Psikopolitik Bir Bakış Açısından Yıkıcı Liderler ve Takipçileri: Yıkıcı Bir

Transkript

Psikopolitik Bir Bakış Açısından Yıkıcı Liderler ve Takipçileri: Yıkıcı Bir
PSİKOPOLİTİK BİR BAKIŞ AÇISINDAN YIKICI LİDERLER VE
TAKİPÇİLERİ: YIKICI BİR “CULT” YAPILANMASI OLARAK PKK
Rifat S. İLHAN
.
Psikopolitik Bir Bakış Açısından
Yıkıcı Liderler ve Takipçileri:
Yıkıcı Bir “Cult”
Yapılanması Olarak PKK
Rifat S. İLHAN
Dr. Arş. Gör., Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı;
Ankara Üniversitesi Politik Psikoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi
Özet: Cult liderleri son 50 yıldır Amerika Birleşik Devletlerinde merak konusu
olmuştur. Özellikle de bu liderlerin yönlendirmesi ile gerçekleşen toplu intiharlardan sonra, bu liderler ve cult yapılanmaları ile ilgili araştırmalar hız kazanmıştır.
Etnik terör örgütlerinin yapılanma ve örgüt üyesi elde etme yöntemleri ile cult
yapılanmalarının yöntemleri birbirlerine çok benzemektedir. Bununla birlikte,
yıkıcı cult liderleri ile etnik terör örgütü liderlerinin kişilik yapılarındaki benzerlikler de dikkat çekicidir. Bu anlamda Türkiye’de faaliyet gösteren bölücü terör
örgütü PKK’nın, yıkıcı bir cult yapılanması olarak sınıflandırılması, terörle ve
terör örgütü ile mücadelede yeni bir bakış açısı sunabilir.
Anahtar Kelimeler : Terör, Cult , PKK, Lider, Politik Psikoloji, Abdullah
Öcalan
Abstract: The leaders of cults have became crucial subject since fifty years in
the USA. Especially, after the mass suicides that had been manuplated by these
leaders, the studies related with these leaders and destructive cultic organizations
have accelerated. Particularly, methods of ethnic terrorist organizations to attain
members and its organizational structures have similarities with destructive cultic
organizations. Besides, similarities between personal traits of destructive cult leaders and the leaders of ethnic terrorist organizations are well marked. Thus, catogarizing and considering PKK which is an active ethnic terrorist organizations in
Turkey, as a destructive cult organizations may provide a new standpoint in the
context of struggle of the terror and the terrorist organization.
Key Words: Terror, Cult, PKK, Leader, Political Psychology, Abdullah Öcalan
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 2 / Aralık-Ocak-Şubat ‘12-13
97
Rifat S. İLHAN
Giriş
Ruhsal ve kişisel özelliklerden arındırılmış bir real politikanın, dünyamızda
gelişen kanlı etnik, dinsel ve ideolojik çatışmaları açıklamadaki katkısını yadsımamakla birlikte, bu çatışmaların açıklanmasında ve çözümünde, psikolojik süreçlerin katkısının da çok önemli olduğu görülmektedir Bu anlamda lider takipçi
ilişkisinde liderin kişisel özellikleri ve arkasındaki psikolojik motivasyonları,
takipçilerinin psikolojik özellikleri ve o dönemin tarihsel ve politik şartlarının da
etkisi bulunduğu belirtilmektedir.1
Örneğin, takipçilerinin sevgisine ve onların varlığına herşeyden daha fazla
ihtiyaç duyan bir lider, takipçilerinin ruhsal ihtiyaçlarını, arzularını ve korkularını
yönlendirerek, kendisine bağımlı bir hale gelmelerini ister. Bu anlamda gerek ulusal
gerekse de uluslar arası düzeyde verdiği kararlarda ya da izlediği politik ideolojilerde
bu psikolojik ihtiyacının etkisi altında hareket eder. Diğer yandan, güvenlik
tehlikesi yaşıyan bir geniş grup da, kendisine yön verecek karizmatik bir lider arar.
Bu dönemlerde ortaya çıkan liderler, lider ihtiyacında olan, bu geniş grup üyelerini
kolaylıkla yönlendirebilirler. Bu yönlendirme, liderin psikolojik ve kişilik özelliklerine göre yapıcı ya da yıkıcı bir yola kayabilmektedir.2 Başka bir ifadeyle liderin
kişilik yapısı, karar alma süreçlerinde ve topluma yön vermede çok önemli ve yadsınmaması gereken bir farktördür.
Bu anlamda yıkıcı davranışlar sergileyen geniş grup üyeleri ile liderleri arasındaki ilişki dinamiklerini netleştirmek açısından “Cult” liderleri ve takipçileri
arasındaki ilişkileri inceleyen çalışmaları gözden geçirmek faydalı olacaktır. “Cult
grupları”, özellikle ABD’de son 50 yıldır gündemde olan konulardan birisidir.
Özellikle toplu intiharlar, bombalı saldırılar, cinsel istismar ve mali suçlar nedeni
ile ABD basınında konu olmuşlardır. Bununla birlikte Japonya’da 1995 yılında
Shoko Ashara’nın emrini verdiği, 13 kişinin yaşamını yitirmesi ve binlerce kişinin
de sağlık sorunları yaşamasıyla sonuçlanan sarin gazı saldırısı da tüm dünyanın ilgisini çekmiştir. Yıkıcı Cult liderleri ve takipçileri arasındaki ilişki dinamikleri üzerine çalışmalarıyla tanınan Peter Olsson, son 30 yıldır bilinen yıkıcı Cult liderleri
ve yapılanmalarından, Jim Jones (Jonestown), Shoko Ashara, DiMambro/Jouret
(Solar Tample), David Koresh (Waco), Applewhite (Heavens Gate), Manson &
Family’i öne çıkarmaktadır. Bununla birlikte bu yıkıcı gruplara son olarak ElKaide ve Usame bin Laden’i de eklemektedir. El-Kaide dışında kalan grupların,
son 30 yılda toplam 1168 kişinin yaşamını yitirmesine neden olduklarını
bildirmektedir.3 Özellikle’de Jim Jones’un lideri olduğu Cult, 918 kişinin toplu
1
Tucker, Robert C. (1970). “The Theory Of Charismatic Leadership”, Dankwart A. Rustow (Ed.), Philosophers and Kings
içinde, Studies in Leadership, ss. 69-94.
2
Volkan , Vamık. (2009) Körü Körüne İnanç Kriz ve Terör Dönemlerinde Geniş Gruplar ve Takipçileri.Okuyanus yayınları. s:
274
3
Olsson, Peter A. (2005). Malignant Pied Pipers of Our Time: A Pyschological Study of Destructive Cult Leaders from Rev. Jim
Jones to Osama Bin Laden. Publish America, Baltimore, s.10.
98
Sayı: 2 /Aralık-Ocak-Şubat ‘12-13
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Psikopolitik Bir Bakış Açısından Yıkıcı Liderler ve Takipçileri: Yıkıcı Bir “Cult” Yapılanması Olarak PKK
olarak intiharı ile bu grupları oluşturan bireylerle liderleri arasındaki ilişkinin patolojik yönünü düşündürmesi açısından bir çok araştırmaya konu olmuştur.
“Cult” kelimesinin tam Türkçe karşılığı bulunmamakla birlikte, tarikat, cemaat, inanç ve öğreti anlamlarında kullanılabilmektedir. Bu makalede geçen Cult
kelimesi anlam olarak, Türkçe’deki tarikat kelimesine daha çok benzemekle birlikte, tam olarak örtüşmemektedir. Bu nedenle, bu yazıda Cult kelimesi orjinal
hali ile kullanılacaktır.
Amerikan Psikiyatri Sözlüğü Cult’ı bir dogma ya da dini öğretiye dayalı ve
genelde de mevcut toplumda kabul edilen inançlar ve değerlerle karşıtlık içinde
bulunan bir inançlar ve ritüeller sistemi olarak tanımlamaktadır4.
Alexander Deutch, cult’ı şu şekilde tanımlamaktadır : Kendilerini baskın
kültürün normlarından saptıracak biçimde yönlendiren ve etkileyen güçlü bir liderin etrafında toplanmış göreceli olarak kararlı ve metafizik yönelimli grup.5
Margaret Singer, cult yapılanmaları ile ilgili çalışmalarda, cult kelimesinin,
tanımlayıcı bir yaklaşımdan çok, küçültücü, aşağılayacı bir vurgu yaratmak için
kullanıldığını gözlemlemiştir.6 Bununla birlikte Singer, yaptığı görüşmelerde, cult
üyesi olan 3.000 ni aşkın kişinin marjinallikten uzak, toplumun diğer bireylerinden bir farklı olmayan kişiler olduklarını belirtmiştir. Singer (1995), ABD’deki
cult olarak nitelendirilebilecek grupları şu şekilde sıralamıştır7: 1) Neo-Hristiyan
dini gruplar 2)Hindu ve doğu dinleri grupları 3) Gizem, Cadılık ve Satanist gruplar 4) Zen ve diğer Sino-Japon mistik grupları 5)Irkçı gruplar 6)spituralist gruplar
7) Dünya dışı yaşam grupları 8)Psikoloji ve psikotöropatik gruplar 9)Politik gruplar 10) Kişisel gelişim ve yardım grupları.
Peter Olsson’da bu gruplara ek olarak bütünüyle suçlu ve psikopatik cult gruplarını eklemiştir.8 Singer’in de belirttiği gibi, bütün Cult üyelerini ve gruplarını
patolojik olarak etiketlemek yanlış olmakla birlikte, Singer’da cult liderleri ve
üyeleri ile yaptığı çalışmalarda cult liderlerindeki ve üyelerindeki klinik ve
psikososyal gerçekleri vurgulamaktan kaçınmamaktadır. Bununla birlikte Singer
cult yapılanmalarının bu iyi huylu ucundan, cult liderinin bütün takipçilerinin
hayatında abartılı bir kontrole sahip olduğu diğer kötücül uca kadar uzanan bir
yelpazede yerleştiklerini gözlemlemiştir.9
4
Campell R. , and Edgerton, J. (1994). American Psychiatric Glossary, 7. Edition. Appi Press. Washington, D.C.
