SAYI 14 - Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi
Transkript
SAYI 14 - Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi
‘Hocalı Katliamı’ 21. yıldönümünde Üniversitemizde gerçekleşen konferans ve sergilerle anıldı SAYFA 5'TE SAYFA 6'DA NEÜ Çanakkale’de şehit düşen askerlerimiz, Üniversitemizde gerçekleştirilen etkinliklerle anıldı aktüel MART 2013 NEVŞEHİR ÜNİVERSİTESİ AYLIK GAZETESİDİR 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Dünya Kadınlar Günü her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. Temelinde kadınların, siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesi, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanması yatmaktadır. SAYFA 4'TE Sanat tarihimizde iz bırakan kadınlar Ülkemizde her alanda başarılı olan kadınlarımız güzel sanatlar alanında da eserler vermekte, üreten bireyler olarak toplumumuzda yer almaktadırlar. Geçmişten bugüne alanında ilk olan değerli kadın sanatçılarımıza kadınlar günü vesilesi ile bir selam gönderelim istedik. SAYFA 7'DE Kitaplar en iyi dostlarımızdır Okumak insanı nasıl özgürleştirir? İçine doğmuş olduğu talihsiz ortamdan çekip çıkararak, yaşamın sunmadığı fırsatları tanıyarak, geniş aydınlığa açılan bir büyük görüş zenginliği armağan ederek okumak; alabildiğine bir hürriyetle donatır insanı. SAYFA 8'DE Sayı: 14 ÜNİVERSİTEMİZDE COŞKULU NEVRUZ KUTLAMASI Y eni Gün 'Nevruz' büyük bir coşku ve katılımla Üniversitemiz Sosyal Tesisleri önünde gerçekleştirilen etkinliklerle kutlandı. 'Türk Dünyasında Nevruz ve Türkiye-Kazakistan Kardeşlik Günleri' ana temalı Nevruz kutlama etkinliğine başta Kazakistan ve Tayvan Büyükelçileri olmak üzere Türk dünyasından da birçok misafir iştirak etti. Nevşehir Belediyesi Mehteran Takımının sergilediği gösteri ile başlayan etkinlik, artık Nevruz ile özdeş hale gelen nevruz ateşinin yakılması ve yakılan ateşin üzerinden atlanması, daha sonra ise protokol üyeleri tarafından örs üzerinde demir dövülmesi ile devam etti. Üniversitemiz halkoyunları ekibinin gösterileri, Ürgüp Sebahat ve Erol Toksöz Meslek Yüksekokulu öğrencilerin sergilediği Aşık ve Maşuk gösterisi, Üniversitemiz Tarih ve Kültür Topluluğunun horon ekibinin gösterileri ve Kırşehir Abdallar Topluluğunun dinletileri ile devam eden etkinlikte, katılımcılar seslendirilen türküler eşliğinde halay ve horonlarla doyasıya eğlendi. Etkinliğin açış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. Filiz Kılıç şöyle konuştu: “Nevruz, bayram günü! Bayramlar, milli ve manevi değerlerin ürünü olmaları itibariyle ait olduğu kültürün özelliklerini bünyesinde taşımakta ve kültürel belleğin canlılığını sağlamaktadır. Bu özel günler, değerlerimizi gelecek nesillere aktaran, insanları birbirine yaklaştıran, sevgi ve kardeşliği pekiştiren zaman dilimleridir. Bu değerlerimizi koruma ve yaşatma maksadıyla düzenlediğimiz etkinliğimizde bizleri yalnız bırakmadığınız için teşekkür eder; Yeni Gününüzün bereket dolu geçmesini ve hayırlara vesile olmasını temenni ederim.” SAYFA 2 ve 3'TE NEÜ KTÜEL ÜNİVERSİTE 2 Üniversitemiz bahar bayramını coşku içinde kutladı Y eni Gün 'Nevruz' büyük bir coşku ve katılımla Üniversitemiz Sosyal Tesisleri önünde gerçekleştirilen etkinliklerle kutlandı. 'Türk Dünyasında Nevruz ve Türkiye-Kazakistan Kardeşlik Günleri' ana temalı Nevruz kutlama etkinliğine; Nevşehir Valisi Abdurrahman Savaş, Tayvan Ankara Büyükelçisi James C.H. Chen ile eşi Maria Peng Chen, Nevşehir Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Ademoğlu, Nevşehir İl Garnizon ve Jandarma Komutanı Jandarma Kıdemli Albay Dursun Ertuğrul, Nevşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç ve Nevşehir Üniversitesi idari amirleri başta olmak üzere pek çok il protokol mensubu, sivil toplum kuruluş temsilcileri, 19 Mayıs İlkokulu temsilcileri ve minik öğrencileri, üniversitemiz akademik, idari personeli ve öğrencilerinin yanı sıra halkın yoğun katılımı oldu. Nevşehir Belediyesi Mehteran Takımının sergilediği gösteri ile başlayan etkinliğin açılışında konuşan Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, Nevruz'un Orta Asya'dan Balkanlara uzanan geniş bir coğrafyada kutlandığına değinerek bu günde insanın ve doğanın derin ilişkisinin şenliğe dönüştüğünü, birlik ve beraberlik ateşinin yakıldığını, bolluk ve bereketin başladığını ve bu durumun bayram olarak kutlandığı söyledi. Rektör Kılıç, “Bu gün ortaya çıkan kardelenler “Nevruz çiçeği” adıyla anılmakta. Kardan kefenini yırtarak çıkan bu çiçek, yeniden dirilişi en güzel şekilde bizlere göstermekte. Kısacası Nevruz, tabiatın diriliş bayramı” diye konuştu. Bu günün bayram olarak kutlanmasının Türk dünyasında kadim bir geçmişe sahip olduğunu Nevşehir Üniversitesi Adına Sahibi Prof. Dr. Filiz KILIÇ (Rektör) Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. Çetin