sorunlu bölgelerde göç

Transkript

sorunlu bölgelerde göç
SORUNLU BÖLGELERDE GÖÇ
SORUNLU BÖLGELERDE GÖÇ
Prof. Dr. Hisae Nakanishi
Doç. Dr. İbrahim Sirkeci
Hatem Cabbarlı
Sorunlu Bölgelerde Göç
GLOBAL STRATEJİ ENSTİTÜSÜ
Mithatpaşa Cad. No. : 46 / 3 – 4
Kızılay – Ankara
Tel.: (0312) 430 26 09
(0312) 435 72 66
Web: globalstrateji.org
e-mail: [email protected]
ISBN : 978 - 975 - 8975 - 08 - 02
YAYIN NO. : 9
Çeviren: Nihal Tezel Yağcıbaşı
Kapak Tasarım: Firnas Tahir
Grafik ve Baskı: Kozan Ofset
Büyük Sanayi 1 Cad. 95/11 İskitler/ANKARA
Tel: 0.312. 384 20 03
www.kozanofset.com.tr
BİRİNCİ BASKI
Ocak - 2008
Bu kitap Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı’nın
Maddi Katkısıyla Yayınlanmıştır.
4
Sorunlu Bölgelerde Göç
İÇİNDEKİLER
Sunuş . ........................................................................................ 7
Önsöz.......................................................................................... 9
Göç Halindeki Nüfusun Güvenliği ............................................ 13
Türkmen Göçü ........................................................................... 27
Dağlık Karabağ Savaşı . ............................................................. 43
5
Sorunlu Bölgelerde Göç
6
Sorunlu Bölgelerde Göç
SUNUŞ
Bu kitap Global Strateji Enstitüsü ile Nagoya Üniversitesinin (Japonya) 16 Ağustos 2006 tarihinde Ankara’da müştereken düzenlediği “Sorunlu Bölgelerde Göç” adlı konferansta sunulan tebliğleri
içermektedir. Tebliğ metinleri Türkmen, Azerbaycan Türk’ü ve
Afgan göçmenlerle Irak, İran, Türkiye ve Azerbaycan’da yapılmış
olan çalışmaların özetidir. Bu kitap farklı metotlarla incelenmiş yakın coğrafyalarda yaşanan göç ve göçmen sorununun ehemmiyetini
ortaya koyarak çözümleri tartışmaya açmakta, bölgeler ve yöntemler arasında karşılaştırma yapma fırsatı vermektedir.
Kitabın ön sözünün yazarı Prof. Dr. Aykut Toros; Hacettepe Üniversitesinde Nüfus Etütleri Enstitüsü başkanlığı yapmış, hâlen
Beytepe Üniversitesinde Sosyal Bilimler Bölümü başkanıdır ve
alanında Türkiye’de sayılı isimler arasındadır. Sn. Toros aynı zamanda adı geçen konferansı mükemmel şekilde yönetmiştir. Prof.
Dr. Hisae Nakanishi ise Nagoya Üniversitesinde Uluslararası Geliştirme Yüksek Okulunda çalışmakta ve göç konusunda dünyaca
tanınmış uzmanlardan sayılmaktadır. Iraklı Türkmen göçmenler
üzerine ilk bilimsel çalışmayı yapan Doç. Dr. İbrahim Sirkeci ise
Londra’da Avrupa İşletme Okulunda beşeri coğrafya uzmanı olarak çalışmaktadır. Azerbaycan Türk göçmenleri ile ilgili kapsamlı
çalışmayı yapan Hatem Cabbarlı ise Azerbaycan Meclisinde Analiz
Bölümü başkanıdır. Enstitü adına bu çalışmaya verdikleri emek için
her birine teşekkür etmeyi bir borç biliriz.
Uluslararası kuruluşların ve yabancı göç uzmanlarının da yararlanması için metinler İngilizce ve Türkçe olarak okurlara sunulmuştur.
Global Strateji Enstitüsü
Aralık - 2007
7
Sorunlu Bölgelerde Göç
8
Sorunlu Bölgelerde Göç
ÖNSÖZ
“Stratejik pozisyon kazanmaya” yönelik olarak göç, devlet yönetiminde, önemli bir mekanizma olarak kullanılmaktadır. Bu
mekanizmaya, paleolitik dönemlerdeki mutlak totaliter yönetim biçimlerinden günümüzdeki, katılımcı, sivil toplum örgütçü, demokratik yönetim biçimlerine kadar her türlü yönetim biçiminde başvurulmuş ve bu mekanizma çalıştırılmıştır. Tarihsel süreç ve yönetim
tarihi içinde hep var olan, nüfus konularının 1950 yılları öncesinde, toplumsal yönetim politikaları içinde belirginleşip, tanımlanıp,
isimlerinin konulmasından sonra göç konusu ayrı bir inceleme alanı
olarak dikkatleri üzerine çekmiştir. Elimizdeki çalışma, “göç stratejisi ve insan hakları”nı içeren konular üzerine odaklanmıştır.
Göç konusu; kişilerin yaşamakta oldukları topraklardan, sahip oldukları ekonomik imkânlardan, yerleşmiş sosyal yapılarından, kültürlerinden ve toplumsal yaşamın daha nice unsurlarından koparak
ya da kopartılarak yeni ortamlara yerleşmesi, bu ortamlarda yeni bir
yaşam kurması demektir. Bu göçmenler için büyük bir değişimdir.
Şüphesiz bu değişim, salt göçmenler ile sınırlı kalmamakta, benzer
şekilde hem terk edilen toplumlar hem de yeni yerleşilen toplumlar
üzerinde etkili olmaktadır.
Göç hareketleri sebepleri ve nitelikleri açısından, farklı yaklaşımlarla farklı sınıflamalara ayrılabilmektedir. Bu sınıflamalarda göçün, isteğe bağlı olması veya zorunlu olması temel kriterlerden birisidir. Böylece temel olarak göçler, kişinin kendi arzu ve insiyatifine
bağlı olanlar ile kişinin takdir hakkı olmadığı zorunlu göçler olarak
ikiye ayrılmaktadır. Burada “kişinin kendi arzusu” ifadesi, siyasal
mekanizmaların çalıştırılması ile destinasyonda ve nakil sürecindeki olumsuz şartlara rağmen kişinin yerinde kalma insiyatifinin
olmaması olarak tanımlanabilir.
9
Sorunlu Bölgelerde Göç
Zorunlu göçlerin üç temel sebepten kaynaklandığı görülmektedir. Bunlar:
a. Çatışmalardan, b. Kalkınmışlık düzeyinin yeterli olmamasından, c. Doğal şartlardan ve afetlerden kaynaklanan göçlerdir. Bu bağlamda göç edenleri de kaçkınlar, siyasi sığınmacılar,
yurt içi göçe zorlananlar, kalkınma projeleri (baraj inşaatı gibi) nedeniyle yerlerinden edilenler, doğal afetler veya olumsuzlaşan çevre koşulları yüzünden yerlerinden edilenler, istismar amaçlı (cinsel
pazarlama gibi) göçmenler gibi pek çok sınıfa ayrıldığını görmekteyiz. Birleşmiş Milletler verilerine göre 2005 yılında 191 milyon
kişi göçmen durumundadır. Bu da dünya toplam nüfusunun % 3’ ü
etmektedir. Aynı kaynak kaçkınların sayısının 2005’ te 8.7 milyondan 2006’ da 9.9 milyona çıktığını ifade etmektedir. Yine Birleşmiş
Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonu bu rakamın 2007 yılında
12.5 milyona ulaştığını bildirmektedir. Yurt içinde yerinden edilmiş göçmenlerin sayısı ise 25 milyonu bulmuştur. Birleşmiş Milletlerin dışındaki farklı kaynaklar, bu rakamlara çok benzer rakamlar
vermektedir.
Hangi göç zorunlu, hangi göç isteğe bağlı (zorunlu olmayan) göçtür? Bu durumları siyahla ve beyaz gibi birbirinden ayırmak mümkün değildir. Kişiler, kendi topraklarında yaşamayı, hayatlarını burada sürdürmeyi yaşamlarının doğal bir olgusu olarak tercih ediyor
olabilirler. Ancak içinde bulundukları şartlar- örneğin ekonomik
şartlar- kötü olabilir. Göç bu duruma bir çare olabilir. Göç ederek
söz konusu olumsuz ekonomik şartların kötü etkilerinden kurtulabilirler. Böyle bir tercih ile mevcut sorunlarına çözüm bulabilirler.
Bu durumda yapılan göç isteğe bağlı bir göç müdür? Kişinin gerçek
tercihi göç etmek midir yoksa kişi göç etmek zorunda mı bırakılmıştır? Bu duruma karşıt bir örnek de zorunlu mübadeleye tâbi
tutulmuş göçmenlerdir. Bunlar, kendi şahsi tercih ve kararlarının
dışında, siyasi karar mercilerinin aldıkları karar ve çalıştırdıkları
mekanizmalar ile kendi topraklarından alınıp zorunlu olarak başka topraklara gönderilirler. İçinde bulundukları ortama kıyasla, bu
zorunlu göçü tercih eden göçmenler olamaz mı? Görüldüğü gibi
zorunlu göçün kökeninde istemli tercihler, istemli göçün kökeninde
10
Sorunlu Bölgelerde Göç
de zorunlu şartlar olabilir. Çoğu kez de durumun böyle olduğu görülmektedir.
Göçler ister istemli, ister zorunlu olsun, göçenlerin kendi üzerlerindeki etkilerden başka, ayrıldıkları toplumlar, yeni karıştıkları
toplumlar ve tüm bunları çevreleyen diğer toplumlar üzerinde de
ekonomik, sosyal ve kültürel etkilerinin olduğu görülmektedir. Bu
etkilerden başka göçlerin bir de “stratejik” etkisi olmaktadır. Siyasi güçlerin belirli bir alanda kişileri göçe zorlaması, kendi pozisyonlarını, komşularına ve dış dünyaya karşı yeni bir pozisyon
kazandırmaya yönelik stratejik bir karar ve eylem olmaktadır.
Siyasal sistemler bu eylemlerle pozisyon kazanmayı amaçlamaktadır. Bu amaç uğruna kişilerin -yaşam hakkı dahil- tüm hakları
(eğitim hakkı, sağlıklı yaşam hakkı, demokratik katılım hakkı, aile
birlikteliğinde yaşama hakkı gibi.) göz ardı edilmektedir. Kişiler
bu haklardan mahrum bırakılabilmektedir. Stratejik sonuçları olan
ve bu sonuçları amaçlayan zorunlu göç olayını, insan haklarından
bağımsız olarak ele almak mümkün değildir. Kimi durumlarda siyasal güçlerin, zorunlu göç ile söz konusu hakların iyileştirilmesini
amaçladığını söylemek mümkün ise de bu diğerinin yanında çok
önemsiz kalmaktadır.
Kitapta anlatılan Dağlık Karabağ Kaçkınları, Afgan Göçü ve Türkmen Göçü, zorunlu göç ile ilgili bu tür sorunların ele alındığı üç
örnek olaydır. Bu üç olayın ortak yanı, ülkelerin zorunlu göç yolu
ile stratejik amaç gütmeleri ve uluslararası ortamda pozisyon kazanmaya çalışmalarıdır. Maalesef ülkelerin, bu çabaları ile mesafe
katetmekte oldukları ve her türlü insan hakları konusunda savunmasız kitleler yarattıkları ve bunu umursamadıkları görülmektedir.
(Ekonomik olumsuzluklar, sosyal sorunlar ve kültürel yoksunluklar
bu kitlelerin ortak kaderidir.) Zorunlu göçler iç çatışmalara, iç çatışmalar da dış çatışmalara yol açmaktadır. Çatışma, çatışmayı doğurmaktadır. Bu zaviyeden bakılınca “Yurtta Sulh Cihanda Sulh”
politikasının zorunlu göç ve insan hakları açısından ne kadar isabetli olduğu bir kere daha ortaya çıkmaktadır.
11
Prof. Dr. Aykut Toros
Sorunlu Bölgelerde Göç
12
Sorunlu Bölgelerde Göç
GÖÇ HALİNDEKİ NÜFUSUN
GÜVENLİĞİ
İran’daki Afganlardan Türkiye’deki Türkmenlere,
Bir Konu İncelemesi
Prof. Dr. Hisae Nakanishi
Nagoya Üniversitesi-Japonya
13
Sorunlu Bölgelerde Göç
Giriş
İnsan güvenliği ve barışın inşası, gelişim çalışmalarının
önemli ve iki temel kavramıdır. Savaş sonrası toplumlar üzerinde
çalışan bilim insanları arasında da üzerinde çalışılan konulardır.
Bu çalışmalardan özellikle “İnsan Güvenliği’’ kavramı ile ilgili
olan; savaş nedeniyle iltica eden veya göçe zorlanan mültecilerin
kurtarılması konusuna katkı sağlamıştır. İnsan Güvenliği Komisyonunca 2003 yılında yayınlanan İnsan Güvenliği, Şimdi! adlı kitabın “Yollardaki İnsanlar’’ bölümünde sığınmacıların uluslararası
düzeyde korunmasının önemi çok güzel vurgulanmıştır. Yollardaki
insanlar, bu yazıda da değinildiği gibi sığınmacıları, mültecileri ve
savaş yüzünden göçe zorlanan insanları kapsamaktadır. Bu çalışma,
İran’daki Afgan sığınmacı ve mültecilerin durumunu, İnsan Güvenliği perspektifinden yaklaşarak ele almayı hedeflemektedir. Bunun
yanı sıra, 2006 Temmuz ve Ağustos aylarında Irak’ın kuzeyinden
göçmeye zorlanmış olan Türkmenlerin Türkiye’ye kaçışı da karşılaştırmalı bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Bu şekilde sığınmacıların
karşılaştıkları ortak sıkıntılar, göçmenlerin ve de göç alan ülkelerin
politik yapıları ve diğer ülkelerin çıkarları uluslararası koruma rejimi çerçevesinde tartışılmış olacaktır.
1. İran’daki Afganlar: Tarihî Bakış
Kasım 2001’deki Afgan Savaşı sonrasında, pek çok Afgan mülteci özellikle 2002’den sonra evlerine dönmeye başlamıştır.
Yaklaşık olarak 2,1 milyon civarında mültecinin 2002 ve 2003’te,
BM İnsan Hakları Komisyonunun yardımıyla Pakistan ve İran’dan
ülkelerine geri döndüğü tahmin edilmektedir. Ancak İran’dan dönenlerin %10–15 civarında olduğu söylenmektedir. Örnek vermek gerekirse Kasım 2001 - Ağustos 2002 arasında Pakistan’dan
900,000 mülteci Afganistan’a geri dönerken İran’dan dönenlerin
sayısı ancak 100,000 civarında olmuştur.1 Elde güvenilir istatistiki bilgiler bulunmadığından, kayıt altına alınmamış olan Afgan
mültecilerin sayısı net olarak bilinmemektedir. Ancak UNICEF’ in
tahminlerine göre İran’da 6–15 yaşları arasında 500,000 Afgan çocuk bulunmaktadır. İran’daki Afgan mültecilerin sayısının 2 milyon
14
Sorunlu Bölgelerde Göç
civarı olduğu tahmin edilmektedir; ancak bu rakam 2,5 milyon da
olabilir. Bu astronomik rakamla İran İslam Cumhuriyeti, dünyada
en fazla göçmene ev sahipliği yapan ülke ünvanına sahiptir. Afgan
mültecilerin tarihi, Aralık 1979’daki Sovyet işgaline kadar gitmektedir. İran’a Afgan akını, Sovyet Savaşı süresince 1980–1992
arasında artarak devam etmiştir. Mülteci akını 1994–2000 arasında
Taliban tarafından ele geçirilen Kabil ve Kandahar’dan başlayan
ve tüm ülkede yayılan yeni bir akımla sürmüştür. 1994–2001 yılları arasında İran’a kaç tane Afgan’ın yerleştiği ve orada kalıp kalmadıkları kesin olarak bilinmemektedir. Tahran’da BM Mülteciler
Yüksek Komiserliğinde, Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarında ve
Sivil Toplum Kuruşlarında yaptığım araştırmalar sonucunda, İran’a
sığınan Afganların sayısının 2000 yılında ciddi şekilde arttığını öğrendim.
2. İran’ın İran’da yaşayan Afganlara yönelik
politikaları
İran’da yaşayan Afganların İran için ne ifade ettiği konusu, karmaşık bir konudur. İran – Irak Savaşı süresince İran, ezilenlerin (Mostazafin) birlik olmasının önemini vurgulamış ve Afganları, özellikle de Şii Afganları (Hazara) kabul etmiştir. O dönemde
İran, nüfusunun 35 milyon olmasından dolayı iş gücüne de ihtiyaç
duymaktaydı bu yüzden çeşitli sektörlerde işçi olarak çalışacak ve
orduda hizmet verecek olan Afganları memnuniyetle karşıladı. Ancak Afgan akınının devamı özellikle geçtiğimiz on yılda İran için
ekonomik bir yük hâline geldi. 1979’daki devrimden sonra İran’ın
nüfusu iki katına çıktı ve işsizlik sorunu özellikle gençler arasında
her geçen yıl daha da artmaya başladı. Tahminlere göre ülkedeki
İranlı işsizlerin sayısı 2 milyon civarındadır. Bu nedenle Afgan işçiler yüzünden İranlılar arasında şikâyetler artmaya başladı. Ancak
Afganlar, toplumda çalışkan işçiler olarak tanınmaktadır ve Afganlar genellikle İranlıların yapmak istemeyecekleri ağır, pis ve tehlikeli işlerde çalışmaktadırlar.
Yukarıda belirtilen şartlardan dolayı İran hükümeti,
1993–1994 yıllarında Afganları tekrar Afganistan’a dönmeleri konusunda cesaretlendirmeyi denedi. Raporlarda yaklaşık bir milyon
Afgan’ın Afganistan’a döndüğü belirtilmektedir. İran hükümeti bir
diğer programı 2000 yılında BMMYK ile birlikte başlattı. Ancak
devam eden aşırı kuraklık ve Taliban ile Kuzey İttifakı arasındaki
15
Sorunlu Bölgelerde Göç
düşmanlık, 2001’in ilk altı ayında İran’ın Afganistan’dan yeni ve
büyük bir göç akını almasına neden oldu. Nisan 2001’de İran’ın
doğusu ve Afganistan’ın batısında göçmenlere ayrılan merkezlerde
100,000 Afgan toplanmıştı ve Nisan ayı boyunca sınırdan İran’a
günde 1000 Afgan geçiyordu. 2001’deki Afgan Savaşı boyunca da
Afganların sayısında ufak bir artış yaşandı. Söylendiğine göre Afgan mülteciler, geçici bir süre acil yardım desteği alabildiler ve İran
sınırında ve kamplarda yaşayanların büyük kısmı daha sonra dağıldı. Burada dikkate alınması gereken nokta, Afgan sorununun sadece 2001’deki Afgan Savaşı ve Taliban’ın ortaya çıkışı olmadığıdır.
Bu sorunun geçmişi 20 yıl öncesine, 1979’a dayanmaktadır. Ayrıca
söylendiğine göre Afganların büyük bir kısmı 2001’deki Amerikan çıkartmasından önce İran’da büyük şehirlerde ve çevrelerinde
yaşıyorlardı.2 Afganların bazıları ailelerini geride bırakarak bazıları
ise aileleriyle birlikte gelmişlerdi. Ancak sonuçlar, yalnız yaşayan
Afganların aileleriyle gelenlere oranla İran’da kalmaya daha meyilli olduklarını göstermiştir. Bu noktada sığınmacı ile mülteci arasındaki ayrımın da iyi yapılması gerekmektedir.
3. İran’daki Afganların Yasal Statüleri
Bugün, 1,8 milyon Afgan sığınmacı ve mülteci İran’da
yaşamaktadır. Tahran’da UNESCO ile birlikte yaptığım çalışmalar
sonunda İran’daki Afganların 3 farklı yasal statüde bulunduklarını
gördüm.3 Bunlardan ilki “Mavi Kart’’ sahipleri ki bu statü 1992’den
önce gelmiş olanlara veriliyor. Bu kişilerin oturma, eğitim ve sağlık gibi devlet hizmetlerinden faydalanma hakları vardır. Belirli
sektörlerde çalışmalarına izin veriliyor (genellikle düşük maaşlı,
tehlikeli işler). 2. grup Afganlar, 1992–1994 arasında gelenlerdir.
Bunlara 1994 sonunda geçici kartlar verilmiştir. Kartlar geçerliliğini 1996’da kaybetmiş olsa da çoğunlukla yine de uzatılıyor. Bu
kart sahiplerinin çoğu İran’da kalmaya devam etmişlerdir. 3. kategori ise 1996’dan sonra kısa süreli izinle gelenler ve bunlara verilen herhangi bir belge yok. 1996’dan sonra İran’a gelen Afganların
çok az bir kısmı yasal izin alabilmiş, 1998’de Taliban’ın Mezar-i
Şerif’i düşürmesiyle çok sayıda Afgan, Taliban baskısından kaçmıştır. Yine de kaçan Afganların çok az bir kısmı geçici kart sahibi
olabilmişlerdir.
Yukarıdaki sınıflandırmadan yola çıkarak aslında çok az
sayıda Afgan’ın mülteci olarak adlandırılabileceğini söyleyebiliriz.
16
Sorunlu Bölgelerde Göç
Oysa ki uluslararası sivil toplum örgütleri ve bağış yapan kurumların çoğu İran’daki Afganların tamamını mülteci olarak adlandırmaktadır. İran hükümetinin bakış açısından ve işin kanuni boyutundan bakmak gerekirse mavi kart sahipleri öyle ya da böyle mülteci
kabul edilmekte ve İran’da kalmalarına izin verilmektedir. Bu kart
sahiplerinin evraklarında da durum açıkça belirtilmiştir.
Burada asıl soru kimin mülteci olduğudur. 1998’den sonra gelip geçici kimlik alanlar hem Afgan hem de İranlıların gözünde
mültecidir.
Mart 2000’de başvuruda bulunan Afganların % 50’si
İran’da çeşitli illerde kurulan gözlem merkezlerinde statüleri belirlenerek altı aya kadar geçici izin alabilmişlerdir.
İran’da kayıt dışı bulunan Afganların sayısıyla ilgili olarak eski ya da yeni herhangi bir veri yoktur. Daha önce de belirtildiği gibi evrağı olan Afganlar, devletin sunduğu hizmetlerden yararlanabilme ve çalışma hakkına sahiptir. Evrağı olmayanların yasal
olarak İran’da bulunma izinleri yoktur, dolayısıyla belgeleri bulunmayan Afgan çocukların eğitim alma hakları da bulunmamaktadır.
4. İran’daki Afganlara yönelik gönüllü geri dönüş
programı ve BMMYK’(Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği) nin eğitim politikası
İran’da artan işsizlik ve İran hükümetinin Afgan politikasına yönelik artan şikâyetleri hükümeti, Afganları ülkelerine geri
döndürme konusunda bir kampanya başlatmaya yöneltmiştir.
İran hükümeti, Afganlı çocukları eğitime dâhil etmenin2001’de Afgan Savaşı’nın çıkması sonrasında başlatılan- “Afganları evlerine geri döndürme politikası” yla ters düşeceğini düşünmektedir.
BMMYK ile 2000’de kurulan İran Mülteci Bürosu
arasında yürütülen uzun süreli müzakerelerin sonucunda Nisan
2002’de bir geri dönüş programı başlatılmıştır. BMMYK tarafından hazırlanan istatistikler, Nisan 2002 itibariyle geri dönenlerin
sayısının 370,000 olduğunu göstermektedir. 2003’ün ilk yarısında
ise geri dönenlerin sayısında ciddi bir azalma olmuş ve dönenle17
Sorunlu Bölgelerde Göç
rin sayısı 80,000 ile sınırlı kalmıştır. Bunun üzerine İran hükümeti
BMMYK’ye programını hızlandırması konusunda baskı yapmaya
başlamıştır.4
Afganları geri dönmeye teşvik etmek amacıyla BMMYK
Afganlara yönelik eğitim politikasını değiştirmiştir. 1990’larda
mülteci çocukları için özel okulların açılmasına kaynak sağlanmış ve okullar açılmıştır. Bundan sonraki ilk politika değişikliği
1996’da yaşanmıştır. BMMYK, bu tarihte İran Eğitim Bakanlığına (İEB) İran devlet okullarında okutulan mülteci çocuk sayısı
doğrultusunda bağışta bulunmaya karar vermiştir. BMMYK’nin
İEB’nin masraflarını hafifletmeye yönelik bu politikası, İEB’nin
mevcut okulları desteklemesini ve öğretmenlerin Afganlı çocukların eğitimi konusunda yetiştirilmesini amaçlamaktaydı. Artık yeni
değişiklikler beklenmektedir. BMMYK’nin temel politikalarından
biri, İran’a Kasım 2001’den sonra gelenlerin mülteci olarak kabul
edilmemesini öngörmektedir. Bu politikanın temelinde yatan mantık, güvenlik ortamı uygun olduğu müddetçe mümkün olduğu kadar
fazla Afgan’ın ülkelerine geri dönmesini desteklemektir.
Bunun yanı sıra BMMYK’nin Afgan çocukları için geri
dönüş eğitimi adı altında yürüttüğü bir politikası vardır.5 Bu politika sayesinde BMMYK ve İEB bu eğitim programı sayesinde,
katılanların Afganistan’a geri dönmesini sağlamaya çalışmaktadır.
Örneğin İran Eğitim Bakanlığı, Afgan Üniversite öğrencilerine geri
dönme sözü vermeleri hâlinde burs imkânı sağlamaktadır. Aynı durum Afganistan’da öğretmen olmak için İEB’nin eğitim programlarına katılanlar için de geçerlidir. Geri dönüş eğitimi, hem kayıtlı
hem de kayıtsız Afgan çocukları için ilköğretim eğitimi alma şansı
vermektedir. Ancak kayıtlı çocuklar için bile uygulanan bazı kısıtlamalar gittikçe ağırlaşmaktadır. Kayıtlı öğrenciler ve geçici kart
sahipleri yaşadıkları bölge dışındaki bazı devlet okullarına devam
edebilmek için seyahat izni talep etmişlerdir. Ancak 1998/99 yılından itibaren, okul kapasitelerinin İranlı öğrenciler için bile yetersiz
kalması nedeniyle mavi kart sahiplerine bile Kum ve Tahran’daki
okullara devam etme izni verilmemiştir. Mavi kart sahiplerinin sadece kartlarının geçerliği olduğu bölgelere geçmelerine ve kendi
bölgeleri içindeki okullara devamına izin verilmiştir.
