Kan Alma (Venesection) ve Cezerî`nin Kan Miktarını Ölçen Aletleri

Transkript

Kan Alma (Venesection) ve Cezerî`nin Kan Miktarını Ölçen Aletleri
Kan Alma (Venesection) ve
Cezerî’nin Kan Miktarını Ölçen Aletleri1
Doç. Dr. Yavuz UNAT
Prof. Dr. Esin KÂHYA
Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Bilim Tarihi Anabilim Dalı
Özet
Kanın vücudumuzu besleyen bir sıvı olduğu Eski Mısırlılardan beri bilinmektedir. Gerek Antik
Yunan’da gerekse sonraki dönemlerde kan alma bir tedavi yöntemi olarak kullanılmış ve kan
almak için çeşitli araçlar geliştirilmiştir. Bu konuda diğer bir gelişme ise hastadan alınan kanın
miktarını göstermek üzere geliştirilen mekanik araçlardır. Ancak bu konuda ne Cezerî’den once
ne de Cezerî’den sonra bu tür araçlara rastlanmamaktadır.
Anahtar kelimeler: Bilim tarihi, kan alma, Cezerî.
Abstract
Blood is a vital liquid which was known since Ancient times. However venesection was also
applied as a surgical treatment beginning from that time as were seen in Greek physicians. But
they did not show any attention the mount of blood which was taken out during the venesection.
The first scientist who offered the instrument in order to measure it was al-Jazarî in 13th century.
He gave four instruments in his work, Sınaât al-Hıyal.
Key words: History of science, Venesection, al-Jazarî.
Kanın vücudumuzun en önemli sıvısı olduğu çok erken tarihlerden itibaren anlaşılmış
ve vücudu besleyen, büyüten, hayat veren bir sıvı olarak değerlendirilmiştir. Eski
Mısırlılardan itibaren ise kan alma bir tedavi yöntemi olarak geliştirilmiş ve kullanılmıştır.
Nitekim Ebers Papirüsünde (M.Ö. 1550) bu konuda bilgi
verilmektedir. Daha sonra, meşhur hekim Hippokrates (M.Ö. 460–
377), Corpus adlı eserinde tıpta kanın önemini vurgulanmış ve kan
alma
işlemini
bir
tedavi
yöntemi
olarak
uygulamıştır.
Hippokrates’in döneminde kullanılan bazı kan alma aletlerine
rastlanmaktadır. Bunlardan birisinde British Museum’da bir vazo
üzerindeki resimde yer almaktadır. Burada kanın toplandığı bir
kabın resmi bulunmaktadır.2
1
2
Ebers Papirüsü
II. Türk Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta, 30-31 Ekim 2006.
Charles Singer ve E. Ashwordth, A Short History of Medicine, Oxford 1962, s. 35.
1
Kan almanın bilimsel bir boyut kazanmasında en önemli rolü Celsus (M.Ö. 300’ler)
üstlenmiştir.
Celsus, gençler ve yaşlılarda kan alma işleminin uygulanabileceğini
vurgulamış ve hatta hamilelerde bile uygulanabilir olduğunu söylemiştir.
Daha sonra, Erasistratos (M.Ö. 150’ler), hastalıkların sebebinin kan
fazlalığı olduğunu düşünerek, her durumda kan alma işleminin
uygulanabileceğini iddia etmiştir.
Tedavide kan alma yöntemi
(phlebotomy) gerek Roma tıbbında gerekse Đslâm dünyasında yaygın bir
Hippokrates
tedavi yöntemi olarak kabul edilmiştir. Bunu uygulayanlardan birisi de
Paulus'tur.
Yine meşhur hekimlerden Galen (MS 130-201)
Đskenderiye Okulu’nda yaygın bir şekilde kan alma
işlemini uygulamıştır. Ad Glauconem de Medendi
Medhodo ve Ars Parva adlı eserlerinde bu konuda
bilgi bulmak mümkündür.3
Genellikle kan almanın aynı zamanda vücut
üzerinde araştırma yapma olanağı da verdiğine dikkati
çekilmiş; hangi damardan ve vücudun neresinden kan
alınabileceğinin belirlenmesi ile ilgili çalışmalar ister
istemez insan vücudunun incelenmesi zorunluluğunu
Antik Yunan’dan kalan bir vazo ve
üzerinde yer alan kan alma ilişkin
resim
getirmiştir. Çünkü her damardan veya vücudun herhangi bir yerinden kan almak mümkün
değildir.
