“Baba, bana olan sevgin onlarda olsun”

Transkript

“Baba, bana olan sevgin onlarda olsun”
Anadolu Katolik Cemaati Kültür ve Haber Dergisi
Sayı 7 – Aralık 2006
“Baba, bana olan sevgin onlarda olsun”
Sevgili
Anadolu Katolik Cemaati Kültür ve Haber Dergisi
Sayı 7 – sevgili
Aralık 2006
Papa Benedictus,
Patrik Bartolomeos
Mesih adına bize verdiğiniz örnek için
Teşekkürler!
..…………………. Dün ve Bugün Anadolu …………………..
Biz Türkiyedeki Hıristiyanlar Seni seviyoruz!
Bu sayıda:
* Papa’nın Efes’teki vaazı
* Sevildiğini Keşfetmenin Sevinci
* Anadolu’nun Hazineleri
* Evlilik
* Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri
* Caritas Anadolu
* Fotoğraflar
S. 3
S. 7
S. 10
S. 12
S. 14
S. 16
S. 18
Papa’nın Vaazı
Sevgili kardeşlerim,
Bu
Efkaristiya
ayininde,
burada Efes’te, 431 yılındaki
Ekümenik Konsil’de, görkemli bir
şekilde kabul edilen ve ilan edilen
Meryem’in tanrısal anne oluşu için
Allah’a
şükretmek
istiyoruz.
Hıristiyanların en çok sevdiği
yerlerden biri olan buraya,
Tanrı’nın Hizmetkârı mertebesine
ulaşan, muhterem seleflerim VI.
Pavlus ve II. Jean Paul
gelmişlerdi. II. Jean Paul, Papa
olduktan kısa bir süre sonra, 30
Kasım 1979 tarihinde bu kutsal
mekânı ziyaret etmişti. Bu
memlekette başka bir selefim
daha, kendisi Papa olarak değil,
Ocak 1935 ile Aralık 1944 yılları
arası,
Papalık
Temsilcisi
görevinde burada bulundu. Mutlu
XXIII. Yuhanna, Angelo Roncalli.
Hatırası halen saygı ve sempati
uyandırmaya
devam
ediyor.
Kendisi Türk halkına büyük değer
veriyor ve hayranlık duyuyordu.
Bununla ilgili olarak Ruhumun
Günlüğü adlı günlüğünde not
ettiği
bir
cümleyi
burada
memnuniyetle anımsıyorum: "Ben
Türkleri
seviyorum,
doğal
niteliklerini takdir ediyorum. Bu
toplum uygarlıkların katettiği
yollarda bir yere sahiptir" (n°
741). Ayrıca kendisi, derin bir
imana ve sürekli Allah ile birliğe
dayanan, ruhsal bir tutum olan
Hıristiyan iyimserliğini, Kilise’ye
ve dünyaya armağan olarak bıraktı
Onun bana verdiği güçle, bu
ülkeye hitap ediyorum, özellikle
burada yaşayan Mesih’in "küçük
sürüsüne" cesaret vermek ve tüm
Kilise’nin sevgisini ifade etmek
istiyorum.
İzmir,
Mersin,
İskenderun, Antakya ve dünyanın
farklı
yerlerinden
gelen
müminleri, aynı zamanda da
burada olmayıp ruhsal olarak
aramızda bulunanları, büyük bir
sevgiyle selamlıyorum. İzmir
Başepiskoposu Mons. Ruggero
Franceschini’yi, İzmir emekli
Başepiskoposu Mons. Giuseppe
Bernardini’yi, Monsenyör Luigi
Padovese’yi, rahip ve rahibeleri
özel bir şekilde selamlıyorum.
Türkiye’ye gelen sayısız hacıların
kanıtladığı
gibi,
başlangıçta
Hıristiyan
cemaatinin
büyük
gelişmelere tanık olduğu bu kutsal
topraklardaki
mevcudiyetiniz,
tanıklığınız
ve
Kilise’ye
hizmetiniz için sizlere teşekkür
ediyorum.
