BTTDD`den Başbakan Çipras`a mektup

Transkript

BTTDD`den Başbakan Çipras`a mektup
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 1
Gün­dem
oku,­
gün­de­mi­
ya­ka­la...
6 Mart 2015
GÜN­DEM
Y ›l : 1 8
Haftalık Siyasi ve Aktüel Gazete
Sayı: 920 Fiyatı: 0.80 Euro
BTTDD’den Başbakan
Çipras’a mektup
»12, 13
DK’de Ahmet
Mete’yle
devam kararı
Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma
Kurulu seçimleri, 1 Mart Pazar günü
GTGB’de gerçekleşti. İskeçe Seçilmiş
Müftüsü Ahmet Mete oybirliğiyle
yeniden başkan seçildi. »6
MERKEZİ İstanbul’da bulunan Batı Trakya Türkleri Dayanışma
Derneği (BTTDD), Başbakan Aleksis Çipras’a iletilmek üzere
Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu Nikos Matthiudakis’e bir
mektup verdi.
Çipras’ın ilk Türkiye ziyaretinde, BTTDD heyetini kabul etmesi
veya derneklerini ziyaret etmesi taleplerini Başkonsolos
Matthioudakis’e ilettiklerini belirten Genel Başkan Taner
ABTTF’nin
eğitim
yasasına
tepkisi BM’de
Azınlıkta kadın olmak...
AVRUPA Batı Trakya Türk
Federasyonu (ABTTF),
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan
Hakları Konseyi 28.
Oturumu’na sunduğu yazılı
bildiride, azınlığın görüşüne
başvurulmadan hazırlanan ve
azınlık eğitiminin özerk
yapısına darbe niteliğinde olan
eğitim yasasının iptalini istedi.
»15
dünya
19’da
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Batı
Trakya Türk kadını için ne ifade
ediyor? Cevabını, yine azınlık
kadınlarından almaya çalıştık.
GÜNDEM’in sorularını yanıtlayan
kadınlar, kadınların toplumdaki
konumunun güçlenmesi için
önerilerde bulundular.
Batı Trakya Kadım Platformu
Sözcüsü Cahide Haseki, Batı
Trakya’daki kadınların konumunun
önceki yıllara oranla iyileştiğini
söyledi. Haseki, kadınların
özgüvenlerini önemli ölçüde
kazandıklarını vurguladı. »9
Mart
bilim
“IŞİD’in
mali kaynaklarını
kurutmalıyız”
Mustafaoğlu, “Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Yunanistan
ziyaretleri sırasında buradan oraya göçmüş olan Rum azınlığın
derneklerini ziyaret ettiğini biliyoruz. Biz de bir eksiğin
tamamlanması açısından bir teklifte bulunduk” dedi.
Mustafaoğlu GÜNDEM’e yaptığı açıklamada, azınlık konularının
Türk – Yunan ilişkilerinde daha fazla ön plana çıkartılması
gerektiğini söyledi. » 6, 7
ekonomi
MWC’den
2015 yenilikleri
11’de
14’de
spor
Merkel’den
büyük
çağrı
23’te
Galatasaray
Gümülcine’ye
gelemiyor
Piperingos
Atina’ya döndü
Dışişleri Bakanlığı’nın İskeçe’deki
Siyasi İşler Bürosu Sorumlusu Nikos
Piperingos’un görevden alındığı ve
Atina’ya döndüğü bildirildi.
Piperingos’un yeni görev yeriyle ilgili
henüz bir bilgi yok. »15
‘Yerel yönetim
yap - boz
tahtası olamaz’
İçişleri Bakanı Nikos Vuçis, Kallikratis
planında önemli değişiklikler
yapılacağını açıkladı. Ülkenin idari
yapısının değiştirilmesiyle ilgili
GÜNDEM’in sorularını yanıtlayan Doğu
Makedonya - Trakya Eyalet Başkanı
Yorgos Pavlidis, eyalet sisteminin
değiştirilmesinin büyük bir yanlış
olacağını söyledi. »8
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 2
2
GÜN­DEM­haber
6 Mart 2015
“Turizm bölgemiz için fırsat olabilir”
İSKEÇELİ turizmci
Cengiz Uzun’la,
turizmin bölgemiz
için ne anlam ifade
ettiğini ve sektörün
gelişmesi için
yapılabilecekleri
konuştuk. Son
yıllarda komşu
ülkelerden ve
özellikle Türkiye’den
bölgeye gelen turist
sayısında ciddi bir
artış olduğunu
söyleyen Cengiz
Uzun, Batı
Trakya’nın bu
hareketlilikten
yararlanması için
tanıtım çalışmalarına
ağırlık verilmesi
gerektiğine, ayrıca
turizm işletmelerinin
yeniden
yapılanmasının şart
olduğuna dikkat
çekti.
eskiden olduğu gibi sadece güneş, deniz,
kumsal üçgeninden çıkıp kültür, tarih,
gastronomi ve alternatif turizm
konseptlerini ön plana çıkarmıştır. Şu
anda da bu stratejinin meyvelerini
toplama yıllarını yaşıyor Yunanistan.
GÜNDEM: Turizm bölgemize
ekonomik anlamda gelir getirme
açısından bir çare olabilir mi ve bunun
için neler yapılabilir?
Cengiz UZUN: Bölgemiz, turizm
açısından son derece gelişmeye yatkın bir
bölgedir. Doğa, gastronomi, tarih,
kültür, din ve sağlık turizmi gibi turizmin
son yıllarda sürekli gelişen, önemli ve
popüler konsptleri bölgemizde rahatça
geliştirilebilir. Bölgemizde arkeolojik
açıdan önemli sayılan Avdira (Bulustra)
ve Maronya bölgeleri, arkeoloji müzesi ve
şarap evleri, İskeçe’de eski şehrin buram
buran tarih kokan sokakları ve güzel bir
şekilde restore edilmiş tarihi evleri, yeme
içme açısından sunulan sayısız
olanakları, dağlık kesimde gerek doğası,
gerekse termal sularıyla ünlü Ilıca köyü,
bölgede turizm açısından öne çıkan
unsurlar. Porto Lagos bölgesinde
bulunan Vistonida gölü, Avrupa,
Amerika ve diğer ülkelerden çok sayıda
doğa aşığını çekebilecek kapasiteye
sahiptir. Son olarak da tabii ki iki ayrı
kültürü barındıran, iki ayrı dine mensup
insanların birarada yaşama örneği de
kendi başına turizm açısından ilgi
doğurabilecek nedenlerden biridir. Bu ve
buna benzer örnekleri artırmak mümkün. yolunu kullanırım. Ksanthi,yani İskeçe
şehrinin tabelalarını hep gördüm, ancak
şehrin içine girmek için hiç nedenim
GÜNDEM: Son dönemde Türkiye’den
olmadı. Ksanthi hakkında ne bir fotoğraf,
Yunanistan’a gelen turizm akımını nasıl
ne bir reklam, ne bir makale, ne bir
değerlendiriyorsunuz? Bu turizm akımı
promosyon gördüm. Bu toplantı
bölgemiz için de bir fırsata çevrilebilir
münasebetiyle şehrinizi ziyaret ettim ve
mi?
hayran kaldım. Yaşadığınız şehrin
Cengiz UZUN: Son dönemde
değerini (turizm açısından) bilmediğinizi
bölgemize Türkiye’den gelen turist
düşünüyorum.’ Ve orada bulunan bütün
sayısında çok ciddi bir artış sözkonusu.
turizmciler utandık. Çünkü bu çok
Bunda, Türkiye Cumhuriyeti
TURİZMİN, ülke halklarının birbirini
vatandaşlarının Shengen vizesi alabilmek yerinde ve isabetli bir tespitti. Batı
tanımaları için ideal bir fırsat olduğunu
Trakya’da yaşayan insanlar olarak ne
için sağlamak zorunda oldukları
ifade eden Tonias Turizm Satış ve
yazık ki bölgemizin turizm açısından ne
belgelerin azalması, vize başvurularını
Rezervazyon Sorumlusu Cengiz Uzun,
kadar zengin bir bölge olduğunun
son derece yorucu, vize başvurularının
“Artan turizm sayesinde iki ülke
konsolosluk yerine vize başvuru büroları farkında değiliz. Bu bölgemizin bir eksiği.
insanları, aslında ne kadar çok ortak
Eyalet Başkanımız’ın turizm konusunda
özelliğe sahip olduğunu anlayacaktır. Bu üzerinden yapılması çok önemli bir
çok istekli ve aktif olduğunu bizzat daha
faktördür. Son yıllarda yeşil pasaport
da ülkelerin ve halkların birbirini
öğrencilik yıllarımda vali olarak görev
sahibi T.C. vatandaşların vizeden muaf
tanıması ve yakınlaşması için ideal bir
yaptığı dönemde bir görüşmemizde
tutulmaları da Türkiye’den gelen turist
fırsattır.” diye konuştu. Uzun, “Batı
gördüm. Ancak eyalet başkanlığında
sayısının artmasında son derece etkili
Trakya’da yaşayan insanlar olarak ne
bulunan ve turizm planlaması ile
olmustur. Ayrıca anavatanımız
yazık ki bölgemizin turizm açısından ne
görevlendirilen kişiler, Bulgaristan,
Türkiye’nin ekonomisinin son yıllarda
kadar zengin bir bölge olduğunun
Romanya gibi ekonomik açıdan kısıtlı
umut verici oranda gelişmesi,
farkında değiliz. Bu bölgemizin bir
vatandaşlarının gelir seviyesinin artması imkanlara sahip ülkelere yönelmeyi
eksiği.” dedi.
doğal olarak komşu Yunanistan’a ziyaret tercih ediyor. Bu ülkelerden gelen
ziyaretçinin de harcayacağı para kayda
sayısını arttırmıştır. Türkiye’den
GÜNDEM: Turizm sektöründe çalışan
Yunanistan’a gelen bu turizm akımından değer bir para değildir. Buna özellikle
bir kişi olarak Yunanistan turizminin
Balkan kolunda yaşayan ve özellikle yaz
maalesef Batı Trakya ekonomisi az
bulunduğu durumu değerlendirir
aylarında Zlatograd kapısından gelen
faydalanmaktadır. Genelde turistlerin
misiniz?
binlerce Bulgar vatandaşı güzel bir
Cengiz UZUN: Ülkemiz Yunanistan son Selanik, Kavala, Taşöz ve Dedeağaç gibi
örnektir. Lokal ekonomiye sağladıkları
bölgeleri tercih ettiklerini görüyoruz.
iki yıldır gerek turist girişi açısından,
gelir yok denecek kadar azdır.
Hem konaklama, hem yeme – içme
gerekse gelen turistlerin ülke
Türkiye’den Yunanistan’a gelen turizm
ekonomisine sağladıkları gelir açısından ihtiyaçlarını bu şehirlerde
karşılamaktalar. Bunun en önemli sebebi akımından bölgemiz de faydalanacak ise
son derece umut verici rakamlara
en basit ve atılacak en etkili adımlardan
ulaşmıştır. 2013 yılından itibaren de turist de, Türkiye’de ve Türkiye ekonomisinin
birkaçını şöyle özetleyebiliriz; İstanbul,
lokomotifi olan İstanbul gibi büyük bir
giriş oranlari %15 artış gösterip
Bursa, Kocaeli, İzmir gibi şehirlerde gerek
merkezde, bölgenin pazarlama ve
turizmcilerin yüzünü güldürmüştür. Bu
fuarlarda katılımcı olarak yer almak,
promosyonu için hiçbir adımın
artışın nedenlerinden bazıları komşu
gerekse yerel medyaya reklam vermek
atılmamasıdır. İki yıl önce bu tespiti bir
ülkelerin siyasi açıdan çalkantılı
zorundayız. Ayrıca teknolojiyi kullanarak
toplantıda TURSAB Marmara bölgesi
dönemlerin yaşanması ve tabii ki asıl
internet ve sosyal medya aracılığı ile
önemlisi ülkemizin pazarlama açısından başkanı da yapmıştı. Vermiş olduğu
orada yaşayan potansiyel turistleri
örneği unutmak mümkün değil. Şöyle
zekice organize edilmiş kampanyalardır.
varlığımızdan haberdar etmek
Açıkçası Avrupa, Amerika ve son yıllarda demişti bize: ‘Ben Yunanistan’ı 25 yıldır
zorundayız. Buna ilaveten bölgemizde
işim gereği ziyaret ediyorum. Selanik,
Asya’dan gelen turistler Yunanistan’ı
bulunan yerel işletmeler de altyapılarını
Kavala, Atina gibi sehirlere karayolu ile
turizm destinasyonu olarak yeniden
kesfetmiş durumdalar. Kampanyalarında İstanbul’dan ulaşmak için sürekli Egnatia gelecek olan turiste göre organize etmek
zorundalar. Levhalar, lokantadaki
menüler, tanıtım broşürleri ve posterleri
Türkçe hazırlayıp, gelecek olan
misafirlerin dil konusunda sıkıntı
çekmemeleri için girişimlerde bulunmak
gerek. Kısaca söylemek gerekirse, eğer
turizmden yararlanmak istiyorsak,
düzenli bir şekilde çalışmalo, tanıtım
faaliyetleri için uzun vadeli planlama
yapmalo ve bölgemizdeki işletmeleri
buna hazırlamalıyız.
GÜNDEM: Turizm sektörünün
gelişmesini ülke halkları açısından nasıl
değerlendiriyorsunuz? Turizm ülkelerin
yakınlaşmasına yardımcı olabilir mi?
Cengiz UZUN: Turizm sektörü her
zaman halkları yakınlaştırıp birbirlerini
daha iyi anlamak için müthiş bir fırsattır.
Turizmin gelişmesi ile iki halk birbirini
hem daha iyi tanıma firsatı bulacak, hem
de aslında iki halkı birleştiren ne kadar
çok unsur olduğunun farkına varacaklar.
Yani iki halkın aslında ne kadar çok ortak
özelliği olduğunu anlayacaktır. Londra’da
eğitimimi tamamlayıp 6 yıl turizm
sektörünün birçok alanında çalıştıktan
sonra Batı Trakya’ya dönüp 10 yıl da
burada bu alanda emek verdikten sonra
şunu rahatça ifade edebilirim ki; turizm
sektörü bölgemizin birçok şehir ve
köyünde (özellikle Balkan kolundaki
köylerde) iyi bir gelir kaynağı
olabilecektir. Altyapıyı hazırladığımız,
sağlam bir turizm politikası oluştuğu
takdirde hem doğrudan birçok
insanımıza gelir sağlayacak, hem dolaylı
şekilde turizm köylerimizi ekonomik
olarak kalkındırıp, yüksek olan işsizlik
oranını düşürecek, gençlerimiz
yurtdışına çıkmak zorunda
kalmayacaktır. Bunun gerek ülkemizde,
gerekse dünyanın birçok bölgesinde
örnekleri mevcut. Yeter ki devlet bazında
ve belediye bazında turizm sektörünü
destekleyelim ve bu yüksek potansiyelin
farkına varalım.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 3
Çınar FM’in
antenleri
tahrip edildi
HAFTANIN YORUMU
Hülya EM‹N
[email protected]
@HulyaEmin1
Gümülcine’den Türkçe yayın yapan Çınar FM’in
antenleri soru işaretlerine neden olabilecek bir saldırıya
uğradı. Radyo yetkilileri, antenlere bilinçli olarak büyük
çapta zarar verildiğini açıkladılar.
ÇINAR Derneği yayın organı
olan Çınar FM’in Genel
Sorumlusu Cengiz Ömer
tarafından yapılan açıklamaya
göre, kimliği belirsiz kişi veya
kişiler metrelerce yükseklikteki
anten direğine tırmanarak
büyük çaplı zarara sebebiyet
verdiler.
Cengiz Ömer konuya ilişkin
yaptığı açıklamada şunları
söyledi: “Radyo dinleyicilerinin
radyo frekansının zayıfladığına
ilişkin yaptıkları şikayetler
üzerine yaptığımız kontrollerde
anten parkındaki radyo
antenimizin saldırıya uğradığını
tespit ettik. Anten parkında
bulunan anten üzerinde bazı
kabloların koptuğunu
gördükten sonra tamir etmesi
için bir uzman çağırdık. İlk
başta kötü hava koşulları
nedeniyle kabloların kopmuş
olabileceğini düşündük. Ancak
uzman radyo teknisyenimiz
yaptığı incelemelerden sonra
böyle bir hasarın en sert rüzgar
sebebiyle dahi oluşamayacağını
söyledi. Uzman, mevcut hasarın
ancak ‘el yardımıyla’
verilebileceğini belirtti. Ayrıca
böyle bir zararın, anten işinden
anlayan ve nasıl zarar
verileceğini çok iyi bilen kişi
veya kişilerce yapılabileceğini
ifade etti. Burada bir noktaya
dikkat çekmek isterim. Eğer bu
zararı kasıtlı olarak birileri
yapmadıysa rüzgar yapmıştır.
Ancak ne gariptir ki, bu rüzgar
onlarca antenin bulunduğu
anten parkında sadece Çınar
FM’in antenini hedef alıyor ve
öyle sert esiyor ki, özel
üretilmiş, son derece sert, kalın
ve dayanıklı kablo ve kablo
bağlantılarını koparmakla
kalmıyor, aynı zamanda bir alet
kullanılmış gibi parçalayarak
hasar veriyor. İlginç olan asıl
husus, bu şiddetli rüzgar böyle
bir fırtınayı koparırken diğer
antenleri teğet geçiyor.
Anlaşılan odur ki, burada Çınar
FM anteni bilinçli bir şekilde
hedef alınmıştır. Anten
parkında hiçbir antenin
üzerinde kime ait olduğu
belirtilmiyor. Demek ki bu zararı
verenler antenimizin yerini ve
zararın nasıl yapılacağını gayet
iyi bilen kişilerdir. Şimdilik,
tahminlerimiz olmasına rağmen
kimseyi töhmet altında
bırakmak istemediğimiz için, bu
zararı kimlerin yapmış
olabileceği hususunda fikir
3
GÜN­DEM­haber
6 Mart 2015
beyan etmek istemiyoruz. Bu
işin sıkı bir şekilde takipçisi
olmaya devam edeceğiz.”
Çınar FM yöneticilerinden
Bilal Budur ise, “Uzman
teknisyenin yaptığı tespitlerden
anladığımız kadarıyla bu zararı
yapan kişi veya kişiler,
kesinlikle bilinçli bir şekilde
yapmışlardır. Verdikleri hasarın,
sözkonusu anten sisteminde
verilebilecek en büyük hasar
olduğu anlaşılmıştır. Çünkü
metrelerce yükseklikteki anten
girişlerinde bulunan özel kablo
bağlantıları, yerlerinden özel
gayretle parçalanmak suretiyle
sökülmüş. Dolayısıyla, sadece
kablolar değil, aynı zamanda
kabloların bağlandığı özel
anten girişleri de parçalanarak
tamamen onarılamaz duruma
getirilmiş. Bu şekilde anten
direği üzerinde bulunan dört
adet verici antenin ikisi
tamamen kullanılamaz hale
gelmiştir. An itibariyle iki anten
devredışı kaldığı için verici
cihazımız da risk altındadır.
Çünkü verici cihazı dörtlü anten
sistemine göre çalışır. Vericinin
bu haliyle çalışmaya devam
etmesi büyük risk
oluşturmaktadır ve bütün
cihazların bozulması söz
konusu olabilir. Şu anda
teknisyenin tavsiyesi üzerine
hasarı giderene kadar riski
azaltmak için vericinin gücünü
en düşük seviyeye düşürerek
yayınımıza devam ediyoruz. Son
olarak şunu belirtmek
istiyorum. Tamamen gönüllü bir
şekilde, toplumumuza hizmet
gayesiyle çalıştırdığımız dernek
malı olan Çınar FM’e bu şekilde
binlerce euroluk zararı
yapanları Allah’a havale
ediyoruz. “ ifadelerine yer verdi.
Çınar FM yetkilileri, bundan
sonraki süreçte, hiçbir emniyet
önleminin olmadığı anten
parkında, benzer bir olayın
yinelenmemesi için kamera
sistemi başta olmak üzere
hukukun öngördüğü her türlü
caydırıcı güvenlik tedbirlerinin
alınacağını ifade ettiler.
Dünya Kadınlar Günü...
Mart Dünya Kadınlar Günü…
Tüm dünyadaki kadınlara
adanmış bu günün bu yıl 105.
yıldönümü.
8 Mart, New York’ta kadın
işçilerin daha iyi çalışma koşulları
için başkaldırışının tarihi. 1857
yılında bir tekstil fabrikasında kadın
işçilerin başlattığı grev, polisin
işçilere saldırması ve işçilerin
kilitlendiği fabrikada yangın
çıkmasıyla bir faciaya dönüşmüştü.
8 Mart 1857 tarahinde yaşanan bu
elim olayda 129 kadın işçi can
vermişti.
1910 yılında, Danimarka’nın
Kopenhag kentinde toplanan 2.
Enternasyole bağlı kadınlar
toplantısında, Almanya Sosyal
Demokrat Partisi önderlerinden
Clara Zetkin’in, New York’taki tekstil
fabrikası yangınında ölen kadınların
anısına 8 Mart’ı “Dünya Emekçi
Kadınlar Günü” olarak kutlanmasını
önermesiyle bu gün bir sembol
haline geldi. 1977 yılında da 8
Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü”
olarak kutlanması Birleşmiş
Milletler’de kabul edildi.
O günlerden bugünlere gelinceye
kadar köprünün altından çok sular
aktı. Bu süreç içerisinde kadının
toplum içerisindeki yeri, istisnalar
dışında büyük değişimler geçirdi.
Ama bu değişim, istenilen ya da
olması gereken düzeyde
gerçekleşmedi.
Bugün dünya nüfusunun 7
milyara ulaştığı söyleniyor. Bu
nüfusun yarısını da kadınlar
oluşturuyor. Ancak kadınların
“nüfuz” oranı, “nüfus” oranlarıyla
paralellik arzetmiyor.
Uluslararası raporlar, kadının
toplum içindeki yerinin olması
gerektiği noktada olmadığını, kadına
yönelik şiddet ve ayrımcılığın halen
süregeldiğini gösteriyor.
BM Kadın (UNWomen) verilerine
göre, 2013 yılında dünya genelindeki
kadınların yüzde 35’i fiziksel ya da
cinsel şiddete maruz kalıyor.
Avrupa Birliği Temel Haklar
Ajansı tarafından yapılan bir
çalışmaya göre, Avrupa Birliği’nde
(28 ülkede) her üç kadından biri 15
yaşından itibaren cinsel veya fiziksel
şiddete maruz kalıyor.
Dünyada okuma yazma bilmeyen
insanların sayısı 773 milyon.
Bunların üçte ikisini de kadınlar
oluşturuyor.
BM ve Parlamentolar Arası
Birlik’in (IPU) 2010 yılı verilerine
göre, kadınların mecliste temsil
oranları yüzde 18,8, hükümette
8
SAHİBİ: HüLYA EMIN
Genel Müdür ve Yay›n Yönetmeni: Hülya Emin
Yaz› ‹şleri: Ozan Ahmetoğlu
Adres: P. Mavromihali 4-6 Komotini 69100
Tel-Fax: 2531070929
email: [email protected]
web sitesi: www.gundemgazetesi.com
ABONE ŞARTLARI
Y›ll›k (52 say›) 40 Euro. Kuruluşlar: 100 Euro.
Belediyeler:150 Euro. Resmi Daireler:200 Euro.
Yurtd›ş›:100 Euro.
temsil oranları ise yüzde 16.
Velhasıl, kadın olmak zor…
Ya Batı Trakya’daki durum?..
Küçük toplumlarda kadına yüklenen
role, Batı Trakyalı kadının azınlık
bireyi olması da eklenecek olursa,
omuzlarında nasıl bir yük taşıdığını
anlamak daha kolay olacaktır.
Kadınlar, toplumsal yapı
içerisinde eskisiyle kıyas
götürmeyecek düzeyde söz sahibi
olmaya başladılar. İstenilen düzeyde
olmasa da, hemen hemen her
alanda Batı Trakyalı kadın artık
varlığını hissettiriyor.
İçe dönük, korumacı ve
muhafazakar yapısıyla kadın
olmanın zaman zaman daha da
zorlaştığı bu coğrafyada kadının yeri
hakkında söylenecek çok söz,
yapılacak çok iş var şüphesiz. Ancak,
azınlık olmanın kadına getirdiği ek
yüklerden söz etmekten de kendimi
alıkoyamayacağım.
Bu noktada eğitim alanında kız
çocuklarının yaşadığı sıkıntılara
özellikle değinmek gerek diye
düşünüyorum. Bir dönem Batı
Trakya’daki aileler için, azınlık
eğitimi üzerindeki siyasi baskılardan
kaçış yöntemlerinden biri çocuklarını
Türkiye’deki yatılı orta eğitim
kurumlarına göndermek olmuştu.
Ancak “kız evladı koruma”
içgüdüsüyle, kız çocuklarının çoğu
evlerinde, köylerinde kaldı. Bu da
kadının eğitim alanında geri
kalmasında önemli bir neden oldu.
