Sinop Turizmine Akademik Bakış - Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik

Transkript

Sinop Turizmine Akademik Bakış - Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik
Panel Yöneticisi
Prof. Dr. Dursun DİLEK
(Rektör Yardımcısı)
Konuşmacılar
Yrd. Doç. Dr. Alpay TIRIL
(Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu Konaklama İşletmeciliği Bölümü)
“Sinop Turizmi”
Öğr. Gör. Mehmet Sedat İPAR
(Meslek Yüksekokulu Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı)
“Kültürel Miras ve Turizm”
Öğr. Gör. Nuray TÜRKOĞLU
(Meslek Yüksekokulu Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı)
“Turizm ve Yerel Yönetimler”
Yrd. Doç. Dr. Demet KOCATEPE
(Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu Yiyecek-İçecek İşletmeciliği Bölümü)
“Turizmcinin Mutfağı”
Uzman Kadir TEBER
(Sinop Üniversitesi Rektörlüğü)
“Turizm Kümesi”
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Açılış Konuşması
Prof. Dr. Recep Bircan
Sinop Üniversitesi Rektörü
Sunucu: Sayın Valim, Sayın Rektörüm, kurumlarımızın sayın temsilcileri, üniversitemizin
sayın akademik ve idari personeli, sevgili öğrenciler, saygıdeğer misafirler; Sinop Valiliği ile
Üniversitemizin ortaklığında organize edilen “Sinop Turizmine Akademik Bakış” konulu
panelimize hoşgeldiniz.
[Alkışlar]
Tüm eğitim şehitlerimiz anısına sizleri saygı duruşuna, ardından da İstiklal Marşımızı
söylemeye davet ediyorum, arzederim.
[Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı]
Üniversitemiz Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü tarafından hazırlanan Sinop
Üniversitesi tanıtım filmini sizlere sunuyoruz.
[Tanıtım filmi]
Açılış konuşmalarını yapmak üzere sayın Rektörümüz Prof. Dr. Recep Bircan hocamızı
sahneye davet ediyorum; arzederim.
[Alkışlar]
Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Recep Bircan: Sayın Valim, sayın vekilim, ilimizin
çok değerli müdürleri, sektörümüzün temsilcileri, sevgili Sinoplular, misafirlerimiz, sevgili
meslektaşlarım ve sevgili öğrenciler;
İlimizde yapılan 36. Turizm Haftası şenlikleri kapsamında Üniversitemiz Turizm İşletmeciliği
ve Otelcilik Yüksekokulu ile Meslek Yüksekokulu Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı
işbirliğinde düzenlenen “Sinop Turizmine Akademik Bakış” konulu panele hoş geldiniz diyor,
hepinize en kalbi duygularla selam ve saygılarımı sunuyorum.
[Alkışlar]
Bilindiği gibi turizm, günümüzün en önemli ekonomik faaliyetlerinden biri olması yanında,
kültürel etkileşim ve yakınlaşmalar yoluyla dünya barışına da katkıda bulunabilecek çok
yönlü toplumsal ve kültürel bir olgudur. Turizm, gerek sosyal ve kültürel, gerekse ekonomik
faydaları nedeniyle, önemi ülkemizde giderek artan bir sektördür.
Küresel turizm pazarında her geçen gün daha çok ön plana çıkan bir ülke olan
Türkiye’de, dış turizm yanında iç turizm de gün ve gün gelişmektedir. Her yıl daha çok Türk
vatandaşı, ülkemizin değişik yörelerini görmek ve tanımak amacıyla iç turizm etkinliklerine
katılmaktadır. Bir yandan ülkemizdeki turistik hareketlilik artarken, diğer yandan yerli ve
yabancı gezginler yeni yerler görmek arzusuyla gelenekselleşmiş turizm merkezleri dışındaki
alanlara yönelmektedirler. Yerli ve yabancı turistlerin yeni yerler görme arzusu, şimdiye kadar
çeşitli nedenlerle önemli bir turistik çekim merkezi olma şansını yakalayamamış, ancak bu
potansiyeli taşıyan yöreleri ön plana çıkartmaktadır.
Değerli konuklar,
Sevinerek söyleyebilirim ki, Türkiye’nin yıldızı son yıllarda parlayan turistik cazibe
merkezlerinin başında Sinop gelmektedir. Sinop, Türkiye turizminin, özellikle iç turizmin,
parlayan yıldızıdır. Sinop’a son yıllarda gösterilen turistik ilgi giderek artma eğilimindedir; tüm
göstergeler de bu yöndedir. Ancak, hızla gelişen Sinop turizminin önünde, sayıları her yıl
daha da artan konuklara nitel ve nicel olarak yeterli hizmet sunamamak gibi çok önemli bir
engel olduğu, sanırım burada bulunan herkesçe malumdur.
Yıllardan beri Sinop’ta yaşıyor olmam sebebiyle biliyorum, Sinop’un eğitim, kültür ve
turizm şehri olmasını her fırsatta dile getiriyoruz, daha birkaç gün önce Sinoplu, ama dışarıda
yaşayan bir kardeşimiz ziyaretimize geldiğinde, turizmle ilgili bir iki konuda dikkatimizi çekti.
Dedi ki, yıllardan beri turizm kenti olalım diye söylüyoruz, ama turizmin çok önemli parçası,
göstergesi olan, Mesela dedi, bizim turistik işletmelerimizde tek tip elbiseli insanlar
göremiyoruz. Mesela bir lokantaya gittiğimiz zaman tek tip elbisesi olan garsonlar
göremiyoruz. Mesela biz yıllardan beri Sinop mantısı deriz, halbuki mantı deyince aklımıza
Kayseri geliyor. Buna Sinop’un ismiyle kulaklı hamur desek Sinop’a ait bir yemek olacak.
Dolayısıyla, bu konulara dikkat etmemiz lâzım. Yani oyunu kurallarına göre oynamamız
gerekiyor.
1
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Açılış Konuşması
Prof. Dr. Recep Bircan
Sinop Üniversitesi Rektörü
Değerli Sinoplular,
Son yıllarda Sinop’un tanınırlığının artması ve buna paralel olarak Sinop’u ziyaret
eden turist sayısındaki artış karşısında turizm tesislerimiz ne yazık ki aynı oranda artış
gösteremedikleri gibi, hizmet kalitesinin belli standartlara ulaşmasında da sıkıntılar yaşandığı
bilinmektedir. Üniversitemiz, sektörün eğitimli insan kaynağı açığının kapatılmasında, ilimizin
turizm kaynaklarının araştırılmasında, planlanması ve geliştirilmesinde ihtiyaç duyulan
akademik desteğin sağlanmasında ve bu konularla ilgili sorunların çözümlenmesinde, ilimiz
turizminin geliştirilmesine yönelik projelerde, nitelikli turizm yöneticisi ve ara eleman
yetiştirilmesinde yapacağı katkılarla, turizm sektörünün önemli bir paydaşı olma yolunda
olacağı inancındayım.
Üniversitemizin en genç akademik birimlerinden biri olan Turizm İşletmeciliği ve
Otelcilik Yüksekokulu, bir yandan akademik kadrosunu genişletmek ve eğitim öğretime
başlamak için hazırlıklarını sürdürürken, diğer yandan da Sinop’un turizm kaynaklarının
araştırılması, tanıtılması ve Sinop’ta turizmin geliştirilmesine yönelik çalışmalarına devam
etmektedir.
Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulumuz, kendi değerlerini özümsemiş nitelikli
bireyler yetiştirerek bölgemiz ve ülkemizin turizm sektörünün sahip olduğu konumu
iyileştirerek topluma hizmet etmeyi, turizm ve akademi çevrelerinde yaptığı ilmi çalışmalarla
ve yeniliklerle yüksek katma değerli bilgiler üreterek, bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel
gelişmesine yön vermeyi, ülkemizin milletlerarası arenada tanınırlığına katkı yapmayı amaç
ve hedef edinmiştir.
Üniversitemizde Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu ile turizm sektörüne
nitelikli lisans mezunu elemanlar kazandırma hazırlıklarının yanında, Gerze Meslek
Yüksekokulu’nda ön lisans mezunları da yetiştirmektedir. Üniversitemizin üçüncü turizm
programı ise bu yıl Meslek Yüksekokulu’na bağlı olarak açılacak olan ön lisans programıdır.
“Sinop Turizmine Akademik Bakış” konulu panel, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik
Yüksekokulu öğretim üyeleri yanında, Meslek Yüksekokulu’na bağlı olarak ön lisans
öğrenimini sürdürecek olan Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı’nda görev yapan ve
aramıza yeni katılan genç akademisyen arkadaşlarımız ve Rektörlük uzmanımızın da
katılımıyla yapılacaktır.
Muhterem konuklar,
Bilim nasıl bir millete bir güç verirse kültür de şahsiyet kazandırır. Devletin temeli
toprağa değil, milletin karakterine, toplumun vicdanına atılır. Hak duygusuna sahip
aydınların, münevverlerin görev aldığı çarklar farklı işler. Aydın’ın şahsiyetli olduğu toplumda,
yabancılar istediğini yapamazlar. Şanlı tarihimize baktığımızda nice ibretli olayları görmek
mümkündür. Bunlar da bizi, eğitimimizi sigaya çekmeye götürür.
Şu anda içinden bulunduğumuz bina ve salon, Üniversitemiz Bilimsel ve Teknolojik
Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne ait olup, Karadeniz Bölgesi’nin ilk ve tek
merkezi laboratuvar kompleksidir. Merkezimiz henüz faaliyete geçirilme aşamasındadır. 36.
Turizm Haftası etkinlikleri kapsamında Üniversitemiz tarafından düzenlenen “Sinop
Turizmine Akademik Bakış” konulu panelle bu bina ve salon da ilk defa kamuoyuna açılmış
olmaktadır. Bu salonun ve laboratuvar kompleksinin, bundan sonra nice bilimsel
araştırmalara ve etkinliklere ev sahipliği yapması temennimizdir.
Panelin, başta şehrimiz ve özellikle turizm sektörü temsilcileri olmak üzere tüm
konuklar için faydalı olmasını dileyerek bizleri yalnız bırakmadığınız için teşekkürlerimi,
selam ve saygılarımı sunarak sözlerime son vermek istiyorum.
Saygılarımla…
[Alkışlar]
Sunucu: Sayın Rektörümüze konuşmalarından dolayı teşekkür ediyoruz. Sayın Valimiz Dr.
Ahmet Cengiz’i konuşmalarını yapmak üzere sahneye davet ediyorum; arzederim…
[Alkışlar]
2
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Açılış Konuşması
Dr. Ahmet Cengiz
Sinop Valisi
Sinop Valisi Dr. Ahmet Cengiz: Saygıdeğer vekilim, çok değerli rektörüm, ilimizin değerli
daire amirleri, değerli protokol, değerli akademisyenler, çok değerli öğrenciler, kıymetli basın
mensupları. Ben de hepinizi saygıyla ve hürmetle selamlarken, sözü asıl sahipleri olan
panelistlere bir an önce bırakabilmek için konuşmamı kısa tutacağım.
Değerli misafirler, öncelikle üniversitemizin yeni binası olan, “Bilimsel ve Teknolojik
Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi ile bu Konferans Salonu’nun” başta ilimize
olmak üzere, ülkemize ve insanlığa uzun yıllar boyunca hizmet etmesini ve hayırlı olmasını
diliyorum.
Çok değerli misafirler, turizmin bir bölgede veya yörede gelişmesi ve geliştirilmesi için
malumunuz olacağı üzere birtakım ön şartlar gerekmektedir. Bunların en başta gelenlerinden
bir tanesi altyapıdır. Altyapı kavramı içerisinde öncelikle eğitim vardır. İşte bugün
gerçekleşen panelin bir amacı, turizmi çeşitli boyutlarıyla ele almak ve Sinop’ta turizm
anlayışının geliştirilmesi için akademik anlamda çeşitli önerilerde bulunmaktır.
Tabii ki eğitim altyapısının yanı sıra, turizme hizmet edecek çeşitli gereklilikleri yerine
getirmiş oteller lazım, restoranlar lazım, yollar lazım, hava ve kara ulaşımı lazım. Ayrıca
bunlara ek olarak gezilecek yerler lazım ve bölgede bir turizm kültürünün olması lazım.
Sinop’ta bunlardan birçoğu mevcut olmasına rağmen, turizm sektörü henüz emekleme
aşamasında bulunmaktadır. Tarihi dokusuyla, bulunduğu coğrafyasıyla, sahip olduğu tabii
güzellikleriyle Sinop ili, gerçek anlamda ülkemizin müstesna yerlerinden biridir. Tabii ki,
ülkemizin her bir köşesinin ayrı bir güzelliği vardır. Baktığımızda, her bir çiçeğin güzelliği
ayrıdır. Sinop, işte bu çiçeklerden, bu renklerden bir tanesidir. Bizler bu güzelliği geliştirmek,
insanlarla paylaşmak ve insanlığın hizmetine sunmak istiyoruz.
Bizler turizm için gerekli altyapıyı oluşturmak ve turizm eğitimi konusunda ilerlemek
için çeşitli destekler sağlama çabasındayız. Geçen sene, il merkezimizde bir turizm meslek
lisesi açıldı. Gerze ilçemizde de bir meslek lisemiz var. Üniversitemizin Meslek
Yüksekokulu’nda Turizm ve Otel İşletmeciliği programı bu sene eğitim ve öğretime
başlayacak. Ayrıca, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulumuz da açılıp, devreye
girdiğinde, inşallah Sinop turizmini belli bir yere getirme konusunda altyapımızın eğitim
kısmını oluşturmuş olacağız.
Sinop’u gezmek ve incelemek için Arap ülkelerinden ilimize gelen, yaklaşık elli kişilik
bir gruptan oluşan seyahat acentaları yetkilileri, dünden beri turistik alanlarımızı ziyaret
etmekteydi. Görevli arkadaşlarımızın katılımıyla ilgilendiğimiz bu ziyaretçilerimiz, bugün
Hamsilos, Erfelek Şelaleleri, Akliman vb. turistik alanları gezmişler ve çok beğenmişler.
Aslında, Sinop’u ilk kez gören birçok kişi, olumlu düşüncelerini belirterek, beğenisini ortaya
koyuyor. Ancak burada önemli olan, Sinop’a her gelen turistin bir tanıtım elçisi olduğunu
unutmamaktır. Bu elçilere karşı olumlu davranışlarda bulunmak ve onların ilimizden memnun
şekilde ayrılmalarını sağlamak, bu kimselerin gittikleri yerlerde ilimizin reklamını yapmasını
beraberinde getirecek ve uzun vadede bu durum, turizm pastasından aldığımız payı her
geçen sene arttıracaktır.
Geçen sene Sinop ilimize yaklaşık 770.000 civarında turist gelmiştir. Ancak bu
sayının büyük çoğunluğunu yerli misafirlerimiz oluşturmaktadır. Yurtdışından Sinop’a yönelik
gerçekleşen turizm hareketi ise yok denecek kadar azdır. Resmi verilere göre, 2010 yılında
konaklayan sayımız 100.000 iken, 2011 yılında bu sayı 198,000 e çıktı. Bu durum, ilimizde
turizm anlamında iyi bir enerji ve sinerji olduğunun göstergesidir. Bu durumun gelişerek
sürmesini istiyor ve gelişeceğine de inanıyoruz. Peki Sinop turizmi gelişince ne olacak?