Elbette eğitim imkânlarının yetersizliğinden en fazla etkilenenler belgesi olmayan Afganlı çocuklar olmuşlardır. Bu
18
Sorunlu Bölgelerde Göç
noktada ülkedeki belgesiz Afganların sayısının belgeli olanlardan
fazla olduğunu da belirtmek gerekir. Daha önce de belirtildiği gibi
1996’dan sonra İran’a gelen Afganlı çocukların çoğunun belgeleri
bulunmamaktadır ve bu yüzden devlet okullarına devam edememektedirler. Hem Afganlar hem de uluslararası sivil toplum örgütleri belgeleri olmasa da Afganlı çocukların devlet okullarına devam
edebilmesini talep etmektedirler. Ancak okul kapasitelerinin İranlı
çocuklar için bile sınırlı olmasından dolayı İran hükümeti buna müsaade etmemiştir.
İran Hükümeti, kayıtsız olarak Afganlı çocuklar üzerindeki kısıtlamasını sürdürmekte ve bu durum hükümetin Afgan
politikasını yansıtmaktadır. Ancak hükümet, 2002’de belgesi olmayanların bile İran Eğitim Hareketi (İEO) okullarında ücretsiz eğitim
alabilmelerine yönelik uygulama başlatmıştır. Bu okullardan mezun
olanlar, devlet okullarından mezun olanlarla eşit sayılmaktadır.
Mayıs 2004’te İran Hükümeti, belgelerin Eylül 2003’ten
itibaren geçersiz olacağını açıklamıştır. Buna göre mavi kart sahipleri, kartlarını belirtilen tarihe kadar mülteci ofislerine teslim
edecekler ve Afganistan’a dönmek konusunda sıkıntı yaşayanlara
geçici kartlar verilecekti. Eğer BAFIA’nın bu uygulaması tamamen hayata geçirilirse İran Hükümetinin Afganlı çocuklara yönelik
politikası tamamen değişecek ve büyük ihtimalle belgeli çocuklar
bile eğitimden mahrum kalacaklardır. Elbette İEO’nun belgesiz
öğrencilere yönelik açılan sınıflarının da kapanacağını söylemeye
bile gerek yoktur. Bu durumda Afganlı çocuklar için “herkese temel eğitim’’ programını kim yürütecektir? Gerçi belgesiz Afganlı
çocukların eğitim gördüğü Afgan okulları da mevcuttur. BMMYK,
Tahran’da ve dışında böyle 40 tane okul olduğunu belirlemişti.
Ancak bu okullar resmî olarak kabul edilmediğinden ve buradan
mezun olanlara belge verilmediğinden bu okullar, resmî olmayan
okullar olarak anılmaktaydı. 2002’de Başkan Karzai İran’ı ziyaret
ettiğinde Afgan geçici hükümetiyle İran Hükümeti arasında varılan
anlaşmayla Afgan okulları da resmiyet kazanmıştır.6 Bunun neticesinde bu okullardan mezun olan Afgan okulları mezunları da devlet
ilköğretim okullarından mezun olanlarla aynı statüde sayılmaktadır. Buradan mezun olanların isimleri Afgan Büyükelçiliğine gönderilmekte ve burada belgeleri basılmaktadır. Bu öğrenciler zaman
aşımına uğramadığı müddetçe ortaöğrenimlerine Afganistan’da devam edebilmektedirler. Afgan okullarının sıkça karşılaştığı sorun19
Sorunlu Bölgelerde Göç
lardan biri de fon eksikliğidir. Bunlar genellikle velilerden alınan
minimum düzeydeki ücretlerle ayakta kalmaktadır. Öğretmenlerin
aldığı ücretler de çok düşüktür. Daha da ötesinde bu okullar kendilerine ait sürekli bir bina edinemediklerinden genelde camilerden
kiralanan küçük mekânlarda veya çadırlarda eğitim verilmektedir.
5. Geri dönme eğitimi politikasının eğitimde oluşturduğu kısırdöngü ve bu durumun belgesiz Afganlı öğrenciler
üzerindeki etkileri
Yukarıdaki çalışma sonuçları gösteriyor ki belgeli Afganlı çocukların geçerliliği resmî olarak kabul edilmiş İEO sınıflarına
katılabilmesiyle belgesi olmayan çocukların da okula devam edebilme imkânları artmıştır. Ancak bunun da uzun süreceği düşünülmemektedir. Tam tersine Afganlı çocukların yakın gelecekte temel
eğitim almakta daha da zorlanacağı düşünülmektedir. Zira mevcut
geri dönüş eğitimi programlarının devamı gelecektir.
Daha önce de bahsettiğimiz gibi “mülteci” kelimesini tanımlamak oldukça zordur. Kimlerin mülteci adı altında korumaya
alınacağı ev sahibi ülke ile BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin
işidir. Bu yüzden, BMMYK ve İran Hükümeti, kimlere temel eğitim
verilip kimlere verilmeyeceği konusunda zor bir kararla karşı karşıya kalmış durumdadır. Afganistan’daki mevcut huzursuzluk ortamı
ve güvenliğin sağlanması konusundaki gelişmelerin yavaşlığı, yeniden yapılanma çalışmalarının tamamını aksatmaktadır.7 Konuya
UNICEF’in çocuk haklarına yönelik bakış açısıyla yaklaşıldığında
“Herkese Temel Eğitim’’ kavramı kapsamında Afganlı çocuklara
yaşadıkları yere ve belgelerinin olup olmamasına bakılmaksızın
eğitim hakkı verilmelidir. İran’da kanun dışı şekilde kalıyor olsalar
da ülkelerine geri dönme konusundaki sıkıntılar sürdükçe bu çocuklara eğitim hakkı sağlanmalıdır. BMMYK ve İran Hükümetinin
gözünden bakıldığında Afganlı çocuklara temel eğitim hakkının
verilmesi onların ailelerinin Afganistan’a dönme eğilimlerini azaltacaktır. Tahran’da BMMYK’ dan bir görevliyle yaptığım görüşme
sırasında, İran’daki Afganlar için ayrılan eğitim bütçesinin % 40
azaltılacağı ve bu paranın Afganistan’daki Afgan öğrencilerin eğitimi için kullanılacağı belirtilmişti.
Diğer yandan, İran’da son yıllarda artan işsizlik nedeniyle
İran’ın bu yükü taşıması ekonomik anlamda zorlaşmaktadır. Afgan20
Sorunlu Bölgelerde Göç
ların bazı sektörlerde istihdam edilmesi her ne kadar enflasyonun
kontrol altında tutulmasını sağlıyor olsa da İran Hükümeti bu kadar
Afgan’ı mülteci olarak kabul etmesinden dolayı eleştirilmektedir.
Bu yüzden İran Hükümeti, Afganları ülkelerine geri dönme konusunda zorlamaya mecbur kalmaktadır.
Bu noktada bütün dünyada kabul edilen çocukların eğitim
hakkı konusu ve kendi ekonomik sıkıntılarını çözmek adına İran’ın
Afganları geri göndermesi olarak ortaya çıkan bir çıkar çatışması
yaşanmaktadır. Bunun da ötesinde mülteci ve sığınmacı tanımları ev sahibi ülke İran ve uluslararası donör BMMYK için politik
sıkıntılara yol açmaktadır. Bu, her ikisi için de çözüm formülleri
oluşturma açısından durumu zorlaştırmaktadır. İran, Afganlar için
bir mülteci politikası oluşturmak zorundadır; ancak bu bir sığınmacı politikası olmamalıdır. İran ve Uluslararası İş Örgütü arasındaki
görüşmeler devam etmektedir. Bunlar sonuçlandığı takdirde yasal
olarak çalışma izni alacak Afganların sayısı artacaktır.
6. Türkiye’deki Türkmenlere Dair Referanslarla Göç
İnsanları Konusunda Karşılaştırmalı Bir Çalışma
Irak’ta süregelen iç savaş birçok Iraklıyı etkilemiştir. Bu
savaşın en ciddi kurbanlarından biri de Irak’taki etnik gruplardan
biri olan Türkmenlerdir. Ankara Global Strateji Enstitüsü Akademik Danışmanı Dr. Mustafa Ziya’nın yardımlarıyla 7 aile, 20 erkek
ve 1 kadınla görüşülerek son 15 yıl içinde Irak’ın kuzeyinden kaçan
Türkmenler konusunda yoğun bir çalışma gerçekleştirilmiştir.8
Görüşme yapılanların yarısı Ankara’ya son bir ay içinde
gelmiş insanlardır. Irak’tan kaçanların bizlere anlattıkları; Kerkük
ve çevresindeki Türkmenlerin yoğun bir zulüm yaşadıklarını açıkça
göstermektedir. Söylediklerine göre Kerkük civarında Kürtleştirme
politikası uygulanmaktadır. Türkmenler, Araplar ve Kürtler tarafından çeşitli şekillerde taciz edilmekte ve evlerini terk ederek başka
bölgelere gitmeye zorlanmaktadır.9
Bazıları KDP’ye katılmaya zorlandıklarını söylemektedir. Kendileri farklı yerlerde yaşamaktayken (Irak’ın kuzeyindeki
farklı şehirlerde veya Türkiye’de) toprakları Kürtler tarafından istimlak edilmiştir. Bazıları sadece Türkmen oldukları için işlerini
kaybettiklerini söylemektedir. Bazıları Arap ve Kürt dükkân sahip21
Sorunlu Bölgelerde Göç
lerinin kendilerine mal satmadığını söylemişlerdir. Sıkça anlatılan
bir hikâye de 1991’de Saddam Hüseyin’e bağlı özel birliklerin
Türkmenleri taciz ederek topraklarını terk etmeye zorladıkları ve
sonrasında ABD işgalinden sonra aynı zulmün Kürtler tarafından
uygulandığıdır. Yazarın görüştüğü yeni gelen Türkmenler, bombalamaların sayısının arttığını ve Kerkük çevresinde savaşın yoğunlaştığını bildirmektedirler.
İran’daki Afganlar ile Türkiye’deki Türkmenler arasındaki en önemli benzerlik, basına fazla yansıtılmamalarıdır.10 ABD
ile diplomatik ilişkilerin çökmesi ve BM tarafından uygulanan ambargoların neticesinde iç meselelerle ilgili olarak İran basınında çok
fazla haber çıkmamaktadır. Ayrıca nükleer programı dolayısıyla
İran şeytanlaştırılarak lanse edilmektedir. İran’ın Afgan mültecileri
kabulü, olumlu imaj yaratmaktadır.
Türkiye ise ABD’nin müttefikidir. Bu durum, Kürtlerin
Türkmenlere karşı olan tavrını yansıtma konusunda medyayı zorlamaktadır. Saddam Hüseyin’in düşürülmesi konusunda ABD’nin
Kürtlerle anlaştığı ve ABD’nin bu nedenle özellikle petrol zengini
Kerkük şehri konusunda Barzani ve Talabani ile arasını iyi tuttuğu
düşünülmektedir. Bu nedenle Türkmenlere karşı Kürtler tarafından
uygulanan zulüm, ABD destekli mevcut hükümet için fazlaca politik bir konudur.11 Konunun politik hassasiyeti Türk medyasında
nadiren yer almasına sebep olmaktadır.
2006 baharında yüzlerce Türkmen’in Türkiye’ye akınıyla
sonuçlanan Telafer trajedisinin ardından ortam yeniden sessizleşmiş ve yazarın Türkiye’de bulunduğu 2006’nın ilk yarısı Türkmenler sessiz kalmışlardır.
İki grup arasındaki bir diğer benzerlik de hem
Afganistan’da hem de Irak’ta çatışmaların ne zaman sona ereceğinin belli olmamasıdır. Bu da, her iki ülkeden komşu ülkelere mülteci ve sığınmacı olarak akınların devam etmesine neden olmaktadır.
Bir başka dikkat çeken benzerlik, hem İran’daki Afganların hem de Türkiye’deki Türkmenlerin yaşamındaki bozuk döngüdür. Her iki grup da kendi ülkelerinde kötüleşen şartlar yüzünden
ülkelerini bırakarak gidebildikleri yerlere kaçmaktadır. Ancak mültecilerle ilgili çeşitli uygulamalar, uluslararası anlaşmalar, Cenevre
22
Sorunlu Bölgelerde Göç
Konvansiyonu ve protokoller yüzünden bu göç insanlarının hakları, gittikleri ülkelerde kanuni ve sosyal açıdan korunamamaktadır.
Statü eksikliği, gittikleri ülkelerdeki sağlık sigortası, iş bulma ve
eğitim gibi en basit sosyo-ekonomik hizmetlerden bile faydalanmalarını engellemektedir. Bu da gelecekleri hakkında bir fikirleri
olmadan bir ülkeden bir ülkeye geçmelerine neden olmaktadır. Bu
döngü mülteciler arasında çok sık rastlanan bir durumdur.
Bu noktada Türkiye’deki mülteci statüsüne de dikkat
çekmek gerekir. BMMYK’nin Ankara ofisinin kararı uyarınca
Türkiye’ye batıdan gelen sığınmacılar mülteci olarak kabul edilebilmekte; ancak doğudan gelenler kabul edilmemektedir. Bu durumda Türkmenler, Türkiye’de yaşayan akrabaları olmadığı sürece
en baştan mülteci olma hakkını kaybetmiş olmaktadırlar.
Sonuç olarak, Türkiye’ye gelen Türkmenlerin çoğunun
mülteci olabilmeleri çok zordur ve bu insanlar genellikle “sığınmacı” olarak anılmaktadır. Geçici olarak, mülteci olmadıkları belgelenene kadar Türkiye’de kalmalarına izin verilmektedir. BMMYK’ye
göre sorunun büyük kısmı ev sahibi ülke Türkiye’nin resmî destek
vermemesinden kaynaklanmaktadır. BMMYK’nin kısıtlı bütçesi
sürgündeki insanlara sosyal refah ortamı sağlayamamaktadır (Aynı
şeyleri BMMYK Tahran bürosundan da duymuştuk).
Sonuç
Bu çalışma, insan güvenliği kavramının, göç halindeki
insanlar konusunu incelemede önemli bir perspektif sağladığını
göstermektedir. Anlaşıldığı üzere hem İran’daki Afganların hem
de Türkiye’deki Türkmenlerin durumu oldukça politik bir konudur.
Dahası, Afgan ve Türkmenlerin bulundukları ülkelerdeki konumları da politik bir hâl almıştır. İran’daki Afganların değişen yasal ve
ekonomik statüleri, hükümetin Afganlara olan ihtiyacının ve diğer
pay sahiplerinin çıkarlarının yansımasıdır. Bu yansımalar, İran’ın
ve BMMYK’nın değişen politikalarında görülmektedir. Afganlar,
çoğu zaman İran’ın kendilerine karşı uyguladığı değişken politikaları, hayatta kalma stratejisi olarak kullanmışlardır. Birçok Afgan,
İran ve Afganistan arasında değişik statü ve izinlerle gelip gitmişlerdir. Çoğu Afgan İran’a mülteci işçi olarak yerleşmiş ve İran’da
kendi ekonomik çıkarları için bunu kabul etmiştir.
23
Sorunlu Bölgelerde Göç
Geri döndürme programlarına rağmen hâlen İran’da yaklaşık 1,5 milyon Afgan’ın yaşaması belli bir ölçüde entegrasyonun
gerçekleşmiş olduğunu göstermektedir. Ancak şu da bir gerçektir ki
İran’daki Afganların büyük kısmı insan güvenliği şartlarına sahip
değildir. Temel sosyo-ekonomik hizmetlerden faydalanamıyor olmaları Afganların gündelik hayatını zorlaştırmaktadır.
Yukarıda da konuşulduğu gibi İran’daki Afganlar ve
Türkiye’deki Türkmenler arasında pek çok benzerlik vardır. Ancak bana göre bu benzerlikler sadece bu iki örnekle sınırlı değildir.
Kimlerin sığınmacı, kimlerin mülteci olarak değerlendirileceği sadece göçmen kabul eden ülkelerin politik ve ekonomik şartlarına
bağlı değildir, aynı zamanda uluslararası kamuoyunun da bilinçli
olmasını gerektirir. Ancak uluslararası kamuoyu da çoğu kez daha
güçlü ülkeler tarafından manipüle edilmektedir. Mülteci veya sığınmacı olan insanlar sadece medyada yer aldıkları takdirde dikkat
çekebiliyorlar; ancak hayatta kalma mücadelesi veren bu insanların
çoğu hiçbir yerde yer almıyor.
Irak’ta baskı gören ve Türkiye ile başka ülkelere kaçan
Türkmenler hakkında daha fazla çalışma yapılabilir. Bunu sağlamak için karşılaştırmalı bir perspektiften yaklaşarak daha geniş
kapsamlı bir çalışma yapılmalıdır.
Notlar: Bu makale, Tokyo Üniversitesinden Prof. Yasunobu Sato tarafından başlatılan “Barış İnşası Çalışma Grubu’’
için hazırlanmış bir çalışmadır. Çalışmanın İran’daki Afganlar ile
ilgili kısmı Prof. Sato’nun “Barış İnşası Çalışma Grubu’’ tarafından karşılanan ve benim Ağustos 2002 ve Ağustos 2003 tarihlerinde yürüttüğüm bölge çalışmalarının sonuçlarıdır. Bu çalışma için
İçişleri Bakanlığına bağlı Yabancılar Bürosu Direktörüyle, İran’ın
eski Afganistan Büyükelçisiyle, Politik ve Uluslararası İlişkiler
Enstitüsü Genel Başkanıyla, İran Dışişleri Bakan Yardımcısıyla ve
Tahran, Kan ve Şarhazad’da yaşayan yirmi kadar Afgan ile görüştüm. Türkiye’deki Türkmenler konusunda yazarın çok fazla katkısı
olmuştur. Buradaki bilgiler, Bilim ve Eğitim Bakanlığı tarafından
desteklenen ve yazarın kendisinin başlatarak 2006 yazında tamamladığı “ Savaş Sonrası Süreçlerde Göçmenlerin Göç ve Yerleşimleri’’ adlı çalışmasından alıntıdır.
24
Sorunlu Bölgelerde Göç
Dipnotlar:
1. United Nations High Commissioner for Refugees. A Statistical
Overview of the UNHCR Voluntary Repatriation Programme of
Afghan Refugees from Iran: April 9th to August 7th 2002.
2. UNHCR. Iran Operational Update No.7-9 August, 2002.
3. Squire, Catherine. Education of Afghan Refugees in the Islamic
Republic of Iran, Report Commissioned by UNHCR, Tehran. December 2000.
4. UNHCR. Iran Operational Update
5. Education Programme Secretariat, Ministry of Education.
Educational and Vocational Training: Mid-Year Review. Kabul,
September 2003.
6. This is based on my interview with Afhgan Ambassador to Iran,
August 7, 2003 at the Embassy of Afhganistan in Tehran, Iran.
See also, Education Programme Secretariat, Ministry of Education. Educational and Vocational Training: Mid-Year Review.
Kabul, September 2003. Academy for Educational Development.
Final Report: Education Situation Survey and Head Teachers
Training for the Urgent Rehabilitation Support Program in Afghanistan. (prepared for PCJ/JICA). January 2003.
7. Donimi, Antonio, Norah Niland & Karin Wermester, eds.
Nation-Building Unraveled?: Aid, Peace and Justice in Afghanistan. Bloomfield, CT: Kumarian Press Inc., 2004.
8. Interviews were conducted much intensively in August 13-14,
2006 at Iraqi Turkmen Association Office of Istanbul with the help
of Dr. Mustafa Ziya. The author covered 10 Turkmen families and
15 individuals.
9. These oral accounts are significant as these accounts have ra25
Sorunlu Bölgelerde Göç
rely been covered in any reports published by world-widely active
think-tanks such as International Crisis Group. See the report
of the Group as follows: International Crisis Group. Iraq and
Kurds: The Breaking Battle over Kirkuk. Middle East Report No.
56, 18 July, 2006.
10. There is not much coverage about Turkmen migration even in
academia. One of the articles relevant here is Sirkeci’s article.
Ibrahim Sirkeci, “Ethnic conflict, wars and international migration of Turkmen: evidence from Iraq,” Migration letters Vol. 3 No.
1, April 2006, p.31-42.
11. Reports from http://www.turkmen.nl/SOITM.html and http://
www.turkmen.nl/
26
Sorunlu Bölgelerde Göç
TÜRKMEN GÖÇÜ
Türkiye’ye, Irak’a ve Türkmenlere Etkileri
Doç. Dr. İbrahim Sirkeci
Londra Avrupa İşletme Okulu, İngiltere
27
Sorunlu Bölgelerde Göç
Özet
Uluslararası göç; farklı çıkarları olan, farklı tarafları içeren bir süreç olarak çeşitli düzeylerde çatışma barındırmaktadır ve
bu yüzden çatışma perspektifi ile daha iyi anlaşılır. Savaş ve çatışma bölgelerinde gerçekleşen uluslararası göç, ardındaki zorunluluk nedeniyle diğer göç akımlarından ayrılır. Etnik gruplar arası
rahatsızlıklar yurt dışına göçe yol açabilir. Çok kavimli bir ülke
olan Irak da 1920’lerden bu yana etnik temizlik politikalarından
muzdariptir. Araplaştırma politikaları ülkenin etnik yapısını değiştirmiştir. Irak’ın dahil olduğu savaşlar ve özellikle Kürtlerle olan
silahlı iç çatışmalar zaten zarar görmüş etnik yapıya daha da zarar vermektedir. Irak Türkmenlerinin göçü, bu büyük tablonun bir
parçasıdır. Türkmenler, etnik temizlik ve onun dolaylı etkilerinden
kaçarak Türkiye ve diğer Avrupa ülkelerine göç etmektedirler. Son
üç yıl boyunca Türkmenlerin, Irak’taki diğer etnikler gibi, daha
güçlü oyuncular olan Kürtler, Sünni ve Şii Araplar karşısında zor
durumda ve belirsizlik içinde kalacakları ortaya çıkmıştır. Türkmenlerin merkez şehri olan Kerkük üzerine Kürtlerin ve Arapların
hak iddia etmeleri, Kerkük’e önem atfetmekte, bundan dolayı gelişmeler gözlenmektedir. Irak, Türkmen nüfusunu kaybetmeye devam
edecektir. Irak’tan kaçan Türkmenler büyük olasılıkla Türkiye ve
AB’ye yönelecektir. Geride kalan Türkmenler ise bir diaspora ve
ulus ötesi aidiyet geliştirerek devam edebilirler ya da Kürtleştirme
ve Araplaştırmaya maruz kalabilirler. Demokratik alternatifler özellikle azınlıklar için önem kazanmaktadır.
Giriş:
Özellikle yakın tarihi dikkate alındığında Irak, ne yazık
ki etnik çatışmalar için bir laboratuvar görünümü sergilemektedir.
Ben; Irak’ın kuzeyinde, farklı etnik grupların yaşadığı bölgelerde
Kürt otoritesi kaynaklı potansiyel çatışmalar konusuna, savaştan
hemen sonra dikkatleri çekmeye çalışmıştım (Sirkeci 2005a; Sirkeci 2005b). Geçmişte sayılarının ne olduğu ve bugün kaç kişi
kaldıkları gerçeği bir yana, Irak birçok farklı etnik ve dinî grubun
vatanıdır ve ancak demokratik bir yönetim tüm bu gruplara karşı
28
Sorunlu Bölgelerde Göç
yeni etnik suçların işlenmesine engel olabilir. Bugünkü başlangıç
noktamız ne yazık ki çok acı bir noktadır, zira etnik temizlik çalışmaları neredeyse bir asırdır devam etmektedir ve etnik gruplar arası
ilişkiler düzelemeyecek biçimde zarar görmüştür. Hiç kimse, eski
dengelerin ve demokratik Irak’ın yeniden kurulmasının ne kadar
sürebileceği konusunda tahmin yürütecek durumda değildir. ABD
ve müttefiklerinin bugüne kadar işgal ettikleri ülkeleri yeniden yapılandırma konusundaki geçmişleri pek parlak değildir. (Afganistan, Haiti vs.) ve Irak’ın bir istisna teşkil edeceğine dair de bir ipucu
görünmemektedir. Üç yıllık bir süreçten sonra hâlâ günlük 800 kişiyi bulan ölüm bilançoları kayıtlara geçmektedir. Kürt idari oluşumu
ise ülkede hiç kimsede hoş duygular uyandırmamaktadır.
Asıl yoğunluk kazandığı dönem 1970’ler ve sonrası olsa
da Irak’ta ardı ardına gelen yönetimlerde Araplaştırma çalışmaları
Manda döneminden beri süregelmektedir. Bu durum sadece Türkmenlere yönelik olmamış, Kürtleri ve Hıristiyanları da hedef almıştır. Araplaştırma politikaları kapsamında şehir, kasaba ve mahalle
isimleri değiştirilmiş, kişiler Arap olarak kaydedilmiş, bölgelerin
sınırları değiştirilmiş ve güneydeki Arap şehirlerine göç ettirilmişlerdir.
Araplaştırma; şehir, kasaba, bölge isimlerinin değiştirilmesini, idari bölge sınırlarının değiştirilmesini, kişilerin nüfus
kütüklerine Arap olarak kaydedilmesini ve bölgeye Arap aileler
yerleştirilirken, Arap olmayanların da güneydeki şehirlere gönderilmesini kapsıyordu. Tüm bunlar, demokratik olmayan sistemlerde
görülen ve etnik temizlik amacı taşıyan toplumsal politikaların tipik
birer örneğidir. Tıpkı Kürtler gibi, ülkenin en büyük üçüncü etnik
grubunu oluşturan Türkmenler de Iraklı yetkililerin “özel ilgisine”
maruz kalmışlardır. Örneğin çoğu kamu kuruluşlarında istihdam
edilmeleri yasaklandı, erken emekliliğe zorlandılar ve 1970’lerden
beri kendi ana dillerini kullanmaları yasaklandı. Irak vatandaşı olmalarına rağmen mülk edinme konuları da dâhil olmak üzere daha
pek çok kısıtlamayla karşı karşıya kaldılar.