19. madde nedeniyle birçok
kızkardeş, birçok anne kendi
kanından, canından uzak bırakıldı.
Birçok annenin yüreği hasret acısıyla
yandı; ömürler evlat yolu gözleyerek
tükedi. Neticede hasret, gurbet,
ayrılık kader kabul edildi; kadere
boyun eğildi.
Azınlığa karşı önyargılı olan
çevrelerin, azınlık kadınına yönelik
önyargıları da süregeldi. Örneğin
Yunan medyasında çıkan birçok
haberde, azınlık kadınına istenilen
etiketler konuldu, ona ait olmayan
söylemler onun ağzından
söyleniyormuşçasına dile getirildi.
Sivil örgütlenmede, yılların hayali
olan kadınlar derneği kurulamadı.
Rodop ve İskeçe illerinde kadınları
kültürel faaliyetler çatısı altında
toplamayı hedefleyen iki derneğe,
isminde, Batı Trakya kadınının etnik
kimliğinden bir parça taşıdığı için
kuruluş izni verilmedi.
Velhasıl kadın olmak zor… Hele
azınlık kadını olmak… O daha da
zor…
Ιδιοκτὴτρια-Εκδὸτρια: Χουλγιὰ Εμὶν
Γενικὴ Διευθὺντρια: Χουλγιὰ Εμὶν
Συντὰκτης: Οζὰν Αχμὲτογλου
Π. Μαυρομιχὰλη 4-6 ΚΟΜΟΤΗΝΗ 69100
Τηλ - φαξ: 25310 70920
Κωδικὸς: 2764
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 4
4
GÜN­DEM­haber
6 Mart 2015
AYDIN DÜŞÜNCE
Aydın AHMET
[email protected]
8 Mart...
ünya Kadınlar Günü ya da Dünya
Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8
Mart’ta kutlanan ve Birleşmiş
Milletler tarafından tanımlanmış
uluslararası bir gündür. İnsan hakları
temelinde kadınların siyasi ve sosyal
bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi
ve sosyal başarılarının kutlanmasına
ayrılmaktadır.
8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York
kentinde, 40.000 dokuma işçisi daha iyi
çalışma koşulları istemiyle bir tekstil
fabrikasında greve başladı. Ancak polisin
işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya
kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında
işçilerin fabrika önünde kurulan
barikatlardan kaçamaması sonucunda 129
kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze
törenine 10.000’i aşkın kişi katıldı.
26 -27 Ağustos 1910 tarihlerinde
Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2.
Enternasyonale bağlı kadınlar
toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat
Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart
1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında
ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın
“Internationaler Frauentag” (International
Women’s Day - Dünya Kadınlar Günü)
olarak anılması önerisini getirdi. Bu öneri
oybirliğiyle kabul edildi. İlk yıllarda belli bir
tarih saptanmamıştı. Fakat her zaman
ilkbaharda anılıyordu. 1921’de Moskova’da
gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar
Konferansı’nda tarih 8 Mart olarak
belirlendi. Adı da “Dünya Emekçi Kadınlar
Günü” olarak karara bağlandı.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları
arasında bazı ülkelerde anılması
yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960’lı
yılların sonunda Amerika Birleşik
Devletleri’nde de anılmaya başlanmasıyla
daha güçlü bir şekilde gündeme geldi.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık
1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar
Günü” olarak anılmasını kabul etti.
Birleşmiş Milletler’in sitesinde günün
tarihine ilişkin bölümde, kutlamanın New
York’ta ölen işçilerin anısına yapıldığı
yazılmamıştır. Tarihçesi böyle gelişen
Kadınlar Günü demokrasi ile yönetilen tüm
ülkelerde kutlanmaktadır.
21. yüzyılda hala kadınların hak peşinde
koşuyor olması, insanlığın bir ayıbıdır.
Kadın haklarının, insan hakları dışında
büyük bir başlık oluşturması, erkek egemen
toplumlarda kadınlara bakışın ilkellikten
hala kendisini kurtaramamasındandır.
Hayatın her noktasında var olmaya ve hak
ettiği yeri alma mücadelesi veren kadını,
eve hapsetmeye çalışmak, üretkenliğe,
yeniliğe, aydınlığa ve gelişmeye vurulan bir
darbedir.
Kadın erkeğinin ne bir adım önünde, ne
de bir adım gerisinde olmalıdır. Kadın
erkeğinin yanı başında, onun safında
olmalıdır. Birlikte verilen yaşam
mücadelesine ortak edilen kadın, bu
mücadelenin cefasına olduğu kadar
sefasına da ortak edilmelidir.
Biliriz ki kadınlar daima başka birileri için
yaşarlar, kendi hoşlandıkları müziği,
sinemayı, sporu, sanat dalını bilmezler, ama
eşlerinin veya çocuklarının nelerden
hoşlandıklarını çok iyi bilirler. Onlar birileri
için yeri geldiğinde kıyasıya savaşırlar, ama
sorun kendileri olunca kollarını indirirler,
D
boynunu eğerler. Ev işlerinin boğucu etkisi
onun yaratıcılığını, üretkenliğini,
girişkenliğini törpüler.
Çalışma yaşamına katılmak, kadının
özgürleşmesi yolunda ileri bir adımdır.
Ancak kadının kurtuluşu anlamına gelmez.
Çünkü bir emekçi olarak sömürülmesinin
yanı sıra ayrımcı, cinsiyetçi, yasal
yaklaşımlar, gelenekler ve toplumsal
kurallardan dolayı bir yığın sorunla karşı
karşıyadır.
Yaşadığımız bu erkek egemen sömürü
düzeninde, hayatın her alanında kadınla
erkeğin yan yana, omuz omuza zorluklarla
ve sorunlarla mücadele ettiği çok az
görülür. Bu nedenledir ki, kadınlar
demokrasi mücadelesinde aktif olarak yer
alamaz. Yönetici kadrolarında yer alsalar
bile çok azınlıktadırlar. Bu nedenledir ki,
hangi siyasi partiye oy verileceğini babalar,
kocalar veya ağabeyler belirler. Bu
nedenledir ki, çocuk dünyaya getirdiğinde
her türlü sorumluluğu kendisi üstlenecek
olmasına rağmen, dünyaya getirip
getirmeme konusunda başkalarının onayını
almak zorundadır. Bu nedenledir ki, kendi
hayatlarını her zaman başkalarının istediği
gibi yaşamak zorunda kalmışlardır. Bu
nedenledir ki, hep başkalarının ihtiyaçlarını
karşılamak uğruna toplumsal mücadeleden,
demokrasi mücadelesinden, üretkenlikten
uzak kalmışlar, uzak bırakılmışlardır. Çünkü
toplumun kendisine biçtiği role uygun
olarak evindedir. Daha küçükken beynine
iyi bir insan olmaktan öte “iyi bir eş, iyi bir
anne, iyi bir ev kadını” olmak düşüncesi
kazınmıştır.
Ailesinden, toplumdan, yakın
çevresinden yalnız bunu görmüştür.
Gelenekler, töreler, toplumsal ve dinsel
kurallar kadınları böyle biçimlendirmiştir.
Uysal, her söylenilene itaat eden varlıklar
haline getirmiştir. Bütün bu olumsuzluklara
rağmen, kadınlar yine de mücadeleci,
direngen ve dayanıklı yapılarıyla
mücadeleye katkı sunmak için çaba
harcamaktadırlar. Ve kadınlar dört vardiyalı
bir yaşam içindedirler; yani onların bir
günde kendilerine ayıracak, kendilerini
geliştirmek için sarf edecek bir saatleri bile
yoktur. Bu nedenle kadınlar 25’inci saati
yaratmak peşindedirler. Kadınlar üzerindeki
her türlü sömürü ve baskıya son verecek,
kadının toplumsal ve siyasal yaşama etkin
bir şekilde katılmasının yolunu açacak olan
demokrasi mücadelesinin içinde olmalıdır.
Bu mücadele kadınlar için eşitliğin ve özgür
gelişmenin yolunu açacağı gibi, mücadele
içerisinde yer almak, kadının beynine
vurulan prangaları kırıp, mutfak duvarlarını
yıkarak özgürleşmenin ilk ve temel adımını
oluşturacaktır. Ne erkeğin ne de kadının, bu
ataerkil kültürü, yüzyıllardan beri süregelen
alışkanlık ve gelenekleri, erkeğin bu eşitsiz
ilişkideki ayrıcalıklı konumunu, gizli-açık
sürdürme çabasını, kadınının boyun eğmiş,
edilgen durumunu, birden bire yok etmesi
olanaksızdır. Bunların alt edileceği yer ve
ortam mücadelenin ta kendisidir. Kadınlar,
bizler Dünya nüfusunun yarısından fazlasını
oluşturuyoruz ve en önemlisi nüfusun diğer
yarısı ile aynı haklara sahibiz ve bu
sorunlardan kurtulmamız mücadeleye
sunacağımız katkı ile doğru orantılıdır,
dedikleri gün, kadınların gerçek kurtuluş
günü olacaktır. Kalın sağlıcakla.
SİRİZA heyeti Diyarbakır
Belediyesi’ni ziyaret etti
SİRİZA Partisi’nden bir heyet, Türkiye’de
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı
Gültan Kışanak’ı ziyaret etti.
SİRİZA heyetinin başkanı Yorgos
Karaçiobanis, “Kürtler ve Yunan halkı
arasındaki köprü önemli. Bizleri deniz
bölmüş olabilir, ama ortak kültürlerimiz
var.” dedi. Diyarbakır Belediye Başkanı
Gültan Kışanak ise, Yunan halkının tarihte
büyük acılar çektidiğini belirterek,
“Direnişler sergiledi, Kürtler de
böyledir.Yunanistan’da faşizme karşı
direniş ile Kobani’deki direniş bizim için
aynı anlamı taşıyor.” dedi.
ZİYARETİN AMACI
KOBANİ’YE DESTEK
SİRİZA partisinden 22 kişilik bir heyet,
IŞİD’ten temizlenen Kobani’ye destek
vermek amacıyla Diyarbakır Büyükşehir
Belediye Başkanı Gültan Kışanak’ı ziyaret
etti. Heyeti kapıda Kışanak, tek tek karanfil
vererek karşıladı.
SİRİZA heyetinin başkanı Karaçiobanis,
Kobani’de IŞİD’e karşı savaşanları övüp,
Kobani ile dayanışma amacıyla
Yunanistan’da kampanya başlattıklarını ve
bu kampayalar çerçevesinde gıda
yardımında bulunduklarını kaydetti.
Kobani’nin savunulmasının çok önemli
olduğuna değinen Karaçiobanis şunları
söyledi: “Bu bölgeye de ilk kez geldik ve
çok heyecanlıyız. Kobani’nin savunulması
çok önemliydi. Bütün dünya ve Avrupa’da
özellikle de Yunanistan’da bununla ilgili
dayanışma organizasyonları düzenledik ve
halen düzenliyoruz. Kobani ile sadece
dayanışma için değil, aynı zaman yakın bir
temas için de geldik. Amacımız Kürtler ve
Yunanlılar arasındaki yakınlığı sağlamak
ve temas diyaloğunu arttırmaktır. İki halk
arasındaki köprü bizim için çok önemli.
Bizleri deniz bölmüş olabilir, ama ortak
kültürlerimiz var. Onun dışında faşizme
karşı, kapitalist sisteme karşı savaşta da
Yununistan’da da bir direniş var. Aynı
zamanda Kobani’de de böyle direniş var.
Bir çok noktada kazandı ve bu direniş
devam ediyor. Aynı zamanda sizin
oluşturmuş olduğunuz demokratik model
de bizi heyecanlandırıyor ve bu bizler
açısından da çok önemli.”
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı
Gültan Kışanak, Kobani konusunda SİRİZA
Partisi’nin gösterdiği duyarlılık ve
dayanışmadan dolayı heyete teşekkür etti.
Karşılıklı konuşmalardan sonra SİRİZA
partisi yöneticileri, Kışanak’a, “Kobani
dayanışma afişi” ile partinin İngilizce,
Yunanca, Türkçe ve Kürtçe, “direniş” yazılı
afişini hediye etti. Kışanak da heyet
başkanı Yorgos Karaçiobanis’e, Diyarbakır’ı
anlatan bir seramik hediye etti.
İskeçe’de tecavüz zanlıları yakalandı
İSKEÇE’de 21 yaşındaki bir genç
kız kendisine tecavüz edildiği
gerekçesiyle polise giderek iki
kişiden şikayetçi oldu.
Genç kız polise verdiği ifadede,
sarhoşluğundan faydalanan kişilerin
kendisini kenevir kullanmaya teşvik
ettiğini, sonra da cinsel ilişkiye
zorladığını söyledi. Şikayet üzerine
harekete geçen İskeçe polisi, 29 ve 35
yaşlarındaki iki kişiyi, 21 yaşındaki
kıza tecavüz etme suçlamasıyla
gözaltına aldı.
Polis tarafından yayımlanan basın bülteninde, 28 Şubat 2015 tarihinde sabahın erken
saatlerinde 21 yaşındaki kızın sarhoşluğundan istifade eden iki kişinin genç kızı 35
yaşındaki zanlının evine götürdüğü, daha sonra da kenevir içmeye teşvik ederek cinsel
ilişkiye zorladığı belirtildi.
Polis, olay sonrası 29 ve 35 yaşlarındaki kişilerin evlerinde yaptığı aramada 16 gram
ağırlığında 2 naylon poşet içinde işlenmemiş kenevir, 18 adet farklı hap, 1 tablet
bilgisayar, 2 laptop bilgisayar, 3 cep telefonu, 6 hard disk ve giyim eşyalarına el koydu.
İki zanlının sevkedildikleri mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest
bırakıldı.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 5
HAYATIN İÇİNDEN
Ozan AHMETOĞLU
[email protected]
Asıl “kışkırtıcı” ve “bölücü” kim?
atı Trakya Türklerinin
taleplerini dile getirmesinden
rahatsız olan çevreler yeni
hükümetin göreve başlamasıyla adeta
nöbet tutmaya başladı. Azınlık yeni
hükümetten beklentilerini, taleplerini
- ki bu talepler haklı talepler olmakla
birlikte yıllardır dile getiriliyor dillendirdikçe malum odaklar son
derece abartılı bir “milli hassasiyetle”
harekete geçip “azınlığın istediklerini
vermeyiz” pozisyonunu alıyor. Bu
çevrelerin gösterdiği “milli
hassasiyet” abartılı olduğu kadar da
haksız. Zira, Batı Trakya Müslüman
Türk Toplumu, kendisine tanınan ve
yıllar öncesinde elinden alınan
demokratik haklarının haricinde bir
şey istemiyor.
Azınlığın kendi talepleri için
mücadele etmesini bırakın bunları
basit bir şekilde ve üstelik de kısık bir
sesle dile getirmesine bile tahammül
edemeyen bir zihniyet sözkonusu. Bu
zihniyet, azınlığımızın bugüne kadar
çoktan tatmin edilmesi gereken
taleplerinin haksız olduğunu
savunurken, azınlık adına konuşan
veya görüş beyan edenleri de hedef
tahtasına oturtuyor.
B
5
GÜN­DEM­haber
6 Mart 2015
Bu düşünce yapısına göre şöyle bir
şey sözkonusu: azınlığın temsilcileri
(millevekilleri, belediye başkanları,
azınlık kurumları, eyalet ve belediye
meclis üyeleri) Batı Trakya Türklerinin
milli kimliğimizin inkarıyla ilgili veya
vakıflar ve müftülüklerle ilgili fikir
beyan edemez. “Bu sorunlar
çözülsün” diyemez. Böyle diyenler de
“aşırı uç” olmak ve “bölgeyi
karıştırmak”la itham ediliyor. Bu
zihniyet, benimsediği tutum ve
politikalarla aslında Batı Trakya Türk
azınlığına demokrasiyi ve demokratik
mücadeleyi yasaklıyor diyebiliriz.
Mesela, adında “Türk” kelimesi
olan tarihi azınlık derneklerinin
resmiyetlerinin iade edilmesi ve bu
konuda Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nin azınlık dernekleriyle
ilgili kararlarının uygulanmasını
istemek, toplumu bölmek, ayrıştırmak
ve kışkırtmakla eşdeğer sayılıyor. Yani
“Türk azınlık” deyince, “İskeçe Türk
Birliği’nin resmiyeti iade edilsin”
deyince “Müftülük sorunu çözülsün”
çağrısı yapınca, “vakıflar sorunu
çözüme kavuşsun” deyince,
kışkırtmak, bölmek ve ayrıştırmak
oluyor(muş)!
Hele hele bu talepleri dile
getirenler seçimle işbaşına gelen
yöneticilerse bu “ayıp” ve bu “günah”
iki katına çıkartılıyor. Bu “yöntemin”
bilinçli bir şekilde yapıldığını
düşünüyorum. Böylelikle hem
toplumdaki demokratik mücadele
iradesi zayıflatılmış oluyor, hem de
aznlık temsilcileri bir süre sonra bu
demokratik talepleri dile getirmekten
“çekiniyor” veya “ürküyor”.
Peki sormak istiyorum. Bu
durumda kıştırtan, bölen, ayıran,
toplumda “ötekiler” yaratan kim?
Halk arasında birinci ve ikinci sınıf
vatandaş grubu oluşturan zihnihet ve
düşünce yapısı hangisi? Azınlığın
uluslararası anlaşmalardan ve temel
hukuk kurallarından doğan haklarını
isteyenler mi “kışkırtıcı” ve “bölücü”
yoksa azınlığın milli kimliğini
tanımayan, derneklerin kapatan,
eğitim ve din kurumunda azınlığa söz
sahibi olmasını yasaklayan, azınlığın
sesini kısan politikalar mı?
Hangisi kışkırtıcı? Azınlığın
oylarıyla seçilen ve azınlığın yıllarca
yerine getirilmemiş taleplerini dile
getiren, hatta gürültü yaparcasına
değil de, çok kısık bir sesle bunları
dillendiren azınlık temsilcileri mi,
yoksa azınlığın temsilcilerini “hedef”
olarak gösteren ve azınlığı terörize
eden bakış açısı mı?
Neymiş efendim? Kozlukebir
belediye başkanı, yasal olmayan Batı
Trakya Türk Azınlığı Danışma
Kurulu’nun asbaşkanı olmayı kabul
etmiş! Vay ne büyük “günah” işlemiş!
Burada suç işleyen kim acaba?
Seçilmiş azınlık temsilcilerinin
biraraya geldiği ve toplum
meselelerinin tartışılmaya çalışıldığı
bir kurulu “yasadışı” ilan ederek,
hedef haline getirmek ve hiç yoktan
suç isnat etmek mi, yoksa tamamen
meşru bu kurulda yer almak mı suç?
Dediğim gibi bunun bilinçli olarak
benimsenen bir yöntem olduğunu
düşünüyorum. Böylece; azınlık
temsilcilerinin sadece vatandaşlık
konularıyla ilgilenmesi (ekonomi,
işsizlik, bürokratik işlemler, v.s)
sağlanacak ve “azınlık konuları”yla
ilgilenmek “cesaret” gerektiren
“teklikeli” bir konu haline getirilmek
isteniyor. Azınlık temsilcisinin
“hastane – postane sorunu”yla
ilgilenmesi ama “azınlık meselerini”
gündeme getirmemesi, bunlar
hakkında konuşmaması amaçlanıyor.
Bu taktik, yeni hükümetin de
göreve başlaması ve azınlığın yeni
hükümetten beklentilerini dile
getirdiği bir dönemde bariz bir şekilde
arttı. nedeni de azınlığın olası bir
kazanımını daha doğrusu hakkını
engelleyebilmek. Kökü, “eyvah azınlık
imtiyaz kazanıyor...” şeklinde biraz da
“paranoyak” bir düşünce yapısına
dayanan bu durum, demokrasi,
hoşgörü ve farklıya saygı
kavramlarına büyük zarar veriyor.
Batı Trakya Müslüman Türk
Toplumunun ve temsilcilerinin bu
antidemokratik “saldırı” ve “sindirme
gayreti”nden şüphesiz ki
etkilenmemesi gerekir. Aksi takdirde
“azınlık sorunu” diye bir olgunun
değer yitirmesi ve toplum tarafından
“önemsizmiş” gibi algılanması,
“azınlık politikacısı” ve “azınlık
temsilcisi” kavramlarının
değersizleşmesi ve zamanla bunun
uzantısı olarak, azınlığın da kendisini
değersizleştirmesi ve reddetmesine
yol açabilir.
Tarım beyanı bildirimleri başladı
2015 yılı tarım beyanı bildirimlerinin başladığı
ifade edildi. Trakya Tütün Üreticileri Kooperatifi,
2015 yılı tarım beyanları için hangi evrakların
gerekli olacağı, dönüm başına çiftçiden kaç para
alınacağı ve beyanların hangi bölgelerde ve ne
zaman yapılacağı konusunda yayınladığı bildiri
ile çiftçileri bilgilendirdi.
Trakya Tütün Üreticileri Kooperatifi Başkanı
Hüseyin Esat imzalı bildiride, kooperatifin 2015
tarım beyanlarını 2 Mart Pazartesi gününden
itibaren yapmaya başlayağı belirtiliyor.
Kooperatifte tarım beyanı yapmak için son tarih 15
Mayıs Cuma günü.
Kooperatif temsilcileri, 9 Mart Pazartesi günü
itibarı ile Sirkeli, Kozlukebir ve Yassıköy
bölgelerinde tarım beyanlarını yapmak için hazır
bulunacak. Temcilciler, beyanları üç bölgede de
hafta için 08:00 ile 15:00 saatleri arası, Cumartesi
günü ise 08:00 ile 13:00 arasında yapacak.
2015 tarım beyanı için hangi gereken belgeler
şöyle:
- Kimlik fotokopisi
- 2014 yılı temiz belgesi (ekkatharistiko 2014)
- OGA defteri fotokopisi (sadece resimli sayfa)
- AMKA numarası
- E9 belgesi (kendine ait tarlalar içi)
- Banka defteri
- Kira sözleşmesi (enikiastirio hrisidanio)
- Küçük baş hayvanlar için mitroo
- Pamuk üreticileri için fatura ve kartlar (1.6
kilo tohum/ dönüm başına)
- Sert buğday üreticileri için fatura ve kart (12
kilo tohum / dönüm başına)
- Traktör ve iş aracı olanlar için ruhsat
fotokopisi
- Yağ gündöndüsü ekenlerin sözleşmeleri
(varsa)
- Tarla domatesi ve pancar ekenlerin
sözleşmeleri (varsa)
ÇİFTÇİ DÖNÜM BAŞINA
KAÇ PARA ÖDEYECEK?
Çiftçiler tarım beyanı yaparken en az iki ürün
bilgirmeleri gerekiyor.
Trakya Türün Üreticileri Kooperatifi
çiftçilerden:
-1 ile 6 dönüm için 30 euro
-6 ile 50 dönüm için 45 euro
-50 ile 100 dönüm için 65 euro
-100 ile 130 dönüm için 120 euro
-130 ve üzeri dönüm için 150 euro alınacak.
-Hayvan besicileri ise her şekilde 65 euro ödeyecek.
İki türlü ödeme yapılabilecek
Tarım beyanını Trakya Tütün Üreticileri Kooperatifi ile
yapacak çiftçiler ödemelerini iki türlü yapabilecek. Birinci
ödeme, tarım beyanını yaptıktan sonra peşin ödeme, ikinci
ödeme ise banka vekaleti ile ödeme şeklinde yapılacak.
Tarım beyanı yapacak çiftçilerin her türlü ödeme sonrasında
kasadan belge almayı unutmaması gerektiği ifade edildi.
ELEMAN ARANIYOR
İskeçe’de kuaförde çalışmak
üzere çırak aranıyor.
Bilgi için Rıdvan Manav.
Telefon No: 6947192253,
2541077666
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 6
6
GÜN­DEM­haber
6 Mart 2015
Türkiye’deki Batı Trakyalılar’dan
Başbakan Çipras’a mektup
MERKEZİ İstanbul’da bulunan Batı
Trakya Türkleri Dayanışma
Derneği (BTTDD),
Başbakan Aleksis
Çipras’a iletilmek
üzere
Yunanistan’ın
İstanbul
Başkonsolosu
Nikos
Matthiudakis’e
bir mektup
verdi. BTTDD
Genel Başkanı
Taner
Mustafaoğlu ve
şube başkanları,
Başkonsolos
Matthiudakis’i 2 Mart
Pazartesi günü makamında
ziyaret ettiler.
Batı Trakya Türkleri Dayanışma
Derneği (BTTDD) Genel Başkanı Taner
Mustafaoğlu, Yunanistan’ın
İstanbul Başkonsolosu Matthiudakis’e
Başbakan Aleksis Çipras’a iletilmek
üzere bir mektup sundu.
Yunanistan’ın İstanbul
Başkonsolosluğu’nda gerçekleşen
görüşmenin ardından açıklama yapan
Mustafaoğlu, görüşmede
Başbakan Çipras’a kutlama mektubu
sunduklarını söyledi.