Öncelikle hem ülkemizin tanıtımına katkı sağlanacak, hem de çok daha önemlisi Sinop insanı
istihdam edilecektir. Sinop insanı için iş ve gelir kapısı yaratılmış olacaktır. Bu anlamda
ilimizde turizmi önemsiyoruz. Ama turizm yapılanması ile uğraşırken, Sinop’un geleceğini
tüketmemek, tehlikeye atmamak birinci dikkat edilmesi gereken unsurdur. Bunun için turizm
geliştirme çalışmaları sırasında, yapacağımız planlamalara dikkat etmek gerekmektedir. Ne
3
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Açılış Konuşması
Dr. Ahmet Cengiz
Sinop Valisi
tabiatı harap edeceğiz ne de tarihimizi yok edeceğiz. Kısacası geleceğimizi tüketmeyeceğiz,
geleceğimizi biriktireceğiz. Gelecek onyıllarda ve yüzyıllardaki insanımıza, Sinop’u daha iyi
bir şekilde teslim etmek zorundayız.
Sinop’un turizm açısından kendine özgü birtakım avantajları bulunmaktadır. Panelist
arkadaşlarımız bunlara mutlaka değineceklerdir. Sinop bir anlamda, Karadeniz’in Akdeniz’i
gibi görülmektedir. Bunun yanı sıra, Akdeniz bölgesinin ilerleyen yıllarda küresel ısınmanın
da etkisiyle turizm açısından cazibesini yitirme ihtimaline karşılık, Karadeniz ve Sinop’un,
Akdeniz’e alternatif bir destinasyon merkezi olacağı tahmin edilmektedir. Konuşmamın
sonuna gelirken, bir akademisyen olarak her konuya bilimsel yaklaşmanın zorunluluk
olduğunu düşünüyorum. İlimizde turizm alanına da, akademik bir bakış kazandırmak
konusundaki çabaları için tüm panelistlerimize ve katkısı olan herkese huzurlarınızda çok
teşekkür ediyorum.
Son olarak, Sayın Rektörümüzün gayretleriyle, son dönemlerde sosyal sorumluluk
projeleri kapsamında çok sayıda aktivite ve faaliyet gerçekleştirildi. Ben, ilimize yapmış
oldukları bu katkıları için Sayın Rektörümüze ve ekibine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Çok yakın tarihte biliyorsunuz ki, Sayın Mehmet Altan Bey geldi. Ondan önce, Seyit Mehmet
Şen Bey ve ondan önce ise, Amasya milletvekilimiz geldi. Bu konukları geriye doğru
sıralayabiliriz. Kısacası çok sayıda katkıları oldu Sayın Rektörümüzün. Önümüzdeki günlerde
de bahar şenliği hazırlıklarının olduğunu biliyorum ve huzurlarınızda ilimize kazandırdığı
değerler için Sayın Rektörümüze minnet ve şükranlarımı arz ediyorum.
Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlarken bu panelin başarılı geçmesini, ilimize ve
ülkemize hayırlı olmasını yürekten diliyorum. Hepinize Saygılar Sunuyorum.
Konuşmalarından dolayı Sayın Valimize teşekkür ediyoruz.
[Alkışlar]
4
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Sinop Turizmi
Alpay Tırıl
SİNOP TURİZMİ
Alpay Tırıl: Teşekkür ederim sayın başkan. Sayın valim, sayın rektörüm, sayın
vekilim, protokolün değerli üyeleri, değerli öğrenciler, değerli konuklar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ben konuşmama başlık olarak “Sinop Turizmi”ni seçtim ve tehlikeli bir iş
yaptım; çünkü çok genel bir başlık, bakalım içini ne kadar doldurabileceğim. Elbette 15-20
dakikalık bir konuşmada bu başlığın içini doldurabilmek mümkün değil. Seçilmiş bazı
örnekler üzerinden gitmeyi tercih ettim bu nedenle. Ancak önce genel bir çerçeve çizeceğim.
“Sinop ve Turizm” başlığını taşıyan, hacmi küçük ama yayınlandığı yıl ve içeriği
dikkate alındığında –bence- önemi büyük olan bu kitapçığın yazarı Şükrü Hocam aramızda.
Şükrü Aydın, 1960’lı yıllarda Sinop turizmi üzerine kafa yoran öncülerden. Bu konudaki
görüşlerini 1968’de yayınlanan bu kitapçıkta toplayarak Sinop turizmi ile ilgili ilk yazılı
kaynağı ortaya koyan kişi olduğundan önemsiyorum bu eserini. 44 yılda nelerin değişip
nelerin değişmediğini kendisi daha iyi anlatır elbette. Ama ben Şükrü Hoca’nın değerli
yayınının kapak fotoğrafı üzerinden hareketle tek bir değişikliğe dikkat çekmek istiyorum.
Kitapçığın içeriği ile ilgili değerlendirmeleri ise Şükrü Hoca’ya bırakıyorum. 1968 basımı bu
kitapçığın kapağında bir vapur görüyorsunuz, en az 44 sene öncesinden bir görüntü bu, belki
daha da eski. Sağdaki fotoğrafta da Sinop limanını ziyaret eden bir gemi görüyorsunuz. Son
birkaç yıl içinde, tarafımdan çekilmiş bir fotoğraf bu. Her iki gemi de dönemlerinin teknolojisini
yansıtıyor; aralarındaki fark bu gibi görünüyor. Ancak bence daha önemli bir fark var
aralarında; sol tarafta gördüğünüz kitap kapağındaki fotoğraf, Sinop limanına tarifeli sefer
yapan bir vapuru göstermektedir. Karadeniz limanlarını dolaşan, İstanbul ile Karadeniz
limanları arasında yolcu taşıyan bir tarifeli vapur, bu kitapçığın basıldığı 1968’de vardı, bugün
ise yok! Sinop, tüm Karadeniz limanları gibi tarifeli vapurlardan yoksundur bugün! 1968’den
günümüze kadar yaşanan değişikliklerden biri olarak bunu not edebiliriz sanırım…
Her ne kadar Sinop turizmi üzerine konuşacaksam ve zamanım kısıtlı olsa da, genel
bir giriş yapmak istiyorum konuya; genel ve kısa bir giriş…
Türkiye’de turizm 1950’li yıllardan itibaren devletçe daha çok önemsenmeye başladı.
1957’de adında “turizm” kelimesi geçen ilk bakanlık olan Basın Yayın ve Turizm Bakanlığı
kuruldu. 1950’li yıllarda bakanlık düzeyinde örgütlenmeye başlayan turizm, 1963 yılında
“Turizm ve Tanıtma Bakanlığı”nın kurulmasıyla müstakil bir bakanlık haline geldi ve 1960’lı
yıllardan itibaren kalkınma planları aracılığıyla devlet politikaları içinde yer almaya başladı.
Ancak 1963-1967 dönemini kapsayan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’ndan itibaren turistik
yatırımlar turizm potansiyeli yüksek bölgelere kaydırıldı. O dönemin egemen anlayışları
uyarınca, turizm potansiyeli yüksek bölgeler “deniz-kum-güneş” eksenli çekicilikleri yüksek
bölgelerdi. Dolayısıyla, o yıllarda egemen olan “deniz-kum-güneş” üçlüsünden oluşan turizm
anlayışında Sinop’un pek fazla yeri yoktu. 1960’lı, 70’li ve 80’li yıllardaki turizm yatırımlarımız
“deniz-kum-güneş” ekseninde gelişti, öncü turizm merkezleri bu bölgelerde ortaya çıktı. Bu
anlayışın egemen olduğu yarım yüzyılı aşkın bir süre turizm yatırımları Ege ve Akdeniz
kıyılarına yöneldi; devlet politikası da bu yöndeydi. Fakat 1990’lı yıllara gelindiğinde, bazı
anlayış değişikliklerinden dolayı devlet aygıtı da turizmin farklı yönleri olabileceğini düşündü
ve turizmin ülke çapında yaygınlaştırılması, yılın on iki ayına yayılması gibi söylemler,
kalkınma planlarında ve uygulamalarda yer bulmaya başladı. 2001-2005 dönemini kapsayan
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, turizmin yılın tamamına yayılması ve tüm ülke çapında
yaygınlaştırılmasını hedeflemekteydi. Turizmin zaman, mekân ve aktivite çeşitlendirme
politikaları, 2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da yer buldu.
“Türkiye Turizm Stratejisi 2023” de, sürdürülebilir turizm yaklaşımını benimseyerek, turistik
ürünlerin çeşitlendirildiği, alternatif turizm odaklı bir vizyondan hareket etti. 1990’lı yıllardaki
bu anlayış değişikliği, 2000’li yıllarda iyice belirginleşmeye başladı. Yeni toplum modeli de
5
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Sinop Turizmi
Alpay Tırıl
buna hazırdı. Artık insanlar sadece deniz kıyılarında güneşlenmek istemiyorlardı, başka
istekleri de vardı. Doğayı başka bir gözle gören insanlar çoğalıyor, doğayı farklı bir gözle
gören insanların anlayış ve talepleri de değişiyordu. Doğaya bakış yanında, tarih ve kültüre
bakış da değişiyor; gerek doğal gerekse kültürel değerleri yeni bir anlayışla değerlendiren
turist profili de doğuyordu. Bu anlayış değişikliği sayesinde, o zamana kadar bakir, saklı bir
cennet olarak kalan Sinop’un turistik değeri ve önemi de ön plana çıkmaya başladı. Sinop,
elbette deniz-kum-güneş turizmiyle de adından söz ettirebilir ama sezonun kısalığı nedeniyle
Ege ve Akdeniz kıyılarıyla rekabet şansının olmadığı da açıktır.
Deniz-kum-güneş turizmine alternatif olarak Sinop’ta turizm adına nelerden söz
edilebilir diye soracak olursak, uzunca bir listede sıralayabiliriz bu sorunun yanıtını: Dünya
çapında bir ekoturizm merkezi olabilir Sinop; kuş gözlemciliği başta olmak üzere birçok
ekoturizm aktivitesi için uygun bir coğrafyadadır. Birçok doğal çekiciliğe sahip bu coğrafya,
doğa yürüyüşleri için ideal parkurlar sunmaktadır. Çiftlik turizmi bir başka alternatif olarak
düşünülebilir. Yat turizmi için elverişlidir Sinop kıyıları. Kültür turizminin adı daha yeni yeni
anılıyor. Tarihe yolculuk için bulunmaz coğrafyalardan birisidir Sinop. İnanç turizmi
geliştirilebilir, edebiyat turizmi geliştirilebilir… Bunlara ek olarak, burada adını anmadığım ya
da aklıma gelmeyen diğer turizm türleri düşünülebilir; bu listeyi uzatmak elbette
mümkündür…
Bunların birkaçından bahsedeceğim. Burada değindiğim konulardan bazılarına ve
kullandığım bazı slaytlara geçmişteki konuşmalarımda da yer vermiştim; bu tekrarı bilerek
yapıyorum, konunun önemine inandığımdan.
Bizim eşsiz bir Sarıkum gölümüz var. Türkiye, -biliyorsunuz- sulak alanlar açısından
çok zengin bir ülkedir. Ama bizim sulak alanlarımızın büyük bir bölümü ya kentlere yakın
olduğundan, ya endüstriyel bölgelere yakın olduğundan, ya da sulama amaçlı
kullanıldığından/dönüştürüldüğünden az ya da çok insan baskısı altındadır, kirlilik tehdidi
altındadır. Sarıkum, -sanıyorum- bu derece önemli olup da –şimdilik- önemli bir baskı ve
tehdit altında olmayan ender sulak alanlarımızdandır. Sarıkum sadece sulak alan değil, sulak
alanla iç içe farklı ekosistemleri de barındıran bir “Önemli Doğa Alanı”dır. Sarıkum’da neden
kuş gözlem turizmini geliştirmeyelim, dört mevsimde ziyaretçilere açmayalım? Biliyorsunuz
turizmde sloganlar önemlidir; “en…”, “en…”, “en…”; herşeyin “en”i önemlidir... Türkiye’de
sadece beş tane su basar orman var, bunlardan birisi Sinop’tadır. Diğerleri Kırklareli
İğneda’da, Bursa Kocaçay Deltası’nda, Sakarya Karasu Deltası’nda, Samsun Kızılırmak
Deltası’ndadır. Türkiye’deki beş su basar ormandan birine sahip olmak kadar önemseniyor,
ne kadar kullanılıyor, pazarlanıyor? Bunu sadece kullanmak, pazarlamak yetmez; daha da
önemli olan bu su basar ormanımızı ne kadar koruyabiliyoruz! Ne yazık ki o ağaçlar gün
geçtikçe daha yapraksızlaşıyorlar, yavaş yavaş ölüme gidiyorlar…
Su basar ormanımızdan bir başka görüntü. Zaman sıkıntısı nedeniyle biraz hızlı
geçeceğim bu görüntüleri… Bitki çeşitliliği bizde, hayvan çeşitliliği bizde, neden ekoturizm
pazarında bizim daha fazla yerimiz olmasın?.. Tabi bunların nasıl yapılacağına bu 15-20
dakikalık konuşmada değinmek mümkün değil…
Mandacılık! Biliyorsunuz Kızılırmak Deltası’nda, Bafra’da manda kaymağı, manda
yoğurdu bir değerdir. Biz neden bunun üzerine gitmeyelim, mandacılığı geliştirmeyelim?
Ekonomik ve turistik bir ürün olarak pazarlamayalım? Aklıma gelen bu soruları sadece
paylaşmak istiyorum…
Yılkı atları…. Doğanın binbir renginin yaşandığı bir coğrafyadayız biz!
Ne güzel, bir zamanlar bir kuş gözlem kulesi dikmişiz Sarıkum’a, kuş gözlemcileri
kuşları gözlesinler diye… Ama meşhur sözdür; “Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir” derler… Kuş
gözlem kulesini dikimişiz de, sonra belki uğramamışız, belki de gençler atlasın, zıplasın, spor
yapsın diye merdivenlerin kırılmasına göz yummuşuz, bilmiyorum!..
Daha önce de göstermiştim bu slaytı; “Sarıkum kuş gözlemcilerini bekliyor”
yazmıştım. Şimdi “Sarıkum hâlâ kuş gözlemcilerini bekliyor” diyorum…
Öyle güzel bir coğrafya da yaşıyoruz ki... Biliyorsunuz, artık insanlar kent yaşamından
bunaldılar, kendilerini doğaya atmak istiyorlar, doğa ile iç içe olmak istiyorlar… O insanları, o
gençleri neden Sinop çevresindeki doğal alanlara çekmeyelim, Sinop’ta ağarlamayalım?
6
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Sinop Turizmi
Alpay Tırıl
Neden bizli cennetlerimizi tanıtıp buralarda yürüyüş parkurları oluşturup yürütmeyelim onları?
