Klivet 2015 yılına hızlı başladı 28 Veteriner Hekim

Transkript

Klivet 2015 yılına hızlı başladı 28 Veteriner Hekim
Klivet 2015 yılına
hızlı başladı 28
Veteriner Hekim
Tuğba & Erdal Çerkezoğlu
ile klinik sohbeti 20
Protein kayıplı
enteropatilere karşı güncel
yaklaşımlar 70
lif
S.44
Hayvanları liflerle tamamlanmış
mamalarla besleyerek daha
sağlıklı olmasını sağlayabilir
ve birçok sağlık probleminin
üstesinden gelebilirsiniz.
İÇİNDEKİLER
6 > Dünya pet sektöründen
son haberler
Her ay olduğu gibi pet dünyasından
ve veteriner sağlık sektöründen
en yeni gelişmeleri sizlerle
paylaştığımız notlar bölümümüzde,
bu ay da şaşırtan haberleri Petinfo
farkı ile takip edin!
18 > Toxocara cati mücadelesinde
etkili çözüm ortağınız; Prefender
Erişkin kedilerde gizli seyreden,
yavru kedilerde orta şiddete
semptomlara sebep olan Toxocara
cati enfestasyonlarına karşı
antiparaziter mücadele hem hayvan
hem de halk sağlığı açısından ciddi
önem taşımaktadır. Dr. Bayer,
Toxocara cati eradikasyonunda
veteriner hekimlere Prefender
kullanımını öneriyor.
sayfa
20
28 > Klivet 2015’e hızlı başladı
Klivet yılın ilk organizasyonunu
alt üriner sistem cerrahisine dahili
yaklaşım ve yeni cerrahi teknikleri
konulu semineriyle 25 Ocak’ta İzmir
Mövenpick Otel’de gerçekleştirdi.
38 > Kuru göz hastalığı
Prof. Dr. Murat Şaroğlu, insanlarda
olduğu gibi hayvanlarda da sıklıkla
karşılaşılan kuru göz hastalığının
en yaygın sebeplerini ve olası
komplikasyonlarda bu hastalıkla
nasıl müdahale edilmesi gerektiğini
Petinfo okurlarıyla paylaştı.
sayfa
38
42 > Köpekler nasıl öğrenir?
Şüphesiz her veteriner hekim
meslek hayatı boyunca
doğru eğitilmemiş köpeklerle
karşılaşmıştır. Oysaki, insanlar
gibi köpekler de eğitim alabilir ve
becerilerini geliştirebilir. Unutmayın
ki, köpeklere davranışlarını kontrol
edebilmeleri için yardım ettiğiniz
de sizin sadık dostunuz olmamaları
için hiçbir neden kalmayacaktır.
44 > Göz ardı edilmemesi
gereken besin maddesi; Lif
Besinlerde bulunan liflerin önemini
herkes bilir, peki ya kedi ve köpek
beslenmesinde de esas besin
olduğunu biliyor musunuz?
56
sayfa
Klinisyen Veteriner Hekimler
Derneği İzmir Şubesi Yönetim
Başkanı Serdar Aktop Klivet’in
yeni yıldaki projelerini paylaştı.
sayfa
64
Veteriner Hekim Pelin Çakar
insanlara hayvan sevgisini
ilkokuldan başlayarak aşılanması
gerektiğini düşünüyor.
70 > Protein kayıplı
enteropatilere karşı
güncel yaklaşımlar
Protein kayıplı enteropati (PKE)
gastrointestinal kanaldan yoğun
protein kaybı ile karakterize, sık
karşılaşılan bir klinik problemdir.
Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ‘dan
protein kayıplı nefropatilerin güç
olgularında uygulanabilecek güncel
tedavi önerileri.
sayfa
sayfa
28
64 > Hayvan sevgisi küçük
yaşlarda kazandırılmalı
‘İnsanın sevdiği işi yapması herkese
nasip olmaz’ diyerek çalışan ve
mutluluğunu bizimle paylaşan
Petshine Veteriner Kliniği sahibi
Veteriner Hekim Pelin Çakar’la
tanışmaya ne dersiniz?
56 > Kanserle başa çıkabiliriz
Son zamanlarda kedi ve köpeklerde
gözlenen kanser vakalarında ciddi
bir artışla karşı karşıyayız. Peki, bu
büyüyen güncel problemle nasıl
savaşabilileceğimizi biliyor muyuz?
Sevimli dostlarımızı kanserden
korumak mümkün mü?
PETİNFO 2015/02 04-05
70
76 > klinisyen Veteriner
hekimin güvenlik rehberi
Veteriner hekimler “tam zamanlı”
(full time) değil, “tüm zamanlı” (all
time) çalışan bir meslek grubuna
mensup olduklarından iş ve meslek
güvenliği Veteriner hekimler için
daha fazla önem taşımaktadır.
EDİTÖR
Kadına karşı
şiddetin ve kadın
cinayetlerinin son
bulması dileğiyle…
Veteriner Hekim
YAĞMUR AĞCAOĞLU
Yepyeni iki köşe yazarımızla karşınızdayız
Hepimizinde bildiği gibi veteriner
hekimlik durmadan kendini yenileyen
meslekler grubunda yerini almaktadır.
Teknolojinin ve tıbbın ilerlemesiyle
hızlı bir ivmeyle gelişen bu meslegin
mesuplarına da dolayısıyla çok iş
düşmektedir. Kurulduğumuz günden
bu yana yeniliklerin ve gelişmelerin
takipçisi olmaya ve siz değerli veteriner
hekimlerimize dünyadan ve ülkemizden
veteriner tıpla ilgili en son gelişmeleri
sunmaya misyon edinmiş bulunmaktayız.
Bu doğrultuda klinisyen veteriner
hekimlerimize destekte bulunmak
amacıyla Veteriner Göz Merkezi kurucusu
Prof. Dr. Murat Şaroğlu’nun ve Köpek
eğitimi ve kedi/köpek davranışları
uzmanı Dr. Gürbüz Ertürk’ün katkılarıyla
hazırladığımız iki yeni köşemizi sizlere
sunmaktan gurur ve mutluluk duyarız.
Kedi ve köpek beslenmesi denildiğinde
aklımıza ilk olarak her zaman kaliteli
protein miktarı gelmektedir, peki ya
lifler? Hep arka planda kalan lifler, insan
beslenmesinde olduğu kadar hayvan
beslenmesinde de oldukça önemli besin
maddeleridir. Hayvanları lif bakımından
yoğun mamalarla besleyerek onların
daha sağlıklı bir hayat sürmelerine olanak
sağayabiliriz. Beslenme uzmanlarının da
yorumlarını alarak hazırladığımız bu özel
konumuzun kedi ve köpek beslenmesiyle
ilgili sizlere farklı bir perspektif
kazandıracağını düşünüyoruz.
Bilimin ışığında kalmanız dileğiyle
Saygılarımla
Veteriner Hekim Ayça Üvez
Klivet 2015’e hızlı başladı
Klivet yılın ilk organizasyonunu kedilerde alt üriner sistem problemleriyle
ilgili gerçekleştirdi.
> syf 28
Veteriner Hekim
GİZEM KUTUN
Kanserle
başa çıkabiliriz
Kanser vakalarıyla nasıl
savaşabiliriz? Sevimli
dostlarımızı kanserden
korumak mümkün mü?
> syf 56
petinfo
Şubat / Sayı: 72
Pet Sağlığı Dergisi
Ayda bir yayımlanır.
YAYIN TÜRÜ
SÜRELİ YEREL
SAHİBİ
Mat Medya Tanıtım
Hizmetleri Tic. Ltd. Şti.
MEHMET AKTOP
GENEL KOORDİNATÖR
BARIŞ KOLGU
[email protected]
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Vet. Hekim YAĞMUR AĞCAOĞLU
[email protected]
YAZI İŞLERİ SORUMLUSU
VET. HEKİM AYÇA ÜVEZ
[email protected]
VET. HEKİM GİZEM KUTUN
[email protected]
KATKIDA BULUNANLAR
Prof. Dr. Murat şaroğlu
Dr. Gürbüz Ertürk
ART DİREKTÖR
EBRU DERELİ
[email protected]
GRAFİK TASARIM
EMEL VURAL
[email protected]
DANIŞMA KURULU
PROF. DR. AHMET ERGÜN
PROF. DR. NİLÜFER AYTUĞ
PROF. DR. TAMER DODURKA
Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin
Dr. Banu Dokuzeylül
VET. HEKİM RAHŞAN EROL
BASKI
Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd. Şti. 100
YIL MAH. MASSİT MATBAACILAR SİTESİ
2. CADDE GEZEGEN BİNASI NO: 202/A
BAĞCILAR/İST Sertifika No: 12002
ADRES
YAYINCILAR SK. 10/4 34414
SEYRANTEPE - İSTANBUL
TEL: 0212 324 50 56 - 324 50 59
www.matmedya.com
ABONE
BANU SAYINÇ
[email protected]
Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz.
Petinfo Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz, sektörel bir yayındır.
PETİNFO 2015/02 06-07
NOTLAR
Kurtköy Patileri Grubu’na Bayer
Sosyal Yardım Grubu ve Bayer Türk
Pet Severler Kulübü’nden destek
Onlarla yaşam kanser
hastalarına iyi geliyor
İsrailli araştırmacılar
tarafından yürütülen çalışmada,
terapi köpeklerinin, boyun, kafa ve
gastrointestinal sistem kanseri olan ve
radyasyon ya da kemoterapi tedavisi
gören hastalar üzerindeki etkileri
araştırıldı. Araştırmanın sonunda,
köpeklerin kanser hastası bireylerin
duygusal refahını artırdığını tespit
edildi. Hepimizin bildiği gibi kanser
hastalarında ruhsal motivasyon çok
önemlidir. Bugüne kadar yapılan
araştırmaların hepsinde stresin,
duygusal gelgitlerin kanserin en büyük
çağırıcısı olduğu tespit edilmiştir. Bu
araştırmayla beraber hayvan destekli
terapilerin kanser hastalarında daha sık
uygulanacağı düşünülüyor.
Bayer Türk çalışanları Sosyal Yardım
Grubu ve Bayer Pet Severler Kulübü
minik dostlarımızla bir araya geldi
Kurtköy’de zorlu kış
şartlarında hayatta kalma
mücadelesi veren 3000 kadar
köpeğe her hafta düzenli yardım
sağlayan Kurtköy Patileri
Grubu’na, 8 Şubat’ta SYG ve Bayer
Türk Pet Severler Kulübü ‘de
destek olarak, minik dostlarımıza
bol bol mama ve sevgi dağıttı.
18 kişilik bir ekiple bölgeye
giden SYG gönüllüleri ve
Pet Severler Kulübü, sadece
köpeklere 3 gün yetecek kadar
mama temin etmekle kalmadı,
aynı zamanda köpeklerin bütün
ihtiyaçlarıyla da yakından
ilgilendi. Soğuk hava ve açlık
yüzünden ölmek üzere bulunan
2 yavru köpek hemen veterinere
yetiştirilerek acil tedavi almaları
sağlandı. İki minik yavru, tedavi
sonrasında sahiplendirilmek
üzere barınağa emanet edildi.
Hayvanlara yardım için
bir araya gelen Bayer Türk
Çalışanları Sosyal Yardım
Grubu ve Pet Severler Kulübü
önümüzdeki günlerde farklı
projelerle yardımlarına devam
ediyor olacaklar.
PETİNFO 2015/02 08-09
Doç. Dr. Kerem Ural’ın
kitabı yayımlandı
AMÜ Vet. Fak. İç Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Kerem Ural’ın 15 yıllık yurtiçi
ve yurtdışı çalışmaları sonunda
hazırladığı “Köpeklerde Paraziter
Dermatozlar; Veteriner İç Hastalıklarında Olgulardan Edindiğimiz
Dersler” isimli kitabı yayımlandı.
NOTLAR
Büyük dostluklar iyi beslenmelidir
Türkiye’nin ilk premium kedi
– köpek maması Champion, aktif
ve çalışan köpekler için ürettiği
“Dana Etli Aktif ve Çalışan Köpek
Maması” ile soğuk kış günlerinde
sevimli dostlara ihtiyaç duydukları
tüm besin maddelerini tek seferde
sunuyor. “Büyük dostluklar iyi
beslenmelidir” anlayışı ile sevimli
dostlara en kaliteli ürünleri
sunan premium Champion,
yüksek kalitedeki hayvansal
proteinleri zengin olan bu mama
ile köpeklere tam ve dengeli
beslenme sunarak onların genel
sağlığını ve ideal vücut ağırlığını
korumasına yardımcı oluyor. Evcil
hayvanların yaş, ırk ve boyutuna
özel beslenme seçenekleri
sunan Champion, kaliteli ve
yüksek oranda hayvansal protein
zenginliği ve yüksek biyodeğerliliği
nedeniyle maksimum değerde
protein sindirilebilirliği sağlar.
Özel tane yapılı, sağlıklı ve kaliteli
hammaddeleri, doğal ve kolay
sindirilen olan Champion, kendine
özgü tat ve kokusu ile evcil
hayvanların en sağlıklı ve mutlu
şekilde beslenmesini mümkün
kılıyor. A, D, E ve B7 (Biotin)
vitaminleri, çoklu doymamış yağ
asitleri, linoleik asit (LA), demir
(Fe), maya kaynaklı beta-glukan
ile evcil hayvanlarınızı potansiyel
sağlık sorunlarından koruyor.
Champion mamaları, bütün
dünyada insan gıdalarında bile
yenilikçi olan organik selenyum ve
organik mineraller içeriyor.
Balığa protez
göz taktılar
KAYA balığINa dış
tehditlerden kendisini
koruyabilmesi için protez
göz ameliyatı yapıldı. Balığın
tek gözü daha önce gelişen
katarakt sonucunda alınmıştı,
bu ameliyatın üzerine diğer
balıklar korumasız gördükleri
kayabalığını hırpalamaya
başladılar. Seattle Aquarium’un
baş veteriner hekimi ve ekibi
tarafından gerçekleştirilen
operasyonda protez göz, göz
küresinin sabit kalmasını
sağlayan kemiğe titanyum
klipsler ve dikişlerle tutturuldu.
Paralizli köpekler için çalışmalara başlandı
North Carolina State Üniversitesi araştırmacıları medulla spinalisinde
problem bulunan yarım felçli köpeklerin her birine ayrı sağaltım yöntemi
uygulanması gerektiğini savunarak araştırmaya koyuldu. Çalışmalar 19 felçli
köpek üzerinde 2 ayrı sinirlerdeki hasarları düzeltici ilaç uygulanarak yapılmıştır.
İki ilaç da aynı şekilde çalışmasına rağmen etkilerinin köpekten köpeğe farklı
olduğu gözlenmiştir. Buluş felç tedavilerinde kişisel uygulamaları arttıracağı ve
medulla spinalis hasarları bulunan hastalara iyi getirileri olacağı umuluyor.
PETİNFO 2015/02 10-11
NOTLAR
5 yaş altı çocuklarda
gözlenen salmonella
vakalarının %25’i
sürüngen kaynaklı
Sürüngenler
%27 oranında
salmonella saçıyor
Yeni çalışmalarda
sürüngenlerin birçok hastalığı saçtığı
tespit edilmiştir. 127 vaka
üzerinde yapılan araştırmalarda
salmonella vakalarının %27’nin
sürüngenlerle iç içe olduğu
tespit edilmiştir. Sürüngen kaynaklı
salmonellalar belirgin derecelerde
invaziv hastalıklardır. Çalışma sırasında 48 vakadan
5’i bakteriyemi, 2 tanesi meningitis ve bir tanesi
kolitis şeklinde meydana geldiği gözlenmiştir.
Sürüngen kaynaklı olmayan salmonella vakalarında
ise 3 adet bakteriyemi ve bir menenjit meydana
geldiği gözlenmiştir. Sonuç olarak sürüngen kaynaklı
salmonella vakaları genellikle daha ağır geçmektedir.
Otizm hastalığıyla
köpeklerle savaşın
Hayvanlarla büyüyen çocuklar
kendine daha çok güveniyor.
Missouri Üniversitesi’nde yapılan
araştırmalara göre hayvanlarla büyüyen
otistik çocukların sosyal etkileşimleri
daha kuvvetli oluyor. Araştırmayı yürüten
Gretchen Carlisle otistik çocuklar arasında
yaptıkları çalışma sonunda, hayvanlarla
beraber yaşayan ve beraber yaşamayan
çocuklar arasında farkın oldukça belirgin
olduğunun altını çizdi. Hayvanlarla
büyüyen otistik çocukların kendilerini
tanıtma, soru sorma ve sorulan sorulara
cevap verme gibi davranışları daha rahat
gerçekleştirdiği ve kendilerine daha çok
güvendikleri ortaya çıkmıştır. Araştırmayı
gerçekleştiren uzmanlar köpeklerin otistik
çocuklar için çok iyi bir fikir olduğunu
vurguladı ve otistik çocuk sahibi aileler için
muhteşem bir çözüm olduğunu söyledi.
Sorumsuz hayvan sahibine caydırıcı ceza
Köpeğinin yürüyen
insanları ısırmasına izin
veren pet sahibi 10 yıl pet
sahiplenemeyecek. İngiltere’de
Derbyshire yolunda yürüyüş
yaparken köpeğinin geçen sene
Ocak ve Mayıs ayları arasında 4
insanı ısırması üzerine kadına 10
yıl hayvan sahiplenmeme cezası
verildi. Pointer cinsi köpeğinin
tasmasından kurtularak
PETİNFO 2015/02 12-13
kaçmasına izin vermesi ve 4
insanı ısırmasına sebep olması
sebebiyle kadın, 3 ay hapis
cezasına çarptırıldı. Fakat
hayvan sahibinin 63 yaşında
olması nedeniyle bu ceza askıya
alındı ve 10 yıl boyunca başka
bir hayvan sahiplenememe
cezasına çarptırıldı. Saldırgan
köpek de sahibinden alınarak
kulübeye kapatıldı.
NOTLAR
Enjeksiyonla kısırlaştırma mümkün
Ohio State Üniversitesi
Veteriner Fakültesi bilim
adamları ameliyatsız, alternatif
kısırlaştırma yöntemi üzerine
uzun süren çalışmalarını
başarıyla sonuçlandırdı.
Söylenenlere göre; kalsiyum
klorid enjeksiyonunun petlerde
meydana gelen kontrolsüz
çoğalmalara engel olduğu,
ayrıca bir dozu sadece 1
dolara mal olduğu belirtildi.
Enjeksiyon kimyasal olarak
erkek hayvanların testis
hücrelerini etkileyerek, sperm
üretiminin ve depolanmasının
önlenmesini sağlıyor.
Enjeksiyon sonrası hücreler
skar dokusuyla sarılıyor
böylece kısırlık meydana
geliyor. Araştırmacılar
uygulamaların özellikle yeterli
veteriner hekim olmayan ve
çok sayıda sahipsiz köpek
bulunan bölgelerde oldukça
kullanışlı olacağını düşünüyor.
Uygulamanın daha bakanlık
tarafından onaylanmadığının
altını çizen yetkililer, bu
ucuz yöntemle hayvanlar
arasında meydana gelen
kontrolsüz çoğalmaların önüne
geçilebileceği düşünmekte.
Direnç oluşturmayan yeni bir
etken madde: Teixobactin
Boston, Massachusettes’deki
Northeastern Üniversitesi araştırmacıları
tarafından, herhangi saptanabilir bir dirençle
karşılaşılmadan patojenleri yok eden bir
antibiyotik keşfedildi. Bilim adamları bu
antibiyotiğin, tedavi açısından büyük umutlar
vaat ettiğini düşünmekte. Bu çalışmalarının
amacının tüberküloz ve MRSA gibi kronik
enfeksiyonların sağaltımını mümkün kılmak
olduğu belirtildi Teixobactin araştırmacılar
tarafından, antimikrobiyal materyallerin rutin
taramaları sırasında tespit edilmiştir.
Köpekler bilim adamlarından
hislerini saklayamadı
Purina araştırmacıları
termal görüntülemeyle,
köpeklerin insanlarla
iletişimi sırasındaki
heyecanlanma
derecelerini ölçüyor.
Daha önce köpeklerin
negatif duyguları üzerine
araştırmalar yapılmış ve
hisleri derecelendirilmişti.
Bu sefer Purina ekibi
köpeklerin pozitif duygularını
derecelendirerek bu konuda
bilgi sahibi olmamızı
sağlayacak. Araştırmacılar
PETİNFO 2015/02 14-15
köpekleri termal veya
infrared kameralarla dış
uyaranlara karşı oluşan
olumlu duyguları kayıt
altına alıyor. Köpeklerin
insanlarla ilişkileri sırasında
gözlerinde, kulaklarında
ve patilerinde meydana
gelen kan dolaşımı tepkileri
kameralarla incelenerek
ısı dalgalanmaları
derecelendirilerek
kaydediliyor. Araştırmaların
bir yıl içerisinde tam olarak
sonuçlanacağı söyleniyor.
NOTLAR
Bavet’ten çalışanlarına
satışta yenilikler eğitimi
22-26 Aralık tarihleri arasında, Ramada Plaza İstanbul Asia Airport’ta Bavet
İlaç’in saha elemanlarına yönelik organize ettiği yılsonu eğitim ve değerlendirme
toplantısı, tüm saha ekibinin eksiksiz katılımı ile başarılı bir şekilde gerçekleştirildi.
sunumu ve bunların ışığında saha
ekibi ile gerçekleştirilen beyin
fırtınası ile yeni dönem stratejiler ve
kampanya belirleme ile devam etti.
Arion İşletme Müdürü Yiğit
Altav’da belli süreçlerde toplantıya
dahil olarak satış sorumlusu
arkadaşlarımızla GMP üretim
uygulamaları bilgilerini paylaştı.
M
isyonu ve vizyonu gereği
her yıl bir önceki yıla oranla
büyümeyi hedefleyen Bavet
İlaç, hızla değişen pazar koşullarında
rekabet üstünlüğünün devamını
sağlamak için, inovasyon yapmanın
yadsınamaz bir gerçek olduğunun
bilincinde çalışmalarını hızla
yürütmeye devam ediyor.