Türkmenler ve Kürtler, Kerkük’ün ve diğer şehirlerin Araplaştırılması esnasında zorla evlerinden kovuldular. Oysa
Irak’ın kuzeyindeki Türkmen varlığı neredeyse bin yıl öncesine dayanır. Bunlardan bazıları Orta Asya’dan gerçekleşen Türk göçleri
sırasında buraya yerleşmiş, bir kısmı da daha sonra Osmanlılar tara29
Sorunlu Bölgelerde Göç
fından özellikle Kerkük çevresine yerleştirilmişlerdir. Yüzyıllar boyunca kayda değer bir Türkmen topluluğu bu coğrafyada yaşamıştır
ve bunun kanıtlarını tarihî yazılarda, haritalarda ve geçmiş nüfus
sayımlarında vb. görmek mümkündür. Ancak rakamlar yıldan yıla
düşüş göstermiştir. Bunun belirgin nedenleri vardır. Arabizasyon
programı dâhilinde gerçekleştirilen zoraki iç göç gibi. Bu çalışmalar çerçevesinde Kerkük’ün ismi dahi Arapça’da millîleştirme adına Ta’amim olarak değiştirilmiştir. Benim tahminimce, 1970’lerde
iç göçe tabi tutulan kişi sayısı on binlercedir. Bunların yarısını
Kerkük’ten kovulan Türkmen ve Kürtler oluşturmaktadır. Örnek
olarak Kerkük’teki nüfus değişimini gösterecek olursak; 1957–
1977 arasında şehirdeki Türkmenlerin oranı % 21,4’ ten %16,3’e
düşmüştür. Bu arada Arapların oranı % 28’den % 44’e çıkmıştır
(HRW 2003; ICG 2006).
Irak’ta Türkmenler, yaklaşık olarak 3 milyona ulaşan kayda değer bir nüfusa sahiptir. 2005 Ocak ayında gerçekleşen seçimlerde yapılan tüm hilelere rağmen Irak Türkmen Cephesi Kerkük’te
74,000 oy çıkartmayı başarmıştır ve parlamentoda üç sandalyeye sahip olmuştur. Diğer bölgelerde ise oyları çok düşük kalmış, 20,000
civarı oy toplayabilmişlerdir. Diğer listelerden seçilenlerle birlikte
Ocak 2005’te parlamentoya 13 Türk kökenli milletvekili girmiştir.
Bu durum, seçimlerin şaibeli ve iyi manipüle edilmiş olduğunun bir
kanıtıdır. 1940 ve 1950’de yapılan nüfus sayımları bize Irak’taki
Türkmen nüfusunun en az 570,000 olduğuna dair bilgi vermektedir
(% 9). Irak’ta son 50 yıldaki nüfus büyümesini ve 1957 nüfus sayımını da dikkate alacak olursak 2,5 milyonun üzerinde bir rakama
ulaşırız. Buna Türkmenlere karşı uygulanan etnik temizlik politikasını da eklersek rahatlıkla 3 milyon üzerinde bir Türkmen nüfusuna ulaşırız (Kerküklü 2004). Çok uluslu barışın tesis edildiği bir
Irak yaratmanın yolu, tüm azınlıklar tarafından kabul edilecek bir
yöntemle uygulanan ve uluslararası güvenilir bir komite tarafından
izlenen adil bir nüfus sayımının yapılmasıyla mümkün olacaktır.
Irak’ın etnik yapısıyla ilgili güvenilir istatistikler mevcut değildir. Bunu yapmak da kolay bir iş değildir. Ancak Irak irili
ufaklı etnik ve dinî gruplardan oluşmuş bir yapıya sahiptir ve yeni
kurulacak rejimin demokratik bir yapıya sahip olması, tüm kesimlerin politik ve kültürel haklarına saygılı olması gerekmektedir.
Şimdi 2004 yılında Global Strateji Enstitüsünün katkıla30
Sorunlu Bölgelerde Göç
rıyla gerçekleştirdiğim Irak uluslararası göç araştırmasının sonuçları üzerinde görüş bildirmek istiyorum.
Kavramsal Görüşler
Hemen hemen tüm savaşlar çatışma bölgesindeki insanların bölgeden ayrılmasıyla sonuçlanır. Bunun kanıtlarına dünyanın
her yerinde rastlanabilir. Bazı çatışmalar uzak bölgelere yapılan
göçlerle sonuçlanırken bazılarında ise güvenli komşu ülkelere göç
akını yaşanır. Etiyopya’dan İngiltere’ye gerçekleşen göç bunlardan ilkine örnek oluştururken (Stansfield 2004), Saddam’ın gerçekleştirdiği Enfal Katliamı sonrasında Kürtlerin Türkiye’ye göçü
ise ikincisine iyi bir örnektir (Romano 2006). Savaşlar, etnik çatışmalar ve doğal felaketler göç akınını tetikleyebilir. Irak bu tür
uluslararası çatışmaların sık sık yaşandığı bir ülkedir (1991 İran
Savaşı, 2003 Körfez Savaşları). Bunun yanı sıra Irak, Baas Partisinin etnik gruplara yönelik yıllarca süren saldırgan Arabizasyon ve
etnik temizlik politikaları sonucunda yaşanan iç çatışmalara da sık
sık sahne olmuştur. Hepsinin ötesinde adaletsiz güç ve zenginlik
dağılımının uluslararası baskılarla birleşmesi sonucu ortaya çıkan
sürekli güvensizlik hâli genelde Iraklıları, özelde ise etnik grupları
etkilemektedir. 1990’dan beri gelişmiş ülkelerde oluşan Irak diasporası gitgide genişlemektedir (Sirkeci 2005), Bunun nedeni, çevresel güvensizliğin kavramsallaştırılarak bir etkenler serisi olarak
uluslararası göçe zemin hazırlaması ve tüm bunların genel anlaşmazlık perspektifiyle ilerlemesidir.
Anlaşmazlık perspektifinde anlaşmazlığı yaratan zeminleri şu şekilde ortaya koyabiliriz: Göç alan ve gönderen ülkeler
arasındaki anlaşmazlık, ihtiyaç ve taleplerin farklılığından dolayı
ortaya çıkar. Bir ülkede iş gücü fazlasının olması, o ülkede istenen
kalitedeki iş gücünün karşılandığı anlamına gelmez. Bu yüzden her
ülkenin göçmen yönetmeliği farklıdır.
Uluslararası çatışmaların merkezinde bulunan ve kendi
içinde de çatışmalar yaşayan bir ülke olarak Irak, uluslararası göçün merkezi olmuştur. 1990’larda Irak’taki net göç oranı 6,8; nüfus
büyüme oranı ise 2,1 idi. Ağırlıklı olarak Filistin’den gelen mültecilerin sayısı ise 120 bin civarı idi (BM 1998). Bu çalışmada ben,
Iraklı Türkmenlerin görece olarak daha güvenli ülkelere doğru yaşadığı göç sürecini işleyeceğim. Bu dış akımlar, iltica teorilerinde
31
Sorunlu Bölgelerde Göç
incelendiği gibi, etnik çatışmalar ile ekonomik ve politik motifler
dâhilinde ele alındığında daha iyi anlaşılacaktır (Massey 1993).
Iraklı Türkmenlerin uluslararası göçlerini kendi ülkelerindeki yoksunluğun bölgedeki uluslararası çatışmalarla iç içe geçmişliğinin
göreceli kazanımları çerçevesinde daha geniş kapsamlı olarak ortaya koyabiliriz. Olayı bu şekilde ele almak, bazen daha küçük çaplı
çatışmaların bile neden uzun süreli uluslararası göçlerle sonuçlandığını anlamamıza yardımcı olabilir. Bu durum, sorunların kısa
sürede çözümlenme ümidinin olmadığı ve bu nedenle uzun süreli
göçlerin yaşandığı Irak ile özellikle ilişkilendirilebilir.
Veri ve Metodlar
2003’te Irak’ta savaşın başlamasının hemen ardından,
Altınköprü, Bağdat, Beşir, Dakuk, Erbil, Hanekin, Kerkük, Musul,
Süleymaniye, Tazehurmatu, Telafer ve Zeynelabidin gibi yerleşim
merkezlerini kapsayan bir anket düzenledik. Başlangıçta daha geniş
bir alanı hedeflememize rağmen, güvenlik sorunlarından dolayı bazı
bölgeler çıkartıldı ve 5986 nüfuslu 1040 hane ile anket tamamlandı.
Bunların 2992’si kadın, 2994’ü ise erkekti. Rastgele örnek toplama
tekniklerini kullanarak, eldeki imkânlarla mümkün olduğunca geniş bir kitleyi temsil edecek örneklere ulaşmayı hedefledik.
Türkmenlerin ağırlıklı olarak yaşadığı bölgelerin tespiti
için geçmiş nüfus sayımı verilerinden, kayıtlardan ve Türkiye’de
yaşayan Türkmenlerin eserlerinden faydalanılmıştır. Her yerleşim
yerinde üç mahalle seçilmiştir. Ancak bu sayı, nüfus yoğunluğunun farklılığı dikkate alınarak Kerkük’te 10, Erbil’de 4, Tuz ve
Bağdat’ta ise 2 olarak belirlenmiştir. Her bölgede başlangıç olarak
bir ana cadde tespit edilmiştir. Anketörler her sokaktaki ilk bina
numarasından başlayarak 15. numaralı binaya kadar ankete devam
etmişledir. Türkmen nüfusunun 15’ten az olması hâlinde bir paralel
sokaktan devam edilmiştir. Aksi hâlde aynı sokakta devam edilmiştir.
Rastgele seçilen toplam 1400 Iraklı hane sakinine 40
anketör tarafından 4 aşamalı bir anket formu sunulmuştur. Anket
formunun aşamalarında hane sakinlerinin geçmişlerine, göç deneyimlerine ve bakış açılarına odaklanılmıştır. Aşama A’da geçmiş ve
genel özellikler sorgulanırken, B ve D’de daha çok yaşam şartları,
çevre, kültürel ögeler, dil ve din gibi özellikler sorgulanmıştır. Aşa32
Sorunlu Bölgelerde Göç
ma C, göç deneyimleriyle ilgilidir. Göçmenlerin ailelerini ziyaret
için geldikleri birkaç nadir örnek haricinde, ev halkından bir kişi
(genellikle aile reisi) vekil olarak seçilmiş ve sorular ona yöneltilmiştir. 5986 kişide 590 göçmen tespit edilmiştir.
Anket esnasında karşılaştığımız bazı uygulamalı veya
metotsal sorunlar olmuştur. Bunların çoğu, Irak’taki güvenlik şartlarından kaynaklanmıştır. Dünyanın en büyük gücü tarafından işgal
edilen bir ülkede güvenlik, en değerli unsurdur. Anketi gerçekleştirmek için elimizden geleni yapmamıza rağmen kimseye öneride bulunmadık. Irak’taki güvenlik şartlarının yarattığı dezavantaja karşın
araştırmayı yapanların eğitimi ve bağlılıkları bize avantaj sağladı.
Her bölge için 2-3 kişilik ekipler oluşturduk; ancak verilerin doğrulanması için ayrı bir kontrol ekibi oluşturmadık. Bunun nedeni; kısıtlı bir sürede kısıtlı elemanla araştırmayı tamamlama ihtiyacıydı.
Uzun ve mükerrer ziyaretler bizim için lüks olurdu.
Bir diğer sıkıntı ise örnek alabileceğimiz toplumsal bir
çatının olmayışıydı. Gerçi elimizde toplumsal yapıya dair kayıtlar
bulunmuş olsaydı bile Türkmenlere ve diğer etnik gruplara yönelik
Araplaştırma politikası neticesinde veriler fazlasıyla karışmış olacaktı. Bu yüzden sonuçlar dikkatle incelenmeli ve Türkmen uluslararası göç deneyimlerinin kısmi bir göstergesi olarak dikkate alınmalıdır. Yine de sonuçlar Türkmen göçüne yönelik olarak yapılmış
tek metotsal çalışmanın ürünüdür.
Irak’ta yaşanan Türkmen göçleri ve bu göçlerin Türkiye, Irak ve Türkmenler üzerindeki etkileri
Irak’taki Türkmenlerin göçünün altında iki hayati neden
vardır; Türkmenler, Kürtlerle birlikte Araplaştırmaya maruz kaldıkları gibi belli bir ölçüde Kürtleştirmeye de maruz bırakılmışlardır.
Ülkenin kuzeyinde Kürtler tarafından kontrol edilen bölgeye sürüldükleri gibi son nüfus sayımında başka şık olmadığından kendilerini ya Arap ya da Kürt olarak kaydetmek zorunda bırakılmışlardır.
Şekil 1, yurt dışına yaşanan Türkmen göçünün 2004 yılında yapılan anket çalışmalarına yansıyan sonuçlarını göstermektedir
(Sirkeci 2005a). 1979’da İran-Irak Savaşı’nın başlamasından önce
çok az göç olduğu görülmektedir. İlk Körfez Savaşı grafiğin ortasında görülen birinci harekettir ve bundan sonra da büyük oranlar33
Sorunlu Bölgelerde Göç
da devamı gelmiştir. Türkmen göçünün % 80’den fazlası 1990’dan
sonra gerçekleşmiş, bunların % 45’i Irak’ı 1997’den sonra terk etmiştir. Bu grafikteki her fırlama Irak’a yönelik ciddi bir saldırı ya
da iç çatışmayla doğrudan bağlantılıdır. Örneğin en ciddi yükselti
Çöl Tilkisi Operasyonu ile Saddam’ın etnik düzeltme ve nüfus sayımı kampanyalarının uygulanmasına denk gelmektedir.
Şekil 1
Sıklık
Bu dönemsel değişimler Irak’taki güvensizlik ortamı ve
çevresel faktörler ile göç arasındaki ilişkiyi kurabilmek açısından
faydalıdır. (Icduygu, Romano ve Sirkeci)
2004 araştırmalarının sonucunda Türkmen göçü ile ilgili
olarak elde edilen veriler aşağıdaki gibidir:
1. Her üç haneden en azından birinde, göç etmiş bir fert bulunmakta, bu da toplam göç oranının yaklaşık olarak %10 civarında olduğunu göstermektedir.
2. Türkmenlerin büyük bir kısmı evlerinde her tür eşya ve ihtiyaç
malzemesinin bulunmasından dolayı yaşam şartlarını elverişli
olarak nitelendiriyor.
3. Gelir düzeyleri Irak ortalamaları civarında. Sadece 5 kişiden
biri gelirinin komşularından daha düşük olduğunu söylüyor,
% 20’si gelirlerinin yetersiz olduğunu belirtiyor. Bazı yazarlar,
34
Sorunlu Bölgelerde Göç
Türkmenlerin genelde şehirli orta sınıfı temsil ettiğini ve genel profilin belirlenmesine katkıda bulunduklarını belirtiyorlar
(Kerküklü 2004).
4. Türkmenler 1/4’ü yüksek üniversite eğitimi oranıyla nispeten
daha yüksek eğitimli bir sınıf görüntüsü sergiliyorlar.
5. Sadece % 20’den az bir kısım hayatından memnun olmadığını
söylerken 1/4’ü yurt dışında iş bulmanın daha kolay olduğu
konusunda hemfikirler.
6. Türkmenlerin % 99’u Türkçe, % 90’ı Arapça, % 50’si Kürtçe konuşuyor. Bu durum, Türkmenlerin kendi ana dilleri
olan Türkçe’nin yanı sıra ülkenin resmî dilini ve komşuakrabalarının da dillerini konuşabilen çok dilli bir etnik grup
olduğunu gösteriyor.
7. Savaşlara ve yıkıma rağmen Türkmenlerin çok azı göç etmeye
istekli. Göç etmek isteyenlerin gerekçeleri; terör, çatışma, savaş ve ekonomik sıkıntılar (%75 oranında). Zoraki iç göçler de
bu kategorinin içine dâhil edilmelidir.
8. Diğer sebeplerin yanı sıra Türkmenlerin % 60’ı göç sebebi
olarak savaş, çatışma ve politik sebepleri öne sürüyor. Bunu,
askerlik ve ekonomik sebepler izliyor. Iraklı Türkmenler arasında yasa dışı iltica yaygın bir durum. Her iki kişiden biri yasa
dışı iltica etmiş birini tanıyor. Ancak % 40’ tan fazlası yasal
yollarla iltica etmeyi düşünüyor. İltica eden Türkmenlerin %
50’sinden fazlasının vizesi geçersiz.
9. Türkmenlerin en çok iltica ettiği ülke Türkiye (% 38), ve Almanya (% 21). Bunları Danimarka (% 8) ve İsveç (% 6) izliyor.
10. İltica eden Türkmenleri % 90’ı 40 yaşın altında ve bunların %
50’si 20–29 yaşları arasında.
11. Türkmenlerin 1/4’ü birden fazla göç deneyimi yaşamış. 1/3’ü
iç göç yaşamış.
35
Sorunlu Bölgelerde Göç
12. Yurt dışına göç çoğu Türkmen’in eğitim durumunu yükseltmeye veya işini geliştirmeye yaramamış. Ana vatanında işsizken
iş bulup yurt dışına gidenlerin oranı sadece % 6. Ancak onda
biri yurt dışında yüksek eğitime devam edebilmiş.
13. Türkmenlerin % 40’i aile ve dostlarıyla birlikte iltica etmiş.
Neredeyse yarısının aile ve dostları arkalarından gitmiş. Böylelikle Irak’tan kaçışta zincirleme göç yaşandığı anlaşılıyor.
14. Türkmenler, yurt dışında yaşayan akraba ve tanıdıklarından
farklı şekillerde yardım almışlardır (bilgi, barınma, iş). Ülkede
uzun yıllardır süregelen savaş ve çatışmanın sonucunda güçlü
bir diaspora oluştuğundan göçe meyilli olanların yurt dışında
destek bulmaları kolaylaşmaktadır (Sirkeci 2005b).
Irak’tan gerçekleşen Türkmen göçünün Türkmenler, Türkiye ve Irak üzerine etkisi olmuştur. Göç sonucunda Irak’taki Türkmen nüfusu azalırken Türkiye’de kayda değer bir Türkmen nüfusu
oluşmakta, ancak Irak’taki nüfusun azalmasından dolayı Irak’ın yeniden yapılanma sürecinde Türkmenlerin taleplerinin gerçekleşme
ihtimali zayıflamaktadır.
Kürtlerin başta Kerkük olmak üzere Türkmenlerin yaşadığı şehirler üzerindeki iddiaları Saddam’ın yöntemleri kadar
doğrudan olmasa da Kürtleştirme girişimlerine yol açacaktır. Bu
etnik temizlik dalgasının bir sonucu olarak büyük ihtimalle daha
fazla Türkmen ülkeyi terk edecektir. Bu etnik temizlik uluslararası
kamuoyunun baskılarını engellemek için planlı ve uzun süreli bir
ayrımcılık şeklinde uygulanabilir. Türkmenler; petrol gelirlerinden
ve petrol sayesinde oluşacak istihdam olanaklarından mahrum bırakılabilir, bu da Türkmenlerin güvenliğini azaltarak kaçmalarına
neden olabilir. Tüm bunların anlamı Türkmenler için – karşı gelip ayaklanmaya karar vermedikleri sürece- göç demektir. Yine de
Türkmenlerin tamamen bölgeyi terk etmeleri de beklenmemelidir.
Bir diğer olumlu senaryo da Türkmenlerin diğer büyük
güçlerle birleşerek demokratik bir çözüme ulaşmalarıdır. Bu durum,
Türkmenler için en faydalı senaryodur, zira etnik kökenli pazarlıkları ve güç ilişkilerini ortadan kaldıracağı gibi daha geniş özgürlükler çerçevesinde kültürel hakların güvenceye alınmasını da sağlar.
36
Sorunlu Bölgelerde Göç
Ne var ki daha gerçekçi tahminler Türkmenlerin seçimlerinin farklı
dinî mezhepler ve Kürtler arasında dağılacağını göstermektedir.
2005’teki kötü seçim performansı da bu ihtimali desteklemektedir.
Irak petrolü üzerindeki uluslararası çatışmanın bölgesel
aktörleri bölgedeki stratejik ortaklarını daha doğrusu kuklalarını
kaybetmemek için buna göz yumacaktır. Türkiye, Irak Türkmenlerine olan ilgisini kaybetmeyecek; ancak bu 1960 ve 1970’lerde
Kıbrıs’ta olduğu gibi bir harekâta neden olmayacaktır. Türkiye,
Türkmenleri Kürtler karşısında kaybederse sıkıntı yaşayacaktır.
Zira Irak’taki Türkmen varlığı, Türkiye için doğal bir destekçi konumundadır. Iraklı Kürtlerin Kerkük ve petrol üzerindeki
kazanımları Kürt ayrılıkçı hareketine ivme kazandıracaktır. Bu durum komşu ülkelerdeki Kürt varlığını da etkileyecektir. Türkiye’yi
asıl düşündüren de Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra Irak’taki etnik akrabalarını korumaktan ziyade budur.
Irak demografisinde Türkmenlerin uğradığı erozyon,
Irak’ın yeniden yapılandırılma sürecinde Türkmenlerin elini zayıflatmaktadır. Ancak mülteci kabul eden ülkelerin kısıtlamaları iltica
etmek isteyenlerin önünde engel oluşturmaktadır.
Uluslararası göç araştırmalarının gösterdiği bir diğer sonuç da dil ve din yapısıyla ilgilidir. Irak Türkmenleri üç dil konuşmaktadır. Bu nedenle dil, Kerkük’ün geleceğiyle ilgili referandum
gibi sayımlarda etnik bir belirleyici olarak değerlendirilmemelidir.
Türkmenlerin üçte ikisi Sünni, kalanı Şii’dir. Bu yüzden dini belirleyiciler de sorun yaratacağından engellenmelidir.
Saddam’ın indirilmesinden sonraki üç yıl dikkate alındığında, Irak’ta hayatın tamamıyla istikrara kavuşması ve normalleştirilmesi sürecinin uzun vadeli bir hedef olduğu açıktır. Bu nedenle
hem yıkılan ekonomi, hem de dağılan sosyal ve politik bağlar göçün temel nedenleri olmaya devam edecektir (Sirkeci 2005b). Bu
durum, Türkiye ve Avrupa Birliği’ni yeni göçlerin hedefi olarak ön
plana çıkartmaktadır. Daha önce yaşanan göçler ileride yaşanacaklar için lojistik destek oluşturduğundan, şu ana kadar en fazla Türkmen göçü alan Türkiye’nin yakın gelecekte yeni ancak daha küçük
bir akıma hazırlıklı olması gerekmektedir. Türkmen göçmenler için
avantajlı bir göç bölgesi olan Türkiye için küçük bir Türkmen akı37
Sorunlu Bölgelerde Göç
mı daha çok fazla sorun teşkil etmeyecekmiş gibi görünmektedir.
Türkmenlerin ana dilleri Türkçe’dir ve benzer kültürel altyapılara
sahiptirler ve bu nedenle sosyal ve ekonomik bütünleşme konusunda fazla sorun yaşamamaktadırlar. Türkiye’nin yerleştirme ve oturma izni uygulamaları bir sorun teşkil edebilir; ancak Türkiye’nin
10–20 yıl sonra AB’ye girmesiyle baş etmek zorunda kalacağı mülteci akını yanında bu durum küçük kalmaktadır. Irak için Türkmenler demokratikleşmenin göstergesi olacaklardır. Daha büyük gruplar karşısında özgürlükleri ve hakları güvence altına alındığında bu
durum, gözlemciler için gelişimin bir kanıtı olarak algılanacaktır.
Ancak daha fazla göç, demokratik ve refah Irak için daha fazla çaba
anlamına gelmektedir.
Sonuç
Irak, dinî ve etnik grupların haklarının korunmasını sağlayacak demokratik bir çözüm için yakarmaktadır. Aksi takdirde
gücü elinde tutacak olan grup kim olursa olsun (ister Kürt ister
Arap) kendi etnik ve dinî grubunu güçlendirmeyi hedefleyeceği
açıktır. Uluslararası kamuoyunu Irak’ta zor bir görev beklemektedir. Ülkenin yeniden yapılanması ile ilgili tartışmalar şu ana kadar
etnik ve dinî grupların güdümünde süregelmiştir. Bu noktada konuların iyice anlaşılması ve sorunların kaynaklarının iyi tespiti çok
büyük önem taşımaktadır. Görev, bu kaosun etnik veya mezhebi
ayrıma dayanmayan gerçekten demokratik bir garanti kapsamında
çözülmesidir. Kültürün yaşanması, ana dilin kullanılması, ana dilde
eğitim ve ifade özgürlüğü gibi kamusal hakların eşit ölçülerde kullanımı ancak garantiler kapsamında mümkün olabilir.
Irak ve Orta Doğu’daki mevcut şartlar yüzünden farklı
etnik gruplardan olan Iraklılar, artan sayılarla güvenliği başka ülkelerde aramaktadırlar. Popüler ülkelere iltica etmenin zorlukları,
onları bu ülkelere gizli yollardan girmeye ve yaşamaya zorlamaktadır. Göç öncesi çalışmaları, uygun sosyal ve parasal altyapıya sahip
olanların iltica talepleri kabul görürken fakir kesimin fazla şansının
olmadığını ortaya koymaktadır.
Güneydoğu sınırındaki göçmen baskısı arttıkça Türkiye ve AB daha fazla sıkıntı yaşayacakladır. Bu güzergâh bir geçiş
yolu olarak oturduktan sonra Irak, doğu ve güneyden gelen mülteci
38
Sorunlu Bölgelerde Göç
akımları için bir transit ülke hâline de gelebilir.
Türkiye’nin uzun zamandır beklenen AB üyeliğinin gerçekleşmesi, Irak’tan gelecek göçler konusunda bir ivme oluşturabilir. AB üyesi Müslüman bir komşu, Iraklı göçmenlere ve Orta
Doğu ülkelerine çekici gelecektir. Tıpkı Yunanistan, İspanya ve
İtalya’nın Güney Avrupa’nın iltica ülkelerine dönüşme vakası gibi
Türkiye’de bir anda bu hâle gelebilir. Bu durumda göç yönetimi,
Türkiye ve AB ortaklarının temel politikasını oluşturacaktır.