5
Deutch, Alexander (1980). “Tenacity of Attachment to a Cult Leader”. American Journal of Psychiatry. Vol.137:12, ss.
1569-1573
6
Singer M. (1995). Cults in Our Midst: The Hidden Menace in Our Everyday Lives. Jossey Bass Press , San Francisco.
7
Singer M. (1995) ,a.g.e.,s.14.
8
Olsson, Peter A. (2005). a.g.e. s. 30
9
Bkz: Singer M. (1995).a.g.e.
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 2 / Aralık-Ocak-Şubat ‘12-’13
99
Rifat S. İLHAN
Özellikle yıkıcı liderlerin kontrolünde olan grup üyeleri ve aralarındaki ilişkilerin psikolojik dinamikleri, terör örgütü üyeleri ve terör örgütü liderleri arasındaki
ilişkilerin psikodinamik özelliklerine ışık tutmaktadır. Bu anlamda bu yazının
amacı;
1) Yıkıcı cult liderleri ve takipçileri arasındaki ilişkinin psikodinamik özelliklerini incelemek ve,
2) Türkiye’de faaliyet gösteren PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ve
PKK terör örgütü mensupları arasındaki ilişkiyle benzer psikodinamik özellikleri ortaya koymaktır.
Yıkıcı Cult Liderlerinin Ortak Psikodinamik Özellikleri
Olsson kötü huylu (Malign) ve yıkıcı olan bu Cult liderlerini, kötü huylu fareli
köyün kavalcıları olarak adlandırmıştır.10 900 kişinin yaşamını yitirdiği ve bunları
273’nün çocuk olduğu toplu intiharın liderliğini yapan Jim Jones ve takipçileri
arasındaki ilişki, lider ve takipçileri arasındaki ilişkilerin hastalıklı yönlerini göstermesi açısından önemli bir örnektir.
Yıkıcı cult liderlerinin kişilik özelliklerini anlayabilmek için yapılan psikobiyografik çalışmalarda, bu kişilerin çocukluk dönemlerinde yeterince sevgi görmedikleri, aile içi kavgalara şahit oldukları ve çevrelerinde özdeşim kurabilecekleri yeterli
ebeveyn figürlerinin olmadığı bildirilmektedir.11,12 Bununla birlikte ülke liderleri
de olmak üzere bütün yıkıcı olarak tanımlanabilen grup liderleri ile yapılan çalışmalarda, bu kişilerin cinsel istismar, şiddet, şiddete tanık olma, ihmal ve istismar
gibi örseleyici çocukluk çağı deneyimlerine maruz kaldıkları bildirilmektedir.13
Örneğin IRA terör örgütü mensupları ve liderleri ile yapılan bu çalışmalarda, bu
kişilerin hemen hepsinde örseleyici çocukluk çağı deneyimleri olarak kabul edilecek yaşantıların olduğu bildirilmiştir.
Bununla birlikte yıkıcı cult liderlerinin hemen hepsinde , ideal ülküleştirilmiş
bir baba arayışının yaşamları boyunca devam ettiği belirtilmektedir14. Buna göre
İdeal, ülküleştirilmiş babasını bulamayan bu kişiler, cult lideri olarak, aradığı bu
babayı kendisinde yaratmaktadırlar. Takipçilerinin de kendilerini kutsal bir baba
olarak görmeleri ile psikolojik olarak yeniden doğmuş olmaktadırlar. Böylece
çocukluk döneminde sahip olmadıkları koşulsuz sevgi yaşantısını takipçilerine
10
Bkz: Olsson, P.(2005) a.g.e.
11
Olsson,P. (1994). “In Search of Their Fathers-Themselves : Jim Jones and David Koresh”. Mind and Human Interaction.
University of Virginia School of Medicine, Charlottesville, Vol 5 #3 August, 1994, ss. 85-96.
12
Reiterman, T. (1982). Raven:The Untold Story of The Rev. Jim Jones and His People. New York : E.P. Dutton, Inc.
13
Volkan , V.D. & Harris, M. (1995).“The Psychodynamics of Ethnic Terrorism”. International Journal of Group Rights, 3,
ss. 145-149
14
Olsson, P. (1994). A.g.e. s.85-96.
100
Sayı: 2 /Aralık-Ocak-Şubat ‘12-13
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Psikopolitik Bir Bakış Açısından Yıkıcı Liderler ve Takipçileri: Yıkıcı Bir “Cult” Yapılanması Olarak PKK
sunarak, geçmiş yaşamlarının acı dolu deneyimlerini tersine çevirmiş olmaktadırlar. Takipçilerine de , yeni sorumluluklar, yeni amaçlar ve kimlik vererek onların
da yeniden psikolojik olarak doğmalarına yol açmaktadırlar. Yıkıcı cult liderlerinin
bir çoğunun söylemlerinde benzer “yeniden doğum temaları” sıklıkla gözlenebilmektedir15.
Bu anlamda takipçilerin varlığı ve cult yapısı içerisindeki lider-baba rolleri, bu
kişiler için hayati bir ihtiyaca dönüşür. Bu nedenle bu kutsal baba rollerini tehdit
eden en ufak bir eleştiriye karşı çok hassastırlar.
Yıkıcı Cult liderlerinde ortak olarak görülen diğer bir durumda, Olsson’un
“karanlık uyanışlar” olarak adlandırdığı dönüm noktalarıdır16. Karanlık uyanış
deneyimleri hemen hemen bütün yıkıcı Cult liderlerinin gençlik-yetişkinlik
çağlarında ortak olarak yaşadıkları örseleyici deneyimlerdir17,18. Bu dönüm noktaları, yıkıcı cult liderinin, çocukluk dönemindeki engellenme, reddedilme, terk
edilme gibi örseleyici deneyimlerine benzer olarak algılanan gençlik ve erişkinlik
dönemi yaşantılarının deneyimlenmesi sonucu oluşur. Bu yaşantılar sonunda
bütün cult liderlerinin hayatları ile ilgili olarak yeni yollara girdikleri görülmüştür.
Yıkıcı cult yapılanmalarındaki üyelerin eğitim yöntemleri de birbirine benzemektedir. Takipçiler , cult yaşamının içine girdikten sonra sistematik olarak,
dünyanın nasıl algılanması ile ilgili yoğun bir eğitime tabi tutulurlar.Bu eğitimin
içerisinde uykusuz bırakma, kişiliksizleştirme, kimliksizleştirme, aşağılama,
davranış değişikliklerine yol açacak ilaçlar ve maddeler kullanımı, aç bırakma, katı
ritüeller ve özel metinlerin tekrarlayıcı bir şekilde okutulması gibi beyin yıkama
yöntemlerine maruz kalırlar. Kıyamet senaryosu da bu eğitimin bir parçasıdır. Yaklaşan sonla ilgili tekrarlayıcı metinler ve alıştırmalar yaptırılır. Örneğin; Jim Jones,
takipçilerini gece uykusuz bıraktırarak, zehir içermeyen sıvıların içilmesi ile
kıyamet günü ve son yaklaştığında ne yapılması gerektiği ile ilgili alıştırmalar yaptırmaktaydı. Bu sayede grup üyeleri, zehir içerek intihar etme konusunda duyarsızlaştırılıyordu. Lider grup sürecinin ve liderliğinin yok olmaya başladığını anladığı
andan itibaren, takipçilerine ilk günden beri aşıladığı kıyamet senaryosunu devreye
sokar. Grubun ve takipçilerinin ve daha da önemlisi kendi kimlik bütünlüğünü
korumak, liderliğinin mistik ve ruhani meşruiyetini korumak ve “şeytani güçlere”
son bir mesaj vermek adına, kıyamet senaryosu gereği toplu ölüm emrini verir.19
Bununla birlikte, yıkıcı cult liderlerinde ortak olan kıyamet günü ve toplu
ölüm senaryosunun diğer psikolojik motivasyonlarından birisi de, yıkıcı liderin
15
Bkz: Olsson, P.(2005) ,a.g.e.
16
Olsson, P. (1994). A.g.e.ss.85-96.
17
Olsson, P. (1994). A.g.e. ss.85-96
18
Bkz: Arthur J. Deikman, M.D., (2003). Them and Us: Cult Thinking and the Terrorist Threat ,Berkeley: Bay Tree Publishing.
19
Vick, K. (2000). Silent Apocalypse of a Ugandan Cult. Washinton Post , March 20, s.1.
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 2 / Aralık-Ocak-Şubat ‘12-’13
101
Rifat S. İLHAN
çocukluğundan beri hissettiği, yalnız kalma, yalnız olma ve yalnız ölme korkusu
olduğu belirtilmekte ve bu anlamda da yine liderin bu mistik senaryosunun kendi
psikolojik motivasyonlarından kaynaklandığı vurgulanmaktadır20.