Bavet İlaç’ın saha elemanları için
düzenlemiş olduğu, 2014 yıl sonu
toplantısının ilk iki günün de satış
eğitimi verildi. Pazarlama Müdürü
Cemal Kaya yönetimindeki toplantıda,
tecrübeli saha ekibi geçmiş yıllarda
edinmiş oldukları teknik eğitim
bilgilerini, almış oldukları satış eğitimi
ile tamamlama ve bunu daha etkin
bir şekilde kullanabilme becerisine
ulaşmış oldu. Toplantı, Cemal
Kaya ve Özgür Özdemir’in, 2014
yılında gerçekleştirilmiş ve 2015
yılında gerçekleştirilmesi planlanan
kampanyaların değerlendirilmesi,
PETİNFO 2015/02 16-17
Bavet toplantıda ithal edilmiş
yeni ürünlerini çalışanlarına tanıttı
Toplantıda ayrıca Teknik Müdür
Dr. Demir Özdemir, ithal edilmiş
olan Vetinov pet beslenme ürünleri
Diş Sağlığı, Bahçe Koruyucu,
Üriner Sağlık, Easypill Kolay tablet
yutturma, Smectite yeşil kil toksin
bağlayıcı, Joint Support bitkisel
Antinflamatuar, Eklem sağlığı Joint
Flex, Karaciger fonksiyonlarını
destekleyici Liver Support, Deri ve
tüy sağlığı Skin, L-lysine ürünlerinin
sunumlarını gerçekleştirdi. Toplantıda
gerçekleştirilen grup aktiviteleri ekip
ruhunun oluşmasında etkili oldu.
Bavet İlaç’ın cirosal bazda büyümesini
yıllar bazında değerlendiren ve
sunumunu gerçekleştiren Cemal
Kaya, 2015, 2016, 2017, 2018 yıllarına
ait büyümeye dayalı ciro hedeflerini
çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi.
Bavet İlaç Yönetim Kurulu Başkanı
Zekeriya Nergiz’in kapanış konuşması
ile toplantı sona erdi.
Toplantı sonrası düzenlenen
gala gecesinde Bavet İlaç çalışanları
2014 yılının yorgunluğunu, diledikleri
gibi eğlenerek, stres atarak geride
bıraktılar ve yeni yıla merhaba dedi.
Profender’in içeriğindeki etkin maddeler
kıl folikülleri tarafından emilerek kan
dolaşımına geçer ve bağırsaklardaki
parazitleri öldürür.
Toxocara cati mücadelesinde
etkili çözüm ortağınız;
Profender
Toxocara cati enfestasyonlarına karşı antiparaziter
mücadele halk sağlığı açısından ciddi önem taşımaktadır.
Dr. Bayer, Toxocara cati mücadelesinde Veteriner
hekimlere Profender’i öneriyor.
Yuvarlak solucanlar, yani
askaritler hayvanlarda sıklıkla
gözlenen bağırsak parazitleridir.
Kedigillerde Toxocara cati ve
Toxocara leona olmak üzere 2 tip
askarit gözlenmektedir. Tüm dünyada
yaşayan evcil kedilerde ise sıklıkla
Toxocara cati enfestasyonlarıyla
karşılaşılmaktadır. Toxocara cati 6-10
cm uzunluğunda spagettiye benzeyen
bir soluncan tipidir. Askaritler
kedilerin bağırsaklarının içeriklerinden
beslenerek, konağın cılız ve sağlıksız
kalmasına neden olmaktadır.
Toxocara cati ilk olarak 1782
yılında Goeze tarafından geniş
boyun kanatları olan bir parazit
olarak görüntülemiştir. Schrank,
1788 yılında bu parazite Ascariscati
ismi vermiştir. Toxocara cinsi ise
PETİNFO 2015/02 18-19
Stiles ve Hassal tarafından 1905
yılında resmileştirilmiştir. 1922
yılında ise tüm bu buluşlardan yola
çıkarak parazitin ismi Toxocara cati
olarak kesinleşmiştir.
Kedilere Toxocara catI
nasıl bulaşmaktadır?
Toxocara cati kedilere 3
şekilde bulaşmaktadır. Bütün
bulaşma şekilleri kedilerin enfektif
yumurtaları yutması sonucunda
meydana gelmektedir. Erken
enfestasyonlarda larvalar kese
oluşturarak dokularda birikmektedir.
1. Sütle bulaşma: Toxocara cati
ile enfekte olan bir kedide bulunan
larvalardan bazıları vücudun diğer
organlarına da göç edebilmektedir.
Gebelik bu inaktif larvaları aktive
ederek meme bezine geçmesini
sağlar ve parazitler sütle anneden
yavruya geçer.
2. Avlanırken: Kemirgenler
yuvarlak soluncanların ara
konakçısıdır, dolayısıyla kediler
kemirgenleri öldürüp yediklerinde
Toxocara cati ile enfekte olurlar.
3. Çevreden bulaşma: Kedilerin
askarit yumurtalarıyla enfekte olan
toprak ya da enfekte dışkıyla teması
sonucunda meydana gelmektedir.
Toxocara cati’nin yaşam çemberi
Toxocara cati larvaları dışkıyla
dışarı atıldığında inaktif formdadır,
bu 1. evredir. Daha sonra çevrede
gelişerek aktif hale geçer bu
yaklaşık 3 hafta süren 2. evredir. Bu
formda yumurta aylarca doğada
yaşayabilmektedir. Kediler enfekte
larva içeren yumurtayı yuttuktan
sonra larvalar ilk olarak bağırsak
mukozasına tutunmaktadır. Daha
sonra parazit larvaları karaciğer
ve diğer organlara yayılmaktadır.
Karaciğerde larvalar 3. evresine
geçmektedir. Buradan kan
dolaşımına katılarak akciğerlere
göç etmektedir. Larvalar akciğere
geçtiklerinde 4. evreye geçmektedir.
Kediler öksürük sırasında parazitleri
boğazlarına çıkarırlar ve ardından
tenya
askarid
Hayvan sahipleri
Toxocara cati
saçılımında dışkının
rolüyle ilgili
bilinçlendirilmeli.
kancalı kurt
Profender’in 4 üstün özeliği
Kancalıkurtlara, şeritlere ve
askaritlere karşı etkilidir.
Hızlı etki eden güçlü bir topikal tedavidir.
Tek dozda T. cati’nin tüm formlarına
karşı etkilidir.
Güvenlik indeksi yüksektir.
yutarlar. Bu Toxocara cati parazitlerini
ikinci kez tekrardan bağırsak yoluna
girmesini sağlamaktadır. Parazitler
bağırsaklarda olgunlaşırlar ve
çiftleşmeye başlarlar. Dişiler
yumurtalarını dışkı yoluna bırakarak
çemberin tekrardan başlamasını
sağlamaktadırlar. Bazıları
dokularda keseli hale gelerek inaktif
formda yaşamlarına devam eder.
Antiparaziterlerle bağırsaklardaki
Toxocara catiler ölse de dokulardaki
larvalar etkilenmemektedir.
Kedilerde toxocara cati varlığını
nasıl anlayabiliriz?
> Zayıf ve sağlıksız tüy yapısı
> Diyare
> Kusma, kusmukta spagetti
tarzında parazitler
> Sert ve dolu göbek, özelliklede
yavru kedilerde
> Şiddetli vakalar pnömoni
ve bağırsak tıkanmalarına
sebep olmaktadır.
> Zayıf, çelimsiz vücut
Toxocara cati zoonoz bir hastalıktır
Toxocara cati insan sağlığını
da tehdit eden bir parazittir. En
sık bulaşma sebebi kedi dışkısıyla
kontamine çevredir. Unutulmamalıdır
ki, Toxocara cati yumurtaları
uygun çevre şartlarında yıllarca
enfektifliğini koruyabilmektedir.
Bilinen dezenfektanlar çevrede yer
alan Toxocara cati yumurtalarına etki
etmemektedir. Bu sebeplerle, hem
hayvan hem de halk sağlığı açısından
bu parazitle mücadele ciddi önem
taşımaktadır. Korunmada en etkin
yol, kedilerin parazitleri saçmasını
önlemektir. Bu doğrultuda yapılacak
düzenli antiparaziter müdahale
oldukça önemlidir. Ayrıca hayvan
sahiplerini Toxocara cati saçılımında
kedi ve köpek dışkılarının rolü
hakkında bilinçlendirmek de parazitle
mücadelede etkili bir yöntemdir.
Kediler için, güvenilir etkin koruma
Profender damlatma çözeltisi
sadece kedilerde kullanılır.İçeriğinde;
emodepsit ve praziquantel etkin
maddeleri bulunmaktadır.
Emodepsit; askarit ve kancalı
kurtlara karşı etkilidir (Toxocara
cati, Toxocara leonina, Ancylostoma
tubaeforme) Praziquantel; cestodlara
karşı etkilidir (Dipyldium caninum,
Echinococcus multilocularis ve Tenia
taeniaformis’in bağırsaklardaki tüm
formlarına karşı etkilidir). Gebelik
ve emzirme sırasında kullanılabilir
(çiftleşmede, yavruların doğumundan
önce ve takiben her 3 ayda bir).
Güvenlidir, kazara yalanması
durumunda bazen salya ve kusma
gözlemektedir. Bunlar da tamamen
reversibl belirtilerdir. Yetişkin kedilerde
önerilen dozun 10 katına, yavrularda
ise 5 katına kadar herhangi bir yan
etki meydana gelmeden kediler
tarafından tolere edilmektedir. 8
haftalık yaştan ve 500 gramdan büyük
kedi yavrularında kullanılabilir. 
Profender nasıl etki eder?
Profender’in içerisinde bulunan, yıllar içerisinde parazitlere karşı etkinliğini
kanıtlamış olan praziquantel ve benzersiz bileşik olarak anılan emodepsit
etken maddelerinin sinerjik etkileriyle bağırsaklardan parazitleri eradike
etmektedir. Kedinin derisine uygulama yapıldıktan sonra kıl folikülleri tarafından emilen etken maddeler hızlıca kan dolaşımına geçerek bağırsaklardaki
parazitleri kontrol altına alarak elimine etmektedir.
KLİNİK
Bizim için esas
olan; hayvanların
sağlık ve refahıdır
Öncelikli hedefi, her zaman sevimli dostlarımızın sağlık ve refahını sağlamak olduğunu
söyleyen Gaziantep’in en köklü veteriner kliniğinin kurucusu olan Veteriner Hekim
Erdal Çerkezoğlu ve Veteriner Hekim Tuğba Çerkezoğlu’yla tanışmaya ne dersiniz?
Veteriner Hekim Erdal Çerkezoğlu ve
Veteriner Hekim Tuğba Çerkezoğlu
ortopedi operasyonlarında iddialı
olduklarını vurguladı.
Dünya standartlarında bir
klinik, 18 yıllık bir deneyim daha ne
olsun diyorsunuz tabii, ama Vetpet’in
özellikleri bunlarla bitmiyor. 600
metrekare bir alan üzerine inşa
edilen, iki kattan oluşan Vetpet,
işinin uzmanı Veteriner Hekim Erdal
Çerkezoğlu ve Veteriner Hekim Tuğba
Çerkezoğlu tarafından Gaziantepli
hayvanseverlere ve sevimli
dostlarımıza üst düzeyde sağlık
hizmeti sunmaktadır. Ortopedi ve
yumuşak doku operasyonlarında son
derece başarılı olduklarını söyleyen
Veteriner Hekim Erdal Çerkezoğlu ve
Veteriner Hekim Tuğba Çerkezoğlu’la
Vetpet’in yeni yüzüyle birlikte
gerçekleştirmek istedikleri projeler
ve hedefler hakkında keyifli bir klinik
sohbeti gerçekleştirdik.
PETİNFO 2015/02 20-21
Vetpet’in başarılarınızın altında
yatan mesleki ilkeleriniz nelerdir?
Bunları bizimle paylaşabilir misiniz?
Öncelikle veteriner hekimlik
bir okyanustur, biz veteriner
hekimler ise bu okyanusta birer
kum tanesiyiz. Sonuçta fakülteden
mezun olduğumuzda her konuda
uzman olamıyoruz, mutlaka bazı
konularda yetersiz kalabiliyoruz.
Örneğin bir kedi veya köpekte bir
göz problemiyle karşılaştığımızda
bu işin uzmanları kadar konuyu
bilemeyebiliriz fakat hasta sahibi
konuya böyle yaklaşmıyor, bizlerin
her konuda işin uzmanı olmamızı
bekliyor, doğru bilgilendirilmek
istiyor ve en önemlisi de sonuç
bekliyor. Açıkçası beşeri hekimlerin
işi bizim işimize göre çok daha
kolay. Bir tıp hekimi tek alanda
uzmanlaşırken, biz hasta sahibinin
gözünde bütün alanlarda uzman
olmak zorundayız. Beşeride
bir göz hekimi, ortopedik vaka
gördüğünde hastayı ortopediste
yönlendirebilirken, bizim öyle bir
şansımız maalesef olmuyor. Biz
hastamızın bütün problemlerini
anlamak ve hasta sahibine aktarmak
zorundayız. Bizim gözümüzde
veteriner hekim bir masada oturup
aşı yapan, tırnak kesen, parazit
kontrolü yapan biri değildir. Biz
bütün konularda uzmanlaşabilmek
için, Vetpet’i açtığımızdan beri Erdal
Bey’le beraber ciddi anlamda ders
çalışıyoruz. Her seminere katılarak
veteriner tıpdaki gelişmeleri
yakından inceliyoruz. Klinisyenlikte
vaka sirkülasyonu oldukça hızlıdır,
bu sebeple kendimizi geliştirmemizin
çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
Vetpet’e oldukça yüksek bir yatırım
yaptığınızı görüyoruz. Peki bu
yatırımların karşılığını alabiliyor
musunuz? Yoksa veteriner hekimlik
mesleğine yaptığınız bir yatırım
olarak mı değerlendiriyorsunuz?
Bizim hiçbir zaman ticari bir
kaygımız olmadı. Biz 97 yılından
beri Vetpet üzerinden kazandığımız
bütün geliri tekrar Vetpet’e yatırdık.
Peki neden ticari kaygımız olmadı?
Bizim bakış açımız her zaman “Daha
iyi nasıl olabiliriz, kliniğimizde daha
iyi hizmet verebilmek için kendimize
ve kliniğimize neler katabiliriz”
şeklindeydi. Bu sebeple devamlı
veteriner hekimlik üzerine yatırım
yaptık ve hala da böyle yapmaya
devam ediyoruz. Mesleğimizi çok
seviyoruz, hayvanlara yardım
etmek bize keyif veriyor. Hasta
sahipleriyle kurduğumuz diyaloglar
bizi memnun ediyor. Gaziantep’te
Avrupa standartlarında bir klinik
açarak çok güzel yatırım yaptığımı
düşünüyorum. Bu yatırımın fazlalığını
kastederek bize; 10 yıl sonra bu
Vetpet eskiyecek, yine bir inovasyona
ihtiyacı olacak ve şu kadar para
gerekecek, yine kliniğinize bu kadar
büyük bir yatırım yapar mısınız,
yoksa yatırımınızı başka türlü mü
kullanırsınız, tarzında gelen sorulara
ise tek cevabımız; yatırımımızı tekrar
kliniğimize yapacağımızdır.
İki kattan oluşan
Vetpet’i kısaca
tanıyalım
Vetpet’de, mesleğe saygı, hayvan
sahibine saygı gibi saygı unsurları
göze çarpmakta. Sadece ticari
değil, barınma şartları vs. burada bir
refah var. Yeni oluşum planlanırken
neler düşünüldü?
Bizim hastalarımızla aramızda,
ilk girdikleri andan itibaren duygusal
bir bağ oluşmaktadır. Sonuçta
konuşamayan canlılarla karşı
karşıyayız ve onlar bizden yardım
bekliyor. Bu koşullar, hastalarımızla
aramızdaki bağın güçlenmesine
neden oluyor. Bu bağ ile aklımızda
devamlı “onları daha iyi şartlarda
nasıl tedavi edebiliriz?” sorusu
gelmeye başlıyor. Bu sebeple tedavi
sürecinde hastamızın refahını her
zaman ön planda tutuyoruz. Hasta
hospitalize edilmesi gerekiyorsa, bu
konuda da hastanın psikolojisini göz
önünde bulundurarak hareket
600 m2 bir alan üzerine inşa edilen Vetpet
iki kattan oluşmaktadır. Kliniğin üst
katında iki veteriner hekim odası, 2 adet
muayenehane (kedi ve köpek ayrı), acil
müdahale odası, aşı odası, görüntüleme
merkezi, laboratuvar ve 200 m2’lik bir
petshop bulunmakta. Alt katta 15 yatılı
köpek kapasiteli bir oda, 15 yatılı kedi
kapasiteli bir oda, 3 infeksiyon odası,
ameliyathane, yoğun bakım odası, ameliyat
öncesi tıraş/ dezenfeksiyon odası, otoklav
odası, hastayı operasyona hazırlama odası,
çamaşırhane, 2 adet depo, muhasebe odası,
kuaför odası, personel soyunma odası ve
duş, personel yemekhanesi bulunmaktadır.
Bunların yanı sıra 10 adet köpek pansiyonu,
6 adet kedi evi var. Köpek pansiyonlarımız
ve kedi evlerimizin tamamında yerden
ısıtma sistemi kurulu ve her biri merkezi
havalandırma sistemine sahip.
KLİNİK
Hasta sahipleri Vetpet’e
geldiğinde hastalığın kesin
teşhisinin konulacağından
her zaman emindir.
oluyoruz. Kısacası bizim için esas
olan hastanın refahıdır. Bu da hayvan
sahiplerinin bizim hizmetimizden
memnun kalmasını sağlamaktadır.
Çevredeki illerden birçok hastanız
olduğunu söylediniz. Hayvan
sahipleri tarafından tercih
edilmenizin sebepleri nelerdir?
Hasta sahipleri Vetpet’e
geldiğinde hastalığın kesin teşhisinin
konulacağından emin. Biz, teşhiste
işimizi şansa bırakmıyoruz. Bizde
herşey nettir, “Acaba şu mudur,
18 YILLIK GÜVEN
ediyoruz. Unutmamak gerekir ki,
bazı hastalıkların tedavisinde stres
çok etkili oluyor. Bizim için hastanın
strese girmemesi önemli, hasta her
zaman ev konforunu hissetmeli,
bu konuyla başa çıkabilmek
için hospitalizasyon sırasında
hastalarımızı dikkatli bir şekilde
gözlemliyoruz. Eğer hasta burada
rahat değilse ona göre farklı bir
prosedür belirliyoruz. Hastalarımız
için o kadar ince düşünüyoruz ki;
basit bir enjeksiyon yaparken dahi,
hayvanın enjeksiyonu yapan kişiyi
görmemesine dikkat ediyoruz. Bu
uygulamamızla köpek ve kedilerdeki
hekim korkusunu ortadan kaldırmış
18 senede kazandığımız
güven neticesinde tüm hasta
sahiplerimizde, eğer Vetpet’e
gidersem, onlar bu işi kesin çözer
düşüncesi var. İnsanlar yılladır
nasıl çalıştığımızın farkında,
her zaman doğru sonuçlar ve
doğru yönlendirmeler yaptığımızı
herkes biliyor. Sonuçta
yapamayacağımız şeye de, “biz
bunu yapamayız.” diyebilecek
kadar açık veteriner hekimleriz.
Hasta sahibini Vetpet’e
bağlamak için özel bir çabamız
yok. İşimizi yaparken, hasta
sahipleri bize bağlanıyor.
PETİNFO 2015/02 22-23
Tuğba Çerkezoğlu
başarılarını Sürekli
araştırma yaparak
ve veteriner tıptaki
gelişmeleri takip ederek
Hasta sahiplerini bilgisel
donanımlarıyla tatmin
etmelerine Bağlıyor.
bu olabilir mi?” gibi deneme
yanılma yöntemiyle mesleğimizi
icra etmiyoruz. Hasta geldiğinde
şikayet neyse, onu sonuçlandırana
kadar tedavimize devam ediyoruz.
Ayrıca eksik kaldığımız noktalarda
da konsültasyon için çok değerli
hocalarımız da destek almaktayız.
Bize sadece kesin tanı için gelen ve
tedaviyi reddeden hasta sahiplerimiz
de bulunmakta.
Bölgenizde sıklıkla hangi
vakalar karşınıza çıkıyor? Kısaca
bahsedebilir misiniz?
O kadar çeşitli şeylerle
karşılaşıyoruz ki, kliniğimizde sadece
KLİNİK
Veteriner Hekim Tuğba
Çerkezoğlu, hastalarıyla
aralarında, kliniğe ilk girdikleri
andan itibaren duygusal bir bağ
oluştuğunu söylüyor.
Geri dönüşler
oldukça olumlu
bir vakaya sık geliyor diyemeyeceğim.
Köpeklerde pyometra problemleri
sıklıkla karşımıza gelmekte. İnsanlar
kısırlaştırma konusunda bilinçsiz, bu
konuda elimizden geleni yapsak da,
insanların tabularını yıkamıyoruz.
Göz hastalıklarında da insanlar
başarılarımızın farkında, çoğu hasta
sahibi bu konuda bizi tek geçiyor.
Ortopedik vakalarda ise, bölgedeki
hastaların neredeyse tamamı bize
geliyor çünkü bu alanda iyi bir ekip
oluşturduk. Bunlar haricinde, aynı
gün içerisinde aynı teşhis koyduğum
iki hasta genellikle olmuyor. Yani
hastalık yönünden Gaziantep bölgesinin
çeşitliliği biraz fazla. Fakat Gaziantep’te
bölgesel olarak bir hastalığın daha
fazla görüldüğünü söyleyemem.
Vetpet kurulduğu günden
beri aynı titizlikle çalıştırmaya
devam etmekteyiz. Hedefimiz,
hayvanların sağlık ve refahını
sağlamaktır, bu amaçla kendimizi
her gün yenileyerek, büyüyoruz.
Aldığımız geri dönüşler de
bize doğru yolda olduğumuzu
göstermekte. Şuanda lokal hasta
portföyümüzün yanı sıra, çevre
illerden de birçok hastamız
bulunmaktadır. Ailemizin giderek
büyümesi bizi çok sevindiriyor.
Gaziantep bölgesinin beslenme
alışkanlığı nasıl? Eski alışkanlıklar
devam ediyor mu? Mutfak
artıklarından, profesyonel bir
beslemeye geçiş var mı? Bu konuda
Vetpet’in rolü nedir?