Sinop’ta meşe ormanları ayrı güzel, kayın ormanları ayrı güzel, iğne yapraklı ormanlar ayrı
güzel…
Dört-beş yıl öncesine kadar bu geyikler Sarıkum civarındaki ormanlardaydı, daha
sonra -bildiğim kadarıyla- Karabük Yenice ormanlarına gönderildiler.
Turizm pazarını genişletmek istiyorsanız, daha fazla insanı nasıl çekebileceğiniz
önem kazanıyor. Biliyorsunuz artık Gürcistan’a vizesiz girilebiliyor ve Batum Türkiye’den
yoğun bir ziyaretçi akınına uğruyor. Batum’a giden hemen hemen herkes Batum Botanik
Bahçesi’ni ziyaret ediyor. Batum Botanik Bahçesi, bilinen, büyük bir bahçe; dünyanın en
büyüklerinden biri. 1100 dekar kadar bir alanda oluşturulmuş. İlk bitkiler 1880’lerde dikilmeye
başlanmış ama resmi açılışı 1912 yılına kadar gidiyor. Tabi oranın başlangıcı bir yüz yıl
öncesine gidiyor ama bugünün de bir yüz yıl sonrası olacak! Bunu da unutmamak lazım…
Acaba Sinop’ta, rekreasyonel aktivitelerle kombine edilen, her yaştan, her kesimden
insana hitap edecek eğitim programlarıyla kombine edilen, açık ve kapalı alanlarda dünyanın
her yerinden getirilecek bitki koleksiyonlarının oluşturulduğu, dünya çapında bir botanik
bahçesi oluşturulamaz mı? İçinde herbaryumu da olan bir botanik bahçesi, bir bilim merkezi,
eğitim ve rekreasyon alanı, dünya çapında bir botanik bahçesi, dünyanın dört bir yanından
insanları Sinop’a çekecek bir bahçe?.. Aklıma geldi, sizinle paylaşmak istedim; bilmiyorum
üzerinde durmaya, tartışmaya değer mi?..
Ve hayvanlar… Doğada bir kısmını görüyoruz ama göremediklerimiz daha fazla…
Sinop’ta büyük bir hayvanat bahçesi kurmak olası mıdır? Böyle bir girişim rantabl mıdır, kim,
nasıl finanse eder, Sinop’u “marka” yapmaya ne kadar katkısı olur, bunları tartışmak lazım…
Şimdilik sadece ortaya atıyorum. Ama Samsun’daki gibi bir hayvanat bahçesini
kastetmiyorum, İzmir’deki gibi bir hayvanat bahçesini kastediyorum. Hektarlarca alanda
kurulu, hayvanların doğal ortamlarda yayıldığı büyük bir bahçe. Sadece canlı hayvanların
değil, hayvanlara ait iskeletlerin, tahnitlerin, fotoğrafların, bilimsel ve popüler bilgilerin, çeşitli
görsellerin sergilendiği, içinde müzeler, akvaryumlar, seralar bulunan bir bahçe. Tüm
dünyadan sularda yaşayan hayvanların, sürüngenlerin, böceklerin sergilendiği müzeleri olan
hediyelik eşya satış yerleri, kafeler, yürüyüş ve doğa sporları yapılabilecek alanları olan,
Türkiye’nin bütün ilk ve orta dereceli okullarından öğrencilerin, doğa bilimleri eğitimi alan
üniversite öğrencilerinin ağırlanabileceği, uluslararası çekiciliği olan bir hayvanat
bahçesinden bahsediyorum…
Doğa yürüyüşü yapılabilecek çok güzergah var Sinop’ta. Uzun uzun söz
etmeyeceğim ama Sinop’a gelen konukların en çok ziyaret ettiği yerlerin başında geldiği için
adını anmak istiyorum; Erfelek Tatlıca Şelaleleri… İlçelerimizde de doğa yürüyüşü
yapılabilecek o kadar güzel ormanlar, o kadar güzel yaylalar var ki, hepsi ziyaretçileri
bekliyor…
Mağara tutkunlarını bekleyen mağaralarımız; İnaltı mağarası, Buzluk mağarası…
Geçenlerde okuduğum bir haberde, çocukluk çağı kanserlerinin en önemli nedenli
olarak tarım ilaçları gösteriliyordu… Yediğimizden içtiğimizden emin değiliz! Birçok insan
artık yediğinden içtiğinden emin olmak istiyor, yiyeceği sebzeyi ve meyveyi dalından
koparmak istiyor, toprağa basmak istiyor… Ve bu işleri “turist” olarak yapmak isteyen
insanlar, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artıyor. Benim bildiğim kadarıyla Sinop’ta
tarımsal turizm ile ilgilenen tek bir çiftlik var, Kabalı’da… Bizim topraklarımız bakir. Sinop’ta
köylerin boşaldığından, tarım yapılmadığından bahseder dururuz hep. Acaba diyorum,
Sinop’ta tarımla turizmi buluşturup, üzerlerine ölü toprağı serilmiş köylerimizi
hareketlendirmek, işlenmeyen toprakları işlemek, üretime kazanmak mümkün olabilir mi?..
Ve denizimiz; denizimiz var ama… Karadeniz’in “deniz”i unutuluyor da “kara”sı ön
plana çıkarılıyor gibi geliyor bana. Neden bizim kıyılarımız da tarifeli-tarifesiz yolcu gemileri,
yatlar tarafından daha sık ziyaret edilmesin, Sinop marinalarında dünyanın dört bir yanından
gelmiş yatlarda rengarenk bayraklar dalgalanmasın?..
Denizi sadece çağdaş deniz araçları değil de, geçmişten kopup gelen ilkel araçlar da
kullanabilir diye düşünüyorum. Tarihe yolculuk sadece karada yapılmamalı; sadece toprak
altından ya da unutulmuş sandık diplerinden çıkarılanlarla yetinilmemeli geçmişe gitmek için.
7
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Sinop Turizmi
Alpay Tırıl
Hem karada hem de denizde, geçmişin araç ve olanaklarıyla geçmişin rotalarında giderek de
tarihe yolculuk yapılabilir diye düşünüyorum…
Kültür turizmi demiştik… Kültür turizmi, değerli arkadaşım Öğretim Görevlisi Mehmet
Sedat İpar’ın konuşma konusu; o, bu konuyu açar konuşmasında, ben büyük bir soru işareti
koydum buraya. Ama yine de ucundan kıyısından kısaca değinmek istiyorum. Biliyorsunuz
kültür çok geniş bir kavram, birçok ucundan yakalayabilirsiniz. Sayın Rektörümün
konuşmasında değindiği yerel yemeklerden tutun, yerel giysilere, yerel inanışlara, yerel
âdetlere, mimari öğelere kadar…
Tarihe yolculuk… Tarihe yolculuk, zamanda da yapılabilir, mekânda da yapılabilir.
Bizim ülkemiz, Anadolumuz, binlerce yıldır insanların yaşadığı, gelip geçtiği, kimisinin az
kimisinin çok iz bıraktığı bir coğrafya. Birçok kentimizin -ki bunların başta gelenlerinden birisi
Sinop’tur- altını kazdığınızda, geçmiş yüzyıllardan, hatta geçmiş binyıllardan kalan bir taş, bir
yapı temeli, bir lahit, bir iskelet karşınıza çıkıverir. Böyle kentleri yönetmek zordur. Bir
yerlerde bir şeyler yapmak istersiniz, kazarsınız, bakarsınız, sizden öncekilerin eserlerine
takılmıştır kazmanız... O zaman “dur” der mevzuat, demelidir de! Biz bu durumu bir
şanssızlık olarak görürüz ama neden Sinop için bir şans haline getirmeyelim bunu?
Oturduğunuz evin altında yüzlerce yıl başka hayatlar yaşanmış, yürüdüğünüz yolların altında
binlerce yıl başka ayaklar yürümüş, konuklarınızı ağırladığınız otelin taş duvarlarına zaman
öyle bir sinmiş ki… Odadaki eşyalar bir müzeden getirilmiş sanki; onlar mı geçmişten gelmiş,
Sinop’a gelenler mi geçmişe gitmiş, anlaşılmaz… Yüzdüğünüz deniz bir zamanlar alev
alevmiş, iki donanmanın topları gümbürdemiş kulaç attığınız sularda… Tarihi cezaevinin
koğuşlarını gezerken kapının üzerlerine kapanacağından korkuyorlarsa, zindanlardaki
inlemeleri duyabiliyorlarsa konuklar; az şey midir bunlara sahip olmak… Ve böyle bir kentse
söz konusu olan, mümkün mü kültür turizminde iddialı olmamak…
Müzemizin bahçesinde Serapis Tapınağı; iki bin, üç bin yıldır orada. Üzerine biz
çağdaş bir müze kurmuşuz. Ama arada başka katmanlar var. Osmanlı mezarlık olarak
kullanmış. Birkaç medeniyet, birkaç kültür, birkaç metrekarelik bir alanda birden karşınıza
çıkabiliyor. Bir bakıyorsunuz, bir taşta Arabi harflerle Osmanlı Türkçesi hakkedilmiş, bir
başka taşta Hellen dilinde yazılar var, bir başkasında Latince…
Bu resimde biraz duralım… “Tarihe yolculuk” üzerinde ısrarla duruyorum… Bu
fotoğrafı önceki yıllarda yaptığım bazı konuşmalarda da göstermiş, bu öneriyi gündeme
getirmiştim... Burada yineleyeceğim…
Tarihe yolculuk… Tarihin öğelerinden birini ya da birkaçını kullanarak, geçmişe
gitmek, daha doğrusu geçmişin anlarını ve anılarını, deneyimlerini, yaşamak; geçmişin
mekânlarında gezerken yaşanmışlıklarını da yaşamak… İşte bir örnek…
Tarih kitaplarında, turizm broşürlerinde hep okuruz; Sinop’un Miletlilerce
kolonizasyonunu tarihsel bir bilgi olarak dile getiririz. Lidyalılar’ın Ege kıyısındaki İyon kenti
Miletos’un Anadolu içleriyle bağlantısını keserek bu kentin ticaretine darbe vurması,
Miletoslular’ı alternatif arayışlara yöneltti. Ardalanı kuşatılan Miletos denize yöneldi,
aralarında Sinop’un da bulunduğu birçok Karadeniz kentini kolonileştirdi. İsa’dan 700 yıl
kadar önce başladı kolonileştirme süreci. Batı Anadolu kıyılarındaki başka kentler de koloni
kentler kurdular. Bunlardan biri de bugünkü Fransa’da bulunan, Fransa’nın en büyük
kentlerinden biri olan liman kenti Marsilya’dır. Benzer bir süreçle Phokaili denizciler
tarafından kuruldu Marsilya. Marsilya ve Foça, aradan geçen 2600 yıla rağmen bu ilişkiyi
unutmadılar!
Resimdeki ahşap gemiyi bir film setinde görmedim! Dikkat ederseniz, bordasından
sarkan usturmaçalar ve Türk bayrağı dışında günümüze ait bir ekipman yok fotoğrafını
gördüğünüz teknede. Tekne yeni görünüyor ama kullanılan malzeme ve yapım tekniği hiç de
yeni değil! Üç-dört yıl önce Foça limanında çektim bu fotoğrafı. Ahşap gövdesinden
yelkenlerine, halatlarına kadar, 2600 yıl öncesini yansıtan bu küçük gemi, yaklaşık 2600 yıl
önce Foça’dan Marsilya’ya yapılan yolculuğu, aynı şartlarda yapmak için yapılmış! 2600 yıl
önce denizleri nasıl aşmış o insanlar? Bugün dünyada bunu merak eden, aynı deneyimleri
yaşamak isteyen insanlar var! Sadece Akdeniz’i değil, ilkel deniz araçlarıyla Atlas
8
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Sinop Turizmi
Alpay Tırıl
Okyanusu’nu aşıp Amerika’ya giden meraklılar var, yüzyıllar öncesinin teknolojisini
kullanıyorlar.
Peki ya İ.Ö. 700’lerde Sinop’a nasıl geldiler, bugünkü Aydın kıyılarında bulunan
Miletos’tan yola çıkan denizciler? Böyle bir tekneyle, çağdaş teknolojiyi, günümüzün
navigasyon araç gereçlerini kullanmadan, o günleri yaşatarak, Ege kıyılarından kalkıp,
aralarında Sinop’un da bulunduğu Karadeniz limanları gezilse, Sinop buna öncülük etse…
Ne dersiniz, geçmişin teknolojisiyle canlandırılan Foça-Marsilya yolculuğu Sinop’a da
uyarlanabilir mi, bu yolculuklara turistik bir nitelik kazandırılabilir mi, yoksa daha erken mi?..
İnanç turizmi açısından Sinop… Sinop hem İslâm kültür tarihi açısından önemli, hem
de Hıristiyan inancı açısından önemli. Bu konular işlenmiyor değil elbette, sadece anmak
istedim…
Evet, bu kapı nereye açılıyor? Bu kapı harap bir eve acıkıyor, birazdan birlikte
gireceğiz o evin içine…
Turizmin yeni dallarından biri de edebiyat turizmi. Belki hep vardı da adı yeni kondu.
Rönesans döneminde bile Avrupalı yazarların, Eski Yunan yazarlarının, düşünürlerinin
izlerinden gittiklerini, onların yaşadıkları, eserlerinde anlattıkları yerlere gittiklerini biliyoruz.
Peki, Türk edebiyatında Sinop nerede acaba?..
“Bir gün önce Sinop’a varır varmaz gezdiğim bu bomboş binalar,
birbirine bağlı insansız avlular, köşeleri yeşillendiren incir ağaçları, daracık,
kirli ve havasız koridorlar, duvarları insan izleri taşıyan koğuşlar; kat kat
ranzalar ve içinde tek bir lağım deliği bulunan, insanın içinde ancak ayakta
durabileceği tabutluklar, zifiri karanlık iki kişilik hücreler, köşedeki kırık bir
küvet, yerdeki paslanmış bir zincir, eskiden gardiyanların oturduğu, köşede
tuhaf bir geçmişi içinde barındıran kameriye şimdiye değin gezdiğim en
kalabalık yerlerdi sanki.”
Türk edebiyatında, İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirleri bir tarafa bırakırsak,
Sinop’un bir ağırlığı var, elbette cezaevi sayesinde bu ağırlık, birazdan cezaevine
geleceğiz…
“Bugün hava yağmurlu. Yerler ıslak, tıpkı geçen sene bugün gibi. Ayşe,
ben tam bugün, 12 Mayıs gecesi saat birde Sinop’a çıkmıştım… Bir gece
evvelsi gibi her şeyi, en ufak teferruatıyla hatırlıyorum: Bir gece evvel sana
vapurdan uzun bir mektup yazmıştım, gece yarılarına kadar uyumamıştım,
ertesi gece biraz uyudum. Candarmalar bir müddet sonra uyandırdılar, Sinop’a
geldiğimizi söylediler, bir motora binerek şehre çıktık.”
Okuduğum satırlar 79 sene önce yazılmış bir mektuptan alıntıdır…
Türkiye okumayan bir ülke. Bizim insanlarımız Avrupalılar gibi
edebiyata meraklı değil. Ama bir taraftan da kitap satışları yavaş yavaş artıyor.