Gerek Klasik Yunan’da gerekse daha sonraki dönemlerde, kan alma işlemi iki
durumda uygulanmıştır. 1) Sağlıklı insanda (sağlığı korumak üzere). 2) Hastada. Hastada
kan alma işlemi tedavinin bir parçası olarak uygulanmıştır.
Hastalıkların tedavisinde kusturarak ve müsilaj maddelerle vücut
temizlenmeğe çalışmış, ancak bunların yanı sıra, zaman zaman
değişik yöntemlerle kan alınması yolu da tedavinin bir parçası olarak
denenmiştir. Kan alma daha çok gut, eklem ağrıları,
epilepsi,
melankoli, şişler, bazı ateşli hastalıklar, baş ağrıları, bazı akciğer
hastalıkları ve bazı bulaşıcı hastalıklarda uygulanmıştır.
3
Galen
Mostafa Shehata, “Blood Letting-An Ancient Therapeutic Medhod”, Studies in History of Medicine and
Science, Cilt 13, no 1–2, 2001, s. 25.
2
Đslâm Dünyası’nda hemen birçok hekim kan alma işlemini bir tedavi yöntemi olarak
uygulamıştır. Bu uygulamanın örneklerini Râzi’de (865-925), Đbn Sînâ’da (980-1037) ve
Zehrâvî’de (936-1013) görmek mümkündür.
Râzi, Kitab el-Havi’sinde Hippokrates’in Abidhimaya adlı kitabından alıntı da
yaparak, kontrollü bir şekilde kan alınabileceğini ve örneğin menenjit gibi hastalıklarda
bunun yararlı olabileceğini söylemektedir. Buna bağlı olarak bir
uygulamasını
şöyle
vermektedir:
“Bir
beyefendi
birkaç
günlüğüne
seyahate
çıkmıştı.
Döndüğünde
yüksek
ateşli bir humma ile
Râzi
yatağa
düştü.
Onun
tedavisi
için
davet
edildim. Hastalığının dördüncü günü rengi
aniden kırmızımsı bir hal aldı; Hasta
Hacamat
huzursuzlaştı (hafakan). Bu durum bir süre
devam etti. Hastaya burnunun iç tarafını
kaşımasını söyledim. Çünkü hasta böyle yapınca burnunu kanatacağını
düşünüyordum, fakat bu olmadı. Bu arada hastanın ateşi yükseliyordu. Ona
yaklaşık 10 pound (5 litre) soğuk su içirdim. Kızarıklığı geçmeye başladı; hasta
idrarını yaptı ve humma azaldı; ancak yaklaşık 40 gün humma devam etti.
Ancak, hastanın patronu da hasta idi; onun tedavisi ile ilgilenirken, hastaya
soğuk su veremedim ve hasta aynı gün öldü. Bu da benim daha dikkatli olmam
konusunda beni uyardı.’4
Đbn Sînâ da diğer meslektaşlarıya aynı amaçla kan alma
işlemine başvurmuştur. Kan alma işlemi kadınlarda adet kesilirse,
kan tükürmelerinde, sarada, yüz renkleri çok kırmızı olanlarda
uygulanabilir. Gebelerde kan alma işlemi asla uygulanmaz.
Kan
alma işlemi venlere (toplardamarlar) uygulanır ve 6 damardan kan
alınabilir (Keyfal, Ekhal, Basilik, Habl el-zurra, Useylim, Ibti).
Alınacak kan miktarı vücudun gücüyle orantılıdır. Đbn Sînâ, el-Kanun
adlı eserinin çeşitli yerlerinde ve özellikle de dördüncü kitabında kan
alma işlemi ile ilgili bilgi vermektedir. Ona göre, kan alma
Đbn Sînâ
ameliyesinden sonra yara yeri dikkatle yıkanır ve üstüne pansuman yapılır; cerahat
oluşursa, kurşun yakısı konur. Ancak çeşitli cerrahi müdahalede kullanılan aletlere ilişkin
bilgi vermesine karşın, kan almada kullanılabilecek aletlerden hiç söz etmez. Örneğin, kan
4
Age, s. 19.
