Yeni Yayınlar/Mayıs 2015

Transkript

Yeni Yayınlar/Mayıs 2015
ŞAHANE HATALAR: HAYAT / Liz Ruckdeschel
Bu kitabı okumaya normal bir kitap gibi birinci sayfadan başlayın. İlk bölümün sonunda,
önünüze bir yol ayrımı çıkacak. Kararınızı verin ve ilgili bölüme gidin. Her bölümün sonunda
seçimlerinizle kaderinizi kontrol etmeye devam edeceksiniz.
Kitabı okurken bazen hiç beklemediğiniz bir yere ulaşacak, bazen de kendinizi daha önce
olduğunuz yerde bulacaksınız. Hayatın size neler hazırladığını asla bilemezsiniz. Ama şunu
biliyorsunuz, iyilikler her zaman ödüllendirilmiyor ve bazen hatalı kararlar, şahane olayların
başlangıcı olabiliyor. Her yolculuğun sonunda başa dönüp tekrar başlayın, unutmayın, herkes
ikinci bir şansı hak eder. Yüzlerce farklı hayat sizi bekliyor. İyi şanslar.
* * *
ŞAHANE HATALAR: SINAV/ Liz Ruckdeschel
Son sınıftasın, üniversite sınavına hazırlanıyorsun.
Hedefin yüksek puan alıp iyi bir üniversiteye girmek...
Bir yandan da dışarıda müthiş eğlence var. Kendini testlere mi vermelisin, yoksa okul dışı
faaliyetlere mi daha çok zaman ayırmalısın?
Okula yeni gelen çocuklarla mı takılmalısın yoksa yıllardır vakit geçirdiğin dostlarınla mı?
Yeni bir hayat senin seçimlerinle şekillenecek. Vereceğin kararlar kaderini çizecek. En büyük
sınavına hazır ol. Kader diye bir şey vardır ve sizin seçimlerinizle değişir.
* * *
BAŞLADIĞINDA YALNIZSIN, BİTİRDİĞİNDE DAHA DA YALNIZ / Hasan Ali Toptaş
Hasan Ali Toptaş, şeytanın dürtmesiyle romana başlamasını, taşra kasabalarını, sinema
salonuna kaçak giren çocukları, saklı hikâyeleri, türlü kederleri, onulmaz hüzünleri, kıpır kıpır
hatıraları anlatıyor.Güncelden kaçışını, kalabalıklardan duyduğu korkuyu, uğultuları, kuytuları,
acemiliği, beyhude kaçışları, kötülüğü, vicdanı, masumiyeti konuşuyor. Usul usul, sakin,
ağırbaşlı, susmaya hazır.Harflere can veren ustanın, Hasan Ali Toptaş'ın fısıltıları, itirafları,
itirazları, anlama gayretleri... Mesafesi...Başlarken Yalnızsın, Bitirdiğinde Daha da Yalnız, Hasan
Ali'yi konuşturuyor. Aklı, fikri, gecesi, gündüzü, edebiyata ve hayata dair neyi varsa...
* * *
GORIOT BABA / Honore de Balzac
Ölümünden sonra Balzac'ın eşyalarının arasında kısa bir not bulunur. Üzerinde şu sözler yazılıdır:
"Yiğit bir adam -aile pansiyonu- 600 frank irat -her biri 50.000 frank irada sahip bulunan kızları
uğruna varını yoğunu tüketir- bir köpek gibi ölür." Balzac, 1834'te işte bu tema üzerinde
çalışmaya koyulmuştur. 19. yüzyılda mekânsal olarak henüz ayrışmayan toplumsal sınıflar
neredeyse iç içe yaşıyordu, hatta aralarında yakın ilişkiler de olabiliyordu. Goriot Baba'yı
rengârenk bir insan panoraması haline getiren, Balzac'ın olağanüstü yeteneğinin yanı sıra,
dönemin bu özelliğidir. Zengin soylularla evlenen iki kızı uğruna servetini tüketen fedakâr Goriot,
onunla aynı yoksul pansiyonunda kalan genç ve hırslı hukuk öğrencisi Rastignac, alaycı sözleri ve
kaba davranışlarıyla haydut Vautrin ve zengin soylular: Kont Restaud, Baron Nucingen, Vikontes
Beausent… Bütün bu zıt karakterler, romanın kurgusu içinde ayrıntılı ve gerçekçi biçimde
betimlenir. Bu ölümsüz eserin asıl kahramanları ise, bütün Balzac romanlarında olduğu gibi, para
hırsı, aşk, acımasızlık, şefkat, kin yani hayatın ta kendisidir.
NEHİR ŞARKISI / Karen White
Bazen hayattaki en büyük yanılgı, tesadüflere inanmaktır...
