velâyet-nâme-i sultan şücaüddin
Transkript
velâyet-nâme-i sultan şücaüddin
VELÂYET-NÂME-İ SULTAN ŞÜCAÜDDİN* ORHAN F. KÖPRÜLÜ E s e r i n T a v s i f i . B u kitabın, şimdilik mevcudiyetini bildiğimiz, tek nüshası hususî kütüphanemizde bulunmaktadır. İhtiva ettiği vakayı' bakımından X I V . asır sonlarına ve X V . asrın i l k yarısına ait olduğu an laşılan bu velâyet-nâmenin müellifi hakkında kitapta hiçbir kayda te sadüf edilmemekle beraber, müellifin, Şüca'm müridlerinden b i r i ol ması kuvvetle muhtemeldir. X V . asır sonlarında ve yahut X V I . asır baş larında te'lif edildiğini tahmin ettiğimiz bu velâyet-nâme'nin elimizdeki "nüshasının istinsah t a r i h i ve müstensihi belli değildir. Bizdeki nüsha nın birinci sahifesi başka bir kâğıdın üzerine yapıştırılmış olup, bu sahifenin üzerinde kırmızı mürekkep ile, «Der beyân-ı kutbü'l-ârifîn Şüeaüddin Baha'nın velâyet-nâmesidir» serlevhası altmda hiçbir dibace olma dan, Şüca'm velayetlerine geçilmektedir. Eser, küçük boyda 52 sahifeden mürekkep bulunup, her sahife 17 satırı ihtiva etmektedir. 36 hcı sa h i f eye kadar olan hikâyeler mensur, bundan sonrakiler ise, fâilâtün fâilâtün fâilün vezniyle, manzum olarak yazılmıştır. Şücaüddin hakkında tarihî m e n b a ' l a r d ak i k a y ı t l a r . Tarihî menba'larda Şücaüddin hakkında verilen malûmat hem kifayetsiz, hem de, bir çok bakmalardan biribirini yalanlar mahiyettedir. B u tarihî menba'larm en eskilerinden, olan Şakayıh-ı nu'mânîye (Mecdî Efendi tercümesi, s. 94 v.d.)'de, Şüeaüddin-i Karamanî admda b i r şa hıstan bahsedilmektedir, Şakaytk'ın verdiği ma'lûmata nazaran Şücaüd din-i Karamanî, Şeyh Hâmid-i Kayseri ile müsahabette bulunmuş olup, Sultan I I . Murad'm hayatını kurtardığı için, I I . Murad tarafından Edir ne'de Debbağlar mahallesi'nde nâmına bir mescid ve zaviye inşa ettiril¬ * B u m a k a l e 1951'de İstanbul Üniversitesi E d e b i y a t Fakültesi T a r i h bölürhünde D o k t o r a o l a r a k k a b u l edilmiş olan, 'Tarihî Kaynak meleri» 512) i s i m l i basılmamış eserimizden (Tarih Semineri K t p . No. olarak XIV ve 'XV. asırlardaki bâzı Türk tezi menakıbnâ- alınmıştır. Türkiyat M. F. 12 178 Orhan F. Köprülü miş, öldükten sonra da aynı yere defnolunmuştur . Lâtifî'nin, Kemal Ümmî'nin hayatından bahsederken: «Bu hikâyet dedelerden mesmu'dur k i , mezkûr Kemal Ümmı, Nesimî ile Sultan Şüca' tekyesine varıp, Baba sultan'm fuzûlî bir koçunu kurban etmişler; Baba Sultan dahi bunların bu f i l i n d e n münfail olup ve cemaline celâl ârız olup, remz ile, tuhfe yü zünden Nesimî'nin önünde bir destere ve .mezbûrun önünde bir kemend-i miyan-bend koyup, dâr-ı fenadan tarık-i intikallerine işaret etmiştir », tarzındaki ifadesi, elimizde bulunan velâyet-nâme ile kısmen tevafuk etmektedir . 