3
almada bir yöntem olarak hacamattan söz eder ve 2 yaşından sonra hacamat
yapılabileceğini söyle. Hacamattan önce deri temizlenir ve hacamat aleti uygulanır. Burada
kullanılan düzenekle ilgili pek bilgi vermez.
Đbn Sînâ, Hint bilginlerinin uyguladığını söyleyerek, kan alma yöntemleri arasında
sülükten de söz eder. Kullanılacak sülük 24 saat tatlı suda bırakıldıktan sonra yapıştırılır.
Ancak sülükten sonra vantuzla biraz daha kan alınması
gerekir. Kanama olur ve kan durdurulamazsa, kanayan
yere yanmış mazı ve sakız tozu ekilir.5
Đslâm Dünyası’nda kan alma ile ilgilenen ve bu
konuda bilgi verenlerden biri de Zehrâvî'dir. Zehrâvî,
Sülükle kan alma
vücutta kan alınacak damar sayısını 32 olarak verir. Bu
damarlardan 16'sı baştadır. Eserinde kan alınacak damarların yerini tek tek sayan Zehrâvî,
kan alınacak damarın hastalığa göre belirlendiğini söylemektedir.
Zehrâvî’ye göre kan alma işlemi iki türlü uygulanır.
1. Biraz yağlı olarak geniş yüzeyli bir neşter (myrtle scalpel)
uygulanır.
2. Genellikle büyük damarlara çift yüzeyli bir neşter (scalpel)
kullanılır.
Zehrâvî
Zehrâvî, kan alma işlemini şöyle anlatmaktadır:
“Geniş (182) neşter (myrtle scalpel) veya lancet (çift yüzlü neşter) alınır
onunla bir yarık açılır. Damarın durumuna göre
geniş ya da dar bir yarık açılır. Genellikle baş ve
boyundaki problemler için basilik venden kan
alınır.’6
Zehrâvî’nin kan almada
kullandığı bıçaklar
5
Akil Muhtar Özden, Đbn Sina Tıbbına Bir Bakış, Büyük Türk Filozofu ve Tıp üstadı, ĐBN SĐNA, Đstanbul
1937, s. 51
6
Albucasis, On Surgery and Instruments, Londra 1973, s.624-652.
4
Genellikle Đslâm Dünyası’nda çeşitli ilaçlarla tedaviden çok sağlığın korunması esas
prensip
olarak
Müslüman
kabul
hekimlere
edilmiştir.
göre
vücutta
Aslında
oluşan
hastalıklar vücutta gereksiz maddelerin birikimi
sonucudur. Dolayısıyla tedavide temel prensip bu
maddelerin dışarı atılmasıdır. Bu atıcı maddeler,
kusturucular, müsilaj maddeler olabilir ya da kanı
temizlemek için kan almak suretiyle bu işlem
yerine getirilir. Nitekim yukarıda söz konusu
Zehrâvî’nin kan almada kullandığı bıçaklar
ettiğimiz Müslüman hekimler de bu düşünce ile
tedavide kusturucu, müsilaj maddeler kullandıkları görülmektedir. Aynı amaçla kan alma
da uygulandığı belirlenmektedir. Yine halk hekimliğinde de kan almanın bir tedavi yolu
olarak kullanıldığı görülür. Nitekim bu uygulama için bazı basit aletlerin kullanımının yanı
sıra sülük gibi bazı kanla beslenen kurtların da kullanılmış olduğu bilinmektedir.
Kan Alma Miktarını Ölçen Mekanik Aletler
Konunun diğer yönü yani mekanik yönüne bakacak olursak, bu konuda da erken
tarihlerden itibaren bazı aletlerin kullanılmış olduğu görülmektedir. Đslâm Dünyası’nda
teknoloji dendiğinde ilk akla gelenler arasında Beni Musa Kardeşler (9. yüzyıl), Harezmî
(780-850), Farabî (874-950) ve Rıdvan Đbn Saat’in (12. yüzyıl) çalışmalarıyla
karşılaşmaktayız. Onların çalışmalarında ise, daha önce yaşamış Heron (M.S. 1. yüzyıl),
Philon (M.Ö. 150’ler) ve Archimedes’in (M.Ö: 280-211) çalışmalarıyla karşılaşmaktayız.
