Untitled - Bahçeşehir Üniversitesi

Transkript

Untitled - Bahçeşehir Üniversitesi
ÖNSÖZ
Dr. Cengiz Aktar
‘Bana hektar değil, komşu lâzım’
Bu sözler tarım sübvansiyonunu kontrol etmek üzere çiftliğine gelen AB’li kayıt memuruna
bir Fransız çiftçisinin yakınması. Sanayi devriminden bu yana Avrupa’nın yok olan tarım
nüfusunun, boşalan kırsalının, şişen kentlerinin veciz ve acıklı bir ifadesi. Ancak eğer
bugünkü yaklaşımla ilerlersek Türkiye’nin on yıla kalmadan içinde bulunacağı durum da bu.
“Türk tarımının dönüşümünde organik tarım seçeneği’ şiarıyla 19-20 Ekim 2007
tarihinde Bahçeşehir’de düzenlenen 1. Organik Tarım Kongresi ile, sadece organik tarımın
öneminin farkındalığını arttırmak amaçlanmadı. Kongre yaşam biçimimizden, üretim, ticaret
ve tüketim şeklimizden kaynaklanan bir dizi meseleyi tartışmak için bir fırsattı.
Daha önce farklı kentlerde benzer çalışmalar yapıldı. Bu kongrenin farkı sadece akademik
dünyayı değil, organik tarımla haşır neşir olan üreticiyi, tüketiciyi, tüccarı, gönüllü toplum
kuruluşlarını, bürokrasiyi, uluslararası kuruluşları ve dünyamızın gidişatından endişeli
vatandaşı bir araya getirmesiydi. İki gün boyunca üç yüzün üzerinde katılımcı interaktif bir
ortamda deneyimlerini, kaygılarını ve çözüm önerilerini paylaştı.
Antalya, Bursa, Erzurum, İzmir, Konya, Samsun tarım fakültelerinden akademisyenlerin,
Bulgaristan, Fransa, Hollanda, İsrail, İngiltere, Japonya, Polonya, Romanya’dan ve diğer
yanda Avrupa Komisyonu, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası’ndan uzmanların sunduğu 44
tebliğde bu tarım biçiminin dünyamızın bekâsı, kırsal kalkınma, istihdam yaratma, katma
değer yaratma açılarından önemi uzun uzadıya tartışıldı. Kurumsal ve akademik yetersizlikler,
genetik değişikliğe uğramış tohumlar gibi etkenler detaylandırıldı, çözümler arandı.
Açış konuşmasını yapan Tarım Bakanı Sayın Mehdi Eker’in ‘her şey aslına rücû eder’ diyerek
dünyamızın vahim gidişatını ve çözüm arayışlarını tasvir eden ifadesi toplantının hatırlarda
kalan veciz sözlerinden biriydi. Katılımcılar gelecekte de benzeri toplantılar görmeyi arzu
ederken, yenilenmiş bir ilginin sadece organik tarımda değil tarımda da gerekli olduğunu
seslendirdiler.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalık Yaratmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Proje Başlığı
Proje No
Ülke
Proje
koordinatörü
E-mail
Rapor Başlığı
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalık Yaratmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türkiye
Dr. Cengiz Aktar
[email protected]
Organik Tarım 1. Türkiye Kongresi Raporu
Rapor tarihi
7 Aralık 2007
Raporlama
dönemi
Ekim 2007 – Kasım 2007
Yazarlar
Dr. Cengiz Aktar
Damien Dessane
Rana Birden
Barış Baykan
Cansın Arslan
Melike Hemmami
Derya Uzun
Ermelinda Kanushi
Burcu Arık Akyüz
Dosya adı
Organik Tarım 1. Türkiye Kongresi Raporu - 071207 (TR)
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalık Yaratmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
4
TEŞEKKÜR
Projenin koordinatörü, projede yer alanlar ve Bahçeşehir Üniversitesi, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sayın Mehdi Eker’e, kongrede hazır bulunması, tartışmalara etkin katılımı ve
Türkiye’de gıda üretiminin kültürel önemine değinen konuşmasında Bakanlığının genelde
çevre dostu tarıma özelde ise organik tarıma desteğini yinelemesi sebebiyle minnetardır.
Projenin mali kaynağının büyük bölümünü sağlayan Avrupa Komisyonu’na şükranlarımızı
sunarız. Ayrıca Avrupa Komisyonu temsilcisi Sayın Ulrike Hauer’in açılış konuşması,
Avrupa Birliği’nin, Katılım Öncesi Mali Yardım Araçları (IPA) vasıtasıyla organik tarımın
gelişmesine destek sağlamaya hazır olduğunu açıkça hatırlattı.
Bahçeşehir Üniversitesi konferans salonu ve çalıştay odaları gibi toplantı olanaklarını sağladı.
Üniversite ayrıca ses ve görüntü kaydına olduğu gibi ses, ışık ve projeksiyon malzemelerinin
hazırlanmasına da personel desteği verdi.
Bir Türk sivil toplum kuruluşu olan Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Buğday, kongrenin
birinci gününde organik öğlen yemeğini ve aksamında tekneyle Boğaz turunda akşam
yemeğini tedarik etti. İkinci gün katılımcılara başarılı bir Buğday Projesi olan % 100 Ekolojik
Pazar’dan organik ürünlerle hazırlanan öğle yemeği sunuldu. Bunun yanı sıra Buğday
kongrenin hazırlıkları sırasındaki kavramsal çalışmalarda da etkindi.
« Türkiye için Organik Tarım » Avrupa Birliği Projesi ve takım lideri Christopher Stopes,
resmi partnerlerimiz olan Avalon Vakfı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve IEEP’ ye (Avrupa
Çevre Politikaları Enstitüsü) ek olarak organizasyon ve içerik için önemli yardımlar sağladı.
Calyon (Credit Agricole Grubu) etkinliği incelikle destekledi. Radikal Gazetesi, Açık Radyo
ve televizyon için TRT basın sponsorlarıydı.
Rana Birden kongreyi konuşmacıların ve katılımcıların beklentilerini karşılayan bir
organizasyon ile donattı. Etkinliği hazırlarken ve onun projenin çerçevesi ve misyonuna
uymasını temin etmek için geceli gündüzlü çalıştı. Organik tarım projeleri danışmanı Damien
Dessane web sayfası için güncellemeleri hazırladı. Her bir sunuştan kapsamlı notlar tutan ve
sonuçlarını elinizdeki bu raporu yazmak için kullanan 8 çalıştayın raportörünün eşgüdümünü
sağladı.
Konuşmacıların sunuşları katılımcılar tarafından takdir edildi. Toplamda Türkiye ve
Avrupa’nın farklı yerlerinden gelen 48 konuşmacı organik tarımın karşı karşıya olduğu
fırsatlar ve sorunlar üzerine kendi görüşlerini ve tavsiyelerini sundular. Türkiye’de ilk defa
sivil toplum, akademisyenler, hükümet yetkilileri ve organik sektörün temsilcileri Türkiye’de
organik gıda ve tarım hakkındaki beklentilerini ve hayal kırıklıklarını açıkça tartışabildiler.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
5
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
TEŞEKKÜR
ŞEKİLLER VE FOTOĞRAFLAR
1. ÖZET .............................................................................................................................9
2. GİRİŞ ...........................................................................................................................12
3. Açılış Oturumu:19 Ekim Cuma: ....................................................................................14
3.1.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü ..........................14
3.2.
Cengiz Aktar, kongre koordinatörü .......................................................................14
3.3.
Levent Erkan, “Türkiye için Organik Tarım Projesi, DeLeeuw International .........14
3.4.
Ulrike Hauer, Ekonomik İşler danışmanı, Ankara’daki AB Komisyonu delegesi ...15
3.5.
Mehdi Eker Tarım ve Köy İşleri Bakanı ................................................................15
4. Türkiye’nin Zenginliği ..................................................................................................16
4.1.
Türkiye’nin Yabani Biyoçeşitliliği – Dr. Güven Eken ...........................................16
4.2.
Kendiliğinden Organik, ilk değerlendirme - Alper Güzel & Kürşat Demiryürek ....18
4.3.
Mayınlı arazilerin organik tarıma dönüştürülmesi - Şeref Oğuz .............................19
4.4.
Türkiye’nin yabani hasat potansiyeli - Mehmet Gökmen ........................................20
4.5.
Muğla’nın yerli meyve mirası Füsun Ertuğ............................................................20
5. Fırsatlar ........................................................................................................................21
5.1.
Sürdürülebilirlik Çalıştayı .....................................................................................21
5.1.1.
İklim değişikliği ve Organik Tarım’da enerjinin etkin kullanımı, Damien
Dessane 21
5.1.2.
Küresel Isınmayla Mücadelede Ekosistem Yaklaşımıyla Tarımda
Sürdürülebilir Kaynak Kullanımı, Huriye Kara .............................................................22
5.1.3.
Organik Tarım Türkiye’yi doyurabilir mi? Yonca Demir ...............................23
5.1.4.
Yüksek doğal değeri olan tarım ve Organik Tarım : Biyoçeşitlilik Sözleşmesi
hedeflerine ulaşmanın temel öğeleri, Tamsin Cooper ....................................................24
5.1.5.
Sürdürülebilirlik Çalıştayı özeti .....................................................................25
5.2.
Kırsal Kalkınma ....................................................................................................26
5.2.1.
Türkiye’de tarım reformu, Dünya Bankası bakışı; - Halil Agah .....................26
5.2.2.
Ta-Tu-Ta - Güneşin Aydemir, .......................................................................26
5.2.3.
Türkiye’den altı iyi örnek - Şebnem Eraş .......................................................27
5.2.4.
Zeytincilik Sektöründe Organik Tarım ve Kırsal Kalkınma - Evren Güldoğan
27
5.2.5.
Kırsal Kalkınma çalıştayı özeti ......................................................................28
5.3.
Pazarlar .................................................................................................................28
5.3.1.
Küresel Organik tarım pazarları - – Doç. Dr. Mehmet Arda ...........................28
5.3.2.
AB’nin Organik Tarım pazarına uyum - Dr. Nisa Mencet ..............................29
5.3.3.
Gelişmekte olan ülkelerin organik ürün ticareti ve standartların önemi – Dr.
Ulrich Hoffmann...........................................................................................................29
5.3.4.
Türk pazarlarının uyumlaştırılması - Doç. Dr. Naim Deniz ............................30
5.3.5.
%100 Ekolojik pazar deneyimi - Batur Şehirlioğlu ........................................31
5.3.6.
Pazarlar çalıştayı özeti ...................................................................................31
5.4.
İstihdam ................................................................................................................32
5.4.1.
Organik Tarımın Kırsal Topluluklar ve İstihdam için Yararları, İngiltere örneği
- Michael Green ...........................................................................................................32
5.4.2.
Organik Tarımın İstihdam Yaratma Potansiyeli Üzerine bir Değerlendirme Gökçeada Örneği - Figen Ceylan, Gökhan Kılınç..........................................................32
5.4.3.
AB’ye Tarımsal Uyum ve Kırsal Nüfusun Değişimi - Zeynep Çelen Kuru.....33
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
6
5.4.4.
Organik Tarimda istihdam: Pirinç’te Osmancık-Kızılırmak karşılaştırması –
Satoru Nokano ..............................................................................................................34
5.4.5.
İstihdam Çalıştayı özeti .................................................................................35
6. Sorunlara çözüm arayışları 20 Ekim Cumartesi .............................................................36
6.1.
V –Dışsal Etkenler ................................................................................................36
6.1.1.
GDO’lar Organik Tarım ile birada olabilir mi? Polonya örneği, Jadviga Lopata
36
6.1.2.
AB müktesebatına uyumun küçük üretime etkisi – Romanya örneği; Raluca
Barbu
37
6.1.3.
Organik Tarımda zararlıların yönetimi, Celal Tuncer .....................................38
6.1.4.
Köy çeşitlerinin kayıt altına alınması ve organik tarım açısından önemi, Hasan
Çelen
39
6.1.5.
Dış Etkenler çalıştayı özeti ............................................................................39
6.2.
Kaynak Optimizasyonu .........................................................................................40
6.2.1.
Su kullanimi bilinci ve organik tarim – Prof. Dr. Mehmet Ali Ul ...................40
6.2.2.
Tarımsal üretim kavramında optimizasyon ve organik tarım - Prof. Dr. Ediz
Ulusoy, 41
6.2.3.
Seracilikta konvensiyonel/organik karsilastirilmasi - Sezgin Uzun.................42
6.2.4.
Türkiye’de organik hayvancılık sürdürülebilir mi? - Faik Kantar & İbrahim Ak
43
6.2.5.
Türkiye’de içmesuyu baraj havzalarında organik tarım ve Samsun (Çakmak
baraj havzası) örneği - Yrd. Doç. Dr. Ali Kemal AYAN, Dr. Mustafa GÜLER, Yrd. Doç.
Dr. İsmail SEZER .........................................................................................................44
6.2.6.
Kaynakların optimizasyonu çalıştayı özeti .....................................................46
6.3.
Kurumsal Gelişme ................................................................................................47
6.3.1.
Türkiye’de ve AB’de Organik Tarım mevzuatının son durumu- Müfit Engiz,
TÜGEM, TKİB, Ankara ...............................................................................................47
6.3.2.
Türkiye ve AB’nin Organik Tarım mevzuatının karşılaştırılması- Çağrı Bağtur,
(Türkiye için organik tarım projesi) ..............................................................................48
6.3.3.
AB’nin mevcut ve müstakbel kırsal kalkınma ve organik tarım yönetmelikleri,
Türkiye’nin uyumuna etkileri. Dr. Kai Bauer, Avrupa Komisyonu, Ankara ..................49
6.3.4.
Teşvikleri organik tarıma yönlendirmek? Mark Redman................................50
6.3.5.
Organik tarıma hükümet desteği, Bulgaristan örneği, Viara Stefanove, Tarım
ve Orman Bakanlığı, Sofya ...........................................................................................51
6.3.6.
Kırsal Gelişme çalıştayı özeti ........................................................................51
6.4.
Kapasite İnşası ......................................................................................................52
6.4.1.
AB’de doğal değeri yüksek tarım sistemleri ve Türkiye - Melike Hemmami..52
6.4.2.
Organik Tarım ve Anadolu’nun kırsal yaşam bilgisi - Solmaz Karabaşa ........54
6.4.3.
Paydaşların eşgüdüm ve etkileşimi,- Victor Ananias......................................57
6.4.4.
Varşova Tarım Üniversitesi - Sylwia Żakowska-Biemans..............................58
6.4.5.
Kapasite inşası çalıştayı özeti ........................................................................61
7. Gelecek için stratejiler ..................................................................................................63
7.1.
Küresel sorunlara yerel çareler, İngiliz ve Leh deneyimleri - Julian Rose ..............63
7.2.
Türkiye’de organik seçeneği geliştirmek - Christopher Stopes...............................63
7.3.
Organik Tarım Değerleri – Martien Lankester .......................................................65
7.4.
Geleceğin tohumları, Türkiye’de organik tarım - Victor Ananias..........................65
8. Sonsöz ..........................................................................................................................68
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
7
ŞEKİLLER,TABLOLAR VE FOTOĞRAFLAR
Fotoğraf 1 Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki Genel Oturum
9
Fotoğraf 2 Basın toplantısı. Soldan sağa Christopher Stopes, Levent Erkan, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Mehdi Eker ve Cengiz Aktar
10
Fotoğraf 3 : % 100 Ekolojik Pazar ziyareti İstanbul
10
Şekil 1: 3 Ekolojik zondan - Kıtasal (yeşil), Asya (pembe), Akdeniz (kahverengi) oluşan Avrasya
kıtasını gösteren harita Güven Eken (2007)
16
Şekil 2 : Tarımsal politikalar yüzünden su kaynağının tükenme döngüsü – Güven Eken (2007)
17
Şekil 3: Türkiye’nin Önemli Doğa Alanları (Kahverengi bölgeler) – Doğa Derneği (2006)
17
Şekil 4 : Çevre dostu tarımın yoğunlaşma düzeyi - Johannsen et. Al. (2005)
18
Tablo 1: Organik tarımın Türkiye’nin bölgelerine göre dağılımı – Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı
(2007)
19
Tablo 2: Kimyasal kullanımının Türkiye’nin bölgelerine göre dağılımı - Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı(2007)
19
Fotoğraf 4 : Turgut Pekpak tarafından gösterilen Mazi’nin (Bodrum) kırmızı armudu (solda).
Dokuzçam köyünden “Can” eriğini kataloglarken ( ortada). Mehmet Canözü Datça’da bir badem
ağacını asılarken (sağda) – Füsün Ertuğ (2006)
20
Şekil 5: Çevre, Enerji, Tarım ilişkileri ve Enerji verimliliğinin tanımı – Damien Dessane (2007)
22
Şekil 6: Ekosistemlerin etkileşimi: Doğa, Endüstri, Tarım – Huriye Kara (1999)
23
Şekil 7: Yoğunluk derecesi ve Yüksek Doğal Değerli Tarım ve yoğun tarımın bioçeşitliliği – Tamsin
Cooper (2007)
25
Tablo 3: Tarımsal arazinin paylaşımı ve 2004 yılında dünyada organik ürünlerin satışı – Arda (2004)
28
Tablo 4: AB’de (25) organik üretimin göstergeleri – Mencet (2005)
29
Şekil 8 Organik Sertifikasyon Kuruluşları için Uluslararası Şartlar sistemi–Hoffman (2007)
30
Tablo 5: Türkiye’de organik ürünlerin toplama ve üretim alanlarının gelişimi – Deniz (2007)
30
Fotoğraf 5 : % 100 Ekolojik Pazarın logosu ve sponsorları (solda), Cumartesileri kurulan pazardan bir
görüntü (sağda) – Buğday (2007)
31
Tablo 6 : Tarımda istihdam - Figen Ceylan,Gökhan Kılınç (2006)
33
Fotoğraf 6 : AB tarımsal uyum projesi için köy toplantısı – Buğday (2005)
34
Şekil 9: Doğal Tarımın ideal dengesi Satoru Nokano (2006)
35
Fotoğraf 7: X: Polonyalı köylüler GDOsuz bölge logosunu gösterirken - Jadwiga Lopata (2006)
36
Fotoğraf 8: : Romanyalı bir köylü - Raluca Barbu (2007)
37
Fotoğraf 9: Zararlı popülasyonun izleme (solda) pheremone tuzakları (ortada) kuş uzaklaştırıcı.(sağda)
Celal Tuncer (2007)
38
Tablo 7: Organik ve geleneksel olarak yetiştirilen ürünlerde besin içerikleri – S. Uzun (2006)
43
Tablo 8: Türkiye’de organik hayvancılık verileri – Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı (2006)
44
Tablo 9: Tarım Bakanlığı Tarafından Yıllar İtibariyle Yapılan Çalışmalar
45
Fotoğraf 10: Samsun bölgesi ve tipik dağ evi– Ayan (2007)
46
Şekil 10: Türk Organik Tarım mevzuatı tarihinde dönüm noktaları- Mufit Engiz (2007)
47
Şekil 11: Türkiye’de organik tarım üzerine çalışan kurumlar Mufit Engiz (2007)
47
Tablo 10: Organik Tarım konusunda AB Mevzuatı - Çağrı Bağatur (2007)
48
Tablo 11: Türkiye’deki Organik Tarım mevzuatı - Çağrı Bağatur (2007)
49
Tablo 12: Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı vasıtasıyla Türkiye’ye mali destek (milyon Avro) – Kai
Bauer (2007)
50
Tablo 13: Varşova Üniversitesi Programları – Zakowska (2007)
59
Tablo 14: Varşova Üniversitesi deney istasyonu teçhizat ve olanaklar Zakowska (2007)
60
Şekil 12 : Organik tarim tanıtım kampanyasından posterler – TKB (2005)
64
Şekil 13: “Türkiye için Organik Tarım” projesinin amaçları – Christopher Stopes (2006).
65
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
“Memleketimizde devletin temeli tarımdır. Tüketici olmak iyi değildir, üretici olalım”
“Memlekette topraksız bırakılmamalıdır. Küçük, büyük bütün çiftçilerin iş vasıflarını
arttırmak, yenileştirmek ve korumak tedbirlerini, vakit geçirilmeden alınmalıdır.”
Mustafa Kemal Atatürk
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
8
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
9
1. ÖZET
“Türkiye’nin organik tarım potansiyelinin büyümesi için farkındalığı arttırmak” projesi (DG
ELARG/MEDTQ/12–02/022) Türkiye’deki organik tarım potansiyeli etrafındaki tartışmayı
pekiştirmek için AB Komisyonu tarafından desteklenmektedir. Bu bir yıllık projenin bir
parçası Bahçeşehir Üniversitesi’nde 19–20 Ekim 2007’de düzenlenecek olan toplantı ve
atölyelerdir. Bu rapor bu etkinliğin içeriğini ve sonuçlarını özetlemektedir.
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği başlıklı kongre ilk defa paydaşları
(üreticiler, sertifika kuruluşları, izleyiciler ve perakendeciler), sivil toplumu ( Stklar, dernekler
ve bireyler) hükümet örgütlerini (araştırma, kredi, akreditasyon ve supervizyon) Bakan ve
delegasyonu dâhil olmak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığını ve de ATÜT (Alternatif
Tarımsal Üretim Teknikleri) departmanını ve AB delegasyonunu bir araya getirdi. (300’den
fazla katılımcı)
Fotoğraf 1 Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki Genel Oturum
Kongre, Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın organik tarımın
çevreyi koruması ve insanlar için daha sağlıklı olmasıyla bir “barış üreten bir silah” olduğunu
hatırlatan hoş geldiniz konuşması ile açıldı. Kongre koordinatörü Cengiz Aktar kırsal göçün
zararını azaltmak için organik tarım aracılığıyla kırsal istihdam yaratılmasının öneminin altını
çizdi. Sektöre hukuki, kurumsal ve teknik destek için çalışan“Türkiye için Organik Tarım”
AB projesi yürütücüsü DeLeeuw International başkanı Levent Erkan tüketicinin
farkındalığının arttırılmasını vurguladı ve kongrenin bu doğrultuda bir adım olduğunu söyledi.
AB Delegasyonun Ekonomik İşler danışmanı Ulrike Hauer çevre dostu tarıma ve özellikle
organik tarıma AB Katılım öncesi Mali Yardım Aracının (IPA, yıllık 500 milyon Avro) ve
Kırsal Kalkınma bileşeninin ( yıllık 166 milyon Avro) kuvvetli desteğini belirtti.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker, Türk Devleti’nin organik tarımın çok ( doğal
koruma, bilgi muhafaza ve istihdam başta olmak üzere) yönlü işlevselliği hakkındaki olumlu
görüşünü beyan etti. Bakan, tarımın bir ülkenin kültürü için öneminin altını çizdi. Bugün gıda
güvenliğini (dünyada açlık çeken 850 milyon insan), çevresel kaygıları (özellikle küresel
ısınma, kirletilmiş topraklar ve dünya bioçeşitliliğinin üçte birini temsil eden Türkiye
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
10
bioçeşitliliği) ve gıda teminatını (nitrat ve pestisitlerin ürünlere bulaşması) dengelemeye
çalışan hassas bir tercih var. Türkiye’nin seksenli yıllarda sadece 10 bin ton olan organik ürün
üretimi ve ihracatı bugün hâlihazırda 460 bin tondur. Hükümet çevre dostu tarımı su koruma
programları üzerinden, organik çiftçileri de tarla desteği (hektar başına ayrıca 30 YTL) ve faiz
oranlarında indirimle destekliyor. Bakan konuşmasını bir Türk atasözü ile bitirdi:
“Yaşadığımız sürece lezzetli gıdaya ihtiyacımız var”.
Fotoğraf 2 Basın toplantısı. Soldan sağa Christopher Stopes, Levent Erkan, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Mehdi Eker ve Cengiz Aktar
Kongrenin açılışının ardından uzmanlardan oluşan tartışmacı grubu Organik tarımda
Türkiye’nin Zenginliklerinden konuştular. Yemek arasında Ekolojik Yaşamı Destekleme
Derneği Buğday organik malzemelerden oluşan ve konuşmacılar ve katılımcılar tarafından
beğenilen bir yemek sundu. Aradan sonra katılımcılar ve konuşmacılar birinci günün öğleden
sonrasında (Sorunlara çözüm arayışları) paralel olarak düzenlenmiş çalıştay oturumlarında
dört, ikinci günün sabahında ( Fırsatlar) ise başka dört konuyu tartıştılar. Cuma akşamı
Boğaz’da düzenlenen tekne gezisinde 50 katılımcı Buğday Derneği’nce hazırlanan organik
akşam yemeğinin ve manzaranın tadını çıkardı. Cumartesi öğlen yemeği arasında katılımcılar
Şişli % 100 Ekolojik pazarını (Buğday Derneği’nin projesi) ziyaret ettiler ve yemeklerini
orada yediler.
Fotoğraf 3 : % 100 Ekolojik Pazar ziyareti İstanbul
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
11
Son olarak kongre, Türkiye’de organik tarımın gelişmesinde Gelecek için Stratejiler üzerine
dört önemli konuşma ile kapandı. Uluslararası Polonya Kırsalını Koruma Koalisyonu’ndan
Sir Julian Rose, ilham verici söylevinde dinleyicilere “Yakınlık İlkesini” diğer bir deyişle
yerel bilgi ve kaynakların yerel tüketicilere enerji verimliliği yüksek ürünler sağlayacak
biçimde kullanımını anlattı. Türkiye gerçekten sürdürülebilir bir gelecek aramak için “arka
bahçesinde bulunan çözümleri” araştırmalı ve üzerinde çalışmalı. Türkiye için Organik Tarım
AB projesi takım lideri Christopher Stopes Türkiye’deki zengin bioçeşitliliği ve kültürel
farklılığı korumanın öneminin altını çizdi ve organik tarımın bu amaç için bir araç
olabileceğini belirtti.
Hollanda’dan Avalon Vakfı adlı STK’nın direktörü Martien Lankester, öğle arasında Buğday
Derneği’nin Şişli’deki %100 Ekolojik Pazarını ziyaret sırasında etkilendiğini söyledi ve
organik tarımın temsil ettiği altı değeri sıraladı: Besleyici, algısal, ekolojik, kültürel, sosyal ve
etik (hayvan refahı). Son olarak 80’li yıllardan beri Türkiye’deki organik hareketin
öncülerinden biri olan Victor Ananias, sektörün şimdiki durumunu ve gelecekteki gelişmesini
düşünmek ve tartışmak için organik hareketin temsilcilerini ve destekleyicilerini ilk defa bir
araya getiren “Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği” kongresinin
başarısının altını çizdi. “Kongredeki herkes başkalarından tohumlar aldı ve onlardan meyve
elde etmek için evlerine götürecekler.”