Her ilimizde bir üniversite var, birçok üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü var, dil ve edebiyatla, sosyal bilimlerle ilgili pek çok bölüm var. Acaba
diyorum, bu insanları, edebiyat meraklılarını Sinop’a çekmek, Sinop eserlerini
burada canlandırmak, okutmak, burada yaşamış, yolu buralara düşmüş
yazarların, şairlerin izlerini takip ettirmek ne kadar olası?.. Bu sadece
cezaevinde yapılıyor şimdilik ve yalan yanlış yapılıyor…
“Uzun zamanlar deniz kenarında ve surlar içindeki bir hapishanede
kaldım” diye başlar Sabahattin Ali’nin “Duvar” adlı öyküsü. Acaba hangi
hapishanedir o?..
“Uzun zamanlar deniz kenarında ve surlar içindeki bir hapishanede
kaldım. Kalın duvarlara vuran suların sesi taş odalarda çınlar ve uzak
yolculuklara çağırırdı. Tüylerinden sular damlayarak surların arkasından
9
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Sinop Turizmi
Alpay Tırıl
yükseliveren deniz kuşları demir parmaklıklara hayretle gözlerini kırparak
bakarlar ve hemen uzaklaşırlardı.”
“Sinop her zaman olduğu gibi kollarına almış, içine çekivermişti beni.” Evet, Sinop
insanları içine çekiyor da, ne kadar içinde tutabiliyor acaba içine çektiği insanları?..
Fotoğrafını gördüğünüz, tarihi cezaevinde bulunan bu bilgi panosu değiştirildi. “Yalan
yanlış” derken kastettiklerimden biri de buydu. Özellikle turizmci, işletmeci arkadaşlardan rica
ediyorum, tarihi gerçekleri çarpıtmayalım, hazırladığınız broşürlerdeki, internet sitelerindeki
bilgilerin doğruluğundan, tarihi gerçeklere uygunluğundan emin olalım… Fiyort olmayan bir
yere fiyort demeyelim, kentte sürgün olarak zorunlu ikamete gönderilenlerle cezaevinde
mahkum olarak yatanları karıştırmayalım!.. Yanlış bilgi vermeyelim konuklara…
Türkiye’de “Sinop” deyince akla tarihi cezaevi geliyor ilk olarak. Televizyonun ve
dizilerin gücünü gösteriyor bu! Bir dizide kullanılmasaydı tarihi cezaevi, gösterilmeseydi bu
mekânlar, acaba Sinop cezaevi bu kadar tanınır mıydı, ön plana çıkar mıydı Türkiye’de?
Demek ki diziler işe yarıyor, demek ki Sinop olarak televizyon sektörünü, sinema sektörünü
daha çok kullanmamız gerekiyor…
Bu görüntüleri hızlı geçebiliriz, salondaki herkesin bildiği cezaevi görüntüleri bunlar..
Sabahattin Ali. Sinop tarihi cezaeviyle en çok özdeşletirilen şairlerden, yazarlardan
biri…
Son zamanlarda “marka kent” kavramı ve Sinop’un “marka kent” olabilirliği çok
konuşuluyor. Kenti bir yana bırakın, herhangi birşeyin marka olabilmesi için kendisini
kanıtlamış olması gerekir, kalitesinin yüksek olması gerekir, iyi hizmet vermesi gerekir ve
kullanıcısına güven vermesi gerekir…
Acaba öncelik hangisinde olmalı; önce kalite, güvenilirlik, iyi hizmet verilmesi sağlanıp
aranılır hale mi gelmeli ve bunun doğal sonucu olarak “marka” mı olmalı, yoksa “marka”
olmak için uğraşılıp durmalı mı? Önce bu kriterler sağlanıp kendiliğinden aranır hale mi
gelmeli, yoksa illa da “marka” kent olalım diye zorlamalı mı? Tavuk mu yumurtadan çıkar,
yumurta mı tavuktan çıkar?
İyi markalar her zaman taklit edilir; acaba Sinop Türkiye’de taklit edilen bir yer midir,
yoksa taklit eden bir yer midir? Biz ne zaman taklit edilen bir yer olursak o zaman marka kent
olmuş oluruz diye düşünüyorum; bilmiyorum yanılıyor muyum?
Marka kent, keyifle yaşanılabilir bir kent olmalı! Bu yollarla mı marka kent olacağız?
Bunlar çok konuşuluyor, her toplantıda konuşuluyor, hepimiz bu yolları kullanıyoruz!
Birkaç örnek seçtim, Sinop kültürünün nasıl korunduğuna dair, Sinop’taki kültürel
koruMA örnekleri…
Yazı silinmiş, çok net okunmuyor; “denizlerimizin bu son takası Sinop Belediyesi,
Sinop Balıkçılık Kooperatifi ve Sinop Karadeniz Yelken İhtisas Kulübü işbirliğiyle koruma
altına alınmıştır” yazıyor Temmuz 2002 tarihli bu kitabenin son paragrafında. Sanırım burada
bulunan herkes birçok kez okumuştur bu kitabeyi. Sinop’un en göz önündeki yerinde
sergileniyor bu taka. Yaz aylarında bütün Sinoplular ve konuklar sürekli önünden geçiyor,
görüyor, fotoğrafını çekiyor bu takanın! Kitabede de yazdığı gibi, Sinop’ta sergilenen bu “son
taka”, işte böyle çürüyor, göz göre göre!..
Şimdi bu takanın yıllar içinde nasıl korunduğunu görelim! İlk fotoğrafı Sinop’a yeni
geldiğim zamanlarda çektim, altı yıl kadar önce. O zaman takanın gövdesi henüz çürümemiş,
boyası yeni… İkinci fotoğraf 2-3 sene öncesini gösteriyor. Takanın rengi değişmiş, yani
boyanmış. Ama tek değişiklik renk değil ne yazık ki, gövdede çürümeler başlamış, delikler
oluşmuş, içi çöplüğe dönmüş… Son fotoğrafı ise iki gün önce çektim. Son bir değer, bir kültür
varlığının son bir örneği… Öyle olduğunu söylüyoruz, şehrin en görünür yerine koyuyoruz,
başına bir kitabe dikiyoruz, koruma altına aldığımızı söylüyoruz ve nasıl koruduğumuzu bu
fotoğraflarda görüyoruz…
Bu takanın fotoğraflarını, Sinop’ta yaptığım ve kültürel mirasın önemine değindiğim
her konuşmada gösteriyorum ve her konuşmada takanın daha kötü durumdaki güncel bir
fotoğrafını da ekleyerek dikkat çekmeye çalışıyorum… Bakalım bu konuya değineceğim bir
10
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Sinop Turizmi
Alpay Tırıl
sonraki konuşmamı ne zaman ve nerede yapacağım, ve o zaman takadan geriye neler
kalmış olacak!..
İkinci örneğe geçelim.
Bir soran olursa, tarihi çok sevdiğimizi söyleriz, tarihimizle övünmeyi çok severiz, tarih
bizim için herşeydir, “ecdat” bizim herşeyimizdir… Peki bu “ecdad”ın bıraktıklarını anlamı
nedir bizim için, onlardan kalanlara ne kadar sahip çıkıyoruz, ne kadar koruyoruz?..
Bu fotoğrafta gördüğünüz Karakum yolundaki “Paşa Tabyaları”; durumu iyi sayılır…
Bu da Korucuk köyü yakınlarındaki tabya! Villalar arasında kaybolup gitmiş, kimbilir, belki
yakında o da bir villaya temel olur! İçi hurdalık, çöplük…
Üçüncü örnek…
Tarihi binalarımız… Ne yazık ki Sinop’ta çok fazla tarihi sivil mimarlık örneği
kalmamış. Peki ya kalanların durumu?.. Bunların durumunu iyileştirmek elbette ekonomik
güçle ilintili de, yapan kentler, kasabalar bunu nasıl beceriyor?..
Sinop’un eski ve dar sokaklarından zaman zaman geçerim. Böyle bir sokakta buldum
fotoğrafta gördüğünüz, yıkılmak üzere olan binayı. Bu binanın girişinde küçük bir kitabe var,
“inas mektebi” yazıyor kitabede, “kız okulu” yani. 1327’de yapılmış bu okul, miladi 1911
olmalı… Belki bu salonda bulunanlar arasında anneanneleri, babaanneleri, büyük nineleri bu
mektepte okuyanlar var… Bir zamanlar genç kız kahkahalarının çınladığı, yankılandığı
duvarlar yıkılmış, yıkılıyor… Bir dar sokakta göz göre göre yok oluyor bu tarihi mektep
binası… Bu fotoğrafları çekerken mektep binasının karşısındaki evin sahibi geldi, ilgili bir
resmi kurumdan geliyorum zannetti, dert yandı, içini döktü. İnsanlar dertli, tarihi binaların bu
halinden şikayetçi! “Ya yanarsa” korkusu taşıyordu bu harap okul binasının karşısında oturan
amca…
Tarihe saygı!.. Tarihe saygı, ecdada saygı lafla olmamalı! Seyit Bilâl’de yatanlara
saygı! Seyit Bilâl’de yatanların kemiklerinin sağa sola dağılmasını ben hazmedemiyorum,
içimi acıtıyor…
Şaire saygı!.. Sinoplu bir şairimiz vardır; Ahmet Muhip Dıranas. Erfelek’in bir
köyünden, Salı köyünden. Ama bu köy yakın zamanda bölündü, Dıranas’ın mahallesi
“Karaoğlu köyü” oldu.
Bu ev, bir şair evi olmasa bile, herhangi bir kişinin evi olsa bile, Sinop kültürünü, bir
dönemin yapı kültürünü, yapı malzemelerini, yapım tekniklerini yansıttığı için, mutlaka
korunması gereken bir evdir. Kaldı ki bu ev, Türk edebiyatının büyük şairi Ahmet Muhip
Dıranas’a ait bir ev!.. Nasıl koruyoruz bu evi? Geçen yaz gittim en son. Kış aylarının ev
üzerindeki etkilerini bilmiyorum, gidemedim bir kez daha. Geçen yaz evin durumu
gördüğünüz gibiydi. Ahmet Muhip Dıranas’ın eserlerinden biri, fareler yemiş…
Yakın dostlarından biri, Dr. Muhtar Tevfikoğlu, Dıranas’ın köydeki evini ve bu eve dair
tasarılarını şu sözlerle aktarmaktadır:
“Her buluşmamızda -ki hemen hemen hergün buluşuyorduk- bir vesile
ile bana Sinop’tan, köyünden, evinden uzun uzun bahsederdi.
Köyü sık ağaçlarla dolu şirin bir dağ köyü imiş. Adını da söylemişti: Salı
köyü. O köyde kendisinin de küçük bir ormanı varmış. Birgün Dıranas’a
takılmıştım: “Fransa’da Montaigne ne ise Türkiye’de Dıranas odur” demiştim.
İlkin bu sözümü anlayamamış, Montaigne ile kendi arasında bir fikri
yakınlıktan söz ediyorum sanmıştı. Hoşuna gitti tabii. Gözleri parladı: “Biraz
açıklar mısınız!” dedi. “Açıklayayım” dedim, “Montaigne’nin de bir ormanı
vardı, sizin gibi… Benzerlik bu bakımdan…” Gülüşmüştük.
Dıranas köydeki evini müze haline getirmek istiyordu. Son yıllarını
süsleyen hayal buydu. Tanzimattan sonraki Türk edebiyatını sergileyen bir
müze. Servet-i Fünûn, Edebiyat-ı Cedide, Fecr-i Ati ve daha sonraki
edebiyatımız. Daha doğrusu yeni Türk Edebiyatı. Hâmid’den günümüze
kadar…
Girişte iki tarafa şairlerin büstlerini koyacaktı. Şimdilik elinde bir
Hâmid’in büstü vardı. Ankara’da, Fevzi Çakmak sokağındaki evinde
11
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Sinop Turizmi
Alpay Tırıl
radyatörün üstünde duran büst. Fakat diğerlerini de heykeltıraşlara
yaptırabilirdik. Sonra, o şairlerin eserleri yer alacaktı. Kendi kitaplarını ve resim
koleksiyonunu da oraya koyacaktı.”
Dıranas’ın evinin bulunduğu mahalle Salı köyünden ayrılmasına rağmen bugün bütün
kitaplar hâlâ bu eski bilgiyi aktarır! Hatta Dıranas’ın mezarının bu köyde olduğunu yazan
kaynaklar bile vardır!.. Şimdi o ev çürüyor, evi çevreleyen korulukta ağaçlar ve rüzgâr
birbirlerine fısıldıyorlar o günleri… Ne dersiniz, bir gün o ev Dıranas’ın hayalini kurduğu
edebiyat müzesi olur mu?..
Ve Ahmet Muhip Dıranas’ın 1949’da Sinop’la ilgili yazdıkları:
“Sinop o güzelim orman, meyva, liman ve tarih memleketi, bugün
yorgun, yanık, harap ve fakirdir. Bu âkıbet onun uzun süren, dağdağalı,
kararsız, çok defa kanlı amma her zaman medeni ve namuslu tarihinin
kaçınılmaz bir kaderi midir? Ben Türkiyenin hiçbir yerinde bugünkü Sinoplu
kadar mütevekkil, sessiz ve bekliyen, her şeye rağmen bekliyen insan
görmedim. Sinoplu, zaten güzel olan yüzü, tevekkülün de kattığı bir ruh
olgunluğu ile az insanda görülür bir aydınlığa sinmiş, öyle bekliyor. Neyi?”
1949’da bekliyormuş, acaba hâlâ bekliyor mu Sinoplu?..
“Beyaz limanını gemilerin, kayıkların, vinç seslerinin, gemici
şarkılarının dolduracağı, yıkılmış kibrit fabrikasının hâlâ ayakta duran
bacasından dumanların tüteceği, balıklarının, meyvalarının, bürümcüklerinin
uzak ülkelere denk denk gönderileceği mesut günleri… Evet! Yoksa onda
bugün ölmüş medeniyetinin başını bekliyen bir türbedar hali var.”
Acaba 1949’dan bu yana neler değişti Sinop’ta? Neleri aynen koruyabiliriz bu
satırlarda, ya da nelerin değiştiğini söyleyebiliriz?..
“Primum nihil nocere!”
Nedir bu Latince söz, birden nereden çıktı?
Tıp öğrencilerine ilk bunu öğretirler, tıpta temel ilkedir, hastaya iyileştirmek için
müdahale ediyorsun ama bunu yaparken zarar vermemen gerekir! “Primum nihil nocere”,
“önce zarar verme”! Sayın Valim de bu konuya değindi, çok sevindim. Sinop’a turizm
alanında bazı yatırımlar yapılıyor, yapılacak… Turizm dışında başka sektörlerde de bazı
projeler var, yapılması planlanan bazı tesisler var, biliyorsunuz hepiniz! Doğayı ve insanı ön
planda tutmak lâzım, doğayı ve insanı gözetmeden adım atmak, telafisi zor olan sonuçlara
götürebilir bizi!.. Önce zarar vermemek lâzım...
Sayın başkan, burada, Alaçatı, Amasra, Beypazarı, Safranbolu, Şirince gibi, “marka”
olmuş turistik kasabalardan görüntüler göstermek ve yapılanları da anlatmak isterim ama
burada kesebilirim de...