Bir çok araştırmacı bu yıkıcı cult liderlerinin ya da takipçilerilerin akıl hastası
olmadıklarını bildirmektedir. Ancak çocukluk çağı örselenmeleri nedeni ile, ciddi
anlamda içsel kimlik bütünlüklerini sağlamakta zorlandıklarını ve bu çaba sonucunda da yıkıcı ve hastalıklı davranışlar ortaya koydukları bildirilmektedir.21,22
Yıkıcı cult liderlerinin ortaya koydukları bu ortak davranış örüntüleri, klinik
ortamda Kötücül (malign) narsisizm olarak adlandırılan tabloya uymaktadır.23,24
Buna göre, bu kişiler, kendilerinde bulunmasını istemedikleri acizlik, eziklik,
değersizlik gibi duygularını ve bu duygularının şekillendirdiği örselenmiş kendiliğini çevresindeki uygun kişilere ve kurumlara yansıtır ya da depolar. Böylece kendisini rahatsız eden ve kendisine ait olmadığına inandığı bu duygulardan
kurtulmuş olur. Ancak bu geçici rahatlama kötücül narsisistik örüntüsü olan bireyi
rahatlamaz. Yansıttığı olumsuz duyguların, hedefine ulaşıp ulaşmadığını, hedefin
onu kabul edip etmediğini devamlı kontrol etmek zorundadır. Çünkü bu olumsuz
duyguların alıcısı ve hedefi konumunda bulunan nesne (bir insan ya da kurum
olabilir) bu duyguları kabul etmezse, bu olumsuz duyguların asıl sahibi olan kişiye
tekrar geri dönme riski bulunur. Bu nedenle yansıtıcı, bu duyguların kabulü için
büyük çabalar harcar. Bununla birlikte bu duygular alıcı nesne tarafından kabul
edilse bile, bu nesnenin fiziksel varlığı devam ettikçe de bu duyguların asıl sahibine
geri dönme riski bulunmaktadır. Bu nedenle , yansıtıcı kişi, hedef nesneyi fiziksel
olarak yok etmek zorunluluğu ya da ihtiyacı hisseder. Çünkü yansıttığı duygular,
kendisinde var olmasına tahammül edemediği, mutlaka yok edilmesi gereken
duygulardır. Bu duyguların kendisine geri dönme riskine karşı da, hedef nesnelere
karşı sürekli olarak şüpheci ve saldırgan bir tutumda davranır. Bununla birlikte
birlikte, aciz kendiliklerini kapatmak için oluşturdukları yanılsamalı büyüklenmecilikleri ile de insanları etkileme kapasitesine sahip olurlar. Çevrelerinde bir
yandan düşman yaratırken, diğer yandan da büyüklenmeci, mükemmel kendiliklerini takdir edecek, ona hayran olacak kişileri ararlar ve grup lideri olan kişiler,
bu konuda oldukça yetenekli olabilmektedirler. Kötücül narsisistik kişiler, büyüklenmeci ve üstün kimliklerini koruyabilmek, hala kendilerine ait olduğunu onaylayabilmek için de saldırgan zaferler peşinde koşarlar. Onlar için yok etme,
aşağılama, hor görme, eziyet etme büyüklenmeci kimliklerini ve güçlülüklerini
destekleyen, yaparken suçluluk hissetmedikleri tam tersine haz aldıkları davranışlar
haline gelir. Bu anlamda bir çok seri katilde, terör örgütü liderinde, ya da yıkıcı
20
Bkz: Olsson, P.(2005) a.g.e
21
Bkz: Singer M. (1995). a.g.e. .
22
Kohut H. (1971). The Analaysis of the Self. International Universities Press, New York, ss. 64-67.
23
Bkz: Olsson, P.(2005) a.g.e. .
24
Bkz:Kernberg, O. (1975). Borderline Conditions and Pathological Narcissism. New York : Jason Aronson, Inc.
102
Sayı: 2 /Aralık-Ocak-Şubat ‘12-13
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Psikopolitik Bir Bakış Açısından Yıkıcı Liderler ve Takipçileri: Yıkıcı Bir “Cult” Yapılanması Olarak PKK
ülke liderlerinde bu kişilik örgütlenmesinin izlerini görebilmekteyiz. Bu kişiler
sürekli olarak olumsuz duygularının hedefi olan bir düşman ve kendilerine tapacak
müttefik “ihtiyacı” içinde olurlar25. Bu noktada ihtiyaç ve arzu arasındaki ayırımı
yapmakta fayda var. Arzu edilen şey, hayal edilebilir, fantezi olarak kalabilir. Ancak
İhtiyaç konumunda bulunan şeyin, yaşamsal önemi vardır. İhtiyaç haline
dönüşmüş bir durumdan vaz geçmek, yemek yemekten ya da su içmekten vaz
geçmeye benzer. Bu anlamda da kötücül narsisistik kişi psikolojik olarak ihtiyacı
olan şeyleri elde edemediği zamanlarda ya da ihtiyacı olan şeyleri elde ettikten
sonra bunların elinden alınmasından çok rahatsız olur. Bu durumda da bu kişiler
fiziksel ölümü, psikolojik ölüme tercih ederler. Bir çok terör örgütünde ve cult
yapılanmasında örgütün bütünlüğünü korumak adına intihar eylemleri, suçluluk
duymadan bir başkasını öldürme ve toplu intiharlar sık olarak görülür.26,27
Kohut’da benzer olarak, çocukluğun gelişim dönemlerine uygun yoğunlukta
ve zamanlama ile psikolojik ihtiyaçları karşılanmamış kişilerin, en azından bir kez
bile olsun bu ihtiyaçları çocukluk döneminde karşılandığında, bunun verdiği hazzı
bildiklerini belirtmiştir.28 Bu nedenle sürekli olarak bu, geçmişte kaybettikleri haz
yaşantısını yani çocuklukta yeterince karşılanmamış psikolojik ihtiyaçlarının peşinden gitmektedirler. Yetişkin dönemde bunları yakaladıklarında ise, bunu bırakmak
istemezler. Kohut, bulunan bu nesneyi kendilik nesnesi olarak adlandırmıştır.
Kendilik nesnesi geçmişin yeterince karşılanmamış ihtiyaçlarına karşılık gelmektedir. Bu nedenle bir kez sahip olunduğu zaman, geçmişte olduğu gibi kaybedilmesine tahammül edilememektedir. Bu anlamda da bu nesnelerin kendilerinden
alınma ihtimaline karşı da sürekli tetikte olmaktadırlar. Sonuç olarak bu kişilerde,
kendilik nesnelerini kendisinden alacağını düşündüğü kişilere karşı öfke, şüphe,
paranoya ve kin duygusu belirgin olarak oluşur.
Yıkıcı Cult liderleri ve yapılanmaları arasında, El-Kaide ve lider Usame Bin
Laden de sayılmaktadır29. Laden’in biyografisinde de diğer yıkıcı cult liderlerine
olduğu gibi, örseleyici çocukluk yaşantıları ve geniçlik-yetişkinlik çağlarında
yaşadığı “karanlık uyanış” deneyimlerinin bulunduğunu belirtilmektedir30.
Bununla birlikte El-Kaide’nin örgüt üyelerine verdiği eğitimin yıkıcı cult liderlerinin takipçilerine verdiği eğitimden farklı olmadığı da bilinmektedir. Laden’in
çeşitli konuşmasında ve teyp kaydında, Müslüman ülkelerin haçlı işgalinden kurtarılması, kutsal mekanların da haçlılardan temizlenmesi ve şeytani güçler olan
25
Bkz:Volkan, Vamık D. (1988). The Need to Have Enemies and Allies : From Clinical Practice to International Relationships.
Northvale, NJ: Jason Aranson
26
Volkan, V.D. & Harris, M. (1995). “The Psychodynamics of Ethnic Terrorism”. International Journal of Group Rights, 3,
ss. 145-149.
27
Çevik, A. (2009). Politik Psikoloji, Ankara:Dost yayınları, s.80.
28
Kohut H. (1971). The Analaysis of the Self. International Universities Press, New York, ss.64-67.
29
Bkz:Bodansky, Y. (1999). Bin Laden: The Man Who Declared War on America. New York : Prima Publishing, Forum of
Random House.
30
Bkz: Olsson, P.(2005) a.g.e. .
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 2 / Aralık-Ocak-Şubat ‘12-’13
103
Rifat S. İLHAN
Batı ve İsrail’e karşı ölümüne bir savaş verilmesi konusunda takıntılı olduğu gözükmektedir.31
Takipçilerin Ortak Psikodinamik Özellikleri
Yıkıcı cult liderlerin psikodinamik özelliklerinin yanında takipçilerinin psikodinamik özellikleri de çalışma konusu olmuştur. Yıkıcı Cult gruplarının ve liderin,
insanları çekmesinde ve cezbedmesinde birden fazla faktörün etkili olduğu belirtilmiştir.32
Volkan, bir lidere olan körü körüne inancın temelinde, geniş grubu oluşturan
bireylerin kriz ve stres dönemlerinde ortaya çıkan paylaşılmış zihinsel süreçlerinin
yer aldığını belirtmektedir.33
Buna göre bir etnik grubun başka bir etnik grup tarafından aşağılandığı durumlarda aşağılanan grubun üyeleri sarsılan grup kimliğine daha sıkı tutunurlar.
Başka bir ifade ile etnik kimliklerine eskisinden daha sıkı olarak sarılmaktadırlar.
Grup kimliklerinin bütünlüklerine yönelik tehdit hissettikleri bu dönemlerde,
grup üyeleri kendilerine yol gösterecek , sorunun kaynağını gösterecek ve belirsizliği yok edecek karizmatik bir lidere ihtiyaç duyarlar34.
Kendilik değerlerindeki düşme, grup üyelerinin kendilik değeri yüksek olan
karizmatik bir liderle ilkel bir şekilde özdeşim kurmalarına eğilim yaratır. Bu sayede
kendilik değerlerini arttırmış olurlar. Böylece geçmişte yaşanılan acizlik ve eziklik
duyguları, grup üyelerinin birbirleri ve liderleri ile olan özdeşimleri sonucu yanılsamalı olarak giderilmiş olmaktadır. Bazen liderler , belirgin bir çatışma durumu
olmamasına rağmen, ait oldukları etnik grubun geçmiş tarihi örselenmeleri ile
kendi kişisel örselenmelerini özdeşleştirirler. Lider, kendi örselenmişliğini ve
ezilmişliğini bu anlamda gruba yansıtarak, kendi iç sıkıntıları ile uğraşmaktan kurtulmuş olur. Bu şekilde lider aciz kendiliğini, acizliğini yansıttığı geniş grup üzerinden çözmeye çalışır. Liderin yansıttığı acizliği kabul eden geniş grup üyeleri
de bu acizliği giderecek lidere körü körüne bağlanır ve takipçisi olurlar.