3
Allah’ın Annesi – Kilise’nin Annesi
Aziz Yuhanna İncil’indeki Mesih İsa’nın Kurtuluş eserinden söz eden
bölümü dinledik. Meryem, Oğlunun kendisini Kurban olarak sunduğu o
anda, O’nunla birlik içinde, anneliğini tüm insanlara özellikle de İsa’nın
öğrencilerine mümkün kıldı. Bu çok önemli olayın ayrıcalıklı tanığı,
Golgota’da İsa’nın Annesi ve diğer kadınlarla birlikte bulunabilen tek
Öğrenci, dördüncü İncil’in yazarı Yuhanna’dır. Meryem’in anneliği
Nasıra’daki evet ile başlar ve Çarmıhın altında tamamlanır. Aziz
Anselmus’un gözlemlediği gibi, eğer Meryem "evetiyle bizleri bağrında
taşımaya başladıysa", Bâkire Meryem’in Mesih’e inananlar için annelik
çağrısı ve misyonu gerçekten de İsa’nın "Kadın, işte oğlun!" (Yuhanna 19,
26) sözleriyle başladı. Ölmek üzere olan Mesih, Çarmıhtan Annesine ve
yanında çok sevdiği öğrencisine baktığında, onlarda, bu dünyada kurmaya
geldiği yeni Ailenin ilk çekirdeğini, Kilise’nin ve yeni insanlığın tohumunu
gördü. Bundan dolayı sözlerini Meryem’e yönelttiğinde, ona "anne"
demeyip "kadın" kelimesiyle hitap ediyor. Meryem’i öğrencisine emanet
ettiğinde ise, anne kelimesini kullanıyor: "İşte annen" (Yuhanna 19, 27).
Tanrı’nın Oğlu, misyonunu bu şekilde
tamamladı: Günah hariç, insanların tüm durum
ve şartlarını paylaşmak üzere, Bâkireden
doğdu, Babasına geri dönmek üzere
olduğunda da dünyaya, insanlar için birliğin
kutsal sırrını bıraktı Lum. Gent.,1). Başlangıç
çekirdeği Anne ile öğrenci arasındaki bağda
hayat bulan Aile "Peder, Oğul ve Kutsal
Ruh’un birliğinde bir araya geliyor" (Aziz
Siprianus, De Orat. Dom. 23: PL 4, 536), Bu
şekilde, Tanrısal annelik ile Kilise’nin
anneliği, birbirlerinden çözülmeyecek bir
bağla, bağlı kalıyorlar.
Allah’ın Annesi – Birliğin Annesi
İlk Okuma, tüm ulusların Havarisi olarak bilinen Pavlus’un idi. Evet tüm
halklar, putperestler de Mesih’in kurtuluş sırrına tam anlamıyla katılmaya
çağrıldılar. Bu metin tüm halklar, putperestler de Mesih’in kurtuluş sırrına
4
tam anlamıyla katılmaya çağrıldılar.
Bu metin havarisel seyahatimin
parolası olan cümleyi içeriyor:
"Mesih, bizim barışımızdır" (Ef.
2,14). Kutsal Ruh’tan esin alan
Pavlus, Mesih’in barışı sağlamakla
kalmayıp,
kendisinin
barış
olduğunu beyan ediyor. Bunu da
Çarmıhın sırrıyla bağlantılı olarak
doğruluyor: "Kanını akıtan" ve
"bedenini" kurban olarak sunan İsa,
"kendi bedeninde" düşmanlığı yıktı
ve "kendinde, bu ikisinden yeni bir
insan yarattı" (Ef.2,14-16). Havari,
Mesih’in
barışının,
Mesih’in
kendisinde ve kurtuluş sırrında, hiç
beklenmedik bir şekilde nasıl
gerçekleştiğini açıklıyor. Hapiste
iken, burada, Efes’te yaşayan
Hıristiyan cemaatine
yolladığı
mektubunda
şöyle
açıklıyor:
"Efes’te bulunan azizlere, Mesih
İsa’ya ait olan sadıklar" (Ef.1, 1).
Havari
Efeslilere
"Babamız
Tanrı’dan ve Rab İsa Mesih’ten
sizlere lütuf ve esenlik" sözleriyle
temennide bulunuyor" (Ef.1, 2).
"Lütuf" insanı yenileyen güçtür;
"esenlik" böyle bir yenilenmenin
olgun meyvesidir. Mesih lütuftur;
Mesih esenliktir. Pavlus, sadece
zaman tamamlandığında, Mesih’in
kendisinde gerçekleşecek ve ifşa
olacak bir "sır", tanrısal bir plan
müjdelemek üzere, gönderildiğini
biliyor: "Şöyle ki, öteki uluslar da
mirasa ortaktır, aynı bedenin
üyeleridir ve Mesih İsa’da İncil
aracılığıyla bu vaade ortaktır" (Ef.3,
6). Bu "sır" tarihsel-kurtuluş planı
çerçevesinde, ikiye bölen eski
duvarı yıkıp, Kilise’de Yahudi ve
putperestler birlik içinde, yeni bir
Halka hayat veriyor. Mesih gibi,
Kilise sadece birlik aracısı değil,
aynı zamanda da etkili bir simgedir.
