Göster/Aç

Transkript

Göster/Aç
T.C
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI
GÜNDEM KURMA PERSPEKTİFİNDEN ALGI
YÖNLENDİRME: ALKOL DÜZENLEMESİ YASASI ÖRNEĞİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
ESRA BOZKANAT
Tez Danışmanı
Doç. Dr. Cengiz Anık
Ankara-2013
T.C
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI
GÜNDEM KURMA PERSPEKTİFİNDEN ALGI
YÖNLENDİRME: ALKOL DÜZENLEMESİ YASASI ÖRNEĞİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
ESRA BOZKANAT
Tez Danışmanı
Doç. Dr. Cengiz Anık
Ankara-2013
ONAY
Esra Bozkanat tarafından hazırlanan “Gündem Kurma Perspektifinden Algı
Yönlendirme” başlıklı bu çalışma, 11 Kasım 2013 tarihinde yapılan savunma
sınavı sonucunda oybirliği ile başarılı bulunarak jürimiz tarafından Halkla
ilişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul
edilmiştir.
Prof. Dr. Hanife Güz
Doç. Dr. Zülfikar Damlapınar
Doç. Dr. Cengiz Anık
i
ÖZET
[BOZKANAT,
Esra].
Kurma
[Gündem
Perspektifinden
Algı
Yönlendirme: Alkol Düzenlemesi Yasası Örneği], [Yüksek Lisans], Ankara,
[2013].
Günümüzde Medya artık dördüncü güç olarak kabul edilmekte ve bu
gücü kitleler üzerindeki etkisinden almaktadır.
sayesinde
medya,
kitleleri
etkilemekte,
Kitle iletişim araçları
yönlendirmekte,
gündemlerini
belirlemekte ve algılarını organize etmektedir.
Önemli bir kitle iletişim aracı olarak değerlendirilen gazeteler, günde
milyonlarca okuyucuyla buluşmaktadır. Gazetelerin temel misyonu halkı
bilgilendirmektir. Köşe yazılarının bilgi vermesinin ötesindeki önemi ise, köşe
yazıları aracılığıyla insanların bir konu hakkındaki fikirlerini şekillendirdiği ve
yeniden inşa ettiğidir. Chomsky’ye göre bu bilgilendirmede, haberleri birinci
derecede belirleyen güç odakları vardır. Bu odaklar, haber içeriğinden,
kelimelerin seçime, neyin ön planda tutulup, neyin arka planda kalacağına
dek her şeye karar vermektedir. Bu bağlamda gazetelerin haber vermekten
çok algıları organize ettikleri söylenebilir.
Alkol
yasası
farklı
ideolojiler
tarafından,
farklı
argümanlarla
değerlendirilmiş bir konudur. Burada amaç köşe yazılarının ait olduğu ideoloji
çerçevesinde konuyu ele alması ve okuyucunun algısını bu doğrultuda
yönlendirme eğilimidir. Bu bağlamda tarafsızlık konusuna da eleştiri
yapılmakta ve tarafsızlığın iyi ya da kötü olup olmadığından ziyade mümkün
olup olmadığı üzerinedir.
Çalışma için Türkiye’de yayın yapan gazetelerden üçü seçilmiştir. Bu
gazeteler; Cumhuriyet, Zaman ve Milliyet’tir. Yapılan içerik analizleri
ii
neticesinde gazetelerin tek yönlü sunuma ağırlık verdikleri görülmektedir. Bu
bağlamda
gazetelerin
kendi
ideolojilerinden
hareketle,
kanaatlerini
okuyucuda inşa etmek için kelime seçimlerini yaptıkları görülmektedir.
Buradan hareketle tarafsızlık konusu da kendi içine bir sonuca varmış
ve kitle iletişim araçlarının ve içinde bulunduğu sosyolojik ve ekonomik
bağlamlar dikkate alındığında bunun mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
ANAHTAR SÖZCÜKLER;
1. Algı
2. Algı yönlendirme
3. Algı organizasyonu
4. Gündem belirleme
5. Alkol düzenlemesi
iii
ABSTRACT
[BOZKANAT, Esra]. [Perceptıng Routıng From The Perspectıve Of
Perceptıve Of Agenda Settıng: The Example Of Alcohol Regulatıon Law],
[Master Degree], Ankara, [2013]
In this day and time, Media is accepted as the fourth estate now and it
takes that power from its effect on publics. Media, effects, conducts publics,
sets their agendas and organizes their percepts through mass media tools.
The journals which are considered as important mass media tools,
meet millions of readers in a day. The main mission of newspapers is to
inform the public. However, beyond the importance of providing information is
that people shape and reconstruct their ideas on a subject through columns.
According to Chomsky, there are first degree power groups which specify the
news. These power groups decide everything from content of the news,
vocabulary selection to what will be prioritized and set aside.
Alcohol regulation is a subject that is evaluated with different
arguments by different political views. The aim of this study is to propound
that columns address an issue within the framework of the ideology it
belongs and how they expose the readers to determine the selective
perception. In this context, a criticism is made about objectivity and this
criticism does not focus on whether it is good or bad, but rather focuses on
whether it is possible.
In this study, three journals were chosen that publish across Turkey.
These journals are Cumhuriyet, Zaman and Milliyet. As a result of content
analysis we conclude that the newspapers concentrate on one-way
iv
presentation. In this context, the newspapers choose the words with
reference to their ideologies to build their own convictions on readers.
Starting from this point of view, the concept of objectiveness has come
to a conclusion in itself and it is understood that objectiveness is not possible
when the mass media and the social and economic contexts it exists in are
considered.
KEY WORDS;
1. Percept
2. Percepting routing
3. Perceptual organisation
4. Agenda-setting
5. The Alcohol Regulation
ÖNSÖZ
Yüksek öğrenim hayatımın başından beri içinde olmak istediğim
iletişim dünyasına yüksek lisans vasıtasıyla adım atmış oldum. Onu takiben
tez konusu olarak etkili bir kitle iletişim aracı olan gazetelerin incelenmesini
seçmem, bana bu alanın tekrar benim için ne kadar doğru bir disiplin
olduğunu gösterdi.
Gazetelerin çoğu kez kuruluş sebebi de olan ideolojilerinden hareketle
köşe yazılarını inşa ettikleri fikrini benimseyerek ortaya çıkan bu çalışmamda
gazetelerin, bir konuya ilişkin düşüncelerini okuyuculara aktarırken onların
algılarını organize etme eğiliminde olduklarını ortaya koymaya çalıştım.
Bunu, sosyal psikologların ortaya koyduğu, algılarımıza etki eden ilkelere
bağlı kalarak yaptım.
Normalden
uzun
süren
tez
yazma
dönemimde
öğrendiğim,
öğrenemediğim elbette birçok konu olmuştur. Öğrendiklerim için danışmanım
Doç. Dr. Cengiz Anık’a,
Bu dönemde benim için sıkıntılı sayılabilecek zamanlardan geçtim.
Hem bu zamanlarda hem de hayatımın her anında benden desteğini
esirgemeyen çok değerli aileme teşekkür ederim.
Tezin
genelinde
kitle
iletişim
ve
gazeteler
ile
ilgili
yapılmış
çalışmalardan yararlanmış bulunmaktayım. Ele almış olduğum kamuoyunda
bilinen adıyla yeni alkol düzenlemesi ile ilgili yazılmış köşe yazılarını
incelerken, bağlı kaldığım kuramsal çerçeve ile yazıları objektif olarak
yorumlamaya çalıştım. Yorumlama sürecinde konuya farklı perspektiflerden
bakılmasını sağlayacak bakış açıları sunmaya çalıştım. Çalışmamın alana ve
farklı
disiplinlere
katkı
sağlamasını
ummakta
ve
istemekteyim.
vi
İÇİNDEKİLER
ÖZET
............................................................................................... i
ABSTRACT
............................................................................................. iii
ÖNSÖZ .......................................................................................................... v
İÇİNDEKİLER ............................................................................................... vi
TABLOLAR DİZİNİ ....................................................................... viii
ŞEKİLLER DİZİNİ ......................................................................... viii
GİRİŞ ............................................................................................................. 1
BİRİNCİ BÖLÜM ........................................................................................... 6
ALGI VE ALGI ORGANİZASYONU .............................................................. 6
1.1
ALGI VE ALGILAMA ............................................................ 6
1.2
ALGILAMAYI ETKİLEYEN FAKTÖRLER ......................... 11
1.3
KAVRAMSAL ÇERÇEVE ................................................... 15
1.4
GESTALT KURAMI ............................................................ 19
1.5
ALGISAL ORGANİZASYON İLKELERİ ............................. 23
1.6
SEÇİCİ SÜREÇLER ........................................................... 28
1.6.1 Şema ............................................................................... 28
1.6.2 Bilinçaltı Algılama ............................................................ 30
1.6.3 Seçici Maruz Kalma ......................................................... 32
1.6.4 Otomatik Maruz Kalma .................................................... 34
İKİNCİ BÖLÜM ............................................................................................ 36
KİTLE İLETİŞİM AÇISINDAN ALGI ORGANİZAYONU .............................. 36
2.1
KİTLE VE İLETİŞİM............................................................ 36
2.1.1 Gündem Belirleme Tezi ................................................... 39
vii
2.1.2 Medya Propaganda Modeli.............................................. 41
2.2
GAZETELERDE ALGI ORGANİZASYONU ....................... 42
2.3
HABERLEŞME
ÖNEMİ
SÜRECİ
AÇISINDAN
ALGILAMANIN
46
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ....................................................................................... 49
GÜNDEM
KURMA
PERSPEKTİFİNDEN
ALKOL
DÜZENLEMESİNE
İLİŞKİN KÖŞE YAZILARININ İÇERİK ANALİZİ ......................................... 49
3.1
ARAŞTIRMANIN AMACI ................................................... 49
3.2
ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ............................................... 50
3.3
BULGULAR ........................................................................ 53
3.3.1 Zaman Gazetesi Köşe Yazılarında Yer Alan Birimlerin
Analizi
........................................................................................ 54
3.3.2 Cumhuriyet Gazetesi Köşe Yazılarında Yer Alan Birimlerin
Analizi
........................................................................................ 57
3.3.3 Milliyet Gazetesi Köşe Yazılarında Yer Alan Birimlerin
Analizi
........................................................................................ 61
SONUÇ .......................................................................................... 68
KAYNAKÇA .................................................................................. 70
EKLER ......................................................................................................... 82
EK-1 KODLAMA FORMU ............................................................. 82
EK-2 KODLAMA FORMU REHBERİ ............................................ 83
EK-3 ANALİZ EDİLEN BİRİMLER ................................................ 85
EK-4 6487 SAYILI BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE
KARARNAMELERDE
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA
DAİR
KANUN
İÇİNDE YER ALAN DÜZENLEME ........................................................... 90
viii
TABLOLAR DİZİNİ
TABLO 1: ZAMAN-MİLLİYET-CUMHURİYET GAZETELERİNDEKİ YASA
İLE İLGİLİ KÖŞE YAZILARININ ORANLARI.............................................. 53
TABLO 2: ZAMAN GAZETESİNDE YER ALAN KÖŞE YAZILARININ ÇİFT
YÖNLÜ SUNUM- TEK YÖNLÜ SUNUM TABLOSU ................................... 54
TABLO 3: ZAMAN GAZETESİ'NDE YER ALAN BİRİMLERİN ANALİZİ ... 55
TABLO 4: CUMHURİYET GAZETESİNDE YER ALAN KÖŞE YAZILARININ
ÇİFT YÖNLÜ SUNUM- TEK YÖNLÜ SUNUM TABLOSU .......................... 57
TABLO 5: CUMHURİYET GAZETESİ'NDE YER ALAN METİNLERİN
ANALİZİ ....................................................................................................... 58
TABLO 6: MİLLİYET GAZETESİNDE YER ALAN KÖŞE YAZILARININ
ÇİFT YÖNLÜ SUNUM- TEK YÖNLÜ SUNUM TABLOSU .......................... 61
TABLO 7:MİLLİYET GAZETESİ'NDE YER ALAN METİNLERİN İÇERİK
ANALİZİ ....................................................................................................... 62
TABLO 8: OLUMLU-OLUMSUZ-NÖTR CÜMLELERİN GAZETELERE
GÖRE DAĞILIMI ......................................................................................... 65
ŞEKİLLER DİZİNİ
ŞEKİL 1: TİPİK BİR ALGILAMA SÜRECİ .................................................. 11
ŞEKİL 2: ŞEKİL - ZEMİN İLİŞKİSİ .............................................................. 25
ŞEKİL 3: KATEGORİLERİN GAZETELERE GÖRE ANALİZİ .................... 66
GİRİŞ
En temel anlamda iletişim, olayların ve olguların değişimlerini aktarma
ve bunlara alınan geribildirimler olarak değerlendirilmektedir. Buradan
hareketle, iletişimin bir parçası olan insanlar, diğer anlamıyla hedef kitle,
yasadığımız her an içerisinde pek çok içerik ve uyaranlara karsı maruz
kalmakta
ve
bunlara
yönelik
olarak,
tutum,
kanaat
ve
düşünce
geliştirmektedir. Bir bilgi veya ileti - kitle iletişim araçları tarafından
şekillendirilmekte, hedef kitleye iletilecek bir paket seklinde sunulmaktadır.
İletinin,
alıcıya
iletilmesi
kısmında
pek
çok
değişken,
bu
içeriğin
oluşturulmasında etken olmaktadır (Abrak, 2006: 2). Bu değişkenler bizim
çalışmamızda ele aldığımız algısal organizasyon ilkeleri ile bağımsız
değişkenler olarak isimlendirdiğimiz diğer kavramlar olarak karşımıza
çıkmaktadır.
İnsan yaşamının topluluklar halinde devam etmeye başladığı günden
bu yana, insanların birbirlerini etkileme istek ve çabaları sosyal psikologların
en temel ilgi alanı olmuştur. Bireyler günlük yaşantılarının her anında radyo,
televizyon, gazete ve dergi gibi birçok basın aracının ve aile, arkadaş çevresi
gibi diğer kaynakların etkilemeye çalıştığı hedefler konumundadır. Bu durum
insanların birbirlerini etkileme, fikir, duygu ve davranışlarını diğerlerine
benimsetme isteklerinin her zaman gözlenmesine yol açmıştır (Sakallı, 2010:
14). Kitle iletişim araçlarını elinde tutan zümrenin, kitleleri etkileme ve kendi
fikir, duygu ve davranışlarını benimsetme çabaları dikkat çekici boyutlardadır.
Kitle iletişim araçlarının temel anlamda kendine atfettiği misyon halkı
bilgilendirme
şeklinde olmaktadır. Ancak bu oluşum içerisinde belli
bileşenlere dikkat etmemiz gerekmektedir. Bu, bilginin enformasyona
dönüşüm süreci olmaktadır. “Gazetecinin mesleki ürünü olan, belli bir kapalı
2
yapıt özelliği içinde üretilen haber için gerekli olan ilk edim, haber
kaynağından bilgi almaktır. Haberin süreci, bilgi edinme ile başlar,
enformasyona dönüşüm ile tamamlanır (Rigel, 2010; Abrak, 2006: 31).
Haberin enformasyona dönüşüm sürecinde haberi hazırlayan kişi ya da
medya kurumunun ideolojik bağlamlarından etkilendiği gerçeği bu çalışmanın
temel varsayımıdır.
Kitle iletişim alanında yürütülen çalışmalarda iki farklı görüş hakimdir
(Carey, 1975; Yumlu, 1994, 23). Birinci görüş iletişimi, mesajların iletildiği bir
süreç olarak yorumlamaktadır. İkinci görüş ise iletişimi, ortak kültürü
oluşturan, tamamlayan ve değiştiren bir süreç olarak değerlendirir. İletişimi,
ortak kültürü oluşturan, tamamlayan ve değiştiren bir süreç olarak ele alan
görüş çerçevesi üzerinde en çok durulan konulardan biri kitle iletişim
araçlarının toplumsal değişme aracı mı yoksa mevcut durumun korunmasına
yardımcı mı olduğudur. Bu bağlamda sorgulanan kitle iletişim araçları
toplumu ve kültürünü yansıtmakta mıdır yoksa biçimlendirmekte midir
sorusudur (Yumlu, 1994: 23). Televizyondan sonra en etkili kitle iletişim aracı
olarak nitelendirilebilecek gazetelerin toplumun var olan kültürünü yansıtan
özelliğinden önce, değiştiren, dönüştüren, biçimlendiren özelliğinin daha ön
planda olduğu görüşü daha ağır basmaktadır.
6487 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun içinde yer alan ve kamuoyunda Alkol
düzenlemesi olarak adlandırılan karar kamuoyunda yarattığı etki itibariyle
önemli bir konudur. Kamuoyunun bilgi kaynaklarında biri de konuyla ilgili
haber yapan gazeteler ya da konuyu ele alarak yazı yazan köşe yazarlarıdır.
Bu bağlamda bu kanaldan gelecek enformasyonların objektifliği ayrı bir önem
taşımaktadır. Günümüz yayınlarına baktığımızda ise böyle bir gerçeklikten
bahsetmek oldukça zordur. Chomsky ve Herman’a göre medya diğer
3
işlevlerinin yanı sıra kendisini denetleyen ve finanse eden güçlü toplumsal
grupların çıkarlarına hizmet eder (2012, 15). Özellikle kamuoyu için bıçak
sırtı olarak tarif edilebilecek hassas konular, algılarda endişe oluşturabilecek
hususlar, kısacası ülke gündemini sarsacak haberlerde kullanılan dil ve
seçilen kelimeler okuyucunun haber algısını her zaman etkileyen bir araç
olmuştur.
Alkol ile ilgili düzenlemeleri içeren yasa, 6487 sayılı Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun içinde
yer almaktadır (EK-4).
Kitle iletişimin en çarpıcı özelliklerinden birisi; yazılı, basılı ya da sesli,
görüntülü
materyalle
işlenmiş
iletiyi
dünyanın
her
yerindeki
bireye
ulaştırabilmesidir. Alıcı açısından bakıldığında kitle iletişimi, kişilere hem
kimlik
ve
kişilik
empoze
etmekte
hem
de
onun
zihinsel
yapısını
şekillendirmektedir (Anık, 2000: 59; Soncu, Işık, 2011).
Bu çalışmanın çıkış noktasını, algı yönlendirme fikri oluşturmaktadır.
Postman‘ın (2010) dediği gibi kamusal bilincin henüz teknolojinin ideoloji
olduğu saptamasını özümseyemediğini düşündüğümüzde, teknoloji aracılı
gerçekleşen bu dayatmanın insanlar henüz farkına varacak bilinçte
değillerdir.
Gazetelerde ve köşe yazılarındaki bu kanaat telkin etme çabalarının
okuyucuların algılarını organize etmek için nasıl içeriklendirildiğini incelemek,
medya içeriklerinin nesnellik ve önemlilik konuları bağlamında sürdürülen
akademik çalışmalara katkı sağlanmasına vesile olacaktır.
Tüm
gazeteleri
incelemenin
elverişsizliği
nedeniyle
3
gazete
seçilmiştir. Bunlar; Milliyet, Cumhuriyet ve Zaman gazeteleridir. Seçim
4
aşamasında 3 gazetenin de farklı siyasi yönelimde olmalarına dikkat
edilmiştir. Buna göre yayın politikaları itibariyle birbirinden ayrışan gazeteleri
seçtik.
Çalışma Yeni Alkol Düzenlemesiyle ilgili köşe yazılarının, yayınlanan
gazetenin yayıncılık anlayışı doğrultusunda okuyucuda algıları organize etme
amacıyla şekillendiği varsayımından hareket etmektedir. Bu bağlamda alkol
konusunu ele alan yazarların çalıştıkları gazetenin ideoloji ve siyasi
yönelimleri doğrultusunda bir dil kullandıkları ve konuyla ilgili taraflarınca
olumlu olan içerikleri seçerek köşelerine taşıdıkları varsayılmaktadır.
Türkiye’de yayınlanan günlük gazeteler ve özellikle bu gazetelerin web
siteleri çok sayıda okuyucuya ulaşmaktadır. Ülkemizde gazete satış oranları
dünya geneli kıyaslamalarında geride kalsa da, bir gazeteyi birden fazla
kişinin okuyor olması ve bazı okuyucuların günlük haber okumalarını
gazetelerin web sitelerinden yapıyor olmaları, gazetelerin de hatırı sayılır bir
okuyucu kitlesine ulaştığı anlamına gelmektedir
Farklı eğitim ve kültür seviyelerinden okuyuculara ulaşan gazeteler,
insanlara doğru ve gerçek haber ulaştırmanın yanında, içerdikleri köşe
yazılarıyla da okuyucuyla arlarında bağ kurmaktadırlar. Bu bağ, köşe
yazarının konuyu ele alış şekli ve okuyucunun sahip olduğu tutum ve
inançlarla ile birleşerek ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla her okuyucunun algı
düzeyinin aynı olması beklenemez. Her okuyucunun aynı algı düzeyine sahip
olmadığının
beklenemeyeceği
gibi
her
gazetenin
tarafsız
ve
çıkar
gözetmeksizin yayın yaptığı da iddia edilemez.
Bu nedenle gazetelerde yer alan köşe yazılarının, yanlı bir dille
okuyucuya
kendi
ideolojilerini
benimsetme
amacı
güderek
yazıldığı
günümüzde, okuyucuların algılarının belirli bir gazetedeki, belirli bazı köşe
5
yazılarına göre nasıl ortaya çıkarıldığını belirlemek, bu çalışmanın önemini
ortaya koymaktadır.
Tezin
amacı,
köşe
yazılarının,
seçilen
kelimelerden
geçerek
okuyucuların algılarının yönlendirilmesinde bir faktör olduğunu ortaya
koymaya çalışmaktır.
BİRİNCİ BÖLÜM
ALGI VE ALGI ORGANİZASYONU
1.1
ALGI VE ALGILAMA
Algının sözlük anlamı, nesnel dünyayı duyular yoluyla öznel bilince
aktarma olarak belirtilmektedir. Algı terimi, dilimizde de, Batı dillerinde olduğu
gibi almak kökünden türetilmiştir. Batı dillerindeki perception terimi ise,
Hint‐Avrupa dil grubunun almak anlamındaki kap kökünden gelmektedir
(Özer, 2012: 147).