Etnik gruplarda bu durum genelde, geçmiş bir tarihi örselenmenin lider
tarafından tekrar ortaya çıkarılması ve bu anlamda uyguladığı propagandalar ile
olmaktadır. Böylece geçmişte atalarının bir düşman tarafından örselenmişlikleri
ile ilişkili bu olayın paylaşılmış zihinsel tasarımları ve bununla ilişkili duygular
canlanmış olur. Bu duygular genellikle karizmatik liderin de yönlendirilmesi ile
31
Mayer, J (2001). The House of Bin Laden: A Family and a Nation`s Divided Loyalties. The New Yorker, Nov. 12, 2001,
ss.54-65.
32
Bkz: Singer M. (1995). a.g.e. .
33
Volkan, Vamık. (2009) Körü Körüne İnanç Kriz ve Terör Dönemlerinde Geniş Gruplar ve Takipçiler. Okuyanus yayınları ss.
79-129.
34
Bkz: Volkan, Vamık. (2009) ,a.g.e
104
Sayı: 2 /Aralık-Ocak-Şubat ‘12-13
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Psikopolitik Bir Bakış Açısından Yıkıcı Liderler ve Takipçileri: Yıkıcı Bir “Cult” Yapılanması Olarak PKK
ortaya çıkan kin, nefret, intikam gibi duygulardır. Lider bu duyguları uygun bir
ideoloji altında toplayarak organize eder. Bu tarihsel örselenmelere, Volkan, seçilmiş
örselenme adını vermektedir.35 Artık grup üyeleri geçmişte atalarının yaşadığı çaresizliği ve edilgenliği yaşamayacaklar, bunun yerine liderlerinin kendilerine sunduğu
etkinlik ve intikam duyguları aracılığı ile geçmişte yaşanılan ve ortak bir aşağılanma
yaratan tarihi örselenmeye karşı güç ve kontrol hissine sahip olacaklardır. Bunun
sonucunda, kendilerine aşağılanmayı geri çevirme fırsatı veren liderlerine olan
ihtiyaçları belirginleşmiş olacaktır.
Yukarıda da değinildiği gibi yıkıcı liderler ya da kötücül narsisizm örgütlenmesi
olan liderler, kendilerini seven ve hayran olan takipçilere ve kötü kendiliklerini
yansıtacakları bir düşmana ihtiyaç duyarlar. Bu anlamda da özellikle kötücül narsisizm örgütlenmesi olan liderler takipçilerinin kendilerine olan bağımlılık, hayranlık ve sevgisini korumak için, takipçilerindeki ruhsal ihtiyaçları sezerler ve buna
göre hareket ederler, ya da bu ihtiyacı kendileri oluştururlar.
Bu son duruma örnek olarak Sırp Lideri Miloseviç’in Sırp toplumunu, düşman
olarak algıladığı Boşnaklara karşı kışkırtması örnek olarak verilebilir. Miloseviç’in
psikobiografisini inceleyen araştırmacılar, onu Kötücül Narsisizm sınıflandırmasında konumlandırmaktadırlar36. Buna göre, Miloseviç kendi iç dünyasındaki
huzursuzlukları ve çalkantıları, Sırp toplumunun örselenmeleri üzerinden çözmeye
çalışmıştır. Bu örselenmeleri de uygun propaganda yöntemler ile tekrar canlandırarak, Sırp toplumunu yönlendirilebilecek, bir lidere körü körüne bağlanabilecek bir zihinsel duruma sokmuştur.
Cult yapılanmasını çekici kılan faktörlerden birisi de, üyelerin birbirlerinde bilinçli ya da bilinçdışı olarak gördükleri benzer örselenmiş kendilik imajları ve temsilleridir.37 Bu kişiler sahip oldukları nitelikler nedeni ile dışlandıkları toplumdan,
kendilerine koşulsuz sevgi sunan ve onları her yönleri ile kabul eden kişilerin ve
karizmatik bir liderin oluşturduğu yapılanmalara büyük bir sempati beslerler38. Bu
sayede cult yapılanması içinde artık zayıflıklarını gizlemeye gerek olmayacak, bireysel bir sorumluluk taşımaktan ve topluma kabul edilip edilmeme ile ilgili endişeler
yaşamaktan kurtulmuş olacaklardır. Bu anlamda cult yapılanması ve lider, kendisinin geçmişte bulamadığı ve bu güne kadar sahip olmadığı, kendisini koşulsuz
olarak seven ve kabul eden bir organizma olarak algılanabilmektedir. Zayıf, değersiz,
kötü yanları ile birlikte koşulsuz olarak kabul edilmenin ve değerli görülmenin
verdiği haz, kişinin kendilik değerini ve saygısını arttırır. Bu nedenle de bugüne
kadar kendilerine bu duyguları yaşatan yegane yer olan cult ve onun liderinden vaz
geçemezler. Başka bir deyişle cult üyesi ve lideri birbirlerinin kendilik nesnesi haline
35
Volkan, Vamık D. (1991b). On “chosen trauma”. Mind and Human Interaction, 3:13.
36
Volkan , Vamık. (2009) a.g.e. ss. 283-325.
37
Bkz: Singer M. (1995).a.g.e.
38
Clark R. (1983). “Patterns in the Lives of ETA Members”, Terrorism, 6: 1983, ss. 423-54.
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 2 / Aralık-Ocak-Şubat ‘12-’13
105
Rifat S. İLHAN
gelirler. Böyle durumlarda da cult ya da cult liderine yönelik iç ve dış tehditler,
kendilerine yöneltiliyormuş gibi algılanır ve bu şiddette yanıt bulur.
Yıkıcı cult gruplarının özelliklerinden birisi de bireysel kimliklerin değersizleştirilerek, yerine cult kimliğinin konulmasıdır39.Bireysel kimlikleri silinmiş
kişiler, cult değerlerini benimseyerek, bunları kendi kimlikleri haline getirirler. Bu
nedenle özellikle cult yapılanmasının gerçekliğine ve bütünlüğüne olan sorgulamaların dış dünyada artması, grubun ve liderin yarattığı yanılsamalı gerçekliğin
su yüzüne çıkması tehlikesini ortaya çıkararak, cult üyelerinin kimlik bütünlüğüne
yönelik bir tehdit oluşturur. Özellikle bireysel kimlikleri silinmiş, onun yerine
grup kimliğini bireysel kimlik olarak benimseyen kişiler, psikolojik olarak kimliklerini kaybetmektense, fiziksel ölümü tercih etmektedirler40. Bunun en güzel
örneği, cult’a ait güvensizliklerin artması ve ideolojilerindeki çarpıklığın su yüzüne
yoğun olarak çıkması ile birlikte görülen toplu intiharlardır. Benzer olarak, terör
örgütleri de eylemlerinin azaldığı ya da örgütün aşağılandığı dönemlerde grup
kimliklerine yönelik tehdit hissederler ve eylemlerini arttırırlar.41
Yıkıcı cult yapılanmalarına katılan ve bir lidere körü körüne bağlanan bütün
üyelerin, çocukluk döneminde ruhsal sorunlar yaşadıklarını ve yetişkin dönemde
de sağlıklı bir kimlik algısı geliştiremediklerini söylemek doğru olmayacaktır. Olsson yaptığı çalışmalarda ve takip ettiği olgularda, özellikle geçiş dönemi adını
verdiği dönemlerde, bu bireylerin cult yapılanmalarına sempati ile yaklaştıklarını
bildirmektedir42. Geçiş dönemi, bir boşanma, sevgiliden ayrılma, işten çıkarılma
gibi sağlıklı bireyleri o an için etkileyen stresli dönemleri tanımlamak için kullanılmaktadır.
Geçiş dönemi olabilecek ve üzerinde durulması gereken önemli bir dönem de
ergenlik dönemidir. Özellikle de bireylerin psikolojik anlamda ait olma ihtiyacını
en üst düzeyde yaşadıkları dönem olan ergenlik dönemi, terör örgütlerinin, siyasi
partilerin, marjinal grupların hedef kitlesini oluşturmaktadır. Bu anlamda çocukluk döneminde bir örselenme yaşamamış, aile ve sosyal ağları sağlam olan üniversite gençleri psikolojik olarak bir geçiş döneminde oldukları için, marjinal cult
yapılanmalarının hedefi olmaktadırlar.43 Cult yapılanmalarının özellikle başarılı,
ruhsal anlamda sağlıklı kişileri ya da üniversite öğrencilerini hedef kitle olarak
seçmesinde, cult liderinin bireysel sorunlarından dolayı liderlik konumunda
oldukları gerçeği yadsıma eğilimlerinin de büyük rol aldığı belirtilmektedir.44 Bu
sayede cult lideri, takipçileri arasına ne kadar orta sınıfa mensup ya da başarılı,
39
Young, Thomas J. (1990). Cult violence and the identity movement. Cultic Studies Journal, Vol 7(2), ss. 150-159.
40
Çevik, A. (2009).a.g.e. s.91.
41
Post TM, (1990). “Terrorist psycho-logic” : Terrorist behavior as a product of psychological forces, Origins of Terrorism
(yay. Haz.) W. Reich. Cambridge University Press: Cambridge, s.26.
42
Olsson, P.(2005) a.g.e, ss. 116-120.
43
Olsson, P. (1980). “Adolescent Involvement with the Supernatural and Cults.” The Annual of Psychoanalysis, Vol. VIII. ,
ss.171-196.
44
Bkz: Olsson, P.(2005) a.g.e.
106
Sayı: 2 /Aralık-Ocak-Şubat ‘12-13
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Psikopolitik Bir Bakış Açısından Yıkıcı Liderler ve Takipçileri: Yıkıcı Bir “Cult” Yapılanması Olarak PKK
kariyer sahibi kişi katabilirse, o derece de cultın kutsal ideolojisini kendisine ve
çevresine meşru gösterebilme imkanı bulabilmektedirler.