1 2 3 Hüsamüddin Efendi'nin (Mübarizüddin Halife Alp) başlığı altında, «...Birinci Kılıç Arslan'm damadı olan Güdül B e y i n ahfadından Şücaüd din Kuli. Beg bin. Türkmenşah'm mahdumu olup, 619 hududunda Amas ya valisi olmuştur» şeklindeki ifadesini yanlış anlayan Şükrî , failin Mübarizüddin Halife Alp değil, Şücaüddin olduğunu zannederek, onu, Seyyid Battal Gazi'de türbesi olan ve bizim mevzu'umuzu teşkil eden Şü caüddin ile aynı şahıs gibi göstermiştir. Hüsamüddin Efendi'nin yuka rıda aynen kaydettiğimiz ifadesi dikkatle .okunursa, Şükrî'nin ne kadar büyük bir hataya düştüğü kendiliğinden meydana çıkar. 4 5 . Yukardanberi verdiğimiz izahattan anlaşılacağı veçhile, tarihî menb a l a r Şücaüddinl biribirinden çok farklı muhit ve zamanlarda yaşamış bir kimse olarak göstermektedirler. Acaba ayrı ayrı muhit ve zamanlar da yaşamış Şücaüddin ismini taşıyan birkaç kişi. m i vardır, yoksa, hadd-i zatında bir tek kişi olan Şücaüddinl, menba'lar mı biribirine karıştır mışlardır? Tarihî menbalarm aydınlatamadığı bu suallerin karşılığını, elimizdeki, velâyet-nâmeyi sıkı b i r tarihî tenkide tâbi' tutarak vermeğe 1 Süreyya, Sicill-i Mehmed osmarii, c . I I I , s. 136. Şücaüddin-i karamanî'nin hayatı hakkın d a kısmen Şakayık'taki ma'Iûmatı tekrarladıktan sonra, hiçbir esasa dayanmaksızın mezkûr m e s c i d i n Eskişehir'den M e h m e d n. o n i k i saat ileride u f a k bir karye olduğunu kaydettiği gibi, buna, Şücaüddin'in i n i l k zamanlarında öldüğünü de ilâve etmiştir. Tezkire, 2 Lâtifi, 3 Velâyet-nâme-i İstanbul Sultan makamında b u l d u l a r ; 1334, s. 286: Şücaüddin, s. 2 6 : «...Seyyid eyittiler: B u koç n e koçtur dediler. Nesimî ve K e m a l o l koçu, Dervişler d a h i Sultammız'ındır, Sultan'm dediler. S e y y i d Nesimî d a h i eyitti: S u l t a n koçu neyler dedi... B u koçu a n a put olmuş, boğazlan koçu, anı b u n d a n kurtaralım dedi. K a y g u s u z B a b a eyitti: G e l i n , e r nazarında küstahlık etmeyelim! S u l t a n K e m a l ve S e y y i d Nesimî B a b a , Seyyid Nesimî derisin Kaygusuz'un soydu. Koçu sözüne a m e l etmeyüp, koçu boğazladılar. K e m a l , koçu astı; kazana dılar. O l d e m S u l t a n üryan olmuş n e m e d i n r i c e k bunların nutkı 4 Amasya 5 Divan-ı durukodular. Ne kadar k i cehdettiler, dayağının üzerine artmış çıka geldi. bağlandı.» Tarihi, İstanbul Şeyh İlhamı 1329, I I , 354. ve Seyyid Battal. Gazi, İstanbul 1334, s. 10 v . d . kaynadama- P e s Sultan'ı gö- 179 Velâyet-nâme-i S u l t a n Şücaüddin çalışacağız, Şüeaüddin'in şahsiyetini, yaşadığı devir ve muhiti imkân nisbetinde tebârüz ettireceğiz. V e l â y e t - n â m e y e g ö r e Ş ü c a ü d d i n . Velâyet-nâme'de gâh Sultan Varlığı, gâh Şüca ( L^- ) şeklinde adı geçen Şüeaüddin'in