blunt
25 Haziran/İzmir Arena
#%L#%#(1#
MMM#%#(1#
10 &!!
2011 3 24
/
F)!:!+/*&OTTT!
!
!
A=
%)###
başarılar
Kenan Sofuoğlu ailesi ile
birlikte Adapazarı’ndaki evlerindeydi 17 Ağustos günü.
Büyük abisi Bahattin askerden
gelmişti, diğer abisi Sinan ise
geçirdiği ciddi kaza sonucunda
alçılı ayağı ile evde yatıyordu.
Deprem başladığında Sofuoğlu
ailesi uykusundan uyanana
kadar yaşadıkları apartman yerle
bir oldu. Göçük altında kalan
Sofuoğlu kardeşler şanslılardı. 15
kişinin öldüğü göçüğün altından
çıkmayı başardılar. Depremin
ardından yarışlarda başarılarını
sürdüren bu üç kardeş yaptıkları
bir açıklamada, depremden
sonra eziklik hissettiklerini ama
bu durumun kendilerini daha
da hırslandırdığını vurguladı.
İmkansızlıklara rağmen
Türkiye’de motor sporlarına
yeteri kadar önem verilmemesi ve
kaynak yetersizliği nedeniyle Kenan Sofuoğlu gözünü Avrupa’ya
dikti. Ancak Türkiye’den
sponsor bulamaması ve maddi
Ardı ardına gelen
Almanya’da kazandığı başarılar
sonucunda tecrübe kazanan
ve her geçen gün hedeflerini
büyüten bir Kenan Sofuoğlu vardı
artık. 2001 yılından bu yana
da her yıl yarıştığı kategorilerde
birbirinden önemli başarılar
ardı ardına geldi. Öncellikle,
2001 yılında Türkiye Süpersport
Şampiyonlar Ligi ikinciliği ilk
sinyaldi. Ardından, büyük abisi
Bahattin Sofuoğlu’nun bir trafik
kazasında yaşamını yitirdiği.
2002 yılında ise, Yamaha Cup
şampiyonu olmayı başardı. Her
geçen yıl biraz daha üstüne
koyan Sofuoğlu, 2003’te Almanya Süpersport Şampiyonlar
Ligi’nde ikinci oldu. 2004 yılında
üçüncülüğü elde ettiği Avrupa
Süperstock Şampiyonlar Ligi’nde,
2005 yılında bu kez ikincilik
kürsüsünde yer aldı. 2006 yılında
dünya çapındaki organizasyonlarda boy göstermeye başlayan
Sofuoğlu, Dünya Süperstock
Şampiyonlar Ligi’nde üçüncü
olma başarısı gösterdi. 2007 ve
2010 yıllarında ise büyük başarıya
imza atan Türk motorsporunun
fenomeni, Süpersport Dünya
Şampiyonası’nı şampiyon olarak
tamamladı. Şampiyonlukların,
başarıların ardından 2008 yılında
ise belki de hayatının en büyük
acılarından birisini tekrar yaşadı.
Büyük abisi Bahattin’in ardından
küçük abisi Sinan da Kocaeli
Körfez Pisti’nde yarışta geçirdiği
kaza sonucunda kaybetti. Tüm bu
yaşadığı acılara rağmen Sofuoğlu
hedeflerinden şaşmadı ve en
büyük düşü olan Moto Gp’ye
doğru yürümeye başladı. Bu yıl
bir alt kategori olan Moto 2’de
ısınma turlarıyla gelecekte Moto
Gp’de elde edeceği başarıların
hazırlıklarını yapıyor. Halen
Technomag-CIP takımı ile
Moto2 kategorisinde yarışan Kenan Sofuoğlu hedefi MotoGp’ye
emin adımlarla ilerlemek.
=K;=S
$CN=/'@G
<UV;.'.