Algı, bireyin dış çevreden gelen uyarıcıları algılayarak sınıflandırması
ve değerlendirmesi demektir. Algı (percept, sense) kavramı genel anlamıyla,
duyu organları aracılığı ile alınan uyarıların (duyusal sinyal, simge, sembol)
anlamlı bütünlük oluşturacak şekilde örgütlenmesi ve yorumlanmasıdır. Algı
duyu uyarıcılarının, duyu alıcılarına ulaşmasıyla başlayan ve algılanan
duyunun tanınmasına, farkına varılmasına, kavranmasına, idrak edilmesine
ve tanımlanmasına kadar geçen fiziksel, nörolojik ve bilişsel süreçlerin
tamamıdır. Algı, kişinin etrafında olup bitenlere tanıklığıdır (Çayoğlu, 2010:
50). Algılar, duyumların sonucu olarak ortaya çıkarlar. Ferdin eski
yaşantılarına ya da bilgilerine göre şekil alırlar. Bu sebeple algı, bir kişilik
7
tepkisidir. En önemli belirtisi de duyumların, belli bir nesne ve şekle ait
olduğuna dair bir bilinç halinin kişide ortaya çıkmasıdır. Bunun için kişide, bir
şeyin algısı oluştuğu zaman, o şeyi tanıyor, biliyor demektir (Çayoğlu, 2010:
49).
Algılar, değer yaratırlar ya da eksiltirler. Genelleştirilirler ya da
sorunları çözerler. Gücümüz algılarımızdan kaynaklanır. Onun için birçok
psikologun inandığı gibi algılama gerçekliktir (Stupak, 2000:253; Özer, 2012:
147). Algılamanın gerçek olması ise algılanan şeyin, algılayan kişide ifade
ettiği anlamın zaman içinde dönüşebileceği ya da yeniden inşa edilebileceği
anlamına da gelmektedir.
Algılama kişinin anlamlı bir dünya görüntüsü oluşturmak için bilgi
girdilerini seçme, organize etme ve yorumlama süreci olarak tanımlanabilir.
Bunun yanında; “algı idrak etmek, içeriğine vakıf olmak anlamına gelir ve
maruz kalınan bir etki karşısında uyaranların harekete geçirdiği nesne veya
olguyu fark etmedir. Algı algılanan şeyin gerçeğine ulaşmak, onu bütün
boyutları ile kavramaktır. Olayla ve olgularla doğrudan ilgi kurmaktır
(Çayoğlu, 2010, 49). Olay ve olgular arsında ilişki kurmak için ise genelde var
olan bilgiler arasından seçmeler yapmak gerekmektedir. Burada devreye
algıların organize edilmesi süreci girer.
Algı daha önceki deneyimleri ve öğrenme süreçlerini içerir (Cüceloğlu,
2009: 137). Dünyayı şöyle ya da böyle algılamamız, duyularımızla gerçekte
algıladığımız nesneler kadar hafıza, söylenti ve fantezilerin de bir ürünüdür.
Toplumsal davranışın işleyişini kavrayabilmek için bütün algıların, anıların,
fantezilerin nasıl birleştiklerini, nasıl bir bütünlüğe kavuştuklarını ya da o anda
sahip olunan tanıma yapıları haline gelmek için nasıl örgütlendiklerini bilmek
8
gerekmektedir (Krech‐Cruchfild, 1967: 88; Özer, 2012: 151). Bu da o
toplumun dinamiklerini bilmekle mümkün olur.
Algılama konusu yıllardan beri psikoloji, sosyal psikoloji gibi bilimleri
meşgul ettiği kadar reklamcılık, pazarlama, tanıtım, tutundurma gibi çalışma
alanlarının da ilgi odağı olmuştur (Stupak vd., 2005: 1).Bu çalışma alanları
kendi çıkar ve fayda ilişkileri doğrultusunda kitleleri yönlendirme amacına
hizmet etmişler ve hala da etmektedirler.
Algılama
ile
ilgili
olarak
oldukça
zengin
bir
kavram
kümesi
bulunmaktadır. Ruhbilimde bir deneğin belli bir süreden birbirinden ayrılabilen
tepkiler
gösterebildiği
çevrenin
tümüne
algı
alanı,
algının
beyinde
gerçekleştiği süreye algı süresi, algının parçaları arasındaki ilişkilerden
oluşan yapıya algısal yapı, çeşitli nesnelerin bir bütün olarak yada bir
nesnenin özelliklerine ayrılmaksızın algılanmasına algısal birlik, duyularla
gelen algısal gereçlerin bütünlenmesine ve anlamlandırılmasına algılaştırma,
ses iletiminin bozulmasından doğan sağırlığa algılama sağırlığı, algılayarak
öğrenmeye algısal öğrenme ve belli bir örneğe uygun olarak algılama
eğilimine algısal kurgu denmektedir (Başkaya vd.; 2003:1; Özer, 2012: 150).
Algılama, dış çevremizde bulunan bütün objeleri, farklı biçimde ve
durumda beş duyumuzda oluşturdukları izlenimler ve sinir sistemimizdeki
örgütlenmelerle bize tanıtan ve bizi bu konuda bilinçlendiren ruhsal bir
fonksiyondur. İnsanlar bu ruhsal fonksiyon sayesinde sürekli çevresindekileri
alılar ve algılamaya uygun davranışlarda bulunur, yorumlamalar yapar,
kararlar verir ve önlemler alır (Güney, 2009: 121). Kısacası insanlar organize
ettikleri algıları sayesinde tutumlar oluşturur ve bu tutumları davranışlarını
şekillendirir.
9
Algılama fizik ve sosyal çevre ile ilişkili olduğu kadar bireyin psikolojik
alanı, deneyimleri atfettiği değerlerle de ilgilidir. Her yeni algısal girdi geçmiş
bilgi birikimini yeniden düzenleme süreci başlatmaktadır. Birey hem geçmiş
enformasyon birikiminden hem de yeni edindiği enformasyondan belirli
seçmeleri süzmeler yaparak algılama işine başlamaktadır. Her yeni algılama
işleminde
algılanan
ve
algılanması
gereken
arasında
farklılaşma
doğmaktadır (Anık, 2000: 63). Bu farklılaşmanın nedeni her alıcının farklı
deneyimlerden besleniyor olmasıdır.
Algılama süreci aktiftir. Algılayan nesneleri gelişigüzel değil bir düzen
içinde algılar. Algılama süreci sadece fiziksel çevrenin algılanması ile sınırlı
değildir. Sosyal olayların algılanmasında da aynı süreçler söz konusudur
(Başkaya vd.; 2003:1; Özer, 2012: 147). Çevre ile ilişkilerini birey, en somut
bağlantı olan, alıcılar yani duyu organları ile yürütmektedir. Bu ilk temas
noktasında alınan veriler beyine iletilmekte ve birey algılanan olayla ilgili
düşünme sürecini devreye sokmaktadır. Daha önce benzer olaylarla ilgili ne
gibi düşünceler içine girdiği, hangi yorumların yapıldığı, söz konusu olayla
ilgili yerleşik inanış kalıplarının olup olmadığı araştırılır (Uğurlu, 2008: 146).
Bu süreç sonunda birey, zihninde yaptığı işlemlerden bir çıkarıma varır. Bu
çıkarım, onun konu ya da olaya ilişkin algısıdır.
İnsanın dış dünyadaki soyut/somut nesnelerle ilişki kurması, bunlar
hakkında bir takım yargılarda bulunması, nesnelere ilişkin bir davranış
benimsemesi, bu nesneleri algılaması ile başlar. Algılamayı duyumsal bir
bilgilenme olarak tanımladığımızda, beş duyu organımızla duyma, tatma,
görme, koklama, dokunma duyuları ve hissetme duygusu yardımı ile dış
dünyadan bilgi edinmeyi söylemiş oluyoruz. Ancak algılamanın konumuz
çerçevesinde bizi ilgilendiren yanı, sosyal ve psikolojik bir olgu olduğu ve dış
müdahalelerle kontrol edilip yönlendirilebileceğidir (İnceoğlu, 2000: 44-45).
10
Algılamalar
iki
biçimde
karşımıza
çıkar:
deneysel
algılamalar
(experimantial perception) ve zihinsel algılamalar (intellectuel perceptions).
Deneysel algılamalar, görme, dokunma, işitme, tatma ve koklama yoluyla
algıladıklarımız; zihinsel algılamalar ise altıncı hissimizle (yani bir konu
hakkında
var
olan
fikirlerimiz
aracılığıyla)
algıladıklarımızdır.
Birinci
algılamayı sayısal, fiziksel ve maddi özellikler meydana getirirken, ikincisini
oluşturmak ve elde etmek daha zordur. Zihinsel algılamaları sağlamak için
karşı tarafın algılamasındaki sınırları ve engelleri bilmek ve mesajı bu
çerçevelere göre vermek gerekir (Saydam, 2007: 89). Kitle iletişimcilerin
yapmakta olduğu hedef kitlenin çerçevelerine giren mesajlar seçilmesi ve
gönderilmesi gibi.
Algılamada daha önceki yaşantı ve deneyimlerin etkisi büyüktür. Bu
yüzden, algılama son derece öznel bir süreçtir (Çayoğlu, 2010: 50). Ancak
birey algılarını çevresel uyarıcılardan geçerek anlamlandırır ve yorumlandırır.
Çevresini salt doğuştan gelen algılama yeteneği üzerine inşa edemez.
Bireyin algılarının oluşması içsel uyarıcılar kaynaklı olduğu kadar çevresel
uyarıcılar tarafından da şekillendirilmektedir. Bu çevresel uyarılar medya
olabileceği gibi, yakın çevredeki kimselerin paylaştığı fikirler, karşıt
düşünceler de olabilir.
Her bireyin algıladığı dünya yapılanmış bir dünyadır, ama aynı
zamanda
durmadan
değişmektedir
(Krech
vd.,
1948:
127).
İçinde
yaşadığımız dünyanın dinamikleri algılarımızı da değiştirip dönüştürmektedir.
Algılama aynı zamanda, zamanla sınırlı geçici bir birikim özelliğine
sahiptir. Algılamanın geçici özelliği, onun aynı zamanla sönmeye ya da
unutulmaya dönük olması demektir (Altunışık, 2008: 103). Algılama
11
organizasyonu açısından bunun anlamı tek bir değere bağlı kalmanın kalıcı
olmakta yetersiz olabileceğidir.
Algılama bir süreçtir. Solomon, Bamossy ve Askeggar’ın şemasına
göre bu süreç aşağıdaki gibidir (Altunışık vd, 2008: 99).
Uyarıcılar
Görüntü
Ses
Farkına
Varma
Duyusal
Alıcılar
Tepki
Yorumla
ma
Koku
Tat
Yapı
ALGILAMA
Şekil 1: Tipik Bir Algılama Süreci
1.2
ALGILAMAYI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Algılamayı etkileyen nedenlerin başında etkili uyarı ile karşılaşmadan
önceki dönemde, konu ile ilgili yaşam deneylerinin bulunup bulunmaması
gelmektedir.
Organizmanın,
o
andaki
ile
daha
önce
karşılaşıp
karşılaşmaması, organizmanın o anki algılamasını etkiler, yani algılamayı
kolaylaştırır. Aynı uyarı ile karşılaşma sıklığı artarsa, bireyin bu uyarıya karşı
tepkide bulunması hem hızlanmakta hem de her karşılaşmada aynı biçimde
12
tepkide bulunmaktadır (Özer, 2012: 154). Geçmiş öğrenmeler, gelecekteki
algılamalarımızı etkilemektedir.
Bir bireyin hangi davranış ya da düşünceyi benimseyeceğini tahmin
edebilmek için, hem bireyin kendisi hem de bireyin içinde bulunduğu ortam
göz önünde bulundurulmalıdır. Bir kişinin zihinsel programı ve içinde
bulunduğu durum ne kadar iyi algılanırsa, o kişinin göstereceği tutum
hakkındaki tahminde o kadar kesin olacaktır (Uğurlu, 2008:150). Çünkü
bireyler içinde bulunduğu ortamın dinamiklerin doğrudan etkilenerek algılarını
biçimlendirmektedir.
Kuşkusuz algı organizasyonunun anlayışında kaynak ve alıcılar temel
teşkil etmekle birlikte aynı zamanda mesajların niteliği de önem taşımaktadır.
Alıcı konumundaki bireylerin algı sistemleri etkileme amacı güden mesajların
kalitesi, tutarlılığı, anlaşılabilirliği, karşı tarafın algısını istenilen yöne
çevirmede önemlidir. Duyularla algılanan uyarılar ve bilgiler beyne iletildikten
sonra, değerlendirilmeye alınırlar. Bu değerlendirme alıcı konumundaki
bireylerin zihinde neyin doğru, neyin yanlış olduğu, neyin kendisi için önemli,
neyin önemsiz olduğu, nelerin öncelikli olup olmadığı ölçütüne göre
yapmaktadır. İletilerin anlaşılabilmesi iletinin karşıdaki kişinin baskın algılama
kanalına uygun olarak biçimlendirilmesi ile daha da kolaylaşabilecektir.
Algının manipülesi açısından, iletinin baskın oldukları algı kanalına uyumlu
bir şekilde göndermeye duyarlı olmak gerekmektedir (Uğurlu, 2008: 163).
Hedef kitlenin değerlerine uyumlu davranılması, bireylerin kültürlerine
özen gösterilmesi, beklentiler doğrultusunda yaklaşımlar sergilenmesi algı
organizasyonunda önemli unsurlardır (Uğurlu, 2008: 151). Kendilerine duyarlı
olan bireylerde nasıl bir algılama oluşturma gerektiğinin bilinmesi, algı
organizasyonun başarılı olmasında etkili olacaktır.
13
Hale etkisi denilen bir durum da algılama sürecini farklı şekillerde
etkileyebilmektedir. Burada grupsal özelliklerinden kişiye özgü yakıştırma
değil de, kişisel bir özellikten giderek genel bir değerlendirme yapmak söz
konusudur. Örneğin işe devamı düzenli olan bireyin performansının yüksek
olacağının düşünülmesi gibi. (Kaynak, 1990: 82; Özer, 2012: 153). Bu
duruma, bireylerin algılamalarında önemli hatalara yol açacağından çok
dikkat edilmesi gerekmektedir (Özer, 2012: 153).
Algılama ile ilgili literatüre baktığımızda sosyal algılama da önemli bir
kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal algılamada bir bireyin diğer
bireyleri algılayış biçimi söz konusu olmaktadır. Sosyal algılamalar önyargılı
ve yanıltıcı bir işleyiş gösterdiklerinden kişisel tutum ve davranışlarda da
saptırılma ve yanılgılı yönelimler söz konusu olabilmektedir (Özer, 2012:153).
Bireylerin kendisi dışında kalan bireyleri algılayış biçimleri farklılıklar arz
edebilir.
Bu
biçimsel
farklılıklardan
doğan
yanılmalar
algıları
da
etkileyebilmektedir.
“Algılama yeteneği doğuştan mı gelir yoksa algılamanın temelinde
sonradan öğrenilmiş beceriler mi yatar?” sorusu, felsefe tarihi içinde önce
Descartes, Kant, daha sonra Berkeley ve Locke gibi değişik filozoflarca
tartışılmıştır (Cüceloğlu, 2009: 135). Daha sonraları bu soruya bilimsel cevap
bulmak için pek çok araştırma yapılmıştır ancak algılama öznel ve çabuk
gelişen (2009, 135)
bir olay olduğu için hatırı sayılır bir gelişme
kaydedilememiştir.
Algılama süreci, kişilerin sahip oldukları değer yargıları, amaç ve
hedefleri, ihtiyaçları, içinde yetiştikleri kültürel ortam, bilgileri hisleri,
geçmişteki tecrübeleri ve hatta biyolojik ve fiziksel özellikleri gibi birçok etmen
tarafından etkilenmektedir. Dolayısıyla aynı uyarı, farklı kişiler tarafından
14
değişik şekillerde algılanmaktadır (Eren, 2001: 397; Özer, 2012: 154).
Toplumsal konum, bireyin sınıfsal yeri de algılamayı etkilemekte hatta yanlış
algısal yargılara yol açabilmektedir. Her kültür duyumsal verileri kendine göre
bir şemaya uygun biçimde anlamlara dönüştürmektedir (Tolan vd., 1985: 92;
Özer, 2012: 154). Birey olarak beslendiğimiz değişkenler farklılık gösterdikçe
algılamalarımız da farklılaşmaktadır.
Basmakalıp yargılar da algılarımız etkileyebilir. Basmakalıp yargı, bir
kitle, toplum, ulus ya da benzeri bir sosyal birim için tanınmış ve yayılmış
gurup özelliklerinin o sosyal birim ile birlikte düşünülen bir kişiye de aynen
mal edilmesidir (Kaynak, 1990: 82). Bu durum algılama sürecini olumlu ya da
olumsuz etkileyebilmektedir (Özer, 2012: 152).
Algılarımız, doğduğumuz günden günümüze dek içinde bulunduğumuz
yaşantı alanına dahil olan her türlü unsurdan etkilenmektedir. İçinde
yetiştiğimiz toplumun yapısı geleneksel, çağdaş ya da demokratik olabilir.
Yaşadığımız ortam, aldığımız eğitim, kültürümüz değişkenlik gösterebilir.
Tüm bunlar algılarımızı doğrudan şekillendiren ve hatta sıfırdan inşa eden
faktörlerdir.
Genel
olarak
çerçeveleme
haberin
ambalajlanmasını
ve
örgütlenmesini içerir. Bilginin çerçevelenme şekli, insanların o konuyu
anlamak için seçtiği yoldur (Lundy, 2006: 296). Algıların organize edilmesi ise
konunun belli bir zemine oturtulması, belli kelimelerin gruplanması, fikirlerin
tamamlanması
gibi
aşamalardan
geçerek,
habere
ilişkin
algıların
örgütlenmesi sürecidir. Bu bağlamda algıların organize edilmesi ile kavramsal
çerçeve kuramının yakından ilgili olduğu görülmektedir.
Algıladığımız her bir nesne, olay, olgu ve düşünceler tutumlarımızı
oluşturur. Tutumlarımızı ise davranışa dökerek dışa vururuz. Carrage (1997)
15
organizasyonel seviyede çerçevelerin harekete geçmek için stratejik aygıtlar
sunduğunu; bu aygıtların olanak dahilinde zengin içerikli örgütleyici araçlar
olduğunu söylerken algılarımız örgütleyen çerçevelerin bizi harekete
geçirdiğine vurgu yapmaktadır. Kullanılan şemalar aracılığıyla okuyucu
algısında çeşitli inşalar oluşturulur ve haber belli bir çerçeveye oturtulmuş
olur.
Algılama süreci seçmekle başlar. Seçici maruz kalma, seçici dikkatten
geçerek enformasyona maruz kalmamız gibi. Çerçevelemenin de benzer
şekilde temelinde seçme yatar; haberin belli kısımlarını seçip ön plana
çıkararak sunarak sunmak gibi.
Temelde çerçeve belirleme ile yapılan şey; medyadan gelecek iletiyi,
medya kuruluşlarının ya da seçkinlerin ideolojisi ve istekleri doğrultusunda
çeşitli yöntemler kullanarak (diğer haberlerden fazla yer verme, sürekli aynı
iletiyi geçme, dikkat çekici spot veya görsel kullanma vb.) belli bir şekle
sokmaktır. Egemen görüşlerce belirlenmiş çerçeveye, ulaşabilinen tüm kitleyi
dahil etme çabası da denilebilir. Benzer şekilde algı organizasyonu ile
yapılmak istenen şey de aynıdır. Medya iletisini, istenen zeminde ele alıp,
dikkat çekmesi istenen öğeleri figürleştirmek ve fonksiyonel olarak seçici olan
algımıza sunmak.
1.3
KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Çerçeveleme, 1980’li yıllardan bu yana medya araştırmaları alanında
başvurulan önemli kavramlardan biri olarak dikkat çekmektedir. Fakat bu
kavram geniş anlamsal içeriği dolayısıyla liberal-çoğulcu ya da eleştirel
medya çalışmaları dahilinde farklı açılardan ele alınabilmekte ve bu durum
16
üzerinde uzlaşılmış tek bir tanımını yapılabilmesini engellemektedir. (Durur,
2011: 22).
Çerçeveler genelde gerçeğin alternatif temsillerini sunar. Hallahan’a
göre, hikaye anlatıcılığı (storytelling) çerçeveleme en karmaşık şeklidir ve
temel düşüncelerin belirlenmesi ve temel fikirleri desteklemek için anlatı
teknikleri içerir. Çoğunlukla çerçeveleme, gazetecilerin bir haberi sunmak için
tanıdık tema ve çerçeveler kullandığı ama bunu kitleleri ikna etmek için açık
bir şekilde yapmadığı kitle iletişim bağlamında çalışılmıştır (Lundy, 2006:
296).
McCombs ve Tankard’ın danışmanlığında yazdıkları makalede Julie
Yioutas ile Ivana Segvic, (2003, 568) kavramsal çerçeve konusunun çeşitli
şekillerde problemli bir konu olduğunu söyler. Yioutas ve Segvic şöyle der:
“Birincisi çerçeve kelimesi farklı tanımlamaları olan ortak bir kelimedir.
Çerçeve kelimesi, çerçeveleme sürecinin sonucu olan bir isim ya da
çerçevenin oluşumuna aktif bir rol yükleyen bir fiil olabilir.
İkincisi,
kavramsallığın çeşitleri, çerçeveleme literatürüyle ilintili olarak mevcuttur.
Çerçeve kelimesi hedef kitlenin algısına ve işlemesine gönderme yapmak için
şema, hat (kod) ya da çerçeve çıtası kelimeleriyle değiştirilerek de
kullanılabilir”.
Yazarlar
çerçeve
çalışmalarının
Psikoloji
ve
Sosyoloji
alanlarında zamanla gelişme gösterdiğini de söyler. Sosyolojik bakış açısı,
medya sunumlarındaki olay örgüsü, semboller ve basmakalıplar üzerine
odaklanma eğilimindeyken, Psikolojik yaklaşım bireysel bilişsel yapıdaki
değişimleri içermektedir (Yioutas ve Segvic, 2003:568). Yazarlar benzer bir
ayrımın medya çerçevesi (gazeteciler haberleri nasıl organize eder ve sunar)
ile bireysel çerçeve (bir kimsenin bir konu üzerine edindiği toplanmış bilgi)
arasında da yapıldığını söyler (2003, 569).
17
Yioutas ve Segvic, Entman ve Reese’den de bahseder: “Kavramsal
çerçevenin çeşitlerine netlik getirmek adına, Entman çerçevenin yerleştirme
kavramı ile bağlantılı olduğunu belirtir: hedef kitle için bir haberi daha fark
edilebilir, daha anlamlı ya da daha hatırlanabilir olması için inşa etmek.
Çerçeve özünde seçmeyi ve yerleştirmeyi barındırır.
Çerçevelemek,
iletişimsel bir metinde bazı algılanmış gerçeklerin bakış açılarını seçip
ayırmak ve onları daha belirgin hale getirmektir. Yakın zamanda Reese,
çoklu kavramsallaşmanın tekli tanımlamaya çerçevelenmesini sentezledi:
Çerçeveler anlamlı olarak toplumsal dünyayı biçimlendirmek için, toplumsal
olarak paylaşılan ve zaman içinde devam eden, sembolik olarak çalışan
örgütlenmiş ilkelerdir” (2003, 569).