ÇİPRAS’LA GÖRÜŞMEK İSTİYORUZ
Çipras’ın ilk Türkiye ziyaretinde,
heyetlerini kabul etmesi veya
derneklerini ziyaret etmesi taleplerini
Başkonsolos Matthioudakis’e
ilettiklerini belirten Mustafaoğlu,
“Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun
Yunanistan ziyaretleri sırasında buradan
oraya göçmüş olan Rum azınlığın
derneklerini ziyaret ettiğini biliyoruz. Biz
de bir eksiğin tamamlanması
açısından bir teklifte
bulunduk” dedi.
Mustafaoğlu, “Batı
Trakya Türkleri 3
milletvekilini
SİRIZA’ya
vererek yeni
hükümete olan
inançlarını
ortaya
koymuşlardır.
İnşallah bunun
karşılığını Batı
Trakya Türkleri ve
tüm Yunanistan
halkı bulur ve başarılı
bir hükümet görürüz
önümüzdeki dönemde.”
ifadelerini kullandı.
YUNANİSTAN’A GİRİŞ YASAĞI
Değişim yapacağına inanarak, Batı
Trakya Türkleri’nin SİRİZA hükümetine
büyük destek verdiklerini belirten
Mustafaoğlu, ‘’İki ülke yasaklarla bir yere
varamaz. Yunanistan Başbakan’ı
Çipras’tan benim konumumda olan ve
Yunanistan’a girişi engellenen insanlara
seyahat hakkı tanımasını bekliyoruz.’’
diye konuştu.
BTTDD’nin mektubunda Başbakan
Çipras’a hitaben, “SİRİZA’nın Türk
adaylarının aldığı yüksek oylar
azınlığımızın sizden ve partinizden
beklentisini samimi bir şekilde
yansıtmaktadır. Batı Trakya Türk azınlığı
Yunanistan ‘ın ayrılmaz parçası
olarak, sizden azınlık konularına olumlu
yaklaşımlar beklemektedir.” ifadelerine
yer verildi.
Danışma Kurulu’nda
Mete’yle devam kararı
BATI Trakya Türk Azınlığı Danışma
Kurulu (BTTADK) seçimleri, 1 Mart
Pazar günü Gümülcine Türk Gençler
Birliği’nde gerçekleşti. İskeçe Seçilmiş
Müftüsü Ahmet Mete oybirliğiyle
yeniden başkan seçildi. Asbaşkanlık
görevine Kozlukebir Belediye Başkanı
Rıdvan Ahmet ve Mustafçova Belediye
Başkanı Cemil Kabza seçilirken, Genel
Sekreterlik görevini Gümülcine Türk
Gençler Birliği Başkanı Koray Hasan
üstlendi.
Toplantıyla ilgili olarak BTTADK
tarafından yapılan açıklama şöyle:
“Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma
Kurulu seçimleri, 1 Mart 2015 Pazar
günü gerçekleştirilmiştir. Gümülcine
Türk Gençler Birliği lokalinde yapılan
toplantıda Danışma Kurulu’nun bir yıl
boyunca görevde olacak yönetimi
belirlenmiştir.
Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma
Kurulu Başkanlığına tekrar aday olan
İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete,
oybirliğiyle bu göreve getirilmiştir.
Danışma Kurulu Asbaşkanlığı
görevine; Rodop ilinden Kozlukebir
Belediye Başkanı Rıdvan Ahmet, İskeçe
ilinden Mustafçova Belediye Başkanı
Cemil Kabza ve Meriç ilinden Batı
Trakya Azınlığı Güney Meriç Eğitim ve
Kültür Derneği Başkanı Bekir Mustafa
seçilmiştir. Batı Trakya Türk Azınlığı
Danışma Kurulu Genel Sekreterliği
görevine ise Gümülcine Türk Gençler
Birliği Başkanı Koray Hasan
getirilmiştir.
Danışma Kurulu yönetimiyle ilgili
kararlar oybirliğiyle alınmıştır.”
“AZINLIK İÇİN ATACAĞINIZ
ADIMLARI BEKLİYORUZ”
Türkiye’de 1923’ten beri
Yunanistan’dan göç etmiş 750 bin
civarında Batı Trakya Türkü’nün
yaşadığı belirtilen mektupta, “Bizler
de 1946 yılında kurulmuş, 16 şubesi ve
20 bin civarında üyesi olan Batı
Trakya Türkleri Dayanışma Derneği
çatısı altında, heyecanla azınlık için
atacağınız adımları bekliyoruz.
Derneğimizin, Batı Trakya’da yaşayan
azınlığın eşit Yunan vatandaşı olarak
yaşamasını istemekten başkaca bir
amacı bulunmamaktadır.” denildi.
Yunanistan ve Türkiye arasındaki
dostluktan en çok iki ülkede yaşayan
azınlıkların faydalanacağı dile
getirilen mektupta şu ifadeler yer aldı:
“Yunan halkı ile iç içe yaşamış ve onları
en iyi tanıyan Türk vatandaşları olarak,
Türkiye’de Türk - Yunan dostluğuna en
büyük katkıyı sunmaya hazır
olduğumuzu belirtmek
isteriz. Türkiye’ye yapacağınız ilk
ziyaretinizde derneğimiz üyelerini
kabulünüz veya derneklerimizi ziyaret
etmeniz bizleri onurlandıracaktır.”
Taner Mustafaoğlu:
“Azınlık meseleleri daha
ön plana çıkarılmalı”
BATI Trakya Türkleri Dayanışma
Derneği Genel Başkanı Taner
Mustafaoğlu, azınlık konularının Türk
– Yunan ilişkilerinde daha fazla ön
plana çıkartılması gerektiğini söyledi.
Merkezi İstanbul’da bulunan BTTDD
Genel Başkanı Taner Mustafaoğlu,
Yunanistan’ın yeni Başbakanı Aleksis
Çipras’la görüşme talebiyle ilgili olarak
GÜNDEM’e konuştu. “Batı Trakya
Türkleri de, İstanbul Rumları da iki
ülkenin yakınlaşmasını isteyen, barışı
ve dostluğu isteyen topluluklardır.
Sayın Çipras’ın Türkiye’ye yapacağı
ziyarette, Türkiye’de yaşayan Batı
Trakyalılar olarak kendisiyle görüşmek
istiyoruz.” diyen Mustafaoğlu,
Başbakan Çipras’a ulaştırılmak üzere,
mektubu Yunanistan’ın İstanbul
Başkonsolosluğu’na teslim ettiklerini
söyledi.
Rumları’yla bir biraraya gelmişti. Biz de
dernek olarak bu olaydan esinlendik.
Şu anda Yunanistan’da yeni bir
hükümet var. Sayın Aleksis Çipras
Yunanistan hükümetinin başbakanı.
Dernek olarak sayın Çipras’la
görüşmek istiyoruz. Bu isteğimizi ve
talebimizi bir mektupla başbakana
ulaştırılmak üzere İstanbul’daki
Yunanistan Başkonsolosu sayın Nikos
Matthiudakis’e verdik. Herşeyden önce
bu çabamızın karşılık görmesi
memnuniyet verici. Biz sayın
başkonsolosla görüşmek için akşam
saatlerinde randevu için başvurduk.
Sabahı için randevu verilmişti. Bu hoş
bir şey. Başkonsolosluğa gittiğimizde
çok güzel bir şekilde karşılandık.
Başbakan Aleksis Çipras’a verilmek
üzere mektubumuzu sayın
başkonsolosa teslim ettik.”
“AHMET DAVUTOĞLU’NUN
ZİYARETİNDEN ESİNLENDİK”
“HEM SOMUT HEM
SEMBOLİK BİR HAREKET”
BTTDD Genel Başkanı Taner
Mustafaoğlu şöyle konuştu: “Bundan
bir süre önce Başbakan Ahmet
Davutoğlu kalabalık bir heyetle
Atina’yı ziyaret etmişti. Orada hükümet
yetkilileriyle yaptığı görüşmelerin
yanısıra Atina’daki İstanbul
Türkiye’deki Batı Trakya Türkleri’nin
çatı kuruluşu olan Batı Trakya Türkleri
Dayanışma Derneği’nin bu hareketinin
hem sembolik, hem de somut bir adım
olduğunu dile getiren Taner
Mustafaoğlu, “Biz ileriye bakmak
istiyoruz. Batı Trakya Türkleri olarak
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 7
6 Mart 2015
7
GÜN­DEM­haber
geleceğe bakmak istiyoruz. Tüm bu düşüncelerimizi
sayın başkonsolosa da aktardık. Karşılıklı görüş
alışverişinde bulunduk. Kendisi de Türkiye’de
bulunduğu süre içinde Türkiye’yi daha iyi ve
yakından tanıdığını ve çok sayıda dostluklar
kurduğunu söyledi. Biz hem Yunanistan’ı, hem
Türkiye’yi tanıyan bir toplumuz. Dolayısıyla Türkiye
ile Yunanistan arasında oluşturulacak dostluk ve
işbirliği köprüsünde en önemli görevi yerine
getirebiliriz.” ifadelerini kullandı.
“BİR TÜRK VATANDAŞI YUNANLIYA
ALMANDAN DAHA YAKINDIR”
Türklerin, Yunan halkına ve Yunanistan’a bir
Alman’dan veya İngiliz’den daha yakın olduğunu
vurgulayan BTTDD Genel Başkanı sözlerine şöyle
devam etti: “Yunanistan’ın son yıllarda bir
ekonomik kriz yaşadığını hepimiz biliyoruz. Bu
krizi biz de yaşadık. Krizi yaşayan ve krizden
etkilenen ortalama Yunan vatandaşını, bir Türk bir
Avrupalı’ya göre çok daha iyi anlar. Fakat krizden
de öte, bir Türk vatandaşı Yunan halkına ve
Yunanistan’a, bir Alman’dan, bir İngiliz’den veya
bir İsveçli’den daha yakındır. Dolayısıyla biz ileriye
bakmak zorundayız. Ben hala Yunanistan’a girme
yasağı olan bir dernek başkanı olarak bunları
söyledim. Evet, ileriye bakmak ve geleceğe barış ve
dostlukla hazırlanmak zorundayız. Bu arada
Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu Nikos
Matthiudakis’in de İstanbul doğumlu olduğunu
öğrendik. Ve sonuç itibarıyla çok iyi bir görüşme
gerçekleştirdik. Kendisini haftasonu yapacağımız
Batı Trakyalı sağlık çalışanları buluşmasına davet
ettik. O da bizi başkonsolosluğun kültür
merkezinde gerçekleştirdikleri etkinliklere davet
etti.”
“DEVLET KARAR VERİRKEN AZINLIKLARLA
KONUŞMALI”
GÜNDEM’in, “Sayın Çipras Türkiye’yi ziyaret
ettiğinde kendisiyle görüşme imkanınız olursa
kendisinden ne isteyeceksiniz?” sorusunu
yanıtlayan Taner Mustafaoğlu şöyle konuştu: “Bir
defa şunu söylemek isterim. Biz mektubu sayın
başkonsolosa teslim ettiğimizde, böyle bir ziyaret
olduğunda talebimizi bir öneri olarak sunacağını
ifade etti. Herşeyden önce sayın Çipras’ı en kısa
zamanda Türkiye’de görmek istiyoruz. Kendisiyle
görüşme talebimize de olumlu yanıt vereceğine
inanıyoruz. Böyle bir görüşmede biz sadece Batı
Trakya Türkleri olarak değil, İstanbul Rum
azınlığının meselerini de değerlendirmenin doğru
olacağını düşünüyorum. Dolayısyla iki azınlığın da
sorunları ve istekleri ele alınmalı. Evet iki devlet
var, ama burada yaşayan iki azınlık da var. İki
devlet karar verecek ama bu kararlar verilirken,
azınlık toplumu da dinlenmeli. Azınlığın görüşü
dikkate alınmalı, kısaca azınlık dikkate alınmalı. Bu
anlamda son yıllarda Türkiye’de ciddi adımlar
atıldı. Bu adımların daha da ileriye gitmesini ve
Yunanistan’ın da Batı Trakya Türkleri’nin
sorunlarına ciddiyetle eğilmesini arzu ediyoruz.”
Lambakis: “Vizesiz ziyaret
için çaba harcıyoruz”
DEDEAĞAÇ Belediye Başkanı
Evangelos Lambakis, Türk
vatandaşlarının Yunanistan’da 72
saat vizesiz seyahat edebilmeleri için
çaba harcadıklarını söyledi.
Keşan Ticaret ve Sanayi Odası’nda
(KTSO) 4 Mart Çarşamba günü
düzenlenen toplantıda, Dedeağaç
ile Keşan, İpsala ve Enez ilçeleri
arasında, turizm ve işbirliğini
geliştirme konuları tartışıldı.
Dedeağaç Belediye Başkanı
Lambakis toplantıda, yıllarca
Yunanlı turistlerin Keşan pazarında
alışveriş yaptığını, şimdilerde ise
Türk turistlerin bölgeye akın
ettiklerini belirtti.
Türklerin bölgeye gelirken
vize sorunu yaşamaması için
çalışma yürüttüklerini ifade eden
Lambakis şöyle konuştu:
“Yunanistan’da kurulan yeni
hükümetin Turizm Bakanlığı
nezdinde, Türk turistlerin bölgeye 72
saat süre ile vizesiz seyahat
edebilmeleri için çaba sarf
ediyoruz. İnanıyorum ki böyle bir şey
olursa bölgemize çok daha faydası
olacak. Semadirek - Enez arasındaki
feribot seferlerini ise hiç aklımdan
çıkarmıyorum. Israrla bunun
olmasını istiyorum. Hatta Gökçeada
ve Çanakkale olarak da
düşünüyoruz” dedi.
Keşan Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Yüksel
Alioğlu da Lambakis ile ticaret ve
sanayi odası, esnaf odası ve meclis
Yunanistan’a önemli destek
“AZINLIK MESELELERİNDEKİ
İLERLEME DİĞER KONULARA DA OLUMLU
YANSIYACAK”
Devletle azınlık arasında kuşkucu yaklaşımdan
uzak, demokrasi ve insan hakları çerçevesinde bir
güven ilişkisinin oluşturulması gerektiğini ifade
eden Mustafaoğlu sözlerini şöyle tamamladı:
“Gerek Türk azınlığın, gerekse İstanbul’daki Rum
azınlığın varsa meseleleri çözüme kavuşturulmalı.
Bunlar çözülemeyecek sorunlar değil. Batı Trarkya
Türkleri’nin meseleleri, Batı Trakya Türkleri
dinlenerek çözüme kavuşturulmalı. Herşeyden önce
niyet önemli. Çünkü azınlığın meseleleri
çözülmeyecek meseleler değil. Sorunlar arasında en
insani boyutu olan sorun azınlık meselesi. Bu
azınlık meselesi şu anda Türk – Yunan ilişkilerinde
arka sıralarda. Halbuki insanların hayatını
ilgilendiren mesele bu konu. Bu konunun daha ön
plana çıkartılmasını isteyeceğiz. Çipras’a bu
mesajları vermek istiyoruz. Azınlık meselelerindeki
ilerleme diğer problemlerin çözümüne çok olumlu
bir sinerji getirecek. Eğer azınlık konularında bir
düzelme olursa, diğer daha zor olan konuların
konuşulması ve dolayısıyla çözümü de daha kolay
olacak. Biz buna inanıyoruz.”
üyelerinin ziyaretinden memnun
olduğunu dile getirdi.
Toplantıda ortak noktalarda
sorunları belirlediklerini vurgulayan
Alioğlu şöyle konuştu: “İki ülke
arasındaki ticaretin gelişmesi
gerekiyor. Ancak vize sorununun da
halledilmesi lazım. Bunun için
Yunanistan’da yerel yönetimler
çalışma yapıyor. Yakın bir zamanda
Edirne ve Dedeağaç’ta bulunan tüm
belediyelerin katılımıyla bir toplantı
yapılması planlandı.” dedi.
Toplantıda, Meriç Nehri’nde
meydana gelen sel baskınları
ile sınır bölgesinde görülen hayvan
hastalıkları konusunda da çalışma
yapılması kararlaştırıldığı belirtildi.
AVRUPA İmar ve Kalkınma
Bankası (EBRD), Yunanistan’ın
ekonomik revizyonunu teşvik etmek
amacıyla ülkeye 2020 yılına kadar
finansman sağlanacağını açıkladı.
Merkezi Londra’da bulunan
EBRD’den yapılan yazılı açıklamada,
bankanın hissedarlarının,
Yunanistan otoritelerinden
kendilerine gelen talep üzerine
ülkede ekonomik büyümenin ve
reformların desteklenmesi amacıyla
2020 yılına kadar finansman
sağlanması yönünde karar verdiği
bildirildi. Açıklamada, “Teknik
yardım ve politika diyaloğu ile
desteklenen bankanın yatırımları,
Yunanistan ekonomisinin
reformlarının ilerleyişini
güçlendirerek iyileşmeye katkıda
bulunmayı amaçlamaktadır”
ifadesine yer verildi.
EBRD’nin Yunanistan’da yerli ve
yabancı yatırımların artırılması,
bölgesel entegrasyonun
derinleştirilerek özel sektörün
rolünün güçlendirilmesi
alanlarındaki uzmanlığını
kullanacağı vurgulandı. EBDR’nin
sermaye sıkıntısı çeken özellikle
küçük ve orta ölçekli şirketlere
destek olacağı belirtilirken,
KOBİ’lerin içinde bulunduğu
ekonomik sıkıntıların büyüme
önündeki kilit engellerden birisi
olduğunun altı çizildi.
EBRD Başkanı Suma Chakrabarti,
“Özel sektör konusundaki
uzmanlığımızı Yunanistan’a
uygulayabilecek olmaktan büyük
memnuniyet duyuyoruz”
değerlendirmesini yaparak,
bankanın Yunanistan’ın reformlarını
gerçekleştirmesi konusunda özel
sektöre katkıda bulunmaya devam
edeceğini bildirdi.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 8
8
GÜN­DEM­haber
6 Mart 2015
Kallikratis planı
yeniden ele alınacak
Yorgos Pavlidis:
“Yerel yönetim yap - boz
tahtası olamaz”
YUNANİSTAN’daki idari
yapının belirlendiği
“Kallikratis” planının
değişeceği bildirildi. İçişleri
Bakanı Nikos Vuçis,
Kallikratis planında önemli
değişiklikler yapılacağını
açıkladı.
Bakan Vuçis,
belediyelerin sınırları dahil,
ülkenin idari yapısının
yeniden ele alınacağını
ifade etti. İdari yapıyla ilgili
değişikliklerin uzun bir
zamana yayılacağını
belirten Vuçis,
değişikliklerden önce ilgili
kişi ve kurumların
bilgilendirileceğini söyledi.
COĞRAFİ DEĞİŞİKLİK
İçişleri Bakanı Nikos Vuçis,
belediyelerin coğrafi
yapısının da ele
alınabileceğini belirterek,
“Bu konuda Kapodistrias ve
Kallikratis örneklerinde
olduğu gibi hazır bir
kostüm biçmeyeceğiz.” diye
konuştu. Vuçis,
belediyelerin coğrafi
sınırlarının
değiştirilmesiyle ilgili
olarak yerel yönetim
birimleriyle ayrıntılı bir
diyalog yapılacağını
kaydederek, bölgelerin
üretim, kalkınma, tarihi ve
kültürel özelliklerinin
dikkate alınacağını anlattı.
Yapılacak idari reform
kapsamında ülke
genelindeki belediyelerin
küçültülebileceği
belirtilirken, eski nahiye
sistemine dönme
ihtimalinin de
değerlendirildiği ifade
edildi.
SEÇİM YASASI DA
DEĞERLENDİRİLECEK
Bakan Vuçis, ülkedeki idari
yapıya getirilecek reformun
seçim yasasını da
kapsayacağını, ayrıca
belediyeler birliğinin
seçimleriyle ilgili yasal
düzenlemelerin de masaya
yatırılacağını vurguladı.
Yerel yönetimlerin
giderlerinin tasarruf amaçlı
yeniden ele alınacağını ve
bu alanda israfın
önleneceğini kaydeden
Vuçis, bunun için ayrı bir
denetim sisteminin
oluşturulacağını belirtti.
İDARİ GENEL
SEKRETERLİKLER
İPTAL EDİLECEK
İçişleri Bakanı Vuçis, yeni
düzenlemeyle birlikte,
2010’da hayata geçirilen
Kallikratis planıyla
oluşturulan idari genel
sekreterliklerin
(apokendromeni diikisi)
iptal edileceğini, eyalet
yönetimleriyle,
belediyelerin yetkilerinin
arttırılacağını duyurdu.
Rodop milletvekilleri hangi komisyonlarda görev alacak?
RODOP ili milletvekillerinin mecliste
hangi komisyonlarda yer alacağı ve
görevleri belli oldu. SİRİZA milletvekilleri
Ayhan Karayusuf ve Mustafa Mustafa ile
Yeni Demokrasi Partisi’nden Evripidis
Stilyanidis üç farklı komisyonda yer
alacak.
Rodop ilinden SİRİZA Milletvekili Ayhan
Karayusuf; Kültür, Eğitim ve Din İşleri
Bakanlığı’nın ilgilendiği konulardan
sorumlu olan Daimi Eğitim İşleri
Komisyonu üyesi oldu.
Diğer SİRİZA Rodop Milletvekili Mustafa
Mustafa ise, Çalışma ve Sosyal Dayanışma
Bakanlığı ile Sağlık ve Sosyal Sigortalar
Bakanlığı’nın ilgi alanındaki konulardan
sorumlu olan Daimi Sosyal İşler
Komisyonu üyesi oldu.
Yeni Demokrasi Partisi Rodop
Milletvekili Evripidis Sitlyanidis ise Milli
Savunma Bakanlığı ile Dışişleri
Bakanlığı’nın ilgi alanına giren Daimi Milli
Savunma ve Dışişleri Komisyonu üyesi
oldu.
Doğu Makedonya - Trakya Eyalet
Başkanı Yorgos Pavlidis, ülkenin idari
yapısının değiştirilmesiyle ilgili
olarak GÜNDEM’in sorularını
yanıtladı. Pavlidis, eyalet sisteminin
değiştirilmesinin büyük yanlış
olacağını söyledi.
Yunanistan’ın idaris yapısıyla ilgili
tartışmanın çok uzun yıllardan beri
devam ettiğini belirten Pavlidis, 1994
yılında valilerin seçimle işbaşına
geldiğini, 1998 yılında Kapodistrias
planıyla nahiyelerin büyük ölçüde
kaldırıldığını ve büyük belediyelerin
oluşturulduğunu, 2010 yılında da
Kallikratis planının uygulamaya
konduğunu hatırlattı.
“EN ÖNEMLİ ADIM
VALİLERİN SEÇİMLE
İŞBAŞINA GELMESİYDİ”
Pavlidis, “Kallikratis planıyla birlikte
valilikler birleştirilerek eyaletler ve
eyalet meclisleri oluşturuldu.
Kanımca 20 yıllık bu süreç içinde
atılan en önemli adım valilerin halk
tarafından seçimle işbaşına gelmesini
öngören düzenlemedir. Valiliklerde
yapılan değişiklik, ülkemize çok ciddi
değişiklikler getirdi. Ancak son
dönemde Avrupa Birliği’nden
kaynaklanan finansman konuları
gereğince, valilikler birleştirilerek
eyaletler oluşturuldu. Hatta bu
konuyla ilgili raporu hazırlayanlar
arasında ben de vardım. Sonuçta
Kallikratis planı hayata geçti. Tabii
hala gerekli performansı
yakalayamayan yerel yönetimler var.
Sorun yaşayan yerel yönetim birimleri
var. Ancak birkaç yılda bir yeni bir
yapıya da gidemeyiz. Yerel yönetim
yap - boz tahtası olamaz. Kurumların
kendi ayakları üzerinde durabilmesi
için belli bir zamana ihtiyaç var.” diye
konuştu.
“EYALET SİSTEMİNİN
DEĞİŞMESİ BÜYÜK
YANLIŞ OLUR”
Kendisinin eyalet (periferia)
sistemiyle alakalı olarak görüş beyan
edebileceğini söyleyen Doğu
Makedonya - Trakya Eyalet Başkanı
Yorgos Pavlidis, eyalet sisteminin
değiştirilmesinin büyük yanlış
olacağını vurguladı. Pavlidis,
“Bugünkü eyalet sisteminin
değiştirilmesi doğru olmaz. Yunan
kırsal bölgesi için haksızlık olur. İster
idari anlamda olsun, isterse coğrafi
anlamda olsun, yani daha küçük
birimler oluşturularak değişikliğe
gidilmesi halinde bunun yanlış
olacağını düşünüyorum. Bugüne
kadar yapılanların kaybedilmesi
anlamına gelir. Bugün bazı aksamalar
olsa da, eyalet sisteminin doğru
olduğuna inanıyorum. Topluma çok
daha yakın, halkın günlük
problemlerine yakın bir yapı var. Bu
sistem halkın takdirine de çok daha
fazla imkan veren bir sistem.” dedi.