+=G:WS=+=
Son iki haftada Boluspor ve
Adanaspor gibi zorlu deplasmanlara çıkarma yapan Altay, bu
deplasmanlardan eli boş dönünce
Diyarbakırspor’dan sonra Bank
Asya 1. Lig’e veda eden ikinci
takım oldu. Süper Lig’de 41 sezon
yer alarak, ligde en fazla ter
döken takımlar içinde 6. sırada
bulunan Altay, 97 yıllık tarihinde
ilk kez 2. Lig’e düşmenin acısnı
yaşadı. 12 sezon mücadele ettiği
Bank Asya’da dört kez play-off
oynamasına rağmen Süper Lig’e
yükselemedi.
Bucaspor, ilk iş olarak teknik
direktör Sait Karafırtınalar ile
üç yıllık sözleşme imzaladı.
Karafırtınalar, son dört maçta
ligde fazla forma şansı bulamayan Civar Çetin (19), Mehmet
İncebacak (19), Salih Uçan (16)
ve Mert Özcanlar (17) gibi genç
oyunculara şans verdi. Sarı lacivertli ekip gelecek yılın kadrosunu
oluşturmak için de kolları sıvadı.
Kadroda revizyona giderek 31 futbolcudan 17’si ile yollar ayrıldı. Bu
oyuncular arasında Mendy, Leko,
Musa Aydın, Erkan Taşkıran gibi
yıldız isimler de var.
Yedi yıl aradan sonra Bank Asya
1. Lig’e yükselen Göztepe gelecek
sezonda Süper Lig’e çıkmak istiyor. Güçlü bir kadro oluşturmayı
planlayan Sportif Direktör Ali
Gültiken ve Teknik Direktör
Özcan Kızıltan çalışmalarını
sürdürüyor. İskelet kadroyu
koruyup, tüm bölgelere transfer
yapmak isteyen teknik heyet defans, orta alan ve ileri uca yapacağı
takviyeler için atağa geçti. Sarı
kırmızılılar özellikle Azerbaycan,
Almanya ve Fransa’daki gurbetçi
oyuncuları yakın takibe aldı.
Bank Asya 1. Lig’i inişli çıkışlı
bir grafikle kapatan Karşıyaka,
önümüzdeki sezon 100. yılında
taraftarlarına şampiyonluk
armağan etmek istiyor. Maalesef
kadro yine silbaştan kurulacak.
Yeşil-kırmızılılar kadroda
bulunan 30 oyuncudan dokuzunun sözleşmesini feshetti,
yedi oyuncunun da sözleşmesi
bitti. Karşıyaka’yı yine hareketli
bir transfer dönemi bekliyor.
Teknik Direktör Reha Kapsal
transfer için İspanya, Fransa ve
Kırgızistan’da yoğunlaştı.
2010 Süpersport Dünya Şampiyonası’nın birincisi Kenan Sofuoğlu oldu.
;
J
:)
/
/
"
Kariyerine Türkiye pistlerinde
başlayıp motor dünyasının en
tepesinde kendine yer bulan
Kenan Sofuoğlu, bu sezon dünya
genelinde en büyük motosiklet
organizasyonu olan MotoGp’de
Moto2 kategorisinde Türkiye’yi
başarıyla temsil ediyor.
Motosikletinde doğduğu şehir
olan Adapazarı’nın 54 nolu
plakasını taşıyan Sofuoğlu,
ağabeyleriyle birlikte motosikletlerin içinde büyüdü.
Motora olan büyük aşk ise
babası İrfan Sofuoğlu’nun motor
servisi dükkanında başladı. Yaz
tatillerinde babasının yanında
çalışırken, küçük yaşına rağmen
araba motorları kullanan Kenan,
ağabeyleri Bahattin ve Sinan’ı
örnek alıp onlar gibi motosiklet
futbol
:
/
/
"
kullanmak istedi. Motorla iç içe
süren yaşamlarında üç kardeş
de motosiklet yarışçısı olarak
hayatlarını motosiklet üstünde
yaşamaya karar verdiler.
Büyük abisi Bahattin, motor yarışlarında boy göstermeye
başladığında Kenan Sofuoğlu bir
an önce ehliyetini alıp abisinin
yanında yer almak istiyordu.