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
12
2. GİRİŞ
Sistematik olarak anımsanmış fakat hiçbir zaman gerçekleştirilmemiş olan Türk tarımının
dönüşümü, ülkenin dünya ekonomisiyle bütünleşmesi ve Avrupa Birliği (AB) adaylığı
açısından kaçınılmaz bir öncelik haline gelmiştir. Bugünlerde Türk tarımı ekonomik olarak
verimsizdir1, modern öncesi sosyal davranışları ve ilişkileri teşvik etmektedir ve yeniliklerden
yoksundur. Tarımsal modernizasyon, bugün, sürdürülebilir uygulamaların geliştirilmesi,
sağlığın daha iyi değerlendirilmesi, kültürel açıdan sahici ürünler ve tüketici ve üretici
arasında adil ilişkiler anlamına gelmektedir.
Organik Tarım (OT) ve sertifikalı organik ürünler toplumun bugünlerde karşılaştığı sorunlara
çözüm alternatiflerinden biridir. Üstelik sektör dünyanın bir çok ülkesinde uygulanabilirliğini
kanıtlamıştır. AB, sektörün yararlarını artan bir şekilde göz önüne almaktadır: Azaltılmış
yerel ekolojik etkiler, küresel ısınmaya daha az katkı, daha iyi ürün katma değeri, çiftçilerin
sağlığına daha az zarar, kırsal kalkınmaya daha iyi uyum2,( böylece kırdan kente göçü
azaltıyor), daha çok çiftlik dışı faaliyet, iyileştirilmiş çiftçi gelirleri, sağlık açısından daha
yüksek kalite, tat ve güven, gelişmiş izlenebilirlik ve tüketiciyle üretici arasında azaltılmış
aracılar.
Türkiye, toprakları büyük oranda kirlenmediği, biyoçeşitlilik ve tarımsal çeşitlilik zenginliği,
bitki sağlığı problemlerinin azlığı ve sentetik girdilere henüz bağımlı olmayan pek çok
çiftçisiyle iyi kalitede organik ürün yetiştirecek büyük bir potansiyele sahiptir. Ayrıca aday
üye olarak Türkiye organik mevzuatı, sertifikasyonu ve denetleme sistemini iyileştirerek
organik etiketin güvenirliliği ve adilliğini sağlayacak ve AB ülkeleriyle değiş tokuşu
kolaylaştıracak AB’ye uyum sürecini yaşamaktadır . Uyumlaştırma, eski ve yeni aday
ülkelerin deneyimlerinden yararlanarak Kırsal Kalkınma politikalarını uygulamanın da bir
yoludur.3
Ancak bu potansiyeli gerçekleştirmek için eksiksiz bir “Eylem Planı” tasarlanmalıdır. Kaliteli
eğitimler, tavsiye hizmetleri ( yeni ve pazara yönelik bir çevrede uygun toplama teknikleri,
yeni zirai teknikler, pazar uygulamalarının iyileştirilmesine dair tavsiyeler çiftçilere destek
açısından çok önemlidir), organik tarım üzerine araştırma, çiftçi gelirlerinin iyileştirilmesi,
üretici örgütlerine destek, dönüşüm desteği, organik ürünlerin tüketicilere tanıtılması, net bir
sertifikasyon ve etiketleme sistemi, tüketiciler kadar üreticiler için de eğitim ve bilgilendirme
ve pazar yenilikleri bu planda yer almalıdır.
Eğer Türkiye potansiyelini akıllıca kullanırsa başlıca yerel ve uluslararası organik gıda
tedarikçisi olabilir. Bu farkındalık yaratma alıştırmasının bir parçası “Türkiye’de Organik
Tarım” kongresidir. Kendi çapında bir ilk olan kongre organik sektör paydaşlarını, tarımsal ve
sosyal uzmanları, ekonomistleri, sivil toplum doğa ve ekolojik yasam tarzı uzmanlarını ve
hükümet yetkililerini aşağıdaki amaçları tartışmak üzere bir araya getirmiştir.
1 OECD’nin 2004’te yayınlanan Türkiye raporunda şöyle denilmektedir : Tarımda % 30’un üzerinde işgücü kullanılmasına
rağmen, sektör Türkiye’nin GSYH’yesine katkısı sadece % 12’dir ki bu çok düşük bir verimliliği gostermektedir. (…)
Türkiye emek yoğun verimini, meyve sebze gibi yüksek katma değerli tarımsal ürünleri geliştirecek çok elverişli doğal
koşullara sahiptir.”
2 Soil Association’ın çalışması, İngiltere’de organik çiftliklerin organik olmayan holdinglerden % 32 daha fazla iş sağladını
gösterdi. (http://www.soilassociation.org/organicworks).
3
Addressing the specific needs of organic farming in the new EU Member States by the Rural Development Programmes
2007-2013”, A. Slabe, A. M. Häring and A. Hrabalova on http://www.orgprints.org/.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
13
• Organik Tarımda Türkiye’nin zenginliklerini ve zayıf yönlerini belirlemek
• Sürdürülebilir organik sektörün gelişmesini sağlayacak araçları ve yolları
araştırmak
• Organik sektörün karşılaştığı zorlukları ve tehlikeleri deneyimlerden öğrenmek
• AB adaylığının sunduğu fırsatları değerlendirmek.
Bu rapor, kongre sunumlarının en çarpıcı argüman, veri ve olgularını özetlemektedir.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
14
3. Açılış Oturumu:19 Ekim Cuma:
3.1. Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan dinleyicilere Türkiye dâhil
gelişmiş ülkelerde tarımın ekonomik bir öncelik olmamasına rağmen gıda üretiminin kültür ve
toplumların yaşamı için öncelikli olduğunu hatırlattı. Organik Tarım “Barış üreten bir silahtır”
çünkü çevreye daha az zarar verir ve çiftçiler ve tüketiciler için daha sağlıklıdır.
Bütün bu nedenlerden ötürü organik tarım tartışmanın konusu olmalıdır ve gelişmesi
desteklenmelidir. Türkiye gıda ihtiyaçlarında kendine yeterli olmayı başarabilmiştir. Yine de
tarım sektöründe çoğunlukla kırsal nüfus tarafından karşılaşılan ekolojik, ekonomik ve sosyal
problemler dikkate alınmamıştır.
Kimyasal girdilere bağlı kalmamayı bilinçli olarak tercih eden yepyeni bir tarım anlayışının
tam zamanıdır. Aslında, organik tarım konvansiyonel tekniklere alternatifler öneriyor ve
üstelik toprak verimliliğini tarım sisteminin merkezine koyuyor. Toprağın sağlığı ve
verimliliği toprağın organik maddesine dayanır ki bu bitkilere besin sağlayan toprak
ekosisteminin temelidir. Organik çiftlik kimyasal bağımlı değil, biyolojik bağımlıdır. Gıda
üretmenin modern bir tarzıdır.
3.2. Cengiz Aktar, kongre koordinatörü
Kongre koordinatörü Cengiz Aktar, istihdam yaratmada ve sürdürmede organik tarımın
önemini anlattı. Kırsal göç Türkiye’de gerçek bir problemdir. Şehirler kırsal kesimden gelen
artan sayıda göçmene ev sahipliği yapacak kapasiteye sahip değildir. Örneğin İstanbul her gün
500 kişiyi daha barındırmaktadır. Birçok ülkede tarım sektörü eski moda sayılmakta ve karar
vericiler fiyatların genelde düşük olması ve istihdam olanaklarının daha iyi mekanizasyonla
azalmasından dolayı tarımın ekonomik olarak önemli bir etkinlik olmadığı düşünmektedir.
Aktar, ilaveten gezegenimizde toprağın, suyun ve havanın tehlikede olduğunu ve çevreyi
korumanın bu yüzden insanlığın hayatta kalması için tek yol olduğunu nihayet anladığımızı
belirtti.
3.3. Levent Erkan, “Türkiye için Organik Tarım Projesi, DeLeeuw International
Ankara’da bulunan DeLeeuw International danışmanlık ajansının direktörü Levent Erkan,
Eylül 2006’da başlayan ve Kasım 2007 sonunda İngiltere’den Prens Charles’ın ziyaretiyle
sona erecek olan AB destekli Türkiye için Organik Tarım Projesi’nin amaçlarını açıkladı.
Türk ve Avrupalı danışmanlık ajanslarının konsorsiyumu tarafından yürütülen proje,
yararlanıcısı olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na Türkiye’de organik tarımın denetimini,
kanunlaştırılmasını ve kurumsallaşmasını güçlendirmek için araçları sağlamayı ve en az
Avrupalı üye devletlerdeki kadar iyi bir sistem önermeyi içeriyor. Geçen 14 ayda önemli
başarılar gerçekleştirildi ve Alternatif Tarımsal Üretim Teknikleri (ATÜT) departmanı ile
işbirliği, bütün ekip ve birim koordinatörleri Müfit Engiz ve Fatma Mamak sayesinde verimli
geçti. Bununla birlikte Türkiye’de organik tarım sektörü bir tüketici farkındalık meselesidir.
Bu yüzden DeLeeuw International Türkiye’de organik tarıma vakfedilmiş ilk kongreye onurla
ve umutla katılmaktadır.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
15
3.4. Ulrike Hauer, Ekonomik İşler danışmanı, Ankara’daki AB Komisyonu
delegesi
Ankara’daki AB Komisyon delegasyonu ekonomik işler danışmanı Ulrike Hauer çevre dostu
tarıma ve özellikle organik tarıma AB Katılım öncesi mali aracının (IPA, yıllık 500 milyon
Euro) ve Kırsal Kalkınma bileşeninin (yıllık 166 milyon Euro) kuvvetli desteğini belirtti.
Sivil toplumun organik ürünler ve organik tarım üretimi hakkındaki farkındalığı arttırmak için
düzenlenen bu kongre, AB Komisyonu Genişlemeden sorumlu Genel Müdürlüğü tarafından
desteklenen bir projenin parçasıdır. Doğrusu istenirse Avrupa Birliği’ne giriş düşünüldüğünde
Türkiye’de organik tarım, çevresel (özellikle kirlenmenin azaltılması ve hayvan refahı) sosyal
(çiftçiler ve tüketicilerin sağlığı, kırsal kesimde istihdam) ekonomik ( 2 rakamlı pazar
büyümesi, kırsal kalkınma) nedenlerle gündemdedir. Türkiye ile Birlik arasındaki ekonomik
alışverişi kolaylaştırmak çabası içinde yasamaya ilişkin uyumlaştırma, Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı’nın 2004’te organik ürünler ile ilgili Türk mevzuatını çıkardığından bu yana
gerçekleştirilmiştir. Türkiye’deki tarım sektörü diğer ekonomik sektörlerle karşılaştırıldığında
yüksek düzeyde bir uyum göstermektedir. Bu yıl, organik ürünler ve etiketleme üzerine
Avrupa mevzuatı gözden geçirildi, bu gözden geçirme 30’dan fazla değişiklikten sonra çok
teknik bir hal alan mevzuatın aydınlatılması fırsatı oldu. Yeni mevzuat tüketiciler nezdinde
daha ulaşılabilir hale geldi.
3.5. Mehdi Eker Tarım ve Köy İşleri Bakanı
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Türk Devleti’nin organik tarımın çok yönlü (doğal
koruma, bilgi muhafaza ve istihdam basta olmak üzere) işlevselliği hakkındaki olumlu
görüşünü beyan etti. Bakan tarımın bir ülkenin kültürü için öneminin altını çizdi. Bugün gıda
güvenliğini (dünyada açlık çeken 850 milyon insan) çevresel kaygıları (özellikle küresel
ısınma, kirletilmiş topraklar ve dünya bioçeşitliliğinin üçte birini temsil eden Türkiye
bioçeşitliliği) ve gıda teminatını (nitrat ve pestisitlerin ürünlere bulaşması) dengelemeye
çalışan hassas bir tercih var.
19 yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu kötü ekonomik durumu yüzünden “Avrupa’nın hasta
adamı” sayılıyordu. Bu dönemde, batı devletlerinin birçoğu tarımlarını modernize etmeye
başladılar. Maalesef, burada, zirai bir reform imkânı olmadı ve günümüzdeki toprak
mülkiyetine ve zayıf modernizasyona gelindi. Bugün organik tarım gibi yeni çeşit tarımların
gelişmesindeki gecikme bu yüzdendir. Bu sektör Portekiz’de tarım alanlarının % 5’ini
İsviçre’de % 14’ünü oluştururken Türkiye’de bu oran sadece % 1’dir.
Türkiye’nin seksenli yıllarda sadece 10 bin ton olan organik ürün üretimi ve ihracatı bugün
hâlihazırda 460 bin tondur. Organik ürünler için pazar dünya çapında 40 milyar $ olarak
değerlendirilmektedir ve özellikle AB ülkelerinden Türk organik ürünlerine talep artmaktadır.
Sektör 600 bin şirketten ve dünya çapında organik tarıma dönüştürülmüş 50 milyon hektardan
oluşmaktadır (200 bin hektarı Türkiye’de).
Hükümet çevre dostu tarımı su koruma programları üzerinden, organik çiftçileri de tarla
desteği (hektar başına ayrıca 30 YTL) ve faiz oranlarında indirimle destekliyor. Aslında
Türkiye’de su ve toprak kirliliğini azaltmak için teşvik var. (Zirai kimyasalların kullanımı
yılda 3,2 milyon ton). Türkiye, dünya bioçeşitliliğinin üçte birini barındırıyor ve Türk yemek
kültürü için tat ve ürünün durumu çok önemli. Organik ürünler için pazar giderek cazip hale
geliyor ve organik sektörün Türkiye’de gelişmesiyle birlikte ilginç istihdam olanakları var.
Bakan konuşmasını bir Türk atasözü ile bitirdi: “Yaşadığımız sürece lezzetli gıdaya
ihtiyacımız var”.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
16
4. Türkiye’nin Zenginliği
4.1. Türkiye’nin Yabani Biyoçeşitliliği – Dr. Güven Eken
Türkiye doğasını koruma için çalışan Doğa Derneği’nden Dr. Güven Eken haritalar ve
resimler kullanarak Türkiye’nin, Avro-Sibirya, Akdeniz ve Iran-Türk gibi üç ekolojik
bölgenin kesiştiği bir coğrafi konumda olmasının yarattığı doğal zenginliği gösterdi.( Bakınız
aşağıdaki şekil) Bu eşsiz bileşim Türkiye’nin dünya bioçeşitliliğinin 34 sıcak noktasının4
üçüne ev sahipliği yapmasının ve kaybolabilecek kırılgan bir biogenetik çeşitliliği
barındırmasının temel sebeplerinden biri. Hiç bir şey yapılmazsa tür çeşitliliğinin yarısı
özellikle uygun olmayan su politikalarına bağlı olarak yok olabilir.
Şekil 1: 3 Ekolojik zondan - Kıtasal (yeşil), Asya (pembe), Akdeniz (kahverengi) oluşan Avrasya
kıtasını gösteren harita Güven Eken (2007)
Türkiye, coğrafi konumundan dolayı her yıl Palaearktik Batı’dan Afrika’ya giden
milyonlarca göçmen kuşun uçuş güzergahındadır. Ülkede bulunan 9000 bitki türünün üçte biri
Türkiye’ye endemiktir ve bu Türkiye’yi ılımlı bölgedeki ülkelerin en zengin florasına sahip
yapar. (Örneğin; buğday, arpa, nohut, mercimek, kiraz, armut, kayısı, kestane, çamfıstığı,vb).
Türkiye florası ayrıca ticari açıdan önemli bir çok kerestelik türünü, tıbbi, aromatik,
endüstriyel ve süs bitkisini kapsamaktadır. Bitkilerin ve hayvanların evcilleştirilmesi bölgede
gerçekleştirildiğinden genetik kaynakları ölçülemez ekonomik değere sahip ürün çesitlerini
besleyen, örneğin özel hastalığa dirençlilik- çok çeşitli yerel türler vardır.
Türkiye’nin orta bölgeleri kapalı bir havza olarak ifade edilebilir. Aslında, Türkiye peyzajı iki
sıradağ tarafından sınırlanmıştır. Biri Karadeniz kıyılarına (Kuzey) diğeri Ege ve Akdeniz
kıyısındadır (Batı ve Güney). Ülkenin ortasında Anadolu platosu ve bir çok göl yer alır (Tuz
Gölü en büyüğüdür). Su kaynakları genelde bu geniş havzada toplanmıştır. Maalesef, sulama
başta olmak üzere su kaynakları üzerindeki artan baskı yeraltı sularının ve göllerin
tükenmesine yol açıyor. Artan su talepleriyle baş etmek için geniş su projeleri hazırlanıyor.
Fakat bu projelerin yüksek çevre maliyetleri var ve ironik olarak su kaynaklarının
tükenmesine daha da katkı yapıyorlar. ( Bakınız aşağıdaki şekil)
4
Conservation International web sitesi: http://www.biodiversityhotspots.org
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
17
Şekil 2 : Tarımsal politikalar yüzünden su kaynağının tükenme döngüsü – Güven Eken (2007)
Türkiye’de biyoçesitlilik ağırlıklı olarak su mevcudiyetine ve nehir vadilerinin doğal
oluşumuna bağlıdır. Aşağıdaki şekilde görüldüğü üzere Önemli Doğa Alanları (ODA
biyoçesitliliğin korunması için küresel anlamda önemli alanların seçilmesinde evrensel
standartlara dayanan bir yöntem) Türkiye’de doğal sucul sistemlerle ile güçlü biçimde ilişkili.
Türkiye 305 ODA’ya ev sahipliği yapıyor. Bu alanlar 20 milyon hektar (Türkiye
yüzölçümünün yaklaşık %26’sı) civarında bir alanı kaplıyor ve % 80’i yasal koruma
statüsünden yoksun.
Şekil 3: Türkiye’nin Önemli Doğa Alanları (Kahverengi bölgeler) – Doğa Derneği (2006)
Doğal
kaynakların
kullanımının
ve
Türkiye’nin
biyoçeşitliliğini
korumanın
sürdürülebilirliğini etkileyen temel sorunlar şunlardır: (i) Çevre yönetimi için zayıf kapasite
(ii) Turizmin gelişmesi, kültürel mirasın yönetimi ve su kaynaklarının kullanımı gibi paralel
sektörler arası koordinasyonun yokluğu (iii) Türkiye biyoçeşitliliğinin öneminin ve etkili
koruma inisiyatifleri için acil ihtiyacın kavranmasında toplumsal farkındalığın olmaması: Bu
problemleri kendi ellerimizle yarattık, Türkiye’ye geri dönülemez zararlar vermelerini
önlemek bize düşüyor.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
18
4.2. Kendiliğinden Organik, ilk değerlendirme - Alper Güzel & Kürşat
Demiryürek
19 Mayıs Üniversitesi’nden Alper Güzel ve Kürşat Demiryürek, Yeşil Devrim’in derin etkisi
olmayan, organik tarıma daha kolayca dönüştürülebilecek “kendiliğinden organik” olan
bölgelerin tanımlanması üzerine yaptıkları bir araştırmanın sonuçlarını sundu. Konuşmacı bir
IFPRI (2002) raporundan alıntıyla söyle dedi: Yeşil Devrim, en kötü noktasında eşitsizliği
arttırdı, mutlak yoksulluğu kötüleştirdi ve çevresel tahribata neden oldu. Kendiliğinden
organik terimi (Johannsen et. al. 2005) modern tarım girdilerine ulaşımı olmayan alternatif
yokluğundan organik olan küçük çaplı üreticilere gönderme yapmaktadır. Aşağıdaki şekil
değişik tipte tarımların yoğunluk ve çevresel-sosyal etkilerinin düzeyini gösteriyor.
Şekil 4 : Çevre dostu tarımın yoğunlaşma düzeyi - Johannsen et. Al. (2005)
Alper Güzel ve Kürşat Demiryürek Türkiye’de hangi alanların “kendiliğinden organik”
kriterine uyduğunu değerlendiren bir metodoloji tasarladılar. İlk olarak, gerekli teknolojinin
ve uzantı servislerin ve pazarın var olduğu uygun bölgeleri (aşağıdaki ilk tabloya bakınız)
belirlemek için Türkiye’de organik tarım yapılan arazilerin oranı üzerine bir data kullandılar.
İkinci olarak çiftçilerin potansiyel olarak nerelerde organik tarım yaptıklarını belirlemek için
kimyasal kullanımı üzerine data kullandılar.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
Total Area
(ha)
Regions
Organik area
(ha)
19
(%)
Ege
3,034,197
76,087.51
2.51
Akdeniz
2,594,764
30,936.94
1.19
Güney Doğu
3,347,911
21,773.67
0.65
Doğu Anadolu
2,966,458
18,306.08
0.62
Karadeniz
3,114,084
9,561.73
0.31
Marmara
2,603,327
2,801.24
0.11
İç Anadolu
8,946,149
2,667.34
0.03
26,606,890
162,134.51
0.61
Total
Tablo 1: Organik tarımın Türkiye’nin bölgelerine göre dağılımı – Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı (2007)
Share of
Organic
Agriculture
Area (%)
Herbicides
and
Pesticides
(kg/ha)
Share (%)
Fertilizer
use (kg/ha)
Ege
46.93
3.02
21.16
443.21
12.86
Akdeniz
19.08
3.74
22.38
667.82
16.57
Regions
Share (%)
Güney Doğu
13.43
1.08
8.32
396.61
12.70
Doğu Anadolu
11.29
0.85
5.80
143.23
4.06
Karadeniz
5.90
1.41
10.12
388.61
11.57
Marmara
1.73
2.52
15.15
665.17
16.56
İç Anadolu
1.65
0.83
17.08
299.91
25.66
100.00
1.63
100.00
392.95
100.00
Total
Tablo 2: Kimyasal kullanımının Türkiye’nin bölgelerine göre dağılımı - Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı(2007)
Değerlendirmelerinin sonucu MUŞ, AĞRI, BİTLİS, HAKKARİ, VAN, ARDAHAN,
GÜMÜŞHANE, IĞDIR, BAYBURT illerinin “kendiliğinden organik” tanımına en uygun
yerler olduğunu gösterdi. Konuşmacı, bu bölgelerde organik tarım sertifikasyonunun kolayca
elde edilebileceğini ve üreticilerin organik ürünler için tüketicinin ödediği artı fiyattan
yararlanabileceğini öne surdu. Fakir çitçilerin sahip oldukları zenginliklere:
• Yoğun kimyasal kullanımından muaf arazilere
• İşgücü fazlalığına
• Üretim sisteminin geleneksel bilgisine
dayanarak iyileştirilmiş gelir ve standartlara ulaşabileceklerini belirtti.
4.3. Mayınlı arazilerin organik tarıma dönüştürülmesi - Şeref Oğuz
Gazeteci Şeref Oğuz Türkiye- Suriye sınırında bulunan ve 1950’li yıllarda Adnan Menderes
hükümeti zamanında kaçakçılığı önlemek için mayınlanmış 600 kilometrelik bölgenin
organik tarıma dönüstürülebileceği örneğini anlattı. Bu arazi 50 yıldır ekilmemiş bu yüzden
organik tarım için dönüştürülmesi çok hızlı olacaktır. Bölge ekonomik kalkınma fırsatlarına
ihtiyaç duymaktadır ve bu arazi devletin malıdır. Bu yüzden sadece Türk hükümetinin onayı
ve isteğiyle bu durum çözülebilir ve bölgenin insanları kendi ekonomik kalkınmaları için
çevre ile dost bir yöntem ile üretime başlayabilirler.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
20
4.4. Türkiye’nin yabani hasat potansiyeli - Mehmet Gökmen
Buğday Derneği’nden Mehmet Gökmen sertifikalı Türk yabani ürünlerin (aromatik ve tıbbi
bitkiler olduğu kadar mantarlar ve meyveler) yıllık 1 milyar $ olarak hesaplanan
potansiyelinden söz etti.
4.5. Muğla’nın yerli meyve mirası Füsun Ertuğ
Türk etnobotanikçi Füsun Ertuğ, meyve ağaçları çeşitlerinin etkileyici biyoçeşitliliğinden
bahsetti ve Türkiye’nin Güneybatısındaki 10 ilçeyi kapsayan “Muğla’nın Meyve Mirası”
projesini sundu. Proje 29 değişik meyve türü ve 400 çeşit üzerine çalışıyor. Projenin amacı,
katılımcı bir yaklaşımla bu yerel çeşitlerin kullanımını ve faydalarını belirlemek. Bu iş
hükümet tarafından kurulmuş araştırma enstitülerince de yapılıyordu ama yerel geleneksel
çeşitlerin araştırılmasına ayrılan fonlar maalesef giderek azaldı. Ayrıca yerel çeşitler, hükümet
kuruluşları tarafından temelde genetik materyal kaynağı olarak değerlendiriliyor ve yerel
isimleri, tatları gibi kültürel bağları ve yerel beslenmedeki rolü, daha az su ve hayvan gübresi
kullanması, pestisit veya herbisit kullanmaması gibi avantajları göz ardı ediyor.
Türkiye’nin başlıca bitki kaynağı alanlarından ve önde gelen turizm merkezi olarak turizm
sektörünün ihtiyaçlarının araziye ve kaynaklara aşırı baskı uyguladığı Muğla ili, sadece
değerli bir genetik materyal ve tarımsal biyoçesitlilik kaynağı olarak değil aynı zamanda
kültürel bir mirası temsil eden geleneksel çeşitlerin bir envanterini çıkarmak için pilot bölge
seçildi.
İlin dağlık arazisi ve küçük aile çiftliklerinin çokluğu limon, üzüm, incir, badem ve zeytinin
aralarında olduğu ekonomik öneme sahip tarımsal ürünlerin bulunduğu Muğla’nın tarımsal
çeşitliliğinin yüksek kalması anlamına geliyor. Projenin hazırlık çalışması 2006 yılında
başladı ve Nisan 2007’de beş kadın5 tarafından Meyve Mirası Çalışma Grubu’nun
kurulmasıyla hızla yol aldı. ANG Vakfı’nın (Ali Nihat Gökyiğit Vakfı) desteğiyle saha
çalışması Muğla’nın on iki ilçesinden onunu kapsayarak geçtiğimiz altı ayda devam etti.
