idima`dan gökova- akyaka`ya

Transkript

idima`dan gökova- akyaka`ya
İDİMA’DAN GÖKOVA- AKYAKA’YA
İDİMA KAYNAKLAR
MEHMET BİLDİRİCİ
İnşaat.Y.Mühendisi
Araştırmacı-Yazar
ŞİŞLİ –İSTANBUL, 2007
İDİMA’DAN GÖKOVA- AKYAKA’YA
İDİMA KAYNAKLAR
MEHMET BİLDİRİCİ
İnşaat.Y.Mühendisi
Araştırmacı-Yazar
İSTANBUL ŞİŞLİ- 2007
ÖNSÖZ
Sayın Mehmet Bildirici
Serginizi gezdim, CD’nizi iyi dikkatli okudum. Çok esaslı bir çalışma yapmışsınız.
Kutlarım.
Keşke hepimiz sizin gibi yaşadığımız yerlerin geçmişini inceleyebilsek, sözlü tarih
çalışması yapabilsek…
1960 yılından bu yana yaşadığım Akyaka’nın geçmişini,
En iyi dileklerimle çalışmalarınızın devamlı olmasını diliyorum.
Aydın Turunç
Maden.Y.Müh. (İTÜ 1960)
Akyaka 02.08.2006
Sevgili Mehmet Bey
Çok yılların uğraşı, yorulmadan itina ile toplamış olduğun belgeler ile derneğimize ve
Akyaka’ya büyük bir katkıda bulundunuz.
Bunun için yılların emeği için teşekkür etmek istiyorum.
Bir sonraki serginize kadar….
Sevgi ve saygılarımla
Thomas Schmitz
Gökova Akyaka’yı Sevenler Derneği Yöneticisi
06.08.2006 Akyaka
3
İÇİNDEKİLER
31akyakam
Önsöz
3
Çevre hakkında yayınlar listesi
5
Tarihi Yayınlarda Akyaka
Piri Reis – Kitab-ı Bahriye
13
Cousin-Diehl – Idyma (Türkçe çeviri)
14
Louis Robert -Idyma (Türkçe çeviri)
15
Guidi -Idymos (Türkçe çeviri)
21
George Bean – Carian Coast III –Idyma - Türkçe Çeviri
22
Paavo Roos – Hayıtlı – Türkçe çeviri
26
Akyaka’da Arkeolojik Gezintiler –Azizi Albek
27
Charles Newton (English)
30
George Bean – Carian Coast III (English)
31
Paul Benedict – Ula an Anatolian town (English
38
32akyakam
Die Inschriften (Idyma yazıtlar) Almanca
39
Guy Meyer Mektubu (Fransızca)
53
İstanbuler Mitteliungen (Almanca Hayıtlı- Paavo Roos)
60
Şevki Bardakçı –Karia’da Gömütler –Tasarım
63
Idyma (internetten)
66-68
33akyakam
Etudes Anatoliennes –Idyma –L.Robert (Fransızca)
69
Idyma – Cousin & Diehl (Fransızca)
94-100
34akyakam
Genel Tarihi bilgiler (George Bean) English
101
Rhodian Peraea (George Bean) English
111
Guidi – Idymos (İtalyanca)
117-124
35akyakam
Paavo Roos (Idyma kaya mezarlar- English)
125-138
36akyakam
Herodot Tarihinde Caria (English)
139
Karia Bölgesi ve Karialılar
144-148
4
ÇEVRE HAKKINDA ÖNEMLİ YAZARLAR VE YAYINLARI
STRABO ( M.Ö. 65- M.S.23)
Coğrafya'nın babası
Amaseia (Amasya) kentinde doğmuş, Nyssa (Aydın-Sultanhisar) kentinde öğrenim
görmüştür. Grekçe yazılmış, Geographica (Coğrafya) adlı eserinin 12-13-14 nolu kitapları
(bölümleri) Anadolu hakkında bilgi verir. 14 nolu kitabında Kerme körfezinde Halicarnassus
ve Cnidus kentleri arasında, Ceramos (Ören) ve Bargasa adlı kentlerin bulunduğunu yazar.
(Bargasa kentinin körfezde olmadığı ve onun yerinde İdyma kentinin bulunduğu sonraları
anlaşılmıştır.)
Lucius Annaeus SENECA (M.Ö. 2 ?-65)
Latin filozof, tarihçi yazar. Çeşitli felsefe eserleri yanında Latince yazılmış olan "Quaestiones
Naturales- Doğa İncelemeleri" adlı eserinde (III-19) İdymus isminden söz edilir.
ARRİANOS ( 95- 150 ?)
Grek yazar, tarihçi. Nikomedya (İzmit) kentinde doğdu. Büyük İskender'in seferini
ΑΛΕΞΑΝ∆ΟΥ ΑΝΑΒΑΣΙΣ - "İskender'in Anabasis" adlı eserinde anlattı.
"Halikarnassos (Bodrum) kentinin, Büyük İskender'in kuşatmasından bir yıl sora teslim
olduğunu ve Thera (Yerkesik), Callipolis (Kızılyaka) kalelerini de aynı zamanda M.Ö. 333
yılında teslim olduğunu yazar. Büyük İskender bu tarihte Tarsus'ta idi.
Kladius PTOLEME (100 ?-170 ?)
İskenderiye okulundan Grek Astronom, matematikçi ve coğrafyacı
Ptoleme'de İdyma Ιδυµοσ olarak geçer. ΚΙΒΥΡΑΤΩΝ (Kibriya, Burdur-Gölhisar) merkezinin
ve bunun yanında diğer Ortaçağ kentlerinin isimleri şöyle:
Κιβυρα, Ιδυµος, Πιστος ?, Λωρµα, Αδησσος, Υδισσα ?, Θηρας, Πυρρα. Bilinen kentler Kibyra,
İdima ve Lorima'dır.
(Kaynak: W.Ramsay Anadolu'nun Tarihi Coğrafyası-Caria kentleri)
STEPHANOS ( 5. Yüzyıl)
Bizanslı tarihçi. 5. Yüzyıl da yaşamıştır. Eserinde İdima şu sözlerle geçiyor.
Ιδυµα, πολις Καριας, ου και Ιδυµος ποταµος, το εθνικον Ιδυµευς και Ιδυµιος λεγεται και Ιδυ
µη η πολις. Grammer kurallına göre şöyle belirtir.
Ηδυµη πολις Καριας. το εθνικον Ηδυµαιος.
(Robert L. Etudes Anatoliennes s.472-1)
5
PİRİ REİS ( 1465 ?- 1554)
Gelibolu'da doğdu. Korsanlık yaptı. 1499 yılında Osmanlı devletinin emrine girdi. 1522 yılında
Rodos seferine katıldı. 1547 yılında Mısır kaptanlığına atandı. 1554 yılında görevini
yapmadığı gerekçesi ile Kahire'de idam edildi. Eserleri:
1- Dünya haritası 1513 yılında hazırladı, Yavuz Sultan Selim'e sundu.
2- Kitab-ı Bahriye- 1521
Bu kitapta denizcilere Ege ve Akdeniz limanları gözleme dayanarak tanıtılmaktadır. Yöreyi
bilen Piri Reis'ten çevre hakkında doğru bilgiler gelmektedir. Kitap 1525 yılında Kanuni
Sultan Süleyman'a sunulmuştur. Yaptığı çok değerli ve tartışmalı harita 1929 yılında
bulunmuştur. (Büyük Larousse)
Kitab-ı Bahriye'de Gereme körfezi ile ilgili bilgiler "Gökova Akyakayı Sevenler DerneğiMayıs 1995" yayınlanmış ve bu bölüme eklenmiştir.
EVLİYA ÇELEBİ (1611-1682)
İstanbul'da doğdu. Türk gezgini. 1640 yılından ölümüne kadar gezgin olarak dolaşmış ve
gördüğü yerleri yazmıştır. Eseri 10 ciltlik "Seyahatname'dir. Mısır'da öldüğü sanılıyor. 1670
yılında Muğla ve çevresini ziyaret ediyor.
Cova (Gökabad ?) İskelesi olduğunu, yıkıntı halinde Cova kalesinin bulunduğunu belirtiyor.
Yörede Muğla, Ula, Yerkesik ve deniz kıyısında Gereme ve Gökabad kazalarının olduğunu
yazıyor.
CHARLES FELLOW
1838 yıllarında bölgede araştırma yaptı.
-" A journal written during an excursion in Asia Minor" London 1839
-“An account of discoveries in Lycia, London 1840”
R. HOSKY
Eseri: "Narrative of a survey of the South coast of Asia Minor and a town into interior of
Lycia"
"The journal of Royal Geographical Society of London" vol.12, p. 143-161 "Anadolu'nun
güney kıyılarında ve Likya'da bir ilçede araştırma"
1840 yılında çevrede coğrafya araştırmaları yapıyor. Gökova limanını ziyaret ediyor. Batı'da
Cova olarak bilindiğini belirtiyor. 1819 yıllarında Rodoslu Yahudi Salomon el Hadef'in Gökova
iskelesinde bir deposu olduğunu bildiriyor. Marmaris'in çok küçük bir yerleşim yeri olduğunu
belirtiyor, bir İngiliz gemisinin gelişinin yeni kulübeler yapımına sebep olduğunu belirtiyor.
Heinrich KİEPERT (1818-1899)
Alman coğrafyacı ve haritacı, 1843-1845 yılları arasında Anadolu'da harita çalışmaları yaptı.
Türkiye'de ilk harita çalışması yapan araştırmacı. Eserleri:
6
1. Karte von Kleinasien Berlin 1845
2. Lehrbuch der Alten Geographie Berlin 1878
(1845 tarihli haritada İdyma yerinde Bargasa kenti gösterilmiştir.)
Sir Charles NEWTON (1816-1894)
Anadolu'da araştırma ve incelemelerde bulundu. İngiliz tarihçi ve arkeolog. 1856 yılında
Halikarnassos'ta bulunan "Mouseleion"u buldu.
Eseri: " A history of discoveries at Halicarnassus, Cnidus and Branchidae" 1862, 1863 I, II,
London 1865.
"The travels and discoveries in the Levant" I, II, London 1865
1856 yılında Gökova yöresinden geçti, ve Gökova limanını ziyaret etti. Eserinde o günkü
yolları anlatmaktadır. Yöreden geçişine İngilizce bölümde yer verilmiştir.
Ch. DİEHL ve G. COUSIN
Bölgede ilk epigrafik inceleme yapan Fransız araştırmacılar. 1885 yılında bölgeyi gezdiler.
"VILLES INCONNUES DU GOLFE CERAMIQUE- Kedreai et Idyma" adlı Fransızca makaleyi
"Bulletin de Correspoundance Hellenique -1886 cilt 10 -sayfa 423-430 (BCH)
Bu araştırmacılar okudukları kitabelere dayanarak, İdyma kentinin Gökova körfezi ucunda
şimdiki Orman kampının yerinde olduğunu belirlediler.
Prof Ch. Diehl Bizans tarihi ve sanatı araştırmacısı idi. Birinci Dünya savaşının arkasından
İstanbul'da "Fransız Arkeoloji Enstitüsü" kuruldu. Bu enstitünün Müdürü Paris'te bulunan
Prof. Ch.Diehl ve İstanbul'daki temsilcisi ise gene Bizans tarihi uzmanı Jean Ebersolt (18791933) idi. (Kaynak Jean Ebersolt, Bizans İstanbul'u, 1996, s.III-V)
Fransızca olan makalenin Türkçe çevirisi bu bölüme eklenmiştir.
Ayrıca Cousin’in “Voyage en Carie” BCH 24, 1900, 24-69.
Cousin & Deschamps “ Inscriptions de Moughla en Carie, BCH 100 ,1886
HULA ve SZANTO
Yörede araştırma yaptılar. Eserleri : "Bericht über eine Reise in Karien". Wien 1895
Bölgeyi 1893-1894 yılında ziyaret ettiler. İdyma kentine ait iki yazıtı ve Kallipolis kentine
(Kızılyaka, Elmalı köyü civarları) Duran Çiftlik'te Roma İmparatoru Domitianus'a (İmp.81-96)
ait olan yazıtları buldular ve yayınladılar.
VITAL QUINET
Coğrafya, nüfus ve yol konularında Fransızca eseri var: "La Turquie d'Asie, Geographie,
Administrative, Statistique, Descriptive et Raisonnee de chaque Province de l'Asie Mineure"
1890-1894, 4 Bande.
Bu eserin 4. Cildinin 72 sayfasında, Muğla'nın konum itibariyle dağlar arasında kaybolmuş bir
kent olduğu, komşu kentlerle hayvanların güçlüklerle geçebileceği patika yollarla ilişki
7
kurulduğu, bir iki yıldan beri Muğla'yı Gökova'ya bağlayacak araba yolu inşa edilmeye
başlandığı ve 30 km civarında olabileceği ifade edilmektedir. Gökova limanının gemilerin
düzenli seferler yapmasına uygun olmadığı, ancak yük gemilerinin yanaştığı açıklanmaktadır.
Ayrıca Aydın iline demiryollarının gelmesi ile ticaretin kuzeye kaydığı ve Gökova limanının
öneminin azaldığını belirtiyor.
PATON & J.L.MYRES
W.R. Paton ile yörede coğrafya araştırması yaptılar. Eserleri:
-" Researches in Karia, geographical journal, 1897, vol. 9, p.38-54
-“Karian sites and inscriptions” JHS 16, 1896
W.R. PATON
Çevrede araştırma yaptı. Eseri: " Sites in East Caria and South Lydia" "Journal of Hellenic
Studies, 1900, vol 20, p.57-80" . Kıran dağının altında tüm sahil boyunca kaynayıp denize
ulaşan su kaynakları olduğunu yazar.
Ayrıca; “Ceramic Gulf, CIR 2, 1888, 328-329
VON DIEST
Çevrede coğrafi ve haritacılıkla ilgili 1919 yılında araştırma yaptı. "Pet. Mitteilungen 1909"
Sahilden içeride, Araplar çayının üzerinde mahmuz gibi bir tepe olan Zeytin Belen’de (368
kotlu Asartepe) kale kalıntıları bulunduğunu, gene körfezin güneyinde bir tepe üzerinde de
kalıntılar (Ferek Kızılasarı) olduğunu belirtmektedir. Ayrıca Akbük Asarı hakkında da bilgiler
vermektedir.
DELATTE
"Les Portulans grecs" Aziz Kosma hakkında bilgiler vermektedir.
TOMASCHECK
"Zur hist. Topographie, Kleinasien im Mittelaltar" Aziz Kosma hakkında bilgiler vardır.
MEDITERRANEAN PILOT
5th edition, 1918, denizciler bölge hakkında bilgiler vardır.
PAUL WİTTEK
"Das Fürstentum Mentsche 1918" Menteşe Beyliği olarak 1934 tarihinde Almanca olarak
yazılmış eseri Türk Tarih Kurumu tarafından 1944 tarihinde Türkçe'ye çevrilmiştir.
8
G.GUIDI
İtalyan araştırmacı, Muğla İtalya işgali altında iken araştırmalarda bulundu. İdimos ile ilgili
"Viaggio di esplorazione in Caria" isimli makalesi "Annuario della scuola archeologia di
Athene Vol.4-5 (1921-1922) sayfa 369-374 de İtalyanca yayınlandı.
İtalyanca olan eserin İdima ilgili bölümünün Türkçe çevirisi bu bölüme eklenmiştir.
ZEKAİ EROĞLU (1889- ?)
Sakız (Chios) adasında doğdu. İlk öğrenimini bu adada tamamladı. Grekçe biliyor. Önceleri
Sakız, Kalimnos adalarında çalıştı, Muğla’ya geldi ve Encümen üyesi oldu.
1939 yılında “Muğla Tarihi”ni yazdı. Çevre ve özellikle Gökova hakkında yerli ilk ciddi
araştırmadır. Fransızca ve Grekçe bilmesi yabancı kaynakları anlamada yardımcı olmuştur.
Ancak günün aşırı milliyetçi görüşleri doğrultusunda olaylara tarafsız bakmadığı kanısını
taşıyorum.
LOUIS ROBERT (1904- Paris1985)
Helenistik dönem Grek yazılarının okunması konusunda uzmanlaştı ve bu yazılarda ki eksik
yerlerinin saptanmasında kurallar geliştirdi. Anadolu'da Helenistik kentlerin tarih ve
coğrafyası konusunda çalıştı. 1956-1964 yılları arasında İstanbul'da Fransız Arkeoloji
Enstitüsünün başkanlığında bulundu. Fransızca ile yazılan hiç bir eseri Türkçe'ye çevrilmedi.
Çevre hakkında en önemli araştırmaları gerçekleştirmiştir. Eserleri:
1.Etudes Anatoliennes - Anadolu Araştırmaları- Paris 1937
(Burada Idyma konusunda inceleme vardır.)
2. Hellenica 13 cilt (1940-1965)
3. Villes d'Asie Mineure - Anadolu Kentleri
4.La Carie- Karia Bölgesi- Jeanne Robert ile birlikte
(Afrodisias ve çevresi inceleniyor)
GEORGE BEAN (1903-1977)
İngiliz filolog ve tarihçi. Cambridge Üniversitesi'ni bitirdi. İngiltere'de1926-1943 yılları
arasında klasik Grekçe dersleri verdi. 1943-1968 yılları arasında İstanbul Üniversitesi'nde
filoloji derslerini yürüttü. 1965 yılında onursal profesörlük unvanı verildi. Batı ve güney
Anadolu'daki antik kentler konusunda çalıştı. Çevre hakkında en önemli araştırmaları yaptı.