Örneğin Archimedes’in saati mekanik araçlar tarihi açısından oldukça önemlidir. Antik
Yunan’ın bu konudaki çalışmaları Đslâm Dünyası’na Arapça çevirilerle kazandırılmıştır.
Bunların başında da Kusta Đbn Luka (864) zikredilebilir. Kindî (796-870), Heron’un birçok
mekanik düzenek yaptığını ve bunlarla ilgili Đslâm Dünyası’nda bilgi olduğunu ifade
etmektedir.7
Beni Musa Kardeşler (özellikle de konuyla ilgilenen Ahmed) geliştirdiği mekanik
düzenekleri Kitâb el-Hiyel adlı eserlerinde toplamışlardır. Eserde 100 kadar düzenek
sunulmuştur. Bunların arasında müzik aletleri, çeşmeler, lambalar bulunmaktadır. Farabî,
boşluğun mevcut olup olmadığını belirlemek üzere bazı düzenekler geliştirmiştir. Ayrıca
müzik aletleriyle de ilgilendiği bilinmektedir.
7
Ibn al-Razzaz al-Jazari, The Book of Knowledge of Ingenious Mechanical Devices (Kitab fi Ma’rifet al-Hiyal
al-Handasiyya), Đngilizceye Çeviren Donald R. Hill, Boston (USA) 1974, s. 111.
5
Bu konuda Cezerî haklı bir üne sahiptir. Gerek Antik Yunanlı bilim adamlarının
eserleri gerekse, Cezerî’ye kadar yaşamış olan bilim adamlarının eserleri incelendiğinde,
geliştirilen aletlerin daha çok astronomi, müzik, zamanı ölçmek üzere geliştirmiş olan
aletler, çeşmeler ve içki ikramında kullanılan düzenekler olduğu görülmektedir. Ancak
Cezerî konuyu daha farklı açıdan ele almış, benzerlerine Beni Musa Kardeşler’de de
rastladığımız, günlük hayatın yanı sıra, örneğin su kanalları, suyun belli bir yerden naklini
sağlayan aletler, eğlence âlemlerinde kullanılan bazı aletler, özellikle su ile işleyen
mekanik saatler üzerinde mesaisini yoğunlaştırdığını söyleyebiliriz. Örneğin “Fil Su
Saati” olarak bilinen düzenek en seçkin örneklerden biridir.
Burada ele alınacak olan onun kan alma işlemi sırasında kullanılmasını önerdiği dört
düzenektir. Bunlar alınan kanın biriktirilip, miktarının belirlenmesinde kullanılmak üzere
tasarlanmıştır.
Bedî‘ ûz-Zamân Ebû’l-‘Đzz Đsmâ‘îl b. el- Rezzâz el-Cezerî on üçüncü yüzyılda
Anadolu'da Artukoğulları döneminde Diyarbakır’da yaşamıştır. Hayatı hakkında çok fazla
bilgimiz yoktur. Ancak Meşhur Kitabı Sınaât el-Hiyel'in başında kendisi tarafından verilen
açıklamalardan
bazı
bilgiler
edinebilmekteyiz.
Yazar
burada,
Artukoğullarından
Nasıreddin zamanında yaşadığını söylemektedir. O yine burada bu aileye 1181’den
başlamak üzere 25 yıl kadar hizmet ettiğini, babası ve ağabeyinin de aynı şekilde bu
ailenin yanında çalıştığını söylemektedir.
Cezerî, Artuklu sarayında yaşamış, ancak buraların Eyyübi idaresine girmesi ve
Artukoğullarının yıkılması ile Eyyübiler zamanında saraydaki görevini sürdürmüş; kralın
sarayına kapı süslemeleri yapmıştır. Bu çalışmalarından bir kısmını kitabının altıncı
kısmında vermiştir.
Cezerî’nin teknoloji ile ilgili çalışmaları Sınaât el-Hiyel'de yer almaktadır. Eserinde
Heron, Archimedes ve Beni Musa Kardeşlerden yararlandığını yazmaktadır. Çalışmaları
bilim ve teknoloji tarihçileri tarafından “dönemine kadar yapılmış en mükemmel ve en
seçkin çalışma ve Müslümanların yaptığı en mükemmel teknolojik katkı” olarak
yorumlanmaktadır.