PEKACAR Yayın Koordinatörü Uzm. Mehmet AKBAŞ Üniversitemizdeki Nevruz kutlamalarına Tayvan'ın Ankara Büyükelçisi James C. H. Chen ve eşi de katıldı söyleyen Prof. Dr. Filiz Kılıç, Orta Asya`dan Balkanlar`a binlerce yıldır sevgi ve coşkuyla bayram olarak kutlanan bu günün, 'yeni gün' ve 'çağan' gibi çeşitli adlar ile anılmakta olduğuna işaret etti. Rektör Prof. Dr. Kılıç ayrıca Nevruz'un Üniversitemizde 4 yıldır çeşitli etkinliklerle coşku ile kutlandığını belirterek bu yıl, Nevruz etkinliklerinin kapsamını genişlettiklerini ifade etti. Prof. Dr. Kılıç, “Türk Dünyasından kardeşlerimizle Nevruz'u kutlayalım istedik. Bu yıl coşkumuza Kazak kardeşlerimiz de katılacaklar ve üniversitemizde Kazakistan Büyükelçisi Prof. Dr. Sayın Canseyit Tüymebayev başta olmak üzere Kazak dostlarımızı ağırlayacağız. Böylece, Kazakistan'ı Kazak kültürünü daha yakından tanıma fırsatını bulacağız” dedi. Üniversitemiz tarafından düzenlenen Nevruz kutlamalarına misafir olan ve bu kutlamalara davet edilmelerinden dolayı duyduğu memnuniyeti dile getiren Tayvan'ın Ankara Büyükelçisi James C. H. Chen, “Burada bulunup Nevruz kutlamalarına katılmamız bizim için büyük bir onur. Bunun için teşekkür ediyorum. Tayvan halkı adına hepinizi selamlıyorum. Tayvan'da da biz bahar festivali kutluyoruz. Çin takvimine göre bu yıl yılan yılı. Yılan kültürümüzde bereketin ve üretkenliğin simgesidir. Umarım ki insanlarınız bolluk ve bereket içerisinde güzel bir Nevruz kutlarlar” diye konuştu. Açılışta konuşan Nevşehir Valisi Abdurrahman Savaş ise, “Nevruz yeni bir başlangıç demek. Tüm Türk toplumları ve pek çok toplumlarda güzel günlerin başlangıcı, bolluk ve bereket olarak algılanmış ve kutlana gelmiştir. Hem ilimiz hem de ülkemiz için yeni günlerin daha aydınlık daha müreffeh olması temennisiyle hepinizin bayramını kutluyorum” dedi. Üniversitemizde iki gün boyunca devam eden Nevruz kutlamaları bu yıl ‘Türk Dünyasında Nevruz ve Kazakistan Kardeşlik Günleri ’ adı altında geniş katılımla kutlandı. Oldukça renkli görüntülere sahne olan kutlamalara başta Kazakistan ve Tayvan Büyükelçileri olmak üzere Türk dünyasından da birçok misafir iştirak etti Görsel Yönetmen Öğr. Gör. Fadime ŞİMŞEK İŞLİYEN Haber Müdürü Uzm. Mustafa İŞLİYEN Haberleşme Adresi Nevşehir Üniversitesi Rektörlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Birimi 2000 Evler/Nevşehir Yazı İşleri Öğr. Gör. Selçuk ULUTAŞ Uzm. Taylan VIRACA Rıza GÜNAYDIN Salim KÜRKLÜ www.nevsehir.edu.tr [email protected] t: 0384 228 10 33/34 f: 0384 215 30 58 Baskı Sevgi Ofset Basım-Yayım Matbaacılık Hizmetleri Karasoku Mh. Meydan Sk No:17 (Eski salı pazarı arkası) Nevşehir Tel: 0384 212 20 57 Gsm: 0545 858 06 50 NEÜ KTÜEL ÜNİVERSİTE 3 NEVRUZ ATEŞİ YAKILARAK, ÖRSTE DEMİR DÖVÜLDÜ Nevşehir Valisi Abdurrahman Savaş, Tayvan Ankara Büyükelçisi James C.H. Chen, Nevşehir Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Ademoğlu, Nevşehir İl Garnizon ve Jandarma Komutanı Jandarma Kıdemli Albay Dursun Ertuğrul, Nevşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç ve Nevşehir İl Emniyet Müdürü Mehmet Yüksel Nevruz ateşini birlikte yaktı. Yakılan ateşin üzerinden protokol üyeleri, öğretim elemanları, öğrenciler ve vatandaşlar atladı. Protokol üyeleri daha sonra örs üzerinde demir dövdü. KATILIMCILAR DOYASIYA EĞLENDİ Üniversitemiz halkoyunları ekibinin gösterileri, Ürgüp Sebahat ve Erol Toksöz Meslek Yüksekokulu öğrencilerin sergilediği Aşık ve Maşuk gösterisi, Üniversitemiz Tarih ve Kültür Topluluğunun horon ekibinin gösterileri ve Kırşehir Abdallar Topluluğunun dinletileri ile devam eden etkinlikte, katılımcılar seslendirilen türküler eşliğinde halay ve horonlarla doyasıya eğlendi. Etkinlik sonunda protokol üyelerine ve katılımcılara Özbek pilavı ve şerbet ikramında bulunuldu. NEVRUZUN İKİNCİ GÜNÜ DE COŞKU İÇİNDE KUTLANDI Nevşehir Üniversitesi tarafından düzenlenen 'Türk Dünyasında Nevruz ve Türkiye Kazakistan Kardeşlik Günleri' ikinci gün kutlamaları da tıpkı ilk gün gibi yoğun katılımla gerçekleştirildi. Düzenlenen etkinliğe; Nevşehir Valisi Abdurrahman Savaş, Kazakistan'ın Ankara Büyükelçisi Prof. Dr. Canseyit Tüymebayev, Nevşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Osman Horata ve Ahmet Yesevi Üniversitesi Türkiye Türkçesi Uzaktan Eğitim Programları Araştırma ve Uygulama Merkezi (TÜRTEP) Müdürü Prof. Dr. Mustafa Tan, Nevşehir Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Çetin Pekacar, Nevşehir İl Emniyet Müdürü Mehmet Yüksel, Kazakistan Nevşehir Fahri Konsolosu Dr. Halil Uluer, Üniversitemiz fakülte dekanları, yüksekokul müdürleri , akademik ve idari personeli ile öğrencileri katıldı. ÜNİVERSİTEMİZDE 'KAZAKİSTAN KONFERANS SALONU' AÇILDI Etkinlik kapsamında protokol üyeleri ve katılımcılar Nevşehir Üniversitesi Meslek Yüksekokulunda yer alan 'Kazakistan Konferans Salonu'nun açılışına katıldı. 