Fotoğraf 4 : Turgut Pekpak tarafından gösterilen Mazi’nin (Bodrum) kırmızı armudu (solda). Dokuzçam
köyünden “Can” eriğini kataloglarken ( ortada). Mehmet Canözü Datça’da bir badem ağacını asılarken
(sağda) – Füsün Ertuğ (2006)
5
Mary Işın, Esin Işın, Elisabeth Tüzün, Neşe Bilgin, and Füsun Ertuğ
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
21
UNDP-GEF-SGP ve diğer kuruluşların (ANG ve Türk Kültürel Vakfı) projeyi
desteklemesiyle saha araştırmasına ve 2007 Aralık ayından başlayarak gelecek yıl için
projenin amaçları doğrultusunda diğer etkinliklere devam edilmesi; yerel meyve çeşitlerinin
ve ekolojik tarımsal faaliyetlerin kataloglanması; yerinde ve kendi alanı dışında uygulanabilir
koruma yöntemlerinin tanımlanması ve muhtemel pazarların araştırılması planlanmıştır. Buna
ek olarak 2008 eğitim yılında eğitsel bir program başlatılacaktır. Kırsal kalkınmaya destek
için ürünlere pazar yaratmaya yarayacak bu etkin adımlar atılmadan önce yerel meyve
çeşitlerinin envanterini tamamlamak, muhtemel üretim fazlası olan üreticileri belirlemek ve
yerel halkın görüşlerine başvurmak gereklidir.
Ertuğ’un sunumundan sonra Tarım ve Köy İşleri Bakanı sözü aldı ve hükümetin araştırma
kapasitesini yeniden yapılandırdığını ve çiftçilerin yeni meyvelikler açmak için destek olarak
hektar başına 300 YTL destek alabileceklerini belirtti. Çesitlerin tektiplesmesi sorununun ve
geleneksel genetik çeşitlililiğin kaybının Bakanlık için de endişe kaynağı olduğunu belirtti.
Örnek olarak geçen yıl Türkiye’nin 2,5 milyon ton elma ürettiğini ve maalesef az bir kısmının
ihraç edildiğini çünkü Avrupa’nın ticari standartlarında yeterlilik kazanamadıklarını belirtti.
Bakan pazarın maalesef çoğu kez yerel/geleneksel meyve çeşitlerine elverişli olmadığını
sözlerine ekledi.
5. Fırsatlar
5.1. Sürdürülebilirlik Çalıştayı
5.1.1. İklim değişikliği ve Organik Tarım’da enerjinin etkin kullanımı,
Damien Dessane
Sürdürülebilirlik çalıştayının ilk sunuşunda “ Türkiye için Organik Tarım Projesi’nden
Damien Dessane iklim değişikliği ile konvansiyonel ve organik gıda ve tarım sistemlerinin
enerji verimliliği arasındaki ilişkiyi inceledi. Önce Endüstri Devriminden bu yana sıcaklık ve
seragazı artışını örneklerle açıkladı ve gözüken anormalliğin döngüsel olamayacağını çünkü
sıcaklıkların hiç bu kadar yüksek olmadığını belirtti.
Global seragazlarının sektörlerce paylaşımını irdeleyerek tarımın küresel ısınmaya katkısını –
ki bu dünyadaki toplam seragazının %15’i ve tüm besin zinciri hesaba katıldığında ise %
20’si – inceledi. Ardından dört değişik ülkeden dört çalışmayı kullanarak organik tarımın
konvansiyonel tarım ile karşılaştırıldığında küresel ısınmaya nasıl ve neden daha az katkı
yaptığını ve daha enerji verimli olduğunu açıkladı.
Organik Tarım, konvansiyonel tarım ile karşılaştırıldığında ortaya çıkan yararların nedenleri
şunlardır: Fosil yakıtların azaltılmış kullanımı, daha çok yenilenebilir enerji kullanımı, toprak
metan oksitlenmesinde artış, hasat/budama kalıntılarının yakılmaması, daha az ulaşım,
toprağın karbon tutma kapasitesinin artması. Enerji etkinliği ve çevresel etkiler arasındaki
ilişki aşağıdaki şemada gösterilmiştir.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
22
Energy/Environment/Agriculture relations
CO2 CH4 N2O
Non-renewable energy: 86%
Energy
Environment
Renewable energies : 13%
?
Fuel
Fertilizers
Carbon Sequestration
US
Electricity
Agro-biodiversity
Nutrient export
Contamination
Landscape
Transport
AgroFuel
Agriculture
Maximize: inside arrows
Minimize: BLUE arrows
Ratio orange arrow/red arrow= Energy Efficiency
Şekil 5: Çevre, Enerji, Tarım ilişkileri ve Enerji verimliliğinin tanımı – Damien Dessane (2007)
Son olarak konuşmacı FAO’nun (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) “ Organik Tarım
tarımsal eko-sistemlerin sadece iklim değişikliğinin etkilerine daha iyi uyum sağlamasını
mümkün kılmaz ayrıca tarımsal seragazları salımını da yüksek oranda azaltma potansiyeline
sahiptir”6 diyen son raporuna (2007) referans vererek sunumunu tamamladı.
5.1.2. Küresel Isınmayla Mücadelede Ekosistem Yaklaşımıyla Tarımda
Sürdürülebilir Kaynak Kullanımı, Huriye Kara
Sürdürülebilirlik çalıştayının ikinci sunumunda Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü
Müdürlüğü’nden Huriye Kara tarımda sürdürülebilir kaynak kullanımından küresel ısınma ile
mücadelede nasıl yararlanabileceği konusunu işledi. Doğal eko-sistemler uzun sürede
oluşmuş dengesi insan eliye bozulmuştur ve sorun, insan ihtiyacı adı altında madde, enerji ve
canlının sistemlerin kaldıramayacağı hızda yer değiştirmesinden kaynaklanmaktadır.
Tarım eko-sistemleri dünya karasının % 40’ a yakın bir kısmını kontrol etmektedir ve ekolojik
anlamda üretici olan doğal sistemlerle parazit olan insan yerleşimleri ve endüstri arasında
köprü rolündedir. (Bkz. Aşağıdaki şekil)
6
“Organic Agriculture and food security” (Organik Tarım ve gıda güvenliği ) Konferansı raporu 3-5 Mayıs
2007. ftp://ftp.fao.org/docrep/fao/meeting/012/ah950e.pdf
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
TARIM
EKOSİSTEMLERİ
(KÖPRÜ)
ÜRETİCİ-KÖPRÜ
İNTERAKSİYONU
23
DOĞAL
EKOSİSTEMLER
(ÜRETİCİ)
ÜRETİCİ+KÖPRÜ+PARAZİT
İNTERAKSİYONU
KÖPRÜ-PARAZİT
İNTERAKSİYONU
ÜRETİCİ-PARAZİT
İNTERAKSİYONU
ENDÜSTRİYEL-METROPOLİTAN
EKOSİSTEMLER (PARAZİT)
Şekil 6: Ekosistemlerin etkileşimi: Doğa, Endüstri, Tarım – Huriye Kara (1999)
Geçtiğimiz yüzyılın özellikle son çeyreğinden itibaren üç tarım sistemi de (Modern Tarım,
Yeşil Devrim Tarımı, Çeşitlilik Gösteren, Riske Açık Tarım) farklı yönlerden tıkanma
göstermiş ve sürdürülebilirliklerini kaybetmiştir. Tarımsal faaliyetlerin öncelikle
sürdürülebilmesi akabinde sağlıklı ürünler verebilmesi için doğal ekosistemlerin temel
destekleri vermesi şarttır.
Sürdürülebilirlikte uzun vade hedef alınmalı, organik tarımın sürdürülebilirlik kuralları denge ve uyum, akıllı kullanıcılık, adalet-hakkaniyet, biyolojik çeşitlilik, geleneksel bilgi,
kendine yetme prensibi, iklime ve coğrafyaya uygunluk ve entegre çiftlik yönetimi –
uygulamaya konulmalıdır.
Aksi takdirde organik tarım ekonomiye kurban verilir. Kendisi sürdürülemez durumda olan
toprak, su, hava ve canlının tarımı sürdürmesi düşünülemez. Ekolojik sistem yaklaşımı bütünü
görebilmek, enerjinin madde ve canlıdan ayrı düşünülemeyeceğinin bilincinde olmak
demektir.
Bu anlamda dünyaya ekonomik değil ekolojik perspektiften bakılması gerekir. Ekosistem
yaklaşımıyla kaynakların adil ve akıllıca yönetilmesiyle sağlıklı ve sürdürülebilir gıda arzını
sağlarken küresel ısınma ve dolayısıyla iklim değişimine de çözüm üretme yönündeki
çabalara da katkı sağlanır.
5.1.3. Organik Tarım Türkiye’yi doyurabilir mi? Yonca Demir
Bilgi Üniversitesi’nden Yonca Demir sunumunda Organik Tarım Türkiye’yi doyurabilir mi?
sorusuna yanıt aradı. Demir, konvansiyonel tarımın yarattığı sorunlara ve organik tarımın
tanımı konusundaki tartışmalara değindikten sonra dünyadaki açlık problemine
konvansiyonel/ organik tarım karşılaştırması üzerinden yaklaştı. Konvansiyonel tarım
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
24
yöntemlerinin kullanıldığı günümüzde bile dünyada açlık söz konusudur. Açlığın sebebleri
sosyo-ekonomiktir.
Bu bağlamda organik tarım açlık sorunun sebebi olmamakla birlikte çözümünün bir parçası
olabilir. Demir, Doğrusal Programlama ( Linear Programming- LP) adı verilen ve finans, tıp,
ulaştırma, tarım gibi birçok alanda uygulanan matematiksel bu teknik ile Organik Tarım
Türkiye’yi doyurabilir mi sorusunu bir model ile cevaplamaya çalışıyor. Kurulan bu model
çiftlik düzeyinde değildir, düzeyden muaftır. Konvansiyonel ve organik tarım sistemlerinin
bir karşılaştırması değildir. Nerede hangi ürün yetiştirmek gerekeceği sorusuna cevap
aranmaktadır. Gıda ve besinlerde eksiklik veya fazlalık olup olmayacağı ve tarım dışı arazileri
dönüştürmek gerekip gerekmeyeceği incelenecektir.
Demir’in önerdiği LP modelin çerçevesinde ayrıca varsayılıyor ki Türkiye’deki bütün
ekilebilir alan organik tarıma tahsis edilmiş olsun ve bireylerin alım gücü sorunu olmasın.
Sayısal veri toplama aşamasında olan bu çalışmada Türkiye halkını sadece organik
yiyeceklerle beslemeye yetecek kadar ekilebilir alanı olup olmadığının belirlenmesi
amaçlanmıştır. Çalışma ayrıca bütün dünya için çözüm çerçevesinde bölgesel modellerin
oyun kuramı veya büyük ölçekli doğrusal programlama kullanılarak birleştirilmesine ve fiyat
belirlenmesine doğru evrilebilir.
5.1.4. Yüksek doğal değeri olan tarım ve Organik Tarım : Biyoçeşitlilik
Sözleşmesi hedeflerine ulaşmanın temel öğeleri, Tamsin Cooper
Çalıştayın son sunumunda Institute for European Environmental Policy’den Tamsin Cooper
organik tarımın ve yüksek doğal değeri olan tarımın bioçeşitliliğin korunmasına olan katkısı
üzerinde durdu. Avrupa Topluluğu ve üye ülkeler Bioçeşitlilik Sözleşmesi’ni onayladılar ve
AB’nin Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi çerçevesinde bioçeşitlilik kaybının 2010 itibariyle
durdurulması taahhüdünü benimsediler. Yaygın kanıtlar bu hedefin ulaşılmasının mümkün
olmadığını gösteriyor zira çiftlik alanı kuşlarının ve kelebeklerin de dahil olduğu birçok türün
popülasyonları azalmaya devam ediyor.
Bu kayıplar üretim uygulamalarının yoğunlaşmasına, girdi kullanımının artmasına, arazilerin
tektipleşmesine ve arazi terkine atfedilmekte. Bu negatif etkilere rağmen, yine de bazı tarım
sistemleri ve onlarla ilişkili yönetim uygulamaları bioçeşitlilik için faydalı olma potansiyeline
sahip. Bunlar organik tarım ve yüksek doğal değeri olan tarım. Dr. Cooper organik tarım ve
yüksek doğal değeri olan tarımın bioçeşitlilik değeri üzerine kanıtlar sundu ve bioçeşitliliği
destekleyici özelliklerini ele aldı. (Bkz. Aşağıdaki şekil)
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
25
Şekil 7: Yoğunluk derecesi ve Yüksek Doğal Değerli Tarım ve yoğun tarımın bioçeşitliliği – Tamsin
Cooper (2007)
Sonrasında var olan AB tarım politikaları önlemlerinin bu sistemleri ve desteklediği
bioçeşitliliği sürdürmeye yeterli olup olmayacağını sordu. Cooper, organik tarım ve yüksek
doğal değeri olan tarım için gelecek politika seçenekleri değerlendirilmesi ve bioçeşitlilik
amaçlarına merkezi bir yer verilen iyileştirilmiş bir Ortak Tarım Politikası stratejisi ele
alınması gerektiğini ifade etti.
Dr. Cooper bioçeşitliliğin kaybolmasını durdurmak için daha fazla harekete geçilmesi çağrısı
yaptı. Organik tarım ve yüksek doğal değeri olan tarım sistemlerinde Kırsal Kalkınma
politikalarının hedeflenmesinin iyileştirilmesi, organik ve yüksek doğal değeri olan tarım
ürünleri pazarlarının teşvik edilmesi ve bioçeşitliliğin organik tarım standartlarına
eklemlenmesi gibi önerilerde bulundu.
5.1.5. Sürdürülebilirlik Çalıştayı özeti
Organik Tarımın daha enerji verimli olduğu, küresel ısınmaya daha az katkı yaptığı ve
organik çiftliklerin sıcaklık artışlarına daha iyi uyum sağlayabildiği değişik deneylerle
kanıtlandı. (Bakınız 5.1.1) Bu tarım çeşidi doğal, sosyal-ekonomik ve tarımsal sistemler
arasındaki dengeyi güvence altına alır. (Bakınız 5.1.2) Birçokları organik tarımın dünyayı
besleyecek yeterli üretimi sağlayamayacağını düşünse de ( Dünya Gıda ve Tarım Örgütü iyi
kullanılsa ve dağıtılsa şu anki üretimin 12 milyar kişiyi besleyebileceğini belirtse de) Dr.
Yonca Demir Türkiye’de organik tarımın uygulanabilirliğini değerlendiren matematiksel bir
model üzerine çalışıyor. (Bakınız 5.1.3) Yoğun tarım ve organik tarımın çevresel-sosyal
yararları arasındaki ödünleşme araştırılmalıdır. Aslında bazı alanlar yoğun tarıma bağlı
çevresel zararların veya arazi terkine dayalı sosyal-çevresel tehditler altında. Avrupa’da bu
tehditler Doğal Değeri Yüksek tarım arazisi projesi ile ele alınıyor. (Bakınız 5.1.4) Dr.
Tamsin Cooper Doğal Değeri Yüksek tarım arazilerinde organik tarımının önemini hatırlattı.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
26
5.2. Kırsal Kalkınma
5.2.1. Türkiye’de tarım reformu, Dünya Bankası bakışı; - Halil Agah
Halil Agah, bu oturumda genel olarak Dünya Bankasının Türkiye’ye verdiği hibeler ve
desteklerden bahsetti. Bu hibeler özellikle kırsal kesimlerde tarımsal gelişimi sağlamak
amacıyla hazırlanan projeler için verilmiştir. Bu projeler, çoğunlukla tarım ofisleri tarafından
yönetilmektedir. Bahsi geçen ilk ve en önemli projelerden biri olan Tarım Reform Uygulama
Projesi (ARIP) uygulamaya 2000’lerin başında konmuştur ve amacı tarımsal girdi
desteklerinin azaltılması ve onun yerine doğrudan gelir desteğinin artırılmasıdır.
2005 yılında Dünya Bankası hem özel sektör hem de devlet sektöründeki yatırımları
desteklemek amacıyla iki proje başlatmıştır. 70 milyon YTL’lik doğrudan destek verilirken
150 milyon YTL’lik yatırım da desteklenmiştir. Tarımsal gelişmeyi sağlayan projelerin
amaçları kısaca şöyledir:
1-) Tarım Bakanlığı ve Tarım Köy İşleri desteğinin finanse edilmesi
2-) Tarımsal alternatifleri değerlendiren çifçilere destek sağlamak
3-) Tarımsal satış kooperatifleriyle ilgili yasanın kooperatif geliştirme programlarıyla
uygulanmasına yardımcı olmak
4-) Proje destek hizmeti vermek
Dünya Bankası’nın bir yıl içinde verdiği finansal destek, destek verinen ülkenin gayri safi
milli hasılasının %1’inden fazla olmalıdır. 2007 yılında, Türkiye’ye verilen destek 5 milyar
dolardır. Bu yılda, Türkiye’nin gayri safi milli hasılası ise 400 milyar dolardır. Bu da desteğin
öngörülen seviyede olduğunu gösterir
5.2.2. Ta-Tu-Ta - Güneşin Aydemir,
Bu sunumda genel olarak TaTuTa deneyiminden bahsedildi. TaTuTa, ekolojik tarım
çiftliklerinde, turizm ve bilgi, iş gücü, tecrübe takası anlamına gelmektedir. TaTuTa, açıkça
göründüğü üzere, insan doğa ve kültürün korunması ve ön plana çıkarılmasını sağlayan bir
ekolojik turizm biçimidir. TaTuTa projesiyle ziyaretçiler, yerel halka ve yerele mali katkı
getirir. Amacı şöyledir: Ekolojik kırsal turizm, doğayı koruma, kırsal kalkınma ve ek gelir
kaynağı sağlamak. İnce bir nokta olarak, turizm ana motivasyon kaynağı olduğunda, kültür ve
doğa geri planda kalmaktadır. TaTuTa projesi; bazı organik üreticiler, bu ürünlerin tüccarları,
danışmanlar, devlet enstitüleri ve yerel otoriteler tarafından desteklenmektedir. Projenin
önemli getirileri kısaca şu şekildedir: Sosyal etkileşim, doğayla uyumlu yaşam biçimleri ve
doğanın korunması için eğitim ve bilinç oluşturma, ek gelir, alternatif pazar sağlamak. Bu
proje son birkaç yılda o kadar hızlı büyümüştür ki, artık rezervasyon işleri, GençTur seyahat
acentasına verilmiştir. TaTuTa projesiyle ilgili bazı veriler şöyle:
•
•
•
•
•
•
•
13 değişik ülkeden toplam 900 geceleme / 738 geceleme gönüllülere ait!
En çok Marmara bölgesindeki çiftliklere ziyaret talebi
Daha çok kadın ziyaretçi (%70)
25 yaşın altında ziyaretçi (%50) / 25-35 yaş arası (%40) / çocuk, 55 yaş üstü (%10)
Yabancı ülkelerden gelen ziyaretçiler (%50)
Yaklaşık 40 yeni çiftlik başvurusu
6 adet akademik tezin konusu, örnek çalışması
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
27
5.2.3. Türkiye’den altı iyi örnek - Şebnem Eraş
Buğday Derneği üyesi Şebnem Eraş, sunumunda ülkemizden altı iyi örnek hakkında bilgi
vermiştir. Bu uygulamaların bazıları, Türkiye’nin her yerinden bireysel girişimcilerin fikir ve
destekleriyle sağlanmıştır.
1-) Kuşadası – Kirazlı Köyü:
Kirazlı Köyü’nde ilk örgütlenme, Kirazlı Köyü Sulama Kooperatifi ile, 2000 yılında başladı.
Ardından başlangıçta 8-10 kişi olan Kirazlı Köyü Ekolojik Yaşam Derneği kuruldu, üye sayısı
40-50’ye çıktı. Bu üyelerin tamamı, öncü köylülerden oluşmaktaydı.
2-) Manisa – Tekelioğlu Köyü:
Manisa, Tekelioğlu köylüler, Rapuzel Organik Tarım Ürünleri ve Gıda Ticaret LTD ŞTİ ‘yi
kurdular ve başarılı bir pazarlama modeli oluşturdular. Buradaki köylüler 1986’da,
muhtarlığın belirlediği arazide örnek ürün yetiştirerek ilk sertifikalı organik üretime geçtiler.
3-) Fethiye – Yanıklar Köyü:
Burada, organik üreticilerin örgütlenme girişimleri Ahmet Kizen ve Sürdürülebilir Tarım –
Çiftçi Yardımlaşma Derneği’nin de desteğiyle 2001 yılında başladı. İlk yıl, tüm ücretler vakıf
tarafından karşılanmış, geçiş dönemindeyse ürünler, şehir merkezinde, belirlenen yerlerde
halka satılmış, yerel basın ve televizyonlarda tanıtımlar yapılmış, bunun sonucunda diğer
çiftçiler de organik üretime geçiş konusunda cesratlendirilmiştir.
4-) Samsun – Terme Organik Fındık Üreticileri Birliği:
Terme’nin Çamlıca Köyü’nde, 1990’lı yıllarda özel bir yabancı şirket için, ekolojik fındık
üretimine başlandı. 1996 yılından sonra, maddi zorluklar nedeniyle üretici mağdur olmaya
başlayınca 2004’te muhtar Mehmet Özmen’in öncülüğünde, 30 üretici bağımsız ekolojik
sertifikalarını çıkartıp, birlik tüzüğünü hazırlamaya başladılar ve 15.01.2005 ‘te Terme
Organik Fındık Üreticileri Birliği kuruldu.
5-) Samsun – Ekolojik Girişimi
Burada, Samsun Ekolojik Tarım Planlama ve Koordinasyon Kurulu oluşturuldu. Ekolojik
halk pazarı ve fuar kuruldu. Ekolojik tarıma dayalı sanayi bölgesi oluşturuldu. Kontrol ve
sertifikasyon kuruluşları açıldı. Danışmanlık hizmeti sağlandı.
6-) Erzurum Doğu Anadolu Tarımsal Üreticiler ve Besiciler Birliği:
2004’te 300 kişi ile başlayan üretici sayısı, şu an 3000lere ulaşmış durumdadır. Çiftçilerin
organik tarıma geçişinin başlangıç ve ara masrafları İstanbul Halk Ekmek A.Ş tarafından
karşılanmıştır ve üreticilerin sertifika süreçleri tamamlanmıştır. Organik Tarım Projesi
kapsamında başlatılan proje, üretilen organik buğdayların İstanbul Halk Ekmek tarafından
doğrudan satın alınması ile uygulanmaktadır.
5.2.4. Zeytincilik Sektöründe Organik Tarım ve Kırsal Kalkınma - Evren
Güldoğan
Konuşmacı, organik tarım sektörünü, zeytincilik sektörü üzerinden sundu. Öncelikle,
dünya’da ve Türkiye’de zeytincilikle ilgili bilgi verdi. Bu bilgilere göre, Türkiye dünyada en
büyük 5. zeytin üreticisidir. Organik tarım seçeneğinin avantajlarını, organik talebin
yüksekliği, sektördeki rekabet ortamına uyum, tarımın çokişlevliliği ve kırsal kalkınma olarak
sıralayabiliriz. Organik tarıma dönüşümde karşılaşılan zorluklar ise; pazarlama zorlukları,
yerel önderler, mevcut mevzuat, yetersiz destek olarak sıralanabilir. Küçükkuyu deneyimi,
organik tarıma geçişte başarılı bir örnek teşkil etmektedir. Bu başarının arkasında,
Çanakkale’nin bir ilçesi olan Küçükkuyu’nun coğrafi özellikleri, üreticilerin yaklaşımı, üretim
planlaması (mutabakat, eğitim ve ar-ge desteği) ve en önemlisi, bölgedeki örgütlenmeyi
sağlayan TARİŞ yatmaktadır. Sonuçta, organik tarımın dönüşüm süreci zorlu olmasına karşın,
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
28
avantajları çok fazladır. Bu bir işletmecilik meselesi olarak değerlendirilmeli, kamu
politikaları bunları dikkate alarak tasarlanmalıdır.
5.2.5. Kırsal Kalkınma çalıştayı özeti
Kırsal Kalkınma Türkiye’nin siyasi gündeminde kilit bir öneme haizdir. Gerçekten de kırsal
göç Türkiye’nin başlıca kentlerini her geçen gün yeni sakinlerle doldurmaktadır. İstanbul’un
nüfusu kırsal göçle her yıl % 10 oranında artıyor. Kırsal kesimden göçenler kentin güvenli
olmayan konutlarına yerleşip, sosyal ve ekonomik sorunlar yaşıyorlar. Bu yüzden Türkiye’nin
kırsal nüfusu giderek yaşlanmakta ve ekonomik bir kalkınmadan yoksun kalmaktadır. ARIP
Dünya Bankası Tarım Reformu Uygulama Projesi, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ile birlikte
çözümler bulmayı hedeflemektedir. (Bakınız 5.2.1) Türk sivil toplum kuruluşları ve özel
sektör de kırsal kalkınmaya çözümler bulmak için çalışıyorlar. Buğday Derneği Ta-Tu-Ta :
Organik Çiftliklerde Ekotarım Turizmi ve Gönüllü Bilgi ve Beceri Alışverişi adlı ekotarım
turizmi projesini başlattı. Bu proje Türk çiftçilerinin turist ağırlamalarına (bu sayede
gelirlerini arttırmalarına) ve ziyaretçileriyle birlikte bir ağ içerisinde deneyimlerini değiş
tokuş etmelerine izin veriyor (Bakınız 5.2.2.). Buğday Derneği’nin bir diğer üyesi
Türkiye’de ekolojik tarımın en iyi altı örneğini sundu (Bakınız 5.2.3). Zeytinyağı üreten özel
şirket Tariş Ege kıyılarında organik zeytin satın almaya ve işlemeye başladı. (Bakınız 5.2.4)
Kamu, stk ve özel sektör Türk kırsalında çevre dostu girişimlerle geliri arttırma çabalarında
rekabet etmemeli fakat deneyimlerini paylaşmalı ve aynı hedef için birlikte çalışmalılar. Bu
hedefte Türk kırsal kesiminin ve işgücünün sürdürülebilir kalkınmasıdır.
5.3. Pazarlar
5.3.1. Küresel Organik tarım pazarları - – Doç. Dr. Mehmet Arda
Galatasaray Üniversitesi’nden ekonomist Mehmet Arda organik tarım ürünleri küresel
pazarının arz ve talep yönlerindeki en son gelişmelerin bir incelemesini aktardı. Aşağıdaki
tabloyla üretimin durumunu ve 2004 yılında dünyada organik ürünlerin satışını gösterdi. Bu
tabloda organik tarımın ve gıdanın dünya çapında büyüyen önemini görebiliyoruz. Arazinin
neredeyse % 10’u yürürlükte olan üç mevzuattan (EU, NOP, JAS) birine göre ekilmiş ve
yetkili kuruluşlar tarafından sertifikalandırılmış.