Maalesef Türkiye’de, özellikle
de doğu ve güneydoğuda beyine
kazınmış bazı kalıplaşmış
düşünceler var, hiçbir şekilde
onu değiştiremiyorsun. Mesela
bölgemizde kullanılan yal diye bir
besin var. Yal, insanların kendilerine
dahi yemek bulamadığı dönemlerde
PETİNFO 2015/02 24-25
köpeklerini besledikleri bir besin
maddesidir. Köpekler ve kediler
karnivor hayvanlar olduğu için bu tarz
bir beslenme son derece yanlıştır.
Yokluk zamanında köpeklere verilmiş
olsa da, bu canlılar için zararlı bir
beslenme şeklidir. Fakat çevremizdeki
insanların kalıplaşmış düşüncelerini
kırmak oldukça zor.
Peki son dönemlerde mesleki etik
açısından camiada çok tartışılan
bir konu doğru hekim olmak, sizce
doğru bir hekim nasıl olmalıdır?
Hekim olabilmek için öncelikle
hepimizin zayıf noktası olan ticari
kaygıları bir kenara bırakmamız
gerekmektedir. Bir hastayla
karşılaştığınızda aklınıza gelen,
tedaviyi yaparsam hasta sahibi
öder mi, ödemez mi, düşüncesini
kafamızdan atmamız gerekir. Söz
konusu olan bir canlının hayatıysa
eğer, biz veteriner hekimler için
önemli olan tek şey; o hayvanı
kurtarmak olmalıdır. Bunları
başarabilmek için veteriner hekimin
mali konularla ilgilenmemesi
KLİNİK
gerektiğini düşünüyorum. Bir
veteriner hekimin tedaviye tam
olarak konsantre olabilmesi
için, kliniğin muhasebe kısmına
karışmaması gereklidir, maddiyatla
ilgili problemlerle kafasını meşgul
etmemelidir. Vetpet ekibi olarak,
maddi konulardan kendimizi
soyutladık, biz hekimler olarak
aklımızda hiçbir kaygı olmaksızın
Erdal Bey’le tanı ve tedavimizi
yapıyoruz. Giriş bölümümüzde
yer alan Seda ve Şule Hanım da
yapılan işlemlerin ödeme kısmını
başarıyla idare etmekteler. Bir
veteriner hekimin para konusunda
hasta sahibiyle asla karşı karşıya
gelmemesi gerektiğini düşünüyorum,
geldiği taktirde hastayla arasındaki
ilişki bozulacaktır, doğru teşhis ve
tedaviden uzaklaşılacaktır.
Kısa ve uzun vadedeki projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Ben yıllardır sadece Gaziantep’te
kalmamak ve çevre illerde de klinikler
açmak istesem de Erdal Bey beni
bu konuda frenliyor. Erdal Bey işin
başında durulmadığı taktirde, işlerin
istenildiği gibi sürdürülemeyeceğini
düşünüyor. Bu nedenle bu bizim
için hayal olarak kalacaktır.
Emre Er ve Buse
Acıoğlu köpekleri
Rafi’yi Vetpet
hekimlerine
emanet ediyor.
BESLENMEDE
KURU MAMAYA
YÖNLENDİRMEYE
ÇALIŞIYORUZ
Gaziantep’te yaşayan köpekler
3’e ayrılıyor; fabrikada
beslenenler, bağda beslenenler
ve evde beslenenler. Evde
beslenen köpekler için hayvan
sahiplerini mümkün olduğunca
kuru mamaya yönlendirmeye
çalışıyoruz. Özellikle kuru
mamaların yararlarından
ve içeriğinin zenginliğinden
bahsederek, onların eski
alışkanlıklarını kırmaya çalışıyoruz.
Fakat diğer bağ ve fabrika
köpekleri için sahiplerini böyle
bir değişikliğe yönlendirmemiz
oldukça zor. Bu konuda elimizden
geleni yapmaya devam ediyoruz.
PETİNFO 2015/02 26-27
Vetpet olarak Gaziantep halkının
veteriner hekimlere bakış açısını
17 yıldır değiştirmeye çalışıyoruz.
Bölgemizdeki hayvanseverler
artık veteriner kliniğine geldiğinde,
hekime geldiğinin, hekimi
beklemeleri gerektiğinin ve ya
randevusuz geldiklerinde hekimin
onlarla ilgilenemeyeceğinin
farkındalar. Biz kliniğimize gelen
hasta portföyümüze bu düşünceyi
kabul ettirerek, veteriner hekime
karşı saygıyı oluşturduğumuzu
düşünüyoruz. Özellikle de muayene
ücretlerinin çok önemli olduğunu ve
tüm hasta sahiplerinden alınması
gerektiğini düşünüyorum. Bugün
bir insan hekime gittiğinde, nasıl
muayene ücreti ödemeyi kabul
ediyorsa, hayvan sahipleri de bir
veteriner hekime geldiğinde bu
ücreti ödeme mecburiyeti olduğunu
kabul etmelidir. Proje sponsorumuz
Benefit’e katkılarından dolayı
teşekkür ederiz.
SEMİNER
Adnan Menderes Üniversitesi
Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Bülent Ulutaş
Klinisyen Veteriner Hekimler Derneği
Başkanı Prof. Dr. S. Erdem Acar
Klinisyen Veteriner Hekimler Derneği
İzmir Şubesi Başkanı Serdar Aktop
Klivet 2015’e
hızlı başladı
Klivet yılın ilk organizasyonunu alt üriner
sistem cerrahisine dahili yaklaşım ve yeni cerrahi
teknikleri konulu semineriyle 25 Ocak’ta İzmir
Mövenpick Otel’de gerçekleştirdi.
PETİNFO 2015/02 28-29
K
livet veteriner hekimlik
mesleğinin çağın
gereksinimlerine uygun
olarak gelişmesini
sağlamaya yönelik
organizasyonlara 2015’de de devam
ediyor. Kendi bünyelerinde yaptıkları
genel kurul seçiminden sonra bu
yılın ilk seminerini dernek üyeleri
arasında yaptıkları anket sonucu
doğrultusunda alt üriner sistem
cerrahisine dahili yaklaşım ve yeni
cerrahi teknikleri konulu semineri
25 Ocak’ta İzmir Mövenpick Otel’de
gerçekleştirdi. İki oturumdan oluşan
seminere katılım beklenilenin
üzerindeydi. 110’ye yakın klinisyen
veteriner hekimin katıldığı seminere
İstanbul, Bursa, Bodrum, Marmaris,
Muğla, Denizli gibi şehirlerden ilgi
oldukça fazlaydı.
Sabah oturumunda alt üriner
sistem cerrahisine dahili yaklaşım
konulu sunumu Adnan Menderes
Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden
Prof. Dr. Bülent Ulutaş gerçekleştirdi.
Öğleden sonraki oturumda ise değerli
Klinisyen Veteriner Hekimler Derneği
Başkanı Prof. Dr. S. Erdem Acar, alt
üriner sistem hastalıklarına ait yeni
cerrahi teknikleri katılımcılarla paylaştı.
2015 yılı içinde 5 ayrı spesifik
konuda eğitim
Klinisyen Veteriner Hekimler
Derneği İzmir Şubesi Yönetim Kurulu
Başkanı Serdar Aktop yeni yılın ilk
seminerini değerlendirdi ve Klivet’in
yeni yıldaki projelerini Petinfo
aracılığıyla sizlerle paylaştı.
Klinisyen Veteriner Hekimler
Derneği İzmir Şubesi olarak,
Ekim 2014’te genel kurulumuzu
gerçekleştirdik. Seçilen yönetim
kurulu, ilk yönetim kurulu
toplantısında görev dağılımını yaptı.
2.dönem başkanlığına seçildiğim
Klivet’te, yönetimde yer alan bütün
veteriner arkadaşlarımız ile birlikte
ülkemizde evcil hayvan sağlığı
konusunda meslektaşlarımızı
en yeni bilgilerle donatmayı,
veteriner hekimlik mesleğinin çağın
gereksinimlerine uygun olarak
gelişmesini sağlamayı, mesleki
dayanışmayı arttırmayı, sosyal,
kültürel ve toplumsal alanda
veteriner hekim meslektaşlarımızın
varlığını en üst seviyeye çıkarmayı
temel hedef edindik. Bu hedeflerimize
ulaşmak içinde özellikle ulusal
ve uluslararası meslek örgütleri
ve mesleki bilimsel örgütlerimiz,
fakültelerimiz ile birlikte çalışarak en
iyi ve en doğru bilgiyi hekimlerimizle
paylaşacağız. Klinisyen Veteriner
Hekimler Derneği İzmir Şubesi‘ne
130 veteriner hekim meslektaşımız
üyedir. Bu üye sayısının arttırılması
hususunda meslektaşlarımızla
bire bir görüşmeler yapmaktayız.
Üyelerimizin profilini, serbest
klinisyen veteriner hekimler ile
belediyeler gibi kamu kurumlarında
klinisyen olarak çalışan veteriner
hekim meslektaşlarımız
oluşturmaktadır. Klivet-İzmir olarak
meslek içi eğitimlerine önem
vermekteyiz. Bu amaçla; yurtiçi ve
yurtdışı kongreleri, konferansları,
çalıştayları düzenleyerek, yurtiçi ve
yurtdışından mesleki kariyer sahibi
meslektaşları bu tür çalışmalara
çağırarak, mesleki gelişimi
hedefliyoruz. Bizler Klivet İzmir
Şubesi olarak meslektaşlarımızın
sosyo-kültürel, siyasal ve toplumsal
SEMİNER
alanda da söz sahibi olmasını
temenni ediyoruz. Özellikle
meslektaşlarımızın hangi siyasi
görüşten olursa olsun ülkemizde
siyaset yapmalarını istiyoruz. Çünkü
bugün değişen bütün mesleki yasa
ve yönetmelikler sürekli veteriner
hekimlerin aleyhine olmaktadır.
Fakülte sayıları arttırılmaya
çalışılmış, veteriner hekim iş istihdam
sahası yaratılmamıştır. Siyasette
ne kadar çok milletvekili, belediye
başkanı, meclis üyesi ve hatta siyasi
örgüt başkanı meslektaşımız olursa,
kapalı kapılar ardında hazırlanan ve
çıkarılan, yasa ve yönetmeliklerde de
o kadar çok söz sahibi oluruz.
Seçimden sonra 2015 yılının
ilk seminerini meslektaşlarımıza
yaptığımız anket sonucunda
belirlediğimiz alt üriner sistem
cerrahisine dahili yaklaşım ve yeni
cerrahi teknikleri konulu semineri
25 Ocak’ta Mövenpick Otel’de
gerçekleştirdik. İki oturumdan oluşan
seminere katılım beklediğimizin
üzerindeydi. Klivet-İzmir olarak
2015 yılı içinde 5 ayrı konuda
eğitim düzenlemeyi planlıyoruz.
Bu doğrultuda hazırladığımız anket
formları daha önce düzenlenen
eğitimlerde ve internette çeşitli
guruplarda meslektaşlarımıza
ulaştırıldı. Sahada çalışan
meslektaşlarımızın hangi konularda
eğitime ihtiyaç duyduğu anketlerle
belirlenerek, elde edilen veriler
doğrultusunda düzenlenecek eğitim
programları oluşturulacaktır.
Klinisyen Veteriner Hekimler
Derneğinin İstanbul da bulunan
merkezi ile İzmir Şubesi‘nin
ortaklığında 16-19 Nisan tarihlerinde
Radyoloji Kongresi gerçekleştireceğiz.
Şimdiden yurt içi ve yurt dışından
meslektaşlarımızın beğeni ve ilgisini
kazanan kongre; İzmir Sheraton
Çeşme Otel’de gerçekleştirilecektir.
Organizasyon çalışmaları
tamamlanan kongrenin duyuruları
yapılmış, katılımcıların başvuruları
kabul edilmeye başlanmıştır. Bu
organizasyonda İstanbul Merkez ve
Klinisyen Veteriner
Hekimler Derneği
Başkanı Prof. Dr.
S. Erdem Acar
PETİNFO 2015/02 30-31
İzmir Şube arasında ortaya konan
işbirliği ve dayanışma ciddi bir
sinerji oluşturmuştur. Bu işbirliği,
derneğimizin diğer illerde açılan ya
da açılacak olan şubeleri ve sahada
çalışan meslektaşlarımız açısından
derneğe yönelik olumlu ilginin
artışına neden olacaktır.
Bizler, klinik sahada çalışan
meslektaşlarımızın kendi çalışma
alanları nedeniyle sürekli ilişki
halinde bulundukları kamu
kurumları ile olumlu ilişkiler içinde
olarak, hem bu kurumlarda çalışan
meslektaşlarımızın hem de sahada
çalışan meslektaşlarımızın ilişkilerine
köprü olmayı amaçlamaktayız.
Klinisyen veteriner hekimlerin,
tüm sorunlarını belirleyip, bu
sorunların çözümlenmesi yolunda
çalışmaktayız. Klinisyenlikle ilgili her
konuda ve her alanda çalışmakta olan
tüm mesleki kurum ve kuruluşlarla
ilişki halinde olarak sorunlarımızın
çözümü ve koşulların iyileştirilmesi
amacıyla görüşmekteyiz.
ERKEK KEDİLERDE ALT ÜRİNER
SİSTEM HASTALIĞI (FLUTD) VE
CERRAHİ TEDAVİ TEKNİKLERİ
Seminerin 2. bölümünde Prof.
Dr. Suphi Erdem Acar erkek kedilerde
alt üriner sistem hastalığı (FLUTD)
hakkında katılımcıları kısaca
bilgilendirdikten sonra inatçı ve zor
vakalarda uygulanabilecek yeni
cerrahi tedavi tekniklerden bahsetti.
Erkek kedilerde Alt Üriner
Sistem Hastalıklarından özellikle
tıkanıklık, beslenmeyle yakından
ilişkilidir. Kedi ve köpeklerin besin
maddesi gereksinimleri; yaş, ırk,
cinsiyet, mizaç, bedensel ağırlık,
çevre ve stres faktörlerine göre
değişim göstermektedir. Doğru
besleme; kedinin ömrü boyunca
sağlıklı olmasını sağlarken, bilinçsiz
besleme; birçok sağlık problemlerine
sebep olabilmektedir. Verilecek
günlük yiyecek miktarı, verilen bu
yiyeceklerin sağladığı enerji miktarına
göre belirlenmelidir. Beslemede
mide ve bağırsak bozukluğuna
sebep olmayacak, böbreklere zarar
vermeyecek besin maddelerini
seçmeye özen gösterilmelidir.
Düzensiz öğünler, ihtiyacından azını
veya fazlasını vermek, tek yönlü
besleme, içeriğinin nasıl olduğu
bilinmeyen ucuz hazır mamaların
verilmesi, özellikle erkek kedilerde
alt üriner sistem hastalıklarına
zemin hazırlamaktadır. Kediler uygun
mamalarla beslendiğinde, ürolit
oluşturabilecek maddelerin idrardaki
konsantrasyonu azalmaktadır.
Besin maddeleriyle alınan
mineral maddelerin, idrar
kristallerine dönüşen ürolitlerin, idrar
kesesinden ve kanalından fizyolojik
olarak uzaklaştırılması, idrarın
asidik olmasıyla sağlanmaktadır.
Bu ürolitlere dönüşmesini önlemek
için mutlaka dengeli bir besleme
gereklidir. Bunun için; kalori
yoğunluğu yüksek, magnezyum ve
fosfat miktarı az olan mamalar tercih
edilmelidir. Bu durum ürolitlerin
oluşmasını kontrol altına alacaktır.
Eğer bu kontrol sağlanılamazsa; idrar
alkali hale geçer, idrar kesesindeki
hücre artıkları ve kristallerinin
çökmesiyle ürolit oluşmaya başlar.
Özellikle erkek kedilerdeki ürolitiazis
ve alt üriner sistem hastalığı
olarak adlandırılan FLUTD (Feline
Lower Urologic TRACT Disease)
hastalığı meydana gelir. Bu durumun
oluşmasında; kedilerin düşük kaliteli,
magnezyum ve fosfat miktarı
fazla olan kalitesiz mamaların
yedirilmesinin önemli rol oynadığı
Kastre kedilerin; egzersiz
yapmaması, aşırı ve
dengesiz beslenmesi,
tuvalet kabının kirli
olmasının yarattığı stres,
idrarını uzun süre tutması,
FLUTD riskini artıran
Önemli sebeplerdendir.
FLUTD’un tanısı Abdominal
ve Pelvis’in LL radiografisi
değerlendirmeden konulmamalıdır.
belirtilmektedir. Erkek kedilerde;
kastrasyon sonrasında Üretra Atrofisi
gelişebileceği ve bu durumun Penil
Üretra Obstruksiyonu için bir risk
oluşturabileceği de belirtilmiştir.
Beslenme dışında FLUTD riski,
stresli kedilerde immun sistemin
zayıf olması nedeniyle daha yüksektir.
Diyabetik kedilerde de idrardaki şeker
durumu, bakterilerin üremesi için
kültür görevi yapması, FLUTD riskini
artırmaktadır. Kastrasyon yapılmış
kedilerin; egzersiz yapmaması, aşırı
ve dengesiz beslenmesi, tuvalet
kabının kirli olmasının yarattığı
stres, idrarını uzun süre tutarak
yapamaması, FLUTD riskini artıran
önemli sebeplerdendir.
Erkek kedilerde Abdominal ve
Pelvis bölgesinde Pelvik Üretra’nın
çapı yaklaşık 3-5 mm iken, Penil
Üretra’nın çapı 1-1,5 mm’dir. Bu
anatomik yapı, Penil Üretra’nın
tıkanmasına ve dolayısıyla idrar
akışına engel olmaktadır. İdrarın
kese içinde birikmesi idrar kesesinin
iç duvarında irritasyona ve kesenin
yangılaşmasına (sistitis) neden olur.
Penil Üretra’nın tıkanıklığında
kediler sürekli penisini yalar ve sık sık
idrar yapma pozisyonu almaya çalışır.
Bazen penisten damla damla
SEMİNER
idrar geldiği gibi, bazen de hiç
gelmediği görülür. Normal erişkin
kediler günde 2-3 kez açık renkli, su
kıvamında, keskin kokulu ve akışkan
idrar yaparlar. Sistitli olanlar ise,
sık sık idrar yapma ihtiyacı duyarlar.
İşeme pozisyonu alarak damla
damla kanlı idrar yapmaya başlar.
Kedinin genel durumu bozulur. İştah
kaybolur. Üremide, K+ retensiyonu ile
hiperkalemi de gelişir. Hiperkalemi,
hücre membran potansiyelinin
bozulmasına ve kalpte ventriküler
fibrilasyona neden olarak ölümlere
sebep olmaktadır. FLUTD’da tanı
için; anamnez, Penil Üretra’nın
katether kullanılarak tıkanıklık
derecesi, Abdominal palpasyon ile
idrar kesesinin gerginliği ve ayrıca
Abdominal ve Pelvis’in LL Radiografisi
değerlendirilir. FLUTD’da Tıkanıklık;
komplike olmayan ve komplike olan
tıkanıklıklar olarak iki ana grupta
değerlendirilmelidir.
Komplike olmayan tıkanıklıklar;
24-48 saatlik bir zaman
dilimindeki tıkanıklıklardır. Bu zaman
içerisinde kediler hasta değildir ve
genel durumları da bozulmamıştır.
PETİNFO 2015/02 32-33
Tıkanıklığın giderilmesi için anestezi
rahatlıkla yapılabilir. Anestezide;
1-2mg/kg IV ketamin ya da
Sodium Thiamylal (4-10mg/kg)
kullanılabilir. Alternatif olarak 1=1
Ketamin ve Diazepam (hacimsel
olarak) karıştırılarak 0,1ml/kg IV
ve 0,25mg/kg Diazepam (Telazol,
1-3mg/kg) IV verilir. Diazepam’ın
yerine Acepromazine (0,1mg/kg
IV) de verilebilir. Üretral tıkanıklık
ortadan kaldırılmaz ise, Ketamin ilave
dozu verilmez. Derhal İnhalasyon
anestezisi (İzofluran, Halothan) ile
anestezi devam ettirilir. Tıkanıklık
Penil Üretra’nın ucunda ise, vazelinli
aseptik kateterle açılmaya çalışılır.
Üretra’nın irrigasyonu yapılır. Ucu
künt Canalis Lacrimalisi açmada
kullanılan Gümüş kateterle, Penil
Üretra’daki birikintinin açılmasında
mekanik destek sağlanır. Bu adımların
hepsinin de Üretral Travmaya
neden olacağı unutulmamalıdır.
Penis çekilmesinden dolayı Üretral
Lümen daralır. Bu nedenle penis
çekilmemelidir. Üretra, % 0,9’luk
ılık serum fizyolojik ile retrograde
yıkanmalıdır. Ayrıca irrigasyon için
Buffer solusyonu (pH=4,5) kullanılır.
Lidokain jelli krem ile kateter
yağlanmalıdır. Aseptik tekniğe
de dikkat edilmelidir. Daha sonra
oluşabilecek komplikasyonları
önlemek için kateterizasyon
esnasında çok nazik davranılmalıdır.
Kateter biraz tıkalı bölgeye doğru
ilerletilir ve ardından hemen
retrograde yıkamaya devam edilir.
Daha sonraları kateter idrar kesesine
doğru adım adım ilerletilerek
yıkamaya devam edilir. Bunda başarılı
olunmaz ise enjektörle vakumlama
yapılır. Tekrar yıkanarak hidrostatik
basınç uygulanır. Tıkanıklık materyali
keseye doğru ilerletilir. Bu su basıncı
uygulaması başarılı ise üretra açılır ve
kese içine de ulaşılmış olunur. Üretra
ve kese içi birkaç kere doldurulup
boşaltılarak, tıkanıklık materyalleri
dışarı çıkarılmaya çalışılır.