Eser 1204 ya da 1206 tarihinde kaleme alınmıştır. Altı kısımdan oluşur. Bu
kısımların her birinde, çeşitli düzeneklerin tasarımları yer almaktadır. Aletlerin
açıklamalarının yanı sıra, şemaları da verilmiştir. Eser, yazma nüshalarının yanı sıra, 1990
6
yılında Kültür bakanlığı tarafından basılmış,8 ayrıca 2002 yılında Sevim Tekeli, Melek
Dosay ve Yavuz Unat tarafından Türkçe'ye çevrilmiş ve TTK tarafından yayınlanmıştır.9
Kitabın ilk bölümü saatlere ayrılmıştır. Burada çeşitli şekilde düzenlenmiş su
saatlerinin şemaları ve açıklamaları verilmiştir. Eserin ikinci kısmında içki içmek için
kullanılan bazı kap ve düzenekler yer alır. Eserin üçüncü kısmında sıcak, soğuk su akıtan
ibrikler, abdest alma düzenekleri ve kan almak için kullanılan bazı düzenekler ve bunların
kullanımları ile şemaları verilmiştir. Eserin dördüncü kısmı fıskiyeler, şamadıralar, su
depoları ile ilgilidir. Ayrıca, bazı müzik aletlerin de yer aldığı su ile işleyen bazı
düzenekler de burada yer almaktadır. Eserin beşinci kısmı suyun bir yerden diğerine
iletilmesini sağlayan düzeneklerle ilgilidir. Kuyudan suyun çıkarılması, hayvan yardımı ile
suyun gölden çıkarılması vb. düzeneklerle ilgili bilgi bulunmaktadır. Kitabın altıncı ve son
kısmında Amid şehrinde (Diyarbakır) kral için yapılan sarayın kapısı ve çeşitli kilit
düzenekleri ele alınmaktadır.
Buraya kadar verilen açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, Cezerî'nin kitabı bir
mühendislik harikasıdır. Cezerî, verdiği bütün düzenek ve aletlerin fonksiyonlarını
vermekte, onların nasıl kullanıldığını ele alıp, düzeneğin her bir parçasını ayrı ayrı ve
ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır. Genellikle önerilen düzeneklerin hemen hepsinde su
gücü kullanılmıştır. Bunun en güzel örnekleri su gücü ile işleyen saatlerdir.
Cezerî’nin Kalma Miktarını Ölçen Araçları
Burada ele alınacak olan eserde önerilen kan almada kullanılan alet ve düzeneklerdir.
Sınaât el-Hiyel’de bu araçlar Üçüncü Kitap’ın 5., 6., 7. ve 8. bölümlerinde verilmektedir.
Bunlardan birisi Kısım 3, Bölüm 5'de verilen “Akan Kan Miktarının Belirlendiği
Tekne”dir. Alet iki kısımdan meydana gelmiştir.
Birinci kısımda tepede çapı yaklaşık 2 karış olan düz kenarlı derin bir teknenin
yapımı anlatılır. Bu tekne 1 karış yüksekliğinde bir kaide üzerine yerleştirilmiştir.
Teknenin ortasında, teknenin kenarları seviyesine kadar yükselen bir kule şeklinde bir yapı
vardır. Kulenin tepesinde ise bir keşiş bulunur. Keşiş elinde bir asa tutar ve asanın ucu
teknenin kenarına kadar uzanır. Teknenin kenarına 120'ye kadar sayılar işaretlenmiştir.
8
Cezerî, Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap, Tıpkı Basım, Kültür Bakanlığı Yayınları
1207, Bilim ve Teknoloji Dizisi 2, Ankara 1990.
9
Bedî‘ ûz-Zamân Ebû’l-‘Đzz Đsmâ‘îl b. er- Rezzâz el-Cezerî, el-Câmi beyne’l-Đlm ve’l-Amel en-Nâfi Fî
Sınaâti’l-Hiyel, (Çeviri, Đnceleme ve Teknik Açıklamalar), Hazırlayanlar: Sevim Tekeli, Melek Dosay ve
Yavuz Unat, Ankara 2002.