Prof. Dr. Dursun Dilek: Diğer arkadaşlara da sormak lâzım. Biz çok keyifli bir şekilde
dinliyoruz, aynı zamanda da üzülüyoruz. Çünkü, şehrin röntgeni çekilmiş durumda, teşhis
ortaya konmuş durumda, nasıl bir tedavi uygulanacak, aslında onun tartışmasını yapmak
durumundayız. Ama belki panelin sonunda…
Alpay Tırıl: Sabrınızı zorlamamak için burada keseyim.
Prof. Dr. Dursun Dilek: Alaçatı, Amasra, Beypazarı, Safranbolu, Şirince… Buradaki
örnekleri zaten birçoğumuz biliyoruz ve gıpta da ediyoruz esasında… Oraların nasıl kültür
turizmiyle kalkındığına hepimiz şahidiz. Vaktimiz olursa panelin sonunda bakalım istiyorum…
12
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Sinop Turizmi
Alpay Tırıl
Alpay Tırıl: Çok teşekkür ederim beni sabırla dinlediğiniz için…
Prof. Dr. Dursun Dilek: Biz teşekkür ederiz…
13
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Kültürel Miras ve Turizm
Mehmet Sedat İpar
Kültürel Miras ve Turizm
Mehmet Sedat İpar: Konuşmama başlamadan önce, Sinop turizmi için önem arz eden bu
panele katılan tüm katılımcılara teşekkür ediyorum.
Kültürel miras ve turizm arasındaki ilişki ve bu iki unsurun bir araya gelerek oluşturdukları
anlam, bütün toplum bireylerinin dikkat etmesi ve üzerinde durması gereken bir konudur.
Kültürel miras kavramı içerisinde sadece birtakım tarihi eserler, arkeolojik kalıntılar, eski
evler, camiler, kiliseler gibi mimari yapıtlar değil, toplumun içerisinde yaşamımızı devam
ettirirken, sürekli etkisinde kaldığımız kültür unsurlarını da irdelemek gerekmektedir.
Gelenekler, görenekler, sözlü anlatımlar, efsaneler gibi kavramlar, irdelenecek kültür
unsurlarına birer örnek olarak gösterilebilirler. Kimimiz bu kavramlara pek önem vermeyiz
ancak günümüzden yüzyıllar öncesinde yaşayan kişiler veya topluluklarca, çeşitli durumlara
ve olaylara dayandırılarak bu kültür unsurları oluşmuş ve kuşaktan kuşağa aktarılarak
günümüze kadar gelmiştir.
Kültür kavramı, çeşitli disiplinlerde farklı anlamlar taşıyabildiği gibi, turizmin ana dalı olan
sosyal bilimler disiplini içerisinde de çok karmaşık ve kompleks bir yapıya sahiptir. Esas
olarak kültür, hayat süreci içerisinde var olmuş veya olmaya devam eden bir grubun veya
toplumun, sosyal veya doğal şartlar ile mücadele etmek amacıyla, toplum içindeki veya
toplumlararası birtakım kuralların düzenlenmesi veya sorunların çözümlenmesi sırasında
öğrenilmiş, nitelik ve özgünlük taşıyan, topluma yeni katılacak bireylere aktarılmak istenilen
beceri, deneyim, alışkanlık, yöntem, gelenek, görenek, değer ve inançların tümüdür. Kültür
kavramının bileşenlerine baktığımızda dil, din, devlet unsurları, inançlar, mitler, semboller,
ritüeller, törenler, aile yapısı, beslenme yapısı, tarihi değerler ve bunlara benzer unsurlar ön
plana çıkmaktadır. Özellikle son on yılda Çin, Japonya gibi Doğu Asya ülkelerinde, kültür
konusunda bilim adamları tarafından sayısı giderek artan bilimsel çalışmalar yapılmaktadır.
Sosyolojik ve antropolojik olarak yapılan bu kültür çalışmalarının bir kısmı da kültürel miras
ve turizm başlığı altında incelenmektedir. Turistlerin, Uzak Doğu felsefelerine ilgi duyarak
gerçekleştirdikleri turizm hareketlerinin giderek artması, bu kapsamda kültürel miras ve
turizm ile bağlantısı kapsamında yapılan çalışmalar, akademik literatürde örnek olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Kültürel miras öğeleri olarak nitelendirilen değerler, geçmişten günümüze kalan somut
olmayan miras öğeleri olan müzik, dans, dil, mutfak kültürü, yemek pişirme tarzları,
festivaller, el sanatları gibi unsurların yanında, somut kültürel miras olarak algılanan tarihi
kaleler, camiler, kiliseler, tarihi evler, arkeolojik kalıntılar ve bulgular gibi eserlerden
oluşmaktadır. Bireyler veya toplumlar, atalarından kalan miras öğelerini, aynı maddi miras
kavramında olduğu gibi, olumlu veya olumsuz yönde kullanabilmektedir. Ancak hem
bireylerin ve toplumun kültürel değerlerinin korunması hem de gelecek nesillere bu değerlerin
aktarılması için, kültürel mirasın olumlu olarak değerlendirilmesi büyük önem arz emektedir.
İşte kültürel mirasın korunması, yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması için yapılması
gerekenlerden birisi de bu öğeleri turizm kavramı ile bir araya getirerek, onlara zarar
vermeyecek şekilde değerlendirebilmektir.
Kültürel turizmin kökleri esasen çok eskilere dayanmaktadır. Fakat açılış konuşmasında,
Sayın Yrd. Doç. Dr. Alpay Tırıl hocamızın da vurguladığı üzere, turizm stratejileri ve turizm
politikaları gerek ülkemizde gerekse dünyada, turizm talebinin çeşitlendirilmesi ihtiyacı
nedeniyle 1990’lı yıllardan sonra yeniden şekillenmeye başlamıştır. UNESCO’nun, 1972’de
kabul etmiş olduğu Dünya Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi ile öncelikli
olarak, uluslararası alanda kültür mirasının korunması birincil amaç olmuş, daha sonra bu
14
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Kültürel Miras ve Turizm
Mehmet Sedat İpar
konu turizm ile ilişkilendirilerek çeşitli planlamalara başlangıç olmuştur. Ülkemizde ise bu
sözleşme 1983 yılında kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Somut Olmayan Mirasın Korunması
Sözleşmesi ise henüz on yıllık bir geçmişe sahiptir. UNESCO tarafından 2003 yılında kabul
edilen Somut Olmayan Kültürel Mirasın Koruması Sözleşmesi, ülkemizde 2006 yılında kabul
edilerek yürürlüğe girmiştir. Kısacası ülkemizde otuz yıllık tarihi ile Kültürel Miras kavramı
yeni sayılabilecek bir çalışma ve ilgi alanıdır diyebiliriz. Ülkemiz UNESCO Dünya Mirası
Listesi’nde 10 adet, Dünya Miras Geçici Listesi’nde 38 adet kültürel miras varlığı ile yer
almaktadır. Ayrıca 9 adet Somut Olmayan Kültürel Mirasımızda, UNESCO’nun koruma
listesine girmiş bulunmaktadır. 2012 yılında bu listede yer alması için dosya hazırlıkları
yapılan 9 adet somut olmayan kültür mirasımız, Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından
UNESCO’ya sunulacaktır.
Kültürel miras ve turizm kavramı çerçevesinde, Kültür turistinin başlıca özelliklerini kısaca
açıklamak gerekmektedir. Kültürel turizm faaliyetleri, taşıdığı özellikler nedeniyle gelir
seviyesi ortalamanın üzerinde olan insanlara hitap etmektedir. Dolayısıyla bu kimselerin
ekonomik özgürlüklerini elde etmeleri için belirli bir yaşa gelmiş kimseler olması, kültür
turistlerini ortalama olarak 45 yaş ve üzeri sınıf içerisine dâhil etmektedir. Kültür turistleri
genel olarak turizm faaliyetleri için gittikleri bölgelerde yaşayanlardan, eğitim seviyesi
bakımından daha üstündür. Kültür turizmine katılmalarındaki temel motivasyonları geleneksel
ve yöresel unsurlar olduğu için turistik ürünleri satın almaya daha yatkın kimselerdir. Kültür
turistleri, günlük otobüs veya tur gezilerini gerçekleştirip, hemen evlerine dönmek veya başka
turizm alanlarına yönelmek yerine ziyaret ettikleri alanların özelliklerini derinlemesine
öğrenmek, yerel halk ile birlikte vakit geçirerek onların kültürel değerlerini öğrenmeye çalışan
kişilerdir. Bütün bu nedenlerle kültürel turizmi bir seyahat motivasyonu olarak talep eden
bireyler, kitle turisti olarak adlandırdığımız gruptan özel bir yere sahiptir.
Kültürel miras turizminin gelişim nedenlerine kısaca değinecek olursak, bu nedenlerin en
başında küreselleşme, günlük yaşamın standartlaşması ve bireylerin kendilerini geliştirme
ihtiyacı başta gelmektedir. Ülkemiz de dâhil olmak üzere, gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerde yaşayan insanlar, günlük hayatta genelde rutin işlerle uğraşmaktadır. İşe gidip
gelmek, standartlaşan ve hazır ürünlerden oluşan yiyecekler yemek, modern ulaşım araçları
ile seyahat etmek (son model arabalar, hızlı trenler, uçak vb.) gibi alışkanlıklara tepki olarak
ortaya çıkan turizm kavramlarından birisi de kültürel miras turizmidir. Bireyler, böyle bir
ortamda yaşarken psikolojik olarak ta stres altına girmektedir. Çünkü bireylerin fiziksel ve
zihinsel yetilerini kazandığı dönemlerde anne-baba veya ailelerinin büyüklerinden
öğrendikleri kültürel öğelerden, ait oldukları grubun ya da toplumun kültürel değerlerinden
giderek uzaklaşmaları, onların yaşam dengesinin bozulmasına ve bazen de hiç alışık
olmadıkları bir kültürün etkisine girmelerine neden olmaktadır. Bu sebepten toplum üzerinde
etkisi olan ve bunların içerisinde yer alan unutulmaya yüz tutan kültürel değerlerin
yaşatılmasına yardımcı olmak ve bu sayede kültürel bilgilerini arttırmak amaçlarının yanı
sıra, küreselleşme ve standart yaşamın dışına çıkmak için bireyler kültürel turizm
faaliyetlerine katılmaktadırlar. Diğer taraftan kültür turistlerinin ekonomik özgürlüklerini elde
eden kimselerden oluştuğunu dikkate alırsak, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde yer alan üst
basamaklar olan değer ihtiyacı ve kendini gerçekleştirme ihtiyacının bir yansıması olarak,
kültür turizmine katıldıklarını söyleyebiliriz.
Kültürel Miras Turizminin gelişmesinde etkili olan diğer neden ise ekonomik etmenlerdir.
Turizmin temel amaçlarından birisi de yerel halkın gelir seviyesini arttırmaktır. Deniz, kum,
güneş odaklı turizm anlayışı ve bunun bağlı olduğu kitlesel turizm faaliyetleri hem ülkelerin
turizm politikalarındaki hem de turistlerin tatil anlayışlarındaki değişiklikler nedeniyle giderek
daha alternatif turizm türlerine yönelmiş, turizmi tüm yıla yayma prensibine önem verilmeye
başlanmıştır. Bu durum ile birlikte, bölgeler arası gelir dağılımı sağlanması ve turizm
faaliyetlerinin yıl içerisine yayılmasının sağlanması amaçlanmıştır. Bunun getirisi olarak hem
söz konusu turizm bölgesi hem de bu bölgede yaşayan yerel halkın gelir seviyesinde
iyileşmeler ortaya çıkacaktır. Ayrıca unutulmamalıdır ki, turizmin ortaya çıkış nedeni doğal,
tarihi ve kültürel çevre ile folklorik değerlerdir. Bu değerler, ancak turizm sayesinde ekonomik
unsur niteliğine kavuşmaktadır.
15
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Kültürel Miras ve Turizm
Mehmet Sedat İpar
Kültürel miras ve turizm üzerine yapılan bilimsel çalışmaların bir kısmı, kültürel değerlerin
turizm ürünü olarak kullanılmasının ticarileşme nedeniyle, yerel kültür ve kimliği yok ettiğini
ileri sürmektedir. Ancak buna karşı yapılan bazı çalışmalarda ise, turizmin planlı bir şekilde
geliştirildiğinde ve politikaların stratejik bir şekilde yapıldığında, kaybolmaya yüz tutan kültürel
değerlerin farkındalığının arttırılarak, hem yöre halkına hem de turizm sektörüne olumlu
faydalar sağlayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Kültürel miras ve turizm konusu kapsamında Sinop ilimizi değerlendirmeye başlayacak
olursak, öncelik verilecek konu tarihi özellik taşıyan mimari eserlerin korunması ve birtakım
yenileme çalışmaları ile şehir turizmine yeniden kazandırılması olmalıdır. Bilindiği üzere son
beş-altı yıl içerisinde ülkemiz içerisinde, kimi yıkılmaya yüz tutmuş kimisi de eskimiş ve
çürümüş olan tarihi mimari özellik taşıyan evlerin bulunduğu birçok il ve ilçede oluşturulan
çeşitli projeler, kamu teşvikleri-ödenekleri, kalkınma ajanslarının finansman desteği ve
Avrupa Birliği fonları yardımıyla restore edilerek tekrar geri kazanılmıştır. Karabük-Safranbolu
Evleri, Ankara-Beypazarı Evleri, Bolu-Mudurnu Evleri, Sakarya-Taraklı Evleri, EskişehirOdunpazarı evleri bu çalışmaların yapıldığı il ve ilçelere örnek olarak ilk akla gelen yerlerdir.
Tarihi evlerin restore edilmesi beraberinde bu bölgelerdeki turizm hareketlerinin de
canlanmasına yol açmıştır. Ayrıca somut olmayan kültürel miras kapsamına giren değerler,
restore edilen bu evlerde yeniden hayat bulmaya başlamıştır. Örneğin, Eskişehir Odunpazarı
Belediyesi tarafından, yaklaşık 6 sene önce hayata geçirilen proje ile restore edilen tarihi
evlerden ilki 2007’de açılmış ve bu ev “Çağdaş Cam Sanatları Müzesi” olarak hizmet
vermeye başlamıştır. Yerli sanatçıların eserlerinin yanı sıra birçok yabancı sanatçının
eserinin sergilendiği bu müzeyi son iki senede yaklaşık 200.000 kişinin ziyaret ettiği kayıt
altına alınmıştır. İlçede 7 senede 300 evin yanı sıra çok sayıda dini ve tarihi eserde restore
edilmiş veya aslına uygun tekrar yapılmıştır. Restore edilerek turizm amaçlı kullanılmaya
başlayan evlerin kimisi butik otel şeklini almış, kimisi de yöresel lezzetlerin, el sanatlarının ve
yöresel yaşamın sunulduğu, girişimcilik ruhunun ortaya konulduğu konaklama evleri haline
gelmiştir. Evlerin bulunduğu mahallede doğup büyüyen insanlar bu evlerde kendi
işletmelerini açarak turizme hizmet veren ve istihdam yaratan kimseler olmuştur. Pansiyon
işletmeciliği konusunda özellikle bayanların artan sayısı dikkate değerdir. Aynı zamanda bu
örneğe benzer şekilde Safranbolu, Beypazarı, Taraklı örneklerinin her biri kendine özgü
projeleriyle incelenebilir.
