51-58 - Hemşirelik Yüksekokulu

Transkript

51-58 - Hemşirelik Yüksekokulu
Stigma, Spiritüalite Ve Konfor Kavramlarının Meleis’in
Kavram Geliştirme Sürecine Göre İrdelenmesi
Hediye ARSLAN*, Dilek KONUK ŞENER**
ÖZET
Profesyonel bir disiplin olan hemşirelik bilimselleşme yolunda alt yapısını oluştururken ilgili
kavramları açıklamak ve tanımlamak zorundadır. Hemşirelikte kavramlar hem diğer bilim dallarından
ödünç alınmış veya türetilmiş, hem de doğrudan hemşirelik uygulamalarından veya araştırmalarından
geliştirilmiştir. Meleis tarafından oluşturulan kavram geliştirme süreci hemşirelikte kavram
geliştirmede yol gösterici olmuştur. Meleis bu süreçte tanımlama, ayırt etme, öncekileri ve sonuçları
betimleme, örnekleme, karşılaştırma ve sentezlemeyi içeren bütünleştirilmiş yaklaşıma odaklanmıştır.
Bu derlemede, Meleis’in kavram geliştirme süreçlerine göre stigma, spiritüalite ve konfor kavramları
incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kavram geliştirme, Meleis Modeli, Stigma, Spiritüalite, Konfor
ABSTRACT
Studying The Concepts Of Stigma, Spirituality And Comfort In
Accordance With Meleis’ Concept Development Process
As a professional field of study, nursing needs to explain and define the relevant concepts while
forming the ground towards becoming a scientific discipline. The concepts in nursing have been either
borrowed or derived from other disciplines or developed directly out of nursing applications and
research. Concept development process, developed by Meleis, has become a guide in concept
development in nursing. In concept development process, Meleis focuses on integrated approach
involving defining, differentiating, delineating antecedents, delineating consequences, modeling,
analogizing and synthesizing. In this compilation, the concepts of stigma, spirituality and comfort are
analyzed consistent with Meleis’ concept development processes.
Key Words: Concept development, Meleis Model, Stigma, Spirituality, Comfort
GİRİŞ
Profesyonel bir disiplinin temel amacı, mesleğin uygulamalarında kullanılabilecek bilimsel bilgi
içeriğini ortaya koymaktır. Bu bilgi, özellikle davranış ve sosyal bilimler alanında sıklıkla kavram ve
kuram terimleri ile açıklanır. Hemşirelik mesleği de geçmişten günümüze dek, sosyal, kültürel ve
teknolojik değişimlerle kendini yenilemeyi başaran, birey, aile ve toplumun sağlık durumu ile
ilgilenen uygulamalı bir sağlık disiplinidir. Bu nedenle hemşirelik uygulamalarının bilimsel bir temele
oturtulması gereği vardır. Hemşirelik bilimselleşme yolunda alt yapısını oluştururken ilgili kavramları
açıklamak ve tanımlamak zorundadır. Kendi kavramlarını açık seçik tanımlamak ve aydınlığa
kavuşturmak her bilimin görevidir (Akça Ay 2008; Velioğlu 1999).
Kavram geliştirme sadece belirli bir zaman aralığı ile sınırlı değildir. Birey yaşamı boyunca
yeni kavramlarla ya da aynı kavramla farklı düzeylerde ve farklı konumlarda karşılaşabilir.
Her karşılaşmada genelleme, bütünleştirme ve ayrıştırma işlemini yapar. Bazen de kavramlar
arasındaki ilişkilerden yola çıkarak, genellemelere gidebilir (Velioğlu 1999).
* Prof.Dr. Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Müdürü
** Öğr. Gör. Düzce Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu
52. Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Bilim ve Sanatı Dergisi, Cilt:2,Sayı:1.2009
Kavramların anlamını yapılandırmada çeşitli yöntemlerden yararlanılmaktadır. Böyle bir çalışma,
araştırma literatürünün tekrar gözden geçirilmesi, bilimsel eleştiri ve dikkatli tanımlama yoluyla
başarılabilir. Meleis’e göre, kavram analizinin amacı, araştırmada veya klinik uygulamada kullanmak
için kavramı sınırlı hale getirmek ve en sonunda teori test etme ve araç geliştirmeye katkıda
bulunmaktır. Meleis (1997), hemşirelik teorisi, araştırması ve uygulamalarında kullanım için
kavramsal anlamı geliştirmede üç strateji tanımlamıştır. Bunlar kavram araştırma, kavram açıklama ve
kavram geliştirmedir. Kavram geliştirmede tanımlama, ayırt etme, öncekileri ve sonuçları betimleme,
örnekleme, karşılaştırma ve sentezlemeyi içeren bütünleştirilmiş yaklaşıma odaklanmıştır. Bu süreç
kavramın esaslarına parçalanmasını ve daha sonra yeniden yapılandırılarak hemşirelik sözlüğüne
katkıda bulunmayı içermektedir (McEwen ve Wills 2002; Messias 1996; Velioğlu 1999).