Başlıca eserleri:
1. The Rhodian Perae (1954) - ( İdima çevresi ile ilgili çalışmalar)
2. The Carian Coast III- J.M. Cook ile "Annual of the British Scholl at Athens, vol.52 -1957
3. Aegean Turkey -London 1966
4. Turkey's Southern Shore -London 1968
5. Turkey beyond the Meander- London 1971- İdima konusunda bilgi var.
9
6. Lycian Turkey- London 1978
PAAVO ROOS
İsveçli bilim adamı, araştırmacı, Karia bölgesinde özellikle kaya mezarlar konusunda
araştırmalarda bulundu. Eserleri
-“The rock-tomb doors of the Lyco-Carian borderland” OpAth 10, 1971 -25-30
-“The rock-tombs of Caunus, Göteborg 1972
-“Alte und neuve Inshriftenfunde aus Zentralcarien- Orta Karia'da eski ve yeni yazıtlar adlı
incelemesi "Istanbuler Mitteilungen des Deutschen Archaologisches Institüt-Band 25 -1975sayfa 335-341 de yayınlandı. Hayıtlı hakkında bilgiler vardır
-“The rock-tombs of Caria, Ankara 1978
-“Survey of rock-cut chamber-tombs in Caria, Göteborg, 1985
- “Survey of rock-cut chamber-tombs in Caria, Göteborg, 2006
WOLFGANG BLÜMEL
İdima kenti yazıtlarının tümümü yayınlamıştır. "DIE INSCHRIFTEN DER RHODISCHEN
PERAIA" Österreichte Akademie der Wissenchhaften Rheinisch-Westfaelische Akademie
der Wissenchaften" kurumunun 1991 Dr.Rudolf Habelt GMBH- Bonn, yayını
İçinde Almanca olarak çevrede okunmuş 19 yazıtın açıklaması bulunmaktadır.
GUY MEYER
Paris' de yaşıyor. Fransız Araştırmacı. İdima ile ilgili tüm bu bilgileri ve yöredeki kitabeleri
bize ulaştırdı. Kendisi ile yazışma fırsatı buldum. Fransızca 7 sayfalık Gökova tarihi ile ilgili
mektubu bulunmaktadır.
Prof. A. BRESSON
Rodos ve Karia bölgesindeki Grek yazıtları konusunda çalışmaktadır.
P. BENEDICT
Ula ve çevresi hakkında " ULA an Anatolian Town" Leiden, E.J. Brill, 1974 isimli yayını
bulunmaktadır. Ula yanında Gökova hakkında da bilgiler yer almaktadır.
Bir atasözü
Otu kekik, kuşu keklik, olan yere gitme
Otu saz, kuşu kaz, olan yere git
10
AKYAKA'DA MUĞLA’DA YAŞAYAN ARAŞTIRMACILAR
ÜNAL TÜRKEŞ
Muğla konusunda araştırmacı ve kaynak kişidir. Muğla Devrim gazetesinin sahibi ve
yazarıdır. Aynı zamanda, Muğla Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı, Atatürkçü Düşünce
Derneği İl başkanlığı, Muğla ve Yöresinin Kültürel Mirasını Araştırma ve Uygulama Merkezi
Yönetim kurulu Üyeliği,Türk Hava Kurumu Muğla İl Başkanlığı, Muğla Şah TV Yönetim
Kurulu üyeliği, Muğla İl Yıllığı Hazırlama Komitesi Üyeliği görevlerinde bulunmuştur.
Türkeş Yerkesikli'dir. Bu yöre ile araştırmaları vardır. Aynı zamanda "Yerkesiği Tanıtma ve
Geliştirme Derneği 2. Başkanlığı" görevinde bulunmuştur.. Aynı zamanda Gökova'da evi
olan Ünal Türkeş'in yayınlanmış eserleri şunlardır.
1. Yerkesik Monoğrefyası
2. Kurtuluş Savaşında Muğla
3. Muğla-Konya İlişkileri
AZİZ ALBEK (1923)
İstanbul'da doğmuştur. Lise öğrenimini Haydarpaşa Lisesi'nde, lisans öğrenimini İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji bölümünde tamamlamıştır. Side, Perge, Adana
Karatepe kazılarında görev almıştır.
1954 yılında İstanbul Üniversitesi Foto Film merkezine asistan olarak görevlenirilmiş, daha
sonra bu kurumun Müdürlüğüne getirilmiştir. Aynı kurumdan 1989 yılında emekli olmuştur.
Arkeolog olan Albek yazları Akyaka'da, kışları ise İstanbul'da emeklilik günlerini
geçirmektedir. Çevreyi inceleyerek bulduğu kalıntıları Gökova Akyaka’yı Sevenler Derneği
Bülteninde yayınladı. Çevrenin tarihi zenginliklerini inceleyerek bizlerin de öğrenmesini
sağladı. Aynı zamanda araştırmacı ve yazar olan eşi Suzan Albek ise Akyaka hakkındaki
Fransızca metinleri Türkçe'ye çevirdi.. Eserleri:
1. Eynif Ovası ve Tol Hanı Hakkında Rapor- 1970
2. Perge Şehri Su Yolları - Belleten Dergisi-1972
3. Asar Tepesinde Yazıtlı Kilise- Belleten Dergisi 1974
4. Papazlık Suyu (Akyaka) G.A.S. Derneği Bülteni- 1994
5. Akyaka'da Arkeolojik Bir Gezi-
"
"
".
Aziz Albek 1960 yılında Türk-Alman Derneği’nde “Anadolu Güneşi Altında” isimli fotoğraf
sergisini açtı. Aynı sergiyi 2004 yılında Akyaka’da Nail çakırhan & Halet Çambel Kültür ve
Sanat Evi”nde tekrarladı.
ŞEVKİ BARDAKÇI
Arkeolog, Çevre kaya mezarlar konusunda araştırmaları vardır. Halen Muğla Müze
Müdürüdür.
- İdyma ve çevres iKaria mezarları, İzmir 1990
-“Karia’nın sessiz tanıkları, gömütler, Tasarım 26, 1992
11
HEIKE THOL- SCHMİTZ (1962)
1962 yılında Köln (Almanya) kentinde doğdu. 1981 yılında liseyi bitirdi ve Heidelberg
Üniversitesinde arkeoloji ve Jeoloji okudu ve eşi Thomas Schmitz ile tanıştı. Thomas
Schmitz Karsruhe’de doğdu. Würzburg Üniversitesi’nde tıp okudu.
Bir süre Girit adasında yaşayan çift, 1986 yılında Gökova'yı gördüler ve çok beğendiler.1990
yılında eşi Thomas Schmitz ile birlikte, Akyaka'ya yerleşti.
1995 yılında "Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneği" başkanlığına seçildi. Halen bu görevini
sürdürmektedir. Çevre konularında 1994 yılından bu yana özellikle Gökova çevresi ile
araştırma yapmakta, çeşitli toplantılara katılarak bu değerleri tanıtmaktadır.
Yayınlanmış Eserleri:
a) Gökova'da yaşayan yerli ve göçmen hayvanlar" Bildiri, İzmir 1994
b) Gökova Hayvanları, 1999, Bildiri, Gökova Su samurları Semineri
c) Akyaka'da Su Samurları, bildiri, "Tabiat ve İnsan 2000/01, Su samuru özel sayısı
Daha geniş bilgi için:
web.ttnet.tr/heike_thol-schmitz/heike_thol-schmitz_hakkında.htm
MEHMET BİLDİRİCİ (1939)
1939 yılında Konya'da doğmuştur. 1957 yılında Konya Lisesi’ni, 1962 yılında ise İstanbul
Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi’ni bitirmiştir. İnşaat Yüksem Mühendisi olarak
mezuniyetinden 1995 yılına kadar Konya’da çalışmış, 10 yıl Konya Selçuk Üniversitesi
İnşaat bölümünde öğretim görevlisi olarak görev yapmıştır.
1985 yılından bu yana yazları Akyaka'da geçirmekte ve çevre tarihi ile araştırmalar
yapmaktadır. “Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneği” üyesidir.
Halen yaşamını İstanbul’da sürdürmekte, bilirkişi olarak görev yapmakta, Konya ve tarihi su
yapıları konusunda araştırmalarına devam etmektedir.
Mail: [email protected]
(www.akyaka.org/ ) Web Sitesinde yer almaktadır.
Bunun Thomas Schmitz tarafından yapılmış Almanca çevirisi için
www.akyaka.org/idima/Idyma_gr.htm
12
TARİHİ YAYINLARDA BÖLGEMİZ
PİRİ REİS KİTABI BAHRİYE
Kitabı Bahriye 2 cilt halinde Yavuz Senemoğlu tarafından hazırlanmış ve Tercüman Gazetesi
tarafından yayınlanmıştır. Ön sözü bir denizci olan Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından
yazılmıştır.
Burada Piri Reis (1469?-1554) kitabın yazılış nedenini şöyle açıklamaktadır. “Ben Hacı
Mehmet oğlu Kemal Reis’in kardeşinin oğludur. Şimdiye kadar böyle faydalı bir kitap
yazılmamış idi. Kemal Reis ile dolaştım. Bunların gelecekle faydalı olacağını düşünerek
Gelibolu’da topladım.
Kitabın yazılışı 1525, Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos Seferine katıldı. İlk bilgi ve eser
bırakan Türk denizcisi, Mısır’da öldü.
Piri Reis’in Gökova Körfezi haritası ve açıklamalar “Bölüm 1”de yer almaktadır.
KEREME KÖRFEZİNİ ANLATIR
……Kereme (Gereme) Körfezinde (Kerme Körfezi-Gökova Körfezi) yönünde sahilde
gündoğumu istikametinde ilerlersek, AKBÜK limanına geliriz. Limandan Kereme körfezi
körfezi nihayetine kadar 10 mildir. Etraf hep yüksek dağlardır. Bunun için demir yeri yoktur.
Kereme körfezinin sonunda Gökova (Cova ) suyu (Kadın Azmağı) vardır. Bu suyun yanında
Kemer Azmağı (Akçapınar azmağı) denen bir akarsu daha vardır. Bu sulara sandal girer,
fakat içmeğe elverişli değildir. Bu sahilden Bodrum (Peterium) sahiline kadar uzaklık 90
mildir. Bu sahil üzerinde hiç bir su içilmez.
Gökova suyunun önleri ak kumlu, sığlık fakat iyi demir yerleridir. Yalnız yazın imbat
rüzgarlarına açıktır. Sert rüzgarları vardır.
Böyle imbatlı zamanda yatmak gerekirse, körfezin sonunda yıldız yönünde Gökova suyunu
geçip, kıble tarafından lodos üzerine giderek, Gökova suyunun 5 mil lodos tarafına gidilerek
bir adaya gelinir. Buna Gelibolucuk derler (Gelibolu köyü önündeki ada). İyi bir yatak yeridir.
Fakat kadırgadan büyük gemiler giremez. Anadolu sahili ile ada arasında kalınır.
Yine bu adanın lodos yönünde üç mil açıkta bir ada daha vardır. Oran adası denir (Sedir
adası). Adanın üstü nar ağacı gibi binalarla doludur. Eskiden büyük bir şehir imiş. Şimdi
binaları durmaktadır. Bunun önü de tabii bir limandır. Büyük gemiler girebilir. Buraya Anadolu
kıyısından lodos yönünde girmelidir. Çünkü buralar derindir. Yıldız tarafında küçük iki ada
daha vardır, ama araları sığ ve dardır.
Bu şehir (Sedir) adasının gün batısı tarafında yarım mil açıkta taşlık vardır, dikkat etmek,
çekinmek lazımdır. Adanın (Sedir) lodos tarafında (batısında) Söğüt Bükü limanı
vardır………."
(Kitabı Bahriye isimli eserinden alınan, Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneğinin 1993 yılında
çıkarılan dergisinde yayınlanan, "kuzey sahilde Akbük limanından Akyaka'ya, buradan güney
sahilde Sedir adasına kadar kısım Mehmet Bildirici tarafından sadeleştirilerek yeniden
düzenlenmiştir.)
(Bu değerli yayın Maden Yüksek Mühendisi Aydın Turunç tarafından verilmiştir.)
13
COUSİN-DİEHL
KERAMOS KÖRFEZİNİN BİLİNMEYEN KENTLERİ
IDYMA
Bulletin de Correspoundence Hellenique vol.X - pp 428-430, 1886
Küçük Asya kıyılarını anlatırken Strabon, Knidos ve Halicarnassus (Bodrum) arasında
Keramos körfezinde Cedrai'nin (Sedir Adası) adını vermeksizin sadece iki kentin adını
verirler. Keramos ve Bargasa (Strabon XIV: kitap). Belki Stabon zamanında Cedrai
terkedilmişti. Modern coğrafyacılar bu iki kentin yerini bulmuşlardır. Biri körfezin kuzey
kıyısında (körfeze ismini veren) Keramos (Gereme-Ören), diğeri Keramos körfezinin dibinde
Cova (Gjova) olarak bilinen küçük bir yerleşim yerinde Bargasa kenti. Kiepert haritalarında
böyle gösterilmiştir.
Bu ikinci görüş bugün terkedilmiştir. Nedeni de bizim Cova'da (Gökova) denizden kısa bir
mesafede antik kalıntılar saçılmış bir arazide bulduğumuz bir yazıt. Yazıt bu kalıntılar
arasında gömülü olarak (in-sitü) bulunmuştur. (1885 yılı) Bu yazıt
YAZIT 5
Bu yazıt Blümel de 607 numaralı, burada 5 numaralı yazıttır)
Üçe bölünmüş levha olarak bulunan yazıttır, Yazıt halen kayıptır. Bu yazıt Roma İmparatoru
Vespasian (69-79) onuruna İdymalılar Birliği (Koinon ton Idymion) tarafından dikilmiştir.
In-sitü olarak bulunan bu yazıt modern coğrafyacıların Bargasa'nın bulunduğunu sandıkları
yere, haritalarında "Idyma"yı koymaları gerekecektir. Başka araştırmacılar da Keramos
körfezinin kıyısında başka bir noktada Bargasa'yı bulacaklardır. (Eski bir Karia kenti olan
Barglia daha sonra Güllük (Mandalya) körfezinde olduğu belirlenmiştir)
Bizanslı tarihçi Etienne'in Karia kentleri arasında saydığı, Idyma yine başka bir metne göre
Idymos nehri üzerinde kurulmuştur. Komşusu olan Cedreai gibi Atina'nın bağdaşıkları
yanında idi ve Atina Birliğine M.Ö.447 yılında sonra 2000 drahmiye indirilen 4000 drahmi
katılım payı ödüyordu.
Gene Eski İskele'de 5 nolu yazıt yanında bulunmuş 2 yazıt daha kopya edilmiştir.
YAZIT 6
(Bu yazıt Blümel de 609 numaralı, burada 6 nolu yazıttır)
Yukarısı kırılmış bir taş levha. Tanrıça Afrodit ile ilgili bir yazıttır.
YAZIT 7
(Bu yazıt Blümel de 612 sayılı, burada 7 nolu yazıttır)
Bir stel, Sedir Adalı Panpo Sokrates'in mezar taşı.
(Bu yazı Suzan Albek tarafından Türkçe'ye çevrilmiş ve "Gökova Akyaka'yı Sevenler
Derneği"nin dergisinde yayınlanmıştır. Yazıtlar hakkında bilgi Mehmet Bildirici tarafından
eklenmiştir.)
14
İDYMA
LOUIS ROBERT
ETUDES ANATOLİENNES -Paris 1937 p. 472-490
Kentin aynı taşıyan bir nehrin kenarında olduğu Bizanslı tarihçi Etienne tarafından
belirtilmektedir. Ptoleme kentin bulunduğu Karia bölgesi için kesin yargı ortaya koyar.
İdima'yı Myndos, Halikarnassos, Keramos, Knidos, Loryma, Phoinix, Physkos, Kaunos gibi
Karia kentlerinden sonra söz eder.
Kentin tarihi hakkında üç önemli doküman ya da bir sürü doküman vardır. İdimion
(Ι∆ΥΜΙΟΝ) adına bir gümüş ve bir bronz sikke (para) basılmıştır. Sağda bir Pan (çobanların
tanrısı) başı vardır. ( Yunanistan'da Kamiros sikkeleri gibi). Bu sikkeler M.Ö.5. yüzyılın ikinci
yarısına, kısmen de daha sonraki bir döneme ait olabilir. M.Ö. 600 yılları öncesinden itibaren
Pan başlı sikkeler vardır.
İdima Atik kabileleri listelerinde (Delos Deniz Birliği) ortaya çıkar. Bir süre
ΠΑΚΤΥΗΣ−Pactyes hanedanının hükümranlığı altındadır. Karpatos adasında bulunmuş bir
yazıt üzerinde M.Ö. ikinci yüzyılın başına doğru Rodos'un kaybetmiş olduğu pek çok yeri geri
almış olan Rodos "Strategas"ının onurlandırıldığı görülmektedir. Bu yazıt şöyledir.
ΑΝΑΚΤΗΣΑΜΕΝΟΣ ΤΑΝ ΠΙΣΥΗΤΙΝ ΧΩΡΑΝ ΚΑΙ ΤΑΝ Ι∆ΥΜΙΑΝ ΚΑΙ ΚΥΛΛΑΝ∆ΙΑΝ ΚΑΙ Τ
Α ΕΝ ΑΥΤΑΙΣ ΦΡΟΥΡΙΑ.