ailesi, doğduğu tarih ve yer hakkında hiçbir kayda tesadüf edilmiyor; mamâfih Sultan Şüeaüddin'in yaşadığı devri ve muhiti, Şüeaüddin'in temasta bu lunduğu tarihî şahsiyetler yardımı ile elimizdeki velâyet-nâme'den çıkar mak mümkün olabiliyor! Velâyet-nâme'de Sultan Şücaüddin ile münâse betlerinden bahsedilen kimseleri başlıca üç kışıma ayırabiliriz. Bunlar dan birincileri; Laçinoğlu Paşa, Sultan Murad'ın anası hatun, Kutlu Me lih Beg, Baba Hâlâ, Baba Mecnun gibi şahıslardır k i , şimdilik hakların da hiçbir şey bilmiyoruz, ikinci gruptakiler hakkında ise, oldukça mu fassal mâlûmata sahip bulunuyoruz. Abdal Mehmed , Abdal Mûsa , Baba Kaygusuz , işte bu ikinci gruba dahil olan şahsiyetlerdir. Abdal Mehmed ile Abdal Mûsa XTV. asrın i l k yarısında, Kaygusuz ise XTV. asrın ikinci yarısında yaşamış olup, bu kimseler velâyet-nâme'de hep Sultan Şücaüddin ile muâsır gösterilmişlerdir. Velâyet-nâme'ye göre bunlardan Abdal Mûsa, Sultan'a sırtında otuz yıl odun taşımıştır . Abdal Mehmed ise, uzun müddet Sultan'm yanında bulunduktan sonra, Sultan tarafın dan Bursa'ya gönderilmiştir ; halbuki mezkûr şahısların, Şüeaüddin'in müridi olmadıkları târihen sâbit olduğu gibi, aşağıda izah edeceğimiz veçhile, yaşadıkları devir itibariyle Şücaüddin ile her hangi b i r alâkaları bulunmasına da imkân yoktur. 5 7 3 3 10 Velâyet-nâme'de bu şahısların Şücaüddin ile muâsır ve münâsebetdâr olarak gösterilmeleri, kanaatimizce Şücaüddin'e muhtelif tarikatlere mensup evliyâ ve bilhassa Rûm Abdalları arasında merkezî bir vaziyet vermek, onun ehemmiyetini artırmak için olsa gerektir. B u kısa izahlar dan kolayca anlaşılabileceği üzere her i k i grup da, Şüeaüddin'in ya6 daha A b d a l M e h m e d , O r h a n devri A l p erenlerinden olup, A b d a l Murad'ın oğludur; b u h u s u s t a fazla Ansiklopedisi, 7 bilgi edinmek Menkabevî taşi an'anesinde mühim Abdal Köprülü, Mûsa bir mevki' maddesi, Velâyet-nâme-i Aynı Mehmed maddesi, Halk Edebiyatı almış ait rivayetler erenlerdendir ile karışan daha Abdal fazla Mûsa, tafsilât için bek¬ (bk., ayn. esr., s. 6 0 v.d.). sayılır; b u hususta fazla Türkiyat Mecmuası, 9 Füad X I V . a s r m i k i n c i yarısında yaşamış o l a n kaygusuz, liğinin k u r u c u s u 10 (bk., şahsiyeti yeniçeriliğin kuruluşuna ötedenberi F u a d Köprülü, Abdal 8 için İstanbul 1935, I s. 59. tafsilât için bektaşi an'anesine göre Mısır bektaşi¬ (bk., Fuad Köprülü, Mısır'da Bektaşilik, İstanbul 1940, c . V I , s. 13-29. Sultan esr., s. 21 v . d . Şücaüddin, s. 2 8 . . İSO Orhan F. Köprülü şadiğı devir ve münâsebetleri hususunda bize sarih bir bilgi vermekten çok uzaktır; fakat üçüncü bir grup olarak tavsif edebileceğimiz b i r ta kım tarihî şahsiyetler vardır k i , bunlar sayesinde Sultan Şücaüddin'in