Bu doğrultuda makalenin amacı, Meleis’in kavram geliştirme sürecine yönelik olarak hemşirelik
mesleğinde önemi olan stigma, spiritüalite ve konfor kavramlarının incelenmesidir.
Şekil 1: Meleis’in Kavram Geliştirme Süreci
SÜREÇ
GÖREV VEYA ETKİNLİK
Tanımlama
Kavramlarla ilgili deneysel göndergeler ile belirsizliği
aydınlatıcı, doğruluğu artırıcı işlevsel tanımlamalar
yapma ve kuramsal olarak oluşturma
Ayırt Etme
Geliştirilen kavram ve diğer kavramlar arasında
benzerlikleri ve farklılıkları sınıflama
Öncekileri Betimleme
Kavramda algılanan ve meydana gelmesi beklenilen
içeriksel koşullar altında tanımlama yapma
Sonuçları Betimleme
Kavramın sonucu oluşabilecek olan olayları, durumları
veya koşulları tanımlama
Örnekleme
Kavramın bazı yönlerini örnekler (klinik göndergeler ve
araştırma göndergeleri) ile belirleme ve tanımlama.
Örnekler aynı, örneklere benzer veya örneklerin zıddı
olabilir
Karşılaştırma
Benzer ve daha kapsamlı çalışılmış diğer kavramlar veya
olgular yoluyla kavramı betimleme
Sentezleme
Bulguları, anlamları ve özellikleri bir araya getirerek
kuramsallaştırmada gelecek adımları keşfetme ve
tanımlama
*McEwen ve Wills. 2002
STİGMA
TANIMLAMA: Meleis’e göre bu süreçte kavramın belirsizliğini ortadan kaldırmak için tanımlamalar
yapılmalıdır. Stigma kavramının tanımlamasına bakacak olursak; sözcük olarak “yara, iz, işaret”
anlamına gelir. Stigma “kara leke” yani bir kişi ya da grup için utanılması gereken bir durumun
varlığı, kabul edilmezliğin belirtisi olarak değerlendirilir (Mak ve ark.2006).
Stigma, Spiritüalite Ve Konfor Kavramlarının.... 53
AYIRT ETME: Bu süreçte stigma, diğer kavramlarla benzerlik ve farklılıklar yönünden
irdelenmektedir. Stigmayı karşılaştırdığımız kavramlara bakacak olursak;
Etiketlendirme: Etiketlendirme bir birey ya da grubun saygınlığını tehlikeye düşüren ve onlara utanç
duygusu yaşatan bir durum; bir şeyin normal ya da standart kabul edilmediğini belirten bir im ya da
leke olarak tanımlanmaktadır (Bağ ve Ekinci 2006).
Damgalama: Damgalama bazı hasta gruplarına karşı toplumun tavır alması, onları toplumdan
dışlamasına kadar giden davranışlar bütünüdür (Bahar 2007).
Önyargı: Önyargı bir fikri veya bakış açısını koşulsuz desteklemek anlamına gelir. Ön yargı genellikle
bir kişinin kararlarının ağırlıklı bir şekilde tek taraflı olarak ortaya çıkmasında kullanılmaktadır
(Bulduk, Esin ve Umut 2006).
Ayrımcılık: Ayrımcılık toplumdaki kişi ya da grupların diğerlerini stigma ve önyargı nedeniyle bazı
hak ve menfaatlerden yoksun bırakmasıdır (Bahar 2007; Oran ve Şenuzun 2008).
Sosyal İzolasyon: Bireyin kendi dünyasında yer alan giderek çözümlenmesi güçleşen yalnızlık ve
çevreden uzaklaşma problemidir (Oran ve Şenuzun 2008).