7
Düzeneğin ikinci kısmı kanın tekneden geçmesini sağlayan ve keşişi döndüren
mekanizmadır. 4 parmak uzunluğunda ve orta parmakla başparmağın kuşatabileceği
genişlikte bir bakır toplayıcı yapılır. Bu toplayıcının dibine bir kapak yerleştirilir ve
lehimlenir. Toplayıcının aşağı kısmı ile yukarı kısmı aynı ölçülerde olmalıdır. Bunu
kaplayan ve Cezerî’nin “toplayıcının kılıfı” adını verdiği daha kısa bir başka toplayıcı daha
yapılır. Bu toplayıcının kapağı yoktur; her iki ucu da açıktır. Uçlardan birisi teknenin altına
ortasındaki açıklığın çevresine lehimlenir. Sonra birinci toplayıcı, teknenin altına, alt ucu
aşağı gelecek şekilde lehimlenir. Su teknenin içine akar ve teknenin ortasındaki delikten
geçerek, toplayıcıya gelir. Kan burada toplanır.
Birinci toplayıcının tabanına bir şamandıra yerleştirilir; tepesine bir delik açılır ve bu
deliğe kalın bir ipin bağlandığı bir çivi tutturulur. Diğer uç
teknenin açıklığından kulenin iç boşluğuna gider.
Sonra 5 dirhem kan alabilme kapasitesinde bir kap
alınır. Dibinde şamandıra bulunan toplama kabına 24 ölçek
süt ya da kan doldurulur. Kanın seviyesinin olduğu yere
toplayıcıda bir işaret konur. Daha sonra toplayıcının
tabanından kan seviyesine kadar olan mesafeye eşit
uzunlukta bir ip alınır. Đpin ucunda etrafında tam bir tur
yaptığı bir makara konmuştur. Bu makaranın oluğuna bir
çivi ile tutturulur ve içinden bir mil geçirilir. Bu milin bir
ucu makaranın kenarından 1 arpa tanesi, diğer ucundan da
bir karış çıkıntı yapar.
8
Akan Kan Miktarının
Belirlendiği Tekne
Kan alma işlemi sırasında tekne hastanın önüne yerleştirilir. Bu sırada asanın ucu “1”
numara üzerindedir. Teknenin tabanı 2 dirhem su ile ıslatılır. Bir dirhem kan, kanı alınacak
kişinin kolundan alınarak boşaltılır. Keşiş döner ve asa hareketlenir; şamandıra yukarı
çıkar ve ağırlık aşağı iner. Bu hareket, kanın her tekneye dökülüşünde
tekrarlanır. Kan alma işlemi bitince tekne kaldırılır ve içindeki toplayıcı
kap kılıfından çıkarılıp kan boşaltılır.10
Cezerî'nin önerdiği bir başka alet ise “Kan Miktarının
Belirlendiği Đki Kâtipli Tekne”dir. Yapılış itibarıyla birincisine benzer,
ancak kan miktarı, teknenin üzerinde bulunan ve biri sopasıyla işaret
eden ve diğeri eliyle bir levhayı işaret eden iki kâtip ile gösterilir. Tekne
kanı alınacak kişinin önüne getirilir ve aletin sütunları karşısına gelecek
şekilde yerleştirilir. Teknenin zemini 2 dirhem su ile ıslatılır. Kan verme
işlemi başlar ve 1 dirhem kan tekne içine akıtılır Bu sırada birinci kâtibin
Kan Miktarının
elindeki sopa 2 üzerine gelir; ikinci kâtibin levhası yükselir ve elindeki
kalem kan miktarını gösterir. Bu işlem 10 dirheme kadar dirhem dirhem
Belirlendiği Đki
Katipli Tekne
devam eder. Đstenilen kadar kan alınır. Ancak bunun sınırı 120 dirhemdir
ve alınan kan bundan daha az olmalıdır. Đşlem bittikten sonra toplayıcı kap çıkarılıp
yıkanır.