Sonuç olarak, yıkıcı cult liderleri ile takipçileri arasındaki ilişkinin karşılıklı
olarak birbirlerinin psikolojik yaralarını onarma üzerine kurulduğunu söylemek
yanlış olmayacaktır. “Kutsal Ideolojileri” ise bu psikolojik ihtiyaçlarını yadsımalarına yardımcı olan yanılsamalı bir ülkü görevi görmektedir. Özellikle liderlerde bu durum belirgin olarak göze çarpmaktadır.
Abdullah Öcalan ve Yıkıcı Cult Liderleri Arasındaki Psikodinamik Benzerlikler
Daha önce de deyinildiği gibi, yıkıcı cult liderleri akıl hastası kişiler değillerdir.
Ancak klinik olarak psikopatik özelliklere sahip kişiler oldukları bilinmektedir.
Bununla birlikte bu kişilerin istisnasız olarak çocukluk dönemlerinde örseleyici
yaşantılara maruz kalmışlardır.
Bizce, Abdullah Öcalan’ın da bir terör örgütü lideri olmasında ve dünya
görüşünde bu olumsuz çocukluk dönemi yaşantılarının büyük etkisi bulunmaktadır. Abdullah Öcalan’ın kişilik özellikleri ile ilgili yapılan çalışmalarda, terör
örgütü liderinin çocukluk ve gençlik döneminde yaşamına yön verecek, bir çok
örseleyici deneyime maruz kaldığı belirtilmektedir. Aile içi şiddet ve kendisine
yönelik şiddet özellikle bunların başında gelmektedir. Öcalan bu durumu Kürt
Bahçesinde Söyleşi adlı kitapta şu şekilde anlatmaktadır45:
“Babam sinmiş bir insandı, yükselme hırsı yoktu. Onun en büyük eylemi dağa
çıkıp, küfretmekti. Babam güçsüzlüğün güce döndürmesini hissettirdi. Annem güçlü
ama çok kavgacıydı. Babam, zavallı, yorgun argın eve gelir ve ekmek isterdi. Annem
başına vurur gibi verirdi. Ben son derece çelişkili bir ortamın ürünüyüm, her gün
evde, komşuda kavga vardı. Aile değerlerinden çocukluğumdan beri kuşku duymaya
başladım. Ürkek ve çekingen bir çocuktum, insanlara 40 metre uzağından bakardım.
Babam Ermenilerle dosttu. Türklere, faşistlere karşıydı. Ben de Ermenilerin mazlum
insanlar olduklarını gördüm.
Anamın anası Türktür. Kürtçe’yü sonradan öğrendi. Ben Kürt halkı mücadelesine
Kürt olduğum için değil, Sosyalist olduğum için el attım. Çocukluğumu anlatıyorum,
çünkü sonraki gelişmeler bunda gizlidir. Ben Kürtlüğün bittiği noktada ortaya çıktım...Bizim köy ve aileyse tamamen çözülmüştür. Ben burada kendimi diriltmeye
çalışıyorum. Babam bu çözülmüşlükte herkesçe dışlanmıştı”.
Çevik, Öcalan’ın bu söylemlerinden yola çıkarak, Öcalan’ın içinde bulunduğu
ortamı şu şekilde tarif etmektedir : “Aşağılanma, horlanma, şiddetin ve yanı sıra iyi
bir özdeşim figürü olamamış aciz ve yetersiz bir baba tanımlanmaktadır.”46
45
Bkz: Öcalan A., Küçük Y. (1993), Kürt Bahçesinde Söyleşi. Ankara: Şahin Mat.
46
Çevik, A. (2009). Politik Psikoloji. “Terörizm, Etniklik ve Etnik Terörizmin Psikolojisi”. Dost yayınları, s. 89.
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 2 / Aralık-Ocak-Şubat ‘12-’13
107
Rifat S. İLHAN
Öcalan’ın söylemlerinden kendi mağduriyetini ve ezilmiş kendiliğini ve kimliğini Ermenilerle ve Kürtlerle özdeşleştirdiği, Türkleri ise saldırgan olarak ötekileştirdiğini söyleyebiliriz. Bununla birlikte kendisi ile birlikte Kürtleri tekrar
dirilttiği yönündeki söylemleri de birçok yıkıcı cult liderinde bulunan takipçileri
ile birlikte tekrar dirilme ve yeniden doğma fantezi ve düşünceleri ile örtüşmektedir.
Cultlarda ve terör örgütlerinde, yapılanmaya katıldıktan sonra kişilere yeni isimler
ve kod isimleri verilmesi bu yeniden doğuş fantezilerinin yansıması olarak değerlendirilebilir. Öcalan’ın bir görüntü kaydında yeni Kürt kimliğini yaratmakla ilişkili takıntılı arzuları ve demeçleri bu anlamda dikkat çekici ve bu benzerliği
desteklemektedir47.
Bununla birlikte Volkan, Öcalan’ın hayatındaki, güçsüz, aşağılanmış ve
özdeşim kurmak için yetersiz bir baba figürünün bulunmasının, Öcalan’da
ülküleştirdiği bir babayı hayatı boyunca bilinçdışı olarak sürekli aramasına neden
olduğunu belirtmektedir.48 Yukarıda da değinildiği gibi bu takıntılı bilinçdışı
arama davranışı hemen hemen büyün yıkıcı cult liderinde bulunan ortak bir özelliktir. Öcalan’ın gençlik dönemindeki ideolojik arayışları, Volkan’ın bu görüşünü
destekeleyecek yaşantılara sahiptir. Öcalan bir söyleminde gençlik yıllarını şu şekilde anlatmaktadır:49
“Ezher’den gelen arkadaşlara anlattığım gibi, giderek dine gömülme gereği duydum. Sanıyorum, dayatılan burjuva toplum değerleri karşısında ideolojik bir biçim
olarak erkenden daha köydeyken bulduğum, kendimi içinde daha rahat ifade edebileceğim dini gerçeklik üzerine yoğunlaştım… Seyyid Kutub’un bir kitabını o zaman
yakalamıştım; din budur, tamamen yol diye, yaşam diye bildiğin budur biçiminde
içine girdiğim bir süreç var…Bizim imam “sen bu hızla kesin uçarsın” diyordu…
Aslında son derece çelişkili bir durumu da yaşıyorum. Haram olmaması için her adımı
ölçerek atıyorum. Harama karşı olağanüstü bir hassasiyetim var. Hatta köyümüzün
bir imamı vardı. İsmi Ali Hocaydı. Düğün vardı ve düğünde bütün köy toplanmış
oynuyorlardı. Ben ona sordum; “değil oynamak, Hoca, bu düğünü seyretmek günah
mı, değil mi?” dedim. “Fazla günahı yok” deseydi bakmayacaktım. O kadar helalharam ayrımını yaşamak istiyordum.
Daha sonraki süreç de biraz öyleydi. Burjuva değer yargılarının saldırılarına karşı
kendimizi koruduk. Bazı ilkeler etrafında kendimizi savunmaya çalıştık...Sene 196970’ti. Bu yepyeni bir adım ve içine girilen dönem oluyordu. Kendime göre biraz hazırlıklıydım aslında. Özellikle burjuva toplumu değer yargılarına o dönem
devrimcilerinin baktığı temelde bakmamak konusunda kendimi oldukça şartlandırmışım, örgütlüyüm. Dinin artık bana verebileceğini almışım ve gerisini gereksiz buluyorum. Bunu artık yeni bir yaşam temelinde aşmak istiyorum.
47
Abdullah Ocalanin Cozumlemeleri, http://www.youtube.com/watch?v=UFirp85KaZM&feature=related
48
Volkan, Vamık D.(1998). Bloodlines: From Ethnic Pride to Ethnic Terrorism.Westviewpress, Colorado, ss.156-168.
49
Yüce Bir Ülkü Bir Ütopya Her Zaman Özgür Yaşamın Temel Kaldıracadır, http://rojbas2.wordpress.com/2012/09/23/yucebir-ulku-bir-utopya-her-zaman-ozgur-yasamin-temel-kaldiracadir/
108
Sayı: 2 /Aralık-Ocak-Şubat ‘12-13
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Psikopolitik Bir Bakış Açısından Yıkıcı Liderler ve Takipçileri: Yıkıcı Bir “Cult” Yapılanması Olarak PKK
…Ve ben beş-altı yıl sadece bu birkaç doğrunun savaşçısıyım. İdeolojik bir
savaşçıyım. Başka bir şey düşünmüyorum…İdeolojik savaşçı olduğunuz zaman, sadece
doğruları söyleyeceksiniz ve örgütleyeceksiniz. Mesela benim o yıllarım hiçbir şeyi
görmeyecek kadar bir saflıkla ve keskinlikle, ideolojik doğruları amansız tekrarlamakla
ve gruplaştırmakla geçti. Başka hiçbir şey ne aklıma gelebilir, ne de ilgimi çekebilirdi.”
Öcalan’ın söylediklerinden, ülküleştirilmiş tüm güçlü, kadri mutlak bir baba
olarak, Allah’ı ya da Seyyid Kutub’u seçmiş olduğu ve onun emir ve yasaklarına
harfiyen uyma konusunda da mükemmelliyetçi bir yapısı olduğu anlaşılmaktadır.
Gençlik döneminde sosyalist – devrimci bir ideoloji ile tanışması ile birlikte bu
ideolojileri de, tıpkı Seyyid Kutub’u ve öğretisini ülküleştirdiği gibi ülküleştirdiği
görülmektedir. Bir dönem mutlak bir tutuculukla benimsediği dini yaşam biçimini
ve ideolojiyi geri plana bırakmakta, ancak davranış örütünsü tekrarlamaktadır.
Haram ve Helal ile ilgili takıntısı, sosyalist ideolojileri benimseme ve uygulama
biçimindeki katılığında da görülebilmektedir.