Mesih ile Kilise’nin birbirlerinden
hiç ayrılmadan dünyada ve tarih
boyunca temsil ettikleri o birlik
sırrının Annesi, Bâkire Meryem,
Mesih’in ve Kilise’nin Annesidir.
Kudüs ve tüm dünya için esenlik
dileyelim
Ulusların Havarisi Pavlus, Mesih
hakkında
şöyle
yazıyor:
"Yahudiler’le ulusları O bir
kılmıştır" (Ef.2,14). Bu cümle,
Yahudiler’le ulusların birbirleriyle
olan ilişkisini, ebedî kurtuluş sırrı
doğrultusunda açıklıyor. Bu aynı
cümle, dünyada varolan toplumlar
ve uygarlıklar için de geçerlidir.
Mesih sadece Yahudi veya Yahudi
olmayanlara değil, tek Yaratıcı ve
evrenin Rab’bi aynı Allah’tan
hayat bulan herkese "barışı
müjdelemeye" (Ef.2,17) geldi.
Allah’ın Sözüyle teselli bularak,
Müslümanların da sevdiği ve
yücelttiği
Aziz
Meryem’in
varlığıyla
kutsallık
kazanan
Efes’ten, toplumlar arası barış için
Rab’be özel bir dua yükseltelim.
Kıtalar arası doğal bir köprü
oluşturan Anadolu’nun
bu
5
noktasından, Hıristiyanların, Yahudilerin ve Müslümanların "kutsal"
saydıkları İbrahim’in, İshak’ın ve Yakub’un Topraklarında esenlik ve barış
için birlikte yalvarıyoruz. Kutsal sayılan bu Toprağın kaderi tüm uluslar
için hayırlı olacak bir topluma beşik olmaktı (Yarat.12, 1-3). En kısa
zamanda Yeşaya’nın kehânetinin gerçekleşmesi dileğiyle: "İnsanlar
kılıçlarını çekiçle dövüp saban demiri, mızraklarını bağcı bıçağı
yapacaklar. Ulus ulusa kılıç kaldırmayacak, savaş eğitimi yapmayacaklar
artık" (Yeş.2, 4). Böyle evrensel bir barışa hepimizin ihtiyacı var; Kilise bu
barış için sadece kâhinsel müjdeleyici olmaya çağrılmıyor, "simge ve araç"
olması isteniyor. Evrensel esenlik perspektifi karşısında, tüm Hıristiyanlar
arasında birlik ve anlaşma arzusu yoğun bir şekilde hissediliyor. Bununla
ilgili, bugünkü ayinde farklı Mezheplerden Katolik müminlerin hazır
bulunması Allah’ı mutlu ediyor. Bu mezhepler, Mesih’in Gelin’ini
güzelleştiren zengin çeşitliliğin bir ifadesidirler. Onların birlik içinde ve
ortak tanıklıkta buluşmaları büyük bir önem taşıyor. Episkoposlar
Konferansındaki Ruhanî Reisler, pastoral gayretlerinde gösterecekleri
birlik ve paylaşımla, bu amaca örnek teşkil ederler.
Yüceltme
Mezmurun nakarat cümlesinde, Nasıra’lı Bâkire,
yaşlı akrabası Elizabet ile buluştuğunda, kalbinden
yükselen yüceltme ezgisini bizler günün
litürjisinde tekrarladık (Lk.1, 39).
Yüreklerimizde yankılanan Mezmur yazarının şu sözleri de çok teselli
verici: "Sadakat yerden bitecek, doğruluk gökten bakacak" (Mez.85, 11).
Sevgili kardeşlerim ve kız kardeşlerim, bu ziyaretimle Türkiye’de bulunan,
küçük bir azınlık olan ve her gün zorluk ve meydan okumalarla karşı
karşıya gelen, Hıristiyan cemaatine, sadece benim değil, evrensel Kilise’nin
sevgisini ve ruhsal yakınlığını hissettirmek istiyorum. Kulunun
alçakgönüllülüğünü gören Allah’a, bizler de Meryem ile birlikte, sarsılmaz
bir güvenle, "yüceltme" ezgimizi ve şükranımızı yükseltelim. Zorluklar ve
tehlikeler bizleri sınadığında, sevinçle ezgilerimizi sunalım. Bu ayinde
Roma’lı papaz Don Andrea Santoro’yu ve onun güzel tanıklığını
anımsamamak mümkün değil. Sevinç kaynağımız Meryem ve tek sağlam
dayanağımız Mesih, bizlere şu sözleri tekrarlıyor: "Korkmayın" (Mk.6, 50),
"Sizinle birlikteyim" (Mt.28, 20). Ve Kilise’nin Annesi Meryem, kat etmiş
olduğumuz yolda bizlere Sen eşlik et! Aziz Meryem Allah’ın’ Annesi bizim
için Dua et". Amin
6
Sevildiğini Keşfetmenin Sevinci
BENİ SEVENE
KENDİMİ GÖSTERECEĞİM
Allah beni seviyor!