Kan almak için Cezerî'nin geliştirmiş olduğu üçüncü düzenek “Kan Miktarının
Belirlendiği Hesapçı Teknesi”dir. Bu düzenek de iki kısımdan meydana
gelmiştir. Birinci kısım tekne ve ikinci kısım burcun, adamın ve sağ elin
işleyişinden oluşur. Tekne kanı alınacak kişinin önüne getirilir. Bu sırada
sütunların dışındaki teknenin yarısı, dairedeki kâtibin yüzü, hesapçının
yüzü ile levhanın yüzü aynı yöne bakar. Bir dirhemlik kan tekneye
aktığında kâtibin elindeki kalem “1” sayısı üzerine kadar gelir; 10
Kan Miktarının
dirheme geldiğinde ibre, hesapçının kolundaki delikten çıkar ve 10
Belirlendiği Hesapçı
sayısını gösterir. Bu durum teknedeki maksimum kan miktarı olan 120’ye
Teknesi
ulaşana kadar devam eder. Kan alma işlemi bittikten sonra tekne ve diğer
kısımlar dikkatle yıkanıp temizlenir.11
10
11
Age, s. 169–171.
Age, s. 176–78.
9
Cezerî tarafından geliştirilmiş aletlerden birisi de, “Kan
Miktarının Belirlenebildiği Hisarlı Tekne”dir. Düzeneğin birinci
kısmı bir tekne ve ikinci kısmı altı sütun ve bir hisardan meydana
gelmiştir. Diğer düzeneklerde olduğu gibi, aynı şekilde kanı alınacak
kişi teknenin önüne oturtulur. Teknenin tabanı 2 dirhem su ile
ıslatılır. Alınan 2 dirhemlik kan teknenin dibine akıtılır. Bu sırada
kâtibin kaleminin ucu göstergede 2 sayısı üzerine gelir. 10 dirhem
kan alındığında, büyük kapı açılır ve bir çocuk şekli çıkar. 20 dirhem
Kan Miktarının
kan alındığında bir el çıkar. Bu durum, her 10 ve katlarında Belirlenebildiği Hisarlı
Tekne
kapılardan biri açılarak, son kapıya kadar, yani 120 dirhem kan
alınana kadar devam eder. Kan alma işlemi bitince kap yıkanarak temizlenir. 12
Cezerî’nin bu düzenekleri, kan almak için değil, alınan kanın miktarının belirlenmesi
için kullanılan aletlerdir. Ancak ondan önce olduğu gibi ondan sona da hekimler daha çok
kan alma işlemi ve bunun için kullanılacak aletlerle ilgilenmişlerdir.
Şerefeddin Sabuncuoğlu
Osmanlılar döneminde yaşamış olan Şerafeddin Sabuncuoğlu da (1385-1498) kan
alma konusunu ele almıştır. On beşinci yüzyılda, Amasya'da yaşamış olan bu hekim-cerrah
bilim adamı, yazmış olduğu Cerrahiyetü'l-Haniyye adlı eserinde
(Đkinci Bab, Doksan Beşinci Fasılda) bu konuya temas etmiş ve kan
almak için kullandığı aletleri ve nasıl kullanılması gerektiği
anlatmıştır. Sabuncuoğlu, ilkin hangi damarlardan kan alınabileceğini
ele alarak açıklamalarına başlamıştır. Bu damarların sayısını, Zehrâvî
gibi 32 olarak vermektedir.
Sabuncuoğlu'nun
kan
almak
kullanmış
için
Şerefeddin
Sabuncuoğlu
olduğu
aletleri Zehravî ile karşılaştırıldığında bazı
benzerlikler görülür. Örneğin eserde 154/b'de
ve
147/a'da
verilen
alet
şemaları
ile
Zehrâvî'nin vermiş olduğu kan almak için
kullandığı aletlerle hemen hemen aynıdır.
12
Age, s. 179-182.
10
Ancak, bu aletlerin yanı sıra, Sabuncuoğlu 153/a'da görüldüğü üzere bazı farklı neşterler
de (mibza, scalpel) önermiştir.13
Ayrıca Sabuncuoğlu hacamat için kullanılan düzenekler hakkında da bilgi vermekte,
onların nasıl kullanılacaklarını anlatmakta ve uygulanışlarıyla ilgili resim de vermektedir.