Eğer bu mümkün olmuyorsa
cerrahi müdahaleye başvurmak
SEMİNER
zorunlu hale gelebilir. Çünkü üretral
kanaldaki total tıkanıklık; ya yaşam,
ya da ölüm demektir. Bütün bu
uygulamalara rağmen, üretradaki
tıkanıklık giderilmez ise, Sistosentez
tekniği ile kese boşaltılır ve keseye
irrigasyon yapılır. Eğer irrigasyon yolu
ile tıkanıklık giderilmiş ise Fleksible
kateter yerleştirilir. Kateter, idrarın
geldiği an görülünceye kadar üretra
içinde ilerletilir. Ancak minimal
düzeyde de olsa, travma yaratacağı
düşünülerek, kateter en fazla 24
25 Ocak’ta İzmir Mövenpick
Otel’de gerçekleştirilen
ve 150’ye yakın klinisyen
veteriner hekimin katıldığı
seminere İstanbul, Bursa,
Bodrum, Marmaris, Muğla,
Denizli gibi şehirlerden
Katılım oldukça fazlaydı.
-48 saat, ya da daha az zaman
vücutta kalmalıdır. Çünkü, dışarıdan
içeriye doğru bakterial üriner
sistem enfeksiyonun ilerlemesine
neden olmaktadır. Sürekli
kateterizasyon işlemi; üretrada
travma ve yangılaşmaya, kateterin
çıkarılmasından sonra da tıkanıklığın
tekrar oluşmasına neden olur. Burada
önemli olan sadece tıkanıklığın
kateterizasyonla giderilmesidir.
Kateter uzun süre bırakıldığı zaman,
bakterilerin kese içinde artmasına
neden olur. Bu işlemler devam
ederken de elektrolit dengeyi sağlayan
sıvılar İV yolla verilir. FLUTD’lu
kedilerde bu solüsyonların deri altı
verilmesi etkili değildir. Tıkanıklığın
tekrar edip etmediği sıklıkla palpasyon
muayenesiyle yapılmalıdır.
Komplike olan tıkanıklıklar;
24-48 saatten fazla geçen
zaman dilimindeki bir tıkanıklıktır.
Böyle durumda derhal damar yolu
açılır. Kan alınır ve Laboratuvar Kan
değerlerine bakılır. Kan değerlerinde
(+ K) Potasyum değerinin artmasıyla
ortaya çıkan, hiperkalemi tablosu en
önemli komplikasyonlardandır. Derhal
tedavideki ilk amaç, hiperkalemiyi
düzeltmek olmalıdır. Daha sonra
tıkanıklığın kaldırılması, elektrolit
dengeyi sağlayıcı solüsyonların IV
yolla verilmesi gerekir. Bu işlemlerin
yapılması ve kandaki asit- baz
dengesinin kurulması için 24
PETİNFO 2015/02 34-35
saatlik zaman yeterlidir. Komplike
tıkanıklarda anestezi çok ciddidir.
Bütün kullanılacak anestezik
maddelerin dozu ½ azaltılmalıdır.
Vücud ısısının düşmesi (hypothermia)
kontrol altına alınmalıdır. Nefrotoksik
antibiyotiklerden kaçınılmalıdır.
Tıkanıklık, rektal tuşe ile Pelvik
Üretra’dan, Penil Üretra’ya doğru
basınç uygulanarak, Penil Üretra’daki
birikintilerin dışarıya çıkartılması ve
idrar akışı sağlanmalıdır. Gerekirse
SEMİNER
sistosentez ile idrar kesesinin
boşaltılması yolu seçilir. Açılma
sağlandıktan bir süre sonra nüks
oluşabilmekte ve bu girişimlerin
sonuç vermediği durumlarda da
derhal operasyon gerekmektedir.
Bu amaçla pek çok operatif
yöntem tanımlanmıştır; Perineal
Üretrostomi, Antepubik Üretrostomi,
Üretrokolostomi, Penil Üretrostomi,
Mantolama tekniği kullanılarak
Prepusium mukozasının Pelvik
Üretra’ya anastomozu (Prepusyal
Ürethrostomi), Transpelvik
Üretrostomi Tekniği.
Komplike tıkanıklarda
derhal operasyon
gerekmektedir
Perineal Üretrostomi tekniğinde
postoperatif olarak; bölgesel
hemoraji, subkutan idrar birikmesi,
irritasyon dermatitisi, striktür, nadiren
üriner inkontinens ve üretrorektal
fistül, üriner sistemin enfeksiyonu gibi
komplikasyonlar gelişebilmektedir.
Bu komplikasyonlardan kaçınmak
için Prepusyal Üretrostomi tekniği
kullanılmaktadır. Bu teknikte;
Operasyon bölgesinde irritasyon
dermatitis gelişmemesi, kısa sürede
ürinasyona başlaması, sistitis
tablosunun oluşmaması, ürinasyonda
akış potansiyelinin normal kedilere
göre daha iyi olması gibi çok önemli
avantajları bulunmaktadır. Ancak,
bu tekniklerin komplikasyonları
sonucunda da tekrar üretral tıkanıklık
ortaya çıkabilmektedir. İdrar akışını
ciddi derecede engellemekte ve
hayati risk (Üremi, Hiperkalemi)
oluşturmaktadır. Böyle vakalarda
da Transpelvik Üretrostomi Tekniği
(TPU) uygulanmaktadır. Ayrıca
TPU; Trafik kazası, köpekler
tarafından ısırılmalar, yüksekten
düşmeler, yavru iken kedilerin
birbirlerinin prepusyumunun
meme diye emmeleri sonucunda
Penil ve Pelvik Üretra’nın zarar
görmesine bağlı olarak normal idrar
akışının engellendiği hallerde TPU
ideal bir tekniktir. TPU’da Temel
5
1
2
4
3
Resim 1
Resim 2
Resim 3
Resim 4
Resim 5
Resim 6
Resim 7
Resim 8
Resim 9
prensip; Os İschium kemiğinin
arka kemer hattının merkezinden
Symphysis Pelvis boyunca, arkadan
öne doğru 10 mm genişliğinde,
20 mm uzunluğunda “U” şeklinde
Osteoektomi yapılır. (Resim 1,
2). Üretra, Os İschium da yapılan
ostektomi bölgesinden önce
ventrale doğru, sonra kraniale doğru
çekilerek Pelvik Üretra’nın dorsal
yüzeyi perineal bölgeye parelel hale
getirilir. Pelvik Üretra’nın dorsal
PETİNFO 2015/02 36-37
yüzeyinden ensizyon yapılarak üretra
mukazası açığa çıkartılır. Pelvik
Üretra mukozası perineal deriye
monofilament emilemeyen, 4/0 dikiş
materyali ile basit ayrı dikişlerle
tutturulur. Böylece yeni bir idrar çıkış
ağzı oluşturulur (Resim 3). Penil
ve Pelvik Üretra’nın tahrip olduğu
diğer vakalar (Resim 4, 5, 6, 7). Apse
olgusu. Kastrasyon hatası sonucunda
Penil Üretra’nın tahrip olduğu diğer
bir vaka (Resim 8, 9).
KEDİ&KÖPEK
Kuru göz hastalığı
ağrı ve konfor
kaybının yanı sıra,
görüş kaybı ve körlük
meydana getirebilen
bir hastalıktır.
Kedi ve köpeklerde
kuru göz hastalığı
Prof. Dr. Murat Şaroğlu, hayvanlarda sıklıkla karşılaşılan
kuru göz hastalığının en yaygın sebeplerini ve olası
komplikasyonlarda bu hastalıkla nasıl müdahale
edilmesi gerektiğini Petinfo okurlarıyla paylaştı.
YAZI: Prof. Dr. Murat ŞAROĞLU VETERİNER GÖZ MERKEZİ
PETİNFO 2015/02 38-39
Kuru göz hastalığı,
insanlarda olduğu gibi evcil
hayvanlarda da sıklıkla rastlanan
göz hastalıklarındandır. Köpeklerde
kedilere göre daha fazla gelişir.
Hastalığın birçok sebebi vardır.
Örneğin; bazı Yorkshire Terrierlerde,
doğuştan lakrimal bezler iyi
gelişmemiştir ve henüz hasta birkaç
aylıkken hastalığın semptomları
ortaya çıkar. Kuru göz hastalığı bazı
ilaçların uzun süreli kullanımından,
otoimmun hastalıkların seyri sırasında,
köpeklerde distemper, kedilerde ise
herpes virüs enfeksiyonları sırasında
gelişebilir. Ancak özellikle, ufak ırk,
yaşlı ve kısırlaştırılmış köpekler
arasında oldukça yaygındır. Terrier,
Poodle ve Cocker Spaniel ırkları ise
hastalığa daha çok yatkındır.
Malpraktis, yani mesleki hatalar
sonucu şekillenen kuru göz
vakaları oldukça üzücüdür
Harder bezi hiperplazisinde hala
bazı meslektaşlarımız bezi ekstirpe
edip uzaklaştırmaktadır. Oysa Harder
bezi gözyaşının yaklaşık yarısını
üreten önemli bir yapıdır. Harder bezi
ekstirpasyonu yapılan ve ergin ağırlığı
15 kg’ın altında olan köpek ırklarında
kaçınılmaz bir şekilde kuru göz
hastalığı gelişmektedir. Harder bezi
hiperplazisi ile karşılaşıldığında bezin
ekstirpasyonu yerine Morgen’ın cep
yöntemi ya da modifiye yöntemlerle
bez yapısı pozisyonuna yerleştirerek
hastalarımızın kuru göz olmasının
önüne geçilebilir. Bezin ekstirpasyonu
veteriner oftalmoloji alanında büyük
bir mesleki hata olarak değerlendirilir.
Kuru göz hastalığının ilk dikkat
çeken belirtileri, blefarospazm,
fotofobi, korneada matlık,
konjunktivalarda hiperemidir.
Ardından göz kapakları kenarında
mukoid yapışkan akıntı birikimi
dikkat çeker. Korneada yangı, yani
vaskülerizasyon ve ödem gelişir
(resim 1). Bu klinik tablo bazı
meslektaşlarımız tarafından basit
bir keratokonjunktivitis olduğu
düşüncesini doğurur. Bu dönemde
kullanılan herhangi bir lokal göz
damlası o dönemde hastanın gözünü
nemlendirip rahatlatsa da tedavi
kesildiğinde soruna yönelik ideal
ilaçlar kullanılmadığından süratle
tablo tekrar geriler. Oysaki belirtiler
görüldüğünde hemen Schirmer
gözyaşı testi uygulansa, tanı netleşir
ve kötüleşmeden tedbir alınabilir.
Schirmer gözyaşı test kağıtları
kolay bulunan ucuz malzemelerdir.
Aslında bunlar özel bir filtre
kağıdıdır. Alt göz kapağının ucuna,
konjunktivaya temas edecek şekilde
yerleştirilen test kağıdı, 1 dakika bu
şekilde tutulur (resim 2). Sonuçta
eğer kağıt 10mm den daha az
ıslandıysa hasta kuru göz olarak
değerlendirilmelidir. Eğer 10-15mm
çıktıysa normal gözyaşı miktarı
olarak değerlendirilebilir. Kuru göz
hastalığı ağrı ve konfor kaybının
yanı sıra, görüş kaybı ve körlük de
oluşturabilen bir hastalıktır. Çünkü
korneadaki kronik yangı neticesinde
kornea saydamlığını kaybeder. Hatta
bazı olgularda korneanın bir kısmı ya
da tamamı pigmentle örtülür ve göz
içerisine ışık giremez (resim 3).
Tedavide hasta sahibinin hastalık
hakkındaki bilinçliliği önemlidir.
Hastalığın tanısı konduğunda,
hasta sahibine gerekli açıklamalar
yapılırken, belki de ömür boyu ilaç
kullanılması gerekeceğini anlatmak
gerekir. Dönem dönem sekonder
enfeksiyonlar için lokal antibiyotikli
damla, kornea ve konjunktivadaki
yangının kontrol altına alınması için
lokal steroidli ya da nonsteroidli
damlalar kullanılabilir. Hastalığın
her aşamasında suni gözyaşı
uygulamalarının sık kullanımı ile
oküler yüzey nemli tutulmaya
çalışılır. Ancak son 20 yılda kuru
gözün tedavisi ve kontrol altına
alınmasında en etkili ilaçlar,
lakrimomimetik ve kısmen yangı
giderici etkisi olan siklosporinli
ilaçlardır. Siklosporinli lokal damla
veya jel formundaki ilaçlar tedavinin
başlangıcında günde 3 kez ilerleyen
İlk dikkat
çeken belirtiler,
blefarospazm,
fotofobi,
korneada matlık,
konjunktivalarda
hiperemidir.
Harder bezi gözyaşının
yaklaşık yarısını üreten
önemli bir yapıdır. Olası
harder bezi hiperplazisine,
ekstirpasyonu ile
müdahale edildiğinde,
ergin ağırlığı 15 kg’ın
altında olan köpek
ırklarında kuru göz
hastalığı kaçınılmazdır.
dönemlerde eğer lakrimasyon arttırılıp
klinik tablo gerilediyse günde 2 ya da
1 kez kullanılabilir. Bütün bu tedavi
girişimlerine rağmen hastalık atak
yapabilir. Bu gibi durumlarda, tedavi
seçenekleri kombine edilerek ve
kullanım sıklığı arttırılarak hastalık
kontrol altına alınmalıdır.
Benim kanıma göre en önemlisi,
Schirmer göz yaşı testinin kliniklerde
bulundurulması ve en ufak bir şüphe
bile varsa, testin yapılarak tanının
erken konulmasıdır. Ayrıca Harder
bezi hiperplazisi gelişen genç hastalar
mutlaka bezi koruyacak bir teknikle
iyileştirilmeli ve ekstirpasyondan
muhakkak kaçınılmalıdır.
EĞİTİM
Köpekler nasıl öğrenir?
Şüphesiz her veteriner hekim meslek hayatı
boyunca doğru eğitilmemiş köpeklerle
karşılaşmıştır. Oysaki, insanlar gibi köpekler
de eğitim alabilir ve becerilerini geliştirebilir. KöpeklerDE öğrenme söz konusu
olduğunda genellikle üç temel
kavramdan söz edilir; gözlemleyerek
öğrenme, klasik koşullanma, edimsel
koşullanma. Gözlemleyerek öğrenme,
herhangi bir neden için gönüllü bir
harekettir. Klasik koşullanma, bir
uyarıya yanıt olarak gelişen reflekssel
tepkinin tekrarlanmasıdır. Bu tepki
gayri iradidir. Edimsel koşullanma,
tetiklenen reflekssel bir davranış
varken, istemli olarak davranışı
sergileme durumu vardır.
1. Gözlemleyerek Öğrenme
Bu öğrenme şekline taklit
ederek öğrenme veya sosyal
öğrenme adı da verilir. Bu öğrenme;
herhangi bir neden için gönüllü bir
harekettir. Köpek bu davranışını
iradesi ile sergiler, irade dışı gelişmez.
Köpekler başka bir köpeği, insanı
veya başka bir hayvanı izleyip taklit
ederek öğrenebilir. Evde yaşayan
köpeklerin birçoğu kapalı kapıları
açabilmektedir. Bu durum tümüyle
sahibini gözlemleyerek öğrenilmiş
Köpeği çağırıp,
bir ödül verirseniz
daha sonraki
çağırmalarınızda
gelme ihtimali artar.
PETİNFO 2015/02 42-43
bir davranıştır. Havlayarak isteklerine
ulaşan bir köpeği izleyip taklit eden
bir başka köpekte isteklerine ulaşmak
için havlamaya başlar. Böylece
gözlemleyerek bir şeyi öğrenmiş olur.
2. Klasik Koşullanma
Bir uyarıya yanıt olarak gelişen
reflekssel tepkinin, aynı uyarıcıya
eş zamanlı ikinci, nötr bir uyarıcı
ekleyerek yeniden oluşmasını
sağlamak ve nihayetinde ilk uyarıcıya
gerek kalmadan sadece ikinci nötr
uyarıcıya maruz bırakılarak aynı
tepkinin oluşturulması. Bu tepki gayri
iradidir. Dört etken vardır.
a. Koşulsuz uyarıcı.
b. Koşulsuz tepki.
c. Koşullu uyarıcı.
d. Koşullu tepki.
Rus Fizyolog ve araştırmacı
Ivan Pavlov bunu, yemek-salya, zil
sesi-salya olarak deneyimlemiştir.
Klasik koşullanma ile oluşan salya
gibi organsal yanıt irade dışıdır.
Köpek bunu kontrol edemez. Klasik
koşullanmada farklı iki uyaran
ve bir yanıt vardır. Köpeklerin
yaşamlarında her gün, her zaman
klasik koşullanma meydana
gelebilir. Örneğin; tuvalet eğitimi
de bir klasik koşullanmadır. Sidik
kesesi dolu bir köpek, dışarıda bu
dürtü ile hareket eder. Sokakta
yerleri koklamaya başlar. Koşulsuz
uyaran; burada idrar kesesinin
doluluğudur. İdrarın yapılması ise
koşulsuz tepkidir. Çiş yapar yapmaz
veya yapmadan hemen önce “çiş”
denilerek koşullu uyarana maruz
bırakılırsa bir süre sonra köpek idrar
yapma ihtiyacında olmasa bile “çiş”
komutuyla idrar yapar.
3. Edimsel Koşullanma
Bu koşullanmanın bir diğer
adı; operant öğrenmedir. İstenilen
bir davranışın koşullandırılmasıdır.
Klasik koşullanmada tetiklenen
reflekssel bir davranış varken,
edimsel koşullanmada istemli olarak
davranışı sergileme durumu vardır.
Uyarana karşı tepkileri seçmede ve
davranışta bulunmada serbesttir.
Köpek bir davranışın ne türden
sonuçlara yol açacağını öğrenir.
Davranışının sonuç ile bağlantısını
kavrar. Davranışının sonucuna
bakarak ödüle götüren yolu öğrenir.
Bu yöntemde davranışın devamlı
olması ve daha iyi sergilenmesi için
pekiştireçler kullanılır. Pekiştirme ve
cezalandırmalar 1-3 saniye içinde
olmalıdır. Edimsel koşullanmada
köpek; bunu yaparsam bu olur, şunu
yaparsam şu oluru öğrenir.
Edimsel koşullanmada dört
farklı terim ön plana çıkar. Bunlar;
pekiştireç, ceza, pozitif ve negatiftir.
Pekiştireç; herhangi
bir davranışın gönüllü olarak
tekrarlanmasını sağlar. Örneğin;
köpeği çağırıp, size geldiğinde ona
lezzetli bir ödül verirseniz daha
sonraki çağırmalarınızda gelme
ihtimali artar. Geldiğinde ödül
vererek, çağırdığımız zaman gelme
davranışını pekiştirmiş oluruz.
Ceza: Bir davranışın oluşma
ihtimalini azaltır. Örneğin;
çağırdığımızda yanımıza gelen
köpeğe kızar, bağırırsak bir daha
çağırdığımızda gelme ihtimali azalır.
Operant öğrenme ile ilgili
terimlerin ikinci seti; pozitif ve
negatiftir. Bunlar iyi ve kötü anlamına
gelmemelidir. Pozitif; herhangi
bir şeyin eklenmesi, negatif ise
çıkartılmasını ifade eder. Pozitif ve
negatif kavramları, pekiştireç ve ceza
ile birlikte kullanılır.
Pekiştireçler, davranışın oluşma
ihtimalini artırır
Pozitif Pekiştireç: Köpeğin
hoşuna giden şey ortama eklenerek
istenen davranışın tekrarlanma
ihtimali artırılır (Otur komutunu
yerine getiren köpeği ödüllendirmek).
Negatif Pekiştireç:
Rahatsız edici uyaranın
ortadan kaldırılması.
(Tasmasını çekiştiren köpeğin
dur komutuna uyunca
tasmasının gevşetilmesi).
toplamak için üzerimize atlayan
köpeğe dokunmamak ve ilgiden
yoksun bırakmak. Bir süre sonra
köpek beklediği ilgiyi bulamayınca
üzerimize atlamaktan vazgeçer).
Köpek eğitiminde operant
öğrenme yöntemi söz konusudur.
Eğitmen; her zaman öğrenme
sürecinde olan köpek için uyarı
(komut) - yanıt (komutun yapılması)
- ödül üçgenindeki kontrolördür.
Uyaran, köpekte bir yanıta neden olur.
Sonuç; ödül ya da cezaya götürür.
Köpeğin davranışı pekiştirilir veya
cezalandırılır. Köpek davranışının
sonuç ile bağlantısını ödül ya da
ceza ile kavrar. Köpeğin seçme
hakkı vardır.
Köpekleri doğru şekilde
eğittiğinizde sizin sadık
dostunuz olmamaları
için hiçbir neden
kalmayacaktır.
Cezalar
davranışın
oluşma
ihtimalini azaltır
Pozitif Ceza: Rahatsız edici
uyarana maruz bırakma. (Odaya çiş
yapan köpeği gizlice korkutma.)
Negatif Ceza: Köpeğin
hoşlandığı şeyin kaldırılması. (İlgi
Dr. Veteriner Hekim Gürbüz Ertürk
1988’den bu yana pet sağlığı, köpek eğitimi ve kedi/köpek davranışları ile ilgilenen Veteriner
Hekim Dr. Gürbüz Ertürk sektörün ilklerindendir. Köpek eğitimi ve rehabilitasyonu konusunda
Macaristan İş Köpeği Spor Kulübü, T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı gibi kurumlardan aldığı
diplomaları ile profesyonel olarak köpek eğitmekte ve köpek eğiticisi olmak isteyenlere
yönelik kurslar düzenlemektedir. Çeşitli meslek örgütlerinde
Gürbüz Ertürk’ün yöneticilikler de yapan Dr. Gürbüz Ertürk, FCI üyesi Romanya
“Köpek Sağlığı ve
Eğitimi” üzerine bir Köpek Eğitim Kulübü’nün kurucu onursal üyesidir. Türk Köpek
kitabı bulunmaktadır. Eğitim Derneği kurucu ve mevcut başkanıdır.
KEDİ&KÖPEK
rdı
Göz amesi
e
edil men besin
gerekaddesi
m
Besinlerde bulunan liflerin önemini
herkes bilir, peki ya kedi ve köpek beslenmesinde
de esas besin maddesi olduğunu?
Kedi ve köpek mamalarının
içeriklerini düşündüğümüzde
aklımıza her zaman kaliteli proteinin
varlığı ve esansiyel olan vitaminler,
yem katkı maddelerine bakarız
ve lif yoğunluğu hiçbir zaman
dikkatimizi çekmez. Fakat lifler
hayvan mamalarında bulunması
gereken önemli besin maddeleridir.
Hayvanları liflerle tamamlanmış
mamalarla besleyerek daha sağlıklı
olmasını sağlayabilirsiniz ve birçok
medikal problemin sağaltımını
kolaylaştırabilirsiniz.