Tabii ki yukarıda verdiğimiz örnekte, Eskişehir-Odunpazarı Belediyesi ile Sinop ili ve Sinop
Belediyesi’nin başta ekonomik olmak üzere çeşitli imkânlarını karşılaştırılmanın doğru
olmayacağı düşünülebilir. Ancak bu demek değildir ki, il merkezi ya da ilçelerdeki bütün
evlerin aynı anda restore edilmesi için uzun yıllar beklemek gerekir. 7 senede 300 ev değil
de, 10 adet ev bile projeler, sponsorluklar ve sivil toplum kuruluşları destekleriyle geri
kazanılabilseydi çok büyük bir iş başarılmış olabilirdi. Kaldı ki, bu güzel ilimizin çok önemli
yöresel el sanatları, yöresel yemekleri, yerel halkın yaşamına ilişkin somut olmayan kültürel
varlıkları bulunmaktadır. Tarihi evlerin her biri bu varlıkların sergilenmesi, turizme sunulması
için birer çatı olarak kullanılabilecekken, kaderine terkedilmiş haldedir. Sinop il merkezi başta
olmak üzere, ilçelerimizde de çok sayıda tarihi mimari özellik taşıyan ancak yıkılmaya yüz
tutmuş, hatta yıkılmış çok sayıda ev bulunmaktadır. Bunların büyük çoğunluğu anıtlar
kurulundan tescili alınmış olmasına rağmen birtakım nedenlerden dolayı restore
edilememektedir. Her geçen senenin bu değerler için bir kayıp olduğunu göz önüne alırsak,
öncelikle bu evlerin kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektörün bir araya gelmesiyle
yapılacak çalışmalar ışığında, tekrar hayata döndürülmesi gerekmektedir. Ayrıca bu tarihi
evlerin tescil edilmeyenleri ya da kamulaştırmaları yapılmamış olanları için, çeşitli yasalarda
olumlu yönde işlemektedir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 15.
Maddesi, kamulaştırma açısından Belediyeler ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne olumlu haklar
vermektedir.
Yukarıdaki örneklerden başka, Tokat-Zile, Tekirdağ, Malatya, Kastamonu gibi il ve ilçe
belediyelerinin tarihi evlerin restorasyon projelerinin incelenmesi, Sinop’ta yapılabilecekler
için yol gösterici olacaktır. Fakat ne olursa olsun yapılacak olan çalışmalarda bütün kamu
kurum ve kuruluşlarının konu ile ilgili birimlerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve özellikle de
16
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Kültürel Miras ve Turizm
Mehmet Sedat İpar
yerel halkın bir arada olması ve birlikte kararlar almasının önemi büyüktür. Bizler Sinop’ta
bunun eksikliğini görmekte ve sıkıntısını yaşamaktayız. Bu nedenle Kültürel Miras
kavramının önemi, zaman zaman çeşitli toplantılar ve paneller ile topluma anlatılmalı ve
bilinç oluşturulması için çalışmalar yapılmalıdır.
Sinop ilimizde kültürel miras turizminin gelişmesi önündeki sorunları kısaca özetlersek, yerel
halkta yeterince oluşmamış kültürel değerleri gelecek nesillere aktarmanın önemi hakkındaki
bilinç, şehirde uzun yıllar önce tamamlanması gereken alt ve üstyapı çalışmalarının henüz
yeni yeni yapılması ve yerel yönetimlerin bütçesinin ancak bunlara maddi kaynak
ayırabilmesi, tarihi mimari ve kent kültürünü yansıtan evlerin restorasyon işlerinde hem mal
sahipleri ile hem de maddi kaynak bulabilme konusunda yaşanan sıkıntılar, kamu kurum ve
kuruluşları, yerel yönetimle ve sivil toplum örgütleri arasında yeterince işbirliği olmaması,
endüstrinin yeterince gelişmemiş olmasından dolayı sponsor veya sosyal sorumluluk
desteklerinin bulunamamasıdır.
Bu sorunların yanında, Sinop ilimizde kültürel miras turizminin gelişmesine olumlu etki
edecek unsurlar ise, kamu, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının son dönemlerde
gerçekleştirilen ulusal fuarlara olabildiğince profesyonel şekilde hazırlanması, TR82 Bölgesi
kapsamında faaliyet gösteren Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı’nın (KUZKA), geliştirilecek
çeşitli projelere maddi destek sağlaması, yıllardır bölge ulaşımındaki en büyük sorunun en
geç iki yıl içerisinde bitirilmesi planlanan karayolu büyük ölçüde çözüme kavuşması, il
merkezine İstanbul gibi metropol şehirden hergün karşılıklı uçak seferlerinin olması, gelişen
Sinop Üniversitesi’nin yakın gelecekte çeşitli projelere öncülük yapması ve diğer kuruluşların
üniversitenin fikirlerine değer vermesi, Halk Eğitim Merkezi’nde geleneksel el sanatları ve
yöresel yiyecekler konusunda eğitimler verilerek halk bilincinin oluşturulmasıdır.
Sinop’a gelen turistlerin günübirlik turlar yerine en azından bir gecelik konaklamasının
sağlanması ve turizm faaliyetlerinde kayıt dışılığın yok edilmesi gerekmektedir. Örnek olarak
verilere bakacak olursak 2011 yılında 745.000 yerli 26.000 yabancı turist gelmiş ancak
arkeoloji müzesi sayılarına baktığımızda yerli turistlerden 3400 kişi 26000 yabancı
turistlerden 1500’ü sadece ziyaret etmiştir. Sonuç olarak, Sinop turizmi henüz gelişme
aşamasında olduğu için kültürel miras öğelerimizi geri kazanma anlamında yapılacak
çalışmalar sonucu ve bu öğeleri turizm sektörüne sunabilirsek hem ekonomik getiri
bakımından hem şehir imajı yaratma bakımından hem de gelecek nesillere değerlerimizi
aktarabilmek bakımından çok önemli bir sorunun üstesinden gelmiş olabileceğiz. Bütün
dinleyicilere, önem arz eden bu panele katılım sağladıkları için tekrar teşekkür ediyorum.
Prof. Dr. Dursun Dilek: Meslek Yüksekokulu öğretim görevlisi arkadaşımız Mehmet Sedat
Bey’e bende teşekkürlerimi iletiyorum. Kendisi konuşmasında, kültürel mirasın turizm
açısından önemine dikkat çekmeye çalıştı. Biz, üniversite olarak yaklaşık 7-8 ay önce Meslek
Yüksekokulu’nda “Kültürel Miras ve Turizm” bölümünü kurduk. Çünkü Sinop, kültürel miras
açısından oldukça zengin bir potansiyele sahiptir ve bunu değerlendirmek, gelecek nesillere
aktarabilmek için öncelikli olarak duyarlı bir gelecek yetiştirmek temel amacımızdır. Özetle;
Kültürel mirasın, mirasyedileri olmak istemiyoruz.
17
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Turizm ve Yerel Yönetimler
Nuray Türkoğlu
TURİZM VE YEREL YÖNETİMLER
Nuray Türkoğlu: Turizm sektörü ekonomik kalkınmayı sağlayan temel sektörlerden birisi
olarak görülmektedir. Bu fonksiyonunu yerine getirebilmesi, sahip olunan arz kaynaklarının
doğru biçimde değerlendirilebilmesine bağlıdır.
Turistik arz kaynaklarının değerlendirilebilmesinin temel koşullarından birisi de turizm
sektörünün geliştirilmesine katkı sağlayabilecek olan yerel kurum ve kuruluşların istenilen
desteği vermesidir.
Türkiye’ de yerel yönetim birimleri



Belediyeler
İl Özel İdareleri
Köy İdareleri
Belediyelerin doğrudan turizme ilişkin yetki ve sorumlulukları genel hatları ile;
 İmar planlaması ve çevre düzenlemesi yapmak
 Otel, motel, pansiyon vb. konaklama tesisleri yapmak
 Yiyecek-içecek maddelerinin kullanıldığı, satıldığı ve saklandığı mahalleri kontrol
etmek
 Seyahat edilen araçları denetlemek
 Plaj, sinema, tiyatro, diskotek, gece kulübü, park, bahçe ve rekreasyonel faaliyetlerle
ilgili tesisler yapmak ve işletmek
 Turizmin halka tanıtılması, turistle halk arasındaki ilişkilerin en iyi şekilde
gerçekleşmesi için halkın eğitimi konusunda çalışmalar yapmak
 Turisti cezbedici sergi, panayır, fuar ve festivaller düzenlemek
 Müze kurmak, idame ettirmek ve işletmek
 Yerel, ulusal ve uluslararası kültür ve turizm etkinlikleri düzenlemek
 Turizm büroları açmak
 Belediye zabıta memurlarını turizm konusunda yetiştirmek şeklinde ele alınmaktadır.
İl Özel İdarelerinin yetki ve sorumlulukları ise;





İl ve köy yollarının yapılması gibi ulaştırma faaliyetlerinin yerine getirilmesi
Turistik tesislerin kurulması ve işletilmesi
Turizm alanına eleman yetiştirilmesi için kurslar açılması
Ticaret sanayi odaları gibi meslek birliklerinin kurulması
Sergi, pazar ve panayır açmaktır.
Köy idarelerinin ise turizm konusunda doğrudan ya da dolaylı olarak sahip oldukları yetki ve
sorumluluklara baktığımızda ise;




Köy yerleşme planlarının hazırlanması
Köy muhtarları, köy ihtiyar meclisinin katkılarını alarak mülki amirlerden köy yerleşme
planı yapılmasını isteyebilmektedir.
Köy yerleşme planı Valinin onayı ile kesinleşip yürürlüğe girecektir.
Planın ön hazırlıkları çeşitli bakanlık ve kuruşların temsilcilerinden oluşan bir
komisyon tarafından yapılır.
18
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Turizm ve Yerel Yönetimler
Nuray Türkoğlu
Ülkemizde son yıllar da yerel yönetimlerin de katkısıyla projelerin üretilmesi ve hayata
geçirilmesi örneklerini görmekteyiz. Bunlardan birisi Gaziantep Belediyesi tarafından hayata
geçirilen “Gaziantep Alleben Göleti Su Sporları Projesi” dir. Belediye bu proje ile Alleben
Göleti'ni, gerekli tesisleri yaparak su sporları merkezine dönüştürüp turizme kazandırmayı,
bölge halkına da istihdam sağlamayı hedeflemektedir. Proje kapsamında gölet çevresinde
insanlara konaklama imkanı sağlanması için bungalow tarzında evlerin, seyir terasının da yer
alacağı ve projenin 2013 Aralık ayına kadar tamamlanacağı belirtilmektedir.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) işbirliği ile
gerçekleştirilen “Turizmde Genç İşgücü Programı” ve “Gaziantep’ de Turizm Çeşitliliğinin
Geliştirilmesi ve Yeşil Ev Projesi” de örnek olarak gösterilecek projeler arasındadır.
“Turizmde Genç İşgücü Programı” kapsamında 3 ay sürecek pratik ve teorik eğitim
seminerleri düzenlenecek ve program
sonunda sertifikalarını alacak olan üniversite
öğrencileri Gaziantep genelinde tüm kamu kurum ve kuruluşları ve özel sektörün ihtiyaç
duyduğu kısa süreli hizmetlerin sağlanmasında görev alacak üniversite öğrencileri kültürel ve
tarihi alanlara yönelik gezi programları, stant görevlisi ve organizasyon hizmetlerinde görev
alabileceklerdir.
“Gaziantep’ de Turizm Çeşitliliğinin Geliştirilmesi ve Yeşil Ev Projesi” kapsamında
Gaziantep'te 375 metrekare kapalı alanda çevreci teknolojiyle bina yapılması planlanmakta,
Yeşil çatı, ısı yalıtımı, enerji verimliliği, yağmur suyunun yeniden kazanımı, akıllı bina
uygulamaları gibi pek çok uygulamanın bir arada kullanılacağı yeşil ev, ayrıca turist bilgi
noktası olarak kullanılacaktır.
Bunlara ek olarak yerel yönetimlerin önderliğinde, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler
ve yerel halkın da destekleriyle turizme kazandırılan Ankara’nın Beypazarı İlçesi için örnek
teşkil edilebilecek çalışmalara imzalar atılmıştır. Beypazarı’nda ilk olarak Kültür Bakanlığı
1995 yılında tarihi evlerin bulunduğu Alaaddin Sokak’ da 13 evin cephesinin yenilenmesini
içeren ‘Sokak Sağlıklaştırma Projesi” başlatmıştır. 1999 yılında göreve gelen Belediye
Başkanı Beypazarı evlerinin korunarak kültürünün yaşatılmasını temel görevi olarak görmüş
ve böylelikle kentte yeni bir vizyon oluşturmuştur. Bu vizyon çerçevesinde kısa bir süre içinde
tarihsel ve kültürel özelliklerin korunması ile kent kimliğinin vurgulanması ve turizmin
geliştirilmesine yönelik girişimler başlatılmıştır.
Restore edilen bu evlerin bir kısmı müze, otel, yöresel yemeklerin yapıldığı lokanta
olarak değerlendirilmiştir. Kurum yapılarına, sokak mobilyalarına, dolmuş duraklarına,
trafolara, çöp kutularına dahi tarihi ev görünümü kazandırılarak dokunun zenginleştirilmesi
hedeflenmiştir.
Beypazarı’nda düzenlenen festivaller, şenlikler, sergiler, konserler, doğa yürüyüşleri
gibi kültürel ve sosyal faaliyetler de hem yörenin kimliğinin ön plana çıkarılmasında hem de
turizmin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Bu faaliyetler aynı zamanda yörenin ekonomik
gelişimine de önemli katkılar sağlamıştır.
Tüm bunlardan hareketle “Yüzen Şehrimiz Sinop” için bugüne kadar turizm namına
yapılanlara kısaca değinecek olursak;
07.09.2011 tarihinde başlayan ve bir hafta süre ile devam eden Bienali uzantılı
“Geleceği Biriktirmek Projesi” kapsamında festivaller düzenlenmiştir. Bu projenin
gerçekleştirilmesindeki amaç; kentsel dönüşüm için Sinop’ un marka imajının nasıl
oluşturulması gerektiğinin tespit edilmesidir. Festival süresince bir nevi SWOT analizi
gerçekleştirilmiş ve yerel halkın da katılımı ve görüşleri alınarak Sinop’un turizm
faaliyetleriyle markalaşmasına karar verilmiştir.