“İDARİ GENEL
SEKRETERLİKLERİN
KATKISI YOK”
Hükümet tarafından atanan idari
genel sekreterliklerin iptal edilmesi
ihtimalini de değerlendiren Eyalet
Başkanı Pavlidis, “İdari genel
sekreterliklerin bir katkısının
olduğuna inanmıyorum. Tabii
anayasadan kaynaklanan
mecburiyetler nedeniyle bazı
yetkilerin eyaletlere verilmesi biraz
zor. Fakat birçok konuyla alakalı
yetkiler seçimle işbaşına gelen eyalet
yönetimlerine geçebilir. Benim de
bulunduğum bir toplantıda sayın
bakan idari genel sekreterliklerin iptal
edileceğini söyledi.” ifadelerine yer
verdi.
“DEĞİŞİKLİKLER
ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİME KADAR”
GÜNDEM’e konuşan Eyalet Başkanı
Yorgos Pavlidis, idari genel
sekreterliklerle ilgili kararın birkaç ay
içinde netleşebileceğini, diğer
konuların ise zaman alabileceğini dile
getirerek şöyle dedi: “İdari yapıyla
ilgili değişiklikler birkaç gün içinde
olacak şeyler değil. İdari genel
sekreterliklerle alakalı karar birkaç
ayda alınabilir. Diğer konular zamana
yayılarak ele alınacak. İdari yapıda
yapılacak muhtemel değişikliklerin
önümüzdeki seçime kadar, yani dört
yıllık bir süre içinde tartışılıp, hayata
geçirilmesi mümkün olabilir. Tabii
dört yıl çok uzun bir süre. Bu süre
içinde çok şeyler olabilir.”
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 9
9
GÜN­DEM­haber
6 Mart 2015
Azınlıkta kadın olmak...
CAHİDE HASEKİ
CAHİDE HASEKİ
BATI TRAKYA KADIN
PLATFORMU SÖZCÜSÜ
ŞÜKRAN RAİF
ELMAS HÜSEMOĞLU
AYŞE GALİP
tüm kalbimle inanıyor ve destekliyorum.
Dolayısıyla azınlık kadınımızın sosyal
olumsuz yansıyor. Bizler tarıma dayalı
bir toplum olduğumuz için, azınlık
kadını ailesinin ve çocukların geleceği
için emeğini ortaya koymuştur. Hem ev
hanımı, hem tarlada işçi olmuştur. Bence
kadınların ortak kaygılarının aile
ekonomisi olduğunu düşünüyorum.
Özellikle de son dönemde.” ifadelerini
kullandı.
Raif sözlerine şöyle devam etti: “Kadın
sorunlarının birbirinden farklı
olmadığına inanıyorum. Kadınları taciz,
şiddet ve tecavüz gibi konuların toplum
vicdanında oldukça büyük hassasiyet
kazandığını ifade etmek istiyorum.
Kadınlar bu sorundan ciddi bir şekilde
rahatsızlık duyuyor. Bu tip konuların
cinsiyet farklılığından ötürü bizleri
yaraladığını ve bedenlere yapılan
saldırıların son derece kötü olduğunu
vurgulamak istiyorum. Batı Trakya Türk
kadınına da şiddet uygulandığını
biliyorum. Fakat bizlerde çocukluktan
beri ‘kol kırılır yen içinde kalır’
düşüncesi ve içe dönük bir toplum
olduğumuz için bu gibi konular pek
duyulmaz. Kadınlarımız bu tip konuları
dile getiremedikleri gibi, azınlığımız
içinde bu konuda çok mağdur olan
kadınların olduğunu düşünüyorum.”
dolayı farklı sorunları var. Bunun
yanında erkeklere bağlı ve erkeklerden
kaynaklanan sorunları da olabilir. Fakat
Batı Trakya Türk kadınına baktığımızda
ilk muayenehanemi açtığım zamandan
şu ana kadar 32 yıl boyunca ortaya çıkan
farklılığı göz önünde bulundurduğumda;
ilk zamanlarda kadınlarımız daha çok
tarıma dayalı yaşantı biçimi içerisinde,
hakkından ve hukukundan haberdar
değildi. Kadınlarımızın dışa dönük bir
yaşam tarzı yoktu. Kadınlar o dönemde
diğer işlerin yüküyle beraber evlerin
içinde hizmet etmekle beraber, zaman
zaman eğlence ve düğüne katılan kadın
profili çiziyordu. Fakat zaman geçtikçe,
eğitim arttıkça erkeğin yanında kadın da
dışa dönük bir eğilim göstermeye
başladı. Bunun devamında
televizyonların eve girmesi, sosyal
medya gibi iletişim araçlarının
hayatımıza girmesi neticesinde
kadınımızın sosyal hayatında da son
derece ciddi değişiklikler olmuştur.
Sosyal medya kullanımının çok olumsuz
yönleri olduğu gibi yaşantımıza
haberleşme anlamında çok olumlu
katkıları olduğunu da düşünüyorum.
Dolayısıyla çalışma hayatı içinde de aktif
rol aldığımızı düşünürsek, Türk kadını
olarak iyi yolda olduğumuzu belirtmek
isterim.”
Şiddetin ister Müslüman, ister
Hıristiyan olsun tüm toplumlarda
olduğuna dikkat çeken Ayşe Galip,
“Bizde, çevremizdeki toplumlar kadar
kadına fiziksel şiddet olduğunu pek
zannetmiyorum. Ama şiddet olayı da
insanların doğasında var olduğunu
düşünüyorum. Yani bu Müslüman
olmuş, Hıristiyan olmuş bence fark
etmiyor. Bu toplumların haricinde insan
yapısıyla da ilgili. Şiddet az da olsa
elbette ki vardır. Bu olaylar daha çok
içeride kalıyor, dışarıda yaşanmıyor ve
haberimiz olmuyor. Batı Trakya
kadınının ve erkeklerinin de Batılı
görüşten etkilenip, daha farklı yaşam
tarzını benimsediğini ifade etmek
8 Mart Dünya
Tüm kadınlarımızın hepsi birbirinden
hayattaki yerini de düşünecek olursak,
değerli birer mücevherdir, değer taşıdır.
sorumlulukları oldukça fazla. Bana göre
Kadınlar Günü, Batı Kendilerine güvenmelerini, bu
dünyadaki en fedakar kadınlardan biri,
değerlerini fark etmelerini ve bu
Türk azınlık kadınıdır. Batı Trakya Kadın
Trakya Türk kadını değerleri doğrultusunda hareket
Platformu’nun diğer etkinliklerin dışında
etmelerini
tavsiye
ediyorum.”
yılda bir defa kadınlara özel olarak
için ne ifade ediyor?
düzenlediği eğlenceye azınlık
kadınımızın yoğun ilgi göstermesinin
Cevabını, yine
ŞÜKRAN RAİF
sebebi, bir kaç saatliğine de olsa tüm bu
sorunlardan uzaklaşmak istemesidir. Bu
azınlık
TOÇEK TİYATRO
vesileyle, tüm bayanlarımızın Dünya
kadınlarından
Kadınlar Günü’nü kutluyorum.”
TOPLULUĞU YÖNETMENİ
almaya çalıştık.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün
dünyanın pek çok yerinde olduğunu gibi AYŞE GALİP
GÜNDEM’in
azınlık kadını tarafından da kutlandığını
belirten Şükran Raif, “Her yıl Batı Trakya DİŞ HEKİMİ – BT KADIN
sorularını
Kadın Platformu olarak platformun
PLATFORMU YÖNETİCİSİ
yanıtlayan kadınlar, sözcüsü başkanlığında Batı Trakya
çapında bir gece düzenleniyor. Bu
Batı Trakya Kadın Platformu yöneticisi
eğlence gecesinin dışında, kültürel
ve Batı Trakya’daki ilk kadın diş hekimi
kadınların
etkinlikler de yapılıyor.” diye konuştu.
Ayşe Galip, sorunlar yaşanmasına
toplumdaki
Batı Trakya Türk azınlık kadınının
rağmen azınlık kadınının geliştiğine
ekonomik krizden etkilendiğini dile
söyledi. Ayşe Galip şöyle
konumunun daha getiren Şükran Raif, “Ülkemizin içinde inandığını
dedi: “Öncelikle dünyanın her yerinde
bulunduğu ekonomik krizi göz önünde
kadınların sorunları var. Bu sorunları
güçlenmesi için
bulundurduğumuzda, azınlık kadınımız
genel ve bölgesel olarak iki şekilde
çok
zor
günler
geçiriyor.
Böylece
çalışma
tanımlayabiliriz. Her kadının yaşadığı
önerilerde
hayatı içinde daha çok görev alma isteği
bölgeye göre yaşam şartlarından,
kadınlarımızın sosyal hayatına da
ezilmişliğinden, örf ve adetlerinden
bulundular.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle
GÜNDEM’e konuşan Batı Trakya Kadım
Platformu Sözcüsü Cahide Haseki, Batı
Trakya’daki kadınların konumunun
önceki yıllara oranla iyileştiğini söyledi.
Haseki, kadınların özgüvenlerini önemli
ölçüde kazandıklarını vurguladı.
Cahide Haseki şunları dile getirdi:
“Dünyada kadının yeri erkeğe göre biraz
daha farklıdır. Şu anda Batı Trakyamıza
münhasır konuşacak olursak, kadınların
durumunda geçmiş dönemlere nazaran
bir iyileşme gözlemliyorum.
Kadınlarımızın özgüvenlerini
kazandıklarını ve içe dönük hayattan
dışa dönük bir geçiş olduğu
görülmektedir. Tüm bunların nedeni
olarak da başta eğitimin artması, görsel
medyanın etkisi gibi etkenleri
sıralayabiliriz. Günümüzde hayata farklı
pencerelerden bakıldığını görmekteyiz.
Şiddet konusuna gelince, azınlığımızda
kadına yönelik şiddetin olduğunu
düşünmüyoroum. Kadına cinsel taciz,
tecavüz gibi şiddetin diğer ülkelere
oranla kıyasladığımızda, bölgemizde bu
oranın çok düşük düzeyde olduğunu
söyleyebilirim. Olsa bile, bunun çok ileri
düzeyde olduğuna imkan vermiyorum.
Başka bir konuya da dikkat çekmek
istiyorum. Azınlığımız arasında şöyle de
bir önyargının olduğunu düşünüyorum;
azınlık tabiriyle ‘pempe hap’ kullanımı.
Neredeyse azınlık kadınının çoğu içine
kapalı olduğu için genelde bunu
kullanıyor ve çözümü bu şekilde arıyor
gibi bir izlenim var. Ben buna da
katılmıyorum. Bunu sadece Batı Trakya
kadınına maletmenin de bir anlamı yok.
Azınlık kadınına şu mesajı vermek
istiyorum: Ben azınlık kadının çok güçlü
ve fedakar olduğuna inanıyorum. Buna
ELMAS HÜSEMOĞLU
GÜMÜLCİNE TÜRK GENÇLER
BİRLİĞİ KADINLAR KOLU BAŞKANI
Gümülcine Türk Gençler Birliği Kadınlar
Kolu Başkanı Elmas Hüsemoğlu, azınlık
kadınının dünya kadınlarına oranla
daha zor durumda olduğunu anlattı.
Hüsemoğlu şu ifadelere yer verdi:
“Dünya kadınlarına nazaran azınlık
kadınının daha zor durumda olduğunu
düşünüyorum. Azınlıkta yaşadığı için
kimlik sorununun yanında kadın,
çocuklarının eğitim sorunlarıyla da başa
çıkmak zorunda kalıyor. Ayrıca,
köylerdeki hanımlarımız aile bütçesine
katkıda bulunmak amacıyla, zor şartlar
altında tarlalarda çalışmaktadır.
Devamı 10. sayfada
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 10
10
GÜN­DEM­haber
VETERİNER BAKIŞI
Cevat ABDURRAHMAN
VETERİNER HEKİMİ
[email protected]@hotmail.gr
Sığırların Afrika hastalığı
lkemizde şimdiye dek
görülmeyen bu hastalık,
Türkiye’nin güney doğu
bölgesinde görülünce basın
tarafından Afrika Hastalığı adı
verildi. Asıl adı “Sığırların
Nodüler Ekzantemi” dir.
İngilizce olarak “Lumpy Skin
Disease” diye bilinir ve
dünyadaki yaygın bilinirliği bu
isimle olur. “ihbarı mecburi
hastalıklar” listesinde yer alır.
Hastalık İngilizcesinden tam
tercüme ile yumrulu deri
hastalığıdır. Etkeni koyun-keçi
çiçek virusu ile aynı gruptan bir
virustur. Virus ailesi
Capripoxvirus olarak bilinir. İlk
olarak 1929 yılında Afrika’nın
güney ülkelerinde çıkan Lumpy
Skin Disease daha sonra Mısır
ve İsrail’de de salgınlar
yapmıştır.
Lumpy Skin Disease (LSD)
deri üzerinde şişliklerle görülür.
Aynı şişlikler iç organlarda da
oluşur. Sütün birdenbire
azalması, şiddetli düşkünlük
hali, gebelerde yavru atma, hızla
zayıflama, topallık ile kendini
gösterir. Hastalık sokucu
sineklerle bulaştırılır. Doğrudan
temas da bulaşma yoludur. Ağız
ve burundan gelen akıntılarla
veya süt ile temas bulaşma
kaynağı olabilirse de hastalığın
sokucu, kan emici sineklerle
bulaşması başlıca yayılma
yoludur.
Hastalığın yayılması %3-85
olarak bildirilmektedir. Ölüm
oranı düşüktür. LSD ( Lumpy
Skin Disease)’den ölüm oranı
%3 olarak bildirilse de ikincil
enfeksiyonlarla bu oran
yükselebilmektedir. Kuluçka
dönemi 2-5 haftadır. Ergin
sığırlar biraz daha dayanıklı
olup, buzağılar çok hassastırlar.
Ü
Jersey ırkı sığırların ise, diğer
ırklara göre daha hassas olduğu
bilinmektedir. Baş, boyun,
merme çevresi ve ayaklarda sert
şişlikler kendini gösterir. Ayrıca,
karaciğer, işkembe, dalak,
akciğer ve sindirim yolunda bu
şişkinliklerin aynısı oluşur. LSD
böcek ısırması, kurdeşen, deri
tüberkülozu, nokra ve benzer
deri hastalıklarıyla karışabilir.
Tam olarak serolojik testler veya
virus izolasyonu ile kesin teşhis
yapılır.
Hastalığın tedavisi yoktur.
İkincil enfeksiyonlar için
antibiyotik kullanılabilir. Uzun
bir süre içerisinde tedavi
mümkündür.
Hastalıktan korunma için iki
yöntem vardır. Birincisi
sineklerle mücadele, ikincisi ise
aşılamadır. Afrika ülkelerinin
birçoğunda, Güney Afrika,
Etiyopya, Mısır, Namibya,
Kenya, Zimbabwe gibi ülkelerde
aşısı vardır.
Hastalıktan korunmada
bilinen tüm biyogüvenlik
uygulamaları tamamen yerine
getirilmelidir. Örneğin; hayvan
nakillerinin kontrol altına
alınması, karantina, temizlik,
dezenfeksiyon, hastalıktan
dolayı kesilen hayvanların
imhası gibi önlemler ihmal
edilmemelidir.
LSD sığırlarda görülen bir
viral hastalık olarak bilinir. Ama;
aynı zamanda zoonoz’dur. Yani
insanlara da bulaşma ihtimali
vardır. Bu yüzden gerek
patlamış şişliklerden gelen
akıntılar, gerekse ağız, burun ve
göz akıntılarından sakınmak,
antiseptik, dezenfektan,
deterjan kullanmayı ihmal
etmemek gerekir. Virusun yara
kabukları içerisinde 35-40 gün
canlı kalabildiği saptanmıştır.
6 Mart 2015
9. sayfanın devamı
İSTİYORUM. Dolayısıyla Batı
Trakya’daki erkeklerin anormal
derecede baskıcı olmadığına
inanıyorum. Hatta tam tersine
hepimizin evinde annelerimizin
sözü geçer. Azınlık kadınının
kendisine güvenmesi
gerektiğini, bunun yanında
mümkün olduğu kadar kendini
geliştirmesi ve ekonomik olarak
da mümkün olduğu kadar
bağımsız olması gerektiğini
düşünüyorum. Burada en
büyük unsur kendine güven
duygusunun olmasıdır. Tüm
kadınlarımızın, Dünya Kadınlar
Günü’nü kutluyorum.” dedi.
SEVGİ RODOPLU
SEVGİ RODOPLU
BATI TRAKYA AZINLIĞI
YÜKSEK TAHSİLLİLER
DERNEĞİ KADINLAR
KOLU BAŞKANI
Son dönemde tüm dünyada
kadına yönelik şiddetin
arrtığına inandığını ifade eden
Batı Trakya Azınlığı Yüksek
Tahsilliler Derneği Kadınlar
Kolu Başkanı Sevgi Rodoplu,
toplumların bu şiddeti önlemesi
için düzenli bir çalışma içine
girmesinin şart olduğunu
söyledi. Bunun için eğitimin en
önemli gereksinim olduğunu
ifade eden Rodoplu, kadınların
eğitimine önem vermeyen
toplumların geri kalmaya
mahkum olduklarını söyledi.
Sevgi Rodoplu şöyle konuştu:
“Batı Trakya Türk azınlığı
kadınlarının 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü’nü kutluyorum.
Kadınlarımızı sadece 8 Mart’ta
değil, yılın diğer 364 gününde
de anmak, saymak ve değer
vermek gerektiğine inanıyorum.
Batı Trakyamız’da kadın; çiftçi,
anne, işçi, eş ve kısacası kadın
her şey demektir. Günümüzde
kadınlara uygulanan olumsuz
tutum ve davranışların ve tabii
ki kadına yönelik şiddetin
arttığını gözlemliyoruz. Bunun
sona ermesini temenni
ediyorum. Toplumlar, ülkeler,
hükümetler bu amaçla uzun
vadeli, sistematik bir çalışma
içine girmek zorundadır.”
SEVTAP HİNT
SEVTAP HİNT
OKUTAN ANNE
PROJESİ SORUMLUSU
Okutan Anne Projesi Sorumlusu
Sevtap Hint, son yıllarda
okuyan kız çocuklarının
artmasıyla kendine güvenen,
toplumda roller üstlenmeye
başlayan bir kadın profilinin
oluştuğunu söyledi. Tabuların
yavaş yavaş yıkılmaya
başladığını belirten Hint, “Batı
Trakya Türk toplumu ataerkil
bir toplum olmasına rağmen
kadına her zaman önem
verilmiş ve kadın aile içinde
alınan kararlarda önemli rol
oynamıştır. Ancak ‘kız çocuğu
okumaz’ gerekçesiyle evinden
dışarıya çok fazla çıkamamıştır.
Gelişen dünya ile birlikte 1960’lı
yılların başında bu tabu yavaş
yavaş yıkılmaya başlamış,o
dönemde bir elin beş parmağını
geçmeyen ‘okuyan’ kadınımız
hızla artmaya ve günümüzde
yüzler hatta binlerle ifade
edilmeye başlamıştır.” dedi.
Sevtap Hint şöyle konuştu:
“Batı Trakya Türk Kadını için 8
Mart; birliği, beraberliği,
dayanışmayı ve geleceğe umutla
bakmayı ifade ediyor. Çünkü
artık Batı Trakya Türk kadını
dünyanın dört bir yerinde
olduğu gibi ayakları yere sağlam
basan, güçlü bir kadın profili
çiziyor ve gelecek nesiller için
çok önemli bir örnek teşkil
ediyor.”
Kadının şiddete maruz
kalmaya devam ettiğini
kaydeden Hint, “Keşke kalmıyor
diyebilsem. Ancak Batı Trakya
Türk kadınının küçük bir kesimi
de olsa maalesef şiddete maruz
kalıyor, ama bunu pek fazla
dillendiremiyor. ‘Kol kırılır, yen
içinde kalır’ mantığı ile hareket
edip çoğu zaman şiddet
uygulayan eşini bile savunmaya
çalışıyor.Tabii kendini savunan
ve şiddetin sonlanması için
çaba sarfeden kadınlarımız da
mevcut. Bu şekilde hareket eden
kadınlarımız olduğu sürece
şiddetin azalacağını ümit
ediyorum. Sebebi ne olursa
olsun bir kadına şiddet
uygulanması kabul edilemez.
En acısı da çocuklarının da
buna şahit olması ve o küçücük
kalblerinde kocaman,
kapanması zor yaraların
açılmasıdır. Batı Trakya Türk
kadını eğitimini tamamlayıp
Batı Trakya’ya dönmeye
başladığı günden itibaren bir
yandan bitirdiği bölümle ilgili
topluma hizmet vermeye
başlamış, diğer yandan da
hemcinsi ve onun sorunlarına
çözüm üretmeye çalışmıştır.
Birçok kadın kolları, kadın
dernekleri ve son olarak 2008
yılında tüm bu kurulan dernek
ve kadın kollarını bünyesinde
toplayan, Batı Trakya Kadın
Platformu kurulmuş ve kadına
yönelik çalışmalar yapmaya
başlamışır. Batı Trakya kadını
zeki, çalışkan ve üretkendir.
Böyle olunca da hem
sorunlarını dile getirmede, hem
de var olan sorunlara çözüm
üretmede başarılı olmaktadır.”
diye konuştu.
Evros yeni bir hastalığın
tehdidi altında
ÜLKE genelinde ve özellikle Evros
bölgesinde hayvanların telef olmasına neden
olan mavi dil ve çiçek hastalığından sonra,
bölgenin yeni bir salgın tehdidi altında olduğu
bildirildi.
İnternet sitelerinde yer alan haberlerde,
sığırlarda nodüler deri hastalığının veya
nodüler ekzantemi (Lumpy Skin Disease) olarak
bilinen hastalığın Türkiye kıyılarında
görüldüğü ve Yunanistan’a sıçrama tehlikesi
olduğu belirtildi.
Doğu Makedonya - Trakya Eyaleti Başkanı
Yorgos Pavlidis konuyla ilgili açıklamasında,
hastalığın sivrisinek ısırması ile bulaştığını,
sığır sürüsünde bir hayvana dahi bulaşması
durumunda tüm sürünün itlaf edilmesi
gerektiğini bu hastalığın insana bulaşma
tehlikesinin bulunmadığını belirtti.
Avrupa Birliği’nde sözkonusu hastalığa
rastlanmadığını söyleyen Pavlidis, sözkonusu
hastalık için tedavi veya aşı olmadığına da
dikkat çekti.
Hastalığın son aylarda Türkiye’nin güney ve
güneybatı bölgelerinde, özellikle de Sakız ve
Lesvos adalarının karşı kıyılarında etkili olduğu
kaydedildi.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 11
6 Mart 2015
11
GÜN­DEM­bilim-teknik
MWC’ten 2015 yenilikleri
SONY, tablet piyasasını
elinde bulunduran Apple iPad’e
karşı yeni rakibini MWC 2015’te
gösterdi. Yüksek teknik
özelliklere sahip Xperia Z4
Tablet, tasarımıyla da etkiliyor.
10.1 inç’lik tablet, Z3 Tablet
Compact’ın üzerine
geliştirilmiş. Ancak Sony, teknik
özellik konusunda eli açık
davranmış ve Snapdragon 810
işlemci, 3GB RAM, 2K ekran,
minimum 32GB depolama ve
microSD genişleme olanağı gibi
özellikleri yeni tabletine ilave
etmiş. Tabletiyle fotoğraf
çekmeyi sevenler için 8
megapiksellik arka kamera ve
5.1 megapiksellik ön kamera
atlanmamış.
Sadece 396 gram
ağırlığındaki tablet, 6.1mm’lik
profili ile çok da ince. Z4 Tablet,
PS4 Remote Play gibi Sony’nin
amiral gemisi özelliklerini de
üzerinde taşıyor. Android
Lollipop ile çalışan tablet,
“laptop moduna” geçiş
yaptığında ilginç biçimde bir
başlat menüsü ve görev çubuğu
göstermeye başlıyor.
Z4 Tablet’in ne zaman
piyasaya sürüleceği ve fiyatı,
şimdilik bilinmiyor ancak Nisan
sonunda mağazalardaki yerini
alması bekleniyor.
Çinli mobil işlemci üreticisi
Mediatek, MWC 2015’te çok
güçlü yeni işlemcisini tanıttı!
Mobil işlemcileri yaygın
olarak kullanılan Qualcomm,
Samsung gibi büyük
firmalardan, “aşırı ısınan”
Snapdragon işlemcileri
nedeniyle şikayetler alıp pazar
kaybederken, Çinli mobil
işlemci üreticisi MediaTek,
ürünleri ile dikkat çekmeye
başladı.
Çinli üretici Mediatek’in,
MWC 2015 sırasında tanıttığı
yeni işlemcisi MT8173 bu
atmosferde büyük ilgi çekecek
gibi görünüyor. ARM Cortex-A72
yapısına sahip olan yeni
işlemci, ARM ve Mediatek’in bir
yıllık ortak çalışması
sonucunda ortaya çıktı.
Mediatek’in açıklamasına
göre yeni işlemci 2015’in ilk
yarısından itibaren telefon
üreticilerine gönderilmeye
başlanacak. MWC 2015’te
referans bir cihaz tanıtan
Mediatek, işlemcide ikişer A72
ve A53 çekirdeklerini birlikte
kullandığının altını çiziyor.