'Kazakistan Konferans Salonu'nun açılışında konuşan Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç, “Bu yıl 'Nevruz'u üniversitemizde daha bir coşku içerisinde kardeş ülkemiz Kazakistan ile birlikte kutlamayı arzu ettik. Ayrıca Meslek Yüksekokulumuzda bulunan bir salonumuzun ismini de bu kardeşliğimizi pekiştirmek için 'Kazakistan Konferans Salonu' olarak vermek istedik. Bu salonumuzun kardeşliğimize ve hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi. Nevşehir Üniversitesi MYO konferans salonuna 'Kazakistan Konferans Salonu' isminin verilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Kazakistan'ın Ankara Büyükelçisi Prof. Dr. Canseyit Tüymebayev, “Böyle güzel bir etkinliğin düzenlenmesinden ve de böyle güzel bir okulun konferans salonuna 'Kazakistan Konferans Salonu' isminin verilmesinden dolayı oldukça memnuniyet duyduk. Sizlere şükranlarımı sunuyor ve teşekkür ediyorum” diye konuştu. Konuşmaların ardından 'Kazakistan Konferans Salonu'nun açılışını birlikte yapan protokol üyeleri ve katılımcılar daha sonra Üniversitemiz Sosyal Tesis binasına geçerek burada 'Kazakistan' temalı serginin açılışını gerçekleştirdi. Saygı duruşu, İstiklal Marşı ve Kazakistan Milli Marşının okunması ile başlayan etkinliğin açılış konuşmasını yapan Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, “Bu yıl itibari ile Nevruzu kardeş ülkelerimizle birlikte kutlayalım istedik. Bizim için çok önemli olan Kazakistan'la bu geleneği başlattık. Kendilerine bu talebimizi ilettiğimizde memnuniyetle kabul ettiler. Biz bundan sonraki Nevruz etkinliklerimizi inşallah diğer Türk Cumhuriyetleri ile birlikte gerçekleştireceğiz” dedi. Türkiye ve Kazakistan ilişkilerini önemsediklerini söyleyen Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Osman Horata “Bugün son derece önemli iki güzelliği yaşamak için sizlerin huzurlarında bulunuyoruz. Nevruz biliyorsunuz baharın başlangıcı, yeni ümitler ve yeni güzellikler demektir. Türkiye ve Kazakistan ilişkileri de benim açımdan her zaman güzel şeyleri hatırlatır, güzellikleri ifade eder. Bu iki farklı güzelliği Nevşehir'imizin bu güzel üniversitesinin bu görkemli salonunda kutlamaktan memnuniyet duyuyor ve bu farklı güzellikleri böyle güzel bir ortamda buluşturan Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç'a teşekkür ediyorum ve sizleri saygılarımla selamlıyorum” diye konuştu. Açılışta konuşan Kazakistan'ın Ankara Büyükelçisi Prof. Dr. Canseyit Tüymebayev ise “İki gün boyunca Nevşehir Üniversitesi'nde Kazakistan günü yapılmasından dolayı Sayın Rektör Prof. Dr. Filiz Kılıç'a teşekkür ediyorum. 20 sene önce Türkiye ile Kazakistan arasında ikili ilişkiler başladı. Kardeş ülkeler arasında bu güzel etkinlikler ne kadar çok yapılırsa birbirimizi daha iyi tanıyacağız”dedi. Konuşmaların ardından Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç, Büyükelçi Prof. Dr. Canseyit Tüymebayev ve Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Osman Horata'ya katılımlarından dolayı günün anısına plaket takdim etti. Etkinlik daha sonra Ahmet Yesevi Sanat Topluluğu'nun Türk dünyasına ait birbirinden güzel eserleri seslendirmeleri, dans gösterileri ve toplu hatıra fotoğraflarının çektirilmesi ile son buldu. NEÜ KTÜEL YAŞAM 4 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Yrd. Doç. Dr. BANU YILDIZ DAVUN Güzel Sanatlar Fakültesi ünya Kadınlar Günü her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. Temelinde kadınların, siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesi, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanması yatmaktadır. D Tarihçesine göz atacak olursak, 8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine binlerce kişi katıldı ve bu olay dünya çapında büyük yankı uyandırdı. 26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi. Her yıl ilkbaharda dünyaca anılmaktaydı fakat tarihin 8 Mart olarak saptanışı ise, 1921'de Moskova'da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'na dayanmaktadır. Bu konferansta adı da "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak belirlendi. I. ve II. Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960'lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri'nde de anılmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti. Ülkemizde 8 Mart, ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" ismiyle kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın olarak kutlandı, kapalı mekânlardan sokaklara taşındı. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programından Türkiye'nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapıldı. