PDF SAYI 18 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 18 - Hayat Online
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Seite 1
IGMG Sosyal
Hizmetler Başkanı
Ali Bozkurt:
Kurban
Bayramında
Milyonlara
Beraber Ulaşalım
Sayfa: 14’te
T.C Frankfurt
Başkonsolosu
Salih Boğaç
Güldere:
Bizim Kapımız
Herkese Ardına
Kadar Açıktır
Sayfa: 16-17’de
IGMG
Hessen Bölge
Başkanı
Mehmet Ateş:
Hizmetin
Adresi Milli
Görüştür
Sayfa: 21-22’de
2006 senesi içerisindeki insanlık dışı olayların bir daha yaşanmamasını istiyoruz. 2007 senesinde
Barış ve Huzur Dolu Bir Hayat Diliyoruz
Avrupa
Entegrasyon
Süreci
Endişe Verici
Mehmet GEDİK
Dosya
İslamlaşan
Avrupa veya
Avrupalılaşan
İslam
Tartışmalara
Toplu
Bir
Bakış
Hacarab’ın
Hacc
Serüveni
Kurban
Kampanyası
Mahmut AŞKAR
Ramazan KURUYÜZ
M.Salih AYDIN
Ali BOZKURT
Sayfa 8-9’da Dosya
Sayfa 11-12’de
Dosya
Sayfa 5-6-7’de Özel Köşe Sayfa 23-24’te Dosya
Medeniyetler
İttifakı
Oğuz ÜÇÜNCÜ
Sayfa 4’te Dosya
Sayfa 25’te
Küche
Einbauküchen& Elektrogeräte
Inhaber
Tefik ‹zci
Marktstraße. 6-8 · D-65428 Rüsselsheim
Tel: 06142-797793 · Tel: 06142-798627
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Seite 2
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Seite 3
Hayat
HASBİHAL
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
3
Aralık-Dezember 2006 / Zi’l Hicce 1427
EDİTÖR’DEN
Hayırlı Bayramlar, Hayırlı Seneler...
Sevgili dostlar!
Yine dolu dolu bir say›m›zla karfl›n›zday›z. 2006 senesinin bu son say›s›nda sizlere
oldukca yüklü dosyalar olan bir say› ile ulafl›yoruz.
Bu say›m›zda üç tane önemli röportaj geçeklefltirdik. Bu röportajlar› sayfalar›m›zda
detay› ile bulacaks›n›z.
2004 senesi y›lbafl›nda ilk say›m›z ile
bafllang›ç yapm›flt›k. Allah`a flükürler olsun
ki yeni bir say›m›z ile yine bir y›lbafl›na
denk gelen zamanda sizlerle bulufluyoruz.
Sevgili dostlar!
Geçti¤imiz ay içerisinde çeflitli toplant›lara ifltirak ettik. Bu toplant›lardan baz›lar›
insan›m›z› ilgilendiren toplant›lar idi. Özellikle AGAH seçimlerine ifltirak ettik. Hanau`da yap›lan bu toplant›ya kat›ld›k. Hessen
Eyalet Baflbakan› Say›n Roland Koch da bu
toplant›ya ifltirak etti.
Daha sonra IGMG Genel Merkezinde
Sosyal ‹fller Baflkan› Say›n Ali Bozkurt bey
ile bir röportaj gerçeklefltirdik. Bu röportaj›
ilgi ile okuyaca¤›n›z kanaatindeyiz.
Darmstadt`ta gecikmeli olarak yap›lan
Bayram fiölenine ailece ifltirak ettik.
Yine T.C. Frankfurt Baflkonsolosu Say›n
Salih Bo¤aç Güldere ile yapt›klar› faaliyetler ve insan›m›z›n meseleleri ile ilgili uzunca bir röportaj yapt›k. Bu röportajda sizleri
ilgilendiren pek çok konuyu bulaca¤›n›z kanaatindeyiz.
IGMG Hessen Bölge Baflkan› Say›n
Mehmet Atefl ile de yapt›klar› faaliyetler
hakk›nda güzel bir röportaj yapt›k. Faydal›
olaca¤› kanatindeyiz.
Malum önümüz hem Kurban Bayram› ve
hem de miladi y›lbafl› yani yeni sene olan
2007`nin bafllang›c›.
Biz müslümanlar›n dini bayramlar›ndan
biri olan Kurban Bayram› vesilesiyle tüm sivil toplum teflkilatlar›nda oldukça hummal›
bir çal›flma var. Bu çal›flmalar bilindi¤i gibi
ihtiyaç sahibi kimseler için yap›lmaktad›r.
Bu çal›flmalar› yapan tüm teflkilatlara burada teflekkürlerimizi bildirmek isteriz.
Bu yap›lan çal›flmalar ihtiyaç sahibi insanlar›n senede bir defada olsa et görebilmelerinin yan›nda bizce as›l hedeflerinden
biri olan kardefllik ve dayan›flma duygusunu
ön plana ç›kar›yor olmas›ndad›r.
Bildi¤iniz gibi dünya üzerinde pek çok
yerde savafl ve afetler hala devam etmektedir. Bugün Irak`ta yaflanan insanl›k d›fl› vahfletleri, Afrikadaki insanlar›n açl›kla mücadelelerini vb. olaylar› bu tür çal›flmalarla
belki engelleyemeyebiliriz ama nisbeten de
olsa hafifletebiliriz.
Bizim sizlere tavsiyemiz; bu çal›flmalara
destek vermenizdir. Verece¤iniz bir kurban
bedeli ile dünyan›n hiç tan›mad›¤›n›z bir taraf›ndaki mazlum ve ma¤durun duas›n› alabilecek belki de bu dua veya dualar sayesinde pek çok s›k›nt›dan uzak olacaks›n›z. Bunun yan›nda bulundu¤umuz ülkenin flartlar›n› gözönüne ald›¤›m›zda nesillerimizin dini
ve milli de¤erlerimize sahip ç›kabilmeleri,
ö¤renebilmeleri aç›s›ndan da burada da kurban kesmeliyiz. Bu kesilen kurbanlar›n etlerine belki de çok ihtiyac›m›z olmayacak
ama Alman komflular›m›za da ikram edilmesi tavsiyesinde bulunuyoruz. Komflular›m›z ile bu vesile ile kaynaflmay› biraz daha
fazla gerçeklefltirmifl oluruz kanaatindeyiz.
Bilindi¤i gibi Almanya`da ‹slami usullere göre floksuz kesim yapmak yasak idi. Bu
yasak Aßlar`da bulunan kasap Rüstem Alt›nküpe`nin vermifl oldu¤u hukuk mücadelesi sonucu kalkt›. Alt›nküpe floksuz kesim
yapma yetkisini ald›. 2006 senesi içerisinde
Hessen`de baz› kurulufllar›n yapm›fl olduklar› itiraz› Leipzig`deki mahkeme kabul etmedi ve Rüstem Alt›nküpe yine floksuz kesim yapabilme yetkisine haiz olarak bu Kurban Bayram›nda da hizmet vermeye devam
edecektir.
Kurban kesimi esnas›nda çocuklar›n›z›
da buralara götürerek yap›lan çal›flmay› göstermenizde yarar var diye düflünüyoruz. Çocuklar›m›z dinimizin vazifelerini pratikte de
görmeliler.
2006 senesi içerisinde yaflanan insanl›k
dramlar›n›n bir daha yaflanmamas› ve 2007
senesinin bar›fl ve huzur getirmesini, akan
gözyafllar›n›n ve kanlar›n durmas›n›, dünyanin pek çok yerindeki mazlum ve ma¤durun
s›k›nt›lar›n›n sona ermesini Cenab-› Allah`tan diliyoruz.
Yine 2007 senesinin Almanyadaki ve
özellikle Hessen`deki insan›m›z için hay›rlar getirmesini diliyoruz.
Bu vesile ile Cenab-› Allah çal›flmalar›m›z› bereketlendirsin, fluurland›rs›n. Çal›flmak bizden, baflar› Allah`tand›r.
Allah`a emanet olun.
TAZ‹YE
Sevgili Dostum Ahmet Ölmez Bey`in
Day›s›n›n
Sevgili Büyü¤üm Murat Toklu Bey`in
Babas›n›n
Sevgili Arif Güçlü Bey`in O¤lunun
Sevgili Dostum Sinan Ar›kaya Bey`in
Babas›n›n
vefatlar›n› teessür ile ö¤renmifl bulunuyorum. Merhumlara Cenab-› Allah`tan
rahmet; kederli ailelere ve sevenlerine baflsa¤l›¤› diliyorum.
Hessen Hayat Ayl›k Ücretsiz Gazete
Aral›k-Dezember 2006 / Zi’l Hicce 1427
Sahibi ve Genel Yay›n Yönetmeni: Sinan AKTÜRK
Yay›n Kurulu: Dr. Yusuf Ifl›k, ‹brahim Gümüflo¤lu, Mahmut Aflkar, Sinan Aktürk,
M. Salih Ayd›n, ‹hsan Güler, Saim Ayas
Merkez: Königsbergerstr. 16 · D-61169 Friedberg
Tel: 06031-162411 · Fax: 06031-738644 · E-mail: [email protected]
Gazetemizde ç›kan yaz›lar›n ve reklamlar›n içeri¤inden sorumlu de¤iliz.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
4
14
Seite 4
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
DOSYA
DOSYA
HESSEN
Ekim-Oktober 2006
Aralýk-Dezember
2006/ Ramazan
Zi`l Hicce1427
1427
KURBAN KAMPANYASI
Ali Bozkurt
IGMG Sosyal Hizmetler Baþkaný
B
urkina Faso’yu hiç duydunuz
mu? Peki ya Benin’i ya da Gana’yý...
Belki adýný bile duymadýðýnýz, belki hiç gitme ve görme þansýnýzýn bile
olmadýðý bu ülkelerde, sizin adýnýza
kurbanýnýzýn kesildiðini ve oralarda
yaþayan maðdur ve mazlum insanlara
daðýtýldýðýný ve onlarýn, size selam,
sevgi ve hayýr dualarýný ilettiðini biliyor muydunuz?...
Bir an için 20 yýl öncesine geri dönün.. 20 yýl önce, birgün, kurbanýnýzý
Mozambik’te ya da Tanzanya’da veya
Gambiya’da keseceðiniz hiç aklýnýza
gelir miydi?
Etiyopya’daki, açlýktan bir deri bir
kemik kalmýþ çocuklarý televizyonlarda görüp yürekleriniz parçalanýrken,
birgün, onlarýn, sizin kurban etlerinizle yüzlerinin güleceðini hiç düþünür
müydünüz?..
Sýcacýk yuvalarýnýzda otururken,
Eritre’de, Çad’da, Burma’da varolma
mücadelesi veren Müslümanlarý görüp, elinizden bir þey gelmediði için
hayýflanýrken, birgün, onlarýn mücadelesine sizin de bir katkýnýzýn olabileceðine inanýr mýydýnýz?...
Artýk, dünyanýn dört bir yanýndaki
aç, yoksul, kimsesiz, maðdur ve mazlum insanlara, kolaylýkla ulaþma, yardýmcý ve destek olma imkanlarýnýz
var..
Ýslam Toplumu Milli Görüþ, yaptýðý organizasyonlarla, zekat, fitre, sadaka ve diðer yardýmlarýnýzýn yanýsýra, her yýl kurban mevsiminde, kurbanlarýnýzýn, bu insanlara ulaþtýrýlmasýný saðlýyor..
Afganistan’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Bosna’da, Keþmir’de, Doðu Türkistan’da, gözyaþlarýyla yoðrulmuþ Müslümanlara, kurbanlarýnýzla ne büyük güç verdiðinizi artýk biliyorsunuz..
Artýk bayramlarý, Ýslam kardeþliðinin evrensel bütünlüðü içinde, Somali’den Endonezya’ya, Arnavutluk’tan
Yemen’e, Kenya’dan Bengaldeþ’e,
Bulgaristan’dan Güney Afrika’ya,
Uganda’dan Ukrayna’ya tüm dünya
müslümanlarý ile birlikte, tek ruh ve
tek yürek olarak kutluyorsunuz...
Artýk onlar uzakta deðil...
Onlar yoksul ama sahipsiz deðil...
Onlar maðdur ama kimsesiz deðil..
Onlar mazlum ama yalnýz deðil...
Artýk aþýlamaz yollar aþýldý; sýnýrlar, tel örgüler geçildi; kapalý kapýlar
açýldý; Milli Görüþ gönüllüleri yeryüzüne yayýldý; maðdur ve mazlum insanlara ulaþýldý..
22 yýldan beri, düzenli olarak, her
yýl Kurban Organizasyonu gerçekleþtiren Milli Görüþ, 2006 yýlýnda da dev
bir Kurban Organizasyonu’na daha
imza attý.
Dünyanýn tam 62 ayrý ülkesinde,
sizin adýnýza kurbanlarýnýzý kesti ve
ihtiyaç sahiplerine daðýttý.
2006 yýlýnda, Milli Görüþ Kurban
Kampanyasý’na 61.016 adet kurban
baðýþý yapýldý. Ancak, bazý ülkelerde
kurban fiyatlarýnýn ucuzluðu dolayýsýyla toplam 76.926 adet kurban kesildi.
Çoðu bir dilim ekmeðe muhtaç,
yýllarca aðzýna et koymamýþ insanlar,
dünyanýn öbür ucunda, kendilerini
düþünen ve ayaklarýna kadar yardým
getiren kardeþlerine gönüller dolusu
teþekkür ve hayýr dualar ettiler.
Kesim görevlileri, gittikleri ülkelerde, ihtiyaç durumlarýna göre, çeþitli konularda yardýmlarda bulundular.
Örneðin, Nahcývan’da büyük bir cami
inþa edildi. Susuzluktan kývranan Mozambik’te, Etyopya’da, Kamerun’da
ve daha pek çok ülkede 10’larca su
kuyusu açýldý.
Gittikleri ülkelerde, yýllarýn oluþturduðu dostluk ve iliþkileri daha da
pekiþtirirlerken, bir yandan da, bunlara yeni dostluklar eklediler..
Milli Görüþ gönüllüleri, bu organizasyonda, sizlerin yardým ve desteklerine aracý oldular..
Asýl kahramanlarsa, bu anlamlý
kampanyaya destek vererek katký saðlayan sizlersiniz.. Sizler bu desteði
göstermeseydiniz bu organizasyon
gerçekleþemezdi..
Sizler bu kampanyaya katýlarak,
Ýslam kardeþliðinin ve Ýslam dayanýþmasýnýn en güzel örneðini sergilediniz..
Sizler, dünyanýn dört bir yanýndaki
maðdur ve mazlum müslümanlara birer “Ensar” oldunuz..
Balkanlar’dan Kafkaslar’a, Ortadoðu’dan Orta Asya’ya, Afrika’dan
Asya’ya, Yakýndoðu’dan Uzakdoðu’ya, Kuzey’den Güney’e, Batý’dan
Doðu’ya, yeryüzündeki sahipsiz müslümanlara sahip çýktýnýz... Onlarýn
acýlarýna ve dertlerine ortak oldunuz...
Onlara yanlarýnda olduðunuzu gösterdiniz.. Onlarýn gülmeyen yüzlerini
güldürdünüz, gönüllerini fethettiniz...
Onlara, gerçek bir bayram sevinci yaþattýnýz.. Onlarý sevindirerek, Rabbinizi hoþnud ettiniz... Verdiði nimetlere þükrünüzü gösterdiniz... Açlýk ve
yoksulluða kurban gidecek nice Ýsmail’lere, Allah’ýn bahþettiði kurbanlarýnýzla hayat verdiniz... Mazlum ve
maðdurlarýn hayýr dualarýný aldýnýz...
Bütün insanlýða, Ýslam’ýn güzelliðini
ve büyüklüðünü gösterdiniz...
Bir kurbandan ne olur, demediniz... Bir kurban baðýþlamakla ne büyük iþler baþardýnýz..
2006,2007 Kurban Kampanyamýza göstermiþ olduðunuz destekten dolayý hepinize sonsuz teþekkürler...
AVRUPA TÜRK BÝRLÝÐÝ'nin SÝYAH ÇELENK EYLEMÝ PLANLADIÐI
GÝBÝ PROBLEMSÝZ BÝR ÞEKÝLDE BAÞARIYLA SONUÇLANDI
FRANKFURT-Avrupa Türk Birliði'nin yaptýðý Avrupa Ülkelerinde Fransýz Büyük Elçiliklerine Siyah Çelenk Eylemi planlandýðý þekilde problemsiz ve gayet olumlu þartlarda tamamlandý.
F
rankfurt Merkezdeki celenk Eylemi bizzat ATB Genel Baþkaný Recep YILDIRIM'ýn kontrolünde
gerçekleþti. Ýsmail Canik, Adil ÖZKAN, Hasan KARAHUÞ olmak üzere
ATB Baþkanlýk divaný da katýldý...
Bilindiði üzere Avrupa ülkelerinde
sözde ermeni katliamý hususunda birtakým kararlar alýnmýþ ve uygulama safhasýna sokulmuþtu.. Bu yanlýþ ve maksatlý
tutumun son halkasý Fransa`da alýnan
karardý..
Bu karar sonrasý Türkiye`ye karþý takýnýlan menfi tavýr Avrupa Türklerini
özellikle rahatsýz ve tedirgin etmektedir.
ATB olarak bu durum yetkili makamlara iletilmiþ, sosyal huzurun bozulmasý
noktasýndaki endiþeler dile getirilmiþti.
Getirilmeye devam da edilecektir...
Bu baðlamda ATB demokratik haklarýný kullanarak bir kaç aþamalý EYLEM PLANI hazýrladý. Bu Eylem Planýnýn ilk adýmý Avrupa`da bir çok merkez-
de Fransýz Büyükelçiliklerine, EÞ ZAMANLI SÝYAH ÇELENK býrakýlarak,
talep mektubunun verilmesi þeklindeydi. Ayrýca ATB bu talebini 4 dilde basýn
açýklamasý ile kamuoyuna duyurdu..
ATB Yöneticileri Fransa`nýn tavrýna
göre EYLEMÝN DÝÐER AÞAMALARI
UYGULANACAÐINI söylediler!..
AÇIKLAMA METNÝ:
12 Ekim 2006 tarihinde Fransa Meclisinde 19 ret oyuna karþýlýk 109 oyla
kabul edilen Sözde Ermeni Soykýrýmýný
inkar etmenin suç sayýlma yasa teklifinin kabul edilmesi demokrasi, insan
haklarý ve fikir özgürlüðünü savunan
Fransa’nýn tarihine kara bir leke olarak
geçecektir.
Tarihte yaþanan olaylarýn parlamentolarda oylama sonucunda karara baðlanmasýný siyasi ve tek taraflý bir tutum
olarak nitelendiriyor ve Fransa Meclisinin aldýðý bu kararý tanýmýyoruz.
Eðer Fransa´nýn veya Ermeni tarafýnýn böyle bir iddiasý varsa, Uluslararasý
bir mahkemede bu dava görülür ve tarihi belgeler burada deðerlendirilerek neticeye varýlýrdý. Oysa Fransa Meclisi
Hukukun üstünlüðünü hiçe sayarak tari-
hi ve hukuki bir cinayete sahne olmuþtur.
Fransýz meclisi aldýðý bu çirkin kararla, 73 milyon Türkü katil çocuklarý
olarak nitelendirdi. Diðer taraftan
herhangi bir uluslararasý mahkeme kararý olmadan aldýðý tek taraflý bu kararý tanýmayanlara hapis cezasý uygulamasý
ise fikir özgürlüðüne de indirilmiþ en
aðýr darbedir. Önümüzdeki yýllarda
Fransa´nýn gerçek demokrasiye kavuþtuðunda kendi çocuklarý meclislerinin
aldýðý bu karardan dolayý utanacaktýr.
Biz Türk milleti ve bu milletin Avrupa’da uzantýlarý olarak 12 Ekim gününü
kara bir gün olarak hafýzalarýmýza kazýmýþ bulunuyoruz. Fransýz meclisinin aldýðý bu çirkin kararýn Senatodan geçmeyeceðini ve bu yanlýþtan geri dönüleceðini ümit ediyoruz.
Tarihi olaylar Tarihcilere, Ýlim ve
Bilim adamlarýna býrakýlmalýdýr!!!
Avrupa Türk Birliði
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Seite 5
DOSYA
DOSYA
Ekim-Oktober 2006
/ Ramazan
Aralýk-Dezember
2006
Zi`l Hicce1427
1427
13
5
“Baþörtüsü, Aile Ýçi Þiddet ve Baský, Maço
Anlayýþ, Zorla Evlilik, Namus Cinayetleri
ve Din Eðitimi Tartýþmalarýna Toplu Bir Bakýþ”
Ramazan Kuruyüz
Hessen Ýslam Toplumu Baþkaný
H
essen Ýslam Cemaati/IRH,
Federal Almanya Meclisi’ndeki Türk asýllý bazý milletvekillerinin, geçtiðimiz haftalarda
özellikle Alman medyasýnda yer alan,
baþörtüsü ve kadýnlarýn Türk ve Ýslam
toplumundaki konumlarýna yönelik
rencide edici ve populist yaklaþým ve
açýklamalarýný esefle karþýlar ve reddeder. Ayný zamanda, bu politikacýlarýmýza yönelik tehditleri de þiddetle
kýnar ve reddeder. Düþüncelerine katýlmasak dahi, bu düþüncelerinden dolayý tehdite maruz kalmalarý kabul
edilemez. Düþünceye sadece düþünceyle cevap verilmelidir. Bu makalede yapýlacak olan þey de budur. Buradan sayýn politikacýlara da bir noktayý
hatýrlatmakta yarar görüyorum: Eleþtiri yapan, eleþtiriye açýk olmalýdýr.
Öncelikle Ekin Deligöz ve Lale
Akgün olmak üzere Federal milletvekilleri ve bazý Türk kökenli politikacýlarýn yapmýþ olduklarý açýklamalar,
hedef gösterdikleri ve eleþtirdikleri
baþta baþörtülü bayanlar olmak üzere,
mütedeyyin insanlarýmýza yönelik hakaret ve aþaðýlayýcý unsurlar içermekte ve gerek Türk toplumu arasýnda,
gerekse içinde yaþadýðýmýz Alman
çoðunluk toplumu ile varolan sosyal
barýþý zedelemektedir. Adý geçen politikacýlar, dini konularla ilgili hükümler vererek, kendi yetki ve uzmanlýk
alanlarýný aþmakta ve konuyla ilgili
bilgi yetersizliklerini sergilemektedirler. Federal Alman Anayasasý’nýn din
– devlet iliþkilerini düzenleyen maddelerine göre, dini konularda hüküm
vermek ve dini içeriði belirlemek, sadece kilise veya cemaatlerin yetki alanýndadýr. Bunun dýþýndaki kiþisel kanaatler ve yorumlar, sadece görüþ bildiren kiþileri baðlar. Bir dinin hükümlerinin, o dinin mensuplarý tarafýndan
uygulanýp uygulanmamasý, kiþilerin
hür iradesi dahilinde ve inanç hürriyeti kapsamýnda olduðu, elbette ki tartýþma götürmez bir gerçektir.
„Çaðdaþ olun, Almanya’ya uyum
saðlayýn ve baþörtünüzü çýkarýn“ þeklindeki beyanatlar, demokratik bir anlayýþla baðdaþmamakta, evrensel insan hak ve özgürlüklerini benimsediðini iddia edenlerin kendi dünya gö-
rüþleriyle çeliþmekte, bireyin kendi
yaþam tarzýný belirleme hakkýna müdahele etmekte ve çaðdaþlýk kavramýnýn kendisine aykýrý düþmektedir. Federal Alman Anayasa Mahkemesi’nin
baþörtüsüyle ilgili 24 Eylül 2003 tarihli kararýndan sonra, bazý eyalet
meclislerinde, devlet okullarýnda veya kamu hizmetinde görev yapan ve
yapmak isteyen Müslüman bayan
devlet memurlarýna yönelik baþörtülü
giyim þeklini yasaklayan kanunlarý çýkaran ve savunan siyasi partiler ve
temsilcileri dahi, Türk kökenli bu
milletvekilleri ve politikacýlarý kadar
ileri gitmemiþ, hadlerini aþmamýþ ve
kamu görev alaný (devlet memurluðu)
dýþýndaki özel yaþama müdahele etme
düþüncesi içine girmemiþlerdir. Bu
durum, Türk kökenli bu politikacýlarýn „kraldan fazla kralcý“ anlayýþlarýnýn ve kendi toplumlarýna yönelik
kompleks içinde bulunduklarýnýn göstergesidir. Entegrasyon, kendi kimliðini, benliðini, milli ve dini deðerlerini terketmek, yaþam ve giyim tarzýný
deðiþtirmek deðildir. Entegrasyon, bireyin kendi kimlik ve deðerleriyle,
yaþadýðý topluma katýlýmý ve toplumun aktif bir parçasý olmasýdýr.
Baþörtüsünün entegrasyona engel
teþkil ettiðini ileri sürmek, gerçeklerle baðdaþmamaktadýr ve toplumun
baþörtülü bayanlarýmýza yönelik kýþkýrtýlmasýdýr. Federal Almanya’da
binlerce baþörtülü genç bayanlarýn
okullarda ve üniversitelerdeki varlýklarý, sorunsuz ve baþarýlý öðrenim görmeleri, içinde yaþadýklarý toplumla
kaynaþmalarý, sosyal yaþama aktif
katkýlarý, iþ dünyasýnda yer almalarý
ve mesleki kariyer yapmalarý, sayýn
milletvekilleri ve siyasilerin iddialarýný tamamen çürütmektedir. Bu durum,
Türkiye’de de ayný þekilde görülmektedir. Bu aydýn ve çaðdaþ genç kýzlarýmýz, büyük bir çoðunlukla ailelerinin de desteðini arkalarýna alarak,
toplumumuzda geçmiþte ekseriyetle
ve bugün halen kýsmen varolan, kýzlarýmýzýn ve kadýnlarýmýzýn cahil býrakýlmasýna yönelik anlayýþ ve gelenekleri yýkmaktadýrlar. Baþörtüsünün ve
dini deðerlerinin, onlarýn öðrenim ve
öðretim kurumlarýndaki baþarýlarýna,
iþ hayatýna ve sosyal yaþama katýlýmlarýna ve içinde yaþadýklarý topluma
entegre olmalarýna engel oluþturmadýðý açýk bir þekilde görülmektedir.
Çaðdaþ ve aydýn olmak, sayýn siyasilerin tekelinde deðildir ve baþörtüsü buna engel de deðildir. Çaðdaþlýk
ve aydýn olmak, kafanýn içindedir, dýþýnda deðildir. Günümüz dünyasýnda
halen, Müslüman genç bayanlarýn ve
kadýnlarýn kendi hür iradeleriyle ve
özgür seçimleriyle tercih ettikleri dini
yaþam ve giyim tarzýna ve hakkýna
müdahele edenler, kendilerinin ne kadar „çaðdaþ“ ve „aydýn“ olduklarýný
ortaya koymaktadýrlar. Maalesef Türkiye’de olduðu gibi, burada da bazý
kesimlerin, kendilerine ve yaptýklarý
iþlere saygý duyduðumuz, temizlik
görevlisi olarak iþ ortamýnda yer alan
kadýnlarýmýzýn baþörtülerinden, tahmin ettiðimiz nedenlerden dolayý, yýllardýr rahatsýzlýk duymamalarý, ancak
son yýllarda sayýlarý gittikçe artan
özellikle üniversite mezunu ve mesleki kariyer yapan baþörtülü genç kýzlarýmýzýn varlýklarýndan rahatsýz olmalarý, oldukça düþündürücüdür. Bu
çevrelere buradan açýkca þu soruyu
yöneltmek istiyorum: „Baþörtüsünü
sadece temizlik iþçilerine veya eðitim
düzeyi düþük kadýnlara mý indirgemek istiyorsunuz? Böylece, islami
deðer ve yaþam tarzýnýn, kadýnlarýmýzýn eðitim ve sosyal konumuyla sýnýrlý olmasýný ve böyle algýlanmasýný mý
arzu ediyorsunuz?“
Baþörtüsünün aile içi baskýnýn ve
kadýnýn özgür olmayýþýnýn göstergesi
olarak algýlanmasý ve sunulmasý, yanlýþ ve haksýz bir yaklaþýmdýr. Bazý ailelerimizde, kýz çocuklarýna veya kadýnlarýmýza yönelik baþörtüsü dayatmasýnýn varolduðunu inkar etmek, elbette mümkün deðildir. Ancak bunu
genelleþtirmek ve dinden kaynaklandýðýný ileri sürmek, doðru bir deðerlendirme olamaz. Kur’an-ý Kerim’in
açýk hükmüne göre (Bakara Suresi,
256. Ayet), „dinde zorlama yoktur“.
Dinin tüm hükümlerinin yaþanmasý
veya yaþanmamasý, kiþinin kendi hür
iradesi ve tercihine býrakýlmýþtýr. Ýslam Dini’nin insana yönelik tüm emir
ve yasaklarý, aklý ve özgür iradeyi þart
koþmaktadýr. Dinin hükümleri, akýl
sahiplerine ve akli dengesi yerinde
olanlara yöneliktir. Akýl sahiplerinin
ve akli dengesi yerinde olanlarýn da,
dinin emir ve yasaklarýný kendi hür
iradeleriyle tercih etmeleri esastýr.
Toplumumuzda veya Ýslam Dünyasý’nda buna aykýrý görülen durumlar,
Ýslam Dini’nin esaslarýna ve özüne aykýrýdýr.
Hessen Ýslam Cemaati olarak, kýz
çocuklarýmýza ve kadýnlara yönelik
baþörtüsü takma yönündeki aile veya
toplum baskýsýný reddettiðimiz gibi,
bunun tersi yönündeki baþörtüsünü
çýkartmaya yönelik her türlü baskýyý
da reddediyoruz. Ayný þekilde, bayanlarýn baþörtüsü takmamalarýndan dolayý toplum ve iþ hayatýndan dýþlanmalarýný kýnadýðýmýz gibi, baþörtüsü
takmalarýndan dolayý toplumsal yaþamdan ve meslek hayatýndan dýþlanmalarýný da kýnýyoruz. Toplumun her
kesimini, kamu ve özel iþveren sektörünü, devlet kurumlarýný, politikacýlarý ve siyasi partileri, Müslüman toplumu içindeki bu çeþitliliðe ve çoðulcu
yapýya, bayanlarýmýzýn hür iradelerine, özgür seçimlerine ve kendi inanç,
yaþam ve giyim anlayýþlarýný belirleme hakkýna saygýlý olmaya davet ediyoruz.
Baþörtülü ve baþörtüsüz bayanlar,
toplumumuzun ve hemen hemen tüm
ailelerimizin içinde varolan bir sosyal
gerçek ve çeþitliliktir. Ayný ailenin
içinde, baþörtüsü takan kýzlarýmýz olduðu gibi, baþörtüsü takmayan kýzlarýmýz da vardýr. Yine toplumumuz
içinde, baþörtülü annelerin baþörtüsüz
kýzlarý olduðu gibi, baþörtüsüz annelerin baþörtülü kýzlarýnýn bulunduðu da
toplumsal bir gerçektir. Bu gerçekler,
toplumumuzda ve ailelerimizde, baþörtüsü konusunda genel bir baský olduðu þeklindeki iddialarý çürütmektedir.
Baþörtüsü, namus ve ahlak konusunda tek baþýna bir kýstas ve ölçü
olamaz. Öncelikle birçok kesimde varolan yanlýþ bir algýlamayý düzeltmek
gerekir: Kur’an-ý Kerim’in Nur ve
Ahzab surelerinde yer alan giyim konusundaki emirler, sadece baþörtüsüyle sýnýrlý deðildir. Baþörtüsü, bu
giyimin bir parçasýdýr. Kur’an’ýn buradaki en önemli mesajý, kadýn ve erkeðin toplumsal iliþkide cinsel bir obje olarak algýlanmamasý ve insani ve
kiþisel kimliklerinin ön planda yer almasý gerekliliðidir. Ayrýca, Kur’an-ý
Kerim’in ve sünnetin (Peygamberimiz’in sözleri ve örnek hayatý) ortaya
koyduðu ahlak anlayýþý, bir bütünlük
arzetmektedir. Giyimin yanýsýra, yaþam tarzý, insani ve toplumsal iliþkiler
ve deðerler, bu bütünün parçalarýdýr.