Çatışma ve istikrarsızlık uluslararası göçün temel etkenidir. Bu nedenle toplu akınlara ve uzun vadeli göçlere neden olmaktadır. Bu yüzden ülkedeki huzursuzluğu aşmak üzere Irak’ta çok
etkin çabalar sarf edilmelidir. Ne yazık ki bölge ile ilgili marjinal
çıkarları olan ülkeler, sorunun çözümünden ziyade artmasına yönelik çalışmaktadırlar.
Sonuç olarak, ulusal ve uluslararası yönetim birimleri,
Irak nüfusu konusunda çalışmak isteyen araştırmacıları, ülkenin
yapısı ve etnik bağlar konusunda araştırma yapmak üzere cesaretlendirmelidir. Yeniden yapılanmayı sağlamak ve demokratik Irak’ı
kurmak için tek yol budur. Irak’ın devlet arşivleri ve kayıtları araştırmacılara açık olmalıdır. Bu, insanların birbirlerini anlamalarına,
en önemlisi de güç paylaşımının adil hâle gelmesine vesile olacaktır.
39
Sorunlu Bölgelerde Göç
Kaynakça:
Bryman, Alan. 2001. Social Research Methods. Oxford: Oxford
University Press.
Castles, Stephen, and Mark J. Miller. 2003. Age of migration: international population movements in the modern world.
Basingstoke: Palgrave Macmillan.
HRW. 2003. “ Iraq: Forcible Expulsion of Ethnic Minorities.” Pp.
36. New York: Human Rights Watch.
Icduygu, Ahmet, David Romano, and Ibrahim Sirkeci. 1999. “The
ethnic question in an environment of insecurity: the Kurds
in Turkey.” Ethnic and Racial Studies 22:991-1010.
ICG. 2006. “Iraq and the Kurds: The brewing battle over Kirkuk.”
in Middle East Report. Amman, Brussels: International
Crisis Group.
Kerkuklu, Mofak Salman. 2004. Brief History of Iraqi Turkmen.
Dublin: Yildiz Yayincilik.
Khattab, Nabil, Ibrahim Sirkeci, Tariq Modood, and Ron Johnston.
2006. “A multilevel analysis of returns to education in labour market among ethno-religious minorities in England
and Wales.” in European Population Conference 2006,
Population Challenges in Ageing Societies. Liverpool,
UK: European Association for Population Studies.
Massey, Douglas. 2004. Crossing the border: research from the Mexican Migration Project. New York, NY: Russell Sage.
Massey, Douglas S., Joaquin Arango, Graeme Hugo, Ali Kouaouci,
Adela Pellegrino, and J. Edward Taylor. 1993. “Theories
of International Migration: review and appraisal.” Population and Development Review 19:431-466.
Neumann, W. Lawrence. 2003. Social Research Methods. New
York: Allyn and Bacon.
Romano, David. 2006. The Kurdish Nationalist Movement - Opportunity, Mobilization, and Identity. Cambridge, New York,
Melbourne, Madrid, Cape Town, Singapore, São Paulo:
Cambridge University Press.
Sirkeci, Ibrahim. 2005a. Irak’tan Turkmen Göçleri ve Göç Eğilimleri. Ankara: Global Strateji Enstitüsü.
40
Sorunlu Bölgelerde Göç
—. 2005b. “War in Iraq: environment of insecurity and international migration.” International Migration 43.197–214.
—. 2006. The environment of insecurity in Turkey and the emigration of Turkish Kurds to Germany. Lewiston, N.Y.: Edwin
Mellen Press.
Stansfield, Joanne. 2004. “Ethiopian/Eritrean Migration and Identity.” in Geography. Sheffield: University of Sheffield.
UN. 1998. World population monitoring. New York: United Nations.
41
Sorunlu Bölgelerde Göç
42
Sorunlu Bölgelerde Göç
DAĞLIK KARABAĞ SAVAŞI
Kaçkın ve Mecburi Göçmen Sorunu
Hatem Cabbarlı
43
Sorunlu Bölgelerde Göç
Giriş
Güney Kafkasya ülkelerinin bağımsızlıklarının tanınmasından sonra göçmen sorununun bölgesel özelliği değişerek uluslararası nitelik kazanmış, başta BM Mülteciler Yüksek Komiserliği olmak üzere diğer sivil toplum örgütleri maddi ve manevi olarak göçmenleri desteklemiştir. Günümüz itibarıyla Güney Kafkasya’daki
göçmen sorunu Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ın karşısında
duran ve hâlledilmesi gereken en önemli sorunlardan biridir. Bu
çalışmada Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesinden
sonra ortaya çıkan kaçkın ve mecburi göçmen sorunu üzerinde yoğunlaşacağız.
1. Kriz Bölgesi Analizi
1. 1. Bölge Profili
Tarihî Karabağ Bölgesi, Azerbaycan’da Kür ve Aras ırmakları ile şu anda Ermenistan sınırları içinde bulunan Gökçe Gölü
arasındaki dağlık bölge ile bu bölgeye bağlı ovalardan oluşan bir
coğrafi alandır. Aynı zamanda, XVII. yüzyılın ortalarında bu topraklar üzerinde kurulan bir Azerbaycan Türk Hanlığı’nın da adını
ifade etmektedir.
Karabağ Bölgesi, Ermenistan ve İran’ı kontrol edebilecek
bir noktada bulunması nedeniyle bölge açısından jeopolitik öneme
sahiptir. Karabağ Bölgesi ile eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ni
(DKÖB) birbiri ile karıştırmamak gerekiyor. Eski Dağlık Karabağ
Özerk Bölgesi, tarihî Karabağ (yüzölçümü 18000 km2) Bölgesi’nin
sadece 4392 km2’lik kısmını teşkil etmiştir.
18. yüzyılın başlarında Penahali Bey’in önderliğinde
bölgede Karabağ Hanlığı kurulmuştur. Aynı yüzyılın sonlarında
artan dış saldırılar sonucunda kısa bir süre için Karabağ Bölgesi,
merkezi Azerbaycan’ın güney (şu anki İran) bölgelerinde bulunan
Gacar Türklerinin yönetimi altına geçmişse de genelde bağımsızlığını koruyabilmiştir. 1826 yılında, Karabağ Hanlığı Çarlık Rusya
tarafından işgal edilmiştir. Rusya ile Gacar yönetimi arasındaki sa44
Sorunlu Bölgelerde Göç
vaşlar sonucunda, 1828’de imzalanan Türkmençay Antlaşması ile
Karabağ Hanlığı Rusya’ya bağlanmıştır. 19. yüzyıl sonlarında ve
20. yüzyıl başlarında çeşitli isyanlar baş gösterdiyse de 1918 yılına
kadar Karabağ Bölgesi, Çarlık Rusya’da Azerbaycan’ın bir bölgesi
olarak (Gence Guberniyası’na/eyaletine bağlı olarak) yer almaya
devam etmiştir.
Ermenilerin Karabağ Bölgesi’ne yönelik iddiaları genellikle, onun Ermenistan’a bağlı olduğu, Sovyet yönetiminin Karabağ
Bölgesi’ni zorla alarak Azerbaycan’ın yönetimine verdiği şeklinde
olmuştur. Ancak resmî belgeler bu iddianın tam tersi görüşü teyit
etmektedir.
Ermenistan’ın Sovyet Rusya tarafından işgal edilmesi
dengeleri bir ölçüde değiştirmiştir. Ermeni Komünistler Karabağ’a
yönelik iddialarını hem Moskova’ya iletmiş, hem de Komünist
Bolşevik Partisi (Kafkasya (b) P) Kafkasya Bürosu’nda dile getirmiştir. Azerbaycan Komünist Partisi Merkezi Komitesi 27 Haziran
1921’de toplanarak Ermenilerin iddialarını reddetmiştir. 4 Temmuz
1921’de toplanan RK (b) P Kafkas Bürosu Karabağ Bölgesi’nin
dağlık kısmının Ermenistan’a verilmesi gerektiği konusunda görüş
bildirmiş ancak Azerbaycan buna karşı çıkmıştır.
Bu karara rağmen, Ermeniler Karabağ’a yönelik iddialarından el çekmemiş, çeşitli mercilerde tartışmalar yaklaşık iki yıl devam etmiş ve sonuçta 27–28 Haziran 1923 tarihlerinde toplanan RK
(b) P Kafkas Bölge Komitesi bir ay içerisinde Karabağ Bölgesi’nin
dağlık kısmında özerk bölge oluşturulması gerektiği konusunda
Azerbaycan’ı son kez uyarmıştır. Hatta bu amaç için Azerbaycan
yönetimi de değiştirilmiştir. Sergey Kirov, Azerbaycan’ın yönetimine atanmış ve 7 Temmuz 1923’te Azerbaycan Merkezi Yürütme
Komitesi, Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nin (DKÖB) oluşturulması hakkında karar almıştır.
Problemin yeniden gündeme gelmesi 1980’li yılların
sonlarında SSCB’nin dağıldığı bir döneme tesadüf etmiştir. DKÖB
Bölge Sovyeti 20 Şubat 1988’de Azerbaycan ve Ermenistan Yüksek Sovyetlerine hitaben, Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’a
birleşme isteğini belirten müracaatı kabul etmiştir. Ancak 21 Şubat
1988’de toplanan Sovyetler Birliği KP MK bunun gerçekleşemeyeceğine karar vermiştir. Karabağ Ermenilerinin taleplerinin kabul
edilmemesinden sonra Ermenistan hükümeti ülkede yaşayan Azer45
Sorunlu Bölgelerde Göç
baycan Türklerine karşı ciddi ekonomik ve siyasi baskı uygulamaya
başlamıştır. Sonuçta 1990’a kadar baskıların daha da artarak silahlı
saldırılara dönüşmesi üzerine Ermenistan’da yaşayan 500 binden
fazla insan Azerbaycan’a göç etmiştir.
12 Temmuz 1988’de DKÖB Yerel Meclisi,Azerbaycan’dan
ayrılma kararını almış, ertesi gün toplanan Azerbaycan SSCB Yüksek Sovyeti Başkanlık Divanı Yerel Meclis’in kararını geçersiz ilan
etmiştir. Gelişmeler üzerine 18 Temmuz’da toplanan SSCB Yüksek
Sovyeti Başkanlık Divanı, her iki cumhuriyetin kararlarını değerlendirmiş ve konuyu karara bağlamıştır. Değerlendirmeler sırasında
konuşma yapan SSCB KP MK Genel Sekreteri M. Gorbaçov özerk
bölgenin sorunları olduğunu kabul ettiklerini fakat bu sorunların
Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne dokunulmadan çözüleceğini
ifade etmiştir. Kararda, Azerbaycan ve Ermenistan’ın sınırlarının
ve anayasayla belirlenen toprak bütünlüğünün değiştirilmesinin
mümkün olmadığı, bu kararın SSCB Anayasası’nın 78. maddesinde yer alan ‘Bir Sovyet cumhuriyetinin sınırı onun rızası olmadan
değiştirilemez.’ hükmüne dayandığı ifade edilmekteydi.
2. Kaçkınların ve Mecburi Göçmenlerin Etnik,
Mezhepsel ve Sosyal Tanımı
1988–1991 yılları arasında Ermenistan’dan zorla göç ettirilenler ve Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgal
edilmesi sonucunda mecburi göçmen olanlar etnik köken olarak
Oğuz soyundan gelen Azerbaycan Türkleridir. Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türkleri ile birlikte Müslüman Kürtler de zorla
göçe tabi tutulmuştur. Kürtlerin bir bölümü Azerbaycan’a bir bölümü de Rusya’ya göç etmiştir. Ermenistan’ın bütün illerinde Azerbaycan Türkleri yaşamıştır.
Kaçkınlar ve mecburi göçmenler Müslüman’dır ve Caferi/Şii mezhebine bağlıdır. Çok az kısmı ise Sünni’dir. Yetmiş yıllık
Sovyet dönemi, bu insanların dinî vecibelerini yerine getirmesine
engel olsa da dini tamamen unutturamamıştır. İnsanlar defnetme ve
düğün merasimlerini İslam dininin gerekleri çerçevesinde hayata
geçirmişlerdir.
Kaçkınlar ve mecburi göçmenler genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşmıştır. Azerbaycan Türkleri Ermenistan’da yaşadıkları zaman maddi durumları iyi olmuştur. Genellikle köylü nüfusu
46
Sorunlu Bölgelerde Göç
teşkil etmişlerdir. Yüksek eğitim alanlara Ermenistan’da iş vermedikleri için üniversite mezunlarının büyük bir kısmı Azerbaycan’a
göç etmeye mecbur olmuştur. Azerbaycan Türkleri, Ermenistan
ekonomisine ve kültürel hayatına önemli katkılarda bulunmuşlardır. 1960’lı yıllardan itibaren Ermenistan hükümeti Azerbaycan
Türklerine karşı sosyal ve ekonomik alanlarda baskı uygulamıştır.
Bu baskı 1980’li yıllardan itibaren daha da artmıştır.
Durumu
4. Kaçkınların ve Mecburi Göçmenlerin Hukuki
Azerbaycan’ın 1992’de kabul ettiği ‘Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenlerin Statüsü Hakkında Kanun’da kaçkınların ve mecburi göçmenlerin tanımlamaları verilmiştir. Buna göre:
•
Kaçkınlar-‘Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenlerin Statüsü Hakkında Kanun’una uygun olarak
Azerbaycan Cumhuriyeti sınırları içerisinde ‘kaçkın’ olarak
kabul edilen, Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşı olmayan,
yaşadıkları bölgeden kenarda, daha önce yaşadığı hükümetin
korumasından yararlanma imkânı olmayan veya millî, ırk,
din, dil ayrımına göre, aynı zamanda özel sosyal gruba ait
olduğu için ailesine, malına reel zararın oluşması zamanı bu
korunmayı kabul etmeyen şahıslardır.
•
Mecburi göçmenler-aynı kanuna uygun olarak Azerbaycan
Cumhuriyeti sınırları içerisinde diğer yerlere göç ettirilmiş,
yaşadığı yeri terk etmeye mecbur olmuş veya Azerbaycan
Cumhuriyeti vatandaşı olan ve diğer ülkede yaşadığı yeri terk
etmeye mecbur edilenlerdir.
Kaçkınlar ve mecburi göçmenler sorununun araştırılması
ve çözüm yolları bulunması amacıyla Azerbaycan Millî Güvenlik
Bakanlığı Akademisinde sınırların kontrolü üzerine eğitim merkezi
kurulmuştur. Bu merkezde Güvenlik, Dışişleri ve İçişleri Bakanlıkları sınırların güvenliğinin sağlanması konularında seminerler
düzenlemişlerdir.
Azerbaycan’da 2000 yılında kaçkınlarla ilgili yeni yasa
kabul edilmiştir. Bu kanun çerçevesinde Kaçkın Statüsünün Belirlenmesi Şubesi kurulmuştur. Bu şube başbakan yardımcısı tarafından yönetilmektedir. Yasa gereğince bu şube diğer bakanlıkların
47
Sorunlu Bölgelerde Göç
görüşlerini almadan BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ile yapılan
görüşmelerden sonra kuruma müracaat eden kişilere kaçkın statüsü verebilir. Bu şube şimdi ağırlıklı olarak Ermenistan’dan gelmiş
kaçkınlarla çalıştığı için yeni kaçkın dalgası ortaya çıkarsa onlarla
çalışacak kapasitede değildir.
1998’de uluslararası standartlara uygun vatandaşlık yasası kabul edilmiştir. Yasa, bağımsız uzmanlar tarafından araştırılmış
ve vatandaşlık almak isteyen kişilere engel olan hiç bir maddeye
rastlanmamıştır.
Bundan başka BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ile
yapılan iş birliği ile kaçkınlar ve sığınmacıların kimliğini onaylayan belge verilmesi prosedürüne yardımcı olmuş, neticede güvenlik güçleri ve kaçkın/sığınmacılar arasında yaşanan anlaşmazlıklar
önemli derecede azalmıştır. 2003’te konuyla ilgili BM konvansiyonları imzalanarak onaylanmış ve Uluslararası Göçmen Teşkilatı,
İçişleri Bakanlığı ve AGİT’le birlikte Faaliyet Planı hazırlanmıştır.
4. 1. İç Göç
Azerbaycan’da iç göçün (mecburi göçmenlerin) ortaya
çıkmasının nedeni Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal
etmesi olmuştur. Azerbaycan hükümeti ve sivil toplum kuruluşları
mecburi göçmenlerin sosyal ve ekonomik durumunu iyileştirmeye
çalışsalar da mecburi göçmenler, sosyal ve sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu bir ortamda hayatlarını idame etmeye devam etmektedir. Mecburi göçmenlerin 55.000’den fazlası çadırlarda, 32.000’i
evlerde, 57.000’i hayvan barınaklarında, 8.000’i vagonlarda, geri
kalan kısmı ise okul binalarında, spor salonlarında ve inşaatı tamamlanmamış binalarda barınmaktadır. Çeşitli okul binaları ve
spor salonlarında mecburi göçmenlerin yaşaması nedeniyle bölgelerde eğitim alanında ciddi sorunlar ortaya çıkmıştır.
Azerbaycan hükümeti ve uluslararası yardım kuruluşları
mecburi göçmen ve kaçkınların sosyal ve ekonomik durumlarının
iyileştirilmesi için çeşitli programları hayata geçirmişlerdir.
Azerbaycan Cumhurbaşkanının Ağustos 2001 kararına göre Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (State Oil Company of
Azerbaijan) Mecburi Göçmenlerle İş Üzere Devlet Komitesinin
banka hesabına her ay 190.000 ABD doları yatırmaktadır. Devlet,
Kaçkınların ve Mecburi Göçmenlerin Statüsü Hakkında Kanun’a
48
Sorunlu Bölgelerde Göç
dayanarak kaçkınlara ve mecburi göçmenlere çeşitli maddi yardım
yapmaktadır.
Yoksulluğun Azaltılması ve Ekonomik Gelişme üzere
Devlet Programı’nda (YAEGDP) mecburi göçmenlerin problemlerinin hâlledilmesi için özel yükümlülükler getirilmiştir. YAEGDP,
hükümete kaçkınlar ve mecburi göçmenlerle ilgili problemlerin
hâlledilmesini ülke genelinde vatandaşların yaşam düzeyinin iyileştirilmesinin bir parçası gibi kabul edilmesini önermiştir. YAEGDP,
kaçkınlar, mecburi göçmenler ve yoksullarla ilgili aşağıda belirtilen
konuları kabul etmiştir:
•
Bütün devlet okullarının 1–5. sınıflarında mecburi göçmen ve
yoksul ailelerin çocuklarının ders kitaplarının devlet tarafından karşılanması,
•
Mecburi göçmenler ve kaçkınların yaşadıkları yerlere geri
dönmeleri (Büyük Dönüş Programının hazırlanması),
•
İşgalden kurtulmuş bölgelerin onarılması, geçici konutlarda
yaşayan kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin sosyal durumunun
iyileştirilmesi, kendilerine ait olan evlerde yaşayan kaçkınlar
ve mecburi göçmenler için altyapı projeleri hayata geçirilmesi,
problemlerinin halledilmesi, kaçkın ve mecburi göçmen çocuklarının eğitim almalarına imkân tanınması, sağlık hizmetleri verilmesi ve gıda ihtiyaçlarının iyileştirilmesi.
Geliştirme programı çerçevesinde BM Mülteciler Yüksek
Komiserliği ve BM Geliştirme Programı’nın yardımı ile mikro krediler verilmiş, kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin yaşadıkları bölgelerde çocukların korunması için UNICEF ile ilişkiler kurulmuştur.
UNICEF/Azerbaycan Hükümetinin Acil Tıbbi Hizmetler Alanında
Reform Projeleri ABD Uluslararası Gelişeme Ajansının teşebbüsü
ile mecburi göçmenlerin yerleştiği 15 bölgede sosyal savunmaya en
çok ihtiyacı olan insanların sağlık hizmetlerinden uygun fiyatlarla
yararlanmasına yardım etmek maksadıyla hayata geçirilmiştir.
Mecburi göçmenlerin sayısı toplam 4,4 milyondur ve
bunun % 18’i Azerbaycan’da yaşamaktadır. Nüfusa orantısı dikkate alındığında ise Azerbaycan mecburi göçmenlerin sayısına göre
dünyada birinci sıradadır. Azerbaycan’da her sekiz kişiden biri
mecburi göçmendir. Bu gün Azerbaycan’daki kaçkınlar ve mecburi
49
Sorunlu Bölgelerde Göç
göçmenlerin toplamı 947.586 kişidir. Onlardan 261.000 kişi kaçkın,
686.586 kişi ise mecburi göçmendir. Bu listeye cephe bölgelerinden
geri çekilen insanlar da dâhildir. Onların sayısı 128.199’dur.
4. 2. Dış Göç
Azerbaycan’a gelen ilk dış göç dalgası, 1988’de
Ermenistan’dan göçe zorlanan Azerbaycan Türkleri olmuştur.
Azerbaycan’ın 1991’de bağımsızlığını ilan etmesinden sonra
1990’lı yıllarda Orta Doğu ve Kafkasya’da yaşanan silahlı çatışmalar sonucunda Irak, İran, Afganistan, Gürcistan ve Kuzey
Kafkasya’dan göçmenler bu ülkeye gelmişlerdir. Göçmen kitlesinin Bakü’ye gelmesi hem göçmenler için hem de Bakü nüfusu için
ciddi sosyal ve psikolojik sorunlar ortaya çıkarmıştır.1999–2003
yılları arasında Azerbaycan’a 10 bin kaçkın gelmiştir. Bu tarihe
kadar ülkede 240.000 mecburi göçmen 1988–1992 yılları arasında
Ermenistan’dan gelen yaklaşık 300.000, 1988’de Özbekistan’da yaşayan Ahıska Türklerinin zorla kovulmasından sonra gelen 48.000
ve 1946’da İran’dan gelen yaklaşık 7.000 kaçkın yaşamaktaydı. BM
Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne ise genellikle Çeçenistan’dan
gelen kaçkınlar müracaat etmektedir.
Ortaya çıkan sorunların giderilmesi için hükümet ve geliştirme programı üzerine uluslararası kurumlar aşağıda gösterilen
çalışmalara başlamışlardır:
1.
Azerbaycan Haziran 2001’de Uluslararası Göç Teşkilatına üye
olmuştur
2.
2001 yılı Aralık ayında kaçkınların hukuki ve sosyal-ekonomik
durumunu müzakere etmek amacıyla ilgili bakanlıklar, büyükelçilikler, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve AGİT’le
görüşmelerde bulunmuştur.
BM’nin verdiği bilgiye göre dünyada 40 milyondan çok
kaçkın vardır. Kaçkınların sadece % 40’ı BM Mülteciler Yüksek
Komiserliğine kayıtlıdır. Kaçkınların % 50’si Afrika’da, % 10’u
Avrupa’da ve Amerika’da çadırlarda yaşamaktadırlar.
Son yıllarda Azerbaycan hükümeti göçmenleri yaşadıkları kamplardan alarak yeni inşa edilen kasabalara yerleştirmeye ça50
Sorunlu Bölgelerde Göç
lışmaktadır. Azerbaycan’da mevcut bulunan 12 kamp, 16 prefabrik
kasaba ve demir yolu vagonlarında yaşayan göçmenlerin bir kısmı
yeni inşa edilen kasabalara yerleştirilmiştir. Bugüne kadar toplam
beş kampta yaşayan göçmenler yeni evlerine yerleştirilmiştir. 1 Haziran 2004 tarihinde kabul edilen devlet programında Berde ve Ağcabedi illerinde ‘Arap–1’, Arap–2, Kızılay, Türk Kızılayı kamplarının kapatılması öngörülmüştür. Bakü, Sumgayıt ve Mingeçevir’de
mecburi göçmenlerin yaşadığı yurtların, sanatoryumların ve binaların tamir edilmesi amacıyla 268 bina kayda alınmıştır.
Azerbaycan hükümeti mecburi göçmenlere ayda 7 manat
(7 ABD Doları) ekmek yardımında bulunmaktadır. Bundan başka
BM, Dünya Gıda Programı çerçevesinde mecburi göçmenlere yardım etmektedir. Son yıllarda dış yardımlar önemli ölçüde azalsa da
Dünya Gıda Programı 23 ilde hâlen devam etmektedir ve 140.000
mecburi göçmene erzak yardımı yapılmaktadır. Azerbaycan Kaçkınlar Komitesi ise 49 şehirde 146.000 kaçkına insani yardımda
bulunmaktadır.
5. Göçmenlerin Sosyal Durumu
Azerbaycan Devlet İstatistik Komitesinin Ocak 2006 tarihli verilerine göre ülkede 8.436.000 kişi yaşamaktadır ve nüfusun %
49’unun aylık geliri 25,8 ABD doları civarındadır. Ortalama yoksulluk haddi (15,5 ABD doları) dikkate alınarak yapılan hesaplamalara göre ise nüfusun % 17’si açlık sınırında yaşamaktadır.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, Dünya Bankası ve
Asya Geliştirme Bankası tarafından yapılan hesaplamalara göre,
Azerbaycan’da üç veya daha çok çocuklu aileler, kaçkın/mecburi
göçmen aileleri ve aile reisleri emekli olan aileler yoksulluk sınırında yaşayan gruplardır. Nüfus genelinde yoksulluk oranı % 49
olduğu hâlde, dört ve daha çok çocuklu ailelerde bu oran % 63’tür.
15 yaşından küçük çocuklar arasında yoksulluk oranı (% 52) yaşı
40’tan yukarı olan insanlar arasında yoksulluk oranı % 44-48’den
yukarıdır.
Şehirlerde yaşayanların yoksulluk düzeyi (% 55) köylerde yaşayanların yoksulluk düzeyinden daha yüksektir. Yoksul nüfusun dörtte biri Bakü’de yaşamaktadır. Aile bütçesi hakkında yapılan
araştırma sonuçlarına göre, erkek ve kadınlar arasında yoksulluk
51
Sorunlu Bölgelerde Göç
riski aynıdır; erkekler arasında bu rakam % 48, kadınlar arasında
ise % 50’dir. Aile reisi kadın olan ailelerin yoksulluk risk düzeyi,
aile reisi erkek olan ailelerin yoksulluk düzeyinden çok farklı değildir. Kadınlar arasında işsizlik oranı erkeklere göre daha çoktur.