Çerçeveleme bir olayda belli bir konunun kurumsal tercihler ve
ideolojik nedenlerden dolayı diğer konulara göre daha fazla yer tutması,
zaman alması, daha görünür hale getirilmesidir. Çerçeveler ile özellikle
konuyu
yorumlayacak
alıcı
için
geliştireceği
tutumlara,
etkileyeceği
düşüncelere yönelik bir takım yollar, ifadeler önerilmektedir (Kılıç, 2007: 70).
Her gazete kendi alıcısının zihinsel, algısal ve bilişsel alanıyla ilgili belli bir
görüşe sahiptir. Alıcısının zihin dünyasına erişmek için kullanması gereken
ifadeleri, alt metinleri, kelimeleri en etkili şekilde kullanmak hemen her kitle
iletişimcinin gerçekleştirdiği bir edimdir.
Bir teori olarak çerçeveleme; sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimi ve
iletişim gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Psikoloji, sosyoloji ve siyaset
bilimi alanında çerçeveleme; algılama, kanaat oluşturma ya da ikna
üzerindeki
etkiler
bağlamında
ele
alınmıştır.
İletişim
alanında
ise
çerçeveleme teorisi hem belirli bir çerçeveye göre oluşturulan iletişimsel
metinlerin okur/izleyici/alıcı üzerindeki etkilerinin hem de habercilik pratikleri
açısından
oluşturulan
iletişimsel
metinlerin
içeriklerinin
incelenmesini
18
kapsamaktadır. Dolayısıyla
tüm
alanlarda
kullanılış biçimleri
dikkate
alındığında çerçeveleme teorisinin etki ve içerik olmak üzere temelde iki
boyutunun olduğunu söylemek mümkündür. Bu iki boyut özellikle iletişim
bağlamında ele alındığında etkiyi ifade eden birey çerçeveleri ile içeriği
dikkate alan medya çerçeveleri şeklinde kavramsallaştırılmaktadır (Kılıç,
2011: 4).
Entman (1993), “Çerçeveler, gerçeğin bazı unsurlarını gizlerken bazı
açılarına dikkat çeker ki bu hedef kitlenin farklı reaksiyon vermesine yol
açabilir.” der. Bir yandan haberin öne çıkması istenilen taraflarını
belirginleştirirken, diğer yandan geri planda kalmasını uygun bulunan
açılarının gizlenebileceğinden bahseder.
McCombs ve arkadaşları gündem belirleme kuramı ile çerçeveleme
kuramının birbirleriyle ilişkili olduğunu söyler. McCombs, Shaw ve Weaver
(1997) gündem belirleme ve çerçevelemenin bağlantılı olduğunu söylemekle
kalmaz, gerçekte çerçevelemenin, gündem belirlemenin bir uzantısı olduğunu
söyler. Medyada yer almanın dikkat çekici özelliğinin hedef kitlenin haber
öykülerini yorumlamasındaki etkisini ortaya koymak için gündem belirlemenin
ikinci basamağı terimini kullanmışlardır (Scheufele, 1999: 103). Scheufele
(1999) ise “çerçeve belirleme” ismi ile karşımıza çıkmaktadır. Bu terimin
McCombs ve Shawn’nın (1972) gündem oluşturma terimi ile benzerlik
taşıdığını ve McCombs, LIamas, Escobar&Rey’in Gündem belirleme ile
çerçeve belirlemenin benzer süreçler üzerine temellendirildiğini söyler.
Gündem belirleme, konunun dikkat çekmesiyle ilgiliyken, çerçeve belirleme ya
da
McCombs
ve
arkadaşlarının
isimlendirdiği
şekliyle
gündem
belirlemenin ikinci basamağı- konunun özniteliğinin dikkat çekmesiyle ilgilidir
(1999;116). Gündem Belirleme Kuramı ile Çerçeve Kuramı birbirini
tamamlayan kuramlardır. Kitlelerin ilgisini uyandırıp, konu hakkında bir kalıp
19
oluşturmalarından bahsedersek bu iki kavramı aynı potada eritmek çok daha
açıklayıcı olacaktır.
Entman’a göre çerçeveler sorunu tanımlayarak ortaya koymaktadır.
Soruna neden olan etmenler belirlenerek tamamen teşhis edilir. Daha sonra
ahlaki değerlendirmeler yapılarak kamuoyunda sorunların nedeni ya da
nedenleri olarak görülen etkenler olumsuzlanır ve duruma uygun çözüm
önerileri getirilir. Çerçeveler tipik bir şekilde tanı koyar, değerlendirme yapar
ve emreder (Kılıç, 2007: 72). Bu nedenle çerçeveler içinde bulunulan
toplumun dinamiklerinden ayrı tutulmamalıdır.
Çoğu alan yazında çerçevelerin iki yerde konumlandırıldığı ifade
edilmektedir. Birincisi metnin kendisinde ikincisi ise alıcının düşüncesindedir.
Çerçeveleme belli görüşlerin bir mesajın içinde sunulduğu bir süreçtir. Başka
bir anlatımla bilginin zihinde işlenirken belli bir kalıpta olması çerçeveler
vasıtasıyla gerçekleşmektedir (Entman, 1991: 11; Kılıç, 2007: 71-72). Bu
çalışmada metnin içindeki çerçevelemeler ön plandadır.
Çerçeve kuramından sonra algı organizasyonu öğelerinin temellerini
atan yaklaşım olan Gestalt Kuramına da bakılmalıdır.
1.4
GESTALT KURAMI
Gestalt (sözcüğü) Almancadır. Gerçi anlamı kabaca “form” ya da
“shape” sözcüklerinin anlamına eşdeğer olsa da, İngilizce konuşan ruh
bilimciler tarafından genel olarak çevrilmeden kullanılır. Terim ruh bilim
sözlüklerinde
ilk
kez
1890’larda
göründüğü
zaman,
ayrı
öğelere
dağıtılamayan ama algılanan nesnelerin tam betimlenilmesinde bulunan belli
20
algısal “biçim/form nitelikleri”ni
-Gestaltqualitaten- belirtmek için kullanıldı.
Gestalt niteliklerinin 1890’da belirtilmiş ve adlandırılmış olmasına karşın,
1910’a dek genel olarak ruh bilim açısından büyük bir önem taşıdıkları
düşünülmüştür. O sıralarda Max Werhimer (1880-1943) adında genç bir
Alman ruh bilimci beklenmedik bir esinle, bir araştırma tasarısı geliştirdi.
Araştırmanın sonucu, Gestalt ruhbilimi olarak bilinen devimin kuruluşu oldu
(Fancher, 1997: 104-105).
Wagemans vd., “Wertheimer bundan yüz yıl önce (1912), önemli bir
düşünce ekolü olan Gestalt Psikolojsinin başlangıcı kabul edilen Phi Olgusu
üzerine -nesne devinimi olmadan, saf algının devinimi – bir makale
yayımlamıştır. Wagemans vd., bu makalede, Gestalt psikoljisinin bugünki
durumu belirsizdir. Bir taraftan birçok psikolog Gestalt ekolünün 1950’lerde
elektrik alan teorisine ilişkin çarpıcı ampirik buluşlardan sonra ya da
1940’larda
kurucularıyla
birlikte
öldüğüne
inanmaktadır.Diğer
taraftan
neredeyse tüm psikoloji kitapları hala Gestalt’ı içerir ve yeni ampirik Gestalt
Fenomenolojisi üzerine yazılmış makaleler artan sıklıkta ortaya çıkmaktadır”
demektedir (2012, 1173).
Wagemans
vd.,
Gestalt
Kuramı’nın
temelinden
bahsederken,
algılanan devinimin, 2 uzamsal ve zamansal olayın duyusal kaydının
ardından bireysel olarak eklenmediğini, onun kendi fenemonolik, karakteristik
ve ontolojik özelliklerinin olduğunu söyler. Bu fenomenolojiden Werthimer’ın
algılamaların zihinsel hayatın basit birimleri olduğu çıkarımını yapmaktansa
yapının bütün ya da “gestalt” olduğu hükmüne vardığı söylenmektedir
(2012,1173).
Wagemans vd., Berlin Ekolü ile Graz Ekolü’nün ayrıldığı noktalar
olduğunu söylemektedir. Bu ayrımı şöyle anlatıyor: Gestalt kavramının
21
Christian von Ehrenfels tarafından “Gestalt’ın Nitelliği Üzerine” (1890/1998)
isimli makalesinde zaten psikoloji ile iç içe geçirildiğini söylenmektedir. Von
Ehrenfels için Gestalt’ın Niteliği (Ouality of Gestalt) tek yönlü olarak duyum
verisi üzerine yatar: Bütün, parçalarının toplamından fazladır, fakat parçalar
bütünün temelidir. Aksine, Werthimer fonksiyonel ilişkilerin, bütün ve parça
olarak neyi ortaya çıkaracağını belirlediğini söyler. Çoğu kez bütün
parçalardan önce kavranır. Bilincimizin içeriği genel olarak eklenik değildir,
kendine özgü bir tutarlılığı vardır. Bu yapılar zeminden ayrı, daha çok iç
merkez ile birlikte ve diğer parçalarla hiyerarşik olarak bağlantılıdır. Bu
yapılar, basit uyarıcıların birleşiminden çok beyindeki evrensel süreçlerden
doğar. Bu noktada Werthimer, kendini Graz Ekolünden ayırır. Graz ekolü algı
ile duyum arasındaki bir farkı savunur: sonraki, öncekine dayanarak üretilir.
Berlin Ekolü ise bir Gestalt’ı kendi içinde bir bütün olarak değerlendirir, daha
başka basit nesneleri baz alarak değil (2012,1175).
Wagermans
vd.,Berlin
ekolü
ile
diğer
ekolleri
(yapısalcılar,
çağrışımcılar ve deneyselciler) karşılaştırdıklarında bazı farklılıklara dikkat
çekerler. Berlin ekolü “yapılandırılmış bütün”ün (Gestalten) zihinsel varlığın
temel birimi olduğunu söylerken bir başka ekol temel birim olarak “duyu”ları
alır. Algısal organizasyonun algısal öğrenme, geçmiş deneyim ve niyetlere
dayalı olduğunu söyleyen akıma karşın Berlin ekolü algısal organizasyonun
doğuştan, içgüdüsel ve otonom kurallara dayalı olduğunu söyler. Graz ekolü
algının duyuların temelinde “üretildiğini” söylerken, Berlin okulu algının kendi
kendine organizasyon (self-organization) aracılığıyla “ortaya çıktığını” söyler.
Berlin ekolü bütünün parçaların toplamından farklı olduğunu söylerken,
duyum bileşenlerinin toplamından fazla olduğunu söyleyen Gestalt’çılar da
vardır (2012, 1177).
22
Gestalt psikologları algılamayı anlık, bütünsel bir süreç olarak
görmektedir. Örneğin müzik dinlerken melodinin notaları ayrı ayrı duyulmaz.
Öyle olsaydı müziğin zevkli bir tarafı kalmazdı. Ama notalar bir bütünlük,
ahenk içinde algılandığı için müzik zevkle algılanabilmektedir(Bruno, 1982:
92; Anık, 2000: 63). Algılamanın önceki deneyimlerden kopuk olmadığını
savunan sosyal psikologlara göre, algıyı, yapısal ve işlevsel faktörler
belirlemektedir. Yapısal faktörler fizik çevre ve bireyin sinir sisteminde
uyandırdığı tepkilerdir. İşlevsel (fonksiyonel) faktörler ise ferdin ihtiyaçları ve
deneyimlerinden
fonksiyonudur
kaynaklanmaktadır.
(Anık,
2000:
63).
Algılama
Bu
yüzden
bu
faktörlerin
algılamayı
ortak
bireysel
ihtiyaçlarımızdan ya da mental faaliyetlerimizden ayrı tutamayız.
Algılama oluştuktan sonra davranışın temel belirleyicisi olan motivlerin
oluşumunda rolü olan dürtü, güdü, gereksinme, istek gibi alt etmenler birincil
olarak duygusal algılama süreçleri ile oluşumlarını tamamlamakta ve
fonksiyonel hale gelmektedir (Kaynak, 1990: 64; Özer, 2012: 151). Ne
yapısal ne de fonksiyonel faktörler algılamada tek başına yeterlidir. Bunlar
karşılıklı olarak bir etkileşim içinde algılama üzerinde etkili olurlar (Altunışık
vd, 2008: 101).
Algılamanın fonksiyonel olarak seçici olmasının yanı sıra sosyal çevre
deneyimleri, bireye standart algı kalıpları da sunmaktadır. Sözgelimi dil, daha
doğrusu dilin sosyal anlamı bireye algı kalıpları sunan bir tür hafızadır.
Bireyin sosyo kültürel algı kalıplarıyla ikna edici iletinin sıkı bağ kurması
yeterli değildir. İkna edici ileti, bireyin algısını organize etmesini de
kolaylaştırmalıdır (Anık, 2000:64). Krech ve Crutchfild (1994) algının
fonksiyonel olarak seçici olduğunu ve zihnimizin duyu organlarımıza çarpan
bütün uyarıcıları eşit surette almaya hazır tarafsız bir organizasyon makinesi
olmadığı söyler. O halde kitle iletişimciler mesajlarını alıcıyla buluşturmadan
23
önce onların algı kalıplarına ulaşırken aynı zamanda kitleyi ikna edebilecek
unsurları bir araya getirirler.
İnsanoğlu varlığını sürdürebilmek ve büyüyüp gelişebilmek için gerekli
olan her türlü fiziksel, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını çevresinden sağlar.
Herhangi bir ihtiyacın çıkmadığı durumlarda, kişi, yani organizma halindedir.
Organizmanın ihtiyaçlarını fark etmesi ve bunları karşılamak üzere harekete
geçerek
gerekli
davranışları
yapması
yoluyla
dengenin
yeniden
sağlanmasına organizmanın kendini ayarlaması denir (Daş, 2012: 17).
Gestalt yaklaşımında organizmanın kendini doğal olarak ayarlayabileceğine
inanılır (Perls ve ark. 1951/1996: 294; Daş, 2012: 17). Başka bir deyişle
sağlıklı bir kişi kendisi için hangi yiyeceklerin, kişilerin, durumların uyarıcıların
vb. besleyici, hangilerinin zehirleyici olduğunu fark edebilir (Daş, 2012: 17).
Gestalt yaklaşımına göre yaşamın temeli ihtiyaçlar ve amacı da
ihtiyaçları karşılamaktır (Serok, 2007: 7; Daş, 2012: 68). Gestalt kuramında
ihtiyaçların ortaya çıkışı, öncelik kazanması ve karşılanması “şekil ve fon”
(zemin) ilişkisi ile açıklanır (Clarkson,1991: 5; Daş, 2012: 5). Şekil – zemin ya
da şekil – fon algısı algısal organizasyon ilkelerinin en temel ve önemli olarak
nitelendirilebilecek bir özelliğidir.
1.5
ALGISAL ORGANİZASYON İLKELERİ
Şekil-zemin algısı:
Şekil-zemin (fon) ilişkisi Gestalt yaklaşımının temelindeki alan
kuramının önermelerinden biridir. Alan kuramı Alman bir psikolog olan Kurt
Lewin (1952) tarafından ortaya atılmıştır ve temelinde Wertheimer, Köhler ve
24
Koffka gibi psikologlar tarafından yapılan algı çalışmaları yatmaktadır (Daş,
2012: 68). Alan kuramına göre algılama ve anlamlandırma sırasında bazı
özellikler ön plana çıkarken bazı özelikler arka planda kalır. Ön plana
geçenler “şekil”i arka planda kalanlar ise “fon”u oluşturur (Köhler 1947: 252;
Daş, 2012: 68). Algılamada neyin ön plana geçerek şekil olacağına, neyin
arka planda kalarak fon olacağı kişinin ihtiyaçlarına ve bu ihtiyaçların farkında
olma düzeylerine göre belirlenir (Daş, 2012: 68).
Perls ve arkadaşları algılamada, neyin figür (şekil), neyin zemin
olacağını, salt o andaki görme eyleminin belirleyeceğini ifade etmektedirler.
Yaşam savaşında en önemli gereksinme ne ise, o figürdür (şekil) ve bireyin
davranışını bu gereksinme giderilinceye kadar yönlendirir. Daha sonra
sıradaki en önemli gereksinme onun yerini alır. Zemin, sürekli olarak dikkat
alanından ayıklanan her şeydir. (İnceoğlu, 2010: 103-104)
Rummel’a göre (2004) bir ihtiyaç şekil haline geldiğinde gerilim ortaya
çıkar. İhtiyaç karşılanmadığı sürece bu gerilim devam eder ve bu süre
uzadıkça gerilimin şiddeti artar (Daş, 2012: 70).
Alan kuramından yola çıkarak Perls (1973,19), pozitif ve negatif
katarsis kavramlarından söz etmiştir. Kişinin ihtiyaçlarını karşılayan ve
gerilimin ortadan kalkmasına yardımcı olan objeler pozitif katarsise yol açar.
Örneğin susayan biri için su, yorgun olan bir için rahat bir yatak pozitif
katarsis objeleridir. Kişinin ihtiyaçlarını karşılamayan, gerilimin ortadan
kalkmasına yardımcı olmayan ve kişiyi tehtid eden objeler ise negatif
katarsise yol açarlar. Örneğin köpeklerden korkan biri için havlayan bir köper,
kitap okumayan sevmeyen biri için kitaplar negatif katarsis objesidir (Daş,
202: 71).
25
Bütün algılamalarda bir şekil ve zemin vardır. Şekil- zemin ilişkisi
bütün duyu organlarını kapsar. Herhangi bir zamanda çevremizdeki
uyaranlardan, dikkat ettiğimiz ve gruplandırdığımız uyaranları şekil ve bunun
dışında kalanları da zemin olarak algılıyoruz. Görsel alanda şekil bize daha
yakındır ve bir nesne izlenimini verir, bir biçimi vardır, zemin ise
tanımlanması zor bir madde izlenimi taşır. Şekil ve zeminin birbiriyle yer
değiştirdiği algılamalarımız vardır. Bir biçimi önce şekil olarak görürken, biraz
sonra zemin olarak görebiliriz. Ancak bir biçimi, aynı anda hem şekil hem de
zemin olarak göremeyiz. (Cüceloğlu, 2009: 123).
Şekil 2: Şekil - Zemin İlişkisi
Görmenin de dahil olduğu insan algısındaki bir organizasyonun varlığı
Gestalt psikologları tarafından vurgulanmıştır (Sarkar, 2004: 330).
Tamamlama: Alan kuramının ikinci önermesine göre insanlar eksik
olan şeyleri tamamlama eğilimindedirler (Daş, 2012: 92) Morgan, “İnsanların
görsel dünyalarını uyarımdaki boşlukları doldurarak örgütlenmelerine ve
26
böylece de kopuk parçalar yerine bütün bir nesne olarak algılanmasına yol
açar” der (2011, 245).
Algısal
Gruplama:
Gruplama,
uyarıcıların
bir
örüntüye
gruplanmasıdır. Gruplamada, ilgili ortamdaki çeşitli ipuçlarından yararlanılır
(Morgan, 2011: 244). Morgan gruplamanın bazı eğilimlere dayandırılarak
gerçekleştiğini söyler. Bu eğilim bazen yakınlık, benzerlik, devamlılık iken
bazen de dengeli ve bakışık şekil oluşturma alışkanlığını içeren bakışımdır
(2011, 244).
Sebep-sonuç algısı: Bilişsel yapıların belki de en önemli türü, bir
illiyet yani sebep-sonuç organizasyonundaki yapılardır. Sebep ve sonucun
idraki, belirli bir şekilde, bizim kıymet hükümlerimize, ihtiyaçlarımıza ve
heyecanlarımız bağlıdır. (Krech ve Crutchfild, 1994: 163-165).
Atıf Sistemi (Referans): Herhangi bir uyarıcı, kendisiyle birlikte
organize olan diğer uyarıcılara nispetle idrak edilir. Sherif ve Cantril (1947)
“Atıf sistemi tabiri, belli bir ana bir psikolojik hadisenin özel unsurlarını (algı,
hüküm, teessüriyet gibi) belirlemek üzere faaliyet bulunan ve fonksiyonel
bakımdan birbirine bağlı (halihazırda veya geçmişte) bulunan faktörleri
göstermek için kullanılır” (Krech ve Crutchfild, 2011: 158).
Tekrar: Hedefte hazır olma ve algılama durumunun sağlanması ve
bunun sürdürülmesi için tekrarlamaların yapılmasıdır. Tekrarlanan uyarılar
daha çok dikkat çeker. Tekrarlar öğrenmeyi kolaylaştırır ve pekiştirir.
Monotonluk ve rutinlik uyarıcı etkide bulunmaz. Sıradan şekiller, nesneler,
olaylar, resimler sıra dışı olanlara göre daha az dikkat çeker. (Çayoğlu, 2010:
67). Birbirini takip eden her yapı şahsın o anda idrak ettiği şeylerin bir
fonksiyonudur ve organizasyon da bu idraklere göre olur (Krech ve Cutchfild,
1994: 185). Morgan “bir dergide iki kere basılmış bir reklamın bir kere
27
basılmış olana göre dikkati çekme olasılığı daha fazladır” der (2011, 252).
Tekrarın sağladığı iki avantaj vardır: tekrar edilen bir uyarıcı, dikkatinizin
başka tarafta olmadığı anlardan birinde sizi yakalama şansına sahiptir.
Ayrıca dikkatinizin sınır alanına giren ilk uyarıcının sonraki tekrarlarına daha
duyarlı olmanızı ve bu açıdan tetikte bulunmanızı sağlar (Morgan, 2011:
252).
Benzerlik: Benzer (ve yakın) tabirlerini daima psikolojik manada,
mesela bireyin algıladığı şekilde bir yakınlık ve ya benzerlik olarak
anlamalıyız (Krech ve Crutcfild,1994:161). Krech ve Crutchfild’in örneğinde
olduğu gibi (1994); bir zoolog yeni bir hayvan türünü gördüğü zaman, kendi
zihni tavrı ve daha önceki organizasyonları dolayısıyla hayvanda memelerinin
olup olmadığına dikkat edileceğini ve bu anatomik özelliğe sahip tüm
hayvanların “benzer” olarak idrak edileceğini söyler. Böylece bilim adamı
bilişsel sahasında atları, insanları, balinaları yani tüm memelileri benzer
olarak idrak eder (1994, 162).
Çift yön-Tek yön: Hovland’a ait olan bu kuram, birisinin bir şeye ikna
edilebilmesi için tek yönlü bir sunumun mu, yoksa hem lehte hem de aleyhte
bir sunumun mu aynı anda verilmesinin sonuç getirdiği üzerine eğilmiştir.