Dürüstlük, doðru sözlü olmak, yalan
söylememek, iftira atmamak, gýybet
etmemek, aldatmamak, güvenilir olmak, olduðu gibi görünmek, göründüðü gibi olmak, ikiyüzlü olmamak,
kimseyi hor görmemek, kendisi için
istediðini baþkalarý için de istemek,
kendisi için istemediðini baþkalarý
için de istememek, adil olmak, baþkalarýna haksýzlýk ve zulüm yapmamak
gibi sayýsýz deðerler, bu ahlak anlayýþýnýn birer unsurudur. Bu baðlamda
ele alýndýðýnda, „baþörtülü olanlar namuslu ve ahlaklýdýr, baþörtüsüz olanlar namuslu ve ahlaklý deðildir“ gibi
bir yaklaþým, tamamen yanlýþtýr. Nice
baþörtüsüz bayanlar vardýr ki, yukarýda saydýðýmýz çerçeve içinde, baþör-
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
6
14
tülü birçok bayandan daha hassas ve
daha ahlaklýdýr. Kendi ailelerimiz
içindeki baþörtüsüz bacýlarýmýzýn, namus ve ahlaklarýndan kimse þüphe etmemelidir ve onlarý zan altýnda bulundurmamalýdýr.
Toplumumuz içinde, kýz çocuklarýna ve kadýnlara yönelik baský ve þiddetin varolduðunu inkar etmek veya
gözardý etmek elbette mümkün deðildir. Ancak bu soruna, sadece dindar
(mütedeyyin) kesime ait ve dinden
kaynaklanan bir sorunmuþ gibi yaklaþmak ve kamuoyunda böyle bir izlenim doðurmak, haksýz ve yetersiz bir
deðerlendirmedir. Böyle bir deðerlendirme, toplumumuzun belirli bir kesimini kamuoyunda zan altýnda býrakmakta, onlarýn deðer yargýlarýný incitmekte ve soruna yönelik ortak çözümler noktasýnda biraraya gelmemizi
zorlaþtýrmaktadýr. Türk kökenli politikacýlarýmýz, yaptýklarý açýklamalarýyla, Türk ve Müslüman toplumunu ve
kendi içindeki çoðulcu yapýyý yeterince tanýmadýklarýný da ortaya koymaktadýrlar.
Ahlak ve namus kavramlarý konusunda, erkek ve kadýna yönelik olarak,
toplumumuzun bazý çevrelerinde maalesef çifte standartlý ve dürüst olmayan bir yaklaþým söz konusudur. Kendi kýz çocuklarý veya eþlerine yönelik
namus ve ahlak ölçüsünü, erkek çocuklarý ve kendilerine yönelik geçerli
saymayan erkekler, üzülerek ifade etmeliyim ki, ikiyüzlü ve samimi olmayan bir tutum sergilemektedirler. Eðer
namus kavramýndan söz edilecekse,
namus, sadece kadýna yönelik bir deðer olamaz, ayný deðer erkekler için
de geçerli olmalýdýr. Diðer konularda
olduðu gibi bu konuda da, dinin yanlýþ yorumlanmasý ve istismar edilmesi, doðru bir yaklaþým olamaz. Ýslam
Dini, helaller ve haramlarla ilgili hükümler konusunda, kadýn ve erkek
arasýnda bir ayrým yapmaz. Erkek için
helal olan þey, kadýn için de helaldir;
erkek için haram olan þey, kadýn için
de haramdýr. Evlilik dýþý cinsel iliþki,
yani zina, kadýn için haram olduðu
kadar, erkek için de haramdýr. Kýz çocuklarý ve eþleri için zinayý namus sorunu olarak gören, ancak erkek çocuklarý ve kendileri için bunu sorun
yapmayan erkekler, hiç de dürüst bir
yaklaþým içinde deðildirler. Bu yanlýþ
yaklaþýmýn dinde hiçbir dayanaðý
yoktur. Kendi kýz çocuklarý veya kýz
kardeþlerinin namuslarý konusunda
hassas olan erkeklerin, baþkalarýnýn
kýz çocuklarý ve kýz kardeþlerinin namuslarý konusunda da ayný hassasiyet
içinde olmalarý beklenir. Kendi eþleri,
kýz çocuklarý ve kýz kardeþleri konusunda namus cinayetlerine kadar varan anlayýþlara buradan vereceðimiz
en önemli mesaj þudur: Öncelikle dürüst olun ve çifte standarttan arýnýn.
Ayrýca bir hukuk devletinde, cezalandýrma ve güç kullanma yetkisi, sadece
Seite 6
DOSYA
DOSYA
Ekim-Oktober 2006
Aralýk-Dezember
2006/ Ramazan
Zi`l Hicce1427
1427
devlete aittir.
Kýz ve erkek çocuklarýnýn eðitiminde farklý kýstaslarýn kullanýlmasý
da, aile içi eðitimdeki sorunlarýmýzdan birisi olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Birçok ailede, erkek çocuklarýnýn
kýz çocuklarýna oranla daha serbest
býrakýldýklarý ve yetiþtirildikleri, bir
realitedir. Erkek çocuklarý, bilinçli veya bilinçsiz bir þekilde, maço olarak
yetiþtirilmekte veya yanlýþ eðitim sonucunda maço delikanlýlar olarak topluma karýþmaktadýrlar. Bunun sonucu
olarak, sert, kaba, duygusuz, „taþfýrýn
erkek“ anlayýþlý, sorumsuz, þiddete
meyilli, kadýný hor gören ve aþaðýlayan, delikanlýlýðýný kaba kuvvette arayan ve toplumda sorun haline dönüþen
gençlerimizin sayýsý, gün geçtikçe artmaktadýr. Okullarda sosyal davranýþlarýyla ve davranýþ notlarýyla, olumsuz anlamda en çok göze batanlar, erkek çocuklarýmýzdýr. Kavga ve þiddete meyil noktasýnda, maalesef erkek
çocuklarýmýz, önemli bir sorun haline
gelmiþlerdir. Alman bayan öðretmenlerin erkek çocuklarýmýzla ilgili olarak sýk sýk dile getirdiði, „Ben, kadýndan emir almam“ gözlemleri, oldukça
düþündürücüdür. Bu gözlem, maalesef doðrudur. Bir öðretmen olarak, erkek çocuklarýmýz arasýnda böyle bir
anlayýþýn küçümsenmeyecek oranda
varolduðunu kendim de gözlemlemekteyim. Bu, maço anlayýþýnýn ürünüdür. Evde sadece babasýndan çekinen ve annesini kale almayan anlayýþýn sonucudur. „Cennet, annelerin
ayaklarý altýndadýr“ hadisinde ifade
edilen ideal anne - çocuk iliþkisi, pratik hayatta ve çoðu zaman, maalesef
gözardý edilmektedir. Evde anneyi,
okulda bayan öðretmeni umursamayan ve otorite olarak görmeyen erkek
çocuðun, toplumda kadýna bakýþý da
farklý olmayacaktýr. Erkek çocuklarýmýzýn önemli bir bölümünde gördüðümüz bu sorumsuz ve maço anlayýþ,
çocuklarýn derslerdeki baþarýsýzlýklarýna da yansýmaktadýr. Okul dýþý zamanlarda, erkek çocuklarýnýn, aile tarafýndan yeterli özenle takip edilmeyiþi, babalarýn çocuklarýna yeterince
zaman ayýrmamalarý, annelerin erkek
çocuklarý üzerinde gereken oranda
otorite kuramamalarý, okulda baþarýsýz olmalarýnýn en önemli sebebidir.
Birlikte olunduðunda da, ailece zamanýn büyük bölümünü televizyon baþýnda geçirmek, sorunun çözümünü
güçleþtirmektedir. Çocuk yetiþtirmek,
sadece çocuðun karnýný doyurmak ve
maddi ihtiyaçlarýný karþýlamak demek
deðildir. Çocuklar, anne ve babalarýnýn, eðitimde, kural belirlemede, kurallarý uygulatmada ve otoritede eþdeðer ve eþit olduklarýný net bir þekilde
kavramalýdýrlar. Çocuklara bunu kazandýrmak, anne ve babalarýn görevidir. Anneler ve babalar, bunu sadece
sözle kazandýramazlar. Öncelikle
kendi aralarýndaki saygý ve sevgi iliþ-
kisiyle, çocuklarýna örnek olmalýdýrlar. Kendi eþine hakaret eden, onu aþaðýlayan ve ona þiddet uygulayan bir
erkek, kendi çocuklarýna, özellikle de
erkek çocuklarýna, yanlýþ örnek olacaktýr. Maço babadan, sonuç olarak
büyük bir çoðunlukla, maço erkek çocuklar oluþacaktýr. Buradan özellikle
babalara sesleniyorum: Bu maço anlayýþa gelin birlikte son verelim. Bu
anlayýþ, hem size, hem çocuklarýmýza,
hem ailelerimize, hem toplumumuza
ve hem de toplumumuzun Alman kamuoyunda olumsuz algýlanmasýna yol
açmaktadýr. Eþine, annesine, kýz kardeþlerine, kýz çocuklarýna ve genelde
tüm kadýnlara insan olarak bakan ve
deðer veren, kadýn erkek iliþkisinde
saygý ve sevgiyi esas alan anlayýþý hakim kýlalým.
Aile içi þiddet ve baský ve zorla
evlilik gibi sorunlar, maalesef toplumumuzun deðiþik kesimlerinde görülen ve varolan toplumsal bir gerçektir.
Ancak bu toplumsal gerçek, toplumumuzun muhafazakar kesiminin yanýsýra, seküler, laik, sosyal demokrat,
alevi veya dine mesafeli katmanlarýnda da ayný oranda ve benzer þekillerde görülmektedir. Bu toplumsal soruna karþý birlikte ve toplumumuzun dini deðer ve yargýlarýný karþýmýza almadan mücadele etmeliyiz. Ýslam dini, aile içi veya toplumsal þiddet ve
baskýyý, zorla evliliði kesin bir þekilde
reddetmektedir. Sorunun, dinin kendisinden deðil, toplumumuzda varolan
yanlýþ gelenek ve göreneklerden, ataerkil yapýdan (kadýna yönelik erkek
egemen bakýþ tarzýndan), kadýnýn sosyal ve ekonomik konumundan ve cehalet gibi faktörlerden kaynaklandýðýný gözardý etmek mümkün deðildir.
Gerek Kur’an-ý Kerim’in birçok
ayetlerinde ve gerekse peygamberimizin hadislerinde ifade edildiði üzere, evlilik kadýn erkek arasýnda karþýlýklý sevgi ve saygýya dayalý ve hür
irade sonucu gerçekleþen bir akit ve
birlikteliktir. Saðlýklý ve saðlam bir
toplumun en önemli unsuru ve kaynaðý, saðlýklý ve saðlam aile yapýsýdýr.
Böyle bir ailenin en önemli dayanaðý
ise, eþlerin karþýlýklý sevgi, saygý, güven ve birbirlerine karþý dürüstlüðüdür. Hür iradeye ve özgür seçime dayanmayan ve gerek genç kýzlarýmýza,
gerekse genç erkek çocuklarýmýza yönelik aile ve akraba dayatmalarý sonucunda yaptýrýlan evliliklerin, saðlýklý
ve saðlam olmasý beklenemez. Aile ve
akraba baskýsý sonucunda gerçekleþen
zorla evliliklerin, gençlerin insan
onuruna ve insanýn fýtratýna ve kiþiliðine indirilmiþ önemli bir darbe ve
saygýsýzlýk olduðunu tüm açýklýðýyla
ortaya koymakta yarar vardýr. Gençlerin, kadýn ve erkeklerin zorla evlendirilmesi, Ýslam’ýn da özüne ve esasýna
kesinlikle aykýrý olduðu unutulmamalýdýr. Zorla evlilik, insan doðasýna aykýrýdýr. Ýslam Dini, fýtrat dinidir ve in-
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
san doðasýna uygundur. Ýnsanýn doðasýna ve fýtratýna aykýrý olan birþeyin
Ýslam’la baðdaþtýðýný ileri sürmek ve
düþünmek, mümkün deðildir ve Ýslam’ý yeterince tanýmamaktýr. Dini
gerekçe göstererek zorla evliliði savunanlar, dinimizi yanlýþ tanýmakta ve
kendi yanlýþ anlayýþlarýný dine mal etmek suretiyle, Ýslam’ýn kamuoyunda
yanlýþ algýlanmasýna yol açmaktadýrlar. Ýslam’ýn, gerek içinde yaþadýðýmýz Alman ve Avrupa toplumunda,
gerekse kendi toplumumuz içindeki
seküler kesimde olumsuz algýlanmasýnda, dinimizin yanlýþ anlaþýlmasýnýn
ve yanlýþ uygulanmasýnýn yattýðýný
görmemiz gerekir. Bu anlamda, kendi
içimizde toplumsal özeleþtiri yapmamýz ve kendimizi yeniden gözden geçirerek, yanlýþ dini anlayýþlarýmýzý ve
yaþantýmýzý, Kur’an ve sünnetin de
öngördüðü dinin aslýna uygun doðru
eðitim metodlarýyla restore etmemiz
þarttýr. Doðru Ýslamiyet’i, doðru bir
þekilde yaþamak, kendisini Müslüman olarak tanýmlayan herkesin üzerine düþen bir sorumluluktur. Ýslamiyet’i sadece ezber ve sloganlarla öðrenmek ve öðretmek yerine, onu anlamak, özümsemek ve içselleþtirmek
temel anlayýþýmýz olmalýdýr. Çocuklarýmýza ve gençlerimize yönelik gerek
aile içinde, gerek camilerde ve gerekse eðitim ve öðretim kurumlarýnda
verilen eðitimde, baský, dayatma, korku ve yasaklama yerine, özdenetimi
(otokontrolü) geliþtirmek, özgür iradeyi esas almak, sevgiyi aþýlamak,
teþvik ve ödüllendirmek temel ilke olmalýdýr.
Toplumumuzun bazý kesimlerinde
varolan, ancak genelleþtirilmemesi
gereken, yanlýþ uygulamalara yönelik
mücadele, dinimizin doðru öðrenilmesi ve öðretilmesiyle mümkündür.
Bu noktada, din görevlilerine, eðitimcilere ve cemaat yetkililerine büyük
görevler ve önemli sorumluluklar
düþmektedir. Bu baðlamda, Almanya’da yaþayan çocuklarýmýzýn ve
gençlerimizin, okullarda saðlýklý, pedagojik esaslar çerçevesinde ve içinde
yaþadýklarý toplumun ve zamanýn
þartlarýna uygun din dersi alma ihtiyacýný hatýrlatmakta fayda vardýr. Ýslam
din dersi, Almanya’daki üniversitelerde kurulmasý gereken ilahiyat fakültelerinde yetiþtirilecek Müslüman
öðretmenler tarafýndan verilmelidir.
Bu dersin dili, Almanca olmalýdýr. Almanya’da yaþayan Müslüman toplumunun büyük bir çoðunluðunu, Türkler veya Türkiye kökenli göçmenler
oluþturmakla birlikte, okullardaki diðer Müslüman göçmen çocuklarýnýn
ve sayýlarý zamanla artan Alman kökenli Müslümanlar’ýn varlýklarý da
gözardý edilemez. Bunun da ötesinde,
yaþadýðýmýz ülkenin eðitim ve öðretim dili, Almanca’dýr. Bazý dostlarýmýzýn „Dili olmayanýn, dini de yoktur“ þeklindeki görüþleri ve gerekçe-
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
leri, gerçekci bir yaklaþým deðildir. Ýslam’ýn evrensel bir din olduðunu ve
dünyanýn tüm toplumlarýna hitap ettiðini unutmamamýz gerekir. Ýslam Dini’nin eðitim ve öðretimi, sadece bir
dile baðýmlý kalsaydý ve Kur’an-ý Kerim’in ve peygamberimizin dili olan
Arapça ile sýnýrlandýrýlsaydý, bugün
Türkiye’de yaþayan Müslümanlar’ýn
din eðitim ve öðretimi Türkçe ile
mümkün olmazdý ve Ýslamiyet Türkiye ile bu oranda özdeþleþemezdi. Bu
durum, dünyanýn diðer ülkeleri ve dilleri için de geçerlidir. Ýslam Dini, tüm
dünya dilleri ve toplumlarýnda kolayca yer edinmiþ ve bu sayede evrensel
özelliðini ortaya koymuþtur. Ýslam din
dersinin okullarda Almanca verilmesinin, dinimizin ve Müslümanlar’ýn
Almanya’da ve içinde yaþadýðýmýz
toplumda halen yabancý bir unsur olarak algýlanmasý sorununu da ortadan
kaldýrmaya yönelik önemli katkýlar
saðlayacaðýný hatýrlatmakta yarar vardýr.
Almanya’da yaþayan Türk ve
Müslüman toplumunun entegrasyonu
konusunda birçok eksikliðin ve sorunun var olduðu bilinmektedir. Ancak
bu sorunlarýn tek sorumlusu, Türk ve
Müslüman göçmenler deðildir. Bu konuda, taraflarýn bütünü, ihmalkar davranmýþtýr. Özellikle Alman Devleti, siyasi partileri ve çoðunluk toplumu,
geride býraktýðýmýz kýrk yýlý aþkýn süredir kendi görev ve sorumluluklarýný
yerine getirmemiþlerdir. Federal Al-
T
oplantýya; Diyanet Ýþleri Türk Ýslam Birliði (DÝTÝB) Genel Baþkaný Rýdvan Çakýr adýna Genel
Sekreter Mehmet Yýldýrým, Avrupa Ehli Beyt Alevi Federasyonu (ABAF) Genel Baþkaný Fuat Mansuroðlu, Avrupa
Türk Kültür Dernekleri Birliði
(ATB)’yi temsilen Ýbrahim Doðancý,
Avrupa Türk Ýslam Birliði (ATÝB) Genel Baþkaný Fikret Ekin, Avrupa Demokrasi Vakfý (ADV)’yi temsilen Þefik
Kantar, Cem Vakfý Avrupa Koordinatörü Aliþan Hýzlý, Türk-Alman Dostluk
Federasyonu (Hür-Türk) Genel Baþkaný
Hasan Tekin, Ýslam Toplumu Milli Görüþ (ÝGMG) Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan, Almanya Ýslam Konseyi
(AIK) Genel Baþkaný Ali Kýzýlkaya,
NRW Müstakil Sanayici ve Ýþ Adamlarý Dernekleri Federasyonu (MÜSÝAD)
Baþkaný Orhan Bilen, Türk Ýþ Adamlarý Dernekleri Avrupa Federasyonu (TÝDAF) Genel Baþkaný Ahmet Serdar Yenice, Ýslam Kültür Merkezleri Birliði
(VIKZ) Genel Baþkaný Mehmet Yýlmaz, Almanya Müslümanlar Merkez
Konseyi (ZMD) Genel Baþkan Yardýmcýsý Mahmut Aþkar, Avrupalý Türk Demokratlar Birliði (UETD) Genel Baþkan Yardýmcýsý Abdullah Emili, Batý
Týrakya Türkleri Federasyonu Genel
Baþkaný Halit Habiboðlu ve Avrupa
Türk Caferileri Birliði Genel Baþkaný
Mehmet Irmak katýdý.
Almanya’da faaliyetlerini sürdüren
Seite 7
DOSYA
DOSYA
Ekim-Oktober 2006
/ Ramazan
Aralýk-Dezember
2006
Zi`l Hicce1427
1427
manya’nýn sosyal ve ekonomik refahýna onlarca yýldýr büyük katkýlarda bulunan Türk ve Müslüman toplumunun, son yýllarda, özellikle „11. Eylül
2001“ tarihinden sonra, toplumsal bir
problem ve tehlike unsuru gibi sunulmasý, büyük bir haksýzlýk ve vefasýzlýktýr. Varolan sorunlarý gözardý etmemiz mümkün deðildir, ancak sorunlarý
populist yaklaþýmlarla büyülterek, olduðundan farklý göstererek ve saptýrarak, toplumsal kesimleri karþý karþýya
getirmek, sorumlu siyaset anlayýþýyla
baðdaþmaz. Özellikle son yýllarda artan, baþta ekonomi, iþsizlik ve eðitim
gibi temel sorunlara çözüm bulamayan ve bu sorunlarýn çözümleri noktasýnda kafa yormasý gereken siyasiler
ve siyasi partiler, bu konulardaki yetersizliklerini ve çaresizliklerini, Türk
ve Müslüman toplumu üzerine oynadýklarý politik manevralarla ve oyunlarla unutturmaya çalýþmaktadýrlar.
Türk ve Müslüman toplumu, varolan
gerçek sorunlarý kamufle etmeye (örtmeye) yönelik bir „günah keçisi“ durumuna düþürülmektedir. Bu kervana,
maalesef Türk asýllý bazý milletvekilleri de katýlmýþlardýr. Seçimler öncesinde, cami, dernek ve kuruluþlarýn
kapýlarýný çalan ve aþýndýran Türk kökenli milletvekilleri, oylarýný istedikleri ve kýsmen de aldýklarý toplumumuzun dini ve manevi deðerlerine yönelik son zamanlardaki yakýþýksýz ve
sorumsuz beyanatlarýyla, nasýl bir kiþilik kompleksinin içinde bulundukla-
rýný ortaya koymaktadýrlar. Bu tutumlarýyla, Alman toplumunun bazý çevrelerine yaranacaklarýný zannedenler
ve bundan siyasi gelecek ve kariyer
umanlar, son yýllarda giderek artan
ýrkçýlýk ve Ýslam düþmanlýðýna katkýda
bulunmakta, ýrkçý ve faþizan çevreleri
cesaretlendirmekte ve körüklemektedirler. Bu milletvekillerinden bazýlarý,
daha sonradan yaptýklarý açýklamalarda, yanlýþ anlaþýldýklarýný ifade ederken dahi, dini ve manevi deðer yargýlarýmýzý aþaðýlamaya devam etmiþlerdir. Bu durum ise, esef vericidir ve
„özrü kabahatinden büyük“ deyimine
uygun düþmektedir. Bu yanlýþ tutumlarýndan geri dönmeleri, rencide ettikleri toplumsal kesimlerimizden özür
dilemeleri ve içinden çýktýklarý kendi
toplumlarýna ve deðerlerine, kendileri
bu deðerleri kabul etmese ve yaþamasalar dahi, saygýlý olmalarý umulur.
Hiçbir kimse, onlarýn inanç anlayýþý
ve yaþam tarzlarýna müdahele edemeyeceði gibi, onlarýn da baþkalarýnýn
inanç anlayýþý ve yaþam tarzý ve seçimlerine müdahale etme hakký yoktur. Makalemi þu mesajlarla bitirmek
istiyorum:
Düþünceye karþý sadece düþünceyle karþýlýk verilmelidir. Tehdit ve þiddet, asla kabul edilemez.
Kendisi için düþünce hürriyeti isteyen, baþkalarýnýn düþünce hürriyetine
saygý göstermelidir.
Eleþtiren, eleþtiriye açýk olmalýdýr.
Düþünce hürriyeti ile din özgürlü-
TÜRK KÖKENLÝ
KURULUÞLAR TOPLANDI
Almanya’da faaliyetlerini sürdüren Türk Kökenli Kuruluþlarýn
temsilcileri 25.10.2006 Çarþamba günü Bachamer Land Str. 420,
50935 Köln adresindeki Haus am See de bir araya gelerek, son
zamanlarda Almanya ve Avrupa komuoyunda meydana gelen
Türkleri ve Müslümanlarý ilgilendiren konu, yorum, açýklama
v.b. geliþmeleri deðerlendirmek üzere bir araya geldiler.
Türk Kökenli Kuruluþlarýn temsilcilerinin ortak basýn açýklamasýný, toplantýsýnýn sekreteryasýný da üstlenen; Diyanet
Ýþleri Türk Ýslam Birliði (DÝTÝB) Genel
Sekreter Mehmet Yýldýrým ile Almanya
Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD)
Genel Baþkan Yardýmcýsý Mahmut Aþkar yaptýlar.
Ortak Basýn Açýklamasýnda:
-Türklere ve Müslümanlara karþý bir
takým odaklarca kasýtlý olarak baþlatýlan
karalama kampanyalarýna birlikte tepki
göstermek,
-Hollanda Parlemantosu’nun Türk
Kökenli adaylara karþý aldýðý tavýr ile
Fransa Parlemanto’sunun Ermeniler lehine aldýðý kararlar ve uygulamaya konulacak olan cezai durumun insan hak-
13
7
ðü, karþý karþýya getirilmemelidir.
Kendi düþünce ve inanç hürriyetine ve yaþam tarzýna saygý bekleyenler,
baþkalarýnýn da düþünce ve din özgürlüðüne ve yaþam tarzlarýna saygý göstermelidirler.
Kimse, çaðdaþlýk ve aydýnlýk kavramlarýný, kendi anlayýþ ve yaþam tarzýyla sýnýrlamasýn ve ipotek altýna almasýn.
Toplumumuzdaki deðer yargýlarýnýn ve yaþam tarzlarýnýn çeþitliliði, bir
zenginliktir.
Hiçbir kimse, inancý veya inançsýzlýðý, düþüncesi, yaþam tarzý ve giyim tercihinden dolayý dýþlanmamalý
ve baskýya maruz kalmamalýdýr.
Aile içi þiddet ve her türlü toplumsal baskýya karþý birlikte karþý durmalýyýz.
Maço erkek anlayýþýna dur diyelim. Kadýna deðer vermek, insana deðer vermektir. Unutmayalým ki, bizi
dünyaya getiren en deðerli varlýklarýmýz annelerimizdir ve kadýnlarýmýzdýr.
Zorla evlilik, namus ve töre cinayetlerine karþý, dini ve manevi deðerleri karþýmýza alarak deðil, doðru ve
sahih dini ve manevi deðerleri de yanýmýza alarak, birlikte mücadele etmeliyiz.
Kendi içinde özeleþtiri yapmayan
toplumlar, kendi yanlýþlarýný göremez, düzeltemez ve kendini geliþtiremez. Özeleþtiri, kiþilerin ve toplumlarýn kendilerini geliþtirmesindeki en
önemli motordur.
larýna olan ihlali,
-Peygamberimizin dünyaya teþriflerine ithafen her sene Almanya genelinde
kutlanan Kutlu Doðum Haftasý’nýn
2007 yýlýnda daha görkemli kutlanabilmesi için birlikte hareket edilmesi,
-Ana dil konumuzu gerek Türk, gerekse Alman yetkililerle görüþerek, dilimizin daha güzel ve doðru kullanýlmasý yönünde tedbirlerin alýnmasý,
-45 yýldan bu yana Almanya’da yaþayan vatandaþlarýmýzýn hem Türkiye’de hem de Almanya’da seçme ve seçilme haklarýnýn verilmesi ve kullanmalarýnýn saðlanmasý,
-Alevi kardeþlerimizin hassasiyetleri, bu konudaki çok deðiþik tavýr ve haraketlerin hukuki durumu ile gerçek
Aleviliðin bir rapor halinde ilgililere
sunulmasý,
-Almanya Anayasa’sýna olan baðlýlýðýmýzýn vazgeçilmezliði ve buna herkesin eþit bir þekilde uymasý, Anayasal
haklarýmýzýn mutlak surette kullanýmlarýnýn saðlanmasý,
-Ýslam konferansý ve uyum zirvesinde alýnan kararlarýn takibi,Hukukun üstünlüðünün her þeyin önünde gelmesi,
gibi konular üzerinde deðerlendirme
yaparak, her ay muntazaman toplanýlmasý, geliþen ve deðiþen olaylara karþý
toplu görüþlerin kamuoyuna açýklanmasý gibi konular üzerinde fikir birliðine vardýlar.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
8
14
Seite 8
DOSYA
DOSYA
Ekim-Oktober 2006
Aralýk-Dezember
2006/ Ramazan
Zi`l Hicce1427
1427
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Eðitim Baþkaný Mehmet Gedik
PISA’dan Sonra… Avrupa
Entegrasyon Süreci Endiþe Verici
Mehmet Gedik
IGMG Eðitim Baþkaný
ISA adlý Araþtýrma Enstitüsü,
2000 yýlýnda bütün dünyada,
özellikle geliþmiþ ve geliþmekte olan ülkeler arasýnda, uluslararasý
düzeyde yaptýðý araþtýrmada öðrenci
deðerlendirme programlarý uygulayarak ülkelerarasý eðitim kalitesini ve
eðitim sistemlerini kýsmen de olsa
ölçmeyi hedeflemiþlerdir. Kýsa adý
OECD olan Ekonomik Ýþbirliði ve
Kalkýnma Örgütü’nün 32 ülkenin
okullarýnda uygulanan eðitim programlarýný karþýlaþtýrmalý olarak ölçtüðü PISA araþtýrmasýndan çýkan sonuçlarda, Batý Avrupa ülkeleri arasýnda Alman eðitim sisteminin beklenenden çok daha zayýf olduðu ve uygulanmakta olan eðitim sisteminin gün
geçtikçe yoksullaþtýðýný ve sistemin
çöktüðünü gözler önüne serildi.
32 ülke arasýnda yapýlan araþtýrmalar ve testler sonucunda Avrupa ülkeleri arasýnda seviyesini normal düzeyde koruyan ülkelerin yanýnda Almanya, sözelde 25., sayýsal da 22. ve
doða bilimlerinde 23. sýrayý alarak en
baþarýsýzlarýn arasýnda yer aldý. Araþtýrmada en iyi sonuçlarý ise Finlandiya, Avusturalya ve Yeni Zelanda elde
ederek eðitim sistemleri açýsýndan
dünyada gözde ülkeler arasýnda yerlerini alarak ilgileri üzerlerine çektiler.
Burada dikkat etmemiz gereken
asýl nokta, PISA araþtýrmalarýndan çýkan en önemli sonucun, Batý Avrupa
ülkelerine göç süreci yaþamýþ ve toplum içerisinde halen entegrasyon sürecinde yaþayan, çoðulcu toplumlarýn
siyasilerine ve politikacýlarýna malzeme olan azýnlýk topluluklarýnýn etkilenmeleridir. Ülkenin yetkili mercileri karþýlaþýlan bu durum karþýsýnda
baþarýya ulaþmanýn sýrrýnýn sistemi
deðiþtirmekte ve diðer baþarýlý ülkelerin modellerinin uygulanmasýnda olduðunu görmezlikten gelerek, baþarýsýzlýklarýnýn tüm faturasýný göçmen
azýnlýklara çýkarmanýn marifet olduðunu sanmaktadýrlar.
Konu ile ilgili olarak sivil toplum
kuruluþlarý RTS (Rat der Türkischen
Staatsbürger in Deutschland) Almanya Türk Vatandaþlarý Konseyinin 10
Kasým 2006 tarihinde TIDAF (Türk
Ýþadamlarý Avrupa Federasyonu) ge-
P
nel Merkezinde düzenlediði Eðitim
Þurasýnda konu ele alýnarak fikir müzakereleri yapýlmýþtýr. Eðitim Þurasýna bir çok sivil toplum kurumunun
katýlýmý ile gerçekleþti. Köln Baþkonsolosu Asým Temizgil bir açýlýþ konuþmasý yaparak Almanya’da eðitim
sistemi ve Türk gençlerinin olumsuz
etkilenmesine deðinildi. Entegrasyon
süreci içerisinde de sivil toplum kurumlarý olarak ve Türkiye Devleti olarak neler yapýlmasý gerektiðine dikkat
çekerek Eðitim Þurasýnýn önemine
dikkatleri çekti.
Toplantýda özellikle Alman eðitim
sisteminin baþarýsýzlýðý, sosyal yönden yardýma ihtiyaç duyan çocuklarý
ve gençleri gelecekleri açýsýndan daha
da zor duruma sokarak motivelerini
hepten yok etmektedir. Baþarýsýzlýðýn
yabancý talebelere fatura edilmesi de
yabancý talebeler arasýnda ayrýca ilave
bir kambur olarak taþýnmak durumunda kalýnmaktadýr. Bu grubun en baþýnda ise nüfus oranýna göre Türkler
gelmektedir. Avrupa içerisinde Almanya’nýn baþarýsýz bulunmasý ve bunun faturasý, özellikle yabancýlara,
yabancýlar arasýnda da müslümanlara
çýkarýlmaktadýr. Her ne kadar bulunduklarý ülkelerin vatandaþlarý olsalar
bile, içinde bulunduklarý entegrasyon
süreci, müslümanlarýn üzerinde bir
model uygulama olarak asimilasyon
politikalarýna dönüþtürülmektedir.
