AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKU ÇERÇEVESİNDE CHARLİE HEBDO

Transkript

AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKU ÇERÇEVESİNDE CHARLİE HEBDO
AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKU ÇERÇEVESİNDE
CHARLİE HEBDO KARİKATÜRLERİ
VE
FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ
2015 senesi, dünya gündemine oturan, Fransa’da yayınlanan Charlie Hebdo mizah
dergisine yapılan silahlı baskınla başladı.
Fransa/Charlie Hebdo olaylarının ardından yapılan değerlendirmeler, öncelikle “ifade
özgürlüğü” çerçevesinde şekillendi. Olay sonrasında çeşitli devlet yetkilileri ve
ülkelerin önde gelen isimlerinin yaptıkları açıklamalar da ifade özgürlüğüne dayanak
kabul edilmiş, ancak bunlar hukuki değerlendirmelerden uzak kalmıştır. Bu nedenle,
bu çalışmada değerlendirmeler “ifade özgürlüğü / özgürlüğün sınırı / din ve vicdan
hürriyeti” çerçevesinde yapılmıştır. Söz konusu haklar, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin (AİHS) metninde, düzenlenmiş ve bu haklara “hangi kapsamda kısıtlama
getirebileceği” de devam eden fıkrada ifade edilmiştir.
Olayla ilgili olarak tartışma konusu yapılabilecek olan düzenlemeler; AİHS madde 9,
10, 10/2 ve İnsan Hakları Bildirgesi (İHB) madde 18/19’da düzenlenmiştir. İHB’nde
yapılan düzenlemeler daha genel ifadeleri barındırıyor olsa da, temel metin olması
dolayısıyla değerlendirmelerde temel alınmalıdır.
AİHS md.10
İfade Özgürlüğü;
“Herkes, anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, düşünce özgürlüğünden başka, resmi makamlar
karışmaksızın ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın, haber ve düşünce almak ya da vermek
özgürlüğünü içerir. Bu madde, devletin radyo, sinema ya da televizyon işletmelerini bir izin rejimine
bağlı tutmasını engellemez.”
Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler
niteliğinde 10olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması,
kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret
ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla
öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.”
AİHS md.9
Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü;
“Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile
tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle
dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.
2. Din veya inancını açıklama özgürlüğü ancak kamu güvenliğinin, kamu düzenin, genel sağlığın veya
ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu
tedbirlerle ve yasayla sınırlanabilir.”
İHB md.18;
“Her insanın düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din ya da inanç değiştirme
özgürlüğünü, din ya da inancını tek başına ya da topluca, açık veya özel biçimde, öğretme, uygulama,
ibadet ve ayinlerle açığa vurma özgürlüğünü de kapsar.”
İHB md.19;
“Her insanın, düşüncelerini özgürce açıklamaya hakkı vardır. Bu hak, düşüncelerinden ötürü rahatsız
edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmadan bilgi ve düşünceleri, her türlü araç ve yollarla aramak,
elde etmek ve yaymak hakkını gerektirir.”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ifade özgürlüğü çerçevesinde
değerlendirme yaptığı davalarda, yerleşik içtihatlar oluşturmuş ve madde
metinlerinde genişletici yorumlar yapmıştır. Bu konu kapsamında “Avusturya/OTTO
PREMİNGER-Fransa/LEROY-Birleşik Krallık/WİNGROVE-Türkiye/Yasak Tümceler” kararlarına
başvurmak mümkündür. Bu kararlarda, ifade özgürlüğü değerlendirmesi yapılmış ve
bu hak, yine sözleşmede bulunan farklı maddelerle birlikte tartışılmıştır.
Tartışma konusu yaptığımız “Charlie Hebdo/ Hz. Muhammed karikatürleri”, düşünce
özgürlüğünün sınırı (AİHS 10/2) kapsamında değerlendirilecektir. AİHS md.10 ile ifade
özgürlüğü oldukça kapsamlı olarak ifade edilmekle birlikte, hakka ilişkin olarak sınır
getirilebilmesi açısından ikinci fıkra düzenlenmiştir. Zira hakkın hiçbir sınırlamaya
tabi tutulmaksızın kullanılması mümkün değildir. AİHS md.10/2 ile söz konusu hak,
aşırılıklara mahal vermeden ve toplum düzeni de dikkate alınarak kullanılmış
olacaktır.
AİHS md.10, ifade özgürlüğünün genel tanımını yaparken; ikinci fıkrası, bu özgürlüğe
hangi durumlarda ve ne şekilde kısıtlamalar getirilebileceği belirtilmiştir. Madde
metninin de desteklediği şekilde bu özgürlüklerin kullanılması bir başkasının
özgürlüğü ile iç içe olduğu için belli sorumluluk ve yükümlülükleri de beraberinde
getirmektedir. Bu açıdan hakkın öznesinin sürekli olarak bu sorumluluk ile hareket
etmesi gerekmektedir. Mahkeme, bu konu ile ilgili olarak devletlerin toplumsal
yapılarının göz önünde bulundurulması gerektiğini söylemiş ve kendi iç hukuk
düzenlemeleri konusunda takdir marjını genişletmiştir.