Ancak motorlarla olan aşkı ve
yarışmalarda yer alma arzusu
daha ağır bastı. Ehliyetini almayı
beklemeden Kenan Sofuoğlu,
14 yaşında babasının vekaleti ile
yarışmaya başladı. Pistlerdeki ilk
birinciliğini ise yine 14 yaşında
600 cc B kategorisinde kazandı.
1999 Marmara
depremi
imkansızlıklar önündeki en
büyük engeldi. 2001 yılında
Türkiye’yi sarsan ekonomik kriz
Sofuoğlu’nun kariyer planlarını
da etkiledi. Sponsoru Honda,
Kenan’ı yarı yolda bıraktı. Hedefini Avrupa olarak belirleyen genç
motorcu, ailesinin desteği ile hayaline kavuştu. Babasının yaptığı
fedakarlığı ise verdiği bir röportajda vurgulayarak, Avrupa’da
yarışabilmesi için babasının
dükkandaki motosikletleri satarak
kendisini Almanya’ya yolladığını
söylüyordu ve belki de hayatının
dönüm noktası bu olmuştu.
Katıldığı yarışlarda gösterdiği
performans sayesinde Yamaha Almanya fabrikası Kenan’ı keşfedip
kendileri için yarışmasını istedi.
Bu teklifi kabul eden Sofuoğlu
Almanya lisansı ile Yamaha adına
yarışarak adını camiaya duyurdu.
2011 3 24
+!
!
11
JDRORXOO
)
/)
K%"
$B
/)
K
!,*Y
/)
K%=!$=!O#K"#
.
<%)
/
/
"
Bu yıl kıyasıya bir şampiyonluk
mücadelesine sahne olan Spor
Toto Süper Lig’de 2010-2011
sezonun sona ermesiyle ligde
16. sırayı alan Bucaspor, 83 yıla
ulaşan tarihinde ilk kez küme
düşerek gelecek sezon Bank Asya
1. Lig’de mücadelesini sürdürecek. Sarı-lacivertli ekip ilk
kez boy gösterdiği Süper Lig’de
6 galibiyet, 7 beraberlik ve 20
mağlubiyet aldı. İzmir temsilcisi Spor Toto Süper Lig’de dış
sahada üç puanla tanışamayan ve
üç büyüklerden puan alamayan
tek takım oldu. Ayrıca geçtiğimiz
sezon Bank Asya 1. Lig’de 69
gol atıp kalesinde 40 gol gören
Bucaspor, bu yıl rakip ağlara 34
gol bırakırken, kendi kalesinde
62 gol gördü.
Mersin İdman Yurdu’nun
şampiyonluğu ile noktalanan
Bank Asya 1. Lig’de ise Altay,
son maçında deplasmanda
Adanaspor’a 4-1 kaybederek 16.
sırada kalarak lige veda etti. 97
yıllık tarihinde gelecek sezon ilk
kez Spor Toto 2. Lig’de mücadele
verecek Altay, sezonu 7 galibiyet,
10 beraberlik ve 15 mağlubiyet
ile tamamladı. Gol noktalarında
yaşarken, sezon sonunda Bucaspor ve Altay’ın küme düşüşüyle
her iki takımın taraftarları
kahroldu.
Taraftarlar şokta!
Erkan Bayısın (Buca Fun Club
Taraftar Grubu Üyesi): Lige
başlarken yaptığımız transferle
birlikte dinamik ve inançlıydık.
Bülent Uygun vakası gibi kötü
badireler yaşayınca takımımız
moral olarak çöküntüye
uğradı. Bucaspor’daki düşüş
bu dönemde başladı ve bundan sonra arka arkaya gelen
mağlubiyetlerle takım bu noktaya geldi. Sorumlu Bülent
Uygun’dur.
Mehmet Öztürk (Bucaspor
Taraftarı): Elde edilen şanslar
bu kadar kolay harcanmamalı.
O kadar bekledikten sonra Süper
Lig’e çıktık ama yönetim, kentin
ileri gelenleri hiçbir zaman bu
takıma gereken önemi vermedi.