yaşadığı devri, umumî hatları ile de olsa, tesbit etmek kabil olmaktadır. T i m u r t a ş o ğ l u A l i Ç e l e b î ile m ü n a s e b e t i . Timur taşoğlu A l i Çelebî , velâyet-nâme'de Sultan Şücaüddin'in müridlerinden olarak gösterilir; Çelebî Mehmed ve Murad n. devirlerinde yaşamış,, beylerbeyiliğinde bulunmuş, tarihî bir şahsiyettir. Velâyet-nâme'ye göre, Sul tan Şücaüddin ile münâsebeti bir muharebede kâfirler arasında kalan A l i Çelebî'nin, «Meded Sultan Süca'!» demesi üzerine, Sultan'm onu oradan kurtarması ile başlamıştır. Şücaüddin'in aşkı kendisini gittikçe saran Timurtaşoğlu, bir ara Sultan'm yanında derviş olmak istemiş, fakat Sul tan, onun bu isteğini kabûl etmeyerek gediğini beklemesini, yâni askerî ve idarî vazifesi ile meşgûl olmasını kendisine ihtar etmiştir. Sultan ile daimî surette temasta bulunan A l i Çelebî, Şücaüddin'e birkaç. şehir ve köy vakfetmek istemiş ise de, Sultan bunu da kabûl etmemiştir .; Yine velâyet-nâme'de Timurtaşoğlu A l i Çelebî'nin, Şücaüddin ile münâsebe tinden bahşolunurken, tarihî b i r hâdiseye de temas edilmiştir k i , velâyetnâme'deki bu mâlûmat, tarihî menbalar ile tevâfuk ettiği gibi, bazı nok talardan, mevcut bilgimize ilâveler de yapmaktadır. Elimizdeki velâyetnâme'ye göre, Sultan Çelebî (Çelebî Sultan Mehmed), KaramanoğlU Meh med Bey'e karşı b i r sefer açar. B u sefer esnasında yanında bulunan ve zirlerden b i r i de Timurtaşoğlu A l i Çelebî'dir. Karaman Beyi bir müddet muharebeden sonra teslim olarak, padişah'ın elini öpmüş, Sultan Çelebî de, Bey'i affetmiştir . 11 12 13 Bu menkıbeyi tarihî menba'lar ile karşılaştırdığımız zaman, menkı benin t a r i h i vak'alara uygun düştüğünü görürüz. Filhakika Çelebî Sul tan Mehmed, Timur istilâsından sonraki karışıklığı gidererek, Osmanlı devletini kısmen kendi idaresi altında toplamağa muvaffak olduktan sonra, Karamanoğlu Mehmed Bey'e karşı dâ b i r sefer açmış ve bü sefer neticesi 1415 de akdedilen sulh muahadesi ile, Timur'dan evvel Osmanlı hâkimiyetinde olan Akşehir, Seydişehir gibi merkezler yeniden Osman lıların eline geçmişti . Verdiğimiz şu izahlardan anlaşılacağı gibi, yelâ14 41 Âşık Paşazade Tarihi, nşr. Â l î B e y , İstanbul kr§., İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Sultan Tarihi, Şücaüddin, 1332, s. 9 7 ; Sicill-i I., Ankara 12 Velâyet-nâme-i 13 Aynı 14 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, aynı esr., s. 184. s. 16 v.dd: esr., s. 41 v.dd. osmanî, c . I I I , s. 4 9 3 ; 1947, s. 202, 3 0 1 . Velâyet-nâme-i S u l t a n 181 Şücaüddin yet-nâme'deki menkıbe ile tarihî hâdisat arasında hiçbir tenakuz mevcut değildir; sadece velâyet-nâme'de fazla olarak, Çelebî Sultan Mehmed'in, Karamanoğlu ile olan karşılaşmasında Timurtaşoğlu Çelebî'nin de padi