Tek yönlü sunumda sadece ileri sürülen görüş açıklanır. Ters
görüşlere yer verilmez. Çift yönlü de ise karşıt görüşün tezinden de bahsedilir
ve çoğunlukla karşıt tez çürütülür. Çift yönlü bir yapı izleyicinin daha sonra
karşılaşabileceği karşıt görüşe karşı direnç sağlamaktadır (Kağıtçıbaşı,
2004:194-195; Soncu, Işık, 2011: 12).
Kurt Koffka, Max Wertheimer ve Wolfgang Kohler gibi ünlü
Gestalt’çıların, algılamayı insan beyninin doğası gereği sahip olduğu
örgütlenme eğiliminin bir ürünü saydıklarını belirtelim. Bu eğilimin sonucu
28
olarak algılama, basite doğru bir yöneliş içindedir. Örneğin, simetrik biçimler
asimetrik biçimlerden, mekan ve anlam olarak yakın nesneler, uzak
olanlardan daha basit figür-zemin ilişkisi yarattıklarından, daha kolaylıkla
algılanır (İnceoğlu, 2010: 103-104).
Bir tanıma göre (Berelson ve Steiner, 1964:88) algı “İnsanları
duyumsal uyarılar seçtikleri, örgütledikleri, yorumladıkları ve dünyanın
anlamlı uyumlu örüntüsüne dönüştürdükleri karmaşık bir süreçtir” der. Bu
tanım, algılama sürecinde insana aktif rol yükler. Algılama işini yapan kişi
algılanan objenin yaptığı gibi algılama eylemine bir şeyler getirir. Diğer bir
şekilde söylersek, algılama geçmiş deneyimler üzerine temellendirilmiş
varsayımlar, kültürel beklentiler, güdüler, ruhsal durum ve tutumları içeren bir
takım faktörlerden etkilenir.
Seçici algılama, güdülere maruz kalmada, dikkat göstermede, anlama
ve yorumlamada bireyin seçici olması demektir. İnsanların inançları, neyi
okuyup
dinleyeceklerini
etkiler
(Altunışık,
2008:
103).
İnançlar
ise
tutumlarımıza bağlı olarak oluşur.
1.6
SEÇİCİ SÜREÇLER
1.6.1 Şema
İnsanların kitle iletişiminden gelen enformasyonu nasıl işlediklerini
anlamamıza katkıda bulunacak bir kavram, şema düşüncesinde yatar. Bilim
adamları şemanın tam olarak ne olduğu konusunda aynı kanıda olmasa da,
şu tanım yararlıdır: “Kısaca, şema durumlar ve bireyler hakkında,
deneyimlerinden çıkarılan örgütlenmiş bilginin oluşturduğu bilişsel yapıdır.
29
Şema yeni bilgiyi işlemek ve depolanan bilgiyi çağırmak için kullanılır
(Severin ve Tankard, 1994: 109). O halde şemalar bize, bizde var olan
enformasyonu çağrıştırır.
Doris Graber (1988) insanların gazete ya da televizyon haberlerini
işlemede şemaları kullandıklarını gösteren araştırma yapmaktadır. Graber bu
araştırmalarda haber öykülerini işleyen insanların, bir takım stratejiler
kullandıklarını buldu. Bu stratejiler, bir haber öyküsünün bir şemayla
doğrudan eşleştirilmesi, çıkarımlar yoluyla işleme, bir öykünün birkaç şema
boyutlarıyla çoklu bütünleşimini kapsıyordu. Graber haber öykülerini işlerken,
insanların, kanıtların kendisinden ziyade kanıtlardan çıkardığı sonuçları
depolama eğiliminde olduklarını buldu. Graber, şemalar aracılığıyla haber
işlemenin, aşırı bilgi yükü sorununun üstesinden gelmenin etkili bir araç
olduğunu gösterdi (Severin ve Tankard, 1994: 109-110). Her bilgiyi
depolayamayacağımız için, şemalar bize ihtiyacımıza göre hangi bilgileri
almamız gerektiğini söyler.
Şema düşüncesi, insanların haber öykülerinin nasıl işlediklerini
anlamamıza yarımcı olabilir. İnsanların haber öykülerindeki bilgiyi bir takım
farklı eşleştirme stratejileri kullanarak, bazı var olan şemalarla eşleştirmeye
çalıştıkları görülmektedir. Eğer bir eşleşme yapılabilirse, bilginin bazı
parçaları ya da bilgiden yapılan çıkarımlar muhtemelen değiştirilmiş şema
şeklinde
depolanır.
Eğer
eşleştirme
yapılamazsa,
bilgi
muhtemelen
özümsenemeden atlanacaktır (Severin ve Tankard, 1994: 110).
Şemalar davranış üzerinde de etkili olabilirler. Eğer, bir kişinin dürüst
birisi olarak bir izlenimini oluşturmuşsanız, o kişinin dürüstlükle ilgili
davranışların vurgulamaya ve o kişiye karşı daha açıkça ve dürüstçe
davranmaya başlayabilirsiniz. Bu kişi de sizin ona karşı dürüstlüğünüzün
30
farkına vararak özellikle açık ve dürüst davranmaya başlayabilir. İzleniminiz
kendi davranışınız yüzünden, kendi kendisini doğrulatan bir tahmin ya da
kestirim haline gelmiştir. Kendi davranışınızda diğer kişiye ilişkin olarak
oluşturduğunuz izlenimden kaynaklanan değişikliler toplumsal etkileşimlerde,
izlenimi oluşturacak biçimde diğer kişinin davranışını da değiştirir (Dönmez,
1992:140). İzlenimlerimizden hareketle inşa ettiğimiz şemalarımız bize nasıl
davranmamız gerektiği konusunda yönlendirmede bulunur.
Bizler çevremizdeki bireyleri, nesneleri, olayları kısacası “şeyleri”,
zihnimizde örgütleriz. Zihinde gerçekleşen bu örgütlemeyi, eşleştirme ve
bütünleştirme süreçleri takip eder. Eşleştirme ve bütünleştirmeyi benzerlik
kurduğumuz nesne ve olaylarla gerçekleştiririz. Yeni karşılaştığımız bir
durum karşısında geçmiş referans bilgileri zihnimizden çağırarak bir benzerlik
kurmaya çalışır ve bunun neticesinde şemalarımız oluşur.
1.6.2 Bilinçaltı Algılama
Algılama ve kitle iletişimini içeren bir diğer konu bilinçaltı algılama
olarak bilinen tartışmalı ve oldukça kuşku veren tekniktir. Bu teknik insanların
farkında olmadıkları uyarılardan etkilenebilecekleri düşüncesine dayanır
(Severin ve Tankard, 1994:111). Kitle iletişimcilerin sıkça başvurdukları bir
yöntemdir.
Bilinçaltı algılama ilk kez gündeme 1957 yılında, bilinçaltı Projeksiyon
Şirketi’nden James M. Vicary, özel bir projektör satmaya çalıştığı zaman
geldi. Makinanın normal bir sinema projektörü perdede bir filmi oynatırken,
aynı perdeye her beş saniyede bir ileti çaktığı söylendi. İleti çakışları
saniyenin 3000’de 1’i gibi çok kısa bir sürede meydana geliyordu. Vicary bir
31
sinemada “patlamış mısır ye”, “Coca-Cola iç” bilinçaltı iletilerinin perdede
çaktırılmış olduğu bir deney yapmış olduğunu söyledi. Vicary patlamış mısır
satışlarında yüzde 57.5, Coca-Cola satışlarında ise yüzde 18.1’lik satış
gerçekleştiğini belirtti (Severin ve Tankard, 1994: 111).Vicary’nin sinema
çalışması hiçbir zaman araştırmacıların değerlendirmesine yetecek kadar
yeterince tanımlanmadı. Ancak bu sayede diğer araştırmacılar görüngüye
bakmaya başladılar (Severin ve Tankard, 1994: 111). Araştırmanın sonuçları
sayesinde daha çok araştırmacı bu konuya eğildi.
Bilinçaltı algılamayı çalışmak isteyen araştırmacılar kısa sürede bazı
sorunlarla karşılaştılar. Bilinçaltı algılamanın farkında olma eşiğinin altında
gerçekleşen bir algılama olduğu umuluyordu. İlk sorunlardan biri böyle keskin
bir farkında olma eşiğinin bulunmamasıydı (Severin ve Tankard, 1994: 112;
Wiener ve Schiller, 1960).Bir anda bir kişinin bir uyarıyı tanımlayabilmesi için
1/25 saniyeye gereksinimi vardır. Ancak kısa bir süre sonra aynı kişi yalnızca
1/100 saniyede gösterilen bir uyarıyı tanımlayabilir (Severin ve Tankard,
1994:112).
Bilinçaltı algılamayla ilgili araştırma sonuçları karışıktır. Ancak
kanıtların çoğu etkinin karşısındadır. Örneğin son deneylerden birinde Beatty
ve Hawkins (1989) Coke sözcüğünü bilinçaltı olarak sunmanın susamışlık
üzerindeki muhtemel etkisini araştırdılar. Araştırma sonucunda elde edilen
istatistiki analizaler deneklerin susamışlık değerlemelerinde hiçbir farklılık
gözlenmedi. Yani bilinçaltı iletilerin bir gereksinimi ya da isteği uyandırması
yerine, iletinin var olan gereksinimler ve ihtiyaçlardan yola çıkarak
yorumlandığı görülüyor (Severin ve Tankard, 1994: 113).
Görüngüyü destekleyen bilimsel araştırmaların yokluğuna rağmen,
bilinçaltı algılama etkinliğiyle ilgili iddialar ortaya atılmaya devam ediyor.
32
Bilinçaltı algılama 1978 yılında başka biçimde ortaya çıktı. Gazeteler Hal
Becker’in departmanlı mağazalarının hırsızlıktan korumayı amaçlayan bir
sistem geliştirmiş olduğunu yazdılar. Bu sistem gizli iletileri arka planda
derine yerleştiren bir sistemdi (Severin ve Tankard, 1994: 114; Garvin,1978).
İletilerden ikisi “çalmayacağım” ve “dürüstüm”dü. Becker, Doğu şehirlerindeki
mağazalarından birinde altı ay boyunca yaptığı deney sonucu yıllık hırsızlık
oranının 1.6 milyon dolardan 900.000 dolardan da daha aşağıya indiğini iddia
etti (Severin ve Tankard, 1994: 114). Bu da bilinçaltı algılamanın varlığına bİr
işaret olarak gösterilebilir.
Bilinçaltı algılama, bireyin, bilinçli olarak farkına varamadığı uyarıların
bilinçaltında algılanması sonucu etkilenmesi varsayımına dayanır. Bilinçaltı
algılamayla ilgili yapılan araştırma sonuçlarının çelişkili sonuçlar verdiği
görülmektedir. Hem belirli bir etki yakalayan hem de herhangi bir etkisi
olmadığını ortaya koyan araştırmalar mevcuttur. Medyanın kitleleri her türlü
yolu deneyerek belli bir konuda yönlendirme faaliyetleri içinde olduğu
düşünüldüğünde,
bilinçaltı
algılamadan
da
yararlanmak
istemeleri
beklenebilir.
1.6.3 Seçici Maruz Kalma
Basın-yayın
özelliklerinden
ve
araçlarının
içeriklerinden
sosyal
değil,
etki
güçleri,
bu
araçları
sadece
seçen
kendi
kitlelerin
özelliklerinden de önemli ölçüde etkilenir. İnsanlar televizyon kanalı ve
gazete-dergi tercihleri ile
kendilerini belirli sosyal etki kaynaklarına
yönlendirirler. Bireyler seçiciliklerinden dolayı belirli programları izleyerek
veya belirli kitap ve dergileri okuyarak kendilerini diğer sosyal etki
33
kaynaklarından uzaklaştırabilir. Bireylerin kendi düşünce ve tutumlarına
uygun bilgilere yönelmesine seçici maruz kalma denir (Sakallı, 2010: 20).
Seçici maruz kalma, insanın kendisini var olan tutumlarıyla uyum
içinde olan iletişimlere maruz bırakması, var olan tutumlarıyla uyumsuz
iletişimlerden kaçınma eğilimidir. Bununla beraber insanlar genel olarak ileti
içeriğine önceden karar veremezler. Seçici dikkat insanın bir iletinin güçlü
olarak sahip olduğu tutum, inanç ve davranışlarla uyum içinde olan parçalara
dikkat etmesi, bir iletinin güçlü olarak sahip olduğu tutum, inanç ve
davranışlarla uygun olmayan parçalarından kaçınması eğilimidir (Severin ve
Tankard, 1994: 106-107).
Seçici maruz kalmayla ilgili iki araştırma incelemesi görüngünün
geçerliliğini şüpheyle bakma eğilimdeyken (Sears ve Freedman, 1967) daha
sonraki araştırmalar seçici maruz kalmayla ilgili daha fazla kanıt bulmuşlardır.
Cotton ve Hieser (1980) nükleer enerji fabrikalarına karşı olan deneklere, bu
tür fabrikaların yerleşim alanlarının kenarlarında kurulmalarının lehinde
deneme yazdırttılar. Araştırmacılar bazı insanları düşük seçimli (düşükuyumsuz) diğerlerini yüksek seçimli (yüksek-uyumsuz) duruma sokarak
uyumsuzluğu yönlendirdiler. Deneklere denemelerini bitirdikten sonra biri
nükleer enerjiyle ilgili dört konudaki broşürlerden ne derce hoşlandıklarını
değerleme ölçeği üzerinde belirleme olanağı verildi. Yüksek seçimli (yüksekuyumsuz) denekler düşük seçimli (düşük-uyumsuz) deneklerden daha fazla
tutarlı bilgi arzusu gösterdiler (Severin ve Tankard, 1994: 108).
Uyumsuzluğu yüksek denekler, aynı zamanda uyumsuzluğu düşük
deneklerden daha az tutarsız bilgi arzusu açıkladılar. Uyumsuz bilgiden aktif
kaçınmayı gösteren son zamanlardaki bu bulgu, seçici maruz kalmaya
yapılan önceki birçok çalışmadan daha güçlü destek sağlamaktadır.
34
Cotton 1977’den 1983’e kadar yapılan çalışmaları incelemiş ve “seçici
maruz kalmayla ilgili son dönem çalışmaları genel olarak iyi kontrol edildi ve
daha olumlu sonuçlar üretti. Hemen hemen bütün çalışmalar anlamlı seçici
maruz kalma etkileri buldu” (1985, 25) sonucuna varmıştır (Severin ve
Tankard, 1994: 109).
Seçici süreç savunmanın dört halkası gibi düşünülebilir. Bu halkaların
en dışında seçici maruz kalma vardır, bunu seçici dikkat izler. Daha sonra
seçici anımsama gelir ve en sonunda da seçici algılama gelir (Severin ve
Tankard, 1994: 106-107).
1.6.4 Otomatik Maruz Kalma
Günlük hayatın içinde kendine edindiği yer nedeniyle kitle iletişimi
bizlerin çokça üzerine düşündüğü bir konu olmaktan çıkmıştır. Genelde
bilişsel sistem herhangi bir zamanda, yapılacak bir işin gerekli miktarı neyse
onu tahsise hazır olabilir. Eğer açıkta kalan dikkat varsa, sistem bu açıkta
kalan dikkati düşlemek ya da sorun çözmek için kullanabilir. Eğer uyarıdaki
bir değişiklik - bir hareket, renk, ses yüksekliği - daha fazla dikkatin uygun
olacağını
gösteriyorsa,
sistem
çok
çabuk
tam
işlem
kapasitesini
kullanabileceği daha uyanık bir duruma gelir (Severin ve Tankard, 1994:
116).
Bu görüş kitle iletişiminin çoğu kullanımının düşük dikkat seviyesinde
gerçekleştiğini ileri sürer ve bu durum gerçekte alışkanlık ya da törensellik
(ritüelistik) şeklinde isimlendirilebilir. Söz konusu düşük dikkat sürecinde, kitle
iletişim iletileriyle ilgili seçimlerimizin çoğu bir iletiye maruz kalmanın
35
hoşluğunu ya da hoşnutsuzluğunu akla getiren küçük başlama işaretlerince
yönlendirilebilirler (Severin ve Tankard, 1994: 116).
Otomatik maruz kalma kavramı bize çoğu kitle iletişim seçimlerinin
belirsizliği azaltmak, tutumlarımızı korumak ya da bir çeşit gözetim işlevini
yerine getirmek amacını taşımayabileceğini anımsatır. Kitle iletişimine maruz
kalmaların büyük bir bölümü açıkça görülebileceği gibi, neredeyse bilinçsiz
bir durumda yerine getirilir (Severin ve Tankard, 1994: 115-116). Bu bilinçli
halden uzak kalan bireyin kitle iletişim araçları vasıtasıyla edindiği bilgiler ile
manipüle olmaya daha müsait bir durumda olduğu görülmektedir.
İKİNCİ BÖLÜM
KİTLE İLETİŞİM AÇISINDAN ALGI ORGANİZAYONU
2.1
KİTLE VE İLETİŞİM
Kitle iletişimi, tüm toplumlarda kaynağın amacına hizmet edecek bir
etki yaratmak amacıyla
gerçekleştirilir.
Bu
yüzden
kitle
boyutunda
gerçekleşen her iletişimsel edimin zemininde bir organizasyon yatar.
Her iletişim aracı bizim düşüncelerimizde kurumlar, beklentiler
(işlevleri hakkında) yoluyla farklı profil oluşturmaktadır (McQuail, 1994: 19).
Demokrasi ile idare edilen ülkelerde basın, demokrasinin gelişme düzeyini
gösteren araçların başında gelmektedir. Haber ve bilgilendirme ile başlayan
fonksiyonları zamanla çoğalan basın; toplumun vazgeçilmez unsurlarından
biri olmuştur. Öyle ki basın; bilginin ve haberin fikir, kültür ve bilgi formlarında
üretilmesine ve dağıtımına karışır (Balcı ve diğerleri, 2010: 54). Basın bir
“güç”tür ve bu gücün kaynağını etkisinden alır.
Kitle kavramı ersellik özelliği taşır. Kitle iletişim denildiği zaman
yalnızca mesajın kitlesel olarak dağılımı değil aynı zamanda kitle iletişim
araçlarının
kitlesel
bir
toplumda
işlevlerini
sürdürdükleri
gerçeğinin
anlaşılması gerekir. Kitle iletişim araçlarının kitle üzerinde sahip olduğu öne
sürülen bir gücü vardır. Bu gücün kitle iletişim araçları tarafından kitlesel
olarak yayınlanan mesajlardan mı yoksa toplumların kitlesel özellik
kazanmasından mı kaynaklandığını ortaya koymada bu ikili anlamın
belirleyici olduğu vurgulanır (Özkök, 1985, Yumlu, 1994: 16). Mesajın
37
içeriğinin mi, yoksa toplumların kitlesel özelliğinin mi bu etkiyi
yarattığına bakmak gerekir.
Kitle iletişim, geniş kitlelere, kitlesel mesajları dağıtma gücüne sahip
kitle iletişim araçlarınca yapılmaktadır (Yumlu, 199: 21). XX. Yüzyılda hatırı
sayılır gelişme gösteren teknolojik gelişmelerle beraber hem televizyon hem
de gazeteler, daha çok alıcıya ulaşmakta ve algıları organize etmek için daha
çok fırsata kavuşmaktadır.
Kitle iletişim araçlarının tarihinde 4 temel eleman görmekteyiz:
Teknoloji, politika, sosyallik, toplumun ekonomik ve kültürel konumu
(McQuail, 1994: 9). Teknoloji içinde bulunduğumuz yüzyılla birlikte hızına
ulaşılamayan, etkisi her geçen gün daha da artan ve çoğu kez iletmek
istediği mesajın önüne geçen bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Kitle iletişim
araçlarının en etkili olduğu alanlardan biri de politik mecralar. Siyasiler
televizyon, gazete ve diğer basın yayın araçları sayesinde seçmenlere daha
kısa yoldan ve daha kısa sürede ulaşma şansı elde etmekteler. Belki de en
etkili kitle iletişim aracı olarak isimlendirebileceğimiz internet, eskinin aksine
artık kullanıcılar için sosyalleşmenin bir aracı olarak değerlendirilmektedir.
Kitle iletişim araçlarının kullanılacağı toplumun ekonomik ve kültürel durumu
bu araçların seçiminde dikkate alınması gereken bir dinamik olarak karşımıza
çıkmaktadır. Örneğin eğer hitap edeceğiniz toplumun okuma yazma oranı
düşükse gazete, onlara ulaşmak için seçmemeniz gereken bir kitle iletişim
aracı olacaktır.
Kitle iletişiminde kaynak hedefe göre kaynak, bireysel olarak yüz yüze
iletişim için belirtilen zihinsel faaliyetler içinde bulunan, fakat kollektif olarak
mesaj üreten, organize, kurumsallaşmış bir grup veya grup içinde yer alan
kimse (köşe yazarı, muhabir vb.) olabilir (Küçükkurt ve Can, 1994: 24). Bu
38
bağlamda köşe yazarları kitle iletişim araçlarından biri olan gazetelerin birer
kaynağı konumundadır. İnşa edecekleri mesajlar kendi süzgeçlerinden
geçerek
oluşacaktır.
Dolayısıyla
belli
bir
fikrin
de
yansımalarını
barındıracaktır.
Kitle iletişim araçlarının oynaması gereken sosyal, ekonomik ve
siyasal rolleri oynayabilmeleri ve sorumluluklarını yerine getirebilmeleri için
bu kurumlarda çalışan kaynak durumundaki kimselerin (Küçükkurt ve Can,
1994: 27) eşik bekçiliği ya da kamuoyu önderliğinde olduğu gibi diğer
çalışanlardan daha fazla sorumluluğu olduğu bir gerçektir.
Günümüzde artık kitle iletişim alanında yapılan araştırmalarda
izleyiciler üzerinde durmanın gerekliği kadar “metinler” üzerinde de durmanın
gerekliliği anlaşılmıştır (Yumlu, 1994: 60). Gazete metinleri deyince ise akla
köşe yazıları gelmektedir. Birçok insanın gazete satın alma nedeni olarak
devamlı takip ettiği yazarın köşesini okuma isteği gösterilebilir.
Profesyonel iletişimciler algısal organizasyonun farkındadır ve kitle
iletişim araçlarının iletileriyle algıyı organize edebilmektedirler. Medyada
iletiler insanlara sunulmakta yani onların algısal süreçlerine gönderilmektedir.
Alıcı açısından bakıldığında kitle iletişimi, kişilere hem kimlik ve kişilik
empoze etmekte hem de onun zihinsel yapısını şekillendirmektedir (Soncu,
Işık, 2011: 1-2). Medya, alıcı konumundaki bizlerin algı dünyasına kitle
iletişim araçları sayesinde ulaşmaktadır.