Bu yazıtta ismi geçen Muğla'nın Yenice köyünde harabeleri bulunan Kyllandos'un ( Kiepert
haritasında da Yenice Köyünde gösterilmiş) yeri de bir yazıt sayesinde olmuştur. Bizanslı
Etienne'de ki bu kitabe şöyledir.
"ΚΥΛΛΑΝ∆ΟΣ, ΠΟΛΙΣ ΚΑΡΙΑΣ, ΕΚΑΤΑΙΟΣ ΑΣΙΑ ΤΟ ΕΘΝΙΚΟΝ ΚΥΛΛΑΝ∆ΕΥΣ".
Bu yazıtta Kyllandos Karia kentleri arasında gösterilmektedir. Gene ilk yazıtta görülen ve
ismi devam etmiş olan ΠΙΣΥΗ−PİSİKÖY de Mobolla'nın (Muğla) güney batısında bir ovada
bulunmaktadır.
Aşağıda ise Stratoniceia ile ilgili Muğla ve Pisi'nin isimlerinin bulunduğu Hula Szanto'nun
Reise in Karien s.34-35 yayınlanmış başka bir yazıt bulunmaktadır.
"∆ΙΑΒΑΙΝΕΙ ΤΙΝ ΣΤΑΤΟΝΙΚΕΙΑΝ (Stratoniceia) ΚΑΙ ΤΑ ΚΑΛΟΥΜΕΝΑ ΜΟΓΟΛΑ (Mogola)
ΚΑΙ ΤΗΝ ΠΟΛΙΣ ΠΙΣΥΗΣ (Pisi).
Bu yazıtta Muğla, Pisi isimleri geçmektedir. Yukarıdaki metne göre İdima'yı Muğla'nın
güneyine yerleştirmek gerekir. (Tüm sayılan bu yerleşimler Burdur Gölhisar'da bulunan
Kibyria themasi içindedir)
Nitekim 1885 yılında Cousin ve Diehl bu yörede bir yazıt bulmuşlardır. Bulunan yazıtlar:
YAZIT 1
(Bu yazıt Blümel 607 nolu, Cousin 5 nolu, Robert 1 nolu yazıttır)
Halen kayıp olan taş İmparator Vespasianus'u (69-79) onurlandırmak için yazılmıştır. Sütün
tabanı olan taş Eski İskele'de görülmüştür.
YAZIT 2
(Bu yazıt Blümel 609 nolu, Cousin 6 nolu, Robert 2 nolu, Bean 10 nolu yazıttır.)
Bu yazıt Blümel 608 nolu yazıtın devamı olarak kabul edilmektedir. M.Ö. İkinci yüzyılın ikinci
yarısına tarih verilmektedir. Gökova İskele'de bulunmuştur. (Kayıptır). Leto ve Afrodit birleşik
kültünden söz edilmekte ve sadece burada görülmektedir. Tanrıça Leto kültü Lycia'da bilinir,
ama Rodos'ta yoktur.
Yazıtta geçen Πεδιευσ (Pedion) ve Λοσσευσ (Lossos) İdima civarında küçük yerleşim yerleri
olduğu kabul edilebilir.
15
YAZIT 3
(Bu yazıt Blümel 612, Cousin 7, Robert 3 nolu yazıttır)
Stel, M.Ö. Üçüncü veya ikinci yüzyıla ait
İskele'de bulundu. Halen kayıp
Blümel 607 nolu yazıtla ile aynı yerde Eski
ΠΑΝΙΤΟ ΣΟΚΡΑΤΕΥΣ− ΚΕ∆ΡΕΑΤΙΣ. Burada Sedir Adalı Panıto'un ismi görülmektedir.
YAZIT 4
(Bu yazıt Blümel 604 numaralı, Robert 4 nolu yazıttır. Hula Szanto'da vardır.
1894 yılında Hula ve Szanto tarafından kopya edilen iki yazıttan biridir. Yazıt M.Ö. birinci
yüzyıla ait kabul edilmektedir 1934 yılında Robert tarafından tekrar farkına varılmıştır.
Gökova İskelesinde bulunmuştur. Rodos'lu üst birlik yönetici Athanagoras ismi geçmektedir.
YAZIT 5
(Bu yazıt Blümel 613 numaralı, Robert 5 nolu yazıttır. Hula Szanto'da vardır.
Holua Szuanto tarafından 1894 kopya edilmiş. Robert tarafından Yeni İskele Camiinde1934
de görülmüştür. (Halen cami sıvalı olduğu için görülmektedir. MB) Helenistik döneme ait.
ΕΡΜΟΛΕΟΝΤΟΣ ΛΟΣΕΥΣ Loseus'lu Ermeoleontos'un mezar taşıdır. İdima'ya yakın bir yer
olduğu kabul edilen "Losseus" neresi olduğu bilinmiyor.
Artık İdima'dan bahsedenler, ya da Cousin ve Diehl gibi kenti körfezin kıyısına yada
yakınındaki küçük bir tepeye koyacaklardır. Muğla kapalı havzasından gelirken Yenice köyü
(Kyllandos)
harabelerini ve Kızılağaç havzasını geçtikten sonra, Keramos körfezini
kuzeyden sınırlayan Sakarkaya falez'inin en yüksek noktasına ulaşıldığında (Sakar Geçidi)
panorama çok etkileyicidir. Doğuda seyredenin solunda tepelerin ötesinde güneşin altında
pırıl pırıl parlayan "Köyceğiz gölü" uzanır. Burası Kaunos arazisi olup gerçek Karia değildir.
Lycia ülkesi de değil.
Ayaklarımızın altında 600 m derinlikte bir harita gibi İdima ovası uzanır. Vermiş olduğum
daha aşağıdan alınmış fotoğraflar arazi şekillerini çok iyi gösterir. 33 numaralı plan (XXXIII)
körfezin kuzey batı köşesini gösterir. Sağda Akyaka köyünün birkaç beyaz evi görülür.
Oradan on dakika kadar ötede körfezin kıyısında İdima olduğu farz edilen yeri, arkasında
Gjova (Cova) limanını saklayan bir tepe, sonra dipte başlayan 900-1000 metreden doğrudan
denize inen falez'in (yalıyar-dağ) başlangıcı, bu falez körfezi boydan boya izleyerek
Keramos'a kadar geçit vermez. Güneyde Peree (Rhodian Peraea-Rodos Karşıyakası)
dağları ve tepeleri yükselir. Karakteristik Altınsivri tepesi görülür.
Çok uzun olmayan, fakat bol sulu iki dere (azmak) ova boyunca akar. Güneyde kuzeyden
gelen "Araplar Çayı-(Gökova Deresi)" dağın ucundan girer, Akçapınar köyüne doğru yönelir
ve doğu batı yönünde körfeze akar. (Araplar Çayı kısmen yatağını değiştirmiştir.) Kuzeyde
Kadınazmağı üstünde Ortaçağ kalesi olan tepenin eteğinden fışkırarak, kaynağından itibaren
bol suyuyla kıvrıntılar yaparak sahile ulaşır. Bu iki azmaktan, Kadınazmağı İdimos nehridir.
Bu iki azmak arası düz ovadır. 31-32 nolu fotoğraflarda tarlaları ve iki yolu görüyoruz.
Soldaki yol Kozlukuyu köyü (Gökova) ve oradan yürüyüşle 6 dakika güneyindeki Yazılıtaş
(mahallesini) geçip oradan Köyceğiz'e doğru uzanır. Sağdaki yol ovanın içinden Akçapınar'a
oradan Çetibel'e, Çetibel'den de Gelibolu köyüne ve Marmaris'e (Physkos) doğru devam
eder. Kadınazmağı yakınında zemin bataklıktır. Kamışla örtülüdür. Kalan bölüm verimlidir.
Özellikle çeşitli hububat, tütün, meyve, kavun tarlaları ile kaplıdır. Kolayca bir kenti
besleyecek İdimos nehri böyledir.
Fakat kent neresidir? Cousin ve Diehl kentin yerini Eski İskele ve bugünkü Yeni İskele ve
Akyaka arasında düşünmektedirler. Charles Newton yörede araştırma yapmıştır. Guidi de
bazı kalıntılar görmüştür. Ben de denize yakın bir yerde birkaç Bizans duvar kalıntısı, bir kaç
kesme taş blok, ve bir sütun kaidesi parçası gördüm. Planş XXXVII de bugünkü İskeleye
giden yolun sağ tarafında aşağı yukarı yürüyüşle on dakika mesafede bir mezarlıkta tekrar
kullanılmış 70 cm ebadında mimari parçaların fotoğrafını veriyorum.
16
Eski İskele'de kendilerini İdima'da zannedenleri büyük bir sürpriz beklemektedir. Kalıntıları
ve genişliği ile burası bir kent yerleşme yeri değildir. Planş XXXII de üstünde hafif bir meyil
üstündeki bu sitenin alanı ile körfezin bir köşesi görülmektedir. Çevresindeki araziden hiç bir
değişiklik göstermeyen, hiç bir ayırım olmayan böyle önemsiz bir alan üstünde eski bir kentin
kurulacağına inanmıyorum. Orada başka bir yerde aranması gereken İdima'nın burası limanı
olabilir.
Doğuya doğru 20 dakikalık yürüyüş mesafesinde ovanın kenarında, tam su kaynaklarının
üzerinde uzunlamasına bir tepe vardır. Tepenin üst çizgisinde uzunlamasına duvarların
görüldüğü bir Ortaçağ kalesi bulunmaktadır. İnişdibi adı verilen bu yerde Helenistik dönem
duvar parçası vardır. Tepenin batı ucunun dibinde yeni kazılmış pek derin olmayan üç çukur
içinde bir Bizans meneau'su (?) gördüm. Bir haç işlenmiş ve üzerinde bir ayak izi bulunan
yazıtsız bir kaide taşı. Planş XXXI-2 ve XXXII-2 de tepe ve kuzeyden görünüşü ile iyi
korunmuş Bizans duvarları seçiliyor. Planş XXXIV-2 de güneyden yoldan alınmış bir resim
veriyorum. Dipte Sakarkaya falezi. Kaleden Evliya Çelebi'de seyahatnamesinde söz
etmektedir. Bu kale Kiepert ve Phlippson haritalarında gösterilmemiştir. Bu kale kalıntıları
buradan 1856 yılında geçen Newton tarafından da söz edilmiş ve Grek duvarı kalıntısına
göre burada bir Grek akropolünün bulunduğu farz edilmiştir.
Newton
"On the road to Mughla, at half and hour's walk from the Scala (Altınsivri civarı) is a
mediaeval castle overlooking the marshy plain. The eminence on which it stands was
probably a Greek Acropolis, as on the side looking towards the Scala is a piece of polygonal
masonry" Bu metinde:
"Altınsivri'den 1.5 saat yürüyüşte Bataklık ovaya hakim Ortaçağ kalesi bulunmaktadır.
Üzerinde bir Akropol olması önem kazandırmaktadır. Karşı tarafa hakim kalede poligonal
duvarlar görülür"
Von Diest de bunu fark etmiş ve antik kentin burada (İnişdibi) olacağı eğilimini göstermiştir.
Guidi de Ortaçağ kalesi, Grek duvarı ve diğer antik kalıntıları belirleyerek İdimos merkezinin
burası olduğunu düşünmüştür.
Yine doğuya doğra on dakikalık mesafede "İn-önü" adı verilen yerde bir grup kaya mezarı
bulunur. İyon sütunlu bir kaya mezarı özellikle dikkat çekicidir. En güzel mezarın fotoğrafı
Planş XXXVI-2 dedir. Bu mezarlar Guidi' de (Annuario fig. 32-35). Ayrıca Von Diest (482-9)
ve Hirsfeld (482-9) da yayınlanmıştır. (Burada kaya mezara ebat verilmiştir. 2.50 m
profendour, 2.20 m haut ve 2.40 m large)
Ovanın kalan kısmında antik kalıntılar olarak Von Diest şunları kaydeder. Sahilden içeride
Araplar çayının tam üstünde mahmuz biçiminde Zeytin Belen'de ( 368 kotlu tepe?) bir
kalenin temelleri ve koyun güneyinde 300 kadar yükseklikte (Kale Tepesi-237) bir kaya
üzerinde duvarlar bulunmaktadır. İnişdibi, İdima'nın merkezi olarak Eski İskele'den daha akla
yakın yerleşim alanıdır.
Sakarkaya'dan Cova'ya doğru inen yol incelenirse, aşağıda makiler ve ağaçlarla kaplı
zirvede Helenistik dönemden duvarlar görülür. Eğer yoldan ayrılıp tam Kozlukuyu üzerine
inen kestirme yamaçtan inilirse, bir sel yatağının öte yanında , solda aynı sarp yükseklik ve
zeytinliklerin arasında başka duvarlar görülür. Kozlukuyu bu heybetli dağ kütlesinin
eteğindedir. Güneyden biri Yazılıtaş'tan diğeri oldukça yakından olan fotoğraflar (Planş
XXXVIII ve XXXIX) yerleşim alanını gösterir. Bu zirve ovadan birdenbire yükselir, tırmanması
çok güçtür. Yaslandığı Sakarkaya'dan batıda, doğuda ve kuzeyde sel yatakları ile
ayrılmıştır. Yine de alınması çok güç bir dağ kalesi durumundadır.
Kozlukuyu'nun tam üstünde, yamaçlarda bazıları dikdörtgen şeklinde, bazıları kemerli
kayalara oyulmuş mezarlar görülür. Planş XXXIV-3 bu mezarlardan bir seriyi göstermektedir.
Bunların arasında bir tanesi İyonik süslemeye sahiptir. (Planş XXXV ve detayı için XXXVI-1).
En fazla M.Ö. dördüncü yüzyıla tarih verilebilir. Üstünde bitki örtüsü arasında teraslar ve
17
örülmüş duvarlar görülür. Genel görünümünde tepenin üstündeki tahkimat görülmektedir.
Planş XXXIV-1 de muntazam kademeli bir duvar parçası görülmektedir. Yerde seramik
parçalar vardır. Yağmurlardan sonra oldukça sık olarak sikkeler bulunur. Köyde bunlardan
bir miktar gördüm.
İdima'nın merkezi olarak Eski İskele, İnişdibi mahallesi, Kozlukuyu ile karşılaştırılamaz.
İdimalılar Birliği (ΚΟΙΝΟΝ ΤΟΝ Ι∆ΥΜΙΟΝ) çeşitli yerleşim birimlerine Eski İskele'de limana,
İnişdibi'ndeki kaleye, Yazılıtaş mahallesine, Ferek'e kadar dağılmış olabilir. Fakat merkez
Gökova'nın üstündedir. Burası tüm araziye egemendir. Tehlikenin gelebileceği dağları ve
körfezi gözetleyebiliyor.
Bu yükseklikte sağlığa zararlı kıyının çamuru kokusu ve
sineğinden? kaçmış oluyorlardı. Bu yerin zapt edilmesi zordu. Karialılar böyle sarp yerleri
severlerdi.
Bu yörede oturanlar (Robert, Kallipolis'i Gelibolu köyü civarında olduğunu var sayıyor)
yazıtları göstermeyi pek sevmezler. Onlara göre yazıtların bulunduğu yerler definelerin
saklandığı yerlerdir. Bununla beraber aynı köyden pek çok defa geçerek bazı yazıtları
görmeyi başardım. Şimdi bu yazıtlar:
YAZIT 6
Bu yazıt Blümel'de 610 numaradadır.
Altar, Gökova'da bulunmuştur. Helenistik döneme ait. Bu taş bana Gökova'da gösterildi.
Yerinde bulunmuş ancak doğruluğunu garanti edemem.
Χρυσαορισ
Ασκληπιοι
Υγιειαι
Burada ismi geçen Asklepio sağlık tanrısı olabileceği gibi tanrı ile aynı ismi taşıyan birine ait
de olabilir. Çünkü Karia'da bu ismi taşıyan çok kişi görülüyor.
YAZIT 7
Bu yazıt Blümel'de 605 nolu yazıttır.
Bu ve bunu takip eden yazıtlar Gökova'da tepedeki kalenin dibinde bulunmuştur. Ev
yaparken köylülerin harabelerle karşılaştığı söyleniyor. İdima yazıtları 605. M.Ö ikinci
yüzyılın ilk yarısından daha sonra olduğunu düşünüyorum. Burada Αγρεοφων−Agreofon ismi
Kaunos yöresinde çok görülmektedir.
YAZIT 8
Bu yazıt Blümel'de 611 numaradadır.
Geç Helenistik döneme ait olduğu kabul edilen Rodoslu Rodokles ismi ve ona verilmiş
unvanlar görülmektedir. Yazılıtaş mahallesinde özel bir evde görülmüştür.
HAŞİMBAHÇE'DE KİLİSE
Yazılıtaş'ta ovanın güney kenarında bir kilise harabesi olduğunu söylemişlerdi. Burası
Asimbahçesi (Çıtlık'a giderken yolun güneyinde Haşimbahçesi) Akçapınar'a 40 dakikalık
mesafededir. Burada kalker blokları, tuğla ve harçla yapılmış absidli bir kilise görülüyor.