Julie Holt, yaşanan bir kaybın nasıl bir aile trajedisine yol açacağını küçük yaşta öğrenmişti. O, on
iki yaşındayken küçük kız kardeşi aniden ortadan kaybolmuş ve bir türlü bulunamamıştı. Bu, bir
zamanlar güvenle sarıldığı aile bağlarının yavaşça silinmesine neden olan bir acıydı. Julie, bir gün
çalıştığı sanat galerisinde tanıştığı genç bir kıza karşı nedenini açıklayamadığı korumacı bir tutum
sergilemeye başlayacaktı.
Onu kasırgada yerle bir olan bir ev ve bir ailenin hayat hikâyesine götürecek uzun ve sancılı bir
değişime neden olacak bir arkadaşlıktı bu.
* * *
MAHALLEDEN ARKADAŞLAR / Selçuk Aydemir
Tabletlerin, akıllı telefonların olmadığı 90'lar… Belki de çocukların "çocuk"olduğu, "çocuk gibi"
oynadığı son yıllar… Küçükçekmece'nin küçük bir mahallesinde kendisine idol olarak gördüğü
"mahallenin reyisi" İsmet'in gözüne, dahası çetesine girmek için bin bir takla atan Selçuk'un,
bu uğurda iki arkadaşıyla birlikte çete kurup mahallenin altını üstüne getirmesinin mizah dolu
hikâyesi… Kardeş Payı, Düğün Dernek, İşler Güçler, Çalgı Çengi gibi unutulmaz film ve dizilerin
senaristi Selçuk Aydemir, 9 yaşındaki bir çocuğun para kazanmak için bulduğu akıl almaz
yöntemleri, yediği kazıkları, hayal kırıklıklarını, başarma hırsını ve bu hırs uğruna yaşadığı
trajikomik anıları yine 9 yaşında bir Mahalleden Arkadaşlar, bakkalı, camisi, tozlu sokakları,
terk edilmiş evleri, tatlı rekabetleri, has abileri, dırdırcı kadınları, fırlama çocukları, Amigaları,
renkli civcivleri, fragmanlı sinemaları, halı saha maçları ile 90'ların mahalle hayatına kısa bir
zaman yolculuğu vaat ediyor.
* * *
ÖKSÜZLER TRENİ / Christina Baker Kline
Bazen içinizdeki çocuk geçmişinizde hapsolur ve siz o çocuğu kurtarmak için tüm umutlara
sımsıkı sarılırsınız… Binlerce çocuk düşünün, ya ailesini hiç tanımamış ya da ailesini
kaybetmiş. Kimsesiz çocukları düşünün, gülen gözleriyle size bakan. Tek istedikleri sıcak bir
yuvayken, tek umutları ise onları bilinmeyen geleceklerine taşıyan Öksüzler Treni'dir.
1929 yılı Amerika'sında Vivian Daly de o trende yolculuk eden çocuklardan sadece biridir.
Küçük yaşta hayatın zorluklarıyla karşılaşan Vivian, bir şekilde kaderine yön vermek
zorundadır. Bunu gerçekleştirme gücünü de ona nereden geldiğini hatırlatan aile yadigârı
kolyesinde bulacaktır… On yedi yaşındaki Molly Ayer, son şansını da tüketmek üzere
olduğunun farkındadır. Ona bakmakla yükümlü olan aileyle arası iyice açılan Molly'nin tek
şansı, kamu hizmeti adına doksan bir yaşındaki yaşlı bir kadının çatı katını temizlemeye
bağlıdır. Molly bu işi gönülsüzce yapacak olsa da aslında o yaşlı kadınla ne kadar çok ortak
yönleri olduğunu yaşayarak öğrenecek ve geçmişte hapsolan ruhlarını özgür bırakma yollarını
onunla birlikte keşfedecektir. Öksüzler Treni ikinci şansları, beklenmedik dostlukları ve bizi
kim olduğumuzu keşfetmekten alıkoyan sırları barındıran muhteşem bir roman.
* * *
TANIOS KAYASI / Amin Maalouf
Mehmet Ali Paşa'lı yılların Mısır'ı. Güzelliğini çarmıh gibi taşıyan bir kadın: Lamia.
Lamia'nın gölgesine sığındığı bir şeyh: Francis. Yasak aşk meyvesi bir oğul: Tanios.
Başka bir kadın: Esma.
Bir serüven ve sadakat romanı...
Yazara ünlü 'Goncourt' ödülünü getiren kitap ilk kez dilimizde.