Bizleri
sevinçle dolduran büyük bir keşif.
Evet,
Allah’ın
beni
şahsen
sevdiğinden ve beni kendisini
izlemeye
çağırdığından
kuşku
duymuyorum, çünkü bu bizlere
birçok kez söylendi.
O halde şöyle bir soruyla karşılaşıyoruz: Allah’ın benden ne
istediğini nasıl bilebilirim? Herkesin O’nu izlemeye çağırıldığını
ancak O’nu izleme yollarının çok farklı ve çeşitli olduğunu gördük.
O’nun sevgisine cevap vermek için benim yolum hangisi, hangisi
benim tarzım? Benim çağrım ne?
Bunlar, özellikle Hıristiyan bir yaşam sürmeye başlamanın
sorumluluğuyla tanışan birçok gencin sordukları sorulardır.
Eğer senin de bu tip soruların varsa, sana bir cevap bulmanda
yardım edebilecek, izleyebileceğin bir patika sunmak istiyorum.
Ama ilk önce kulağa saçma gelmesine rağmen karşılaştığım
birçok gence yapılan bir teklif getirmek istiyorum: Allah’ın senden
ne istediğini anlamaya çalışmak için çok endişelenme. Allah’ın senin
için düşünüp hazırladığı planı keşfetmek, çağrını keşfetmek tabii ki
önemlidir. Bir yanının da normal olarak sabırsızlandığı ortadadır.
Ancak ben yine sana şunu tekrarlamak istiyorum: Sevgi’ye hangi
yolla cevap verebileceğini bilmek için hemen endişelenme. Şundan
emin olmalısın ki, eğer O sana bir şey söylemek istiyorsa, senin
anlamanı sağlayacak yolu da bir şekilde bulacaktır. O, kendisini
anlamanı nasıl sağlayacağını bilir! Allah, seni sevdiği için senin
hayatında kendisini gösterecektir. Birçok kez O’nun zamanları ve
yolları bizim beklentilerimiz gibi olmasa bile, O kendisini ne zaman
ve nerede sana göstereceğini bilir.
Bu arada tabii ki boş duracak değilsin, sen de bir şeyler
yapabilirsin, aksine yapmalısın da: dinlemek ve daima hazır olmak
durumuna geçebilirsin. Daha sonra bu hazır olmak konusunda
ayrıntılı konuşacağız. Şimdi ise birlikte dinlemek üzerine
7
yoğunlaşalım: dinlemek, pasif bir şekilde oturup nereden geleceği
belli olmayan bir vahiyi beklemek değil, aksine hayatının en
derinindeki içsel olarak ilgilendiren şeylerle bağlantılı aktif bir
harekettir.
Derin bir Dinleyiş
Allah’ın sana söyleyecek bir şeyleri olduğunu, seninle
konuşması gerektiğini biliyorsun. Böyle olunca da dinlemeye
başlamak çok normaldir. Allah bizimle zaten önceden konuşmuştur!
O’nun Söz’ü, seslerin bir araya gelmesi veya bir ses değildir. O’nun
Söz’ü bir insandır: İsa, Kelam, Beden alan Söz. İsa kendisini
tamamen açmış ve bağışlamıştır. O, İncil’de hareketleriyle, davranış
ve hayat sözleriyle bugün de konuşmaya devam eder. O aramıza
gelerek Allah’ın insanlarla kurmak istediği diyalogu, tamamlamıştır.
Konsil’in de bizlere hatırlattığı gibi: “Allah, yüce sevgisinde
insanlarla arkadaşlarıymış gibi konuşur ve onları kendisiyle bir
olmaya davet eder” (DV 2).