Lif nedir?
Lif 3 tip karbonhidrat tipinden
biridir. Bitkilerin sindirilmesi
zor olan bölümüdür. Bitkilerin
yapılarında bulunan lifler 2 tiptir;
suda çözünebilenler ve suda
çözünemeyenler. Bu iki tip de hayvan
sağlığı için oldukça önemlidir.
Dışkıda artan lif miktarı bağırsak
peristaltiğinin normal miktarda
olmasını sağlamaktadır.
Ayrıca doymuşluk hissini
arttırarak, fazla yemek yemeği
önler ve hayvanları kilo artışından,
obeziteden korumuş olur. Liflerin
kanda bulunan şeker miktarını
kontrol altında tutmayı sağladığı ve
kolesterol düzeyi stabilasyonunu
desteklediği unutulmamalıdır.
Hayvanları lifli besinlerle besleyerek
hastalıklara karşı gücünü
arttırabilirsiniz. Kedi ve köpeklerin
mamalarına lif ekleyerek bir çok
hastalığa çözüm bulmuş olabilirsiniz.
Diyabet hastalığı, obezite ve
gastrointestinal problemler
bunlardan sadece birkaçı.
PETİNFO 2015/02 44-45
1
Konstipasyon Lifler çeşitli
gastrointestinal bozukluklarda,
özellikle de konstipasyonda, sıklıkla
kullanılmaktadır. Konstipasyon,
dışkının kuru ve sert kıvamda olması
sebebiyle vücuttan atılamaması
sonucunda meydana gelen bir sindirim
problemidir. Sindirim sisteminde
oluşan dışkı zamanında vücuttan
uzaklaştırılmadığı takdirde, kolon
dışkıda bulunan suyu absorbe ederek,
dışkının daha sert ve kuru bir hal
almasına neden olur ve anüsten
atılması daha da zorlaşır. Ağır
vakalarda kolon içinde bulunan sert
dışkı, kolonda genişlemelere sebep
olarak megakolon vakaları meydana
getirmektedir. Konstipasyon problemi
yaşayan hayvanlar sıklıkla dışkılama
pozisyonuna girerler fakat sonuç
başarısızdır. Genellikle
Hayvanları lifli
besinlerle besleyerek
hastalıklardan
koruyabilirsiniz.
Diyabet hastalığı,
obezite ve
gastrointestinal
problemler
bunlardan
sadece birkaçı.
KEDİ&KÖPEK
Lifli besinlerle hazırlanmış lezzetli
diyetler, dışkılama sırasında kese içeriği
katılaşmadan ve birikmeden tamamen
boşalmasını desteklemektedir.
az miktarda, sert kıvamda dışkı
yaparlar ya da hiç dışkı yapamazlar.
Ancak tanıyı koyarken prostat
ve üriner problemlerinde de
benzer semptomların gözlendiğini
unutmamanız gerekmektedir.
Sindirim sisteminde gözlenen
konstipasyonların bazıları ise
gastrointestinal kanaldaki
tıkanıklıklar kaynaklı olabilmektedir.
Yabancı cisim ihtimali ve
bağırsaklarda daralmaya neden olan
problemleri her zaman göz önünde
bulundurmalısınız. Lifli besinler, daha
fazla nemi içlerinde barındırarak,
dışkı atılımını kolaylaştırdıkları için,
konstipasyon problemi olan sevimli
dostlarımızı oldukça rahatlatacaktır.
2
Diyare İlginç gelse de, diyare
olgularında, lifli yiyecekler
dışkının gastrointestinal geçit
süresini arttırıp suyun tutulumunu
sağlayarak sağlatıma yardımcı
olmaktadır. Bazı lifler ise
bağırsaklarda yıkımlanarak yağ asidi
formuna girer, böylece diyareye
sebep olan zararlı bakterilerin
gelişmesini engeller.Unutulmamalıdır
Suda
çözünebilen
lifler
Suda çözünür lif adından da
anlaşılacağı üzere bağırsaklarda
çözülerek jel kıvamında bir
maddeye dönüşür. Bu jel benzeri
madde sindirim sisteminin
çalışma hızını yavaşlatarak
tokluk hissini uzatır. Sindirimi
yavaşlatarak, özellikle de kandaki
şeker düzeyini stabilize ederek
ve insülin hassasiyetini artırarak
diyabet hastalığının kontrol altında
tutulmasına yardımcı olur.
ki; diyare sebebi aynı konstipasyon
gibi kesinlikle araştırılmalıdır. Diyare
nedeni tespit edildikten sonra
sağaltım yöntemleri uygulanmaya
başlanılmalı ve sağaltıma ek takviye
olarak lifli yiyecekler kullanılabilinir.
Lifli yiyecekler tek başına diyareye
çözüm olmasa da tedaviyi olumlu
yönde etkilemektedir.
3
Tüy yumakları Kedilerde
tüy yumağı problemiyle sıklıkla
karşılaşılmaktadır. Bu problem
için üretilmiş tüy yumaklarını mide
içerisinde yağlayan özel maltlar
hayvan sahipleri tarafından sıklıkla
kullanılmaktadır. Fakat bazı kediler
bu tarz ürünleri reddederek sizi zor
durumda bırakabilir. Bu durumda
aklınıza mutlaka lifli yiyecekler
gelmelidir. Liflerle kombine edilmiş
özel probiyotik ve enzim karışımları
içeren mamalarla bu problemin
üstesinden gelebilirsiniz.
4
Diyabet Lifler, diyabet hastası
kedi ve köpeklerin beslenmesinde
olmazsa olmazlardandır.
Gastrointestinal sistemde diyetlerde
yer alan lifler şekerlere bağlanır
ve bağırsaklarda yer alan insülin
hassasiyetini arttıran ve bağırsaklarda
şeker üretimini regüle eden
hücrelerdeki genleri modifiye eder.
5
Obezite Yüksek lif içeren diyetler
kilo alımına yatkın, obez köpek ve
kedilerde sıklıkla kullanılmaktadır.
Lifler tokmuş hissi vererek, açlık
hissini azaltır ve yemek yeme isteğini
ortadan kaldırır. Lifler besinlerdeki
karbonhidratların ve yağların
doldurduğu yerleri doldurarak diyetleri
düşük kalorili hale getirmektedir.
Böylece sevimli dostlarımızın kilo
vermelerine yardım edebilir ya da
kilolarını kontrol altında tutabilirsiniz.
6
Anal keselerin dolması
Hayvanların lif oranı yüksek
mamalarla beslenmesi, anal keselerin
dolmasını engelleyerek kontrol altına
almaktadır. Bu problem biliyorsunuz
ki defakasyon sırasında keselerin
yeterince boşalmaması sonucu
ortaya çıkmaktadır. Lifli besinlerle
hazırlanmış lezzetli diyetler, dışkılama
sırasında kese içeriği katılaşmadan ve
birikmeden tamamen boşalmasına
yardımcı olmaktadır.
Yapılan araştırmalarda lifli
besinlerle beslenmenin kolon kanseri
gibi sindirim sistemi kanser türleri
riskini düşürdüğü gözlenmiştir.
Teorilere göre; suda çözünmeyen
lifler dışkıyı şişirerek gastrointestinal
sistemde hızlı hareket etmesini ve kısa
sürede vücuttan uzaklaştırılmasını
sağlamaktadır. Dışkı, içerisinde
potansiyel kanser kaynaklarını
bulundurması sebebiyle kolon
tarafından daha uzun süre tutulması,
kolonun daha fazla toksinle karşı
karşıya kalması anlamına gelmektedir.
Ayrıca lifler kolonda patojenik
bakterilerin gelişmesini azaltarak,
kolon içerisinde sağlıklı bakteriyel
ortamın gelişmesini desteklemektedir.
7
Kalp problemleri Lifli
gıdalar kalp hastalıklarına
karşı korunmada da yardımcı olur.
Suda
çözünmeyen
lifler
Gıdalar yoluyla alınan ve suda
çözünmeyen lifler, laktasif etki
göstererek bağırsak boyunca
sindirilmeden hareket eder.
Bu besin lifi türü bağırsak
hareketine yardımcı olarak
kabızlığı önler ve kabızlığa bağlı
diğer sorunların tedavisine
yardımcı olur. Suda çözünmeyen
lifli yiyecekler bağırsaklarda
bekleme yapmadan direk
dışarı atılması sebebiyle
gastrointestinal sistemde
detoksifikasyon etkisi yaratır.
Kan basıncını düşürüyor, kandaki
kolesterol düzeyini iyileştiriyor.
Özellikle de kandaki kolesterol
düzeyinin kontrol altında tutulması
amacıyla lifli besinlerle beslenme
birçok çalışmada öne çıkmış bir
yöntemdir. Lifler bağırsakta safra
asitlerini bağlar ve bu karışım
dışkıyla vücuttan atılır. Safra asitleri
kolesterolden yapılır. Genellikle
kaybedilmeyen safra asitleri atıldıkça
yenisi kolesterolden sağlanır ve
böylece kandaki kolesterol seviyesi
düşer. Sonuç olarak lifler kedi ve
köpeklerin diyetlerinde oldukça
önemlidir. Lif oranı yüksek diyetlerle
beslenme, bahsettiğimiz bu
hastalıklardan korunmanın kolay, ucuz
ve güvenli bir yoludur. Düzenli olarak
çözünen ve çözünmeyen besin lifi
tüketen hayvanların, tüketmeyenlere
oranla kalp ve damar hastalıklarına
yakalanma, şeker hastalığı geliştirme,
sindirim sistemi hastalıklarına
yakalanma riski oldukça azalmaktadır.
Lifli gıdalarla beslenen sevimli
dostlarımızın yaşam kalitesi ve yaşam
süresinde belirgin miktarda artış
gözlenmektedir. Unutulmamalıdır
ki, lifler sadece sindirime, kolesterol
ve şeker düzeylerinin korunmasına
değil, organlarda oluşan iltihapların
azalmasına ve potansiyel olarak
kanser yapabilecek maddelerin
vücuttan atılmasına yardımcı olur.
Ayrıca lif bakımından zengin besinler,
genellikle petimizin sağlığı için vitamin
ve mineral bakımından da zengin
olması sebebiyle petlerin genel
sağlığına da katkıda bulunmaktadır.
Liflerle kombine edilmiş
özel probiyotik ve enzim
karışımları içeren
mamalarla Kedilerde
Sıklıkla karşılaşılan
tüy yumağı probleminin
üstesinden gelebilirsiniz.
KEDİ&KÖPEK
Yüksek lif oranıyla çok yönlü FAYDA
Hill’s Prescription
Diet Mamaları
Hill’s ürünleri lif oranı ile tokluk hissi
sağlayan ve kilo kontrolüne yardımcı
olan önemli bir ürün skalasına sahiptir.
V
ücut tarafından sindirilemeyen ve
emilimi yapılamayan kompleks
karbonhidratlara lif adı verilmektedir.
Posa ya da besinsel lif, aslında
tek bir besin öğesi değildir. Sebze,
meyve, tahıl ve baklagillerde bol
miktarda bulunan lifler, fizyolojik
özelliklerine göre suda çözünebilen
ve çözünemeyen olarak iki gruba
ayrılırlar. Yulaf, arpa gibi tahıllar,
bezelye, fasulye gibi baklagiller ve
elma, portakal, havuç gibi meyve
ve sebzeler çözünebilir liflerin
önemli kaynağıdır. Liflerin ana
kaynağı bitki hücre duvarı ve depo
polisakkaritleri olup; en önemlileri
selüloz, hemiselüloz, pektin,
fruktan ve reçine sakızlarıdır. Jel
benzeri bir yapıda olan çözünebilir
lifler kandaki kolesterol ve glikoz
seviyesinin ayarlanmasında vazife
alır. Çözünemeyen lifler ise tam
buğday unu, buğday kepeği, kabuklu
yiyecekler ve çeşitli sebzelerdir.
Sindirim sisteminde gıdaların
hareketini hızlandırarak sindirimi
düzenlemede vazife görür. Başta
kolon kanseri olmak üzere birçok
sindirim sistemi rahatsızlığının
sebeplerinden biri, lifli besin
yetersizliğidir. Bulgur, tam tahıl
unundan elde edilen ekmek, kuru
fasulye, bezelye, keten tohumu,
badem ve havuç toplam lif miktarı
bakımından en önemli gıda maddeleri
arasında sayılabilir.
Hill’s ürünleri lif oranı ile tokluk
hissi sağlayan ve kilo kontrolüne
yardımcı olan önemli bir ürün
skalasına sahiptir. Bu ürünler reçete
ürünleri olarak raflarda yerini
alırken, veteriner hekim tavsiyesi
ile satışa sunulmaktadır. Lif oranı
yüksek ürünler, Hill’s Prescription
Diet Metabolic, Prescription Diet r/d,
Prescription Diet w/d, çözünebilir
lif oranı ile kolondaki enterositlerin
beslenmesi ve bağırsak florasının
iyileşmesi için kısa zincirli yağ
asitleri sağlayan Prescription Diet
i/d ve yine çözünebilir lif oranı
ile bağırsaktaki amonyağın geri
emilimini azaltarak, kandaki üre
seviyesinin düşürülmesine yardımcı
olan Prescription Diet k/d ürünleridir.
Ayrıca kabızlık gibi life duyarlı
rahatsızlıklarda Prescription Diet w/d
tavsiye edilmektedir. Kilo alımının
önlenmesi için enerji ve yağ seviyeleri
azaltılmıştır. İçeriğindeki yüksek
lif sayesinde suyu emer, barsak
motilitesini arttırarak kabızlığı önler
ve hacimsel artış sağlayarak tokluk
hissi verir. Ayrıca şeker hastalığı için
kan glikozundaki dalgalanmaları
en aza indirir, bu şekilde insülin
dozunu azaltır. Etkisi kanıtlanmış
Hill’s Science Plan ve Prescription
Diet ürünleri tüm dünyada veteriner
hekimlerin bir numaralı tavsiyedir.
Liflerle sağlıklı sindirim
Çözünemeyen lifler, bir süpürge görevi görerek atık maddelerin bağırsak
içinde hareket etmesini sağlar, çözünebilen lifler ise dışkıya yumuşaklık, hacim
kazandırarak, bağırsakların motilitesini arttırır ve konstipasyonu önler. Sağlıklı
bir gastrointestinal sistem fonksiyonu için liflere ihtiyaç duymaktadır.
PETİNFO 2015/02 48-49
KEDİ&KÖPEK
T
okluk hissini korurken kilo alımını
azaltmaya yardımcı olur, özellikle
kedilerde tüy yumağı oluşumunu
engeller. Kedi ve köpek mamalarında
lifler özellikle fazla kilolu evcil
hayvanlar için oldukça önemli bir
besin öğesidir. Mamalarda yer alan lif
içeriği sayesinde;
> Evcil hayvanlarda tokluk
hissini desteklenmesi sağlanırken,
alınan kalori miktarının azaltılmasına
yardımcı olur; kediler ve köpekler aynı
miktarda mama yerler fakat daha az
kalori ile daha tok hissedeceklerdir.
> Doygunluk hissinin
arttırılmasına yardımcı olur.
> Bağırsaklarda hücre
yenilenmesini arttırır, böylece vücutta
daha fazla enerjiye ihtiyaç duyulur.
Mamalar içeriğinde yer alan lif
oranı artışı sayesinde, sadece
tokluk hissi artmaz aynı zamanda
enerji tüketimi de arttırılmış olur
Liflerin tüm bu sağlık üzerinde
olumlu etkilerinin yanı sıra özellikle
kedilerde tüy yumağı oluşumunun
azaltılmasındaki rolünden bahsetmek
de isterim. Kedi mamalarında
özellikle arttırılmış lif içeriğine sahip
mamalarda alınan gıdaların sindirim
kanalından sağlıklı bir şekilde
geçişine destek olması oldukça
önemlidir. Böylece tüy yumağı
oluşumunu kontrol eder ve güvenli
bir şekilde sindirim kanalından
uzaklaştırılmasına yardımcı olur.
Bilimsel bir şekilde düzenlenen
PRO PLAN formülasyonlarımız,
içeriğindeki özel diyet lifi sayesinde
tüyleri yakalar ve mideden
bağırsaklara geçişine yardımcı olur.
Böylece tüyler dışkı aracılığı ile
vücuttan atılmış olur.
Lifler yönünden zengin olması
ile öne çıkan mamalarımız arasında
PRO PLAN Derma Plus, PRO PLAN
Housecat, PRO PLAN Light ve
veteriner diyetleri serimizde yer
alan PURINA VETERINARY DIETS
OM tüm bu özetlediğimiz sağlık
üzerindeki pozitif etkileri, özel olarak
dengelenmiş lif içeriği sayesinde
bilimsel olarak özel dengeye sahip
lif oranıyla dOĞRU beslenme
Nestle Purina
Lifler özellikle fazla kilolu evcil hayvanlar için oldukça önemli bir
besin öğesidir. Nestle Purina diyetlerinin içeriğindeki lifler tokluk
hissini koruyarak kilo alımını azaltmaya yardımcı olur, özellikle
kedilerde tüy yumağı oluşumunu engeller.
sağlamaktadır. Bunların yanı sıra
özellikle seçici olan kedilerin lezzet
yönünden de memnun kalmasını
sağlayacak yüksek kaliteli protein
içeriği sayesinde hem besleyici
hem de muhteşem bir ziyafete
dönüşebilecek öğün sunulmasına
olanak verecektir. Sağlıklı sindirim
sistemi, gerektiğinde kilo kaybı veya
kilo korunmasına destek, tüy yumağı
problemlerinin azaltılmasında efektif
çözüm arayışı içerisindeyseniz
sizde uygun bir alternatifi bu skala
içerisinden bulabilirsiniz.
Bilimsel bir şekilde düzenlenen formülasyon
Zengin içeriği ile öne çıkan Nestle Purina mamaları arasında Pro Plan Derma
Plus, Pro Plan Housecat, Pro Plan Light ve veteriner diyetleri serisinde yer alan
Purina Veterinary Diets OM dostlarımızın sağlıkları üzerindeki pozitif etkileri,
bilimsel araştırmalar sonunda ayarlanmış lif içeriği sayesinde sağlanmaktadır.
PETİNFO 2015/02 50-51
KEDİ&KÖPEK
Liflerle yüksek oranda
sindirilebilir diyet
Farmina
Farmina uzmanları diyetlerinde yer alan lif oranını
yükselterek sadık dostlarımızı yaşam standartlarını
azaltacak birçok hastalıktan korumaya yardımcı oluyor.
L
ifler hücre duvarlarında
bulunur. Hayvanların
hücre duvarları olmadığı için
lifler genellikle sebze ve tahıl
kaynaklı olarak mamalara
ilave edilir. Lifler çözünür
lifler ve çözünemeyen lifler
olarak ikiye ayrılır. Çözünür
lifler suda çözülürken,
çözünemeyen lifler suyu
sünger gibi emer. Kolon
dışındaki ve dışkıdaki neme
etki ederek düzenli bağırsak
hareketlerini teşvik etmeyi
sağlarlar. Bazı durumlarda
ishali kontrol ederken bazı
durumlarda kabızlığı da
düzenlemeye yardımcı olur.
Lifler kolon kanseri riskini
düşürmeye yardımcı olur.
Köpeklerin bağırsaklarında
iyi bakteriler ile fermente
lifler özel ‘’kısa yağ asitleri
zinciri ‘’ oluşturarak köpeğin
kolonunun tedavi olmasına
yardımcı olurken, kanserden
de korumaktadır.
Farmina Vet Life Obesity
Vücut ağırlığını
düşürmek için tüketilen
kalori miktarını azaltır.
Yükseltilmiş orandaki lif
tokluk hissi verir ve iştahı
azaltır. Düşük seviyede,
kaliteli nişasta ve şeker
kaynağı bu ürünün diyabet
hastaları için de uygun
olmasını sağlar. Kaliteli
karnitin ve protein ilavesi
kilo kaybetme sürecinde kas
kütlesinin azalmasını önler.
Farmina Vet Life
Gastro-Intestinal Diet
Normal bağırsak
microoranı ve mikro
faunayı sulandırmaya
yardımcı olur, ilave edilen
çözünür lifler ile bağırsak
mukozasının korunmasını
sağlar. Bu yüksek oranda
sindirilebilir diyet pankreas
enzim aktivitesi düşen ve
akut pankreatit rahatsızlığı
çeken (hiper-lipidemik
olmayan) ilk aşamasından
sonra, mama ve suya
tahammül eden köpeklere
de tavsiye edilir. Ayrıca bu
yüksek oranda sindirilebilir
diyet, mide dilatasyonu
ve burulma durumunda
köpeğin ihtiyaç duyduğu
besin miktarının düşürülmesi
durumunda da Farmina
uzmanları tarafından
tavsiye edilmektedir. Bu
durumlarda köpek minimum
miktarlar ile gün içinde 6 kez
beslenmelidir.
Fermente lifler özel
‘kısa yağ asitleri
zinciri’ oluşturarak
kolonun tedavi olmasına
yardımcı olurken,
kanserden de korur.
Farmina Vetlife Neutered
Bitkisel lifler tokluk hissi yaratarak kısırlık sonrası kilo alımı sorununa yardımcı
olur. Tipik kısırlaştırmaya bağlı kilo problemlerinde, düşük yağ ve yüksek
protein ile kilo riskini azaltır; Düşük karbonhidrat alımı, diyabet geliştirme olasılığını
azaltır. Kalsiyum sülfat böbrek taşlarının önlenmesine yardımcı olur.
PETİNFO 2015/02 52-53
KEDİ&KÖPEK
Bağırsaktaki iyi huylu bakteriler
için daha yaşanabilir bir ortam;
Advance
Advance diyetleri içeriğindeki liflerle bağırsak sağlığını koruyarak obezite,
kabızlık, ishal, dengesiz dışkı oluşumu, bağırsak yangıları, pankreas
yetmezliği gibi sağlık sorunlarının çözülmesine yardımcı olur.