Artış oranı %
Hacim milyar $
Global
9
28
Avrupa
5
14
Almanya
12
4
Birleşik Krallık
10
2
Kuzey Amerika
14
13
Japonya
1/2
Tablo 3: Tarımsal arazinin paylaşımı ve 2004 yılında dünyada organik ürünlerin satışı – Arda (2004)
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
29
Organik ürünler pazarı hızla büyümektedir. Pazarın büyümesi endüstrileşmiş gıda üretimi
çağında “özel” ürünlere olan talebe yetişen arza dayalıdır (ABD’de tarımsal arazinin %70’i
kimyasal ilaçlara maruz kalmış ve ürünlerin %55’inin genetiği değiştirilmiştir). Tüketiciler
temiz, tatlı ve hoş ürünler istiyor. Çevre dostu bir tüketim talebi kırsal bölgelerde daha yüksek
ve adil bir işgücü taleplerini de karşılıyor.
5.3.2. AB’nin Organik Tarım pazarına uyum - Dr. Nisa Mencet
Antalya’daki Akdeniz Üniversitesi’nden Dr. Nisa Mencet AB’de ve Türkiye’deki organik
pazarın durumunu sundu. Mencet, AB ve birçok gelişmiş ülkenin organik gıdanın hem
üreticisi hem tüketicisi olduğunu söyledi. Bu ülkelerde organik ürünler için talep o kadar
yüksek ki yerel üretim ihtiyacı karşılayamıyor (Bakınız aşağıdaki tablo) Bu yüzden organik
ürün tedarikindeki açık kısım komsu ülkelerden karşılanıyor. Sonuç olarak Türkiye organik
gıda pazarına uyum sağlamak için çalıştı ve 2004 yılında Organik Tarım Kanun ve
Yönetmeliği (TR- 5262) yürürlüğe girdi. Türkiye sınırları içinde organik ürünlerin tüketimini
arttırmalı ve üretimini geliştirmelidir.
AB (25) Toplam Organik Tarım Alanı
Organik Tarım Alanı Payı
: % 3,06
AB (25)Toplam Organik İşletme Sayısı
Organik İşletme Payı
: 6 115 465 ha
: 141 013 adet
: % 1.6
Ortalama Organik İşletme Büyüklüğü : 28,4 ha
Tablo 4: AB’de (25) organik üretimin göstergeleri – Mencet (2005)
Türkiye’de gıda üretimi pazarı toplamda 23 milyar $ ve bunun 3 ila 5 milyon dolarını 179
değişik ürünle organik sektör oluşturuyor (Mencet, 2007) . Organik ürünler ortalama % 30-40
daha pahalılar. Yine de bu ürünler ülkede açık hava pazarları restoranları, kutu satışları ve
hatta süpermarketlerde de organik satışların gelişmesiyle giderek popülerleşiyor.
5.3.3. Gelişmekte olan ülkelerin organik ürün ticareti ve standartların önemi
– Dr. Ulrich Hoffmann
Cenevre’deki (İsviçre) Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’ndan Dr. Ulrich
Hoffmann en son analitik çalışmalardan kilit bulguları ve FAO (BM Gıda ve Tarım Örgütü),
IFOAM (Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu) ve UNCTAD’ın Uluslararası
Organik Tarım Uyumlaştırma ve Eşdeğerlik Çalışma Grubu arasındaki paydaş diyalogunu
anlattı.
Organik ticaret son on yılda dünya çapında hızla artmaktadır (yılda % 15-20). Yüzün üzerinde
ülkenin sertifikalı organik ürün ihraç etmesi, özel ve kamusal sertifikasyon kuruluşlarının
çoğalması (2007’de 400’ün üzerinde) Uluslararası Uyumlaştırma Çalışma Grubu’nu ve
Organik Sertifikasyon Kuruluşları için Uluslararası Şartlar’ın kabul edilmesini gerekli hale
getirdi. Hoffmann, IROCB’nin sertifikasyon kuruluşlarının organik isletmecilerin üçüncü
şahıs sertifikasyonunu tutarlı ve güvenilir biçimde yapmasını temin ettiğini belirtti.
Hükümetler IROCB’yi henüz tanınmamış yabancı sertifikasyon kuruluşlarını denetlemek için
kullanıyor. Yerel sertifikasyon kuruluşları ulusal şartlar bazında denetleniyor. (Bakınız
aşağıdaki şekil)
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
30
Şekil 8 Organik Sertifikasyon Kuruluşları için Uluslararası Şartlar sistemi–Hoffman (2007)
1991 yılında organik ürünlerin % 7’si süpermarketlerde % 93’u yeşil dükkanlarda, çiftçi
pazarlarında ve doğrudan satılıyorken 2003’te % 50’den fazlası süpermarketlerde satıldı. Bu
nedenle organik çiftçiler süpermarketlere girebilmek için organik sertifikasyona ek olarak
Global GAP (öncesinde EuroGAP) veya Davis Fresh Technologies (USGAP eşdeğeri)
sertifikasyonlarına ihtiyaç duydular. Bu da organik çiftçiler için fazladan bürokratik ve
finansal yük getirdi.
5.3.4. Türk pazarlarının uyumlaştırılması - Doç. Dr. Naim Deniz
Bahçeşehir Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Doç. Dr. Naim Deniz, Türkiye’de organik
mal üretimi ve ihracının 1994 yılında yabancı pazarlardan gelen taleplerle başladığını ve o
günden bu yana geliştiğini ifade etti (Bakınız aşağıdaki tablo).
Toplama
Üretim alanı Üretim
Yıllar
Ürünler
Birimler
alanı (ha)
(ha)
miktarı (t)
2002
150
12428
32462
89827
310125
2003
179
14798
40253
113621
323981
2004
174
12806
100975
209573
378803
2005
205
14401
110677
203811
421934
2006
203
14256
92514
192789
458095
Tablo 5: Türkiye’de organik ürünlerin toplama ve üretim alanlarının gelişimi – Deniz (2007)
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ile Ege İhracatçı Birlikleri Organik ürünlerle ilgili veri toplayan
kurumlardır. Türkiye’de tarımsal ve hayvansal organik ürünlerin üretiminde devamlı bir artış
söz konusudur. Bu ülkenin üretim için uygun bir bölge olduğunu gösterir. Bu olumlu resime
rağmen organik ürün ihracatı 1998-2006 arası teknik nedenler, üretim ve kredi sorunları
yüzünden sert şekilde düştü. Pazar koşullarına baktığımızda hem yerel hem de yabancı
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
31
şirketleri görebiliyoruz. Organik ihracatı arttırmak için AB mevzuatı ayrıntılı bilinmeli,
üreticiler için bazı teşvikler sağlanmalı ve en önemlisi de üreticiler eğitilmelidir. Naim Deniz
“Türkiye büyük potansiyelini kullanırsa dünya organik ürünler talebinin % 10’unu
karşılayabilir’ dedi.
5.3.5. %100 Ekolojik pazar deneyimi - Batur Şehirlioğlu
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nden Batur Şehirlioğlu, Buğday Derneği’nin
girişimleri ve Şişli Belediyesi’nin desteğiyle ekolojik ürünler sektörünü geliştirmek ve bu
ürünlerin üretim ve tüketimini arttırmak için 2006 yılında başlatılan projeyi anlattı. Ekolojik
Pazar simdi çok popüler ve tüketiciler yüksek ürün kalitesinden ve ortamdan yararlanıyorlar.
(Bakınız alttaki resim)
Fotoğraf 5 : % 100 Ekolojik Pazarın logosu ve sponsorları (solda), Cumartesileri kurulan pazardan bir
görüntü (sağda) – Buğday (2007)
Pazar kuruluşunun ilk yılını Haziran 2007’de kutladı. Satıcıların sayısı giderek artıyor.
Pazarın açılışında, 17 Haziran 2006’da 49 satıcı vardı. İlk yılın sonunda 103, bugün (Ekim
2007’de) ise 127 satıcısı var. Pazarda her Cumartesi 7 ton civarında ürün yaklaşık 600 ila 900
civarında üreticiye satılıyor. Pazar, ürün fiyatlarını minimum ve maksimum fiyat limiti
arasında belirlediği için de başarılı. Organik ürünlerin fiyatları konvansiyonel ürün fiyatlarının
altına düşmüyor (Buğday Derneği’nce denetleniyor). Organik ürünlerin fiyatı hiçbir zaman
kontrol edilen konvansiyonel ürün fiyatının iki katından fazla olmuyor. Bu limitler tüketiciye
adil bir fiyat garantisi sağlıyor. “Şimdi, diye ekliyor Şehirlioğlu, “bu başarılı deneyimi yeni
işbirliklerine dönüştürmenin ve yasal temeli hazırlamanın zamanı”
5.3.6. Pazarlar çalıştayı özeti
Bu çalıştay küresel ölçekte organik ürünler pazarı, AB’ye uyum koşulları ve Türk yerel
pazarları hakkındadır. Dr. Mehmet Arda organik arazilerin küresel oranını (% 9) organik
ürünlerin satışı hacmini (28 milyar $). Organik gibi özel ürünlere olan talebin Türkiye’de de
artıyor (Bakınız 5.3.1). Dr. Mencet ayrıca 170’den fazla ürün çeşidinin satıldığı ve ihraç
edildiği Türkiye’de organik üretimin gelişmesini vurguladı ve AB mevzuatı ile yasamaya
ilişkin düzenleme için uyum çabasına dikkat çekti. Dr. Naim Deniz AB ile uyumun altını
çizdi ve Türkiye’nin organik ürünleri tedarik etme potansiyelini belirtti. Deniz ‘ Türkiye
büyük potansiyelini kullanırsa dünya organik ürünler talebinin % 10’unu karşılayabilir’ dedi.
Organik ürün piyasasının gelişmesi ve ithalat ihracat hacminin artmasıyla, sertifikasyon
kuruluşlarının denetiminde ulusal sistem kadar uluslararası uyum da gerekli olmuştur. Bu iki
ön koşul uluslar arası yasal uyumlaştırma için ITF adı altındaki FAO-IFOAM-UNCTAD
konsorsiyumu ve hükümet yabancı sertifikasyon kuruluşlarının hükümet tarafından denetimi
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
32
için IROCB tarafından ele alınıyor. (Bakınız 5.3.3). Buğday Derneği’nden Batur Şehirlioğlu
başarılı bir Türk organik pazarın gelişimi örneğini anlattı. Pazar bir yaşında ve İstanbul’da her
Cumartesi artan sayıda müşteriyi çekiyor. Pazarda her haftasonu 7 ton civarında organik gıda
satılıyor.
5.4. İstihdam
5.4.1. Organik Tarımın Kırsal Topluluklar ve İstihdam için Yararları,
İngiltere örneği - Michael Green
Soil Association’dan Michael Green sunumuna İngiltere’de çiftçi sayısındaki düşüşe ilişkin
bilgi vererek başladı. İngiltere’de son 52 yılda çiftçi sayısında %79’luk bir düşüş yaşandığını,
çiftlikler içinse son 47 yılda % 40’lık bir düşüş olduğunu vurguladı. Buna neden olan en
önemli faktörleri sıralamak gerekirse bunlar kırsalın daha tecrit edilmiş bölgelerde kalmış
olmaları ve çiftçilerin yaşlılık oranının yüksek oluşu olarak ifade edildi. Green, ayrıca
kurumunun organik sektöre ilişkin hazırlamış olduğu raporun7 sonucuna göre organik tarımın
yeni iş olanakları yarattığını, kırsaldaki ekonomiyi canlandırdığı ve daha genç nesillerin tarım
alanında çalışmalarını yüreklendirdiğini belirtmiştir. Organik çiftçiler organik olmayan
meslektaşlarından ortalama yedi yaş daha gençler.
Green’in, sunumunda organik tarımda neden istihdamın daha yüksek olduğu konusunda
(İngiltere’de, genelde organik tarım organik olmayana göre % 32 daha fazla iş sağlıyor.)
karma sistemlerin daha çeşitli oluşu, ürün rotasyonu ihtiyacı, daha küçük ölçekte alanlarda
tarım yapılıyor olması, toprak yönetimi, yaygın hayvancılık ve habitatların korunması gibi
konu ve faaliyetler nedeniyle kimyasal gerektiren uygulamaların el emeği ile yer
değiştirmesinden dolayı yapılması gereken işlerin çoğalması gibi faktörleri sıraladı.
Green, Türkiye’nin gelecek için 2 seçeneği olduğunu düşünüyor. Türkiye’nin diğer ülkelere
göre el emeği potansiyeli çok daha yüksek durumda ve bunu kullanma şansı var. Sanayileşme
alanına ağırlık vererek daha az iş gücüne neden olmak ve hızlı kentleşme sürecine devam
etmek veya Türkiye organik tarım sektörünü geliştirerek tecrübenin korunmasını, değer artışı
sağlanmasını ve kaynaklarını korumaya katkı sağlamayı tercih edebilir. Bu uygulamaların
yaygınlaştırılması Türkiye’nin doğa ve biyolojik çeşitliliğinin korunması açısından da önemli
bir adım olacaktır.
5.4.2. Organik Tarımın İstihdam Yaratma Potansiyeli Üzerine
Değerlendirme - Gökçeada Örneği - Figen Ceylan, Gökhan Kılınç
bir
Ceylan ve Kılınç sunumlarına kısa bir film gösterimi ile başladılar. Filmde dünyada istihdam
sorunundan kaynaklı problemlere, sanayileşmenin yarattığı kirlenme ve doğanın tahribine,
küresel ısınma gibi sorunlara değinilmiştir. Filmden sonra konuşmacılar, organik tarımın
istihdam yaratmadaki potansiyelini sorguladılar.
Organik tarım uygulamalarında kimyasal gübre ve ilaç kullanılmamasından doğan mekanik
mücadelenin daha fazla kol gücüne ihtiyaç duyulmasını sağlaması, aynı şekilde ekim ve hasat
dönemlerinde insan gücü ihtiyacını yaratmaktadır. Ancak sadece tarlada değil sertifikasyon
süreçleri ve pazarlamanın yapılması gibi alanlarda da istihdam yaratmaktadır. Ceylan ve
Kılınç’ın araştırmaları kapsamında gerçekleştirdikleri SWOT analizi sonuçlarına göre ise
7
www.soilassociation.org/organicworks
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
33
organik tarımın güçlü yönleri şunlardır: Nüfus fazlasını kırsalda tutarak kırsalda kalkınma
etkisinin arttırılması, bölgeler arasında gözlenen gelişmişlik farkının azaltılmasına yönelik
faaliyetleri teşvik etmesi, Türkiye’de hala var olan zengin biyolojik çeşitliliğin ve doğal
kaynaklara uygunluğu nedeniyle organik tarımın desteklenmesinin verimliliğin artışına bağlı
olarak da gelir ve ücret artışına katkı sağlaması. Organik tarımın zayıf yönleri ise çiftçiliğin
köylülükle eşleştirilmesi ve genelde eğitim seviyesinin düşük olması, çiftçiler arasındaki
örgütlenmenin yetersizliği, süreç içinde ara teknik elemanların yetersiz kalışıdır.
Ceylan ve Kılınç, araştırmalarına uygulamadaki örneklerden bir tanesi olarak Gökçeada’yı ele
almışlardır. Ada halkı tarafından ekolojik ada olması hedeflenen Gökçeada, Türkiye’nin en
büyük ve anakaradan en uzak adası özelliğine taşımaktadır. Ada halkı bugün tamamen
organik olabilmek adına dışardan kimyasal girdiyi yasaklamak istiyor ve ekoturizm
faaliyetlerini geliştirmeye çalışıyor. Adada organik zeytinyağı, organik bal, şaraplık ve
sofralık uzum, organik meyve sebze yetiştiriciliğine organik hayvancılık faaliyetlerine de
başlanmış.
Tablo 6 : Tarımda istihdam - Figen Ceylan,Gökhan Kılınç (2006)
Bu faaliyetlerden doğan girişimin örneklerinden biri olan Gökçeada Birlik A.Ş. 1992 yılında
152 ortakla kurulmuş. Bu birlik içerisinde 120 sertifikalı zeytinyağı üreticisi yer almaktadır.
Başka bir girişim olan Elta işletmesi de adada organik üretim yapmıyor olsaydı bu %30 daha
az istihdam anlamına gelecekti. Elta’nın ihtiyaç duyduğu istihdam özellikle organik ilaçlama,
budama, bakım gibi emek yoğun çalışmalar nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bir diğer işletme
ise Etis Ekolojik tarım ürünleri işletmesi 1999’da organik tarım çalışmalarına başlamış ve 600
dekar alanda faaliyet göstermiştir. Bağcılık tarımı yürüten işletme özellikle yabancı otlarla
mekanik mücadelede yoğun olarak dönemsel tarım işçisi kullanıyor. Bu sayede %75 daha
fazla kadın işçinin, ilaçlama ve budama alalarında ise %25 daha fazla erkek istihdamını
sağlıyorlar.
5.4.3. AB’ye Tarımsal Uyum ve Kırsal Nüfusun Değişimi - Zeynep Çelen
Kuru
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği “Avrupa Birliği Uyum Sürecinde Kırsal
Nüfusun Katılımı ve Değişimi” projesini 2005-2006 yıllarında yürütmüş, proje sürecince 13
farklı noktada köy kahvesi toplantıları gerçekleştirilmiştir. (Bakınız alttaki fotoğraf). Proje
sonucunda 2 sayı çiftçi gazetesi ve bir bilgilendirme kitapçığı hazırlanarak basılmış kırsalda
dağıtımı sağlanmıştır. Son olarak Kasım 2006 tarihinde Samsun ilinde geniş bir çiftçi
bilgilendirme kongresi düzenlenmiştir. Projede yapılan görüşmelerde alınan cevaplardan
çıkan sonuçlara göre kırsalda tarımla uğraşmanın artık ikinci sınıf bir meslek olarak
görüldüğü ifade edilmiştir. Kırsaldan şehirlere doğru göç artmış, geçim sıkıntısının varlığı ve
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
34
tarım alanında üretilen ürünlerin garantisi olmayışı gibi cevaplarla karşılaşılmıştır. Kırsalda
organik üretim yapan çiftçilerin genelde küçük ölçekli çiftçilerden oluştuğunu ancak pazar
güvencesinin sağlanarak iyi örnekler oluşturduklarında organik tarımın da doğal olarak
gelişeceğine inandıklarını söylemişlerdir.
Fotoğraf 6 : AB tarımsal uyum projesi için köy toplantısı – Buğday (2005)
Kırsalda organik tarım üretimi altyapısını oluştururken yaşanan sıkıntılar konusunda ise
organik tarım için oluşturulan destek ve fonlar konusunda bilginin yayılmaması ve başvuru ve
diğer prosedürler hakkındaki deneyimsizlik sıkıntıları yaşanmaktadır. Kırsaldakiler organik
tarımın özellikle bazı ürün çeşitlerinde daha fazla istihdam gerektirdiğini düşünüyorlar ve
buna verdikleri örneklerden bir tanesi çeltik tarımının organik olarak yapılması halinde daha
fazla kişinin istihdam edilmesi gereksinimi. Ancak pazar güvencesi olmayan bir sistemde
üretici daha fazla istihdam gerektiren bir tarım yöntemini kullanma konusundan
uzaklaşmaktadır. Görüşmelerin sonucunda ortaya çıkan değerlendirmeye göre kırsalda
yaşamın devam etmesi için pazar güvencesinin oluşturulması konusunda yapılan çalışmalar
desteklenmeli, konunun felsefi ve ahlaki boyutu göz önüne alınarak sadece organik tarım
değil kırsal kalkınma konusunun bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir.
5.4.4. Organik Tarimda istihdam:
karşılaştırması – Satoru Nokano
Pirinç’te
Osmancık-Kızılırmak
1882–1955 yılları arasında Mokichi Okada tarafından geliştirilen doğal tarım yönteminin
felsefesinde doğanın bizlere herşeyi öğrettiği yatmaktadır. Doğal tarımın prensibi doğaya
saygı ve uyum sağlamaktır. Shumei doğal tarımı doğaya derinden saygı duyan ve doğaya
uyum sağlayan bir tarım yöntemidir. Doğal tarımda TAİHİ yani yaprak ve otlardan oluşan
kompost dışında herhangi bir şey kullanılmamaktadır. Bu yönteme göre toprağa saygı, sevgi
verilip temiz ve saf tutulursa gücü artacaktır. Doğal tarım saf toprak ve saf tohum
kullanılarak yapılmaktadır, sevgi ve minnet duyguları ile birleşerek sağlıklı bitkiler
yetiştirileceğine inanmaktadırlar (Bakınız alttaki şekil).
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
35
Şekil 9: Doğal Tarımın ideal dengesi Satoru Nokano (2006)
Shumei International, doğal tarım yöntemlerinin yayılması amacıyla Türkiye’de pilot bir
bölgede bir proje yürütmeye başlamıştır. Bu proje 2 yıl önce Bafra’da başlatılmıştır. Ekim,
Japonya’da uygulanan yöntemlerle gerçekleştirilmiş. Bu sene kuraklık ve serpme yöntemi
kullanılması nedeniyle yabancı otlarda çoğalma yaşanmıştır. Proje kapsamında alanda tüketici
eğitimi verilmiş ve Samsun’dan tüketicilerin alana inmeleri sağlanmış. Bu etkinliğe çocuklar
da katkı vermiş ve yabancı otların toplanmasına destek vermişlerdir. Samsun’da ayrıca
beslenme seminerleri de verilmiştir.
5.4.5. İstihdam Çalıştayı özeti
Kırsal bölgeler, endüstrinin ve hizmetlerin büyük kentlere yakın yerlerde gelişmesinden
muzdariptir. Bu ekonomik gelişimin sonucu gelişmiş ve geçiş ekonomisi ülkelerinin
kırsalında istihdam krizidir. Soil Association’dan Michael Green İngiltere’de tarım işçilerinde
52 yılda % 79, çiftlik sayılarında 47 yılda % 40 düşüş yaşandığını ifade etti (Bakınız
5.2.4).Organik tarım daha emek yoğundur ve yerel, iyi ücretlendirilmiş ve yerinden edilme
riski düşük iş fırsatları yaratıyor. Diğer üç konuşmacı yüksek katma değerli ürünler yaratmak
için Türkiye’de organik tarımın katılımcı gelişmesine ilişkin çalışmalarını ve projelerini
sundular. Shumei Association’dan Satoru Nokano doğal tarım kavramını açıkladı (Bakınız
5.4.4). Buğday Derneği’nden Zeynep Çelen Kuru katılımcıları AB uyum sürecinde Çiftçileri
bilgilendirme AB projesi hakkında bilgi sundu (Bakınız 5.4.3). İstihdam oturumunun en
önemli yanı Figen Ceylan ve Gökhan Kılınç’ın Türkiye’de organik tarım sektöründe istihdam
olanakları üzerine yaptıkları video ve Gökçeada’da ortalama konvansiyonel bir şirketten % 30
daha fazla kişi çalıştıran Elta-Ada organik şirketinin anlatılmasıydı.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
36
6. Sorunlara çözüm arayışları 20 Ekim Cumartesi
6.1. V –Dışsal Etkenler
6.1.1. GDO’lar Organik Tarım ile birada olabilir mi? Polonya örneği,
Jadviga Lopata
Kasım 2007’de 18 ülkeden 41 örgütün katılımıyla kurulmuş olan International Coalition to
Protect the Polish Countryside’dan (ICPPC) Jadviga Lopata genetiği değiştirilmiş
organizmaları durdurma amaçlı Polonya çapında yaptıkları kampanyasını sundu. Polonya’da
hala bir buçuk milyondan fazla küçük – çoğunlukla köylü- çiftlik bulunmakta ve Batı Avrupa
için model olabilecek kendi kendini geçindirebilen bir tarım şekli uygulanmakta.
Toprağın bu uzun vadeli ekolojik işletim şeklinden ortaya çıkan biyoçeşitlilik Avrupa’nın en
farklısı ve bu yüzden birçok nadir tohum ve bitki çeşidi hala dolaşımda. ICPPC genetiği
değiştirilmiş organizmaların (GDO) tarıma girmesinin Leh gıdasına ve çevresine bir tehdit
olduğunu ileri sürdü. GDOlar yerleşmelerine izin verilirse hızlı bir şekilde bitkiye ve gıda
zincirine bulaşıp yerel çeşitlerin geri çağırılamaz bir şekilde kirlenmesine yol açacak.
Batı Avrupa’da GDOsuz bölgeler yaratan hareketten esinlenen ICPPC, kampanyasına her
bölgedeki illere ait yönetimleri hedefleyerek başladı. Strateji, hem gdoların istilasını
durduracak hem de kamuoyunda tehlike hakkında farkındalık yaratacak pratik ve sembolik bir
eylem olarak her bölgede GDOsuz alanlar yaratmaktı. Şubat 2006 itibariyle bütün 16 il
kendilerini GDOsuz bölge olarak ilan etmişlerdi.
Fotoğraf 7: X: Polonyalı köylüler GDOsuz bölge logosunu gösterirken - Jadwiga Lopata (2006)
Şimdiki Polonya hükümeti GDO tohumların ithalini ve ekimini yasakladı. Ayrıca 2008
itibariyle genetiği değiştirilmis hayvan yemlerinin ithalini de yasaklayan bir yasa geçirdi.
ICPPC, Avrupa Komisyonu’nun üye ülkeleri GDOların konvansiyonel ve organik mahsulden
belirlenmiş uzaklıklarda ekimine izin verecek ‘biraradalık – coexistence- kurallarını
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
37
getirmeye zorlamasından endişeli. Lopata gdo ekinler ile organik ekinlerin bir aradalığının
mümkün olmadığı olgusu üzerinde durdu. Polen rüzgârla, arıyla ve insan vasıtasıyla uzağa
yayılabilir. Başlıca bulaşma problemleri hâlihazırda Katalonya da meydana geldi ki bu bir
aradalığın mümkün olmadığını ispatlıyor. ABD’de ve Kanada’da da problem büyük boyutlara
ulaştı.
6.1.2. AB müktesebatına uyumun küçük üretime etkisi – Romanya örneği;
Raluca Barbu
WWF Romanya’dan Raluca Barbu sunumunda AB müktesebatına uyumun küçük çaplı tarıma
etkisini Romanya örneğinde inceledi. Barbu ilk olarak Romanya’da küçük çaplı tarımı anlattı.
4 milyona yakın küçük çapta çiftlik var ve bunların ortalama büyüklüğü 5 hektardan az.