Ne zaman bir mektup alsam – ki sayıları çok değil – üzerime her
zaman bir bayram havası gelir. Sana yazacak birilerinin olması, seni
düşünen birilerinin olması, sana kendilerinden bahsetmeleri
gerçekten güzeldir. Her mektup karşılıklı diyaloga bir davettir. İncil,
Allah tarafından bizlere gönderilmiş muhteşem bir mektuptur;
okumakla ve tekrar tekrar okumakla asla bitmeyecek, her seferinde
yeni şeyler keşfettiğimiz bir mektup. Orada Allah bizlerle konuşur,
kendisinden bahseder, gerçek konular hakkında bizlerle iletişim
kurar ve hayata yeni bir bakış açısıyla bakmamızı sağlayarak
hayatımızı doluluğuna ulaştırmayı sunar. Ne için ve nasıl yaşamamız
gerektiğini açıklar. Birçok kez de kendi bakış açımızı ve
tepkilerimizi yeniden gözden geçirmemizi ve tövbe etmemizi ister...
Ancak ne olursa olsun, O bizleri derinden ve şahsen etkilemesini
bilir. İncil’i okumak karşı konulmaz bir şekilde Allah’la diyalogun
kapılarını açar: O, İncil’in sayfaları aracılığıyla benimle konuşur ve
ben de O’nun sözlerinden etkilenmiş olarak kendisiyle konuşmaya
başlarım. İsa’ya neden bu şekilde davrandığını sorar, bazen bana
gizemli görünen bir sözünün ne anlama geldiğini açıklamasını ister,
kendimi ilk elden O’nun tarafından sorgulanmayı hissetmenin
8
verdiği sevincini paylaşır, O’nun teklif ettiği gibi yaşamaya
başlamak için kendimi bırakmanın korkusunu da O’na teslim
ederim... Böylece bir anda kendimi dua ederken bulurum! Bu neden
duadır: Allah’ın Sözü’nü dinlemek, O’nun içimize nüfuz etmesine
kendimizi bırakmak, kalbimizi örten sözlerle cevap vermek...
Avila’lı Azize Teresa’ya göre dua etmek bizleri sevdiğini
bildiğimizle karşılıklı yüz yüze yaşanan bir arkadaşlıktan çok daha
fazlasıdır. Dua etmek, yalnızca bir konuşma değil, her şeyden çok
birlikte kalmaktır.
Sen de kuşkusuz Allah’la birlikte kalmanın bu derin tecrübesinin
güzelliğini tatmışsındır. Belki bir gece vakti yıldızlarla dolu
gökyüzüne bakmak ve onunla sevincini paylaşmak üzere durup
konuşmuşsundur. Ya da günün sonunda, uyumaya gittiğinde gün
boyunca yaşadıklarını düşünüp, O’na şükretmek, O’nu sevdiğini
söylemek ihtiyacını hissetmişsindir. Başka zamanlarda ise
endişelerini, ümitlerini ve gizli arzularını O’ nunla paylaşmışsındır.
Bazen bir kilisede tek başına Efkaristiya’nın karşısında oturup
İsa’yla konuşmak da güzeldir, yüz yüze oturup bazen sözlere ihtiyaç
duymadan konuşmak... Oturmak yeterlidir, bu söylenecek olan her
sözden çok daha anlamlı bir birliktelik ve dostluk yakınlığıdır.
Söylediklerimizden yola çıkarak şu sonuca varabiliriz: Dua, çok
düşünmekten değil, çok sevmekten oluşur. Veyahut Allah’ın
eserlerini kutlamak üzere bir araya gelinen bayramlarda sesinin diğer
Hıristiyanlara bağlı bir şekilde çıkmasıyla, kendini litürjik duanın
korosunda Allah ile konuşurken bulmuşsundur.
Diğer gençlerle bilgi alışverişinde bulunmak üzere bir araya
gelindiğinde, okul sahalarında, “meditasyon” ile geçen bir günde de
Kelamı dinleyip, duayı hep birlikte yaşayabiliriz. Bu anların hepsi,
Allah’ı dinleyip, Onunla diyalog kurmanın yarattığı ayrıcalıklı
anlardır.
Sık sıkta özellikle Kelamın bu dinlenişinden ve duadan özel bir
yaşam şekli için bilgi doğar ve ortaya çıkar. Sende Onun kendisini
sunduğu gibi kendini sunabilir, O’nun sevdiği gibi sevebilirsin.
Kalpten yola çıkan bu diyalog ta yavaş yavaş Allah’ın seni
çağırdığını, senden bir şey istediğini sezinlersin. İşte “çağrı”
tomurcuklanmaya başladı.
9
Anadolu’nun Hazineleri
10
11
Evlilik
Sevmek Yetmez:
Hazırlanmak Gerekir
Kaç çift iyi ekonomik şartlarla,
sevgi dolu bir bekleyişin ardından
yola çıkmış fakat yine de
yıkılmıştır.