İşlemcinin hızı ise 2.4 GHz.
Mediatek, MT8173 işlemcisini
Apple’ın iPad Air 2’de kullandığı
güçlü A8X işlemcisiyle
karşılaştırıyor. Performans
testlerinde MT8173’ün, A8X’den
daha iyi sonuçlar verdiğinin
altını çiziyor.
Bakalım bu yeni mobil
işlemci, Apple cihazlarına karşı
savaş veren Android telefon ve
tabletlerinin aradığı taze kan
olmayı başarabilecek mi?
Dev boyutlu microSD kart,
MWC 2015’te ortaya çıktı!
Sandisk’in ilk 128GB’lık
microSD kartıyla geçen seneki
MWC’de tanışmıştık. Firma,
bununla yetinemeyenler için
200GB’lık yeni modelini ortaya
çıkardı.
“Ultra microSDXC UHS-I card
Premium Edition” adıyla ortaya
çıkan yeni 200GB’lık kart,
saniyede 90MB aktarabiliyor.
Yani kapasite için
performanstan ödün vermek
gibi bir durum sözkonusu değil.
Ancak kartın fiyatı sizi biraz
korkutabilir: Yılın ikinci
çeyreğinde piyasaya sürülmesi
planlanan microSD kart için
400 dolar ödemeniz gerekecek.
4K videolarınız veya dev
müzik arşiviniz için yer
arıyorsanız, Sandisk’in yeni
kartı ilginizi çekebilir.
Lenovo’dan 2 yeni 64-bit
tablet!
Lenovo, Mobile World
Congress 2015 etkinliğinde, iki
yeni tablet modeli tanıttı. Tab 2
A10 ve A8 modelleri, orta seviye
BULMACA
GE­ÇEN­HAF­TA­K‹­
BUL­MA­CA­NIN­
ÇÖ­ZÜ­MÜ
Soldan Sa€a: 1) Karni,
Sahil 2) Aş, Üsteleme
3) Tan, Tünel 4) Ameli,
Amade 5) Nasihat, La 6)
Spot, Si 7) Berat, Amir
8) Ba, İlah, Eti 9) Aday,
Lahza 10) Tam, Sauna
11) Adalet, Sn 12) Na,
Azade, An 13) Ara,
Arakıye, 14) Karar,
Viran.
Yukar›dan Afla€›ya:
1)Katana, Bakanak 2)
Aşama, Bad, Dara 3)
Nesne, Ata, Ar 4) Nü, Li,
Riyala 5) İstihsal,
Mezar 6) Tü, Aptal, Tar
7) Senato, Has, Dav 8)
Alem, Ta, Haseki 9)
Helal, Mezun, Ir 10) İm,
Dasitan, Aya 11) Leke,
İri, Aynen.
SOL­DAN­SA­ĞA
1) Kale korkuluğu – Deriden sızan tuzlu sıvı 2)
(felsefe) Fikir – İnce kabuklu bir tür erik 3) Kırmızı –
Kürk başlık 4) (tiyatro) Oyuncuların bir defada
söylediği parça – İlgi 5) Gelişigüzel kırılmış buğday –
Atılmış, atılan 6) Tatlı çörek – Cüretkar – Radyum’un
simgesi 7) Yassı demir çelik ürünü – (halk dili)
Zatürre 8) (ünlem) Sıkıntı, bezginlik bildirir – Sarhoş
bağırması – Temel besin maddesi 9) Fön çekme aleti
– Bunama, ihtiyarlık yüzünden alık duruma gelme 10)
Kar üzerinde kayma aracı – Güzel kokulu madde 11)
Kuşatma 12) Telli balıkçıl – Şarap – Titan’ın simgesi
13) (eskiden) Yahudi mahallesi – Arkadaş 14) Dolaylı
olarak anlatma – Mavi – (tiyatro) Antrakt.
YUKARIDAN­AŞAĞIYA
1) Boyun eğme – Kısaltması CR olan element – Yoga
felsefesini uygulayan kimse 2) Hukuk işlerini gören
devlet kuruluşları – Tuzak – Kötü göz 3) Bir nota – Bir
tür dans – Gürültü, patırtı 4) (halk dili) Öküz, sığır –
Anavatan 5) Yırtıcı küçük bir kuş – Beddua, ilenme –
(fizik) Elektrik direnç birimi 6) Çok ince dokuma –
Binek hayvanı – Sayıları gösteren işaretler 7)
Buğdaygillerden bir bitki – Bayındır – Dizi 8) (halk
dili) Dalkavuk – Emayla kaplanmış olan 9) Bir şeyi
yapabilme gücü, derman – Erteleme – Bir nota 10) İki
yüzey arasındaki uzaklık – İki desigramlık ölçü birimi
– (edebiyat) Yergi 11) İki yüzlü, yüze gülen – Beyaz –
Yapma, etme.
1
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
tabletler olarak kullanıcının
karşısına çıktı.
200 doların altındaki fiyat
etiketiyle A10 ve A8 tabletlerde
Lenovo büyükçe piller
kullanmış. Bu da tabletlerin
uzun süre şarj edilmeden
çalışmasını sağlıyor. Android
5.0 işletim sistemine sahip
tabletlerin piyasaya çıkma
zamanı ise Haziran’ı bulacak.
A10, 10.1 inç boyutunda ve
Full HD IPS ekrana sahip olarak
piyasaya çıkacak. MediaTek 64bit işlemciye sahip olacak
2
3
4
5
6
tabletin Dolby Atmos ses
sistemine sahip olduğu da
gözden kaçmıyor.
8.9 mm kalınlığındaki
tabletin kamerası ise 8 MP
çözünürlüğünde. Tabletin
ağırlığı ise 509 gram.
8 inç boyutlarındaki A8’in
kamerası ise 5 MP
çözünürlüğünde, ayrıca
kalınlığının da 9.3mm,
ağırlığının ise 360 gr olduğu
dikkat çekiyor. Diğer teknik
özellikler ise, 10 inç’lik model
ile aynı.
7
8
9
10 11
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 12
12
GÜN­DEM­buket
6 Mart 2015
Sevgili dostlar
Doğuma kadar olan 9 ay 10
gün kadar uzun bir süreyi
doğru ya da yanlış beslenerek
geçirmiş olabilirsiniz. Siz ne
kadar doğru beslenmeseniz
dahi bebeğe gerekli olan
bütün vitamin ve mineraller
annenin kendi depolarından
bebeğe aktarıldı. Yani
hamilelik döneminde bebek
için değil anne için daha
kritik bir durum söz
konusudur.
Ancak doğumdan sonra
bebek ile anne arasında
bulunan beslenme bağı
koptuğundan annenin bebeği
emzirmesi gerekmektedir.
Aynı şekilde bu sefer bebeğin
beslenmesi, bebeğe gerekli
olan kalsiyum, vitamin ve
bütün mineraller
anne sütünden
bebeğe geçecektir.
Emzirme
döneminde
annenin kendine
hamilelikten daha
fazla dikkat etmesi
gerekmektedir.
Eğer anne doğum
kilolarından bir an önce
kurtulmak, hemen zayıflamak
uğruna sıkı bir diyet
uygularsa, maalesef bebek
için süt üretimi
yapılamayacak ve bebek
doğru ve sağlıklı bir şekilde
beslenememiş olacaktır.
Emzirme dönemide ilk
olarak anne süt üreteceği için
günlük sıvı alımına fazlasıyla
önem vermelidir. Ortalama
2,5 – 3 litre civarında su
tüketmelidir.
Gazlı, asitli, çok şekerli ve
alkollü içeceklerden kesinlikle
uzak durmalı, meyve sularını
bile taze taze sıkıp içmelidir.
Emziren her anne protein
ve kalsiyum bakımından
Emzirme döneminde
beslenme nasıl olmalı?
yüksek besin gruplarını
almaya özen göstermelidir.
Her gün mutlaka 1 tane
haşlanmış yumurta yemelidir.
Mutlaka günde 3 öğün
yemek yemeli ve 1 öğünde
mutlaka etli yemek olmasına
dikkat etmelidir. Eğer et yoksa
kuru baklagillerden
tüketmelidir.
Asla salam, sosis, sucuk,
pastırma gibi içinde katkı
maddesi bulunan yiyecekleri
yememlidir.
Kuru fasülye, barbunya,
nohut, mercimek ve bulgur
gibi besinler C vitamininden
zengin olan maydanoz,
portakal suyu, mandalina,
yeşil soğan gibi sebze veya
meyvelerle birlikte tüketilirse
sindirim sırasında daha
faydalı olacaktır.
Emzirme döneminde
annenin kendine
hamilelikten daha fazla
dikkat etmesi
Ayrıca
yemeklerde
iyotlu tuz
kullanılmalıdır.
Çünkü bebeğin ve annenin bu
dönemde iyot mineraline
ihtiyacı olacaktır.
D vitamini yiyecek ve
içeceklerin içinde
bulunmadığı, sadece
güneşlenerek vücutta aktif
olduğu için anne ve bebek
günde 20 ila 25 dakika kadar
güneş ışınından
yararlanmalıdır.
Kuru meyve ve kuru
yemişler vitamin ve mineral
bakımından oldukça
zengindir. Günlük olarak
tüketmeli, ancak fazla aşırıya
kaçılmamalıdır.
Eğer bebeğin kakasında
Mem le ketimden Man za ra lar...
Foto: Hasan Hasan
gerekmektedir.
kan,
cildinde deri
döküntüleri, yüzünde
veya deride kızarıklık, sivilce
gibi alerjik belirtiler varsa
anne mutlaka hangi besine
alerjisi olduğunu bulmalıdır.
Eğer bebeğin inek sütü
proteinine alerjisi varsa anne
süt ve süt ürünlerini yemeyi
bir süreliğine kesmeli ve
bebekte bu durum geçene
kadar asla tüketmemelidir.
Böyle bir durum olursa şayet
anne doğal yollardan
kalsiyum alamayacağı için
kalsiyum tabletlerine
başlamalıdır.
Sevgiyle kalın,
Feride...
Balık Kroket
Malzemeler
2 adet patates
1 su bardağı süt
1 kg haşlanmış kefal
2 çorba kaşığı tereyağı
2 adet taze soğan
(yalnızca yeşil kısımları)
2 adet yumurta
½ çay kaşığı kimyon
½ çay kaşığı tuz
½ su bardağı su
Galeta unu
Sıvı yağ (kızartmak için)
Hazırlanışı
Patateslerin kabuklarını soyup
haşlayın. Haşlanan patatesleri
çatal yardımıyla ezin. üzerine
tereyağı ve sütü ekleyin, çatal
yardımıyla ezmeye devam edin.
Küçük küçük parçalar halinde
kestiğiniz kefali patatesli karışıma
ekleyin.Soğanların yeşil kısımlarını
da minik minik doğrayıp ilave
edin. Ardından baharatları ve
tuzu bu karışımın üzerine serpip
iyice yoğurun. Karışımdan ceviz
büyüklüğünde parçalar koparıp
elinizle şekil verin. Ayrı bir kasede
yumurta ve suyu karıştırın. Sıvı
yağı tavada kızdırın. Kroketleri
önce yumurtalı karışıma sonra
galeta ununa buladıktan sonra
kızgın yağa atarak kızartın.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 13
13
GÜN­DEM­buket
6 Mart 2015
Saçları güçlendirmenin 5 yolu
Saç bakımı kişisel bakımlardan en
zoru ve en meşakkatli olanıdır. Saçlar
birçok faktöre bağlı olarak
yıpranmakta, kırılmakta ve
dökülmektedir. Bunların en çok zarar
vereni ise hava değişimi ve hava
kirliliğidir. Ayrıca saçları sık sık
boyamak, rengini açmak için açıcı
kullanmak, günlük stres, yeterli
bakımı yapmamak ve doğru
beslenmemek saçların yıpranmasına
neden olan diğer etmenler arasında
sayılabilir.
Ancak saçların bakımı için çok
fazla endişe etmenize gerek yok.
Saçları güçlendirme önerilermizi
dikkate alırsanız daha sağlıklı ve
daha güçlü saçlara sahip olacaksınız.
hızlandırır. Bu
şekilde saçlara daha
fazla oksijen
taşınır. Saçların hızlı
uzaması için masajı
her duşta mutlaka
yapın.
5. STRESTEN UZAK DURUN
Stres insanın tüm dengelerini alt
üst eder. Vücut stres altındayken
sağlıklı çalışamaz ve bu saçları da
etkiler. Olabildiğince problemlerden
uzak durun ve kendinize dert
etmemeye çalışın.
1. GÜNLÜK BESLENMENİZE DİKKAT EDİN
Yanlış ve düzensiz beslenme bütün
hastalıkların ve problemlerin temelini
oluşturur. Dengeli ve doğru beslenme,
hem vücudunuza hem de saçlarınıza
iyi gelecek. Özellikle de E vitamini
bakımından zengin yiyecekler saç
köklerinin güçlenmesini sağlar.
Düzenli alınan E vitamini saçların
kalınlaşmasına ve daha sağlıklı
görünmesine yardımcı olur.
2. SAÇ DİPLERİNE MASAJ YAPIN
2. Saç diplerine masaj yapın
Saç diplerine masaj yapmak saç
köklerindeki kılcal damarları
harekete geçirir ve kan dolaşımını
3. HER AY SAÇLARINIZI KESİN
3. Her ay saçlarınızı kestirin
Saçlar uzarken uçları da
kırılmakta ve çatallaşmaktadır. Bu da
saçtaki proteinlerin kaybolmasına
neden olur. Bu yüzden her ay düzenli
olarak saç uçlarından kestirin.
4. SAÇINIZA UYGUN DOĞRU ŞAMPUAN KULLANIN
Şampuanı tercih ederken kendi
saçınıza uygun olanı almak
saçlarınızı hem besler, hem de zarar
görmesini engeller.
Topuk çatlağı nasıl geçer?
Ayaklarınızın altında özellikle de topuk kısmı yanlış ayakkabı seçimi,
bütün ağırlığı yüksek oranda topuklara verme, kuru cilt ve mantar
enfeksiyonu gibi bazı faktörlerden dolayı çatlama görülebilir.
Ayak tabanı, özellikle de topuklar vücudun bütün yükünü çektiği için bir
süre sonra deri kalınlaşmaya başlıyor. Kalınlaşan deri ise eğer yeterli nem
ihtiyacını gideremezse çatlamaya başlıyor. Bu önceleri hafif şekilde
görülürken daha acı veren bir durum oluşturabiliyor.
Ayak bakımını el bakımı kadar
sık yapmasanız da gerek
gördüğünüzde mutlaka yapın
veya yaptırın.
Ancak benim pediküre ne
ayıracak vaktim, ne de
harcayacak param var
diyorsanız evde kendiniz pratik
ve etkili topuk bakımını
yapabilirsiniz.
Malzemeler
1 çay (küçük) bardağı süzme
bal
3 yemek kaşığı süt
1 adet portakal suyu
Neden Bal?
Çünkü bal cilt kuruluğunun
giderilmesinde yardımcıdır ve
çatlaklarda oluşmuş bakterilere
karşı da oldukça etkilidir.
Neden Süt?
Çünkü süt, A vitamini bakımından zengindir. Süt deriyi yumuşatır,
nemlendirir ve besler.
Neden Portakal?
Çünkü portakalda yüksek oranda C vitamini vardır. C vitamini cildin
esnek olmasını sağlayan kolajen üretimini destekler. Bu da topuklara sağlık
kazandırır.
Uygulanışı
Öncelikle topuğunuzda çok fazla çatlak ve yarıklar varsa bunları topuk
taşı veya diğer topuk temizleme aletleri ile temizleyin.
Portakalın suyunu sıkın ardından bal ve sütle iyice karıştırın.
Hazırladığınız bu maskeyi ayağınıza uygulayın ve 30 – 45 dakika kadar
bekletin.
Ilık su ile yıkayın ve
kurulayın.
Alınması gereken önlemler
nelerdir?
Topuk çatlaklarının
oluşmaması için yapacağınız
şeyler çok fazla değil.
Ayağınıza uygun kaliteli,
mümkünse deri ayakkabı
kullanmak, çok kuru, nemsiz
bir bölgede yaşıyorsanız
sıkça nemlendirmek ve
mutlaka duştan sonra
ayaklara yeterli nem
sağlanmak alınabilecek
önlemlerin başında gelir.
Haftada 1 defa ponza taşı
kullanılmalıdır. BAlınması
gereken önlemler nelerdir?
Topuk çatlaklarının
oluşmaması için yapacağınız
şeyler çok fazla değil.
Ayağınıza uygun kaliteli mümkünse deri ayakkabı kullanmak,
Çok kuru, nemsiz bir bölgede yaşıyorsanız şayet mutlaka duştan sonra
ayaklara yeterli nem sağlanmalı,
Haftada 1 defa ponza taşı kullanılmalı. En uygun zaman ise banyo
yaptıktan sonra ayaklar yumuşak olacağı için tabanlardaki ölü deriyi ponza
taşı ya da ayak törpüsü ile kaldırabilirsiniz.anyo yaptıktan sonra ayaklar
yumuşak olacağı için tabanlardaki ölü deriyi ponza taşı ya da ayak törpüsü
ile kaldırabilirsiniz.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 14
14
GÜN­DEM­ekonomi
LÜZUMLU
TELEFONLAR
HASTANELER
Dedeağaç Hastanesi:
25510 74000
Gümülcine Hastanesi:
25313 51100
‹skeçe Hastanesi:
25413 51100
Polis imdat: 100
‹tfaiye: 199
Elektrik Kurumu (DE‹): 1050
OTE: 122
OTOBÜS TERMİNALLERİ
Dedeağaç: 25510 26479
Gümülcine: 25310 22912
‹skeçe: 25410 22684
TREN İSTASYONLARI
Dedeağaç: 25510 26935
Gümülcine: 25310 22650
‹skeçe: 25410 22581
HAVAYOLU ŞİRKETLERİ
OLYMPIC Havayollar›:
25310 36900
AEGEAN Havayollar›:
25310 89150
SAĞLIK OCAKLARI
Yass›köy: 25340 22780
Şapc›: 25320 22222
Hemetli: 25310 30866
Mehrikos: 25310 30592
6 Mart 2015
Merkel’den büyük çağrı
Almanya Başbakanı, Avrupa Yatırım Bankası’nın Berlin’deki
konferansında, AB üyesi ülkelerin ekonomilerini koordine etmede
başarısız olmaları durumunda Euro Bölgesi’nin daha fazla iş
yapamayacağını söyledi.
ALMANYA Başbakanı Angela Merkel, AB
çerçevesinde finansal ve ekonomik reform
çağrısı yaparak, "Ekonomik birliğimiz
olmadan uzun vadede para birliğimizin iyi
bir sonuç vermeyeceğini açıkça söylemek
istiyorum" dedi.
Avrupa Yatırım Bankası'nın Berlin'deki
konferansında bir konuşma yapan Merkel,
AB üyesi ülkelerin ekonomilerini koordine
etmede başarısız olmaları durumunda Euro
Bölgesi’nin daha fazla iş yapamayacağını
söyledi.
Merkel sorulması gereken sorunun,
"Ekonomik bir birliğimiz olmadan para
birliğimiz olabilir mi?" olduğunu belirterek,
"Ekonomik birliğimiz olmadan uzun vadede
para birliğimizin iyi bir sonuç
vermeyeceğini açıkça söylemek istiyorum"
ifadelerini kullandı.
AB üyesi ülkelere yaşanan ekonomik
krizden ders almaları ve reformlara
odaklanmaları çağrısında bulunan Merkel,
"Bu, rekabeti kuvvetlendirecek"
değerlendirmesinde bulundu.
Merkel sözlerine şöyle devam etti:
"Büyümeyi meydana getirmek için
yapmamız gereken şey, AB üyesi ülkelerdeki
rekabet yeteri kadar olmaması durumunda
taçlandırılamaz. Euro Bölgesi ülkeleri
olarak bizim ekonomik politikalarımızı
daha fazla koordine etmek için hazır
olmamız lazım."
AB üyesi ülkelerin bir sonraki konsey
toplantısında AB'yi daha etkin yapmak için
görüşmelere başlaması gerektiğini söyleyen
Merkel, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Avrupa Komisyonu, Euro Bölgesi
Başkanlığı ve Avrupa merkez bankası krizin
altında yatan nedenleri bulmak için
yakından çalışmışlardı. Şimdi de AB'yi
ilerde nasıl daha dirençli yapabileceğimiz
hakkındaki teklifleri tartışacağız."
“YUNANİSTAN REFORMLARI
AYRINTILANDIRMALI”
Başbakan Merkel, İrlanda'nın, Portekiz'in
ve İspanya'nın ekonomik programlarını
başarılı bir şekilde sonlandırarak krizin
üstesinden geldiklerini kaydederek,
"Yunanistan için uygulanan mali programın
4 ay uzatılmasını destekliyorum" dedi.
Merkel, Yunanistan'a Euro Bölgesi için iyi
bir gelecek dilediğini belirterek sözlerini
şöyle tamamladı:
"Yunanistan reform tedbirlerinden
oluşan ilk listeyi masaya koydu. Şimdi bu
reform tedbirlerini ayrıntılandırmalı ve
Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası
ve IMF ile birlikte bir karara bağlamalı."
Varufakis: “Taştan kan
sıkıp ödeyeceğiz”
MALİYE Bakanı Yanis Varufakis, IMF’ye olan
borçları taştan kan sıkıp ödeyeceklerini
söyledi.
Maliye Bakanı Yanis Varufakis,
Uluslararası Para Fonu’na (IMF)
yapmaları gereken geri ödemelerin
ülkenin birinci önceliği olduğunu
söyledi.
IMF’nin yaptırımlarına uymak
istemeyen ilk ülke olmadıklarını kaydeden
Varufakis, “IMF’ye borcumuzu taştan kan
sıkıp ödeyeceğiz” dedi. Avrupa Merkez
Bankası’na borçlarının ise farklı bir ligde
olduğunu savunan Varufakis, bu
borçların geri ödenmesi konusunda
kreditörlerle görüşeceklerini
açıkladı. Yunanistan’ın bu ay
vadesi dolan tahviller için
kreditörlere 2 milyar euro,
IMF’ye 1.6 milyar euro,
temmuz-ağustos aylarında
ise Avrupa Merkez
Bankası’na 7.5 milyar
euroluk geri ödeme
yapması gerekiyor.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 15
6 Mart 2015
GÜN­DEM­haber
15
Piperingos Atina’ya döndü
Dışişleri Bakanlığı’nın İskeçe’deki Siyasi İşler Bürosu Sorumlusu Nikos Piperingos’un görevden
alındığı bildirildi.
Dışişleri Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren Trakya Siyasi İşler Bürosu Sorumlusu
olarak görev yapan Nikos Piperingos’un Dışişleri Bakanlığı kararıyla görevine son verildiği öne
sürüldü. Basında çıkan haberlerde, Piperingos’un geçen haftasonu bölgeden ayrıldığı bildirildi.
Piperingos’un Atina’ya döndüğü ifade edilirken, yeni görev yeriyle ilgili herhangi bir bilgi
verilmedi.
Bu arada, Nikos Piperingos’dan boşalan Siyasi İşler Bürosu Sorumluluğu’na henüz bir atama
yapılmadığı ifade edildi. Büronun şu anda iki personelle çalıştığı kaydedildi.
Basında çıkan bazı haber ve yorumlarda, Dışişleri Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren
Siyasi İşler Bürosu’nun kapatılacağı veya yeniden yapılandırılacağı iddia edildi. Konunun
önümüzdeki günlerde netleşmesi bekleniyor.
ABTTF’nin eğitim
yasasına tepkisi BM’de
Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF), Birleşmiş
Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi 28. Oturumu’na sunduğu
yazılı bildiride, azınlığın görüşüne başvurulmadan hazırlanan
eğitim yasasının iptalini istedi.
ABTTF, 2 - 27 Mart tarihlerinde
Cenevre’deki BM Evi’nde düzenlenen
İnsan Hakları Konseyi 28. Oturumu’na,
Batı Trakya Türk azınlığının eğitim
alanındaki özerk yapısına darbe olarak
nitelendirilen yasa ile ilgili yazılı bildiri
sundu. ABTTF, Batı Trakya Türk
azınlığına danışılmadan hazırlanan bu
yasanın iptal edilmesini talep ederek,
Yunan hükümetinden azınlık ile resmi
bir diyalog mekanizması oluşturmasını
istedi.
Lozan Barış Antlaşması ile Batı Trakya
Türk azınlığının eğitim alanında özerk
olduğunun altını çizen ABTTF, bir dizi
yönetmelik ve uygulamalar neticesinde
bu özerk yapının tahrip edildiğini
kaydetti. ABTTF, geçen Kasım sonunda
parlamentodan geçen yeni yasanın da
eğitimdeki özerk yapıya yeni bir
müdahale olduğunu kaydetti.