Endiþe verici bu geliþmeler IGMG
Eðitim Baþkanlýðýmýz tarafýndan analiz edilmekte, çocuklarýn ve gençlerin
eðitimleri yönünde onlarý toplumun
bir parçasý olduklarý yönünde motive
edici çalýþmalar kesintisiz devam etmektedir. Toplum içerisinde yaþadýklarý olaylar, medyada karþýlaþtýklarý
görüntüler, politikacýlarýn halký yönlendirmek için densizce ortaya sürdükleri fikirler, gençlerimiz arasýnda
olumsuz etkilerini göstermekte, sosyal ve psikolojik yapýlarýný tamamen
bozmaktadýr.
Avrupa, adeta gruplaþmalara,
inanç ve dinlerin tartýþýldýðý, dinler
savaþýnýn hortlatýlmak istendiði bir
konuma doðru sürüklenmektedir.
“YA BÝZÝM GÝBÝ ÝNANIRSIN,
YAÞARSIN ve DÜÞÜNÜRSÜN, YA
DA GÝDERSÝN!” politikalarý, 11 Eylül’ün ardýndan dünya müslümanlarýnýn üzerine yapýlan baskýlar, özellikle
Avrupalý müslümanlarýn tamamýnýn
dýþlanmasý, okullarda talebelerle Ýslam’ýn ve müslümanlarýn vazgeçilmez deðerlerinin tartýþýlmasý... Bütün
bunlar yetmezmiþ gibi, Allah’a, Rasulüne, Kitabýna hakaret edilmesi, eði-
tim, fikir ve düþünce özgürlükleri adý
altýnda okullarda “Sosyal ve Politika
Dersleri” dahilinde iþlenmesi ve öðretmenlerin bilinçli olarak bu konularý yönlendirmeleri. Bu geliþmelerin
biri ile ilgilenirken de bir diðerinin
patlak verdirilmesi. Sözde Ermeni yasa tasarýsý ile Avrupa’da Türklerin
rencide edilmesi.
Ve insanlarýn düþüncelerine pranga
vurulmasý.
Bir de bunlarýn hepsinin, barýþ
içinde bir dünya ve barýþ içinde bir
Avrupa’da yaþamak adýna, baþka toplumlarýn yokolmasýndan hareketle yapýlmasý.
Tabi ki, bütün bunlar, nice azýnlýklarýn katledildiði içinde yaþadýðýmýz
Avrupa’da azýnlýklar olarak bizleri de
düþündürmekte ve birlikte yaþam sürecimizi tehdit etmektedir.
Bizler neler yapabiliriz?
Burada asýl seslenmek istediðimiz
kitle, bu geliþmeler arasýnda entegrasyon çalýþmalarý adý altýnda çirkef asimilasyon politikalarýna hedef olan
toplumlardýr. Daha çok dirençli olmak, daha çok çalýþmak ve daha çok
toplum içerisindeki yerimizi almakta
kararlý olduðumuzu göstermek durumundayýz. Ýçinde yaþadýðýmýz ülkelerin anayasalarýna ve hukukuna baðlý
olarak entegrasyon sürecinde yaþamak bu ülkelerin bir vatandaþý olarak
boynumuzun borcudur. Çünkü ülke
anayasalarý insanýn onurunu korumak
adýna yapýlmýþtýr. Hukuk, insanlar
arasýnda adaletin saðlanmasý için vardýr. Bu inanç ve düþünce ile çifte standartlarla uygulanan hukukun, asýl
maksadýna uygun kullanýlmasýný her
platformda dile getirmeli ve istemeliyiz.
Veliler ve sivil toplum kurumlarý
olarak; çocuklarýmýzýn ve gençlerimizin, gerek inançlarýna sahip olmalarý,
gerekse okul eðitim sistemleri içerisinde baþarýlý olmalarý için elimizden
gelen her türlü fedakarlýðý yapmalýyýz. Onlar bizim geleceðimiz, onlar
bizim inancýmýzýn mirasçýlarýdýr. Onlar bu toplumda nasýl yönlendirilir,
nasýl eðitilirlerse öyle sahip çýkacak
ve kendilerinden sonraki nesillere taþýyacaklardýr. Nesillerimizi, nerede
yaþadýðýmýzýn þuurunda ve inançlarýmýzdan taviz vermeksizin yaþadýðýmýz toplumun bir parçasý olduðumuzun bilinci ile yetiþtirmeliyiz. Yine
veliler ve kurumlar olarak çocuklarýmýzý ve gençlerimizi, dinlerine sahip
çýkmalarýnýn gerekliliði gibi dillerine
de sahip çýkmalarýnýn gerekliliði konusunda da motive etmek durumun-
dayýz. Bildikleri her dilin çocuklarýmýza ve gençlerimize bir avantaj saðlayacaðý açýkça ortadadýr. Özellikle
son yýllarda Türkçe’nin unutturulmaya çalýþýlmasý, öðretilmesi gereken dil
statüsünden çýkarýlmak istenmesi ve
bu konuda her türlü sistematik engellerin uygulanmasý dikkatlerden kaçmamaktadýr.
Avrupa’ya baþka ülkelerden göç
ederek gelen toplumlar göç sürecinin
ilk 15 – 20 yýlý hep gurbetçiler statüsünde ele alýndý. Göçmenler de, bu
süre içinde sürekli gelmiþ olduklarý
ülkelere geri dönebileceklerini düþündükleri için, bulunduklarý ülkenin entegrasyonuna yok denilebilecek kadar
katký saðlayabildiler. Ama özellikle
son 10 yýldýr, gerek federal hükümetler, gerekse eyalet hükümetleri geri
dönüþlerin gerçekleþmeyeceði kanaatine varýnca, “Entegrasyon Politikalarýný” deðiþtirerek, göçmenlerin entegrasyonu için bütçeden finansman
kaynaklar ayýrmaya baþladýlar.
Daha önceleri geri döneceklerini
düþündükleri Türk vatandaþý olan talebelere ana dillerinin verilmesi noktasýnda pansuman (geçici) tedbirler
alýnmýþtý. Türkleri, gurbetçi misafirler
olarak gören düþünceye göre, “ana
vatanlarýna geri döndüklerinde anadilleri lazým olacak” gözü ile bakýlmaktaydý. Bu nedenle o dönemlerde
Almanya’nýn özellikle temel okullarý
eðitim sisteminde Türkçe anadilini tamamlama dersi verilmekteydi. Bu
dersler genel olarak isteðe baðlý dersler olarak uygulanmýþtýr. Bu dersler
bir çok eleþtiriler ve eksiklikleri olmasýna raðmen azalarak günümüze
kadar geldi. Almanya’da federal ve
eyalet politikacýlarýnýn, hükümetlerin
ve Alman halkýnýn,Türklere ve onlarýn anadillerine bakýþlarý, bizim, dilimizi yeni nesillere aktarma politikamýzýn gerekliliðine sahip çýkamamamýzdan dolayý deðiþikliðe uðramýþtýr.
Almanya’da ilgili merciler, buradaki
var oluþumuzun, kültürümüzün ve
kimliðimizin önemli bir parçasý olan
DÝL konusuna, genel olarak Türklerin
artýk burada yerleþik bir halk olduðu
görüþünü öne sürerek entegrasyon süreci içerisinde çok yanlýþ yaklaþmaktadýrlar. “Madem ki, Türkler geriye
dönmeyeceklerdir, artýk onlara
“anadili dersleri” gerekmeyecektir.
Onlarýn çok iyi bir Almanca öðrenmeleri ve toplum içerisinde gereken
yerlerini entegrasyon politikalarýmýz
dahilinde olmalýdýr.“ þeklinde düþünceler hakimdir. “Türkçe’ye gerek
yoktur!“ diyebilmektedirler.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Hayat
Seite 9
DOSYA
DOSYA
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
13
9
Ekim-Oktober 2006
/ Ramazan
Aralýk-Dezember
2006
Zi`l Hicce1427
1427
Tabii bu politik entegrasyonun
yaygýnlaþtýrýlmasý, adeta bir asimilasyon politikasý haline dönüþtürülmüþtür. Görüntülü ve yazýlý medya organlarýnýn yabancýlarý, özellikle de Türk
vatandaþlarýný her yönde aþaðýlamalarý ve inanç deðerlerine düþünce özgürlüðü adý altýnda saldýrmalarý, vatandaþlarýmýzýn aþaðýlýk kompleksine
girmelerine vesile olmaktadýr. Bu vatandaþlarýmýzdan bazýlarý da bu konularda siyasilerin görüþlerini dikkate
alarak büyük bir paralellik gösterme
eðilimindedirler. Ve ne yazýk ki, “Biz
artýk bu ülkelerde vatandaþ olduk,
Türkiye’ye geri dönmeyeceðimize
göre çocuklarýmýz bulunduklarý ülkede, “Almanya’da” baþarýlý olmalýdýrlar. Onlara artýk Türkçe derslerinden ziyade, yalnýzca Almanca gereklidir. Türkçe neye yarar ki! “ diyebilmektedirler.
Anadil hakký anayasal bir haktýr.
Dindersleri hakký gibi doðal olarak
verilmesi gereken haklardandýr. Bunlara ifade özgürlügü adý altýnda saldýrýlmasý ve insanýn rencide edilmesi de
anayasal bir suçtur. Çünkü insanýn
haklarýnýn dokunulmazlýðý yine anayasalarýn ilk maddesinde yer almaktadýr. Bir ülkede yasalar insanlarýn vatandaþlýklarýna göre sýnýflandýrýlacak
ve çifte standart uygulanacaksa o ülkede özgürlükten, insanlar arasý barýþ
ve huzurdan bahsetmek, geleceklerini
hukuken teminat altýna almak mümkün olamaz. Bu konuda hiç bir politikacýnýn ve siyasinin, anayasa ve hukuku yok sayarak toplum içerisinde
insanlara farklý davranmaya, onlarýn
asimilasyon politikalarý ile çoðulcu
toplumlar içerisinde erimelerine öncülük yapmaya hakký yoktur.
TC, ilgili kurum ve bakanlýklarýndaki yetkili mercilerini harekete geçirerek, vatandaþlarýnýn haklarýnýn alýnmasý ve insan onuruna yakýþýr bir þe-
kilde yurtdýþýnda yaþayabilmeleri için
gereken þartlarý yurtdýþý büyükelçiliklerini aslýna uygun birþekilde çalýþtýrarak saðlamalýdýr.
Sözün özü, aslýnda bu olumsuz entegrasyon süreci içerisinde herkes
üzerine düþeni yapmalýdýr. Özellikle
veliler çocuklarý ve gençleri ile ilgili
eðitimleri ve bilinçlenmeleri noktasýnda gereken fedakarlýðý yapmalýdýrlar. Bunun yanýnda biz sivil toplum
kurumlarý ve dini camaatler olarak bu
gençlerin bugüne kadar olduðu gibi
bugünden sonra da bilinçlenmelerini
saglamak noktasýnda eðitmeliyiz.
Ama en önemli unsur, TC’nin ilgili kurumlarý ve bakanlýklarý Avrupa’daki vatandaþlarýnýn sorunlarýna
gerçek manada el atmalýdýrlar. Anayasanýn 62. maddesi gereðince yurtdýþýndaki vatandaþlarýna sahip çýkmalýdýrlar. Asýl sorunlara, asýl kaynaklarda
inerek problemleri mekanlarýnda çöz-
melidirler. Siyasi ortamlarda AB uðruna vatandaþlarýmýz ve bir toplum
feda edilmemelidir. Bunlarýn en baþýnda gelen hususlardan birisi de vatandaþlýktan çýkarýlan TC vatandaþlarýnýn tekrar geriye kabul edilmeleri
noktasýnda giriþimler yapýlmasýdýr.
Bu vatandaþlarýn aslýna uygun bir konumda Avrupa’da yaþamlarýný devam
ettirmeleri saðlanmalýdýr. Türkçe dili
meselesi de TC’nin ilgili kurumlarý
tarafýndan ele alýnarak meselelere sahip çýkýlmalýdýr.
Yani kýsacasý, entegrasyon çalýþmalarý adý altýnda çirkefçe uygulanmak istenen asimilasyon politikalarýna, vatandaþlarýnýn yem edilmemesi
ve haklarýnýn korunmasý için TC’nin
bütün siyasilerinin elinden gelen her
türlü duyarlýlýðý ve çabayý göstererek,
çalýþma yapmalarý gerekmektedir. Bu
çalýþmayý yapmalarý boyunlarýnýn
borcudur.
IGMG Wetzlar Hacýlarý Hacc Yemeði Verdi
IGMG Hessen Bölgesi Wetzlar Þubesinin Düzenlemiþ Olduðu “2006 Hacc Yemeði” Organizasyonu
Kalabalýk Bir Topluluðun Katýlýmýyla Gerçekleþtirildi
Wetzlar / Özel
GMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren Wetzlar Þubesinin düzenlemiþ
olduðu “2006 Hacc Yemeði” Münscholzhausen yapýldý.
Wetzlardan IGMG organizasyonu ile hacca
gidecek 19 hacý adayýnýn birlikte organize ettiði
hacc yemeðine katýlým beklenenin üzerinde oldu.
600 kadar davetlinin katýldýðý hacc yemeðine misafir hatipler de iþtirak ettiler.
IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan,
Genel Baþkan Özel Kalem Müdürü Tahir Özdamar, IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet
Ateþ, IGMG Hessen Bölge Ýcra Üyelerinden bazýlarý, IGMG Wetzlar Cemiyet Ýdarecileri de
programa katýlanlar arasýnda idi.
Program açýlýþ Kur`an-ý Kerimi ile baþladý.
IGMG Wetzlar Cemiyet Baþkaný Memduh
I
Þahin katýlýmcýlara hoþgeldiniz dedi ve bir konuþma yaptý.
Daha sonra program sunucusu Hacý Öztürk
misafirlere þiir takdiminde bulundu.
Þiir takdiminden sonra IGMG`nin kurban çalýþmalarý hakkýnda bir sinevizyon gösterimi yapýldý.
Sinevizyon gösteriminden sonra mikrofona
IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ geldi. Ateþ hacý adaylarýna güzel bir konuþma yaptý.
Gelecek yýl hacca gitmek isteyenlerin þimdiden
kayýtlarýný yaptýrmalarý tavsiyesinde bulundu.
Cemiyet idarecileri tarafýndan Bölge Baþkaný
Mehmet Ateþe çalýþmalarýna yapmýþ olduðu katkýlardan dolayý çiçek taktim edildi.
Yine wetzlar cemiyeti tarafýndan hazýrlanan
sinevizyon gösterimi yapýldý.
Wetzlar Gençliðinin oluþturmuþ olduðu Grup
Anadolu Gençlik katýlýmcýlara eserlerini sundular.
Programýn þeref misafiri IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan mikrofona davet edildi.
Karahan; katýlýmcýlara güzel ve doyurucu bir konuþma yaptý. Salondaki yoðun katýlýmdan oldukça etkilendiðini söyleyen Karahan; programý hazýrlayan idarecilere de teþekkür etti.
Yine cemiyet idarecileri tarafýndan Genel
Baþkana çiçek takdimi yapýldý.
Son olarak sahneye hacý adaylarý çaðrýlarak
teker teker kendilerini tanýtmalarý istendi. Bu tanýþmadan sonra Cemiyet Baþkaný tarafýndan tüm
hacý adaylarýna çiçek takdiminde bulunuldu.
Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþin yapmýþ
olduðu duaya tüm salonun iþtirak etmesi ve verilen hacc yemeýi ikramý ve kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ile program sona erdi.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
10
14
K
urban, Kitap, Sünnet ve Ýcma
ile meþru kýlýnmýþ bir ibadettir ve hicretten iki sene sonra
meþru kýlýnmýþtýr. Kurban ibadetine
Rabbimiz Kur’an-ý Kerim’inde mealen þu ayetlerle iþaret buyurmuþtur:
“Rabbin için Namaz kýl ve Kurban
kes.” (Kevser Suresi: 2), “Þüphesiz
benim namazým, kurbaným ve diðer
ibadetlerim, hayatým ve ölümüm
âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.
O'nun ortaðý yoktur.” (En’am Suresi: 162)
Kurban ibadetinin önem ve ehemmiyetine vurgu yapan hadis-i þeriflerden bir kaç tanesi ise þöyledir: “Ademoðlu kurban bayramý gününde (kurban) kaný akýtmaktan daha sevimli bir
iþ ile Allah'a yaklaþabilmiþ deðildir.
Kanýný akýttýðý hayvan, kýyamet günü
boynuzlarý, çatal týrnaklarý ve kýllarý
ile gelecektir. Akan kan yere düþmeden önce, Yüce Allah katýnda, yüksek
bir makama ulaþýr. Bu bakýmdan kurbanlarýnýzý gönül hoþluðu ile kesiniz.”, “Kim imkâný olduðu halde kurban kesmezse bizim namazgâhýmýza
yaklaþmasýn.” (Ýbn Mace, Ahmet b.
Hanbel)
Bu ayet ve hadislerden hareketle
Kurban ibadetinin hükmü hakkýnda
Ýslam âlimleri þu mütalaa ve mülahazalarda bulunmuþlardýr: Kurban kesmek, dinen aranan þartlara haiz olan
bir kiþiye, Hanefi mezhebindeki çoðunluðun ve bazý müctehid imamlarýn
görüþüne göre vaciptir. Diðer müctehidlerin çoðunluðuna göre ise, sünneti müekkededir. Ancak buradaki sünnet-i müekkede tabiri de Hanefi mezhebindeki vacib hükmüne tekabül etmektedir. Yani vacip derecesinde bir
ibadettir demek olur. Biraz önce geçen “Kim imkâný olduðu halde kurban kesmezse bizim namazgâhýmýza
yaklaþmasýn” hadisindeki þiddetin de
dozu gösteriyor ki kurban ibadeti,
þartlarý tutan her insan tarafýndan
mutlaka yerine getirilmelidir. Terki
bir Müslümaný Ýslam cemaatinden
uzaklaþtýrmaya kadar götürecek olan
bir ibadet, elbette son derece mühim
bir ibadettir.
Kesilen kurban üzerinde yapýlacak
muamele konusunda da hem Kur’an,
hem de Sünnet bizi yalnýz býrakmýyor.
Önce ayetler: “Onlardan yiyin ve eli
dar olana ve yoksullara yedirin.”
(Hac Suresi ayet: 28); “Etinden yiyin ve ondan dilenen ve dilenmeyen
yoksullara yedirin.” (Hac Suresi
ayet: 36) Bu konuda bize ýþýk tutan
Hadislerin bir kýsmý da þöyledir: Bir
rivayette Rasulullah (sav,) iki güzel
(kusursuz ve semiz) koç kurban etmiþ
ve onlarý kendi elleriyle keserek:
Seite 10
DOSYA
DOSYA
Ekim-Oktober 2006
Aralýk-Dezember
2006/ Ramazan
Zi`l Hicce1427
1427
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Kurban ibadeti Allah’a yaklaþtýrýr
M. Hulusi ÜNYE • [email protected]
“Bismillah'i Allah'u Ekber! Bunlar,
benim ve kurban kesemeyen ümmetim
içindir.”buyurmuþtur. (Muttefekun
aleyh)
Bir diðer rivayet ise þöyledir: Peygamberimiz(s.a.v), Hz. Aiþeye: “Kurban etini ne yaptýnýz?” diye sorduðunda. Hz. Ayþe (ra) validemiz: “Ya
Rasulallah! Hepsini daðýttýk sadece
ön ayaklarý kaldý” cevabýný vermiþler.
Bunun üzerine Peygamberimiz efendimiz (s.a.v): “Bilakis ey Aiþe! Hepsi
kalmýþ ön ayaklarý hariç buyurmuþlar.”
Rabbimizin Ýslam dini mensuplarýna bir hediyesi olarak, Ýslam’dan
önceki dinlerin aksine, Allah rýzasý
için kesmiþ olduðumuz kurbanlarýmýzdan hem kendimiz yiyebiliriz,
hem de dost, ahbap ve akrabalarýmýza
elbette en baþta da fakir ve fukaraya
ikram ederiz.
Kurban, ibadet olmasýnýn yanýnda,
tamamen anlayamasak da içinde onlarca hikmeti barýndýran ve sosyal birçok faydasý olan mühim bir yardýmlaþma müessesesidir. Kurbanýn çok
sayýdaki hikmetlerinden farkýna varabildiðimiz ve tesbit edebildiðimiz, bazý hikmetlerini þöylece sýralayabiliriz:
Kurban, kurban kesen insanýn kulluðundaki sadakat ve teslimiyetinin
bir niþanesidir. Kulun bedeni ibadetinin yanýnda, mali bir ibadetten de kaçýnmadýðýný gösterir. Kurban bayramý
Namazýndan hemen sonra kurban kesen mü’min, “bedenimi Allah’a kulluða sevkettiðim gibi malýmý da Allah’a kulluk yolunda sarfederek hem
beden hem de malýmla kulluðumu ispat ediyorum” demek istiyor. Kelimenin manasýndan da anlaþýlacaðý gibi,
kurban, kurban ibadetini yerine getiren Müslümana, Allah'a daha da yakýn olma arzusu ve isteðiyle bu ibadeti gerçekleþtiði için ilahi sevgiyi kazandýrýr. Ferdi, cimrilikten, kiþisel çýkarlardan, ihtiras ve maddecilikten
uzaklaþtýrýp, Allah'ýn cömertlik sýfatýnýn tecellisine mazhar kýlar. Kiþiyi
topluma baðlar; komþu ve muhtaçlarla kaynaþma imkânýný saðlar. Kiþinin
toplumda itibarýný artýrýr.
Aileye huzur getirir; çocuklarýn dimaðlarýnda dinden ve dindarlýktan,
yardýmda bulunmaktan yana silinmez
izler meydana getirir. Aile ferdlerini
hayýrda, iyilikte, yardýmda bulunmaya, fakirlerle ilgilenmeye alýþtýrýr.
Toplumun samimi duygularla bütünleþmesine yardýmcý olur. Rahmet me-
leklerinin dua ve istiðfarlarýný artýrýr.
Eve rahmet ve bereket inmesine sebep
olur. Kabirde huzur içinde yatmayý
saðlar. Ahirette sahibine manevi bir
binek ve sýrattan geçmesine destek
olur. Hz. Peygamber (s.a.v)’in güzel
sünnetlerinden birini yerine getirmenin sevinç ve huzurunu tattýrýr ve
O'nun þefaatýna vesile olur.
Yukardan beri anlattýðýmýz gibi,
Kurban, sýradan bir etlik, kurban bayramý da bir et yeme þöleni deðildir;
fakat Kurban dini bir ibadet, Kurban
bayramý da dini bir gündür. Kurban
kesmenin hikmetlerinden sayýlan yukarýdaki maddelerin çoðunda, Kurbanýn insanlar arasýnda iyi iliþkilerin kurulmasýna sebep olduðunu görüyoruz.
Onun için de kesilmiþ olan kurbanlarýn çok iyi deðerlendirilmesi gerekir.
Avrupa’da yaþayan kardeþlerimizin çoðu, ya yaþadýklarý ülkelerin kanunlarýndan dolayý, ya da mekân vs.
sýkýntýlardan dolayý rahat bir ortamda
kurbanlarýný kesemiyorlar. Böyle
olunca da kurban kesen birçok kardeþimiz, kestiði kurbanýn, derisini, iç organlarýný, kellesini ve yününü deðerlendiremiyor. Bunlar da neredeyse
maddi açýdan ve bir bakýma sadaka
sayýlan kurbanýn üçte birini oluþturuyor ve bu üçte birlik bölüm kurbanda
hakký olmayanlarýn elinde zay oluyor.
Dolayýsýyla kurban eksik kalýyor. Bu
eksiklikten kurtulmanýn yegâne yolu,
Kurbaný kesilmek üzere hakiki muhtaçlarýn bulunduðu yerlere göndermek, bu suretle en küçük organlarýna
kadar kurbaný tamamen deðerlendirilmesini saðlamaktýr. Kurban kampanyalarý bundan dolayý çok önemli bir
fýrsat ve lütuftur.
Bu sene 22. Kurban Kampanyasýný
sürdüren teþkilatýmýz, yýllarca bu manada çok büyük bir hizmete imza atmaktadýr. Kampanya usulü ile kurban
kesmenin her sene bereketine bir daha
þahit olunmaktadýr. Örneðin bir önceki
seneye oranla geçtiðimiz sene kurban
kampanyasýndaki kesilen kurban adedinde, adeta çýð gibi bir artýþ gerçekleþmiþ, o nisbette de daha fazla ihtiyaç
içindeki insanlara ulaþýlmýþ ve Müslümanlarýn karþýlýklý dualaþmalarýna sebep olunmuþtur. Geçtiðimiz sene Kurban Kampanyamýz aracýlýðý/vekâleti
ile 76.926 adet kurban kesilmiþti. Küçük bir hesapla bu rakamý deðerlendirecek olursak, bu kadar kurbanla yeryüzünün altmýþ küsur devletinden on-
beþ milyona yakýn insanla iletiþim kurulmasý saðlanmýþ; dünyanýn dört bir
yanýndaki fakir-fukara Müslümanýn,
belki bir sene et ihtiyacýna cevap veremesek bile, en azýndan yýlda bir defa
bile olsa, kendilerine kurban göndererek, dünyevi bir karþýlýk beklentisi olmayan sevgi ile sevildiklerini, haber
veren Müslüman kardeþlerinin olduðu
onlara hissettirilmiþtir. Bu son derece
önemli bir kazanýmdýr. Bunun yanýnda
kurban kesmek üzere gönderilen her
bir kurban görevlisine, tabiri caiz ise
gönüllü elçilik görevi de verilmiþ olmasý sebebiyle, diðer zamanlarýnda da
o bölgelere götürülebilecek hizmetlerin fizibilitesini yapma fýrsatý saðlanmýþtýr. Onlarýn yaptýðý çalýþmalar deðerlendirilmiþ; bu deðerlendirmelerin
neticesinde iþte son senelerde, teþkilatýmýz vasýtasýyla, Ýran’da, Pakistan’da,
Endonezya’da ve Nijer’de kalýcý konutlar, okul ve saðlýk binalarý yaptýrýlmaya baþlanmýþ; bir kýsmý tamamlanarak resmi açýlýþlarý yapýlmýþ ve oralarda yaþayan kardeþlerimizin hizmetine sunulmuþtur. Bu eserler ayný zamanda inþaallah birer sadaka-i cariye
haline gelmiþtir. Eðer kardeþlerimiz
bu sene ve gelecek senelerde de Kurban Kampanyamýza destek verir, bu
rakamlarý yüzbinlere, ikiyüz binlere
ulaþtýrýrlarsa, biz inanýyoruz ki, verilecek bir kurban yeryüzündeki bütün
Müslümanlarýn kardeþlik baðlarýný bir
daha kopmamacasýna bir araya getirecek, bir can feda ederken, milyonlarca
gönül kazanmanýn çok da zor olmadýðýnýn ispatý olacaktýr. Ayrýca bilgi, tecrübe ve geniþ temsilci aðýna ve kurban
kesim görevlisine sahip bir organizeye, dini bir ibadet olan kurban bedellerinin vekâlet edilmesi, çok hayati
öneme haiz bir konudur. Çünkü kurban bir ibadettir ve emanettir. Emanete ihanet etmeden bir ibadeti yerine getirmek ayrýca bir ibadettir; teþkilatýmýz da bu bilince sahip ve bu göreve
taliptir.
Diðer taraftan Rabbimizin, yukarda geçen ayetlerde “eli dar olana ve
yoksullara yedirin” buyurmuþ olmasý
sebebiyle kim daha muhtaç ise, kim
daha kurbandan faydalanmaya layýk
ise, kurbanýn ona verilmesi de çok
önemlidir. Ayrýca ümmetin birlik ve
beraberliðinin güçlenmesine, sevgi ve
muhabbetlerinin artmasýna, dayanýþma ve kardeþliklerinin daha da perçinleþmesine, güven ve sosyal adaletin
saðlanmasýna vesile olabilecek þekilde kurbanýn ifa edilmesi de gerekir.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Seite 11
DOSYA
DOSYA
Ekim-Oktober 2006
/ Ramazan
Aralýk-Dezember
2006
Zi`l Hicce1427
1427
13
11
Ýslâmlaþan Avrupa veya Avrupalýlaþan Ýslam
Mahmut AÞKAR
A
lmanya hem Türkiye için hem
de Avrupa Birliði’nin kendi
içinde en önemli ülkesidir.
Türkiye cephesinden Almanya gerçeðini hangi yönüyle ele alýrsanýz alýnýz,
bizim için çok önemli bir Avrupa ükesi olduðu tartýþma götürmez bir durumdur. Ýþin ticarî ve siyasî yönü,
coðrafik konumu ve tarihî geçmiþi itibarýyla Almanya cephesinden bakýldýðýnda da, Türkiye bölgesinde ve Batý
dünyasýyla olan çok yönlü münasebetlerinde yeri doldurulamaz müslüman bir ülkedir. Bunlarýn hepsini yok
saysak bile, Almanya’da 2,5 milyon
civarýnda Türkiye kökenli insanýn yaþamasý, iki ülkenin birbiriyle olan siyasî, beþerî ve iktisadî münasebetlerindeki istikrarýn, zaman zaman gerilimlere raðmen, en önemli teminatýdýr.
Tipik bir Þark Ülkesi olmayan
Türkiye, Batýlý bir Müslüman Ülke de
deðildir. Sadece Osmanlýlarla baþlayan tarihî sürece bakýlsa, dünya ölçekli bugünkü konumumuz daha kolay anlaþýlacaktýr. Bir taraftan 200
milyonluk Türkçe konuþan Türk devlet ve topluluklarýyla kültürel baðý
olan, diðer taraftan nüfus olarak 1,5
milyar tahmin edilen Ýslâm dünyasýnda hatýrý sayýlýr bir yeri olan Türkiye’nin sadece AB ülkelerinde ise 4
milyon vatandaþý/soydaþý vardýr. Ülkem adýna bir adým ileri çýkanlar, kalem ve kelâm sahipleri inþallah bunun
farkýnda ve þuurunda olarak hareket
ediyorlardýr.
Skolastik saplantýdan bir türlü
kendini kurtaramayan “saðcý” ve
“solcu”larýmýzdan Batý dünyasýndaki
Ýslâmiyet baðlantýlý fikrî, siyasî ve
stratejik geliþmeleri idrak ederek takip etmelerini beklemek biraz beyhudelik olur. Entellektüel Batý’nýn çoktan beri takibe aldýðý biz kaynaklý yeniden doðuþ’un farkýnda olmak; az
veya çok müslüman olmak, hatta olmamakla hiç alâkasý yoktur. Bu, sadece fikrî altyapýsý saðlam ve engin bir
görüþe sahip olanlara mahsus bir
özelliktir. Ülkemizde de bu özelliklere sahip beyinlerin yetiþmekte olduðunu görmek, geleceðe yönelik endiþelerimizin azalmasýna vesile olmak-
tadýr.
Ýslamlaþan Avrupa
Avrupa’yý çok derinden endiþelendiren iki önemli husus var:
1. Kendi kutsallarýný birer birer
düþünce ve günlük hayatýndan söküp
atan Avrupa, hem zürriyet ve hem de
düþünce (ideoloji) üretiminde kýsýrlaþmaya doðru hýzla gidiyor.
2. Gerek dünya çapýnda ve gerekse Avrupa Birliði içindeki müslüman
nüfus artarken, Avrupai deðerler
(müslümanlar nezdinde) cazibesini,
Avrupalý da inandýrcýlýðýný kaybetmektedir. Bir de buna ilaveten, Müslüman-Doðu kendini yeniden keþfederek güven tazelemektedir.