Akıllı
ve
aptal
bakirelerden bahsederken, İsa:
`Güveyi (damadı) yanan bir
lambayla
karşılamak
yetmez,
zamanın
geçmesine
rağmen
lambalar geceleri ışık versin diye
yedekte yağ bulundurmak da
gerekir' demiştir.
Başka bir örnekle İsa; Tohumun
her zaman aynı olduğunu ama
ancak uygun ve hazır bir toprak
bulduğunda kök salıp meyve
verdiğini söylemiştir. Sevginin
gerçek olması yetmez, aynı
zamanda kendini besleyecek ve ona
meyve verdirecek bir toprak
bulmalıdır.
Toprak
eksikliği
yüzünden
tomurcuklanan
ama
meyve vermeyen veya yanan ama
yağ olmadığından hemen sönen bir
lamba gibi, hayatta sevgi de bir alev
demeti gibi parlayıp sönebilir.
Demirci "Aile Gazetesi"nde
evlilik hayatından bir sahne
almıştır. Akşam yemeğinden sonra
koca, gazete okumakta, karısı da
kazak örmektedir. Ve aniden Kristin
"Hanna neden benimle evlendin?"
diye sorar. Hanna eşini sever ama
hazırlıksız yakalanmıştır, ne cevap
vereceğini
bilemez.
Karısını
rahatlatmak isteyen birkaç söz
söyler ama Kristin katı mantığıyla
"Benimle rastgele evlendin, bu
12
akşam yanındaki başka biri de
olabilirdi ve bu seni aynı şekilde
memnun ederdi" der ve konuyu
kapatır.
Bu örnek güldürmek amacıyla
anlatılmıştır. Ama bir insanın
duygusal hayat üzerine sorulan bir
soruyu cevaplarken karşılaştığı
zorlukları ortaya koymaktadır.
Soru ortadadır ve bir cevap
beklemektedir: “Neden evleniyorum?” ve "Neden bu kadınla
evleniyorum?"
Temel Sorular
Bir kız ve bir erkek evlenmeden
önce
şu
üç
soruyu
cevaplandırabilmelidirler:
- Hayatımızda evliliğin anlamı ne?
- Evlenmekteki amacımız ne?
- Bu amaçlara ulaşmak için nelere
sahip olmalıyız?
Halbuki birçok genç herşeyi
bildiklerini sanıp bu sorularla
kesinlikle ilgilenmezler. Amaçları,
"normal" nitelendirilen, hayatın
anlamını bilen, hayallerde ve
rüyalarda kaybolmayan gerçekçi
insanlarınkiyle aynıdır. İşte bu
gençler, insanların, en basit ve en
doğal olayları bu tip sorularla zora
soktuklarını düşünmektedirler.
* "Neden evlendiğimizi mi soruyorsunuz? Nedeni çok basit: çünkü birlikte
yaşamanın güzelliğini gördük".
* "Evlilikten ne mi bekliyoruz? Sadece beraberce hazırladığımız rahat,
neşeli, korkulardan ve sıkıntılardan uzak bir hayat".
* "Bu amaçlara ulaşmak için sahip olduğumuz araçlarımız neler mi?
Herkesinkiler: bir ev, emin bir iş, ailelerimizle ve birbirimizle uyum ve
birkaç şey daha".
Gerisini doğa düşünecek diye de ekliyorlar. Doğa, en iyi
yönlendiricidir. Gereksiz tartışmalarda kendimizi kaybetmeden, bizi onun
yönlendirmesine izin verelim. Zamanı geldiğinde doğru soruları soracak ve
cevaplandıracak olan yine doğadır.
Çocukların durumuyla ilgili konular buna tipik bir örnektir. Flört
süresince bu konudan ya çok az konuşulur ya da geleceğin ufkunda
kaybolan konulardan biri olarak düşünülür. Bu konu zamanla gündeme
gelir ve o zaman sorun ve çözümü tartışılır. Bu kısmen doğrudur. Ama
insan, gerek şimdiyi, gerek geleceği ve bir ölçüde geçmişi, yani hayatın
tamamını sorumluluğuna aldığı ve irdelediği zaman olgunlaşır. Kendi
doğasından gelen sesleri dinler ama kendini bununla sınırlamaz. Mantığıyla
bu sesleri somutlaştırır ve İsa aracılığıyla hayata ve evlilik de dahil hayatın
tüm olaylarına yeni bir bakış açısı getiren vahiyi dinlemeye başlar.
13
Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri
Kutsal Yazılar
18- Neden Kutsal Yazılar gerçeği öğretir?