Hemen yakınında güneyde aynı malzeme ile yapılmış dikdörtgen bir binanın kalıntıları
bulunuyor. Yerde Bizans süslemeli 3 parça taş dikkati çekiyor. Kilisenin yapımında pek çok
antik blok, yivli (oluklu) sütun parçaları, sütun kaideleri kullanılmış, bunlar ya duvarlarla
örülmüş, ya da yıkılmış duvarların iç kısmında yerde dağılmış olarak duruyor. Yakındaki bir
Türk mezarlığın orta yerinde pek çok plak ve kolon kaideleri dağılmış vaziyette bulunuyor.
Bunlar antik parçaların kullanıldığı kiliseden gelmiş olabilir. Fakat bir noktada bir çukur
zeminde büyük bloklar görülüyor. Öyle anlaşılıyor ki bu yerleşim alanı bir kiliseyi ve antik bir
yapı üzerine kurulmuş bir manastırı kapsıyor.
18
FEREK (GÖKÇE)
9. Ferek'de bulunmuş bir yazıt, Bir kadından söz ediliyor. Kadın İdimalı kocası Rodoslu.
İdima ile ilgili önemli bir metin de Syme adasında bulunmuştur. (489-3)
İDİMA İLE İLGİLİ SYME YAZITI
Yunanistan Syme adasında Rodos ve İdima arasındaki bağlantıyı gösteren bir yazıt
bulunmuştur. (sayfa 489, 3 nolu)
BULUNMUŞ SİKKELER
Yerinde bulunmuş bir sikke de Rodos'a aittir. Diğer gördüğüm bronz sikkeler: Mylasa bronzu
üzerinde at ve trident (?) var. Kıratlık bronzu: Sağda Poseidon başı var. mızrak ve kalkan
kaldırmış, arkaik balta var. Ayrıca teşhis edilememiş üç bronz kraliyet sikkeleri. Bu kraliyet
sikkeleri Karia'da çok bol. Bunlardan Alabanda, Mylasa, Hydios, Bargylia Chalketor ve
Euromos'da gördüm. İzmir pazarında çok boldur.
Daha önce Rodos'un ne zaman İdima'ya egemen olduğunu bilmiyoruz. Erns Meyer (490-2)
İdima'nın Rodos'un karşı kıyıdaki arazileri (Rhodian Peraea-Rodos Karşıyakası) arasında en
eski olanı olduğunu düşünür, ancak bu sadece bir hipotezdir. Eski Rodos Karşıyakası'nda
kişiler etnik durumuna göre değil ait oldukları demos'a (kabile) göre belirtilirdi. Daha sonraları
ise etnik durumları ile gösterildiler. Şimdi görüyoruz ki İdima toprağındaki Rodoslular etnik
durumları ile gösterilmişlerdir. Böylece İdimalılar Rodoslulardan gayet kolay ayırt edilir.
PLANŞLAR
PLANŞ 30.) Carte de la region de Mobolla et d'Idyma (Muğla ve Idima'nın bulunduğu
bölgenin haritası)
Bu ilginç haritada Muğla- Akyaka arasında 1935'li yıllardaki yol ve aşağıdaki yerler
gösterilmiştir.
Giova-Gökabat (Yeni İskele) - Akyaka- Goslukuyu (Kozlukuyu)- Yazılıtaş- Asimbagçesi
(Haşimbahçe)- Akçapınar - Ferik (Gökçe) gösterilmiştir.
Callipolis antik kenti, Gelibolu köyünde gösterilmektedir. (Sonraki araştırmalar bunun
Kızılyaka'da olduğunu ortaya çıkarmıştır.)
Yenice köyü (Kylanndos), Pisiköy, Pisi Asarı, ve antik Pisi yerleşimi haritada görülmektedir.
PLANŞ 31.) Ovanın fotoğrafı
PLANŞ 32.) Ovanın fotoğrafı
PLANŞ 33) Kozlukuyu köyünün güneyinden, kuzeye göre dağın 1934 yılında çekilmiş
fotoğrafı.
Çok net olmayan bu fotoğraf da Kozlukuyu'nun bugün Gökova deresinin kuzeyinde dağın
eşiğinde yer aldığı, ve yaklaşık 30-40 hane olduğu görülmektedir. Kaya mezarlar bu bölge de
görülmektedir.
Bugün köyün büyük ağırlığının yer aldığı, ovanın güney kısmı tamamen bahçe ve tarla
halinde olduğu görülmektedir.
PLANŞ 34 - Genel bir manzara
PLANŞ 35) Kozlukuyu kuzeyinde bulunan iki kolonlu kaya mezarın fotoğrafı, (Tomb rubeste
d'Idyma). Bu mezar bugünde aynıdır.
PLANŞ 36.) Burada Planş 35 deki kaya mezarın bir ayrıntısı ile İn Önü mevkiinde (Bugün
Akyaka-Kozlukuyu yolu) bir kaya mezarın fotoğrafı yer almaktadır.
19
KAYA MEZARIN İLGİNÇ SERÜVENİ (EKLENTİ)
Burada planş 36 da, Guidi'de Fotoğraf 33 de (Tomba rubeste Idymos) görülen kaya mezar,
tahmini 1971 yılında, modern yolun yapımı sırasında yol altında kalmıştır. Yapılan çabalar
sonucu Akyaka Belediyesi ve Muğla Müzesinin uğraşları sonucu 01.02.2001 tarihinde mezar
ortaya çıkarılmıştır. Ancak fotoğraflar incelendiğinde mezarın sağ taraftaki bir kısmının yok
olduğu görülmektedir. Bu bölümün belki yol altında kalırken yok olmuştur.
Ortaya çıkarılan Kaya Mezarın çıkışına ait bilgi ve görüntüler için başvuru:
www.akyaka.org/mezar/mezar_eng.htk (İngilizce)
www.akyaka.org/mezar/index.htm (Türkçe)
PLANŞ 37 Idyma kentine ait görülmüş işlemeli taşların fotoğrafları yer almaktadır.
(Sayın Suzan Albek tarafından yapılan çeviri kitabeler ve planşlar hakkında açıklamalar
eklenerek yazılmıştır. Mehmet Bildirici 20.06.2002 )
20
GUİDİ
ANNUARIO della R. Scuola Archeologica di ATENE
e delle MISSIONI ITALIANE IN ORIENTE
volume IV-V (1921-1922)
İDİMOS (Sayfa 369-374)
Giova (Gökova-Kerme) körfezinin doğu ucunda bulunan kalıntıların Bargasa kentine ait
olduğunu sanıyorduk. 1886 yılında Cousin ve Diehl burada (Eski İskele) buldukları ve Roma
İmparatoru Vespasianus (69-79) adına κοινον τον Ιδυµιων−İdimalılar Birliği tarafından
yazılmış bir yazıttan, bu kentin Idymos yada Idyma olduğunu ortaya koydular. Bu önemli
kalıntılar Azmak (Kadınazmağı) ile yüksek bir tepe üzerinde bulunan Bizans kalesini (ortaçağ
kalesi) arasında görülür. Bu kalenin bir akropol üzerine yapılmış olması muhtemeldir.
İdimos'ta başka çok önemli başka bir konu da yer altından kaynayan su kaynaklarıdır. Bunlar
tepenin eteğinden batıya doğru iki mil aktıktan sonra azmağı (nehir) oluştururlar. Bu nehre
kentin adı ile İdimos nehri denirdi. Bizans kalesinin bulunduğu tepede eskiden bir akropolün
olduğu 1.80 m genişliğinde ve yedi sıra olarak kalmış Helenistik duvar kalıntısından
anlaşılmaktadır. Bu duvar isodomik görünmesine rağmen düzensizdir. Ana taşları özenle
kesilmiş bağlantılar iyi hesaplanmıştır. Duvarın alt tarafında kesme taşlar vardır.
BİZANS KALESİ
İnişdere (İnişdibi) denen yerde bulunan kale dikdörtgen şeklinde tepenin meyline uymuş ve
vadiye hakimdir. (Fig.30). Gerek büyüklüğü ve gerek pozisyonundan Anadolu'nun
savunmasında önemli rol oynamıştır. Kale kalker blokları, tuğla parçaları ve kireçle
yapılmıştır. Bizans yapı geleneğine göre tuğlalar büyük blokların etrafına bir çember gibi
sıralanmıştır. Yuvarlak köşe kulelerinden biri gayet iyi şekilde bugüne gelmiştir. Çok ilginç
olan uzun ve kapalı bir tünel kale içinden nehir kenarına (Kadınazmağı) kadar inmektedir.
Tünel yaklaşık 2 m genişliğindedir. Her iki yan duvarda tonozların biraz altında kare
biçiminde eş aralıklı bir takım delikler görülür. Tepenin yamacında nehre yakın bir yerde eski
blok taşlar, tuğla ve kireçten yapılmış küçük bir yapı vardır. (?)
ROMA MOZAİĞİ
Kalenin güneydoğu köşesinin altında bulunan küçük bir Roma mozaiği kalıntılarının
fotoğrafını çektik. (Fig.31). Bu mozaik yüzeyi iyice düzleştirilmiş siyah beyaz ve kırmızı
parçalardan yapılmıştı. Mozaiğin yanında yuvarlak bir Bizans kulesinin kalıntıları vardı. Bütün
bu bölgede nehirle tepe arasında birçok antik yapı kalıntıları belki de İdymos'un merkezinin
neresi olduğunu gösterir.
NEKROPOL-KAYA MEZARLAR
Doğuya doğru yarım saatlik bir yürüyüşten sonra (?) ismini taş döşeme bir yoldan alan ve
"Döşemeli Yol" olarak bilinen bir yere gelinir. Burada ilginç 5 kaya mezar vardır.
I.Mezar: Altıgen bir girişi vardır. İç kısmı düzleştirilmiş, zemini dikdörtgen , tavanı eşek sırtı
gibidir.
II.Mezar: (Fig.32) Belki de projenin orijinalinde amaç, tapınak biçimindeki yapıyı dördüncü
mezarda olduğu gibi etrafını çeviren ana kayadan ayırmaktı., ama bu iş bitirilmeden
bırakılmıştır. Muhtemelen bir orta kolon tarafından ikiye bölünmüştü. Pronao ya da vestibül
kısmının bir devirde yeniden düzenlenmiş olması, sağ tarafta yer seviyesinin alçaldığını ve
mezar odasına gidişin orijinal plana uymadığını açıklar. İç taraf dikdörtgen zeminli ve eşek
sırtı tavanlıdır. Yukarı doğru çan biçimini alan kapı alt kısmında yaklaşık 80 cm dir.
(Mevcut tek kolonlu kaya mezar)
III. Mezar : Dikdörtgen bir girişi vardır. Zemini çok düzensizdir. Kireç taşından bloklarla
yapılmıştır.
21
IV. Mezar : Hepsinin büyüğü ve en güzelidir. (Fig.33-34) yaklaşık 80 cm genişliğinde bir
açıklık onu etrafını çeviren kayadan tamamen ayırır. Bu açıklığın içinde dolaşılabilir. İon stili
kolonlardan sadece sağ taraftaki kalmıştır. Ön tarafta hala izleri görülür.
(Bu mezar Muğla-Marmaris yolunun altında kalıp 2001 Şubat ayında çıkarılan mezardır.
Çıkışında bir kısmı kaybolmuştur.)
V. Mezar (Fig.35) kayanın tepesinde olduğundan içine girilemez. (Bu mezarda halen yol
altındadır.)
Karia'nın diğer kaya mezarları ile karşılaştırıldığında M.Ö. IV: ve III: yüzyıla ait olduğu var
sayılabilir.
ESKİ İSKELE
Eski İskele'de tepeye çıkmadan önce kare biçiminde bloklarla inşa edilmiş güzel bir mezara
rastlanır. (Fig.36) dromos tamamen toprağın altındadır. Büyük giriş arhitravı (sütunlar
üstündeki üst kiriş) hala ayaktadır. Bu arhitrav 1.80 m genişliğinde tek bir kalker bloktan
yapılmıştır. Keramos'un duvarları ile karşılaştırıldığında bu mezarında Helenistik döneme ait
olabileceği düşünülür. (Bu mezar Orman Kampının düzenlenmesi sırasında ortadan kalkmış,
sözü edilen arhitrav Orman İskelesi denize iniş merdiveninde kullanılmıştır. (MB)
ESKİ İSKELE TEPESİ
Eski İskele tepesinde bir Bizans yada Selçuklu kulesi (Selçuklu yönetimi olmadı MB) vardır.
Bu yapı birbirine bitişik iki yuvarlak kuleden oluşmuştur. Kulelerin arasındaki iki büyük gedik,
belki top delikleridir. Az miktarda klasik geç döneme ait kolon parçası, bir İyonik sütun başı
ve çeşitli taşlar bölgeye dağılmıştır. Burada yuvarlak, tonozlu sıva ile kaplı küçük bir sarnıç
görülür.
FOTOĞRAFLAR
Fig.30.) Bizans Kalesinin bir fotoğrafı (Castello Bizantino)- İnişdibi Ortaçağ kalesinin
fotoğrafı. 1922 yılında çekilmiş fotoğrafta kalenin yıkıntı halindeki durumu görülmektedir.
Fig.31) Ortaçağ kalesinde bulunmuş Roma mozaiği (Mosaico Romano)
Fig.32.) Döşemeli yolda Kaya Mezar (Bugünkü tek kolonlu mezar)
Fig.33-34) Yol altında kalıp sonradan 2001 yılında ortaya çıkarılan kaya mezar. Fotoğrafın
incelenmesinde kaya mezarın bir kısmının yok olduğu görülecektir)
Fig. 35) Kaya mezar
Fig.36) Eski İskele'de Tramplenin bulunduğu, yukarı çıkan merdivenin civarında. Bu mezar
bugün buranın düzenlenmesi sırasında ortadan kaybolmuş, büyük mermer blok Orman
İskelesinde denize inen kısımda kullanılmıştır.
(Sayın Aydın Turunç tarafından sağlanan orijinal ve Türkçe çeviri tarafımdan yeniden
düzenlenerek ve fotoğraflar hakkında açıklamalar eklenerek yazılmıştır. Mehmet Bildirici
20.06.2002 )
(İtalyanca’dan çeviri eski Gökova-Akyaka’yı Sevenler Derneği Başkanı Yaşar Gedikoğlu’nun
oğlu .. .. tarafından gerçekleştirilmiştir.)
22
GEORGE BEAN
CARIAN COAST III
İDİMA (sayfa 68-72)
Havzanın iki veya üç bin yıldan beri insanlar tarafından yaşanmasından bu yana körfezi
dolduracak şekilde (silting process)(Menderes nehrinin körfezinde olduğu gibi) büyük nehirler
körfeze dökülmemektedir. Körfezde su seviyesi hala derindir, ancak körfezin kuzey doğu
köşesinde kıyı fark edilemeyecek şekilde yavaş yavaş dolduğu için (Orman kampı içi) denize
açılan tekneler Eski İskele'ye demir atamaz duruma gelmişler ve 1 km uzakta Yeni İskeleye
demir atabiliyorlar.
Körfezin kuzey tarafı dağlıktır. Keramos'un (Ören) batısında kıyıda içinde ekilebilir alanlarla
birlikte, gerideki tepeler, ormanla kaplı yüksek dağlara yaslanır.(34) Ceramos'un doğusunda
Kıran dağı yükselir, yükseklik deniz seviyesinden 3.160 ft kadar (950 m) yükselir, öyle ki
sadece bu yükseklik Akbük'te kırılır. Akbük'te bir korunmuş bir liman ve Helenistik Kule
(Hellenistic Tower) olduğu eski araştırmacılar tarafından belirlenmiştir(35) ve kayanın çok dik
şekilde denizden yükseldiği burada detaylı açıklanmıştır. Dağların aniden yükselişi sahilde
çok basit bir patika yola bile izin vermez.(36)
Akbük limanına ilaveten Akbük ve Gökova arasında eski taşların bulunduğu kayıtlara geçen
Hayıtlı'da bir liman bulunmaktadır. Eski yerleşimden buraya iki kol yol inmektedir. Karşı
sahilden dağın eteğindeki şerit halindeki ekili alanlar seçilebilir. Ancak Kıran dağında
Ceramos ve İdima arasında antik kent bulunmamaktadır. Kerme körfezinden (Ceramic Gulf)
içerde doğuda 3 km genişliğinde ve 7-8 km uzunluğunda Gökova veya Cova (Giova) (37)
isimli verimli bir ova yer almaktadır. Düşük bir eşik ova ile Köyceğiz ovasını ayırmaktadır.
Ovanın kuzey köşesinde Kozlukuyu ve deniz arasında kuvvetli pınarlar ortaya çıkar ve derin
Kadın azmağına (Kadın river) su verirler. Bu pınarlar Sakarkaya'daki dağlık havzanın suyunu
deşarj ederler. Araştırmacı Paton ve Myres bu pınarların batıda Kıran dağı eteklerinde
bulunduklarını belirtir. "Mediterranean Pilot" (40a) denizcileri Kadın azmağından çıkan ve
insanları canlı cenazeye çeviren zehirli bir gaza (miasma) karşı uyarmaktadır. Araştırmacı
Robert 1934 yılında azmağın üstünde geceleri uyurken sağlığa zararlı bu durumu
hissetmiştir. Fakat sonradan yapılan sıtmaya karşı savaş başarıya ulaşmış ve yaşanır hale
gelmiştir.