L
ifler, ince bağırsakta sindirilmeye
ve emilime karşı dayanıklı,
kalın bağırsakta ise kısmi ya da
tam fermente olabilen, bitkilerin
yenebilen kısımları ya da analojik
karbonhidratlardır. Lifler, memelilerin
sindirim salgılarının yaptığı
hidrolizasyona karşı dirençlidir, fakat
sindirim sistemine karşı tamamıyla
inert durumda da değildir. Besinlerde
lif oranının artışı; dışkı miktarının
artışına, besinlerin bağırsaklardan
geçişinin ideal sürede olmasına,
kolonik mikroflora ve fermantasyon
süreçlerinin değişmesine, glikoz
emiliminin ve insülin kinetiklerinin
değişmesini sağlayacaktır.
Liflerin farklı türevleri
sınıflandırmalarının da farklı
olmasına yol açmıştır. Tek yönlü
lifler çözünebilirliklerine göre
sınıflandırılır. Çözünebilen liflerin su
tutma kapasitesi, çözünemeyenlere
kıyasla daha yüksektir. Pancar
posası, selüloz ve pirinç kepeği gibi
liflerin çözünebilirliği düşüktür; öte
yandan gum arabic, metilselüloz
ve inülinin çözünebilirlik oranı çok
yüksektir. Pisilum hem çözünebilen
hem de çözünemeyen lifler açısından
zengindir. Liflerin sınıflandırılması
halen çözünebilirliklerine göre
belirlense de, bu sınıflandırılmanın
fermente olabilme kapasitesine
göre yapılması daha doğru olacaktır.
Liflerin fermente olması kısa yağ
zincirlerinin oluşmasını sağlar. Kısa
yağ zincirlerinin, kalın bağırsaklarda
bulunan epitelial hücrelere enerji
sağlamak, bağırsaklardaki sodyum
ve su emilimini artırmak, kalın
bağırsaklarda pH oranını düşürmek
gibi birçok faydası bulunmaktadır.
Tüm bunlar da bağırsaklardaki iyi
huylu bakteriler için daha yaşanabilir
bir ortam sağlamaktadır.
Advance diyetleri içeriğindeki
liflerle bağırsak sağlığını koruyarak
obezite, kabızlık, ishal, dengesiz dışkı
oluşumu, bağırsak yangıları, pankreas
yetmezliği gibi sağlık sorunlarının
çözülmesine yardımcı olur. Advance
ile dostlarınızın sindirim sistemi
koruma altına alınırken aynı zamanda
yüksek kaliteli ve lezzetli bir mama
ile beslenirler.
Diyetteki Fermente olabilen liflerin yararları
Diyetlerdeki fermente olabilen lifler (FOS, MOS) kedi ve köpeklerde prebiyotik
vazifesi görebilir. Patojenik bakterilerin çoğalmasını önler. Yararlı bakteriler
kısa yağ zincirlerinin ve bazı besinlerin üretimine katkıda bulunur ve
immünomodülatör görevi görerek karaciğer toksinlerinin azalmasını sağlar.
PETİNFO 2015/02 54-55
KEDİ&KÖPEK
Kanserle
başa çıkabiliriz
Son zamanlarda hayvanlarda gözlenen kanser
vakalarında ciddi bir artış gözlenmektedir.
Bu problemle nasıl savaşabiliriz? Sevimli
dostlarımızı kanserden korumak mümkün mü?
İnsanlarda kanser bu kadar
yaygınken hayvanlarda durum
nasıl? Oldukça içler acısı… Üstelik
hayvanlar için insanlarda olduğu gibi
uluslararası bir organizasyonda yok.
Biliyoruz ki, hayvanlarda gözlenen
kanser vakaları insanlardaki kadar
yaygın değil. Fakat meme kanseri,
lenfoma, mast hücrelerinden köken
alan deri kanseri türleri ve kemik
kanseri insanlarda olduğu gibi pet
hayvanlarında da sık gözlenmektedir.
Pet hayvanlarında
en sık 4 tip kanser
hastalığı gözlenmektedir
Meme bezi kanseri
Meme bezi ya da göğüs kanseri
kedi ve köpeklerde oldukça sık
rastlanmaktadır. Dişi köpeklerde 1. en
sık, kedilerde ise 3. en sık gözlenen
kanser türüdür. Dişi hayvanlarda
erken dönemde kısırlaştırma en
çok anlatılan yararı dişilerde meme
kanseri riskini azaltmasıdır. Ancak
2012’de ‘Journal of Small Animal
Practice’ dergisinde yayınlanan
çalışmaya göre pet hayvanları hangi
yaşta kısırlaştırılırsa kısırlaştırılsın,
kastrasyonun meme kanseri riskini
düşürdüğüne dair herhangi bir delil
olmadığı iddia edilmiştir.
Mast hücresi tümörleri
En sık karşılaşılan cilt kanseri
tipidir. Mast hücresi tümörleri
köpeklerde kedilerden daha sık
rastlanmaktadır. Kedilerde mast
hücresi tümörleri genellikle baş
ve boyun çevresindeki deride
gözlenmektedir. Yaşlı ya da orta
yaşlardaki kedilerde bu tip tümörlere
daha yatkındır. Tipik olarak yavru
kedilerin dalak ya da sindirim
sistemlerinde oluşan mast hücresi
tümörlerinin prognozu deride
oluşanlara göre oldukça ümitsizdir.
Köpeklerde gözlenen mast
hücresi tümörleri, genellikle gövde,
ayaklar ve ayak parmakları üzerinde
karşımıza çıkmaktadır. Prognoz
tümörlerin lokasyonuna, genişliğine,
derecesine ve sağaltımın tipine göre
değişiklik göstermektedir. Deride
meydana gelen mast hücresi
tümörleri kediler ve köpeklerde
farklılık göstermektedir. Tümörler
kedilerde daha az invazivdir ve
cerrahi yöntemlerle alındıktan sonra
toparlanma kedilerde köpeklere göre
daha başarılıdır. Ağız ve iç organlardaki
kaslarda, kan ve kemik iliğinde ve
ülserleşmiş tümörlerde oluşan mast
hücresi tümörlerinin prognozları
genellikle kötüdür. Sindirim sisteminde
meydana gelen büyük ülserli hızlı
büyüyen mast hücresi tümörlerinin de
genellikle prognozları kötüdür.
Kemik kanserleri (Osteosarkoma)
Osteosarkoma, genel
olarak büyük ve dev ırkların uzun
kemiklerine saldıran agresif bir
kemik kanseridir. Tipik tedavide
ampütasyon ve sonrasında kemotrapi
uygulamaları yapılmaktadır. Fakat
hayvanlar her türlü tedaviye rağmen
yaşama oranı ortalama 1 yıldır.
kanser hastalığının
en sık gözlenen belirtileri
Geçmeyen ve ya büyüyen şişkinlikler:
Hayvan sahipleri şişlikleri genellikle
hayvanlarını severken fark etmektedir.
İyileşmeyen yaralar: Yaralar
enfeksiyon ya da kanser belirtisidir.
Hayvan
sahipleri
şişlikleri
genellikle
hayvanlarını
severken fark
etmektedir.
Lenfoma KÖPEKLERDE SIKLIKLA GÖRÜLÜR
Lenfoma lenf sisteminde meydana gelen tedavisi mümkün olmayan bir kanser türüdür. Kedilerde her 3 kanser vakasından biri lenfomadır, en sık olarak
da sindirim sisteminde oluşmaktadır. Köpeklerde de lenfoma vakalarınla
sıklıkla karşılaşılmaktadır. Hayvan sahipleri lenfomanın en büyük sebepleri
olan sigara dumanı ve çim pestisitlerinden köpekler ve kedilerini korumaları
konusunda bilgilendirilmelidir.
Kilo kaybı: Hasta köpekler genellikler
diyet yapılmadan ani bir şekilde
zayıflamaya başlar.
İştah kaybı: Yemek yemede isteksizlik
veya yemeyi reddetme sıklıkla
karşılaşılmaktadır.
Pis koku: Hoş olmayan kokular anüs,
ağız ve burun tümörlerinde sıklıkla
karşılaşılan bir semptomdur.
Yemede veya yutmada zorlanma:
Ağız ve boyun kanserlerinde sıklıkla
karşılaşılan bir semptomdur.
Egzersizlere karşı isteksizlik ve düşük
enerji: Hastalık başlangıcında en sık
rastlanan ilk semptomlardandır.
İnatçı topallık: Sinir, kas ya da kemik
kanserlerini de içeren birçok hastalık
topallığa sebep olabilir.
KEDİ&KÖPEK
kanserin bir kronik yangı
hastalığı olduğu ve Kanser
hücresi olarak tanımlanan
hücrelerin yangı
çevresinde meydana gelen
anormal hücreler olduğu
düşünülmektedir.
Omega-6 yangıyı arttırırken omega-3
yangıyı azaltmaktadır. Petler için
sağlıklı bir diyet, yüksek miktarda
kaliteli protein, makul miktarda
hayvansal yağ ve yüksek düzeyde EPA
ve DHA (omega-3), taze sebzeler ve
bazen meyve içermelidir.
Nefes almada, ürinasyonda ve
defekasyonda zorlanma: Anamnez
esnasında hayvan sahiplerinin sıklıkla
anlattığı bir şikayettir.
bulunan yağların zararsız olmadığını
hatırlatmayı unutmayın. Yağlar
yangıya meydana getirerek
tümör gelişimine yatkın bir ortam
gelişmesine sebep olmaktadır.
Evcil hayvanlarda kanser riskini
azaltacak bazı öneriler
Yangı giderici bir diyetle
beslenmelidir: Yangıya sebep olan
Aşırı kilo kanser riskini
artırır: Çalışmalarda az kalorili
her yiyecek kanser oluşma riskini
artırmaktadır. Son araştırmalar
kanserin bir kronik yangı hastalığı
olduğunu düşündürmektedir. Kanser
hücresi olarak tanımlanan hücrelerin
yangı sırasında çevrede meydana
gelen anormal hücreler olduğu
düşünülmektedir. Kanser hücreleri
genellikle besin yağlarını enerji için
kullanamaz, yani besinlerde bulunan
uygun miktarda iyi kalitede yağlar
beslenme açısından sağlıklıdır. Yangıyı
diğer bir tetikleyici faktörse, diyetlerde
oldukça yüksek omega-6 bulunurken,
düşük miktarda omega-3 bulunmasıdır.
diyetlerle beslenen hayvanlarda
tümör gelişiminin yavaşlattığı ve
engellendiği gözlenmiştir. Az kalori
vücut hücrelerinde tümör gelişimini
engellemektedir. Yani fazla kalori
obeziteye neden olmaktadır ve
obezite kanser riskini artırır.
Hayvan sahiplerine sevimli
dostlarının kilolu vücutlarında
Hayvanların toksinlere maruz
kalmalarını önleyin: Kimyasal
pestisitler, sigara dumanı ve eve alınan
temizlik malzemeleri hayvanlara
zarar verebilecek önemli toksinlerdir.
Bu malzemelerden pet hayvanlarını
sakınmak her ne kadar zor olsa da,
belirli dönemlerde uygulanacak
detokslarla, hayvanlar bu gibi
toksinleri vücutlarından atabilirler.
İnterhas Hayvan Sağlığı’nın
pazara sunduğu Theranekron D6’nın
kanser hücrelerine karşı etkinliği
herkes tarafından bilinmektedir. Yrd.
Doç. Dr. Nilgün Gültiken, tarantula
cubensis ekstraktından üretilmiş
bu ilaç uygulamalarının başarılarını
Petinfo aracılığıyla sizlerle paylaşıyor.
Köpek Meme Tümörlerinde
etkin çözüm Theranekron D6
Köpeklerde deri tümörlerinden
sonra ikinci sırada yer alan meme
Hayvanlar kısırlaştırılmalıdır
Çalışmalar kısırlaştırılmamış hayvanların kanser olma olasılığının oldukça yüksek olduğunu göstermektedir. 2002’de Rottweilerlar arasında gerçekleştirilen bir araştırmaya göre 1 yaşından önce
kısırlaştırılan dişi ve erkek köpeklerde osteosarkoma riskinin arttığı gözlenmiştir. Bu doğrultuda
araştırmaya göre 18 aylık yaştan sonra kısırlaştırılması hayvan sağlığı açısından daha uygundur.
PETİNFO 2015/02 58-59
KEDİ&KÖPEK
Orta yaşlı ve
yaşlı kedilerde
mast hücresi
tümörlerine sıklıkla
karşılaşılmaktadır.
Theranekron D6, tarantula
cubensis ekstraktından
üretilmiş bir ilaçtır.
Tarantula mucizesi
Theranekron D6
tümörleri daha çok av köpekleri
ve terrier ırkında görülmekte
olup 2,5 yaşından önce yapılan
ovaryohisterektomi insidansı
oldukça düşürmektedir. Köpeklerde
meme tümörleri multisentrik bir
hastalık olup meme bezlerinde
lenf akımının aksillar veya inguinal
lenf bezlerine olması nedeniyle
tümör hücreleri diğer meme
bezlerine geçerek mikrometastazlar
oluşturabilmektedir. Dolayısıyla
uygulanacak tedavi protokolünün
gelişmekte olan mikro tümörleri
de hedef alması, hastanın yaşam
kalitesini düşürmeksizin iyileştirmesi
amaçlanmalıdır. Komple unilateral
mastektomi tedavide en önemli
yaklaşım olmakla beraber yeterli
değildir ve mutlaka kombine tedavi
uygulanmalıdır. Bu amaçla yapılan
kemoterapi uygulamalarında
çoğunlukla mitoksantron,
doksorubisin ve siklofosfamid
kullanılmıştır; ancak bu tip ilaçların
myelosupresyon, bulantı, kusma,
nötropeni, trombositopeni ve tüylerin
geç çıkması gibi yan etkileri tespit
edilmiştir. Ayrıca kemoterapötikler
sadece bölünmekte olan hücrelere
etkimekte, solid bir kitle klinik olarak
tespit edilebilir hale geldiğinde
ise sadece az bir oranda hücre
bölünmektedir. Bu nedenle yoğun
Yrd. Doç. Dr. Nilgün Gültiken,
Theranekron’un kanser vakaları
üzerinde oldukça başarılı
olduğundan bahsetti.
kemoterapiye rağmen hayatta kalan
hücreler yeni tümör oluşumu için
odak noktası oluştururlar.
Bir diğer tedavi yöntemi olarak
meme bezinde antiöstrojenik
ve antiproliferatif etki gösteren
tamoksifen düşünülebilir; ancak vulva
ödemi, stump pyometra ve östrus
indüksiyonu gibi yan etkilere yol
açabileceği unutulmamalıdır.
Theranekron, tümöral bölgede
demarkasyon, absorbsiyon,
rejenerasyon sağlayarak etkir.
Homeopatinin temel
kurallarından biri olan ana
maddenin sulandırılması ve
potentize edilmesi işlemlerinden
geçen ve Tarantula cubensis
PETİNFO 2015/02 60-61
Theranekron etkisini benign veya
malign tümörleri bağ doku ile
sınırlayarak gösterir. En önemli
özelliği; sınırlandırdığı tümörün
metastaz yapmasını ve sekonder
tümör odaklarının primer odaklar
haline gelmesini önlemektir.
Ayrıca benign tümörlerin malign
tümörlere dönüşmesine de engel
olur. Theranekron uygulanmış
hayvanlarda meme tümörü
operasyonları komplikasyonsuz, çok
az kanamalı hatta kanamasız şekilde
gerçekleştirilir. Tümöral olgularda
önerilen uygulama şekli; 5 gün arayla,
5 kez, 5’er cc deri altı (S.C.) tedavidir.
(Uygulamalar arasındaki ritme
uyulması, beklenen sonuç açısından
çok önemlidir. 6 aylık periyotlarla
yapılan tek dozluk uygulama ile
nüksler engellenir. Ritmik tedavi: 3-5
gün aralıklarla 3-5 kez uygulama)
KEDİ&KÖPEK
köpek meme tümörlerinde
Theranekron’UN yaşam
kalitesini artırdığı
demarkasyon alanı
oluşturarak büyümesini
durdurduğu GÖZLENmiştir.
ekstraktı içeren Theranekron
demarkasyon, abzorbsiyon ve
rejenerasyon sağlayan bir ilaçtır.
Üretim aşamasında 6 kez onluk
(desimal) sulandırmadan geçmiş ve
her sulandırma arasında potentize
edilmiş olduğu için D6 potensindedir.
Tarantula cubensis ısırığı nöroödem,
şişkinlik, yangı, şiddetli nekroz ve
sepsise yol açmakta olup “similia
similibus” ya da bir başka deyişle
“benzer benzeri iyileştirir” prensibine
dayanarak Theranekron benzer
olgularda başarıyla kullanılmaktadır.
Yapılan çalışmalarda ilacın köpek
meme tümörlerinde yaşam kalitesini
artırdığı, demarkasyon alanı
oluşturarak büyümesini durdurduğu,
hatta bazı olaylarda tümörlerin
küçüldüğü ve yıllarca nüks etmediği
tespit edilmiştir.
Son yıllarda yapılan bir
çalışmada ise meme adenokarsinomu
bulunan köpeklere preoperatif
dönemde bir hafta arayla üç kez 3 ml
dozda Theranekron uygulanmış ve 3.
enjeksiyondan bir hafta sonra komple
unilateral mastektomi yapılmıştır.
Tedavi öncesi ve sonrasında alınan
tümör dokuları immunohistokimyasal
değişiklikler bakımından incelenmiş
ve tedavi sonrasında mitotik
aktivitenin azaldığı ve programlı
hücre ölümlerinin (apoptozis) arttığı
belirlenmiştir. Ayrıca köpeklere
postoperatif dönemde 3 ayda bir
Theranekron uygulanmaya devam
edilmiş ve 2 yıl süren gözlemlerde
ensizyon hattında veya diğer
zincirde yeni tümör oluşumu tespit
edilmemiştir. Gerek beşeri gerekse
veteriner onkolojide ana hedefin
tümör dokusunda apoptozun
indüklenmesi ve dolayısıyla bölünen
hücre oranının azalması olduğu
düşünülürse Theranekron bu
etkileriyle umut vaad etmektedir.
Köpeklerde
gözlenen mast
hücresi tümörleri,
genellikle gövde,
ayaklarda karşımıza
çıkmaktadır.
PETİNFO 2015/02 62-63
Theranekron D6’nın
dört üstün özelliği;
Demarkasyon Özelliği: Hasarlı
bölgedeki canlı ve ölü dokuların,
hücresel düzeyde birbirinden
ayrılmasını; her türlü ölü, yabancı
ve patolojik dokuların vücuttan
uzaklaştırılmasını sağlar.
Rejenerasyon Özelliği: Atılan ölü
dokuların yerinde veya iyileştirme
gerektiren tüm dokularda hızlı
düzelme ve epitelizasyon ile şaşırtıcı
bir canlanma ve iyileşme sağlar.
Rezorpsiyon Özelliği: Dokularda biriken
her türlü ödem, eksudat, sıvı ve iltihap
birikiminin eliminasyonunu sağlayarak
iyileşmeyi hızlandırır. (İrinleşmiş
olgularda Triprim desteği gerekir)
Antifilojistik Özelliği: Şiddetli
enflamasyonun oluşumunu engeller
ve enflamasyonlu dokuların normale
dönmesini sağlar.
Homeopati, bir hastalığın, hastalık
belirtilerini sağlam bir canlıda ortaya
çıkarabilecek maddelerin çok düşük
dozlarda hastaya verilmesiyle tedavi
sağlayan bir alternatif tıp yöntemidir.
Homeopatik ilaçların büyük bir
çoğunluğu bitkisel, hayvansal ve
mineral kaynakların arka arkaya
defalarca seyreltilmesiyle elde edilirler.
Etken maddenin homeopatik ilaç
içindeki sulandırılma oranı ‘’potens’’
olarak tanımlanmaktadır. Homeopatik
ilacın potens derecesi arttıkça etkinliği
de aynı ölçüde artmaktadır. Sulandırma
sistemi büyük bir harfle ve sulandırma
derecesi sayısıyla belirtilmektedir.
Desimal (onluk) potensler 1:9 oranında
sulandırılırlar. Desimal sulandırmada
1 kısım ana maddeden alınıp 9 kısım
sulandırma sıvısına eklenirse D1
kuvveti elde edilmiş olur. Theranekron
D6’nın etken maddesi olan “Tarantula
cubensis” D6 potensi ile elde edilmiş
ve bu potens derecesinden maksimum
etkinlik sağlanmıştır.
KLİNİK
Veteriner Hekim Pelin
Çakar ile veteriner
hekimlerinin sosyal
sorumluluk projelerine
önem vermeleri
gerektiğini söyledi.
Hayvan sevgisi
küçük yaşlarda
kazandırılmalı
‘İnsanın sevdiği işi yapması herkese nasip olmaz’
diyerek çalışırkenki mutluluğunu bizimle paylaşan
Petshine Veteriner Kliniği sahibi Veteriner Hekim
Pelin Çakar’la tanışmaya ne dersiniz?
PETİNFO 2015/02 64-65
Şişli’in göbeğinde şirin, samimi,
hayvanseverlerin aile sıcaklığını
rahatlıkla hissedebileceği, 2012
yılından bu yana hasta hayvanlara
hizmet veren Petshine Şişli Veteriner
Kliniği’ni dergimizin bu sayısına konuk
ettik. 2006 Kırıkkale Üniversitesi
Veteriner Fakültesi mezunu olan
Petshine Veteriner Kliniği sahibi
Veteriner Hekim Pelin Çakar’la,
hayvanlarda karşılaşılan kanser
sebeplerinden, mesleğinizin sosyal
sorumluluk yönüne kadar a’dan z’ye
bir klinik röportajı gerçekleştirdik.
Mesleki geçmişinizi anlatır mısınız?
Veteriner hekim olmaya nasıl karar
verdiniz? Sizi bu mesleğe yönelten
en büyük etken neydi? Veteriner
Fakültesi’nde okurken hayalinizde
klinisyen olmak var mıydı?
Kırıkkale Üniversitesi Veteriner
Fakültesi’nden 2006 yılında mezun
oldum. Stajımı Animalia Hayvan
Hastanesi’nde İlhan Bey’in yanında
tamamladım. 2005 yılında İstanbul
Üniversitesi’nin düzenlediği
uluslararası kongrede ”Kırıkkalede
satışa sunulan çiğ sütlerin
mikrobiyolojik ve kimyasal kalitesi”
ile katıldığım çalışmayla birincilik
ödülü aldım, bir sonraki yıl ”tavuk
karkaslarından elde edilen salmonella
serotiplerinin antibiyotik dirençliliği”
çalışmam yurtdışında yayınlandı.