Avrupalý þaþkýn ve telaþalý bir ruh
haliyle saða sola saldýrarak hem bizi
hem de kendisini huzursuz etmektedir. Bu þaþkýnlýðýn, yerine göre çaresizliðin geri planýnda, yukarýda iki
noktada toparlamaya çalýþtýðýmýz neticeler yatmaktadýr. Baþka bir ifadeyle; birkaç asýrdan beri ötekiler dediði
Müslüman-Doðu’ya kaptýrmadýðý üstünlüðünü, en azýndan þimdilik, iþin
kültürel boyutunda kaybetmenin hazýmsýzlýðýyla hýrçýnlaþmaktadýr. Çok
sürmeden Uzak Doðu’nun iktisadî
gücüne baþta Türkiye olmak üzere bazý müslüman ülkeler de ilave olunarak
dünyadaki kuvvetler dengesi yeniden
þekillenecektir.
Batý’yý ürküten islamî kaynaklý geliþmeler, müslümanlarýn çok gayretli
ve becerikli olduklarýndan kaynaklanmýyor. Bu durum, bazýlarý için ilahî,
bazýlarý için de kaçýnýlmaz sosyal bir
süreçtir. Meselâ, Almanya’daki müslüman kimlikli azýnlýðýn bütün olumsuzluklara raðmen kültürel kimliðini
büyük ölçüde muhafaza etmesi, yani
bütün ilmî verilere dayalý tahminleri
altüst ederek asimile olmamasýndan
çýkarýlan netice; Ýslâmlaþan Avrupa
paniðidir. Batýlý sosyalbilimciler, bu
gidiþatla Hýristiyan Avrupa’da 50-60
sene sonra müslümanlarýn söz sahibi
olacaðýný öngörmektedirler. Biz bu
tür seneryolara itibar etmediðimiz
halde, bu tahminlere gerçekten inananlar ve inanmadýklarý halde vaveyla koparanlarýn ortak stratejileri; AB
içindeki müslüman azýnlýðý kamuoyuna öcü olarak göstermek, onlarý psikolojik baský altýna alarak sindirmek
ve neticede çoktan beridir çekmecede
hazýr tutulan “Avrupa Ýslâmý” veya
“Alman Müslümaný” þablonuna yerleþtirmektir.
Batý Avrupa Türkleri ile ilgili her
türlü baðlayýcý karar/tedbir önce Almanya’da alýnýr ve diðer AB ülkeleri
de bunlarýn arkasýna sýðýnarak uygulamaya geçer. Almanya’daki diðer
müslüman azýnlýklara kýyasla entellektüel seviyesi en düþük olan Türk
azýnlýktýr çünkü buraya geliþ sebepleri bellidir. Her yönüyle baský ve töh-
met altýna alýnarak hýrpalanan bu
azýnlýðýn arkasýnda ne güçlü bir diplomasi ve ne de iþin sosyo-psikolojik
yönüyle önayak olan bir aydýn desteði var. Tam tersine, Türk kökenli birçok aydýnýn bile kendisine cephe aldýðý Almanya Türklerinin sahipsizliði,
aslýnda vicdan sahiplerini harekete
geçirecek efsafta trajedik bir vakýadýr.
Ortalýkta tecrübe, kapasite ve manevra kabiliyeti sýnýrlý olan, birilerinin
icazeti kadar adým atan bazý temsilcilerimizin bu meselenin üstesinden gelecek seviyeden epey uzak olmalarý
da Almanya’nýn iþine gelmektedir.
Muhakkak ki birçok eksiði noksaný
olan, geçmiþte hata üstüne hata yapan
Türk azýnlýk temsilcileri, özelde Almanya, genelde Avrupa þartlarýna göre, aslýna ters düþmeden ve bulunduðumuz ortamý dikkate alarak Ýslâm’ý
yorumlamaktan uzak, baðnaz zihniyetin tahakkûmunda kalmadan, mensubu olduklarý azýnlýðýn dinî taleplerini bir çerçeveye oturtacak ehliyetli kiþileri göreve davet etmelidirler.
Batý, önce arý yuvasýna çomaðý sokacak ve sonra arýlar beni ýsýrdý diye
tekrar eli sopalýlarla bir olup kovaný
tamamýyla tarümar etmek için saldýracak. Avrupalý, müslümanýn en kutsalýna hakaretler yaðdýrarak þuurlu þuursuz kalabýlaklarýn sokaklara dökülmesine ortam hazýrlayacak, daha sonra
da “Ýþte Müslüman!” diyerek çarþaf
çarþaf resimler ve görüntülerle medyasýnda durum çarpýtmasý yapacak.
Yerli halkýndaki standartlaþan ayýplarý
normalmiþ gibi görecek, ama müslümanlardaki istisnalarý umumileþtirerek “Aha Müslüman!” diyecek. Mozart Operasý’nda olduðu gibi senin
Peygamberinin sembolik de olsa kafasýný kesecek (çünkü kendi Peygamberi/Tanrýsýna da ayný muameleyi reva görüyor) ve sen o operaya gitmek
istemezsen, “Gördünüz mü, tahminlerimizde yanýlmamýþýz, bunlar Radikal
Müslümanlar!” diye halkýna lanse
edecek. Papa’nýn, sizin Peygamberiniz insanlarý kýlýç zoruyla müslüman
yaptý ve kötülükten baþka da ne getirdi, meâlindeki sözlerine itiraz ettiðinizde, tehditkâr bir edâyla gözlerinizin içine bakarak, “Sen misin benim
Papama itiraz eden? Öyleyse seni de
kara listeye alýyorum.” cinsinden yaptýrýma baþvuracak.
Daha da bitmedi: A.B.D. ve müttefiklerinin iþgaline karþý sesini yükselteni (terörü meslek haline getirenler deðil) “terörist” ve her müslümaný
da “potansiyel terörist” olarak katagorize edecek. Ýçinizdeki müslüman
azýnlýk vatandaþýnýza, “camilerdeki
hutbelerinizi de artýk Almanca okuyun”un ardýndan kimbilir yakýn bir
zamanda “namazýnýzý da Almanca kýlýn” dayatmasýný getirecek. Bunlarý
yaparken, anayasanýzýn din ve vicdan
hürriyeti teminatý, azýnlýk haklarý v.s.
rafa kaldýrýlacak veya baþka azýnlýklar
için uygulanýr olan kanunlar müslümanlar için geçerli olmayacak.
Ve bu darmadaðýn halimiz, cýlýz
sesimizle “itiraz ediyorum” dediðimizde; bunlar Avrupayý Ýslâmlaþtýrmak niyetindedirler vaveylasýný koparacaksýnýz.
Avrupalýlaþan Ýslâm (?)
Ýslâm’ý Avrupalýlaþtýrma, Asyalaþtýrma veya Amerikanlaþtýrma beyhude gayretlerdir ve ne uzun ne de kýsa
vadede teorisyenlerin arzu ettikleri
beklentileri vermez. Belli bir emele
hizmet gayesiyle planlanmýþ ve dayatmacý bir metotla kabul ettirilmeðe
çalýþýlan bu gibi kavramlarýn ne teolojik, ne de ilmî bir dayanaðý sözkonusu
olamaz! Çünkü Ýslâm, çaðlar ve kýtalar ötesi bir özelliðe, yani zaman ve
mekândan baðýmsýz olarak, insanlýðýn
sýfýr noktasýndan bitiþ noktasýna (kýyamet günü) kadar yeryüzündeki insanlarýn tamamýna hitap eden ve kucaklayan bir ilahî nizamdýr. Baþka bir
ifadeyle; insanlýðý tahakkûmu altýna
alarak istediði istikamete yönlendirme gayretinde olanlarýn dahi hafsalasýnýn alamayacaðý kadar cihanþümul
(evrensel) olan Ýslâm, belli milliyetler
ve coðrafyalarla asla sýnýrlanamaz, bu
unsurlara göre adlandýrýlamaz!
O sebepten dolayýdýr ki, yazýmýzýn
baþlýðý olan “Avrupalýlaþan Ýslâm”
kavramý, uydurmadýr ve yanlýþtýr!
Yanlýþ olduðu kadar da artniyetli ve
baþkalarý tarafýndan zihinleri karýþtýrmak için piyasaya sürülmüþ bir kavramdýr. Bunun doðrusu ve olmasý gereken de; Avrupalýlaþan Müslüman
olmalýdýr. Aslýnda bu bile suistimale
müsait bir kavram olmakla beraber,
bundan bizim ne anladýðýmýzý özet
olarak izaha çalýþalým: Avrupalýlaþan
Müslüman’dan, þayet baþka bir kök
kültüründen geliniyorsa, kiþinin kültürel kimliðini inkâr etmesi veya bunu
kabullenmesi þeklinde anlamadýðýmýzýn önce altýný çizelim. Kültürel baðlarý herhangi bir müslüman ülkeye dayanan bir insan, Hýristiyan Avrupa ülkelerinin birinde yaþamakta ve bu hayatý burada kalýcý olarak düþünmekteyse, isteristemez birlikte yaþadýðý
toplumun sosyal ve ülkenin idari yapýsýný, hatta coðrafya þartlarýný dikkate alarak müslüman hayatýný þekillendirecektir. Bu durumu gözardý edenler
veya görmek istemeyenler, ihtilaflý
bir zaman sürecinden sonra kaybeden
taraf olacaklardýr. Almanya’daki
Türkler için bilhassa 1980’li yýllar bu
manada zayi edilmiþ bir dönemdir.
Hemen belirtmek gerekirse, bu durumun müsebbibi; Almanya Türklerine
hep gidici gözle bakan Alman yetkililer kadar burada kalýcý olmaktan kaynaklanan tedbirleri zamanýnda öngöremeyen Türklerin bizatihi kendileri-
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
12
14
dir. Anadolu’da görüp götürdüðümüz,
alýþýk olduðumuz hayat tarzýný buraya
uyarlayamakta baþarýlý olamadýk.
Millî-manevî deðerlerimizi muhafaza
etme hassasiyetiyle aldýðýmýz tedbirler (aslýnda buna tedbirsizlik denir),
bir neslin kaybolmasýný engelleyemedi.
Ýslâm mý, müslüman mý?
Bilindiði gibi son yýllarda müslümanlarýn yoðun olarak yaþadýðý Avrupa ülkelerinde müslümaný hizaya getirme ve buna baðlý olarak Ýslâm’ý Avrupalýlaþtýrma gayretleri hiç gündemden düþmüyor. Bunun baþýný çeken
ülkelerden birisi de Almanya’dýr.
Almanya, Fransa ve Hollanda gibi
ülkeler vatandaþý olan müslüman
azýnlýðýn dinî meselelerini çözmek
mecburiyetindedirler. Devlet olmanýn
gereði budur. Ancak, Almanya’da olduðu gibi, niyetiniz müslümandan ziyade Ýslâm’ý Avrupalýlaþtýrmaya çalýþýrsanýz, tek kelimeyle bu hem olmaz
hem de olamaz!... Bir an olabileceðini varsaysak bile, bu sefer hýristiyanlaþtýrýlmýþ bir (yeni) dinle muhatap
oluruz ki, onun da ne size ve ne de bize hayýr getirmeyeceði kesindir.
Kasýtlý olarak estirilen bir Ýslamafobi rüzgarýna paralel “Avrupa’nýn Ýslamlaþtýrýlmasý” tehlikesini ortaya
atanlarýn gerçek niyetlerinin, Avrupa’daki müslüman azýnlýðýn kültürel
dinamiklerini önce Avrupalýlaþtýrmak
ve bilahare asimile etmektir. (Kültürel
dinamiklerin asimilasyonu, baþlý baþýna bir konu olduðu için baþka bir yazýmýzda yorumlamaya çalýþacaðýz).
Hattýzatýnda Türkiye’nin Avrupa
Seite 12
DOSYA
DOSYA
Ekim-Oktober 2006
Aralýk-Dezember
2006/ Ramazan
Zi`l Hicce1427
1427
Birliði’ne girebilme þartnamelerine
benzer bir durum da genelde Avrupa,
özelde ise Almanya’daki müslümanlar için sözkonusudur. Gerek Türkiye,
gerekse Avrupa’nýn müslüman azýnlýðý hep anagövde (Hýristiyan Avrupa)
içinde yabancý unsur olarak görülmekte ve bu sebepten dolayý, eðer bir
intibak olacaksa, bu birliktelik, Hýristiyan-Batý deðerlerinin hakim olduðu
genel manzara içinde öz varlýðýný hissettiremeyecek seviyeye indirgenmelidir, þeklinde (Avrupalý açýsýndan)
özetlenebilir. Her iki durumda da fedakârlýktan öte taviz, hep karþý taraftan beklenmektedir. Türkiye mevcut
durumu ne kadar hazmedebilir, içine
sindirebilirse, Batý Avrupa Türkleri de
ancak o kadarýný yutabilir. Her iki taraf için de bir hazmetme meselesi
sözkonusuyken, asýl hazýmsýzlýk; AB
ülkeleri içindeki müslüman azýnlýðýn
tüm menfî þartlara raðmen, kültürel
varlýðýný idame ettirmedeki kararlýlýðýndan kaynaklanmaktadýr.
Kýta Avrupasý’ndaki müslüman
azýnlýk yerinden sökülüp atýlamayacaðýna ve milyonlarca müslümanla deðiþtirmek için teker teker uðraþýlamayacaðýna göre, bunlarýn mensubu olduklarý dinde deðiþikliðe gitmek en
kestirme yoldur, türünden bir taktiðin
neticesi; Ýslam’ýn Avrupalýlaþmasý
olarak adlandýrýlabilir. Almanya,
müslüman azýnlýk meselesini bir taraftan çözmeðe kararlý görünürken,
diðer taraftan bu kararlý siyasî iradeyle ambalajlanmýþ samimiyetsizlikleri
de görmemek için kör olmak gerekir.
Müslüman azýnlýðýn direncini kýrmak
için ha bire piyonlar ileriye sürülmekte, her geçen gün yeni bir taktik savaþýyla bilhassa Türk azýnlýk üzerinde
medyayý da kullanarak baský uygulamaktadýr.
Tekrar ediyorum: Batý, Müslüman
Doðu’ya karþý baþlattýðý kültürler savaþýnýn galibi olamadý!.. Her yönüyle
kendini üstün gören Batý, inanç deðerleri boyutunda müslümanlara karþý
yenik düþmüþtür. Asýl hazýmsýzlýk buradadýr... O halde, Batýlýlaþtýrýlmýþ bir
Ýslâm projesi hayata geçirilmeli ve
müslümanlara dayatýlmalýdýr!... Ýþte
asýl tehlike ve yapýlan yanlýþlýk buradadýr. Bu tip dayatmalar zar-zor kurulan diyalog köprülerinin yýkýlmasýna
sebep olmaktadýr, çünkü Avrupalý
böylesi durumlarda güven telkin etmiyor. Sadece baþarýsýzlýkla sonuçlanan “Euro-Ýslam” projesini ve iþin öncülüðüne soyunan müslüman kimlikli
bazý proflarýn da neticede bu sevdadan
vazgeçmek mecburiyetinde kaldýklarýný hatýrlatarak bahsi kapatmak istiyorum.
Doðrusu nedir?
Prototip müslüman arama ve yaratmalarýndan vazgeçilmelidir. Yeryüzünde ne kadar çeþit milliyet/kültür ve
coðrafya/iklim varsa, bunlarýn tamamýna kucak açan bir din olan Ýslâm’ýn
mensuplarý müslümanlarda iklim,
coðrafya ve milli kültür farklýlýklarýndan doðan, dini uygulamada farklý algýlamalarý görmek zaten mümkündür.
Türkiye müslümanýyla Arabistan
müslümaný, Filipinli müslümanla
Bosnalý müslüman arasýnda teferruattaki farklýlýklar gibi...
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Ýslâm’ýn özelliði ve güzelliði olduðu kadar onu doðru idrak edebilen
müslümanýn da özellik ve güzelliði iþte buradadýr! Ýslâm’ýn bu özelliklerini
kavramakta zorlanan müslümanlar olduðu kadar onu bir çerçeveye oturtmaya yeltenen Avrupalý siyasiler ve
fikir adamlarý da mevcuttur. Yani, günümüz müslümanýnýn önündeki engel
iki taraflýdýr. Çokkültürlü ve dolayýsýyla çokdinli toplumlarla barýþýk yaþama tecrübesine sahip Ýslâmiyet, Hýristiyan Avrupa’da da mevcut þartlar
içinde zaten kendine yer edinmiþ vaziyettedir. Avrupa’nýn yerlisi açýsýndan
sýkýntý, mevcutu kabullenememekten
kaynaklanmaktadýr.
Zamanýnda Ýspanya’dan, daha
sonra Viyana önlerinden geri püskürtülen müslüman bugün þu veya bu sebepten dolayý merkezi Avrupa’da
yaklaþýk yarým asýrdan beri yerleþik
durumdadýr. Bu gerçeði kabullenmek,
baþlangýçta pek kolay olmasa da, Avrupa artýk mevcut durumu görmek
mecburiyetindedir. Diðer taraftan Avrupalý olmuþ mülüman da, onyýllardan beridir birlikte yaþadýðý yerli toplum içinde hayatýný ona göre þekillendirmelidir.
Netice itibariyle; “Ýslam’ý Avrupalýlaþtýrma” düþüncesinin altýnda yatan
niyetlerden baðýmsýz olarak, evrensel
bir din olan Ýslam’ýn coðrafyaya göre
adlandýrýlmasý, belli bir þablona oturtma gayretleri, bu dinin özüne ters olduðu için yanlýþtýr fakat bu coðrafyada yaþayan müslümanýn kendisini yeniden ifade etmesi ve þekillendirmesi
ise kaçýnýlmaz bir durumdur.
Hanau Ýslam Cemiyeti Yönetim ve Cemaatý tarafýndan
Hanau Müslüman Mezarlýðý Ziyaret Edildi
Tuba KELEÞ
Hanau
Ýslam Cemiyeti tarafýndan
Hanau
Müslüman mezarlýðý ziyaret edildi.
Her yýl dini Bayramlarda geleneksel
olarak yapýlan ziyarete çok sayýda vatandaþ katýldý. Ziyarette dualar ve
konuþmalar yeraldý.
Hanau Ýslam Cemiyeti Ýmam-Hatibi
Sadettin Arýcýoðlu
yaptýðý konuþmada,
her nefsin ölümü tadacaðýný ve herkesin ölüme hazýrlýklý
olmasý gerektiðini
dile getirdi. Daha
sonra yapýlan dua
ve okunan surelerle
ziyaret son buldu.
IGMG Hessen`de
Sosyal Hizmetler Baþkanlarý ve
Kurban Sorumlularý Toplantýsý
I
GMG Hessen Bölgesine baðlý cemiyetlerin Sosyal Hizmetler Baþkanlarý ve
Kurban Sorumlularý Rüsselsheim`daki Bölge Merkezinde biraraya geldiler.
IGMG Genel Merkezden Sosyal Ýþler Baþkan Yardýmcýsý Süleyman Yýlmaz`ýn da iþtirak ettiði toplantýya Hessen Bölgesine baðlý 20 cemiyetten sorumlularýn da bulunduðu 45 kiþilik bir katýlým oldu.
Programa IGMG Hessen Bölge Ýcrasýndan Teþkilatlanma Baþkaný Ahmet
Ölmez, Sosyal Ýþler Baþkaný Yasin Yolcu, Bölge Kurban Sorumlusu Aydýn Ersoy, Hüseyin Avcý ve Ali Sak da katýldýlar.
Programda Ramazan ayýnda yapýlan çalýþmalarýn deðerlendirmesi yapýldý.
Ayný zamanda 2006 senesi Kurban kampanyasýnýn startý verildi. 2005 senesi
kurban organizasyonunda görev alanlarýn izlenimleri hakkýnda bilgilendirmeler
yapýldý.
Program çalýþmalar hakkýnda yapýlan dilek ve temennilerle sona erdi.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Seite 13
DOSYA
DOSYA
13
Ekim-Oktober 2006
/ Ramazan
Aralýk-Dezember
2006
Zi`l Hicce1427
1427
Ýslam konferansý ve Müslümanlar
Oðuz ÜÇÜNCÜ
IGMG Genel Sekreteri
Ü
lkemizdeki “çoðunluk” ile
Müslümanlar arasýndaki kurumsallaþmýþ diyalogun baþlangýcý, ya da diðer bir ifadeyle, Almanya
Ýslam Konferansý’ný geride býraktýk.
Toplantýnýn siyasî anlamý nazar-ý itibara
alýnarak deðiþik tanýmlamalar fazlasýyla
yapýldý. Tarihî bir olay dendi, hatta devletle, Müslümanlar arasýndaki iliþkide
dönüm noktasý nitelemesi yapýldý. Bu
tarz heyecan dolu deðerlendirmeler
abartýlý bulunsa da, fazlasýyla gecikmiþ
bir diyaloðun önünün açýlmasýnýn neredeyse elli yýl sürmüþ olmasý da bir gerçeklik olarak karþýmýzda. Ýki tarafýn birbiriyle konuþmasý, kendi baþýna bir deðer ifade ediyor. Ancak konferansýn sonunda, katýlýmcýlarýn deðerlendirmelerinde ortaya çýkan farklýlýklar, konferansýn konsepti üzerinde daha çalýþýlmasý gerekliliðini açýkça ortaya koyuyor. En azýndan olaya dýþardan bakanlar
açýsýndan cevaplanmasý gereken bir çok
soru akla geliyor: Acaba konferans, din
ve deðerler üzerine görüþme ve tartýþma
forumu mu olacak, ya da Müslümanlar
ve güvenlik birimleri arasýnda güven
oluþturucu önlemlerin konuþulduðu bir
ortam mý? Mesele, devletin Müslümanlar’la, Ýslam ve Müslümanlarýn hukukî
ve politik anlamda Federal Almanya
Cumhuriyeti’ne entegre edilebilmesi
için, somut görüþmeler yapmasý mý?
Yoksa devlet bu toplantýyla, tehdit
altýnda olabilecek toplumsal barýþa katký saðlamak amacýyla “seküler” ve
“dindar” Müslümanlar arasýnda aracýlýk
görevi mi üstlenmek istiyor?
Konferansýn ev sahibi olan Ýçiþleri
Bakaný Wolfgang Schäuble’nin söylediklerine bakarsak, tüm bu hususlarýn,
ana toplantýda ve çalýþma gruplarýnda
ele alýnmasý gerekiyor. Bu hedefin, verilen iki yýllýk süre içerisinde gerçekten
somut sonuçlara vardýrýlabileceði ise
þüpheli. Çünkü devlet bu tavrýyla, ayrý
ayrý ele alýnmasý gereken konularý, bir
kazanda kaynatmaya çalýþmakta. Oysa,
sürece müdahil olanlarýn, entegrasyon
politikasý ve Ýslam’ýn entegrasyonu için
politikalar, yani “Ýslam politikasý” arasýnda kesin bir ayýrýma gidilmesi gerektiðinin bilincinde olmasý gerekir.
Nedeni ise, entegrasyon politikalarýnýn “göç eden” insanlarýn hukukî, politik ve sosyal intibakýný temel almasý gerekir iken, “Ýslam politikasý da, Ýslam’ýn
diðer dinler ile eþit konuma getirilmesinin temel þartlarýný formüle etmeyi temel almalýdýr.
Sözkonusu iki politik alan için temel
de, yürürlükteki anayasal düzendir. Öyle ki konferans katýlýmcýlarýnýn, Ýçiþleri
Bakaný’nýn övgüsüne mazhar olan, anayasaya baðlýlýklarýný belirtmeleri, en tabiî bir durumdur ve dolayý sýyla Almanya Ýslam Konferansý’nýn ilk semeresi
deðildir.
Elbette, Ýslam medeniyetinin insanlýða katkýsýndan baþlayarak, modern
çaðda insanýn rolünü Ýslamî bir perspektiften tartýþabiliriz. Ancak uzun yýllar süren sessizlikten sonra, politik ihmaller gözönüne alýndýðýnda, devlet ve
toplum daha fazla gecikmeyi gerçekten
kaldýrabilir ve bizi bekleyen acil toplumsal ödevler uzun tartýþmalara feda
edilebilir mi ?
Bize göre ülkemizin, Avrupa’daki
komþu ülkelerin daha ileride olmalarý
da gözönüne alýndýðýnda, gereksiz gecikmeleri kaldýramayacaðý ortadadýr.
Bu nedenle, belirtilen entegrasyon ve
Ýslam politikalarý birbirinden kesin olarak ayrýlmalý ve ayrý ayrý hedeþeri doðrultusunda üzerinde çalýþýlmalýdýr. Devlet açýsýndan baktýðýmýzda bunun anlamý, Baþbakan ve Ýçiþleri Bakaný’nýn
tekrardan biraraya gelerek entegrasyon
konferansý ve Ýslam konferanslarýnýn
içeriði ve çalýþma alanlarý konusunda
karara varmalarýdýr.
Ýþ piyasasý ve eðitim politikasý gibi
genel entegrasyon politikalarý içerisinde
formüle edilebilecek konularýn, Ýslam
konferansýnda ele alýnmasý pek anlamlý
gözükmemektedir. Almanya Ýslam
Konferansý’nda devlet, “dindar”, yani
teþkilatlanmýþ Müslümanlarýn temsilcileri ile, bir taraftan devletdinî cemaatler
hukuku ýþýðýnda, federal devlet ve eyaletler için ayný þekilde baðlayýcý çerçeve þartlar üzerinde anlaþmalý ve bunun
somut olarak uygulamaya geçirilmesi
için müzakere yapmalýdýr. Çünkü Ýslam, diðer dinlerle eþit statüye getirildiðinde, birçok somut sorunun, baþta
imam ve din öðretmeni yetiþtiren fakültelerin ve kürsülerin açýlmasý, tüm eya-
Der Islam, die Muslime und die Konferenz
Ein Kommentar von Oguz Ücüncü
Das war er also, der Beginn eines strukturierten Dialogs zwischen der so genannten „Mehrheitsgesellschaft“ und den
Muslimen dieses Landes. Oder mit anderen Worten: Die Deutsche
Islam- Konferenz. Und natürlich wurde auch angesichts der politischen Bedeutung des Ereignisses nicht mit Attributen gespart.
So war von einem historischen Ereignis die Rede oder sogar von
einer Zeitenwende im Verhältnis von Staat und Muslimen. Auch
wenn man sich am Pathos dieser Bewertungen stören mag, so ist
es doch Fakt, dass es fast fünf Jahrzehnte gebraucht hat, den
längst überfälligen Dialog in Gang zu bringen. Das beide Seiten
miteinander Reden, ist ein Wert an sich. Aber die Differenzen, die
sich bereits kurz nach Konferenzende zwischen den Teilnehmern
offenbarten, zeigen deutlich, das am Konzept der Konferenz noch
gefeilt werden muss.
Zumindest drängen sich dem Außenstehenden viele Fragen
auf: Soll die Konferenz ein Gesprächs- und Diskussionsforum
über Religion und Werte oder ein Gremium für vertrauensbildende Maßnahmen zwischen Muslimen und Sicherheitsbehörden
sein? Geht es um konkrete Verhandlungen zwischen Staat und
Muslimen, um den Islam und die Muslime rechtlich und politisch
in das Gemeinwesen der Bundesrepublik Deutschland zu integrieren? Oder will der Staat vielleicht sogar als Mittler zwischen
„säkularen“ und „religiös orientierten“ Muslimen fungieren, um
einen Beitrag zum gesellschaftlichen Frieden zu leisten, der
ansonsten vielleicht bedroht ist?
Nun, lauscht man den Worten des Bundesinnenministers
Wolfgang Schäuble, der als Hausherr zur Konferenz eingeladen
hat, sollen alle genannten Aspekte im Plenum und den
Arbeitsgruppen abgearbeitet werden. Ob dieser Ansatz innerhalb
des vorgegebenen Zeitrahmens von zwei Jahren tatsächlich zu
konkreten Ergebnissen führt, bleibt zweifelhaft. Denn der Staat
würfelt mit dieser Vorgehensweise viele Themenkomplexe durcheinander, obwohl diese getrennt voneinander zu behandeln wären.
So müsste doch allen Beteiligten klar sein, dass man zwischen
Integrationspolitik und einer Politik für die Integration des Islams,
also einer „Islampolitik“ grundlegend unterscheiden muss. Denn
während im Bereich der Integrationspolitik das Fundament für die
rechtliche, politische und soziale Eingliederung „Zu- bzw.
Eingewanderter“ Menschen gesetzt wird, muss eine
„Islampolitik“ die Rahmenbedingungen für die Gleichstellung
des Islam mit anderen Religionen formulieren. Grundlage für
beide Politikfelder ist die geltende Verfassungsordnung unseres
Landes, so dass das vom Innenminister gelobte Bekenntnis der
Konferenzteilnehmer
zum
Grundgesetz,
eine
Selbstverständlichkeit ist und kein erstes Ergebnis der Deutschen
Islam-Konferenz.
Natürlich kann man nach Jahrzehnten der Funkstille, angefan-
letlerde anayasaya uygun din dersleri
için ders programlarý ve materyallerinin
geliþtirilmesi, askeriye, hastane ve hapishaneler de irþad hizmetinin kurumsallaþmasý, Ýslam’a göre helâl gýda temini için standartlarýn geliþtirilmesi,
cami ve cemiyet merkezlerinin yapýmýnýn þehir imar planlarýnda dikkate alýnmasý ve Müslümanlarýn radyo-televizyon konseylerinde temsil edilmeleri gibi, devlet ve Müslümanlarýn meþru
temsilcileri arasýnda uzlaþma yoluyla
çözülmesi zorunluluðu doðacaktýr.
Alman devleti, bu tarz baðlayýcý anlaþmalarý, geçerli olan hukukî içtihada
göre sadece, kendileri çatý kuruluþu olarak yapýlanmýþ olsalar da “cemiyet üyesi” üzerine kurulu ulan bireye dayalý
dinî cemaatlerle yapabilir. Bu bakýmdan, Müslüman çatý kuruluþlarý temsilcileri tarafýndan, Müslümanlar adýna
konferans katýlýmcýlarýna yönelik seslendirilen eleþtiriler, sözkonusu þahýslarýn eleþtirilerine tahammülsüzlükten deðil, aksine ülkemizde geçerli olan anayasa ve hukuktan kaynaklanmaktadýr.
gen vom zivilisatorischen Beitrag des Islam bis hin zu einem islamischen Diskurs über die Rolle des Menschen in der Moderne,
buch stäblich über Gott und die Welt diskutieren. Aber können
sich Staat und Gesellschaft angesichts der politischen
Versäumnisse tatsächlich noch mehr Verzug leisten und quasi
„ergebnisoffen“ lange Diskussionen über die anstehenden gesellschaftlichen Herausforderungen abhalten?
Nach unserem Empfinden kann sich unser Land, auch mit
Blick auf den Vorsprung unserer europäischen Nachbarn, keine
unnötigen Verzögerungen mehr erlauben. Deshalb sollten die
genannten Themenkomplexe Integrations- und Islampolitik strikt
voneinander getrennt und entsprechend zielorientiert gearbeitet
werden. Aus Sicht des Staates würde dies bedeuten, dass sich
Bundeskanzlerin und Bundesinnenminister noch einmal über die
Inhalte und Arbeitsschwerpunkte der Integrationskonferenz und
der Islamkonferenz abstimmen sollten. Es erscheint wenig sinnvoll, dass Themen einer zu formulierenden allgemeinen
Integrationspolitik wie z.B. Arbeitsmarkt- und Bildungspolitik
auch Gegenstand der Islamkonferenz sein sollen.
In der Deutschen Islamkonferenz sollte der Staat mit den
„religiös orientierten“ Muslimen, also mit den Vertretern der organisierten Muslime, in konkrete Verhandlungen treten, um einerseits im Lichte des geltenden Religionsverfassungsrechtes für
Bund und Länder gleichermaßen verbindliche organisatorische
Rahmenbedingungen zu vereinbaren und darüber hinaus Fragen
der konkreten Umsetzung im Alltag zu klären. Denn ist der Islam
einmal als Religion den anderen Religionen in diesem Land
gleichgestellt, müssen im Einvernehmen zwischen Staat und legitimer muslimischer Vertretung viele Einzelfragen, angefangen
von der Einrichtung von Fakultäten und Lehrstühlen für Imame
und Religionslehrer, der Entwicklung von Lehrplänen und
Unterrichtsmaterial
für
einen
verfassungskonformen
Religionsunterricht in allen Bundesländern, der Einführung einer
strukturierten Militär-, Krankenhaus- und Gefängnisseelsorge, der
Einführung von islamkonformen Lebensmittel- und
Zertifizierungsstandards bis hin zu städtebaulichen Fragen hinsichtlich des Baus von Moscheen bzw. Gemeindezentren und der
adäquaten Präsenz von Muslimen in Rundfunkräten, geklärt werden.