ÖNCEKİLERİ BETİMLEME: Meleis’e göre bu süreçte kavramda algılanan ve meydana gelmesi
beklenilen içeriksel koşullar altında tanımlama yapmak gerekmektedir. Buna göre stigmayı tekrar
tanımlayacak olursak; stigma önyargılar sonucu bazı hasta gruplarına karşı toplumun tavır alması,
onları toplumdan dışlamasına kadar giden davranışlar bütünüdür (Mak ve ark.2006; Oran ve Şenuzun
2008).
SONUÇLARI BETİMLEME: Bu süreçte kavramın sonucu oluşabilecek olan olaylar, durumlar veya
koşullar tanımlanmalıdır. Stigmanın neden olduğu ayrımcılık sonucunda toplumdaki kişi ya da gruplar
bazı hak ve menfaatlerden yoksun kalmaktadırlar. Ayrıca bireylerde anksiyete, depresyon ve
kişilerarası güvensizlik düzeyinde artış görülür. Bu duruma maruz kalan bireyler sosyal desteğin
kaybedilmesi, izolasyon duygusu, dışlanma ve terk edilme korkusunun da tehdidi altındadırlar (Oran
ve Şenuzun 2008). Stigmanın erken tanılamaya ve hastalıkların tedavi edilmesine de olumsuz etkileri
vardır. Bu olumsuz değerlendirmeler ve ayrımcılık hastaların özgüvenlerini zedelemektedir (Bağ ve
Ekinci 2006; Bahar 2007; Karadeniz 2004).
ÖRNEKLEME: Meleis’e göre, kavramın daha iyi açıklanması için örneklerle ifade edilmesi
gerekmektedir. Kanser, tüberküloz, lepra, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, epilepsi, psikiyatrik
bozukluklar, alkol, ilaç bağımlılıkları ve AIDS; üzerinde stigma bulunan hastalıklardan bazılarıdır.
Hong Kong da 3011 kişi ile yapılan bir çalışmada araştırmaya katılan grubun en fazla damgalayıcı
olarak belirttikleri hastalık HIV/AIDS olmuştur. Bunu sırayla tüberküloz ve SARS (Ani gelişen ciddi
solunum yetmezliği hastalığı) izlemiştir. Fife ve Wright (2000) stigmanın etkileri açısından kanser
hastaları ile HIV/AIDS hastalarını karşılaştırmışlar, HIV/AIDS hastalarının daha fazla stigmaya maruz
kaldıklarını saptamışlardır. Yapılan diğer bir çalışmada, önyargı ve dışlamanın şizofreni hastalarının
iyileşmesini olumsuz yönde etkilediği bildirilmiştir (Bahar 2007; Güney 2005; Mak ve ark. 2006;
Oran ve Şenuzun 2008; Özmen, Taşkın, Özmen ve Demet 2004).
KARŞILAŞTIRMA: Bu süreçte; daha önce ayırt etme sürecinde açıkladığımız diğer kavramlar
yoluyla kavramı betimlemek gerekmektedir. Stigma ile etiketlendirme, damgalama, önyargı,
ayrımcılık ve sosyal izolasyon arasındaki ilişkiye bakacak olursak, etiketlendirme ve damgalama
stigma ile aynı anlamda kullanılmaktadır. Stigmanın hayat bulduğu zemin ise önyargıdır, önyargı
stigmanın meydana gelmesinde rol oynamaktadır. Ayrımcılık stigmanın kişilerarası ilişkilerde
yaşanma durumudur, ayrımcılık ve stigma genellikle birbirini desteklemektedir. Önyargı ve onun
getirdiği stigma ortaklığı ayrımcılığa yol açmaktadır, kısaca stigmanın sonucu ayırımcılık ve
izolasyondur. Stigma sonucu bireyler, genellikle sosyal desteklerini kaybederler ve ilerleyen
dönemlerde toplumsal yaşamdan uzaklaşarak izolasyon duygusu ile baş başa kalırlar (Bulduk ve
ark.2006; Güney 2005; Oran ve Şenuzun 2008; Üçok 2003; Üçok 2007).
54. Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Bilim ve Sanatı Dergisi, Cilt:2,Sayı:1.2009
SENTEZLEME: Meleis’in kavram geliştirme sürecinin sonuncusu olan sentezlemede ise,
kuramsallaştırmada gelecek adımlar keşfedilmelidir. Stigma kavramını sentezleme sürecinde
irdeleyecek olursak, birey ya da toplum; kendisini rahatsız eden, korkutan bir durumla karşılaştığında
sıklıkla onu dışlayıp uzaklaştırma yolunu seçer. Toplumların dini veya inanç sistemleri, korkuları ve
önyargıları, kültürleri ve gelenekleri stigma oluşumunda etkili olmaktadır. Stigmanın insanları riskli
davranışlara yönelttiği, hastaların bildirimini engellediği belirtilmektedir. Stigmaya karşı savaşta
hemşirelere önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Hemşireler bu damgalama ve sessizlik
duvarının yıkılmasında liderlik etmelidirler (Oran ve Şenuzun 2008).