Hepimizin bildiği gibi son yıllarda neoliberalizmin de etkisiyle devlet üzerindeki yükleri
hafifletmeye çalışmaktadır. Yani “tamam devlet genişleyecek, ancak bunun için yerel
yönetimler ve STK lar da elini taşın altına koyacak, ortak bir vizyon belirlenecek, böylelikle .
herhangi bir maliyete katlanma zorunluluğu bulunmadan, hatta kendi bünyesinde çalışan
personeline proje eğitimi verilerek proje yazılacak, yazılan projeler konusuna göre belli
bakanlıklara gönderilecek ve AB projesi kapsamında hibe alınacak” gibi bir strateji
benimsemektedir. Bu trendin örneğini SİNOP CEZAEVİ için görebilmekteyiz. Burada
19
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Turizm ve Yerel Yönetimler
Nuray Türkoğlu
gerçekleştirilecek alan yönetimi için AB den hibe alındı. Henüz net bir şey olmamakla birlikte
bu yönde belirginleşmiş fikirler mevcut.
Sinop alan yönetimi kuran tek ildir ve bu yönüyle diğer Karadeniz şehirlerine örnek
teşkil etmektedir. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından yürütülen Alan Yönetimi
Projesi'nin üç sene içerisinde tamamlanması öngörülmektedir.
Bir kentte turizmin var olması gereken üç temel öğe mevcuttur. Bunlar; “imar planı,
ulaşım ve su” dur. Bu konuda sayın belediye başkanımızla gerçekleştirdiğim yüzyüze
görüşme sonucunda elde ettiğim bilgiler aktarmanın faydalı olacağını düşünmekteyim.
İMAR PLANI: 1/25.000 lik imar planı bakanlıkta onay beklemekte. Bu imar planına göre
çarpık kentleşmenin önüne geçebilmek adına kent yerleşiminin Orduköy civarına
kaydırılması bekleniyor. Bu yönde bürokratik sürecin de bir yıl içinde tamamlanacağı
düşünülüyor.
ULAŞIM: Karayolları Genel Müdürlüğünce çalışmaları devam eden, Sinop’un girişinin
modern bir il görünümüne kavuşması için, Sinop Polisevi önünden tarihi Sinop Cezaevine
kadar uzanan yolun genişletilmesi çalışmalarına başlanmıştır.
Çalışmalara başlama ve bitiş tarihi henüz bilinmemekle birlikte havaalanı yolu gerekli
çalışmalar için ihaleyle bir firmaya verilmiştir.
SU: Sinop’ un sağlıklı içme suyuna kavuşması amacıyla Erfelek barajı civarına yapılan
arıtma tesislerinin inşaatının Eylül ayına kadar tamamen bitmesi planlanırken, şehir içi alt
yapı çalışmalarının da Aralık ayına kadar bitmesi öngörülmektedir.
Mevcut durumda kanalizasyon atıkları Akliman’da dere yatağına, yol kenarına ve denize
akıtılırken üç farklı noktada derin deniz deşarjı projesi gerçekleştirilmiştir. Sözü geçen
noktalar;
 Eski mezbaha civarında arıtma tesisi ve derin deniz deşarjı yapılması planlanmakta.
Ayrıca İncekaralar fabrikasının yan tarafına ve Akliman’da köprü civarına arıtma
tesisi yapılacağı projede yer almakta. Haziran ayında bu çalışmalar için ihale
yapılarak inşaatının başlatılması öngörülmektedir.
Bu çalışmalara ek olarak Sinop’ umuzun daha temiz ve göz alıcı bir görünüme
kavuşmasını sağlamak amacıyla Sakarya Caddesinden Valilik binasına, bu noktadan da
Aşıklar Caddesinde yer alan kütüphaneye kadar olan yol güzergahı boyunca peyzaj
çalışmaları yapılacağı bilgisine ulaşılmıştır. Bu kapsamda Cumhuriyet Meydanında içinde
sarkan çiçeklerin bulunduğu büyük bir saksıya ek olarak, sokak lambalarına kadar her
ayrımın çiçeklerle süslenmesi düşünülmektedir.
Bunlara ek olarak yerel yönetimlerimizin gerçekleştirmeyi planladığı çalışmalar
arasında; Karakum yolunda kütüphaneden taş ocağına kadar olan sahil yerleşkesinde spor
aletlerinin, cafelerin yer alacağı yürüyüş ve bisiklet yolunun yapılarak, yerel halka ve
ziyaretçiler için sosyal alan yaratılması amaçlanmaktadır. Ayrıca Buzhanenin kültür
merkezine dönüştürülmesi için gerekli bürokrasi sürecinin devam ettiği bilgisi edinilmiştir. Bu
projenin hayata geçmesi ile; önünde ahşap iskelesinin, içinde toplantı salonunun,
kütüphanenin yer aldığı, Sinop’un tarihi değerlerinin ve bakımı yapılan buz makinelerinin
sergilendiği bir müze elde edilmesi düşünülmektedir.
Diğer bir yerel yönetim birimi olan İl Özel İdarenin önderliğinde Sinop’ta turizmin
geliştirilmesi amacıyla yazılan projeler de mevcuttur.
Bunlara da kısaca değinecek olursak;
DİYOJEN DOSTLUK PROJESİ: Kinik felsefesinin öncüsü ünlü Filozof Diyojen’ in Sinop’ da
doğup Atina’da ölmesinden yola çıkılarak, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin de
kuvvetlendirilmesi amacıyla yazılan bir projedir. Proje 2 yıl önce Merkezi Finans İhale
Birimine gönderilmiş, ancak kabul edilmemiştir.
KARADENİZ KÜLTÜR ÜÇGENİ PROJESİ: Farklı kültürlerin kaynaşması ve kültürel
zenginliklerin paylaşılması amacıyla yazılan proje Ukrayna, Romanya ve Sinop’u
kapsamaktadır. Ancak proje onaylanarak hayata geçirilememiştir.
KUZEY YILDIZI PROJESİ: Sinop İnceburun’a beş metre uzunluğunda, şehri temsil
edebilecek şekilde dizayn edilmiş bir heykel ve seyir terası yapılacaktır. Ayrıca yeme içme
20
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Turizm ve Yerel Yönetimler
Nuray Türkoğlu
ihtiyacına cevap verebilecek büfelerin de yapılması proje kapsamındadır. Proje
onaylanmakla birlikte, ekim ayına kadar tamamlanması öngörülmüştür.
Tüm bunlardan hareketle, bugün Sinop’u değerlendirdiğimizde sularımız zaman
zaman kesintiye uğramakta, yollarımız yapım aşamasındadır. Bu sürecin ceremesini maddi
ve manevi hep birlikte çekiyoruz ve bu yönde çeşitli fedakarlıklara katlanmak zorunda
kalıyoruz. Ben bir turizmci olarak, Sinop’un kısa dönem fayda ve hareket sağlayacak
yatırımlar ve çalışmalar yerine uzun vadeli, kalıcı ve sürdürülebilir çalışmalara ihtiyacı
olduğunu düşünüyorum. Bu süreçte de önemli olan mevcut değerlerin farkındalığının
arttırılması ve oluşan farkındalıkla değerleri koruma bilincinin kazandırılmasıdır. Bir gün
Sinop’un da turizm pastasından hak ettiği payı alacağı inancındayım.
21
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Turizmcinin Mutfağı
Demet Kocatepe
TURİZMCİNİN MUTFAĞI
Yemek içmek insanının günlük temel ihtiyaçlarının başında gelmektedir. Lezzet veren
her şeyi yeme arzusu genelde insanı tehlikeli yanılgılara düşürmekte, aşırı ve dengesiz
beslenme ile birlikte sağlıksız gıdalara yöneltmektedir. Endüstrileşmenin hızla artması ile
kadınlarında iş yaşamına girmeleri, aile gelir düzeyinin artması ve ailece geçirilen zamanın
azalması bireyleri fast-food yaşama alıştırmış ve böylece ev dışında, yemek yiyen insanlara
hizmet veren toplu yemek sektörü ortaya çıkmıştır. Yine hızla yoğunlaşan çalışma hayatında
bireyler yıl boyunca çıkacakları tatilin hayalini kurmakta hatta tüm yıl boyunca bir hafta 10
gün kalacakları tatil mekanlarını araştırarak stres atmaktadırlar. Bu nedenle konaklama
işletmelerine gelen turistlerin beklentileri yüksek olmakta, tesisisin fiziki yapısı yanında
yiyecek içecek hizmetlerine de önem vermektedirler. Konaklama sektöründe yiyecek içecek
hizmetleri toplu yemek sektörünün bir parçasıdır ve bu sektörde en önemli ve hassas nokta
konukların sağlığıdır. Sektörde uygun koşullarda üretim yapmayan pek çok firma
bulunmaktadır. Sağlıksız üretim yapan tesislerde yediğimiz yemekler aslında pek çok
mikroorganizmayı içinde bulundurmakta ve zehirlenmelere neden olmaktadır
Gıdaların yenilmesinden belirli bir süre sonra bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal, baş
ağrısı, bazen ateş, görme, işitme ve sinir sisteminde bozukluklara neden olan bazı sağlık
sorunları ya da hastalıklara topluca gıda zehirlenmeleri adı verilir. Gıda kaynaklı mikrobiyal
hastalıkların etmenleri; bakteriler, protozoa ve parazitler, toksinler ve virüslerdir. CDC
(Hastalık kontrol ve önleme merkezi) dünyada 1996-2008 yılları arasında 76 milyon kişide
gıda kaynaklı mikrobiyal hastalık olduğunu ve bu hastaların 325 bininin hastaneye
başvurduğunu 5000’inin ise ölümle sonuçlandığını bildirmiştir. Bu gıda kaynaklı mikrobiyal
hastalıkların dünya genelinde 23 milyar dolar ekonomik kayba neden olmuştur. Yine CDC
verilerine göre 2008 yılında sadece Amerika’da; 1034 adet gıda zehirlenmesi vakası
gözlenmiş, bu vakalardan etkilenen 23152 hastanın 1276 sının hastaneye başvurmuştur. 22
hasta ise gıda zehirlenmesinden ölmüştür. 1034 gıda zehirlenmesi vakasının yarısından
fazlası özellikle hazır yemekler, salatalar ve pastalardan insanlara geçen Norwalk tipi
virüsten kaynaklanmaktadır. 1034 vakanın %15i kümes hayvanları etlerin, %14ü kırmızı er,
%14 ise balık, büyük bir çoğunluğu ise (%57) soğuk olarak servis edilen salata, pasta vb. gibi
gıdalardan kaynaklanmaktadır. Yine hastaneye başvuran 1276 hastanın %62 sinde ise gıda
zehirlenmelerinde önemli bir rol oynayan ve ürediği gıda maddelerinde tat ve kokuda
değişikliğe neden olmayan Salmonella tespit edilmiştir (Anonim 2012).
Dünya genelinde özellikle 1996 yılından beri pek çok ülkede gıda zehirlenmeleri
hakkındaki veriler düzenli olarak tutulmaktadır. Ülkemizde yaşanan gıda kaynaklı zehirlenme
vakaları acil servislere başvuru durumunda kayıt altına alınmaktadır. TUİK verilerine göre
1993-2005 yılları arasında 108.246 hasta bakteri kaynaklı gıda zehirlenmeleri nedeniyle
hastanede yatmış, 1993-2002 yılları arasında yaşanan bu zehirlenmelerin 1702si ölümle
sonuçlanmıştır (TUİK 2012). Ülkemizde ses getiren Gıda kaynaklı zehirlenme vakalarının
büyük bir kısmında hasta sayısı fazladır. Slaytta ülkemizde toplu yemek sektöründe yaşanan
bazı gıda zehirlenmesi olaylarından örnekler görüyoruz. Bu slaytta ise turizm sektöründe
yaşanan vakalar yer almaktadır.
22
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Turizmcinin Mutfağı
Demet Kocatepe
Sanayileşme ile birlikte yaşam standartlarının yükselmesi karşında, gıda üretiminde
ve kullanımında yeni eğilimler oluşmuştur. Tüketiciler daha çok hazır gıda maddelerine
yönelmiş ve bunun sonucu olarak çok çeşitli gıda maddeleri üreten ve ya hazırlayan
sanayiler gelişmiştir. Bu durumda çeşitli gıda maddeleri ile karşı karşıya kalan tüketiciyi
sağlık ve ekonomik yönden korumak için geliştirilen gıda kontrol hizmetlerinin önemi de
artmıştır. Günümüzde eski usül gıda işleme ve tüketiciye sunma yaklaşımlarında gerek
tüketicinin bilinçlenmesi gerekse ülkelerin gıda yasalarını “daha sağlıklı ve güvenli gıda
üretme” doğrultusunda güncellemeleri nedeniyle çok önemli değişimler meydana gelmiş ve
gıda güvenliği konusu son yılların en önemli toplumsal konusu olmuştur. Gıda güvenliği;
sağlıklı gıda üretimini sağlamak amacıyla gıdaların üretim, işleme, saklama, taşıma ve
dağıtım aşamalarında gerekli kurallara uyulması ve önlemlerin alınması olarak
tanımlanmaktadır.
Gıda güvenliği bugün yalnızca gelişmiş ülkelerde değil, tüm dünyada uluslararası bir
standart ve zorunluluk olarak kabul edilmekte ve pek çok ülkede üretim maliyetlerinin
düşürülmesi, verimliliğin artırılması, ithalat ve ihracatın geliştirilmesi için bir ön koşul olarak
değerlendirilmektedir.
Dünya da küreselleşmenin etkisiyle birlikte ulusal ve uluslararası turizm
hareketliliğinde kayda değer gelişmeler yaşanmaktadır. İnsanların en temel ihtiyacı olan
beslenme, özellikle turizm sektöründe bireylerin hem yaşanan iklim değişiklikleri hem de
yemek kültürlerinde ki farklılıklar nedeniyle büyük önem arz etmektedir. Bir hizmet sektörü
olan turizm endüstrisinde sunulan ürünlerin lezzetli ve gösterişli olması yanında güvenli de
olması gerekmektedir. Yiyecek-içecek işletmeciliği yapan kuruluşlarda gıda hijyeni ve
güvenliği, diğer bir deyişle yiyecek ve içeceklerin belirlenmiş sağlık standartlarına göre
hazırlanması, müşteri sağlığı ve memnuniyeti açısından oldukça önemlidir.
Dünya genelinde hızlı bir gelişme gösteren turizm hareketleri Türkiye ekonomisine
önemli ölçüde katkıda bulunmaktadır. Buna paralel olarak bu işletmelerde sunulan yiyecek
ve içeceklerin kalite ve güvenliğinin iyileştirilmesi, bunun yanında hizmetin de hijyenik
koşullarda sunulmasını gerektirmektedir. Aynı zamanda bir toplu beslenme ünitesi olan
konaklama işletmelerinin mutfaklarında gıda güvenliği konusunda denetim ve eğitim
gereksinimine ihtiyaç vardır.