Verbindliche Vereinbarungen dieser Art kann und darf der
deutsche Staat, gemäß der gültigen Rechtssprechung nur mit
Religionsgemeinschaften treffen, die selbst wenn sie als
Dachverbände strukturiert sind, sich auf das „Gemeindemitglied“
vor Ort gründen. Insofern ist die von den Vertretern der muslimischen Spitzenverbände geäußerte Kritik an der Teilnehmerliste
der Konferenz nicht einer etwaigen mangelnden Kritikfähigkeit,
sondern dem gültigen Verfassungs- und Rechtsrahmen unseres
Landes geschuldet.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
14
14
Seite 14
DOSYA
RÖPORTAJ
Ekim-Oktober 2006
Aralýk-Dezember
2006/ Ramazan
Zi`l Hicce1427
1427
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Milyonlara beraber ulaþalým
Ali Bozkurt:
Kurbanlarý
62 ülkede
keseceðiz
IGMG-Kurban Kampanyasý geleneksel olarak her yýl düzenlenmektedir. Ekonomik refahýn yaþandýðý Avrupa’da böyle bir çalýþmanýn yürütülmesi anlamlý. Zira bu aksiyon
aracýlýðýyla Müslümanlar dünyanýn
dört bir yanýnda yaþayan muhtaç insanlara ulaþabilmektedirler. Geniþ
çaplý bir aksiyon olan Kurban Kampanyasý hakkýnda Kurban Komisyonu Baþkaný Ali Bozkurt bey sorularýmýzý cevapladý.
Sayýn Bozkurt,
niçin Kurban Kampanyasý?
Öncelikle böyle bir çalýþma çalýþma içerisinde bulunmanýn mutluluðunu belirtmek isterim. Bilindiði gibi
dünya nüfusunun üçte birini teþkil
eden Müslümanlarýn büyük bir kýsmý
zor þartlar altýnda yaþamýný sürdürmektedir. Hatta açlýk ve sefaletten
dolayý her yýl milyonlarca müslüman
hayatýný kaybetmektedir. Sanýrým bu
durum sorunuzu net bir þekilde cevaplamaktadýr.
Kurban kampanyamýzýn amacý,
dinimizce zengin sayýlan Avrupa
Müslümanlarýnýn dünyanýn diðer
yerlerinde yaþayan Müslümanlara
yardýmcý olmalarýný saðlamaktýr. Bu
vesile ile bizlerdeki bencillik duygularý köreltileceði gibi, yardýmlaþma
ve dayanýþma duygularý da geliþecektir. Teþkilatýmýz Avrupa’daki
müslümanlarla, dünyanýn deðiþik
coðrafyasýnda yaþayan ihtiyaç sahibi
mazlum ve maðdur insanlar arasýnda
bir köprü oluþturmaktadýr. Tabi ki bu
yardýmlaþma ve dayanýþmada din,
dil, ýrk ve bölge ayýrýmý söz konusu
deðildir. Kurban kampanyamýz ile
evrensel bir hizmet verdiðimize inanýyoruz.
Peki, kaç kiþi ile bu
kampanyayý yürütmektesiniz?
Bu yýl ki Kurban Kampanyasý
çerçevesinde Avrupa çapýnda 750’ye
yakýn gönüllü aktif olarak hizmet
edecektir. Kardeþlerimiz her hangi
bir karþýlýk almadan fahri olarak bu
çalýþmalarý yürütmektedirler. Bu vesile ile sizin aracýlýðýnýzla bir kez daha kendilerine teþekkür ediyoruz.
Kaç ülke ve bölgede kurban
kesimi yapýlmaktadýr? Ülke
seçiminde kriterleriniz nelerdir?
Her yýl olduðu gibi bu yýlda kurbanlarýn 62 ülke ve bölgede kesilmesini hedeflemekteyiz. Ülke seçiminde maðduriyet ve aciliyet boyutu kriterlerimizin baþýnda gelmektedir. Tabiki konjonktürel durumuda hesaba
katmak zorundayýz. Bu baðlamda geçen yýl öne çýkan coðrafya Endonezya ve Pakistandý. Zira Tsunami ve
deprem felaketlerinin ardýndan bu ülkelere acilen emanetlerin ulaþtýrýlmasý gerekiyordu. Öte taraftan dünya
kamuoyuna yeterince yansýmayan fakat açlýk sýnýrýnýn altýnda hayatýn sürdürüldüðü ülkelerde mevcuttur. Ki
bunlarýn baþýnda Afrika ülkeleri gelmektedir. Bu ülkelere karþý da sorumluluðumuzu yerine getiriyoruz.
Her yýl olduðu gibi bu yýlda anavatan Türkiye’de yaþayan ihtiyaç sahibi aileleride unutmayacaðýz. Lübnan ve Filistin baþta olmak üzere açlýk ve kuraklýk çeken Etyopya, Sierre
Lion, savaþ bölgeleri olan Irak ve Afganistan gibi ülkelerde Kurban kesimi yapýlacak ülkeler arasýnda yer almaktadýr. Ümidimiz kampanyaya
mümkün olduðunca fazla katýlýmýn
gerçekleþmesidir.
Diðer bir sorum Kurban bedeli
ile ilgili olacak. Kurban bedelini
nasýl ve neye göre belirliyorsunuz?
Kurban Komisyonumuz bu yýl
kurban bedelini 100,- olarak belirlemiþtir. Bu bedel ülkeler arasýndaki
denge gözetilerek belirlenmektedir.
Bazý ülkelerde kurbanlarý bu bedelin
üzerinde satýn alýrken, bazý ülkelerde
bu bedelin altýnda kurban alma imkaný bulabilmekteyiz. Bizim hedefimiz
sadece kurbaný kesme görüntüsü vermek deðil, bununla birlikte dayanýþmayý da saðlamaktýr.
Bir ülkede kurban bedeli ucuz diye o ülkede kurban kesmek, diðer taraftan kurban bedelleri yüksek olan
ülkeleri ihmal etmek, mazlumlarla
dayanýþmada doðru bir yöntem deðildir. Böyle bir tavýr bizim birlik, beraberlik ve kardeþlik þuurumuzla, maðdur ve mazlumlarla dayanýþma prensiplerimizle baðdaþmaz. Kurban kestiðimiz 62 ülke ve bölgenin bazýlarýnda kurban bedelleri yüksek, bazýlarýnda düþüktür. Biz bunlarýn ortalamasýný dikkate alarak kurban bedeli-
ni belirliyoruz.
Kurban kesim görevlileri
ile ilgili bilgi verir misiniz?
IGMG olarak Avustralya ve Kanada dahil Avrupa’da 32 bölgemiz
bulunmaktadýr. Toplanan kurbanlarý
yerinde kesmek için bu bölgelerden
arkadaþlarýmýz görevlendirilmektedir. Gönderilen görevlilerin sayýsý ihtiyaca binaen tesbit edilmektedir.
Tesbit edilen Kurban Kesim Görevlilerini önce eðitime tabi tutuyoruz.
Geride býraktýðýmýz haftalarda bu
eðitim çalýþmalarýný gerçekleþtirdik.
Bu eðitimde kurbanýn alýmý, kesimi
ve ihtiyaç sahiplerine adil bir þekilde
daðýtýmýnýn yapýlmasý konularýný iþliyoruz. Daha sonra kesim görevlilerini kurban kesilecek ülkelere gönderiyoruz. Kurbanlarý kendileri satýn alýyorlar, kesimlerini de ya kendileri
yapýyor veya nezaret ediyorlar. Kaç
adet kurban kesildiðini rapor ediyorlar. Kýsacasý bölgede toplanan kurbanlarý, yine ayný bölgeden görevlendirilen þahýslarla gidip yerinde keserek daðýtmak suretiyle bu hayýrlý hizmeti ifa etmiþ oluyoruz.
2006 yýlý Kurban Kampanyasýnda ulaþmayý hedeflediðiniz belirli bir rakam tespit edildi mi?
Tabiki. 2006 yýlý kurban hedefimiz 100.000’dir. Avrupa’daki duyarlý kardeþlerimizin verecekleri destek
ve Cenab-ý Allah’ýn yardýmýyla bu
hedefi yakalayacaðýmýz ve hatta aþacaðýmýz kanaatindeyim. Þu ana kadar
yapýlan baðýþlar bunu göstermektedir. Hamdolsun, sonuçta bu kampanyada en kârlý çýkacak olanlar dünya
mazlumlarýdýr. Hedefimizi yakalayarak Paris’den Berlin’e, Hamburg’dan
Roma’ya Avrupa’da yaþayan Müslümanlarla beraber milyonlara ulaþacaðýz.
Kampanyaya katýlmak
isteyenler nasýl katýlabilirler?
IGMG Teþkilatý olarak Avrupa’da
1000’in üzerinde þubemiz bulunmaktadýr. Duyarlý kardeþlerimizin bu þu-
belerden herhangi birisine veya Bölge Merkezlerimize baþvurup, kurban
bedellerini ödemeleri yeterlidir. Kurban bedelini banka aracýlýðiyla ödemek isteyen kardeþlerimiz aþaðýdaki
banka hesap numarasýna kurban bedelini havale edebilirler.
Bankanýn Adý:
SEB Bank – Köln
Konto Numarasý:
162 888 56 04
BLZ: 370 101 11
Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isteyenler aþaðýdaki telefon numaralarýndan detaylý bilgiye sahip
olabilirler. Ayrýca teþkilat sitemiz
www.igmg.de adresinden de katýlým
için gerekli bilgilere ulaþmak mümkündür. IGMG Genel Merkezi olarak
Kurban Kampanyamýzla ilgili hazýrladðýmýz bilgilendirme afiþ ve broþürlerini tüm bölge ve þubelerimize
daha önceden ulaþtýrmýþtýk. IGMG
olarak merkez, bölge ve þubelerimizle halkýmýzýn hizmetindeyiz.
Tlf.: (0049) 2237 656 293
Fax: (0049) 2237 656 222
E-Mail: [email protected]
Son olarak söylemek
istedikleriniz...
Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatý olarak baþlattýðýmýz bu hayýrlý ve
anlamlý çalýþmayla, dünyanýn dört bir
yanýnda yaþayan yüzbinlerce mazlum, maðdur ve muhtaç durumdaki
insanlara yardým elimizi uzatmak istiyoruz. Diyoruz ki: “BÝR KURBAN
BÝNLERCE MAZLUM ve MAÐDURUN SEVÝNCÝ OLACAKTIR”.
Gelin dostlar, bu insanlarý sevindirelim, dualarýný alalým. Böyle hayýrlý
bir çalýþmayý geniþ kitlelere duyurmak için bizimle röportaj yaptýðýnýz
için size ve Kurban Kampanyamýza
katýlan tüm duyarlý insanlarýmýza
þahsým ve teþkilatým adýna teþekkür
ederim.
Biz de size teþekkür ediyor, çalýþmalarýnýzda baþarýlar diliyoruz.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Seite 15
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Seite 16
16
14
DOSYA
RÖPORTAJ
Ekim-Oktober 2006
Aralýk-Dezember
2006/ Ramazan
Zi`l Hicce 1427
1427
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
T.C. Frankfurt Baþkonsolosumuz Sayýn Salih Boðaç Güldere ile Frankfurt
Baþkonsolosluðunun hizmetleri ve insanýmýzýn meseleleri hakkýnda
oldukça doyurucu bir röportaj yaptýk. Ýlgiyle okuyacaðýnýz kanaatindeyiz
Bizim kapýmýz herkese
ardýna kadar açýktýr
oru: Siz göreve geldikten
sonra bugüne kadar yapmýþ
olduðunuz çalýþmalar hakkýnda genel olarak bilgiler verebilir
misiniz?
Ben buraya geldiðimde zaten gayet iyi çalýþan kurulu bir düzen devam ediyordu. O bakýmdan ben geldikten sonra öyle olaðanüstü çalýþmalar yapmamýz zaten sözkonusu
deðildi. Ancak burada Baþkonsolosluk olarak bizim baþlýca sorunumuz;
vatandaþlarýmýzla da paylaþtýðýmýz
sorunumuz bina sorunumuzdur. Bu
binamýz yetersiz bir binadýr, son iki
sene içerisinde yetersiz hale gelmiþtir. Benden önceki sayýn seleflerim
de bu konu için çözüm arayýþý içerisine girmiþlerdir. Fakat bu sorunun
aþýlmasý için çeþitli unsurlarýn çeþitli
þartlarýn biraraya gelerek organizenin oluþmasý lazýmdýr. Bunlar nelerdir? Uygun bir bina veya arsa bulunacak, ayný zamanda Türkiyenin
bütçesinde böyle bir binanýn tedariki
için böyle bir tahsisat yapýlmýþ olacak ve böyle birtakým þartlar bir araya geldiði taktirde bu proje gerçekleþir.
Geçtiðimiz sene de bir takým þeyler yaptýk. Fakat bu olmadý. Önümüzdeki sene bu çerçevedeki arayýþlarýmýz ve çalýþmalarýmýz sürecektir.
Benim özellikle vermek istediðim
mesaj þudur: Binanýn yetersizliði ile
iliþkili meselenin ziyadesiyle farkýndayýz ve çözümü içinde çaba sarfediyoruz. Bu arada bu konu hakkýnda
vatandaþlarýmýzýn hertürlü önerilerine de açýðýz.
Onun dýþýnda da Frankfurt`tan
baðýmsýz bazý geliþmeler var ki sayýn selefimin Ali Rýza Çolak`ýn
önemli katkýlarý bulunmuþtur. Bir
kere konsolosluk iþlemlerinin gerçekleþtirilmesine iliþkin altyapý yoktu. Bence her baþkonsolsoluk kendi
hafizasýndaki kendi bilgisayarlarýndaki ve dosyalarýndaki bilgilerden
hareketle konsolosluk iþlemlerini
gerçekleþtiriyordu. Buna baðlý olarak örneðin bir nufüs kayýt örneði
için ihtiyaç duyulan iþlemlerde baþvuru sahibine þunlarý yazacaksýn nüfus müdürlüðüne onlardan cevap
bekleyeceðiz cevap geldiðinde de
senin iþlemini yapacaðýz diyorduk.
Bu ise ortalama 4-6 hafta arasý bekleme süresini de beraberinde getiriyordu. Oysa bu þimdi konsolosluknet programý çerçevesinde biz bilgilere doðrudan Türkiye`den ulaþýyoruz. Bakanlýðýmýzýn konsolosluknet
programý nüfus ve vatandaþlýk genel
müdürlüðünün kendi sistemi ile içiçe bir programdýr. Dolayýsýyla az ev-
S
Salih Boðaç
Güldere Kimdir?
Salih Boðaç Güldere 1966
Ankara doðumlu. Lise olarak
Galatasaray Lisesi mezunu. Üniversite olarak Boðaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü mezunu. 1987`de Dýþiþleri
Bakanlýðýna girdi. Sýrasýyla Ýstihbarat ve Araþtýrma, Ortadoðu
Ülkeleri Siyasi Ýliþkiler
Dairelerinde göreve baþladý.
Daha sonra Avrupa
Entegrasyonu konusunda ihtisas
yapma görevi verilmiþ, bilahare
Bangladeþ, daha sonra Birleþmiþ
Milletler Cenevre Ofisinde görev
yapmýþ, Merkeze geldiginde
Avrupa Birligi Dairesinde, bilahare 4 yýl süreyle Washington
Büyükelçiliðinde görev yapmýþ.
Washington dönüþünde Personel
Dairesinde Sicil Müdürü ve
Personel Dairesinde Daire
Baþkanlýðý yaptýktan sonra da
2004 yýlýnda Frankfurt
Baþkonsolosluðuna atandý. Evli
iki çocuk babasý. Ýyi derecede
Ýngilizce ve Fransýzca biliyor.
Göreve geldiði 2004 senesinden
bugüne kadar kendisini ifade
edecek kadar Almancasýný geliþtirmiþ bulunuyor.
vel örneðini verdiðimiz vatandaþýmýzýn iþlemi için buradan hemen nüfus
kaydýna eriþip iþlemini derhal yapabiliyoruz. Dolayýsýyla deðiþik iþlemlerde önemli bir bekleme süresi ortadan kalkmýþ oluyor. Artý þunu da ifade etmek isterim; bakanlýðýmýz da
konsolosluk iþlemlerinin konsolosluk hizmetlerinin daha iyi daha etkin
ve süratli bir þekilde yapýlabilmesi
için daha da yoðun bir gayret sarfetmektedir. Bu çerçevede deðiþik modeller geliþtirmektedir. Örneðin model olarak benimsenen bir baþkonsoloslukta vatandaþlarýn çok özel durumlarý hariç mesela noter iþlemleri
haricinde bütün iþlemlerini tek bir
numara alarak yaptýrabilmelerini öngörmekteyiz. Yani bu ne demek; noter iþlemleri hariç þalter sistemi uygulamasý yapýlmasý demektir. Hangi
iþlem için numara alýrsanýz alýn sýranýz geldiðinde baþvuracaðýnýz þalterde görevli memur sizin hertürlü iþleminizi yapmaya ehil bir eðitimden
geçmiþ olacaktýr. Ben þunu söyleyeyim bizim az evvel dediðim binamýzýn özelliklerinden dolayý o sistemi
þu anda burada uygulayamýyoruz.
Fiziki mekan buna elvermiyor. Ama
yarýn uygun bir binada faaliyetlerimizi devam ettirebilecek olsak bizim
memurlarýmýz bu eðitimleri almýþ
durumdadýr. Biz memurlarýmýza bu
eðitimi verdik.
Öte yandan pasaportlarýn deðiþmesi ile ilgili çalýþmalar var. Netice
itibariyle biz bu mesele ile alakalý
olarak Türkiyedeki makamlarý yönlendirecek konumda deðiliz. Dolayýsýyla biz de bekliyoruz. Tahmin ediyorum 2008`de bu yeni pasaportlar
devreye girer. Yeni pasaportlarla ilgili evvelce duyurularýmýz olmuþ
idi. Sizin aracýlýðýnýz ile ilan etmekte yarar var. Birincisi pasaportlar sabit süreli olacaktýr. 10 yýl süreli ola-
caktýr. Herhangibir uzatma hanesi
yoktur. Dolayýsýyla baþkonsolsoluklarda halihazýrda faaliyet gösteren
pasaport uzatma birimi bundan böyle yürürlükten kalkacaktýr. Ayrýca
yeni tip pasaportlarda refakat hanesi
de öngörülmüyor. Herkese ayrý ayrý
pasaport tanzimi sözkonusu olacaktýr. Bir de bunu bir nevi önemsiyoruz. Yeni tip pasaportlarýn yürürlüðe
girmesiyle birlikte hemen herhes eski tip pasaportlarýný deðiþtirecek diye bir þey yok. Eski pasaportlar geçerlilik süreleri boyunca geçerli olacaklar. Ancak uzatýlmayaklar. Ne zaman o geçerlilik süreleri sona erecek
o zaman gelindiðinde yeni pasaportlardan verilecektir. Vatandaþlarýmýzdan isteðimiz ellerindeki pasaportu
hemen deðiþtireyim de yenisini alayým diye de çaba sarfetmesinler.
Soru: Pasaportla baðlantýlý olarak diðer iþlemlerle alakalý olarak
da bazý sýkýntýlar mevcut. Özellikle
harçlar çok yüksek durumda. Mesela Alman vatandaþlýðýna geçmiþ
bir Türk Alman pasaportu almak
istediði zaman 15-17 Euro civarý
bir para ödüyor. Ama eðer Türk pasaportu 5 sene uzatma için bir iþlem
uygulandýðý zaman veya yeni pasaport almak istediðiniz zaman 30 ile
60 euro arasýnda bir masraf ödeniyor. Bununla alakalý bir çalýþma
olacak mý yoksa yine harç ücretleri
bu þekilde yüksek mi olacak?
Þimdi burada vatandaþlarýmýzýn
aydýnlanmasý bakýmýndan bir hususu
belirtmek isterim. Her sene harçlar
ve hangi iþlemin ne kadar bedele tabi tutulacaðý T.C Maliye Bakanlýðý
tarafýndan belirlenmektedir. Bilhassa geçtiðimiz 2006 yýlý baþýnda vatandaþlarýmýzýn yoðun tepkileri oldu. Çünkü; pasaport harçlarýnda belirgin bir artýþ olmuþtu. Biz burada
baþkonsolosluk olarak belirlenmiþ
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
buluna harçlarý -dünyanýn her tarafýndaki
T.C Baþkonsolosluklarýnda aynýdýr- uygulamakla yükümlüyüz. Onun dýþýnda bu
harçlarýn tesbitinde yetkili deðiliz. Öte
yandan buradaki vatandaþýmýzýn hissiyatýný da merkeze aktarmak gibi bir sorumluluðumuz da vardýr. Evvelce de belirttiðim gibi vatandaþlarýmýzýn müsbet veya
menfi tüm tepkilerini biz sadakatle merkezimize aktarýyoruz.
Þunu da ilave etmek isterim; özellikle
þu 15 Euro ile ilgili haberler olmuþtu.
Herkesten 15 euro yurtdýþý çýkýþ harcý alýnacak diye. O konuda da biz tepkileri ilettik. Biz toplumun içerisindeki dinamikleri izlemek istiyoruz. Toplumla içiçe olmak ve dolayýsýyla da toplumu yansýtmak
gibi bir durumumuz var. Baktýk ki toplumda belirgin bir eþiðin üzerinde bir tepki sözkonusu olduðunu düþündüðümüz
anda hemen merkezimize uyarýda bulunduk.
Soru: Özellikle bina sýkýntýsýnýn diðer bir bölümü de þöyle; biliyorsunuz.
Frankfurt Baþkonsolosluðunun sorumluluk alaný bayaðý geniþ bir alaný kaplamaktadýr. Mesela bir Kassel þehri
Frankfurt`a 200km civarýnda uzaktýr.
Bu gibi uzak yerlere temsilcilik gibi bir
çalýþmanýz var mý?
Zamanýnda Kassel`e doðrudan gidilmesi gibi projeler düþünülmüþ fakat bu
yürümemiþ. Yürümemiþ olmasý da normaldir. Yani iyi niyetli yapýlmýþ bir giriþimdir bu; fakat konsolosluk hizmetlerini
bu amaca tahsisli mekanda yürütülmesine
iliþkin uluslararasý hukuk prensibinden
itibaren bir sürü baþka kurallara aykýrý
düþtü. Kassel bu konuda tabi þansýz. Þöyle söyleyeyim; yeni otomasyon sistemiyle birlikte bir ölçüde bir noktadan sonra
vatandaþlar çok spesifik bazý iþlemler dýþýnda her türlü iþlemlerini yapabilecekler.
Kasselin þansýzlýðý bulunduðu cografi konumdur. Bize de Hannover baþkonsolosluðuna da ayný uzaklýkta aþaðý yukarý.
Soru: Frankfurt ve çevresinde 2007
yýlý için baþkonsolosluk olarak düzenlemeyi düþündüðünüz deðiþik etkinlikler
nelerdir. Klasik olarak düzenlenen etkinliklerin haricinde ekstra çalýþmalarýnýz olacak mý?
Özellikle 2007 için düþünülmüþ bir
projemiz yok. Ancak mutad faaliyetlerimizi gerçekleþtireceðiz.
Soru: Bu faaliyetlere mesela kardeþ
sehir projeleri eklenebir mi? Artý olarak
Berlin`de her sene gerçekleþtirilen Türk
yürüyüþü gibi projeler olabilir mi?
Türk Günü yürüyüþü gibi benzer bir
çalýþma yok. Kardeþ þehir konusunda da
eðer bu konuda yapýlan bir çalýþma varsa
biz buna gayet sýcak yaklaþýrýz. Mesela
Bayburtlularýn yoðun olduðu Friedberg
ile Bayburt`un kardeþ þehir olma konusunda Bayburtlu vatandaþlarýmýzýn bir
iradesi varsa biz bunu destekleriz. Bugüne kadar bu tür konulara gayet sýcak yaklaþtýk. Örnek olarak Kýzýlcýhamam ile
Weilburg`un kardeþ þehir olmasý noktasýndaki çalýþmaya baþkonsolsoluk olarak
tüm desteðimizi verdik. Bu tür çalýþmalarda da bir orantý olmasý lazým gelir diye
düþünüyorum. Mesele burada küçük bir
þehrin veya kasabanýn Türkiyemizde büyük bir þehirler kardeþ þehir olmasý noktasýndaki isteklere sýcak bakmýyorum.
Yukarýda belirttiðim gibi bir orantý olmasý lazým.
Soru: Frankfurt Baþkonsolosluðu
Seite 17
DOSYA
RÖPORTAJ
Ekim-Oktober 2006
/ Ramazan
Aralýk-Dezember
2006
Zi`l Hicce1427
1427
sorumluluk alaný içerisinde faaliyet gösteren sivil Türk teþkilatlarýyla diyaloðunuz ne durumdadýr? Bu sivil teþkilatlara
bakýþýnýz nedir? Herbirine mesafeniz ayný mý?
Yani þimdi ben geldiðim günden beri
söylüyorum. Benim kapým „eli kana bulaþmamýþ“ herkese ardýna kadar açýktýr.
Öte yandan bir proje gerçekleþtirmek istediðimizde o projenin layýk olduðu þekilde gerçekleþmesi azmindeyiz. Bu projenin gerçekleþmesi için buna en fazla katkýyý kimin yapacaðýna inanýrsam onlarla
iþbirliðine giderim. Mesela þu anda burada Ditib ile çok yakýn iliþkilerimiz vardýr.
Rhein-Main Türk Toplumuyla çok yakýn
iliþkilerimiz vardýr. Proje bazýnda kim daha iyi çalýþma yapabilir diye bakýyoruz ve
kim olursa olsun onlarla beraber çalýþmaya giriyoruz. Özellikle herhangi bir teþkilatý dýþlamak gibi bir düþüncemiz yoktur.
Þu an sizin oturmuþ olduðunuz koltuða
Türk toplumunun çok deðiþik kesimlerinden teþkilatlarýn yöneticileri de çok rahatlýkla oturabilir.
Dini cemaatlerle ilgili olarak bir çalýþma yapmak ve bu cemaatlere ulaþmak gibi bir düþüncemiz olursa Ditib bizim bu
ihtiyacýmýza cevap verebilecek konumdadýr. Þayet Ditib bize ihtiyacýmýz olan bilgileri temin konusunda eksik kalýrsa ki
netice itibariyle Ditib bir Alman kuruluþudur, gerekli ilave bilgilerin nasýl temin
edilebileceði konusunda da herhangi bir
teþkilatla çalýþma yaparým. Bu konuda
olumsuz bir bakýþ açýmýz yoktur.
Efendim bu açýklamanýz çok güzel bir
açýklama. Bundan önceki açýklamalarda
þu sivil teþkilatla çalýþma yapýlabilir ama
þunlarla yapýlamaz diye söyleniyordu.
Soru: Ýnsanýmýzý bilgilendirme konusunda basýn yoluyla yapýlan açýklamalarýn dýþýnda mesela derneklere yapýlan açýklamalarý afiþ þeklinde veya görevli arkadaþlarýnýzý göndererek açýklayýcý toplantýlar yapmak gibi çalýþmalarýnýz var mý?
Tabi biz deðiþik yerlere gidiyoruz.
Ben ve arkadaþlarýmýz basýn yoluyla ve
dernekler vasýtasýyla çeþitli duyurularda
bulunuyoruz. Bu kunuda da herhangi bir
sýkýntý yaþamýyoruz. Duyurularýmýz istediðimiz þekilde hedefine ulaþýyor.
Soru: Yine bir önceki sorunun baþka
bir bölümü olarak düþünürsek: mesela
Ditip veya Atatürkçü Düþünce Derneði
gibi zaman zaman çalýþma yaptýðýnýz
dernekler dýþýnda baþka herhangi bir
derneðin bir çalýþma ile alakalý olarak
beraber çalýþma istekleri olursa bakýþýnýz ne olur? Bunun belli bir kriteri var
mý? Þu sekilde olursa beraber çalýþýrýz
þu þekilde olmazsa beraber çalýþamayýz
diye?
Yani teklif geldiðinde kimden gelirse
gelsin muhakkak deðerlendiririz. Muhakkak cevap veriyoruz. Cevapsýz býrakmak
gibi bir düþüncemiz de yoktur. Katýlabileceksek katýlacaðýmýzý katýlamayacaksak
eðer katýlamayacaðýmýzý bildiririz.
Soru: Özellikle Hessen`de Türkçe
dersleri ile ilgili genel manada ise Almanya`da özellikle çifte vatandaþlýk konusunda insanýmýzýn sýkýntýlarý var. Bu
noktada Alman resmi makamlarýyla diyaloðunuz nedir?
Hessen resmi makamlarýyla gayet yakýn bir diyalog içerisindeyiz. Alman resmi makamlarýyla her konuda hemfikir olduðumuzu söylemek mümkün deðildir.
Bununla birlikte iþbirliði imkanlarýný azami ölçüde kullanmaya özen gösteriyoruz.
Türkçe eðitimi konusunda deðiþik düzeylerde diyalog sürüyor ve mevcut durumu
daha iyi nasýl yapabiliriz diye görüþüyoruz. Ortada bir sorun olduðu kesin. Bir
sorun olduðunu Hessen resmi makamlarý
da tesbit ediyor, tabiki biz de farkýndayýz.
Bu konunun çözümü konusunda görüþ
alýþveriþinde bulunuyoruz. Herhalükarda
bizim deðiþmeyen tezimiz bilimsel veriler; anadil öðrenilmesinin yabancý dil öðrenilmesine yardýmcý bir unsur teþkil ettiðini göstermektedir. Dolayýsýyla Türkçe
eðitiminin de bu çerçevede deðerlendiriyoruz. Öte yandan burada bir iki belediye
tarafýndan alýnmýþ kararlar baðlamýnda
tabi dil konusu entegrasyon sürecinin temel unsurlarýndan birisidir. Entegrasyon
ise herhalükarda zorlama ile veya yasaklamalarla teþvik edilerek yapýlabilecek bir
mesele deðildir. Bunu da her ortamda dile getiriyoruz. Öte yandan ben; bizim toplumuza her zaman Almancayý bihakkýn
öðrenin diye de söylüyorum. Yani aman
türkçe öðrenilmesine sekte vurulmasýn
derken bir yandan Almanca da muhakkak
öðrenin diyoruz. Ýkinci verdiðimiz mesaj
da çocuklarýnýzýn eðitimine her zaman gerekli ihtimamý gösterin diyoruz.
Yani eðitim ve Almanca bilgisi olmaksýzýn buradaki toplumumuz ve fertleri layýk olduklarý yerlere ulaþmakta çok
daha zorlanýrlar. Bu net bir hakikattir. Bir
de yani bir ülkeye gelmiþsiniz o ülkenin
lisanýný öðrenmeyeceksiniz, kendinizi
eðitmeyeceksiniz ve ondan sonra ne bekliyorsunuz?
Soru: Buradan hareketle Alman resmi makamlarýyla ortak gerçekleþtirdiðiniz veya gerçekleþtirmeyi düþündüðünüz
ortak projeler var mý?
Bazý düþüncelerimiz var ama daha olgunlaþmadan beyanat vermek doðru olmaz diye düþünüyorum. Çeþitli projeler
var, eðitim konusunda bazý çalýþmalar
13
17
var. Mesela Türkçe konusunda. Fakat bu
projelerde bazý hususlarýn biraz daha aydýnlýða kavuþmasý lazým. Ancak bu konularda açýklamalarda bulunabiliriz. Yani
2007 içerisinde yürürlüðe koyabileceðimiz çalýþmalarýmýz olacaktýr.