ŞİŞHANEYE YAĞMUR YAĞIYORDU / Haldun Taner
Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu'da, Behçet Necatigil'in deyişiyle, "Olayları rintçe bir bakışla
gülünç taraflarından alan, kıvrak, sürprizli, esprili bir üsluba aktaran" Haldun Taner'in
unutulmaz öykülerinden dokuzu var: Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu, Kantar Kâtibi Ali Rıza
Efendi, Konçinalar, Ablam, Atatürk Galatasaray'da, Fraulein Haubold'un Kedisi, Eczanenin
Akşam Müşterileri, Fasarya, Memeli Hayvanlar.
"Bence Haldun Taner, çağdaş yazınımızın, özellikle öykücülüğümüzün bir klasiğidir. Bunu
kendine vergi anlatımına, kişiliğine, öykülerinin insancıl özüne borçludur."
-Oktay Akbal-
* * *
AŞK VE GURUR / Jane Austen
Aşk ve Gurur, taşralı bir beyfendinin kızı olan Elizabeth Bennett ile varlıklı ve soylu toprak
sahibi Fitzwilliam Darcy arasındaki çatışmayı anlatır. Gerçi Jane Austen bu iki karakteri
birbirlerinin tuzağına düşmüş kişiler gibi sunar, ama "ilk izlenim"i tersine çevirmekte gecikmez:
Soyluluk ve servetten kaynaklanan "gurur" ile Elizabeth'in ailesinin soylu olmayışı karşısında
beslediği "önyargı", Darcy'yi mesafeli davranmak zorunda bırakır. Elizabeth'in davranışında da
hem özsaygının uyandırdığı "gurur", hem de Darcy'nin züppeliği karşısındaki "önyargı" etkili
olur. Zeki ve coşkulu Elizabeth yalnızca Austen'ın en çok sevdiği kadın kahramanı değil, aynı
zaman bütün İngiliz edebiyatının en çok ilgi uyandıran kadın roman kişiliklerinden biridir.
Sıradan insanların günlük yaşamlarını işleyerek romana ilk kez belirgin bir modern nitelik
kazandırılmıştır.
* * *
EMMA / Jane Austen
Jane Austen, 1815'te, 39 yaşındayken tamamladığı Emma'nın en sevdiği romanı olduğu
söyler. Aşk ve Gurur ve Mansfield Parkı gibi romanların yazarının gözbebeğidir Emma. Bir
taşra kasabasındaki üç genç kızın "gerçek aşk"ı arayışını anlatan roman, bir yandan insan
yaradılışının zayıf yönlerini, bir yandan da 19. yüzyıl İngiliz toplumunun katı ve ikiyüzlü
geleneklerini inceden inceye alaya alır.
Büyük İngiliz şairi Lord Tennyson, Jane Austen'ı, "Shakespeare'den sonra en büyük İngiliz
yazarı" diye nitelemişti. Jane Austen külliyatı, Sir Winston Churchill'in başucundan eksik
olmazdı. Yapıtları çoktan Dünya Klasikleri arasındaki yerini almış olan Austen günümüzde
"İngiliz edebiyatının Mozart'ı" olarak tanınıyor.
* * *
AGAPİ: ÖLÜMSÜZ AŞK / Sarah Jio
İlk görüşte âşık olabilirsiniz. Fiziksel bir çekime kapılarak âşık olabilirsiniz. Tutku ve ihtiras dolu
bir serüvene çıkabilirsiniz. Paylaşımlarınız üzerinden aşka tutunabilirsiniz. Hiçbir bağlayıcılığı
olmayacak şekilde de aşkı tanımlayabilirsiniz. Peki gelecek planlarınızla uyumlu bir aşka ne
dersiniz? Ya da belki ölümsüz aşkı bulursunuz. Aşkın altıncı hali agapiyi... Onu "o" olduğu için
seversiniz ve asla vazgeçmezsiniz.
AGAPI: Özverili, fedakâr, koşulsuz, bencil olmayan aşktır. Kişi kendini sevdiğine adar,
karşılığında hiçbir şey beklemeden verir. Onu 'o' olduğu için sever.
GECE YARISINDAN SONRA / Tess Gerritsen
Herkes onun, o İse gerçeğİn peşindeydi…
Bir gece yarısı Sarah Fontaine, yaklaşan tehlikenin habercisiymiş gibi çalan telefonun sesiyle
uyanır ve bir kadının alabileceği en kötü haberi alır: Henüz iki aydır evli olduğu Geoffrey
Fontaine, Berlin'de bir otel odasında çıkan yangında ölü bulunmuştur.
Bu olayın acı olduğu kadar tuhaf bir yanı vardır;
Sarah kocasının Berlin'de değil, Londra'da olduğunu sanıyordur.