39
2.1.1 Gündem Belirleme Tezi
Kitle iletişim araçlarının günlük gündem belirleme görevi yaptığını
savunan bu görüş, Cohen’in (1963) çalışmasından çıkarılmış ve McCombe,
Shaw (1973) ve diğerleri tarafından geliştirilmiştir. Bu görüşe göre, kitle
iletişim araçları halka “ne düşüneceklerini” söylemede çoğu kez başarılı
olmayabilir; fakat “ne hakkında düşüneceklerini” anlatmada çok başarılıdır.
Başka bir deyişle, kitle iletişim araçları dünyayı bizim için inşa etmede
yeteneğine sahiptir ve bu yönde çalışır (Alemdar ve Erdoğan, 2005:180).
İnsanlar dünyada neler olduğunu anlamak için medyaya bağlıdırlar.
Kitle iletişim araçları dünyada meydana gelen bazı olaylara daha çok ilgi
gösterir, bazılarına daha az ilgi gösterir ya da onları görmezden gelebilir.
İnsanlar kitle iletişim araçlarının verdiği bilgiler sayesinde bilgilenmekte ve
medyanın olaylara verdikleri önem derecelerini kabul etmeye meyilli
olmaktadır (Yaylagül, 2006: 77). Medyada yayınlanan haberler kitlelerin
nezdinde önemlilik arz etmektedir. Çünkü medyanın iletmeye değer bulduğu
bir konuya okuyucu ya da izleyiciler de değer atfetmektedir.
Bu kuramın temel varsayımına göre, izleyiciler hem hangi konularla
ilgileneceklerini hem de bu konu ve sorunlarla ne derece ilgileneceklerini
öğrenirler. Gündem kurma yaklaşımının temelini daha çok siyasal olaylar,
özellikle seçimler ve seçim kampanyaları oluşturur. Bu sayede siyasal
seçkinler medya aracılığıyla toplumun gündemini belirlemiş olurlar (Yaylagül,
2006:79). Medya dünyada ve toplumlarda meydana gelen her olay ya da
olguyu haber haline getirmez (Yaylagül, 2006: 79). Bunun nedeni her olayın
haber değeri taşıyıp taşımamasının ötesinde, farklı bağlamlarının olmasıdır.
Medya bazı olaylara yer vererek ya da bazı olayları görmezden
gelerek toplumun gündemini ve kamuoyunu oluşturur. İnsanlar medyanın yer
40
verdiği ve gündeme getirdiği olaylar hakkında bilgi ve fikir sahibi olurken
medyanın yer vermediği olay ve olguları göremeyecektir. Bu yaklaşım
medyanın etkileme ve inandırmaya yönelik gücünden ziyade medyan
toplumun gündemini oluşturma ve toplumu bilgilendirme gücü ile ilgilidir.
Ancak
bu
model
kaçınılmaz
olarak
gündem
kurmanın
neticesinde
kamuoyunun düşünce ve kanaatlerinin de etkilendiğini varsayar. Medyanın
olaylara verdiği önem ve öncelik kamuoyunun da önem ve önceliği haline
gelir (Yaylagül, 2006: 79). Alıcı ise çoğu kez bu önceliğin medya tarafından
yaratıldığının farkında değildir.
Kitle iletişimin gündem belirleme düşüncesinin temelinde, belirlenen
konular hakkında halkın görüşlerinin kitle iletişiminin verdikleriyle anlamlı
şekilde etkilendiği varsayımı bulunur. Kitle iletişim araçlarının konulara verdiği
öncelikler izleyiciler tarafından öğrenilir. Kitle iletişim araçlarının önceliği
halkın önceliği olur (Alemdar ve Erdoğan, 2005: 180-181).
Her televizyon, gazete ve derginin gündemi her birinin izleyicilerine
sunmak için seçtikleri enformasyondan oluşur. Her araç konuya verdiği
öneme göre kendi önceliklerini belirler (Alemdar ve Erdoğan, 2005:181).
Gazeteler belirledikleri önceliklerini okuyucu kitlelerine sunarken kendi
ideolojilerinin etkisinde bıraktıkları bir dil kullanırlar. Böylece belirledikleri
gündem hakkında okuyucularının da fikir yürütmelerini, kendi belirledikleri
gündem etrafında görüşler biçimlendirmelerini sağlamış olurlar.
Kitle iletişim araçları gündem belirleme ile enformasyonu denetler
(Alemdar ve Erdoğan, 2005: 182). Ertesi gün kitle iletişimciler hangi konuların
konuşulmasını arzu ediyorsa manşetlere o konuyu taşır ve insanların kendi
seçimi olan konular üzerinde gündemi sürdürmelerini sağlar. Böylece çoğu
41
kez gerçekte konuşulması gereken konular bilinçli şekilde gözden uzak
tutulabilir ve sahte gündemler yaratılabilir.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda medya artık dördüncü bir güç olarak
kabul edilmektedir. Yaşanan teknolojik gelişmeler sayesinde kitle iletişim
araçlarının etkisi yadsınamaz boyutlara ulaşmıştır. Erişim açısından sınırsız
oluşu ve ideolojik açıdan sahip olduğu güç sayesinde medya, bazı sorunları
ve konuları görmezlikten gelebilmekte, bazılarını ise sürekli gündemde
tutabilmektedir.
Medyanın etkilerine ilişkin yaklaşım tarzı ne olursa olsun; ister birey
istediği için medya etkisine kendisini maruz bıraksın isterse medya bireyi en
zayıf ve en yalnız anında yakalayarak enforme etsin, bireylerin davranışları
üzerinde medyanın, motivasyonel bir güç olarak, manipülatif etkilere sahip
olduğu inkar edilemez (Anık, 2000: 71). Algı organizasyonu açısından da
önemli olan budur.
2.1.2 Medya Propaganda Modeli
Medyanın kasıtlı propaganda aracı olarak kullanıldığı görüşü medya
faaliyetlerin propagandacı yanının su yüzüne çıkarılmasında önemli bir
yaklaşımdır. Yaklaşımın önde gelen savunucusu Amerikalı dilbilimci Noam
Chomsky’dir (Alemdar ve Erdoğan, 2005: 294).
1970’lerde Chomsky ve Herman eleştirel bir açıdan medya etkisi
konusuna eğildiler. Kitle iletişimi ile propaganda arasında bağ kurdular ve
“Manufacturing Consest: The Poitical Economy of the Mass Media”
42
yapıtlarında medya propaganda modelini ortaya attılar (Alemdar ve Erdoğan,
2005: 294).
Medya güçlü toplumsal grupların çıkarlarına hizmet eder ve onların
lehine propaganda yapar. Bu çıkarların temsilcilerinin öne çıkarmak istedikleri
önemi gündemleri ve ilkeleri vardır ve medya politikasının şekillendirilmesi ve
dayatılması açısından oldukça elverişli bir konuma sahiptirler (Chomsky ve
Herman, 2012: 15).
Chomsky ve Herman’a (2012) göre medyanın seçtikleri, sundukları,
göz ardı ettikleri, öne çıkardıkları çeşitli enformasyonların ardında belli
ekonomik bağlamlar bulunmaktadır. Medya sektöründeki ekonomik anlamda
en büyük dilim reklam verenlere aittir. Reklam verenler ve medya kuruluşu
sahipleri temel ilkelerin ve egemen ideolojilerin tespit edilmesinde anahtar bir
rol oynarlar.
Kamuoyu oluşturmak amaçlı yayın yapan belli çıkar grupları için
propaganda modeli çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Kitleler böyle bir etki
altında olduklarının çoğu kez farkına dahi varmadan, kitle iletişim
araçlarından gelen yanlı haber ve fikirlere maruz kalmaktadırlar.
2.2
GAZETELERDE ALGI ORGANİZASYONU
“Kitle iletişimi” ve “kitle”nin keşfi, siyasal alanın yeniden tanımlanması
ve bu alandaki güç ilişkilerinin söz konusu tanıma uygun olarak yeni baştan
düzenlenmesi ile at başı gider (Altun, 2001: 413). Gazetelerde her gün
binlerce hatta on binlerce haber ve makale okuyucuyla buluşmaktadır. Bu
43
haberler ve makaleler çoğu kez bilgi verme amaçlı olduğu gibi, bazen de bir
konuda kamu oluşturmak amaçlı yayınlanmaktadır.
Okunan gazete sayısındaki artış, eğitimli kesim ve iş çevrelerinin
sayısının artışına bağlıdır. Basın tarihinde, birçok ülkede benzeri gelişmeler
görülmüştür. Her ne kadar nedenler konusunda uyuşmazlıklar olsa da
genelde teknoloji gelişimi, fiyatların düşürülmesi veya popüler istekler
önemlidir (Williams, 1958; McQuail, 1994: 11). Çok az ülkede I. Dünya
Savaşından sonra gazetelere önem verildi ve hala ülkeler arasında okuma
oranı bakımından farklılıklar vardır. Okuma oranındaki artışa rağmen ticari
basının pazardaki yerinin büyümesi ile politik amaçlı basının okunması
arasında bir düzen kurulmalıdır. Gazeteleri politik hareketlere veya gazetenin
anlam ve fonksiyonundan farklı amaçlara sokmak gazeteyi farklı bir dinamiğe
ve tarihsel zamanlamaya teşvik eder (McQuail, 1994: 11).
Gazete okuma alışkanlığı aileden gelen bir alışkanlık olabileceği gibi,
çevre, eğitim, gelir düzeyi gibi faktörler ile sonradan da şekillenebilir.
Gazetelerin okuyucu algısını kazanması zor bir süreçtir. Ancak yetişkin bir
birey bir gazeteyi düzenli olarak okuma alışkanlığına sahipse, bu alışkanlığını
uzun yıllar sürdürdüğü bilinmektedir.
Mümkün olan en çok izleyiciye ulaşmaya çalışmasıyla tanımlanan kitle
iletişimi mümkün olduğunca kolay anlaşılabilen yazı ve diğer anlatım
biçimleriyle işlenmelidir (Severin ve Tankard, 1994: 189). Bir gazete
başyazısı, dünyanın en önemli açıklamasını yapıyor olabilir, fakat onu
anlamak için bir üniversite eğitimi gerekiyorsa, toplam nüfusun yüzde sekseni
atlamış demektir (Severin ve Tankard, 1994: 189). Yazarlar bireylerin bu
farklılıklarına inerek algının yönetilmesi sürecini sürdürürler.
44
Gazeteler insanlara farklı tür yazılar arasında seçim yapma kolaylığı
sunmaktadır. Türkiye özelinde siyasete duyulan ilgi ve katılım açısından
erkeklerin daha çok ön planda oldukları bilinmektedir. Yine genç nesile göre,
yaşlı insanlar arasında bilgi arama amaçlı gazete okuma alışkanlığı daha çok
görülmektedir (Balcı ve diğerleri, 2010: 73). Bu fark, gençlerin bilgiyi elde
edebilecekleri
daha
ilgi
çekici
mecraları
kullanma
alışkanlıklarının
olmasından kaynaklanmaktadır.
Yapılan araştırma, gazete okumanın insanlar için eğlence ve
rahatlama kaynağı olduğu sonucunu da ortaya koymuştur. Bir başka
anlatımla insanlar eğlenmek, hoşça vakit geçirmek ve rahatlamak için
gazetelerden faydalanmaktadırlar. Çünkü gazeteler; yorucu iş temposu içinde
bedensel
ve
zihinsel
yorgunluk
yaşayan
insanları
rahatlatmak
ve
yorgunluklarını üzerlerinden atmak için birçok alternatif sunmaktadır. Eğitim
düzeyi açısından ilkokul eğitimi almış katılımcılar; üniversite mezunlarına
göre seçim döneminde eğlence ve rahatlama amacıyla daha fazla gazeteye
yönelmektedirler (Balcı ve diğerleri, 2010: 73).
Gazetecilik alanındaki temel tartışma konusu tarafsızlıktır. Tartışma
tarafsızlığın iyi ya da kötü olup olmadığı, hatta tarafsız olmanın mümkün olup
olmadığı üstünedir (Severin ve Tankard, 1994: 141).İnsan unsurunun ve
ekonomik bağlamların ağırlık kazandığı alanlarda tarafsızlık konusu sancılı
bir kimliğe bürünebilir. Severin ve Tankard’a (1994) göre ise bir gazeteci
çıkarımları ve yargıları elemek ve mümkün olduğunca habere bağlı kalmakta
tarafsızlık konusunda büyük adımlar atabilir.
Tarafsızlık
konusunda
irdelenmesi
gereken
bir
diğer
kavram
eğimlemedir. Eğimleme tanımlanan konunun lehinde ya da aleyhinde yapılan
ayrıntıları seçme işlemidir. Söz gelişi bir gazete açık havada yapılan büyük
45
bir gösteriyi anlatmak için içinden seçim yapabileceği birkaç “kalabalık”
tanımına sahiptir. Leon Mann (1974) 1967 yılının ekim ayında yapılan savaş
karşıtı bir gösterinin gazetelerce nasıl kapsandığını araştırdı ve savaş karşıtı
gazetecilerin kalabalığı büyük gösteren tanımlamaları daha fazla olasılıkla
seçtiği,
savaş
yandaşı
gazetelerin
ise
kalabalığı
küçük
gösteren
tanımlamaları daha fazla olasılıkla seçtiklerini buldu (Severin ve Tankard,
1994: 144).
Gazetecilik mesleğinin tarafsızlık, objektiflik, dürüstlük, saydamlık gibi
ilkeleri yücelten deontolojisi, yanlı haber yapıldığı eğilimine karşı koruyucu bir
kalkan görevi görmektedir. Ancak pratikte gazeteler çoğu kez, çeşitli işlevleri
yanı sıra, kolektif kimlikleri inşa etmenin de etkili bir aracı olarak belirmektedir
(Bezirgan ve Bilgin, 2010: 14). Bu gerçek, kitle iletişim araçlarının etkisiyle
ortaya çıkmaktadır.
Mutlak tarafsızlık mümkün olmayabilir ancak gerçekte bir gazeteci ya
da herhangi bir iletişimci ( ya da bir köşe yazarı ) mümkün olduğu kadar
gerçeklere bağlı kalmak, çıkarımları ve yargıları elemek ve eğimlemeden
kaçınmak için bilinçli bir çaba göstermelidir (Severin ve Tankard, 1994: 144).
En baştan beri gazeteler, kurulu gücün karşısında bir potansiyel
olarak, kendi anlayışlarıyla beraber vardır (McQuail, 1994) dense de
günümüzde gazete kuruluşlarının kurulu düzeni, yani egemen gücü destekler
nitelikte yapılandığını söyleyebiliriz.
Elbette köşe yazıları bireylerin bizatihi kendi fikirlerini barındırdıkları
mecralar olması bakımından ele alındığında, tarafsızlık açısından farklı bir
boyutta değerlendirilmelidir. Bu tür yazıları kendi ilgi alanı ya da düşünce
biçiminden ayırarak ortaya koymak imkânsızdır. Köşe yazıları objektif olmalı
46
derken anlatılmak istenen, yazarların belli bir zümrenin çıkarlarını koruma
amaçlı yazmaması gerektiğidir.
Günlük gazetelerin büyük bir kısmını köşe yazıları kaplamaktadır.
Yazarlar köşelerinde paylaştıkları görüşleri aracılarıyla kendi kamularını
oluşturabildikleri gibi, bazen de şimşekleri üzerlerine çekebilmektedirler.
Bireyler köşe yazılarını okurken, sahip oldukları bireysel beklenti, ihtiyaç ve
farklılıkları bakımdan aynı yazıdan başka anlamlar üretebilirler.
2.3
HABERLEŞME SÜRECİ AÇISINDAN ALGILAMANIN ÖNEMİ
Algılama yönetimi kavramı ilk olarak ABD Savunma Bakanlığı
tarafından kullanılmış ve Amerikan yönetiminin siyasi kararlarının hem ülke
içinde hem de dünya kamuoyunda benimsetilmesi için algılama yönetiminin
üstünlüklerinden yararlanılmıştır. Son yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nin
özellikle askeri operasyonlarda kamuoyunu bilgilendirmek, ikna etmek ve
desteğini almak için sıklıkla algılama yönetimi telkinlerini kullandığı da
görülmektedir (Özkan, 2009: 102). Algıların organize edilmesi gerekliliği
yalnızca kitle iletişimcilerin duyduğu bir ihtiyaç olmadığı görülmektedir. Siyasi,
askeri, ekonomik çıkar ilişkilerinin gözetildiği her alanda algılar egemen
güçler tarafından çeşitli yöntemlerle organize edilmektedir.
Medya kullanımı, kitlelerle iletişime geçmenin en kestirme ve en kolay
yoludur. İletişimde esas olan, muhatabı yönlendirmek, mesaj ve algı
aracılığıyla onda tutum davranış değişikliği yapmaktır. Algılama yönetimi ya
doğruların olduğu gibi algılanmasını sağlamak ya da doğru ne olursa olsun
olgunun /vakanın arzu edildiği gibi algılanmasını sağlamaktır
(Çayoğlu,
47
2010: 66). Bu istekler belli çıkar gruplarının istekleri doğrultusunda, algıların
organize edilmesinden geçerek gerçekleştirilebilir.
Meslek etiğinin çerçevesinin dışına taşarak, toplumdaki çeşitli
gruplarla farklı aidiyet kriterlerine (din, dil, etni, kültür vs.) göre kimlik özdeşliği
kurmaları halinde gazeteler, aidiyet grubu için tehdit olarak gördükleri dış
gruplara, birtakım tarihsel, konjonktürel, ideolojik değerleri, önyargı ve
stereotipleri de devreye sokarak yaklaşmakta ve çeşitli akıl yürütme biçimleri
kullanarak algıları yönetmektedir (Bezirgan ve Bilgin, 2010: 15).
Medya açısından toplumda meydana gelen belirli olaylar haber değeri
taşırlar. Gazete ve televizyonlar her gün yüzlerce olayı ya da olguyu haber
formatı içerisinde okuyuculara/izleyicilere ulaştırmaktadır (Bulut, Yaylagül,
2004: 119). Köşe yazarları Ülke gündemini en çok meşgul eden konular
hakkında yazarak mümkün olan en çok okuyucuya ulaşırlar. Son yıllarda
Türkiye için Alkol düzenlemesi bu kapsama girmektedir. Özellikle ilk
gündeme geldiği tarihlerde toplumun her kesiminden bireylerin dikkatini
çekmiş, konuyla alakalı gelişmeler halk tarafından yakından takip edilmiştir.
Frankfurt Okulu, A. Gramsci, L. Althusser, İngiliz Kültürel Çalışmalar
Geleneği ve Yapısalcı Medya İncelemeleri’nde medyanın asıl ürettiğinin
kapitalist sistemi bir arada tutan ve var olan toplumsal eşitsizlikleri yeniden
üretmede toplumsal bir yapıştırıcı işlevi gören ideoloji üretimi olduğu
düşüncesi egemendir (Bulut, Yaylagül, 2004: 120). Medyanın temel işlevi
toplumsal düzeni ve yapısal eşitsizlikleri ve paketlenmiş ümitleri ve tutkuları
meşrulaştırarak satmaktır (Murdock, 1978: 113; Bulut, Yaylagül, 2004: 120).
Basının siyaseti, belli iktisadi çıkarlara havale edilmesi gereken teknik
ve seyirlik bir etkinlik gibi sunarak yerleştiği konumun, yurttaş ile politik
48
kurumlar arasındaki dolayımcılık rolünden uzaklığı açıktır (Köker ve
Kejanlıoğlu, 2004: 41).
Dilin önemini vurgulayan bir çalışma Tuomas Huumo tarafından 2010
yılında yapılmıştır. Huumo, makalesinde, deneyimleyen ve uyaran arasındaki
sinyalin hareketini içeren direk ilişki gibi duyusal algının dilsel olarak
kavramsallaştırıldığını ifade eder. Duyusal algının dilsel ifadelerini çalışarak,
dilin algıyı, dile katkılarını ve aralarında baskın gelen ilişkileri nasıl
kavramsallaştırdığını bulabiliriz (Huumo, 2010: 50). Buradan köşe yazılarında
yazarların seçtiği kelimelerin, kavramların belli ilişkileri temsil edebildiğine
dikkat edilmelidir.
Kelimelerin bir sembol olduğu yani kendisinden başka bir objeyi temsil
ettiği söylenir (Krech ve diğerleri, 1971: 4). Yazarlar köşe yazılarında
toplumun ortak ruhi şekillenmesinde yer edinmiş kelimeleri kullanarak da
okuyucuların ilgisini çekme yoluna giderler. Örneğin Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın
bir
konuşmasında
kullandığı
“velev
ki”
kelimesi
onunla
özdeşleşmiş ve siyasi konulardan bahsedilirken daha çok başvurulan bir
kelime haline gelmiştir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
GÜNDEM KURMA PERSPEKTİFİNDEN ALKOL DÜZENLEMESİNE
İLİŞKİN KÖŞE YAZILARININ İÇERİK ANALİZİ
Medyanın kullandığı ve ürettiği sözcükler, günümüzde zaman ve
mekân içinde biçimlenmiş, tek tek söz ve sözceler olarak kendi ortaya
koymaktadır. Böylece söylemi oluşturan birey ya da dil kullanıcıları, örtük ya
da açık bir biçimde kendi ideolojilerine koşut olduğunu düşündüğü veya
etkilendiği değerleri içeren söylemlere göndermeler yapmaktadır (İnceoğlu ve
Çomak, 2009: 35). Bir anlamda dil kullanıcılarının kelime ya da söylem
kaynağı kendi ideolojisi olmaktadır. Bu nedenle bu çalışmada 3 farklı
ideolojideki gazete tercih edilmiştir.
3.1
ARAŞTIRMANIN AMACI
Kitle iletişim araçları içinde önemli etkiye sahip gazetelerin ve
gazetelerde yer alan köşe yazılarının kamuoyunu ilgilendiren bir konuyu ele
alırken kendi ideolojileri bağlamında kamuoyunun algısını yönlendirmek için
kelime ya da ifade seçimlerini bu doğrultuda yaptıklarını ortaya koymaya
çalışmaktır.
50
3.2
ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ
Bu çalışmada veri toplama yöntemi olarak içerik analizi yöntemi
kullanılmıştır. Çalışma var olan bir duruma ilişkin saptamalar yapmaktadır. Bu
nedenle çalışma“Tarama Modeli” ile yapılmıştır. Tarama modelleri geçmişte
var olmuş ya da halen var olan bir durumu betimlemeyi amaçlayan bir
yaklaşımdır (Karasar, 1991: 77).
İçerik çözümlemesinin birçok tanımı bulunmaktadır. Holsti’ye göre
İçerik analizi, mesajın belirlenmiş karakteristiğini sistemli ve objektif
tanımlayarak, çıkarım yapmaktır (Riffe ve diğerleri, 1998). Berelson’a göre
ise içerik analizi iletişimin belirgin (yazılı/açık) içeriğinin objektif, sistematik,
niceliksel tanımlarını yapan bir araştırma tekniğidir (Gökçe, 2001: 7).