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar Günü" kutlanmaya devam ediliyor. ATATÜRK İNKILÂBI VE KADIN HAKLARI KONUSUNA GENEL BAKIŞ: Eski Türk Devletlerinde aile hayatında, devlet yönetiminde ve miras hukukunda erkeklerle eşit haklara sahip olan Türk kadını, Osmanlı Devleti yönetiminde birçok haklarından mahrum kalmıştı. Hatta nüfus sayımına bile dahil edilmeyen Türk kadını evlenme, boşanma ve miras işlerinde ikinci plana atılmıştı. Kadın, Atatürk'ün girişimleriyle ve yapılan yasal düzenlemelerle başta seçme ve seçilme hakkı olmak üzere çağdaş hayatın gerektirdiği sosyal alanın her kesiminde birçok haklara sahip oldu. Atatürk'ün kendine özgü bir kadın anlayışı vardır. Atatürk, bugün Dünya aydınlarının birleştiği ve Birleşmiş Milletler Teşkilâtının yaymağa çalıştığı ileri düzeydeki görüşe daha o zaman sahip bulunmaktadır. 1923 de İzmir'deki konuşmasında şöyle der: “Şuna inanmak lâzımdır ki, dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir.” İlk kadın derneğimizin 1908'de kurulduğu, kadınımızın ev dışında çalışma hayatına ancak biçki yurtlarında Birinci Cihan Savaşında girdiği, cephedeki erkeklerden boşalan yerlerde posta telgrafta iş aldığı, Türk kız çocuğuna okuma hak ve mecburiyetini veren “Tedrisat-ı İptidaiye Nizamnamesi” nin 1913'de kabul edilmiş kızlarımızın yüksek öğrenime ilk adımı ancak 1914'de attığı, evlenme konusunda devletin hukuki müdahalesine imkân veren “Aile Hukuku Beyannamesi” 1917'de çıkarıldığı, 5 Aralık 1934'te ilk defa Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verildiği dikkate alınırsa bunu sağlayan Atatürk'ün ne büyük ve ileri görüşlü bir inkılâpçı olduğunu, Türk milletinin uygarlık düzeyinin, genellikle zannedildiği gibi, gerilerde değil aksine çok ilerilerde bulunmakta olduğu görülüyor. Bugün uygar toplumlar diye değerlendirdiğimiz birçok toplumdan, çok önceleri Türk kadınına bu haklar verilmiştir (Gökçimen2008:11). Bu dönemde ayrıca, 1847 yılında kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan İrade-i Seniyye yayımlanmıştır. 1858 Arazi Kanunnamesi'nde mirasın kız ve erkek çocuklar arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükme bağlanmış ve böylece kadınlar ilk kez miras yoluyla mülkiyet hakkı kazanmıştır. 1897 yılında kadınlar ücretli işçi ve 1913 yılında ise ilk kez Devlet memuru olarak çalışmaya başlamıştır(http://www.ksgm.gov.t r/ esitlik/ html) Kadınımız böylece ve yalnız bu inkılâba lâyık olmakla kalmamış, kuvvetli ve müşfik bir ana, gerçek bir eğitimci ve nihayet yurduna karşı sorumluluklarını yerine getirmede erkeğinin en güçlü ve emin destek ve ortağı olma niteliklerini de yeni kuşaklara aktarmada büyük bir hüner göstermiştir. Büyük Atatürk'ün yarattığı muhteşem inkılâbın ana gayesi ve uygulamalardaki stratejisinin asıl fikri “Milletimizi batı uygarlığı seviyesinin üzerine çıkarmak” olduğunu biliyoruz. O, bu amaçla giriştiği birçok konuda ve gerçekleştirdiği bütün yeniliklerde daima önceliği Türk kadınına verdi. Kadınımızın kültür seviyesini yükseltmeyi, evinin içinde ve dışında sahip olması gereken ve lâyık olduğu bütün haklarını kendisine teslim etmeyi ve onun her yönüyle çağdaşı olduğu başka ülkeler kadınlarının da üzerinde görmeyi arzuladığı bir gerçektir. “Kadın Hakları ve Statüsü” konusu, Atatürk'ün yaşamı boyunca üzerinde durduğu, incelediği, daima geliştirici değişmeler yaptığı bir konudur (Göksel, 2012) Görülmektedir ki, Atatürk İnkılâbının, ülkemizi her konuda yeniliklerin yaratıldığı, yepyeni bir çağa ulaştırdığı bir gerçektir. Atatürk gerçekleştirdiği her inkılâp, sosyal bünyemizde kökten değişmelerin kaynağı oldu. Çağın gerisinde olan her kurum, her inanış ve davranış bırakılarak bunların yerine en doğrusu, en çağdaşı getirildi. Yaşadığımız dünyada toplumlar “gelişmiş, az gelişmiş veya gelişmekte” gibi sınıflara bölünmektedir. Bunların her birinde kadının durumu ve toplumun sosyal bünyesindeki yeri başka başkadır. Diğer toplumlarda kadının yeri ve hakları Türk kadınınki ile birlikte değerlendirildiği zaman yapılan değişikliklerin en fazlasının “Türk Kadını”na düştüğü görülür. “Atatürk inkılâbını ve Atatürk'ü Türk Milleti'nin en tutucu insanının bile daha iyi tanıması, takdir etmesi ve yersiz düşünce ve duyguları uzaklaştırması mümkündür. Yararlanılan Kaynaklar: GÖKÇİMEN, S. (2008), Yasama Dergisi, Sayı 10, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, s.11 GÖKSEL, B.(2012) T.C. Atatürk ve Kadın Hakları, Başbakanlık Atatürk Araştırma Merkezi Sayı:1 http://atam.gov.tr/ataturk-ve-kadinhaklari/(Erişim tarihi: 04.03.2013). Kadın Hareketinin Kurumsallaşması (1994) Fırsatlar ve Rizikolar, Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi, İstanbul: Metis Yayınları, KURNAZ, Ş. (1992) Cumhuriyet Öncesinde Türk Kadını (1939-1923), İstanbul. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Web Sayfası, http://www.ksgm.gov.tr/ esitlik/ html, (Erişim tarihi: 05.03.2013). İNAN, R. “Tarihte, Köyde, Kentte Türk Kadını”, T.T.K. 'unda Konferans 5 Aralık 1980. NEÜ KTÜEL GÜNCEL 5 Üniversitemiz Öğrencilerinden 'Çanakkale Zaferinin 98. Yıl Dönümü' konulu panel N evşehir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü tarafından '18 Mart Çanakkale Zaferinin 98. Yıl Dönümü' dolayısıyla öğrenci paneli düzenlendi. Üniversitemiz Fen Edebiyat Fakültesi Konferans Salonunda düzenlenen 'Çanakkale Zaferinin 98. Yıl Dönümü' konulu panele; Nevşehir Üniversitesi MühendislikMimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nesimi Aktaş, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Erol Seyfeli, Genel Sekreter Vekili Doç. Dr. Erdoğan Çiçek, Rektör Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Özden Taşğın, Tarih Bölüm Başkanı Doç. Dr. İlyas Gökhan, Yrd. Doç. Dr. Emin Özdemir, Yrd. Doç. Dr. Metin Ziya Köse, Yrd. Doç. Dr. Kürşat Koçak, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Oğuz, Öğr. Gör. Dr. Suzan Akkuş, Arş. Gör. Hüseyin Saraç, üniversitemiz akademik ve idari personeli ile öğrenciler katıldı. Panelin açılışında konuşan Üniversitemiz Rektör Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Özden Taşğın, “Çanakkale kitabî bilgiler dışında konuşulması ve tartışılması gereken bir meseledir. Çünkü sadece bize anlatılan 250 bin şahadetin vücut bulduğu bir yer değildir. Çanakkale 750. Yılından itibaren İslam'la şereflenen ve o zamandan beri İslam'ın kılıçtarlığını yapan bu necip milletin savaşıdır. Çanakkale bu milletin 'bitti, tükendi' dendiği yerde ayağa kalkarak vücut bulup dünya siyasi tarihine ve milletler tarihine 'Ben buradayım' dediği bir savaştır” diye konuştu. Tarih Bölüm Başkanı Doç. Dr. İlyas Gökhan “Bu anlamlı günde öğrencilerimizin yer aldığı ve konuştuğu farklı bir panel düzenlemek istedik. Öğrencilerimizin bugün burada ortaya koyacakları bilgiler ışığında bizler yeniden Çanakkale'de yaşanan her şeyi enine boyuna öğrenmiş ve bilgi sahibi olmuş olacağız. Bu vesileyle emeği geçenlere şimdiden teşekkür ediyorum” dedi. Konuşmaların ardından iki oturum halinde düzenlenen panele geçildi. Arş. Gör. Hüseyin Saraç'ın oturum başkanlığını yaptığı ilk oturumda; Tarih Bölümü 4. Sınıf öğrencisi Fatih Sansar 'I. Dünya Savaşı'na Giriş Sürecinde Osmanlı Devleti', Sosyal Bilimler Enstitüsünden doktora öğrencisi Okutman Ali Çakırbaş 'Çanakkale Cephesi'nde Deniz Harekatı', Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı doktora öğrencisi Arş. Gör. Emine Mutlu 'Çanakkale Cephesi'nde Kara Muharebeleri', Tarih Bölüm 3. Sınıf öğrencisi Zehra Koyun 'Çanakkale Cephesinde Kirte Muharebesi' ve Tarih Bölümü 3. Sınıf öğrencisi Fatma Karaca 'Çanakkale Zaferinin Kazanılmasında Mustafa Kemal Paşa'nın Rolü' konuları hakkında sunum yaptılar. Arş. Gör. Almıla Gökçe Özcan'ın oturum başkanlığını yaptığı ikinci oturumda ise; Tarih Bölümü 3. Sınıf öğrencisi Sevgi Şayıp 'Çanakkale Cephesinde Türk Kadınlarının Rolü', Tarih Bölümü 4. Sınıf öğrencisi Fulya Feyiz 'Çanakkale Cephesinde Gizli Kadın Kahramanlar ve Faaliyetleri', Tarih Bölümü 3. Sınıf öğrencisi Sefa Emre Koç 'Yabancı Askerlerin Gözüyle Çanakkale', Tarih Bölümü 4. Sınıf öğrencisi Mehtap Karakaş 'Çanakkale Cephesinde Anzaklar', Tarih Bölümü Arş. Gör. Fatih Şendil 'Hatıratlar Işığında Çanakkale Cephesi Muharebeleri' ve Üniversitemiz Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı Yüksek Lisans öğrencisi Oğuzhan Abacı 'Çanakkale Şehitliğini Gezen Turistlerin Duyguları' konularında sunum yaptılar. Panel, genel değerlendirme konuşmalarının ardından panele katılan ve emeği geçenlere teşekkür belgelerinin verilmesi ile son buldu. Çanakkale’de şehit düşen askerlerimiz, ‘Çanakkale Zaferinin 98. Yıl Dönümü' dolayısıyla Üniversitemizde gerçekleştirilen bir dizi etkinlikle anıldı 'Kınalı Kuzular' adlı tiyatro izleyenleri duygulandırdı Gülşehir Meslek Yüksekokulunda Çanakkale Şehitleri'ni Anma Programı ve 'Kınalı Kuzular' Adlı Tiyatro Oyunu gerçekleştirildi. Yaklaşık 600 kişinin katıldığı programda Gülşehir Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin hazırladığı tiyatro gösterisinde duygu dolu anlar yaşandı. Tiyatroda Mehmetçiğin vatanseverliği, bayrak ve ezan için verdiği mücadele anlatıldı. Okutman Ahmet Korkmaz katılımcılara hitaben yaptığı konuşmada, 'Ecdadımız, hayatta kalarak değil şehit olarak kahraman olmayı tercih etti. Birinci Dünya Savaşı'nda askerimiz birçok cephede çarpıştı. Etrafları kuşatılmıştı. Yokluk içindeydiler. Ancak onlar ellerinden geleni sonuna dek yapmak için kararlı ve azimliydiler. Çamurlu su içtiler, hurma çekirdeklerinden ekmek yaptılar. En önemlisi çekirge yediler. Sadece düşmanla değil, açlıkla, susuzlukla ve sıcakla da çarpıştılar. Çanakkale'de askerlerimizin yediği en lüks yemek