Çifçiler görece yaşlı, 50 ila 70 yaş arasındalar.
Çiftçilik 9 milyon hektar üzerinde yapılıyor ve bu Avrupa Birliği’ne girildiğinde 7 milyon
hektara düşmüş. Kırsal nüfus 12, 751 köyde yaşayan 10 milyon kişiden oluşuyor. Küçük çaplı
tarım geleneksel bir tarım ve çiftçilik az girdi ve düşük seviyede mekanizasyon ile yapılıyor.
Yüksek oranda işçilik kullanılıyor ve toprak çok parçalı. Bu kısa özetten sonra Barbu önemli
soruyu soruyor. Tarımdaki pazarlıklar Romanya çiftçisine ne getirdi?
Fotoğraf 8: : Romanyalı bir köylü - Raluca Barbu (2007)
Barbu 4 milyar dolar civarındaki mali yardımdan ve bu dolaysız ödeme için seçilebilirlik
koşulunun en az 1 hektar toprağa sahip olmaktan oluştuğundan bahsetti. Yeni kotalar
uygulamaya sokuldu. Küçük çiftçiler öncekinden daha az süt üretebilecekler. Hijyen koşulları
herkese uygulanmakta ve bu küçük üreticileri tehdit ediyor. Yeni oluşturulan kurumlar yeni
yasama önlemleri getirdi. Tarımın Avrupa şartlarına uyumlaştırılması sürecinin büyük
bölümü çiftçileri hazırlayacak yardımcı önlemler alınmadan gerçekleştirildi. Küçük ölçekli
üreticiler pazarda yer bulabilmek için tarlalarını sürme kavgası veriyorlar ve onlar için çok az
önlem var. SAPARD gibi programlar küçük çiftçinin değil büyük çiftçilerin ihtiyaçlarına
hitap ediyor. Barbu, küçük ölçekli tarımda üreticilerin çok fazla yardıma ve desteğe ihtiyacı
olduğunu ve sadece hükümetin değil enstitülerin, hükümet dışı sivil toplum kuruluşlarının ve
özel sektörden inisiyatiflerin de bu sürece katılması gerektiğini vurgulayarak sunumunu
tamamladı.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
38
6.1.3. Organik Tarımda zararlıların yönetimi, Celal Tuncer
Dış etkiler çalıştayının üçüncü sunumunda Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Celal
Tuncer “Organik Tarımda Zararlıların Yönetimi” başlıklı bildirisini sundu. Tarımsal üretimde
sulama, gübreleme, planlama ile beraber mücadelenin de önemli bir yer tuttuğunu ifade
ederek sözlerine başladı. Tarımda her türlü mücadeleye rağmen ürün kaybı dünya
ortalamasının %33 olduğunu belirtti. Bu kaybın % 13’u böceklerden, % 11’ini hastalıklardan,
% 9,5’ i de yabancı otlardan kaynaklanmakta. Türkiye ortalaması ise %50’lere ulaşıyor.
Mücadele yöntemleri açısından geleneksel tarımı ve organik tarımı karşılaştıran Tuncer
organik tarımın ilaçlı mücadeleyi kullanmayarak çiftçinin elindeki 100 araçtan yaklaşık
99’unu aldığını ve çiftçinin buna hazırlıksız yakalandığını söyledi. Çevreye ve sağlığa yan
etkileri düşük, doğal denge ve sürdürülebilirliğe yüksek katkıları olan organik tarım
geleneksel tarım ile karşılaştırıldığında ekonomik zarar seviyesi daha düşüktür. Türkiye’de
organik tarımda zararlılarla mücadelede teknik bilgiye, preparata ve ilaca ihtiyaç vardır.
Zararlılarla mücadele yöntemleri geliştirilmesinde bugüne kadar daha çok yurtdışına bağımlı
kalınmış, mücadelede kullanılan ürünlerin Türkiye’de henüz bir arz değeri yok ve arz talep
dengesi oluşmamış. Tuncer çiftçilere zararlı yönetiminde şu uyarılarda bulunuyor.
• Ürünü gururla pazarla.
• Zararlı varsa gerekli ve izin verilen mücadele yöntemlerini uygula.
• Ekonomik zarar seviyesine dikkat (İyileştirici önlemler)
• Zararlı sorunları gelişmeden önlem al.( Koruyucu önlemler)
• Muhtemel zararlı sorunlarını tanımla, gelişmelerini izle kayıtlarını tut.
Tuncer ayrıca Koruyucu yöntemleri de üç baslık altında inceledi.
• Yasal mücadele
• Kültürel önlemler
• Fiziksel mücadele
Çiftçinin zararlılarla mücadelesinde iyileştirici yöntemler de kullanılabilir. Mekaniksel,
biyoteknik, biyolojik, ilaçlı mücadele gibi (Bakınız aşağıdaki fotoğraflar)
Fotoğraf 9: Zararlı popülasyonun izleme (solda) pheremone tuzakları (ortada) kuş uzaklaştırıcı.(sağda)
Celal Tuncer (2007)
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
39
Tuncer son olarak organik ürün yetiştiricilerinin, böcek ve hastalıklardan
kaynaklanan
sorunlarla genel olarak daha az karşılaştıklarını söyledi. Bunun nedenleri de şöyle açıkladı.
Bitki ve böcek çeşitliliği organik işletmelerdeki karmaşık ekosistem içinde daha zengin olarak
bulunur. Faydalı böcek sayısı artar, bitki çeşitliliği zararlıların kültür bitkisini bulmasını
zorlaştırır. Yavaş çözünen kompost tipindeki organik
gübrelerle gübrelenen bitkiler
yüksek çözünürlükteki gübre kullanılmış bitkilere oranla hastalık ve zararlılara daha
dayanıklıdır.
6.1.4. Köy çeşitlerinin kayıt altına alınması ve organik tarım açısından
önemi, Hasan Çelen
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü’nden Hasan Çelen
sunumuna köy çeşitlerinin kayıt altına alınması ve bunun organik tarım açısından önemini
incelediği sunumuna çeşit tanımlamanın, kayıt altına almanın ve gelecek nesillere aktarmanın
tarımın başlıca mekanizması olduğunu belirterek başladı. Çelen bir çeşidi tanımlamanın üç
unsurdan oluştuğunu açıkladı
1) Çeşidin en az bir karakteristiği diğer çeşitlerden ayrılması ( Farklılık)
2) Çeşidin çoğaltılması sırasında, çoğaltma yöntemine bağlı olarak beklenen varyasyonun
dışındaki diğer özellikleri yönünden yeterince homojen olması.(Yeknesaklık- Türde aynılık)
3) Çeşidin tekrarlanan üretimlerden tüm özellikleri yönünden değişmeden kalması
(Durulmuşluk)
Bu üç unsurdan oluşan ve FYD testleri adı verilen testlerinin yapılması ile çeşit kayıt altına
alınabilir. Bir çeşidi tanımlarken ekonomik değeri mevcut çeşitlere eşit veya avanatajlı olmalı.
Köy çeşitlerinin ıslahında zor olan nokta bu, çeşitlerin pazarda rekabet etme sansı yok. Ama
diğer yandan biyoçeşitlilik açısından ve gen kaynaklarının korunması yönünden köy
çeşitlerinin kayıt altına alınması gereklidir. Doğal ıslah ile günümüze gelen çeşitler
hastalıklara, zararlılara ve tabi koşullara dayanıklılığı ile ön plana çıkmaktadır.
Türkiye Kasım 2007’de UPOV’a (International Union for the protection of new varieties of
plants - Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Uluslararası Birliği) üye olacak. Kendi yaratmadığımız
bütün türlerde royalty (telif) ücreti vermek ve ıslahatçı şirketlere pay ödemek durumunda
kalacağız. Kayıt altına alma önemli bir süreç ve gelişmiş ülkelerde bu sistem iyi işletiliyor.
Avrupa Birliği’nde sertifikalı tohum oranı % 70 iken Türkiye’de bu oran % 30’dur. Kayıt
sistemine destek vermemiz, köy çeşitlerini kayıt altına almamız gerekir ki ileride modern
çeşitler ortaya çıkarsa kaynağı bizde diyebilelim. Köy çeşitlerinin organik tarıma aktarılması,
kavanoz çeşitleri denilen araştırma çeşitlerinin organik tarım ortamında kullanılmasının
avantajlı avantajsız yönlerinin ortaya çıkarılması ve köy çeşitlerinin organik tarımda rekabet
ettirilmesinin sağlanması bu bağlamda önemlidir.
6.1.5. Dış Etkenler çalıştayı özeti
Dış Etkenler çalıştayı organik tarıma yönelik tehditleri (özellikle GDO’lar, Bakınız 6.1.1) ve
organik tarımın gelişmesine yarayacak tarımsal tekniklerin tartışılması için bir fırsat oldu.
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’ndan Hasan Çelen, tohumları kayıt altına almanın ve organik
çiftçilere
uygun tohumlar sağlamak için Türk çeşitlerinin araştırılmasının önemini
anlattı.(Bakınız 6.1.4) WWF’ ten Raluca Barbu Romanya örneğinde AB’ye üye olmanın bir
dış etken olduğunu söyledi. Gerçekten de AB fonları kurumsal inşayı güvence altına alsa da
yasamaya dair uyumlaştırmada teçhizat tedariki ve desteklerde çiftçiler çoğu kez
desteklenmedi. Küçük çiftlikler için daha çok bürokrasi ve daha az destek vardı. (Çiftlikler 1
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
40
hektardan büyükler ise destek alabiliyorlar,bakınız 6.1.2) Konya Selçuk Üniversitesi’nden
Dr. Celal Tuncer % 13 dünya ortalaması kayba yol açan ürünlerdeki zararlı problemi ile başa
çıkmak için organik tarımda kullanılabilecek teknikleri sundu. Dr.Tuncer organik çiftçilere
ürünlerindeki zararlı seviyesini izlemelerini ve dirençli bitki çeşitleri dikmek, zararlıların
doğal düşmanlarını tercih etmek ve uygun bitki beslenmesini sağlamak gibi önleyici önlemler
almalarını tavsiye etti (Bakiniz 6.1.3)
6.2. Kaynak Optimizasyonu
6.2.1. Su kullanimi bilinci ve organik tarim – Prof. Dr. Mehmet Ali Ul
“Su kullanımı bilinci ve organik tarım” başlıklı çalışmayı sunan Prof. Dr. Mehmet Ali Ul, ilk
olarak, yeryüzündeki tatlı su kaynaklarının kullanımındaki artışın, nüfusun artmasıyla birlikte,
özellikle tarım sektöründe görüldüğünden bahsetmiştir. Bu soruna yönelik olarak ilk
düşünülen ‘birim alandan daha fazla verim elde etme’ yönteminde yapılan hataların ve
yöntemin olumsuz sonuçları üzerinde durmuştur. Sunumda, bütün bu sorunlara yönelik
olarak, bilinçlenen toplumların organik tarım uygulamalarına önem vermeye başladığı ve
organik tarımda suyun bilinçli kullanımının büyük önemde olduğu vurgulanmıştır. Genel
kapsamda, dünyadaki su kaynakları miktarı, kullanımı ve su döngüsü hakkında bilgi
verilmiştir. Bazı ülkelerle birlikte, su kaynakları miktarı rakamlarla gösterilen Türkiye’nin de
su azlığı yaşayan bir ülke olduğu görülmüştür.
Genel bilgilerle birlikte, tatlı su kaynaklarının sektörel kullanımı -tarım, endüstri, kentsel
kullanım- Akdeniz havzası üzerinde, güney ve kuzey Akdeniz ülkelerinin karşılaştırılmalı
örneğiyle gösterilmiş ve tatlı su kullanımında tarım sektörünün Akdeniz havzasında geniş yer
tuttuğu görülmüştür. Ayrıca, su kaynaklarının sorunlarıyla ilgili temel bazı noktalar
belirlenmiş, bu sorunlar irdelenmiştir. Su kaynakları havzalarının korunmasına ilişkin ise,
sürdürülebilirlik ve entegre havza yönetiminden ayrıntılı olarak bahsedilmiştir ve bu
yöntemlerin olumlu sonuçları üzerinde durulmuştur.(16/22)
Organik tarımda sulama konusunda, sulamanın anlamı ve amacı anlatılmıştır. Bu bağlamda;
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın Organik Tarım Yönetmeliği; Organik bitkisel üretimde
sulama uygulamalarında göz önüne alınacak esasları içeren Madde 13 ve IFOAM
(International Federation of Organic Agriculture Movements)’ın organik tarımda sulama
uygulamalarına ilişkin getirdiği bazı temel standartlar incelenmiştir. Ardından; organik
tarımda damla sulamanın su tasarrufu imkânı verme ve hastalıkları önleme gibi birçok faydası
anlatılmıştır. Burada damla sulama yönteminin, sıvı gübrenin bitki köklerine verilmesini de
sağlayabildiği belirtilmiştir. Suyun kalitesinin de organik tarımda önemli bir etken olduğu,
ancak suyun kalitesinin bir standardı olmadığı, daha ziyade kimyasal atıklar gibi kirlililik
yükü taşıyan suların kesinlikle olmaması gerektiği vurgulanmıştır. Bununla birlikte, bitkilerle
arıtılmış atık suların ve su hasadı tekniklerinin organik tarımda kullanılma olanakları
açıklanmıştır. Hatta sulamada gerekli olan enerjinin yenilenebilir enerji kaynaklarından elde
edilebileceğine dikkat çekilmiştir. Son olarak, Türkiye, Avrupa Birliği, ABD (NOP), Japonya
(NAS)’nın organik üretim standartlarının sulama ile ilgili hükümlerinin karşılaştırılmasına yer
verilmiştir. Sunum, suyun bilinçli kullanımı konusunda, su kullanan bütün kitlelerin ilgili
olması ve çözüme katlı sağlaması önerisiyle bitirilmiştir.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
41
6.2.2. Tarımsal üretim kavramında optimizasyon ve organik tarım - Prof. Dr.
Ediz Ulusoy,
Prof. Ulusoy, ilk olarak tarımsal üretim ve doğal denge başlığı altında, tarımsal üretim
girdileri ve çıktılarının doğal dengeye etkisi üzerinde durmuştur. Bu konuda, Ulusoy, bitki ve
hayvan türlerinden doğal değişim ve dönüşüme en çok uyum sağlayanlarının kalıcı olduğunu
söyledi. Hatta insanların bu doğal değişim ve dönüşümü daha uygun üretim koşulları
oluşturmak için yönlendirdiğine, örneğin; insanların iklim koşullarından kurtulmak için
seralarda üretim yaptığına dikkat çekmiştir.
İkinci olarak, tarımsal üretim hedefleri karşılaştırılmış, hedefler arası geçişlerden
bahsedilmiştir:
• Tarımsal üretimde kendi kendine yetebilme,
• Tarımsal üretim kaynaklarının korunması,
• Maliyetin düşürülmesi ve
• Kalitenin artırılması
Kendi kendine yetebilme hedefi özellikle 2. dünya savaşı sonrası ön plan çıkmış, bütün
girdiler yüksek verim ve üretime yönelik manipüle edilmeye çalışılmıştır. 1950–60 arası pek
çok proje tarımda entansifleşme üzerine yoğunlaşmıştır. Daha sonra toprağın verimsizleşmesi,
kaynakların kuruması gibi bazı yanlışların olduğu fark edilmiş, hedef tarımsal üretim
kaynaklarının korunması şeklinde değişmiştir. Daha az su, kanaatkâr tohum gibi alternatifler
düşünülmeye başlanmıştır. Bazı ülkelerde ürünlerin yığılması, bazı ülkelerde üretimin
yapılamaması nedeniyle ticaretin artması sonucu maliyet kavramı gündeme gelmiştir.
Şimdiye kadar işin ekonomisi üzerinde durulmamışken, maliyet kavramıyla birlikte, tarımsal
üretimde çıktı-girdi oranı ve rekabet üstünlüğü tartışılmaya başlanmıştır. Daha sonra, kalite
söz konusu olmaya başlamıştır, burada önemli olanı ise Prof. Ulusoy, kalitenin tanımının
yapılabilmesi şeklinde tanımlamıştır. Kalite dediğimiz şey, kalite-fiyat çerçevesinde, ürünün
görünümü mü, içeriği mi, insan ve çevre sağlığıyla ilişkisi mi? Ulusoy’a göre; bunlar
düşünüldüğünde bir tanıma varılmalı ve aldatıcıcı faktörlere dikkat edilmelidir.
Bütün bu hedefler bir araya geldiğinde ise ortaya çevreyle uyumlu ve giderleri azaltıcı kaliteli
tarımsal üretim hedefi ortaya çıkıyor. Ancak, bu hedefle birlikte makro ve mikro ekonomik
düzeyde çelişkiler ortaya çıkıyor, örneğin devletin ve çiftçinin çıkarları aynı olmayabiliyor.
Ulusoy’un üzerinde durduğu diğer bir konu ise, çiftçilerin istekleri olmuştur. Bu istekler,
Ulusoy’a göre, değişik işletme şekil ve büyüklüklerinde organize olabilen, rekabet gücü
yüksek, piyasa isteklerine yönelik, doğal dengeleri bozmayan bir tarımsal yapı ve toplumun
saygı gösterdiği, yaptığı işten mutluluk duyan bir çiftçi kesimi olmaktır. Ulusoy bu noktada
bir de eleştiri getirmiştir. Buna göre, bazı salt ekonomik açıdan düşünenler tarım kesiminin
gelirlerimizi yuttuğunu söylüyor, hâlbuki tarım kesimine yapılan destek azalmakta olmasına
rağmen Türk ihracatının yüzde 45’ini tarım ürünleri ve tarımsal üretime dayanan sanayi
ürünleri oluşturmaktadır.
Son olarak, Ulusoy, tarımsal üretimde planlamasında etkili faktörleri anlatmıştır. İlk olarak
Ulusoy, tarımsal üretimde planlamanın tanımını yapmıştır. Bu planlamada, doğal etmenler,
sosyal değerler, ekonomik kurallar/kuralsızlıklar, etik değerlerin önemli olduğu söylenmiştir.
Ulusoy tüm bu etkenlere sunumda açıklık getirmiştir. Net gelir maksimizasyonunun, yani
gelir artışının hala bir amaç olduğunu belirten Ulusoy, organik tarımda da bunun göz önünde
tutularak düşünülmesi gerektiğini söylemiştir. Organik tarımın maliyetinin yüksek olmasına
rağmen, çevreye katkılarının çok büyük hesaplanamayacak katkılar olduğunu ancak uzun
vadede düşünülerek değerlendirilebilecek katkılar olduğunu belirtmiştir.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
42
6.2.3. Seracilikta konvensiyonel/organik karsilastirilmasi - Sezgin Uzun
Prof. Dr. Sezgin Uzun tarafından yapılan bu sunumun teması seracılıkta konvansiyonelorganik karşılaştırmasıdır. Prof. Dr. Sezgin Uzun öncelikle organik tarımın tanımını yaparak
sunumuna başlamıştır. Buna göre, organik tarım, biyoçeşitliliği, biyolojik döngüyü ve toprak
biyolojik aktivitesini teşvik eden üretim sistemi olarak tanımlanmıştır. Bu genel tanımdan
sonra, organik seracılığın dünya genelinde son on beş yılda hızlı bir artış gösterdiği ifade
edilmiştir.
Daha sonra, sertifikalandırılmış organik seracılık ile geleneksel yöntemlerle yapılan seracılık
arasında genel olarak bitki besleme uygulamaları ve hastalık ve zararlıların kontrolünde
uygulanan yöntemler bakımından farklılıklar bulunduğu dile getirilmiştir. Bitki besleme
konusunda, genel olarak seralarda bitki yetiştiriciliğinde açık arazi uygulamalarına göre daha
yüksek miktarlarda besin elementine ihtiyaç duyulduğu ve seralarda organik yetiştiriciliği
geliştirmek için bitkilere optimum düzeyde besin maddesi sağlanması gerektiği
vurgulanmıştır.
Organik seracılıkta bitkilere besin maddesi sağlamada kompost yapımı tekniklerinin önem
kazandığı belirtilmiştir. Değişik bitki artıklarından kompostlama yoluyla bitki için uygun
ortam yaratıldığı ifade edilmiştir. Ayrıca, organik seracılıkta sebze yetiştiriciliğinde ortaya
çıkabilecek besin maddesi eksikliği belirtileri ve alınması gereken tedbirler sıralanmıştır.
Örneğin, bor elementi eksikliği durumunda belirtiler- ince, eski yaralı ve mat görünümlü
olması- özellikle kabukta kendini gösterir. Kompostlama tekniği yanında, organik seracılıkta
bitki beslemede kullanılan diğer bir metodun da baklagiller ve karabuğday gibi yeşil gübre
bitkileri ekmek olduğuna işaret edilmiştir. Organik seracılıkta diğer önemli bir uygulamanın
da seralarda ürün döngüsünün uygulanması olduğu belirtilmiştir. Bu uygulamaya göre bir
ürün iki yıl ararda aynı yetiştirme alanında yer almamalıdır.
Daha sonra, organik seracılıkta bitki-çevre şartları ilişkilerinin önemi anlatılmıştır. Bu
anlamda ‘Seralarda tabiatı suçlayamazsınız’ sözü organik seracılıkta bitki-çevre şartları
ilişkisinin önemini göstermektedir. Konvensiyonel seracılıkta gerektiğinde her türlü bitki
koruma ilacından belirli ölçülerde faydalanılabilmektedir. Organik seracılıkta ise önce
koruyuculuk ön plana çıkmalıdır. Organik seracılıkta bitki koruma yöntemleri açıklanmış ve
organik seracılıkta hastalık ve zararlı kontrolünde kullanılan maddelerin isimleri verilmiştir.
Azadarachtin, Beauvaria bassiana, B.t. israeliensis bunlardan birkaçıdır. Organik seracılıkta
bitki hastalıklarını azaltıcı koruyucu tedbirler sıralanmıştır. Hastalıkları baskı altına almak için
sera içi atmosferinin kontrol altına alınması gerekir. Sera içerisinde nem ne kadar yüksek
olursa, hastalıkların ortaya çıkış sıklığı o kadar yüksek olacaktır. Sonuç alınamadığı takdirde
son çare olarak organik orijinli ve organik tarımda kullanılmasına izin verilen ilaçların
kullanılmasına gerek duyulduğu dile getirilmiştir.
Organik yolla yetiştirilen ürünlerin her şeyden önce sadece güvenli olmakla kalmayıp
besleyici özelliklere de sahip olduğu vurgulanmıştır. Örneğin, organik ürünler konvensiyonel
ürünlerden %27 daha fazla C vitamini içermektedir.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
43
Besin maddesi
Ortalama % Farkları Organik ürün
Konvensiyonel ürün
C-Vitamini
Demir
Magnezyum
Fosfor
Nitratlar
+27.0%
+21.1%
+29.3%
+13.6%
-15.1%
% 100
% 100
% 100
% 100
% 100
% 127
% 121.1
% 129.3
% 136.0
- % 115.1
Tablo 7: Organik ve geleneksel olarak yetiştirilen ürünlerde besin içerikleri – S. Uzun (2006)
Araştırmaların organik metodlarla yetiştirilen ürünlerin, konvensiyonel olarak yetiştirilen
ürünlerden daha fazla besin maddesi içerdiğini gösterdiği ifade edilmiştir. Organik
domateslerde % 500 daha fazla Kalsiyum bulunması buna örnek olarak verilmiştir. Sonuç
olarak organik seracılıkta başarılı olabilmenin önkoşulları sıralanmış ve organik seracılığın
konvensiyonel tarım karşısındaki avantajları anlatılmıştır. Örneğin, kullanılan girdilerin
üretici, şahıs ya da firmalara ucuz ve kolay yollardan temini üretimin desteklenmesi
bakımından önemlidir. Organik seracılıkta organik yetiştirme metotlarını yerine getirmeye
bağlı olarak verim de artmış olacaktır.
6.2.4. Türkiye’de organik hayvancılık sürdürülebilir mi? - Faik Kantar &
İbrahim Ak
Kaynakların optimizasyonu atölyesinde Prof. Dr. İbrahim Ak ve Prof. Dr. Faik Kantar
tarafından yapılan bu sunumun teması Türkiye’de organik hayvancılığın sürdürülebilir olup
olmadığıdır. Bu bağlamda, öncelikle, Türkiye’de hayvancılığın genel durumu ile ilgili bir
çerçeve çizilmiştir. Türkiye’nin sanayileşme yolunda olan bir tarım ülkesi olduğu
vurgulanmış ve hayvan varlığının yüksek ama hayvan veriminin düşük olduğu belirtilmiştir.
Örneğin, 2006 yılında 25.616.912 olan toplam koyun sayısına karşılık 2005 yılı toplam
hayvansal üretimi 12,390 tondur. Bunun yanında, Türkiye’nin doğal mera alanlarının uygun
olması gibi coğrafi nedenlerden dolayı organik hayvancılık potansiyelinin yüksek olduğu
ifade edilmiştir.
Türkiye’de hayvancılığın durumuna ilişkin olarak söylenenler arasında en çarpıcı olanı
“hayvancılık konusunda uzun vadeli belirgin bir politika yoktur” cümlesi olmuştur. Daha
sonra hayvancılığın genel yapısı ele alınmıştır. Bu çerçevede, hayvancılığın Türkiye’de
genelde geleneksel, kendi kendine yeterliliği benimseyen, karma ve kapalı sistem bir üretim
modeli benimsediği belirtilmiş ve kanatlı yetiştiriciliğinde tamamen entansif üretim yapıldığı
vurgulanmıştır.