Medya metinleri gücünü sözcüklerden alır ve üretilen/tüketilen
metinlerde kullanılan dil, belli durumsal bağlam içinde konumlanmaktadır.
Dolayısıyla, bütün bu konumlandırmaların yeri düşünmeyi sağlayan dizge
sistemi “dil”dir (İnceoğlu ve Çomak, 2009: 35). Bu nedenle bu çalışmada
sözcükleri, ifadeleri, söylemleri, kısacası dili tüm yönleriyle incelenmesine
olanak veren bir yöntem olan içerik analizi yöntemi tercih edilmiştir. İçerik
analizinin Niteliksel analiz biçimi uygulanmıştır. Bununla amaçlanan metin
üzerinde ortaya çıkan anlamlandırmaların var olan ilişkileri nasıl yeniden
ürettiğini kavramaya yardımcı olmaktır. Bununla birlikte Nicel veriler tamamen
göz ardı edilmemiştir. Ayrıca kuramsal çerçevenin oluşturulmasında literatür
taraması yönteminden yararlanılmıştır.
İçerik analizi yöntemi öncelikle araştırmacının temel varsayımı
çerçevesinde
oluşturulan
bir
kategorileştirme
işlemidir.
Kategoriler,
51
araştırmacının
oluşturulmaktadır
kuramsal
(Örnek,
birikimleri
ve
2006:225).
varsayımları
doğrultusunda
Kategorilendirme,
mesajların
kodlanmasını yani anlamlarının işlenmesini gerektirir. Analiz kategorileri
birçok çeşitli konulara dayanabilir. Örneğin, mesajın konusu, yönü (aleyhte
veya leyhte), taşıdığı değerler, amaçlar veya niyetler, amaçlara ulaşmada
başvurulan yollar, kişileri betimlemede kullanılan özellikler ya da çizgiler,
mesajın kaynağı, mesajın hedeflediği kişi veya kitleler, olayların geçtiği yer ve
zamanlar, çatışma konuları gibi mesajın söylediği şeye ilişkin boyutlar esas
alınabilir (Bilgin, 2006: 19). Bu amaçla kelimelerin davranışsal bağlamını
dikkate alarak mesaj kaynağı tarafından ifade edilmek istenen anlamı
yorumlamak için mesaj kaynağının belli bir iletişim biçimi tasarlayarak
ulaşmaya çalıştığı hedefleri (Çebi, 2003) ortaya koymak adına kodlama
cetveli oluşturulmuştur. Kodlama cetvelindeki kategoriler şu şekildedir; Tek
yönlü sunum, Çift yönlü sunum, Yaşam biçimine müdahale vurgusu, Sağlık
vurgusu, Toplumsal çıkar vurgusu, Bağnazlık vurgusu, Muhafazakârlık
vurgusu, Otoriterlik iması, Lehte kanaat inşası, Aleyhte kanaat inşası,
Ekonomik zarar iması, Turizme sekte vurgusu, Dışlama/Ötekeleştirme ve
İğneleme.
Bu kodlamaların neticesinde ortaya çıkan sonuçlar Einsiedel’in 1992
yılında Kanada basınında bilim ve teknoloji konularına ilişkin medya
sunumlarını inceleyen araştırması (Çebi, 2003) ışığındadır. Bu doğrultuda
elde edilen veriler ‘Olumlu’ (positive), ‘Olumsuz’ (negative), ‘Nötr’ (neutral)
olmak üzere 3 kategoride gruplanmıştır. Einsiedel’den farklı olarak
çalışmamıza ‘Karışık’ (mixed) kategorisi içeriğe uygun olmadığı gerekçesiyle
eklenmemiştir.
OLUMLU: Köşe yazılarında yasa, alkol düzenlemesi, alkol yasası,
alkol satış ve reklamlarının sınırlandırılması ifadelerini taşıyorsa ve
52
destekliyorum, olumlu buluyorum vb. kelimeleriyle ele alınıyorsa, bu cümleler,
sözcük öbekleri ve eksiltili cümleler olumlu kategorisi altında kodlanmıştır.
OLUMSUZ: Köşe yazılarında yasa, alkol yasağı, içki yasağı ifadelerini
taşıyorsa ve bağnazlık, kısıtlama, müdehale kelimeleriyle ele alınıyorsa
olumsuz kategorisi altında kodlanmıştır.
NÖTR: Konu, edilgen fiil kullanılarak aktarılmış veya alıntı ve referans
ile aktarılmış ise cümleler bu kategori altında kodlanmıştır. (örn; olduğu
söyleniyor, olduğu düşünülüyor, olduğunu söyledi vb.)
Gazetelerin geçmiş tarihte yayınlanan köşe yazılarına ulaşmada en
pratik metot olan, anahtar sözcük girme metodu kullanılmıştır. Gazetelerin
ana sayfasında yer alan “arşiv” bölümünde gerekli bilgilere ulaşılmıştır.
Her içerik analizi çalışması birimleri baz almayı gerektirir. Burada
birimleri cümleler ve eksiltili yani yüklemsiz cümleler oluşturmaktadır.
01 Mayıs 2013 – 30 ağustos 2013 tarihleri arasında Cumhuriyet,
Milliyet ve Zaman gazetelerinde yer alan alkollü içeceklerin yeniden
düzenlenmesi ile ilgili köşe yazıları incelenmiştir. Metinlere aşağıdaki sorular
yöneltilmiştir:
1. Köşe yazılarının içeriğinde ‘içki’ ‘alkol’ ‘içki yasası ‘alkol
düzenlemesi’ vb. ifadelere yer verilmiş mi?.
2. Köşe yazılarının içeriğinde ‘içki’ ‘alkol’ ‘içki yasağı ‘alkol yasağı’
‘yaşam biçimine müdahale’ ‘kısıtlama’, ‘sınırlama’ vb. ifadelere
yer verilmiş mi?.
53
3. Yasa hangi bağlamda ele alınmakta? Lehte mi aleyhte mi?
Algılama, duyu organlarını uyaran nesnelerin, niteliklerin veya
olayların farkında olunmasıdır. İnsanlar isteklerin, tutumların ve diğer
psikolojik faktörlerin etkisinde seçerek algılarlar. Algılama organizasyonel bir
süreçtir. Algı organizasyonunda seçici algılama ve algılamaya maruz bırakma
göz önünde bulundurulması gereken süreçlerdir. Medyada iletiler insanlara
sunulmakta yani onların algısal süreçlerine gönderilmektedir. İletiler algısal
organizasyona tabi tutulmaktadır (Soncu ve Işık; 2011: 1).
3.3
BULGULAR
Aşağıda 15.05.2013-23.08.203 Tarihleri arasında Yasa ile ilgili yazılan
köşe yazılarının gazetelere göre dağılımı yer almaktadır.
Tablo
1:Zaman-Milliyet-Cumhuriyet
Gazetelerindeki
yasa
ile
ilgili
köşe
yazılarının oranları
ZAMAN
MİLLİYET
CUMHURİYET
Köşe yazısı sayısı
1932
2553
1794
Yasa ile ilgili olanların sayısı
10
12
10
Yasa ile ilgili olanların %’si
1,932
0,47
1,794
54
3.3.1 Zaman Gazetesi Köşe Yazılarında Yer Alan Birimlerin Analizi
Tablo 2: Zaman Gazetesinde yer alan köşe yazılarının çift yönlü sunum- tek
yönlü sunum tablosu
OLUMLU
LEHTE
TOPLUMSAL ÇIKAR VURGUSU
TEK
YÖNLÜ
OLUMSUZ
SUNUM
ALEYHTE
İĞNELEME
YAŞAM BİÇİMİNE MÜDAHALE VURGUSU
ÇİFT
LEHTE
NÖTR
YÖNLÜ
SUNUM
ALEYHTE
---------
55
Tablo 3: Zaman Gazetesi'nde yer alan birimlerin analizi
ZAMAN GAZETESİNDE YER ALAN KÖŞE YAZISI
METİNLERİ
KODLAMA
“Alkol satışlarının ve reklamlarının sınırlandırılması”
“İçki satışlarının yeniden düzenlenmesi”
“Alkollü içeceklerin satış ve tüketiminin sınırlandırılmasıyla ilgili
yasa”
“İçki satışlarının kontrol altında tutulması ve gençlerin alkolizme
bulaşmaması için alınacak tedbirleri destekliyorum”
“…hepsi değişik ölçülerde insan sağlığına aykırı olan, sadece Olumlu
kullananın kendisine değil topluma da zarar veren
uyuşturucuların pazarlanmasına” kesin yasak getiren, sigara ve
alkol kullanımını da sınırlandıran yasal düzenlemelere ilke
olarak olumlu bakıyorum.”
"Yasa alkol içimini düzenlemeye tabi tutmuyor, alkolü de
yasaklamıyor."
"Alkol konusu her yerde belli bir düzenlemeye tabidir. "
“kadının suratını Çarşamba pazarına çeviren insana tabii ki alkol
kullanımıyla ilgili sınırlamalar getirilmelidir.”
“Bazı Avrupa ülkelerinde -örneğin İngiltere ve İrlanda- alkolle
mücadele
ulusal mücadele stratejileri çerçevesinde ele
alınmıştır.
"Zaruri alkol düzenlemesi"
56
“Son alkol karşıtı yasalar”
Olumsuz
“Sonuç olarak mesele alkol satışına ve reklamına getirilen yeni
yasaklar değil aslında; devletin hayata, piyasaya, tercihlere
karışması”
"Bazılarına göre alkolün düzenlemeye tabi tutulması, kişilerin
yaşama tarzına müdahaledir. Bazılarına göre de düzenleme
muhafazakâr toplum tasavvurunun çoğunluk iradesiyle herkese
Nötr
empoze edilmesi; “en tehlikeli olanı” düzenlemenin dinî yasakla
örtüşmesidir."
“Bazı Avrupa ülkelerinde -örneğin İngiltere ve İrlanda- alkolle
mücadele ulusal mücadele stratejileri çerçevesinde ele
alınmıştır.
"İçki içenler bile içkinin özendirilmesine karşıdır”.
İğneleme
"Sonuç olarak mesele alkol satışına ve reklamına getirilen yeni Yaşam
yasaklar değil aslında; devletin hayata, piyasaya, tercihlere Biçimine
karışması"
Müdahale
Vurgusu
“içki satışlarının kontrol altında tutulması ve gençlerin alkolizme
bulaşmaması için alınacak tedbirleri destekliyorum”
“…hepsi değişik ölçülerde insan sağlığına aykırı olan, sadece Toplumsal
kullananın kendisine değil topluma da zarar veren Çıkar
uyuşturucuların pazarlanmasına” kesin yasak getiren, sigara ve
alkol kullanımını da sınırlandıran yasal düzenlemelere ilke olarak Vurgusu
olumlu bakıyorum.”
“Kadının suratını Çarşamba pazarına çeviren insana tabii ki alkol
kullanımıyla ilgili sınırlamalar getirilmelidir.”
"Zaruri alkol düzenlemesi"
57
3.3.2 Cumhuriyet Gazetesi Köşe Yazılarında Yer Alan Birimlerin
Analizi
Tablo 4:Cumhuriyet Gazetesinde yer alan köşe yazılarının çift yönlü sunumtek yönlü sunum tablosu
LEHTE
--------
TEK
OLUMSUZ
YÖNLÜ
YAŞAM BİÇİMİNE MÜDAHALE VURGUSU
SUNUM
BAĞNAZLIK VURGUSU
ALEYHTE
MUHAFAZAKÂRLIK VURGUSU
TURİZME SEKTE VURGUSU
OTORİTERLİK İMASI
EKONOMİK ZARAR İMASI
İĞNELEME
LEHTE
-------
ALEYHTE
--------
ÇİFT
YÖNLÜ
SUNUM
58
Tablo 5: Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan metinlerin analizi
CUMHURİYET GAZETESİNDE YER ALAN KÖŞE YAZISI
METİNLERİ
“Alkollü içki satış ve tanıtımına getirilen son yasaklar”
KODLAMA
“O zaman hemen gelsin içki yasakları!”
“Bahane de hazır, çocukları ve gençleri korumak, toplumun ruh
sağlığını bozacak unsurları engellemek.”
“Sanıyorum burada aşırı bağnazlığın rolü var”
“Akşam saat 22.00’den sonra eve alkollü içecek getirmeyi
yasaklıyor.”
“…alkol düzenlemesi adı altında yaşam biçimlerine müdahalede
Olumsuz
daha ileri adımlar atılacağını biliyordu...”
“alkol yasakları,”
"belediyelerin fiili olarak alkolü yasaklamaları"
"Sırada alkol yasağı var, bir torba yasanın içine sıkıştırılmış
maddelerle bu iş çözülürse bir önemli adım daha atılacak
inşallah!"
"AKP’nin “alkol yasağı” önerisi Meclis’e geldi."
"Bir insan ister alkollü içki içer, ister içmez..."
"Bağımlılıkla mücadelenin her türlüsü gibi alkol bağımlılığıyla
mücadele de iyidir.Ama alkol bağımlılığı tehlikesi olmayan bizim
gibi bir toplumda, alkol bağımlığıyla mücadele adı altında, onu
da aşıp kendi yaşam biçimini dayatma yasası çıkarılıyorsa bu
toplum sağlığını güçlendirmez, sağlıksız toplum yaratır."
"Alkol: Siyasal iktidarca baş düşman muamelesi.. Yasalarla
alkol satım ve içiminin kamusal mekânlarda neredeyse imkânsız
hale getirilmesi."
"Alkollü içki satış ve tanıtımına getirilen son yasakların, gerekçe
gösterildiği gibi çocukların sağlığını koruma amaçlı olmayıp
AKP’nin Türk toplumunu tek tip ‘İslamcı’ kıyafet içine sokma
niyetiyle alakalı olduğu kamuoyunda genel kabul görür hale
geldi."
59
"Başbakan, alkol yasağını dini vecibelere bağladı."
"Getirilen son alkol yasakları…"
"Özgürlüklere saldırı: Hükümetin hayatın her alanında alkol
kullanımını yasaklama çabasını bireylerin özgürlük alanına
saldırı olarak görüyorum."
"Meclis’ten bir alkol yasağı yasası geçti."
"Alkollü içki satışı ve tüketimine ciddi yasaklar getiren yasanın
kaçak içkiyi özendireceğini, bunun da ölümlere neden olacağını
vurguluyor."
Nötr
"İçki yasakları Meclis’ten geçince, gazete köşeleri eleştirilerle
dolup taşar oldu."
“…alkol düzenlemesi adı altında yaşam biçimlerine müdahalede
daha ileri adımlar atılacağını biliyordu...”
"Bir insan ister alkollü içki içer, ister içmez..."
"Bağımlılıkla mücadelenin her türlüsü gibi alkol bağımlılığıyla
mücadele de iyidir. Ama alkol bağımlılığı tehlikesi olmayan
bizim gibi bir toplumda, alkol bağımlığıyla mücadele adı altında,
onu da aşıp kendi yaşam biçimini dayatma yasası çıkarılıyorsa
bu toplum sağlığını güçlendirmez, sağlıksız toplum yaratır."
"Alkollü içki satış ve tanıtımına getirilen son yasakların, gerekçe
gösterildiği gibi çocukların sağlığını koruma amaçlı olmayıp
AKP’nin Türk toplumunu tek tip ‘İslamcı’ kıyafet içine sokma
niyetiyle alakalı olduğu kamuoyunda genel kabul görür hale
geldi."
"Özgürlüklere saldırı: Hükümetin hayatın her alanında alkol
kullanımını yasaklama çabasını bireylerin özgürlük alanına
saldırı olarak görüyorum."
“Sanıyorum burada aşırı bağnazlığın rolü var”
"Başbakan, alkol yasağını dini vecibelere bağladı"
“Başbakan’ın dinin
emrettikleri
doğrultusunda
yaptığını itiraf etmesidir.”
Yaşam
Biçimine
Müdahale
Vurgusu
Bağnazlık
Vurgusu
Muhafazak
yasa arlık
Vurgusu
“Bahane de hazır, çocukları ve gençleri korumak, toplumun ruh
sağlığını bozacak unsurları engellemek.”
60
“Sanıyorum burada aşırı bağnazlığın rolü var”
"Sırada alkol yasağı var, bir torba yasanın içine sıkıştırılmış İğneleme
maddelerle bu iş çözülürse bir önemli adım daha atılacak inşallah!"
"Alkollü içki satış ve tanıtımına getirilen son yasakların, gerekçe
gösterildiği gibi çocukların sağlığını koruma amaçlı olmayıp AKP’nin
Türk toplumunu tek tip ‘İslamcı’ kıyafet içine sokma niyetiyle alakalı
olduğu kamuoyunda genel kabul görür hale geldi."
"Milyon turist çeken bir bölgede çok tutucu bir politika izlerseniz
ayakta kalamazsınız."
Turizme
Sekte
"Bu noktadan daha ileri gidilirse turizmi son derece baltalar."
Vurgusu
Ekonomik
"11 milyon turist çeken bir bölgede çok tutucu bir politika izlerseniz Zarar İması
ayakta kalamazsınız."
"Özgürlüklere saldırı: Hükümetin hayatın her alanında alkol Otoriterlik
kullanımını yasaklama çabasını bireylerin özgürlük alanına saldırı İması
olarak görüyorum."
61
3.3.3 Milliyet Gazetesi Köşe Yazılarında Yer Alan Birimlerin
Analizi
Tablo 6:Milliyet Gazetesinde yer alan köşe yazılarının çift yönlü sunum- tek
yönlü sunum tablosu
------LEHTE
OLUMSUZ
TEK
YAŞAM BİÇİMİNE MÜDAHALE VURGUSU
YÖNLÜ
TURİZME SEKTE VURGUSU
SUNUM
DIŞLAMA/ÖTEKİLEŞTİRME
ALEYHTE
İĞNELEME
EKONOMİK ZARAR İMASI
OTORİTERLİK İMASI
BAĞNAZLIK VURGUSU
MUHAFAZAKÂRLIK VURGUSU
ÇİFT
LEHTE
NÖTR
ALEYHTE
-------
YÖNLÜ
SUNUM
62
Tablo 7:Milliyet Gazetesi'nde yer alan metinlerin içerik analizi
MİLLİYET GAZETESİNDE
METİNLERİ
YER
ALAN
KÖŞE
YAZISI
KODLAMA
"Gençleri alkolden korumak” gibi masum bir gerekçeye sığınan
içki yasakçılığı"
“Alkol” düzenlemesi, kısıtlaması, yasağı...Hangisini derseniz
deyin bu da “yaşam tarzına müdahale” olarak algılanmakta,
tepki üretmekte."
“İdeolojik amaçlı bu içki yasağı çok ciddi bir kırılmaya neden
olmuştur.”
"Başbakan bu arada sosyal içici sınıfına giren insanları, “alkolik,
ayyaş, kıyak kafalı” gibi ifadelerle aşağıladı."
Olumsuz
"Yasadaki kısıtlama ve yasakların, halkın sağlığını korumanın
ötesinde toplumun önemli bir bölümünü oluşturan laik kesimin
mutena içki kültürünü gayrimeşru ve ayıplı hale getirmeyi, bir
hayat tarzını kamusal alanda görünmez kılmayı amaçladığı
anlaşılıyordu."
"Yasa, içkiyi yasaklamak için değil, ‘Biz içkiye karşıyız’ mesajı
vermek için çıkıyor."
"Alkol zararlıdır ama yasakçılık, çağdışıdır."
"Muhafazakârlar, içki yasasını gençleri alkolden korumak ve
alkolizmle mücadele olarak savunuyor. Aksini söyleyenler, bu
anlayışa göre alkolik ve günahkâr damgasını yiyor."
Nötr
"İçkinin çok içildiği, tüketildiği ülkelerde dahi, içki satışına bir
denetleme var."
"En acıklısı, yeme içme kültürüne, dolayısıyla kişinin seçim
hakkına bu şekilde müdahale etmenin yarattığı despotik ortam."
"Başbakan bu arada sosyal içici sınıfına giren insanları, “alkolik, Yaşam
ayyaş, kıyak kafalı” gibi ifadelerle aşağıladı."
Biçimine
Müdahale
"Çünkü devlet onları alkolden koruyacağım diye sosyal Vurgusu
hayatlarını bitirmeye niyetli"
63
“Alkol” düzenlemesi, kısıtlaması, yasağı... Hangisini derseniz
deyin bu da “yaşam tarzına müdahale” olarak algılanmakta,
tepki üretmekte."
"Alkol zararlıdır ama yasakçılık, çağdışıdır."
Bağnazlık
Vurgusu
Muhafazak
"Kimse çıkıp ‘Biz muhafazakâr partiyiz; içkiye de karşıyız’ demedi.
ârlık
Oysa gerçek bu."
Vurgusu
"Kadınların başını örttük mü, erkeklerin de elinden kadehi aldık mı
gerisi kolay!"
"Yasadaki kısıtlama ve yasakların, halkın sağlığını korumanın
ötesinde toplumun önemli bir bölümünü oluşturan laik kesimin
mutena içki kültürünü gayrimeşru ve ayıplı hale getirmeyi, bir hayat
tarzını kamusal alanda görünmez kılmayı amaçladığı anlaşılıyordu."
“geçen hafta içki satışına yönelik Meclis’te kaşla göz arasında
getirilen kısıtlamalar”
İğneleme
“Ülkeyi içkiden arındırma hamlesi”
“Meclis alkol yasasında hız rekoru kırıyor”
"Esas yasak gerekçesi ise malum; dindar görünme çabası."
"Bu yasakların gerekçesi sözde halkın sağlığı... Ancak Türkiye
zaten Avrupa’da 30 ülke içinde en az alkol tüketen ülke..."
"Çünkü devlet onları alkolden koruyacağım diye sosyal hayatlarını
bitirmeye niyetli"
“Gençleri alkolden korumak” gibi masum bir gerekçeye sığınan içki
yasakçılığı"
"Hangi yasağın nasıl uygulanacağı, bunun turizme ve gündelik
hayatımıza nasıl yansıyacağı ile ilgili bir dolu belirsizlik var."
"turistler de alkol karşıtı harekattan payını alacak!"
Turizme
Sekte
"Alkolün tanıtım ve reklamına, satışına sınırlamalar getiren yasa ile
Vurgusu
ilgili TURYİD Başkanı ve işletmeci Kaya Demirer ile konuştuk.
Demirer, bunun turizmi çok baltalayacak bir gelişme olduğu
kanaatinde"
64
"Son çıkan alkol düzenlemesinin neden olduğu tereddütler üzerine
bu etkinlik iptal edildi."
"turistler de alkol karşıtı harekattan payını alacak!"
Ekonomik
"Son çıkan alkol düzenlemesinin neden olduğu tereddütler üzerine Zarar İması
bu etkinlik iptal edildi."
Alkolün tanıtım ve reklamına, satışına sınırlamalar getiren yasa ile
ilgili TURYİD Başkanı ve işletmeci Kaya Demirer ile konuştuk.