Aynı zamanda ortalama aylık maaşın altında ücret verilen iş yerlerinde çalışanların büyük bir kısmı kadınlardan oluşmaktadır.
Çalışmak-yoksulluktan kurtulmak için en önemli araçtır.
Resmî kayda alınmış işsizlik oranı % 1,2 olsa da 1999 kayıtları dikkate alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre kayıt dışı işsizlerin oranı % 1,5’tir. İşsizlerin büyük bir bölümü kadınlar, gençler
ve meslek lisesinden mezun olanlardır. Nüfusun ekonomik aktifliği
erkekler arasında daha yüksektir, bu durum kadınların iş piyasasını
terk etmelerine neden olmaktadır.
Aile reisi yüksek eğitimli olan ailelerin yoksulluk riski
daha düşüktür. Aile reisi yüksek eğitimli olan ailelerin yoksulluk
oranı % 42, aile reisi lise mezunu olan ailelerin yoksulluk oranı ise
% 54’tür.
6. İstatistiki Veriler
Kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin sayısı Tablo 1’de gösterilmiştir. Tablodan da görüldüğü gibi kaçkınlar ve mecburi göçmen aile üyelerinin sayısı ortalama 3,9 kişidir. Ancak 1989 yılı ile
karşılaştırıldığı zaman günümüzde aile üyelerinin sayısının azaldığı
görülmektedir (bk.: Tablo 2.).
Tablo 1. Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenlerin Sayısı
Kaçkınların ve
mecburi göçmenlerim
toplam sayısı
Kaçkınlar
Mecburi göçmenler
Ailelerin
sayısı
Kişilerin
sayısı
Ailelerin
sayısı
Kişilerin
sayısı
Ailelerin
sayısı
Kişilerin
Sayısı
189.166
789.832
46.172
219.373
141.994
570.459
Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler, bk.: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/52.php
52
Sorunlu Bölgelerde Göç
Tablo 2. Kaçkın ve Mecburi Göçmen Ailelerin
Ortalama Fert Sayısı
Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler, bk.: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/52.php
Tablo 2’den de anlaşıldığı üzere, Azerbaycan’da normal
ailelerin aile üyelerinin sayısı (4,8 kişi) artmış, kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin aile üyelerinin sayısı (3,9 kişiye kadar) azalmıştır. Kaçkın ve mecburi göçmen ailelerinin daha önceleri genellikle
büyük olmasına karşılık günümüzde aile üyelerinin sayısının azalmasındaki en önemli etken yoksulluk ve sağlık hizmetlerinin eksik
olmasıdır.
Tablo 3. Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler Arasında
Kadın-Erkek Oranı (2001 yılı yüzdeyle)
Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi
Göçmenler, bk.: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/52.php
53
Sorunlu Bölgelerde Göç
Tablo 3’ten kaçkınlar ve mecburi göçmenler arasında
kadınların erkeklerden fazla olduğu anlaşılmaktadır. Ancak resmi
istatistiki veriler kaçkın ve mecburi göçmen ailelerde 14 yaşına
kadar olan çocuklar arasında erkeklerin kızlardan çok olduğunu
göstermektedir. Bu yaş gurubu dışında ise kadınların oranı daha
fazladır ve 100.000 kadının/kızın erkek çifti yoktur. İstatistiki veriler erkeklerin yalnızca % 10’nun ailelerini geçindirmek imkânında
olduğunu göstermektedir. Erkek ömrünün kısalmasına sebep ekonomik problemler, aileyi geçindirme çabası ve yaşadıkları strestir.
Erkekler arasında intihar oranı kadınlardan 2,5 kat fazladır.
6. 1. Eğitim
Azerbaycan topraklarının işgal edilmesi kaçkınlar ve
mecburi göçmenlerin talim terbiye ve eğitim sistemini de ciddi
şekilde etkilemiştir. Kaçkın ve mecburi göçmen ailelerindeki okul
yaşındaki çocukların % 64. 4 okula gidiyor, % 21,8’i ise hiç okula
gitmiyor. Bu veriler, 1998 tarihli olmasına rağmen, ciddi bir gelişmenin olması söz konusu değildir. Hükümet ve uluslararası kuruluşların bütün yardımlarına rağmen, problemin hâlledilmesi henüz
mümkün olmamıştır. Savaş sonucunda ülkedeki okulların 1/3, özellikle de savaş alanında kalan okullar tamamen dağılmıştır. Kaçkın
ve mecburi göçmen ailelerin çocuklarının % 54,5’i öğleden sonra
veya akşam eğitim almaktadır. Bu gibi durumlar eğitimin kalitesini
düşürmektedir. Azerbaycan’da, özellikle de Bakü’de eğitim kurumlarının % 73’ü 2 veya 3 vardiyada eğitim vermektedir. Çocukların
% 36’sı öğleden sonra okula gitmektedir.
Yoksulluğun, kaçkın ve mecburi göçmen çocukların okul
masraflarına da önemli etkisi olmuştur. Okul giysilerinin, defter ve
kitapların fiyatlarının artması sebebiyle çocukların bir kısmı bunlardan mahrum kalmıştır.
Tablo 4. Kaçkınlar ve Mecburi Göçmen Ailelerinin
Okul Giderlerini Karşılama Düzeyi
Toplam (yüzdeyle)
5.2
27.7
67.1
Karşılıyor
Karşılayamıyor
Kısmen karşılıyor
Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler, Bkz: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/53.php
54
Sorunlu Bölgelerde Göç
Kaçkın ve mecburi göçmen ailelerde çocuklar aile fertlerinin toplam sayısının % 34,7’sini teşkil etmektedir ve ailelerin
% 60,4’ünde çeşitli yaşlarda olan öğrenciler vardır. Ailelerin %
27,2’inde - 1, % 33’ünde - 2, % 25,6’ında -3 ve % 1’inde - 4 öğrenci vardır.
Kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin genel eğitim durumları hakkında Devlet İstatistik Komitesinin verdiği bilgiler şöyledir.
Tablo 5. Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenlerin Eğitim
Düzeyi
Yüksek
eğitim
Yüksek
eğitim
terk
Orta
eğitim
Orta
eğitim
terk
İlkokul
Okuryazar
olmayan
11.0
13.9
37.3
30.7
4.2
2.9
Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi
Göçmenler, Bkz: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/53.php
Azerbaycan’da eğitim kanununa göre eğitim mecburidir.
Ancak kaçkın ve mecburi göçmen ailelerde orta eğitimden ayrılanların oranı % 37,8’dir ve bu ülke ortalamasından iki kat fazladır.
Bundan başka kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin yerleştikleri okullarda ders verilmediği için kaçkın ve mecburi göçmen olmayan ailelerin çocukları da eğitim alamamaktadır.
6. 2. Gıda ve Sağlık
Kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin bir diğer önemli problemi de gıda yetersizliğidir. Yapılan araştırma sonuçlarına göre nüfusun bir kısmı, özellikle de kaçkınlar ve mecburi göçmenler arasında gıda yetersizliği oranı daha yüksektir.
55
Sorunlu Bölgelerde Göç
Tablo 6. Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenlerin
Esas Gıda Ürünleri Tüketim Oranları (yüzdeyle)
Ürün adları
Ekmek ve ekmek
mamulleri
Süt ve süt mamulleri
Kaçkın ve mecburi göçmen ailelerinin
tükettiği gıda ürünlerinin fizyolojik
normlardan düşük olması (yüzdeyle-%)
% 25.4
% 100
Et ve et mamulleri
% 73.5
Meyve
% 66.5
Yeşil sebze
% 96.1
Patates
% 38.6
buri
Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve MecGöçmenler, Bkz: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php
Tablo 7. Kaçkınlar, Mecburi Göçmenler ve Vatandaşlar Arasında Gıda Ürünlerinin Tüketimi, Gıda Yetersizliği,
Normal Ağırlıktan Az Doğan Çocuklar (6–59 aylık), Boyu Kısa
Kalanlar (6–59 aylık), Gelişmede Problem Yaşayan Çocuklar
Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler, Bkz: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php
Kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin gıda yetersizliği oranı
vatandaşlara göre daha yüksektir. Tablo 7’den de görüldüğü gibi,
kaçkın ve mecburi göçmen ailelerde doğan çocuklar bazı hastalık56
Sorunlu Bölgelerde Göç
larla karşı karşıya kalmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre, kaçkın
ve mecburi göçmen ailelerde distrofiya (Kemik erimesi) hastalığı
vatandaşlara oranla iki kat fazladır. Vatandaşlar arasında 6–59 aylık
çocukların kronik distrofiya hastalığının oranı % 21,5, kaçkın ve
mecburi göçmen ailelerde ise % 30,5’tir.
Kaçkın ve mecburi göçmen ailelerde beş yaşına kadar
olan çocukların % 23,4’ü diareya (bulaşma hastalığı) ile mücadele
ederken, bu oran vatandaşlar arasında % 15,2’dir. Birinci derece
guatr hastalığı yaşlı kaçkınlar ve mecburi göçmenler arasında %
23 olduğu halde vatandaşlar arasında % 9,8’dir. Kaçkın ve mecburi
göçmen ailelerde her üç çocuktan biri gıda yetersizliği ile karşılaşmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve UNICEF tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre, kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin
sağlık durumu vatandaşların sağlık durumundan daha kötüdür.
Her geçen gün bir az daha artan yoksulluk, aile fertlerinin sayısının artması kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin sağlığı ve
beslenmesini etkilemiş, sosyal ve insani yardımlara bağımlı hale
gelmişlerdir. ‘Mecburi Göçmenlerin Sağlık Düzeyinin Ortalama
Milli Düzeyle Karşılaştırılması’ çalışması sonucuna göre, (Sağlık
Bakanlığı–2000/QMKDK) gıda yetersizliğinde vatandaşların oranı kaçkın ve mecburi göçmenlerin oranından daha azdır. Örneğin,
hesaplamalarda gıda yetersizliği problemi ile karşılaşan çocukların
oranı ülke genelinde % 10’sa, mecburi göçmenler arasında bu sayı
% 26’dır; kronik gıda yetersizliği sorunu ile karşılaşan çocukların
(6–59 aylık) oranı ülke genelinde % 21’se, mecburi göçmenler
arasında bu gösterge % 30’dur. Anemi hastalığı hakkında veriler
mecburi göçmenler (çocuklar, erkekler ve kadınlar) arasında daha
yüksektir. Örneğin, 12–59 aylık mecburi göçmen çocuklar arasında anemi oranı % 46,1 olduğu halde, ülke genelinde çocuklar arasında aynı yaş gurubunda bu oran % 43,3’tür; mecburi göçmenler
arasında hamile olmayan kadınların anemi hastalığı oranı % 40,7
olduğu halde ülke genelinde hamile olmayan kadınlar arasında bu
oran % 35,5’tir; mecburi göçmen erkekler arasında hastalık oranı %
34,4’se, ülke genelinde bu oran % 25,0’dir.
57
Sorunlu Bölgelerde Göç
6. 3. Yaşadıkları Ortam
Kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin sağlığını kötü yönde
etkileyen bir diğer neden de yaşadıkları ortamların sağlıklı olmamasıdır. (Bkz: Tablo 8.)
Tablo 8. Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenlerin
Yaşadıkları Yerler
Sürekli yaşamaya uygun olan
Sanatoryumlar, pansiyonlar, dinlenme tesisleri, moteller
Yurtlar
Sürekli yaşamaya uygun olmayan
Okullar ve kreşler
Kamu binaları
Kaçkınlar ve mecburi göçmenlerin geçici kaldıkları yerler
Çadır kampları
Konteynır kampları
Basit taş evler
Taş binalar
Samandan inşa edilen evler
Uygun olmayan ortam ve yaşam tarzı
Vagonlar
Balçık evler ve hayvan barınakları
Kaçak inşa edilmiş evlerde veya akrabalarının yanında kalanlar
Akrabalarının evinde kalanlar
Boş kalmış kamu binalarında
buri
%17.9.
%4.5
%13.4
%21.8
%7.2
%14.6
%19.8
%7.8
%4.6
%1.2
%1.5
%4.7
%10.7
%1.1
%5
%29.8
%20.3
%9.5
Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve MecGöçmenler, Bkz: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php
6. 4. Çalışma Hayatı ve Gelirleri
Mecburi göçmenler sınırlı ekonomik imkânlara sahiptir,
işsizdirler ve daha çok savunmaya ihtiyaçları vardır. Yapılan hesaplamalara göre, çalışabilecek 400.000 kişinin 300.000’i işsizdir
ve bu, çalışma yaşını tamamlamış kişilerin % 70’inden fazladır.
170.000 kadından 38.000’ni işsizdir. 2001’de UNICEF, Dünya
Bankası ve Asya Gelişme Bankası’nın yardımları ile yapılan hesaplama sonuçlarına göre kaçkınlar ve mecburi göçmenler genel
nüfusun en zor durumda olan kesimidir. Net yoksulluk oranı esas
alınmakla yapılan hesaplamada genel nüfus arasında yoksulluk oranı % 49, kaçkınlar ve mecburi göçmenler arasında ise % 63’tür.
58
Sorunlu Bölgelerde Göç
Tablo 9. Vatandaşların, Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenlerin
Kazançlarının Düzeyi (ABD Doları ile)
Ülke
nüfusunun
tamamı
Kaçkınlar
ve
mecburi
göçmenler
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
12.2
13.6
17.6
23.8
42.0
45.8
48.3
53.4
7.95
8.56
9.9
13.4
14.6
15.5
16.1
18.1
Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler, Bkz: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php
Tablo 10. Gelir kaynakları (yüzdeyle)
Kaynak: Gelişme Yolunda Ciddi Tehlike: Kaçkınlar ve Mecburi Göçmenler, Bkz: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php
Durumu
7. Kaçkınların ve Mecburi Göçmenlerin Psikolojik
Kaçkınlar ve mecburi göçmenler yalnızca sosyal ve
ekonomik sorunlar değil, aynı zamanda ciddi psikolojik sorunlar
da yaşamaktadır. Ermenistan’dan Azerbaycan’a gelen kaçkınlar
vatan olarak kabul ettikleri Sovyetler Birliği’nde bu tür olayların
yaşandığını kabullenememiş ve en kısa sürede geri döneceklerine
inanmışlardı. Ancak zaman geçtikçe geri dönmelerinin mümkün
olmadığını anlamış ve bir düzine sorunla karşı karşıya kalmışlardı. Ermenistan’dan gelen kaçkınların büyük bir bölümü köylü idi
ve Azerbaycan’da başta Bakü olmak üzere büyük şehirlerde yer-
59
Sorunlu Bölgelerde Göç
leşmişlerdi. Şehir hayatındaki farklılıklar kaçkınların sosyal hayatını önemli derecede etkilemişti. Aslında şehirliler de birden bire
kaçkınları aralarında görmekten memnun olmamışlardı. Kaçkınlar
şehir hayatına uyum sağlamakta zorlanmıştır ve bu durum belirli
düzeyde bugünde devam etmektedir. Kaçkınların yöresel gelenek
ve görenekleri özü itibarıyla şehirlilerin gelenek ve göreneklerine
benzese de, bazı farklılıkların olması nedeniyle uyum süresinde
ciddi sorunlar olmuştur.
Genç nesil zamanla bu tür sorunları atlatsa da özellikle
orta ve yaşlı nesil hâlâ mazide takılıp kalmaktadırlar. Kaçkınların
bir bölümü Ermenistan’daki evlerini satabilmiş, bir bölümü ise ancak canlarını kurtararak sınırı geçebilmiştir. Bu dönemde Sovyetler Birliği’nin dağılması ciddi ekonomik sorunları da beraberinde
getirmiştir. Kaçkın hayatının olumsuzlukları, Ermeniler tarafından
öldürülen ve sakat edilen insanlar, belirsizlik, hükümetin kaçkınların sorunlarını halletmekte yetersiz kalması, hatta zaman zaman
onları suçlayan açıklamalarda bulunması kaçkınların yaşadıkları en
önemli psikolojik sorunlardan olmuştur. Kaçkınlardan, Hocalı’ya
yerleşenler Hocalı katliamını yaşadıkları ve önemli kayıp verdikleri
için diğerlerine göre daha çok psikolojik sorunlar yaşamıştır. Katliam zamanı birçok kişi Ermeniler tarafından öldürülmüş, yaralanmış
ve esir alınmıştır. Bu olayları yaşayan kaçkınların bozuk ruh hali
bugün de devam etmektedir. Kaçkınlar uzun zaman kendilerinin
şehrin sosyal hayatından dışlandıklarını zannetmiştir. Bir anlamda
bu doğru olsa da kaçkınların iddia ettiği boyutlara ulaşmamıştır. Bu
sorunlar bugün de devam etmektedir, ancak kaçkınlar uyum sağlama sürecinde önemli mesafe kaydetmişlerdir.
Mecburi göçmenler kaçkınlardan daha ciddi psikolojik sorunlar yaşamaktadır. Her şeyden önce, onlar kendi ana
vatanlarında,-Ermenilerin Azerbaycan topraklarını işgal etmeleri
üzerine mecburi göçmen olmuştur. Mecburi göçmenler kaçkınlardan daha çok Ermeni vahşeti ve zulmünü yaşamış ve savaşın sıcaklığını daha yakından hissetmemişlerdir. Kaçkınlar Azerbaycan’a
gelirken geri dönebilme umutlarını canlı tutsalar da mecburi göçmenler evlerinin yağmalanarak yakıldığını görmüş ve tutunacak
hiçbir umutları kalmamıştır. Mecburi göçmenlerin bir bölümünün
büyük şehirlere yerleşmeleri zaten kötü olan sosyal yaşamı daha da
germiş, zaman zaman kaçkınlar, mecburi göçmenler ve yerli ahali
60
Sorunlu Bölgelerde Göç
arasında sorunlar ortaya çıkmıştır.
Normal sosyal yaşantılarını bir anda kaybeden, savaşın
yıkıntılarını hisseden mecburi göçmenler Bakü ve çeşitli illerde
doğru dürüst altyapısı olmayan yurtlarda, okullarda, sanatoryumlarda ve hayvan barınaklarında yaşamaya mecbur kalmışlardır.
Mecburi göçmenlerin büyük bir bölümü yakınlarını savaşta kaybetmiş, mezarları işgal altında olan bölgelerde kalmıştır. Kaçkınlar ve
mecburi göçmenler Azerbaycan hükümeti ve yabancı insani yardım
kuruluşların verdikleri yardımları sadaka olarak görmelerinin acısı
ve utancını bugünde yaşamaktadırlar. Genel olarak, kaçkınlar ve
mecburi göçmenler uyum sürecinde bazı ciddi bunalımları atlatabilseler de, önemli psikolojik sorunlar halen devam etmektedir.
8. Sorunun Çözümü İçin Öneriler
8. 1. Siyasi Alanda
— Kaçkınların ve mecburi göçmenlerin kısa ve orta vadede geri
dönmeleri mümkün olmadığı için uğradıkları maddi ve manevi zararın giderilmesi için Ermenistan hakkında Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi’nde dava açmak,
— Kaçkınların ve mecburi göçmenlerin sorunlarını uluslararası
alanda her zaman gündemde tutmak,
— Başta BM olmak üzere, uluslararası kuruluşlar nezdinde kaçkınların ve mecburi göçmenlerin sorunlarını halletmek için
çalışmalara devam etmek,
8. 2. Ekonomik Alanda
— Kaçkınların ve mecburi göçmenlerin ekonomik durumlarının
iyileştirilmesi için uluslararası insani yardım kuruluşlarının
katılımı ile özel programlar hazırlamak,
— İç ve dış imkânları kullanarak kaçkınların ve mecburi göçmenlerin yaşadıkları bölgelerde küçük ve orta ölçekli özel ve
devlet sanayi tesislerinin kurumasına çalışmak,
— Köy ve kasabalarda yaşayan kaçkınların ve mecburi göçmenlerin tarım ve hayvancılıkla uğraşmaları ve konut sorunlarını
halletmeleri için uygun şartlarda düşük faizli krediler vermek,
61
Sorunlu Bölgelerde Göç
— Yabancı sermayenin kaçkınların yaşadıkları illere yatırılması
için yabancı şirketlere bir takım ayrıcalıklar tanımak.
— İşsizliğin azaltılmasına çalışmak.
8. 3. Sosyal Alanda
— Kaçkınların ve mecburi göçmenlerin yaşadıkları yerlerde altyapı çalışmalarına önem vermek,
— Doğalgaz, elektrik, su ve diğer problemlere öncelik vermek,
— Doğalgaz, elektrik, su ve diğer hizmetlerin karşılığının belli
bir bölümünün devlet tarafından verilmesi,
— Kaçkınların ve mecburi göçmenlerin sağlık hizmetlerinden
zamanında ve yerinde yararlanmalarını sağlamak,
— Büyük sanayi tesislerinde çalışanların belli bir oranının kaçkın ve mecburi göçmen olması hakkında özel bir kanun kabul
etmek,
— Yeni iş yerlerinin açılmasına çalışmak,
— Kadınlara çalışma imkânı sağlamak,
— Verilemeyen bazı özel sosyal hizmetlerin karşılığını para şeklinde ödemek,
— Çocuk bakım evleri, okul ve diğer sosyal hizmet veren merkezlerin inşa edilmesine öncelik vermek.
62
Sorunlu Bölgelerde Göç
Kaynakça:
1. İgrar Aliyev, Dağlıq Karabağ, Bakü, Elm Yayınevi, 1989
2. Ziya Bünyadov ve d., Azerbaycan Tarixi, I. Cilt, Bakü, Azerbaycan Devlet Yayınevi, 1994
3. SSCB KP arşivi Fond 1, Envanter 74, Dosya 120, sayfa 113’ten
aktaran Dursun Yıldırım ve Cihat Özönder, Karabağ Dosyası
4. Nesib Nesibli, Bölünmüş Azerbaycan, Bütöv Azerbaycan,
Bakü, Ay-Yıldız Yayınevi
5. SSCB Dışişleri Bakanlığı Arşivi, Dosya No 54882, s. 20’den aktaran İ.Aliyev, Dağlıq Karabağ
6. Cemalettin Taşkıran, Geçmişten Günümüze Karabağ Meselesi
7. Nesib Nesibli, Azerbaycan’ın Jeopolitiği ve Petrol, Bakü, Hazar Üniversitesi Yayınevi, 2000
8. Emir Guliyev, ‘Göçürülme (1948–1953)’, I. Veliyev, K. Muhtarov, F. Hüseyinov (der), Deportasiya, Bakü, Azerbaycan Ansiklopedisi Yayınevi, 1998
9. Zakir Serdarov, ‘En Büyük Tarihi Adaletsizlik’, Derleyen: Veliyev ve b (der), Deportasiya
10. İ. Memmedov ve S Asadov, Ermenistan Azerbaycanlıları ve
Onların Acı Kaderi, Bakü, 1992
11. Yuriy Pompeev, Krovavıy Omut Karabaxa (Karabağın Kanlı
Çıkmazı) , Bakü, Azerbaycan Yayınevi, 1992
12. Kommunist, 20 Temmuz 1988.
13. Fahrettin Çiloğlu, Rusya Federasyonu’nda ve Transkafkasya’da
Etnik Çatışmalar, İstanbul, Sinatle, 1998
63
Sorunlu Bölgelerde Göç
14. Le Monde, 24 Ağustos 1990.
15. Azerbaycan’da Mecburi Göçmen Kadınların Veziyyetinin Qiymetlendirilmesi, United Nations Development Fund for Women,
Bakü 2006
16. Ahali, Kültür ve Din, Bkz: http://www.mfa.gov.az/az/azer/people.shtml
64
MIGRATION IN CONFLICT
AREAS
MIGRATION IN CONFLICT
AREAS
Prof. Dr. Hisae Nakanishi
Assoc. Prof. Dr. Ibrahim Sirkeci
Hatem Cabbarli
Migration in Conflict Areas
GLOBAL STRATEGY INSTITUTE
Mithat Paşa Cad. No: 46 / 3 – 4
Kızılay – Ankara
TURKEY
Phone: 0090 0312 430 26 09
0090 0312 435 72 66
Web: globalstrateji.org
e-mail: [email protected]
ISBN : 978 - 975 -8975 - 08 - 02
SERIAL NO: 9
Translated by: Nihal Tezel Yağcıbaşı
Cover Design by: Firnas Tahir
Designed and Printed by: Kozan Ofset
Büyük Sanayi 1 Cad. 95/11 İskitler/ANKARA
Phone: 0.312. 384 20 03
www.kozanofset.com.tr
FIRST EDITION
January - 2008
Published with the Contributions of
Turkmeneli Cooperation and Culture Foundation
4
Migration in Conflict Areas
Index
Introduction . .............................................................................. 7
Foreword..................................................................................... 9
Human Security of “People on the Move” ................................ 11
Migration of Turkmen . .............................................................. 29
The Daglık Karabakh War ......................................................... 47
5
Migration in Conflict Areas
6
Migration in Conflict Areas
Introduction
This book contains the papers, presented in the “Migration
in Conflict Areas Conference”, summoned by the Nagoya
University, Japan and Global Strategy Institute, Turkey on August
16, 2006. The presentations are the summaries of the on site studies
in Iran, Turkey and Azerbaijan, dealing with the Turkmen, Turkish
Azerbaijani and Afghan communities. The book aims to display the
significance of the migration issue in the nearby geographies and
offering solutions while comparing variant methods and regions.
The preface of the book is written by Prof. Aykut Toros,
a prominent academic in the field, former chairman of Hacettepe
University Institute of Population Studies and the current Department
Chair of Beytepe University Department of Social Sciences. Aykut
Toros, has chaired the “Migration in Conflict Areas Conference”
with all diligence.
Prof. Hisae Nakanishi is professor and dean at the Graduate
School of International Development, Nagoya University, Japan.
She is specialized in the International Politics, Middle Eastern Area
Studies and Gender and Development areas.
Assoc. Prof. Ibrahim Sirkeci, is the first academic to have
comprehensive studies on Iraqi Turkmen migrants. He is an expert
in human geography and is currently teaching in London School of
Business.