Stadıyla, taraftarıyla lige yakışan
Bucaspor’umuz, asansör değil
ilgisizlikten oyuncak takım oldu.
Cihan Baş (Altay Alsancak Tayfa Taraftar Grubu
Üyesi): Asırlık çınarımızı sezon
başında yaşanan borç sıkıntısı
ve transfer yasağı büyük ölçüde
Tarihinde ilk kez 2. Lig’e düşen Altay’ da son düdükle birlikte oyuncular gözyaşlarını
tutamadı.
sezon boyunca sorun yaşayan
siyah beyazlılar, 27 gol atarken,
43 golü kalesinde görerek küme
düşen bir diğer takım olan
Diyarbakırspor’un ardından ligin
en fazla gol yiyen ikinci takımı
oldu.
Altay ve Bucaspor’un küme
düşmesinden dolayı İzmir için
iyi başlayan sezon ne yazık ki
başladığı gibi noktalanmadı.
Sezon başında yedi yıl aranın
ardından ilk kez Bucaspor’la
Süper Lig’de temsil edilmenin
heyecanını yaşayan İzmir
futbolu, geçtiğimiz haftalarda
Göztepe’nin de Bank Asya 1.
Lig’e çıkmasıyla büyük sevinç
etkiledi. Daha sonra da yapılan
yanlış transferler, teknik adam
değişiklikleri ve yönetim hataları
bizi bu duruma getirdi. Çok
üzgünüz, hala Altay’ın küme
düştüğüne inanamıyorum.
Ancak Altay taraftarı her zaman
olduğu gibi gelecek sezonda da
tribünlerde yerini alacaktır.
Efsanelerin İzmir futboluna bakışı
Futbolun iki efsanesi Rıdvan
Dilmen ve Bülent Korkmaz
Spor Ekibi’ne verdikleri özel
röportajda İzmir futbolunda
son dönemde yaşananları
değerlendirdi. Geçmiş dönemde
Altay ve Karşıyaka’da teknik
adamlık görevini üstlenmiş
Fenerbahçe’nin ‘Şeytan’ lakaplı
eski futbolcusu Rıdvan Dilmen, gelecek yıl İzmir’in Bank
Asya 1. Lig’de üç takımının
olmasının sevindirici olduğunu
belirtirken, Süper Lig’de bir
temsilcisinin olmamasını üzücü
bir durum olarak nitelendirdi.
Geçmiş dönemde çalıştırdığı
Altay’ın küme düşmesine ayrı
bir parantez açan Dilmen, “Altay
çok büyük bir camia. Gelecek
yıl tekrar hak ettiği noktalara
ulaşacaktır” dedi. Dilmen,
İzmir’in büyük bir futbol potansiyeline sahip olduğunu ve gelecek yıl Bank Asya 1. Lig’den iki
İzmir takımının çıkması halinde
bile İzmir’in bunu taşıyabilecek
bir güce sahip olduğunu belirtti.
Öte yandan Rıdvan Dilmen,
Göztepe’nin tekrar Bank Asya
1. Lig’e dönmesinin Türk
futbolu için önemli bir gelişme
olduğunun altını çizdi.
Galatasaray’ın efsane kaptanı
Bülent Korkmaz, İzmir’in alt
liglerde dahil olmak üzere birçok
takımla mücadele etmesinin kentin futbol başarısı için bir avantaj
olduğunu dile getirdi. Korkmaz,
İzmir takımlarında görev alan
antrenör arkadaşlarının da her
zaman sistemli bir yapılanma
içerisinde, büyük camialarla
başarıya ulaşabileceklerini ifade
etti.
Gelecek sezon Süper Lig’de
İzmir’den bir temsilci
olmamasından dolayı yine büyük
takımları görmekten mahrum
kalacak olsak da, futbolun
geçmişine İstanbul takımlarıyla
birlikte yön veren İzmir’in,
Türk futbol tarihi geçmişindeki
performansına göz atalım.