Yıkıcı cult liderleri çoğu zaman kutsal bir savaşın varlığından ve bir kıyamet
senaryosundan bahsetmektedirler. Abdullah Öcalan’da bu anlamda kutsal savaşını
ve bu anlamda da emperyalizme karşı verdiği savaşı şu şekilde ifade etmektedir50:
“Eğer askeri yücelme devam ederse, mevzilerini daha iyi korursa, özellikle savaş
tarzını zafere doğru kesinleştirirse, kaybeden sadece Türk sömürgeciliği faşizmi değil,
her türlü bölgesel gericilik ve onun arkasındaki emperyalist ağababaları olacaktır.
Bunun da zincirleme etkisi, bir Fransız Devrimi, bir Ekim Devrimi, bir İslam Devrimi kadar yayılmacı ve oldukça güçlendirici olabilir. Kürdistan Devrimi’nin biraz
da böyle bir anlamı var ve bunu düşündükçe histeriye kapılıyorlar. Başarılmaması
için hiçbir devrime karşı almamış oldukları tedbirleri alıyorlar. Bütün devrimler ve
karşı-devrimler tarihinden aldıkları derslerle, Kürdistan Devrimi’nin bir uluslararası
devrim haline gelmemesi, hatta Kürdistan içinde bile bir devrimci çözüme gitmemesi,
özellikle de askeri olarak gitmemesi, bastırılması ve hatta onun şahsında “devrim ne
kadar kötüdür, şiddet ne kadar lanetlidir” yargısına varılması için, uluslararası ideolojik karalama kampanyalarıyla psikolojik savaş en ileri boyutlarda yürütülüyor. Bu
temelde bir devrim mahkûm edilmek isteniliyor”.
Öcalan’ın bu söylemlerinde kendisine ve takipçilerine kutsal bir görev biçtiği
açıkça görülebilmektedir. Bu görüşü destekleyecek şekide, Öcalan bir röportajında
kendi liderlik vasfı ile ilgili olarak şunları söylemektedir:51
“Peygamberler ortadoğuda toplum önderleridirler, adına resul demişlerdir. Onları
anlamadan önder olmak, toplumu sürüklemek çok zordur, bu toplumları canlandırabilmek için birazda peygamberce yöntemleri esas alacaksın yanliş anlaşil50
Yüce Bir Ülkü Bir Ütopya Her Zaman Özgür Yaşamın Temel Kaldıracadır, http://rojbas2.wordpress.com/2012/09/23/yucebir-ulku-bir-utopya-her-zaman-ozgur-yasamin-temel-kaldiracadir/
51
Abdullah Öcalan Peygamber Konuşması, http://www.youtube.com/watch?v=SutYgR-NgB4 .
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 2 / Aralık-Ocak-Şubat ‘12-’13
109
Rifat S. İLHAN
masin ben kendimi peygamber olarak ilan etmiyorum ama onların tarzına da çok
dikkat ediyorum. Başarılı olmak için bu şarttır!”
Öcalan, kendisinin de söylediği gibi kendisini peygamber ilan etmemektedir.
Ancak ülküleştirimiş bir baba arayacısının sıkça yaptığı gibi kendisini peygamberlerle yani ülküleştirdiği babası ya da babalarıyla özdeşleştirdiği açıkça görünmektedir. Bu anlamda Kürtlerin mutlak kurtarıcısı rolünü benimsemektedir.
Usama bin Laden’de dünyayı haçlılardan ve siyonist güçlerden temizlemek istiyordu. Kendisini İslam dünyasının ve müslüman halkların kurtarıcısı olarak
görüyordu. Jim Jones’da sosyalist ideolojiyi, devrimciliği kendi dini ideolojisi ve
kilise grubu ile birleştirerek kutsal bir devrimin peşinden gitmişti. O da bu devrim
aracılığı ile insanları kurtarmak istiyordu. Bu anlamda Öcalan’ın, yıkıcı Cult liderlerine benzer olarak kendisine kutsal bir görev biçtiği görülmektedir.
Öcalan’ın söylemlerinde ve röportajlarında bruvazi, emperyalist ve kapitalist
düzenin dayatmalarını, kendi geçmişindeki aile yaşamına ve düzenine ait dayatmalarla ilişkilendirmesi görüntü kayıtlarında açıkça görülebilmektedir.52 Bu iki
durumu birbiri ile özdeş olarak algılaması Öcalan’ın kendi ruhsal dünyasında ve
geçmişinde yaşadığı örseleyici deneyimleri dış dünyadaki politik olaylarla ve halklarla özdeşleştirmeye ne kadar eğilimli bir yapısı olduğunu göstermesi açısından
önem taşımaktadır. Öcalan kendisi ile yapılan röportajlarında, dünya görüşünü
açıklarken sık sık geçmiş yaşamından örnekler sunmaktadır. Köy yaşamından, aile
yaşamından dersler çıkararak dünyayı bu şekilde açıklamaya çalıştığı görülmektedir. Bu durum yine kötücül narsisistik ve yıkıcı cult liderlerinde görünen, geçmiş
örselenmelerin yarattığı bireysel acıyı ve yaralanmış kendiliği politik ya da tarihi
arenada boy göstererek çözmeye çalışma davranışına benzer bir nitelik taşımaktadır.
Örneğin benzer röportajlarından birisinde Öcalan kendi hayatı ile ilgili olarak
M. Ali Birand’a verdiği röportajda şunları söylemektedir.53
“Ailemin en önemli özelliği , otoritesi son derece kırılmış bir anne ve babanın bulunmasıydı. Kendimi bildim bileli aile içinde kavgacıydık. (…) Köyden ilk ayrılışım
aile içi kavgalar sonucu oldu. Ailede çok dayak yedim. Annem iki elimle gırtlağımı
sıkar, üç defa öylece kaldırır indirirdi. “Tövbe de… 40 defa tövbe diyeceksin” diye
sıkıştırırdı. Şunu yapmayacağım, bunu yapmayacağım diyerek tövbe ederdim. Tabi
kurtulur kurtulmazda dışarı fırlar ve evi taş yağmuruna tutardım.
Köyde dalga geçen bakışlar çok güçlüdür. Adam yerine koymamak, kesin olarak
düşürmek isterler. Buna karşın çok ihtiyatlı olmak ve aşmak zorundasınız.”
Bu anlamda Çevik, Abdullah Öcalan’ın bu sözlerininden yola çıkarak Öcalan’ın
52
Abdullah Öcalanın Çözümlemeleri, http://www.youtube.com/watch?v=UFirp85KaZM&feature=related
53
Birand M.A. Sabah, 20 Ocak 1993.
110
Sayı: 2 /Aralık-Ocak-Şubat ‘12-13
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Psikopolitik Bir Bakış Açısından Yıkıcı Liderler ve Takipçileri: Yıkıcı Bir “Cult” Yapılanması Olarak PKK
psikodinamik özellikleri ile ilgili şunları söylemektedir:54 “Abdullah Öcalan’ın bu
sözlerinden de anlaşılacağı gibi, aile içinde yaşadığı travmlar erişkin dönemde onu
güvensiz ve kuşkucu bir insan yapmıştur. Kendi kişisel patolojisini ya da dramını
tarihi arenada oynamaya başlamış ve etnik çadırı sarsarak etniklik duygularının bilinç
alanine çıkmasına yol açmıştır.Kanımızca Abdullah Öcalan’ın kişisel özelliklerinde
mevcut olan bireysel travmları toplumun yaşadığı travmalarla bütünleştirmesi bu
çadırın sarsılmasında önemli bir rol oynamıştır.Yine kendi kişiliğindeki narsisisitik
(özsevi) ve paranoid özellikler ve megalomanik yanlarını da toplumla bütünleştirerek,
Kürt etnik grubunun ezilmişlik duygularına bu duyguları katmıştır.”
Öcalan’ın da diğer yıkıcı liderler gibi kendisinde görmek istemediği aciz yanını
geleneksel Kürt köylüsüne yansıttığı görülmektedir. Böylece bu aciz tarafını yok
edip, yeni bir Kürt kimliği ve insan modeli yaratmak istediğini sıkça söylemektedir.
Bu nedenle de terör eylemlerinde Kürt halkının hedef olarak seçilmesi ve
öldürülmesini meşru görüyordu. Bunu şu sözleri ile net olarak ortaya
koymaktadır.55
“Bir eylem bir derinleşme nedeni olarak ele alınıyor. Bir küçük grup gitmişse, o
gruptan yeni bir büyük insanlık nasıl yaratılır öyle ele alınıyor.”
Öcalan’ın Kürt köylerini basarak, muhalif bütün sesleri bastırma stratejisinin
,yıkıcı cult liderinin, cult içi muhalefeti bastırmasına benzer bir nitelik taşıdığını
söyleyebiliriz. Bu anlamda Öcalan’ın kendisini bütün Kürtlerin lideri olarak görme
ile ilgili ciddi bir megalomanisi olduğunu söylemek yalnış olmayacaktır.
Yıkıcı cult liderlerinde ortak olarak görülen özelliklerden birisi de; takipçilerin
bütün geçmiş hayatlarından vaz geçmeleri konusunda kesin kanunları olmasıdır.
Bu anlamda cult yapılanmasına giren üye daha önce de değinildiği gibi kimliksizleştirilir ve bu yok edilmeye çalışılan bireysel kimlik yerine grup kimliği konur.
Böylece cult üyesi, cult ya da lidere yönelik bir tehdidi kendisine yöneltiliyormuş
gibi algılar ve cult yapılanmasına daha sıkı sarılır.