Hatem Cabbarli, academic and Chairman of the Analysis
Department of Azerbaijani Assembly. He has comprehensive
studies on Azerbaijani Turkish migrants.
We are grateful for their precious contributions.
The papers are presented both in English and Turkish for
the use of all international bodies and migration experts.
Global Strategy Institute
Ankara - 2007
7
Migration in Conflict Areas
8
Migration in Conflict Areas
Foreword
“Migration as a means of gaining strategic positions” is
one of the most important mechanisms of the state government.
Such mechanism is used since the totalitarian rules of the paleolithic
ages and still works in today’s participatory, NGO contributory,
democratic methods of administration. The migration issue became
an independent field before the 1950’s, as the issue became more
pronounced and defined as a significant part of administrative
policies. This specific piece of work is focused on subjects such as
migration, strategy and human rights.
Migration is a great change that urges people to leave
behind their homes, economic means, social gains, culture and
other aspects of their social lives. Being settled in an absolutely
different environment is a great change for the migrants. Needless
to say that the great change is not limited by the migrants alone, the
abandoned societies and the new places of settlement are changing
as well.
Streams of migration can be classified due to their reason
and character. One basic criteria is willingness. In this way, the
migration moves branch off as voluntary migrations that happen
by the individual’s own will and forced migrations that give the
individual no right of choice.
are:
There are three basic reasons of forced migration. Those
a) Conflicts,
b) Lack of progress
c) Natural disasters
In that aspect, we can classify the migrants as political
refugees, forced internal migrants, displaced persons (due to
development projects such as dam constructions) those who are
displaced due to aggravating natural conditions, persons removed
for sexual abuse etc. according to the 2005 figures of the UNRHC,
there are 191 million migrants on the World which means 3% of the
World’s total population. The same source indicates that the number
9
Migration in Conflict Areas
of the refugees have increased from 8,7 million to 9,9 million
from 2005 to 2006. The UNRHC figures of 2007 even show that
this number have increased to 12,5 million in 2007. Besides, the
number of internally displaced persons is approaching 25 million.
Other sources also indicate similar figures.”
How can we distinguish voluntary migration from forced
migration? There are no definite distinctions such as black and
white. People might accept living on their own soils as a natural
fact but their conditions may be improper and migration might be
a solution to their problems. Would that be voluntary migration?
Would they prefer to leave or do they have to? Contrary is the
situation of the forced exchanged migrants. Those were carried
away from their lands as result of a political decision and without
their own will. Maybe there are some to prefer such exchange. It is
not an unusual situation that there is voluntarism in the depth of a
forced migration and vice versa.
No matter being voluntary of forced, migrations have
deep economical, social and cultural influences on the abandoned
societies and the new settlement areas. Besides, they have strategic
effects as well. The political power’s force that makes people move,
is often a move or a strategic means to gain a new strategic position
in front of the neighbors and the World. The gain of this position is
strong enough to ignore human rights of all kind (education, health,
togetherness etc). Communities are devoid of their essential rights.
Such kind of a forced migration with strategic consequences, has to
be treated within the frame of human rights. Though some political
forced migration attempts are well meant, they are scarce.
This specific book deals with three forced migration
cases which are the Daglik Karabakh, Afghanisthan and Turkmen
migrations. They have one thing in common: The state’s purpose
to gain strategic positions on the international platform. Sadly,
the state’s strategic purposes create vulnerable masses. Economic,
social and cultural poverty becomes the fate of those people but
liables don’t seem to care. Forced migrations often lead to internal
conflicts and internal conflicts lead to external conflicts. Each
conflict is the offspring of another. From that point of view, we
realize that the policy “peace in the homeland, peace in the world”
is essential to avoid any kind of migration and human rights
violences.
Prof. Aykut Toros
10
Migration in Conflict Areas
Human Security of
“People on the Move”
A Case Study from Afghans in Iran With Some
Reference to Turkmen Migrants in Turkey
By Hisae Nakanishi,
Professor of Graduate School of
International Development,
Nagoya University
11
Migration in Conflict Areas
Introduction
Human security and peacebuilding are two major and
important concepts in the field of development studies, and have
been shared among scholars and practitioners who deal with
reconstruction of post-conflict societies. The notion of “Human
Security” in particular has successfully incorporated the necessity
of saving refugees and forced migrants caused by war and conflict.
The highlighting of the significance of international protection of
refugees and migrants is clearly indicated in chapter three, entitled
“People on the move,” in Human Security Now that was prepared
by Human Security Commission in 2003. People on the move, as is
stated in this document, includes refugees, migrants, and those who
are displaced because of wars and conflicts.
This current study attempts to shed lights on Afghan
refugees and migrants in Iran from the perspective of Human
Security. Moreover, it seeks to provide some comparative
viewpoint to forced migrants of Turkmen who fled from Northern
Iraq to Turkey in the period of July and August, 2006. By so doing,
this study discusses common challenges that refugees and migrants
often face, and points out that very political nature of refugees
and migrants for hosting countries as well as other stakeholders’
interests is the source of the lack of international protection regime
of those people.
1. Afghans in Iran: historical overview
Since the Afghan War in November 2001, many Afghan
refugees returned home during the year of 2002. It is estimated that
at least 2.1 million refugees being assisted by the UNHCR returned
from Pakistan and Iran in 2002 and the first half of 2003. However,
it is said that only 10 to 15% of the returnees were actually from
Iran. It is estimated for example that 900,000 Afghans returned
from Pakistan as opposed to only 100,000 people from Iran between
November 2001 and August 2002.1 With no reliable statistics
available, it is difficult to know the actual number of undocumented
12
Migration in Conflict Areas
Afghan refugees. However, UNICEF estimates that there could be
up to 500,000 Afghan children aged 6-15 years in Iran, among those
whom are undocumented.
Afghan refugees and migrants in Iran have been estimated
to number approximately 2 million. It has been said that the
number of Afghans was as large as 2.5 million at its peak. Given
this astronomical figure, the government of the Islamic Republic
of Iran has stumbled into the position of being host to the largest
number of refugees and migrants in the world.
The history of Afghan refugees and migrants dates back
to the Soviet invasion of Afghanistan in December, 1979. The
influx of Afghans into Iran continued to increase during the Soviet
military from 1980 until 1992. It has been said that the number of
Afghans entering Iran continued to grow between 1994 and 2000
when the Taliban captured Kandahar and later Kabul, expanding
their territory of influence in Afghanistan. It is hard to estimate how
many Afghans entered Iran and continued to stay there before and
after 1994 until September 2001.
The results of my research at Tehran UNHCR, the Ministry
of Foreign Affairs, the Ministry of Interior, local NGO’s in Tehran,
however, suggest that the number of Afghans who came to Iran
dramatically increased in 2000, a year before September 2001.
2. Iran’s policies toward Afghans living in Iran
What the presence of Afghans in Iran has meant for the
Iranian society is an extremely complex issue. During Iran-Iraq
war, the government of Iran stressed the significance of the unity
of the oppressed (Mostazafin) and accepted Afghans, particularly
Shi’i Afghans (mainly Hazaras). Iran also needed extra manpower
as the population of Iran was only 35 million at the time, and thus
welcomed Afghans who worked in various sectors and industries
and also served in the military.
The continued presence of Afghans in Iran however, has
been considered a substantial economic burden for Iran over the
last decade. The population of Iran has become doubled since the
Iranian Revolution of 1979, and the problem of unemployment has
13
Migration in Conflict Areas
continued to become increasingly serious year by year, particularly
among young people.
It is estimated that there are about 2 million Iranians who
are unemployed and thus, some criticism has emerged in Iran society
against Afghan workers, who are accused of occupying jobs, which
Iranians should otherwise fill. Criticism has been also leveled
against the assistance of some sections of Iran’s government and
other international donors toward Afghan refugees and migrants.
On the other hand, Iranian employers generally conceive
Afghan laborers to be hard workers and many Afghans laborers
usually undertake hard, dangerous and dirty jobs, which Iranians
would hesitate to take.
Under the above-mentioned circumstances, the
government of Iran attempted to encourage the repatriation of
Afghans first in 1993-1994. It is reported that about one million
Afghans were repatriated to Afghanistan. Another attempt was
made by the Iranian government in 2000 under a joint program
with the UNHCR. However, owing to severe drought, continued
and escalating hostilities between the Taliban and the Northern
Alliance, a massive influx of Afghans into Iran was seen in the first
six months of 2001. It is reported that more than 100,000 displaced
Afghans were accommodated in the centers for displaced in Eastern
Iran and Western Afghanistan by early April, 2001. Moreover, it
is said that 1,000 Afghans entered into Iran every day during the
month of April of that year. There was another slight increase in
the number of displaced Afghans at the time of the Afghan War in
November 2001. Yet, it is said that the increase of Afghan refugees
who received emergency assistance was rather temporary, and
the majority of those who lived in the camps located along the
Iranian border as well as at the camps inside Afghanistan were later
disbanded.
It is to be noted that the problem of Afghans in Iran was not
just an outcome of the Afghan War in 2001 nor was it the emergence
of the Taliban. The presence of Afghans in Iran has more than two
decades of history commencing in 1979. It is also said that a large
segment of Afghans had existed in big cities and their surrounding
areas within Iran before the US attack on the Taliban in 2001 as
14
Migration in Conflict Areas
they had fled from the threat of the Taliban.2
Some Afghans came and lived (and often still live) alone
with their family remaining behind in Afghanistan. Others came
with a family and have stayed (and still stay) in Iran. However, it
is observed that more single Afghans than those accompanied by
family members have lived and continue to live in Iran. Thus, a
distinction should be made between the “refugee” and the “migrant”
to examine the real status of Afghans in Iran.
3. Legal Status of Afghans in Iran
At present, at least 1.8 million Afghan refugees and
migrants still reside in Iran. According to my analysis of a report
commissioned by UNHCR-Tehran, there are three categories of
Afghans in terms of their legal status.3 The first is the so-called“blue
card” holder, a status granted to those who arrived before 1992.
They have the right of residence and access to government services
such as education and health. They are allowed to “work in a
limited number of sectors (mainly low-paid, hazardous or labouring
jobs).”
The second category of Afghans are those who came to
Iran between 1992 and1994 and obtained temporary cards at the
end of 1994. The cards were often renewed however finally expired
in 1996. Many of these temporary cardholders have continued to
stay in Iran.
The third category encompasses those who came after
1996 and were not granted any document. It is generally the case
that the limited number of Afghans who arrived after 1996 were
legally granted permission to stay for a short period of time. Since
the fall of Mazar-e Sharif to the Taliban in 1998, there has been
a large influx of Afghans who fled the oppression of the Taliban.
It is said however, that only a small number of the Afghans were
actually issued temporary cards.
The above-mentioned explanation of these three categories
of Afghans considered, it is clear that only a limited number
of Afghans should actually be classified as “refugees”, while
international donors and NGO’s often consider almost all Afghans
15
Migration in Conflict Areas
in Iran as refugees.
Legally speaking, from the Iranian government’s point of
view, blue card holders are, more or less, identified as “migrants”,
and thus are allowed to remain in Iran. This is clearly evident in the
cardholders’ documents, which state that, they are given permission
to remain in Iran as “migrants.”
On the other hand, from the viewpoint of refugee status
seekers, blue card holders were the ones who originally made a
claim of “refugees” as they took refuge from the Soviet military.
The question thus becomes; “who is a refugee?” Those
who arrived after 1998 and received temporary IDs are most likely
qualified as refugees both from the point of view of Afghans – the
claimers – and the Iranian government, which granted temporary
permission of stay.
In particular, in March 2000, about 50% of requests by
Afghan refugees were granted permission for temporary stay of
up to 6 months Iran, after screening centers were set up in various
provinces in Iran to determine the status of those claiming to be
refugees.
There is almost no dependable data, historical nor current,
showing the number of undocumented Afghans in Iran. As
mentioned earlier, documented Afghans have access to government
social services, and are allowed to work. Undocumented Afghans
are legally not allowed to be in Iran, and thus the policy of the
Iranian government has been that undocumented Afghan children
have no right to receive formal education while all documented
refugee children have the right to a free education just like Iranian
children.
4. Voluntary Repatriation Program for Afghans in Iran, and
the UNHCR’s Education Policy
Faced with a growing unemployment rate in Iran and the
criticism against the government regarding the presence of Afghans,
the Iranian government has launched a campaign to promote the
repatriation of Afghans as well as to deport undocumented Afghans.
16
Migration in Conflict Areas
The Iranian government considers that assisting Afghan children
in primary education would contradict the government’s efforts to
send Afghans back home, which have been underway since the end
of the Afghan War in November 2001.
After a long period of deliberation between the Iranian
government’s Bureau for Aliens and Foreign Immigrants Affairs
which commenced in 2000, the UNHCR assisted repatriation
program started operations in April, 2002. The statistics provided
by the UNHCR demonstrates that the cumulative number of
UNHCR assisted and spontaneous returnees from April 2002
reached 370,000 Afghans at the end of 2002. The first half of 2003
however witnessed a considerable drop in the number of Afghan
returnees, seeing only 80,000 return during this period. Faced
with this reality, the Iranian government has been pressuring the
UNHCR to speed up the repatriation program.4
As a part of policy to promote Afghans’ repatriation, the
UNHCR changed its education policy toward Afghans in Iran
in early 1990’s, the mid-90’s, and again from 1996. In the early
1990’s, it aimed at funding primary schools which targeted for
refugee children and actually established schools for them. The first
policy change occurred in 1996. The UNHCR decided to provide
Iran’s Ministry of Education and Training (MET) with a grant
in accordance with the number of refugees who registered in the
Iranian government schools.
Thus, the UNHCR’s policy was to alleviate the cost of the
MET and let the MET maintain existing schools and conduct training
programs for Afghan teachers. Further change is now imminent. A
fundamental policy of the UNHCR regarding the approval of the
status of “refugee” is that those who came to Iran after November
2001 are not to be recognized as refugees. Behind this policy is the
logic that repatriation should be promoted as long as the security in
Afghanistan is such that Afghans are able to return.
Moreover, the UNHCR has a basic policy of providing
“education for repatriation” to Afghan children.5 Along with this
policy, the UNHCR and the MET have taken measures to make
sure that the recipients of any education program will return to
Afghanistan. For example, the MET provides scholarship to Afghan
17
Migration in Conflict Areas
university students in exchange for their promise of their returning
to Afghanistan upon the completion of their education. The same
policy is employed for Afghans who undergo the MET’s training
program to become teachers in Afghanistan. The UNHCR policy
of“education for repatriation” as implemented by the MET has in
effect stripped from both documented and undocumented Afghan
children, their opportunity to access primary education.
However, even among documented children, certain
restrictions were posed and have become harsher. Documented
children as well as temporary card holders required travel permits if
they attended government schools outside the area where their blue
cards were issued. From 1998/99, even permanent cardholders
were barred from attending schools in Qom and Tehran where
the shortage of primary schools has been severe even for Iranian
children. Blue cardholders were allowed only inside the districts
where their cards were issued.
Clearly, the most seriously affected in terms of educational
opportunity have been undocumented Afghan children. Furthermore,
it is easy to assume that there have been more undocumented
Afghans than documented.
The majority of Afghan children who came to Iran after
1996, as mentioned earlier, are undocumented, and thus can not
attend government schools. There has been a growing demand from
Afghans and international NGO’s that even undocumented Afghans
should be allowed to enroll in government schools. Yet, faced with
the limited capacity of schooling even for Iranians, Iran’s Ministry
of Education has not expanded the enrollment of primary schools to
undocumented children, at least until August 2003.
Iran’s Ministry of Education’s decision to continue
restrictions over undocumented Afghan children reflects the
Government’s general policy toward the Afghans. A new approach,
however, to support undocumented Afghan children was made in
2002. The Iranian government decided to allow undocumented
children to receive free primary education at schools run by
the Literacy Movement Organization of Iran (LMO), a quasinongovernmental organization. Those who attend such schools
are officially recognized as equivalent to students who go through
18
Migration in Conflict Areas
government schools.
As a matter of fact, the Iranian government declared on
May 24, 2003 that Iran would scrap Afghan refugees’ permanent
residence permits from September 23 2003. According to this new
policy of Iran, blue cardholders are supposed to submit their cards
to the alien affairs office by this date, and those who are found to
have difficulties in returning to Afghanistan may be given temporary
cards. If this guideline of Bureau of Aliens and Foreign Immigrant
Affairs (BAFIA) is fully implemented, the Iranian government’s
education policy toward Afghan children will drastically change.
Consequently, it is likely that even documented children
will be excluded from formal education. It goes without saying that
the LMO’s literacy classes may close for undocumented children,
even though LMO originally started the “Basic Education for All”
program as an important facilitator of this scheme, which has been
generally propagated by UNICEF in its policy toward children of
developing countries.
The issue then, is who can really facilitate the “Basic
Education for All” program for Afghan children? There are Afghan
community schools, where undocumented children are studying.
The UNHCR estimated about 40 Afghan schools in Tehran and
the outskirts of Tehran. These schools are called informal schools
because they do not have the official permission of the MET to run.
Thus, those who go through primary education in such schools are
unable not receive any certificate upon completion of education.
An agreement, however, was made between the Iranian
government and the interim government of Afghanistan to recognize
the validity of Afghan community schools when President Karzai
visited Iran in September 2002.6 Consequently, those who graduate
from community primary schools are now considered graduates of
primary education. The names of the students who attended and
finished schools are now submitted to Afghan Ambassador in Iran,
who issues certificates to those students.
Thus, these students are able to continue on to secondary
schools when they return to Afghanistan without lapse. One of
19
Migration in Conflict Areas
the problems that Afghan community schools usually face is a
lack of funding. They are usually run by the minimal fees paid by
the parents of the students and teachers are paid very low wages.
Moreover, such schools are unable to afford a solid and permanent
building of their own and thus are forced to rent a small space at a
mosque or conduct classes in tents.
5. Dilemma of Repatriation Policy in Educational Sphere and
Its Effect on Afghan undocumented children
The above-mentioned examination demonstrates that the
opportunities for Iran’s Afghan children to attend schools has, on
the whole, expanded as documented children started to be officially
accepted and LMO classes for undocumented children have been
promoted. This however is not foreseen to continue.
On the contrary, it is likely that Afghan children may find
it more difficult to gain access to primary education in the near
future as the on-going repatriation program is further promoted.
The definition of refugee is highly problematic as explained earlier.
The determining of who to protect as a refugee is a task for either
the hosting country as well as the UNHCR. Therefore, the UNHCR
and the Iranian government are faced with the difficult decision of
the extent to which they should provide primary education for the
Afghan residing in Iran.
The on-going unrest and the slow progress in establishing
security in Afghanistan appears to be causing a delay in the entire
process of reconstruction.7 From the perspective of UNICEF’s
emphasis on a children’s right to education and thus on “Basic
Education for All,” it is mandatory for Afghan children to receive
primary education regardless of the situation in which they are
placed and whether they are documented or undocumented. Thus,
their right to education is justifiable even though they illegally stay
in Iran as long as they claim their difficulty going back home.
From the viewpoint of UNHCR and Iran however, who
intend to promote the repatriation of Afghans, providing basic
education to Afghan children would reduce their parents’ incentive to
return home. According to my interview with an officer at UNHCR20
Migration in Conflict Areas
Tehran, the UNHCR is likely to decide on a 40% reduction in the
budget of education for Afghans in Iran, and instead would reallocate
the amount of such reduction to Afghan children in Afghanistan as a
part of its comprehensive reconstruction programs.
On the other hand, the economic burden on Iran, if the
Afghans are allowed to stay is in reality to great for Iran to bear
continuously as Iran’s unemployment rate is said to be getting
increasing over the past number of years. Though it is true that
employing Afghans in some sectors of Iran’s industry helps Iran to
keep the rate of inflation in check, the Iranian government has been
exposed to criticism of the Iranian people, who are against Iran’s
hosting such a huge number of Afghans.
Thus, Iran’s government now is forced to pressure Afghans
leave the country. Here one should argue that an inevitable conflict
exists between universally held children’s rights to education
in an exiled country and Iran’s solving their domestic economic
problems by kicking out Afghans. Moreover, as discussed earlier,
the definitions of “refugee” and “migrant” involve a great deal of
politics between a hosting country like Iran and an international
donor like the UNHCR. This makes it difficult for both a hosting
country and the UNHCR to formulate aid policies for refugees and
migrants.
Iran is now finds itself in an era in which it must formulate
a “migration policy” for Afghans not a “refugee policy.” As a
mater of fact, negotiations are underway between Iran and the ILO
regarding the establishment of an ILO office in Iran to deal with the
employment of Afghan migrants. If this eventuates, the number of
Afghan workers who are to be officially employed and thus to be
able to obtain working permits is likely to increase.
6. Toward a comparative study of “people on the move” with
some special reference to Turkmen migrants in Turkey
The on-going civil war in Iraq has affected many Iraqi
civilians. One of the most serious victims is Turkmen people, a
minority group in Iraq. The author met and interviewed about seven
families, twenty men, and one woman in early August, 2006 both
in Istanbul and Ankara. With the help of Mustafa Ziya, advisor of
21
Migration in Conflict Areas
Global Research Institute at Ankara and cooperation of Turkmen
Association, the author was able to conduct an intensive research
on Turkmen who fled from Northern Iraq in the last 15 years.8
About the half of the interviewees were the ones who
arrived at Ankara within a month. The stories by those who fled
Iraq indicate that there was an intentional persecution of Turkmen in
the surrounding areas of Kirkuk. According to them, the so-called
Kurdification of the population near Kirkuk has been occurring:
Turkmen people were harassed by Arabs and Kurds in different
ways and thus were forced to leave their places.9 Some of them said
that they were forced to be the followers of KDP. While they were
living in other cities in Northern Iraq and/or in Turkey, their lands
were confiscated by Kurds. Some of them mentioned that they lost
their jobs just because they were Turkmen. Others said that Arab
and Kurdish shopkeepers did not sell the goods.
Another common story was that private soldiers of Saddam
Hussein harassed many Turkmen in 1991 and thus they had to leave
their home land, yet that the US soldiers and Kurds now cooperated
in persecuting them. The recent comers of Turkmen the author met
also commonly said that the number of bombardment has increased
as the civil war near Kirkuk worsened.
One of the common characteristics between Afghans in Iran
and Turkmen in Turkey is the lack of media coverage.10 In the case
of Iran, because of the breakdown of the diplomatic relationship
between the US and Iran as well as economic sanction imposed on
Iran by the UN Security Council Resolution in January, 2007, news
covering internal affairs in Iran has been very limited. Moreover,
there seems to be a general tendency of demonizing Iran because
of the nuclear development in Iran. In this trend, the fact that Iran
has taken much burden of accepting Afghans more than the last two
decades has tended to be masked as such a picture would provide a
positive image about Iran.
In the case of Turkey, Turkey’s being an alley of the US
seems to discourage Turkish media in covering Kurdish opposition
to Turkmen in Iraq. It is believed that the US has allied with
Kurdish people in overthrowing Saddam Hussein and that the US
22
Migration in Conflict Areas
has kept a close relationship with the two Kurdish leaders, Barzani
and Talabani in the US operations of Northern Iraq, particularly in
the area of Kirkuk oil field. Thus, the news about the persecution
of Turkmen is very political for the current government of Turkey
which has been politically supported by the US government.11 The
level of political sensitivity of the issue has brought about the scarce
coverage of Turkmen’s issue in Turkish media. Despite the fact of
much tragedy which happened in Talafar in spring, 2006, and of
hundreds of Turkmen’s flow into Turkey in the late July to August,
2006, news about Turkmen has been silent at least in the first half of
2006 during which the author stayed much in Turkey.
The second characteristics in common is that there is no
clear prospect of the end of conflicts and wars in Afghanistan and
Iraq, and thus that the continued flow of people from Afghanistan
and Iraq to their neighboring states, whether they are called refugees
or (forced or non-forced) migrants, is expected.
Another striking similarity is the vicious cycle in the life
of the people on the move such as Afghans in Iran and Turkmen in
Turkey. The worsening security pushes those people in their home
countries to wherever they can go. However, because of various
regulations and international treaties, of vagueness in Geneva
Conventions and Protocols regarding refugees, and of political
aspects of “the people on the move,” those who are forced to leave
their own countries can not be legally and often socially protected
in host countries. The lack of legal status generally prevents them
from accessing to basic socio-economic services. They can not
get access to medical insurance, employment opportunities, and to
formal education. This usually leads them to decide to go to other
countries without any clear vision of being protected in the next
country they would flee to. This type of vicious cycle is prevalent
in both cases the author dealt with, but is easy to assume that it is a
wide-spread phenomenon among refugees and forced migrants.
The authorization of refugee status in Turkey is also to be
noted here. According to the UNHCR office in Ankara, Turkey’s
conclusion of the Geneva Convention in 1991 has determined that
people from the West can be recognized as refugees but not the
ones from the East. This means that Turkmen people are from the
beginning excluded as potential candidates for refugees in Turkey
23
Migration in Conflict Areas
except that they are in blood related to some Turkish citizens.
As a result, many Turkmens who came to Turkey are usually
difficult to be certified as “refugees” and thus are generally filed as
“exiled” people. They are allowed to stay in Turkey as their legal
status becomes “on hold” until they receive official notice of not
being recognized as “refugee.” One of the most serious problems
is, according to the UNHCR, the lack of any official support from
Turkey, a hosting country. The limited budget of the UNHCR can
not cover social welfare of exiled people. The same story was told
by the UNHCR in Teheran.
Conclusion
This study has found that the concept of human security
can provide a significant perspective to examine the reality of
“people on the move.” It goes without saying that the definition
of refugee, as is seen in the case of Afghans in Iran and Turkmens
in Turkey, is highly political. Moreover, even the presence of
Afghans and Turkmens have become a very political issue in
respective hosting countries. In the former case, the changing
legal and economic status of Afghans in Iran over time was the
reflection of the Government’s needs of Afghans in Iran, and of
other stakeholders’ political and economic interests. This has been
observed particularly in the changing policies of Iran’s and the
UNHCR’s in their education policies toward Afghan children.
Afghans in Iran often made use of Iran’s changing policies
toward Afghans as one of their survival strategy. Many Afghans
have been going back and forth between Iran and Afghanistan with
different status and/or with different permits, depending on physical
security of Afghanistan and on economic calculation.