Soru: Son dönemdeki ýrkçýlýk ile ilgili týrmanýþla alakalý düþünceleriniz nelerdir? Özellikle yakýn zamanda Wiesbaden`de ýrkçý gösteriler yapýldý. Polis müdahale etti ve müsaade etmedi. Bu tür
olaylara müdahil olma konumunuz nedir?
Ben Cenevre`de görev yaptýðýmda iki
tane alanda ihtisas yaptým. Biri ýrkçýlýk,
biri de terörizm. Irkçýlýk konusunda herkesin fevkalade hassas olmasý gerekir diye düþünüyorum. Geçtiðimiz yüzyýlda
yaþanmýþ olan trajediler ýrkçýlýðýn insanlýðý insanlýktan ne kadar uzaklaþtýrabilecek
ölçüde tehlikeli olduðunu zaten yeteri kadar biliyoruz. Bu nedenle fevkalade hassas ve dikkatli olmalýyýz. Öte yandan hassas ve dikkatli olalým derken ve tabi bu
hassasiyetimizi de ortaya koyarken benim
hareket çerçevem bellidir; fakat toplumumuz bakýmýndan da daima kanunlara kurallara saygýlý bir þekilde tepkimizi ortaya
koymamýz lazýmdýr. Zira kaþ yapayým
derken göz çýkarma durumuna düþmememiz önemlidir. Kaldý ki bilhassa 11 Eylül
2001 saldýrýlarýndan sonra dünya genelinde ve Hollanda`da iþlenen Van Gog cinayetinden sonra özellikle Avrupa`da bilhassa Ýslam`a ve müslümanlara karþý önyargýlarýn keskinleþtiði nisbeten zehirlenmiþ bir ortama dönüþtü. Hal böyle iken bu
önyargýlarýn daha da körüklenmesi noktasýndaki davranýþlardan kaçýnmamýz büyük önem taþýyor. Ama bu hiçbir zaman
demek deðildir ki toplumumuz kendisini
rahatsýz eden geliþmelere olaylara karþý
kayýtsýz kalsýn tepki göstermesin anlamýna hiçbir þekilde gelmez. Her zaman her
türlü tepkiyi göstersinler. Bunun ardýnda
yatan felsefe þudur: dünyanýn en ileri toplumlarýnda demokrasinin, hukukun üstünlüðünün en ileri düzeyde uygulandýðý
ve yaþandýðý ülke ve toplumlarda dahi siz
hakkýnýzý savunmazsanýz birileri gelip
büyük bir iþtah ve afiyetle o hakkýnýzý
gasp eder. Hakkýnýzý savunmalýsýnýz.
Ama bunu yaparken de hukuktan ayrýlmamalýsýnýz.
Soru: Son olarak; malum önümüz
Kurban Bayramý ve miladi yýlbaþý. Vatandaþlarýmýza ulaþtýrýlmasýný istediðiniz özel mesajlarýnýz var mý?
Tabiatiyla sizin aracýlýðýnýzla Hessen`deki Türk toplumunun Kurban Bayramýný en samimi dileklerimle kutluyorum ve toplumumuzun üyelerine sevdikleriyle ve sevenleriyle beraber daha nice
Kurban Bayramlarýný birlikte kutlama imkanlarýný diliyorum. Yeni yýlýn da ayný þekilde toplumumuzun bütün üyeleri için
saðlýklý, mutlu ve huzurlu günler getirmesini diliyorum.
Kendilerini ilgilendiren hertürlü konunun üzerine hukuka sadýk kalmak kaydýyla ýsrarla ve azimle gitmeleri kendilerinin aile fertlerinin ve çevrelerinin Almancaya layýkýyla vakýf olmalarý ve
gençlerin ve çocuklarýn eðitimine gerekli
özeni göstermeleri konusunda da herkesin birbirini teþvik etmesini istediðimi belirtmek istiyorum.
Biz de sorularýmýza vermiþ olduðunuz açýk ve net cevaplardan dolayý teþekkür ediyoruz.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Seite 18
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Hayat
Seite 19
DOSYA
DOSYA
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Kurban Kavramý:
Kurban sözlükte, “yaklaþmak” anlamýna gelir. Fýkýh dilinde, bu sözlük
manasýna uygun olarak, “Allah’a yaklaþmak için kesilen hayvan” anlamýnda kullanýlýr. Kur’an-ý Kerim’de
“mensek”, “nüsük” ve “zibh” kelimeleri, bazen kurban manasýna gelmektedir. Kurban kelimesi, geniþ anlamda
bütün kurban çeþitlerini, dar anlamda
ise sadece udhiye (bayram) kurbanýný
içine alýr.
Kurbanýn Hükmü
ve Delili
Kurban kesmek; zekât, bayram namazlarý ve fitreyle birlikte hicretin
ikinci yýlýnda meþru kýlýnmýþtýr.
Eyyam-ý Nahir’de (kurban bayramý günlerinde) Allah’a yaklaþmak
için, ibadet niyetiyle kesilen özel hayvanlara Udhiye denir. Kurban deyince, dilimizde, diðer türleri bir yana býrakýlarak, sadece udhiye kurbaný anlaþýlýr.
Kurbanýn Amaçlarý
ve Ýþlevleri:
Udhiye kurbaný, hayat nimetine
þükür, Allah’ýn bu günlerde oðluna
bedel olarak koç kesme emrini yerine
getiren Ýbrahim (as) Peygamberin mirasýný diriltmek, sýrata binit hazýrlamak, günahlarýn affý, hatalarýn yok
edilmesi için kesilir.
Hac: 22/34 ayetinde, her ümmete
kurban kesmenin meþru kýlýndýðý, bunun sebebinin de Allah adýnýn anýlmasý olduðu belirtilir. Bu da göstermektedir ki kurban, Allah’ýn hatýrlanmasý
ve O’nun rýzasýnýn kazanýlmasý için
emrolunmuþtur. Sayýsýz nimetlere bir
þükür vesilesi ve Allah rýzasýnýn kazanýlmasý için kurban bir fýrsattýr. Nitekim, Kevser: 108/1-2 ayetlerinde,
Kevser nimetine bir þükran olarak
kurban kesilmesi istenmektedir.
Hakikatte, kesilen kurbanýn, ne eti,
ne de kaný Allah’a gerekli deðildir.
Allah bu vesileyle sadece mü’minlerin, takvalarýna, takarrub (yakýnlaþma) hislerine bakmaktadýr. Nitekim
bir ayette de “Kurbanlarýn ne etleri, ne
de kanlarý Allah’a ulaþacaktýr. Allah’a, ancak sizin takvanýz ulaþýr. Size
olan hidayetine karþý, Allah’ý büyük
tanýmanýz içindir ki, O, bunlarý böylece sizin emrinize vermiþtir. Ýyilik yapanlarý müjdele.” (Hac, 22/37) buyurularak bütün açýklýðýyla ifade edilmiþtir.
Saffat: 37/102-109 ayetlerinde de
kurban kesmek, sýrf Allah rýzasý için
emredilmiþtir. Bu emre itaatin ödüllendirileceði de vaat edilmiþtir. Ayrýca, Ýsmail (a.s.) Peygamberin hatýrasý
bizlere ibret olarak býrakýlmýþ ve böylelikle babasý Hz. Ýbrahim ve oðlu Hz.
13
19
Ekim-Oktober 2006
/ Ramazan
Aralýk-Dezember
2006
Zi`l Hicce1427
1427
Kurban ile ilgili
bilinmesi gerekenler
Prof. Dr. Vecdi AKYÜZ
Ýsmail’in iyi bir namla anýlmasý saðlanmýþtýr.
Her yýl Müslümanlar tarafýndan
binlerce kurban kesilmektedir. Bu bir
Müslümanýn Allah’a ibadet ve O’nun
emrine sarýlmak için her þeyi feda
edebileceðinin sembolüdür.
Kurban Yükümlüsü:
Kurbanýn temeli:
Sebebi: Kurbanýn vacip olmasýnýn
sebebi vakittir. Vakit tekrar ettikçe,
yani bir Müslüman þartlarýný taþýdýðý
halde, ömrü boyunca kurban bayramýna ulaþtýkça, kendisine kurban kesmenin vacip olmasý da tekrar eder.
Rüknü: Kan akýtma, kurbanýn rüknüdür. Bu sebeple, kesilen kurbanýn
sahih olabilmesi ve etinin yenebilmesi için, kan akýtma olmadan herhangi
bir þekilde öldürülmemesi gerekir.
Kan akýtmak, illeti akýlla anlaþýlmaz
olduðundan, bunun yerine baþkasý,
mesela aynýný ve deðerini tasadduk,
kurban yerine geçmez.
Gerekli þartlarý taþýyanlara kurban
kesmek vaciptir. Bu, sünnet-i aynmüekkede olarak ifade edilir.
Hz. Peygamber’in bizzat kurban
kestiði nakledilir. Hatta bir hadiste,
“Hali vakti müsait olup da kurban
kesmeyen mescidimize yaklaþmasýn”
(Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/321)
þeklinde kesmeyenlere karþý sert ifadeler kullanmaktadýr. Hicretin ikinci
yýlýndan bugüne kadar bütün Müslümanlarýn kurban kesmeleri, bir icma-ý
ümmet meydana getirmiþtir.
Kurbanýn Vacib Olmasý 1) Ýslam:
Bir ibadet olmasý dolayýsýyla kurban,
yalnýz Müslümanlara vaciptir.
2) Zenginlik: Kendisine fitre ödemek vacip olan mükelleflerin kurban
kesmesi de vaciptir.
3) Ýkamet: Zorluk ve sýkýntýlarý ortadan kaldýrmak için, yolculara kurban kesmek vacip deðildir; ancak nafile olarak kesmesi caizdir.
Vakit: Kurban, eyyam-ý nahir denen, kurban bayramýnýn birinci, ikinci
ve üçüncü günlerinde vacip olur: Bu
günler gelmezden önce kurban kesmek vacip deðildir. Vakit, Kurban
bayramýnýn birinci günü fecri sadýðýn
doðuþuyla girer ve üçüncü gün güneþin batmasýna kadar devam eder. Bu
vakit, namazda olduðu gibi geniþtir:
Hangi vakitte kesilir veya vakit sona
ererse, vacip olmasý da buna göre kesinleþir ve artýk zimmete borç olarak
geçer.
Kurban
mükellefliðinin düþmesi
1) Kurbanlýðýn Ölmesi:
Zengin bir kimsenin aldýðý kurban
ölürse, yerine baþkasýný almasý gerekir.
Fakirin aldýðý kurban ölürse, yerine yenisini almak gerekmez.
2) Kurbanlýðýn Kaybolmasý:
Zengin bir kimsenin kaybolan ilk
kurbaný bulunduðunda, aldýðý ilk kurbaný kestiyse ikincisini de kesmesi
gerekmez. Fakat, ikinci olarak aldýðýný henüz kesmeden, birinci bulunursa,
hakkýnda herhangi bir kurbaný kesmek vacip olduðundan dilediðini keser. Ýkinci de kesilmeden eyyam-ý nahir geçerse ve birinci bulunursa, daha
fiyatlý olanýn farký tasadduk edilir.
Fakirin birinci kurbaný kaybolduðunda, ikinci bir kurban aldýysa, bunu
kessin veya kesmesin, ikisini de kesmek zorundadýr. Ýkinciyi alýnca, ikinci bir borç altýna girmiþ olur. Çünkü
fakirin bu borcu adak gibidir, ikinci
bir kurban gerekmez.
Kaybolan kurban yerine yenisi
alýndýðý halde, kesmeden eyyam-ý nahir geçse ve sonra ikincisi bulunsa,
hayvanlarýn her ikisi de kesilmez; deðerli olaný zengin sahibi tarafýndan tasadduk edilir.
Adak kurbaný ölür veya kaybolursa, hem zenginden, hem fakirden borç
düþer, yenisini almak gerekmez.
Kabir (Ölü) Kurbaný
1) Vasiyetsiz Kesilen Kabir Kurbaný: Ölü için kurban kesmek caizdir.
Kabir kurbanýnda da bayram kurbanýnýn þartlarý aranýr. Kendi arzusuyla
kurban keserek sevabýný ölüye baðýþlamak isteyen, kimse yýlýn herhangi
bir gününde kesebilir. Ancak arefe
günü kesmesi efdaldir. Zira arefe günü kesilince fakir fukara etleri bayramdan hemen önce alacak ve daha
fazla sevineceklerdir. Kabir kurbanýnýn bayram günleri kesileceði görüþü
de bulunmaktadýr. Bununla birlikte bu
görüþe göre kurban niyetiyle kesilecekse bayram günleri, sadaka olarak
kesilecekse arzu edilen günlerde kesilebilir. Vasiyetsiz olarak kesilecek kabir kurbanýn etinden sahibi ve ailesi
yiyebilir.
2) Vasiyet Üzerine Kesilen Kabir
Kurbaný: Vefat edenin vasiyeti üzerine kurban kesilebilir. Ölmeden önce
bir kimse kurban kesilmesini vasiyet
etse ve ölse, mirasçýlarý tarafýndan kesilecek kurban mutlaka bayram günlerinde kesilmelidir. Çünkü bu durumda vasiyet edilen kurbana kurban
kelimesi kullanýlmasýndan dolayý özel
vakit þartý girmiþ olacaktýr. Vasiyet
üzerine kesilen kurbandan mirasçýlar
faydalanamazlar. Kurbanýn tamamýnýn tasadduk edilmesi gerekir. Ölünün
vasiyeti olmadan onun parasý ve malýyla kesilen kurban da vasiyet üzerine
kesilmiþ gibi iþlem görür.
Kesimin Sahih Olmasý
Kesenle Ýlgili Þartlar: Allah’a Yakýnlaþma: Kurbanýn sahih olmasý için
kesenin niyeti, Allah’a yakýnlaþma olmalýdýr. Bunun dýþýndaki niyetlerle
kesilen hayvanlar, kurban yerine geçmez. Niyetin, aslýnda kalple yapýlmasý gerekir; ancak dille de yapmak uygun olur.
b) Niyetin Kesime Bitiþik Olmasý:
Namazda iftitah tekbirinde olduðu gibi, kurban keserken de niyetin kesme
iþlemiyle birlikte olmasý gerekir; bu
þart, ancak zaruret halinde, mesela kesim baþlayýnca düþer.
c) Ortaklýðýn Doðru Olmasý: Ortaklarýn hepsi Müslüman olmalýdýr.
Koyun ve keçi, ancak bir kiþi için kurban edilebilir. Deve ve sýðýr, yedi kiþiye kadar ortaklar arasýnda kurban edilebilir. Bir kiþi, kendi baþýna kesmek
üzere aldýðý sýðýr ve deveye, sonradan
altý veya daha az sayýda kiþiyi ortak
edebilir; ancak bu hareket tarzý mekruhtur. Yalnýzca fakir, bu durumda hiç
kimseyi ortak edemez; çünkü onun bu
hayvaný adak gibidir. Her ortaðýn kurbanlýk sýðýr veya devenin en az yedide birine sahip olmasý gerekir.
Udhiye kurbaný, þükür hedyi, ihsar
ve av cezasýna ait hedyler vb.de her
ortaðýn niyeti kurban, hedy, kefaret
gibi Allah’a ibadet olmalýdýr. Ortaklarýn, birinin niyeti et, diðeri bambaþka
bir gaye, bir diðeri de takarrub (ibadet) için kesmek üzere ortak olmasý
halinde, hepsinin kestiði batýl olur.
Ortak olarak kesilecek kurbanlarda her ortaðýn niyetinin ayný, mesela
hepsininki udhiye ve hepsininki þükür
hedyi olmasý þart deðildir.
d) Kurban Sahibinin Kesme Ýzni
Vermesi: Kurban vekâlet yoluyla da
kestirilebilir. Bu durumda vekâlet,
kurbanlýk alým ve kesimini de kapsayabilir. Özellikle ülke içinde veya dýþýnda daha ihtiyaç sahibi ülkeler ve
bölgeler için çeþitli vakýf ve dernek
gibi örgütlere vekâlet verilebilir. Aranan tek þart, örgütün güvenilir, kurbaný her yönüyle amacýna uygun kesen,
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
20
14
Seite 20
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
DOSYA
DOSYA
HESSEN
Ekim-Oktober 2006
Aralýk-Dezember
2006/ Ramazan
Zi`l Hicce1427
1427
etlerini, derilerini ve diðer aksamýný
doðru yerlere ulaþtýran bir örgüt olmasýdýr. Böyle durumlarda, vekâletin
kurban bayramýndan önce veya bayramdaki kesim günlerinde uygun zamanda verilmesi, taraflar için yararlý
ve doðru olur. Kesen baþkasý olunca,
kurban sahibinin açýk veya delalet
yollu izninin bulunmasý gerekir.
e) Besmele Çekmek: Besmele,
tezkiyenin sahih olma þartlarýný incelerken geniþçe ele alýnmýþtý.
f) Özel Vaktinde Kesmek: Udhiye
kurbanýnýn sahih olmasý için, özel
vaktinde, yani eyyamý nahir veya kurban bayramý günleri denen Zilhicce
ayýnýn on, onbir ve onikinci gününde
kesilmesi gerekir. Kurbanýn gece kesilmesi kerahatle caizdir. Kurbanýn
son kesim vakti, bayramýn üçüncü günü güneþin batmasýyla biter.
Kurban, belirtilen vakit içinde ke-
silmeyince, borç düþmeyip zimmette
kalýr; ancak kurbanýn kesilmesi caiz
deðildir. Kan akýtmak artýk tasadduka
dönüþür. Zengin kimse, kurbanlýk
hayvaný satýn aldýysa, onu canlý veya
bedel olarak, satýn almadýysa, bedel
olarak tasadduk eder. Hayvanýn hiçbir
þeyinden faydalanamaz, etinden yiyemez. Bununla birlikte, kurbanlýk kesilirse, ayný hükümlere uyularak yemeden ve noksanlýk getirmeden tasadduk edilir, bunlara uyulmazsa deðerleri ödenir.
Fakir kimse ise, kurbaný canlý olarak tasadduk etmek zorundadýr, ondan
hiçbir þekilde faydalanamaz.
Kurbanlýkýla ilgili þartlar
Kurbanlýk hayvanýn; özel nitelikteki ve kusursuz hayvanlardan olmasý
þarttýr.
a) Özel Hayvanlardan Olmak:
Kurban edilecek hayvanlarýn, belli
cinste ve yaþta olmasý gerekir:
Cinsleri: Kurbanlýk hayvanlar deve, sýðýr, koyun ve keçidir. Bunlar dýþýndaki evcil hayvanlar kurban olmazlar. Evcil ile yabani arasýnda meydana gelen melez hayvanlarda hayvanýn anasý esas alýnýr, anasýnýn evcil
olup olmamasýna göre kurban olur veya olmaz. Her çeþit yabani hayvan,
kurban olarak kesilmez.
Yaþlarý: Kurban edilecek devenin
beþ, sýðýrýn iki, koyun ve keçinin bir
yaþýný bitirip, bir üst yaþa girmiþ olmasý gerekir. Altý aylýk kuzu da, cüsse itibarýyla büyük ve gösteriþliyse
kurban edilebilir. Diþi düþmemiþ, yaþýna basmamýþ bir keçinin (çepiþ) kurban olmasý caiz deðildir.
b) Kusursuz Olmak: Yaratýcýsýna
bir kurbet (yakýnlýk ibadeti) olarak
kesilecek kurbanýn her yönüyle kusursuz ve mükemmel olmasý gerekir.
Devamlý pislik yiyen hayvanlarýn,
hem kurban, hem de eti yenmek için
kesilmesi sahih deðildir. Bu sebeple,
deve ve sýðýr bu durumda on, keçi ve
koyun dört gün ayrý bir yere kapanarak pislik yemesi önlenir.
c) Kurbanlýðýn Kesenin Mülkiyetinde Bulunmasý: Kurban olarak kesilecek hayvanýn, mükellefin mülkiyetinde bulunmasý þarttýr. Gasbedilen
hayvan kesildiðinde, ne gasbeden, ne
de mükellef için geçerlidir. Gasbeden,
bedelini tazmin eder ve sahibi de ona
býrakýrsa, kurban gasbeden için caizdir, sahibi deðerini tasadduk eder. Fasid alým-satýmla alýnan hayvanýn,
müþteri tarafýndan kesilmesi caizdir.
Bu durumda satýcý, ister canlý olarak
deðerini, isterse kesilmiþ olarak hayvaný alýr. Hayvan kesilmiþ olarak alýnýrsa, müþteri kesilmiþ deðerini tasadduk eder.
TÜRKISCH-DEUTSCHE GESUNDHEITSSTIFTUNG e.V.
TÜRK-ALMAN
SAÐLIK VAKFI
Türk-Alman Saðlýk Vakfý Hessen
Eyaletinde özellikle Türk
Vatandaþlarýna yönelik saðlýk ve
Integrasyon konularý ile ilgili
eðitim kampanyasý baþlatýyor
Türk-Alman Saðlýk
Almanya`da yaþayan yaþlý yabancý sayýsýnýn artmasý
ve burada kalýcý olan yaþlý yabancýlarýn bakýmýna
yönelik eðitilmiþ elemanlara ihtiyaç duyulmasý nedeniyle Avrupa Sosyal Fonu, Hessen Eyaleti Sosyal
Ýþler Bakanlýðý ve Federal Göçmenler Dairesi desteði ile yürüttüðü
Bu eðitim kampanyasý ile çok sayýda göçmen
cemiyetlerinde, özellikle camilerde çalýþan imam,
yönetim kurulu üyeleri ve kadýn kollarýna
10 modulluk eðitim sunulacaktýr. Eðitim sonunda
katýlýmcýlara sertifika verilecektir.
“Yaþlý Bakým
Hemþiresi Eðitimi”
Altenpflegeausbildung
projesine katýlacak þartlarý uygun
adaylar aramaktadýr.
Bu proje Hessen Eyaleti Saðlýk Bakanlýðý, DÝTÝB,
Otto Benecke Vakfý, BAFF, Türk-Alman Saðlýk
Vakfý, Pitzer Vakfý, Badneuheim ve bazý ilaç firmalarý
(Stada Arzneimittel, Sanofi Aventis, Sanofi Pasteur,
Gilead Sciences) katkýlarý ile gerçekleþecektir.
Almanya`da Realschule, Hauptschule mezunlarý ile
Türkiye`de Lise veya Meslek Lisesi mezunu olanlar
bizi arayabilirler.
Bu seminerlere katýlmak ve bilgi edinmek için
0641-966116-0 numaralý telefondan Sabine Gerbich
ve Ömer Aydýn`a ulaþabilirsiniz.
Daha fazla bilgi için: Türk-Alman Saðlýk Vakfý
Ömer Aydýn / Ayla Gediz / Dilek Yalçýn
Telefon: 0641-966-116-0
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Seite 21
DOSYA
RöPORTAJ
Ekim-Oktober 2006
/ Ramazan
Aralýk-Dezember
2006
Zi`l Hicce1427
1427
13
21
Sevgili okuyucularýmýz, Hessen`de bulunan Türk sivil toplum örgütleri ile röportajlarýmýz devam ediyor. Yine bu kuruluþlardan IGMG Hessen Bölgesinin Baþkaný Mehmet Ateþ ile insanýmýzýn sorunlarý, IGMG Hessen`in çalýþmalarý hakkýnda güzel bir röportaj gerçekleþtirdik. Ýlgiyle okuyacaðýnýz kanýsýndayýz.
Hizmetin Adresi Milli Görüþtür
Mehmet ATEÞ
IGMG Hessen Bölge Baþkaný
ehmet Bey, Medya da
Milli Görüþ hakkýnda çeþitli spekülasyonlar var,
herkes kurululuþunuz hakkýnda
birþeyler söylüyor, siz ne düþünüyorsunuz, okuyucularýmýza, mensubu olduðunuz sivil toplum kuruluþu hakkýnda bilgiler verir misiniz? Ne zaman kuruldu? Amaçlarýnýz Nedir?
Ýslam Toplumu Milli Görüþ sanayi
devrimi sonrasý yirminci yüzyýlýn
ikinci yarýsýndan itibaren Batý Avrupa’ya göç eden insanlarýn kurduðu bir
sivil toplum kuruluþudur. 60’lý yýllarda Almanya’nýn talebi doðrultusunda
Akdenize kýyýsý bulunan müslüman
ülkelerden iþçi göçü baþlamýþtý. O tarihlerden bugüne kadar Almanya’ya
4,5 milyon civarýnda insan, müslüman ülkelerden göç etmiþtir. Bugün
itibariyle Almanya’da 3 milyon Türkiye kökenli, 1 milyondan fazla Ýslam
dünyasýnýn çeþitli yörelerinden gelen
müslüman göçmen yaþamaktadýr. Bu
sayýya 150 bin civarýnda olduðu tahmin edilen Alman müslümanlar dahil
deðildir. Kitlesel göç sürecinin baþlangýcý kabul edilen 70’li yýllarda
Türkiyeli iþçiler bir araya gelerek dinî
ibadetlerini yerine getirebilmek için
küçük mescidler ve cami dernekleri
kurmuþlardýr. 80’li yýllara gelindiðinde önce bölgesel daha sonra bölgeleri
aþan üst bir kurumsallaþma-birleþme
sürecine girilmiþtir. Bu birleþmeler ve
bölgesel kurumsallaþmalar IGMG’yi
meydana getirmiþ ve üst çatý örgütü
kurumsallaþmasýný doðurmuþtur.
IGMG faaliyet alanlarýyla müslüman toplumun çeþitli sosyal ve dinî
ihtiyaçlarýný karþýlamaktadýr. IGMG,
Avrupa‘da faaliyet gösteren, özgür,
baðýmsýz, sivil bir toplum kuruluþudur.
IGMG, Türkiye’den batý Avrupa’ya göç etmiþ iþciler tarafýndan ilk
temelleri atýlan ve bugün Avrupanýn
çeþitli ülkelerinde faaliyet gösteren
yüzlerce camii ve kültür merkezlerinde iki yüzbinin üzerindeki üyesiyle
birlikte bir milyona yaklaþan insana
hizmet vermektedir.
Teþkilatýmýzýn ana görevi Ýslam di-
M
nini anlatmak, korumak ve müslümanlarla ilgilenerek demokratik her
türlü haklarýný aramada gerek temsil,
gerekse aracý olmaktýr. IGMG müslümanlarý ilgilendiren her türlü konuyla
ilgilenmeyi kendisine ilke edinmiþtir.
Milli Görüþ kelime olarak
ne anlama geliyor?
Ýslama göre, bütün insanlýk ilk
peygamber Hz. Adem (a.s) ve hanýmý
Hz. Havva’dan doðup çoðalmýþlardýr.
Allah, insanlara doðru yolu göstermek için zaman zaman peygamberler
göndermiþtir.
Ýbrahim peygamber de bunlardan
birisidir ve ayný zamanda Ýbrahim
peygamber “Ýbrahimî dinlerin (Hristiyan, Müslüman ve Musevîlerin) bir
anlamda kurucusudur.“
Hz. Musa, Hz. Ýsa ve Hz. Muhammed Hz Ýbrahim peygamberin soyundan gelmiþlerdir ve adý geçen peygamberler yalnýz bir yaratýcýnýn varlýðýna inanmýþlar ve insanlýðý bu öðretiye çaðýrmýþlardýr.
Bu üç dini birbirlerine baðlayan
unsur; her þeyi yaratan, her þeye güç
yetiren ve bir olan Allah inancýdýr. Bu
anlamda, “Millî Görüþ“ün ismindeki
“Millî“ sözcüðü, Kur`ani anlamda
Millet-i Ýbrahim’e, yani tevhid akidesine inananlara iþaret eder. Kesinlikle,
kavmiyetçilik, ulusculuk manasýndaki
bir anlayýþý içermez. Dolayýsýyla Millî
Görüþ, Ýslâmî anlamda tevhid akidesine inanan cemaati tarif etmektedir.
IGMG politik
bir organisazyon mudur?
IGMG politik bir organizasyon deðildir. Müslümanlarýn dinî bir cemaati
olarak mensuplarýna kapsamlý bir þekilde dinî, sosyal ve kültürel hizmetler sunmaktadýr. Bunun dýþýnda, Müslümanlarin diðer dinî topluluklarla
hukukî alanda eþit haklara sahip olmasý ve eþit muamele görmesi için çaba sarfetmektedir. Toplumda ve siyasette sorumluluk sahibi olanlar için
IGMG, özellikle belli sorunlarýn çözüme kavuþturulmasýnda, ibadet özgürlüðüyle ilgili yaþanan sýkýntýlarýn
giderilmesinde, camii inþaasý, Ýslam
din dersi vesaire gibi konularda müslümanlarýn bulunmuþ olduðu toplumuna entegrasyonu için beraberce
konseptler hazýrlama ve uygulama
noktasýnda baþvuru mercii olarak hizmet sunmaktadýr.
Siz Milli Görüþün Hessen Bölge
Baþkanýsýnýz, bu baðlamda bölgesel
çalýþmalarýnýz hakkýnda bilgiler verir misiniz?
Hizmetlerimiz, dinî bir cemaatin
yapmasý gereken temel hizmetleri
kapsamakta ve bu hizmetler, bir müslümanýn hayatýnýn her aþamasýnda
destek olmaktadýr. Müslümanlar için
hizmetimiz, yeni doðanlarýn kulaðýna
ezan okumaktan baþlar ve vefat ettiðinde cenazenin cenaze namazý ve
defnindeki dualara kadar devam eder.
Aslýnda bu hizmetimiz ölenler için
sürekli dua ve mezar ziyaretleriyle
devam eder.
Hessen Milli Görüþ olarak, teþkilatlanma faaliyetleri baþta olmak üzere, eðitim alanýnda olsun, müslümanlýðýn öðrenilmesinde olsun, kadýnlarýmýz, çocuklarýmýz ve gençlerimiz için
verdiði hizmetler gerçekten de takdirle anýlmaktadýr. Özellikle, muhtaçlara, mazlumlara, tabii afetlerde zarar
görenlere yapýlan yardým ve hizmetler, Hessen Milli Görüþ camiasýnýn
hizmetlerinin uluslararasý alanda da
takdir toplamasýný saðlamýþtýr. Elbette
ki alemlerin Rabbi ve merhametlilerin
en merhametlisi olan Allah bu hizmetlerinin karþýlýðýný bize hem bu
dünyada hem de ahirette verecektir.
Hizmetlerimiz mezara
kadar sürer dediniz?
Dünyaya gelen her canlý, “Her nefis ölümü mutlaka tadacaktýr” emr-i
ilahîsi gereði vakti gelince, misafir olduðu bu dünyadan göç edecektir. Ýþte
böyle acýlý, neyi nasýl yapacaðýmýzý
bilemediðimizin telaþý içinde çýrpýnýrken bize uzanacak bir yardým, bir dost
eli ne kadar önemlidir. Bunu ancak yaþayan bilir.
Ýslam Toplumu Millî Görüþ Hessen Bölgemiz, iþte böyle acýlý bir günde cenaze sahiplerinin yanýnda olup
vefat edenin son yolculuðu için tüm
resmî iþlemlerle nakil ve defin iþlerinin tamamýný yaptýracak bir organize
ile hizmettedir.
Bilindiði gibi Hacc ibadeti, müminlerin kardeþliklerini pekiþtirdikleri, ayrýlýklarý kaldýrýp yok ettikleri,
yeryüzünün her köþesinden gelen kardeþler topluluðunun tek þuura erdikleri, zengin-fakir, amir-memur demeden tek lügat, iman ve itikatta birleþtikleri ve de bütün ýrk, renk ve cinsiyetlerin kaynaþtýðý; bir insanlýk zirvesidir. Bölgemiz Hacc bürosu ile Hessen`de yaþayan tüm müslümanlara
hizmet etmeye devam etmektedir...
Ýslam Toplumu Millî Görüþ Hessen Bölgemiz mazlum, maðdur ve
muhtaçlarla dayanýþma ve yardýmlaþma amacýyla düzenlediði Fitre, Zekat
ve Kurban Kampanyasý mazlumlarý
sevindiriyor.
Gençlere ve Hanýmlara yönelik
faaliyetleriniz var mý?