Yeni yasa ile Azınlık Eğitimi
Koordinatörlüğü’nün ilga edilerek yerine
Azınlık Eğitimi Bürosu’nun kurulduğunu
aktaran ABTTF, Azınlık Eğitimi
Bürosu’nun Doğu Makedonya - Trakya
Eyalet Eğitim Müdürlüğü’ne dahil
edildiğini kaydetti. Yasa ile getirilen
diğer idari değişiklikleri aktaran ABTTF,
idari değişikliklerin mevcut sorunları
ortadan kaldırmak yerine devletin
azınlık okul sistemindeki kontrolü ve
yetkisini artırdığını belirtti.
4310/2014 sayı ve tarihli yeni yasa ile
Dedeağaç’ta Trakya Dimokritios
Üniversitesi’ne bağlı Azınlık Programı
Öğretmen Okulu’nun kurulacağını
belirten ABTTF, bu programda öğrenim
görme hakkının yalnızca
Yunanistan’daki ilköğretim pedagoji
bölümlerinden mezun azınlık üyelerine
verilmesinin doğru olmadığını kaydetti.
Avrupa ve diğer ülkelerdeki ilgili
bölümlerden mezun olan ve diploma
denkliği alan azınlık mensuplarının da
bu programda öğrenim görmesine izin
verilmesi gerektiğini kaydeden ABTTF,
bu program ile verilecek bir yıllık
eğitimin azınlık okullarında yüksek
kalitede Türkçe müfredat eğitimi için
yeterli olmayacağını belirtti. ABTTF,
azınlık okullarında Türkçe müfredatta
görev yapacak olanlar için Türk Dili ve
Edebiyatı bölümünün açılmasını tavsiye
etti.
ABTTF, yasa metninde “Yunanca
programı” ifadesi kullanılırken, Türkçe
müfredat için “Azınlık programı”
kullanılmasına dikkat çekerek, bu
durumun Batı Trakya Türk azınlığına
kendisini “Türk” olarak tanımlama ve
içinde “Türk” kelimesi geçen dernek
kurma izni verilmemesinden
kaynaklandığını belirtti. Ayrıca ABTTF,
yasadaki azınlık ilkokullarındaki
Yunanca müfredatta bundan böyle
azınlık mensuplarının görev yapmaması
hükmünün anayasanın eşitlik ilkesine
aykırı olduğunu savundu.
İlköğretim ve ortaöğretimdeki azınlık
okullarında görev yapmak üzere iki okul
danışmanı kadrosu oluşturulduğunu
kaydeden ABTTF, ayrıca Müslüman
medreseleri ile 4115/2013 sayı ve tarihli
yasa ile devlet okullarında din dersi
veren eğitimciler için bir okul danışmanı
kadrosu oluşturulduğunu belirtti.
ABTTF, adı geçen 4115/2013 sayı ve tarihli
yasanın Batı Trakya Türk azınlığının
görüşü alınmadan hazırlandığını
hatırlatarak, adı geçen yasanın azınlığın
din alanındaki özerk yapısına zarar
verdiğini, yasayla devletin din
aracılığıyla azınlık üzerindeki
kontrolünü arttırmanın amaçlandığını
kaydetti.
4310/2014 sayı ve tarihli yasanın
azınlık okul sistemindeki bir dizi soruna
çözüm bulmak amacıyla getirildiğini
iddia eden Yunan hükümetine karşılık
ABTTF, Batı Trakya Türk azınlığının
pekçok kez dile getirdiği Türkçe –
Yunanca iki dilli azınlık anaokulları
sorununa bu yasada yer verilmemesini
eleştirdi. İki dilli azınlık sorunları
konusunu aktaran ABTTF, BM Eski
Bağımsız Azınlıklar Uzmanı Gay
McDougall’ın 2008 yılındaki Yunanistan
ziyaretinin ardından iki dili anaokulların
Türkçe ve Yunanca’nın öğrenilmesi
açısından daha iyi olacağını kaydettiğini
belirtti.
ABTTF, Yunan hükümetinden Lozan
Antlaşması’na uyarak azınlığın eğitim
alanındaki özerk yapısının
güçlendirilmesine yönelik önlemler
almasını istedi, Yunan hükümetini
Yunanistan’ın Lozan ve taraf olduğu
diğer antlaşmalardan kaynaklanan
yükümlülüklerini yerine getirmeye
çağırdı.
Yükseklerde
kar sürprizi
5 Mart Perşembe sabahı dağlık
kesimde kar yağışı görüldü.
İskeçe ve Rodop ilinin yüksek
kesimlerinde sabah saat 09:00’dan
sonra başlayan kar yağışı vatandaşlar
tarafından sürprizle karşılandı.
Yüksek tepelerde ince beyaz bir
örtünün oluşmasına neden olan kar
yağışı, ilerlereyen saatlerde etkisini
yitirdi.
Selanik’te
ambargo
görüşmesi
TARIM Kalkınma Bakan Yardımcısı
Panayotis Sguridis,Yunanistan
ürünlerine Rusya tarafından
uygulanan ambargo dolayısıyla Rusya
Tarım Bakanı Aleksie Aleksenko ile
Selanik’te görüştü.
Sguridis görüşme sonrasında
yaptığı açıklamada, Yunanistan’ın üç
ürününe yani şeftali, portakal ve
çileğe Rus ambargosunun kalkma
ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi.
Yunanistan’ın artık üretime geçmesi
ve ihracat yapması gerektiğini belirten
Sguridis, “Biz dedelerimizden borcun,
borç ile ödenemeyeceğini gördük.
Yunanistan’ın üretim ve ihracat
yapması için çalışmalarımız devam
edecek.” ifadelerini kullandı.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 16
16
GÜN­DEM­haber
6 Mart 2015
Ali Çavuş Kozdere
halkına teşekkür etti
DEB Partisi İskeçe
Teşkilatı’ndan
Sinikova ziyareti
DOSTLUK Eşitlik Barış (DEB) Partisi
Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş, 27
Şubat Cuma günü Kozdere köyünü
ziyaret ederek Cuma namazını köy halkı
ile birlikte kıldı.
Ali Çavuş burada yaptığı konuşmada,
25 Mayıs AP seçimlerinde Kozdere
halkının DEB Partisi’ne gösterdiği
destekten dolayı teşekkür etti. Bölgede
uygulanan ayrımcı politikaların
olduğunu kaydeden Ali Çavuş, bir çok
gencin çeşitli nedenlerden dolayı
köyleri terketmek zorunda kaldığının
altını çizdi.
Partinin kurucusu rahmetli Dr. Sadık
Ahmet’ten devraldıkları mirası layıkıyla
daha ileriye taşımak için çalıştıklarını
söyleyen Ali Çavuş, göreve geldikleri
2010 yılından bu yana partilerini
yapılandırma hususunda oldukça yol
aldıklarını ve geleceğe dönük
hedeflerinin azınlık adına güzel işler
yapmak olduğunu dile getrdi.
Son olarak, Avrupa Halkları Federal
Birliği’nin (FUEN) kongresini Batı
Trakya’da yapacağını hatırlatatan Ali
Çavuş, bunun önemine vurgu yaptı.
DEB Partisi Başkanı, AP
seçimlerindeki desteğinden dolayı köy
halkı adına köyün mütevelli heyeti
başkanına teşekkür belgesi takdim etti.
Yunan firması Keşan’a
yatırım yapacak
YUNANİSTAN’da faaliyet
gösteren Fotovoltaik Enerji Sistemleri
firması, Edirne’nin Keşan ilçesinde
yatırım yapmaya hazırlanıyor.
Güneş enerjisinden elektrik üreten
firmanın yetkilisi Kalenteridis
Evaggelos, Anadolu Ajansı muhabirine
yaptığı açıklamada, ülkelerine
komşu Keşan ilçesinde faaliyet
gösterecek olmanın mutluluğunu
yaşadıklarını söyledi.
Bir süredir yeni pazar
aradıklarını, organize sanayi bölgesi
bulunmasının ilçeyi seçmelerinde etkili
olduğunu belirten Evaggelos,
“Keşan’dan Trakya’ya ve sonrasında
Türkiye’ye açılmak istiyoruz. Üretimimiz
şimdilik Gümülcine’de devam edecek.
İlerleyen süreçte üretimimizi Keşan’a
kaydırmak istiyoruz” diye konuştu.
Keşan Ticaret ve Sanayi (KTSO)
Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa
Helvacıoğlu ise Gümülcine’de, güneş
enerjisinden elektrik üreten firmanın,
odalarının üyesi olarak bölgede faaliyet
göstereceğini ifade etti.
Firma yetkilileri Mehmet Hüseyin ve
Kalenteridis Evaggelos’un odayı ziyaret
ederek, bölgede yapılacak muhtemel
yatırımlarla ilgili bilgi verdiklerini
aktaran Helvacıoğlu şunları anlattı:
“Oda olarak bölgeye yerli ve yabancı
yatırımcıyı çekme gayretindeyiz. KTSO
olarak komşumuz ile işbirliği
yapmaktan ve bu değerli
yatırımcılarımızın Keşan’da olmasından
mutluluk duyuyoruz. Bölgeye
yatırımların devam etmesini ve
artmasını arzu ediyoruz. Bölgemizde
istihdam yaratacak bu yeni oda
üyelerimizin, işlerini geliştirmek
açısından bizleri karşılıksız bir ortak
olarak kabul etmelerini istiyoruz.”
Helvacıoğlu, üyelerinin toplantı
salonlarında ve çalışma ofislerinde
çeşitli tanıtım çalışmaları yapabileceğini
ve organizasyonlar düzenleyebileceğini
dile getirdi.
KTSO’nun, üyelerin odası olduğunu
vurgulayan Helvacıoğlu, “El ele
çalışmaya ve gelecek muhtemel
yatırımlar konusunda her türlü desteği
vermeye hazır olduğumuzu belirtmek
istiyoruz. Bölgemiz adına hayırlı
olmasını temenni ediyoruz.” diye
konuştu.
DOSTLUK Eşitlik Barış (DEB) Partisi
İskeçe İl Teşkilatı, 1 Mart Pazar akşamı
İskeçe’nin Balkan kolundaki Sinikova ve
Cami Mahallesi köylerini ziyaret etti.
DEB Partisi Genel Başkan Yardımcısı
ve İskeçe İl Teşkilatı Sorumlusu Ozan
Ahmetoğlu başkanlığındaki heyet ilk
olarak Sinikova köyüne gitti. Burada
halkla sohbet etme imkanı bulan heyet
daha sonra Cami Mahallesi köyüne geçti.
AP SEÇİMLERİNDEKİ
BAŞARI DİKKAT ÇEKTİ
Ziyaretler sırasında konuşan Ozan
Ahmetoğlu, parti olarak köy ziyaretlerini
sadece seçim öncesinde veya belirli
dönemlerde değil, sürekli ve düzenli bir
şekilde sürdürdüklerini söyledi. Ozan
Ahmetoğlu, “Verdiğimiz aradan sonra
tekrar köy ziyaretlerimize başlamış
bulunuyoruz. İlk ziyaretimizi de Sinikova
ve Cami Mahallesi köylerine yapıyoruz.
25 Mayıs 2015 Avrupa Parlamentosu
seçimlerinde bizlere buradaki
soydalarımız oyları ile büyük bir destek
verdi. Bizler aldığımız bu büyük destek
ile Batı Trakya Müslüman Türk
azınlığının sorunlarını dile getirmeye ve
azınlığımızın sesinin duyulması için
mücadelemize devam ediyoruz. 25 Mayıs
seçimlerine girerken amacımız,
azınlığımızın sesini hem Atina’ya, hem
de Avrupa’ya duyurmaktı. O gün alınan
sonuçlarla beraber yeni bir sürece girdik.
Seçim başarımız ve partimizin İskeçe ve
Rodop ilinde açık ara farkla birinci parti
olması Yunanistan’daki birçok kesimin
dikkatini çekti. Bunun yanısıra Avrupa ve
diğer yabancı ülkelerin de dikkatini
çekti. Örneğin seçimlerin ardından iki
kez ABD yetkilileri bizlerle görüştü.
Bölgemizde yaptıkları temaslarda
partimizi de ziyaret ettiler. Onlara
azınlığımızın sorunları hakkında bilgi
verdik. Bunun dışında Avrupa
Parlamentosu’nda çok sayıda milletvekili
olan EFA grubu seçim başarımızdan
dolayı DEB Partisi’ni kutladı. EFA’yla da
ilişkilerimizi sıklaştırdık. Sizlerle
paylaşmak istediğim bir diğer önemli
konu ise Avrupa ülkelerinde yaşayan
azınlık kuruluşlarının çatı örgütü
FUEN’in 2015 yılı kongresiyle ilgili. DEB
Partisi olarak bizim de üyesi olduğumuz
FUEN’in bu yılki kongresi Batı Trakya’da
yapılacaktır. Avrupa’nın birçok
bölgesinden yaklaşık 150 kişilik bir grup
bölgemizi ziyaret edecek ve sorunlarımızı
yakından görme fırsatı bulacak. FUEN
çatışı altında bulunan 90 azınlık
kuruluşu yetkililerinin bölgemizde
bulunacak olması son derece önemli bir
gelişmedir.” diye konuştu.
AZINLIKLA SAMİMİ DİYALOG
YAPILMASINI BEKLİYORUZ
Güncel gelişmelere de değinen Ozan
Ahmetoğlu şunları ifade etti: “Batı
Trakya Müslüman Türk azınlığı olarak
ülkemizde yapılan son seçimler
sonucunda oluşan yeni hükümetten de
bekletilerimiz olduğunu parti olarak
daha önce yaptığımız açıklamalarla
duyurmuştuk. Yıllardır çözüm bekleyen
azınlık sorunları ile ilgili olarak artık
Yunanistan devletinin azınlık ile samimi
bir diyalog içine girmesi en büyük
beklentimizdir. Başta eğitim sorunu
olmak üzere yıllardır çözüm bekleyen
müftülük, vakıflar, milli kimliğin inkarı
gibi sorunlarda ne yazık ki hiçbir gelişme
göremedik. Yeni hükümetten beklentimiz
bu konularda samimi bir yaklaşım içinde
olmasıdır. Ülkemiz Yunanistan son
yıllarda ciddi bir ekonomik kriz ile karşı
karşıya kaldı. Ülke genelinde kriz
sebebiyle işsizlik oranlarında büyük
artışlar yaşandı. Ancak krizin en
derinden etkilediği bölge hiç tartışmasız
Batı Trakya’dır. Özellikle azınlık
insanımız, yıllardır maruz kaldığı
ekonomik baskı ve kısıtlamalara son
ekonomik kriz de eklenince son derece
zor durumda kalmıştır. İşsizlik sorunu
özellikle Balkan bölgesinde korkunç
boyutlara ulaşmıştır. Hatta bu konuda
ekonomik krizin toplumumuz üzerindeki
etkisiyle alakalı olarak bir de anket
çalışması yapıyoruz. Bu kriz sebebiyle
birçok aile bölgeden göç etmek
durumunda kaldı. Azınlığımız çok ciddi
problemler yaşıyor, ama sesini
çıkarmıyor. Bu sıkıntıların giderilmesi
için azınlık insanı acil önlem alınmasını
bekliyor. Yeni hükümetten beklentimiz
bu konularda acil çözümler üretmesi ve
azınlığımız yıllardır maruz kaldığı
ekonomik baskı ve haksızlıklara bir son
verilmesidir. Bizler DEB Partisi olarak
Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının
haklı taleplerini ve uğradığı haksızlıkları
elimizden geldiği kadar ve her zaman
demokrasi ve hukuk çerçevesinde
duyurmaya ve azınlığımızın sesi olmaya
devam edeceğiz.”
DEB Partisi heyetini karşılayan ve 25
Mayıs seçimlerinde DEB Partisi’nden
Avrupa Parlamentosu milletvekili adayı
olan Sinikova eski nahiye müdürü Niyazi
Avcı da köy halkı adına parti
yöneticilerine teşekkür etti.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 17
6 Mart 2015
17
GÜN­DEM­haber
Bağlarmahallesi
gençlerinden
kermes etkinliği
DİN VE TOPLUM
Ahmet HRALOĞLU
İSKEÇE MÜFTÜ YARDIMCISI
İnsanın iman etme ihtiyacı
nanma ve ibadet ihtiyacı,
insanın havaya ve suya olan
ihtiyacı kadar önem arz
etmektedir. İnsanın tabiatı gereği
iman ve ibadet konusunda
yönlendirilmeye ihtiyaç duyması
nedeniyle bütün dinler, onları
Allah’tan başka ilah olmadığını
kabul etmeye ve sadece Allah’a
ibadet etmeye çağırmıştır.
Bu çağrı, tarih boyunca
peyderpey peygamberler
gönderilerek gerçekleştirilmiştir.
Son olarak da, Hz. Muhammed
(s.a.s) gönderilmiş ve Allah’ın
insanlığa olan din nimeti
tamamlanmıştır.
“Ey insanlar! Peygamber size
Rabbinizden hakkı (gerçeği)
getirdi. O hâlde kendi iyiliğiniz
için iman edin. Eğer inkâr
ederseniz bilin ki, göklerdeki her
şey, yerdeki her şey Allah’ındır.
Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve
hikmet sahibidir.” (Nisa, 4/170)
Yukarıda zikri geçen ayet-i
kerimede yüce Rabbimiz bizleri
Resûlullah’ın getirdiği gerçeğe
(Kur’an’a) inanmaya çağırmakta
ve bunun bizim hayrımıza
olduğunu vurgulamaktadır.
Allah’ın bizleri imana ve iyi
davranışlarda bulunmaya
çağırması, kendisinin buna
ihtiyacı olduğu için değildir.
Çünkü biz insanlar da dâhil
olmak üzere bütün yaratılmışlar
O’na aittir, O’nun mülküne
dâhildir. İman ve sâlih ameller
biz insanlara lazımdır, buna
muhtaç olan bizleriz, dünya ve
âhiret mutluluğumuz imana ve
güzel davranışlar sergilememize
bağlıdır. Bu sebeple bizler için
hayırlı olan davranış, dini inkâr
ve ilâhî emirlere isyan etmek
veya bunlara karşı ilgisizlik değil,
iman ve salih amellerdir.
İslam dininin ortaya koymuş
olduğu inanç sistemini kabul
eden, Allah’a inanan ve güvenen
her insan manevi açıdan büyük
bir güç elde etmiş olur. Çünkü
bizler bazı özelliklerimiz
sebebiyle çok güçlü gibi
gözüksek de, her zaman Allah’ın
yardımına muhtacız. Muhtaç
olduğumuz o yüce varlığa inanıp
bağlanmak bizlere huzur verir ve
hayatımızı güven içinde
sürdürmemize vesile olur. Allah’a
iman, bizleri yalnızlıktan,
boşlukta kalmaktan kurtarır.
Hepimiz günlük hayatımızda
hastalık, fakirlik ve bir
yakınımızın vefatı gibi çeşitli
sorunlarla karşılaşabiliriz. Böyle
durumlarda kalplerimizde
bulunan Allah inancı ümitsizliğe
kapılmamıza engel olur. Yüce
Rabbimize sığınır, O’na güvenir
ve O’nun yardımıyla bütün
İ
GÜMÜLCİNE’nin
Bağlarmahallesi’nde 1 Mart Pazar
günü Kermes etkinliği düzenlendi.
Kermesten elde edilecek gelirin,
mahallede mevlit etkinliği
düzenlemek için kullanılacağı
belirtildi.
Mahalle gençleri tarafından ilk defa
organize edilen kermes havanın da iyi
olması nedeniyle başarıyla gerçekleşti.
Kermese, Bağlarmahallesi sakinlerinin
yanısıra Yenicemahalle, Harmanlık, ve
Kırmahalle’den
de soydaşlar
büyük ilgi
gösterdi.
Kermese özellikle
kadınların ilgi gösterdiği
dikkat çekti.
Kermeste, bölge kadınlarının ve genç
kızlarının yaptıkları birbirinden güzel ve lezzetli
yiyecekler satıldı.
Kermese, bazı hayırseverlerin yaptıkları
bağışlarla katkıda bulunduğu bildirildi.
Başkonsolos Akıncı Cuma
namazını Gencerli’de kıldı
TÜRKİYE’nin Gümülcine Başkonsolosu Ali
Rıza Akıncı, 27 Şubat Cuma günü İskeçe ilinin
ova köylerinden Gencerli’yi ziyaret ederek
soydaşlarla birlikte Cuma namazı kıldı.
Başkonsolos Akıncı’ya, Muavin Konsoloslar
Adnan Öztürk ve Alper Atak’ın yanısıra Batı
Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanı ve
İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete, İskeçe
SİRİZA Milletvekili Hüseyin Zeybek, İskeçe Türk
Birliği Başkanı Ramadan Nizam ve Topiros
Belediye Başkan Yardımcısı Sunay Hüseyin eşlik
etti.
Köy camiinde kılınan Cuma namazı
sonrasında Başkonsolos Akıncı, bölge halkına
ilgilerinden dolayı teşekkür etti.
sıkıntılarımızın üstesinden
gelebiliriz. Buna karşılık sağlam
bir inanç ve sâlih amellerden
mahrum olanlar ise, huzursuzluk
içinde kıvranırlar. Belki de
sıkıntılardan kurtulmak
düşüncesi ile huzuru içkide,
uyuşturucu madde kullanmakta
ararlar ve daha büyük felaketlere
sürüklenirler. Böylece hem
dünya hem de ahiret
mutluluğunu kaybetmiş olurlar.
Ayrıca iman ve ibadetler bizi
birbirimize bağlar, toplumsal
barışa ve kardeşliğe katkıda
bulunur. Nitekim kâinatın
efendisi Hz. Muhammed (s.a.s);
“İman etmedikçe cennete
giremezsiniz. Birbirinizi
sevmedikçe de gerçek manada
iman etmiş olamazsınız.”
(Müslim, “Îmân”, 93; Tirmizî,
“Sıfâtu’l-Kıyâme”, 56) buyurarak
imanı toplumsal barışın temel
taşı yapmıştır. İbadetler ise bir
taraftan Allah ile ilişkilerimizi
düzenlerken diğer taraftan da
insanlarla ilişkilerimizi en güzel
kıvama getirmeyi
hedeflemektedir. İnsanî
değerlerin alt-üst edildiği,
ilişkilerin menfaate, maddeye ve
beklentilere dayalı olarak
yürütüldüğü bir zaman diliminde
yaşamı paylaşıyoruz.
Bize düşen inancımızın ve
ibadetlerimizin sevgi, kardeşlik
ve yardımlaşma boyutunu hayata
yansıtmak ve yaşadığımız
toplumda barışın ve huzurun
hâkim olması için gayret sarf
etmektir. Bununla birlikte
insanlarla olan ilişkilerimizden
doğan görev ve
sorumluluklarımızı ilahî ölçüleri
gözeterek yerine getirmektir. Bu
bağlamda herkese adaletle
davranmak, kimseyi
aldatmamak, komşusu açken tok
olarak yatmamak, yalancılık ve
dolandırıcılık yapmamak,
kimseye iftira etmemek gibi
dinimizin Allah’a imanla
irtibatlandırdığı ahlaki
davranışlarımıza çok dikkat
etmeliyiz. Bu anlayışla hareket
etmemiz hâlinde dinin rahmet
ikliminde hep birlikte huzuru
yakalamamız daha kolay
olacaktır.
Sonuç olarak şunu
söyleyebiliriz: Hakiki mutluluk ve
huzur, yalnız sağlam bir imana
sahip olmak ve sâlih ameller
yapmakla elde edilebilir.
Hayatlarını Allah’ın emirleri
doğrultusunda geçirenler, hem
ailelerine hem de içinde
yaşadıkları topluma faydalı birer
kişi olurlar ve böylece dünya ve
ahiret mutluluğuna ulaşabilirler.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 18
18
GÜN­DEM­yorum
Καλημέρ - Χαμπα
Δάμων ΔΑΜΙΑΝΟΣ
[email protected]
Ο Μάρτιος θα δείξει πολλά
για τα αιτήματα της Μειονότητας
α είναι πολύ ενδιαφέρουσες οι
πρωτοβουλίες και οι πολιτικές
που θα ασκήσει η νέα
κυβέρνηση στον χώρο της Θράκης. Και
είναι ένα ενδιαφέρον εγχείρημα η
άσκηση αυτών των πολιτικών, γιατί η
παρούσα κυβέρνηση συντίθεταισυναποτελείται από τους πολιτικούς
οργανισμούς του Σύριζα και των ΑΝΕΛ
που έχουν σε θέματα μειονοτήτων και
ανθρωπίνων δικαιωμάτων ριζικά
αντίθετες και ενίοτε συγκρουόμενες
απόψεις. Ακόμα, όμως και στο
εσωτερικό του κόμματος του Σύριζα
υπάρχουν διαφορετικές προσεγγίσεις
στα λεγόμενα «εθνικά θέματα». Είναι,
για παράδειγμα, άλλη η θεώρηση αυτών
των θεμάτων του υποψηφίου
ευρωβουλευτή και μέλος του ΚΕΜΟ,
Δημήτρη Χριστόπουλου και άλλη του
υπουργού Εξωτερικών Νίκου Κοτζιά, ο
οποίος έχει γράψει βιβλίο με τίτλο
«Πατριωτισμός και Αριστερά».