SPİRİTÜALİTE
TANIMLAMA: Meleis’in kavram geliştirme sürecine göre spiritüalite; bireyin kendisi ve diğer
insanlarla ilişkilerini, evrendeki yerini, yaşamın anlamını anlama ve kabul etme çabasıdır. Aynı
zamanda yaşam boyu kazanılan bilgilerin bir sonucudur ve yaşamın amacını oluşturan, bireye anlamlı
gelen unsurları içerir (Çetinkaya, Altundağ ve Azak 2007; Kostak 2007).
AYIRT ETME: Spritüalite birçok kavramla karışabilmektedir. Meleis’e göre kavramlar arasındaki
benzerlikler ve farklılıklar belirtilirse kavram daha net olarak açıklanabilir. Spritüalite ile benzer
kavramlara baktığımızda;
İnanç: İnanç, kelime anlamıyla bir düşünceye bağlı bulunma, bir dine inanma, inanılan şey, görüş,
öğreti anlamındadır. Ayrıca belirli bir konudaki düşüncenin ileri düzeyde kabul görmesiyle son derece
sabitleşmiş, yerleşmiş genel kanı anlamına da gelmektedir (Bilge 2006; Çam ve Bilge 2007; Demir
2004; Kostak 2007).
Maneviyat: Maneviyat, bireyin materyalin ötesinde ilişkili olduğu her şey ve bunların temel
anlamlarına ilişkin içsel kaynaklarının toplamıdır. Maneviyat; dini bir bağlılığın ötesinde herhangi bir
tanrısal inanç olmadan yaşamın anlamı, amacı, iç huzur için çaba sarf etme olarak da tanımlanabilir.
Maneviyat üst düzeyde inanma gücü olarak güç oluşturma, kutsal olma ya da enerjinin sonsuz gücü
olarak da tanımlanır (Ergül ve Bayık 2004; Sülü 2006).
Din: Din, Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren
toplumsal bir kurum, diyanet ve bu nitelikteki inançları kurallar, kurumlar, töreler ve semboller
biçiminde toplayan, sağlayan düzendir. Din, yaygın anlamda inanç sisteminde kutsal ve metafizik
değerlere ya da Tanrı fikrine yer veren ve inananlara bir yaşam biçimi öngören sistem olarak
tanımlanır (Kostak 2007, Yeşilyurt 1999).
ÖNCEKİLERİ BETİMLEME: Bu süreçte spiritüaliteyi içeriksel koşullar altında tanımlarsak;
spiritüalite, insanın ilahi bir ruhla ilişki araması ve bunu ifade etmesi anlamına da gelir. Spiritüalizm
evrenin ruhsal bir temele dayandığı, varlığın bedenden bağımsız ruhsal bir yapı olduğu inancına
dayanan, metafizik bir görüşü dile getirir. Spiritüalizm, beden ve ruhu etkileyen ve aynı zamanda
beden ve ruhtan etkilenen “birleştirici güç” olarak da tanımlanabilir (Çetinkaya ve ark.2007; Kostak
2007).
SONUÇLARI BETİMLEME: Spiritüalite sonucu oluşabilecek durumları irdelediğimizde; spiritüel
değerlerin bireylerin kendilerini iyi hissetmelerinin temelini oluşturduğunu, spirituel distresin ise
yaşama anlam veren, ümit ve güç sağlayan inanç ve değer sisteminde bir rahatsızlık yaşayan ya da bu
riski taşıyan bir grup ya da bireydeki durum olduğunu görmekteyiz. Spiritüel distres bireyin yaşadığı
çevrede değer ve inançlarının tehdit edildiği ya da var oluşsal bir kriz yaşandığı durumda ortaya çıkar.