Bu genel çerçeve çizildikten sonra, Türkiye’de organik hayvancılıkla ilgili veriler dile
getirilmiştir. Bu önemli noktalara değinildikten sonra, organik hayvancılıkta doğal otlatma
alanlarının büyük önem taşıdığı ve bu bağlamda Türkiye’nin toplam alanının %17’sini çayır
mera alanlarının oluşturduğu vurgulanmıştır. Türkiye’de düşük verimli olan çayır meraların
veriminin arttırılması için gerekli önlemler sıralanmıştır. Bunun akabinde; arıcılık, koyun ve
keçi yetiştiriciliği, sığırcılık ve tavukçuluk alanlarında organik üretimin düşük olduğu ancak
organik üretim potansiyelinin yüksek olduğu ifade edilmiştir.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
44
Tablo 8: Türkiye’de organik hayvancılık verileri – Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı (2006)
Daha sonra, turizm ve organik hayvancılık ilişkisine dikkat çekilmiş ve organik hayvancılık
bölgelerinin eko-agro turizm açısından önemli olduğu ifade edilmiştir. Organik hayvancılığın
gelişmesinin Türkiye’de yaratacağı olumlu sonuçlardan bahsedilmiştir. Bunlar, yerel
markaların oluşması, üreticinin gelir düzeyinin artması, köyden kente göçün ve çarpık
kentleşmenin önlenmesi, eko-agro turizmin gelişmesi ve kırsal kalkınmaya destek olması
şeklinde sıralanmıştır. Organik hayvancılığın geliştirilmesine yönelik çözüm önerileri ifade
edilmiştir. Bu çözüm önerileri; organik hayvancılıkta iç pazar talebinin arttırılması, üretim ve
tüketimin paralel olması gerektiği ve dış pazara yönelik olarak da araştırmalar yapılması
gerektiği şeklinde özetlenmiştir. Sonuç olarak; Türkiye’nin organik hayvancılık potansiyelinin
yüksek olduğu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinin organik
hayvancılık için elverişli olduğu ifade edilmiş, organik tarım ve hayvancılığın başta bebekler
ve çocuklar olmak üzere insanlarımızın daha sağlıklı beslenmesine yardımcı olduğu
vurgulanmıştır.
6.2.5. Türkiye’de içmesuyu baraj havzalarında organik tarım ve Samsun
(Çakmak baraj havzası) örneği - Yrd. Doç. Dr. Ali Kemal AYAN, Dr.
Mustafa GÜLER, Yrd. Doç. Dr. İsmail SEZER
Bu sunuma Yrd. Dr. Ali Kemal Ayan, su havzalarında organik tarıma ilişkin olarak, Tarım ve
Köy İşleri Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2003 yılında imzaladıkları
BARAJ
HAVZALARINDA
ORGANİK
TARIM
UYGULAMALARININ
YAYGINLAŞTIRILMASINA İLİŞKİN İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNDEN bahsederek
başlamıştır.
Sunumda, tarım bakanlığı tarafından içme suyu baraj havzalarında yürütülen organik tarım
çalışmaları, 2003–2007 yıllarına göre harita üzerinde gösterilmiştir. Yine, tablo üzerinde
2003–07 arasında tarım bakanlığının bu konuda verdiği eğitimler, organik tarıma yönelen
çiftçiler, organik tarım yapılan alanlar rakamlarla gösterilmiştir.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
45
YIL
Eğitim
Sayısı
Eğitim
Alan Organik Tarıma Organik Tarım Yapılan
Çiftçi Sayısı Yönlenen Çiftçi Alan
2004
147
1885
152
18112,7 da
2005
100
1691
457
22954,61 da
670 Kovan
2006
85
1221
204
16952, 3 da
670 Kovan
505
25
251,1475
2007 Eylül Ayı İtibariyle 35
Tablo 9: Tarım Bakanlığı Tarafından Yıllar İtibariyle Yapılan Çalışmalar
Kocaeli ve Samsun’daki içme suyu baraj havzalarında, AB destekli organik çalışmalar
yürütülmektedir. Projenin tam adı: Samsun içme suyu (Çakmak) baraj havzasında kirliliğe
neden olan konvansiyonel tarım faaliyetlerinden ekolojik tarıma geçiş eğitimi projesi’dir.
Verilen bilgilere göre, Samsun’un içme suyunun yeri, Samsun’un kuzeybatısında, Samsun
Çarşamba arasında bir alandadır. Bu içme suyu yaklaşık 1 milyon insanın ihtiyacını
karşılamaktadır.
İçme suyu baraj havzasının koruma alanları hakkında da bilgi verilmiştir. Mutlak koruma
alanı -ki burada hiçbir tarım faaliyeti yapılamaz-, ardından kısa mesafeli ve orta mesafeli
koruma alanı -ki buralarda sadece organik tarım yapılabilir-, ve ardından uzun mesafeli
koruma alanı gelir. havza alanının toprak yapısında yapılan incelemelere göre, 4150 hektarlık
alandan 2370 hektarında tarım yapılabilmektedir. Ve bu incelenen alanda fındık, buğday,
mısır, tütün sebze üretilebilmektedir.
Bu projenin amacı insan ve çevre sağlığını, biyolojik çeşitliliği koruyarak ekolojik bütüne
saygılı bir üretim bilinci geliştirmeye katkıda bulunmaktır. Hedef kitle ise, Baraj Havzasında
4 yerleşim biriminde (Güldere, Koldere, Gökçeçakmak, Esençay) 80 önder çiftçi ve
Havzadaki diğer köylerdeki insanlar ve Samsun İçme suyunu kullanan toplam 800.000
insandır. Bu havzada yapılan çalışmalar sonucunda aktarılan diğer bilgiler şunlardır: Bu havza
başındaki insanlar araştırılmış, ancak suyun başındaki insanların bu sudan yararlanmıyor
olması dikkat çekmiştir.
Akabinde, her hafta sonu bu köylere gidilip, buradaki insanlara 5 konuda(organik tarla
bitkileri, organik bahçe bitkileri üretimi, organik hayvansal üretim, ekolojik tarım turizmi,
organik tarımın genel ilkeleri) eğitim verilmiştir. Verilen bu eğitim, TÜTEV Samsun şubesi
ile birlikte ziraat mühendisleri, veterinerler gibi Ayan’ın sunumda saydığı önemli alanlardaki
insanların desteğiyle birlikte verilmiştir.
İlkbaharla birlikte arazi çalışmalarına başlayan ekip, bölge insanlarının çiftliklerini gezip,
deneyimlerini paylaşmışlardır. Hatta bu gezilere organik tarımla ilgili, işadamları, üniversite
hocaları gibi önemli gruplar da katılmıştır. Son olarak, bu ekip, tema gibi önemli grupların
katılımlarıyla ekoloji ve su paneli yapmıştır, ve seksen tane sertifika vermiştir. Hatta bu
sertifikaların ücretini T.C. Samsun il özel idaresi karşılamıştır. Bu insanların bir araya
gelmesiyle oluşan diğer dikkat çekici gelişme Çarşamba organik fındık üreticileri birliğinin
kurulması olmuştur.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
46
Fotoğraf 10: Samsun bölgesi ve tipik dağ evi– Ayan (2007)
Sonuç olarak, proje öncesi ve sonrasına bakıldığında, öncesinde 16 çiftçi organik tarımla
uğraşırken, sonrasında bu rakamın 180 olduğu görülmüştür. Proje esnasındaki diğer dikkat
çekici nokta, özel sektörün ilgisinin bu alana çekilmiş olmasıdır. Ekosam, Yeşilküre, Ekoland,
Karden gibi firmalarla sözleşmeli tarım başlamıştır. Basın da bu gelişmeleri izlemiştir. Ayan,
bu noktada basından görüntüleri ve haberleri izleyicilere sunmuştur ve sunumu, havza
çevresinden güzel fotoğrafları göstererek ve projenin sloganı olan “suya ihanetin sulhu
yoktur” sözüyle bitirmiştir. Ayrıca, projenin sahibi Türkiye Teknik Elemanlar Vakfına
teşekkür edilmiştir.
6.2.6. Kaynakların optimizasyonu çalıştayı özeti
Prof. Dr. Mehmet Ali Ul, tarımsal amaçlar için yüksek su tutma kapasitesini ayrıntılarıyla
anlattı ve organik tarımda sulamanın düzenlendiğinin ve damla sulamanın teşvik edildiğinin
altını çizdi. (Bakınız 6.2.1) Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, TUTEV ve 19 Mayıs Üniversitesi
tarafından uygulanan içme suyu barajı (Çakmak, Samsun) çevreye saygili bir bilinç yaratma
projesi. Bu proje çiftcileri çevre sularını korumak için organik uygulamalara hazırlıyor
(Bakınız 6.2.5) Organik tarımda kaynakların optimizasyonu 4 amacı en yüksek düzeye
çıkarmaktır (1) Kendine yeterlilik (2) Kaynakların korunması (3) Üretim maliyetinde düşüş
(4) Ürünlerin kalitesinde artış (Bakınız 6.2.2) Araştırmalar, organik seracılığın (Prof. Dr.
Sezgin Uzun) konvansiyonel ürünlerle karşılaştırıldığında kompostlama, yeşil gübre,
rotasyon ve pestisitlerin sınırlı kullanımına bağlı olarak besin değeri daha yüksek ürünler
verdiğini gösteriyor (Bakınız 6.2.3). Prof. Dr. İbrahim Ak ve Prof. Dr. Faik Kantar organik
hayvancılık üretiminin verimliliğini Türkiye’nin yüksek biogenetik çeşitliliğini kullanarak
geliştirmede damızlık potansiyelinin büyüklüğü ve cinslerin yerel koşullara uyumu üzerine
vardıkları sonuçları açıkladılar. (Bakınız 6.2.4)
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
47
6.3. Kurumsal Gelişme
6.3.1. Türkiye’de ve AB’de Organik Tarım mevzuatının son durumu- Müfit
Engiz, TÜGEM, TKİB, Ankara
Müfit Engiz, Aternatif Tarım Üretim Teknikleri (ATÜT) ile ilgili sunumunda, AB’ye
adaptasyon sürecinde bu konuyla ilgili, Türk mevzuatının gelişim sürecinden bahsetti.
Öncelikle, organik ürünler konusunda, Türk mevzuatının gelişimini analiz etti. Türkiye’de
organik tarımın 27 yıldır var olduğunu belirterek, bu süreci 3 bölüme ayırdı. Birincisi, organik
tarımın yararlarının öğrenilmesi, ikincisi; organik ürünlerle ilgili Türk mevzuatının
yaratılması ve geliştirilmesi, üçüncü bölüm ise; ATÜT’ün ve OTUYK’nin kurulması ve
bunların mevcut mevzuatı geliştirme yönünde çabalarının olduğu dönem.
Şekil 10: Türk Organik Tarım mevzuatı tarihinde dönüm noktaları- Mufit Engiz (2007)
Müfit Engiz 3 Aralık 2004’te yapılan bu mevzuattan sonra ATÜT’ün Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı’nın desteğiyle büyük adımlar atıldığını belirtti.Engiz Türkiye’de organik tarım ile
ilgilenen kurumların yapısını açıkladı (Bakınız alttaki şekil).
Şekil 11: Türkiye’de organik tarım üzerine çalışan kurumlar Mufit Engiz (2007)
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
48
Müfit Engiz ayrıca, yasal olarak organik tarım yapmak isteyen bir çiftçinin, uygulaması
gereken süreci de anlattı. Buna göre; organik ürünlerinin, bir otorite tarafından onaylanmış
olması gerekiyor. Müfit Engiz’in üzerinde durduğu başka bir konu ise, Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı’nca üretimin şeklini ve ürünün kalitesini denetleyecek olan müfettişler için
hazırlanan eğitimler oldu. Sözü geçen eğitimciler, akademisyenlerden, uzmanlardan ya da
komite üyelerinden oluşmakta. 2004-2006 yılları arasında 46’dan fazla müfettiş, 13469 üretici
ve 538 teknik eleman eğitildi. Bu eğitimler, organik çiftçilerin ve müfettişlerin sayısını
artırarak olumlu etkilerini ortaya koydu. Son olarak konuşmacı, organik tarım konusunda
Türkiye ve AB mevzuatının uyum sürecinden kısaca bahsetti ve birçok benzer ve hatta aynı
hükümlerin varlığından bahsetti. Ayrıca, Ocak 2003’te Türkiye’nin organik ürün ihracatı için
Üçüncü Ülke Listesine (Third Country List) başvurmasının önemini de ekledi.
6.3.2. Türkiye ve AB’nin Organik Tarım mevzuatının karşılaştırılmasıÇağrı Bağtur, (Türkiye için organik tarım projesi)
Türkiye’de organik tarım konusunda profesyonel hukuk danışmanı olan konuşmacı,
sunumunda Türkiye’deki mevcut mevzuat ile AB’nin eski ve yeni mevzuatları analiz etti.AB
mevzuatında organik tarım canlı türlerinin daha geniş alanda var olması, en iyi çevre
uygulamaları, doğal kaynakların korunması, hayvan varlık standartlarının uygulanması,
tüketicinin talebini karşılayan dönemsel ve doğal ürünlerin kombinasyonu ile genel tarım
yönetimi olarak açıklanmaktadır.
Türkiye’deki organik tarım mevzuatının gelişmesi için AB mevzuatı ile karşılaştırması eksik
yerleri görmek ve tamamlamak açısından iyi bir yöntemdir. Böylelikle uyum sürecinde
Türkiye’deki düzenlemeleri gözden geçirmek mümkün olacaktır. Aşağıdaki tablolarda bu
konudaki AB ve Türkiye’deki mevzuat süreci konuşmacı tarafından ayrı ayrı özetlenmiştir.
Düzenleme Konu
Uygulanma Tarihi
2092/91
Organik üretim düzenlemeleri ve Tarım ürünleri ve
Haziran 1991
yiyeceklerin belirtilmesi
94/92,
3457/92
Üçüncü Ülkeler ‘den ürün ihracat kuralları
Aralık-Ocak1992
207/93
Düzeltme Tanımı
Eylül1993
1935/93
Lisans kurallarının gelişimi
Ağustos 1995
1804/991
Hayvan Mevzuatı
Ağustos 1995
1708/01
İthalat Kuralları
Eylül 2001
223/03
Hayvan yemi mevzuatı
Şubat 2003
1452/03
Tohumlama Mevzuatı
Mart 2003
392/04
Organik çalışmaları toplama mevzuatı
Mart 2004
Tablo 10: Organik Tarım konusunda AB Mevzuatı - Çağrı Bağatur (2007)
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
Düzenleme
Konu
Uygulanma Tarihi
No 22145
Organik Bitki ve Hayvan üretimi düzenlemesi
18.12.1994
No 25841
Organik Tarımın Prensipleri ve Uygulamaları
11.07.2002
hakkında düzenleme (REIOF)
Kanun
5262
No
Organik Tarım Kanunu
49
03.12.2004
Tablo 11: Türkiye’deki Organik Tarım mevzuatı - Çağrı Bağatur (2007)
Akademisyenler ve hukukçular tarafından geliştirilen yeni usuller Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı tarafından, hukuki yollarla desteklenmektedir. İki mevzuat arasındaki eksiklikler,
uygulamadaki boşlukların doldurulması açısından ayrım çözümleme metodu ile
belirlenmiştir..
Değişiklik gerektiren konular, organik üretim yapma kuralları, kontrol sistemi ve ticaret gibi
başlıklar içermektedir. Son olarak konuşmacı, konuların detaylı bir şekilde düzenlenmesinin
gerektiğini, bunun daha yüksek kaliteli ürünler ve daha verimli üretim sistemi sağlayacağını
ve sonuç olarak düzenlemelerin, Türkiye’nin Üçüncü Ülkeler’e kabul sürecine daha iyi bir
ortam hazırlayacağını belirtti.
6.3.3. AB’nin mevcut ve müstakbel kırsal kalkınma ve organik tarım
yönetmelikleri, Türkiye’nin uyumuna etkileri. Dr. Kai Bauer, Avrupa
Komisyonu, Ankara
Avrupa Komisyonu delegasyonundan Dr. Kai Bauer Türkiye ve AB otoritelerinin, organik
tarım konusunda, devamlı çalışmalarının önemini vurguladı. Konuşmacı AB organik tarım
mevzuatının gelişimini anlattı ve ana değişiklikler ile değişiklik yapılmayan alanları açıkladı.
Mevzuatta değişiklik yapılan alanlar şunlardır: İçerik, market şeffaflığı, tarım, organik üretim
tanım ve hedefleri, etiketleme, ithalat. Ana değişiklikler, yapısalken teknik standartlar büyük
ölçüde aynı kaldı. Buna bir örnek olarak AB mevzuatında genetik olarak değiştirilmiş
organizma (GMO) ve türlerinin kullanımı yasak olması gösterilebilir. Düzenlemelerde tarım
ilaçları ve gelecek faaliyetleri konusunda açıklık ve denetim konusundaki mevzuatı uygulama
zorunluluğu bulunmakta ve üye ülkeler artmasına rağmen, sertifikasyon konusunda değişiklik
yapılmamaktadır.
Düzenleme sürecinde karşılaşılan problemler, zamanında hazır olmakta çekilen zorluk ve yeni
alanlarda (Su Ürünleri, Şarap ve yiyecek) çalışma gibi sorunlardır.
Konuşmacı, organik tarımın, AB kırsal kalkınma politakasina 3 ana alanda tamamen entegre
olduğunu belirtti. Bu alanlar; rekabet, çevre, yaşam şartları ve çeşitlenme olarak 3’e ayrılıyor.
Dr. Kai Bauer’e gore Türkiye’nin kabul sürecinde Türk hükümeti ve AB arasındaki işbirliği
çabaları, Türkiye’deki organik sektörün gelişiminde oldukça önemli bir yere sahiptir.Kabul
süreci Ekim 2005’de başlamıştır ve tarım için AB, günümüze kadar Türkiye’ye kabul
öncesinde 15 projede kullanılmak üzere 166 milyon euro vermiştir. Bunun 1.2 milyon
euro’su, Türkiye’ye organik tarım projesi için verilmiştir. Kabul öncesi yardım (IPA) 5
bölümden oluşmaktadır:
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
50
1-) Geçiş süresince yardım ve kurum yapısı
2-) Bölgesel ve sınırötesi iş birliği
3-) Bölgesel Kalkınma
4-) İnsan kaynakları gelişimi
5-) IPARD = IPA Kırsal Kalkınma
2007 sonunda 20.7 milyon euro olan yardım, 2010 sonunda 131.3 milyon euro’ya ulaşacaktır.
IPARD hedefleri arasında, ortak tarım politikası çerçevesinde topluluk müktesebatısının
uygulanmasına ve aday ülkenin istikrarlı kırsal kalkınmaya katkıda bulunmak mevcuttur.
Dr. Bauer’e göre Türkiye, organik tarımda, iç ve dış markette büyük bir potansiyele sahiptir.
Türkiye’deki organik tarım kanunu AB düzenlemeleriyle oldukça uygundur. Düzenlemenin
standartlarına ulaşmak kolay değildir ancak ulaşıldığı takdirde Türkiye tarım, gıda sektörü ve
tüketiciler uluslararası rekabetten yararlanacaklardır.
Tablo 12: Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı vasıtasıyla Türkiye’ye mali destek (milyon Avro) – Kai
Bauer (2007)
6.3.4. Teşvikleri organik tarıma yönlendirmek? Mark Redman
Avrupa Ortak Tarım politikası uzmanı olan ve geçtiğimiz yıllarda AB’ye kabulu
tamamlanmış Doğu Avrupa ülkeleri için çalışan konuşmacı Mark Redman, şu anda
Türkiye’de AB’ye kabul öncesi dönemde uyum sürecinde projeler üzerinde çalışmaktadır.
Konuşmacı, sunumunda ülkemizde organik tarım konusunda şu ana kadar belirgin bir çalışma
yapılmadığını belirtti. O’na göre kuruluş, geçiş dönemi ve organik üretim konusunda projeler
yapılmıştır ancak yeterli olmamıştır.
AB’nin organik tarıma en büyük finans desteği Ortak Tarım Projesi kapsamında
gerçekleştirilmektedir. 2007-2013 periodunda, Türkiye’ye kırsal kalkınma konusunu da içeren
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
51
IPA ile, müzakere sürecinde büyük fon sağlandı. IPARD’la hemen hemen aynı amca sahip
ancak AB üyeleri için olan kurum EAFRD 4 amaç taşıyor denebilir. Bunlar:
• Tarım ve orman rekabet gücü
• Çevre ve kırsal kesimi geliştirme
• Kırsal ekonominin hayat kalitesi ve çeşitlendirilmesi
• Bölge odaklı aşağıdan yukarıya ve yerel ortaklıklar
Konuşmacı son olarak kırsal kalkınma konusunda şu önerilerde bulundu:
Organik sektöre siyasi destek > kaynak ayırma
Organik sektörün durumunu ve gelişimi için öneceliklerini anlama
Sektör gelişimi için stratejik çalışma > organik faaliyet planı, sektöre destek verenlere tam
danışma
6.3.5. Organik tarıma hükümet desteği, Bulgaristan örneği, Viara Stefanove,
Tarım ve Orman Bakanlığı, Sofya
Bulgaristan Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan, konuşmacı Viara Stefanova, devletin desteğiyle
organik tarımın gelişimini anlattı. Konuşmasına ülkenin AB kabulunden önceki dönemiyle
başladı: Bulgaristan mevzuatı AB mevzuatına uygun hale getirilmiş, yönetimde yeni bir yapı
oluşturulmuş ve bakanlık tarafından 6 müfettiş belirlenmiştir. %0,2’si kullanılmış olan 15000
hektarlık organik tarım alanı belirlenmiştir ve 65000 hektar ise organik tarım için yabani
bitkilerin toplanması amacıyla onaylanmıştır.
Konuşmacıya göre, Bulgaristan ve Türkiye coğrafi konumları, pazar erişimleri, ürünler ve
kırsal ekonomi yönlerinden kıyaslanabilecek iki ülkedir. Bulgaristan’ın organik Tarım
Faaliyet Planı’nın olgunlaşma adımları Türkiye için bir örnek teşkil edebilir. Planın Bakanlar
Kurulu’nda Mart 2007’de kabul edilmesinden sonra, uygulanması için 2007-2013 periodunda
%50’si AB’den, kalanı Bulgaristan Devleti tarafından olmak üzere plana 83 milyon euro fon
sağlanmıştır. Planın ana hedefleri aşağıda sıralanmıştır:
• Organik ürünler için iç pazar gelişmelidir.
• UAA’nın %8’i 2013’e gelindiğinde organik üretim yöntemleriyle yönetilmelidir.
• 2007’de etkili hukuk çalışması ve oraganik tarıma destek sağlanmalıdır.
• Organik tarım alanındaki bilimsel araştırmalar 2010 itibariyle eğitim, danışma gibi
uygulamalara yöneltilmelidir.
• Organik ürünlerin kontrol ve onaylanması için etkili bir sistem kurulmalıdır.
Viara Stefanova’ya gore organik sektör Bulgaristan kurumları tarafından desteklenmelidir
çünkü oraganik tarım, kırsal kalkınma için yeni bir bakış açısı sağlarken hem tüketici hem
üretici hem de çevresel sağlık sorunlarını azaltacaktır.
6.3.6. Kırsal Gelişme çalıştayı özeti
Kurumlar, her ülkede organik tarımın gelişmesinde çok önemli rol oynar. Organik tarım
geleneksel ve/veya modern tarım uygulamalarına dayalı olduğundan sosyal/çevresel ve kırsal
kalkınmada büyük faydalar sağlar ve belirli bir düzende yürür. Ayrıca organik ürünlerin dış
ticaret konusunda uluslararası kabulu bulunmalıdır. Sektör, araştırma-geliştirme, tutum ve
ödenekler, denetim, mevzuat uyumu, denklik, gümrük kodu konularında yerel ve milli
kurumlar tarafından desteklenmelidir. Türkiye, AB’ye uyum sürecinde IPARD programıyla
büyük bir fırsat yakalamıştır. Bulgaristan örneği organik sektörün desteklenmesi konusunda
kurumlara büyük ilham verebilir. Ilk konuşmacı Müfit Engiz kurumsal desteğin tarihinden ve
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
52
bu süreçte karşılaşılan zorluklardan bahsetmiştir. Çağrı Bağatur ise AB ve Türkiye
mevzuatının karşılaştırmasını yapmış ve yasal uyum konusunda gerekenleri anlatmıştır. Dr.
Kai Bauer ise kırsal kalkınma için organik tarıma verilmesi gereken büyük desteğin önemini
ve yeni AB düzenlemeleriyle yasal mevzuat düzenlemesinin gereğini hatırlatmıştır.
6.4. Kapasite İnşası
6.4.1. AB’de doğal değeri yüksek tarım sistemleri ve Türkiye - Melike
Hemmami
Güneşin Aydemir, katılımcıları selamlayarak çalıştayda, ‘organik tarım camiasının kapasitesi
nasıl artırılabilir, bu başlık altında neler konuşabilir, başlığa neler eklenebilir’ sorularına yanıt
aranacağını belirtti. Çalıştay konukları katılımcılara tanıtıldı ve ilk sunumu yapmak üzere
Buğday Derneği proje sorumlusu Melike Hemmami söz aldı.
Melike Hemmami, Avrupa Birliği’nin Ortak Tarım Politikası’nı (OTP) özetleyerek
konuşmasına başladı. OTP’nin daha yoğun bir üretime odaklanılması, gıda ve hayat
standartlarının yükseltilmesi amacı taşıdığını katılımcılarla paylaştı. Süreç içinde değişiklik
ihtiyacının oluştuğunu ve ihtiyaçlar arasında doğayı korumaya yönelik mevzuat
geliştirilmesinin de bulunduğunu açıkladı. Bahsedilen değişiklikler üç eksende ele alındı.
• Eksen I – Tarım ve ormancılığın rekabet edebilirliği
• Eksen II - Sürdürülebilir arazi yönetimi
• Eksen III – Kırsal çeşitlilik ve hayat kalitesi
Doğa dostu tarımın Eksen II altında ele alındığı, tarımın yoğun olmadığı ve ulaşımın zor
olduğu alanların belirlendiği açıklandı. Doğa dostu tarımı teşvik etmek amacıyla önlemler
geliştirildiği ve tüm üye devletlerin bu önlemlere uymasının zorunlu olduğu belirtildi.
Sunumda doğa dostu tarımın hedefleri arasında (1) Modern tarımın doğaya verdiği zararı
azaltmak, (2) Doğayı ve işlenen arazileri korumak, (3) Organik tarımın teşviki, (4) Tarım
arazilerindeki biyolojik çeşitliliğin korunması, (5) Doğal değeri yüksek tarım alanlarının
belirlenmesi ve korunması, (6) Çayır ve meraların korunması, (7) Bozulmuş sulakalan ve
diğer habitatların restorasyonu, (8) Etkin su kullanımı ve (9) Erozyonun önlenmesi gösterildi.
Hedeflere bakıldığında, bunların, yoğun tarım uygulamalarının bozduğu alanların
iyileştirilmesine yönelik çabalar olduğunun açıkça anlaşıldığının altı çizildi.