Aynı çalışmayı, aynı kongrede
sundum. Mezuniyet sonrası, Bursa
ve İstanbul›da klinisyen hekim olarak
çalıştım. 2012 yılının basında Petshine
Şişli Veteriner Kliniği’ni açtım.
5 yaşımdan beri her türlü
hayvanla; toprak kurdu, çekirge,
karınca, kedi, köpek, kuş, kurbağa,
kaplumbağa, tarla faresi, kirpi,
kertenkele ile haşır neşir, onları
besleme ve yaşamlarını izleme
çabası içerisindeydim. İlkokul 2.
sınıfta hasta bir kuşu yardımsever
bir kadın sayesinde mahallemizdeki
veterinere götürdük. İlk defa bir
veteriner kliniğiyle tanıştım. Kuş
yaşamadı, ancak klinisyen olmak o
gün beynime kazındı, o günden sonra
evdeki merhemleri, göz damlalarını,
vitamin şuruplarını hasta gördüğüm
hayvanlar üzerinde uygulamalara
başladım, çok ısırıldım, tırmıklandım
izleri hala durur ancak hiç pes
etmedim, evdeki peynirleri kalıp
kalıp, dipfrizdeki kıymaları dışarıdaki
hayvanlara taşırdım. Kış aylarında hayvan
sahiplerini mantar ve
solunum yolu hastalıkları
hakkında bilgilendirmeye
önem verdiğini belirtiyor.
Pet Shine Veteriner Kliniği’ni
açmaya nasıl karar verdiniz, bu
süreci bize kısaca anlatır mısınız?
Varsa çalışma arkadaşlarınızdan
bahseder misiniz?
Klinisyenlik zaten aklımdakiydi.
Uygun zaman, tecrübe, mekan
da olunca hemen açtım. İnsanın
sevdiği işi yapması herkese nasip
olmaz, çalışırken çok mutluyum,
mikroskopta gördüğüm bir ookist
bile çok heyecan verici benim için.
Çalışma arkadaşım; babam benim,
en büyük destekçim, başarılarımın
arkasındaki insan. O da hayvan
hastası, iki kuş, bir kedi, iki de
köpeğimiz var.
Kış aylarında en sık karşılaştığınız
hastalıklar nelerdir? Hayvan
sahiplerine genellikle nasıl
önerilerde bulunuyorsunuz?
Kış aylarında en sık mantar
(zoonoz m.canis türü) ve üst solunum
yollarını etkileyen viral hastalıklarla
mücadele etmekteyiz. Hasta
sahiplerine bu aylardaki önerilerimiz;
bağışıklık sistemini olumsuz etkileyen
stres, soğuk, mama değişikliği,
ortam değişikliğinden kaçınmaları ve
hastalıklara karşı yaptığımız aşıların
tekrarlarını ihmal etmemeleridir.
Bunun yanı sıra, dışarı çıkartırken
mutlaka yağmurluk, galoş, box
örtüleri kullanmaları gerekmektedir.
Kullanılan ekipmanların önemi tanı
ve teşhis hususunda klinikleri bir
adım ön plana çıkıyor. Siz bu konuda
ne düşünüyorsunuz?
Hastalıkların teşhisinde
kullandığımız, ultrasonografik
görüntüler, radyografi, biyokimyasal
testler ve de kan testleri gibi
Kat edecek daha
çok yolumuz var
Günümüzde somut bir eşya alırcasına
(bir biblo veya pilli bir oyuncak belki)
hayvanları evlerine alıp, sonrada eve
adapte olmuş, sokak mücadelesinden
bir haber canları sokağa terk ediyorlar.
Evcil hayvan sahiplenmeyi planlayan bir
aile, öncesinde mutlaka uzun süredir
evcil hayvan besleyen insanlarla
iletişime geçmeli ve hayvan sahibi
olmanın sorumluluklarını, zorluklarını
öğrenmelidir. Herhangi bir kliniğe
giderek hekim arkadaşlarımızdan
yaşam alanınıza, karakterinize, yaşam
rutinlerine uygun olan hayvanlar
hakkında bakım ve beslenme için
bilgiler almalılardır. Sokaktaki canları
izleyerek, besleyerek, dokunarak
tecrübe edinmelilerdir. Bu konuda kat
edecek çok yolumuz var.
teknolojik cihazlar hızlı ve doğru
tanı açısından önem taşımaktadır ve
işimizi oldukça kolaylaştırmaktadır.
Küresel ısınmayla beraber
hayvanlarda vektörel hastalıklar
giderek artmakta. Kliniğinizde
vektör kökenli hangi hastalıklara
sıklıkla karşılaşmaktasınız, bu
problemin önüne geçmek için
uyguladığınız tedavi ve korunma
yöntemleri nelerdir?
Vektör, hastalıkların insan
veya hayvanlara bulaşmasını
sağlayan canlılardır. Kene, pire
sinek, fare vektörel canlıdır,
hayvanlarda vektörel kaynaklı
Lyme, Şark Çıbanı, Leısmaniosis,
KLİNİK
Pelin Çakar,
mikroskopta gördüğü
bir ookistin bile onun
için çok heyecan verici
olduğunu söylüyor.
Babesiosiz, Theileriosis, Clucoides
gibi hastalıklar görülmektedir.
Leismaniosis, Akdeniz Bölgesi’nde
daha sık görülmektedir. Kliniğimizde,
haemobartonellosis, theileriosis,
babesioz, kenelerden geçen veya kan
transfüzyonuyla bulaşan hastalıklarla
karşılaşmaktayız. Kan parazitleri için
kullanılan spesifik ilaç tetracyclindir,
bunun yanı sıra enrofloksasin, imicarp
da babesiosiste kullanılabilinir,
destekleyici tedavide Fe ve B12’
den zengin kırmızı etle beslenme
veya bunların ilaç şeklinde alınması
gerekir. Korunmada; en önemlisi
aşılama, vektör kontrolü için hayvan
ve çevrenin ilaçlanmasıdır.
Köpeklerde kanser vakalarının
artması sizce neden?
Kanser, vücudun belirli bir
bölgesinde hücrelerin kontrolsüz
olarak çoğalması ve diğer bölgelere
de yayılmasıdır. Yaş, beslenme
bozuklukları, kimyasal maddeler,
radyasyon, onkojen virüslar, immün
sistem bozuklukları, hormonal
bozukluklar gibi birçok neden kansere
sebep olur. Ancak kanserin artışındaki
nedenin özellikle evde yasayan
hayvanların havasız ortamda ve
uzun süre sigara dumanına maruz
kalmaları, çevre kirliliğinin yükselen
ivmesi, G.D.O’lu ve katkı maddeleri
içeren gıdaların mamalara katılması,
radyasyonun metropol bölgelerdeki
artışı, kısırlaşmamış, döneminde
çiftleşemeyen hayvanlarda özellikle
meme ve genital organ tümörlerinde
artış meydana gelmiştir.
Mesleğinizin sosyal sorumluluk
yönüyle ilgili düşüncelerinizi
bizimle paylaşabilir misiniz?
Hayvan sevgisi insanlara
küçük yaşta kazandırılmalı, bunun
için okullarda anasınıflarından
başlayarak, yapılacak birer saatlik
rutin bilgilendirmeler ile hayvanları
koruma nedir, hayvanların
PETİNFO 2015/02 66-67
Hayvan sevgisi insanlara
küçük yaşta kazandırılması
gerektiğini söyleyen Pelin
Çakar, bu doğrultuda,
okullarda anasınıflarından
başlayarak, rutin
bilgilendirmeler yapılması
gerektiğini düşünüyor.
beden dilleriyle neler anlatmaya
çalıştıklarını çocuklara öğretebiliriz.
Onların bir tavşan veya bir kediye
dokunmalarını sağlayarak, hayvan
sevgisi aşılayabilir ve hayvan seven
bir geleceğe önayak olabiliriz.
Meslektaşınız olmayı hedefleyen
gençlere önerileriniz var mı?
Mesleğine, meslektaşlarına
saygılı, hayvan seven, vicdanlı, kendini
yenileyen birer veteriner hekim
olmalarını dileyebilirim.
KEDİ&KÖPEK
Protein kayıplı
enteropatilere
güncel yaklaşımlar
Protein kayıplı enteropati (PKE) gastrointestinal kanaldan
yoğun protein kaybı ile karakterize, sık karşılaşılan bir klinik
problemdir. Peki protein kayıplı nefropatilerin güç olgularıyla
karşılaştığımızda nasıl bir tanı ve tedavi yöntemi uyguluyorsunuz?
YAZI: Prof. Dr. Nilüfer AYTUğ Near East University Veterinary Faculty Nicosia, North Cyprus
S
ık karşılaşılan bir klinik
problem olan Proteinkayıplı enteropatiler
(PKE) gastrointestinal
kanaldan yoğun protein
kaybı ile karakterizedir. Sindirim
sisteminde şekillenen protein kaybı
normal döngüde total albüminin
%10’unu oluşturur oysa PKE’li
hastalarda bu oran total albümin
havuzunun %60’ına çıkmaktadır. PKE,
intestinal lenfanjiektezi, lenfoma ve
yangısal bağırsak hastalığı gibi çeşitli
bağırsak problemleri ile birlikte görülür.
Her ırk ve yaşta görülebilmesine
rağmen bazı ırklarda diğerlerinden
daha fazla karşılaşıldığı bilinmektedir;
>> Yorkshire Terrier’lerde PKE diğer
ırklara göre 10 katı daha fazla görülür.
>> Yumuşak kıllı Wheaten
Terrierlerde PKE ve protein kayıplı
nefropatilere (PKN) ailesel bir
yatkınlık olduğu belirlenmiştir.
>> Shar Pei’ler PKE’in sık teşhis
edildiği bir diğer ırktır.
Basenji’ler de yangısal
bağırsak hastalığı (IBD) gelişimine
bir yatkınlık olduğu bilinmektedir.
Normal olarak sindirim sisteminde
şekillenen protein kaybı, albümin
seviyesinde azalmaya neden
olmaz. Plazma proteinleri sindirim
sistemine geçtikten sonra süratle
amino asitlere yıkımlanarak portal
dolaşıma reabsorbe edilirler. Enterik
kayıplar, normal döngüde total
albümin havuzunun % 10’unu, PKE’li
hastalarda ise %60’ını oluşturur.
Plazma proteinlerinin bağırsaklara
sızması şu mekanizmalardan birisi
ile gerçekleşir;
>> IBD’deki gibi mukozal hasara
bağlı olarak mukozal permeabilitenin
artması sonucunda (ki bu duruma
erozyon/ülserler eşlik edebilir).
PETİNFO 2015/02 70-71
>> Granülamatöz ya da neoplastik
oluşumlar nedeniyle artan lenfatik
basınçla ilişkili olarak ya da
>> Lenf damarlarında şekillenen
dilatasyon nedeniyle yüzey epiteli
aracılığı ile sindirim kanalına protein
sızması yoluyla şekillenir.
PKE’nin nedenleri
PKE’nin başlıca nedenleri erişkin
köpeklerde intestinal lenfanjiektazi,
yangısal bağırsak hastalığı (IBD)
sindirim kanalı lenfomaları (LSA)
ve histoplazmozis gibi fungal
enfeksiyonlardır. Diğer nedenler,
sindirim kanalı ülser ve erozyonları,
intestinal kriptleri şiddetli etkileyen
hastalıklar, antibiyotiğe yanıt veren
enteropati ve parazitlerdir.
Genç köpeklerde daha az
görülen PKE’lere parazitler ve
invajinasyon neden olur. Kedilerde
ise PKE’nin en önemli nedenleri IBD
ve sindirim kanalında karşımıza
çıkan lenfomalardır.
Klinik ve laboratuvar bulgular
>> PKE’li hastalarda genellikle
kilo kaybı vardır. Tipik kronik ince
bağırsak ishali belirtileri gösterirler,
ishal aralıklıdır, tabloya genellikle
kusma eşlik eder.
>> İshal atakları sırasında belirgin
bir protein kaybı şekillenir.
>> Hipoalbümineminin şiddetli
olduğu bazı olgularda;
>> Ödem ve asites genellikle
serum albümin seviyesi < 1.0 g/
dl olduğunda ortaya çıkar. Ancak
kapiller hipertansiyon ya da
vaskülitis’in şekillendiği durumlarda
albümin seviyesinin bu denli düşmüş
olması beklenilmeyebilir.
>> Ayrıca asıl hastalık ile ilgili
klinik belirtiler de şekillenir.
Yorkshire
Terrier’lerde PKE
diğer ırklara göre
10 katı daha fazla
görülmektedir.
Ödem, asites ya da PKE ile
ilişkili olarak gelişen
pleural efüzyonun neden
olduğu solunum güçlüğü
tek belirti olabilir.
>> PKE’nin hafif
formunda hemogram
ve biyokimyasal
parametrelerde
hipoalbuminemi ve hipoproteinemi
dışında önemli bir değişiklik olmaz,
>> Şiddetli olgularda
hipoproteinemiye ek olarak lenfopeni,
hipokalsemi, hipomagnezemi,
hipokolesterolemi, karaciğer
enzimlerinde artış, proteinüri,
antitrombin seviyesinde azalma ya da
elektrolit anormallikleri görülür.
Hastalarda ayrıntılı bir tanı
çalışması yapmak önemlidir
Muayene sırasında hidrasyon
durumuna özellikle dikkat edilmeli,
gastrointestinal kanal ve abdomen
palpe edilmeli ve olabildiğince ayrıntılı
PKE’li hastaların
tedavisinde
beslenme
önemlidir
irdelenmelidir. Tanı çalışmaları sırasında
öncelikle, ayırıcı tanı listesinde yer alan
hastalıklar, hastanın yaşı, ırkı, bulunduğu
coğrafya temelinde irdelenir.
PKE’li genç hayvanlarda
enfeksiyöz ve paraziter nedenler,
PKE’li orta yaşlı ve yaşlı hayvanlarda
neoplazi ve metabolik nedenlerin
daha yaygın olabilir,
> 6-yaşlı kedilerde tiroid mutlaka
palpe edilmelidir.
> Düşük yağlı, sindirilebilirliği
yüksek diyetlerle
beslenmelidirler. Hidrolize
protein diyetleri, şiddetli
gastrointestinal problemlerin
varlığında bile kolayca absorbe
edildiği için PKE’li hastalarda
tedaviye önemli destek sağlar.
Uzun süren gıdai destekler
için elemental diyetlere amino
asit katkısı (örneğin, aminosyn
%8.5) yapılarak diyete ilave
protein katkısı sağlanmalıdır.
> Lenfanjiektazili köpeklerde
hidrolize, elemental ve polimerik
diyetlerin kullanılması ile uzun
süre gıdai bakım sağlanabilir.
KEDİ&KÖPEK
İshalin lokalizasyonu yapılırken
ince bağırsak ishallerinde genellikle
kilo kaybı olduğu ve dışkı hacminin
fazla olduğu anımsanmalı, iştah
değişimleri, flatus, abdominal
huzursuzluk, asites ve ödem gibi
belirtilerin ince bağırsak ishallerinde
daha yaygın olduğu ve normalize
edilmesinin daha güç olduğu dikkate
her zaman alınmalıdır.
Hipoalbuminemi durumunda;
>> Öncelikli olarak
hipoalbuminemiye neden olan
karaciğer hastalıkları ve protein
kayıplı nefropatilerin ( PKN)
eliminasyonu gereklidir.
>> Karaciğer hastalıklarının tanısı
açısından; tam bir kan muayenesi
yapılması, serum biyokimyasal profil
ve serum açlık/tokluk safra asitleri
seviyesinin belirlenmesi çok önemlidir.
Ek olarak serum amonyak seviyesinin
belirlenmesi de tanıya destek olur.
>> Protein kayıplı nefropatilerin
eliminasyonu için, tam bir kan
muayenesi ve serum biyokimyasal
profilin belirlenmesinin yanı sıra
idrar protein/kreatinin oranının
saptanması da önem taşır. Proteinüri
rutin idrar muayenesi sırasında
saptanabilir ise de protein kaybının
önemi ve derecesinin belirlenmesinde
idrar protein/kreatinin oranının
belirlenmesi gereklidir.
>> PKE’li köpeklerde
hipokolesterolemi de yaygındır,
hipokolesterolemi daha çok
lenfanjiektezi’li hastalarda görülür ve
olasılıkla şilomikron transportundaki
hata ile ilişkili olarak şekillenen yağ
malabsorbsiyonundan kaynaklanır.
>> PKE’li hastalarda sık
karşılaşılan diğer laboratuvar
anormallikleri; lenfopeni,
hipokolesterolemi, hipomagnezemi ve
hipokalsemidir. Hipokalsemi daha çok
azalan serum albümin seviyesinin bir
yansıması olarak değerlendirilebilir.
>> Tanı çalışmaları sırasında
gastrointestinal kanala kan sızıp
sızmadığının belirlenmesi için dışkıda
gizli kan bakılması yararlı olur.
Wheaten Terrierlerde PKE’lere
ailesel bir yatkınlık belirlenmiştir.
Shar Peiler de PKE’in sık
karşılaşıldığı bir diğer ırktır.
Protein kayıplı
enteropatiler genellikle
hipoalbüminemi ve
hipoglobulinemi birlikte
görülse de bazı durumlarda
PKE’li hastalarda globülin
seviyesi değişkenlik
gösterebilmektedir.
PETİNFO 2015/02 72-73
>> Serum kobalamin ve folat
seviyelerinin belirlenmesi, problemin
lokalizasyonunun belirlenmesi ve
tedavinin yönlendirilmesi açısından
oldukça yararlıdır.
>> Dolaşımdaki folat
ve kobalamin seviyelerinin
belirlenmesinden önce hastada
egzokrin pankreas yetersizliği
olmadığı, gıda desteği almadığı ve
parenteral uygulama yapılmadığı
mutlaka kesinleştirilmelidir.
PKE’nin tanısında klasik “altın
anahtar” 51Cr-albumin klirensidir
Tanı çalışmaları sırasında
hastalığın klinik şiddetinin klinik
hastalık aktivite indeksi belirlenerek
olabildiğince somut hale getirilmesi
prognostik yaklaşım ve tedavinin
doğru yönlendirilmesi açısından
oldukça önem taşımaktadır.
Hastalığın aktivite durumu
ve aktif şiddetinin doğru
değerlendirilebilmesi için,
C-reaktif protein (CRP) seviyeleri
de klinik hastalık aktivite indeksi
ile birlikte değerlendirilmelidir.
Yapılan çalışmalarda parametreler
arasında bir korelasyon olduğu
ortaya konulmuş ve klinik hastalık
şiddetinin sistemik yangısal yanıt
ile ilgili olduğu anlamını taşıdığı
görüşüne varılmıştır.
PKE’nin tanısında klasik “altın
anahtar” 51Cr-albumin klirensidir.
Normal olarak işaretli albümin GI
kanala sızdıktan sonra sindirim
enzimleri tarafından yıkımlanır ancak
krom ile işaretlenmiş olan albümin
reabsorbe edilemez ve dışkı ile atılır.
Test PKE’in tanısında son derece
güvenilir olmakla birlikte henüz rutin
klinik kullanımı söz konusu değildir.
İnsanlarda fekal a1-proteinaz
inhibitör (a1-PI) klirensinin
belirlenmesi de PKE’nin tanısında
kullanılan güvenilir bir yöntemdir.
Alfa1-proteinaz inhibitörü albümine
benzer moleküler ağırlıkta olup,
vasküler boşluk, intersellüler
alan ve lenf sıvısında bulunur.
Bu anlamda, a1-PI, GI kanala
albümin ile birlikte sızar ancak
sindirim proteazlarını inhibe eden
geniş spektrumlu etkisi nedeniyle
buradaki proteolitik enzimler
tarafından yıkımlanmaz ve dışkı ile
bozulmaksızın atılır. Köpeklerde
dışkı a1-PI seviyesini ölçen bir test
geliştirilmiştir. Yapılan bir çalışmada
köpeklerde artan fekal 51 Cr
ekskresyonunun artan fekal a1-PI
konsantrasyonları ile ilişkili olduğu
tespit edilmiştir. Kronik ishalli hastalarda direkt
radyografi çok belirleyici değildir.
Kısmi tıkanıklık olup olmadığı, geçiş
süresi gibi konuların belirlenmesi
açısından kontrast radyografi ile
değerlendirme yapılmalıdır.
İnvajinasyon, kitleler ve
yabancı cisimlerin varlığı, bağırsak
duvarının kalınlaşması gibi sorunların
belirlenmesinde de ultrasonografik
değerlendirme yararlı olabilir.
Radyografi ve ultrasonografi
sonuçları endoskopik biyopsi
uygulaması ya da laparatomi için
ön fikir verir. Diffüz lezyonlar için
endoskopik muayene yeterli olurken,
fokal lezyonlarda biyopsi hatta
laparaskopi uygulanması gerekir.En
kesin tanı aracı histopatolojidir.
PKE tedavisini
etkileyen
unsurlar
Sıvı dengesizlikleri
ve hipoalbümineminin
tedavisinde kolloidler
her zaman esastır
Kolloidler
>> Kolloidler damar boşluğunda
kalan büyük moleküllerdir ve
plazma sıvısını tutarlar. Uygulanan
kolloid sıvıların hemen tümü damar
boşluğunda kaldığı için damar
içi hacmi arttırmak amacı ile az
miktarda uygulama yeterli olur. Bu
nedenle kolloidler hemodilusyon,
hipoproteinemi, ödem ve sıvı
birikimine pek yol açmazlar.
Tedaviyi hastalığın klinik
şiddeti, yapısı ve histopatolojik
lezyonların şiddeti ile hipoalbümineminin varlığı yönlendirir.
PKE’li hastaların tedavisinde bizi
zorlayan en önemli sorunlar;
> Hipoproteineminin şiddeti ve
ilişkili morbidite olasılığı
> Özellikle hem ödemli hem de
dehidre olan hastalarda sıvı
birikimleri (ödem ve efüzyonlar
gibi) ve dehidrasyonun tedavisi
> Önemli elektrolit dengesizlikleri
> Yetersiz beslenme ve
gastrointestinal disfonksiyon ile
ilişkili olarak ortaya çıkan diğer
problemler, komplikasyonlar ve
hiperkoagülasyon’dur.