Spiritüel sıkıntı, bireyin yaşaması için anlam bulamadığı ya da ümitsizlik duygusu yaşadığı
zamanlarda da ortaya çıkar. Birey manevi bir boşluk duygusu hisseder. Ayrıca spiritüalite sonucunda
spiritüel ağrı, spiritüel yabancılaşma, spiritüel anksiyete, spiritüel suç, spiritüel öfke, spiritüel kayıp,
spiritüel ümitsizlik, hayal kırıklığı, hoşnutsuzluk, boşluk, üzüntü, suçluluk, keder gibi durumlar da
ortaya çıkabilir (Carpenito 2005; Çetinkaya ve ark.2007; Sülü 2006).
Stigma, Spiritüalite Ve Konfor Kavramlarının.... 55
ÖRNEKLEME: Spritüaliteyi örneklerle ifade edecek olursak; spiritüel gereksinimler, spiritüel
yoksunluğu azaltacak veya bireyin spiritüel gücünü destekleyecek gereksinimlerdir. Spiritüel
gereksinimler tüm insanlar için temeldir. İnsanlar bu gereksinimlerini insan ilişkileri yoluyla ya da
Tanrıyla ilişki kurarak karşılayabilirler. Spiritüel gereksinimler güven, umut, sevgi, doğruluk, hayatın
anlam ve amacını bulma ihtiyacı, ilişkiler, bağışlayıcılık, yaratıcılık, tecrübeye ulaşılmasını
sağlayabilme, duygusal hisler için gereksinim (huzur, rahatlık), konuşma gereksinimi, teselli, ritüeller,
dua etme ve ibadetler olarak tanımlanabilir (Kostak 2007; Sülü 2006).
Tongprateep (2000) çalışmasında, budist yaşlıların güçlü manevi inançları ile hastalık sürecini daha az
acı çekerek geçirdiklerini ve yaşam kalitelerini arttırdıklarını belirtmiştir. O’Brien yaşama olumlu, dini
bir bakış açısıyla bakan hastaların hemodiyalizin yarattığı strese daha kolay uyum sağlayabildiklerine
dikkat çekmiştir. Tüm bu gözlemlerin ışığında birçok yazar, bireyde yaşam umudu, amaç, anlam, güç,
inanç, güven varolduğunda, en üst düzeyde sağlık durumuna, yaşam kalitesi ve iyilik durumuna
ulaşılabileceği sonucuna varmışlardır (Ergül ve Bayık 2004; Kostak 20007; Tongprateep 2000).
KARŞILAŞTIRMA: Meleis’e göre benzer ve daha kapsamlı çalışılmış diğer kavramlar veya olgular
yoluyla kavramı betimlemek gerekmektedir. Spiritüalite ile inanç, maneviyat ve din arasındaki ilişkiye
bakacak olursak, inanç kavramı insanlık tarihinin başlangıcı ile birlikte toplumsal normların içinde yer
alarak toplumun sosyal, kültürel, ahlaksal yapısına yön ve şekiller veren değerler olarak karşımıza
çıkmaktadır. İnanç, bir tutumun üç temel bileşeninden biri olan bilişsel bileşenle ilgili olup nesneye
ilişkin değerlendirmelerle, nesne hakkındaki görüşleri ve genel bilgilerini kapsamaktadır (Çam ve
Bilge 2007; Demir 2004; Kostak 2007).
Spiritüalite maneviyat ile aynı anlamda kullanılabilir. Maneviyatın boyutları evrenle uyum içinde
olmak için uğraşma, sonsuzluğa ilişkin cevapları bulma konusunda çaba sarf etme ve bireyin duygusal
stres, fiziksel hastalık veya ölüm durumlarına odaklandığı bir noktadır (Ergül ve Bayık 2004; Sülü
2006).
Spiritüalite, dinin ilk komponenti sayılabilir ancak dini inanç ve uygulamalarla sınırlandırılamayacak
kadar geniş bir kavramdır. Din kültürel bir fenomen, organize bir inanç sistemi, ibadet ve uygulamalar
yoludur. Din kelimesi, bir dine mensup kişilerin inanç biçimi, dua, ayin gibi özel dini uygulamalarını
da ifade eder. Din maneviyattan farklıdır ve geleneksel, törensel ve spesifik bir öğreti verir. Spiritüel
inanç ve değerler organize bir din ile bağlantılı olabilir ya da olmayabilir. Ayrıca güçlü dini inançları
olmayan insanların da spiritüel boyutları vardır. Spiritüel değerler ve inançlar bir varlık ya da güce
inancın çok ötesinde bir olgudur ve sağlık, hastalık, ölüm, günah, ölüm sonrası yaşam ve başkalarına
karşı sorumluluk konularındaki inançları içerir. Din spiritüaliteden farklı olarak geleneksel, törensel ve
spesifik bir öğretidir. Spiritüalizm, dini uygulamalardan daha kapsamlıdır ancak dini uygulamaları da
içerebilir (Çetinkaya ve ark.2007; Kostak 2007; Sülü 2006).