Geçmişte birinci Lig’de
beş İzmirli
1959 yılında Profesyonel
Futbol Ligi’nin başladığı Milli
Lig’de, Beyaz Grup’ta Altay ve
İzmirspor, Kırmızı Grup’ta da
Göztepe ve Karşıyaka ile temsil
edilen İzmir, bir sonraki sezon
Altınordu’nun da katılımıyla o
zamanki adıyla 1. Lig’de 19641965 sezonuna kadar beş takımla
yer aldı. Bu dönemin ardından
1972-1973’e kadar en az üç
takımla Süper Lig’de mücadelesini devam ettiren İzmir takımları,
bu sezondan sonra hiç üç takımla
ligde bulunmadı.
Temsilcisinin kalmadığı 19831984 sezonuna kadar en az bir
takımla ligde temsil edilen İzmir,
1984-1985 sezonunda Altay’ın
Geçen sezon Süper Lig’ e çıkmayı başaran Bucaspor , 83 yıllık tarihinde bu sezon ilk
kez küme düştü.
tekrar Süper Lig’e yükselmesiyle
1999-2000 sezonuna kadar yine
varlığını gösterdi. 2000-2001
sezonunda ligde yine temsilcisiz
kaldıktan sonra 2001-2002’de
Göztepe, 2002-2003’te de
Göztepe ve Altay ile Süper Lig’de
yer alan İzmir, iki takımın
ligden düşmesiyle 2003-2004
sezonundan itibaren Süper
Lig’den uzak kaldı. İzmir, 1.
Lig’de en son 2003-2004 sezonunda o zamanki adıyla 2. Lig
A Kategorisi’nde dört takımla
temsil edildi. Altay, Karşıyaka,
Göztepe ve İzmirspor’un yer
aldığı ligin sonunda Göztepe ve
İzmirspor lige veda etti.
52 yılda en çok Altay
temsil etti
1959 yılında kurulan Milli
Lig’in başlamasından günümüze
kadar ki sürece baktığımızda
istatistikler bize 39 kez Altay’ın
en çok İzmir’i temsil eden kulüp
olduğunu gösteriyor. Siyahbeyazlıları, bu sezon tekrar
Bank Asya 1. Lig’e çıkma başarı
gösteren Göztepe 25 kez temsil
ederek takip ediyor. Geçtiğimiz
sezon Süper Lig vizesini playofflarda kaybeden Karşıyaka 14
kez, şu anda 3. Ligde mücadele
veren Altınordu 10 kez ve Bölgesel Amatör Lig’de mücadelesini
devam ettiren İzmirspor ise 10
kez İzmir futbolunu en üst ligde
temsil etmeyi başardı. Spor Toto
Süper Lig’e veda eden Bucaspor
ise geçtiğimiz sezon tarihinde ilk
kez Süper Lig’e çıkma başarısını
gösterdi.
Gelecek sezon dikkatli
olmak gerek!
Artık olan oldu deyip bir de
gelecek sezona bakmak gerek.
Küme düşen her iki takımı
da bir alt lige düşmenin ruhsal çöküntüsüyle birlikte mali
anlamda da çözülmesi gereken
birçok problem bekliyor. Bucaspor, Bank Asya 1. Lig’de en fazla
üç yabancı oynatabileceğinden
dolayı yola devam edeceği üç
ismi belirleyip geriye kalan oyuncularla sözleşmeleri sürse dahi
yollarını ayırmak zorunda. Zaten
sezon başından bu yana yanlış
yabancı transferlerine ödenen
paralardan dolayı mali olarak
zor günler geçiren sarı-lacivertli
camiada yeni sezon öncesinde
çözülmesi gereken en önemli
problem olarak bu gözüküyor.
Altay’da Bucaspor gibi aynı
dertten muzdarip. Çünkü statü
gereği 2. Lig’de yabancı oyuncu
oynatılmaması sebebiyle siyahbeyazlı ekip sözleşmeleri devam
eden Wassva, Mandanda ve
Thernand’la yollarını ayırmak
durumunda kalacak. Ayrıca
siyah-beyazlı yönetimi bekleyen
bir diğer karanlık tablo ise
temlikler nedeniyle geliri olmayan Altay’ın İddaa’dan alacağı
para da yarıya inecek, transfer
yasağını kaldırması için acilen
2.6 milyon TL’ye ihtiyacı var.