şahın veziri sıfatı ile bu muharebeye iştirâk ettiği şeklindeki kayıd var dır. A l i Çelebî bu muharebeye iştirâk. etmiş midir? Yoksa, iştirâk et memiştir de, Sultan Şücaüddin ile olan alâkası dolayısıyle m i , etmiş gibi gösterilmiştir? Bü hususta kat'î birşey söylemeğe bu gün için imkân olmamakla beraber, Timurtaşoğlu'nun mezkûr muharebede bulunmuş ol ması pek mümkündür. Hacı B a y r a m V e l î ile m ü n a s e b e t i . Velâyet-nâme'ye göre Şücaüddin'in temasta bulunduğu şahsiyetlerden b i r i de, Hacı Bay ram Velî'dir . Menkıbeye nazaran Hacı Bayram Velî, Sultan Şüca'ı ziya ret etmek ister; müridlerinden bâzıları,. Şüca' gibi kaşı, kirpiği yoluk bir kimseyi ziyaretinin doğru olmayacağını söylerler ise de, Hacı Bay ram Velî onları dinlemeyerek, yanında müridleri olduğu hâlde Ankara' dan kalkıp, Eskişehir tarikiyle Sultan'a gelir; Şücaüddin'in elini öper. Şücaüddin de kendisini gayet i y i ağırlar. Üç gün, üç gece Şücaüddin ile beraber kalarak, yiyip içip, sohbet ettikten sonra, Hacı Bayram Velî Ankara'ya döner . • Hacı Bayram Velî ile Sultan Şücaüddin arasında bu temas vuku' bulmuş mudur? Yoksa, bu temas olmamıştır da, bu menkıbe sırf Şücaüd din'in ehemmiyetini artırmak için m i uydurulmuştur? B u temasın ya pılması ne kadar mümkin ise, mezkûr menkıbenin hayâl mahsûlü olması da o derece kabildir. Yalnız burada dikkate şayan cihet, X I V . asır sonu ve X V . asır başlarında yaşayan Hacı Bayram Velî'nin, Sultan Şüca' ile müâsır olarak gösterilmesidir k i , bunun da, Şücaüddin'in yaşadığı devri ve muhiti göstermesi bakımından ehemmiyeti aşikârdır. 15 16 M o l l a F e n a r î ile m ü n a s e b e t i . Yine velâyet-nâme'den Şüca üddin'in, Molla Fenarî ile de muâsır olduğunu öğreniyoruz. Menkıbeye göre, Sultan Murad'm Molla Fenarî ismindeki müftüsü, vazife icabı Kü tahya'ya geldiği sırada kendisine Sultan Şüca' adında kerametli b i r kişi olduğundan bahsederler. Molla Fenarî böyle birşeye inanmamakla be 17 is 833 tarihinde vefat eden H a c ı B a y r a m Velî'nin şahsiyeti, kurduğu t a n y k a t ve b u t a n y k a - tin ayrıldığı k o l l a r hakkında ma'lûmat a l m a k için (bk., Abdülbakî Gölpınarlı, Bayramiye İslâm madddesi, Ansiklopedisi. 16 Velâyet-nâme-i 17 751 Safer'inde Sultan Fenar Şücaüddin, karyesinde s. 4 4 v.dd. doğan Molla Fenarî, büyük türk âlimlerinden olup, 182 Orhan F. Köprülü raber, otuz mes'ele yazarak müderrislerden dört tanesini Sultan Şücaüddin'e gönderiyor. Molla Fenarî bu mes'eleleri yazarken bu hâl, Şücaüddin'e ma'lûm oluyor. Fenarî'nin yolladığı dört müderris gelince, daha on lar bir şey demeden, Molla Fenarînin kendisine otuz koz gönderdiğinden haberdar olduğunu söyleyerek, icap eden cevapları veriyor. Mezkûr mü derrislerin, Şücaüddin'in kerametlerini görerek, bizi derviş eyleyin diye ricada bulunmaları üzerine, Şücaüddin bunların sakallarını ve başlarını tıraş ettiriyor . Bu menkıbe de, Şücaüddin'in. yaşadığı devir hakkında bize bir f i k i r verdiği gibi, aynı zamanda Şücaüddin'in ma'nevî şahsiyetini de tebarüz ettirmekte, onun, Rûm Abdalları'nın şeyhlerinden olduğunu göstermek tedir. 