ne idi biliyor musunuz? Kavrulmuş buğday taneleri ve kuru ekmek idi. Bizim de bugün öğle yemeğimizde 1915 yılında şehit düşen askerlerimizin yemek listesinde olan, şekersiz üzüm hoşafı ve kuru ekmek var'' dedi. Hacı Bektaş Veli MYO'dan 'Metrekareye On Bin Nokta Düştü' konulu sergi 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü dolayısıyla Nevşehir Üniversitesi Hacı Bektaş Veli Meslek Yüksekokulu Grafik Tasarımı Programı öğrencileri tarafından 'Metrekareye On Bin Nokta Düştü' konulu resim sergisi açıldı. Kapadokya Forum'da gerçekleştirilen serginin açılışına; Üniversitemiz MimarlıkMühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nesimi Aktaş, Nevşehir Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Ersan Kabalcı, Gülşehir Meslek Yüksekokulu Müdürü Öğr. Gör. Dr. Mehtap Aracı, Hacı Bektaş Veli Meslek Yüksekokulu Müdürü Öğr. Gör. Gökhan Keven, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı. Serginin açılışında konuşan Mimarlık-Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nesimi Aktaş, “Çanakkale ve orada canlarını feda eden aziz şehitlerimizi bugün burada bir kez daha minnet ve şükranlarımızla anıyoruz” dedi. NEÜ KTÜEL GÜNCEL 6 Hocalı Katliamı Üniversitemizde anıldı ‘Katliam’ konulu karma sergide, Hocalı'da katledilen 613 kişiyi temsil eden sembolik mezara katılımcılar tarafından kırmızı karanfiller bırakıldı H ocalı Katliamı'nın yıldönümü dolayısıyla Nevşehir Üniversitesinde 'Hocalı' konulu konferans, 'Katliam' konulu karma sergi ve 'Hocalı Katliamı' fotoğraf sergisi açıldı. Nevşehir Üniversitesi Türk Dünyası Kültür Topluluğu ve Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından Üniversitemiz Sosyal Tesis Binasında gerçekleştirilen konferans ve sergi açılışına; Nevşehir Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Çetin Pekacar, Mimarlık-Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nesimi Aktaş, Ürgüp Sebahat ve Erol Toksöz Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Tuncay Bülbül, Rektör Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Özden Taşğın, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derviş Kılınçkaya, üniversitemiz akademik ve idari personeli ile öğrenciler katıldı. 'KATLİAMI' KONU ALAN SERGİLERE YOĞUN İLGİ 'Hocalı Katliamı'nın yıldönümü dolayısıyla Nevşehir Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi Savaş Kurtuluş Çevik küratörlüğünde 'Katliam' konulu karma sergi ve 'Hocalı Katliamı' fotoğraf sergisi açıldı. Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derviş Kılınçkaya ‘Hocalı’ konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı Nevşehir Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi başta olmak üzere 19 üniversiteden 35 sanatçının baskı resim, resim, seramik ve grafik çalışmalarının yer aldığı sergi açılışı öncesi Üniversitemiz Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Çetin Pekacar bir konuşma yaptı. Prof. Dr. Çetin Pekacar, “Biz milletçe kendimizi iyi tanımıyor ve geçmişimizi iyi bilmiyoruz. Tarihimizde yaşanmış olaylardan birkaçı dışında yaşanmış olayları ve arkasında yer alanları bilmiyoruz. İşte bunlardan biri de Ermenilerin Azerbaycan'da katlettiği Azeri soydaşlarımızın durumu. Ayrıca Osmanlının son dönemlerinde Kafkaslar'da, Balkanlar'da, Filistin'de, Avrupa'da ve Ortadoğu'da milyonlarca Türk insanı katledilmiş ve büyük acılar yaşamışlardır” dedi. Daha sonra Hocalı'da katledilen 613 kişiyi temsil eden sembolik mezara katılımcılar tarafından kırmızı karanfiller bırakılarak serginin açılışı gerçekleştirildi. Katılımcılar sergide yer alan eserleri gezerek eser sahiplerinden bilgi aldı. KILINÇAKAYA'DAN 'HOCALI' KONFERANSI Sergi açılışının ardından Nevşehir Üniversitesi Türk Dünyası Kültür Topluluğu tarafından 'Hocalı Katliamı'nın yıldönümü dolayısıyla 'Hocalı' konulu konferans düzenlendi. Düzenlenen konferansa Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derviş Kılınçkaya konuşmacı olarak katıldı. Doç. Dr. Kılınçkaya 26 Şubat 1992 yılında Azerbaycan'ın Karabağ bölgesinde yaşanan katliamın nedeni ve yaşanan üzücü olaylar hakkında katılımcıları bilgilendirdi. Konferans sonunda Üniversitemiz Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Çetin Pekacar tarafından konuşmalarından dolayı Doç. Dr. Derviş Kılınçkaya'ya teşekkür belgesi ve plaket verildi. 