Seyahat Okyanus, dağlar, ormanlar, tapınak

Transkript

Seyahat Okyanus, dağlar, ormanlar, tapınak
Hürriyet
Sayfa 1 / 2
Seyahat
Okyanus, dağlar, ormanlar, tapınak şehirler ve dünyanın bütün
yağmurları Sri Lanka
Yazı ve fotoğraflar: Osman Bülent DEMİRAĞ
Gece saat 00.30’da İstanbul’dan kalkan uçağım Dubai
aktarmasından sonra Sri Lanka’nın Colombo şehrine doğru
uçmaya başladı. Her yurtdışına çıkışımdaki heyecan yine bütün
benliğimi kaplamıştı, üstelik bu kez, Sri Lanka’dan sonra Kenya
ve ardından Uganda, Tanzanya, Zanzibar, Malawi, Mozambik,
Zimbabwe, Zambia, Botswana, Namibia, Güney Afrika, Lesotho
ülkelerini sırt çantası ve çadırla dolaşacak, Afrika’nın en ücra
köşelerinde fotoğraflar çekecektim.
Uçak havalandıktan ve bir takım servisler yapıldıktan sonra hosteslerden
biri, kendisiyle arka bölüme gelmemi rica etti. "Neden?" diye
sorduğumda, herhangi bir sorun olmadığını tatlı bir tebessümle belirtti.
En arka bölüme vardığımızda bütün hostesler hep bir ağızdan koro oluşturmuş "iyi ki doğdun Osman"
diyordu. Kocaman pasta üzerindeki mumları üfledim ve çok duygulandım. Sonradan bu işi, uçak firmasını
arayan kızımın organize ettiğini öğrendim. Sri Lanka seyahatim böyle tatlı başladı işte...
Öğle saatlerinde, Colombo Havaalanı’na indim. Dehşet sıcakla karşılaştım. Önceden kiraladığım sürücüsü
olan klimalı minibüs imdadıma yetişti. Havaalanıyla şehir, yaklaşık 40 kilometre. Yollar gidiş, geliş tek
şerit, trafik lambası diye bir şey yok, binlerce modeli çok eski araç ve tuktuk dedikleri Uzakdoğu’a mahsus
üç tekerlekli iki yolcu taşıyabilen araçlar, haliyle yolda trafiği iğrenç hale getirmiş.
Duş alıp birkaç saat dinlendikten sonra, şehri keşfetmek için otelden çıktığımda ortalık hálá sıcak.
Geziniyorum, bakıyorum, enteresandır fotoğraf çekecek bir şeyler bulamıyorum. Akşam otele döndüğümde
yazacak bir şey de bulamıyorum. Çünkü vahşi yaşam ve coğrafya sevdiğimden, şehirlerde kareleyecek ya
da yazacak bir şeyler genelde bulamam.
Sri Lanka’da önceden yaptığım plana göre Sigiriya bölgesine gidiyorum. Bu bölge; tarihi 1600 yıl öncesine
kadar giden, deniz seviyesinden oldukça yüksek, eski, tarihi değeri olan tapınakların çok sayıda olduğu bir
yer. Köy ve tapınakların haricindeki bölgeler cangıl orman ve vahşi hayat. Bir de kuş ve maymun cenneti.
Tabii ki fotoğraf makinem çalışmaya başlıyor. Uzakdoğu, Afrika gibi yerlere defalarca gitmiş olmama
rağmen hiç görmediğim, hatta adını bilmediğim meyveleri ağacından koparıp yeme şansını yakalıyorum.
RENK CÜMBÜŞÜ ŞAHANE Mİ YOKSA YORUCU MU
Sigiriya’da 1600 yıl önce inşa edilmiş bir tapınağa tırmanıyorum.
Tırmanıyorum diyorum çünkü tapınak birkaç yüz metre çapında, 122 metre
yükseklikte tek parça bir kaya bloğunun üstüne inşa edilmiş. Bitkisel
boyalarla renklendirilmiş, kutsal ifadeleri olan resimler her dönemde çok iyi
korunmuş olduğundan günümüze kadar zarar görmemiş. Flaş kullanmadan
çekim yapıyorum, muhteşem kareler...
Bu kaya tapınağının çevresinde, o dönemde Budist rahiplerin yaşadığı dört
kilometrekarelik tapınak şehir var. Etrafında ise geniş, derin su kanalları
mevcut; o dönemde sayıları oldukça çok olan yırtıcı hayvanlardan korunmak
için yapılmış.
Kandy ormanın içinde kaybolmuş bir şehir... Kaldığım otel ise şehrin
ortasındaki en yüksek tepenin üzerinde, baktığınızda şehir nerdeyse
http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/4871877_p.asp
8/8/2006
Hürriyet
Sayfa 2 / 2
görülmüyor, dağlar, ardında dağlar ve yemyeşil ormanlar, insanın ruhu
dinleniyor. Şehir ise tam curcuna trafik keşmekeşi. Binlerce tuktuk, binlerce insan, ayrıca her yer renk
cümbüşü, bir an Alaattin’in sihirli lambasıyla geçmişe yolculuk yapıyorum sanki.