18 K e m a l Ü m m î ve S e y y i d N e s i m î ile m ü n a s e b e t i . Şücaüddin'le münasebetleri olan diğer i k i tarihî şahsiyet de, Seyyid Ne simî ile Kemal Ümmî'dir. Yazımızın başında Lâtifî'nin, Kemal Ümmî ile Seyyid Nesimî'nin arkadaşlıklarından bâhis fıkrasının Velâyet-nâme-i Sultan Şücaüddin ile olan müşabehetine temas etmiştik. Seyyid Nesimî' nin, 820 de vefat etmesi hasebiyle, Kemal Ümmî ve Sultan Şücaüddin ile kısmen muasır olsa bile, onlarla arkadaşlık edemeyeceği düşünülebilirse de; Velâyet-nâme'de Seyyid Nesimî'nin Haleb'de derisi yüzülmek suretiy le öldürüldüğünün kaydedilmesi, tarihî hakikate uymaktadır. Diğer t a raftan Kemal Ümmî'nin hiç olmazsa 832 de hayatta olduğunu o sene ölen A l i Erdebiliye söylediği mersiyelerden anlayoruz . Yine velâyetnâme'deki bir kayıdda, Sultan Murad'm oğlu Alâüddin'in Kemal Ümmî'yi baba edindiğinden, Sultan Murad'm da bunu hoş gördüğünden bahsedil mektedir, k i bu da tarihî hakikatle mütevafıktır; filhakika Sultan Mu¬ rad n. m, Alâüddin adında b i r oğlu olduğunu biliyoruz . 19 2 0 21 Yukarıdanberi verdiğimiz izahlar, zannediyoruz k i Şücaüddin'in ma'nevî şahsiyetini ve yaşadığı devri aydınlatmağa kâfî gelecek kuvvetOsmanh Bursa devletinde bir müddet mühim mevkı'ler işgâl etmiş, M u r a d kadılığında Tercümesi, Bir ile b u l u n d u k t a n sonra, 834 R e c e b ' i n d e I I . zamanında müftülük etmiştir. Tafsilât ve (bk., Şakayık Tekâmülüne umumi için s. 47 v.dd.). 18 Velâyet-nâme-i 19 Köprülü zade M e h m e d Bakış, Yeni 20 Ayn. 21 İsmail evlenmiş Ebiilfeth, vefat Sultan Şücaüddin, Türk mecmuası, s. 31 v.d.d. F u a d , Anadoluda Türk Dil ve Edebiyatının İstanbul 1933, Sayı. 5, s. 382. esr., s. 30. Hakkı olup, İstanbul dayı Uzunçarşılı, ayn. esr., s. 2 1 4 ; S u l t a n K a r a c a B e y , S u l t a n Alâüddin'in 1330, s. 4 5 ) . Murad'ın dayısı kızkardeşi oluyordu (Tursun Karaca Bey Bey, Tarih-i 183 Velayet-nâme-i S u l t a n Şücaüddin tedir. Buna nazaran Şücaüddin, X V . asrın i l k yarısında yaşamış, Çelebî Mehmed ve bilhassa Murad I I . devrinde Rûm Abdalları arasında mühim bir mevki' sahibi olmuştur. Ş ü c a ü d d i n ' i n f a a l i y e t g ö s t e r d i ğ i y e r l e r ve ş ö h.