Demirer, bunun turizmi çok baltalayacak bir gelişme olduğu
kanaatinde"
" Yasa, içkiyi yasaklamak için değil, ‘Biz içkiye karşıyız’ mesajı
vermek için çıkıyor”
"Çünkü devlet onları alkolden koruyacağım diye sosyal hayatlarını Otoriterlik
bitirmeye niyetli"
İması
En acıklısı, yeme içme kültürüne, dolayısıyla kişinin seçim hakkına
bu şekilde müdahale etmenin yarattığı despotik ortam."
"Başbakan bu arada sosyal içici sınıfına giren insanları, “alkolik,
ayyaş, kıyak kafalı” gibi ifadelerle aşağıladı."
“Ancak çıkarılan içki yasası, ciddi bir sınıf ayrımcılığı içeriyor. “
"Bu yasa, ‘Turist ve Türk vatandaşı’ ve ‘Zengin ve Fakir’ arasında Dışlama/Öt
ayrım yapmaktadır."
ekileştirme
"Çünkü devlet onları alkolden koruyacağım diye sosyal hayatlarını
bitirmeye niyetli"
"En acıklısı, yeme içme kültürüne, dolayısıyla kişinin seçim hakkına
bu şekilde müdahale etmenin yarattığı despotik ortam."
65
Tablo 8: Olumlu-Olumsuz-Nötr cümlelerin gazetelere göre dağılımı
GÜNLÜK GAZETELER
KATEGORİLER
ZAMAN
CUMHURİYET MİLLİYET
TOPLAM
ADET
ADET
ADET
OLUMLU
10
0
0
10
OLUMSUZ
2
18
7
27
NÖTR
1
2
2
5
Olumsuz
kategorisine
giren
ifadeler
Cumhuriyet
ve
Milliyet
Gazetelerinde ağırlık kazanırken, olumlu kategorisine giren cümlelerin
sadece Zaman Gazetesinde yer aldığı görülmektedir.
66
Şekil 3: Kategorilerin Gazetelere Göre Analizi
MİLLİYET
ZAMAN


Lehte Kanaat
İnşası


Toplumsal Çıkar
Vurgusu


CUMHURİYET
Sağlık Vurgusu
Yaşma Biçimine
Müdahale






Dışlama/Ötekileştirme
Muhafazakarlık
Vurgusu
Turizme Sekte
Vurgusu
Ekon. Zarar İması
Bağnazlık Vurgusu
İğneleme
Otoriterlik İması
Muhafazakarlık
Vurgusu
67
Üç gazetenin de ortak algısı yasanın yaşam biçimine müdahale ettiği
konusunda birleşmekte ve her üç gazete ağırlıklı olarak yasaya ilişkin tek
yönlü sunum gerçekleştirmektedir.
Turizme Sekte Vurgusu, Ekonomik Zarar İması, Bağnazlık Vurgusu,
Aleyhte Kanaat İnşası, İğneleme, Otoriterlik İnşası Milliyet Gazetesi ile
Cumhuriyet gazetelerinin ortak kategorileri olarak ortaya çıkmaktadır. Sağlık
Vurgusu kategorisi Zaman Gazetesi ile Cumhuriyet Gazetesinin köşe
yazılarında yer alan tek ortak kategoridir. Zaman ve Milliyet Gazetelerinin
yasaya ilişkin lehte kanaat inşa ettikleri görülmektedir.
Dışlama/Ötekileştirme, yalnızca Milliyet Gazetesi’nde yer alırken
Muhafazakarlık Vurgusu hem Milliyet hem de Cumhuriyet Gazetesi’nde yer
almaktadır. Bu kategorilerin analize dahil olan diğer gazete olan Zaman’da
ise yer almadığı görülmektedir.
SONUÇ
Çalışma, Mayıs-Ağustos ayları arasında Cumhuriyet, Milliyet ve
Zaman gazetelerinde yer alan “Alkol Düzenlemesi” ile ilgili köşe yazılarını algı
organizasyonu çerçevesinde ele almaktadır.
Algı yönlendirme son yıllarda sosyal psikologların, sosyologların ve
siyasetçilerin dikkatini çeken bir konu haline gelmiştir. Kitleleri peşinden
sürükleme, toplumları belli bir ideoloji etrafında toplama siyasetçilerinin her
zaman ilgilendiği bir konu, çoğu kez de amacı olmuştur.
Algıları yönlendirme fikri, kitle iletişim araçlarını kullanma olanağına
sahip kimselerin de ilgi odağındadır. Köşe yazarları gibi bu imkâna sahip
kimselerin başka bir özelliği de toplum içinde sahip oldukları saygınlık ve
itibarlarıdır. Bu da onların arkasında durduğu her fikre taraftar bulabilecekleri
anlamına gelmektedir.
Gazeteleri kullanmanın en önemli avantajı aynı anda milyonlara
ulaşabilmesi ve çok sayıda insanı etkileyebilmesidir. İnsanlar, kitle iletişim
aracı olan gazetelerden sosyal etkilenmeye maruz kalmaktadırlar. Okudukları
bir gazete aracılığıyla kimliklerini bulmakta, bir komün yapıya dahil olmakta,
bunun neticesinde de dahil olduklarının dışında kalan yapıların karşısında
durmaktadır.
Yazının nasıl algılandığı, yazının içeriğinden çok daha önemlidir.
Yazının nasıl algılanacağını ise birçok faktör etkilemektedir. İnsanlara hangi
gazeteye ait olduğunu söylemeden bir yazıyı okutur ve yorum yapmalarını
isterseniz daha objektif fikir sunduklarına tanıklık edersiniz. Gazetenin var
69
olan ideolojisi kişinin uyaranı olacaktır. Uyaran ile uyumlu davranış sergileme
eğiliminde olan birey, yazıyı uyaranın doğrultusunda yorumlayacaktır.
Gazetelerin,
6487
sayılı
Bazı
Kanun
ve
Kanun
Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun içinde yer alan Alkol
düzenlemesini köşelerine taşımasıyla gündem de buna bağlı olarak değişmiş
ve gündelik konuşmaların bir parçası haline gelmiştir.
Yapılan analizler sonucu Zaman Gazetesinde yer alan cümlelerin
ağırlıklı olarak olumlu olduğu görülmektedir. Bununla beraber yasanın yaşam
biçimine müdahale ettiğini söyleyen ifadeler de yer almaktadır. Tek yönlü
sunumun ağırlık göstermesi ve toplumsal olarak alkolün yasaklanmasının
faydalı bir eylem oluğuna vurgu yapılması yasaya ilişkin lehte kanaat inşası
yapıldığını göstermektedir.
Milliyet gazetesinde yer alan ifadelerin neredeyse tamamı olumsuzdur.
Çift yönlü sunum ve lehte kanaat inşası yapan ifadeler yer almakla beraber
Yaşam biçimine müdahale, Dışlama/ötekileştirme, Muhafazakarlık iması,
Otoriterlik iması, Turizme sekte vurgusu, Ekonomik zarar iması, Bağnazlık
vurgusu ve İğneleme cümleleri de ağırlık kazanmaktadır.
Cumhuriyet Gazetesinde Yaşam biçimine müdahale, bağnazlık
vurgusu, Turizme sekte vurgusu, ekonomik zarar iması, iğneleme ve
otoriterlik imasına rastlanmaktadır. Yazıların ağırlıklı olarak yasaya ilişkin
aleyhte kanaat inşa ettiği söylenebilir.
Sonuç olarak çalışmanın başında varsaydığımız gibi her gazetenin
yazarı kendi görüşünü meşrulaştıran bir dil kullanma eğiliminde olup, konuyla
ilgili olarak her ayrıntıyı aktarmak yerine taraf olduğu konulara ağırlık verdiği
gözlenmiştir.
70
KAYNAKÇA
ABRAK, Esra S.; “Gündem Belirleme Modeli Işığında Türkiye’nin
Avrupa Birliği’ne Giriş Sürecinin Haber Analizi”, Yüksek lisans tezi, Kocaeli,
2006.
ALTUN, Fahrettin; “Türkiye'deki Medya ve İletişlim Öğretiminde Teori
ve
Pratik
Dengesi”,
Uluslararası
Yükseköğretim
Kongresi:
Yeni
Yönelimler ve Sorunlar (UYK-2011), Cilt1, Bölüm VI / s. 413-422, 2011.
ALTUNIŞIK,
Remzi,
İSLAMOĞLU,
Ahmet
Hamdi;
Tüketici
Davranışları, İstanbul, Beta Basım A.Ş, 2. Baskı, 2008.
ANIK, Cengiz; Siyasal İkna, Ankara, Vadi Yayınları,2000.
ARAR
BEZİRGAN,
Yurdagül,
BİLGİN,
Nuri;
“Gazetelerde
Ötekileştirme Pratikleri: Türk Basını Üzerine Bir İnceleme”, İletişim Kuram
ve Araştırma Dergisi, Bahar, Sayı 30 s. 17-30,2010.
AKAR, Hüsamettin, AYHAN, Bünyamin, BALCI, Şükrü; “Kullanımlar
Ve Doyumlar Yaklaşımı Çerçevesinde Seçim Dönemlerinde Gazete Okuma
Alışkanlıkları Ve Motivasyonlar: Konya Örneği”, Selçuk Ü. İletişim Fakültesi
Akademik Dergisi, Cilt6, Sayı 2, s. 52-80 2010.
BAYRAM, Fatih; “Gazete Okurlarının Okuma Motivasyonları ve
Doyumları Üzerine Bir Kullanımlar Ve Doyumlar Araştırması”, Anadolu Üni.
Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi, Cilt 8, Sayı 1, 2008.
BİLGİN, Nuri; Sosyal Bilimlerde İçerik Analizi Teknikler ve Örnek
Çalışmalar, Ankara, Siyasal Kitabevi, 2. Baskı, 2006.
71
BOZ AVCI, Hayat; “Kitle İletişim Araçları ve Suskunluk Sarmalı”,
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi,Cilt 32, sayı 1,
1999.
BULUT, Selda, YAYLAGÜL, Levent; “ Türkiye’deki Yazılı Basında
Yargıtay ve Mafya İlişkisine Yönelik Haberler”,İletişim Dergisi,Sayı 19,s.119141,2004.
CHEN, Lin; “The Topological Approach to Perceptual Organization”,
Visiual Cognition, Sayı: 12-4, s. 553-637, 2005
CHOMSKY, Noam, HERMAN, S. Edward; Rızanın İmalatı, Çev.
Ender Abadoğlu, bgst yayınları, 2. Baskı, 2012
CÜCELOĞLU, Doğan;İnsan ve Davranışı Psikolojinin Temel
Kavramları, İstanbul, Remzi Kitabevi,18. Baskı, 2009.
ÇAYOĞLU, Hülya; “Algılama Yönetimi Ve Marka Kimliği İlişkisinde
Marka Algısının İncelenmesine Yönelik Bir Araştırma”, Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul, 2010.
DAŞ, Ceylan; Gestalt Terapi, Ankara,
HYB Yayıncılık, 4. Baskı,
2012.
DÖNMEZ, Ali; “Bilişsel Sosyal Şemalar”, Ankara Üniversitesi DTCF
Felsefe Dergisi,Cilt 14, s. 131-146,1992.
DURUR KÜÇÜK, Elif; “İnşacı Yaklaşım İçinde Çerçeveleme Kuramı
ve Haberin Çerçevelenişi”, Atatürk İletişim Dergisi, Sayı 2, s. 21-32, 2011
72
ENTMAN,RobertM.; “Framing: Toward Calirification of a Fractured
Paradigm”,Journal of Communication, Sonbahar, Sayı 43, 51-58, 1993.
ERDOĞAN, İrfan, ALEMDAR, Korkmaz; Öteki Kuram, Ankara, Erk
Yayınevi, 2. Baskı, 2005.
EROL, Eren; Yönetim ve Organizasyon,
İstanbul, Beta Basım
Yayım Dağıtım, 4.Baskı, 1998.
EROL, Eren; Yönetim Psikolojisi, İstanbul, Beta Basım Yayım
Dağıtım A.Ş., Geliştirilmiş 4. Baskı, 1993.
FANCHER, Raymond E.; Ruhbilimin Öncüleri, , Çev.Aziz Yardımlı,
İstanbul, İdea Yay., 2.Baskı,1997.
FREEDMAN,
Jonathan.L,
SEARS,
David,
O,
CARLSMİTH,
J.Merill;Sosyal Psikoloji. Ankara, İmge Kitabevi, 4. Baskı, 2003
GÖKÇE, Orhan; İçerik Çözümlemesi. Konya, Selçuk Üni. Yaşatma
ve Geliştirme Vakfı Yayınları, Genişletilmiş 3. Baskı, 2001.
GÜNEY, Salih; Davranış Bilimleri, 5. Baskı, Ankara, Nobel Yayın, 5.
Baskı, 2009.
HUUMO, Tuomas; “Is perception
Linguistics, Sayı:48–1, s. 49–97, 2010.
a
directional
relationship?”
İNCEOĞLU, Metin; Tutum Algı İletişim. Ankara, İmaj Yayınevi,3.
Baskı, 2000.
73
İNCEOĞLU, Metin; Tutum Algı İletişim. Ankara, İmaj Yayınevi,5.
Baskı, 2000.
İNCEOĞLU, Yasemin, ÇOMAK, Nebahat; Metin Çözümlemeleri.
İstanbul, Ayrıntı yayınları, 2009.
KAĞITÇIBAŞI, Çiğdem; Günümüzde İnsan ve İnsanlar Sosyal
Psikolojiye Giriş. İstanbul: Evrim Kitabevi,12. Baskı, 2010.
KARASAR, Niyazi; Bilimsel Araştırma Yöntemi. Ankara, 4. Basım
1991.
KILIÇ, Deniz; “Türk Basınında İran Nükleer Krizin Sunumu: Haberlerin
Çerçevelenmesi”, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayını, Yaz,
Sayı 6, s. 67-86, 2007.
KILIÇ, Seyfi; “Tekel Eylemi Haberlerinde Çerçeveleme: Türk Yazılı
Basını Örneği”, İletişim ve Kuram Dergisi, Bahar, Sayı: 32, -36, 2011.
KÖKER,
Eser,
KEJANLIOĞLU,
Beybin;
“2002
Seçim
Kampanyalarında Ulusal Basın”, İletişim Araştırmaları Dergisi, Bahar, Cilt
2, Sayı 1, s. 39-70, 2004.
KRECH, David; Sosyal Psikoloji, çev. Erdoğan Güçbilmez ve Oğuz
Onaran, Türk Siyasi Bilimler Derneği Yayınları,1948.
KRECH, David, CRUTCHFILD, Richard
Çev.Erol Güngör, İstanbul, Ötüken,4. Basım, 1994.
S; Sosyal Psikoloji.
74
KRECH, David, CRUTCHFILD, Richard S, BALLACHEY, Egerton
L;Cemiyet İçinde Fert, çev. Mümtaz Turhan, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi,
1971.
KÜÇÜKKURT, Mehmet, CAN, Baki; “İletişimde Kaynak Faktörü ve
İknaya Katkısı”,Düşünceler dergisi içinde, EÜBYYO yayını, Sayı 2, s. 2329,İzmir, 1998.
LUNDY, Lisa ; “Effect of Framing on Cognitive Processing İn Public
Relations”, Public Relations Review, Sayı 32, s. 295-301, 2006.
MCQUAIL, Denis; Kitle İletişim Kuramı Giriş, Çev. Ahmet Haluk.
Yüksel, Kibele Sanat Merkezi, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2.
Baskı,1994.
OSKAY, Ünsal; Kitle Haberleşmesi, Ankara: Teorilerine Giriş, Ankara
Üniversitesi Basın-Yayın Yüksekokulu Yayınlar 3. Baskı, 1985.
ÖZER, Akif Mehmet; “Bir Modern Yönetim Tekniği Olarak Algılama
Yönetimi Ve İç Güvenlik Hizmetleri”, Karadeniz Araştırmaları Dergisi,
Bahar dönemi, Sayı: 33, s.147- 180, 2012.
ÖZKAN, Abdullah; Halkla İlişkiler Yönetimi, İstanbul: İstanbul Ticaret
Odası Yayınları, 2. Baskı, 2009.
RIFFE, Daniel, LACY, Stephen, FICO, Frederick; Analyzing Media
Messages, London,Lawrance Erlbaum Associates Publishers, 1998.
SARKAR, Sudeep; “An Introduction to Perceptual Organization”
Kimas, Sayı: 1-3, Boston, MA, USA, 2003.
75
SAKALLI, Nuray;Sosyal Etkiler:Kim Kimi Nasıl Etkiler?, Ankara,
İmge Kitabevi Yayınları, 5. Baskı,2010.
SAYDAM, Ali; İletişimin Akıl ve Gönül Penceresi Algılama
Yönetimi, İstanbul: Rota Yayınları, 4. Baskı, 2007.
SCHEUFELE, A.Dietram; “Framing As A Theory Of Media Effects”,
Journal of Communication, Kış, s.103-121, 1999.
SEVERIN,
Werner,
TANKARD,
James;
İletişim
Kuramları:
Kökenleri, Yöntemleri ve Kitle İletişim Araçlarında Kullanımları. Çev. Ali
Atıf Bir ve N. Serdar Sever. Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayınları, 1994.
SİLAH, Mehmet; Sosyal Psikoloji Davranış Bilimi, Ankara: Seçkin
Yayınları, 2. Baskı, 2005.
SONCU, Ayşegül, IŞIK, Umur; “Türk Arap İlişkiler Bağlamında Türk
Medyasındaki Algı Organizasyonu (2009 Davos Örneği),II.Uluslararası
Türk-Arap İlişkilerinin Dünü Bugünü Sempozyumu Bildiriler 26-27 Nisan
2011,2011.
UĞURLU, Özge;
“Halkla İlişkilere Algı Çerçevesinden Bakış”,
İstanbul İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı 32,s. 145-165, 2008.
YAYLAGÜL, Levent; Kitle İletişim Kuramları Egemen ve Eleştirel
Yaklaşımlar, Ankara, Dipnot Yayınları, 2006.
YİOUTAS, Julie, SEGVIC, Ivana; “Revisiting The Clinton/Lewinsky
Scandal: The Convergence Of Agenda Setting And Framing” Journalism
and Mass Communication, Sayı 80: 567, 2003.
76
YUMLU, Konca. Kitle İletişim Kuramları ve Araştırmaları, İzmir, yy.,
1994.
Wagemans, Johan v.d; “A Century of Gestalt Psychology in Visual
Perception: I. Perceptual Grouping and Figure-Ground Organization”,
American Psychology Assosation Psychological Bulletin, Cilt 138, Sayı
6,s. 1172-1217, 2012.
İNTERNET KAYNAKLARI
ALKAN, A. Turan; “İçki yasaklansın, Ayasofya da ibadete açılsın!”,
Mayıs 29, 2013, (Erişim) http://www.zaman.com.tr/ahmet-turan-alkan/ickiyasaklansin-ayasofya-da-ibadete-acilsin_2094782.html, 10 Temmuz 2013.
ALPAY, Şahin; “‘Hayat tarzı’ kaygısı niye?”, Mayıs 30,2013, (Erişim)
http://www.zaman.com.tr/sahin-alpay/hayat-tarzi-kaygisi-niye_2095234.html,
10 Temmuz 2013.
AŞIK,
Melih;
“Alkolik
şovlar!..”,
Mayıs
25,
2013,
(Erişim)
http://gundem.milliyet.com.tr/alkolik-sovlar/gundem/ydetay/1713643/default.htm, 10 Temmuz 2013.
AŞIK, Melih; “Cin Şişeden Çıktı”, Haziran 1, 2013, (Erişim)
http://cadde.milliyet.com.tr/2012/10/07/YazarDetay/1717480/31_Mayis_2013
_sosyal_patlamasi, 10 Temmuz 2013.
77
AYDINTAÇBAŞ, Aslı; “Ne gerek vardı bu yasaya?”, Mayıs 27, 2013,
(Erişim)
http://siyaset.milliyet.com.tr/ne-gerek-vardi-bu-yasaya-
/siyaset/ydetay/1714426/default.htm, 10 Temmuz 2013.
BALBAY, Mustafa; “AKP Düşman Arıyor!”, Haziran 15, 2013, (Erişim)
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/427880/AKP_Dusman_Ariyor_.html,
10 Temmuz 2013.
Bazı Kanunlar İle 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik
Yapılması
Hakkında
Kanun,
(Erişim)
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/06/20130611-1.htm, 5 Temmuz
2013).
BULAÇ, Ali; “Alkol ve demokrasi”, Haziran 17, 2013, (Erişim)
http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/alkol-ve-demokrasi_2101246.html,
10
Temmuz 2013.
BULAÇ, Ali; “Darbe garantili demokrasi!”, Temmuz 15, 2013, (Erişim)
http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/darbe-garantili-demokrasi_2110506.html,
18 Temmuz 2013.
BURSALI, Orhan; “Bir Şeriat Cetveli”, Mayıs 12, 2013, (Erişim)
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/424130/Bir_Seriat_Cetveli.html,
10
Temmuz 2013.
BURSALI, Orhan; “İstanbul'un Leşi Ortada Kalacak”, Mayıs 30, 2013,
(Erişim)
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/424764/istanbul_un_Lesi_Ortada_K
alacak.html, 10 Temmuz 2013.
78
BURSALI, Orhan; “Yaşadıklarımız Sistematik Ve Buzdağının Ucu”,
Mayıs
28,
2013,
(Erişim)
http://kitapdergi.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/424348/Yasadiklarimiz_Sistem
atik_Ve_Buzdaginin_Ucu.html, 10 Temmuz 2013.
CİVAOĞLU, Güneri; “Alkol yasağı” ters tepmiş”, Haziran 9, 2013,
(Erişim)
http://gundem.milliyet.com.tr/-alkol-yasagi-ters-
tepmis/gundem/ydetay/1720411/default.htm, 10 Temmuz 2013.
ÇAKIRÖZER, Utku; “'Dayatma ve Yasaklar Birey Özgürlüğüne
Saldırıdır'”,
Mayıs
27,
2013,
(Erişim)
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/424148/_Dayatma_ve_Yasaklar_Bir
ey_Ozgurlugune_Saldiridir_.html, 10 Temmuz 2013.
ÇETİNKAYA, Hikmet; “Ayran Yasası”, Mayıs 12, 2013, (Erişim)
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/421088/Ayran_Yasasi....html,
10
Temmuz 2013.
ÇETİNKAYA, Hikmet; “Türkiye Din Devleti mi?..” , Mayıs 29, 2013,
(Erişim)
http://pazardergi.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/424562/Turkiye_Din_Devleti_
mi_...html, 10 Temmuz 2013
DAĞI, İhsan; “Devlet bizim olsun, otoriter de olabilir!”, Mayıs 28, 2013,
(Erişim)
http://www.zaman.com.tr/ihsan-dagi/devlet-bizim-olsun-otoriter-de-
olabilir_2094389.html, 10 Temmuz 2013.