Charlie Hebdo/Hz. Muhammed karikatürleri, yukarıda bahsettiğimiz şekilde
sözleşmeci devletlere tanınan takdir marjı ile değerlendirildiğinde ilk etapta;
a) Fransa’daki Müslüman nüfus,
b) Daha önce yapılan çizimler sonucunda alınan tepkiler,
c) İslami kurallar
gözönünde bulundurulmalıdır.
a) Ülkede yaşayan nüfus çeşitliliği değerlendirme konusu yapılırsa; Fransa, yaklaşık
5 milyon Müslüman ile en yoğun Müslüman nüfusun bulunduğu Avrupa ülkesidir.
Hakaretin hiçbir şekilde mümkün olmadığı kural olmakla birlikte, 5 milyon
Müslümanın yaşadığı bir ülkede dini olarak insanların rencide edilmesini içeren
yayınlar, hukuken de kabul edilemez ve hiçbir hukuki rejim de böyle bir saldırıyı
korumaz.
b) Aynı dergi tarafından çizilen hakaret içerikli önceki karikatürlere karşı verilen ciddi
tepkiler de gözönüne alınmalıdır. Çünkü çizer, her ne kadar hakaret içeren
karikatürünü “fikir özgürlüğü” çerçevesinde değerlendirse de, toplumsal barışın
bozulmasına sebep olacak bu tip yayınlar hukuksal normlar açısından
korunmayacaktır.
c) İslam dini özelinde değerlendirme yapılması ise konu açısından elzemdir.
Müslümanların ekserisi, resim ve heykelin İslam inancı gereği yasaklanmış olduğuna
inanmakla birlikte, hemen tümü, Hz. Muhammed’i tasvir eden resim veya heykelin
yapılamayacağına, dinen yasak olduğuna ittifak halinde inanmaktadır. Bunun
yanında hiçbir din/inanış/fikir için kabul edilemeyecek olan hakaret içerikli ifadelerle
insanların dini duygularını rencide edecek şekilde yayın yapılması ifade
özgürlüğü/basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyecektir. Bu açıdan
istenilen her şeyin sınırlama olmaksızın ifadesi sözleşmesel açıdan da mümkün
değildir. Bu konuyla ilişkili olarak “Birleşik Krallık/WİNGROVE” kararında “İnsanlık
tarihindeki büyük bir düşünür (Hazreti Musa, Dante veya Tolstoy) gibi sembolik değere sahip bir
figürün bu kişinin çalışmalarına veya düşüncesine saygı duyan taraftarlarının duygularını rencide
edecek şekilde kullanılması, bazı durumlarda, mahkeme kararlarının raporlarıyla uyarılabilmesi
amacıyla hukuki denetimi mazur göstermektedir.” Bu açıdan da değerlendirildiğinde, çizilen
karikatürler ifade özgürlüğüne sığınmayı mazur göstermeyecektir. Dine hakaret
etmenin “düşünce-fikir” ekseninde değerlendirilmesi ise hem insani değerler hem de
hukuksal sözleşmeler açısından mümkün değildir.
Avusturya/OTTO PREMİNGER Kararı
Yukarıda da değindiğimiz gibi “Avusturya/OTTO PREMİNGER” kararında AİHM, ifade
özgürlüğü ve dine hakareti birlikte tartışmaktadır. Bu kararın ayrıntılı olarak
incelenmesi, Charlie Hebdo/Karikatür olayı açısından yol gösterici olacaktır.
Söz konusu kararda Hz. İsa ve Hz. Meryem’e karşı hakaret içeren bir filmin gösterimi
konusunda kamuoyunda tartışma yaşanmış, filmin yayınlanacağı yerdeki yerel
mahkeme de filmin gösterimini yasaklayarak, toplatılmasına hükmetmiştir.
Avusturya üst mahkemesi ise, kararında; “… sanat özgürlüğünün başkalarının din
özgürlüğüyle ve devletin toplumsal düzeni ve hoşgörüyü koruma göreviyle sınırlı olduğunu…”
hüküm altına almıştır. Avusturya iç hukuk yollarından bir sonuç alamayan film
yapımcıları, davayı AİHM’ne taşımıştır. AİHM de “Avusturya/OTTO PREMİNGER”
olarak bilinen bu meşhur davada, “din özgürlüğü, müminlerin kimliğini ve yaşam tarzlarını
oluşturan hayati unsurlardan biridir. Müminler kendi inançlarının başkaları tarafından reddedilmesini
ve hatta muhalif propagandada bulunmalarını hoşgörüyle karşılamak durumundadırlar. Ancak bu
reddediş ve muhalif propagandanın yapılış tarzı, Sözleşme’nin 9. maddesinde güvence altına
alınan ‘din özgürlüğünün barışçıl biçimde kullanılmasını sağlama yükümlülüğü’ bakımından
devletin sorumluluğu bulunmaktadır. Başkalarının dinsel duygularına saygı yükümlülüğü,
dinsel açıdan kutsal olan şeylerin bir filmde tahrik edici bir biçimde gösterilmesi nedeniyle
ihlal edilebilir” hükmüne varmıştır.