Bununla birlikte, Öcalan’ın örgüt üyelerinin cinsel yaşamlarına kadar kontrol
sahibi olması, yıkıcı Cult liderlerinde de gözlenen diğer özelliklerdendir. Bu anlamda Öcalan’ın kadınlarla ilgili toplum tabularına aykırı görüşlerinin ve kurallarının örgüt yapılanması içinde kabul görmesi, yıkıcı cult lideri ve takipçileri
arasındaki ilişkilerle ciddi anlamda bir benzerlik taşımaktadır. Örneğin, Öcalan
bir görüntü kaydında, kadın teröristlere yönelik şunları söylemektedir56:
“Kadınlardan en korkan adamdım, şimdi en rahat olmak istedikleri adam haline
geldim. Bu da benim namus anlayışım. Belki biraz yadırgatıcıdır. Düşman bunları
54
Çevik, A. (2009).a.g.e. s.90.
55
Mehmet Ali Birand’ın Abdullah Öcalan Röportajı, http://www.youtube.com/watch?v=W56_V637ijw
56
Sapık Terörist Abdullah Öcalan, http://www.youtube.com/watch?v=jxV_nFfN-i0nak
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 2 / Aralık-Ocak-Şubat ‘12-’13
111
Rifat S. İLHAN
duyarsa belki beni biraz zorlamak ister ama nederse desin, mühim olan kendimizi
ikna etmektir. Benim iddiam var. Benimle olabilen kazanır diyorum.
Yüceltmezsem(kadınlardan bahsediyor) kendime şerefsizim diyeceğim.”
Yıkıcı cultlarda olduğu gibi terör örgütü PKK’ya katılanlar da, aileleri ile olan
ilişkileri kesmeleri konusunda kesin kurallara tabi tutulmaktadırlar. Bir çok yıkıcı
cult lideri gibi Öcalan’da tatmin edici bir aile yaşantısına sahip olamamış, buna
karşın bu aile yaşantısını terör örgütü üyeleri ile birlikte olarak yaşayabildiği
söylenebilir. Ancak daha önce de değinildiği gibi, yıkıcı cult liderleri bu
ülküleştirdikleri ve hep aradıkları aile yaşamını sağladıktan sonra, geçmişteki kayıplarına benzer olarak bu yeni ailerlerini de tekrar kaybedeceklerine dair bilinçli ve
bilinçdışı bir endişe yaşarlar. Bu nedenle de bu yeni yaşam biçimlerine sıkı sıkı
sarılırlar ve bırakmak istemezler. Bu da takipçileri üzerinde aşırı bir kontrolden,
şüphecilik, paranoya, grup içi eleştiri ve rekabete tahammülsüzlüğe kadar uzanan
bir yelpazede davranış örüntüleri sergilemelerine neden olabilmektedir. Bu anlamda yıkıcı liderler işbirlikçi olma, ajan olma ve kendi yerine geçmekle suçladığı
kişileri öldürmekten çekinmemektedir.
PKK Terör Örgütü ve Cult Yapılanmaları Arasındaki Benzerlikler
Terör örgütü üyelerinin, örgüte katıldıktan sonra aldıkları eğitimler, yıkıcı cult
yapılanmalarının, kökten dinci terör örgütlerinin ve diğer etnik ve ideolojik terör
örgütlerinin eğitimlerine benzemektedir.
Örneğin PKK terör örgütünde de sistematik bir örgüt doktrinizasyonu,
aşağılama, bireysel kimliğin değersizleştirilmesi, yerine örgüt kimliğinin konması
gibi faaliyetler bulunmaktadır. PKK’ya katılan örgüt üyeleri ilk başta bunu ideolojik amaçları doğrultusunda yapsalar da, örgüte katıldıktan sonraki süreçte tam
bir cult üyesi benzeri bir profil çizeceklerini öngörmek zor olmayacaktır. Bu anlamda örgüt de bir süre sonra diğer üyelerle birlikte bir cult yapılanmasına
dönüşmektedir.
Bu anlamda örgüte katılan üyelerin ideolojilerine olan bağlılıkları, örgüt
yapısını sorgulamayışları , tam bir itaat içerisinde oluşları ve teslim olmaktansa
ölümü tercih etmeleri cult üyeleri için bunlar doğal süreçler haline gelmektedir.
PKK terör örgütünün uzun yıllardır terör eylemlerine devam etmesi ve liderlerine
olan bağlılıklarının devam etmesinin nedeni olarak sadece etnik ve milliyetçi
duygularla kalkışılan bir halk hareketi olduğunu göstermek doğru olmayacaktır.
PKK terör örgütü ve lideri Abdullah Öcalan’ın yıkıcı bir cult yapılanmasına ve
liderine benzer nitelikler taşıması, bireysel kimliklerinin yerine geniş grup kimliği
olan terörist kimliklerinin geçmesi ve bunu içsel olarak sürdürme zorunluluklarının, bu bağlılıklarının oluşmasına büyük katkı sağladığı gözükmektedir.
PKK terör örgütünü bir cult yapılanması olarak düşündürecek tek neden Ab112
Sayı: 2 /Aralık-Ocak-Şubat ‘12-13
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Psikopolitik Bir Bakış Açısından Yıkıcı Liderler ve Takipçileri: Yıkıcı Bir “Cult” Yapılanması Olarak PKK
dullah Öcalan’ın kişilik özellikleri değildir. Bunun yanında örgüte katılanların
içinde bulundukları terörist psikolojisi de bu yapılanmanın cult yapılanması haline
gelmesinde büyük bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte izole ve dağlık alanda
yaşama , cult yapılanmalarının temel hedefi olan katılan üyelere alternatif bir
gerçeklik sunma ve kabul ettirme konusunda oldukça yardımcı bir unsurdur. Bu
anlamda Hassan Sabbah’ın, Taliban’ın ve bir çok ideolojik ve etnik terör örgütlerinin örgütlenmek için neden dağlık alanlar gibi izole alanları seçtikleri daha net
anlaşılabilir. İzole ve dağlık bir alan, dış dünyadan olan uzaklığı ile teröristlerde
alternatif bir gerçeklik oluşturmak için iyi bir katalizör görevi görebilmektedir.
PKK terör örgütü mensubu teröristlerin uğruna ölümü bile göze alabildikleri
bir ideolojiye olan bağlılıkları, kendileri ile aynı etnik kökeni paylaşan kişiler ve
uluslararası kamoyu tarafından sempati ile karşılanabilmektedir. Ancak yukarıda
da deyindiğimiz gibi daha derinlerde bireysel ve dışardan bakıldığında belli olmayan çeşitli psikodinamik faktörlerin bu adanmışlıkta büyük bir rolü olduğu
görülmektedir.
Psikolojide, duygularla iç içe geçmiş düşünce ve bilgilerin değiştirilmesi çok
zordur. Öreğin; Hiç bir bilimsel gerçeklik ya da dini söylem müslümanların Domuzla ilgili olumsuz düşüncelerini değiştiremez. Çünkü domuz simgesel anlamda
ve düşünsel anlamda yenilmesi yasak ve duygusal olarak da kutsal bir güç tarafından cezalandırılma ve ona ihanet etme ile ilişkili katlanamaz duyguları da canlandırmaktadır. Bununla birlikte çocukluktan itibaren de bir çok olumsuzluklar,
çocuğun çevresindeki ebeveynleri tarafından domuz imgesinde depolanmıştır. Bu
durum psikolojide ayrıca çekirdek bireysel kimlik gelişimi ile de açıklanmaktadır.
İnsanlar için kimliklerinin parçası haline getirdikleri duyguları ve bunlarla ilişkilendirdikleri düşünceleri, kendi fiziksel varlıkları kadar hayati önem taşımaktadır.
Kabaca söylemek gerekirse, insanların kimliklerine ait öğeleri kaybetmeleri, bir
uzuvlarının kesilecek olması kadar kabul edilemezdir. Bu anlamda insanlar bireysel
kimliklerinin bir parçası olmuş aidiyetlerine, düşüncelerine yönelik tehdit hissettiklerinde, bunlara daha sıkı sarılırlar. Daha önce de belirttiğimiz gibi bireysel kimliklerin bir parçası olan geniş grup kimliğine yönelik bir tehdit, bireylerin geniş
grup kimliklerine daha sıkı sarılmalarına yol açar. Bu anlamda, PKK terör örgütü
üyelerinin teslim olmamalarını, terör eylemlerine devam etmelerini; silahlı terör
eylemi yapmanın kimliklerinin bir parçası ya da tamamı haline gelmesi ile de açıklanabilir.57,58
Bu anlamda, etnik Kürt milliyetçiliği adına yaptıkları eylemlerin psikolojik
motivasyonunun, geniş grup kimlikleri olan PKK yapılanmasına ve liderine olan
bağlılıklarını, özellikle kendilerine ve çevredeki kişi ve kurumlara bilinç dışı olarak
57
Post TM. (1990). “Terrorist psycho-logic”:Terrorist behavior as a product of psychological forces, Origins of Terrorism (yay.
Haz.) W. Reich. Cambridge University Press, Cambridge, 26.
58
Bohleber, W (2003). “Collective Phantasms, destructiveness, and terrorism”: Violence or Dialogue?. Psychoanalytic Insights
on Terror and Terrorism (Yay Haz: Varvin, S.; Volkan V.).International Psychoanalytical Association. London, ss.111-131.
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 2 / Aralık-Ocak-Şubat ‘12-’13
113
Rifat S. İLHAN
onaylatma ihtiyaçları doğrultusunda oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda
savunulan ideolojiler, örgütün devamlılığı için gereken örgüt üyesi katılımını sağlamakta ve örgütün devamlılığında önemli bir unsur olan terör eylemleri için meşru
bir neden sağlamaktadır.
Bu anlamda PKK terör örgütün bir cult yapılanması olarak algılanmaması nedeniyle örgütün dayattığı taleplerin, toplumun ya da siyasilerin en azından bir
kısmı tarafından ciddiye alınmasına neden olduğu görünmektedir. Bu durumda
terörle mücadelenin en önemli şartı olan, teröre karşı kesin ve kararlı bir tavrın
oluşmasını engellemekte, örgütün varlığını sürdürmesine ve güçlenmesine neden
olmaktadır. Çünkü PKK terör örgütü gibi yıkıcı cult yapılanması gösteren
örgütlerde asıl amaç, ideoloji değil, örgüt yapılanmasının sürdürülmesidir. Hatta
bununda ötesinde daha önce de bahsettiğimiz gibi lider ve takipçi arasındaki
karşılıklı bireysel psikolojik ihtiyaçların giderilmesidir.