EVİN, Mehveş; “İçkili mekânların ölüm fermanı”, Mayıs 16, 2013,
(Erişim)
79
http://cadde.milliyet.com.tr/2012/09/22/YazarDetay/1709160/Ickili_mek%C3
%A2nlarin_olum_fermani, 10 Temmuz 2013.
EVİN, Mehveş; “Rakı da içerim ayran da”, Mayıs 23, 2013, (Erişim)
http://cadde.milliyet.com.tr/2013/05/18/YazarDetay/1712551/Raki_da_icerim
_ayran_da, 10 Temmuz 2013.
GÜRSEL, Kadri; “31 Mayıs 2013 sosyal patlaması”, Haziran 2, 2013,
(Erişim)
http://cadde.milliyet.com.tr/2012/10/07/YazarDetay/1717480/31_Mayis_2013
_sosyal_patlamasi, 10 Temmuz 2013.
KÖYATASI, Meriç; “Midilli, yatçıları Uzo Festivali’ne bekliyor”, Haziran
30,
2013,
(Erişim)
http://www.milliyet.com.tr/midilli-yatcilari-uzo/meric-
koyatasi/pazar/yazardetay/30.06.2013/1729842/default.htm,
10
Temmuz
2013.
LAGENDİJK, Joost; “Bağnaz Muhafazakarlık”, Mayıs 29, 2013,
(Erişim)
http://www.zaman.com.tr/joost-lagendijk/bagnaz-
muhafazakarlik_2094874.html, 10 Temmuz 2013.
MASU, Aro, “Bu yasa yüzünden yabancı yatırımcılar frene basacak”,
Mayıs 26,
2013,
(Erişim) http://www.milliyet.com.tr/-bu-yasa-yuzunden-
yabanci-/asu-maro/pazar/yazardetay/26.05.2013/1714077/default.htm,
10
Temmuz 2013.
ÖZGENTÜRK, Işık; “İçkiden Medet Umma Padişahım, Ters Teper…”,
Mayıs
26,
2013,
80
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/424008/ickiden_Medet_Umma_Padi
sahim__Ters_Teper__8230_.html, 10 Temmuz 2013.
PULUR, Hasan; “İçki tamam sırada marş var!”, Mayıs 29, 2013,
(Erişim)
http://gundem.milliyet.com.tr/icki-tamam-sirada-mars-var-
/gundem/ydetay/1715438/default.htm, 10 Temmuz 2013.
SİRMEN, Ali; “Neyi Yaptığın Değil...”, Mayıs 17, 2013, (Erişim)
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/422050/Neyi_Yaptigin_Degil....html,
10 Temmuz 2013.
TAVŞANOĞLU, Leyla; “Sahilde bağnazlığa yer yok”, Mayıs 26, 2013,
(Erişim)
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/424012/Sahilde_bagnazliga_yer_yo
k.html, 10 Temmuz 2013.
TEZ, Mehmet; “Türkiye’de dinlenen müziğin yüzde 95’i korsan”, Mayıs
11,
2013,
(Erişim)
http://cadde.milliyet.com.tr/2012/09/16/YazarDetay/1706715/%E2%80%9CT
urkiye_de_dinlenen_muzigin_yuzde_95_i_korsan%E2%80%9D, 10 Temmuz
2013.
TÜRKÖNE, Mümtaz’er;
Mayıs
26,
2013,
“Sarhoş iken selam vermek caiz midir?”,
(Erişim)
http://www.zaman.com.tr/mumtazer-
turkone/sarhos-iken-selam-vermek-caiz-midir_2093824.html,
10
Temmuz
2013.
TÜRKÖNE, Mümtaz’er; “Sarhoş iken selam vermek caiz midir?”,
Mayıs 26, 2013, (Erişim) http://www.zaman.com.tr/mumtazer-turkone/sarhosiken-selam-vermek-caiz-midir_2093824.html, 10 Temmuz 2013.
81
URAS, Güngör; “Alkollü içki tartışmaları bitmez”, Ağustos 14, 2013,
(Erişim)
http://ekonomi.milliyet.com.tr/alkollu-icki-tartismalari-
bitmez/ekonomi/ydetay/1749562/default.htm, 19 Ağustos 2013.
YALÇIN, Mehmet; “Bira düşmanlığı sağlıksızlık yaratır, bırakın gençler
rahatlasın”, Temmuz 22, 2013, (Erişim) http://www.milliyet.com.tr/biradusmanligi-sagliksizlik-yaratir-birakin-gencler-rahatlasin/mehmetyalcin/pazar/yazardetay/22.07.2012/1570120/default.htm, 28 Temmuz 2013.
YALÇIN, Mehmet; “İçki kültürü, alkolizme karşı”, Mayıs 26, 2013,
(Erişim)
http://www.milliyet.com.tr/icki-kulturu-alkolizme-karsi/mehmet-
yalcin/pazar/yazardetay/26.05.2013/1714090/default.htm, 10 Temmuz 2013.
YIDIZOĞLU, Ergin; “Muhteşem Mayıs - Haziran Günleri”, Haziran 3,
2013,
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/425492/Muhtesem_Mayis__Haziran_Gunleri.html, 10 Temmuz 2013.
(Erişim)
82
EKLER
EK-1 KODLAMA FORMU
KODLAMA FORMU
Tek yönlü sunum
Çift yönlü sunum
Yaşam biçimine müdahale vurgusu
Sağlık vurgusu
Toplumsal çıkar vurgusu
Bağnazlık vurgusu
Muhafazakârlık vurgusu
Otoriterlik iması
Lehte kanaat inşası
Aleyhte kanaat inşası
Turizme sekte vurgusu
Ekonomik zarar iması
Dışlama/ötekileştirme vurgusu
İğneleme
83
EK-2 KODLAMA FORMU REHBERİ
Tek yönlü – çift yönlü sunum: Hovland’a ait olan bu kuram, birisinin bir
şeye ikna edilebilmesi için tek yönlü bir sunumun mu, yoksa hem lehte hem
de aleyhte bir sunumun mu aynı anda verilmesinin sonuç getirdiği üzerine
eğilmiştir.
Hovland’a göre çift yönlü sunumun tercih edilme nedenlerinden biri bireylerin
bir hükme varırken mümkün olan her türlü bilgiyi elde edebilme hakkına sahip
olmasıyla birlikte daha adil bir yol olduğunun düşünülmesidir. Kaldı ki kitlenin
savunulan tezin karşıtı düşüncede olabilme olasılığı da göz önünde
bulundurulmalıdır. Çift yönlü sunumu savunanlara göre karşıt görüşteki
kimselerin görüşlerinin yer bulması ile iletilmek istenen düşüncenin karşı kitle
tarafından daha iyi karşılanması ve kabul görmesi mümkündü (Oskay,1985).
Hovland’ın deneyinde olduğu gibi çift yönlü sunum gerçekleşse dahi
savunulan tez değişmeyebilir. Her iki görüşe de yer vermenin amacı çoğu
kez daha çok kitlelere ulaşmak ve kendi görüşlerinden geçerek yenisine
adapte olmalarını sağlayabilmektir.
Lehte kanaat inşası: Belirlenen kategoriler kanaatleri olumlu yönde inşa
etme eğilimindeyse lehte kanaat inşası kategorisinde kodlanmıştır
Aleyhte kanaat inşası: Belirlenen kategoriler kanaatleri olumsuz yönde inşa
etme eğilimindeyse lehte kanaat inşası kategorisinde kodlanmıştır.
Yaşam biçimine müdahale: Metinler ‘yaşam biçimine müdahale’ söz
öbeğini içeriyorsa bu başlık altında kodlanmıştır.
Sağlık vurgusu: Yasanın toplum sağlığını gözeten, gençleri alkolden uzak
tutmayı hedefleyen bir yasa olduğuna ilişkin yapılan vurgular bu başlık
altında kodlanmıştır.
Toplumsal çıkar: Gençlerin, alkol tüketimine özendirilmemesi gerektiği,
kadın, çocuk ve yaşlıların alkolizmden yaşadığı mağduriyetlerin dile
getirilmesi ve alkol düzenlemesinin toplum açısından bir ihtiyaç olduğu
vurgusu yapılması ve alkolü az tüketmenin toplumsal olarak faydalı bir şey
olduğunu söyleyen metinler burada kodlanmıştır.
Bağnazlık vurgusu: Alkol tüketimine sınırlama getirilmesini bağnazlıkla
özdeşleştiren metinler ve uygulamayı geri kalmışlık, uygarlık düzeyine
yakışmayan sıfatlarla ifade ediyorsa burada kodlanmıştır.
84
Muhafazakârlık vurgusu: Yeni uygulamanın gerekçesi olarak muhafazakar
yönetim anlayışı olduğunu ileri süren ve dini referans gösteren metinler bu
başlık altında kodlanmıştır.
Otoriterlik iması: Uygulamanın bir dayatma olduğunu ve yasanın aslında bir
otoriter bir yaklaşım olduğunu söyleyen metinler burada ele alınmıştır.
İğneleme: Yasayı küçük düşürücü ve abartı kelimelerle ele alıp, bazı
gerekçelerin arkasına sığınıldığını ima eden ve ünlem cümleleriyle de
destekleyen ifadeler burada kodlanmıştır.
Turizme sekte vurgusu: Uygulamanın sahil kentlerinde yer alan işletme ve
otellere gelen turist sayısına zarar vereceğini söyleyen ve yazılar burada
kodlanmıştır.
Ekonomik zarar iması: Gelen turist sayısındaki azalmaya bağlı olarak ülke
ekonomisini olumsuz etkileyeceği algısı uyandıran cümleler burada
kodlanmıştır.
Dışlama/ötekileştirme vurgusu: Alkol tüketen kesimin tüketmeyenlerce
dışlanarak toplum içinde ayrımcılığa neden olacağını ileri süren yazılar
burada kodlanmıştır.
85
EK-3 ANALİZ EDİLEN BİRİMLER
“Alkol satışlarının ve reklamlarının sınırlandırılması”
“İçki satışlarının yeniden düzenlenmesi”
“Alkollü içeceklerin satış ve tüketiminin sınırlandırılmasıyla ilgili yasa”
“İçki içenler bile içkinin özendirilmesine karşıdır”.
“İçki satışlarının kontrol altında tutulması ve gençlerin alkolizme bulaşmaması
için alınacak tedbirleri destekliyorum”
“…hepsi değişik ölçülerde insan sağlığına aykırı olan, sadece kullananın
kendisine değil topluma da zarar veren uyuşturucuların pazarlanmasına”
kesin yasak getiren, sigara ve alkol kullanımını da sınırlandıran yasal
düzenlemelere ilke olarak olumlu bakıyorum.”
“Son alkol karşıtı yasalar”
“Bazılarına göre alkolün düzenlemeye tabi tutulması, kişilerin yaşama tarzına
müdahaledir. Bazılarına göre de düzenleme muhafazakâr toplum
tasavvurunun çoğunluk iradesiyle herkese empoze edilmesi; “en tehlikeli
olanı” düzenlemenin dinî yasakla örtüşmesidir.”
“Yasa alkol içimini düzenlemeye tabi tutmuyor, alkolü de yasaklamıyor.”
“Alkol konusu her yerde belli bir düzenlemeye tabidir. “
“Kadının suratını Çarşamba pazarına çeviren insana tabii ki alkol
kullanımıyla ilgili sınırlamalar getirilmelidir.”
“Bazı Avrupa ülkelerinde -örneğin İngiltere ve İrlanda- alkolle mücadele
ulusal mücadele stratejileri çerçevesinde ele alınmıştır.”
“Sonuç olarak mesele alkol satışına ve reklamına getirilen yeni yasaklar değil
aslında; devletin hayata, piyasaya, tercihlere karışması”
“Zaruri alkol düzenlemesi”
“Alkollü içki satış ve tanıtımına getirilen son yasaklar”
“O zaman hemen gelsin içki yasakları!”
“Bahane de hazır, çocukları ve gençleri korumak, toplumun ruh sağlığını
86
bozacak unsurları engellemek.”
“Sanıyorum burada aşırı bağnazlığın rolü var”
“Akşam saat 22.00’den sonra eve alkollü içecek getirmeyi yasaklıyor.”
“…alkol düzenlemesi adı altında yaşam biçimlerine müdahalede daha ileri
adımlar atılacağını biliyordu...”
“Alkol yasakları”
“Belediyelerin fiili olarak alkolü yasaklamaları”
“Sırada alkol yasağı var, bir torba yasanın içine sıkıştırılmış maddelerle bu iş
çözülürse bir önemli adım daha atılacak inşallah!”
“AKP’nin “alkol yasağı” önerisi Meclis’e geldi.”
“Bir insan ister alkollü içki içer, ister içmez...”
“Bağımlılıkla mücadelenin her türlüsü gibi alkol bağımlılığıyla mücadele de
iyidir. Ama alkol bağımlılığı tehlikesi olmayan bizim gibi bir toplumda, alkol
bağımlığıyla “Mücadele adı altında, onu da aşıp kendi yaşam biçimini
dayatma yasası çıkarılıyorsa bu toplum sağlığını güçlendirmez, sağlıksız
toplum yaratır”
“Alkol: Siyasal iktidarca baş düşman muamelesi.. Yasalarla alkol satım ve
içiminin kamusal mekânlarda neredeyse imkânsız hale getirilmesi.”
“Alkollü içki satış ve tanıtımına getirilen son yasakların, gerekçe gösterildiği
gibi çocukların sağlığını koruma amaçlı olmayıp AKP’nin Türk toplumunu tek
tip ‘İslamcı’ kıyafet içine sokma niyetiyle alakalı olduğu kamuoyunda genel
kabul görür hale geldi”
“Getirilen son alkol yasakları…”
“Özgürlüklere saldırı: Hükümetin hayatın her alanında alkol kullanımını
yasaklama çabasını bireylerin özgürlük alanına saldırı olarak görüyorum. “
“İçki yasakları Meclis’ten geçince, gazete köşeleri eleştirilerle dolup taşar
oldu”
“Meclis’ten bir alkol yasağı yasası geçti.”
87
“Başbakan, alkol yasağını dini vecibelere bağladı”
“ 11 milyon turist çeken bir bölgede çok tutucu bir politika izlerseniz ayakta
kalamazsınız.”
“Bu noktadan daha ileri gidilirse turizmi son derece baltalar.”
“Alkollü içki satışı ve tüketimine ciddi yasaklar getiren yasanın kaçak içkiyi
özendireceğini, bunun da ölümlere neden olacağını vurguluyor.”
“İçkinin çok içildiği, tüketildiği ülkelerde dahi, içki satışına bir denetleme var.”
“Kadınların başını örttük mü, erkeklerin de elinden kadehi aldık mı gerisi
kolay!”
“Alkol”
düzenlemesi,
kısıtlaması,
yasağı...”
“Hangisini derseniz deyin bu da “yaşam tarzına müdahale” olarak
algılanmakta, tepki üretmekte.”
“İdeolojik amaçlı bu içki yasağı çok ciddi bir kırılmaya neden olmuştur.”
“Başbakan bu arada sosyal içici sınıfına giren insanları, “alkolik, ayyaş, kıyak
kafalı” gibi ifadelerle aşağıladı.”
“Yasadaki kısıtlama ve yasakların, halkın sağlığını korumanın ötesinde
toplumun önemli bir bölümünü oluşturan laik kesimin mutena içki kültürünü
gayrimeşru ve ayıplı hale getirmeyi, bir hayat tarzını kamusal alanda
görünmez kılmayı amaçladığı anlaşılıyordu”.
“Geçen hafta içki satışına yönelik Meclis’te kaşla göz arasında getirilen
kısıtlamalar”
“Kimse çıkıp ‘Biz muhafazakâr partiyiz; içkiye de karşıyız’ demedi. Oysa
gerçek bu. “
“Yasa, içkiyi yasaklamak için değil, ‘Biz içkiye karşıyız’ mesajı vermek için
çıkıyor”
“Türkiye’de kayda değer bir alkolizm sorunu yok”.
“Ancak çıkarılan içki yasası, ciddi bir sınıf ayrımcılığı içeriyor. “
“Bu yasa, ‘Turist ve Türk vatandaşı’ ve ‘Zengin ve Fakir’ arasında ayrım
yapmaktadır. “
88
“Alkolün tanıtım
ve reklamına, satışına sınırlamalar getiren yasa ile
ilgili TURYİD Başkanı ve işletmeci Kaya Demirer ile konuştuk. Demirer,
bunun turizmi çok baltalayacak bir gelişme olduğu kanaatinde ”
“Hangi yasağın nasıl uygulanacağı, bunun turizme ve gündelik hayatımıza
nasıl yansıyacağı ile ilgili bir dolu belirsizlik var.”
“Ülkeyi içkiden arındırma hamlesi”
“Meclis alkol yasasında hız rekoru kırıyor”
“Esas yasak gerekçesi ise malum; dindar görünme çabası.
Alkol zararlıdır ama yasakçılık, çağdışıdır.”
“Alkollü araç kullanmaya karşı her türlü önlem alınmalı. Hepimiz
desteklemeliyiz. Ancak gerçekleri çarpıtmaya, halkı yanıltmaya gerek var
mı?”
“Bu
yasakların
gerekçesi
sözde
halkın
sağlığı...
Ancak Türkiye zaten Avrupa’da 30 ülke içinde en az alkol tüketen ülke...”
“Son çıkan alkol düzenlemesinin neden olduğu tereddütler üzerine bu etkinlik
iptal edildi”
“Çünkü devlet onları alkolden koruyacağım diye sosyal hayatlarını bitirmeye
niyetli”
“Gençleri alkolden korumak” gibi masum bir gerekçeye sığınan içki
yasakçılığı”
“Müzik festivallerinde bira düşmanlığı yapılması alkollü içeceklere bakış
açısının sığlığından kaynaklanıyor”
“Turistler de alkol karşıtı harekattan payını alacak!”
“Muhafazakârlar, içki yasasını gençleri alkolden korumak ve alkolizmle
mücadele olarak savunuyor. Aksini söyleyenler, bu anlayışa göre alkolik ve
günahkâr damgasını yiyor.”
“En acıklısı, yeme içme kültürüne, dolayısıyla kişinin seçim hakkına bu
şekilde müdahale etmenin yarattığı despotik ortam.”
“Alkollü içki kullanımını sınırlamak için hükümetin almakta olduğu tedbirler”
89
“Başbakan’ın dinin emrettikleri doğrultusunda yasa yaptığını itiraf etmesidir.”
“Başbakan “Alkol Yasası”yla ilgili şöyle diyordu:”
90
EK-4 6487 SAYILI BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE
KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN İÇİNDE
YER ALAN DÜZENLEME
MADDE 2 – 8/6/1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler
İnhisarı Kanununun mülga 6ncı maddesi aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
“MADDE 6 –Alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve
tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamaz. Bu ürünlerin kullanılmasını ve satışını
özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik yapılamaz.
Ancak, münhasıran alkollü içkilerin uluslararası düzeyde tanıtımına yönelik
ihtisas fuarları ile bilimsel yayın ve faaliyetler düzenlenebilir. Alkollü içkileri
üreten, ithal eden ve pazarlayanlar, her ne surette olursa olsun hiçbir
etkinliğe ürünlerinin marka, amblem ya da işaretlerini kullanarak destek
olamazlar. Açık alkollü içki satışı yapmaya ilişkin izin belgesi olan
işletmelerde
servis
ve logo kullanılabilir.
amaçlı
materyallerde
Televizyonlarda
yayınlanan
marka,
dizi,
amblem
film
ve
müzik kliplerinde alkollü içkileri özendirici görüntülere yer verilemez.
Alkollü içkileri üretenler, ithal edenler ve pazarlayanlar her ne amaçla
olursa olsun, teşvik, hediye, eşantiyon, promosyon veya bedelsiz olarak
alkollü içki dağıtamazlar.
Alkollü içkiler, tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere on sekiz
yaşını doldurmamış kişilere satılamaz veya sunulamaz.
On sekiz yaşını doldurmamış kişiler, alkollü içkilerin üretiminde,
pazarlanmasında, satışında ve açık sunumunda istihdam edilemez. Yasal
91
düzenlemeler uyarınca gerçekleştirilen eğitim amaçlı çalışmalar bu hükmün
dışındadır.
Alkollü içkiler, otomatik satış makineleri ile satılamaz, her nevi oyun
makineleri veya farklı yöntemlerle oyun ve bahse konu edilemez. Bu ürünler
basın ve yayın yoluyla tüketicilere satılamaz ve posta ile satış yöntemi
kullanılarak gönderilemez. Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri arasında
perakende olarak satılamaz.
Alkollü içkiler sunum izni verilen yerlerde açık olarak tüketilebilir ve bu
yerlerde tesis sınırları dışında tüketilmek üzere alkollü içki satışı yapılamaz.
Alkollü içkiler, işletme dışından görülecek şekilde perakende olarak
satışa arz edilemez.
İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere, Türkiye’de üretilen veya
ithal edilen alkollü içkilerin ambalajları üzerine, zararlarını belirten Türkçe
yazılı uyarı mesajları konulur. Uyarı mesajları resim, şekil veya grafik
biçimlerinde de olabilir. Uyarı mesajlarını taşımayan alkollü içkiler satışa arz
edilemez, satılamaz. Uyarı mesajlarının şekli, boyutu ve içeriği Sağlık
Bakanlığının uygun görüşü alınarak Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme
Kurumu tarafından belirlenir.
Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki
ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici
hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz. Ancak, ihraç amaçlı
üretilenlerde bu fıkra hükmü uygulanmaz.
İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere, alkollü içki kategorisindeki
ürünlerin işlenmesi sonucunda, elde edilen alkolsüz içkilerde; içeriğinde alkol
92
kalmış içeceklerin ambalajları üzerine içerdiği alkol miktarı, alkol tamamen
alınmış ise alkolün tamamen alındığı hususu tüketiciler tarafından kolaylıkla
okunabilecek şekilde yazılır.
Meskun mahaller
ve
konaklama
yerleri
hariç
olmak
üzere,
otoyollardaki ve devlet karayollarındaki yapı ve tesislerde alkollü içki satışına
ve tüketimine izin verilmez. Öğrenci yurtları, sağlık hizmeti verilen yerler, spor
müsabakası yapılan stadyum ve kapalı spor salonları, her türlü eğitim ve
öğretim kurumları, kahvehane, kıraathane, pastane, bezik ve briç salonları ile
akaryakıt istasyonlarının mağaza ve lokantalarında alkollü içkilerin satışı
yapılamaz.” (Bazı Kanunlar İle 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik
Yapılması
Hakkında
Kanun,
(Erişim)
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/06/20130611-1.htm, 5 Temmuz
2013).
93