Bununla birlikte son iki sezonda
Altay’da görev yapmış 10 futbolcu ve teknik adamlara olan
1 milyon 265 bin TL’lik borcun
katlanacak olması yönetimin
acilen nakit bulmasını gerektirecek. Her iki ekibi de mali
anlamda zor günler beklese de
dilerim gelecek sezon iki takımda
geçmişteki yanlışlardan ders alır
ve bundan sonraki adımlarını bu
doğrultuda atar.
Son olarak da Bank Asya
1.Lig’e ayrı bir parantez açalım.
Gelecek sezon üç İzmir takımı
Spor Toto Süper Lig’e çıkma
yolunda 15 rakibiyle amansız
bir mücadeleye girecek. Ancak
şimdiden herkesin ağzında
Göztepe-Karşıyaka rekabeti var.
Yaklaşık sekiz yıllık bir aranın
ardından tekrar profesyonel
bir ligde başlayacak olan bu
rekabette umarım her iki camia
da sağduyuyu elden bırakmaz ve
tüm Türkiye’ye örnek teşkil eder.
Son olarak gelecek sezon İzmir’i
temsil edecek tüm takımlara
şimdiden bol şans…
12
2011 3 24
(**!
$)!)
!B
**"#/
#=BJ
";
!
,B"
#
Spor Toto Süper Lig’e de iyi
başlayamadı. Sarı lacivertliler
ilk beş haftada iki galibiyet, iki
mağlubiyet ve bir beraberlik aldı.
Medyada ve yönetimde başlayan
homurdanmalar artık Alex ve
Kocaman’ı karşı karşıya getirdi.
Fenerbahçe ligdeki inişli çıkışlı
grafiğini sürdürürken Ziraat
Türkiye Kupası’na bir kez daha
veda etti. Sarı lacivertliler devreyi
lider Trabzonspor’un dokuz puan
gerisinde üçüncü sırada bitirdi.
Yeni Malatya maçı
dönüm noktası
Fenerbahçe’nin 2007 yılındaki şampiyonluğunda en büyük pay yine Alex’indi.
:
/
/
"
Sarı-lacivertliler için sezon pek
de iç açıcı başlamamıştı. Kulüp
2005-2006 sezonunda ezeli
rakibi Galatasaray’a kaptırdığı
şampiyonluğun yaralarını
sarmak üzereydi ki Kadıköy’de
Trabzonspor’la berabere kalarak
bir şampiyonluk daha son haftada
ellerinden kaydı. Böylece Bursaspor Spor Toto Süper Lig’deki
ilk şampiyonluğuna ulaştı. Bu
hüsran takımın ve taraftarların
tekrar travma yaşamasına sebep
oldu. Kaçan şampiyonlukların
sorumlusunu Cristoph Daum
olarak gören Fenerbahçe yönetimi
Alman teknik adamla yollarını
ayırmayı planlıyordu fakat iki yıl
daha sözleşmesi bulunan ve yılda
net 3.5 milyon dolar kazanan Alman hocanın takımdan ayrılmaya
pek niyeti yoktu. Sezon başı
kamp çalışmalarında takımının
başında yerini alan Cristoph
Daum hiçbir şey olmamış gibi
yönetime ve medyaya ‘Ben görevimin başındayım’ mesajını veriyordu. Yönetim de bu davranışa
karşılık Daum’un konsdisyoner
Roland Koch dışındaki bütün
yardımcılarının sözleşmelerini
feshetti. Baskılara dayanamayan
Daum sözleşmesini 2.3 milyon
Euro karşılığında feshetti.
Avrupa’da hüsran
Yönetim Daum’la yollarını
ayırdıktan sonra ilk iş olarak
geçen sezon sportif direktörlük görevine getirilen Aykut
Kocaman’ı takımın başına
geçirdi. Kocaman, radikal kararlar alarak kadroda revizyona gitti.