Sonuç
PKK terror örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın yıkıcı cult liderlerinde var olan
psikopatik ve kötücül narsisistik bir kişiliğe sahip olduğunu kendi söylemlerinden,
düşüncelerinden ve gerçekleştirmiş olduğu eylemlerden yola çıkarak yapılan gözlemler ışığında ortaya koymaya çalıştık. Bu kişilik örüntüsü bir akıl hastalığını
işaret etmesi açısından değil, kişinin aldığı kararlarda nederece de dış gerçekliğin
ve nederece de iç gerçekliğin hakimiyeti altında olduğunu göstermesi açısından
önem taşımaktadır.
Öcalan’da görüldüğü gibi bir çok yıkıcı cult lideri gibi içsel süreçlerinin yoğun
etkisi altındadır. Bu anlamda kurduğu ve liderliğini yaptığı örgütün de cult benzeri
bir yapılanma gösteriyor olması anlaşılabilir bir durumdur. PKK terör örgütünün
Olsson’un formülasyonuna göre de, yıkıcı cult gruplarına uyduğu görülmektedir.
PKK terör örgütünün 30 yıldır varlığını sürdürmesinin nedeni, bir halk
hareketi olmasına bağlanabilmektedir. Cult üyelerinin temel özelliği liderlerine ve
örgütlerine olan körü körüne bağlılıklarıdır. Bu anlamda PKK terör örgütünün
üyelerinin bağlılıkları da bu düzlemde değerlendirilmelidir. Elbetteki terör
örgütüne olan sempatinin çok çeşitli psikososyal, kültürel ve ekonomik nedenleri
bulunmaktadır. Ancak örgüt üyesi haline geldikten sonra, örgütün devamlılığına
olan bağlılığın bu nedenlerle açıklanması doğru gözükmemektedir. Örgüt üyesi
olduktan sonra, öne çıkan psikolojik motivasyon, grup kimliğinin yani terör
örgütü kimliğinin sürdürülmesi olarak öne çıkmaktadır. Bu duruma, Kürt halkının
gerek siyasi, gerekse de kültürel ve ekonomik anlamda mağduriyetlerinin giderildiği dönemlerde, PKK terör örgütünün silahlı eylemlerini arttırması örnek olarak
verilebilir.
PKK terör örgütünün cult yapılanmalarına olan benzerliğinin önemi, örgüt ve
114
Sayı: 2 /Aralık-Ocak-Şubat ‘12-13
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Psikopolitik Bir Bakış Açısından Yıkıcı Liderler ve Takipçileri: Yıkıcı Bir “Cult” Yapılanması Olarak PKK
siyasi uzantılarının taleplerinin ciddiyetlerinin ve gerçekçiliklerinin sorgulanması
açısından önemlidir.
Bu anlamda terörün Türkiye’de neden bitmediği sorusu, PKK terör örgütünün
örgütlenme yapısının psikolojik bir bakış açısıyla ele alındığında daha net bir cevap
bulacaktır. Terörün bitmemesi bu güne kadar bölgedeki tarihsel, psikolojik sosyolojik ve ekonomik sebeplerle açıklanmıştır. Ancak PKK terör örgütünün varlığının sürmesinin nedeni olarak, yıkıcı bir cult yapılanmasına sahip olmasının
üzerinde durulmamıştır. PKK terör örgütünün cult yapılanmalarına olan benzerlikleri gerek psikolojik gerekse de örgütlenme biçimiyle bu yazıda sunuldu.
PKK terör örgütünün yıkıcı bir cult yapılanması olarak sınıflandırılmasının
önemi, örgüt ve siyasi uzantılarının taleplerinin ve ideololilerinin gerçekçiliklerinin
ve ciddiye alınışının sorgulanması açısından önemlidir. Çünkü daha önce de
deyindiğimiz gibi cult yapılanmalarının kutsal ideolojileri, daha çok yıkıcı cult
liderinin takipçileri gözündeki konumunu daha da sağlamlaştırmak amacıyla kullandıkları yanılsamalı ülküler olarak fonksiyon göstermektedir.
PKK terör örgütünün cult benzeri yapsının vurgulanması terör örgütü ile mücadelede bu konumlandırmaya uygun yeni yöntem, strateji ve bakış açılarının
geliştirilmesi gerekliliğini sunması açısından önem taşımaktadır. Özellikle de bu
yapılanmanın lideri ve takipçileri arasındaki ilişkileri belirleyen psikodinamik motivasyonları bilerek hareket etmek, terörle mücadelede kararlığı, güveni ve gerek
psikolojik gerekse de fiziksel anlamda her zaman terör örgütünden bir adım önde
olmanın avantajlarını sağlayacaktır.
KAYNAKÇA
Arthur J. Deikman, M.D., Them and Us: Cult Thinking and the Terrorist Threat
Berkeley: Bay Tree Publishing, 2003.
Birand M.A. Sabah Gazetesi, 20 Ocak 1993.
Bodansky, Y.(1999). Bin Laden : The Man Who Declared War on America. New
York : Prima Publishing, Forum of Random House.
Bohleber, W (2003). “Collective Phantasms, destructiveness, and terrorism”: Violence or Dialogue?. Psychoanalytic Insights on Terror and Terrorism (Yay Haz:
Varvin, S.; Volkan V.).International Psychoanalytical Association. London P.111131.
Campell R. , and Edgerton, J. (1994). American Psychiatric Glossary, 7. Edition.
Appi Press. Washington, D.C.
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 2 / Aralık-Ocak-Şubat ‘12-’13
115
Rifat S. İLHAN
Clark R. “Patterns in the Lives of ETA Members”, Terrorism, 6: 423-54,1983.
Çevik, A. (2009). Politik Psikoloji. Dost yayınları. s:80
Deutch, Alexander (1980).” Tenacity of Attachment to a Cult Leader”. American Journal of Psychiatry. Vol.137:12. P. 1569-1573
Kernberg, O. (1975). Borderline Conditions and Pathological Narcissism. New
York : Jason Aronson, Inc.
Kohut H. (1971). The Analaysis of the Self. International Universities Press,
New York. P 64-67
Mayer, J (2001). The House of Bin Laden : A Family and a Nation`s Divided
Loyalties. THE NEWYORKER , Nov. 12, 2001. pp54-65.
Olsson, P. (1980). “Adolescent Involvement with the Supernatural and Cults.”
The Annual of Psychoanalysis, Vol. VIII. P. 171-196
Olsson, P.(2005) Malignant Pied Pipers of Our Time: A Psychological Study of
Destructive Cult Leaders From the Rev. Jim Jones to Osama bin Laden. Publish America, Baltimore.
Olsson,P. (1994). In Search of Their Fathers-Themselves : Jim Jones and David
Koresh. MIND And HUMAN INTERACTION. University of Virginia School of
Medicine, Charlottesville, Vol 5 #3 August, 1994. pp 85-96.
Öcalan A., Küçük Y. (1993). Kürt Bahçesinde Söyleşi. Şahin Mat: Ankara.
Post TM (1990). “Terrorist psycho-logic” : Terrorist behavior as a product of
psychological forces, Origins of Terrorism (yay. Haz.) W. Reich. Cambridge University Press : Cambridge, 26.
Reiterman,T. (1982). RAVEN : The Untold Story of The Rev. Jim Jones and His
People.New York : E.P. Dutton, Inc.
Singer M. (1995). Cults in Our Midst: The Hidden Menace in Our Everyday
Lives. Jossey Bass Press , San Francisco.
Tucker, Robert C. (1970). The theory of charismatic leadership. In Dankwart
A. Rustow (Ed.), Philosophers and Kings : Studies in Leadership (pp:69-94)
Vick, K. (2000). Silent Apocalypse of a Ugandan Cult. WASHINTON POST
, March 20, ppao1.
Volkan , V.D. & Harris, M. “ The Psychodynamics of Ethnic Terrorism”. International Journal of Group Rights 3 (1995) :145-149
116
Sayı: 2 /Aralık-Ocak-Şubat ‘12-13
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Psikopolitik Bir Bakış Açısından Yıkıcı Liderler ve Takipçileri: Yıkıcı Bir “Cult” Yapılanması Olarak PKK
Volkan , Vamık. (2009) Körü Körüne İnanç Kriz ve Terör Dönemlerinde Geniş
Gruplar ve Takipçileri.Okuyanus yayınları. s: 274
Volkan, Vamık D. (1988). The Need to Have Enemies and Allies : From Clinical
Practice to International Relationships. Northvale, NJ: Jason Aranson
Volkan, Vamık D. (1991b). On “chosen trauma”. Mind and Human Interaction, 3:13.
Volkan, Vamık D.(1998). Bloodlines: From Ethnic Pride to Ethnic
Terrorism.Westviewpress, Colorado pp:156-168
Young, Thomas J. Cult violence and the identity movement. Cultic Studies
Journal, Vol 7(2), 1990, 150-159.
http://rojbas2.wordpress.com/2012/09/23/yuce-bir-ulku-bir-utopya-herzaman-ozgur-yasamin-temel-kaldiracadir/
http://rojbas2.wordpress.com/2012/09/23/yuce-bir-ulku-bir-utopya-herzaman-ozgur-yasamin-temel-kaldiracadir/
http://www.youtube.com/watch?v=jxV_nFfN-i0nak
http://www.youtube.com/watch?v=SutYgR-NgB4 .
http://www.youtube.com/watch?v=UFirp85KaZM&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=UFirp85KaZM&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=W56_V637ijw
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler
Sayı: 2 / Aralık-Ocak-Şubat ‘12-’13
117
118