Bölge gençlik teþkilatýmýz , Hessen´de yaþayan müslüman gençlere
en iyi faaliyet imkanlarýný sunmayý
amaç edinmiþtir. Þube ve Bölge Yönetim Kurulu Üyeleri Ýçin Eðitim
Kurslarý, Konferans ve Seminerler,
Anma Günleri, Ziyaretler, Ev Sohbetleri, Haftalýk dersler, Gençlik Kamplarý, Geziler ve Seyahatler, Spor Turnuvalarý, Bilgi Yarýþmalarý, Gençlik
Þölenleri, Sanat ve Kültür Proðramlarý,Gençlik Lokallerinin Açýlmasý ve
Ýþletilmesi, Tatil Programlarý, Ramazan Ayý Ýle Ýlgili Programlar, Açýk
Kapý Günleri, Özel Programlar...
Tabii, bu faaliyetlerin amacý gençlerin özel yeteneklerini ortaya çýkarmak ve kiþilik sahibi müslüman gençler olarak bu çoðulcu topluma entegre
olmalarýný saðlamaktýr. Bu faaliyetler
gençler tarafýndan giderek artan bir
þekilde ilgi görmektedir.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Seite 22
22
14
Bölge Kadýn Kollarý, Hessen gibi
bir çok kültürün birarada yaþadýðý
toplumlarda önyargýlarý ve yanlýþ anlaþýlmalarý ortadan kaldýrmak ve kültürlerarasý köprüler kurmak için çaba
sarfetmektedir. IGMG bünyesindeki
bayanlar, bu anlamda iletiþim köprülerini kurmayý bir görev olarak addetmektedirler. Kültürler ve dinlerarasý
kurulacak saðlýklý bir diyalog, bu
yöndeki çalýþmalarýn baþýnda gelmektedir. Bu çalýþmalarýn baþlýca sebebi
ise sadece baþarýya ulaþmýþ bir diyaloðun Almanya’daki farklý kültürlerin
birbirlerine yanaþmalarýna ve bu yanaþmayý karþýlýklý zenginlik olarak algýlamalarýna sebep olacaðý anlayýþýdýr.
Hessen Bölgesi Kadýn Kollarý
özellikle müslüman kadýnlarý içerisinde yaþadýklarý topluma aktif birer üye
olarak katýlmalarý konusunda desteklemeyi kendisine görev edinmiþtir.
Bütün bu entegresyon çabalarýnýn baþarýsý tabiî olarak, o ülkenin diline ne
kadar hakim olunduðuyla baðlantýlýdýr. Bu nedenle Bölgemiz çapýnda, her
yaþ grubuna uygun dil kurslarý sunmaktayýz. Kadýnlarýmýzý, bu kurslara
ya da baþka kurslara gitmeleri hususunda özellikle teþvik etmekteyiz.
Seminerler ve kiþisel geliþim kurslarý baþta olmak üzere sunduðumuz
geniþ çapta faaliyet alanlarýyla müslüman hanýmlarýn toplumsal hayata aktif katýlýmýný destekliyoruz. Özellikle
günlük hayatýn problemlerini yenme
noktasýnda yardýmcý oluyoruz.
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
DOSYA
RöPORTAJ
HESSEN
Ekim-Oktober 2006
Aralýk-Dezember
2006/ Ramazan
Zi`l Hicce1427
1427
Ýkinci ve üçüncü kuþak müslüman
hanýmlar entegrasyona hazýr olduklarýný göstermektedirler. Bu kuþak, birinci kuþaktan farklý olarak baþka bir
sosyalleþme tecrübesi yaþadýðý için
Almanya’da yaþayan müslüman bayanýn görünüþü de deðiþmektedir. Baþörtüsü ve kariyer bu insanlar için tezat teþkil etmemektedir. Biz de, bu
genç müslüman hanýmlarý eðitim imkanlarýna yönelme ve meslek sahibi
olma noktasýnda cesaretlendirmekte
ve desteklemekteyiz. Bir müslüman
kadýnýn kendi arzu ve iradesiyle taktýðý baþörtüsü yüzünden yapýlan ayrýmcýlýðý reddettiðimiz gibi baþörtüsü
takmadýðý için bir kadýna yapýlabilecek ayrýmcýlýða da karþýyýz.
Bazý Alman Politikacýlar ve
Medya Kuruluþlarý, Kuruluþunuz
hakkýnda olumsuz ifadeler kullanýyorlar... Sizleri itham ediyorlar, bu
konuda neler söyleyeceksiniz...
Bildiðiniz gibi, bazý politikacýlarýn
amacý daha fazla oy almak, bazý Medyanýn amacý da daha fazla reyting
yapmak, gazetesini daha fazla satmaktýr... Bu noktada ürünlerini pazarlayabilmeleri için hep ’’Öteki’’ icad
edilir, saldýrýlýr, toplumda korku yaratýlmaya çalýþýrlar...
Bizler içinde yaþadýðýmýz topluma
faydalý iþler yapmak için kurulmuþ bir
teþkilatýz...
Genel Merkez ve Hessen Bölgesi
Alman hukuku içinde kurulmuþ ve
çalýþmalarýna hiçbir gayri hukuki iþi
karýþtýrmamýþ bir teþkilattýr...
Hayata serpiþtirilmiþ ilahi ikramlar, kýymet
bilen kullara her daim bayram yaþatýr.
Soluksuz kalýnca anlar insan, Nefes alýp
vermenin nasýl bir Bayram olduðunu...
Karanlýk öðretir insana görmenin nasýl bir
Bayram olduðunu...
Aðrýmayan, sýzlamayan her organ bir Bayramdýr aslýnda…
Elden ayaktan düþmemek Bayram...
"Çok þükür bugünü de gördük" diyebilmek...
Sevdiklerimizle geçen her gün bayramdýr...
Küsken barýþmak Bayram...
Ayrýyken kavuþmak Bayram...
Suskunken konuþmak bayramdýr...
Bir kitabý bitirmek kendi çapýnda bir bayram,
Bir binayý bitirmek,
Bir okulu bitirmek,
Kâbuslu bir rüyayý,
Kodeste aðýr cezayý bitirmek bayramdýr.
Endiþe içinde beklediðinden mektup almak,
Telefonda ansýzýn sesini duymak,
Deli gibi burnunda tütenin boynuna sarýlmak bayramdýr…
En acýktýðýn anda dumaný tüten bir somunun köþesini bölmek,
Korktuðunda güvendiðine sarýlabilmek,
Dara düþtüðünde dost kapýsýný çalabilmek
Oluþturulmak istenilen hava tamamen daha fazla reyting ve daha fazla
gazete satmaktýr..
Bizim çalýþmalarýmýz hakkýnda
olumlu düþünen siyasetçiler, olumsuz
düþünen politikacýlardan kýyaslanamayacak kadar fazladýr... Bizlerle diyalog kurmak ve geliþtirmek isteyen
herkese kapýmýz açýktýr...
Medyadaki havanýn tesiri ile
sormak zorunda olduðum için soruyorum, Siz burda yalnýz mý yaþýyorsunuz? Almanya`da Kaçak mý
kalýyorsunuz? Aileniz var mý, Türkiyede mi yaþýyorlar ? IGMG`ye
üye olmak suç deðil mi?
(Gülerek) Bakýnýz bendeniz Almanya`da yaklaþýk 15 senedir ikamet
etmekteyim, çalýþma iznim var, çocuklarým Wuppertal ve Remscheid
doðumlu ve ailecek Hessen`de yaþamaktayýz...
IGMG`ye üye olmak anayasal güvence altýndadýr, hiç kimse bizi
IGMG`ye üye oldunuz diye sorgulamamasý gerek, tam aksine insan eksenli böyle çalýþmalara yönlendirmesi
gerek...
Dünyada geliþen negatif olaylar
bizler bu toplumda daha verimli, daha
faydalý hale getirmektedir... zira .. barýþa ve huzura dündan daha çok ihtiyacýmýz bulunmakta. Yaþanýlýr huzur
ortamýna katkýda bulunmaya her türlü
zorluklara ve de ön yargýlara raðmen
devam edeceðiz.
Ýnancýmýz bizlere bu toplumda iyinin güzelin, huzurun adresi olmamýzý
Hergününüz
Bayram Olsun
Ýsmail AYDIN
[email protected]
bayramdýr…
Bir sürpriz paketinden çýkan hediye,
Tatlý bir þekerlemede üstüne serilen battaniye,
Saçlarýný müþfik bir sevgiyle okþayan anne
bayramdýr.
"Ona güvenmiþtim, yanýlmamýþým" sözü
bayramdýr.
Hiç aldatmamýþ, aldanmamýþ olmak bayram...
Yeni bir sözcük öðrenmek…
Bir tünelin sonuna gelmek...
Müzmin bir iþin kapýsýný çarpýp uzun bir
yola çýkývermek bayramdýr…
Zorluklara tek baþýna göðüs gerebilmek,
gereðinde haksýzlýðýn üstüne yalýn kýlýç yürüyebilmek bayramdýr...
Yeni eve asýlan perdeler,
Alýn teriyle kazanýlmýþ ilk rýzkýn konduðu
çerçeveler,
Yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sýký-
yeðlemektedir.
Son olarak eklemek
istedikleriniz var mý?
Þu an aktüel olarak kurban çalýþmamýz devam etmektedir, Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatý olarak
baþlatýlan bu hayýrlý ve anlamlý çalýþmayla, dünyanýn dört bir yanýnda yaþayan yüzbinlerce mazlum, maðdur
ve muhtaç durumdaki insanlara yardým elimizi uzatmak istiyoruz. Diyoruz ki: “BÝR KURBAN BÝNLERCE
MAZLUM ve MAÐDURUN SEVÝNCÝ OLACAKTIR”. Gelin dostlar,
bu insanlarý sevindirelim, dualarýný
alalým.
Böyle hayýrlý çalýþmalarý geniþ kitlelere duyurmak için bizimle röportaj
yaptýðýnýz için size ve okurlarýnýza
þahsým ve teþkilatým adýna teþekkür
ederim.
“Hessen`de bulunan tüm müslümanlarýn bayramýný tebrik ederken,
bulunmuþ olduðumuz toplumun daha
verimli ve huzura kavuþmasýna vesile
olmasýný Rabbimizden niyaz ederim.
Ýnançlarýnýn gereðini; insanlýða
faydalar saðlamanýn arzusunda olanlarýn adresi teþkilatlarýmýzdýr. Hessendeki bulunan tüm teþkilatlarýmýz camilerimiz çevresinde bulunanlara faydalar saðlamak için gayretlerini ortaya koymaktadýr.
Adres Milli Görüþtür.
Biz de size sorularýmýza açýk yüreklilikle cevaplar verdiðiniz için
teþekkür ediyoruz.
lan eller bayramdýr.
Evde yalnýzlýðý noktalayan insan nefesi,
Nice adaðýn ardýndan çýnlayan çocuk sesi
bayramdýr.
Sonrasýnda gelen ilk diþ bayramdýr,
Ýlk söz bayram…
Ýlk adým…
Ýlk yazý…
Ýlk karne bayram...
Güne gülümseyerek baþlamak bayramdýr.
"Ýyi ki yanýmdasýn" bayram…
"Her þeyi sana borçluyum" bayram…
"Hiç piþman deðilim" bayram...
Evlatlarýn mürüvvetini görebilmek,
Eve dolu bir torbayla gidebilmek,
Konu komþuyla yarenlik edebilmek,
Akþamlarý eskimeyen bir keyifle çay demleyebilmek bayramdýr.
Zamaný donduran eski fotoðraflara nedametsiz bakabilmek,
Altý çizilmiþ eski kitaplarý ayný inançla
okuyabilmek,
Yol arkadaþlarýnýn yüzüne utanmadan bakabilmek bayramdýr.
Alný açýk yaþlanmak bayramdýr;
Ulu bir çýnar gibi ayakta ölebilmek bayram...
Her günümüzün Bayram olmasý dileklerimle, Kurban Bayramýnýzý Tebrik ederim…
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Seite 23
DOSYA
ÖZEL
KÖÞE
13
23
Ekim-Oktober 2006
/ Ramazan
Aralýk-Dezember
2006
Zi`l Hicce1427
1427
Hacarabýn Hacc Serüveni
M. Salih AYDIN
[email protected]
B
abam; sene 1965 hacca gidecek biraz heyecanlý çünküsü
var iþin içinde. Babam 12 yaþýnda sene 1945 açlýk ve kýtlýk dönemleri annesi hasta yatýyor. Gözleri yaþlý
babama bakýyor, babam annesine dönerek bilinçli veya bilinçsiz soruyor:
- Anne sen hala niye babamýn eziyetlerini çekip duruyorsun akrabalarýyýn yanýna git sana der. Babaannem
yaþlý gözleriyle babama dönerek:
- Yavrum ben Medine`nin öksüzüyüm benim burda kimsem yok ama
nasip olurda Hacca gidersen orda kýzkardeþim Azize Zehra var, Hamza bedevinin korumasýnda, onu bulursan
sevinirim hacýmmetim der. Babam tabi üzülür ama kafaya koyar. O zamanlar bir de Tilkici diye bir adam var,
adam hinoðlu hin öte yandan ise. Babamýn anne tarafýndan dedesi Mehmet, 12 yaþýnda Peygamber aþký ile
Malatya`dan çýkar, Mersin`den bir gemiye biner. Medine-i Münevvere`ye
yerleþerek, hem ilim tahsil ediyor,
hem de 27 sene Mescid-ül Nebevi`de
süpürgecilik hizmeti ediyor. Medine`nin yerlilerinden Muhammed Salih
dedemiz sen iyi bir gençsin diye sevdiðinden kýzý Cemile ninemizle birlikte ikisini evlendirir. Evlilikten 2 kýzý
olur, Aliye ve Azize Zehra ve birgün
sabah namazýnda abdest alýrken gözlerinden 2 damla yaþ akýnca kayýnbabasý Muhammed Salih:
- Oðlum niye aðlýyorsun ?
- Baba Memleketimi özledim.
- Oðlum ben sýla-ý rahim yükünü
taþýyamam hemen yol hazýrlýðý yapalýmda yola çýk, yalnýz Azize burda hatýra olarak kalsýn der. Ýster istemez bir
yönü Medine`de bir yönü Malatya`da
boynunu büker. Kervan hazýrlanýr,
hizmeti karþýlýðý Medine emiri 900 riyal verir. Kervan yollara düþer, aylar
sonra Malatya`ya gelir. Malatya`da
kimseyi bulamaz akrabalarý baþka
yerlere göçmüþ olduðundan Karamana gelir ve yerleþir o para ile bir bahçe alýr. Medine`den geldiði içinde önce Hacýmmet (Hacý Mehmet) sonra
Hacarap (Hacý Arap) derler, babamýn
lakabý da ordan geliyor. Daha sonra
dedemizi yaþý geçse de askere alýrlar
askerde akrabalarýnýn hatta kardeþinin
izini bulur. Ankara ile Eskiþehir arasýnda olan mihalýçcýk taraflarýnda
ama Karamanda kalarak Ebülfeth Camiinde imamlýða devam eder. Yanýnda getirdiði Aliye kýzýndan baþka çocuðu olmaz, oda benim dedem Halil
ile evlenir, dedemin kayýnbabasý ve
kaynanasý vefat edince bahçe onlara
kalýr. Ýþte o tilkici o zaman bahçeye el
atar. Ve allem eder kallem eder oðullarýyla korkutur hasýlý velkelam bir
atarabasý ile bahçeyi ele geçirir. Ama
babaannem tilkiciye derki:
- Ahmet aða aman ha kýz kardeþim
gelirse hakkýný ver elim yakanda der.
Tilkici ise:
- Aman bacým ben hak yermiyim
bende o göz var mý der. Sene 1949
hastalýða dayanamýyan babaannem 35
yaþýnda vefat edince babam öksüz ve
boynu bükük kalýr 2 kýz kardeþi ile biri 10 biri 2 yaþýnda. Küçük bir kaç kere komþular tarafýndan ölümden kurtarýlýr, babamda tanýnmýþ bir aileye
evlatlýk verir. Dedem akþam eve gelir
bakarki Þükriyesi yok babama dönerek:
- Anneyin son hatýrasý þükriyem
nerde?
- Baba bakamýyoruz onun için
iranþahý dedikleri adama evlatlýk verdim en azýndan bizden iyi bakar. Dedem kafasýný eðerek gözlerinden yaþlar süzülür fakirliðin ve çaresizliðin
eseri olarak ve hayat devam etmektedir. Dedem 13 kere daha evlenir boþanýr tek sebebi evlatlarýný rahatsýz ettikleri için veya baþka sebebler için
14`üncü evliliðinde huzura erer ama
ömrü kifaye etmez vefat eder, sene
1974. Babam askerden gelince sene
1955. Ýþe girer ve Aksaray`a mal götürürler kamyonla orda eski tapu memurunu görür selam ve halvetten
sonra adam bahçeyi sorar:
- Oðlum hacarap sizin bahçe ne oldu.
- Ne olsun abi babam sattý ya der.
- Tamam oðlum sattýnýz ama teyzeyin hakký duruyor hepsini satmadýnýz.
Babam önce þaþýrýr bir müddet düþünür ve sorar:
- O zaman ne yapmam gerek?
- Karamana varýnca hemen tapu
kaydýný çýkar o zaman herþey ortaya
çýkar.
Babam bu duruma sevinerek sevincini de belli ederek:
- Teþekkür ederim abi der elini
öper ayrýlýr.
Karamana gelince tapu kaydýný çýkarýr ve herþey ortada babasýna gider:
- Baba bahçenin yarýsý hala bizde.
- Aman oðlum 4 oðlu var sana birþey olmasýný istemem.
- Baba hakkýmýzý mý yedireceðiz
der ama kime gitse karýþmak istemiyor, herkes banane der gibi bu arada
hacca gidenlerle haber uçurarak teyzesini bulup kontak kuruyor. Konya`daki zengin bir aile ahçý olarak önce Konya`ya getirince o vesile ile teyzesi Karamana geliyor. Ben o zaman
doðuyorum sene 1958 ve adýmý teyzemiz koyuyor:
- Muhammed Salih dedemin adý.
- Tabii teyze bundan daha iyi bir
isim mi olur diyor babam. Mahkeme
baþlýyor bahçeyi almak için ama seneler geçiyor. Babamýn avukatý mahkemede hiç konuþmaz çünkü öbür taraftan para yemektedir. Bizim bir de
eniþte var halamýn eþi lakabý caski öyleki kadýnlar çocuklarýný susturmak
için caski geliyor deyince çocuklar
sus pus olurmuþ. Adam hapis yatmadýðý sene yoktur Ýmralýda bile yattý
idamlýkla yargýlandý. Babam mahkemenin 6`ncý senesinde bizim eniþteyi
esas adý cezayir iyice þiþirir tabii o
gazla giden bizim eniþte adliyenin
önünde avukatý yakalar ve iki tokat
atar ve derki:
- Yarýn konuþmassan iþin biter. Tokatýn þokuyla giden avukat ertesi gün
bülbül olur þakýrdar tabii mahkemeyi
kazanýr. Ýþ bahçeyi bölmeye gelir
adam 15 yýl uðraþmýþ aðaçlarý yetiþtirmiþ memurlar gelip bahçeyi ortadan bölünce bizim tilkici Ahmet hamýtý boynuna takýp çarþýya yürüyüverir. O sene 19 Mayýs bayramýna teyzemi götürürler tabi kýz çocuklarýn durumunu görünce þok geçirir baþlar:
- Ben istemez burasý ben gidecek
ben gidecek ben Medinede ölmek baki kabristanda kalmak halas halas deyip durunca.
- Babam tamam teyze diyor sene
1964 bahçeyi aldýklarý yýl. Teyzemde
bahçeyi satýyor ve içinden bilet parasýný aldýktan sonra babama bir cip alýyor çocuklarýn rýzkýný kazan kýzlara
kocalarý bakmassa sahip ol diyor.
Otobüse binince ayaðýndaki ayakkabýlarý benim annem giysin diye atýyor. Babam bu durumu görünce acaba
orda çok mal varda onun için mi yapýyor diye içinden geçiriyor. Teyzemi
Nimetullah hoca Wetzlara 1980`li yýllarda gelince sordum o Türklerin ve
gariblerin anasý dedi hala hatýrýmda.
Medine`de 4 çocuðun süt anneliðini
yapýp büyütmüþ. Hacýlara her sene
çay ikram ederdi elinden baþka bir
þey gelmez çünkü fakirdi.
Gelelim babamýn birinci hac yolculuðuna o zamanlar Karaman`da bulunan tek zengin otobüs þirketi yunus
emre otobüs þirketi idi. Babam otobüs
þirketine bir teklif yapar. Beni hacca
götürürseniz ben de bedava otobüsü
sürerim ve böylece gitmiþ olurum diyor, otobüs þirketi de kabul edince
yolculuk baþlýyor. Sene 1965 hazýrlýklar yapýldýktan sonra büyük bir törenle hacýlar yola çýkýyor. Mersin,
Adan,a istikametinden Suriye`ye doðru devam ediyorlar. Yol üzerindeki ziyaretleri de gezerek. Suriye`de ilk durak Þam Emevi camii oluyor. Türk þehidliðini de ziyaret ediyorlar. Ordan
ver elini Ürdün`ün baþþehri Amman`a
ve ordan Kudüs`ü ziyaret ederek Suudi Arabistan`a geçiyorlar. Tabi babam daha önce giden þöforlerden talimat almýþ olduðundan yanýna iki saðlam tahta alýyor ve Osmanlý tren yolunun kenarýný takip ediyor sebeb kum
o zamanlar yol yok iz yok. Bakýyor
otobüs yolda kalmýþ hacýlar ip baðlamýþ asýlýyorlar ip kopunca hepsi üstüste düþüyor. Babam koþuyor tekerin
altýndaki kumu çektikten sonra tahtayý tekerin altýna yerleþtiriyor. Hacýlar
biraz itip tahtayý kapýnca otobüs hareket ediyor böylece bir çok otobüsü
kurtarýyor. Hayber`e varýnca tabiki
Hayber kalesini ziyaret ediyorlar, sahabeyi ve baþta Hazreti Ali`yi anýyorlar. Hayber`den hareketle Medine-i
Münevvere`ye geliyorlar, tabiki babamýn gözleri yaþarýyor. Niçin yaþarmasýnki anasýnýn rahmetlinin ana yurdu
teyzesi orda ve en önemlisi de Peygamberler Peygamberinin istirahatgahý orada ve dimdik ayakta bir þaheser
olarak ayakta duruyor. Otel`e gelir
gelmez delilin yanýna gidiyor, hemen
teyzesini soruyor:
- Burda Medine`li Hamza Bedevi
varmýþ onun yanýnda Azize Zehra
Kürdi varmýþ o benim teyzem olur
onu arýyorum?
Adam önce gülümseyerek babama
dönüyor ve:
- Ben onun süt oðlu oluyorum
adým Said Bedevi bekle biriyle seni
göndereyim deyince. Babam seviniyor ve adama sarýlýyor. Birazdan uzun
boylu bir Medine`li geliyor babamý
alýp Haremin yakýnýndaki bir yere varýyorlar (þu an orada oturanlarý 6 km
ilerde bir köye aktarmýþlar, yerlerinide Hareme dahil etmiþler. Orada oturanlar ta Hazreti Ömer zamanýnda fakirlere ve Haremin hizmetçilerine
vakfedildiðinden silsile yoluyla kalmýþlar.) Teyzem babamý görünce
araplar nasýl seviniyorlarsa öyle seviniyor, sevincinden bütün akrabalar
oraya geliyorlar babamý tanýtýnca hepsi hoþgeldin diyerek tanýþýyorlar.
Böylece annesi hasta iken verdiði sözü yerine getirmiþ olduðunun sevinci
ile gözleri yaþarýr. Ama þunu da öðrenir teyzemizin zengin olmadýðýný ve
devletin baktýðýný. Bir gün teyzesinin
yanýnda otururken akrabalarýmýzdan
iki kadýn gelir, bakar ikisi de tam kapalý hiç yüzleri bile görünmüyor. Teyzesine döner ve:
- Anne bunlar evli mi yaþlý mý genç
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Seite 24
24
14
mi?
- Ýkisi de genç kocalarý vefat etti.
- O zaman yüzlerini açsýnlarda
belki biri alýr.
- Ayýp yahu ayýp yahu gelin Türkiye`de sen ne düþünür.
- Teyze ben öyle demek istemedim
sen yanlýþ anladýn der. Teyzem kadýnlara sorduktan sonra babama cevabýný
verir.
- Biz ancak evlenince kocamýz
ölüncede toprak görür vücudumuzu.
Babamda:
- Anne bu bana bir ders oldu der.
Birgün teyzesi ile çarþýya çýkarlar
zemzem takýmlarýna bakýyorlar para
olmayýnca da alamýyorlar, teyzesi
üzülüyor ama babamýn gözü en pahalýlarýnda. Sekiz gün Medine`de kaldýktan sonra Mekke`ye hareket ederler, Mekke`ye varýnca otobüsleri
Mekke dýþýnda býraktýrýrlar, çölün yüzü sanki bir þehir olur. Babam ise
Mekke`ye varýrsam 1 gün oruç tutacaðým diye niyetlenir herkes hacarap
aman niyetlenme dedikleri halde dediðini yapar. O zaman hacýlarýn çoðu
çadýrlarda ve otobüslerde kalýyor, hatta bir çoðunu akrep sokuyor. Otobüsün sahibi babama:
- Hacarap madem niyetlendin sen
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
DOSYA
ÖZEL
KÖÞE
HESSEN
Ekim-Oktober 2006
Aralýk-Dezember
2006/ Ramazan
Zi`l Hicce1427
1427
burda otobüsün yanýnda kal biz sana
buz getiririz der. Ama babam dinlemez Mekke`ye gidip Kabe`yi ziyaret
eder. Tabiki dili bir karýþ dýþarda kendini otobüslerin yanýna zor atar. Biraz
sonrada olay patlak verir. Þöyleki bizim hacýnýn biri otobüsün içinde koltuðun altýnda, eski pompalý gaz ocaðý
ile pilav piþirmek ister, ama koltuk
ateþ alýnca, ateþ otobüsü otobüsde
otobüsleri ateþe verir, panik her tarafý
sarar babamda olayý görünce 4 otobüs
kurtarýr. Olayý duyan otobüs sahipleri
olay yerine koþar, tabii babamýn patronu da bakarki otobüsün külleri orda, cark bayýlýr, babama getirdiði buzda elinde buzu patronu ayýltmak için
kullanýrlar. Babamý otobüsleri kurtarýrken gören bir vatandaþ hemen patrona koþar ve hacarap þu tepenin ardýnda der. Babamýn yanýna koþarlar,
babam biraz naz yapar ama patrondan
parayý koparýr. Öbür otobüslerin sahipleri babam sormadan verirler parayý, o zamanki kýralda bahþiþ verince
babamýn bayaðý parasý olur. Hac tamamlanýnca tekrar Medine yolu görülür. Medine`ye yakýn bir yerde babam
otobüsü durdurur, orada hacýlara bir
nutuk atar, iþte sizin bütün dertlerinizle uðraþtým, pisliklerinizi temizledim,
þimdi hacý oldunuz, hakkýnýzý helal
etmemi istiyorsanýz eller cebe der, birazda onlardan toplar, eh kendini zengin gibi hisseder. Medine`ye gelince
teyzesiyle çarþýya çýkarlar, babam hep
en pahalýsýndan almak isteyince teyzem:
- Vallah para yok hacý yahu sen niye anlamaz yahu deyince, babam parayý çýkarýr ama bu sefer de daha çok
kýzarak:
- Sen hýrsýz oldun ayýp yahu nerden çaldý ALLAH`tan korkmaz sen.
- Teyze ben hýrsýz deðilim haberleri dinlemedin mi yangýn çýktý ben de
dört otobüs kurtardým ordan kazandým deyince, teyzem rahatlar. Alýþ veriþten iki gün sonra da yola çýkarlar.
Dönüþ Irak üzerinden Türkiye`ye,
Iraktaki ziyaretleri de ziyaret ede ede
gelirler. Tabii o zamanlar hacýlar özellikle karþýlama törenleri ile karþýlanýr.
Baþta Müftü olmak üzere büyük önem
verilir hacýdan gelenlere. Tabii hacýlarýn içinde babam da var, ama bizim
Karaman`ýn müftüsü hala kara müftü,
esas mesele ise þu: (Zamanýn birinde
babam bu kara müftünün bahçesinden
elma çalýp satarak sinemaya gitmeyi
bir arkadaþý ile kafaya koyar. Arkadaþý bahçenin dýþýnda nöbetçi kalýr ba-
bam içeri girer. Yeteri kadar elma alýr
ama orda birde sulama havuzu var.
Babam girer havuza ama üzerinde
birþey yok, yanýnda da kimse yok. Biraz yüzdükten sonra suyun içinde kara müftünün yansýmasýný görünce, ne
yapacagýný bilemez ve patlatýr iftirayý:
- Ana Karamüftü beni öldürecek.
Karamüftü ise:
- Tövbe estagfirullah deyip bahçeyi terkeder, babamýn istediði de bu ya
hemen üstünü giyer ve kaçar.) Ýþte o
kara müftü herkesi kucaklar sýra babama gelince hemen irkilir ve:
- Ülen sende mi, babam:
- Aman elini ayaðýný öpeyim affet
der, müftü de hadi neyse der ve böylece helalleþirler. Ertesi gün Maderi
Mevlana Camisine sabah namazýna
beni de götürmüþtü ben 7 yaþýnda
idim, caminin imamý bisikletçi Ali
efendi:
- Ey cemaat zengin hacca gidince
herkes ziyaretine gidiyor þu garip hacarap gidince kimse uðramýyor deyince bütün cemaat tebrik etmiþti. Ertesi
sene de Almanya yolculuðu baþladý.
Bu da baþka bir hikaye. Sürçü lisan
ettikse affola.
Cümle kardeþlerime selam ve dualarýmý iletir esenlikler dilerim.
T.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri
Müþaviri Sadi Arslan görevine baþladý
Diyanet Ýþleri Türk Ýslam Birliði’nin (DÝTÝB) Köln Genel Merkez binasýnda Almanya’da
görev yapan T.C. Baþkonsolosluk Din Hizmetleri Ataþeleri ile bir tanýþma toplantýsý yaptý.
T
.C. Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn yurtdýþý
din hizmetlerini deðerlendirmek, bölgelerdeki faaliyetlerle ilgili bilgi alýþ-veriþinde bulunmak ve daha iyi neler yapýlabilir sorusuna cevap bulabilmek gayesiyle düzenlenen
toplantý, T.C. Diyanet Ýþleri Baþkan Yardýmcýsý
Prof. Dr. Mehmet Görmez baþkanlýðýnda gerçekleti.
Toplantýya; Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Dýþ Ýliþkiler Dairesi Baþkaný Doç. Dr. Ali Dere, Berlin
Din Hizmetleri Ataþesi Seyit Ali Toprak, Düsseldorf Din Hizmetleri Ataþesi Mustafa Üstün, Essen Din Hizmetleri Ataþesi Ýbrahim Gündüz,
Frankfurt Din Hizmetleri Ataþesi Galip Akýn,
Hamburg Din Hizmetleri Ataþesi Rýdvan Nizamoðlu, Hannover Din Hizmetleri Ataþesi Meh-
met Emin Çetin, Karlsruhe Din Hizmetleri Ataþesi Dr. Dursun Aygün, Köln Din Hizmetleri
Ataþesi Hasan Çýnar, Mainz Din Hizmetleri Ataþesi Kemal Bal, Münih Din Hizmetleri Ataþesi
Mustafa Temel, Münster Din Hizmetleri Ataþesi
Þaban Özbudak, Nürnberg Din Hizmetleri Ataþesi Atýf Akþit, Stuttgart Din Hizmetleri Ataþesi
Cevdet Çelen katýldý.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Seite 25
DOSYA
DOSYA
13
25
Ekim-Oktober 2006
/ Ramazan
Aralýk-Dezember
2006
Zi`l Hicce1427
1427
Medeniyetler Ýttifaký
Oðuz ÜÇÜNCÜ
IGMG Genel Sekreteri
“
Tekrar tekrar altýný çizmeliyiz ki,
burada sorun ne Kur’an, ne Tevrat, ne de Ýnc il dir”. BM’nin yakýnda görevini devredecek olan Genel
Sekreteri Kofi Annan, Türkiye ve Ýspanya’nýn baþýný çektiði “Medeniyetler Ýttifaký” projesinin kendisine sunulan raporunu tartýþýlmayacak açýklýktaki bu sözlerle kabul etti.