Sri Lanka’nın enteresan meteorolojik yapısı var: Ortalık günlük güneşlikken on dakikada kararıyor, sanki
gök yırtılıyor, dünyadaki bütün yağmurlar aynı anda o yırtıktan üzerinize yağıyor.
Matale’nin de diğerlerinden farkı yok. Burada Budistlerin yine çok önem verdikleri adeta sanat eseri olan
Sri Muthumarıamman tapınağını inceliyorum. Birden kendimi bunalmış ve stresli hissettiğimi anlıyorum.
Düşününce olay çözülüyor; tapınaklardaki renk cümbüşü. Binlerce küçük, çirkin yüz hatları ve vücut
şekilleri olan heykelcikler ve yine renkler, insanın ruhunu sıkıyor. Şoför bu çirkinliğin ve renk cümbüşünün
kötü ruhları, şeytanları korkutup kaçırmak için olduğunu söylüyor.
Hikkaduwa’da sabah erken Hint okyanusunun kokusunu içime çeke çeke kumsalda yürüyüşe çıkıyorum.
Yerel balıkçılar ahşaptan yapılmış 8-9 metrelik kürekli tekneyle, bir ucu sahilde olan, boyu yaklaşık 2000
metrelik ağı denizde yarım daire çizdikten sonra diğer ucunu da sahile
getiriyorlar. Her iki ucunda 1012 adam, bir de 7 yaşlarındaki çocuk, ağı
yavaş yavaş sahile doğru çekerlerken, hiç sormadan çocuğun hemen
yanında ben de ağların halatına asılıp çekmeye başlıyorum. Bayağı zor ve
güç istiyor. Bu arada çocukla göz göze geliyoruz. Birbirimize sevgiyle
bakıyoruz. İnanıyorum ki aynı dili konuşmak bazen hiç önemli değil. Birkaç
saat sonra ağın torba kısmı sahile yaklaşıyor, yavaşça kumların üstüne
çekiyoruz. Koca koca balıklar hoplayıp, zıplıyor. Balıkçılar, çocuk ve ben
mutluyuz.
Adadaki tapınakları, vahşi yaşamı, ormanları, gölleri ve muhteşem nehirleri izleyip fotoğrafladım. Harika
plajların olduğu, dünyaca bilinen Hikkaduwa şehrine geçtim. İnsan on gün doğa ortamında dolaşınca biraz
olsun yoruluyor. Birkaç gün otelin ve kumsalın tadını çıkarıp dinlenmeyi planladım. Belirtmek istiyorum ki
deniz ürünleri çok çeşitli ve birkaç dolara yemeyeceğiniz kadarını
getiriyorlar.
Kumsalda uzanmış turkuaz rengi okyanusun köpüklü dalgalarını
izliyorum. Bu arada boyları 20 metreye yakın, yüzlerce palmiyenin
denizle kucaklaşması ve çeşitli açılarda denize doğru eğik duruşları
insanı ayrı bir romantizme itiyor. Akşamüstü ise okyanus kenarında,
masa ve sandalyeleri köhne, uyduruk bir balıkçı lokantasına gidiyorum.
Bir kadeh beyaz şarapla gün batımını bekliyorum, güneş yavaş yavaş
alçaldıkça görüntü şölene dönüşüyor, kumsal, üzerine sevişircesine
uzanmış palmiyeler, dalgaların sesi tam bir senfoni, güneşin kızıla dönüşü bütün yorgunluğumu
unutturuyor bana. Sonrasında adanın çay tarlaları, baharat bahçeleri, sonsuz pirinç ekinleri, doğal kauçuk
ormanları ve filler, bazı geyik türleri, maymunlar ve cennetteki kuşlar sırayla gözümde canlanıyor.
7 Ağustos 2006
© Copyright 2006 Hürriyet
www.hurriyetkurumsal.com
http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/4871877_p.asp
8/8/2006

Benzer belgeler

pdf olarak kaydet

pdf olarak kaydet kahvaltısının ardından panoramik şehir turumuzu yapıyor, ünlü balıkçı pazarını geziyoruz. Serbest zaman. Konaklama Negombo’da otelimizde. 3.GÜN: NEGOMBO – PINNAWELA - DAMBULLA // 24 OCAK 2017 SALI ...

Detaylı

Sri Lanka Çay kokan ada Aylin Öney Tan

Sri Lanka Çay kokan ada Aylin Öney Tan de Sinbad’ın rüya gibi macerasından kaynaklanıyor. Benim için de Sri Lanka seyahati Sinbad’ın macerası gibi gelişti. Her zamanki seyahat grubum Rota Dışı Gezginler ekibine son anda dahil olup, kend...

Detaylı

güney hindistan sri lanka turu

güney hindistan sri lanka turu nasıl sınıflandırıldığına tanık olunuyor. Fabrikada saf Ceylon çayının tadına da baktıktan sonra Nuwara Eliya şehir turuna başlıyoruz. Nuwara Eliya, dünyanın en iyi kalitedeki çay üretiminin yapıld...

Detaylı