¬ r e t i . Velâyet-nâme'nin tedkikinden anlaşıldığına göre, Şücaüddin'in velâyet gösterdiği yerler bilhassa Seyyid Gazi merkez olmak üzere, bu raya civar bulunan Melik Gazi, Baymdırözü, Nigârînçalan, Atluçalm, Çamağaç, K a r k m köyü ve Kırkkavak gibi yerlerdir. Yine velâyet-nâme'ye göre, yanındaki Abdallar'ı 200-300 arasında değişen ve içlerinde nüfuzlu Babalar da bulunan Sultan Şüca', umumi yetle köyün içinde değil daha ziyade köyün civarında oturmaktadır. Yaz ları bir yerden diğer yere giden Sultan, kışları b i r mağarada geçirmek te ve bu müddet zarfında zengin müridlerinden b i r i tarafından beslen mektedir; fakat daha sonra Sultan Şücaüddin'in Seyyid Gazi'de bir tek ke yaptırarak, bu tekkede yerleştiği anlaşılıyor . Şücaüddin'in yaşadığı devir ve muhit hakkında velâyet-nâme'den is tihraç ettiğimiz şeyleri, diğer kaynaklarda verilen ma'lûmat da ikmal ve te'yid etmektedir: X V . Asır sonlarında yazılan Hızır-nâme'de Şücaüddin'den büyük evliya arasında bahsedilmesi onun şöhretini gösterdiği gibi, yine Hızır-nâme'de «Üryan Şüca'îler» i n zikri de , Şücaüddin ve müridlerinin kıyafetleri hakkında velâyet-nâme'nin kayıdları ile tevafuk etmektedir. Diğer taraftan şair Vâhidî'nin 1522 de tamamladığı Hâce-i cihan Netîce-i can adlı eserinde Seyyid Gazi'nin, Rûm Abdalları'nın baş lıca merkezlerinden olduğunu, bu Abdallar'm Osman Baba ve Baba Şüca'i tarikatin büyükleri olarak tanıdığım, kaydetmesi de hem Şücaüddin'in 22 23 24 22 Şücaüddin'in Drei VVulzinger'in, Bektaşi Klöster Seyyid vardır. J a c o b bir • bektaşi (Die yaptırdığı bu Bektaschi-Klöster Ghazi, M Bektaschije, A z i z ' i olarak tekye bu gün Phrygiens, dahi Berlin mevcut olup, mezkûr 1913, s. 60 v.d. ve T. tekye hakkında Das Menzel'in, S O S As. B e r l i n 1925, s. 120 v . d . d a oldukça mufassal ma'lûmat s. 2 7 ) de, S e y y i d göstermesi (F. Hasluck, G a z i ' n i n tekyesinden bahsederken Bektaşîlik Tedkikleri, Şücaüddin'i trk. trc. Ragıb Hulûsî, İstanbul 1928, s. 13) tabiatiyle yanlıştır. Hızır-nâme, 23 hususî kütüphanemizdeki Şücaüddin'den bahsedilmektedir 24 Vâhidî'nin mezkûr eserinden i l k d e f a bulunan Mütekabil cehan, IH. nüsha, v a r a k y a z m a b i r nüshasından Temayüller, Adsız Türkiyat Mecmuası, devrinde Vâhidî'nin bını yazdığım m e y d a n a 51a. B u istifade mecmua, olarak ederek Abdülbakî bahsetmiş yerlerinde Gölpmarlı b u eserin (Mevlevîlik eserini biraz Hamzevîlik ve de kendisinde Batıriiilikte n u . 13, s. 18), bilâhare yine aynı müellif (Menakıb-i İstanbul 1935, s. 129 v.d.d.), Karakaş zade değiştirmek koymuştur. Vâhidî'nin nesi'nde n u . 2 4 2 de kayıdlıdır. eserin başka ( M s l . 26b, 4 7 b ) . suretiyle Nûrü'l-hidâ Hâce-i Ömer E f e n d i ' n i n , M e h m e d (İstanbul 1286) adlı eserinin diğer b i r nüshası Hâlet E f e n d i kita Kütüpha- 184 Orhan F. Köprülü Seyyid Gazi'de velâyet gösterdiğini te'yid etmesi, hem de onun şöhreti nin X V I . asır başlarında dahi devam ettiğini aydmlatması bakmamdan dikkate değer.