Ali Bilgin, Gökçek Vederson,
Deniz Barış, Önder Turacı ve
Deivid de Souza’dan kendilerine
takım bulması istendi. Kocaman,
Miroslav Stoch, Isiar Dia, Caner
Erkin, İlhan Eker ve kaleci Serkan
Kırıntılı ile kadroyu takviye etti.
Bu takviyeler yeterli gelmedi ve
Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi
2. ön eleme turunda İsviçre’nin
Young Boys takımına elendi. Bu
başarısızlık takımın yeterli olup
olmadığı konusunda eleştirilere
neden oldu. Sarı-lacivertliler
forvete Marsilya’nın golcüsü
Niang’ı monte etti. Fakat Niang
da Fenerbahçe’ye ilaç olamadı.
Sarı-lacivertliler UEFA Avrupa
Ligi play-off turunda Yunan ekibi
Paok’a elendi. Avrupa’ya erken
veda eden Fenerbahçe son takviyesini savunmaya Joseph Yobo’yu
alarak yaptı.
Çatlak sesler
Avrupa’da alınan başarısız
sonuçların ardından Fenerbahçe,
<-0)9##*
<);
Birçok dizi, film, tiyatro ve müzikallerde yer alan Emre Altuğ, şu
sıralar TRT’de ‘Elde Var Hayat’
adlı dizide rol alıyor. Altuğ,
Ünivers’e verdiği röportajda,
“Korsana hayır” dedi.
Albüm hakkında neler söylemek
istersiniz?
Albüm 20 Mayıs’ta çıktı. Cem
Karaca’nın ‘Bu son olsun’
şarkısını çok severdim ve şarkıyı
oğlum Kuzey’e ithafen albümde
yer verdim. Albümün esas çıkış
parçası söz ve bestesi Soner
Sarıkabadayı’ya ait olan ‘Zil.’
Albümde kaç besteniz var?
Bu albümde iki tane bestem var.
Daha önceleri yaklaşık yedi ya da
sekiz şarkı benim, geri kalanlar
dışardan olurdu. Son dönemimdeki yoğun tempodan dolayı
hem dizi, hem yarışma programı
derken zaman konusunda çok
ciddi bir sıkıntı yaşadığım için
beste yapmakta zorlandım.
Bu albümün diğer albümlerden
farkı nedir?
En büyük farkı hem benim
beste sayımın az olması, hem de
çalıştığım aranjör sayısının fazla
olması. Eski albümlerimde hemen
hemen bütün şarkılarımı aynı
aranjörle çalışırdım. Bu albümde
yedi tane aranjör var.
Bu yaz İzmir’de konser vermeyi
planlıyor musunuz?
Hayatım boyunca en çok
İzmir’de konser verdim. İzmir
hem kışlık hem yazlık bir şehir
olduğu için dolayısıyla etrafındaki
sayfiye yerlerinde konserlerim
olucaktır.
Bu yoğun tempoya nasıl
yetişiyorsunuz?
Özellikle son aylarda çok
zorlandım. Beraber çalıştığınız
ekip de çok önemli. Gerçekten
bütün işlerime koşturan çok iyi
bir yapımcım var. Onun dışında
planlama ve programlamada
menajerim Handan Taşkın’ın
da yardımı çok büyük. Yaptığım
işlerden çok keyif aldığım için
katlanma ve başa çıkma gücünü
buluyorum kendimde.
Sohbetiniz için çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
Hayranlarıma sevgilerimi gönderiyorum. Korsana hayır demeyi
de unutmayalım.
İkinci yarıya girmeden önce formalite havasında oynanan ve Yeni
Malatyaspor’un 2-1 üstünlüğü ile
sonuçlanan Ziraat Türkiye Kupası
maçı Fenerbahçe için dönüm
noktası oldu. Sarı lacivertlilerin o
tarihten sonra bileği bükülmedi.