Çünkü Allah’ın kendisi Kutsal Yazıların yazarıdır: çünkü onlar
esinlenilmiştirler ve kurtuluşumuz için gerekli olan öğretiyi
hatasız bir şekilde öğretirler. Gerçekten Kutsal Ruh insan olan
yazarları esinlemiştir; yani onlar O’nun bize öğretmek
istediklerini yazmışlardır. Buna rağmen Hıristiyan imanı bir
“Kitap Dini” değildir, ama Allah Sözü’dür ki buda yazılı dilsiz
bir Söz değildir, beden alan ve yaşayan Sözdür (Chiaravalleli
Aziz Bernardo).
19- Kutsal Kitap nasıl okunur?
Kutsal Kitap, Kutsal Ruh’un yardımıyla ve Kilise Öğreti
Uzmanının gösterdiği yolda üç kritere göre okunmalıdır: 1)
Bütün Kutsal Kitap’ın birliğine ve kapsamına dikkat
edilmelidir; 2) Kilisede yaşayan Gelenek doğrultusunda Kutsal
Kitap okunmalıdır; 3) İmanla olan analojiye; yani iman
gerçeklerinin aralarındaki bağlantıya saygı duyulmalıdır.
20- Kutsal Kitap’ın Kanon’u nedir?
Kutsal Kitap Kanon’u Kutsal Yazılar
arasında yapılan seçimdir. Bu seçim
Havariler Geleneği uyarınca Kilise
tarafından yapılmıştır. Bu Kanon 46
Eski Ahit ve 27 Yeni Ahit yazısını
içermektedir.
21- Eski Ahit Hıristiyanlar için hangi önemi taşımaktadır?
Hıristiyanlar Eski Ahit’e Allah’ın Sözü gibi hürmet ederler;
Bütün Kutsal yazılar göksel esinlemedir ve hălă geçerli değere
sahiptirler. Bunlar Allah’ın göksel pedagoji ve kurtarıcı
sevgisinin tanıklarıdırlar. Özellikle Evrenin Kurtarıcısının,
Mesih’in gelişini hazırlamak için yazılmışlardır.
14
MATTA
MARKOS
YUHANNA
LUKA
22Yeni
Ahit’in
Hiristiyanlar için hangi
önemi vardır?
Merkez noktası Mesih İsa
olan Yeni Ahit bize göksel
vahiy aracılığıyla kesin
gerçeği
öğretmektedir.
Matta, Markos, Luka ve
Yuhanna, Mesih’in yaşamı
ve doktrinleriyle ilgili ilk
tanıklık olmalarıyla birlikte
bu dört İncil, bütün Kutsal
Kitap’ın kalbini oluşturan
ve Kilisede eşsiz bir yere
sahiptirler.
23- Eski ve Yeni Ahit arasında hangi bağ vardır?
Kutsal Yazı birdir, Allah’ın Sözü’nün bir olması gibi, Allah’ın
kurtuluş planıda birdir, iki Ahit’in göksel esinide birdir. Eski
Ahit, Yeni Ahit’i hazırlamaktadır, Yeniside Eskisini
tamamlamaktadır: İkiside karşılıklı olarak birbirlerini
aydınlatırlar.
24- Kutsal Kitap’ın Kilisenin yaşamında hangi fonksiyonu
vardır?
Kutsal Yazılar Kilise yaşamında destek ve güç verirler. O’nun
çocukları için imanda sağlamlık, ruhsal yaşamda besin ve artış
kaynağıdır. Teoloji ve pastoral vaaz’ın ruhudur. Mezmurcu
şöyle diyor: “Sözün adımlarıma çıra, yolum için ışıktır”
(Mezmur 119,105). Kilise Kutsal Kitap’ın okunmasın teşvik
etmektedir, çünkü “Kutsal Kitap’ı tanımamak, Mesih’i
tanımamaktır” (Aziz Hiyeronimus).
15
Caritas Anadolu
Bu dönemde 125 öğrencimize okul yardımı, 32 ailemize gıda
yardımı ve 11 hastamıza ilaç ve muayene yardımı yapmaktan hariç
iki değişik bölgede de Selzede kardeşlerimize elimizi uzattık.
BATMAN SELİ
Geçtiğimiz günlerde (31.10.2006) Batman, Diyarbakır ve Urfa
kentlerimiz başta olmak üzere birçok kentimiz hepimizi derinden
üzen “sel felaketine” maruz kalmıştır. Doğal olayların bir felaket
halini almasını çok acı bir şekilde bu “sel felaketi” ile bir kez daha
yaşadık, yaşıyoruz. Urfa, Batman ve Diyarbakır başta olmak üzere
çeşitli bölgelerimizde yaşanan kırk dolayında insanımızın ölümüne,
onlarcasının yaralanmasına ve büyük maddi kayıplara yol açan sel
felaketi bizleri ve tüm insanlarımızı derinden üzmüştür.