AİHM kararında, “inançların herkes tarafından kabulünün zorunlu olmadığı, bunlara karşı eleştiri
getirilebileceği ancak muhalif olarak yapılan tartışmaların da bir sınırının olduğu” açıkça ifade
edilmektedir. Bu sınırı ise AİHS md.9’a dayandırarak hukuki zemin kazandırmıştır.
Charlie Hebdo dergisinde farklı zamanlarda yayınlanan Hz. Muhammed’e hakaret
içerikli karikatürlerle “dinsel duygulara saygı” yükümlülüğü önemli ölçüde ihlal
edilmiş ve bu durumun “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirilemeyeceği açık
hale gelmiştir. İlgili karardan da anlaşılacağı üzere, ifade özgürlüğünü konu edinen
AİHS md.10 ile din ve inanç özgürlüğünü düzenleyen AİHS md.9 birbiri ile
çelişmeyecek şekilde uygulanmak durumundadır. Bu hakların kullanılmasında denge
kurmak, toplumsal yaşamın devamı için zorunluluk arz etmektedir. Karara da konu
edildiği şekilde “dinsel açıdan kutsal sayılan şeylerin tahrik edici biçimde kullanılması” ihlal
olarak değerlendirilir. İslam özelinde yapılacak değerlendirmede ise tahrik için dinen
yasak olan “Hz. Muhammed’in çizimi”nin yapılması bile yeterli olabilecektir. Ancak
bunun çok ötesine geçerek hakaret içerikli çizimlerin defaatle tekrarlanmış ve kabul
edilemeyecek şekilde “ifade özgürlüğü” kapsamında savunula gelmiştir
AİHM tarafından ifade özgürlüğü ele alınırken, “Demokratik toplumun gereklerinden olan
ifade özgürlüğü, devletin veya nüfusun bir bölümüne çapıcı gelen, aykırı düşen veya rahatsız eden
düşünceleri ifade etmeyi de içerir” temel olarak şu ifade kullanılmakta ve bunun üzerinden
temellendirme yapılmaktadır. Ancak, bizi de ilgilendirilen şekilde, AİHS md.9 ile
md.10’un birlikte değerlendirildiği mahkeme kararlarında özel değerlendirmeler
içermektedir.
“Sözleşme’nin 10. maddesindeki hakların kullanılması çeşitli ‘ödevler ve sorumluluklar’ yüklediğinden,
bu sorumluluklar arasında başkalarını sebepsiz yere inciten ve insan ilişkilerinin gelişmesine yarayan
kamusal tartışmaya hiç bir şekilde katkıda bulunmayan davranışlardan kaçınmak da bulunur.” Bu
yorumdan da anlaşılacağı üzere hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın ifade özgürlüğünün kullanılması
gibi bir anlayış söz konusu olmamakta ve hakkın sınırlaması kendinden sorumluluk içermektedir.
İnsanların dini duygularını incitecek ve toplumsal düzenin bozulmasına sebep olacak şekilde
karikatürlerin çizilmesi ve tüm dünyadaki Müslümanlar için kutsal kabul edilen Hz. Muhammed’e
hakaret içeren karikatürlerin çizimi bu açıdan “sorumluluk” kapsamında değerlendirilecektir.
Müslümanların dini duygularına hakaret eder şekilde sürekli aynı yayınların yapılıyor olması, ifade
özgürlüğü değil yazarın hakkını kullanırken ki sorumluluğunu yerine getirip getirmediği noktasında
değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Ne de olsa mahkeme kararlarında açık olarak”
Din özgürlüğünü koruyan 9. Madde, aynı zamanda “inananların dinî duygularına saygı
gösterilmesi hakkını da korumaktadır” ifade edilmektedir.
Tüm bu kararlar, sözleşme metinleri ve içtihatlardan anlaşılmaktadır ki, “Charlie
Hebdo/ Hz. Muhammed karikatürleri” açısından “ifade özgürlüğü” kutsamasının hukuki
zemini yoktur.
İnsanlar için düşünmek ve bunun doğal sonucu olarak düşünülen şeyin ifadesini
sağlamak, korunması gereken ve bu yönde düzenlemelerin yapılması gereken bir
alandır. Ancak aynı şekilde başka insanları rencide edecek şekilde hakkın sınırsız ve
plansız kullanılması yine aynı madde metnince yasaklanmıştır. İfade özgürlüğünü
kullanan her birey mahkemenin de kararlarında yer verdiği şekilde “çatışan menfaatler
arası denge”yi tutturmak zorundadır. Aksi halde toplum halinde ve barış içinde
yaşamak mümkün olmayacaktır.
Stj. Av. Şehbal ERENAY
Elmadağ Hukuk Ofisi

Benzer belgeler