'Hocalı Katliamı'nın yıldönümü dolayısıyla düzenlenen 'Hocalı' konferansında Doç. Dr. Kılınçkaya Azerbaycan'ın Karabağ bölgesinde yaşanan katliamın nedeni ve yaşanan üzücü olaylar hakkında katılımcıları bilgilendirdi NEÜ KTÜEL KÜLTÜR-SANAT 7 Geçmişten günümüze toplumumuzda kadın Yrd. Doç. Dr. ELİF EREN Güzel Sanatlar Fakültesi D ünya kadınlar gününü kutladığımız bu ayda öncelikle insan haklarından bahsetmeliyiz. Çünkü hepimiz insanız ve insan olarak dil, din, cins ayrımı olmadan hukuk karşısında eşitiz. Kadın ve erkek de birbirlerinden farklı özelliklere sahipler ama bir terazinin iki kefesini dengede tutmak durumunda yani toplum hayatını dengelemek durumundalar... Kendi toplumumuza kadınlarımızın rolüne bakacak olursak, ilk Türk devletlerinde hakanların yanında hatun adı verilen eşleri devlet yönetiminde söz sahibiydi. Osmanlı İmparatorluğu'nda da yönetimde söz sahibi kadınlara rastlıyoruz. Siyasi anlamda çok başarılı olan Kösem Sultan, gelmiş geçmiş en etkin ve iktidar sahibi kadındı. Günümüz toplumunda ise kız ve erkek çocuklarının, çocukluktan itibaren ayrı ilgi alanlarına itilmeleri, sosyalleşme sürecinde erkek çocuklarına karar verme rolü yüklenirken kız çocuklarına ise edilgen oluş ve ikincillik rollerinin öğretilmesi siyasal karar alma süreçlerinden kadının uzaklaşması sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle toplumumuzda kadına çizilen çerçevenin değiştirilmesi ve toplumsal yaşamda kadının konumunun güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla kadınlarımızın istihdamını artırmaya ve üreten bireyler olmalarını sağlamaya yönelik çeşitli projeler yapılmaktadır. “Güzel Sanatlar Alanındaki İlk Kadınlar...” Kadınlarımız güzel sanatlar alanında da eserler vermekte, üreten bireyler olarak toplumumuzda yer almaktadırlar. Güzel sanatlar denince görsel sanatlar (resim, heykel, seramik ve mimari sanatları), işitsel sanatlar (müzik ve edebi sanatlar) ve görsel-işitsel sanatlar (tiyatro, opera, bale, sinema) akla gelmektedir. Sabiha Bengütaş, Cumhuriyet Dönemi İlk Kadın Heykeltıraşımız… Güzel sanatlar alandaki yeteneğini geliştirmek için, 1920 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi'nin Resim Şubesi'ne girdi. Bir sene bu bölümde okuduktan sonra bölüm değiştirerek, Heykel Şubesi'ndeki 3 erkek öğrenci arasına ilk kız öğrenci olarak katıldı. Atatürk ve İnönü için açılan heykel yarışmasında birinci oldu. Ülkemizde ve yurt dışında ilk Türk kadın heykeltıraşı olarak tanındı. Prof. Jale Yılmabaşar, İlk Kadın Seramik Profesörümüz… Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu'nu bitirmiş, stajlarını Almanya'da yapmıştır. Sayısız ülkede büyük ses getiren sergiler açtı. Geleneksel formları, modern dekor tekniğiyle bağdaştıran sanatçı birçok büyük otel, mağaza ve fabrikaya panolar yaptı. 1972 yılında İrlanda'da dünyanın en iyi altı seramikçisinden biri seçildi. Seramikle resmi bir arada götüren ender sanatçılardandır. Mihri Müşfik Hanım, Çağdaş Resim Çalışmalarını İlk Başlatan Kadın Ressam… Eğitimine İstanbul'da başlamış, Roma ve Paris'te devam etmiştir. Özellikle portreleriyle tanındı. Papanın ve Atatürk'ün ilk portresini yaptı. İstanbul Kız Güzel Sanatlar Akademisi'nin ilk kadın öğretmeni, İnas Sanayi-i Nefise'nin ilk kadın yöneticisi oldu. Pek çok kadın ressamın yetişmesinde emeği geçti. Leyla Saz Hanım, İlk Kadın Bestekârımız… Sarayda ilk piyano dersleri alanlardandır. Musikide yaptığı çalışmalarından dolayı “Nişan”a layık görüldü. 200'den fazla bestesi mevcuttur. Gazetelere de şiirler yazdı. Fatma Aliye Hanım, İlk Kadın Romancımız… Hepimizin 50 TL'lik banknotların arka yüzündeki resminden tanıdığı ilk kadın romancımız ve felsefecimiz… Edebi yaşantısı 1889 yılında Georges Ohnet'in Volonté adlı romanını Meram adıyla çevirmesi ile başladı. Bu romanı Bir Hanım imzasıyla yayımlamıştır. Fatma Aliye Hanım, bu ilk çevirisinden sonraki çevirilerinde Mütercime-i Meram takma adını kullandı. 1891 yılında Ahmet Mithat Efendi ile birlikte Hayal ve Hakikat adlı romanı yazdı. 1892 yılında Muhadarat adlı ilk romanını kendi adıyla yayımladı. Kadınlara Mahsus Gazete'de kadın sorunlarına ilişkin makaleler yazdı. Semiha Berksoy, İlk Kadın Opera Santçımız… Tiyatro eğitimi aldığı Darülbedayi Tiyatro Okulu'ndan sonra sesini konservatuardaki, yani Dar'ül Elhan'daki ilk şan hocası sopranı Nimet Vahit Hanıma dinletti ve şan derslerine başladı. 19 Haziran 1934 tarihinde Adnan Saygun'un bestelediği ilk Türk Operası Özsoy'da Ayşim rolünü oynadı. 1941 ise Ankara'da profesyonel anlamda ilk opera gösterisi olan Tosca operasında Karl Ebert yönetiminde oynadı. Yararlanılan Kaynaklar: Ayfer Yıldız, “Demet İkiler, Kadın İstihdamının Artması İçin 'Kökten Değişiklik Şart' Diyor”, 03.03.2013 tarihli Milliyet Gazetesi (Röportaj) Mathias Mesenhöller, “Kadının Haz, İktidar ve Yaşam Savaşı: Harem-i Hümayun”, Mart 2013 Geo Dergisi http://blog.milliyet.com.tr http://www.ozgurlukdunyasi.org http://www.sabihabengutas.com http://www.kadinlaricin.net http://www.gorselsanatlar.org http://www.turkishpaintings.com Kadınlar Günü karma sergisi beğeni topladı Avanos Meslek Yüksekokulu akademik personeli ile Güzel Sanatlar Fakültesi akademik personeli ve öğrencileri tarafından ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ konulu fotoğraf, resim ve heykelden oluşan karma sergi düzenlendi. Serginin açılışını yapan Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç, eser sahiplerinden yaptıkları eserler hakkında bilgi aldı. Sergi Hacıbektaş Kaymakamlığı Turizm Danışma Müdürlüğü Sergi Salonunda sanatseverlerle buluştu. NÜKÇAM’DAN ‘Kadına Dair’ Söyleşi Nevşehir Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (NÜKÇAM) tarafından, ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ etkinlikleri kapsamında ‘Kadına Dair’ söyleşi düzenlendi. Oturum başkanlığını Yrd. Doç. Dr. Leyla Kahraman’ın yaptığı etkinlikte, Yazar Hasan Baran, ‘Sanat, Kültür, Edebiyat, Siyaset ve Kadın’; Türk Dünyası Sanatçılar Birliği Ege Bölge Başkanı Ressam Mustafa Ali Kasap ise ‘Çizgilerden Kelimelere Efe Kadınları’ konulu sunumlarını salondakilerle paylaştı. NEÜ MART 2013 Sayı:14 aktüel KÜLTÜR-SANAT Kitabın büyüsü... Yrd. Doç. Dr. OKTAY YİVLİ Fen-Edebiyat Fakültesi Hayatımızda kitaplar varsa yalnızlığa paydos demişizdir. Bunun için değil midir; Cemil Meriç'in gözlerini kaybettiği hâlde kitapları işitmek istemesi... P ayot okumanın insana, özgür olma gücünü kazandırdığına inanır. Okumak insanı nasıl özgürleştirir peki? İçine doğmuş olduğu talihsiz ortamdan çekip çıkararak, yaşamın sunmadığı fırsatları tanıyarak, geniş aydınlığa açılan bir büyük görüş zenginliği armağan ederek okumak; alabildiğine bir hürriyetle donatır insanı. Bizler, içinde bulunduğumuz koşulların tutsağı iken, yalnızca verili değerlerle yetinirken, tutunduğumuz düşüncenin en doğrusu olduğunu sanırken bir gün okuyacağımız bir kitap ezberimizi bozuverir. Elimizden tutup gönüllü esiri olduğumuz bir dar dünyadan geniş ufuklara taşır bizi. Paul Valery'nin “Aslanın vücudu yediği hayvanlardan oluşur.” diye ünlü bir sözü vardır. Ormana kral olabilmek için aslanın başka hayvanlara gereksinimi vardır. Bizim dünyamızın oluşulması için de kitaplara, yazarlara ve başka düşüncelere ihtiyacımız vardır. Hiç kimse doğup büyümekle ruhsal ve düşünsel olarak kendine yeter donanıma sahip olduğunu iddia edemez. Zira bizler biyolojiden çok kültürün çocuklarıyız. Hepimiz ötekinin fikrine, ötekinin hayaline, ötekinin yazdıklarına muhtacız. Kendimizi değiştirmenin, kendimizi geliştirmenin, kendimizi inşa etmenin yolu; kültürün öz barınağı olan kitaplardır. Roosevelt “Kitaplardan insanı tanıdım.” diyerek bizi şaşırtır. Çünkü birçoğumuz bu sözün aksine insanları hayatın içinde tanıdığımıza inanırız. Bu kanımız, bir noktaya kadar doğrudur da. Ancak yaşantımızın genişliğiyle kitapların engin dünyasını karşılaştırdığımızda seçenek bolluğunun kitapların lehine olduğunu görebiliriz. Her insan, hayatı boyunca sınırlı sayıda insan ve olayla karşılaşırken kitaplar; sonsuz sayıda insan manzarasını ve deneyimini içerir. Dostoyevski gibi büyük yazarlar, insanı yalnız karşımıza çıkarmakla kalmaz; aynı zamanda bütün maskelerinden soyarak onu çıplak ruhuyla önümüze itiverir. HAYATIM DEĞİŞTİ okudum kitap bir İnsanlar gibi kitaplar da çeşit çeşittir. Utangacı vardır, utandıranı vardır. Kimisi cömerttir, bol verir; kimisinin eli sıkıdır, kendisini dirhem dirhem satar. Herkes bu çeşitlilik içinde kendi gönlünü okşayacak birini bulabilir. Onlar, kötü çocuk televizyon gibi bizi aynı kalıba sokmaya çalışmazlar; tek bir şaka karşısında hepimizin gülmesini beklemezler; aynı kısır acıyı her defasında önümüze sürmezler. Kitaplar bizim iyi dostlarımızdır. Evimizde, kitaplığımızda, elimizin altında, başucumuzda; bize yalnızca bir uzanış kadar yakındırlar. Bir dost uzaklığında bizim ilgimizi beklerler. Kitapla ne paylaşmışsak aramızda bir sır olarak kalacaktır. Ne zaman başımız sıkışsa onlar en yakınımızdır. Hangi sıkıntımız için başvursak onlardan mutlaka bir karşılık alırız. Hayatımızda kitaplar varsa yalnızlığa paydos demişizdir. Bunun için değil midir; Cemil Meriç'in gözlerini kaybettiği hâlde kitapları işitmek istemesi; bunun için değil midir, Nurullah Ataç'ın ölüm döşeğindeyken kitaplardan teselli beklemesi!.. Kitapsız yaşamak mümkün müdür? Yaşamın bütün seslerini ve evrenin senfonisini değil, alıştığımız birkaç sesi duymakla yetinirsek; dünyanın sonsuz hâllerini göremesek de kendi penceremizden beliren bir kıraç manzara bizi doyurursa; düşlemekten, umut etmekten, geçmişe yolculuktan, geleceği tasarlamaktan vazgeçersek kitapsız bir yaşamın mümkün olacağını kabul edebiliriz. Orhan Pamuk'un anlatıcısı “Yeni Hayat” romanına “Bir kitap okudum, hayatım değişti.” diye başlar. Böyle tek bir kitabın bir mucize yaratabileceği, insanı hemencecik değiştirebileceği belki güzel bir düştür. Ancak yeteri sayıda kitabın, yeteri sayıda yazarın ve yeteri sayıda düşünürün; şu alıştığımız benlerimizden yeni bir ben yaratacağına hiç kuşkusuz bütün kalbimizle inanabiliriz.