08.11.2006 tarihinde Batman Belediyesinin Caritas’a yaptığı yardım
başvurusuna cevaben 9.11.2006 tarihinde yola çıkan yardım
kamyonumuz bölgeye 650 adet battaniye, 10 koli kıyafet ve 35 adet
ayakkabı, 110 adet çocuk bezi, 312 adet kadın bağı Batman Belediye
Başkan yardımcısına teslim edilmiştir. 17.11.2006 tarihinde
Carrefour Hipermarketin bağışladığı 400 adet battaniye, 204 adet
kadın bağı, 100 adet çocuk bezi aynı merciye tarafımızdan teslim
edilmiştir.
İstanbul ve Anadolu Caritas’ları olarak bu felaketten zarar gören
halkımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, yaşamını yitirenlerin
yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
16
İSKENDERUN'UN ÜÇTE BİRİ SULAR ALTINDA
Son 35 yılın altı saat süren en şiddetli yağmurunda Hatay'ın
İskenderun ilçesindeki evlerin üçte birinin zemini su altında kaldı.
İlçede okullar üç gün tatil edildi. 14.11.2006 gecesi özellikle kenar
mahallelerde etkili olan seli, Fransız işgali döneminde yapılan
Feyezan Kanalı da taşıyamadı. Sahildeki Atatürk Bulvarı, yarım
metreyi aşan suyla göle döndü. Yedi mahallede yüzlerce ev ve
işyerini su bastı. Kriz Merkezi de selden etkilendi. TEDAŞ'ın ana
trafo merkezi de su altında kalınca, ilçe karanlığa gömüldü. Kızılay
gece 5 bin kişilik kumanya, battaniye ve 300 çadır dağıttı. Vali
Ahmet Kayhan, "Altı saatte metrekareye 143 kilo yağmur düştü"
dedi. Bunun yanında Katolik kilisesi ve Caritas Anadolu olarak
bizlerde 15 Hıristiyan (12 Ortodoks, 3 Ermeni) ve 5 Müslüman
aileye yardım ettik. Tüm ailelere gıda yardımı yapıldı ve ihtiyaçları
doğrultusunda ev eşyası dağıtıldı. Yardımların detaylı listesini
vermeden önce toplamış olduğumuz bağışların kimler tarafından
yapıldığını belirtmek isterim:
Papa Hazretleri (6,216 YTL)
Kilisemiz ve Cemaatimizin Bağışlar(5,784 YTL)
YAPILAN YARDIMLARIN DETAYI
25 paket Gıda, 50 Battaniye, 30 yastık, 20
yorgan, 40 havlu,10 çarşaf, 5 Otomatik
Çamaşır makinesi, 5 Fırınlı ocak, 5 odun
sobası,10 çekyat, 8 Elbise dolabı, 5 hazır çift
kişilik yatak
Bu konuda duyarlılık gösteren, maddi manevi yardımını bizden
esirgemeyen duyarlı insanlara Anadolu Caritas koordinatörü olarak ve
Katolik Kilisesi adına teşekkürlerimi sunuyorum.
Meral Sadreddin
17
Fotoğraflar
Gençlerin Kampı – Tarsus’lu Aziz Pavlus
Anadolu Kilisesi Efes’te
18
Meryem Ana, bizi koru!
Episkoposumuz, Pamuk Prenses ve yedi Cücelerle birlikte
19
“Başlangıçta
Söz vardı. Söz,
Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı.
Söz insan olup aramızda yaşadı. Bizde
O’nun yüceliğini, Baba’dan gelen,
Lütuf ve gerçekle dolu olan Biricik
Oğlun’un yüceliğini gördük.” (Yuhanna 1,1 .14)
İyi Noeller – Mutlu Yıllar

Benzer belgeler

The Holy See

The Holy See Kilise’nin sevgisini ifade etmek istiyorum. İzmir, Mersin, İskenderun, Antakya ve dünyanın farklı yerlerinden gelen müminleri, aynı zamanda da burada olmayıp ruhsal olarak aramızda bulunanları, büy...

Detaylı

The Holy See

The Holy See burada Efes’te, 431 yılındaki Ekümenik Konsil’de, görkemli bir şekilde kabul edilen ve ilan edilen Meryem’in tanrısal anne oluşu için Allah’a şükretmek istiyoruz. Hıristiyanların en çok sevdiği yer...

Detaylı