Σύμφωνα με τον συγγραφέα
«Πατριωτισμός σημαίνει πολιτικός
αγώνας για τη διαφύλαξη και
ενδυνάμωση: α) των δημοκρατικών και
κοινωνικών δικαιωμάτων του λαού· β)
των δικαιωμάτων και δυνατοτήτων της
χώρας στο διεθνές σύστημα.
Αποτελεί βασικό κριτήριο
προσδιορισμού των "εθνικών
συμφερόντων" που διασφαλίζει η
ενεργητική δημοκρατική εξωτερική και
αμυντική πολιτική. Πεποίθηση του
συγγραφέα είναι ότι η αριστερά που
νικά σε "πολιτισμικούς" αγώνες, όπως
είναι αυτός του πατριωτισμού, αυξάνει
τις προοπτικές επιτυχίας της.
Διευκολύνεται για ευρύτερες συμμαχίες
και τη συγκρότηση μιας Κυβέρνησης
Σωτηρίας».
Θα είναι, εντωμεταξύ, εξαιρετικά
Θ
ενδιαφέρουσα η επιρροή των απόψεων
των υπουργών Εθνικής Άμυνας, Πάνου
Καμένου, Επικρατείας, Τέρενς Κουίκ
και Αγροτικής Ανάπτυξης, Παναγιώτη
Σγουρίδη, στην διαμόρφωση της
πολιτικής της κυβέρνησης Τσίπρα στα
μειονοτικά ζητήματα της Θράκης.
Ο Σύριζα διαθέτει στην Θράκη μια
συντριπτική πολιτική κυριαρχία με 7
εκλεγμένους βουλευτές εκ των οποίων οι
3 προέρχονται από τον χώρο της
Μειονότητας. Είναι η πρώτη φορά μετά
από αρκετά χρόνια που η Μειονότητα
διαθέτει μονοκομματική πολιτική
εκπροσώπηση στο κοινοβούλιο και η
πρώτη φορά μετά από δεκαετίες που
ένα κόμμα έχει εκλέξει ταυτόχρονα 3
βουλευτές από την Μειονότητα της
Θράκης. Συνεπώς, η πολιτική δύναμη
του Σύριζα στην Μειονότητα, τα
συντριπτικά ποσοστά που έλαβε στις
εκλογές της 25ης Ιανουαρίου,
προδιαθέτουν για δυναμικές πολιτικές
παρεμβάσεις στην κατεύθυνση
υλοποίησης της πολιτικής του
συγκεκριμένου κόμματος. Κατά το
παρελθόν ο Σύριζα έχει περιγράψει σε
αδρές γραμμές τις θέσεις του για την
Μειονότητα, για τα πολιτικά και
κοινωνικά δικαιώματα και γενικότερα
τις θέσεις για τα μείζονος σημασίας
μειονοτικά ζητήματα που κατά καιρούς
έχουν τεθεί. Όμως, όπως έχουμε γράψει
ξανά σε αυτήν εδώ την στήλη, στο
προεκλογικό πρόγραμμα του Σύριζα
κατά τις πρόσφατες εκλογές δεν
υπήρξαν συγκεκριμένες δεσμεύσεις για
την Μειονότητα ούτε ο κ. Τσίπρας
ανέφερε κάτι συγκεκριμένο στην
προεκλογική του ομιλία στο Μέγαρο
Μουσικής της Κομοτηνής. Πριν τις
εκλογές ο βουλευτής κ. Καραγιουσούφ
έκανε λόγο για αποκατάσταση της
νομιμότητας των κατηργημένων
συλλόγων της Μειονότητας στην βάση
των δικαστικών αποφάσεων. Σε ομιλία
του στην Βουλή για τις προγραμματικές
δηλώσεις της κυβέρνησης άφησε και μια
αιχμή για τα σχολεία που
συγχωνεύθηκαν και για κάποια άλλα
που καταργήθηκαν.
Πριν λίγες μέρες έγινε γνωστό ότι
αντικαθίσταται τις επόμενες εβδομάδες
ο μέχρι σήμερα διευθυντής του γραφείου
Πολιτικών Υποθέσεων Θράκης με έδρα
την Ξάνθη και πως πρόκειται να
αποσταλεί από την κυβέρνηση στην
περιοχή ένα πρόσωπο εμπιστοσύνης της
παρούσης κοινοβουλευτικής
πλειοψηφίας. Ενδιαφέρουσα εξέλιξη, αν
μη τι άλλο.
Μέσα στον Μάρτιο αναμένεται να
τοποθετηθεί και ο νέος περιφερειακός
διευθυντής εκπαίδευσης στην θέση του
κ. Σάββα Μελισσόπουλου με
αποφασιστικές αρμοδιότητες στον τομέα
της μειονοτικής εκπαίδευσης. Θα είναι
καθοριστικής σημασίας αυτό το
πρόσωπο που θα κληθεί υπηρεσιακά να
αντιμετωπίσει, τα κενά, τις αντιφάσεις
και τα ανοιχτά ζητήματα που άφησε
πίσω της φεύγοντας από την εξουσία η
προηγούμενη ηγεσία του υπουργείου
Παιδείας στον τομέα της μειονοτικής
εκπαίδευσης. Και θα φανεί από την
πολιτική που θα ακολουθήσει η
κυβέρνηση και ο νέος περιφερειακός
διευθυντής εκπαίδευσης, κατά πόσο
τελικά η μειονοτική εκπαίδευση θα
συνεχίσει να αντιμετωπίζεται ως ένα
θέμα μάλλον «εθνικό» παρά
εκπαιδευτικό.
Οι πρόσφατες επιστολές των
εκπροσώπων των συλλόγων των
δασκάλων των αποφοίτων της ΕΠΑΘ
της Ξάνθης από την μία και της
Ροδόπης-Έβρου από την άλλη,
αποκαλύπτουν ένα τεράστιο χάσμα
μεταξύ των ιδίων των μελών της
μειονοτικής εκπαιδευτικής κοινότητας
για τις πρόσφατες αλλαγές στην
μειονοτική εκπαίδευση. Οι δάσκαλοι της
Ξάνθης τα βρίσκουν σχεδόν όλα λάθος
και οι συνάδελφοι τους της Ροδόπης και
του Έβρου είναι περίπου ευτυχισμένοι(!)
για ό,τι έχει συμβεί.
Αφού λοιπόν οι αλλαγές που έγιναν
είναι προς την σωστή κατεύθυνση, όπως
πιστεύουν οι δάσκαλοι Ροδόπης και
Έβρου, δικαιούμαστε και εμείς από εδώ
και πέρα να αναμένουμε ότι οι χρόνιες
παθογένειες της μειονοτικής
6 Mart 2015
εκπαίδευσης θα αρθούν στο άμεσο
μέλλον και θα έχουμε την χαρά στην
Θράκη να βλέπουμε αριστούχους
απόφοιτους των μειονοτικών σχολείων
με επαρκή γνώση των ελληνικών και των
τουρκικών που θα μπορούν να σταθούν
στο ιδιαίτερα ανταγωνιστικό περιβάλλον
της δευτεροβάθμιας και της
τριτοβάθμιας εκπαίδευσης!
Την ίδια στιγμή, πρόσφατη έρευνα
του υπουργείου Παιδείας αποκαλύπτει
ότι οι νομοί Ξάνθης και Ροδόπης
παραμένουν μέσα στους πρώτους δέκα
νομούς της χώρας με την μεγαλύτερη
καταγεγραμμένη διαρροή μαθητών.
Θα συνεχίσει, άραγε, η σημερινή
κυβέρνηση την τακτική της
προηγούμενης να συνομιλεί στην Θράκη
μόνο με αρεστούς, με κομματικούς, με
μόνιμους συνομιλητές και
«μειονοτολόγους», ερήμην των φορέων
της μειονότητας, των συλλόγων και των
ίδιων των μελών της εκπαιδευτικής
κοινότητας; Θα συνεχίσει να
συμπεριφέρεται με ενοχικά σύνδρομα
απέναντι στην μειονοτική εκπαίδευση
αντιμετωπίζοντας την με όρους
«εθνικού συμφέροντος» ακόμα και στον
διορισμό των σχολικών συμβούλων και
όχι με όρους διαφάνειας, αξιολόγησης
και αξιοσύνης; Θα καταργηθεί η
αντισυνταγματική διάταξη της
απαγόρευσης διορισμού στο
ελληνόγλωσσο πρόγραμμα των
μειονοτικών σχολείων, μειονοτικών
εκπαιδευτικών που έχουν αποφοιτήσει
από ελληνικά πανεπιστήμια ή
αντίστοιχα της αλλοδαπής; Θα αρθεί η
απόφαση της προηγούμενης
κυβέρνησης που είχε θέσει στο
χρονοντούλαπο της ιστορίας το αίτημα
για δίγλωσσα νηπιαγωγεία;
Υπάρχουν πολλά ανοιχτά θέματα και
προκλήσεις στον χώρο της Μειονότητας
για την νέα κυβέρνηση. Η οποία
ασφαλώς ψηφίστηκε από τους πολίτες,
κυρίως, για να δώσει λύσεις στα
οικονομικά τους αδιέξοδα. Δεν μπορεί
όμως να διαχωριστούν σε καμία
περίπτωση τα θεσμικά ζητήματα από τα
οικονομικά και να δοθεί η αίσθηση ότι οι
κοινωνικές και θεσμικές αλλαγές που
είναι επιβεβλημένες και αναμενόμενες
από μια κυβέρνηση με αριστερή ή
προοδευτική κατά βάση πολιτική
ταυτότητα μπορούν να περιμένουν. Τα
προβλήματα είναι εδώ και όλοι
κρίνονται στο τέλος από τις αποφάσεις
και τις πολιτικές τους πρωτοβουλίες...
Dimetoka dernek başkanından mevlit
DİMETOKA Müslümanları Spor,
Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı
Süleyman Macur, kısa bir süre önce
vefat eden eşi için mevlit okuttu. 1
Mart Pazar günü Dimetoka’da
okutulan mevlide Dimetoka’daki
soydaşların yanısıra azınlık kurum
yöneticileri de katıldı.
Dimetoka Müslümanları Spor,
Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı
Süleyman Macur'un okuttuğu
mevlide, Gümülcine Müftü
Yardımcısı Fehim Ahmet, DEB
Partisi Başkanı Mustafa Ali Çavuş,
Batı Trakya Azınlığı Yüksek
Tahsilliler Derneği Başkanı Ahmet
Kara, Batı Trakya Camileri Din
Görevlileri Derneği adına Ahmet
Arif, Meriç Vaizleri Başkanı
Abdurrahim Kuru, Meriç ili din
görevlileri İbrahim Kuru, Hilmi
Kuru, Erol Yoluç, Mehmet
Bölükbaşı, Mehmet Sar, Ahmet
Padalı, Muhammet Çilingir, Kur’an
kursu öğretmenleri Fazilet Kabakçı
ve Havva Padalı katıldılar. Mevlitte
Türkiye’nin Gümülcine
Başkonsolosluğu’nu Ramadan
Duban temsil etti.
Camide okutulan mevlidin
ardından misafirler Dimetoka
Müslümanları Spor, Kültür ve
Eğitim Derneği’ni ziyaret ettiler.
Buradaki görüşmede dernek
yöneticileri ile Dimetoka’yı ziyaret
eden konuklar, derneğin sorunları
hakkında fikir alışverişinde
bulundular. Ziyaretin sonunda
dernek başkanı Süleyman Macur
günün anısına konuklara plaket
takdim etti. Macur, eşi için
okuttuğu mevlide katılan azınlık
kurum temsilcilerine teşekkür etti.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 19
19
GÜN­DEM­dünya
6 Mart 2015
“IŞİD’i durdurmak için
mali kaynaklarını
kurutmalıyız”
ABD'nin Avrupa'daki Kara Kuvvetleri Komutanı
Hodges, IŞİD tehdidini ortadan kaldırmak için
özellikle mali kaynaklarının kurutulması
gerektiğini belirtti.
ABD'nin Avrupa'daki Kara Kuvvetleri
Komutanı Korgeneral Ben Hodges, IŞİD
tehdidini ortadan kaldırmak için askeri
önlemlerin yanı sıra diplomasi,
enformasyon ve ekonomi alanlarında
adımlar atılması gerektiğini belirterek,
"IŞİD'i durdurmak için özellikle mali
kaynaklarını kurutmamız gerekiyor"
dedi.
IŞİD'in güç kazanmasında Körfez
bölgesindeki bazı ülkelerin verdiği mali
desteğin rol oynadığını ifade eden
Hodges, bunun son bulması gerektiğini
kaydetti.
Hodges, "IŞİD'in mali kaynağı,
Musul'daki bankadan ele geçirdiklerinin
çok çok ötesinde. Neredeyse sınırsız mali
kaynakları var. Bu bir yerlerden geliyor.
IŞİD'i durdurmak için özellikle mali
kaynaklarını kurutmamız gerekiyor."
diye konuştu.
ABD'den ve Avrupa ülkelerinden bazı
gençlerin IŞİD propagandasının etkisine
girerek Suriye'ye gitmelerinin önemli bir
sorun olduğunu kaydeden Hodges,
örgütün gerçekte İslam'ı temsil
etmediğini, bunun bilinmesi gerektiğini
vurguladı.
Hodges, saygın İslam alimleri ve
yetkililerinin açıklamalarının, gençlerin
IŞİD propagandasından etkilenmelerini
ve örgüte katılmalarını
engelleyebileceğini söyledi.
“TÜRKİYE’YE YETERLİ
DESTEK SAĞLANMADI”
Türkiye'nin zor bir coğrafyada
bulunduğunu, Suriye'deki iç savaştan
doğrudan etkilendiğini belirten Hodges,
Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu
tehlikeler konusunda NATO'nun
desteğine güvenebileceğini vurguladı.
"Türkiye'nin endişelenmekte haklı
olduğunu düşünüyorum" diyen Hodges,
şunları söyledi: "Şunu hatırlamamızın
önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye
destek talep ettiğinde, NATO Türkiye'nin
istediği şekilde karşılık verdi. Türkiye,
NATO Şartı'nın 4. Maddesi çerçevesinde,
Suriye kaynaklı potansiyel füze
tehdidine karşı koruma talebinde
bulundu. ABD, Almanya ve Hollanda çok
hızlı bir şekilde harekete geçtiler ve
Türkiye'de Patriotları konuşlandırdılar.
Ardından Hollanda'nın yerini İspanya
aldı. ABD ve Almanya ise Patriot
görevlerini sürdürüyor. Patriotlar,
Türkiye'nin NATO ittifakına
güvenebileceğinin önemli bir
göstergesi."
Türkiye'nin Suriye'deki iç savaştan
kaçan mültecilere kapılarını açmasını
öven Hodges, uluslararası toplumun
Türkiye'ye yeterli yardımda
bulunmamasını eleştirdi.
Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin
sayısının bir milyonu aştığını belirten
Hodges, "Suriyeli mülteciler konusunda
Türkiye'ye yeterli destek sağlanmadı.
Türkiye şu anda büyük bir yükü
omuzlamış durumda, bu adil değil" dedi.
“TÜRKİYE GÜVENLİ MÜTTEFİK”
Türkiye'nin stratejik olarak önemli bir
coğrafyada, NATO'nun en önemli
müttefiklerinden biri olduğunu
kaydeden Hodges, Türkiye'nin ittifaka
önemli katkılar sunduğunu vurguladı.
TÜRKMEN KÖYLERİNE SALDIRI
Bu arada, Suriye'de Esad rejimine ait
birlikler Lazkiye'nin Bayırbucak
Türkmen Bölgesi'ne saldırı düzenledi.
Alınan bilgiye göre, rejim güçleri
muhaliflerin kontrolündeki Bayırbucak
Türkmen Bölgesi Türkmen Dağı
mevkisine gece saatlerinden itibaren ağır
silahlarla saldırı başlattı.
Kızıldağ, Fırınlık, Murtlu ve Göğdağ
köyleri ve çevrelerinin hedef alındığı
saldırılara muhaliflerin de karşılık
vermesi sonucu bölgede zaman zaman
şiddetli çatışmalar yaşandı.
Öte yandan, Suriye'nin Halep
kentinde, rejime bağlı Hava İstihbarat
Şube binasının altına kazılan tünelin
patlayıcılarla havaya uçurulması sonucu
50 askerin öldüğü bildirildi.
Halep'teki yerel aktivistlerden Ebu
Firas el-Halebi, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, muhalif birliklerin kentin
Cemiyet'uz-Zehra bölgesindeki Hava
İstihbarat Birimi binasının altında 3
aydır kazıldığı ifade edilen tünelin
patlatıldığını belirtti. Patlamada ilk
belirlemelere göre 50 rejim askerinin
yaşamını yitirdiğini söyleyen Halebi, söz
konusu binanın büyük bir bölümünün
çöktüğünü aktardı.
Everest’in zirvesi mikrop saçıyor New York’ta Ramazan ve
DÜNYANIN en yüksek dağı olan Everest'in başı
dağcılarla dertte. Dağcıların dışkılarının dünyanın en
yüksek zirvesinde birikmesi insan sağlığını tehdit
ediyor. Bu nedenle salgın hastalıkların ortaya çıkma
tehlikesi söz konusu.
Her sezon dağda ortalama 2 ay kalan 700'den fazla
dağcı ve rehber Everest'e tırmanış yapıyor. Kısa
zamanda bu kadar fazla insanın dağa çıkması ise
beraberinde bazı lojistik zorluklar getiriyor. Bunlardan
birisi de dağcıların ve şerpaların idrar ve dışkılarını
dağda kaldıkları sürece buraya yapması.
Kurban bayramı tatili
KAMPTA TUVALET BULUNMUYOR
Everest'te Mart ayında başlayan tırmanış sezonu Mayıs
ayı boyunca devam ediyor. Everest'in zirvesine kadar 4
kamp bulunuyor. Ana kamp 5 bin 300 metrede, son
kamp ise 8 bin 850 metrede, yani zirvede bulunuyor.
Kamplarda çadırlar ve zorunlu ihtiyaçlar için çeşitli
olanaklar bulunmasına rağmen, tuvalet bulunmuyor.
DAĞCILAR KARDA ÇUKUR KAZMAK ZORUNDA
Dağcılar tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için karda
çukurlar kazmak zorunda. Yıllar boyunca biriken bu
çukurlardaki dışkılar da artık çözülmesi gereken bir
soruna dönüştü. 2008'den beri Everest'te rehberlik
yapan Şerpa Dawa Steven, bazı dağcıların yüksek
kamplarda kullanmak üzere yanlarında tuvalet
torbaları taşıdığını belirtti.
Nepal hükümeti henüz bu sorunun çözümü için
nihai bir plan ortaya koyabilmiş değil. Hükümetin
Dağcılık Departmanı yetkilisi Puspa Raj Katuwal, ana
kamptaki görevlilerin bu sezondan itibaren atıkları
sıkı bir şekilde denetlemeye başlayacağını söyledi.
Bunun yanı sıra hükümet zirveden inen her
dağcının yanında 8 kg. atığı da yanında getirmesini
zorunlu kıldı. Bunun bir nebze de olsa dağda oluşan
kirliliğin önüne geçeceği düşünülüyor.
1953'de Yeni Zelandalı dağcı Edmund Hillary ve
rehberi Tenzing Norgay tarafından keşfedildiğinden
beri 4 binden fazla dağcı Everest Dağı'na tırmandı.
Yüzlercesi de bu uğurda hayatını kaybetti.
NEW York'ta Ramazan ve Kurban bayramları, yeni
eğitim döneminden başlamak üzere öğrenciler için resmi
tatil ilan edildi.
New York Belediye Başkanı Bill de Blasio, İslam dininin
kutsal günleri olan Ramazan ve Kurban bayramlarının tatil
olacağını açıkladı. Blasio, kararı "şehrin çeşitliliğine saygı
duyan bir değişim" olarak nitelendirdi.
Blasio sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamanın
ardından Eğitim Müdürü Carmen Fariña'la kararla ilgili bir
görüşme gerçekleştirdi.
Görüşmenin ardından New York Belediyesi'nden
yapılan açıklamada, New York'ta devlet okullarındaki ilk
resmi tatilin, 2015-2016 eğitim döneminde 24 Eylül
tarihinde Kurban Bayramı'nın birinci günü olacağı
belirtildi.
Belediyenin açıklamasında ayrıca öğrencilerin yüzde
36'sının Kurban Bayramı tatili sırasında okula devam
etmediği kaydedildi.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 20
20
GÜN­DEM­tarih
6 Mart 2015
KORE savaşının 65. yıldönümü
Haftanın Sohbeti
RIZA KIRLIDÖKME
[email protected]
Muhterem hemşehrilerim;
21 Şubat’ta Türkiye’de KORE savaşı
gazilerinin, bir anma etkinliği
düzenlediklerini televizyonda gördük.
Biz de bu etkinlikten esinlenerek
1950 – 1953 yıllarında cereyan eden ve
bütün dünyayı allak – bullak eden bu
olayın kahramanlarından, 86 yaşında,
aramızda yaşayan, çok sevgili bir Kore
gazisi ile yaptığımız bir sohbeti genç
nesillere örnek olur düşüncesiyle
sizlere sunmak istedik. Hem tarihe bir
not düşmek, hem de genç nesillere
muhtemelen bilmedikleri bu olayı
anlatabilmek ümidiyle.
KORE YARIM ADASI
KORE yarımadası bizden yaklaşık 8 bin
kilometre uzaklıkta, Asya’nın
doğusundadır.
KORE yarımadası 1945’te Kuzey ve
Güney KORE diye ikiye ayrılmıştır.
KORE savaşı için bundan 10 -12 yıl
önce, aramızda yaşayan ve bizim gibi
azınlık ferdi olan İstanbul Rum azınlığı
üyelerinden KORE gazisi Thanasis
KREONAS’ın anılarını sizlere takdim
etmiş ve paylaşmıştık.
Bu haftaki sohbetimizde, KORE
savaşı için biraz daha geniş bilgi ve
enteresan bazı fotoğrafları, buna
ilaveten devlet teşekkür belgeleri ile bu
tarihi olayı bir daha hatırlatmayı uygun
gördük.
Ümit ediyoruz ki, 28 Ekim 1940’ta
Yunanistan’ın İtalya’ya karşı savaşında
vatanlarını savunmak için İtalya –
Yunanistan savaşına katılan ve şehit
düşen büyüklerimizden birinin de
hikayesini sizlerle paylaşırız. Batı
Trakya Türkleri için çok önemli ve aynı
zamanda acılarla dolu olan bu olayı
genç nesillerin bilmesinde fayda var
diye düşünüyoruz.
***
KORE savaşına tekrar dönelim ve
devam edelim.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında,
dünya doğu ve batı diye iki bloka
ayrılınca, Güney KORE batı blokunun
himayesinde kaldı.
Doğu blokunun gölgesinde bulunan
Kuzey KORE, 15 Haziran 1950’de güney
KORE’ye saldırınca Batı devletleri
müttefikleri olan bu devleti korumak
için Birleşmiş Milletler kararı ile bir Batı
bloku devletleri ordusu kurdu.
Bu orduya 21 ülke asker verdi.
Bunların arasında Türkiye ile
Yunanistan da vardı.
Türkiye beşbin kişilik bir tugayla bu
savaşa katılmış, dokuz yüz şehit
vermiş, epey yaralı ile kayıp askerleri
de olmuştur.
Biz, bu haftaki sohbetimizde Batı
Trakya Türkleri gibi azınlık statüsünde
bulunan İstanbul Rumları’ndan
vatanının emri ile bu savaşa katılan ve
hala seksen altı yaşında aramızda
yaşayan bir KORE savaşı gazisinin savaş
ve hayat hikayesini ele alacağız.
Kim bu KORE gazisi?
İstanbul Rumları’ndan olan bu gazi,
(fotoğraflarda da gördüğünüz gibi)
1929’da Küçük Ayazma, Elçi sokak No: 8
- Arnavutköy adresinde, İstanbul’da
doğdu. Babası Aristidis, annesi Kaliopi
olan Thanasis (Tanaş) KREONAS’tır.
Evet, KORE gazisi İstanbul Rum
azınlığı ferdi Tanaş KREONAS, ricamız
üzerine KORE savaşı hikayesini bize
şöyle anlattı:
“Ben, 1949 yılı sonunda asker
oldum. İlk altı aylık devrem Karadeniz
Ereğlisi Piyade Alayı’nda geçti. Oradan
Ankara’da Ayaş’a gittim. 1950 yılı ortası
Yukarıdaki fotoğrafta KORE askerleri ile vatanlarını kurtarmaya gelen yabancı askerler hep beraber
olmuşlardır. Tanaş KREONAS’ın iki KORE askeri ile görmektesiniz.
ve
Yukarıdaki fotoğrafta Türk askeri sayın Tanaş KREONAS, Koreli tercümanlarla birlikte görülüyor.
Ailesinden ve İstanbul’dan aldığı kültür gereği, yoksul KORE aileleri ile de hep ilişki içinde olmuş.
İstanbul’da izinde iken çok acele
Ankara’ya dönmem için emir aldım.