Though one can always say that each case is different in
different time and space, one should note that many Afghans have
been settled down in Iran as migrant workers and that Iran have
often accepted them for economic benefits. The estimated Afghan
population in Iran, which is at least 1.5 million people even after
the repatriation program ended, demonstrates that certain degree of
integration of Afghans in Iran can be observed.
24
Migration in Conflict Areas
But it is also pointed out that the majority of Afghans in
Iran have not been granted a secure life, human security. The lack
of their official access to socio-economic services has placed many
Afghans in living a difficult daily life.
As argued earlier, many common characteristics have been
found between Afghans in Iran and Turkmen in Turkey. But, those
commonalities are not, in my opinion, limited to these two cases
in question. Who can be identified and/or authorized as refugee,
and who can be considered and/or claimed as migrant all depend
not only on political and economic factors of hosting countries, but
also on the public awareness of international society which is often
manipulated by political will of the more powerful states in world
politics. Those victims,-either refugees or forced migrants-who are
covered in media become visible, and thus can be recognized the
very existence. But, in many cases, the non-coverage of those who
are under the survival threat makes them non-existent.
Much more study should be made on Turkmen people
under siege in Iraq, Turkey and other countries, as one of the
representative cases of politically and socially vulnerable people.
For this direction, a more comprehensive study on “people on the
move” should be done from a comparative perspective.
Notes: This article is based on the working paper, written as a report
for “Peacebuilding Study Group,” initiated by Prof. Yasunobu
Sato, Tokyo University. The part of this paper regarding Afghans
in Iran was the outcome of my field research conducted in August
2002 and August 2003 in Iran which was funded by Prof. Sato’s
“Peacebuilding Project.” I interviewed the Director of Bureau for
Aliens and Foreign Immigrants Affairs (under Interior Ministry),
Iran’s Former Ambassador to Afghanistan, the Director General
of the Institute of Political and International Affairs (at the time),
the Former Deputy Minister of Iran’s Ministry of Defense, and
approximately twenty Afghans living in Tehran, Kan and Sharahzad
which are located in the suburbs of Tehran. But, the author added
much writing on Turkmens in Turkey which is based on the research
conducted in the summer, 2006 as a preliminary study of the on25
Migration in Conflict Areas
going project entitled “Mobility and Settlement of Migrant People
in Post-Conflict and War Processes.” This project is funded by the
Ministry of Science and Education, and has started April, 2006
under the author’s initiative.
26
Migration in Conflict Areas
Endnotes
1. Untied Nations High Commissioner for Refugees. A Statistical
Overview of the
UNHCR Voluntary Repatriation Programme of Afghan Refugees
from Iran: April
9th to August 7th 2002.
2. UNHCR. Iran Operational Update No.7-9 August, 2002.
Squire, Catherine. Education of Afghan Refugees in the Islamic
Republic of Iran,
3. Report Commissioned by UNHCR, Tehran. December 2000.
4. UNHCR. Iran Operational Uupdate
5. Education Programme Secretariat, Ministry of Education.
Educational and
Vocational Training: Mid-Year Review. Kabul, September 2003.
6. This is based on my interview with Afghan Ambassador to Iran,
August 7, 2003 at the Embassy of Afghanistan in Tehran, Iran. See
also, Education Programme Secretariat, Ministry of Education.
Educational and Vocational Training: Mid-Year Review. Kabul,
September 2003. Academy for Educational Development. Final
Report: Education Situation Survey and Head Teachers Training
for the Urgent Rehabilitation Support Program in Afghanistan.
(prepared for PCJ/JICA). January 2003.
7. Donimi, Antonio, Norah Niland & Karin Wermester,
eds. Nation-Building Unraveled?: Aid, Peace and Justice in
Afghanistan. Bloomfield, CT: Kumarian Press Inc., 2004.
8. Interviews were conducted much intensively in August 13-14,
2006 at Iraqi Turkmen Association Office of Istanbul with the help
of Mustafa Ziya. The author covered 10 Turkmen families and 15
individuals.
9. These oral accounts are significant as these accounts have rarely
been covered in any reports published by world-widely active
think-tanks such as International Crisis Group. See the report of the
Group as follows: International Crisis Group. Iraq and Kurds: The
Breaking Battle over Kirkuk. Middle East Report No. 56, 18 July,
2006.
10. There is not much coverage about Turkmen migration even
in academia. One of the articles relevant here is Sirkeci’s article.
Ibrahim Sirkeci, “Ethnic conflict, wars and international migration
of Turkmen: evidence from Iraq,” Migration letters Vol. 3 No. 1,
April 2006, p.31-42.
11. Reports from http://www.turkmen.nl/SOITM.html and http://
www.turkmen.nl/
27
Migration in Conflict Areas
28
Migration in Conflict Areas
MIGRATION OF TURKMEN
Impacts on Turkey, Iraq And Turkmen
Assoc. Prof. Dr. Ibrahim Sirkeci
European Business School London, UK
Email: [email protected]
http://sirkeci.migrationletters.com
29
Migration in Conflict Areas
Abstract
International migration is best understood with a
conflict perspective because; in migration process containing
parties with different interests, there are several layers of conflict
involved. Out-migration from war zones and conflict regions are
particularly differing from other types of international migration
moves due to the forceful nature of drives behind. Unrest among
ethnic groups may lead to emigration. Iraq, as such a country with
a multi ethnic population, has been diseased with ethnic cleansing
since its establishment in the 1920s. Arabisation policies changed
the country’s ethnic composition. The wars Iraq involved and
internal armed conflicts, especially with the Kurds, have added
to this already damaged context of ethnic tensions. Iraqi Turkmen
migration is part of this broader picture. The Turkmen fled to Turkey
and other European countries to escape from ethnic cleansing and
it’s by products. During the last three years, it is proven that the
Turkmen like other small minorities will remain in limbo and at
disposal of stronger stakeholders in Iraq, namely Sunni and Shii
Arabs and the Kurds. Kirkuk is a showcase for the future as a target
for Kurds and Arabs claiming over the province while the town
stands as a major home for Turkmen in Iraq. Iraq will continue to
lose more of its Turkmen population to international migration.
Turkmen fleeing Iraq are likely to arrive in primarily Turkey and
the European Union. Remaining Turkmen can either progress
to a diasporic and transnational ethnic belonging or give in to
Kurdisation or Arabisation whichever is strong in the areas they
reside in the long run. Democratic options are extremely important
for minorities in particular.
Migration of Turkmen: Impacts on Turkey, Iraq and
Turkmen
Introduction
Iraq has unfortunately been a laboratory for ethnic conflict
particularly regarding its recent history. Immediately after the war,
30
Migration in Conflict Areas
I have underlined the need for attention to the potential conflict
arising from Kurdish authority over multi-ethnic areas of northern
Iraq (Sirkeci 2005a; Sirkeci 2005b). No matter how many were
they in the past and how many left there today, Iraq is home to many
ethnic and/or religious minorities and only democratic governance
can ensure there will be no further ethnic crimes against any of
them. Starting point today is an unfortunate one because the ethnic
cleansing practices lasted almost a century and have damaged interethnic relations once and for all. Nobody is able to estimate how
long it may take to settle down old scores and to move on to a
democratic Iraq. The United States and allies have a bad record of
failures in reconstruction of other countries they intervened (e.g.
Afghanistan and Haiti) and there is no evidence to think Iraq will
be an exception. After three years on and still a death toll of around
800 a day is on record. Kurdish led structure is not causing happy
feelings among anybody in the country.
Arabisation policies in Iraq have continued in consecutive
governments since the mandate years, however, they intensified and
consolidated in the 1970s and after. It did not target the Turkmen
alone but the Kurds and others including Christians. Arabisation
involved changing names of cities, towns, regions, changing
administrative borders, registering people as Arabs, and resettling
them into Arab towns in the south as well as moving in Arabs from
other regions with incentives. These are typical population policies
that could be found in any undemocratic system and they aim
ethnic cleansing. Like the Kurds, the Turkmen as the third largest
ethnic group in the country received a special attention from Iraqi
authorities. They were banned from taking employment in many
key public services, forced to early retirement, and banned from
using their mother tongue since the 1970s. As a sizeable but small
ethnic group, they faced further restrictions in property ownership
too.
Turkmen and Kurds were forcibly expelled from
their homes in Arabisation of Kirkuk and other towns. Turkmen
existence in Northern Iraq can be dated back almost a thousand
years. Some of them moved alongside the Turkic migrations from
Central Asia while some were brought in by the Ottomans to settle
in garrison towns, particularly Kirkuk. Throughout centuries, a
sizeable Turkmen population lived in this geography which is
31
Migration in Conflict Areas
evident in historic texts and maps as well as in past population
censuses of Iraq. The figures though seem decreasing over time.
There are obvious reasons such as forcible internal displacement by
Iraqi governments and “nationality correction” practices as part of a
broader “Arabisation” programme which had even renamed Kirkuk
as “Ta’amim,” meaning nationalisation in Arabic. I would guess a
round figure of tens of thousands for internally displaced people as
a result of Arabisation since the 1970s, around half expelled from
Kirkuk. Majority of them were Kurdish followed by Turkmen. For
an indication we can look at population change in Kirkuk: From
1957 to 1977, according to censuses, Turkmen share in the city
dropped from 21.4% to 16.3% whereas Arabs increased from 28%
to 44% (HRW 2003; ICG 2006).
Turkmen in Iraq represent a sizeable population, which
we estimate to be around three million. Despite its fraudulent
nature, in the 2005 January elections, Iraqi Turkmen Front had
managed to receive 74.000 votes in Kirkuk to win 3 seats in the
parliament. In other areas, their voting support was reported to be
extremely low: about 20 thousands. Including those elected from
other parties’ lists, in total only 13 Turkish origin MPs were sent to
Iraqi Parliament in January 2005. This should be read as the proof
for these fraudulent and well-manipulated elections. Iraqi census
results from the 1940s and the 1950s provide us with basic minimum
Turkmen population size of around 570.000 (9 %). Considering
population growth rates in Iraq over 50 years, the size of Turkmen
in Iraq should be expected to be at least over 2,5 million today by
projecting on the 1957 census. However, adding a weight for ethnic
cleansing policies towards Turkmen and other ethnic groups, one
might easily reach to figures well over three million (Kerkuklu
2004). Any further step towards a peaceful multi-ethnic Iraq needs
a fair census of population in a way and format acceptable to ethnic
groups and monitored by a trusted international committee.
Today there are yet no reliable current statistics on ethnic
make up of Iraqi population and neither Iraq need one nor it is an
easy and peaceful task. However, what is important is that Iraq is
made up of several large and small ethnic and religious population
segments and any new regime should be formed in a democratic
way to be respectful to their cultural and political rights.
32
Migration in Conflict Areas
I will discuss the results of our recent survey on Iraqi
international migration, which I had carried out in 2004 with the
support of Global Strategy Institute in terms of staffing and logistics
that I am grateful for.
Conceptual remarks
Conflicts almost certainly result in some outflow of people
from conflict zones. Evidences of that can be found all around the
world. Some conflicts have caused long distance movements while
some others brought large refugee burdens in neighbouring safe
countries. Emigration from Ethiopia to the UK (Stansfield 2004)
can be an example for the former while Kurdish refugees arrived
in Turkey following Saddam’s Anfal campaign (Romano 2006)
would be a good example for the latter. Wars, ethnic conflicts and
environmental hazards are all alike and may trigger migration
outflows. Iraq has been such a country with a series of international
conflicts (e.g. war with Iran, invasion of Kuwait, 1991 and 2003
Gulf wars) as well as ongoing internal conflicts mainly resulting
in small ethnic groups suffering from Arabisation and aggressive
ethnic cleansing policies of Baath Party for decades. Overall
an uneven distribution of wealth and power within the country
combined with international pressures has produced a continuous
environment of insecurity for Iraqis in general and small ethnic
groups in particular. Since 1990, this has also been explicit in
growing Iraqi diaspora in developed countries (Sirkeci 2005b). The
explanation lies in conceptualizing the environment of insecurity as
a set of factors facilitating international migration (Sirkeci 2006)
that shall go along with a general conflict perspective.
In a conflict perspective, we can identify the layers of
conflict as follows. Conflict between the sending and receiving
countries arises from different needs and requirements. Excess
labour in a country may not correspond to the quality of the required
labour supply need. Thus they may not have similar immigration
regulation priorities. Another layer of conflict appears as regulating
and controlling agencies face the challenge of individual human
agency poised to migrate and cross the borders. This has recently
created a grey zone that is open to human rights violations leading
to deaths of illegal or clandestine migrants caught at border areas.
Militarization of migration policies has been evident in the practices
33
Migration in Conflict Areas
of the USA and Spain in recent years (Castles and Miller 2003;
Massey 2004). Another layer may express itself when immigrant
minorities face locals or return migrants face fellow national at
home. Integration of immigrants and issues related to financial
and social burdens due by immigration are central themes of
contemporary policy debates and research (Khattab et al. 2006).
Environment of insecurity measured in material and
non-material terms (Sirkeci 2006) can be established for Iraqis
and within which exit and status quo options were available for
Turkmen, Kurdish and other ethnic groups alike. Iraq, a country
of internal conflicts and at the centre of international conflicts, has
become a major source country for international migration. By mid
1990s, net out-migration rate in Iraq was 6.8 per thousand with a
corresponding population growth rate of 2.1 per cent and yet housing
some 120 thousand refugees mainly from Palestine (UN 1998). In
this paper, I will try to present Iraqi Turkmen migration which largely
relates to these three layers of conflict while Iraqis flee the country
towards relatively secure destinations. These outflows can be better
understood when the context of ethnic conflict is coupled with other
known factors of international migration such as economic and
political motives which have been widely discussed in migration
theory (Massey et al. 1993). Hence, we can suggest a conceptual
framework that sees international migration of Iraqi Turkmen as a
function of deprivation at home (push factors) compared to relative
gains (pull factors) intertwined with in-country, international and
regional conflicts. Such integration of conflicts into the perspective
also helps us to understand why even brief conflicts may lead
long-term steady out-migration flows in some areas. This might be
particularly relevant to Iraq, a country turned into a battle ground
with a little hope for quick recovery and thus becoming a country
of emigration for the long term.
Data and methods
Immediately after the 2003 war on Iraq, we have
conducted a questionnaire survey covering 10 Iraqi cities and
towns: Altunkopru, Baghdad, Besir, Dakuk, Erbil, Hanekin,
Kerkuk, Musul, Suleymaniye, Tazehurmatu, Telafer, Tuz, and
Zeynelabidin. Despite a larger target were set at the beginning, due
to security reasons, some areas had to be excluded reducing the final
34
Migration in Conflict Areas
sample to 1040 households with 5986 individuals (2992 females
and 2994 males). In the absence of any sample frame for the total
population, from which to draw a probability sample, selection of
towns were judgmental. Nevertheless a reasonable randomness was
secured within each selected location (Bryman 2001; Neumann
2003). Using a randomised non-probability sampling technique,
we aimed to achieve as representative a sample as possible within
given limitations. Selection of locations with sizeable Turkmen
populations was based on the past census results, literature and
judgements of key informants from the Iraqi Turkmen community
in Turkey. We have chosen three neighbourhoods in every location
except 10 in Kirkuk, 4 in Erbil, 2 in Tuz and 2 in Baghdad regarding
different population sizes. One centrally located street was chosen
as starting point in each area to complete 15 interviews with
Turkmen households. Beginning with the first residential address
in the street, interviewers visited houses one by one until they
complete 15. When there are fewer than 15 Turkmen households
they are directed towards the next parallel street and continued
likewise until the quota is filled.
A four-module questionnaire was used and implemented
by 40 interviewers in 1400 randomly selected Iraqi Turkmen
households. Modules of the questionnaire focused on background
characteristics of households and individuals along with their
migration experiences and perceptions. While module A was
collected information about the background characteristics from a
key respondent in each household, modules B and D also asked
about living conditions, quality of the living environment, cultural
features such as religion and language, and values of household
members. In module C, we aimed to record migration experiences
of migrant members of households in particular. Except in very few
cases in which migrants were visiting their families back home,
we have used proxy respondents, usually the head of household,
to answer questions about migrants. Among 5986 individuals, we
recorded 590 migrants (21% were return migrants) and interviewed
454 of them in 371 households. We have collected information
about and/or from only two migrants if more than two were
identified in any given household. This was to avoid repetition of
similar accounts and due to time and financial constraints.
There were practical and methodological issues we had to
35
Migration in Conflict Areas
tackle in the field. All were related to the security conditions of Iraq.
In a country demolished by the strongest military power of today’s
world, security is the most precious element. We were not in a
position to offer it to anybody however tried the best. Nevertheless,
we had to lighten some procedures. Training and commitment of
field researchers were the main strength which we hope covered the
weaknesses caused by the Iraqi insecurity. We had created teams of
two or three for each location but did not use control teams to verify
data collection and we did employ a restricted screening. This was
because we had to send a limited number of researchers to the field
within a limited time period. Lengthy procedures and several visits
were great luxury. Another major issue was lack of any population
framework from which we could have drawn the sample. However
this might not be the case even if we had some kind of population
register of Iraq, because ethnic make up would be somewhat twisted
due to controversies and Arabisation policies towards Turkmen and
other ethnic groups. Therefore these results should be read with care
and considered as a partial snapshot of Iraqi Turkmen international
migration experiences. However, this research still represents the
only available survey based on a sound and reliable methodology
on Turkmen international migration from Iraq.
Turkmen emigration from Iraq and implications for
Turkey, Iraq, and Turkmen
At the background of Iraqi Turkmen international
migration, two things are crucial: Turkmen were subjected to
Arabisation along with the Kurds and thus, they were also subjected
to a certain degree of Kurdisation. In Arabisation campaign, two
key practices of Iraqi government forced Turkmen to join Kurds.
First, they were expelled to Kurdish controlled areas in the north;
secondly, in the last census there were only two options for ethnicity:
Arabic or Kurdish.
Figure 1 summarizes Turkmen migration abroad as
reported in the 2004 survey (Sirkeci 2005a). There are very few
cases before 1979, the start of Iran-Iraq war. The first Gulf War
effect is explicit in the first peak represented in the middle of the
graph. Migration flows continued with a volume since then. More
than 80% of Turkmen migrations took place after 1990 and about
45% left Iraq after 1997 (Figure 1). Every jump in this figure can be
36
Migration in Conflict Areas
linked with a serious attack towards Iraq or some internal conflict.
For example, highest point in frequency is very likely to be as a
result of Operation Desert Fox as well as nationality correction
campaign and census practices of Saddam regime.
Figure 1: Year of last migration abroad, Iraq, 2004
Providing clues for migration motivations of Iraqi
Turkmen, these periodical changes are helpful in understanding the
relationship between such an environment of insecurity in Iraq and
international migration similar to other cases (Icduygu, Romano
and Sirkeci 1999; Sirkeci 2006).
Main characteristics of Turkmen emigration as we have
identified in 2004 survey in Iraq (Sirkeci 2005a) are as follows:
1.
More than one in three households have had at least one
member who has migrated abroad; that means an overall
emigration rate of 10 per cent.
2.
A strong majority of Turkmen in Iraq described their living
conditions above adequate as their homes are well equipped
with necessary goods and devices.
3.
Their income levels were also found at around Iraqi
averages. Only one in five states they were on worse
finances compared to their neighbours and again about 20
per cent stated their financial sources were insufficient.
37
Migration in Conflict Areas
Some authors also reported that Turkmen are mainly an
urban middle-class population which may add to the profile
and signify a satisfied community overall (Kerkuklu 2004).
4.
Turkmen are relatively well educated with more than a
quarter with university level educational attainment.
5.
Only less than 20 per cent expressed somewhat dissatisfaction
with their current life while only about a quarter think it is
easier to find job abroad.
6.
Turkmen speak Turkish (>99%), Arabic (>90%) and
Kurdish (<50%). This reflects a multi-lingual ethnic group
speaking official language of Iraq and the language of their
neighbours and relatives; however, the mother tongue of
Turkmen is yet Turkish.
7.
Despite wars and destruction, only a small fraction of
Turkmen were willing to emigrate. However, for those
potential migrants major reasons are terror/conflict/war
and economic betterment (74 per cent). Forceful internal
displacements should also be counted in this category.
8.
Among many reasons, war, conflict and political reasons
were reported as causes of migration by almost 60 per cent
of Turkmen. It was followed by avoiding military service
(38 per cent) as, for example, they did not want to serve in
Jerusalem Army. Economic causes (37 per cent) were the
third common reason.
9.
Illegal migration was prevalent among Turkmen from
Iraq. More than one in two knows at least one person who
emigrated illegally while more than 40 per cent considers it a
legitimate way of migration. Almost 50 per cent of Turkmen
entered into destination country without a valid visa.
10.
Turkmen mostly emigrated to Turkey (38 per cent) and
Germany (21 per cent) followed by Denmark (8 per cent)
and Sweden (6 per cent).
11.
More than 90 per cent of Turkmen emigrants were younger
than 40 while about 50 per cent were between 20-29 years
old.
12.
About a quarter of Turkmen had more than one international
38
Migration in Conflict Areas
migration experience while around a third had migrated
internally. Hence, earlier migration experiences can be
added to human capital facilitating future migrations.
13.
Migration abroad did not help most Turkmen to find jobs or
improve their occupational status. Only 6 per cent moved
from unemployment home into a job abroad. Similarly
only about one in ten gained an upper level attainment after
migration.
14.
About 40 per cent of Turkmen emigrated with their families
or friends. Nearly half of them were followed by friends and
family after the migration of one member. Thus there is also
a story of chain migration within that fleeing Iraq.
15.
Turkmen had received help in various forms (e.g. information,
housing and jobs) from their families and friends who live
abroad. Given the fact that a strong Iraqi diaspora has been
built during these decades of wars and conflicts in the
country, Turkmen and other Iraqis willing to emigrate are
likely to find some help within this transnational community
(Sirkeci 2005b).
Turkmen migration from Iraq has already made an
impact on Iraq, Turkey and Turkmen. These outflows reduced the
population of Turkmen in Iraq while creating a sizeable Turkmen
immigrant community in Turkey and weakening the Turkmen
claims based on population size in Iraq’s reconstruction.
The progress of Kurdish claims over Kirkuk and other
cities where Turkmen live is open to a direct Kurdisation of
Turkmen, possibly in more indirect ways than what Saddam did.
Turkmen; hence, can lose more people to emigration, escaping from
another wave of ethnic cleansing. This kind of ethnic cleansing may
come in the form of a steady and implicit discrimination in order to
avoid international pressures. Turkmen may be kept away from the
lucrative oil revenues and jobs created by which. These can increase
the environment of insecurity for Turkmen and force them to exit.
That means emigration unless Turkmen decide to revolt against the
oppression. However, a total disappearance of Turkmen should not
be expected.
39
Migration in Conflict Areas
In a positive scenario, Turkmen may join forces with
others and build a democratic solution. This seems the most
beneficial scenario for Turkmen as it would scrap ethnicity based
negotiations and power relations as well as potentially securing
cultural rights within a broader framework of freedoms. However,
more realist projections would suggest Turkmen choices will
be divided between various religious sects and the Kurds. Their
poor election performances in 2005 can be seen supportive of this
suggestion.
However, regional players in the international conflict
of power over Iraqi oil and status quo may not pave way to such
solution as they would not want to loose their strategic partners
or puppets. Turkey’s interest in Turkmen would remain but never
urge to interfere as witnessed in the case of Cyprus in the 1960s
and 1970s. So far, it appears only as leverage for Turkey’s odyssey
to eliminate its own Kurdish question by restricting Iraqi Kurds’
independence claims. Turkey would be concerned if it loses the
Turkmen cause against the Kurds. Since the Turkmen existence in
Iraq provides Turkey with a natural party in disputes within Iraq
along with its regional power role. Iraqi Kurds’ gains over Kirkuk
and oil are expected to give impetus to Kurdish irredentist claims
over neighbouring countries’ substantial Kurdish populations.
Turkey’s main concern so far is that rather than solely protecting its
co-ethnics left in Iraq after the collapse of the Ottoman Empire.
The erosion of Turkmen from Iraq’s demography will
weaken Turkmen’s hand in reconstruction of Iraq in case it continues
on ethnic weights of population. However, despite uncomfortable
conditions in Iraq; both migration thresholds allowing only those
with adequate human and social capital and immigration restrictions
by destination countries will pose great obstacles.
Another implication of international migration survey
results is based on linguistic and religious patterns. Iraqi Turkmen
are three-lingual (Turkish, Arabic and Kurdish) therefore language
should not be used as an ethnic marker in any count including
proposed referendums over the fate of Kirkuk. A 3 to 2 ratio exists
between Sunni and Shii among Turkmen. Therefore, a religion
based demarcation is also problematic and should be avoided.
40
Migration in Conflict Areas
The overall stability and normalisation of life in Iraq
appears clearly a long term target given the results of three years
since the toppling of Saddam Hussein. Therefore, both shattered
economy and devastated social and political relations will remain
as main push factors for future migrations (Sirkeci 2005b). This
should be better assessed by Turkey and European Union as
potential destinations for any further Iraqi emigration. These trends
should be expected to continue in the future as migration is built
upon networks which carry information back and forth, logistic
support at every stage, and a comforting familiarity. Turkey, so far
hosting the largest portion of Turkmen abroad, will expect a small
stream of Turkmen from Iraq within its immigration flows in the
foreseeable future.
However, for Turkey, a small Turkmen immigration does
not seem to create a big problem given the advantages that already
served to Turkey’s Turkmen immigrants. The Turkmen speak Turkish
as mother tongue and share similar cultural backgrounds with the
native Turks, so they do not face many obstacles in terms of social
and economic integration. Any potential issues in naturalisation
and residency regulations of Turkey may pose a challenge but still
will be dwarfed by larger migration flows Turkey is yet to tackle,
particularly after joining the EU in ten to twenty years.
For Iraq, Turkmen will be an indicator of democratisation.
As their rights and freedoms are secured against bigger parties
interests in Iraqi power vacuum, observers can be sure of some
progress. Hence their emigration should be considered as voting by
feet: more emigration means more effort needed for a democratic
and prosperous Iraq.