Hemmami, sunumuna yürütmekte olduğu “Türkiye için Ulusal Doğa Dostu Tarım Programı
Geliştirilmesi Destek Projesi” ile devam etti. Ocak 2006 tarihinde başlatılan, BBI Matra’nın
(Hollanda) finansal desteğiyle, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Avrupa Çevre
Politikaları Enstitüsü (IEEP) ve Avalon Vakfı işbirliğinde yürütülen projenin Haziran 2008
tarihinde tamamlanması hedeflenmekte. Türkiye için başarılı bir uygulama örneği oluşturma
amacını taşıyan proje, farklı ülkelerde yaşanan deneyimler ve süreçler konusunda uluslararası
uzmanlardan teknik destek alarak ilerlemekte. Projenin üç aşaması bulunmakta:
DDTP - I. Aşama (İlk 6 ay)
•
Hazırlık toplantıları
•
Doğa dostu tarım çalışma grubunun kurulması
•
Türkiye için doğa dostu tarım kılavuzunun hazırlanması
•
Uluslararası atölye çalışması (20 Haziran)
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
•
53
Çalışma grubunun “başlangıç” toplantısı (21/22 Haziran)
Projenin ilk aşamasında konuyla ilgili uzmanlara ve ilgili taraflara ziyaretler gerçekleştirildi,
projenin amaçları anlatıldı. Bu ziyaretler sonucunda projeye katkıda bulunabilecek kişiler ve
kuruluşlar belirlendi. Çalışma grubu oluşturuldu ve grup Samsun – Ladik Gölü ve Seyfe
Gölü’nü projenin pilot alanları olarak belirledi. Pilot alanlarla ilgili çalışmalara hızla başlandı,
durum analizi yapıldı ve sorunlar belirlendi. Bu çalışmalar sırasında On Dokuz Mayıs ve
Ankara Üniversitesi uzmanlarıyla çalışıldı. Bu süre ağırlıklı olarak teknik çalışmalarla geçti.
Bu nedenle, pilot alanlarda yaşayan yöre halkından katılım olmadı. Teknik çalışmalar
sırasında alanların öncelikleri belirlendi ve ne tür teşvik paketleri oluşturulabileceği
tartışılmaya başlandı. Paketler, pilot alanlarda yaşayan çiftçilerin doğrudan başvurabileceği ve
doğa dostu tarım alanlarının korunması için ödeme alabileceği paketler olarak düşünüldü.
Hemmami, bu açıklamalara örnek olması açısından çiftçilerin organik tarıma geçiş sürecinde
karşılaşabilecekleri verim düşüklüğünün sübvanse edilmesine yönelik teşvik paketleri
oluşturulabileceğini paylaştı.
DDTP – II. AŞAMA (12 ay - Pilot doğa dostu tarım tasarılarının geliştirilmesi)
•
Çalışma grubu ve alt grupların toplantıları
•
Uluslararası uzmanlar tarafından gerçekleştirilecek olan teknik destekler
•
Birbirine tezat 2 pilot alanın tanımlanması ve analizi
•
2 pilot alan için doğa dostu tarım tasarılarının geliştirilmesi
•
Pilot alanlarda edinilen tecrübelerin paylaşımı ve analizi için atölye çalışmaları
DDTP – III. Aşama (12 Ay - Ulusal Doğa Dostu Tarım Taslak Programı)
•
Çalışma grubu toplantıları
•
Uluslararası teknik uzman desteği
•
Türkiye’nin DDTP potansiyelinin analizinin yapılması
•
Türkiye için ulusal doğa dostu tarım önceliklerinin tanımlanması
•
AB kılavuzlarına göre Ulusal Doğa Dostu Tarım Programının (UDDTP) “içsel
mantığının” geliştirilmesi
•
Alt ölçütlerin seçimi ve geliştirilmesi
•
Yönetim gereksiniminin belirlenmesi
•
Ödeme hesaplamalarının yapılması
•
Kapanış atölyesinin düzenlenmesi ve Ulusal Doğa Dostu Tarım Programının basımı
Melike Hemmami, konuşmasını proje sonunda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na sunulabilecek
bir Ulusal Doğa Dostu Tarım Taslak Programı oluşturulmasını hedeflediklerini, bunu 2,5
senedir birlikte çalışan çalışma grubu ile birlikte yapmayı ve Ulusal Doğa Dostu Tarım
Programı yürürlüğe girdiğinde grup olarak destek sağlamayı istediklerini belirterek
tamamladı.
Güneşin Aydemir, kongrenin birinci günü meyve mirası ile ilgili yapılan sunuma değinerek
yerel çeşit ve ırkların önemini vurguladı. Avrupa’da doğa dostu tarım programının altında
yerel çeşit ve ırkların da destek kapsamına alındığını belirtti. Doğa Dostu Tarım Programı’nda
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
54
biyolojik çeşitliliğinin ayrı bir başlık altında ele alındığını belirtti. Özellikle yaban hayvanları
için yaşam alanlarının korunması da destek kapsamında ele alınmakta. Örneğin sadece yaban
kuşlarının yemesi için tohum parası verildiği belirtildi. Anadolu için ne tür teşvikler
olabileceğinin tartışılması gerektiği paylaşıldı ve AB programının Türkiye koşullarında
yorumlanması gerektiği vurgulandı.
Katılımcılardan Füsun Ertuğ’un organik tarımda en sorunlu alanlardan birinin su politikaları
olduğunu açıklaması ve doğa dostu tarım programında bu konuya da değinilmesini
beklediklerini söylemesinin ardından Hemmami, suyun etkili kullanılmasının DDTP altında
ele alındığını paylaştı. Güneşin Aydemir de DDTP’nin ele aldığı konulardan biri olan
biyolojik çeşitliliğin altında tarımsal biyolojik çeşitlilik olduğunu, suyun korunmasına yönelik
bir uygulama olan damlama sulama maliyetinin bu başlık altında ele alındığını belirtti.
Türkiye’de ise bu uygulamanın henüz başlamadığını, alt yapı tartışmalarının devam ettiğini
açıkladı. ÇATAK projelerinden bahsederek Seyfe Gölü’nde damlama sulamayla meyve
bahçesi kurmak isteyen bir çiftçinin desteklendiğini söyledi. DDTP projesin çalışma grubunda
ÇATAK ekibinin de yer aldığını belirtti. Hemmami toprak erozyonu için canlı çitlerin
oluşturulmasının da DDTP ile çok uyumlu olduğunu, bunun yanı sıra yerel ırkların
üretilmesinin de desteklendiğini paylaştı.
6.4.2. Organik Tarım ve Anadolu’nun kırsal yaşam bilgisi - Solmaz
Karabaşa
İkinci konuk Solmaz Karabaşa, konulara kültür açısından bakacağını belirterek sunumuna
başladı. Konuyu bir sosyal bilimci olarak ele aldığını açıkladı ve organik tarımı diğerlerinden
ayıran özelliğinin sürdürülebilirliği olduğunu vurguladı. Sürdürülebilirlik nedeniyle organik
tarım ve geleneksel kültür arasında sıkı ilişkilerin bulunduğunu belirtti. Sunumda da organik
tarım ve geleneksel kültür arasındaki sürdürülebilirlik açısından önemli ilişkilere dikkat
çekildi.
Karabaşa organik tarımı doğaya zarar vermeyen bir faaliyet olarak tanımlayarak, bir yandan
bu faaliyetin sürekliliğini olanaklı kılarken diğer yandan da doğayı koruyarak yeryüzündeki
yaşamın sürdürülebilir kılınabileceğini belirtti. Geleneksel kültür içindeki tarım yöntemlerinin
organik tarım için hazır verilere sahip olduğunu ve amacın sürdürülebilirlik olması
durumunda sadece üretim faaliyetine odaklanmanın yetersiz kaldığını paylaştı. Bu noktada ise
geleneksel yaşam biçimlerinin yani kültürün esas öneminin ortaya çıktığı açıklandı.
Katılımcıların konuyu daha iyi anlayabilmeleri için çeşitli kültür tanımları paylaşıldı.
Tarımcıların biyolojik ‘üretim’ olarak algıladığı kültürün, kültürbilimcilere göre hayatın bütün
yönlerini kapsayan bir ‘yaşam biçimi’ olduğu belirtildi. Karabaşa kültür açıklamasını
aşağıdaki cümlelerle ifade etti:
“Kültür, insanın doğaya uyum sağlama aracıdır. Bu sebeple “doğanın yarattıklarına karşılık
insanoğlunun yarattığı her şey” diye de tanımlanır. Böylece her farklı coğrafyada farklı bir
yaşam biçimi yani kültür şekillenmiştir. Buradan bakınca; siyasi sebeplerle korktuğumuz
farklılıklarımızın da aslında zenginliklerimiz olduğunu anlayabiliriz. Kültürün yüzlerce tanımı
vardır. Tylor’a göre kültür: “bir toplumun üyesi olarak insanoğlunun öğrendiği bilgi, sanat,
gelenek-görenek ve benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bir
bütündür.” Bu tanımda da görüldüğü gibi kültür bütünlüklü bir yapıdır. Yani gelişigüzel
toplanmış gelenekler değil de örüntülü sistemlerdir. Kültür içinde adetler, kurumlar
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
55
birbirleriyle ilişkilidir. Bunlardan biri değişirse diğeri de değişir. Bu sebeple geleneksel
kültürlerde bazen bütün içinden tek bir unsuru çıkarıp ele almak yerine kültürel bütüne
bakmak gerekir.”
Bu açıklamaların ardından geleneksel kültür içinden tarımın çekilip, salt ekonomik bir uğraş
olarak değerlendirilemeyeceği belirtildi. Karabaşa konuşmasına “Geleneksel kültürlerde tarım
ekonomik bir faaliyetten ziyade hayatın her alanına etki eden bir niteliktedir. Böyle yerlerde
tarım bir yaşam biçimidir, hatta topluluk da -örneğin ülkemizdeki göçer hayvancılıkla uğraşan
‘yörük’ler gibi- adını buradan alır. Türkiye’de tarımsal faaliyetle özdeşleşen köylerde yaşayan
yerel halk da “çiftinen koyun, öteyanı oyun (Mustafapaşa/Ürgüp/Nevşehir) gibi bir söylemle
‘yaşamın tarım demek olduğunu’ bizzat dile getirmektedir.” açıklamalarıyla devam etti.
Türkiye’de, gittikçe azalmakla birlikte günümüzde bile neredeyse nüfusun yarısına yakınının
yaşandığı kırsal, idari yapılanma gereği köyler, kasabalar şeklinde bir örgütlenmeye sahip
olduğunu belirten Karabaşa, köylerin temel geçim biçimini, ziraat ve hayvancılığın karma
olarak yapıldığı tarımsal faaliyetlerin oluşturduğunu paylaştı. Bu sebeple köylülüğün, tarım
temelli bir yaşam biçimini anlatır hale geldiğini söyledi. Tarımsal faaliyetin sadece bir geçim
uğraşısı değil, üstüne bütün bir yaşamın örüldüğü temel niteliğinde olduğunu vurguladı.
Günümüzde Türkiye’de kırsal nüfusun dörtte üçünün tarım dışı istihdamdan elde edilmiş gelir
olmaksızın ayakta durmayı başaramadığının söylenmekte olduğunu (Sönmez, 2000:9)
açıklayarak desteğe ihtiyaçları olduğunun aşikâr olduğunu paylaştı.
Karabaşa, kalkınma projeleriyle köylüleri yaşam biçimlerinde/kültürlerinde değişime sebep
olacak yeni pratiklere zorlamak yerine, kültürel olarak “bilinen” ve doğayla uyumlu yaşam
biçimlerinin devamlılığının teşvik edilmesinin daha kolay ve yararlı olacağını belirtti ve
bunun için her şeyden önce uygun politikaların belirlenmesinin önemine dikkati çekti.
Karabaşa, tarımın ‘yaşam biçimi’ olarak kültürel bir bütünlük oluşturuşu üzerinde ısrarla
durmasını, tarımın sürdürülebilirlik açısından sahip olduğu niteliklere bağladı. Alan
çalışmalarından edindiği verilerden yola çıkarak yaptığı kaba bir değerlendirmeyle, birkaçını
şu şekilde sıraladı:
• Yerel özellikler taşır. Bilindiği gibi kültür insanın bulunduğu doğal çevresine
uyarlanma aracıdır. Bu sebeple de yerel özelliklere uygun bir kültür biçimlenmiştir.
• Küçük ölçek. Yerleşim birimleri küçük, üretim küçük vb.
• Kendine yeterlik. İhtiyaçlar mümkün olduğunca mevcut yerel imkanlarla giderilir.
Dışa bağımlılık azdır.
• Atık üretmeme. Bütün ihtiyaçlar yerel olanaklarla giderildiği için ekosistemde geri
dönüşmeyen bir girdi yoktur.
• Ortak Yerel Bilgi. Yaşama ilişkin her şey, örneğin tarımsal faaliyet; ekinin ne zaman,
hangi tavda, nasıl ekileceği vb. gibi deneyimlenmiş bilgi üzerine kuruludur. Sözlü olan
bu bilgi herkese açıktır ve kültürlenme yoluyla gelecek nesillere aktarılır.
• Bütünsellik. Her bir kültürel unsur, diğerleriyle eklemlenmiş durumdadır. Dolayısıyla
da ekonomik göstergelere yansımayan ve kültürel bütün içinde önemli birçok faydalı
unsur vardır.
• Moral Gücü: Gerek yoğun işgücü gerektiren harman, çapa gibi tarla işlerinde, gerek ev
yapımında gerekse de doğum, evlenme, ölüm gibi toplumsal olaylar yardımlaşma
içinde gerçekleştirilir, bu açıdan topluluk içinde “mahrumiyet” söz konusu değildir.
• Boş zaman. Gereğinden fazla çalışmak zorunda olmayan insan daha mutludur.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
56
Bu açıklamalardan yola çıkarak Lâdik geleneksel tarımı üzerinden konuyu aşağıdaki
cümlelerle özetledi: “Lâdik’teki geleneksel tarım öncelikle kendi ihtiyaçlarını karşılamaya
dönük yani geçimliktir. Yüksek rakım ve mevcut engebeli arazi yapısı büyük ölçekli tarımsal
faaliyet izin vermez. Tahıl ürünleri dışında pancar, mısır ve ot en önemli ürünlerdir. Bunlar
içinde pancar özellikle satış için ekilir. Türkiye’nin pek çok yerinde olduğu gibi; ekip biçme
ve hayvan beslemenin birlikte yapıldığı karma bir tarım faaliyeti vardır. Beslenen hayvanlar
arasında koyun (Lâdik koyunu), sığır (yerli cins), manda ve kümes hayvanları (özellikle kaz)
vardır. Ekilen ürünler hem insanların hem de hayvanların beslenme ihtiyaçlarını karşılar.
Gölün kıyısındaki çayırlık, yazları hayvanlar yüksek yaylalara gönderilerek korunur ve
böylece hayvanlar için kışlık ot ihtiyacını gidermede önemli bir kaynak olarak değerlendirilir.
Hayvanların etinden, sütünden, gücünden, gübresinden, yününden yararlanılır. Bölgedeki
çayırlık arazinin sürülmesinde özellikle mandanın çok iyi olduğu söylenmektedir.
Yerel özellikler tarımsal faaliyetle birlikte kültürel sistemin diğer unsurlarını da etkiler.
Rakımın yüksekliği nedeniyle çok fazla sebzenin yetiştirilmediği Lâdik’te baharda çıkan otlar
mutfakta önemli bir yer tutar. (Bu şekilde giderilen sebze ihtiyacının ekonomik olarak önemi
dikkate alınmaz.) Aynı şekilde ikilimin zorluğu nedeniyle her türlü meyvenin yetişemeyişi
yüzünden yabani meyvelerden de ekşi ve pekmezler yapılmaktadır. Ekşi yazın sıcağında orak
tarlasında çalışılırken tercih edilen bir yiyecektir. Dahası sıcaktan kaynaklanan
rahatsızlıklarda hem insanlar hem de hayvanlar için tedavi edici olarak da kullanılmaktadır.
Yetişen sebzeler arasında en önemlileri fasulye ve patatestir ve bunlar lezzetleri nedeniyle
bölgede ün yapmıştır. Fasulyenin Lâdik mutfağında önemini gösteren bir unsur da etsiz
olduğu için “yavan dolma” adı verilen sarma içinde kullanılmasıdır. Yüksek rakımlı Lâdik’in
soğuğu da sert olmaktadır. Bu sebeple de Lâdik’te yorgan ve yataklar geleneksel olarak
yünden ve kalın yapılmaktadır. Lâdik’in bu arazi koşullarında en iyi yetişen ürünlerden biri de
genniktir. Gennik kümes hayvanı beslemek için ekilir. Lâdik’te özellikle kaz besiciliği vardır
ve kaz Lâdik mutfağının önemli unsurlarından biridir. Önemli misafirlere kaz kesilir,
şehirdeki akrabalara kaz hediye gönderilir.”
Tarımın geleneksel mimariyi şekillendirmesine örnek olarak Lâdik’te yapılan evler verildi ve
evlerin alt katının hayvanlar için, üst katının insanlar için yapıldığı açıklandı. Derinlikli bir
çalışma ile tarımsal faaliyetin kültürün manevi yönlerine yansımasını ortaya koymanın
mümkün olduğu belirtildi. Karabaşa, Lâdik’ten çeşitli örnekler vererek ne demek istediğini
daha detaylı açıkladı. Lâdik tarımının binlerce yıldır deneyimlenerek kuşaktan kuşağa
aktarılan geleneksel bilgiye dayalı olduğunu söyledi ve aşağıdaki örnekleri vererek açıkladı:
Ekip-biçme: Ekin (güzlük) ekmek için belli “fırsat dönemleri” vardır. İlk fırsat ekim ayı,
sonraki fırsat karakış fırsatıdır. Bu fırsat dönemlerinde, toprak üstüne örümcek ağ gererse,
toprak ekim tavında demektir.
Mısır herk (nadas) yerine geçer. (Verimi arttırır)
“Hıdrellez yakın, meyve çiçeğini sakın”
Halk takvimi: Ekolojik koşullar, tarımda dikkat edilmesi gereken belli dönemleri hatırlatır
nitelikte bir halk takvimi oluşturmuştur. Örneğin April beşi sayılı soğuklardandır. April
beşinde öküz [soğuktan] ölmüş, yüzerken [çok sıcak olmuş] gölgeye çekmişler.
Ağustosun onbeşi yaz, onbeşi kıştır, o yüzden; “anıza bastım kara bastım” denir.
Ağaç sonbaharda yaprak dökerken, dalında yaprak çok kalırsa kar çok yağar, sadece
dallarının ucunda kalırsa kar dağların tepesine yağar.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
57
Halk veterinerliği: Hayvan hastalanınca (hava vurunca), ekşi çalkaması içirilir.
Karabaşa, geleneksel tarım pratikleri, organik tarım için yararlı bilgiler içerdiğini yineleyerek
amacın sürdürülebilirlik olması durumunda tarımın kültürel bağlamı içinde değerlendirilmesi
gerektiğini belirtti. Böylece geleneksel kültürden örnek alınarak kendine yeterli, doğaya zarar
vermeyen haliyle sürdürülebilir bir hayat tarzı oluşturmanın mümkün olacağını açıkladı.
Kültürün insanın uyarlanma aracı olduğunu vurguladı ve insanların bu şekilde kutuplarda da,
çölde de bir yaşam kurabildiğini belirtti. Karabaşa katılımcılardan bunun tersini yani kültürel
çeşitliliğin sona erdiği bir tek tipleşmeyi düşünmelerini isteyerek kutuplarda Lâdiklilerinki
gibi bir hayat sürdürülebilir mi sorusunu sordu. Ekonomistlerin bakış açısından geleneksel
yaşam biçimleri “ilerleme”nin karşısında “durağan hal” olarak görülebileceğini, oysa doğal
dünyanın en temel ve en şık ilkesine yani kendine yeterliliğe ancak bu şekilde ulaşılabildiğini
belirtti.
Solmaz Karabaşa’nın konuşmasının ardından katılımcılarla kültür içerisinde her konunun
detaylı dantel gibi birbirine bağlı bir örgü içerisinde olduğu paylaşıldı. Kültürün bütününe
bakmak gerektiğinin altı çizildi. İçinden sadece bir öğesini almak sadece tarımın düzeltilmesi
olarak bakarsak bütündeki elemanların geri planda bırakılmış olacağı belirtildi.
Katılımcılardan gelen sorular doğrultusunda Melike Hemmami söz alarak DDTP’nın yöre
insanını işin içine katmasının önemli olduğunu, program içerisinde yer alacak paketler
belirlenirken yerel ihtiyaçlara göre şekillenmesinin olmazsa olmaz olduğun vurguladı.
Katılımcılar arasından Esin Işıl da organik tarımda kullanılan birçok yöntemin geleneksel
tarım yöntemleri ile uyumlu olduğunu belirtti. Güneşin Aydemir, Ladik Gölü gibi birçok
alanda geleneksel yaşam biçiminin neslinin tükendiğini belirtti. Gençlerin bu alanlarda
kalmak istemediklerine dikkati çekerek yaşam biçiminin nasıl devam ettirilebileceği üzerinde
konuşulması gerektiğini açıkladı. Karabaşa, Aydemir’in değerlendirmesine katıldığını belirtti
ve geleneksel yaşam biçimlerinin korunabilmesi için küreselleşme nedeniyle ortaya çıkan
yeni ihtiyaçların da yok sayılmaması gerektiğini belirtti. Kültürel bütünlüğe dikkat edilerek
bölgeye ilişkin programlar oluşturulabileceğini paylaştı. Bir yandan da Lâdik’i örnek vererek
burada yapılan iyi bir uygulamanın yaygınlaştırılması sırasında bundan Ladik’lilerin mutlaka
faydalanması gerektiğini açıkladı.
Güneşin Aydemir, üçüncü konuşmacı olan Viktor Ananias’ı davet etti ve Ananias’ın
konuşmasında organik tarımla ilgilenen çevrelerin yaptığı çalışmaları, organik tarımda
eşgüdümün nasıl olması gerektiği ile ilgili görüşlerini paylaşacağını belirtti.
6.4.3. Paydaşların eşgüdüm ve etkileşimi,- Victor Ananias
Viktor Ananias konuşmasına ekolojik tarım yönetmeliğinin çok kısıtlı olduğunu söyleyerek
başladı. Önce ekolojik tarım sorgulamak gerektiğini, ekolojik tarımın bazı durumlarda
konvansiyonel tarım kadar zarar verebileceğini belirtti. Örnek olarak geniş alanlarda dikilen
sultaniye üzümlerini verdi ve bu tür uygulamaların tarımsal çeşitliliği azaltarak
monokültürlülüğe yol açığını paylaştı. Doğa Dostu Tarım Programının hedeflendiği gibi
sosyal bağları güçlendirecek birbirine yakınlaştıracak araç olabilmesi için ekolojik tarım
paydaşlarının önce birbirini gönülden selamlaması gerektiğini belirtti. Organik tarım
üretiminin paraya dayandırılmaması gerektiğine inandığını söyleyen Ananias, sadece
ekonomik kaygılar güdüldüğü takdirde silah ticaretinden farkı olmayacağını açıkladı. Silah
ticaretinin haklı parayı ortadan kaldırdığını belirten Ananias, ekolojik tarımda da bunun
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
58
olduğunu paylaştı. Örnek olarak, Suriye’den gelen ilaçlı üzümlerin Türkiye’de
sertifikalanarak AB’ye gönderildiği ve bunun sonucunda Türkiye’nin yurtdışı organik tarım
pazarının neredeyse bitme aşamasına geldiği durumu verdi. Sertifikayı veren kuruluşun
kapatıldığını ama ekolojik tarım çabalarına verilen zararın kapanamadığını paylaştı. Bu
örnekten yola çıkarak organik tarımın paydaşları arasından kimlerin olacağı sorusunu
katılımcılara yöneltti. Kendi hayalindeki paydaşların Suriye’deki üreticiler ya da sertifika
kuruluşları olmadığını ailesini beslemek için en sağlıklı ürünleri toprağında yetiştirip
sofrasına koyan insanların gerçek paydaşlar olduğunu belirtti. Diğer paydaşlar arasında ise
orta-büyük ölçekli üretim yapan çiftçiler olduğunu açıkladı. Bu noktada AB’ne üye olmanın
getireceği avantaj olarak sadece para getirisinin ele alınmasından yanlışlığa dikkati çekti.
Paydaşlar arasında üreticilerin oluşturduğu kooperatifler ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın
da yer aldığını söyledi. Kooperatiflerin önemine örnek olarak Telme Birliği’ni gösteren
Ananias, bu birliğin sorunları hep birlikte çözdüğünü ve üyelerin birlikte hareket ettiklerini
belirtti.
Paydaş arasında yer alabilecek olan tüccarların geçirdiği olumsuz değişimden bahsetti ve
ekolojik tarım ticaretini yapacak insanların belli bir ahlak düzeyinde olması gerektiğini
vurguladı. Eski amanların ahlaklı ve dürüst tüccarlarının son derece azaldığını belirtti.
Paydaşlar arasında en geniş kitlenin halk olduğunu açıkladı. Tüketicinin en önemli değil ama
en belirleyici paydaş olduğunu belirtti. Ananias, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme
Derneği’nin İstanbul-Feriköy’de kurduğu ekolojik pazarın beklenenin üzerinde bir süredir
devam ettiğini ve pazara gelen ürün çeşitliliğinin arttığını söyledi. Gelen tüketicinin “bakın
size destek oluyorum” anlayışından kendisini kurtarması gerektiğine bunun yerini şükran
duygusunun geçmesinin önemini paylaştı. Tüketici ve üretici arasında karşılıklı şükran
duygusunun olması durumunda geri kalan diğer paydaşlarının sorumluluklarını mutlaka
yerine getireceğini belirtti.
Ananias konuşmasını organik tarımın en belirleyici paydaşının tüketiciler olduğunu, paranın
etrafında değil insan ve yaşam sevgisinin etrafında oluşturulacak uygulamaların önemli ve
gerekli olduğunu yineleyerek tamamladı.
6.4.4. Varşova Tarım Üniversitesi - Sylwia Żakowska-Biemans
Çalıştayın son sunumu, eski adı Tarım Üniversitesi olan ve 200 yıllık bir geçmişe sahip
Varşova Yaşam Bilimleri Üniversitesi’nden Dr. Sylwia Żakowska-Biemans tarafından
yapıldı. Dr. Żakowska-Biemans, konuşmasına Polonya hakkında genel kültür bilgileri vererek
başladı. 23 Eylül 1816 yılında Agronomi Enstitüsü olarak kurulan Üniversite’de lisans
öğreniminin yanı sıra yüksek lisans ve doktora düzeyinde de eğitim veriliyor. 12 fakülte, 12
fakülte içi birim ve 6 fakülteler arası çalışma programı bulunan Yaşam Bilimleri
Üniversitesi’nde, tarım, temel bilimler ve beslenme, biyoteknoloji, ekonomi ve insan
bilimleri, çevre koruma, mühendislik ve teknoloji, sürdürülebilir ve kırsal kalkınma konuları
ile ilgili alanlarda bilimsel araştırmalar yapılmakta.