Ankara Ayaş’tan, Mamak’a gittim.
Oradaki komutanım “Arkadaş siz
KORE’ye gideceksiniz” dedi.
Ankara’da birkaç gün yeni Amerikan
silahlarını öğrendikten ve KORE’deki
bazı özel durum talimi yaptıktan sonra
trenle İskenderun’a gittik.
İskenderun limanından Amerikan
General Makree gemisi ile Türk tugayı
askerleri olarak 21 günlük yolculuktan
sonra KORE, PUSAN limanına vardık.
KORE topraklarına ilk ayak basan Türk
askeri ben oldum. Gemiden ilk inen
ben oldum.
216 piyade alayı bölük komutanım
üst teğmen Turan SAN refakatinde
Amerikan askeri araçlarıyla SEULE,
PRİON YAKTA KORE savaşında KUNURİ
adı ile anılan 431 rakımlı tepeye çıkarak
hemen Çinliler ile savaşa girdik ve sel
gibi gelen Çinlilerden bu tepeyi geri
aldık.
Ancak bizim 11. takımdan iki kişi
hayatta kaldık. Bu savaşta daima ön
safta bize rehber olan bütün üstlerimiz
ve gedikli başçavuşlarımız şehit düştü.
Bu çetin çatışmada İstanbul
Ortaköylü Ermeni Davit ile
Arnavutköylü Rum Koço BUGADAKİ
hayatını kaybetti.
Ben diğer çarpışmalarda yaralanınca
tugay komutanım Tahsin YAZICI’nın
Türk askeri sayın Tanaş KREONAS, KORE’deki askeri vazifesi esnasında KORE askeri ve KORE
çocukları ile de insani ilişkilerdahilinde yukarıda gördüğünüz gibi hep ilgilenmiş.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:13 PM Page 21
21
GÜN­DEM­tarih
6 Mart 2015
aramızda yaşayan KORE gazisi
Yukarıdaki fotoğrafta Türkiye Gaziler Derneği’nin, KORE savaşında vatanının emrettiği şekilde
savaşan asker Tanaş KREONAS’a verdiği onur belgesini görmektesiniz.
Yukarıdaki fotoğrafta İstanbul’da yaşayan ve zamanı geldiğinde vatani hizmetini yapan İstanbullu
Tanaş KREONAS ile arkadaşı Miltos Vasiliadis görülüyor.
1949 yılı sonunda Karadeniz Ereğli’de askerliğini yaptığı sırada Türk askerinin giydiği tipik ve çok
sevimli üniforması, tipik mavzeri – süngüsü – palaskası ve botlarını bir anı fotoğrafı.
emri ile geri hizmete alınarak yarbay
Natık POYRAZOĞLU’nun emir eri
oldum.
General Tahsin YAZICI, albay Celal
BORA komutanıma sık sık toplantı için
gelirlerdi. Ben kendilerine kendi elimle
yaptığım Emirgan çayını takdim
ederdim. KORE’ye ilk giden 41. Alayın
en iyi çayını takdim ederdim.
KORE’ye ilk giden 41. Alay en iyi
yetişmiş askerlerden oluşuyordu. Çoğu
İstanbullu idi. Bu alayda oldukça çok
sayıda azınlık genci vardı.
KORE’ye ilk giden alaydan çok az kişi
geri geldik. Yukarıda dediğim gibi yakın
arkadaşım Koço BOGADAKİ şehit düştü.
Ben, Mario KUZİ ve Yorgo HALKA geri
geldik.
KORE’de 11 ay kaldık. Vatana geri
döndüğümüzde hemen bizi terhis
ettiler.
Koreliler çok yoksul olmalarına
rağmen çok kibar ve nazik insanlardı.
Bize verilen yemeklerin çoğunu kışlanın
Yukarıda, KORE Cumhuriyeti Muhasıp Gaziler Derneği tarafından vatanları için savaşan Türk askeri
sayın Tanaş KREONAS’a verilen teşekkür belgesini görmektesiniz.
dışında bekleyen aç KORE çocuklarına
veriyorduk.
Ben KORE’ye giden Türk ordusunun
bir eri idim.
KORE Amerikan ordusu baş
komutanı General MacArthur bana
bizzat kendisi yakama başarı
madalyasını takmıştır.
Ayrıca fotoğraflarda gördüğünüz gibi
Türk KORE GAZİLERİ derneğinden,
KORE CUMHURBAŞKANI’ndan
takdirnamelerim var.
1975’ten sonra Almanya’ya işçi olarak
gittim. Oradan Atina’ya... Şimdi de
İskeçe’de aranızda bulunmaktayım.
Bundan da çok mutluyum.
Bana gösterdiğiniz ilgi ve yakınlık
için teşekkür ederim.
Ben halen T.C. KORE GAZİLERİ
derneği üyesiyim.”
Evet, sevgili dostumuz, kardeşimiz
Türk ordusunun KORE gazisi İstanbul
Rum azınlığı ferdi sayın Tanaş
KREONAS böyle anlattı KORE savaşını.
Sayın Tanaş KREONAS’la çok sıkı
dostuz ve hayatta kaldığımız müddettce
hep öyle olacağız.
İstanbul Rum azınlığı ve Batı Trakya
Türk azınlığı ailesi olarak, sayın Tanaş
KREONAS’ın KORE anılarını, ayrıca bir
de 28 Ekim 1940’ta İtalya – Yunanistan
savaşına katılmış bir Türk şehidin
anılarını bir belgesel yapmak
istediğimizi de hatırlatmak isteriz.
Yine ayrıca tabii ki kısmet olursa, 28
Ekim 2015’te, faşist İtalya’ya karşı
savaşıp şehit düşen muhterem
büyüklerimizden bazılarının anılarını
sizlere sunacağımızı bilmenizi isteriz.
SON SÖZ MÜ?
ZARURET OLMADIKÇA
SAVAŞ CİNAYETTİR
Yukarıda KORE savaşına asker vererek katılan ülkelerin bayraklarını görmektesiniz. Ayrıca KORE Cumhurbaşkanı’nın vatanları için savaşan Türk askeri
sayın Tanaş KREONAS’a takdim ettiği teşekkür belgesini görmektesiniz.
Mustafa Kemal ATATÜRK
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:14 PM Page 22
22
GÜN­DEM­haber
EĞİTİMCİ GÖZÜYLE
Emine Tabak Ahmet
6 Mart 2015
Kadın Aile ve Kültür Kolu
yeni yönetimini belirledi
Çocuğun ailesiyle geçireceği
ortak zamanın önemi
apılan araştırmalar
sonucu çocuğun
özellikle ilk beş yıl
ailesiyle paylaştığı ortak
zamanın çok verimli olabildiği
kanıtlanmıştır. Anne babanın,
günlük işleri dışında, sadece
çocuklarına ayırabilecekleri
bir zaman diliminin olması
gerekmektedir. Bu zaman
dilimi çocuğun psiko-sosyal
gelişimine büyük katkılar
sağlayacaktır.
Öncelikle çocuğun öz
güveninin gelişimine destek
olacaktır. Ona, “ben sana
zaman ayırıyorum, çünkü
sana değer veriyorum” mesajı
verilmiş olacaktır. Varlığı ile
yokluğu pek hesaba
katılmayan, sanki evde
yokmuş gibi kendi başına
oynamaya bırakılan çocukta
öz güven gelişemez. Özellikle
çok çocuklu ailelerde bu daha
da önemlidir. Tek çocuklu
ailelerde de, çocuğun tek
başına sıkılmaması için, yine
kendisine çok zaman
ayrılabilmelidir.
Çocukla geçirilecek ortak
zaman, onun zorlukları daha
kolay yenmesine yardımcı
olacaktır. Yine yapılan
araştırmalar, çocukluğunda
ailesinden yakın ilgi görmüş
kişilerin, büyüdüklerinde
stres ve depresyonla daha
kolay başedebildiklerini
göstermiştir.
Çocukla ne kadar fazla
kaliteli zaman geçirilebilirse,
onun ailesine o kadar daha
yakın olması sağlanır.
Böylelikle de çocuğun,
ailesine karşı güveni artacağı
için, problemlerini de daha
rahat gelip anlatabilecektir.
Kendisine vakit ayrılmayan
çocuk, ailesinden
uzaklaşarak, duygularını ifade
edemeyen, içe dönük,
sorunlarını içinde yaşamaya
çalışan, mutsuz bir birey
olacaktır.
Y
Çocukla geçirilecek ortak
zamanın uzunluğundan çok,
bu zamanın faydalı ve verimli
olması daha önemlidir.
Özellikle çalışan anneler için,
bu zaman ayırabilme, önemli
bir sorun oluşturmaktadır.
Ancak iyi bir programlama ile
anneler bunu çok iyi
başarabilirler. Önemli olan,
çocuklarıyla geçirecekleri
zaman kısa da olsa, o zamanı
çocuk için kaliteli, faydalı ve
verimli hale getirebilmektir.
İyi bir ruh sağlığına sahip
çocuklar yetiştirebilmek için,
dikkat edilmesi gerekenler
onlara yakın olmak,
sorunlarına yardımcı
olabilmek, sıkıntılarını
giderebilmek ve en önemlisi
de bol sevgi verebilmektir.
Yine, yapılan bazı
araştırmalar, çocukların anne
babalarından aldıkları
sevginin, onları mutlu insanlar
yaptığını, kendilerinin de
diğer insanlara sevgiyle
yaklaştığını göstermiştir.
Bazen de anne babalar,
çocuğa gerektiğinden fazla
zaman ayırarak, sürekli onun
üzerine düşerek çocuğu
bıktırabilmektedirler. Bu da
yanlış bir tutumdur. Çünkü
böyle davranıldığında da
çocuk anne babasına karşı
gelerek isyankar tavırlar
gösterebilir.
Dolayısıyla burada önemli
olan, dengeyi
sağlayabilmektir. Her şeyin
ortası iyi olduğuna göre,
aşırıya kaçmadan, her aile,
çocuklarını bıktırmadan,
onların ihtiyaçlarını
karşılamaya çalışarak mutlu
bireyler yetiştirmeyi hedef
edinmelidir.
Küçük yaşlardan itibaren
atılmaya başlayan sevgi ve
güven tohumları, çocuklarımız
büyüdükçe çok güzel
meyveler vererek bizleri de
huzurlu ve mutlu edecektir.
BATI Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği
(BTAYTD) Kadın Aile ve Kültür Kolu, 27 Şubat
Cuma günü gerçekleştirilen seçimlerle yeni
yönetimini belirledi.
Görev dağılımı 3 Mart Salı günü BTAYTD
Başkanı Ahmet Kara’nın da hazır bulunduğu
toplantıda şu şekilde yapıldı:
Başkan ve Halkla İlişkiler Sorumlusu: Sibel
Osmanoğlu (Mütercim-Tercüman)
Asbaşkan ve Platform Sözcüsü: İlknur Tuzlacı
(Sigorta Danışmanı)
Sekreter: Seval Alidayı (Sınıf Öğretmeni)
Kasadar: Pervin Tüccar (Okul Öncesi Öğretmeni)
Eğitim Kolu Sorumluları: Ebru Kuruk (Okul
Öncesi Öğretmeni), Fatma Onbaşı (Din Görevlisi)
Sağlık Kolu Sorumluları: Fatma Nizam (Halk
Sağlığı Danışmanı), Pelin Ahmetçik (Psikolog)
Kültür Kolu Sorumluları: Gülsem Belez
(Optisyen), Seval Alidayı (Sınıf Öğretmeni).
Cami kapısına dört
domuz ayağı bırakıldı
ABONELER‹M‹Z‹N D‹KKAT‹NE
Y›ll›k abone ücretlerini ödemeyen
abonelerimizin, Gümülcine’deki P.
Mavromihali (İdadiye Sokağı) 4-6
adresinde bulunan büromuza gelerek
abone ücretlerini ödemeleri
önemle rica olunur.
GÜNDEM
BULGARİSTAN’da, 3 Mart Milli Bayram
gününde Blagoevgrad (Yukarı Cuma)
kasabasındaki cami kapısının önüne dört tane
domuz ayağı ve iki domuz kalbi atıldı.
Blagoevgrad’daki camiye, Hak ve Özgürlükler
Hareketi (HÖH) Onursal Başkanı Ahmed Doğan ve
parti karşıtı yazılar yazıldı.
Bir hafta önce ise Gotse Delçev’de bulunan
bölge müftülüğü kapısına İslam dinine nefret
içeren yazılar yazılmış ve gamalı haç işareti
çizilmişti. Bunun üzerine Cuma günü yaklaşık 500
Müslüman, Gotse Delçev’de bir araya gelerek, etnik
ve dini hoşgörünün sağlanması için protesto
gösterisi yapmıştı.
Gotse Delçev’deki cami bundan önce de birçok
kez saldırıya uğramıştı.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:14 PM Page 23
23
GÜN­DEM­spor
6 Mart 2015
Galatasaray
Gümülcine’ye gelemiyor
RODOP Amatör
Kulüpler Birliği eski
yöneticisi Ömer Ömer,
Türkiye’den Galatasaray
futbol takımının
Panthrakikos ile
yapacağı dostluk maçına
gelemeyeceğini açıkladı.
Sarı Kırmızılı takımın
Gümülcine’ye gelmesi
için aracılık yapan Ömer
Ömer, konuyla ilgili
olarak Gümülcine’den
yayın yapan Joy FM
radyosuna yaptığı
açıklamada,
“Galatasaray kulübüne,
16 Şubat 2015 tarihinde
dostluk maçı yapmak
için Panthrakikos takımı
adına resmi davetiye
gönderildi. Ancak
Galatasaray
yönetiminden,
Galatasaray’ın ligde
vermiş olduğu
mücadeleden dolayı
takımın dinlenmesi
gerektiği bizlere iletildi.
Aynı şekilde bizler
Panthrakikos takımını
İstanbul’a götürme
teklifinde bulunduk. Bu
da kabul edilmedi. O
yüzden çok üzgünüz. 50
kişilik bir kafilenin 3
günlüğüne Batı Trakya’yı
ziyaret edeceği
doğrultusunda bir
program hazırlanmıştı.
Bugün her şey yıkıldı.
Galatasaray kulübünden
gönderilen yazıda
Gümülcine’ye
gelemeyecekleri bize
bildirildi. Çok üzgünüm.
Keşke böyle olmasaydı.”
dedi.
Arena’da heyecanlandıran gelişme Olimpiakos Başkanı
Marinakis’ten Takıma ceza
SİYAH-Beyazlı camianın
bitirilmesini merakla beklediği
Vodafone Arena’daki yapım
çalışmalarında büyük aşama
kaydedildi.
41 bin 903 kişilik dev spor
kompleksindeki prekastların
(tribünlerin üzerindeki beton
kalıplar) yüzde 85’nin takıldığı ve
sadece yüzde 15’lik bölümünün
de montajının tamamlanmasının
ardından kaba inşatın sona
ereceği bildirildi. Yapımına 7 gün
24 saat boyunda devam edilen
Beşiktaş’ın yeni mabedinin
çatısındaki çalışmaların da dün
itibariyle başlaması, taraftarları
heyecanlandırdı.
Konuyla ilgili haberlere göre;
Kendi elektriğini üretecek
olmasından dolayı Türkiye’nin ilk
akıllı stadı olma özelliğini elinde
bulunduran Vodafone Arena’yı
yeni sezona yetiştirebilmek için
ellerinde geleni yapan yönetim,
bütün maddi olanaklarını stat
için sonuna kadar zorluyor.
Açılış tarihinin ileriki bir tarihe
sarkmaması için büyük bir özveri
sarf eden Başkan Fikret Orman
başta olmak üzere birçok SiyahBeyazlı yöneticinin, sık sık stat
inşaatına gidip bilgi aldığı
biliniyor.
Hüseyin
FINDICAKLI
Yeterli değil
Futbol kamuoyunda özellikle
de Fenerbahçeliler tarafından
Fenerbahçe Kadıköy’de
yenilmez söylentileri ortada
dolaşmaktadır. Bu doğrrudur.
Fakat bu söylenti tamamen bir
safsatadır. Çünkü bir takım
kendi sahasında her takımı
yendi diye o takıma
şampiyonluk vermezler.
Öyle olmuş olsaydı,
Fenerbahçe’nin şampiyonlukları
19 değil 30’un üzerinde olurdu.
Başa güreşen bir takımın dış
sahada da galip gelmesi puan
veya puanlar getirmesi lazımdır.
Çünkü ister kendi sahanda
isterse de rakip sahada yani
hangi takım olursa olsun 3 puan
galibiyete verilmektedir. Onun
için böyle safsatalarla
uğraşılmaması lazımdır.
Eskiden ise üç büyüklerin
aralarında yaptıkları derbi
OLYMPİAKOS Kulübü
Başkanı Vangelis Marinakis,
son iki maçta sergilenen kötü
performans nedeniyle
oyuncu ve teknik kadroya
500 bin euro ceza verdiğini
bildirdi.
Olimpiakos Kulübü
Başkanı Vangelis Marinakis,
son iki maçta sergilenen kötü
performans
nedeniyle oyuncu ve teknik
kadroya 500 bin euro
ceza verdiğini bildirdi.
Vangelis Marinakis,
yaptığı açıklamada,
kulübün başına geldiği ilk
günden beri oyuncu ve
teknik kadronun her zaman
yanında yer aldığını ifade
ederek, son iki maçta
sergilenen performansın
kendisini ve taraftarları
üzdüğünü belirtti. Marinakis, Karayskaki
Stadı’nda, AEK ile
oynanan Yunanistan Kupası
çeyrek final ilk maçı ve UEFA
maçlarında en çok puan
toplayan takım şampiyon olur
deniliyordu. Bunun böyle
olmadığını çok defalar
görmüşüzdür.Kısa bir örnek
vereyim. Geçtiğimiz yılda
Galatasaray Beşiktaş’ı iki defa
yenip 6 puan alımıştır.
Fenerbahçe’yi de birdefa
yenerek ondan da 3 puan
almıştır. Yani kısacası toplamda
9 puan toplamış olmasına
rağmen şampiyon Fenerbahçe
takımı olmuştur. Onun için bir
takımın şampiyon olabilmesi için
18 takımla bir ligde dışarıda
oynayacağı 17 maçın en azından
10 tanesini kazanmazsa
şampiyon olamaz.
Bu sadece Türkiye’de değil
Avrupa ülkelerinde de aynıdır.
Şu anda Avrupa’nın en iyi ligi
İspanya’da oynanmaktadır.
Orada bile ister Real Madrid
isterse de Barcelona olsun dış
Avrupa Ligi’nde, Kiev’de
yapılan Dnipro
müsabakasında alınan
kötü sonuçlar nedeniyle
oyuncu ve teknik
kadroya 500 bin euro
ceza verdiğini kaydetti.
Oyunculara çağrıda
bulunan Marinakis, “Eğer
takımla ilgili bir sorunu olan
varsa şu an gitsin. Şampiyon
olmaktan başka bir
seçeneğimiz yok.
Oyunculardan da sadece bu
fikri düşünmelerini
istiyorum” ifadesini kullandı.
sahalarda daima
zorlanmaktadırlar. Bu sene
Türkiye’deki ligler o kadar zor ki,
bir duruma geldi. Değil rakip
sahada kendi sahanda bile
misafir takıma karşı galip
gelmeleri çok zordur. Doğrusu
da budur.
Ufak takımlar eskisi gibi öyle
büyük takımlardan
korkmuyorlar. Bunun da sebebi,
havuz sisteminden ileri
gelmektedir. Kendimizi öyle boş
sözlerle aldatmayalım. Gerçi
bunu futbolu takip eden
futbolseverler gayet iyi bilirler.
Yazılarımın başında dediğim gibi
yeterli değildir. Siz ne dersiniz?
Beşiktaş şampiyonluk
kovalarken, Galatasaray ve
Fenerbahçe gökteki milyonlarca
yıldızdan birini alma peşinde
savaş veriyorlar. Bekleyelim
göreceğiz, bakalım yıldızda
hayat var mı?
Bu hırsızlık
Almanya’yı
sallladı
Aralık 2013’te Fransız
Alpleri’nde kayak yaparken
kaza geçiren ve başını taşa
çarpan eski Formula 1 pilotu
Michael Schumacher’in
doktoru Johannes Peil’in ofisi
hırsızlar tarafından soyuldu.
Alman Bild gazetesinin
haberine göre ofisi soyan
hırsızlar, Dr. Peil’in kişisel ve
özel eşyalarının yanı sıra tıbbı
reçete ve laptop’unuda çaldı.
Laptopta Michael
Schumacher’e ait 15 aylık
raporlarında yer aldığı
söylentisi ise Alman
basınında büyük yankı
uyandırdı.
Bugüne kadar sağlık
durumu ve tedavisi hakkında
çok az açıklama yapılan
Schumacher’in raporlarının
basına sızıp sızmayacağı ise
merak konusu oldu.
Fenerbahçe genç
gurbetçinin
peşinde
Kerem Demirbay,
Fenerbahçe’nin kendisiyle
ilgilendiğini açıkladı.
Almanya’nin Kaiserslautern
takımında kiralık olarak forma
giyen Kerem Demirbay,
Fenerbahçe’nin kendisiyle
ilgilendiğini açıkladı.
Napoli’nin de kendisini
istediğini belirten 21
yaşındaki, gurbetçi oyuncu
verdiği demeçte, Hamburg’ta
yeteri kadar iyi olmadığını
düşünüldüğü için
Kaiserslautern’e kiralandığını
belirtti.
Demirbay, şu anda
Hamburg’ta forma giyecek
kadar iyi olduğunu ama
kendisinin ayrılmak istediğini
ve teklifleri değerlendirmeyi
düşündüğünü belirtti.
gundem_920 2_Layout 1 3/10/15 3:14 PM Page 24
ΓΚΙΟΥΝΔΕΜ
6 Μαρτὶου 2015
ΕΒΔΟΜΑΔΙΑΙΑ ΕΦΗΜΕΡΙΔΑ
Τεύχος: 920
Τιμή: 0.80 Ευρώ
Çocuklar “Sihirli Orman”la
eğlendi...
Yalova Gri Sanat Derneği Tiyatrosu
oyuncularının sahneye koyduğu
oyunu çocuklar beğeniyle izledi.
BATI Trakya Azınlığı Kültür
ve Eğitim Şirketi (BAKEŞ)
tarafından, 1 Mart Pazar günü,
çocuklara yönelik “Sihirli
Orman” adlı müzikli çocuk
oyunu sahnelendi.
Gümülcine’deki eski Rex
sinema salonunda sergilenen
müzikli çocuk oyununu,
Türkiye’den Yalova Gri Sanat
Derneği Tiyatrosu oyuncuları
sahneye koydu. Erdal
Yıldırım’ın yazdığı, Funda
Yıldız’ın yönettiği tiyatro
oyunu, Rodop ve İskeçe illerinin
değişik bölgelerinden gelen
çocuklar tarafından büyük bir
ilgiyle izlendi. Çevre ve doğa
sevgisinin anlatıldığı oyuna
çocuklar da katılarak katkıda
bulundu.
Gösteriyle ilgili olarak
GÜNDEM’e konuşan BAKEŞ
Genel Müdürü Pervin Hayrullah
şunları söyledi: “Yalova’dan
gelen ekip çok iyi bir ekipti.
Kendilerine teşekkür ederiz.
‘Sihirli Orman’ adlı oyun
interaktif bir oyundu. Yani
çocukların da oyuna katılarak,
aktif olarak rol almaları
sağlandı. Salonda boş bir koltuk
bile kalmadı. Çocuklarımızın
ilgisi görülmeye değerdi. Doğa
sevgisini, çocukların ilgisini
çekecek sekilde anlatan bir
oyun oldu.”
BAKEŞ’in çocuklara tiyatro
sevgisini aşılamayı
amaçladığını ifade eden
Hayrullah, bu tür etkinliklerin
önümüzdeki dönem de devam
edeceğini söyledi.
Aynı gün iki kez sahnelenen
tiyatro oyununu izleyenler
arasında, Gümülcine Seçilmiş
Müftüsü İbrahim Şerif, Rodop
Milletvekili Mustafa Mustafa,
Türkiye’nin Gümülcine
Başkonsolosu Ali Rıza Akıncı ve
eşi Hülya Akıncı, BAKEŞ
Başkanı Galip Galip, Batı Trakya
Medrese Mezunu Müslüman
Muallimler Cemiyeti Başkanı
Asım Çavuşoğlu ve diğer
kuruluş temsilcileri yer aldı.
Ciğerci Niyazi Usta
“Lezzetin
doğru adresi”
Edirne’deki adresiniz
?ND?R?M KUPONU
Merkez: Alipaşa
Ortakapı Cad. No: 5/2
Tel: +90 284 2133372
Şube: Alipaşa Ortakapı Cad. No: 9
Tel: +90 284 2125244
www.cigerciniyaziusta.com.tr

Benzer belgeler

Cumhuriyet - Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu

Cumhuriyet - Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu Mete’yle devam kararı Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu seçimleri, 1 Mart Pazar günü GTGB’de gerçekleşti. İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete oybirliğiyle yeniden başkan seçildi. »6

Detaylı