Yine Sabuncuoğlu, Đbn Sînâ’da da görüldüğü üzere, sülük uygulaması ile ilgili açıklamalar
sunmaktadır.14
Aynı
dönemde
Avrupa’daki
uygulamaları
incelediğimiz zaman kan alma işleminin devam ettiğini
görmekteyiz. Bu işlemde, genellikle teknik olarak pek
fazla ilerlemenin görülmemiş, ancak daha çok akciğer
rahatsızlıkları ya da genel olarak göğüs organlarındaki
şikâyetlerde
kan
alma
yoluna
gidilmiştir.
Bu
uygulamayı yapan hekimler arasında on sekizinci
yüzyılda yaşamış olan Brown da bulunmaktadır.15 Ancak bu dönemde bile alınan kanın
miktarını ölçmek üzere, Cezerî’nin geliştirdiğine benzer bir düzeneğin kullanılmadığı
görülmektedir.
Kaynakça
A. Castiglioni, A History of Medicine, Đngilizceye Çeviren: E. B. Krumbhaar, New
York 1958.
Akil Muhtar Özden, Đbn Sina Tıbbına Bir Bakış, Büyük Türk Filozofu ve Tıp üstadı,
ĐBN SĐNA, Đstanbul 1937.
Albucasis, On Surgery and Instruments, Londra 1973.
Cezerî (Ibn al-Razzaz al-Jazari), The Book of Knowledge of Ingenious Mechanical
Devices, (Kitab fi Ma’rifet al-Hiyal al-Handasiyya), Đngilizceye Çeviren Donald R. Hill,
Boston (USA) 1974.
Cezerî, Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap, Tıpkı Basım, Kültür
Bakanlığı Yayınları 1207, Bilim ve Teknoloji Dizisi 2, Ankara 1990.
Cezerî (Bedî‘ ûz-Zamân Ebû’l-‘Đzz Đsmâ‘îl b. er- Rezzâz el-Cezerî), el-Câmi beyne’lĐlm ve’l-Amel en-Nâfi Fî Sınaâti’l-Hiyel, (Çeviri, Đnceleme ve Teknik Açıklamalar),
13
Şerefeddin Sabuncuoğlu, Cerrahiyetü'l-Haniyye, Yayına Hazırlayan: Đlter Uzel, Ankara 1992, Cilt 1 s.
352–361.
14
Age, s. 365.
15
A. Castiglioni, A History of Medicine, Đngilizceye Çeviren: E. B. Krumbhaar, New York 1958, s. 565, 592.
11
Hazırlayanlar: Sevim Tekeli, Melek Dosay ve Yavuz Unat, Türk Tarih Kurumu, Ankara
2002.
Charles Singer ve E. Ashwordth, A Short History of Medicine, Oxford 1962.
Mostafa Shehata, “Blood Letting - An Ancient Therapeutic Medhod”, Studies in
History of Medicine and Science, Cilt 13, no 1–2, 2001.
Şerefeddin Sabuncuoğlu, Cerrahiyetü'l-Haniyye, Yayına Hazırlayan: Đlter Uzel,
Ankara 1992.
12

Benzer belgeler

Cezerî`nin Yapıtı

Cezerî`nin Yapıtı Paris 1902. Carra de Vaux, Les penseurs De L'Islam, Cilt II, Paris 1921. Cezeri, Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap, Tıpkı Basım, Kültür Bakanlığı Yayınları 1207, Bilim ve Teknoloj...

Detaylı

El-Cezerî`nin, Makine Yapımında Yararlı Bilgiler ve Uygulamalar Adlı

El-Cezerî`nin, Makine Yapımında Yararlı Bilgiler ve Uygulamalar Adlı Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Felsefe Bölümü, Bilim Tarihi Anabilim Dalı Yardımcı Doçenti.

Detaylı

Artuklular Dönemi`nde Bir Türk Mühendis: Cezerî

Artuklular Dönemi`nde Bir Türk Mühendis: Cezerî I. Uluslararası Mardin Sempozyumu, Büyük Mardin Oteli, 26–28 Mayıs 2006, Mardin. C. Brockelmann, Geschichte der Arabischen Litteratur, Suppl. I, s. 902-903; George Sarton, Introduction to the Histo...

Detaylı