SENTEZLEME: Bu son adımda ise bulgular, anlamlar ve özellikler bir araya getirilerek
kuramsallaştırmada gelecek adımlar keşfedilmelidir. Sağlık vücut, beyin ve ruh arasındaki uyum
düzeyi olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle, bireyin varlığının tüm boyutlarının bütünlüğünün
korunması ve sürdürülmesinde bireye yardımcı olmak için hemşirelerin, tüm bu alanların bakımını
sağlayacak şekilde hazırlıklı olması gerekmektedir. Sağlığı koruma ve geliştirme, hastalıkları önleme,
acıyı dindirme hemşirenin fonksiyonudur. Bu bakış açısıyla, bireyin manevi boyutuna ilişkin bakım
verilmesi de hemşirenin fonksiyonunun bir parçası olmalıdır. Bireyin umut, yaşamın anlamı, amacı,
sevgi ve ait olma gibi gereksinimleri manevi gereksinimlerdir ve bu durumda hemşirenin bireyin
kaygılarını dinlemesi, empati yapması ve bu gereksinimlere yanıt vermesi tedavi edici bir
uygulamadır. Manevi gereksinimler tüm insanlar için temeldir. Hemşirelerin tüm insanları bu bakış
açısıyla değerlendirmesi bireyin sağlığını bütüncü olarak geliştirecek hemşirelik girişimlerini
planlamada önemlidir. Bireye bütüncü bir yaklaşımla bakım sunulmasında araç olarak kullanılan
hemşirelik bakım planında bireyin manevi gereksinimlerinin de değerlendirilerek karşılanması gerekir
(Ergül ve Bayık 2004; Kostak 2007).
56. Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Bilim ve Sanatı Dergisi, Cilt:2,Sayı:1.2009
KONFOR
TANIMLAMA: Konforun tanımına baktığımızda; konfor bireyin gereksinimleri ile ilgili yardım,
huzuru sağlama ve sorunların üstesinden gelebilmeye ilişkin fiziksel, psikospiritüel, sosyal ve çevresel
bütünlük içerisinde kompleks yapıya sahip beklenen sonuçlardır (Karabacak 2004; Karakaplan 2007).
AYIRT ETME: Konfor kavramına benzer ve farklı kavramlar irdelendiğinde ise karşımıza rahatlık ve
ergonomi kavramları çıkmaktadır.
Rahatlık: Rahatlık sözlükte üzüntüsü, sıkıntısı, tedirginliği olmama, huzurlu ve hoşnut olma durumu
olarak ifade edilmektedir (Karabacak 2004).
Ergonomi: İnsanın günlük aktivitelerinde ve çalışma koşullarında işini kolaylaştıran prensipler
bütününü ifade etmektedir. Yani ergonomi, bir yandan üretim faaliyetlerini sürdüren çalışanın iş
koşullarının anatomik ve fiziksel niteliklerine uyumlaşmasını içerirken, günlük hayatımızda
kullandığımız araç ve gereçlerin insanın fiziksel koşullarının dikkate alınarak tasarlanmasıdır (Özel
2007).
ÖNCEKİLERİ BETİMLEME: Konforu içeriksel açıdan ifade edersek; konfor, ferahlama, huzura
kavuşma ve sorunların üstesinden gelebilmek için temel insan gereksinimlerini karşılamanın o andaki
deneyimidir (Karabacak 2004; Karakaplan 2007).
SONUÇLARI BETİMLEME: Konforun sonucunda bireyde oluşabilecek tepkilere baktığımızda;
Ferahlama: Bireyin konfor gereksinimleri karşılandığında ya da sıkıntıdan kurtulduğunda hissettiği
durum
Rahatlama: Sakinlik, hoşnutluk durumu, huzur ya da rahatlık
Üstünlük: Bireyin sorunlarının üstesinden gelebilmesidir (Karabacak 2004).