İdima'nın yeri Eski İskele'de İmparator Vespasianus için "İdimalılar Birliği" (Koinon ton
İdimion) (40b) tarafından adanan anıtın kaidesinin Cousin ve Diehl tarafından bulunması ile
Eski İskele olarak belirlenmiştir. Ancak Robert ilk defa kentin akropolünün (kale) farkına varır
ve oraya dikkati çeker. Akropol yaklaşık 300 m yükseklikte Sakarkaya'nın önünde dik bir
yamaçta geniş tarafı ile önümüze çıkar. Tepe yaklaşık 200 m uzunluğunda bir duvarla
korunmuştur ve kuzeyde dik yamaçtan sadece 20 m kadar yüksekte olup dalgalarda yüzen
bir gemiyi andırmaktadır. Fig. 3 de plan verilmiştir. Kuzey tarafta çevre duvarları takip
edilebilmektedir, güney de ise derin yarlarla korunmuş olup burada yer yer duvar izleri vardır.
Duvarlar genelde moloz şekle yakın kabaca düzeltilmiştir (roughly coursed wall), ancak bazı
noktalarda yatay seviye verilmiş düzgün duvar işçiliği dikkati çeker (regular ashlar wall). Kale
(citadel) duvarlarının kalınlığı 1,40 m, kuzey tarafın ortasındaki duvarlar dışa doğru
çıkıntılıdır. Orta dar kısımda bir kaç odası olan ve iç kale (keep) vardır. Bunun hemen
batısında, 10 m x 6 m boyutunda duvarları kısmen iyi gömme sarnıç yer almaktadır. İç
kalenin doğusunda biraz aşağı seviyede bir alanda fırlamış taşlar çalılıklar yer almaktadır.
Çevre duvarı dışında bir kule ve iç yüzeyden 1 m içeri yedi küçük istinat duvarı yer
almaktadır.
Kale tepesi kuzey doğuda yeniden yükselmekte ve bir geminin arka kısmını andırmaktadır
(poop). Burada diğer bir çok sarp bir kayanın altında moloz şeklinde 1,95 m kalınlığında bir
dış duvar izi görülmekte, bir kaç yüz metre aşağı doğru gitmekte sonradan bir U dönüşü
yaparak kaleye doğru yönelmektedir. U dönüşüne kadar takip etmemiz için yeterli ışık yoktu,
teraslamaların bulunması, kırık çanak parçalarının (sherd) bulunmasından bu duvarlar
23
içindeki kalede normal bir yaşam olduğunu göstermektedir. Ancak kale altındaki bu bölge
çok net olarak tespit edilememiştir.
Burada çok sayıda M.Ö dördüncü yüzyıla ait siyah sırlı çanak parçalarına rastladık, bir tanesi
belki daha önceki devre aitti. Helenistik seramikler boldu, aynı zamanda doğu sigillata'sını
andıran ve geç Helenizm dönemine ait kırmızı ev eşyalarının (ware) parçalarına rastladık.
Fakat Roma dönemine ait bir parçaya rastlamadık. Kozlukuyu'da Cassander'in, (40.c) iki
Ptoleme (Krallığının) ve bazı Rodos paralarına rastladık.
Burası bir hanedan (dynast) (46)tarafından yönetilen klasik İdima olmalıdır, Bunun kalesi de
bu kaledir. Kent denize kadar uzuyorsa da klasik ve Helenistik dönemlerde dağın üstünde
denizden 3-4 km uzaklıkta idi. Nitekim kentlerinin böyle korumalı olmaları M.Ö. 440 yılında
Delos Deniz Birliğinden (Athenian League) çıkmaya cesaret vermiştir. İdima'nın devam
etmesinin sonucu hem ilk dönem birliğe ödemesi gereken miktarın oldukça yüksek olması,
ve gümüş Ι∆ΙΜΙΟΝ gümüş para basması bu görüşü desteklemektedir.
Buna ilaveten aşağı kentin yerleşim alanlarında iki grup üçgen çatılı (angular-vaulted
chamber), mimari yapısı (architectural façade) olan kaya mezarlar bulunmaktadır.
Kozlukuyu'nun batısında Guidi'nin "Döşemeli Yol", Robert'in İn-önü olarak belirttiği mevkide 5
kaya mezar hakkında açıklamalar bulunmaktadır. Bunların üçünün normal girişi olduğu halde
ikisinin üçgen çatılı mezar odasının İyonik mimari dekorasyonu olan cepheleri
bulunmaktadır. Bunlardan birinin ortasında bir kolon bulunmaktadır. Diğeri kayaya
arkasından dolaşılacak şekilde önü kolonlu olarak oyulmuştur. Mezar odasına giriş kapısının
kenarlarının her yanına dekoratif şekil verilmiştir. Üst alınlıkta her iki tarafta da spiral
çıkmalar (bracket) bulunmaktadır.(49)-(49a)
İkinci olarak Kozlukuyu köyünün kuzey doğu köşesinin az üstlerinde dikdörtgen giriş kapılı,
ve üçgen çatılı pek çok kaya mezar Robert tarafından belirlenmiştir. Bunlardan birisi ortası
kolonlu ve güzel bir mimari İyonik düzende dizaynı vardır. Araştırmacı Guidi Döşemeli
yoldaki mezarlara M.Ö. dördüncü veya en azından üçüncü yüzyılda yapıldığını kabul
etmekte, Robert ise Kozlukuyu'daki güzel kaya mezarın M.Ö. dördüncü yüzyılda yapıldığını
kabul etmektedir.
Benzer şekilde ortası kolonlu iki kaya mezar Elmalı köyünde ve İdima'nın kuzeyinde platoda
yer alan Yenice köyünde bulunmaktadır. Benzer mezarlara Likya (Lycia), Kaunos, ve
Kibriyatis (Burdur,Gölhisar) da rastlanmaktadır. Telmessus'da (Fethiye) Kral Amintas'ın
mezarı ile İdima'daki mezar arasında çok büyük benzerlik vardır. Bu mezar da üzerindeki
daha mevcut olup şimdi kaybolan yazıtlardan M:Ö. dördüncü yüzyıla ait olduğu kabul
edilmektedir.
Biz inanıyoruz ki İdima ve çevresindeki girişi kolonlu kaya mezarlar doğu İonik modelleri
çağrıştırmakta ve M.Ö. dördüncü yüzyılın başına tarih verilmelidir. Bu zamanlarda İdima'nın
bir hanedan tarafından yönetildiğine ve güzel bu mezarlarla birlikte basılan paraların bu
döneme ait olduğu kanısındayız.
Yeni İskele'de Newton tarafından belirlenmiş kayaya oyma bir niş (niche) dışında eskiye ait
bir iz bulunmamaktadır. Ancak körfezin kuzey doğu ucunda eski iskelede plaja kadar uzanan
önemli kalıntılar bulunmaktadır. Bu kalıntıların Roma İmparatorluk ve Bizans dönemine ait
olduğu ve çevrede anıt mezarlar (built tomb) (57a) olduğu görülmektedir. İki iskele arasında
denize doğru çıkan kısımda belki körfezi gözetlemek maksadı ile yapılmış bir gözetleme
kulesinden kalan çok taş kalıntılar ile birlikte bunun hemen doğusunda 27 m x 18 m
ebadında bir üç apsisli, bir zamanlar körfeze ismi verilen Aya Kosma adına bir bazilika veya
kilise kalıntısı olduğunu görülmektedir.(58) Eski İskele 1672 yılında gezgin Evliya Çelebi'nin
bahsettiği iskele olmalıdır. Dağdaki eski kent yerinin terk edilmesi ile Roma çağında görülen
kalıntılardan çok önemli bir yer olduğu anlaşılmaktadır.
Su kaynaklarının üstünde ovanın kuzeyinde dağın eteğinde Eski İskele ile Kozlukuyu
arasında diğer kaleye benzer (Akropol) ve gezginler tarafından açıklanan bir İnişdibi kalesi
24
(forticication of İnişdibi) yer almaktadır. Bunu görme fırsatım olmadı. Bu kalenin altında Guidi
ve Robert eski ve Bizans dönemi kalıntılarının olduğunu belirtirler. "Mediterranean Pilot"
(61)-(61.a) Marmaris'e giden döşeme yol ve üzerinde iki köprünün olduğunu belirtir.
Akçapınar'ın 40 dakika doğusunda Haşimbahçe'de Robert bir kilise veya manastırın eski
taşlarının olduğunu belirlemiştir.
REFERANSLAR
34- Mediterranean Pilot (5th edition, 1918).
35- Paton ve Myres
36- Von Diest, "Pet.Mitteilungen, 1909"
37. Delatte, "Les Portolans Grecs,248", speaks of the gulf here under the name Hagia
Kosmas also gives the name τα Κιοβα
Mehmet Bildirici; Aziz Kosma için bak: www.akyaka.org/akyaka/aziz_kozma.htm
37.a) Gökova'nın ismi COVA olarak geçmektedir. Djova veya Geova yada Giova olarak
yazılmaktadır. Gökova isminin de Cova'dan geldiğini kabul ediyorum. Cova İtalyanca bir ismi
çağrıştırmaktadır. Genova ile ilgili midir? İnişdibi'ndeki Ortaçağ kalesi ile ilgisi var mıdır? Bu
kalenin Genovalılar'la bir ilgisi var mıdır? Ama ben bu ismin eski kişilerce kullanıldığı
biliyorum. Evimizin kalfası Çakır Usta, hep Cova çukuru olarak malzeme siparişi verirdi. (MB)
40.b) Mehmet Bildirici, "İdimalılar Birliği" için bak: www.akyaka.org/akyaka/idima_biligi.htm
40.c) Cassander (M.Ö.358-297) Büyük İskender'in generallerinden, M.Ö. 316 yılında
Makedonya Krallığının kurucusu, İskender'in annesi Olimpia'yı, eşini ve tahtın varisini
öldürdü. Potoleme Krallığı'da İskender'in ölümünden sonra Mısır'da İskender'in generalleri
tarafından kurulan bir krallık. Bu krallıklar zaman zaman yöreyi yönetti. (M.Bildirici)
46- Atina (Delos Deniz Birliği) M.Ö. 453-452 ve 451-450 katılım listelerinde ismi görülen
Paktyes (ATLi 288) "Nesselhauf, Klio Beih (1933) 126. İdima ve Syangela (Bodrum
yakınlarında) 7-8. Listelerde, üçüncü ve dördüncü dönemde hanedan (dynast) ismi
bulunmaktadır. Sayangela'dan Pigres 23 listede görülür, Paktyes veya onun yerini alan bu
listelerde görülmez, çünkü İdima dördüncü dönem bu birlikten çıkmıştır. İdima'nın birlikte
olduğu dönemde Syangela'da olduğu gibi bir hanedanın olduğu göstermektedir. Paktyes'in
bir hanedan ismi olduğu için bir şüpheye gerek yoktur.
49a-) Döşemeli yol ve İn-önü olarak belirtilen bu yer Akyaka-Kozlukuyu yolu üzerende ana
yolun altından geçen köprüye varmadan Akyaka tarafındadır. Tek kolonlu ilk kaya mezarın
kolonu tamamen kırılmış üstte sadece izi bulunmaktadır.
İkincisi ise yol Muğla-Marmaris yolunun 1968'li yıllarda yapımı sırasında toprak altında
kalmış, nihayet 2001 yılında Akyaka Belediye'sinin çabaları sonucu tekrar ortaya
çıkarılmıştır. Ancak tarafımızdan fotoğraflarla belgelendiğine göre mezarın doğu tarafından
bir
kısım
yok
olmuştur.(
M.B.)
Mezarın
ortaya
çıkışı
için
bak:
www.akyaka.org/mezar/mezar_eng.htm
52. İdima iki kolonlu kaya mezarda, 6 mezar yeri var. Paton ve Hula-Szarto'da bilgiler var.
57. Mevcut açıklamalara eklenecek bir şey yok
57.a) Yörede yaptığım araştırmalarda biri Çınar üzeri kalede ve biri Kuyucak yolu üzerinde
iki adet yapma mezar (built tomb) belirlemiş bulunuyorum. (M.Bildirici)
58. Tomaschek "Zur hist., Topographie, Kleinasien im Mittelaltar"
61. See Wittek " Das Fürstentum Mentesche, 1918"
61a (Biri Akçapınar azmağı üstünde, biri ovada iki köprü bulunuyor. M.B)
25
FEREK (s.67-68) (GÖKÇE)
Ferek köyünün hemen üstünde, 300 m kotunda çok dik kaya kitlesi üzerinde kalıntılar olduğu
biliniyor, ancak daha önce ziyaret edilmemiş idi. Burası Kızılhisar veya Kızılasar olarak
bilinir,(32) Söğüt'deki kaleye benzer ama daha büyüktür. Doğu tarafı çok dik bir kayadır,
karşı yönde batısında ise 40 m uzunluğunda ve 5 m yüksekliğinde olan eski bir duvar yer
almaktadır. Bu duvar 1,45-1,60 m genişliğinde ve taşlar ocakta işlenmiş şekilde olup yatay
sıralar kötü düzenlenmiş, düşey sıralar dört köşe ve poligonal bir duvar işçiliği
sergilemektedir. Duvarlarda yatay derz aralarının yüksekliği 50-80 cm civarındadır. Kuzey
köşesinde duvarlar daha moloz şeklindedir. Güney kısmında 1,70 genişliğinde sadece alt
kısmı ayakta kalmış bir kapısı vardır. Kapının her iki tarafında 14 cm çapında, bir çubuk için
değil, sanki kapının kayması için derin bir yarık bulunmaktadır. Bu kapının 10 m kadar
kuzeyinde duvarlar gelişigüzel duruma geçmekte, duvarın içinde 0,90 genişliğinde, 1,50 m
derinliğinde, 1,80 m yüksekliğinde bir depo girişine benzer yere gelmektedir. Yaklaşım
duvarının pencereyi andıran kısmında bazı bloklar kayıptır. Kalenin diğer kısımlarında
ortaçağ kalesinin kalıntıları bulunmaktadır ki burada eski bloklar yeniden kullanılmıştır.
Genelde muhtemelen Ortaçağa ait çanak parçaları bolca bulunmaktadır.
Bu incelemelere göre Rodos Parea'sının (Rodos Karşıyakası) bir parçası mıdır?, yoksa
İdiyma'nın dışarıdaki bir parçası mıdır?. Duvar yapımı Kaira'nın değil, Söğüt'te olduğu gibi
Rodos'un işi görünmektedir. Hecatomnid (Bodrum'daki Mausolos yönetimi) yönetiminin
Thera (Yerkesik) ve Kallipolis (Kızılyaka) kalelerine karşı Rodos'un ileri karakol görevi yapan
kalesidir.
(32)- Bunlar Kiepert'in Admiralty Chart 1604 de, Von Diest, (Peter… Mitteilungen 1909) da,
Robert burayı ziyaret etmeden yakınından geçmiştir.
(Çeviri ve Açıklama Mehmet Bildirici)
26
PAAVO ROOS
HAYITLI
Deutsches Archaeologisches Institüt Ableilung İstanbul
Istanbuler Mitteilungen (Band 25-1975- pp 340-341)
Verlag Ernst Wasmuth - Tübingen
Bodrum'dan (Halikarnassos) Gökova'ya (Idyma) kadar uzanan kıyı yolunun açılması 1972
yılındadır. Bu yol kısa bir zaman içinde ulaşımı, Karya kıyılarını ve Keramos'u (Ören) ziyaret
etmek imkanını kolaylaştırmıştır. İdyma ile Keramos arasında kıyıdan ilk ziyaret ettiğim
HAYITLI adını taşıyan tek ören yeri, Gökova iskelesinin takriben 10 km batısında, kıyı
şeridinden yukarıda bulunmaktadır.
Bu ören yerinin eski çağlardaki adını söylemek mümkün değil, sadece tahmin edilebilir. Bu
bölgenin topografyasında çok sayıda noktalar vardır. Bu bakımdan deneme maksadıyla
yapılmış ören yerleri tespiti güvenli değildir.
Hayıtlı'daki ören yeri bilhassa doğu cepheden muhtelif duvar parçaları ile çevrilmiş küçük bir
akropol ile güneyinde bulunan bir kaya mezarından ibarettir. Akropol'ün doğu kısmında
yapılmış olan kaçak kazılarla, tahta kapılara ait bronz süsler, kapı eşiklerinden kalıntılar,
sikkeler , küçük heykel parçacıkları ve yazıt kalıntıları görülmüştür.
Yazıtlardan ilginç olanı, Akropol'ün doğusunda kayadan oyularak yapılan bir mezarın
üzerindeki kaba işlenmiş bir kabartmadır. Bunun uzunluğu 1,30 m olup çok sathidir.
Muhtemelen Roma çağının taşra işçiliği olabilir. Bu motif bir kabartma olmayıp tek cepheli,
çoğunlukla küp şeklinde, bazıları basamaklı kaide üzerindedir. Tespit edilen iki yazıt şöyledir.
1. Mermer kitabe kalıntısı : arka ve alt kısmı işlenmiş, sol tarafı kırık, üst ve ön tarafı
tamamen düz, genişliği 0.12 m, 0.11 m, derinliği 0.105 m olup harflerin derinliği 1 cm olup
şöyledir.