Conclusions
Iraq cries for a democratic solution which will ensure no
ethnic or religious groups’ rights are violated. Otherwise, it is very
likely that, no matter Kurds or Arabs, whoever is in power will aim
to strengthen its own ethnic or religious community at the expense
of others.
For international community, there is a difficult but
possible task in Iraq. Debates on reconstruction of the country have
41
Migration in Conflict Areas
been dominated by ethnic and religious sectarian claims so far.
This is extremely necessary in order to understand the importance
of the issues and addressing them adequately. The task is to make
sure this chaos ends with a truly democratic solution guaranteeing
there will be no ethnic, racial, or religious discrimination against
any minor ethnic group rather than structuring some securities for
some minorities. The former solution is likely to create a peaceful
multicultural Iraq whereas the latter is open to more internal conflicts.
Guarantees are needed for cultural practices, use of mother tongue,
education in mother tongue, and freedom of expression as well as
providing public goods on the basis of equal opportunities.
Regarding the current state of affairs in Iraq and the
Middle East, more Iraqis regardless of ethnicity are likely to seek
security in other countries. The difficulties and barriers on entry
into popular immigration countries will force them to resort to
clandestine migration. Past migration studies suggest that most
often those with adequate human and social capital will emigrate
and the poorest segments are likely to remain immobile.
Turkey and the European Union will face more challenges
at the south east border as migration pressures build up in Iraq.
Once this path is established as a gateway, it is also likely that Iraq
may appear as a transit country for migrants arriving from the East
and South of Iraqi borders.
Turkey’s long waited integration with the European
Union is likely to create an impetus for immigration from Iraq. A
neighbouring Muslim member of the EU will be attractive to many
immigrants from Iraq, and of course from other Middle Eastern
countries. As we have seen in the cases of Greece, Spain and Italy
turning into new immigration countries in Southern Europe, Turkey
may suddenly become one. Migration management, thus, is going
to be a key policy challenge for Turkish governments and their
European allies.
Conflict is proven as a significant push factor for
international migration and it creates sudden massive outflows as
well as steady long term emigration from areas with low profile
conflicts based on strong ethnic tensions and ethnic inequalities.
Therefore, more serious and effective efforts are needed in Iraq to
42
Migration in Conflict Areas
stop the unrest in the country. Unfortunately countries with marginal
interests in the region are likely to contribute to the problem rather
than the solution.
Finally, international and national governing bodies are
recommended to encourage and help researchers to conduct more
research on Iraqi population movements and ethnic relations in
Iraq. This is the only way to move forward in reconstruction of a
democratic Iraq that house several ethnic and religious populations
in a peaceful manner. Iraq’s state archives and available records and
registers should be made accessible to researchers to establish the
current state of ethnic affairs in Iraq as well as disclosing the correct
course of events and incidents ethnic groups have gone through in
Baath regime. This might help people of Iraq to understand each
other but more importantly might help restructuring Iraq’s power
equation in a fair way if used responsibly.
43
Migration in Conflict Areas
References
Bryman, Alan. 2001. Social Research Methods. Oxford: Oxford
University Press.
Castles, Stephen, and Mark J. Miller. 2003. Age of migration:
international population movements in the modern world.
Basingstoke: Palgrave Macmillan.
HRW. 2003. “ Iraq: Forcible Expulsion of Ethnic Minorities.” Pp.
36. New York: Human Rights Watch.
Icduygu, Ahmet, David Romano, and Ibrahim Sirkeci. 1999. “The
ethnic question in an environment of insecurity: the Kurds
in Turkey.” Ethnic and Racial Studies 22:991-1010.
ICG. 2006. “Iraq and the Kurds: The brewing battle over Kirkuk.”
in Middle East Report. Amman, Brussels: International
Crisis Group.
Kerkuklu, Mofak Salman. 2004. Brief History of Iraqi Turkmen.
Dublin: Yildiz Yayincilik.
Khattab, Nabil, Ibrahim Sirkeci, Tariq Modood, and Ron Johnston.
2006. “A multilevel analysis of returns to education
in labour market among ethno-religious minorities in
England and Wales.” in European Population Conference
2006, Population Challenges in Ageing Societies.
Liverpool, UK: European Association for Population
Studies.
Massey, Douglas. 2004. Crossing the border: research from the
Mexican Migration Project. New York, NY: Russell
Sage.
Massey, Douglas S., Joaquin Arango, Graeme Hugo, Ali Kouaouci,
Adela Pellegrino, and J. Edward Taylor. 1993. “Theories
of International Migration: review and appraisal.”
Population and Development Review 19:431-466.
44
Migration in Conflict Areas
Neumann, W. Lawrence. 2003. Social Research Methods. New
York: Allyn and Bacon.
Romano, David. 2006. The Kurdish Nationalist Movement Opportunity, Mobilization, and Identity. Cambridge,
New York, Melbourne, Madrid, Cape Town, Singapore,
São Paulo: Cambridge University Press.
Sirkeci, Ibrahim. 2005a. Irak’tan Turkmen Gocleri ve Goc
Egilimleri. Ankara: Global Strateji Enstitusu.
—. 2005b. “War in Iraq: environment of insecurity and international
migration.” International Migration 43:197-214.
—. 2006. The environment of insecurity in Turkey and the emigration
of Turkish Kurds to Germany. Lewiston, N.Y.: Edwin
Mellen Press.
Stansfield, Joanne. 2004. “Ethiopian/Eritrean Migration and
Identity.” in Geography. Sheffield: University of
Sheffield.
UN. 1998. World population monitoring. New York: United
Nations.
45
Migration in Conflict Areas
46
Migration in Conflict Areas
THE DAGLIK KARABAKH WAR
Refugee and Forced Emigration Problem
Hatem Cabbarli
47
Migration in Conflict Areas
Introduction
After the independence declaration of the Southern
Caucasian States, the immigration issue changed its regional
characteristics and became an international issue. UN, UNRHC
and several NGO’s began to support these countries in different
ways. Today, the immigration problem in Azerbaijan, Georgia and
Armenia appears to be the major problem of those countries and
needs immediate solution. This paper will focus on the forced
emigration problem that emerged after Armenia’s Azerbaijan
invasion.
1. An Analysis on the Crisis Area
1.1. Regional Profile
The ancient Karabakh geographical region, today
comprises the highlands and plains stretching between the Kur and
Aras rivers in Azerbaijan, and the Gokce Lake which lies within
the Armenian borders. The lands also represent the Azerbaijani
Turkish Khanate, established on these lands in the middle of 17th
Century. Karabakh’s location enables to take control over both
Iran and Armenia; therefore it has significant geopolitical value.
Karabakh region shouldn’t be confused with the Daglik Karabakh
Autonomous Region. The Karabakh Region is as large as 18000
km2 whereas the former Karabakh Autonomous Region is only
4392 km2.
In the early 18th Century, the Karabakh Khanate was
established by Chief Penhali. Due to growing attacks, at the end
of the century, the khanate went under the rule of the Gacar Turks,
living in south Azerbaijan (today part of Iran) but preserved its
independence.
In 1826, the Karabakh Khanate was invaded by Tsarist
48
Migration in Conflict Areas
Russia. As an outcome of the battles between Russia and Gacar
Turks, in 1828 the Turkmencay Agreement was signed and Karabakh
Khanate became part of Russia. Despite rebels during 19th and early
20th Centuries, Karabakh remained part of Russia until 1918.
Armenians usually claim that Karabakh was part of
Armenia but the Soviet Government annexed Karabakh region by
force and gave it under the rule of Azerbaijan; however official
documents indicate the contrary.
Conditions changed after the occupation of Armenia
by the Soviet Union. Armenian communists related their claims
regarding Karabakh to Moscow and mentioned these claims in the
Caucasus Bureau of the Communist Bolshevik Party. In June 4,
1921 The Azerbaijan Communist Party Central Committee rejected
the Armenian claim. In July 27, 1921 the Regional Committee
(RC) Caucasus Bureau delivered its opinion in order to connect the
highlands of Karabakh to Armenia but again Azerbaijan objected
the proposal.
Armenians kept carrying on their claims and discussions
continued for another two years. Finally in June 27-28, 1923 the
Caucasus Regional Committee gathered and notified Azerbaijan
once again that an autonomous region shall be established on the
highlands of Karabakh Region. The Azerbaijani administration
changed accordingly and Sergey Kirov became administrator. In
July 7, 1923 the Azerbaijan Central Execution Committee adopted
the resolution regarding the establishment of Daglik Karabakh
Autonomous Region (DKAR).
The issue came up once again in the late 80’s when the
Soviet Union collapsed. The DKAR Regional Soviet submitted an
application to Azerbaijan and Armenian High Soviet’s in order to
unite with Armenia. The Soviet Union Communist Party Central
Committee (CPCC) gathered in February 21, 1988 regarding this
issue but rejected the submission. After the rejection of the Armenian
claim, Armenia started to carry out an economic and political
oppression on Azerbaijani Turks. This oppression transformed in
to a form of a mass attack and resulted with the immigration of 500
49
Migration in Conflict Areas
Azerbaijani Turks living in Armenia to Azerbaijan.
In July 12, 1988 the DKAR Regional Committee declared
its separation from Azerbaijan but the CPPC dissolved this decision
the other day. In July 18, the CCCP High Soviet gathered to evaluate
the decisions of the two republics and carried out a decision. During
the evaluations, the CCCP CPCC Secretary General made a speech,
stating that he admits that the autonomous regions are experiencing
some difficulties but these difficulties has to be settled within the
territorial unity of Azerbaijan. The final decision emphasized that
the territorial unity and borders between Azerbaijan and Armenia are
not open to any change and are determined within the constitution
article 78 stating that “the borders of a Soviet Republic can not be
changed without it’s own consent’’
2. The Ethnical, Sectarian and Social Definition of
Refugee and Forced Emigrants
The people, who were displaced from Armenia and
became forced emigrants after the occupation of Azerbaijan by
Armenia, are ethnically Azerbaijani Turks, spread from the Oguz
descend. Besides the Azerbaijani Turks, Muslim Kurds were also
forced to leave Armenia. Kurds settled down in Armenia and Russia.
The Azerbaijanis used live in almost all the cities of Armenia.
The forced emigrants are Muslims who belong to the
Jaferi and Shiite sects. Few of them are Sunni. Tough religious
exercises were not allowed during the Soviet regime for 70 years,
they didn’t loose their faith completely. Weddings and funerals
were carried out according to Islamic traditions.
Forced emigrants were usually involved with agriculture
and stock breeding. They were mainly rural people with satisfying
income. University graduates usually had to leave to Azerbaijan
since Armenians didn’t give them the opportunity to work in
proper jobs. Azerbaijani Turks served the Armenian economy and
culture for a long while but after the 60’s they became subject to the
Armenian Government’s economic and cultural oppressions. This
oppression even increased after the 80’s.
50
Migration in Conflict Areas
2. The Legal Status of Refugee and Forced Emigrants
According to the Azerbaijani Immigrant Status Law
adopted in 1992, the legal status of immigrants was defined as
below;
Refugee: Those who are accepted as refugees in
accordance with the related law of the Republic of Azerbaijan, who
are not the citizen of the Republic of Azerbaijan, who are displaced
and didn’t have any governmental protection in the previous country
or whose family or property are harmed for belonging to another
nationality, religion, race, language or social group.
Forced Emigrants: Those who were subject to
displacement within the borders of the Republic of Azerbaijan,
those who are forced to leave their homes and those who are citizens
of The Republic of Azerbaijan, living in other countries and were
forced to leave.
In order to examine and solve the refugee and forced
emigrants issue, the Azerbaijan Ministry of National Defense’s
Academy established a training center for border security. This
center organizes cooperative seminars with the ministries of
defense, interior and foreign affairs on securing the borders.
In 2000, Azerbaijan passed a new refugee law. According
to this law, a refugee office is established in order to set the status
of refugees which is managed by the Deputy Prime Minister.
According to the law, the office is able to give refugee status to
those who apply as a result of mutual discourse with the UNRHC,
without asking the conceptions of other ministries. Since the office
is presently dealing with refugees from Armenia, its capacity will
fall short in case a new migration wave appears.
In 1998, a new citizenship law was passed in accord with
international standards. The law was examined by independent
specialists and no article that may provide against any citizenship
application was found. Also the co operations with the UNRHC
facilitated procedures to arrange identity approval certificates for
immigrants and refugees. As a result, conflicts between immigrants
51
Migration in Conflict Areas
and security services were minimized. In 2003, related UN
conventions were signed and a ‘plan of action’ was set, together
with the Refugee Organization, Ministry of Interior and OSCE.
4. 1. Internal Migration
The reason for the emergence of internal migration in
Azerbaijan was the Armenian occupation on Azerbaijani soil.
Though the Government of Azerbaijan and NGO’s are wasting
efforts to improve the conditions of internal migrants, the immigrants
still live in insufficient conditions.
More than 55,000 of forced immigrants are living in
tents, 32,000 in houses, 57,000 in stables, 8,000 in wagons and the
rest in school buildings, gym halls and construction sites. Since
some of the schools and gym halls are now shelters for immigrants,
educational problems are prevalent in some regions.
Azerbaijani Government and international aid
organizations are implementing various programs to improve the
economic and social standards of immigrants and refugees.
By the President’s order of August 2006, the Azerbaijani
State Oil Company lodged 190,000 USD to the State Committee’s
account each month for immigrants and refugees. The government
extends financial aid to immigrants according to the Azerbaycan
Immigrant Status Law.
The State Program for Decreasing Poverty and Achieving
Economic Progress (YAEGDP) has adopted some liabilities to
solve immigrant’s problems. The YAEGDP proposed to accept the
immigrant issue as a part of improving the citizens’ conditions in
general. YAEGDP adopted below items regarding the issue;
In all public schools, during the first five years of
their education school books of the children whose parents are
immigrants, will be provided by the state.
Programs will be developed in order to encourage the
immigrants to return
52
Migration in Conflict Areas
Living standards of the immigrants will be improved.
(Housing, infrastructure, social facilities, education etc.)
The total number of the forced immigrants are 4,4 million.
%18 of them are living in Azerbaijan. In Azerbaijan, 1 out of 8
people are forced immigrants and their total number is 947,586.
4. 2. External Migration
The first immigration wave to Azerbaijan was the forced
emigration wave of Azerbaijani Turks from Armenia in 1988. After
Azerbaijan declared independence in 1991, the conflicts in the
Middle East and Caucasia caused another wave where people from
Afghanistan, Georgia and Northern Caucasia came. Masses settled
down in Baku and this caused serious social and psychological
problems for the inhabitants of the city. 10,000 immigrants came to
Baku between 1999-2003.
According to the reports of the UN, there are over 40
million immigrants in the World.40% of them are registered. 50%
live in Africa, %10 in Europe and America.
In the last years, Azerbaijani government began to take
the immigrants from the refugee camps and settle them down in
small towns. Some of the immigrants living in 12 refugee camps,
16 prefabricate towns and wagons are now settled in towns.
The Azerbaijani Government is paying 7 Manats per
month (7 Dollars) as Bread Fee for the forced immigrants. The UN
is also supporting the immigrants within the World Food Program.
5. Social Status of the Immigrants
According to the figures of the Azerbaijan State Statistics
Committee in 2006, the population is 8,436,000. monthly incomes
of the %49 of the total population is estimated as 25,8 USD.
The average poverty cap is given as 15,5 USD. 17% of the total
population are living under hunger limits.
53
Migration in Conflict Areas
According to the UNRHC, World Bank and Asian
Development Bank figures, families with three or more children
and immigrants are composing the poorest part of the population.
The total poverty rate of the country is 49% but among families
with 4 or more children, this figure increases to 63%. ¼ of the poor
are living in Baku. Unemployment rate is higher among women.
Unemployment rate appears as 1,2% according to official figures,
but unofficial figures appear as 1,5. most of the unemployed
population consist of women and younger people. Men are more
active in the business arena.
6. Statistical Figures
Chart 1. Number of Refugees and Forced Immigrants
Total number of
refugees and forced
immigrants
Number
Number
of
of persons
families
189.166
789.832
Refugees
Forced Immigrants
Number
of
families
Number
of
persons
Number
of
families
Number
of
persons
46.172
219.373
141.994
570.459
Source: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/52.php
Chart 2. The Average Number of Refugee and Forced Immigrant
Families
Source: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/52.php
54
Migration in Conflict Areas
As seen on the charts, the number of immigrant families
in Azerbaijan is decreasing while regular Azerbaijani families do
increase. Also the number of family members are decreasing. The
main reason for this is poverty and lack of health services.
Chart 3. Gender Rates Among Refugees and Forced
Immigrants
Year: 2001/per cent
Source: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/52.php
As seen on Chart 3, female population is higher than the
male. Only 10% of the male population are able to subsist their
families and therefore, average spam of life is shorter among men.
Suicide rates among the male population is 2,5 times higher than
the female.
6. 1. Education
The invasion of the Azerbaijani soils have seriously
effected the educational conditions of the refugees and forced
immigrants. 64,4% of the children are attending school, while 21,8%
do not attend. Although these are the figures of 1988, no serious
development have shown. Despite the efforts of the government
and international organizations, the problem could not be solved.
1/3 of the schools are dissolved as an outcome of the war. Besides,
most of the immigrants are not able to effort the school books and
uniforms of their children.
55
Migration in Conflict Areas
Chart 4. Ability to Effort the Children’s School Expenses
Among Immigrants
Total (per cent)
Able
5.2
Unable
27.7
Partially Able
67.1
Source:http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/53.php
Children compose 34,7% of the immigrant population.
The figures given by the State Statistics Committee regarding the
educational status of immigrants are given below.
Chart 5. Educational Level of Immigrants
Higher
Education
11.0
Higher
Education
- not
finished
13.9
Secondary
Education
37.3
Secondary
Education
- not
finished
30.7
Primary
Education
Non
Literate
4.2
2.9
Source:http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/53.php
According to Azerbaijani regulations, education is
compulsory. But the immigrants mostly are unable to finish
secondary education. Besides, due to excess of capacity, Azerbaijani
children also can not attend schools.
6. 2. Food and Health
Another big problem among immigrants is the lack of food.
Chart 6. Basic Food Consume Among Refugees and Forced
Immigrants (per cent)
Basic Food Products
Lack of Consume
Bread and Cereals
Milk and milk products
Meat
Fruits
Fresh Vegetables
Potatoes
25.4
100
73.5
66.5
96.1
38.6
Source:http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php
56
Migration in Conflict Areas
Chart 7. Food Consume Rates Among Immigrants and
Regular Citizens, Lack of Food, Rates of Under Weighted
Infants (6-59 months), Less taller children (6-59 months),
Under Growth Rates
Source: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php
Insufficient nourishment is higher among immigrants
in compare to regular citizens. Therefore, immigrant children are
facing serious health problems. For example, osteoporosis is seen
twice as much among immigrants.
23,4 % of the immigrant children up to age 5, are struggling
with diarrhea whereas this rate appears as 15,2% among regular
citizens. 23% of the elder immigrants have the goitre whereas only
9,8% of the regular citizens contract this disease. According to the
reports of UNICEF and WHO, the health state of the immigrants
are far more worse than regular citizens. Increasing poverty and
increasing number of family members made the immigrants
dependant to humanitarian aid.
6. 3. Living Conditions
Poor and unhealthy living conditions also effect the health
status of immigrants.
57
Migration in Conflict Areas
Chart 8. Settlements of the Immigrants
Proper Housing
%17.9.
Sanitariums, Recreational Facilities, Motels
%4.5
Hostels
%13.4
Inconvenient Housing
%21.8
Schools and Kindergartens
%7.2
Public Buildings
%14.6
Temporary Refugee Camps
%19.8
Tent
%7.8
Containers
%4.6
Simple Stone Houses
%1.2
Stone Houses
%1.5
Straw Huts
%4.7
Improper places and conditions
%10.7
Wagons
%1.1
Stables
%5
Illicit housing
%29.8
Staying by the relatives
%20.3
Empty public buildings
%9.5
Source:http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php
6. 4. Employment and Income
Forced immigrants have limited income, most of them
are unemployed and need more protection. 300,000 out of 400,000
immigrants who are capable of working are unemployed. 38,000
out of 300,000 women are also unemployed. The unemployment
rate among immigrants is 63% whereas this rate appears as 49%
among regular citizens.( Source: http://www.un-az.org/undp/doc/
ccaazeri.doc)
58
Migration in Conflict Areas
Chart 9. The Average Income of Refugees, Forced Immigrants
and Regular Citizens (US Dollars)
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
Entire
Population
of the State
12.2
13.6
17.6
23.8
42.0
45.8
48.3
53.4
Refugees
and Forced
Immigrants
7.95
8.56
9.9
13.4
14.6
15.5
16.1
18.1
Source: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php
Chart 10. Sources of Income (per cent)
Source: http://www.un-az.org/undp/nhdr/az/ch5/54.php
7. Pshycological Conditions of Refugees and Forced
Immigrants
Refugees and forced immigrants are not only experiencing
social and financial difficulties but also psychologic problems.
Immigrants that were forced to leave Armenia, didn’t accept the
situation and thought that they will be going back soon.
59
Migration in Conflict Areas
In time, they realized that the return will not happen and
that they have to face many problems. Most of the immigrants,
coming from Armenia were rural people, but they settled down in
Baku and other big cities when they came to Azerbaijan. Integration
to the big city life was the first big issue they had to face. The city
folk were also not pleased to see the immigrants. The integration
problems are not solved yet.
The young generation can cope such issues easier but
the elder ones are still stuck in the past. Some of the immigrants
could sell their houses in Armenia before leaving, but some of them
just could save their lives. The dissolve of the Soviet Union caused
additional financial difficulties. Factors such as losses, becoming
disabled by the Armenians, an uncertain future and the government’s
inability to solve their problems have caused psychologic problems
among the immigrants. Those who settled down in Hocali, have also
experienced the Hocali massacre. Armenians have killed, wounded
and captured many people, the immigrants had great losses and
therefore more serious psychologic damages.
The forced immigrants’ situation is far more difficult
than the refugees’. First of all, their homelands have been invaded
by the Armenians and they were forced to leave. They have also
experienced the dark side of the war. The refugees have the dream
of turning back to their homelands, but the immigrants have seen
their houses burn and their towns plundered. Now they have to live
in bigger places like Baku, with less oportunity. They experienced
problems with the local inhabitants of the city.
8. Recommendations
8. 1.Political
— For the refugees and forced immigrants, it is not possible to
turn back in a short term. Therefore Armenia must be sued at
the European Court of Human Rights in order to compensate
60
Migration in Conflict Areas
the spritual and material losses of the refugees and forced
immigrants.
— The problems of the refugees and forced immigrants must be
brought up in all ocassions internationally.
— Formulations must be developed to solve the refugees and
forced immigrants’ issues by the UN and other international
organizations.
8. 2. Financial
— Financial programs must be developed to restore the refugees
and forced immigrants’ financial means with the support of
international humanitarian aid organizations.
— Internal and external means must be used to establish smallmedium scaled industrial corporations at the areas where the
refugees and forced immigrants are settled.
— Refugees and forced immigrants, settled in rural areas must be
financially supported by low interest credits and encouraged
to get involved in agriculture and stockbreeding.
— Foreign investors must be encouraged to make investments
in the provinces where refugees and forced immigrants are
settled.
— Unemployment rates must be reduced.
8. 3. Social
— Infrastructural projects in the areas where the refugees and
forced immigrants are settled must be developed.
— Natural gas, electricity and water-irrigation problems must be
solved.
— Natural gas, electricity and water-irrigation services must be
partially covered by the state.
— Refugees and forced immigrants must be provided with proper
health services in their regions.
— A law must be come into effect, to stipulate the employment
of refugees and forced immigrants in big scaled industrial
corporations at a certain percentage.
61
Migration in Conflict Areas
— New corporations must be established.
— Women must be employed.
— The state must pay the refugees and forced immigrants in
return of the short basic services.
— Priority must be given to the construction of kindergartens,
schools and other social service facilities.
62
Migration in Conflict Areas
Bibliography
1. İgrar Aliyev, Dağlıq Karabağ, Bakü, Elm Yayınevi, 1989
2. Ziya Bünyadov ve d., Azerbaycan Tarixi, I. Cilt, Bakü,
Azerbaycan Devlet Yayınevi, 1994
3. SSCB KP arşivi Fond 1, Envanter 74, Dosya 120, sayfa
113’den aktaran Dursun Yıldırım ve Cihat Özönder, Karabağ
Dosyası
4. Nesib Nesibli, Bölünmüş Azerbaycan, Bütöv Azerbaycan,
Bakü, Ay-Yıldız Yayınevi
5. SSCB Dışişleri Bakanlığı Arşivi, Dosya No 54882, s. 20’den
aktaran İ.Aliyev, Dağlıq Karabağ
6. Cemalettin Taşkıran, Geçmişten Günümüze Karabağ
Meselesi
7. Nesib Nesibli, Azerbaycan’ın Jeopolitiği ve Petrol, Bakü,
Hazar Üniversitesi Yayınevi, 2000
8. Emir Guliyev, ‘Göçürülme (1948–1953)’, I. Veliyev, K.
Muhtarov, F. Hüseyinov (der), Deportasiya, Bakü, Azerbaycan
Ansiklopedisi Yayınevi, 1998
9. Zakir Serdarov, ‘En Büyük Tarihi Adaletsizlik’, Derleyen:
Veliyev ve b (der), Deportasiya
10. İ. Memmedov ve S Asadov, Ermenistan Azerbaycanlıları ve
Onların Acı Kaderi, Bakü, 1992
11. Yuriy Pompeev, Krovavıy Omut Karabaxa (Karabağın
Kanlı Çıkmazı) , Bakü, Azerbaycan Yayınevi, 1992
12. Kommunist, 20 Temmuz 1988.
63
Migration in Conflict Areas
13. Fahrettin
Çiloğlu,
Rusya
Federasyonu’nda
ve
Transkafkasya’da Etnik Çatışmalar, İstanbul, Sinatle, 1998
14. Le Monde, 24 Ağustos 1990.
15. Azerbaycan’da Mecburi Göçmen Kadınların Veziyyetinin
Qiymetlendirilmesi, United Nations Development Fund for Women,
Bakü 2006
16. Ahali, Kültür ve Din, Bkz: http://www.mfa.gov.az/az/azer/
people.shtml
64

Benzer belgeler