ÖRNEKLEME:
Fiziksel Konfor: Bedensel algılarla ilgilidir. Bireyin fiziksel durumunu etkileyen uyku ve dinlenme,
hastalığa karşı tepkileri, beslenme ve hidrasyon düzeyi ile atıkların elimine edilmesi gibi fizyolojik
faktörleri içermektedir. Konfor gereksiniminin belirlenmesi için yapılan bir çalışmada ağrının, konforu
önemli derecede azaltan; düzenli bağırsak fonksiyonlarının sürdürülmesi, hastalığa ilişkin
rahatsızlıkların önlenmesi ya da tedavi edilmesinin ise konforu destekleyici bir faktör olduğu tespit
edilmiştir (Karabacak 2004; Karakaplan 2007).
Psikospiritüel Konfor: Psikospiritüel konfor, akılsal, ruhsal ve manevi bileşenlerden oluşmaktadır.
Bireyin yaşamına anlam veren öz-saygı, benlik kavramı, cinsellik, meme kanseri tanısı ve ardından
gelen radyoterapi ile baş etme ve kendinin farkında olma ile ilgili duyguları kapsamaktadır (Karabacak
2004; Karakaplan 2007).
Çevresel Konfor: Çevresel konforun tanımı dış etkenler, durumlar ve bunların üzerindeki etkilerini
kapsamaktadır. Bu kapsamda aydınlık, gürültü, renk, sıcaklık, koku, mobilya, pencerelerden görülen
manzara vb. gibi insanın dış ortamı ile ilgili kavramlar yer almaktadır (Karabacak 2004; Karakaplan
2007).
Sosyokültürel Konfor: Kişilerarası ilişki, aile ve finansal destek, eğitim gibi konuları içeren sosyal
ilişkilerden oluşmaktadır. Ayrıca aile öyküsü, gelenekler, dil, giyinme biçimleri gibi kültürel boyut da
eklenebilir (Karabacak 2004; Karakaplan 2007).
Konforda (Rahatta) Değişim: Tehlikeli/rahatsız edici bir uyarana tepki olarak rahatsızlık duygusu
yaşayan bireydeki durumdur (Carpenito 2005).
Kolcaba ve Fox yaptıkları çalışmada, meme kanserli radyoterapi alan kadınların yaşadıkları anksiyete
ile konforları arasında ilişki olduğunu; anksiyete artışının bireylerde konforu olumsuz etkilediğini
göstermiştir. Farklı kaynaklarda ise bireylerin konforlarının en üst düzeyde tutulması ile anksiyete ve
Stigma, Spiritüalite Ve Konfor Kavramlarının.... 57
streslerinin mümkün olduğunca azaltıldığı ve yaşam kalitelerinin yükseltildiği bildirilmektedir
(Karakaplan 2007).
KARŞILAŞTIRMA: Konfor ile rahatlık ve ergonomi arasındaki ilişkiye bakıldığında; konfor ile
rahatlık aynı anlamda kullanılabilir. Ergonomi ise üretkenliği ve performansı artırmanın bir yolu
olarak bireylerin çevresini, mobilyalarını düzenleme, psikolojik mesajlar verme ve benzer kriterlerle
konforun artırılmasını sağlar, kısaca ergonomi sonucunda konfora ulaşılabilir (Karabacak 2004;
Karakaplan 2007).
SENTEZLEME: Bu son süreçte kavramı sentezlediğimizde; konfor kavramının oluşumunda felsefi
bakış açılarının etkisi olduğunu görürüz. Yapının en üstünde çatısını oluşturan bakış açısı holizmden
kaynaklanmıştır. Kuramın oluşumundaki diğer bir bakış açısı temel insan gereksinimleridir. Konfor
kavramının etkilendiği üçüncü görüş ise İnsanda Baskı Kuramıdır (Karabacak 2004).
SONUÇ
Hemşirelik pek çok kavramın harmanlanması sonucu insanı anlayabilen, değerlendirebilen, sağlık
sorunlarına çözüm üretebilen bir meslektir. Yararlanılan kavramlar arasında spiritüalite, konfor,
stigma oldukça önem taşımaktadır. Bu makalede ele alınan üç kavram Meleis’in kavram geliştirme
yöntemiyle irdelenmiş ve yaşam kalitesinin artırılması rolündeki hemşirenin mesleki çalışmalarına ışık
tutulmaya çalışılmıştır.
KAYNAKLAR
Akça Ay F (2008). Temel hemşirelik. Kavramlar, ilkeler, uygulamalar. 2.Baskı. İstanbul: Medikal
Yayıncılık, 35–37.
Bağ B, Ekinci M (2006). Ruhsal sorunlu bireylere yönelik toplum tutumları ölçeğinin Türk
toplumunda geçerlilik ve güvenirliğinin değerlendirilmesi. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 15: 63–
83.