) ΑΤΙΣ / ). ΒΟΥΛΟΣ
2. Kaya mezar üzerindeki yazıt ise
∆ηµητροσ Φ(
27
AKYAKA'DA ARKEOLOJİK BİR GEZİNTİ
Aziz Albek -Arkeolog
Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneği Üyesi
Akyaka'ya gelmek üzere Sakar'dan inerken sağda Akyaka tabelasından saptığımızda,
buradan körfez, ova ve köy bütün güzelliğiyle önümüze serilir. Sapağın önündeki bir tepenin
üzerinde uzun bir kale kalıntısı görürüz.
Çam ağaçları arasından köye inince üçgen biçimindeki köy meydanına varırız. Hafif bir tepe
görünümündeki bu meydan üç yol ağzında kurulmuştur. Etrafını çeviren cami, bakkallar,
kahveler, lokantalar, fırın, nalbur, kasap, eczane ve diğer işyerleriyle burası canlı bir
meydandır. Yerel mimari geleneği korunduğu takdirde her zaman ilgi çekici olacaktır.
Sapaktan meydana indiğimiz yol Gökova caddesi adına almıştır. Solumuz İnişdibi caddesi,
sağ tarafımız İskele caddesidir. İnişdibi'ne inen yolun başında Türkoğlu restoranın avlu
kapısının sol duvarında takriben 30x40 cm ölçülerinde Grekçe kırık bir kitabe taşı bulunur.
Sağ tarafta ise yassı bir sütun parçası bulunmaktadır. (a)
İnişdibi'ne doğru yolumuz devam ettiğinde, daha aşağıda sağda, gürül gürül akan Kadın
Azmağı çeşmesini görüyoruz. Burası veya biraz ilerisi "İdyma" veya "Azmak" suyunun çıktığı
yerdir. Bu su sazlıklar arasında kıvrıla kıvrıla Gökova körfezine ulaşır.
Piri Reis burayı şöyle anlatır:; Kerme körfezinin sonunda Gökova suyu vardır. Bu sulara
sandal girer, içmeye elverişli değildir. (1)
Azmağı biraz geçtikten sonra yukarıdan gördüğümüz kale şimdi sol tarafımızdadır. Bu bir
ortaçağ kalesidir. Yolumuza devam edince sol tarafımızda bir Osmanlı dönemine ait su
sarnıcı görüyoruz. Bu sarnıcın kitabesinde eski yazı ile 1250 tarihi yazılıdır. (Bu sarnıçlardan
beldemiz sınırları içinde iki tane daha vardır)
İnişdibi sarnıcının hemen karşısında bir bahçe kapısının sol tarafında 115 x 50 x30 cm
ölçülerinde büyük bir Grekçe kitabe bulunan taş vardır. Bu kitabe ve yukarıda Türkoğlu
restoranın avlu avlu kapısındaki kitabe M.Ö 2. yüzyıla tarihlendirilmiştir. (2) Gene burada
kitabenin yanındaki kapıdan girildiğinde gördüğümüz bir kuyu değişik bir yapı tekniğinde
yapılmıştır.
İnişdibi sarnıcını geçtikten sonra köyün sınırında, solda kayaya oyulmuş tek sütunlu bir kaya
mezarı vardır. Sütunu kırıktır. Bunun yanında çift sütunlu bir kaya mezarı yol yapılırken
kayaların altında kalmıştır. M.Ö. IV. Yüzyıla tarihlendirilmiştir. Kaya mezarlardan sonra yol
köprü altından geçerek Kozlukuyu'ya doğru gider. Kozlukuyu eski IDYMA öreni, akropolü ve
kaya mezarları ile ilgi çekicidir.
Tekrar köy meydanına dönüp, batıya doğru Eski İskele yönüne ilerlediğimizde Orman Parkı
giriş binası önünde, yeniden kullanılmış eski yapı taşları, üstü bezemeli, toprağa gömülmüş
bir sütun parçası görüyoruz. Bu kapıdan girdiğimizde, ileride Orman Bölge Şefliği önünde,iki
sütunla karşılaşıyoruz. Bölge Şefliğinin bahçesinde de bazı eski yapı taşları bulunmaktadır.
Lojman binasının duvarında eski Türkçe bir taş daha vardır. Tarihi H 1182-1183 tür. Şehit
Fuat Ardıç çeşmesinin çevresinde ve yanında eski yapı taşları ve bir oturma yeri kenar taşı
bulunur.
Sağ tarafta Açıkhava Müzesi düzenlenmiştir. Burada, mermer sütunlar, yivli sütun parçaları,
sütun kaideleri, sütun başlıkları, haç motifli sütun başlıkları, bezemeli taşlar, vaftiz tekneleri,
kitabeli bir kaide taşı ile, kitabeli bir taş bulunur. Ayrıca denizden çıkarılmış 1. Dünya
Savaşına ait mayınlar da bu müzede korunmaktadır.
Palmiyeli plaja girerken, gazino kapısında iki sütun görüyoruz. Sağ taraftaki sütun üstünde bir
haç kabartması vardır. Ayrıca gazinonun sol tarafındaki plaj önünde, deniz içinde eski liman
rıhtımının bir kısmı görülmektedir. Palmiyeli plaj düzenlenirken burada bulunan eski taşlar
yeni yapılan rıhtım taşları arasına yerleştirilmiştir. Denize inen merdivende mermer bir taş,
28
merdivenin bir basamağını oluşturur. Yeni rıhtımda kayık bağlanan biri yivli, diğeri düz iki
sütun başı ve büyük bir mermer eşik taşı görülür (c)
Palmiyeli plaj yolundan tepeye çıktığımızda, büfenin önündeki düzlükte batı doğu
istikametinde bir bazilika göze çarpar. Bu bazilika alanının doğu ucunda, üç apsisli duvarı ve
tuğlaları belirgin yapıyı görmekteyiz. Aşağıda Açıkhava Müzesindeki mimari parçaların bazı
mimari kalıntıların buradan gelmiş olabileceğini düşünüyoruz.
Görüldüğü gibi, Akyaka'da Eski İskele yeri hemen hemen her çağa ait kalıntıları ilgi çekiyor
ve araştırılmasını bekliyor.
Vaktiyle gemilere krom ve kereste yükleme işinin yapıldığı Yeni İskele mevkiinde ise bir kaya
oyuğu ve kayaya oyulmuş dikdörtgen bir girinti bulunmaktadır.
Köy meydanından güneye inen yol Papazlık deresini izler. Azmak yolu ile birleştiği yerde
1994 yılında yapılmış "EREN DEDE'ye ait yeni bir mezar görüyoruz. Bu mezarlar yapılırken
ortaya çıkan eski yapı taşları, sütun kaideleri ve bezemeli yarısı kırık bir mermer taş, mozaik
parçaları, bu yerde eski dönemlere ait bir yapı bulunduğu izlenimini vermektedir. Sınırları
tespit edilebilen yapının bir dini yapı, bir Şapel olması olasıdır. Bu çevrede bir araştırma
yapılması gereklidir.
Beldemizde gözlemler yapıldıkça yeni buluntular ortaya çıkacağı kesindir. Dileğimiz
Akyaka'nın doğal güzellikleri yanında tarih ve arkeolojisi ile de değerlendirilmesidir. Beldemiz
çevresi, tarihi evleri ve halkıyla güzeldir ve umarız böyle kalacaktır.
(1) Piri Reis (Kitab-ı Bahriye)
(2) G.E. Bean- J.M. Cook (The Carian Coast III)
(Bu yazı Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneğinin Haziran 27.05.1994 tarihli bülteninde
yayınlanmıştır)
Mehmet Bildirici eklemeleri:
a (Türkoğlu restoran 1998 yılında yıkıldı, molozlar taşınırken yazıt son an kurtarılmıştır.
b. Bu Kaya Mezar Şubat 2001 tarihinde yeniden ortaya çıkarılmıştır.
c. Bu mermer blok denize girenlerin ayağının kaymaması için maalesef üzeri Orman Bölge
Şefliği tarafından beton kaplanmıştır.
(Haziran 1994- Gökova Akyakaya'yı Sevenler Bülteninde yayınlandı)
29
PAPAZLIK SUYU ( BİZANS KALINTISI)
Aziz Albek- Arkeolog
Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneği Üyesi
Akyaka beldesinin içme suyunu sağlayan çeşmeler, köy meydanı, İnişdibi'nde okulda, İskele
yolunda otellerin önünde, Postanede, Kermetur'da bulunmaktadır. Bu çeşmelerin suyu
nereden gelmektedir. Bunu merak ettik ve ufak bir gezi yaptık.
Suyun kaynağına gitmek için kuzeye doğru, Papazlık yolu batıdan izlenir. Köyün üst sınırında
suyun toplanıp dağıtıldığı beton hazne vardır. Bu hazneye giren bir boru dağa doğru gider.
Bu borunun sağında ve solunda eski su künkleri, kırık künk parçaları yol boyunca görülür.
Zeytinlikler çam ağaçları, sandal ağaçları ve sarp kayalar arasında ilerledikten sonra epeyce
yukarıda, sol tarafta, doğuya bakan büyük bir kaya cephesi görülür. Bu çıplak kayanın önü
bir mağara şeklinde oyuktur. Önünde duvar kalıntıları vardır. Burada Bizans dönemine ait
apsisli bir yapı görülmektedir. Apsisin bir bölümü yıkılmıştır. Bu kayanın üstünden suların
damladığını gördük.
Buradan su borusu izlenerek çıkıldığında büyük sel deresinin daraldığı görülür. Bu sel
deresinin bitiminde büyük bir kayanın üstünde yuvarlak bir yapıya rastlanır. Bu yapı, duvarları
ve konumu ile bir su terazisi olduğu izlenimini vermektedir.
Buradan sonra suyun çıktığı yere epey dik bir çıkış ile varılır. Kaya ve toprağın altından
boruyla çıkan suyun bir büzün içine aktığını görüyoruz. İçimi güzel ve soğuktur.
Bu büzde toplanan su izlemiş olduğumuz boruyla aşağıya inmekte ve köye dağılmaktadır. Bu
su köyümüzde "Papazlık Suyu" adıyla anılmaktadır.
(Bu yazı Gökova Akyakayı Sevenler Derneğinin 27.05.1994 tarihli bülteninde yayınlanmıştır)
30
ENGLISH TEXTS ABOUT GÖKOVA REGION
CHARLES NEWTON
TRAVEL MARMARİS TO MUGHLA
"The whole route from Marmaris, route from Marmaris to Mughla is singularly destitute
(empty) of villages, cultivation, or even animals. The great part of the road traverses (rises)
pine forests and mountain passes, where the only signs of a men are the black tents of
TURCOMANS or their lonely graves scattered about in the glades (open areas) of pine
forest. Now and then the monotony of our route was relieved by a meeting a long string of
camels with their melodies chime of bells. Conveying the produce of the interior ports of
Djova (Cova-Gökova) or Marmaris, along roads fitter for goats then for beasts of burden
patches of ploughed land occur here and there in the midst of tracts (arazi şeridi) covered
with brushwood. Not a single village is visible on this road and the district is very poor
populated.
THE CARIAN COAST III
GEORGE BEAN
IDYMA (p.68-72)
No big river discharges into the Ceramic Gulf, and the silting process here has not been
greatly advanced (as it has been in the Meander and Cayster gulfs) during the two or three
thousand years of human occupations of the land basin. The water in the gulf is still deep;
only at the very head does the coastal plain creep imperceptibly forward, so that sea-going
vessels no longer use the ancient anchorage at the north-east corner of Gökova bay, but
moor at the iskele a kilometers to the west. The northern shore of the gulf is mountainous.
To the west of Ceramus the coast forms low shingle points with cultivated plains between
them, the hills in the rear being well wooded and backed by high mountainous land (34). But
east of Ceramus the Kıran Dağ rises sharply from the sea to an escarpment reaching 3.160
feet above sea level, being broken only at Akbük, where a sheltered harbour and a
Hellenistic tower are reported.35. Von Diest and following him, Robert have given a
picturesque description of this cliff as dropping sheer into the sea (sans le moindre faille)
from Gökova to Ceramus and not leaving room for even the faintest path36. But in fact, in
addition to the harbor at Akbük, there is an İskele on this shore midway Akbük and Gökova,
with ancient stones reported at Hayıtlı near by and two paths leading down to it, and from
the opposite coast occasional patches of cultivation can be descried at the mountain foot.
There could not however an ancient city at the foot of Kıran Dağ between Ceramus and
İdyma.
Inland from the head of the Ceramic Gulf at Gökova (or Giova )37 stretches a generally fertile
plain, which is about 3 kilometers broad and extends 7 or 8 kilometers inland to a low sill
dividing the waters flowing to the ceramic Gulf those which flow to the lake of Köyceğiz.
(Caunus)38 On the north edge of the plain, between Kozlukuyu and the sea, copious springs
give rise to the short but deep Kadın river; presumably they are outlets of water collecting in
mountain basins north of Sakarkaya; other such discharges are remarked by Paton and
Myres under Kıran Dağ farther west39. "The Mediterranean Pilot" warns mariners against the
poisonous miasma arising from the Kadın (azmak), which proves fatal to the inhabitants,
who look cadaverous and are apparently not long lived40 and Robert was still able to sense
the insalubrity in 1934 when sleeping on the hill-side above. But the recent campaign against
malaria seems to have struck at the foot of the pestilence, and the place now appears
prosperous. Robert gives some excellent views of İdima42
31
The identification with İdima is due to Cousin and Diehl, who discovered the base of a
dedication to Vespasian by the κοινον των Ιδυµιων, (koinon ton Idymon) apparently at the
old İskele43. But Robert seems to have been the first to call attention to the classical citadel
site. This stood at an altitude of c.300 meters above Kozlukuyu where a narrow crest springs
broadside on from the steep mountain flank of Sakarkaya44. The crest was walled to form a
fortified summit something over 200 meters long, which present a side not more than 20
meters high to the mountain slope on the north and has the appearance of a great ship
perched on the side of gigantic wave. We give a plan, fig.3. The circuit can be followed along
the north edge, but on the side facing downhill the citadel is protected by bluffs and there is
little surviving trace of walling. The masonry is generally roughly coursed tending to rubble;
but at a couple of points45 we noted regular ashlar work. The citadel wall seems to have
thickness of a c1.40 m; in the middle part of north side the bottom courses are stepped
outwards and of flimsier construction than those above. The very narrow central part of the
citadel crest seems to have been occupied by a house or keep a number of rooms; and
beyond this on the west is a long area at a level some feet lower, which contains a sunken
cistern in more or less coursed, masonry measuring 10 meters by perhaps 6 m. East of the
keep and lying at a considerable lower level, is an area littered with stones and overgrown
with bushes.
The circuit wall here has a tower on the exterior and a row of seven little buttress projecting a
meter inward from the inner face. The fortified crest rises again at its north-east end to a sort
of rocky poop. From another rocky bluff below this on the east we were able to pick up the
line of outer circuit wall, 1.95 m thick built in a heavy rubble masonry, which appears to have
run for several hundreds meters downhill, and then to have turned along the hill-side towards
a prominent spur under the south-west part of the citadel; we did not have sufficient daylight
to allow us to trace its course to the spur, but the presence of terrace walls and sherds
indicates that there was regular habitation within this apparent circuit. In this sector below the
citadel our plan is marginal and of a very little value.
We noted a fair number of fourth-century black-glazed sherds, with one striped fragment of
perhaps an earlier one. Hellenistic pottery and tiles were abundant and we also noted some
red ware resembling early eastern (i.e late Hellenistic) sigillata; but we saw nothing of
Roman date. At Kozlukuyu under the site we saw bronze coin of Cassander, two Ptolemaics
and some Rhodian Hellenistic pieces.
This site seems to be the classical Idyma, ruled by a dynast46 whose stronghold was
presumably on the citadel. Though the territory of Idyma extended to the coast, the city itself
in classical and Hellenistic times was high on the mountain-side at a distance of 3 or 4
kilometers from the sea; and it was no doubt this peculiarity of their situation which enabled
the Idymians to withdraw from Athenian League about 440 BC. Idyma seems to have been a
place of some consequence, to judge by the extend of the site; both the amount of the
tribute, exceeding a talent in the first assessment period, and the classical silver coins with
legend Ι∆ΥΜΙΟΝ support this estimate. In addition, below the city-site there are two groups
of rock-tombs with angular vaulted chambers and architectural façades. West of Kozlukuyu
at a place which Guidi calls Descemeli Jol-(Döşemeli Yol-Paved Road) and Robert calls İnönü, there are five tombs, of which Guidi has given description. Three of them have simple
entrances; but the other two have a deep portal in front of the vaulted tomb-chamber, with
Ionic architectural decoration on the faces. Guidi's no 2 seems to have had a central pillar in
the entrance. His no 449 is quarried clear of the rock so that one can pass right round the
back of it, and it had an elaborate distyle-antis façade; the doorway of the tomb-chamber has
a carved surround, and over the lintel receding fasciae with a spiral bracket on either side 50.
Secondly, a little above the north-east corner of Kozlukuyu village is a cemetery discovered
by Robert, consisting of numerous rock-tombs cut in the steep hill-side, with rectangular
apertures for the doors and similarly vaulted chambers. Among them one fine architectural
tomb stands out It has shaft in the floor of the chamber, and its badly worn Ionic decoration
closely resemble that of Guidi's no 4. Guidi inclined to a date in the fourth century or third
32
century B.C. for the Döşemeli Yol tombs, and Robert dates his fine tomb fourth century at
least.