Fakülte
Tarım ve Biyoloji
Fakülteler arası programları
Biyoteknoloji
Veterinerlik
Çevre koruma
Çalışma alanları
Tarım ve Gıda Ürünleri
Bilimleri
Tarım ve Orman
Mühendisliği
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
Orman
Şehir Tarımı ve Peyzaj
Mühendisliği
Mühendislik ve Çevre
Bilimleri
Orman ürünleri teknolojisi
Hayvan Bilimleri
Tarımsal Ekonomi
Gıda teknolojisi
Beslenme ve Tüketici
Bilimleri
Üretim Mühendisliği
Sosyal Bilimler
59
Bölgesel planlama
Bilgisayar ve Ekonometri
Tarım
Hayvan Bilimleri
Ürün Bilimleri
Biyoloji
Turizm ve Rekreasyon
Biyoteknoloji
İnşaat Mühendisliği
Bilgisayar
Bilgisayar ve Ekonometri
Yüksek Lisans Programları
Tarıma dayalı gıda
işletmeleri
Tarıma işletmeleri yönetimi
Diyetetik
Ekonomi
Çevre Mühendisliği
Çevre Koruma
Finans ve Bankacılık
Gıda Teknolojisi ve
Beslenme
Ormancılık
Şehir Tarımı
Peyzaj Mimarlığı
Lojistik
İşletme ve Pazarlama
İşletme ve Üretim
Mühendisliği
Pedagoji
Bölgesel Planlama ve İşletme
Sosyoloji
Turizm ve Rekreasyon
Veterinerlik
Orman Ürünleri Teknolojisi
Tablo 13: Varşova Üniversitesi Programları – Zakowska (2007)
Bütün fakülteleri ve fakülte birimleri tek bir kampüste bulunan, Varşova’nın içerisinde
konumlanan Üniversite sadece öğrencilerine değil isteyen halka açık programlar ve etkinlikler
düzenliyor. Günümüz ekonomisi ve politik ilişkileri göz önünde bulunduran, geleceğe yönelik
planlar yapan Üniversite, AB’ye üye olan ve olmayan birçok ülke ile işbirlikleri yapmakta ve
bu ülkelerdeki tarıma dayalı çalışmalardan ilham almakta. Üniversitenin, Avrupa Üniversite
Derneği (EUA), Uluslararası Üniversiteler Derneği (IAU), Uluslararası Üniversite Başkanları
Derneği (IAUP), Avrupa Yaşam Bilimleri Üniversiteleri Derneği (ICA), Yaşam Bilimleri
Avrupa Ligi (ELLS) ve uluslararası alanda saygınlığa sahip birçok uluslararası dernek ve
kurumlara üyeliği bulunmakta.
Tarımla ilgili son derece geniş bir alanda deneye dayalı araştırmalar yapan üniversitenin
araştırma istasyonları ve özellikleri aşağıdaki tabloda yer almakta.
Bitki Genetiği, Yetiştirme
ve Biyoteknoloji Deneysel
Alan
İstasyonu
–
Varşova/Wolica
8,5 ha deneysel araştırma alanı
Deneysel seralar
Kimyasal analiz laboratuarları
Tohum depolama odası
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
At
Çiftliği
Varşova/Wolica
–
Şehir Tarımı Deneysel
Alan
İstasyonu
–
Varşova/Wilanów
Rogów
Ormancılık
Araştırmaları İstasyonu
Żelazna Tarım Deneyleri
İstasyonu
Wilanów-Obory
Tarım
Deneyleri İstasyonu
Skierniewice
Tarım
Deneyleri İstasyonu
60
Düşük ısı deposu
Eğitim odaları
Bu istasyon aracılığı ile bitki yetiştirenler, tohum şirketleri ve
üretim şirketleri ile yakın ilişkiler kurulmakta
50 özel at odası
2 operasyon odası
4 laboratuar
Atlar için hastane
Engelli çocuklar için terapi
Elma Bilimi ve Temel Doğa Bilimleri
Sebze ve Tıbbi Bitkiler
Şehir Tarımı
Süs bitkileri
Meyve yetiştirenler ve üretme işletmeler ile yakın ilişkiler
kurulmakta
Arboretum
Orman
Fidanlık
Av Üretme Merkezi
Doğa-Orman Eğitim Merkezi
Cips için patates üretimi, havuç, bezelye, mısır, tahıl üretimi
Tarım alanı, havuzlar, çayırlar, orman alanı mevcut
Balık havuzları
Büyükbaş hayvan yetiştiriciliği
Sera
Buğday, patates, mısır, sebze üretimi
Sığır, tavuk, domuz yetiştiriciliği
Meyve bahçeleri
Veteriner kliniği
Sulama sistemler,
Kombine biçme olanakları
Meteoroloji istasyonu
Tarım alanları
Kombine biçme olanakları
Organik tarım ve gıda
Tablo 14: Varşova Üniversitesi deney istasyonu teçhizat ve olanaklar Zakowska (2007)
Üniversitenin deneysel araştırma istasyonları ile ilgili bilgilerin ardından Beslenme ve
Tüketici Bilimleri Fakültesi ile ilgili daha detaylı bilgiler verildi. 1987 yılında kurulan
Fakülte, bünyesinde “Gıda üretiminde ekolojik yöntemleri” araştıran bir birim barındırıyor.
Burası, organik tarımın ve gıdanın çeşitli alanları ile ilgili yüksek öğrenim seviyesinde çalışan
ilk ve özgün birim olma özelliği taşıyor. Çiftçi birlikleri ile bu konuda yakından çalışılıyor.
Fakülte, günümüzde, organik gıda üretimi, tüketici ve pazarlama konuları ile ilgili kurslara
odaklanarak organik gıda konusunda uzmanlaşma imkânı vermekte. Fakülte, 6 EU RTD FP
projesi gibi çeşitli ulusal ve uluslararası organik tarım araştırmalarında aktif olarak
çalışmakta. Fakülte üyeleri organik tarım alanında çeşitli etkinliklerde görevli olarak
çalışmakta. Üyeler, AB üyelik sürecinde organik tarımla ilgili kurumsal yapıların
geliştirilmesinde uzmanlık rolü oynadılar.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
61
Varşova Yaşam Bilimleri Üniversitesi, 200 yılında başladıkları ve 2009 yılına kadar devam
edecek olan “Organik Gıda ve Tarım Kampanya Promosyonu” çalışmasına devam etmekte.
Çalışmanın detayları www.rolnictwoekologiczne.org.pl adresinden takip edilebilir.
Tarım ve Biyoloji Fakültesi de 2005 yılından itibaren organik tarım konusunda
uzmanlaşmakta. Öğrencilerine 3 yıllık organik tarım lisansı olanağı vermekte olan fakültenin
Agroekoloji ve yenilenebilir enerji kaynakları konusunda iki yıllık yüksek lisans programı da
bulunmakta.
Dr. Żakowska-Biemans’ın sunumunu tamamlamasının ardından Güneşin Aydemir, bir tarım
ülkesi olarak bilinen Türkiye’nin bu tür bir üniversiteye ihtiyacının oldukça aşikâr olmasına
ve organik tarım konusunda çalışan az sayıda ziraat mühendisi bulunmasına dikkati çekti.
Aydemir, organik tarımla ilgili bir kürsünün bile bulunmadığını belirterek organik tarım
yapan çiftçilerin akademik olarak desteklenmelerinin önemli olduğunu katılımcılarla paylaştı.
AB’ne giriş sürecinden tam 10 yıl önce biyoteknoloji ve çevre koruma bölümlerinin
kurulmasının ve sağlık - gıda bağlantılı, tüketici bilinciyle ilgili olan bölümlerin olmasının
takdire şayan olduğunun üstünü çizdi.
Dr. Żakowska-Biemans, katılımcılardan gelen sorular doğrultusunda üniversite ve çalışmaları
ile ilgili biraz daha detaylı bilgiler verdi. Tam sayı verememekle birlikte öğrencilerinin
yaklaşık %20’sinin kırsal alanlardan geldiğini, bununla birlikte kırsal alanlara ilginin de
oldukça yüksek olduğunu belirtti. Kırsal alanlardaki gençlerin eğitim alarak kendi bölgelerine
dönmelerini teşvik ettiklerini, çeşitli programlar ve tanıtımlar sayesinde üniversiteye ilginin
arttığını açıkladı. Polonya’da geleneksel tarımla ilgili çalışma ve araştırmaların yaygın
olmadığını, çok az üniversitenin sosyoloji alanında çalışmalar sunduğunu belirtti. Tüketici ve
üretici arasında derin araştırmaların yaygınlaştığını, bu konunun oldukça önemsendiğini
paylaştı. Tüketici ve üretici arasındaki ilişkinin güçlenmesine yönelik “kutu” projesi gibi
çeşitli çalışmalara başladıklarını ama bu konuda henüz yeni olduklarını açıkladı. Üniversitede,
Socrates ve Erasmus gibi programlar aracılığıyla öğrenci değişimleri de olabilmekte.
Türkiye’de Akdeniz Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi ile değişim işbirlikleri anlaşmaları
bulunmakta. Burs olanakları olmamasına karşın üniversite harcı oldukça düşük tutuluyor.
Veterinerlik Fakültesi İngilizce eğitim imkânı da sunmakta. Üniversitede yapılan araştırmalar
çeşitli şirketlerle işbirliğinde ve ihtiyacı dikkate alarak gerçekleştirilmekte. Üniversite
laboratuarları şirketler tarafından da kullanılabiliyor. Soruların yanıtlanmasının ardından
oturum devam eden sunumlarla ilgili bilgi verilerek oturum başkanı tarafından kapandı.
6.4.5. Kapasite inşası çalıştayı özeti
Türkiye’de çevre dostu tarımı ve organik tarımı geliştirmek, Victor Ananias’ın ifade ettiği
gibi paydaşlar arası daha iyi bir işbirliği için organik sektörün yapısını ve ağını pekiştirecek
araçlara ve yeteneğe sahip deneyimler üzerine inşa edilecek politikaları ve paydaşların ağını
gerektirmektedir (Bakınız 6.4.3). Organik sektörün gelişimi için kapasite inşası Polonya’daki
Varşova Üniversitesi örneğinde olduğu gibi eğitim ve araştırma sistemini destekleyerek
başlamalıdır. (Bakınız 6.4.4) Melike Hemmami 2006 Haziran ayında BBI Matra’nın
(Hollanda) finansal desteğiyle, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Avrupa Çevre
Politikaları Enstitüsü (IEEP) ve Avalon Vakfı işbirliğiyle başlatılan “Doğa Dostu Tarım
Programı Geliştirilmesi Destek Projesi”ni (DDTP) sundu. Bu proje Türkiye’nin bölgelerine
en uygun Tarımsal-çevresel şemayı belirlemeyi amaçlıyor (Bakınız 6.4.1).
Kültür
Bakanlığı’ndan Solmaz Karabaşa’nın tarımsal-çevresel şemaların kültürel özellikleri dikkate
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
62
alması gerektiğini çünkü tarımın insanların kültürünün bir parçası olduğu ve çalışma
yaşamlarını, sağlığını, barınmasını, peyzajını ve gıdasını derinden etkilediğini belirtti.
(Bakınız 6.4.2) Karabaşa Anadolu’nun kültürel zemininin sağlam olduğunu vurguladı.
Nitekim tarımsal kalkınma kendine yeterlilik ilkesini anlamalı ve halkın kültürünü de içine
katmalıdır.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
63
7. Gelecek için stratejiler
7.1. Küresel sorunlara yerel çareler, İngiliz ve Leh deneyimleri - Julian Rose
Uluslararası Polonya Kırsalını Koruma Koalisyonu’ndan Sir Julian Rose, ilham verici
söylevinde dinleyicilere “Yakınlık İlkesini” diğer bir deyişle yerel bilgi ve kaynakların yerel
tüketicilere enerji verimliliği yüksek ürünler sağlayacak biçimde kullanımını anlattı. Türkiye
gerçekten sürdürülebilir bir gelecek arıyorsa “arka bahçesinde bulunan çözümleri” araştırmalı
ve üzerinde çalışmalıdır.
7.2. Türkiye’de organik seçeneği geliştirmek - Christopher Stopes
Türkiye için Organik Tarım AB projesi8 takim lideri Christopher Stopes, Türkiye’deki zengin
bioçeşitliliğin ve kültürel farklılığın, gıda güvenliğinin, çiftçilerin güvenliğinin, havanın,
suyun ve toprağın kalitesinin ve kırsal yaşamın, karar alıcılarla organik sektörün paydaşlarını
buluşturan birlikte planlanmış organik hareket planı doğrultusunda korunmasının önemini
vurguladı. Organik tarımı Türkiye tarımının dönüşümünde bir seçenek olarak değerlendirmek
üretim yöntemleri ve tüketim alışkanlıklarının yeniden düşünülmesini gerektiren bir
paradigma değişikliğidir. Organik tarım bir paket Azot - Fosfor – Potasyum gübresini organik
gübre ile değiştirmek anlamına gelmez. Organik üretim, toprak organik maddeleri yaratarak,
baklagillerde ürün rotasyonlarıyla ve biyolojik süreçleri teşvik ederek uzun vadede toprak
verimliliğini hedefler.
Türkiye dünya organik pamuğunun yarısını sağlıyor ve fındık, meyveler, sebzeler, otlar ve bir
çok başka organik ürünün de başlıca sağlayıcısıdır. Türkiye’nin tarımsal arazisinin % 0.6
‘sında 14.000 organik üretici tarım yapmaktadır ve üreticiler gelişmiş ticari iştiraklere
girmişlerdir. Organik sektörde kooperatifler ve üretici grupları bir çok küçük organik
üreticiye pazara yönelik yol göstererek gelişmiştir.
Türkiye’deki organik ürünlerin yerel pazarı hala çok küçük olmasına rağmen ( yıllık 10
milyon Avro – 16 milyon YTL civarı) organik çiftçilerin pazarları, doğrudan satış ve
süpermarkette satışlar artmaktadır. Türkiye’nin organik üretiminin % 85’ten fazlası ihraç
ediliyor ki bu rakam yıllık 50 milyon Avro (61 milyon YTL) değerinde ve Türkiye’nin bütün
gıda ihracının %0.8’ine denk düşüyor. Türkiye’de organik gıda ve tarımın yeni gündemi
değişik siyasi ve pratik alanlar üzerinden ilişkiler yaratmaktır. Organik tarım politikası
gıdadan ve tarımdan daha fazlası hakkında olmalıdır. Şimdi Türkiye’de organik seçeneği
mümkün olduğu kadar ileriye götürme fırsatı var. Hem hükümette hem iş dünyasında elverişli
bir bağlam var. Teknolojik açıdan gelişmiş ve iş merkezli bir Türkiye, yaratıcı ve anlamlı
politikalar geliştirmekte ve uygulamakta etkili olduğunu kanıtladı.
Organik tarım çok fonksiyonlu, çevre ve insan sağlığının korunmasında olduğu gibi kırsal
kalkınma için de etkili bir araç olarak değerlendirilmektedir. Organik tarımın ve gıdanın
‘kamusal mallara” yaygın katkısı, organik fırsatın tamamıyla işletilebilmesi için yüksek
oranda bir bütünleşme öngören bir organik politikası gerektirmektedir. Bir kaç kilit tema söz
konusu: İklim değişikliği, kırsal istihdam, insan sağlını (çiftlik çalışanı ve tüketici için)
8
Projenin web sayfasına şu adresten ulaşılabilinir : www. organicagricultureturkey.net
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
64
pestisit risklerinden korumak, biyoçeşitliliği korumak ve geliştirmek, nitrojen gübrelerden ve
pestisitlerden kaynaklanan kirliliği azaltmak, gıda kalitesini geliştirmek, adil ticaret koşulları,
üreticileri tüketicilerle buluşturmak, kültürel gelenek ve değerleri korumak.
Bu yararları gerçekleştirmek hükümet kuruluşlarıyla fakat daha önemlisi Türkiye toplumunda
sürdürülebilir gıda ve tarım ile ilgilenenlerle sıkı ilişkiler kurmayı gerektirilir. Organiğin
önemli bir katkı yapabileceğini ve yapacağını anlayan bu insanları güçlendirmemiz ve
beslememiz gerekir. Yine bu yararları gerçek kılmak ilkokul öğrencisinden (okullarda ne
öğreniyorlar ve ne yiyorlar) tüketicisine, gençlere ve ayni şekilde yaslılara kadar her
düzeyden kişilerle etkili iletişime geçmeliyiz. Neden organik sorusuna cevap verirken net bir
mesaj esastır.
Kilit nokta Türkiye’de organik tarım pazarını arttırmak olmalı ki yararları Türk üreticiler
tarafından görülebilsin. Güçlü bir yerel pazarın gelişmesi sürdürülebilir organik tarım
sistemlerinin yerleşmesine yardımcı olacaktır ve bu baklagil bazlı otlak ve hayvan yemine (
yonca, kaba yonca vs.) dayanan hayvancılık ürünlerinde (et, süt, peynir, yumurta) talebe yol
açarak gerçekleştirilebilir. Türk tarımının geleneksel özelliği ve organik tarım için
sürdürülebilir döngülerinin kilit özelliği olarak korunmalıdır.
Türkiye’de organik ürünlerin kontrolü ve sertifikasyonu yüksek standartta gerçekleştirildi.
Organik üretim kanunu ve etiketleme Türk Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı (TKB) tarafından
dikkatle incelenmektedir ve 2004 kanununa devamlı olarak ekler yapılmaktadır. Devlet
organik çiftçileri hektar başına 30 YTL destek ve borçlanmada %60 faiz indirimi vasıtasıyla
desteklemektedir. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın organik ürünleri (aşağıdaki şekile
bakınız) teşvik eden « Neden Organik » kampanyası bu ürünlerin çevre ve sağlık açısından
yararlarını açıkça belirtiyor. Avrupa Birliği’nde hiçbir hükümet böyle bir kampanya
yürütmedi.
Şekil 12 : Organik tarim tanıtım kampanyasından posterler – TKB (2005)
“Türkiye için Organik Tarım” projesi Haziran 2006’da başladı ve organik sektörün kurumsal
desteğine, gelişmesine ve tanıtılmasına katkı yapıyor. AB destekli bu projenin aşağıda
özetlenmiş 5 amacı var. Pilot projeler Düzce (sebze), Kütahya (nohut), İzmir (salatalık),
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
65
Adana (zeytin ve turunçgil) ve Erzurum’da (bal) yürütüldü. Pilot projeler, Türk ve
uluslararası tarimbilimcilerin teknik desteği ile Türkiye’nin uygun bölgelerinde organik
ürünler için fırsatları temsil ediyor.
Şekil 13: “Türkiye için Organik Tarım” projesinin amaçları – Christopher Stopes (2006).
Hazırlanmakta olan Türk Organik Gıda ve Tarım Eylem Planı, organik gıda ve tarımda
Türkiye’nin büyük başarısının üzerine kurulan net ve gerçekleştirilebilir amaçlar etrafında bir
hareketin çerçevesini sunuyor. Üzerinde anlaşmaya varıldığında planı gerçekleştirmek ,
bütün çevre, sağlık ve kültürel yararlarıyla Türkiye’nin organik gıda ve tarımda lider olmasına
yardım edecek.
7.3. Organik Tarım Değerleri – Martien Lankester
Avalon Vakfı (Hollanda) direktörü Martien Lankester, öğle arasında Buğday Derneği’nin
Şişli’deki %100 ekolojik pazarını ziyaret sırasında çok etkilendiğini söyledi ve organik
tarımın temsil ettiği altı değeri sıraladı: Besleyici, algısal,ekolojik, kültürel, sosyal ve etik
(hayvan refahı). Türkiye’nin bu değerleri muhafaza etmekte önereceği çok şey olduğunu
ekledi. Lankester Türk gıda zincirinin neyse ki güçlü üretici-tüketici bağlarına izin verdiğini
açıkladı. Yine de süpermarket dağıtımının artmasıyla ve tüketim alışkanlıklarındaki değişimle
bu bağ riske girebilir. Organik sektörün Türkiye’de gelişmesi toplumun isteğine ve hükümetin
sadece en ucuz urunu değil anlamlı ürünleri de değerlendirmesine bağlıdır.
7.4. Geleceğin tohumları, Türkiye’de organik tarım - Victor Ananias
80’li yillardan beri Türkiye’de organik hareketin öncülerinden biri olan Victor Ananias
sektörün şimdiki durumunu ve gelecekteki gelişmesini düşünmek ve tartışmak için organik
hareketin temsilcilerini ve destekleyicilerini ilk defa bir araya getiren “Türk Tarımının
Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği” kongresinin başarısının altını çizdi. “Kongredeki
herkes başkalarından tohumlar aldı ve onlardan meyve elde etmek için evlerine götürecekler.”
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
66
8. Sonsöz
Günümüz dünyasında yaygın kabul görmüş varsayımların yanlışlığı artık her gün
kanıtlanıyor. Bunlardan ikisi özellikle endişe verici: “Tarım geri, iptidaî bir faaliyettir. İllâki
yapılacaksa yoğun bir biçimde ve insansız yapılmalıdır” ve “Hava, su ve toprak sonsuzdur.
Tepe tepe kullanılabilir.” İklimsel açıdan bizi bekleyen kıyametsel günler bu iki yanlışın bir
anlamda ifşası. Girdi bazlı organik üretim ve doğa dostu tarım biçimleri de bu iki yanlıştan
kurtuluşun en değerli çarelerinden biri. Şu anki üretim, tüketim ve var olma biçimlerimizin
panzehirlerinden biri.
Gelişmiş ülkeler sanayi devrimi sonrasında kaybettikleri kırsal yaşam sanatını yeniden
keşfetmek için epeyidir arayış içerisinde. Zaten bizim buralar da dâhil endüstriyel devrim
safhasını daha tam anlamıyla tamamlamamış olan memleketlere duydukları ilginin nedeni
biraz da bu arayış değil mi? Bu arayış, iklim değişikliğinin getirdiği kaygılarla son
zamanlarda ayyuka çıkmış durumda. İşte bu çerçevede AB hızla üretim ve tüketim
modellerini gözden geçiriyor. Organik çiftçilik, çevre dostu tarım ve biyoçeşitlilik, bu
arayışların temel taşları. Çevre bilinci, tarıma ve kırsala verilen malî desteklerin artık
neredeyse tek kıstası olma yolunda. Kongre sırasında pek çok sunum bu hususa dikkat çekti.
Tarım lobilerinden kurtulmak, konvansiyonel üretim metodlarını ve yüzyıllardır birikmiş su
ve toprak kirliliğini yok saymak elbette kolay değil, ama yön belli.
Halbuki AB’ye üye olma yolunda olan ülkelerden istenen uyum çalışmaları tarımda tamamen
AB’nin şu sırada kurtulmak istediği paradigmadan esinleniyor. AB bir yanda savaş sonrasında
kurduğu ve o zamanların koşullarına binaen düşünülen aşırı prodüktivist ‘yeşil devrim’
yaklaşımını terketmeye ve sonuçlarından kurtulmaya çalışıyor. Diğer yanda üye olacak
ülkelere o yaklaşımın sonuçlarından olan kırsal nüfusun azaltılmasını ve salt rekabetçi mantığı
dayatıyor.Raporda ileri sürüldüğü şekilde Polonya ve Romanya örneklerinde açıkça görüldü.
Türkiye’ye gelince ülkemizin biyoçeşitlilik ve tarımsal hafıza anlamında eşsiz bir hazinenin
üstünde oturduğu bir çok sunum tarafından belirtildi Halbuki, bu zenginliğe rağmen gelişmiş
ülkelere körü körüne özenmek ve onların yaptıkları tüm yanlışları tekrar etmek tarımı ve
kırsalı yok edecektir.
Türkiye’nin yadsınamaz zenginlikleri vardır. Toprakları büyük oranda kirlenmediği,
biyoçeşitlilik ve tarımsal çeşitlilik zenginliği, bitki sağlığı problemlerinin azlığı ve sentetik
girdilere henüz bağımlı olmayan pek çok çiftçisiyle iyi kalitede organik ürün yetiştirecek
büyük bir potansiyele sahiptir. Ayrıca aday üye olarak Türkiye organik mevzuatı,
sertifikasyonu ve denetleme sistemini iyileştirerek organik etiketin güvenirliliği ve adilliğini
sağlayacak ve AB ülkeleriyle değiş tokuşu kolaylaştıracak AB topluluk müktesebatına uyum
sürecini yaşamaktadır. Uyumlaştırma, Avrupa Birliği üye ülkelerinin deneyimlerinden
yararlanarak Kırsal Kalkınma politikalarını uygulamanın da bir yoludur.
Ancak bu potansiyeli gerçekleştirmek için eksiksiz bir “Eylem Planı” tasarlanmalıdır. Kaliteli
eğitimler, danışma hizmetleri ( yeni ve pazara yönelik bir çevrede uygun toplama teknikleri,
yeni zirai teknikler, pazar uygulamalarının iyileştirilmesine dair tavsiyeler çiftçilere destek
açısından çok önemlidir), organik tarım üzerine araştırma, çiftçi gelirlerinin iyileştirilmesi,
üretici örgütlerine destek, dönüşüm desteği, organik ürünlerin tüketicilere tanıtılması, net bir
sertifikasyon ve etiketleme sistemi, tüketiciler kadar üreticiler için de eğitim ve bilgilendirme
ve pazar yenilikleri bu planda yer almalıdır. Tarım Bakanlığı’nın çabaları bu faaliyetler için
iyi bir başlangıçtır.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022
Türk Tarımının Dönüşümünde Organik Tarım Seçeneği 19-20 Ekim 2007
67
Burada yapılacak iş bellidir. Türkiye büyük potansiyelini kullanırsa başlıca yerel ve
uluslararası organik gıda sağlayıcısı olabilir. Türkiye bu yönde ilerleyerek kırsal nüfusun
azalmasını engeller, organik çiftçilerin tatmin edici gelirler kazanmasını sağlar ve en önemlisi
çevresini korur. AB kurumlarını ve Türk tarımının dönüşümü için çalışan uluslararası
kuruluşları, Türk tarımına olan yaklaşımlarını bu politika doğrultusunda yeniden
değerlendirmeye iknâ etmek gerekiyor. Kongre bu yeni yaklaşımın savunulması için yeterince
argüman sağladı.
Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyeli Konusunda Farkındalığı Arttırmak
DG ELARG/MEDTQ/12-02/022

Benzer belgeler