İkinci yarıya fırtına gibi başlayan
Fenerbahçe ilk dört haftada 12
puan toplayarak lider Trabzon’un
da puanlar kaybetmesiyle farkı iki
puana kadar indirdi. Bu galibiyet serisi 10. haftada Kadıköy
de oynanan Bursaspor maçıyla
bozuldu.
Trabzon’un suçu ne
Ligin 30. haftası kader haftası
gibiydi bordo mavililer avantajını
Eskişehir deplasmanından
beraberlikle dönerek kaybetti.
Aynı hafta Fenerbahçe Bucaspor’u
deplasmanda mağlup ederek
liderlik koltuğuna oturdu. Ligin
bitimine kadar puan kaybetmeyen iki takım da ligi 82 puanla
bitirdi. Fakat ikili averajda önde
olan Fenerbahçe şampiyonluk
ipini göğüsledi.
Rekorlar alt-üst
Fenerbahçe, son beş sezonun
en fazla puan toplayan ve en
fazla galibiyet alan şampiyonu
unvanlarının da sahibi oldu.
Sezonu 82 puan ve 50 averajla şampiyon tamamlayan sarılacivertli ekip, 2005-2006 sezonunda 83 puanla ipi göğüsleyen
Galatasaray’ın ardından en fazla
puanla mutlu sona ulaştı. Fenerbahçe ayrıca, söz konusu sezonda
26 galibiyet alan ezeli rakibinin
galibiyet sayısına da ortak oldu.
Sezonu 84 golle tamamlayan
Fenerbahçe, son 12 sezonun en
golcü şampiyonu oldu. Sezonu 28
golle tamamlayan Fenerbahçe’nin
Brezilyalı kaptanı Alex de Souza,
son altı sezonun en çok gol atan
‘Gol Kralı’ oldu. 14. sezonu geride
bırakan Aziz Yıldırım yönetimi
bu süreç içerisinde Fenerbahçe
Futbol Takımı ile ligde beş
şampiyonluk, beş ikincilik, bir
üçüncülük, iki dördüncülük ve
bir de altıncılık aldı.
‘Kocaman’ umutlar
Aykut Kocaman, Mustafa
Denizli’nin ardından sarı-lacivertli
ekibi şampiyon yapan ikinci
Türk teknik direktör oldu. Ayrıca
Fenerbahçe’de hem futbolcu
olarak hem teknik direktör olarak
şampiyonluk sevinci yaşayan ilk
teknik adam unvanının da sahibi
oldu. Sıkıntılı başladığı lige, ikinci
yarıda farklı bir boyut kazandırdı.
Ligin ikinci yarısında 17 maçta
16 galibiyet bir beraberlik alarak
inanılması güç bir başarıya imza
attı.
;%
$
"
+))
//
"
Lavanta, sardunya, papatya,
asma, begonvil, nar kokuları
arasında; doğanın sunduklarını
insanın aradıklarıyla buluşturan
bir mekan: Paparazzi. Çeşme’nin
en güzel yeri olan Aya Yorgi
Koyu’nda hizmet veren mekanda,
mavi bayraklı denizle adeta
flört eden kumsalın yanısıra;
özgürlüğün, huzurun simgesi
olan, dünü bugünle ve yarınla
buluşturan su kemerleri dikkat çeken özellikler arasında.
Konuklarını 25 yıldan bu yana
aynı isimle, aynı yerde, aynı
işletmeci ve aynı çizgi ile ağırlayan
Paparazzi; beach club-restaurantbar tarzının, doğayı bozmadan,
gürültü kirliliği yaratmadan
da gerçekleştirilebileceğinin az
sayıdaki önemli örneklerinden
biri. Plajın arkasındaki restoranda
kahvaltıdan beş çayına, öğle
yemeğinden akşam yemeğine
kadar yararlanmak mümkün.
Çeşme’nin en erken açılan, en
son kapanan plaj kulübü. 19
Mayıs’tan Ekim başına kadar
hizmet veriyor. Tatilinin hem
mükemmel hem de rahat geçmesini isteyenlere öneriyoruz.