Bahar A (2007). Şizofreni ve damgalama. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, 2(4): 101–110.
Bilge A (2006). Ruhsal hastalığa yönelik inançlar ölçeği geçerlilik ve günenirlik çalışması. Psikiyatri
Hemşireliği AD Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. İzmir.
Bulduk S, Esin MN, Umut N (2006). Adölesanların HIV/AIDS bilgi düzeyleri ve hastalığa karşı
sosyal önyargıları. STED, 15(8): 139–143.
Carpenito LJ (2005). Hemşirelik Tanıları El Kitabı, İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri. (Çeviren: F
Erdemir).
Çam O, Bilge A (2007). Ruh hastalığına yönelik inanç ve tutumlar. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 8:
215–223.
Çetinkaya B, Altundağ S, Azak A (2007). Spiritüel bakım ve hemşirelik. Adnan Menderes
Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 8(1): 47–50.
Demir N (2004). İnsan hakkındaki bazı felsefi görüşler üzerine. Felsefe Dünyası, 40(2): 77–93.
Ergül Ş, Bayık A (2004). Hemşirelik ve manevi bakım. Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik
Yüksekokulu Dergisi, 8(1): 37–45.
Güney M (2005). Ruhsal bozukluklarda stigmatizasyonu önlemek için neler yapılabilir? Kriz Dergisi,
12(1): 67–71.
Karabacak Ü (2004). Meme kanserli hastalarda konforu destekleyecek hemşirelik bakımının ve
eğitimin radyoterapi uygulaması ile etkileşimi. Hemşirelik AD Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü. İstanbul.
58. Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Bilim ve Sanatı Dergisi, Cilt:2,Sayı:1.2009
Karadeniz G, Altıparmak S, Yanıkkerem E (2004). Genç erişkinlerin HIV/AIDS’li kişilere karşı
tutumları. TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 3(5): 87–92.
Karakaplan S (2007). Doğum şeklinin annelerin doğum sonu konforuna ve yenidoğan üzerine etkileri.
Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği AD Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Enstitüsü. İstanbul.
Kostak MA (2007). Hemşirelik bakımının spiritüel boyutu. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, 2(6): 105–
115.
Mak WWS, Mo PKH, Cheung RYM, Woo J, Cheung FM, Lee D (2006). Comparative stigma of HIVAIDS, SARS and tuberculosis in Hong Kong. Social Science and Medicine, 63(7): 1912–1922.
McEwen M, Wills EM (2002). Theoretical Basis for Nursing. Philadelphia: Lippincott Williams &
Wilkins, 49–65.
Messias DKH (1996). Concept development: exploring undocumentedness. Scholarly Inquiry for
Nursing Practice, An International Journal. 10(3), 235–252.
Oran NT, Şenuzun F (2008). Toplumda kırılması gereken bir zincir: HIV/AIDS stigması ve baş etme
stratejileri, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 5(1): 1–16.
Özel N (2007). Hemşirelerin çalışma ortamında ergonomi kurallarına uyumunun belirlenmesi.
Hemşirelik Esasları AD Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü.
İstanbul.
Özmen E, Taşkın EO, Özmen D, Demet MM (2004). Hangi etiket daha damgalayıcı: Ruhsal hastalık
mı? Akıl hastalığı mı? Türk Psikiyatri Dergisi, 15(1): 47-55.
Üçok A (2003). Şizofreni hastası neden damgalanır? Klinik Psikiyatri, 1: 3–8.
Üçok A (2007). Other people stigmatize... But, what about us? Attitudes of mental health
professionals towards patients with schizophrenia. Nöropsikiyatri Arşivi, 44: 108–116.
Sülü E (2006). Yoğun bakımda yatan çocuk hastaların annelerinin manevi bakım (spiritüel bakım)
gereksinimleri, Hemşirelik Programı Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü.
İzmir.
Tongprateep T (2000). The essential elements of spirituality among rural thai elders, Journal of
Advanced Nursing, 31(1): 197–203.
Yeşilyurt T (1999). Din nedir? Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 5: 151–166.
Velioğlu P (1999). Hemşirelikte kavram ve kuramlar. 1. Baskı. İstanbul: Alaş Ofset, 78–92, İstanbul.
İletişim Adresi:
Hediye Arslan
Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Müdürü
Dragos/Kartal-İstanbul
e-mail: [email protected]

Benzer belgeler