The two distyle tombs are clearly to be referred to a single design, as also (in our opinion)
are those at Elmalı; Guidi's no 2 is the same type, apart from the fact that it had only a single
column. To the same class belongs a fine distyle tomb (which is accompanied by a Chinesegabled hut-tomb cut clear from the rock) in a cliff at Çamköy near Yenice on the plateau
behind Idyma (Plate 18 c-e)52 and similar tombs are found in Lycia, at Caunus, and the
Cibyratis. The tomb of Amyntas at Telmessus, which is strikingly similar to the distyle tombs
of Idyma, was dated by Benndorf and Nieman something after 400 BC. 53 and Paton noted
the inscription Νικωνος Απολλωνιδου in fourth-century letters on the architrave of his fine
Ionic tomb.
We believe that columnar Ionic tombs of Idyma region reflect good eastern Ionic models and
should date around the beginning of the fourth century. In a view of the apparent stability of
the Carian dynasties in classical times, we have little doubt that Idyma was under the rule of
a dynasty at this time, and that the fine architectural tombs, like the contemporary coins of
Idyma, are reflections of that rule.
At modern İskele we noted no trace of antiquity save the niche remarked by Newton in a cliff
face. But in old İskele close to the north-east corner of Gökova there are substantial ruins
and remains stretching back from the beach. These seem to be of Roman imperial and
Byzantine times; and also to have been late built tombs in the vicinity57
On the crest of the rounded promontory between two iskeles, there is an indistinct trace of a
heavy masonry, perhaps a watch-tower sited so as to look down the gulf: and on the east
side of this promontory above the old iskele we noted traces of a rubble -built basilica or
church measuring 27 m by 18 m, with three apses at the east end, which may possibly be
the H. Kosmas from which inner gulf received its medieval name58
The old İskele was presumably the flourishing port of Gökova of which Evliya Çelebi made
mention in the seventeenth century. It may well have had some importance in Roman times,
to judge by the visible remains-the moor so if the old city on the mountain-sided was
abandoned then.
Above the springs on the north edge of the plain, between the old İskele and Kozlukuyu, a
crest stands out from the foot of the mountain in a manner very similar to that of classical
citadel already described; it is crowned by the medieval fortification in İnişdibi, which was
been frequently described by travelers, ancient polygonal masonry has been remarked at the
west end, but we missed seeing it. Guidi and Robert have reported ancient and Byzantine
remains on the edge of the plain under the fortress. In the vicinity the "Mediterranean Pilot"
remarks as ancient two bridges and a paved road leading in the direction of Marmaris.
On the south edge of the plain at Asımbahçesi (Haşimbahçe) forty minutes east of
Akçapınar, Robert noted a ruined church (or monastery) and ancient blocks, but no ancient
site62 and Von Diest remarked the foundations of a fort on the Zeytin Beleni, on this side of
the plain.
REFERENCES
34- Mediterranean Pilots, 5th edition, 1918, gives excellent description
35- Paton and Myres
36. Von Diest, " Pett. Mitteilungen 1909"
37. Dalette, Les Portulans Grecs. 248. Speaks of the gulf here under the name of Hagia
Kosmas also give the name τα Κιοβα.
33
46. Paktyes is in the Athenian tribute lists of 453-452 and 451-450 (ATL i.288). "Nesselhaus ,
Klio Beih XXX (1933) 126, n 2".
At both Idyma and Syangela we find that the dynast's name is omitted in list 7-8 and the
continuously on through the third and fourth assessment periods. Pigres of Syangela
reappears in list 23, Paktyes (or his successor) does not reappear, for the Idymes had
dropped out of the list in the fourth period. Thus for the period during which was Idyma was
in the League, the evidence for the existence of a dynasty there is precisely the same that
Paktyes is a dynast's name.
49- Robert op.cit pl 36, "the right hand anta, with the corner of entablature, has now
collapsed.
It was under the Mugla-Marmaris highway and it has been covered in 2001. East side of the
monument has been lost during the highway construction. (M.Bildirici).
See www.akyaka.org/mezar/mezar_eng.htm
50. The fasciae here and on the antae had no doubt painted Ionic decoration, as we noted
on the tomb of Amiyntas at Telmessus (Fethiye)
51. A row of tombs here, op.cit.pl 34-3 the architectural one ibid. pls. 35-36-1
52. The distyle tomb has six graves inside, for the position see. Paton, Hula-Szanto.
57. We have nothing to add to the existing descriptions of this site; cf. Robert op.cit.480
FEREK (GÖKÇE) KIZILHİSAR-KIZILASAR
On a craggy hill some 300 meters high, close above the village of Ferek, ancient ruins have
long been known to exist, but it seems that they have not previously been visited. (32). The
site was known as Kızılasar or Kızılhisar, is some ways reminiscent, though on a much
larger scale of that at Söğüt. On the east side is a high vertical cliff-face, and on the opposite
west side a fine stretch of ancient wall some 40 meters long, still standing 5 meters high.
This wall 1,45 to 1.60 m thick, is a quarry-faced ashlar with accurately horizontal courses but
occasional rambling bed-joints: the vertical joints are slightly oblique here and there,
producing technically a trapezoidal masonry. The courses vary from 0.50 m to 0.80 m in
height. Towards its northern end the wall shows a more irregular style of masonry; though
not enough so to be called polygonal. In the southern part of this wall is a gate 1.70 m wide,
only the lower part being preserved; in the wall of gateway, on either side, is a deep slot
about 0.14 m wide, as if for a sliding door, not merely for a bolt or bar. The blocks at the
outer corner have vertical draft-lines at the angles (Plate 17 f). About 10 meters north of this
gate, where the wall makes a slight projection, is cupboard-like recess 0.90 m wide, 1.50 m
deep and more than 1.80 high in the inner side of the wall. Several blocks are missing from
the wall of this recess, giving the effect of small windows or archery-slits. The rest of hill-top
is covered with the extensive remains of a medieval castle, in which ancient blocks have in
some places been reused. There is an abundance of the usual characterless sherds,
presumably medieval.
From its situation alone we should be at a loss to decide whether to class site at Ferek as a
frontier fort of the incorporated Peraea or an outlying position of Idymians. But masonry
looks Rhodian, not Carian. And the site resembles the other sites in the vicinity as for
instance Söğüt. It may represent the Rhodian outpost in face of Hecatomnid front at Thera
and Callipolis, and correspond to the later fortification at Sarnıç at the frontier of the subject
Peraea.
(32) "They are shown in Admiralty Chart no 1604 and on Kiepert's map cf., Roberts pl 30,
Von Diest - (Peter…Mitteilungen 1909, p. 223)-Robert passed close without paying a visit."
34
INSCRIPTIONS
602
9- Kozlukuyu (anc. Idyma) in the wall of a house of Mustafa Yasakçı, a fragment of grey
limestone 0.16 m high 0.27 m wide, thickness not ascertainable; inscription complete on the
left in lines 1-2, broken on all other sides. Letters 19-23 mm high are not earlier than the first
century BC.
(στρατη) γ (ησαντος) - stratigisantos is therefore preferable. For these officials see Peraea
82-83, 87-88
608-609
10- Akyaka, west of Kozlukuyu, where the road to the İskele diverges from main road; built
into a wall across the road from the Coffeehouse, a block 0.26 m high, 0.41 m wide,
thickness not ascertainable: broken on all sides except at the top. Letters are 18 mm high in
lines 1-3 decreasing to 13 mm at the bottom. The date we should judge to be latter part of
second century BC. Plate 19 b (Now it is in Halet Çambel-Nail Çakırhan Culture House-MB)
The inscription was not written at once. As far as line 7, apart from the greater sizes lines 13, it appears that the names were added year by year, a perfectly normal proceeding; the
lines 1-7 are no doubt the work of a single stonecutter.
It is unfortunate that the greater part of the toponymics is lost. Κοτειτ(ης)−Kotitis in line 4
may be restored with some confidence; the place in question seems to be unknown, but
must have been in the subject Peraea, presumably in the neighborhood of Idyma (74- A
place by the name Κοτσ is recorded SIG 46, but it presumably lay like other recognizable
places in that inscription in the region of Halicarnassus ) There is nothing surprising in finding
these unknown names: this part of the Peraea is full of obscure places whose names are
recorded once and whose sites are quite uncertain. Peraea 73-75
There can we think, be little doubt that our present fragment belongs to the same inscription
as another, still more fragmentary, which was found at Idyma by Cousin and Diehl and
published in BCH, Robert op.cit 474
This stone was found "a peu distance de la mer" and so probably in the same general
neighborhood as ours. In the absence of a photography it is hard to be sure of the degree of
resemblance in the script, but the similarity of the content, arrangement, dialect, and the
length of line is striking. At least, we can no hesitation in restoring the line 1
(Λητου)ς και Αφροδ(ειτης) Leto and Aphrodite. For Pedion and Lossos see Robert's
discussion loc. Cit.; there can now be no doubt that he is right in regarding them as small
places in the region of Idyma (77- On line 2 Roberts notes on restitute Πεδιευς, Pedion. The
man in question has changed his place of residence upon adoption; in such a case both
toponymics are given to the man himself, not to either of his two fathers).
In line 9, Θυσσου Thusso, Carian names are rare in Rhodian territory.
The cult of Leto was popular in this corner of Asia Minor, particularly in Lycia, though it does
not occur at Rhodes. In the Peraea it is attested especially at Physcus and also at Caunus .
We know of no other instance of a joint of Leto and Aphrodite.
603
12. Gökova at a spot called İnişdibi between Kozlukuyu and Akyaka, some 200 yards southeast of the medieval fortress: (Sarıoğlu House) lying upside down outside house no 92 (in
1957 the number of the house had been changed to 77 and the stone built into a wall beside
the entrance from the road to the yard), a block of yellowish stone of 0.50 m high, 1.34 wide,
35
0.45 m thick a small of piece 0.17 m cut away at the top of left corner. The upper surface
seems to be plain Hellenic letters no doubt of second century, 15-18 mm high. The stone is
said to have been dug in 1953. Squeeze Plate 18.b
The inscription is honorific, as is shown by the word of Θεοις at the end, but honorand's
name does not occur; it must have stood on some part of the monument above cf. 12 below.
We considered reading in line 1 Ζηνωνα Ρ...ω (ν)ος, particularly as the line indented as if it
were the first line of the inscription, but we can find no known or likely name consistent with
the traces on the stone, which on the other hand exactly fit the name Αρτεµωνος.. We take it
then that we have an honorific dedication to a local landowner by six of his servants.
Secretary of koinon of Idyma, another Idymian , a man of Callipolis, another local man, and
nine foreigners or ten if the Laodician Lymachus in line 11 is different from the man of the
same name in line 4. Among foreigners Mydianss are again prominent (see no 6 above) and
an equal number of Halicarnassians; the Byzantine Papias comes from farthest afield. (78Λαοδικεους is most naturally taken to relate to Laodicea on the Lycus (Denizli), but this is
not of course certain.) The foreigners are named without patronymic, according to normal
rule at Rhodes; the two local men, of Idyma and Callipolis have patronymic and toponymic,
also in accordance with normal practice. (79- Natives of all parts of Peraea are regularly
described in this way: no indication is therefor afforded as to whether a particular place lay in
incorporated or in subject territory, except that on subject territory Rhodian demesmen have
the ethnic "Ροδιος" in place of their demotic. Idyma was certanly subject: see Parea 71)
The secretary Demetrius was no doubt servile (slave!) status and has no patronymic.
καρποθηκειτας. We take it to mean "granary superintendent" or like that is a trusted servant
of honorand. We consider the possibility that it might be a toponymic, but this not, in our
opinion acceptable. (80- A small locality by the name of Carpotheae would be perfectly
possible if it lay in the vicinity of Idyma, but in this case Callinicus should have a patronymic;
having none, he would be necessarily be a foreigner, and a city name Carpotheae is hardly
conceivable.)
In the line 1 Zeno has patronymic and toponymic, and is evidently a native of the subject
Peraea, no doubt a local man; if he were a foreigner, he should have no patronymic, and if
he were a native of Rhodes or incorporated Peraea, he should be called Ροδιος .
The topoymic appears be yet another unknown place, we are greatly tempted to read
(Βο)υνειτα(ς), in contrast to the known toponymic Πεδιευς (Pedion-Pedieus) but this is a
conjecture only, lacking the support of any actual evidence.
From the forms in lines 1-2, it appears that the inscription is written in Doric koine. On
subject the Attic koine is normal, but exceptions occur, the published inscriptions of
Idyma in fact show examples of both dialects.
606
12. İnişdibi, at the same house no 77 (Sarıoğlu House), recently dug up, a rectangular base
surmounted by a circular base-molding, 0.22 m high, 0.53 m wide 0.54 m thick, Letters 19-21
mm high of first century BC or AD Plate 18a. The block is complete, so that the inscription
must have begun on the round altar that stood above.
Παροχη, παραχος, παρεχειεν -paroki- are regularly used of compulsory supply of
necessaries, free of charge, to traveling officials, especially but not always Roman officials:
they became indeed technical in this sense. We presume that this meaning here: the
inscription is in honor of a Rhodian Governor who among the other good deeds, forwent the
free supply of animals ( that is no doubt baggage animals) to which he was entitled.
36
VOCABULARY
imperceptibly : farkedilemeyecek şekilde yavaş
shingle : iri taş ve çakıllı
moor, anchorage: iskele, gemi bağlanan yer
yamacı
escarpment:
insalubrity : sağlığa zararlı
steep: çok dik, sarp
miasma : poisonous mist
cadaverous: canlı cenaze
flank: dağın yüzü
crest : zirve
bluff: yüzeyi çok sarp kaya üzeri
flimsy : hafif ve ince
keep : kale içinde iç kale
to litter: geligüzel atılmak
poop : back end of a ship
spur : U dönüşlü obje
consequence : olayların sonucu
reminiscent: hatırlatıcı
to ramble : dağıtarak devam
uzun
dik
dağ
slot : uzun açılmış yarık, kanal
recess : duvar içi boşluk
boşluk
slit : duvarda pencereye benzed
to perch : yükseğe konmak
mezar
distyle tomb : ortası kolonlu
momentary : kısa bir süre
to omit : to leave out
antae :
entablature :
angular vaulted chamber : üçgen tavanlı mezar
için destek
bracket : duvarda eşya taşımak
fascia : long band on the surface
indistinct : belli belirsiz
37
ULA AN ANATOLIAN TOWN
P. Benedict
An Proverb from Gökova
Stay not where, the weed is thyme and the partridge thrives
Go where the grass is reed and the goose flies.
"Its most graphic example of dispersed settlement is found on the plain of
Page.24:
Gökova which has been settled predominantly by nomadic groups within this century. The
hamlets (mahalles) of Gökova often are no longer than a cluster of ten to fifteen and are
comprised of one or several extended families.
Page 58 : Newton's trip from Marmaris to Muğla in 1855 provides glimpses of the extend
Malaria in the region and low density of the rural population.
Newton traversed Ula's nearby coastal plain of Gökova before starting up the road to reach
Muğla, 600 meters in elevation in the highlands. Referring to the plain of Gökova, he
describes it as "a swampy tract covered with thickets (bodur çalı) and the port as consisting
of the two or three houses on the shore, one of which is the residence of quarantine officer.
The ankorage at Djova is good, but the place is very unhealthy in summer and few
inhabitants have a wan, fever stick look.
… controls over malaria were initiated in 1930's
In 1937 Robert describes a settlement pattern of seasonal transhumance which had
prevailed for centuries. The inhabitants of the few small villages existing on the Gökova plain
either abandoned their settlements and the fields entirely during the months of active
malaria, moved their families to highlands (yayla). The men traveling to the malaria-ridden
fields have to work the day and returning each evening to their yayla settlement. Robert
describes transhumance for two villages on the Gökova plains, Akyaka, Ferek, and
Kızılağaç village as yayla.
Developing governmental concern with the coastal conditions stimulated the initiation of
widespread local projects to drain marshland in 1926. Much of Gökova, unproductive at that
time was owned by large landowners (ağalar) from Ula. Some ağalar strongly opposed the
government plans under which marshlands would be removed from their ownership. The title
(tapu senedi) to the land was to be awarded to any group or individuals who drained the
marshland. Efforts by villagers lasting from 1925 to about 1940 resulted in the release of over
2000 dönüms (1000 m2) of the swamplands to the villagers.
NOMADS
In the last century malaria greatly inhibited permanent settlement in the plain of Gökova, and
affected the health of those who live in the highland plain of Ula and who occasionally
worked in Gökova. The temperate winter climate of the region is however attracted large
numbers of nomads who transhumed (traveled) between the warm winter coastal plains and
high mountains summer pastures.
By best estimates around 1900, are at least 80 to 100 tents of Karakoyunlular made the 15
days trek from the mountains of Bozdağ and Sandras of Denizli to Gökova annually. As early
as 1880 several tents began to establish permanent dwellings on the periphery of the plain
which later to become the sites of present day villages.
Most of the settled nomads in Gökova today are remnants of two tribes.
Karakoyunlular who are Orthodox (Sunni) Muslims is the major tribe in the plain. Second the
Çepniler is Alevite Muslims. This group is minority and known as Tahtacılar also.
38
39
Guy Meyer’in Mehmet Bildirici’ye gönderdiği 1989 tarihli mektup
Almanca bu metinler bu mektup ile gönderilmiştir.