Gıda kaynaklı zehirlenme riskinin önüne geçilebilmesi için sektör bünyesinde en
üstten en altta kadar çalışan tüm personelin gıda güvenliği ve kalitesi hakkında bilgi sahibi
olması gerekmektedir. Turizm sektöründe karşılaşılan gıda kaynaklı hastalıklar ve gıda
zehirlenmeleri öncelikli olarak iş verimini düşürmekte kuruluşların sektörde prestij ve talep
kaybına neden olmaktadır. Turizm sektöründe turistlerin sağlığını korumaya yönelik en
önemli nokta genel hijyen ve sanitasyon kurallarına önem verilmesidir. Mükemmel ve son
teknoloji ile oluşturulmuş bir tesiste görüntü ve servis ne kadar iyi olursa olsun yiyecek ve
içeceklerin kalitesiz olması konukların işletmeden olumsuz düşüncelerle ayrılmasına neden
olabilir. Amatörce uygulanan hijyen kuralları yerine daha bilinçli olarak her aşamayı takip
etmek ve öncelikle Sektörde gözlenen gıda zehirlenmelerinin nedenlerini bilmek
gerekmektedir.
Sektördeki Gıda zehirlenmelerinin başlıca nedenleri:

Gıdanın ya da yemeğin tüketim anından çok önce hazırlanması
23
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012









Panel Konuşmaları
Turizmcinin Mutfağı
Demet Kocatepe
Bozulabilir, protein oranın yüksek gıdaların (et, tavuk, balık, süt, …) oda sıcaklığında
(20-40oC) uzun süre tutulması, yani soğukta saklanmaması
Sıcak yemeğin buzdolabına konulmadan önce çok yavaş soğutulması: örneğin ağzı
kapalı derin kaplarda tutulması
Yeniden ısıtılarak tüketime sunulacak yemeklerin bakterileri öldürecek kadar yüksek
sıcaklıkta ısıtılmamış olması
Daha önce bakteri bulaşmış ve bozulmuş gıdanın tüketime sunulması
Tavuk ve et yemeklerinin az pişirilerek tüketime sunulması
Çözündürme işleminin uygun şartlarda yapılmaması (örneğin oda sıcaklığında üstü
açık bir şekilde çözündürmeye bırakılarak, çözünen ürünün dış yüzeyinde bakterilerin
üremesine olanak veren ortamın sağlanması
Çiğ gıdalardan pişmiş gıdalara çeşitli ekipmanlarla ya da çalışanlar aracılığıyla bakteri
bulaştırılması
Sıcak sunulan yemeklerin 65oC’nin altında tutulması
Hastalık yapıcı mikroorganizma, virüs vb. taşıyan ve hijyen kurallarına uymayan
personelin gıdaya taşıdığı bakterilerdir (Mahmutoğlu, 2007).
Günümüz koşullarında modern hizmet vermeyi amaçlayan konaklama işletmelerinin
mutfak ve servis bölümleri ile çalışanları, gıda üretim ve sunumunda hijyen ve sanitasyon
kuralları çerçevesinde, standart ölçülerde ve riskleri de en aza indirmeyi amaçlayan Kritik
Kontrol Noktalarında Tehlike Analizleri (HACCP:Hazard Analysis Critical Control Points)
sistemini uygulamaktadır. Gıda güvenliğinin sağlanmasında etkili ve önemli bir yöntem olan
ISO22000 Gıda Güvenliği Sistemi, yiyecek içecek endüstrisinde mikrobiyolojik, fiziksel ve
kimyasal tehlikelerin yok edilmesinde etkin rol oynamaktadır. Turizm sektöründe turistlerin
sağlığını korumaya yönelik en önemli nokta genel hijyen ve sanitasyon kurallarına önem
verilmesidir.
Bir yiyecek içecek işletmesi sahibi, işletmesinde sürekli olarak hijyen
standartlarına uygun üretim yapılmasını ve hazırlayıp konuklarına sunduğu ürünlerin güvenli
olmasını istiyorsa Gıda Güvenliği Kontrol Sistemi’ni kurmalı, sürekliliğini sağlamalı ve
desteklemelidir. Bu sektörün temel sorunları olan : personel ile ilgili eğitim kalitesinin
düşüklüğü ve eğitimin sürekliliğinin sağlanamaması ,kaliteli ve aynı standartta hammadde
temini ve pazarlama ile ilişkili olarak da haksız rekabet koşulları, kalite/fiyat dengesi ile
denetimlerin yetersizliği ve sürekli iyileşmenin devam ettirilebilmesi, kurulacak Gıda Güvenliği
ve Kalite Yönetim Sistemi sayesinde aşılacaktır. Otellerde hijyen kurallarına gösterilecek
özen çok büyük önem taşımaktadır. Hijyen kurallarına uyulmaması sonucu Otelde
yaşanabilecek bir gıda zehirlenmesinde zehirlenmeye yol açan ürün markası değil, otelin adı
ön plana çıkmaktadır.
Kaynakça:
Anonim 2012. http://wwwn.cdc.gov/foodborneoutbreaks/Default.aspx
TUİK 2012. Hastanelere Yatan Hastaların Seçilmiş 150 Hastalık Nedenine Göre
Dağılımı, http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=6
Mahmutoğlu, T. 2007. Gıda Endüstrisinde “Güvenli Gıda” Üretmek. HACCP:” Tehlike analizikritik kontrol noktaları” sistemi, ISO 22000: “Gıda zincirindeki herhangi bir kuruluş için
gıda güvenliği yönetim sistemi gereklilikleri” standardı. ODTÜ Geliştirme Vakfı
Yayıncılık ve İletişim A.Ş. Yayınları, ODTÜ Yayıncılık. 312 s.
24
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Türkiye’de Kümelenme Çalışmaları ve
Sinop Turizm Sektöründe Uygulanabilirliği
Kadir B. Teber
Türkiye’de Kümelenme Çalışmaları ve
Sinop Turizm Sektöründe Uygulanabilirliği
Kadir B. Teber: Değerli misafirler hoş geldiniz. Ben çalışmamda kümelenmenin ne olduğunu, ne
olmadığını ve Sinop’ta turizm sektöründe uygulanabilirliğini sorgulayacağım.
Kümelenme, aynı sektörde faaliyet gösteren firmaların, Pazar fırsatlarından yararlanmak için
ortak çözümler geliştirmeyi ve kaynakları birleştirmeyi düşünen firmalar ile hammadde, yedek parça,
destek hizmetleri gibi faaliyetlerde bulunan firmaların bir araya gelmesidir. Kümelenmeyi açıklarken
doğal bir örnekten yola çıkacak olursak, bir şehirde bir mahalle düşünelim. Bu mahallenin küçüklü
büyüklü çocuklarının oyun oynayacak bir alanlarının olmadığını ve mahallede de boş bir arsanın
olduğunu varsayalım. İşte o büyüklü küçüklü çocukların bir araya gelip o bahçeyi güzelleştirmeleri ve
orda bir arada oyun oynayabilmeleri kümelenmeyi tanımlayabilecek doğal bir örnektir.
Kümelenmede firmaların aynı bölgede, aynı iş kolunda ve aynı değer zincirinde faaliyet
göstermeleri gerekmektedir. Bu firmalar işbirliği içinde de olabilmektedir rekabet halinde de
olabilmektedir. Bunların dışında ticari ilişkileri de olabilir.
Kümelenmede nihai hedefler; Endüstrinin rekabet gücünü arttırmak, mevcut pazarların
kalitesini arttırmak, yeni pazarlara girmek, İhracat kalitesini yükseltmek, yabancı sermayeyi çekmek
ve teknoloji transfer etmek, işsizliği azaltmak ve ihracat potansiyelini geliştirmek olarak sıralanabilir.
Kümelenmede amaçlar ise işbirliği ve güven ortamı oluşturmak, uzmanlaşmayı sağlamak, verimlilik
artışı ve esneklik sağlamak, öğrenme ve yenilikçiliği teşvik etmek olarak sıralanabilmektedir.
Kümelenmeyi derneklerden, diğer kurumlardan ya da diğer üst çatılardan ayıran en temel özellik
içinde bir hiyerarşiyi barındırmamasıdır ve bir ayrışıma gitmemesidir. Yani sektörde otel sahibi de
olabilirsiniz, restoran sahibi de olabilirsiniz ya da onlara hammadde sağlayan toptancıda olabilirsiniz;
aynı grup içerisinde eşit ve yapıcı bir rol üstlenirsiniz.
Kümelenmeyi daha iyi anlatabilmek için simit örneğinden yola çıkacak olursak; geleneksel
simit değer zincirinde 15 kuruşluk hammadde ile nihai tüketimde 50 kuruşa satılan bir ürüne
dönüşmektedir. Simit sarayı değer zincirine girmiş olan 25 kuruşluk bir hammadde ise 2.50 liraya
satılan bir ürüne dönüşmektedir. Kümelenmiş yapı içinde aynı simit 50 kuruştan 2.50 liralık bir ürüne
dönüşmüştür. Kümelenmede farklı oyuncular, farklı paydaşlar birbirlerine bağıl ya da çapraz ilişkiler
geliştirebilirler.
25
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Sinop, 19 Nisan 2012
Panel Konuşmaları
Türkiye’de Kümelenme Çalışmaları ve
Sinop Turizm Sektöründe Uygulanabilirliği
Kadir B. Teber
Türkiye’de ilk kümelenme çalışması Uluslar arası Rekabet Araştırmaları Kurumu (URAK)
tarafından yürütülmüştür. İlk somut örnekleri ise burada değineceğimiz turizm sektörü ile alakalı bir
çalışmadır- “Sultanahmet Turizm Kümelenme Geliştirme Projesi”’dir. 2001 yılında URAK’ın hazırlamış
olduğu bir yol haritası ile proje başlamış, 2003 yılında uygulamaya konulmuş ve 2005 yılına
gelindiğinde ise kümelenme bağlantılarında toplam 6 kat artış, 1.000 yeni iş pozisyonu açılması,
enflasyondan arındırılmış olarak oda fiyatlarında net % 150 den fazla artış ve turistlerin
Sultanahmet’te geçirdikleri ortalama gün sayısında ise rakamın ortalama 2 den 2.4’e yükselmesi
sonuçlarına ulaşılmıştır.
Bahsedeceğimiz ikinci çalışma ise “Elazığ Mermer Sektörü Kümelenme Analiz Haritası”
projesidir. İlk başlarda küme içi ilişkiler çok kısa ve az iken, günümüzde ilişkiler çok yoğun ve uzun
süreçler haline gelmiştir.
Sinop Turizm sektörüne dışardan bir göz ile bakacak olursak, bölge turizminin karakteristiğini;
bölgesel, deniz ve kültür turizmi ağırlıklı, ortalama 2 ay sezon uzunluğuna sahip, günübirlik
ziyaretçilerin çok olduğu, yazlık ve pansiyon kültürünün yaygın olduğu ve kışın ise özellikle otel ve
restoranlar için ticari müşterilere hizmet eden bir yapıda olduğunu söyleyebiliriz.
Sinop turizm kümesi için tanımlayabileceğimiz genel sorunlar; kar marjlarının bütün alt
sektörlerde düşüklüğü, fiyat istikrarının olmaması ve haksız rekabetin fazlalığıdır. Bunun sebeplerini
inceleyecek olursak oteller ve kayıtlı pansiyonlar açısından; yatırımların geri dönüşünün uzunluğu, çok
yönlü verimsiz yatırımların varlığı (Örneğin her otelin temizlik birimi kurması ve bunu düşük
kapasiteyle işletmeleri maliyetleri yükseltmektedir. Bunun yerine ortak temizlik hizmeti satın alma
mekanizması geliştirmek daha maliyeti etkin bir çözüm olacaktır.), doğru fiyatlamanın olmayışı, oda
fiyatlarının düşüklüğü, sezonluk fiyat ile sezon dışı fiyat farkının yüksekliği, ortak ürün tedarik
süreçlerinin olmayışı ve ürün tedarik maliyetlerinin yüksekliği olarak ortaya çıkmaktadır. Kayıt dışı
pansiyon hizmeti verenler açısından; kayıt dışılığın rekabet ortamını istikrarsız hale getirmesi, verimsiz
yatırımlar ve amortisman sürecinin hesaba katılmaması olarak ortaya çıkmaktadır. Hediyelik eşya
dükkanları açısından; kalite standardının olmayışı ve artı değer üretilemeyişi, restoranlar açısından ise
26
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Panel Konuşmaları
Sinop, 19 Nisan 2012
Türkiye’de Kümelenme Çalışmaları ve
Sinop Turizm Sektöründe Uygulanabilirliği
Kadir B. Teber
gelir dağılımının yılın tamamına yayılamayışı olarak ortaya çıkmaktadır. Kafe ve çay bahçeleri
açısından; hava şartlarına bağımlılık, fiyat istikrarsızlığı ve hizmet standardının olmayışı dikkat
çekmektedir. Tedarikçileri açısından karşılaşılan problemler ise düzenli ürün tedarikinin olmayışı ve
küçük parti alımların maliyetleri arttırması olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öneriler
Sinop turizm kümelenme modeli için bizim tavsiyemiz restoranların, otellerin ve eğlence
sektörünün merkezde olduğu, diğer paydaşların ise bu paydaşlar ile ilişkilerini doğrudan geliştirdiği
merkezden dışa doğru bir yapıdır. Bu model 2007 küresel rekabet raporunda oluşturulan modele
benzer bir modeldir. Bu model birçok yerde daha önce uygulanmış ve olumlu sonuçlar alınmıştır.
Sinop kümelenmesi için öncelikli hedefler; doğru fiyatlama, fiyat istikrarı, sezonu genişletme
ve girdi maliyetlerini düşürme olarak öne çıkmaktadır. Bu hedeflerden sezonu genişletme başlığı için
Sinop turizminde dikey bir gelişimin sağlanması, av turizmi, doğa turizmi, din turizmi gibi farklı alt
alanlarına yönlenilmesi gerekmektedir.
Kümelenmenin uygulama başlığında dikkat çekmek istediğim bir nokta, faaliyetlerin
olabildiğince basit, günlük hayata dair ve kolay uygulanabilir olması gerekliliğidir. Örneğin OSTİM
Savunma Sanayi Kümesi ülkemizdeki en başarılı çalışmalardan biridir. Başarısın ardındaki temel
uygulama faaliyetleri paydaş temsilcileri ile çay partileri düzenlemeleri ve halı saha maçları
yapmalarıdır. Böylelikle şirket sahiplerinin, yöneticilerinin ve çalışanlarının birbirlerini tanımalarını
sağlamışlar ve güven ortamı oluşturmuşlardır. Sinop toplum yapısının ve ticari hayatının işleyişi göz
önünde bulundurularak kümelenme için oluşturulacak yol haritası sırasıyla şu şekilde işlemelidir;
a-Kümenin oluşturulması
b-Swot analizinin yapılması
c-Kümenin geliştirilmesi
1. Küme hedeflerinin (doğru) tanımlanması
2. İş planın oluşturulması
27
Sinop Turizmine Akademik Bakış
Panel Konuşmaları
Sinop, 19 Nisan 2012
Türkiye’de Kümelenme Çalışmaları ve
Sinop Turizm Sektöründe Uygulanabilirliği
Kadir B. Teber
3. Uygulama
a. Aylık yemekli toplantıların düzenlenmesi
b. Ortak sportif faaliyetlerin gerçekleştirilmesi
c. Yurtiçi ve yurtdışı geziler düzenlenmesi
d. Eğitimler verilmesi
e. Küçük işbirliklerinin sağlanması
Sorularınız varsa alabilirim, yoksa teşekkür ederim.
28

Benzer belgeler