Aldığı haberle yıkılan ve kocasının öldüğüne inanmayan genç kadın, ipuçlarının peşinden
gitmek üzere Amerika'dan Avrupa'ya uzanan tehlikeli bir yolculuğa çıkar. Bu macerada
kendisini karmaşık bir casusluk ağının ortasında bulan Sarah, kocasıyla ilgili gerçeklere
ulaşabilecek midir?
* * *
GENÇLER İÇİN UYGARLIK TARİHİ / Hendrik Willem Van Loon
Gençler İçin Uygarlık Tarihi, sıcaklığı, sadeliği ve bilgeliğiyle pek çok kuşağı etkilemeyi
başararak klasikleşmiş bir yapıt. İlk canlıların oluşumundan başlayıp, insanın ve uygarlığın
ortaya çıkışıyla devam ederek günümüze uzanan tarihsel süreci eşsiz bir üslupla aydınlatıyor.
Tarihsel olayları adeta bir masal, bir macera anlatır gibi aktarıyor.
Anlatım güzelliğiyle yayıncılık tarihine geçmiş ve tekrar tekrar basılmış bu kitabı günümüz
tarihçileri tarafından güncellenmiş haliyle sizlere sunuyoruz.
"Tarih, zamanın, geçip gitmiş çağların uçsuz bucaksız çayırlarında kurduğu, deneyimlerden
oluşan kudretli bir kuledir. Bu kadim yapının tepesine ulaşıp manzaranın tamamından
faydalanmak kolay bir iş değil. Asansör yok ama genç bacaklar güçlüdür, bunu başarabilir."
Hendrik Willem van Loon
* * *
TARİHİ DEĞİŞTİREN DİKTATÖRLER / Ali Çimen
Popüler tarih yazınının en önemli kalemlerinden biri olan Ali Çimen, bu kez dünya tarihini
değiştirmiş 15 diktatörü mercek altına alıyor. İnsanların ve insanlığın kaderiyle oynama
hakkını kendilerinde bulan 15 diktatörün yaşamlarını kendi üslubu içinde değerlendiren Ali
Çimen'in kitabı, zengin bir görsel arşive sahip. Tarihte önemli rol oynamış bu karakterleri
yakından tanırken, aslında dünya tarihine dair bir yeniden okuma yapmış olacaksınız.
"Nihayet atasının huzuruna çıkacağı an gelmişti. Her şey günün kutsallığına uygun
olmalıydı. Söz konusu ulu önderi anmaksa, kimin ya da neyin önemi olabilirdi ki? Binler
halinde aktılar anıt mezara. Marşlar, vecd ile lidere secde ettirilen bedenler. Nefes
almaksızın, boşlukta bir noktaya gözleri çakılı halde bekleyen, çatık kaşlı, gri suratlı
üniformalılar. Evet, evet işte nihayet yüce liderin ayaklarının dibindeydiler! Kafasını
kaldırdı. Minik gözleri ile önünde yükselen onlarca tonluk bronz adamın gözlerini görmeye
çalıştı. Çocuksu dünyasıyla atasının konuşabileceğini sanıyordu. Eğer göz göze gelebilseler
soracaktı ona: NE İŞİMİZ VAR BİZİM BURADA?"
* * *
HAYAT, SİL BAŞTAN / Kate Atkinson
Hayat, Sil Baştan çılgın, gülünç ve şaşırtıcı derecede dokunaklı...
Bir gün ya da bir gece bir iblis, en koyu yalnızlığınıza kadar gizlice sokulsa ve size, "Şimdi
yaşamakta olduğun ve bugüne dek yaşadığın hayatı bir kez daha ve pek çok defa daha
yaşayacaksın" dese, ne olurdu? Peki ya bu hayatlardan birinde elinize Hitler'i öldürme fırsatı
geçse, ne yapardınız? Ursula Todd, 1910 yılının soğuk ve karlı bir gecesinde, varlıklı bir İngiliz
bankacı ile karısının üçüncü çocuğu olarak doğdu. Bu dünyada daha ilk soluklarını alamamıştı
ki, ölüverdi. Aynı soğuk ve karlı gecede, gürbüz ve kanlı canlı bir bebek olarak Ursula Todd
doğdu ve en hafif deyimiyle sıradışı bir yaşama adımını attı. Ursula yıllar içinde, tıpkı
doğduğunda olduğu gibi, farklı şekillerde yaşayıp ölmeye başladı. İçinde bulunduğu dünya ise
bir kıyameti yaşıyordu: Tarihteki en büyük iki savaşın tarifsiz korkunçluğu... Kate Atkinson'ın
bu ilginç romanını bitirdiğinizde başa dönüp yeniden okuma isteği duyacaksınız, çünkü Hayat,
Sil Baştan, ikinci ve belki de üçüncü okumaları hem hak ediyor, hem de gerektiriyor.