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
Guy Meyer’in Krissi Ethem’e yazdığı İDİMA ile ilgili 1989 tarihli Fransızca Mektup
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
Yunanistan’da yapılan çalışmalar (Internet’ten)
67
68
L.ROBERT İDYMA &COUSIN DIEHL
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
COUSIN &DIEHL
93
94
95
96
97
98
99
100
IDYMA BÖLGESİ HAKKINDA GENEL TARİHİ BİLGİLER
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
PAOVO ROOS (IDYMA 44-57)
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
HERODOT TARİHİNDE CARIA
In the time of course of time, Croesus (Lydian king) subdued all the peoples west of
the river Halys (Kızılırmak) except the Cilician and Lycian. The rest he kept in
subjection, Lydians, Phrygians, Mysians, Mariandyrians, Chalbians, Paphlagonians,
Thracians (both Thynians and Bithynians), CARIANS, Ionians, Dorians, Aeolians,
and Pamphylians.
….Something similar can be seen in the case of Dorian Pentapolis (or Hexapolis as it
used to be called) where the Dorians are careful to exclude their neighbors from use
of their temple, the TRIOPIUM and even went so far as to put a ban upon some of
their body who failed to observe the proprieties. It is used to be customary at the
“Games of Tropium Apollo” to give a bronze tripod as prices, and winners were not
allowed to take them away, but were required to dedicate them on the spot to the
God. This ancient custom was openly defied by a Halicarnassian called Agasicles
who after winning his tripod, took it home and fastened on the wall of his house. In
punishment for this offence, the five cities of Lindus, Ialysus, Camirus (Rhodes) Cos
and Cnidus excluded Halicarnassus from temple privileges.
….The Ionians, even those who started from the Government House in Athens who
believed themselves purist Ionian blood took no women with them but married
CARIAN girls whose parents had been killed. The fact that these women were forced
into marriage after the murders of their fathers, husbands, and sons was the origin of
law, established by the oath and passed down to their female descendants,
forbidding to sit at table with their husbands or to address them by name. It was
Miletus that this took place.
….After the subjections of Ionia, HARPAGOS attacked Carians, Caunians, and
Lycians and compelled both Ionians and Aolians to serve in his army.
Carians, now a mainland people were originally islanders. Long ago when they
inhabited the islands, they were known as Leleges and were subject of MINOS. But
as far as I have been able to get information on the subject, they never tribute in
money but manned his ships whenever he had need of them, and in this way
because Minos had great military success and extended his conquests over a wide
area, they became in his day by far the most famous of all nations.
The Greeks are in debt to them for 3 inventions:
-fitting crests on helmets
-putting devices on shields
-making shields with handles
Hitherto everyone who used a shield had managed it, not by handle, but by means of
a leather thong slung round the neck and left shoulder.
Long after this period the Carians were driven from the islands by Dorians and
Ionians, and settled on the mainland: (that at any rate is the account the Cretans
give) though the Carians themselves deny it and claim to have been mainlanders
from the first and claim to have been known by the other name, than their present
one. In support of their claim to be aboriginals; they point to on ancient temple of
Carian Zeus at MYLASA, the use of which is shared by Missians and Lydians as
139
brother races of Carians- Klsus and Mysus according to them having been the
brothers of CAR
…The Caunians I believe myself to be a native stock, though their account, they
came originally from Crete. As to dialect they have come to resemble Carians-or the
Carians them, for I can not say definitely which round it should be. But in their way of
life, they are very different from Carians, for indeed from every body else, for they
drink it is finest thing in the world for men, women or children to organize large
drinking parties of similar ages.
Again they are having decided on one occasion not to use foreign temples which had
been established amongst them. But to worship only their own gods, all but the boys
put their armour and went as far as the boundary of CALYNDA (Dalaman) string the
air with their spears and saying they were driving out the foreign gods.
…The Carians were reduced to slavery by Harpagos, and in the fighting, neither
them or any of the Greeks who lived in this part of the country managed to
distinguished themselves. Amongst these others were the Cnidians, colonist from
Lacedaemon, who occupy a district on the coast, called Triopium adjoining the
peninsula of Bybassus.
….Inland east of Halicarnassus, there were the men of PEDASUS, these people and
their neighbors used to get warning of an impending disaster by the priestess of
Athena growing a long beard, a thing which actually happened on three occasions.
They were only Carians who resisted Harpagos for only length of time and they id in
fact caused him a good deal of trouble by holding out behind the fences, on Mount
Lida. But the place was ultimately taken.
…Persian Commander who are married to the daughter of Persian king, on his way
to Parium, hearing that Carians had made a common cause with Ionians and thrown
off the Persian yoke, he turned back and marched against Caria.
Somehow or other the Carians got wind of the movement before he arrived, and
massed at a place WHITE PILLAR on the Marsyas (Çine çayı), a tributary of the
Meander, rising in Idrien territory.
When the assembled Carians were debating how to deal with the danger which
threatened them, what I think was the best suggestion came from PIXDOROS, son
Mausolos, a man of CINDYA who had married a daughter of Cilician king Syennis.
The proposal was that the army cross the Meander (Menderes nehri) and fight with
the river in their back, this would prevent them from running away, and every one
forced to remain at his post, would be even braver than nature made him.
But this excellent plan was not adopted. It was decided, instead that the Persian not
the Carians should have the Meander at their back-for if Persians were defeated and
compelled to retire, they would than fail to get away and driven into the river.
Soon the Persian arrived, crossed the Meander and was engaged by Carians on the
Marsyas. The struggle was long and violent and the Carians were finally
overwhelmed by the weights of numbers. Some 2000 Persian were killed and about
10.000 Carians.
Carian survivors shut themselves up at Labranda in the great grove of sacred plane
trees known as the precinct of Zeus Stratius.
140
While they were, they discussed plans for saving themselves – not knowing to
surrender to the Persians or to leave Asia for good. However during the course of
time their deliberations a body of Milesian troops and their allies came to offer
assistance, and the Carians changed theirs mind entirely and prepared for fresh
resistance. The Persians attacked and there was a second battle, and the result of it
was even disastrous than before. The whole Carians and allied forces suffered
severe losses, but Milesians contingent the worst of all.
Carians however recovered from this blow and fought another action. Learning of
Persian intention to attack their towns they laid a trap on the Pedasus road. The
Persians fell into it during a night marsh and were cut into the pieces. Three of their
commanders were killed.
The man of Carians Force which caught them was HERACLIDES son of Ibonollis of
Mylassa.
ARTEMISIA
…Pigres and Damasithymas son of Candoules from Caria with 70 tritemes (warship
with 3 rows of oars) sailed against Greece on the rule of Persian king.
There is no need for me to mention all the other subordinate officers, but there is one
name which I cannot omit, that of ARTEMISIA.
It seeks to me that a most strange and interesting thing that she – a woman- should
taken part in the campaign against Greece.
On thr death of her husband the sovereign power had passed into hr hands, and she
sailed with the fleet in spite of the fact that she had a grown up son and there was
consequently no necessity for her to do so.
Her own sprit of adventure and manly courage were her only incentives. She was a
daughter of Lygdamis, a Halicarnassian on her mother side she was a Cretan.
She sailed in command of men of Halicarnassus, Cos, Nisyra, and Calynda, and
furnished 5 ships of war. They were most famous in the fleet after the contingent from
Sidon and one of the confederate commanders gave Xerxes sounder advice than
she did. The places I mentioned as being under her rule are all Dorian.
….All troops came as far as Attica and the rest of the fleet arrived at Phalerum. Here
(Persian King) Xerxes paid a personal visit, because he wished to talk to the various
commanding officers and to find out what they thought about the coming campaign,
so he had seated himself with all proper ceremony. The rulers of the states and the
commanders of squadrons were summoned to appear before him, and took theirs
seats according to the degree of privilege which the king assigned them. The Lord of
Sidon the first, the Lord of Tyre second and so on…
The answers with a single exception were unanimously in favor of engaging the
Greek fleet.
Artemisia said:
….Spare your ships and do not fight at sea, for the Greeks are infinitely superior to us
in naval matters ….
If you keep fleet on the coast where it is now, whether you stay here or advance into
Peloponnes you will easily accomplish your purpose…..
141
…Artemisia’s friends were dismayed when they heard her speech and thought that
Xerxes would punish her for trying to dissuade him from engaging the Greek fleet….
The Persian fleet was defeated at Salamis…
I must mention Artemisia on account of an exploit which still further increased her
reputation with Xerxes. At a stage in the battle when Persian fleet lost all semblance
of order, Artemisia chased by an Athenian trireme, as her ship happened to be closet
to the enemy and there were other friendly ships just ahead of her, escape was
impossible in this awkward situation. She hit a plan which turned out greatly to her
advantage, with the Athenian close on her tail she drove ahead with all possible
speed and rammed one her friends – a ship of Calynda with Damasithymus the
Calyndian king on board-.
….At the end King Xerxes’ saying is famous. “My men have turned into women, my
woman into man”.
(More about the details of the engaging in the “Histories” of Heredot ….
DAHA SONRALARI
MAUSOLOS (377-353 BC)
In 387 BC after the king’s peace, Caria fell into the hand of Persians. We see a
satrapy under Persian rule in Caria, the first satrapy of Caria was a man of Mylassa
by the name of Hyssaldomes. He was succeeded by his son Hecatomnos and in 377
BC the latter’s son MAUSOLOS.
Mausolos was an able, energetic and ambitious man and he took the advantage of
great distance of his satrapy from Persian capital to make himself virtually and
independent ruler, thought he never actually took the title of king.
Mousolos’ capital was at Mylassa (Now Milas), the principal city of inland Caria and
his home town.
Seeing however the much finer position of Halicarnassos, he decided to rebuild that
city on a much greater scale and make it his headquarter. This was one of the first
steps the greater plan to which his life was devoted, nothing less than the
Hellenization of the whole Caria. At the extremities of his satrapy, he fortified Latmus
and Caunus with splendid walls. He died in 353 BC
ARTEMISIA THE YOUNGER
Mausolos died in 353 BC and was succeeded by his wife and sister Artemisia the
Younger. She ruled for only 3 years, but in that time made herself famous in 2
notable respects.
The first of these was superb tomb with which she has perpetuated her husband
memory, the MAUSOLUM, one of the seven Wonders of ancient times.
For the form of this monument we have to rely on the description given by Elder Pliny
eked out by rather scanty remains unearthed by Sir Charles Newton in 1857 and in
142
more recent years by Danish expedition. This monument stood for 1500 years,
Bishop Eustathius in 12th century, in his “Commentory on Homer” observes that it
“was and is” a marvel. But when the Knights arrived in 1402 they found it in ruins,
destroyed presumably by one of the earthquakes. They used the stones in their
castle.
Artemisia’s other claim to fame is of a totally different character. That a woman
should rule over Caria seemed to the Rhodians an indignity and also no doubt an
opportunity, they therefore equipped a fleet and set out to take the kingdom from her.
Artemisia learning of this hid her own fleet in a secret Harbor joined by a canal to
great Harbor. This had been constructed by Mausolos close under her palace, so as
to have his ships under his eye and to take his decisions without interference. The
Rhodians sailed in and put their men ashore to occupy the city, whereupon the
queen led her ships quickly out of the sacred Harbor, seized the unmanned Rhodian
vessels, and carried them out to the sea.
The Rhodian soldiers deprived of their retreat, were surrounded and destroyed in
Agora. Artemisia then their put her own men on the enemy ships and sailed to
Rhodes. There the Rhodians supposing their own ships to be returning victorious,
admitted the Halicarnassian and the city easily captured. To celebrate this victory
Artemisia had a trophy erected there, in the form of a statue of herself branding the
city of Rhodes.
On Artemisia’s death in 350 BC (she had no children) the succession passed in turn
to other children of Hecatomnos.
QUEEN ADA
The city, Alinda was purely Carian foundations. The city’s first and only appearance
in history was in connection with Queen Ada, sister of Mausolos. She was dethroned
and expelled by her brother Pixadoros about 340 BC. Ada withdrew to Alinda, where
she continued to maintain herself semi-royal state, ready to take any opportunity of
reigning her throne. She had not, as it turned out, very long to wait.
When Alexander the Great advanced into Caria in 334 BC, Ada went to meet him,
offering to surrender Alinda and to help against the usurpers, pointing out that they
were own kinsmen. She proposed also, with a truly regal self confidence to adopt him
as her son in return she asked that he would restore her lost throne.
Alexander’s response was characteristically gracious, he declined to take Alinda from
her, and disdain to be called her son, later when Halicarnassus was taken he
appointed her, Queen of all Caria, including Caunos.
143
KARIA BÖLGESİ VE KARIA’LILAR
Bir Karia kenti olan Idyma’nın daha iyi anlaşılabilmesi için bu kentin içinde yer aldığı
Karia bölgesinin de bilinmesi gerekir.
Antik çağda Aydın’ın güneyi, Muğla ilinin bir kısmı Köyceğiz’e kadar Karia bölgesi
olarak bilinir. Bu bölgede Karia’lılar, bir alt kültüre sahip Lelege’ler, yer yer Grek’ler
(Dor’lar) yaşamıştır. Karia’lılara ait ilk bilgiler M.Ö. 6. yüzyılda Perslerin bölgeyi
zaptettiği sıralarda dönemden, Büyük İskender tarafından M.Ö 334 yılına kadar
döneme kadar gelmektedir. Daha sonra Karia’lılar Grekleşmiş ve kimliğini
koruyamamıştır.
Grek kaynaklarına göre önce Ege adalarında yaşamış daha sonra bu bölgeye
yerleşmişlerdir. Kendilerine göre ise bölgenin yerlileridir.
Karia’nın geniş tarihi (akyakam 34 de George Bean’ın İngilizce yazısında
bulunmaktadır.
KARIA KENTLERİ
: Karia’nın en büyük ve en önemli kentidir. Bu önemini bugüne
Mylassa
kadar tüm devirlerde korumuştur. Bugün MİLAS ilçesi. Milas yakınında Labranda
Karia’nın en önemli dini merkezidir.
Halicarnassus
:Grek ve Karia’lıların yaşadığı önemli bir kent. M.Ö. 4. yüzyılda
Mausolos tarafından başkent yapılmıştır. Antik çağın 7 harikasından Mausolos adına
yapılmış Anıt mezar bulunmaktadır. Bugün Bodrum ilçesi
Alinda
: Aydın, Çine Karpuzlu
Alabanda
: Aydın Çine Araphisar
Ceramos
: Ören beldesi (Milas)
Idyma
: Gökova ve Akyaka beldeleri (Ula)
Bargylia
: Güllük körfezi (Milas)
Lagina
: Dini merkez, Tanrıça Hacate tapınağı var
Bargasa
: Gökova körfezine yakın yeri bilinmiyor
Mogola
: Muğla
Pisye
: Pisiköy (Yeşilyurt)
KARIA DİLİ
Karia dilinde çok az yazı ele geçmiş olup bunlarda kısa parçalardır. Yazıları alfabetik
olup yazı formları Grekçe’ye benzemekte bazıları da bu dile özeldir. Henüz Karia dili
çözülememiştir.
144
LELEGE’LER
Pedesa
:Bodrum’un batısında Gökçeler köyü, M.Ö 546 da Perslere
direnen tek kent. Kalıntılar var.
Myndos
:Bodrum’um kuzey kıyısında Gümüşlük, Tavşan adasında ve
çevrede antik kalıntılar bulunmakta. Mausolos tarafından kuruldu.
Madnasa
: Bodrum Türkbükü ve Gölköy
Termera
: Kos adası karşısında, (Aspat, Çıfıtkale)
Syangela
: Pigres isimli yönetici biliniyor.
Lelege dili ilgili hiç yazıt bulunmamıştır. Gene yazıtlarda Tymnes isimli yönetici ismi
bilinmektedir.
Homeros’un ILIADA destanında Lelege’lerin kralı olarak ALTES ismi geçmektedir.
PERSLER
Pers yönetimi altında Perslerin dinleri ve gelenekleri buraya gelmemiştir. Caria’da hiç
Persçe yazıta rastlanılmamıştır. Persler sadece Halicarnassus’ta yönetici olarak yer
almıştır.
Harpagos
: Med kökenli Pers komutan, M.Ö 546 da Caria’yı fethetti.
Orontopates
: M.Ö 334 de Halicarnassus’ta son yönetici
HERODOT (5th century BC)
FATHER OF HİSTORY
He was born in Halicarnassos, (Now Bodrum), a Dorian town about 484 BC. His
early life was not known clearly. He lived in Samos and traveled in Lydia, Asia Minor,
Persia, Babylonia, Egypt, Greece,….
In his later life he lived in Athens and wrote his “HISTORIES” which included 9
books. He was the first historian of the World. He narrated all accounts of the wars
between Greek city states and Persia. He gave examples about the way of living,
food habitations, dress and religions of both Greeks and barbarous peoples (Asiatic,
non Greek people). He examined the history of Egypt, and the floods of Nile and their
hydraulic engineering works.
According to him the cities Sardes, Babylonia, and Memphis were the pearls of non
Greek World in 5the century BC.
We also learning also the civilizations of different Asiatic people of Asia Minor.
145
Karia Bölgesi
146
147
148

Benzer belgeler

idima`dan gökova - Mehmet Bildirici

idima`dan gökova - Mehmet Bildirici Tapınak kilise yerleri ve Eski Camiler Hayıtlı’da inceleme ve anıtsal temeller Ferek (Gökçe köyü) Ula, bizim ilçemiz Kızılyak Elmalı köyünde Kallipolis kenti kalıntıları Pisiköy (Yeşilyurt) Yenice ...

Detaylı