KEDİ&KÖPEK
Kolloid içeren sıvılar aynı zamanda
intrasellüler ve interstisyel
boşluklardan sıvı çekerek de plazma
hacmini arttırırlar.
>> Bilinen en fizyolojik kolloid
plazmadır. Albümin içerir ve onkotik
basıncı arttırır. Süregiden protein
kayıplarında plazma uygulaması
ile istenilen albümin seviyesine
ulaşılması sağlanılamayabilir. Taze
ya da taze iken dondurulmuş plazma
aynı zamanda bir antitrombin
kaynağıdır. Antitrombin (AT III)
genellikle karaciğer problemleri,
damar içi dissemine koagülasyon
(DIC) ya da PKE ve PKN’lerin
seyri sırasında azalır. Bu durum
trombozlara ya da pıhtılaşma
faktörlerinin sürekli olarak
tüketilmesine yol açar. Bu anlamda
plazma uygulanması etkili olabilir.
>> Hetastarch
(hydroxyethylstarch) pıhtılaşma
faktörlerine gereksinim duyulmayan
hastalar için plazmaya ucuz ve
etkin bir alternatiftir. Hipovolemi
durumunda 5-10 dakikada, 5–10 ml/
kg dozda bolus uygulama yapılır
ya da 10–20 ml/kg/gün dozunda
sürekli infüzyon tarzında uygulanır.
Kalp yetmezliklerinde kullanımı
kontrendike olduğu unutulmamalıdır.
>> Protein kaynağı olması
anlamında alternatif olarak
total parenteral besleme (TPB)
uygulanabilir. Bazı olgularda kısmi
periferal besleme ile gerekli olan
kalorinin %50 si intravenöz yolla
sağlanırken, kalan kısmın enteral
besleme yoluyla karşılanması ile
kombine tedavi uygulanır.
>> İnsan albümini operasyon
öncesi gibi kısa süren gereksinimler
için kullanılabilmekle birlikte yabancı
bir protein olması nedeni ile şiddetli
reaksiyonlar şekillenebilir, bu anlamda
tekrarlanması uygun değildir.
PKE hastalarına anestezi
öncesi hetastarch ya
da plazma uygulanarak
anestezik problemlerin
ortaya çıkması ya da
hipotansiyon oluşması riski
minimuma indirgenmelidir.
PETİNFO 2015/02 74-75
Sıvı birikiminin tedavisinde
diüretik kullanımı tek
başına iyi çalışmayabilir
>> Asites ya da pleural sıvı
birikiminin solunumu güçleştirdiği
durumlarda sıvının elle direkt olarak
drene edilmesi gerekir. Ancak
drenajdan çok kısa bir süre sonra
sıvı tekrar toplanacaktır. Drenajın sık
tekrarlanması da aşırı sıvı kaybı nedeni
ile dehidrasyon ve hipovolemiye
yol açar aynı zamanda sekonder
bakteriyel peritonitis ve pleuritis
oluşturma riski de söz konusudur.
>> Diüretikler (spironolactone
/ furosemide) PKE’li köpeklerde
iyi çalışmaz. Herşeye rağmen
şiddetli sıvı birikimi durumunda,
spironolactone tek başına ya da
furosemid ile birlikte denenebilir.
Potansiyel dehidrasyona dikkat
edilmelidir. Spironolactone: 2 mg/
kg dozda, 8-12 saatte bir, oral yolla
uygulanabilir, tedaviye 2 mg/kg dozda
8-12 saatte bir kez furosemid eklenir.
Anti-inflamatuvar ve
immunosupresif tedavi
>> Oral prednizolon (1-2mg/
kg PO, günde iki kez) başlangıç
uygulaması için uygun bir seçimdir.
Genellikle immunosupresif dozda
2-3 hafta kullanılır ve doz %50
azaltılır. 2-3 hafta sonra günaşırı
uygulamaya geçilir.
>> Klinik yanıt zayıf ise ya da
yan etkiler rahatsız edici boyutta ise
azathioprine (2 mg/kg PO, 24-48
saatte bir) ya da siklosporin (5 mg/kg
PO, 12-24 saatte bir tedaviye eklenir).
>> Kediler azathioprine hassas
oldukları için kullanmamaya özen
gösterilmelidir. (dozu 0.3mg/
kg günde bir kez PO uygulanır).
Klorambusil (2mg/kg haftada 2-3
kez) uygulamasının başarılı olduğu
konusunda bildirimler mevcuttur.
>> Hastadaki klinik belirtiler
2-3 ayda gerilemeye başladıktan
sonra immunosupresif tedavi derece
derece geri çekilmelidir. Belirtilerin
tekrarlaması durumunda belirtiler
gerileyinceye kadar ilaç tekrar günlük
olarak uygulanılabilir.
>> Tedaviye yanıt alınamayan
hastalarda lenfoma (lenfoma)
olasılığı dikkate alınmalıdır.
>> Budesonide insanlarda IBD’nin
tedavisinde kullanılır ancak yan
etkileri çok fazladır.
>> Octreotide insanlarda
intestinal lenfanjiektazinin
tedavisinde etkilidir. Ancak veteriner
hekimliğindeki kullanımı henüz
literatürel olarak desteklenmemiştir.
PKE’li köpeklerde etkili olduğuna
dair bildirimler mevcut olmakla
birlikte rutin olarak kullanılması için
daha fazla çalışmaya gereksinim
vardır. İntestinal kan akımını
yavaşlatıp trigliserit absorbsiyonunu
inhibe ederek ve lenf akımını
azaltarak etkili olur.
LKE’li köpek ve kedilerde
uygulanan standart tedaviye olumlu
yanıt alınamamasının en önemli
nedenlerinden birisi lenfomadır.
Köpeklerde lenfomanın prognozu
oldukça kötüdür ve tedaviye yanıt
almak çok güçtür. Kedilerde ise
prognoz daha iyidir ve kombine
kemoterapiye ( klorambusil ve
prednizolon ) daha fazla yanıt alınır.
Antibiyotik tedavisinin
başarılı olmadığı
hastalarda diyet ve
antibiyotik tedavisiyle
immunosupresif tedavi
uygulanmalıdır.
Olası komplikasyonların tedavisi
>> PKE’li hastalar antitrombin
III kaybedebilecekleri için
hiperkoagülasyon riski mevcuttur.
Bazı olgularda bir tombosit
agregasyon inhibitörü gerekebilir.
>> Şiddetle etkilenen
hastalarda ya da trombozun varlığı
belirlendiğinde antikoagülan
enoxaparin (1 mg/kg SC, 8–12 saatte
bir ) ve/ ya da antitrombotik tedavi
(düşük doz) asprin (0.5–1.0 mg/kg PO,
24 saatte bir) ya da clopidogrel (1–3
mg/kg PO, 24 saatte bir) uygulanır.
>> Genellikle kalsiyum,
magnezyum ve yağda eriyen
vitaminlerin takviyesi yapılması
gereklidir. Kobalamin seviyesinin
düşük olması durumunda
siyanokobalamin köpeklerde, haftada
bir kez, 4-6 hafta uygulanması
gerekir. (250 ug). 
Vakalarda
kullanılabilecek
antimikrobiyeller
> Tylosin ile 21 gün boyunca
10mg/kg, dozda günde 3 kez,
ağız yolu ile tedavi, metronidazol
(15mg/kg, PO, günde iki kez) ya
da oksitetrasiklin (10-20mg/kg,
PO, günde 3 kez) uygulamaları
aşırı bakteriyel üremeyi önler.
> Metronidazol (15mg/kg PO,
günde iki kez 10-14 gün) uygulanır,
sonra günde 1 kez 10-14 gün
devam edilir, kortikosteroidlerle
birlikte kullanılabilir, hem
antibakteriyel hem de
immunomodulatör etkiye sahiptir.
> Spiramycine+metronidazol
kombinasyonunun kullanımı da
tedavide etkili olmaktadır.
KEDİ&KÖPEK
Veteriner
hekimin
güvenlik
rehberi
Her mesleğin
iş güvenliği
hususunda alması
gereken önlemler
vardır. Fakat bazı
meslekler için bu
konular hayati
öneme sahiptir. Bu
mesleklerden biri de
veteriner hekimliktir.
YAZI: PROF. DR. YAVUZ ÖZTÜRKLER
Kafkas Üni. Veteriner Fakültesi Dölerme
ve Suni Tohumlama AbD Başkanı
V
eteriner hekimler
“tam zamanlı” değil,
“tüm zamanlı” çalışan
bir meslek grubuna
mensup olduklarından
iş güvenliği veteriner hekimler için
daha fazla önem taşımaktadır.
Veteriner hekimler geceleri, uzakta
çalışırlar. Genellikle işlerini yalnız
icra ederler. Saha şartları altında
çoğu zaman veteriner hekimler
kendilerini güvensiz hissedebilirler.
Güvenliklerinin risk altında
olduğu zamanlar birçok meslekle
karşılaştırıldığında daha fazla
olabilmektedir. Ülkemiz koşullarında
muhatap oldukları kitle genelde stres
altında çalışan veya kırsal alanda
yaşayan insanlardan oluşmaktadır.
Aşağıda belirtilen ön tedbirleri ve
güvenlik önlemlerini sıralayarak
amacımız; veteriner hekimleri
paranoya yapmak değil, sadece testi
kırılmadan önce bazı tavsiyelerde
bulunmak ve daha tedbirli olmalarına
katkıda bulunmaktır. Anadolu’da bir
söz vardır: “Biz önümüzü kış tutalım
da; güz gelirse bahtımıza...”
Ancak bu tedbirlerden önce
söylenmesi gereken ilk söz şudur:
“Her şeyden önce veteriner hekimler
önce mesleki sorumluluklarının
bilincinde olmalı ve gerekli
yükümlülükleri yerine getirmelidir.
Olası bir tatsız olayda veteriner
hekim vicdani ve yasal yönden haklı
durumda olmalıdır.”
Genel giriş
İş güvenliği ve iş yasası
kapsamında veteriner hekimlerin
iş güvenliğini sağlamak için tüm
uygulanabilir adımların atılması
gerekmektedir. Veteriner hekimleri
çalışma hayatında bekleyen tehlikeler
saptanarak, tehlikenin çeşidine
göre elimine, izole veya minimize
edecek bir takım tedbirler alınmalıdır.
Mevzuatta sadece veteriner hekimin
güvenliğini değil sağlığını da göz
önünde bulunduracak şekilde
adımlar atılmalıdır. Çıkarılacak
yasalar sadece veteriner hekimi
Bakanlık tarafından hekimler için,
güvenlik rehberi niteliğinde, başuçlarında
bulundurabilecekleri kitapçıklar hazırlanmalıdır.
HASTA SAHİBİNİ
TANIMAK
ÖNEMLİDİR
değil, veteriner hekimlerle birlikte
çalışan yardımcı personeli de
kapsayacak şekilde hazırlanmalıdır.
İlk iş olarak tüm veteriner
hekimler iş sağlığı ve güvenliklerini
kapsayacak mevzuatların çıkması için
çalışmalıdırlar. Bunun için veteriner
hekimler mesleki aidiyet duygusunu
geliştirmeli, mesleki sorunlarda
bilinçlenmeli, meslek örgütlerini
harekete geçirmek için baskı kurmalı,
yani birçok sorunda olduğu gibi bu
hususta da kamuoyu oluşturarak
hareket etmelidir.
Küçük hayvanlar için evden
yapılan geç vakit aramalarında,
eğer çağıran kişiler tanınmıyorsa
hemen harekete geçilmemelidir.
Veteriner hekimler, çağıran kişi
güvenilir ve tanınan biri değilse
hayvanın kliniğe getirilmesi
yönünde ısrar etmelidir. Geç
saatlerde yapılan çağrılarda
çağıran kişiye güvenilse
bile çağrının yapıldığı yerin
önceden aile fertlerine ve klinik
personeline bildirilmesi önerilir.
KEDİ&KÖPEK
Veteriner hekimlerin çalıştığı
kurum ve kuruluşlardaki sorumlu
müdürler veya yöneticiler fiziksel
saldırı ya da silahlı soygun gibi acil
durumlarda veteriner hekimlerin nasıl
davranacakları konusunda eğitimli
ve hazırlıklı olup olmadıklarından
emin olmalıdırlar. Yeni atanmış
veya yeni görevlendirilmiş bir
veteriner hekim hemen sahaya
gönderilmemelidir. Meslek içi
veya hizmet içi eğitimlerden
geçirildikten sonra veteriner hekimler
göreve çıkarılmalıdır. Özellikle et
kombinaları, belediyeler, kırsal alan
vb. gibi yerlerde çalışan veteriner
hekimler kendilerini beklemekte olan
risklere karşı hazırlıklı olmalıdırlar.
Veteriner hekimlerin ve yardımcı
personelinin risklerini en aza
indirecek ve güvensiz ortamlarda
veteriner hekimlerin kendilerini
sağlama alacaklarını ve sağduyulu
davranmalarını sağlayacak bir dizi
önlemler mutlaka alınmalıdır.
Klinikte, sahada, çiftlikte ve
tanımadıkları hasta sahiplerinin
çağrılarına gidildiğinde ortaya
çıkabilecek durumlarla başa çıkmak
için bazı öneriler ve personele
verilebilecek bazı tavsiyeler vardır.
Veteriner hekimin güvenliğini
sağlamak için de risk yönetimi
uygulanmalıdır. Oluşabilecek
risklere karşı uygun bir risk yönetimi
yaklaşımı belirlemek risk düzeyine
uygun önlemlerin alınması için
birtakım prosedürlerin uygulanması
gerekmektedir. Bu prosedürler ve
kurallar manzumesine her veteriner
hekim uymalıdır.
Veteriner hekimlere gerekirse
iş güvenliği ve sağlığı konusunda
fakültelerde veya mezuniyet sonrası
eğitim verilmelidir.
Yeterli güvenli ve
sağlıklı ortam
oluşmamışsa
veteriner hekim
müdahaleyi ya
olumlu koşullar
gerçekleşinceye
kadar geciktirmeli
ya da müdahaleden
vazgeçmelidir.
Veteriner hekimler için profesyonel
davranış kuralları
Veteriner hekimlerin
güvenliklerini garantiye almak için
gelişmiş ülkelerde, “Profesyonel
Davranış Kuralları” çıkarılmıştır.
Veteriner hekimlerin can ve mal
PETİNFO 2015/02 78-79
güvenliğini sağlayacak yönde
benimsenen “Profesyonel
Davranış Kuralları” şunlardır:
Genel çalışma güvenliği
4 Veteriner hekimler,
yanlarında daima hızlı ve acil
temas kurabilecek operasyonel cep
telefonları taşımalıdırlar.
4 Özel itina veya ilgi isteyen
çok titiz veya huysuz hasta
sahipleri olabilir. Hastaya çağrılan
veteriner hekim, çağıran kişiden
veya içinde bulunduğu koşullardan
hoşnut değilse yanında başka bir
personelle birlikte çağrılan yere
gitmelidir. Eğer gittiği yerden
çok emin değilse gideceği yeri
yakınlarına ve klinik personeline
mutlaka bildirmelidir.
4 Özellikle acil vakalara
giden veya müdahale eden
veteriner hekimler kendi sağlığı ve
güvenliğini korumak zorundadırlar.
Veteriner hekimlikler mesleklerini
icra ederken birtakım riskleri
göz önünde bulundurmalı ve bu
riskleri yönetmelidir. Genelde
veteriner hekimlerin kendi sağlığı
ve güvenliğini korumanın dışında bir
şey düşünmediği algısı vardır. Oysa
veteriner hekimler kendi güvenliği
ve sağlığını korumakla mükellef
oldukları kadar yardımcı personelin
de güvenliğini ve sağlığını korumak
zorundadırlar. Bu aynı zamanda
vicdani ve etik bir sorumluluk olarak
veteriner hekimlerin içselleştirdiği
bir durumdur. Özellikle nöbetçi
iken acil vakalara katılmak zorunda
olan veteriner hekimler müdahale
etmeden evvel güvenlik ve sağlık
açısından tüm tedbirlerin alındığına
emin olmalı ve ondan sonra harekete
geçmelidir. İş güvenliğini ve sağlıklı
çalışma ortamını oluşturmak
Saha şartları altında çoğu zaman
veteriner hekimler kendilerini
güvensiz hissedebilir.
için gerekirse hayvan sahibinden
destek alınmalıdır. Eğer hayvan
gelebilecek veya getirilebilecek
durumda ise hasta hayvana başka
bir yerde müdahale edilmesi olanağı
oluşturulmalıdır. Ancak tüm bunları
yapmak için hayvan sahibi ile doğru
iletişim kurmak önemlidir.
4 Kliniğe araçtan geçiş mesafesi
personelin güvenliğini sağlayacak
şekilde aydınlatılmış ve ışıklar duyarlı
sensörlerle donatılmış olmalıdır.
4 Eğer mümkünse kliniğin
olduğu yerin park alanı içine giriş ve
çıkışların karta bağlı olduğu alanlar
olması tercih edilmelidir. Kliniğin
ve aracın bulunduğu alanlar özel
güvenlik görevlilerinin bulunduğu
yerlere yakın olursa çok daha
güvenli olacaktır. Veteriner hekimler
kendilerini güvende hissetmedikleri
durum ve zamanlarda geceleri yalnız
hasta ziyaretine çıkmamalı, gerekirse
özel güvenlik şirketlerinden yardımcı
KEDİ&KÖPEK
SÜRÜCÜ
ÖNLEMLERİ
Bir arıza durumunda,
arabanın kaputu açık şekilde
yükseltildikten sonra, sürücü
arabanın içine girmeli, kapılar
ve pencereler kilitlenmeli
yanıp sönen tehlike ışıkları ile
(mümkün ve uygunsa) araba
içinde beklenmelidir. Dışarıdan
yaklaşan yabancılara pencereler
kesinlikle açılmamalıdır.
personel desteği sağlamalıdır.
4 Hekim ziyaretleri genellikle
telefonla düzenlenmeli, sürpriz
ziyaretlerin önüne geçilmelidir.
Şüpheli ve güvensiz olma ihtimali
olan ziyaretlerde veteriner hekimler
yalnız olmamalıdır.
4 Geceleri bahçe ve dış giriş
kapıları sadece personelin giriş yaptığı
sürece açık olmalıdır. Hasta sahipleri
içeri alınmadan önce mutlaka
nezaket kuralları çerçevesinde ön
kontrolden geçirilmeli, bunun için
önceden tedbir alınmalıdır. Kliniğe
giriş yapan kişiler danışma elemanı,
şef, başka bir veteriner hekim veya
acil çağrı sistemiyle operasyonel
olarak donatılmış başka bir personel
tarafından önceden karşılanmalıdır.
Eğer hasta hayvana kalabalık bir
grup eşlik ediyorsa yalnızca bir kişi
muayene odasına alınmalı ve kapı
kilitlenerek başka birinin içeriye
girmesine izin verilmemelidir.
4 Ortamın durumuna göre,
izlenebilen, personele takılarak
uyarılmasını sağlayan “panik
butonları” ve uzaktan kumanda
aygıtları kullanılmalı ve bunlar
güvenlik personelini uyaracak şekilde
devreye sokulmalıdır.
4 Geceleri sorunlu bir kişinin
hekimden para, ilaç vb. şeyler
istemesi durumunda, istenen
şey verilmelidir, fakat hekim
vakit kaybetmeden polise haber
verilmelidir. Ayrıca fail hakkında tüm
detayların kaydedilmesi güvenlik
açısından oldukça önemlidir.
PETİNFO 2015/02 80
Araba Güvenliği
4 Arabadaki değerli eşyalarınız
ve ilaçlarınız göz önünde değil,
gizli bir yerde tutulmalıdır.
Tüm anahtarlarınız valiz veya
çantalarınızda bulundurulmamalı,
çalınma riskine karşı ayrı bir yerde
muhafaza edilmelidir.
4 Arabalar her zaman kilitli
durumda tutulmalıdır.
4 Araba anahtarı arabaya
yaklaştığınızda elinizde olmalı
arabanın yanına gelir gelmez
beklenmeden arabanın içine
çabucak bir defada girilebilmelidir.
Anahtarların üzerinde kesinlikle
etiket olmamalıdır.
4 Başka bir sürücü başı dertte
görünüyorsa, bu tür durumlarda
durdurarak doğrudan destek vermek
yerine, yardım için telefon etmek
veya sorunu en yakın işlek istasyona
bildirmek tercih edilmelidir.
4 Yakıt deposu en az yarıya
kadar dolu tutulmalıdır.
4 Yolda otostop yapan kişiler
arabaya alınmamalıdır.
4 Mola vermek veya park
etmek için güvenli, işlek ve aydınlık
istasyonlar tercih edilmelidir.
Güvenlik alarmları
Hareketli nesnelere duyarlı,
hareket halinde olan veya
yaklaşmakta olan nesneler karşısında
devreye giren sensörler veya cam
kırılmasına karşı hassas dedektörler
çeşitli güvenlik düzeylerinde
kullanılabilir. Bankalar, döviz
büroları veya kuyumcu gibi yerlerde
kullanılan operasyonel alarm
sistemleri kliniklerde de kullanılabilir.
Gelişmiş kameralı ve alarmlı
güvenlik sistemlerini kurdurmak
mümkündür. Profesyonel güvenlik
şirketlerinden yardım ve destek talep
edilerek kliniğin veya çalışma yerinin
güvenlik raporu istenmelidir. Güvenlik
şirketlerinin vereceği rapora göre zayıf
güvenlik noktaları güçlendirilmelidir.
Kliniğin bulunduğu yere göre gerekirse
devriye veya güvenlik görevlisi
istihdam edilmelidir.

Benzer belgeler

Ekim-2014 - Petinfo Dergi

Ekim-2014 - Petinfo Dergi [email protected] GRAFİK TASARIM EMEL VURAL [email protected] DANIŞMA KURULU PROF. DR. AHMET ERGÜN PROF. DR. NİLÜFER AYTUĞ PROF. DR. TAMER DODURKA Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin Dr. Ba...

Detaylı

Haziran-2014 - Petinfo Dergi

Haziran-2014 - Petinfo Dergi [email protected] GRAFİK TASARIM EMEL VURAL [email protected] DANIŞMA KURULU PROF. DR. AHMET ERGÜN PROF. DR. NİLÜFER AYTUĞ PROF. DR. TAMER DODURKA Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin Dr. Ba...

Detaylı