Herþey, bilge insanlardan oluþan
20 kiþilik bir grubun yaklaþýk bir yýl
önce bir araya gelerek, Samuel Huntington’un tezi – veya kehaneti – olan
medeniyetler çatýþmasýný engellemek
amacýyla, dünya kamuoyuna, medeniyetler, kültürler ve dinler arasýndaki
çatýþma potansiyelini azaltacak bir
tedbirler dizisi sunmayý planlamalarýyla baþladý. Uzmanlar bunun için
belli aralýklarla toplandýlar, konularý
belirlediler, sivil toplumun temsilcileriyle görüþtüler ve çýkan sonuçlarý 39
sayfalýk bir rapor haline getirdiler.
Raporun içeriðinin tahminleri haksýz çýkarmadýðýný rahatlýkla söyleyebiliriz: Küresel sorunlarýn çözümü adýna
yeni bilgiler veya çýðýr açýcý teklifleri
sunma baþarýsýný, bu uzmanlarýmýz da
gösteremediler. Raporda, dünya kamuoyunda zaten bilinenlerin tekrarlanmasý ve en azýndan ayný þeyleri
tekrar yazmak için neden böyle ayrý
bir kurula ihtiyaç vardý sorusunu adeta haklý çýkaran bilgilerin biraraya getirilmesinden daha öteye gidilememiþ.
Ýçinde yaþadýðýmýz dönemde vuku bulan sorunlar, Filistin’de olduðu gibi,
dinî veya kültürel olmayan ve gerçekte siyasî sorumlular tarafýndan çözülmesi gereken siyasî sorunlardýr. Kabulü mümkün olmayan bir iþgal politikasýnýn, küresel yoksulluðun, demokrasi
ve insan haklarý noktalarýnda bariz
ikiyüzlülüðün arasýnda sýkýþýlýp kalýndýðý bir ortamda, dinin de terör ve þiddet için istismar edilebileceði þüphe
götürmez bir gerçektir. Bu durumdan
o din sorumlu tutulamaz. Hal böyle
iken bir dinin mensuplarýnýn, kendilerini sürekli savunma zorunda kalmalarý ise olayýn asýl katlanýlamaz tarafý.
Bu inisiyatifin çalýþmalarý gerçekte
daha kurulma aþamasýnda talihsizdi
ve ortaya çýkan sonuçlar da bunu gös-
terdi zaten. Daha isimlendirmeyle
baþlýyor zincirleme düþünce ve strateji hatalarýný içeren uzun liste. Belli ki
“Medeniyetler Ýttifaký” isminin tercih
edilmesiyle Huntington’un tezine muhalif olunduðu vurgulanmak istendi.
Ancak bu isimlendirmeyle Birleþmiþ
Milletler’in kuruluþ gayesinin adeta
yok sayýldýðý düþünülmedi; zira Birleþmiþ Milletler, zaten bahsedilen ittifakýn ta kendisidir ve bize göre daha
alt bir gruba veya inisiyatife zaten ihtiyaç da yoktu.
Huntington tarafýndan gelecekte
çatýþma taraþarý olarak belirlenen, Ýspanya Baþbakaný Zapatero’nun temsil
ettiði Batý dünyasý ve Türkiye Baþbakaný Erdoðan’ýn temsil ettiði Ýslam
dünyasýnýn ön plana çýkmasýyla, Huntington’un temel tezi olan medeniyetler çatýþmasý, BM tarafýndan hiçte tartýþmaya açýlmýyor, aksine biraz da çaresiz bir þekilde, zaten adým adým yaklaþan bir çatýþmanýn engellenmesinin
yollarý aranýyor.
Böylece tüm taraflar, kendilerini
bir taraftan sözümona küresel terör
tehdidi altýndaki “Batý”nýn, “Ýslam
dünyasýna” yönelik korkularýný ve endiþelerini dillendirdiði, diðer taraftan
da “Ýslam dünyasýnýn” “Batýnýn” korkularýný kuvvetli bir biçimde dindirme
çabasý içine girdiði bir senaryo içerisinde buldular.
Daha da önemlisi sözkonusu Medeniyetler Ýttifaký, pratikte iþlevi olmadýðýný zaten gösterdi. Ne karikatür
krizinde, ne de Filistin ve Lübnan’daki savaþlarda krizden baþarý ile çýkmanýn yollarýný gösteremediler. Zira Birleþmiþ Milletler, kriz dönemlerinde
alýþýlagelmiþ yollara baþvurarak, olaylarý güvenlik konseyine býrakmayý tercih etti. Zapatero ve Erdoðan’ýn gazete ilanlarý tarzýndaki mesajlarý neredeyse etkisiz kaldý ve taraþarýn hiçbirisi de onlardan birine aracý rolünü
vermeyi düþünmedi.
Uzman gurubunun düþünceleri
farklý olsa da, durum þundan ibaret:
Allianz der Zivilisationen
„Wir sollten zu Beginn nochmals beteuern und unterstreichen, dass das Problem weder der Koran, noch die Tora oder
die Bibel ist.“ Mit diesen deutlichen Worten nahm der scheidende Generalsekretär der Vereinten Nationen, Kofi Annan,
den Abschlußbericht der als „Allianz der Zivilisationen“
bezeichneten UN-Initiative unter spanisch-türkischer
Federführung in Istanbul entgegen. Eine 20-köpfige
Expertengruppe war vor ca. einem Jahr angetreten, um der
Weltgemeinschaft einen Maßnahmenkatalog an die Hand zu
geben, der das Konfliktpotential zwischen den Zivilisationen,
Kulturen und Religionen entschärfen sollte, um den von
Samuel Huntington prophezeiten Zusammenprall selbiger zu
verhindern. Und so haben sich die Damen und Herren der
Expertengruppe in regelmäßigen Abständen getroffen,
Themenfelder abgesteckt, sich mit Vertretern der
Zivilgesellschaft ausgetauscht und ihre Erkenntnisse in einem
39-seitigen Bericht zusammengefasst.
Die Lektüre des Berichtes offenbart, was man im Vorfeld
auch vermutet hat: Neue Erkenntnisse oder gar bahnbrechende Vorschläge für die Lösung globaler Konflikte haben auch
diese Experten nicht zu bieten. Sie fassen noch einmal
Binsenweisheiten zusammen, die der Weltöffentlichkeit ohnehin geläufig waren und die zumindest die Frage rechtfertigen,
warum noch ein gesondertes UN-Gremium notwendig war,
um diese erneut zusammen zu fassen. Tatsächlich sind die
Konflikte unserer Zeit, allen voran der Palästina-Konflikt,
keine religiösen oder kulturellen Konflikte, sondern politische
Konflikte, die dann auch von den politisch Verantwortlichen
gelöst werden müssen. Dass in einer Gemengelage von unhaltbarer Besatzungspolitik, globaler Armut und Doppelmoral in
Fragen von Demokratie und Menschenrechten auch die
Religion als Argumentation für Terror und Gewalt missbraucht
werden kann, steht außer Frage. Dennoch trifft sie keine
Schuld und umso schlimmer ist es, dass sich die Angehörigen
einer Glaubensgemeinschaft immer wieder rechtfertigen müssen.
Nein, die Arbeit dieser Initiative stand seit ihrer Gründung
tatsächlich unter keinem guten Stern und entsprechend
bescheiden sind die Ergebnisse. Schon mit der Namensgebung
beginnt die lange Liste der begangenen Denk- und
Strategiefehler. Offensichtlich wollte man schon mit dem ausgewählten Namen „Allianz der Zivilisationen“ einen
Kontrapunkt zum Huntington´schen Ansatz setzen. Aber mit
dieser Namensgebung führt man den Gründungsgedanken der
Vereinten Nationen praktisch ad absurdum. Die Vereinten
Birleþmiþ Milletler’in, medeniyetler
arasý barýþý kendine dert edinen, medyayý mercek altýna alan veya gençlerin
karþýlýklý olarak deðiþimini destekleyen, ne bir yeni kurula ne de ilave bir
yüksek temsilciye ihtiyacý vardýr.
BM’nin ihtiyacý, daha çok, yetkin bir
genel kurul yanýnda, veto hakký olmayan tüm milletlerin meselelerini eþit
bir þekilde dikkate alan ve insan haklarýný ihlal eden ülkelere karþý istisnasýz yaptýrým uygulatan reforme edilmiþ bir güvenlik konseyidir.
Bir yýl devam eden “sýký” çalýþmanýn ardýndan bizce sadece sembolik
birkaç kare ve taraþarýn Ýstanbul’daki
tarihî Çýraðan Sarayý’nda ortaya koyduklarý dinler ve kültürler arasý iyimserlik ve birlik gösterisinin medya
aracýlýðýyla þu anki karmaþýk durumu
olumlu etkileyebilmeye dair ümit kalýyor. Dünyadaki çatýþma bölgelerinden bize hergün ulaþan haberlere baktýðýmýzda, zaten çoktan sönmüþ olan
bir umut bu
Nationen sind – wenn überhaupt - die besagte Allianz; einer
weiteren Untergruppe oder Initiative bedurfte es aus unserer
Sicht nicht.
Darüberhinaus unterstreicht die Fokussierung auf die von
Huntington als zukünftige Konfliktparteien benannten Akteure
westliche Welt, vertreten vom spanischen Ministerpräsidenten
Zapatero und islamische Welt, vertreten vom türkischen
Ministerpräsidenten Erdo¤an, dass man auf Seiten der UN die
grundsätzliche Einschätzung Huntingtons eigentlich nicht in
Frage stellt, sondern, auch ein wenig verzweifelt, nach Mitteln
und Wegen sucht, den sich anbahnenden Zusammenprall vielleicht doch noch zu verhindern. Somit haben sich alle
Beteiligten unweigerlich in ein Szenario begeben, in dem auf
der einen Seite der vom globalen Terror bedrohte „Westen“
seine Ängste und Befürchtungen vor der „islamischen Welt“
thematisiert und in dem auf der anderen Seite die „islamische
Welt“ krampfhaft versucht, dem „Westen“ seine Angst zu nehmen.
In der Praxis hat sich die Allianz ohnehin nicht bewähren
können. Weder im Karikaturenstreit, noch in der kriegerischen
Auseinandersetzung in Palästina bzw. Libanon ist es den
Beteiligten gelungen, Wege aus der Krise aufzuzeigen. Die
Weltgemeinschaft hat sich naturgemäß lieber auf ihre bewährten Instrumente zur Krisenbewältigung, also auf den
Sicherheitsrat verlassen. Appelle von Zapatero und Erdo¤an in
Form von geschalteten Zeitungsanzeigen verhallten nahezu
wirkungslos und gar eine Mittlerrolle hat ihnen keine der
Konfliktparteien zugedacht.
Auch wenn es die Expertengruppe anders sieht: Die
Vereinten Nationen brauchen weder dieses Gremium, noch
einen weiteren hohen Repräsentanten, der sich um den Frieden
zwischen den Zivilisationen kümmert, den Medien auf die
Finger schaut oder den Jugendaustausch fördert. Sie braucht
vielmehr eine handlungsfähige Vollversammlung und einen
reformierten Sicherheitsrat, der die Belange aller Nationen
ohne Vetoblockaden berücksichtigt und so beispielsweise diejenigen, die fundamentale Menschenrechte mit Füßen treten
ausnahmslos sanktioniert und ächtet.
Nun, was nach einem Jahr „harter“ Arbeit bleibt, ist viel
Symbolik und die Hoffnung, dass die von den Beteiligten vor
der historischen Kulisse im Çýraðan Palast in Istanbul so
offensiv an den Tag gelegte Zuversicht und Eintracht zwischen
Religionen und Kulturen über die Massenmedien die aktuelle
Stimmungslage positiv beeinflussen könnte. Eine Hoffnung,
die im Angesicht der Bilder, die uns tagtäglich aus den
Konfliktherden dieser Welt erreichen, schon verpufft ist.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
26
14
Seite 26
DOSYA
FAALiYET
HABER
Ekim-Oktober 2006
Aralýk-Dezember
2006/ Ramazan
Zi`l Hicce1427
1427
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Darmstadt’ta Gönül Sohbeti Muhteşemdi
• M. Ö. Kutlu - Darmstadt
GMG Hessen Bölgesi Gençlik
Teflkilatı, “Gönül Sohbetleri”
projesinin mübarek Ramazan
ayın›n ard›ndan hazırlanmıfl olan
pro¤ramlar dizisinin üçüncüsünü
Darmstadt flehrinde düzenledi. Yats›
namaz› sonrası uzak ve yakından
pro¤rama yetiflen gençler, zengin
manevi havadan doya doya tattılar.
IGMG Hessen Bölgesi Gençlik Teflkilatının sundu¤u “Gönül Sohbetleri” sinevizyonlarıyla, sürpriz hatipleriyle, genç Maide-i Kur´an-ı Kerim okuyucular›yla ve canlı ilahileriyle, Asr-ı Saadetten esintileri ve
zikri flerifiyle yine muhteflem bir atmosferde geçti.
Yüzlerce genç erkek ve han›m›n
katılımıyla gerçeklefltirilen pro¤ram
Hessen´in genç karilerinden olan E.
Abdulkerim´in güzel Kur’an tilavetiyle baflladı. Ev sahibi Gençlik Baflkanının kısa selamlama konuflmasından sonra gündemde sürpriz hatiplerin kısa kısa konuflmaları yer al-
I
dı.
IGMG Genel Baflkanı Yavuz
Çelik Karahan baflta olmak üzere,
IGMG Hessen Bölge Baflkanı Mehmet Atefl, IGMG Hessen Bölgesi
Gençlik Teflkilatı Baflkanı Hakan
Bayhan, AIF Gençlik Teflkilatı Baflkanı Abdi Tafldö¤en ve Gazeteci
Yazar fiakir Tarımın sırayla mikrofona ça¤ırıldı¤ı pro¤ramda sayın hatipler Allah (cc) ın geçmifl mübarek
Ramazan ayında sadık kulları için
ne gibi nimetler hazırladı¤›n› açıkladılar. IGMG Genel Baflkanı Yavuz
Çelik Karahan ayrıca kendi gençlik
döneminden anektodlar anlatarak
Milli Görüfl hareketinin o günlere
bakarak çok güzel geliflti¤ini ve Allahın izniyle daha da parlak günler
yaflayaca¤ını açıkladı. IGMG Genel
Baflkanından daha sonra söz alan
Avusturya-2 Bölge Gençlik Baflkanı
ve Avusturya eyalet Müftüsü A.
Tafldö¤en ise Peygamberimizin Hadis-i fierifine dayanarak müslümanlarının yafladı¤ı acı dolu günlerinin
geçici oldu¤unu, bu zor günlerden
sonra yine bir Asr-ı Saadet döneminin inananları bekledi¤ini müjdeledi. Bu ufuk açıcı sözlerden sonra
gündemde ‘Grup Anadolu Gençlik’in canlı ilahileri vardı. ‹lahiler
eflli¤inde Asrı saadet bölümüne girifl
yapan gençler Avusturya-2 Bölgesi´nden katılan ‘Rüya Tiyatro Ekibi’nin sundu¤u ‘40 yaflındasın’ fiiiriyle ve ‘Peygamberimizin son 13
günü’nü anlatan sunuflla Pro¤rama
katılan gençlere Asrı saadet dönemini yaflatmıfl oldu. Genç katılımcıların pro¤ramın bu bölümünde Peygamber aflkından gözyafllar›n› tutamad›klar› gözlerden kaçmadı. Yüksek manevi havaya dalan gençler
Bölge Gençlik Baflkanının önderlik
etti¤i zikiri flerifle devam ettiler. Zikirlerin en efdali olan Kur´an tilavetiyle bafllayan bu bölümde Hessenin
genç Karileri K. ‹rfan ve A. Bünyamin güzel sesleriyle okudukları Surelerle katılımcıları duygulandırdılar. Salavatlarla, ‹lahilerle, dualarla
ve Allah´n güzel isimlerinin anılmasıyla devam eden zikir bölümü genç
Karî K. Kürflatın okudu¤u Kapanıfl
Kur´an-ı Kerim´i ile tamamlandı.
Daha sonra ev sahibi flubenin yemek
ikramına katılan gençler pro¤ramdam mutlu bir flekilde ayr›ld›lar.
Bölge Gençlik Baflkanı uzaktan
ve yakından katılan tüm misafirlere
teflekkür etti. Baflkan Darmstadt Polis teflkilatınınada pro¤ram için gösterdi¤i anlayıfltan dolayı ayrıca teflekkürlerini ifade etti.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Gençlik Meselemiz
Göçün 45.yýlýný idrak ettiðimiz bugünlerde, Batý Avrupa Türklerinin
muhakkak ki birbirinden önemli, çözüm bekleyen meseleleri vardýr. Ýster
evlat sahibi olsun, ister olmasýn; mesuliyet taþýyan her Türkün en öncelikli derdi; bu coðrafyada yetiþen ve yetiþmekte olan Türk gençlerinin mevcut durumlarýdýr.
Almanya’da her sene Türk annebabadan yaklaþýk 37.000 çocuk dünyaya gelmektedir. Zamanla bir taraftan aile yuvasýnda emekleyerek yürümeði, Türkçe konuþmayý öðrenen çocuk, diðer taraftan yaþadýðýmýz yerli
toplumla tanýþmaya, çocuk yuvasýnda
(Kindergarten) baþlar. Burada büyüyen çocuk, ilk defa içinde bulunduðu
ortamýn farkýna çocuk yuvasýnda varýr. Evdeki lisanla oradaki lisanýn, eðitimin, farklý deðerlerin ve hatta yemeklerin bile farklýlýðýný ilk defa orada farkeder. O içinde bulunduðu yeni
duruma zamanla alýþýr veya alýþtýrýlýr.
Ayný zamanda ilköðrenime önhazýrlýk
vazifesini de gören “Kindergarten”den sonra ilkokul döneminin baþlamasýyla Türk çocuðu bundan sonra
mevcut ortamýn yabancýsý deðildir.
Okul öncesi, takriben 5250 Türk
çocuðu anaokuluna (kindergarten) ve
2800 ise hazýrlýk sýnýfýna (Vorklasse)
baþlamaktadýr.
Aile yuvasý, çevre ve okul üçgenindeki çocuk, deðiþik geleneklerin
ve deðerlerin hakim olduðu iki deðiþik ortamda yetiþmenin zorluðunu yaþar. Bu dönem, çocuðun hem ailesinin
mensup olduðu azýnlýk toplum tarafýndan, hem de beraber yaþadýðý çoðunluk toplum tarafýndan kabul görme veya görmeme dönemidir. Þahit
olduðumuz olaylara ve yaþadýðýmýz
tecrübelere dayanarak söylemek gerekirse; meselâ, Almanya’da yetiþen bir
Türk genci, ailesi tarafýndan þartlý kabul görürken, yerli Alman toplumu
tarafýndan ise, sadece “yabancý” olarak kabul görüyor ve bu durum hissettiriliyor. Siz isterseniz buna, kabul
görmemek de diyebilirsiniz, ki Almanya gerçeðini yansýtan da budur!
Hem mensubu olduklarý Türk toplumunun hem de yerli toplumun baþýný aðrýtan ve tedbir alýnmazsa uzun
vadede daha da aðrýtacak olan nesillerimizle anlaþamýyoruz, çünkü onlarý
anlayamýyoruz ve onlar da kendilerini
niye anlayamadýðýmýzý anlayamýyorlar. Nesillerimizin bizimle olan irtibat
kopukluðu sadece anadil yetersizliðinden kaynaklanmýyor. Ýçinde ve
birlikte yaþadýðýmýz yerli toplumun
kültürel farklýlýktan kaynaklanan sosyal yapýsý ve eðitim sistemiyle içiçe
yetiþen çocuklarýmýza zamanýnda yapýlmasý gereken insani yatýrýmý yapamadýk.
Þayet yapabilseydik, 25.000 civarýnda çocuðumuz halk arasýndaki yaygýn deyimiyle, “Gerizekalýlar Okulu”,
Seite 27
DOSYA
DOSYA
Ekim-Oktober 2006
/ Ramazan
Aralýk-Dezember
2006
Zi`l Hicce1427
1427
Batý Avrupa’ya Türk Ýþgücü Göçünün 45. Yýlý Münasebetiyle
Gençlik ve Aile Meselemiz
Mahmut AÞKAR
“Sonderschule”ye gitmek mecburiyetinde kalmayacaklardý.
Baþka bir ifadeyle; taþa-topraða
ayýrdýðýmýz maddi kaynaklarýmýzýn,
enerjimizin ve onlardan daha önemlisi
zamanýmýzýn az bir kýsmýný evlatlarýmýzýn eðitim ve öðretimine ayýrabilseydik, mevcut durumla karþýlaþmayacaktýk.
Mevcut durumun
rakamlarla izahý
18-30 yaþ arasýndaki Türklerin,
-sadece %52’si herhangi bir okuldan veya meslek dalýndan diploma sahibi olurken,
-yine ayný yaþ grubunun, %33’ü
herhangi bir meslek sahibi deðildir.
Türk Gençlerinin %15’i Hauptschule’yi (ilköðrenim) bitirmeden okulu terk ediyor.
(Bu oran eski Yugoslavya’dan gelenlerde %21,4 ve Ýtalyanlarda
%15,5)
Ve bunlarýn sadece %4’ü üniversiteye gidiyor. 24.000 Türk üniversitelerde okumaktadýr ki, mevcut Türk
nüfusuna göre ise bu oran yaklaþýk
%10 civarýndadýr.
18-29 yaþ arasý çalýþanlardan ise,
dörtte biri (devlet kuruluþunda deðil,
özel sektörde) memur (Angestellte)
olabiliyor. 600 bin civarýnda Türk kökenli Alman vatandaþýna karþýlýk,
devlet memuru olanlarýmýzýn oraný
ise, %1’i geçmemektedir.
Yaklaþýk 408.000 Türk çocuðu Almanya’da okula gitmektedir. Bu, 21
yaþýn altýndaki Türklerin %49’u demektir.
Türk öðrencilerin
okullara göre daðýlýmý:
Vorklassen (hazýrlýk sýnýfý): 2800
Kindergarten (ana okulu): 5255
Grundschule (ilkokul): 186.535
Hauptschule (ilk öðrenim): 98.891
Realschule (Orta Okul): 31525
Gymnasium (Lise): 22249
Gesamtschule (Birleþik Okul):
31800
Abendschule (Akþam Okulu) ve
Kollegen (Kolejler): 3094
Sonderschule (Öðrenme Engelliler
Okulu): 24960
Schule mit mehreren bildungsgaengen (birden fazla öðrenim dalý):
1604
Toplam: 408713
(Not: Yukarýdaki rakamlar, 2001
yýlý verilerine aittir.)
Aileler açýsýndan Türk
çocuklarýnýn eðitim meselesi
Bir de aileler açýsýndan burada yetiþen nesillerimizin durumuna, T.C.
Aile ve Sosyal Araþtýrmalar Genel
Müdürlüðü’nün 2005 yýlýnda yaptýðý
kapsamlý araþtýrmadan aldýðýmýz rakamlarla bir göz atalým:
-Çocuklarýnýzýn Almanya’da yetiþmesi sizi endiþelendiriyor mu?
Evet: %59
Hayýr: %24,1
Cevapsýz: %16,5
Bu endiþenin sebebi sorulduðunda
ise ileri sürülen sebepler herkesi derinden düþündürecek derecededir:
Kültürümüzü öðrenememesi:
%81,7
Dini deðerlemizi öðrenememei:
%77,2
Uyuþturucu, alkol vs. Tehlikeler:
%65,1
Yabancý deðerler edinmesi: %47,6
Yabancý düþmaný gruplarýn
saldýrýsý: %39,9
Ýyi eðitim alamamasý: %40,4
Çocuklarýn aileden uzaklaþmasý:
%49,2
Çocuklarýn Türkçe okuma-yazma
konusunda (ailelere göre) durumlarý:
Çocuklar Türkçe okuma-yazma
konusunda sorun yaþýyorlar mý?
Evet: %20,7
Kýsmen: %37,9
Sorun yaþamýyorlar: %32,8
Cevapsýz: %20,8
Aile ocaðýmýzda görüp götürdüklerimizi birebir çocuklarýmýza aktarmaya gayret ederken, bu metotla baþarýsýz olduðumuzu, yer yer tepkiyle
karþýlaþtýðýmýzý gecikmeli olarak farkettik ama, yeni bir metot da geliþtiremedik. Aslýnda böylesi bir durum
karþýsýnda, çocuklardan önce ebeveynler çocuk eðitimi konusunda eðitilmeliydiler. Deðiþen sosyal çevreye
ve kültürel deðerlere raðmen eski usul
ebeveyn-çocuk münasebetleri bizi
tehlikeli bir noktaya getirdi.
Türk gençleri Alman yaþdaþlarýna
göre 3,5 kat daha fazla aileleri tarafýndan þiddete maruz kalýyorlar. (Kölnische Rundschau/dpa, 15.8.06)
Burada, “þiddet”ten ne anlaþýldýðýný, yani Türk ve Alman zihniyetine
göre farklýlýk gösterdiðini de gözönünde bulundurursak, bu oranýn epey
aþaðýlara düþeceðini görürüz. Nitekim
bir baþka araþtýrma, göçmen Türk ailelerinde ebeveyn-çocuk ihtilafý Alman ailelerine kýyasla daha az görülmektedir. (www.jugendhilfeportal.de)
Yerli-çoðulcu toplum içindeki pek
de içaçýcý olmayan þartlardaki konumumuz dikkate alýndýðýnda, bizden
sonraki nesillerimizin hem eðitim-öðretiminde, hem de kendinden haberdar olarak, þahsiyetli ve kimlikli yetiþmelerinde özel bir ilgi ve dikkat
sarfetmemiz gerektiði ortaya çýkacaktýr.
13
27
Bu yapýlmadýðý taktirde, durum
gittikçe aleyhimize geliþecek ve hem
yerli toplumun ve hem de bizlerin anlaþamadýðý, ayný zamanda “Almanyanýn Zencileri” Türk kökenli gençlerle
þimdikinden daha ciddi sýkýntýlar yaþayacaðýz.
Ýki kültür arasýnda yetiþen bu nesilleri, kurtarmak herkesten önce bizim vazifemizdir. Kanaatimizce tek
geçerli yol, iki dilli ve dolayýsýyla iki
kültürlü nesillerin yetiþmesi için, hem
ailelere, hem de resmi ve sivil kitle
kuruluþlarýmýza önemli görevler düþmektedir.
Azýnlýk olmanýn getirdiði dezavantajlarý kýsmen de olsa avantaja çevirebilmenin yolu, yerliden biraz daha fazla özelliðe sahip olmayý gerektirir. Bu da, geçerli bir diploma sahibi
olmak, daha fazla mücadele etmek ve
fedakârlýða katlanmak demektir. Bir
de bunlarýn yanýsýra, kökkültürünün
idrakinde olunmak mecburiyeti vardýr. Aksi halde, genç insan yörüngesini þaþýrma tehlikesiyle karþý karþýya
kalmasý kaçýnýlmazdýr.
Avrupalý Göçmen Türklerin
Ailevî Meseleleri
Yoksulluðun ne demek olduðunu
çok iyi bilen Anadolu Türkü namerde
muhtaç olmayacak kadar para biriktirip tekrar baba ocaðýna geri dönecekti. Belki aile içinde çalýþanlarýn artmasýyla kýsa zamanda daha çok tasarruf yapýlarak, bir an önce memlekete
dönüþ planlanabilirdi. Önce hatun
geldi ve ardýndan peyder pey çocuklar
ya geldi, ya da burada doðdular. Uzatmaya gerek yok, tahminler, hesaplar
tutmadý ve 45 yýlý geride býrakan
Türk, artýk buralý olmaya karar verdi,
daha doðrusu bu kararý vermek mecburiyetindeydi.
Birinci ve öncelikli hedefi para kazanmak olan Türkün düþüncesine göre, kendisinden sonra gelecek nesillere mal-mülk býrakmakla mesuliyet
yerine getirilmiþ olacak ve mutlu bir
aile yuvasýnýn temelleri atýlmýþ olacaktý. Makinalarla yarýþ edercesine
çalýþan aile büyükleri, zaman ve fýrsat
buldukça kendilerinin görüp götürdükleri aile kültürünü, gelenekleri,
millî ve dinî terbiyeyi de kendilerine
göre yetiþmekte olan aile fertlerine
vermeðe çalýþýyorlardý.
Evdeki kýz veya delikanlý evlenme
çaðýna geldiðinde ya buralardan uygun birini bularak veya Türkiye’deki
hýsým akraba çevresinden biriyle baþgöz ederek bu görevlerini de yerine
getirebilmek için azamî gayret gösterdiler.
Türk Göçmen Ailesinin birinci
nesli ve ikinci neslin büyük kesimi, istisnalar dýþýnda Anadolu’daki Türk
aile yapýsýna sadýk kalarak, bütün zorluklara raðmen, aile ocaðýný muhafaza ettiler
Fakat yeni yetiþen nesiller, buranýn
dilini, yolunu, yordamýný bilen, içinde
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Seite 28
28
14
yaþadýðý toplumun hayat tarzýnýn büyük çapta tesirinde kalarak yetiþmiþlerdi. Baþka bir kültür coðrafyasýnda
büyüyen bu nesillere, yarým-yamalak,
bazen zaman aþýmýna uðramýþ, buranýn þartlarýnda yetiþen gençlerin kavramakta zorlandýklarý ailevî deðerler
ya yeterince ve zamanýnda verilemedi
veya üslûb ve metodun yanlýþlýðýndan
dolayý, bütün iyi niyetli gayretlere
raðmen, baþarýlý olunamadý.
Batý Avrupa Göçmen Türk ailesinin þu andaki manzarasý; Üzeri yemyeþil çam aðaçlarý ve rengarenk çiçeklerle kaplý ama içinden fokur fokur kaynayan lavlarýn her an patlayacaðý bir yanardað gibidir.
Geliyorum diyen
tehlikenin sebebi:
Önce T.C. Aile ve Sosyal Araþtýrmalar Genel Müdürlüðü’nün araþtýrmasýnda Almanya’daki Türk ailesinin
genel durumuyla verileri aktararak
baþlayalým:
Çekirdek Aile: %77,7
Geniþ Aile: %9,6
Parçalanmýþ Aile: %6,5
Tek Kiþilik Hane: %4,7
Eþlerin Uyruðu:
Türk-Türk Vatandaþý: %72,1
Türk-Alman Vatandaþý: %15,5
Alman-Alman Vatandaþý: %3,9
Alman-Türk Vatandaþý: %0,7
Aslýnda tehlike çoktan beridir kapýya dayanmýþ ve aile ocaðýnýn sütunlarýný zorlamaktadýr. Anadolu’daki aile hayatýný týpa týp buraya aktarma
gayretleri, arzu edilen neticeyi veremezdi, çünkü sosyal hayat ve kültürel
deðerlerin bambaþka olduðu bir coðrafyada yaþýyorduk.
Küçük dünyamýz diyebileceðimiz
aile yuvasýnýn dýþýnda bambaþka bir
dýþ dünya vardý ve haneden ayaðýmýzý
dýþarý attýðýmýzda; okulda, iþyerinde,
sokakta alýþageldiðimizden öte bir hayat tarzý, deðerler manzumesi hâkimdi. Saðlam bir kültürel altyapýsý olmayanlar için kiþiyi uçuruma sürükleyecek o kadar cezbedici noktalar vardý
ki, kültürel kimliðinden habersizlerin
istikametlerini þaþýrmamasý neredeyse
mümkün deðildi.
Evliliðe aday gençlerimiz adeta iki
cami arasýnda binamazlar gibi, iki
kültür arasýnda gidip gelmektedirler.
Türk aile yapýsýný
DOSYA
DOSYA
Ekim-Oktober 2006
Aralýk-Dezember
2006/ Ramazan
Zi`l Hicce1427
1427
tehdit eden unsurlar
Biz, aile reisleri olarak, gençlerimizi evlendirirken, içinde bulunduðumuz þartlarý pek idrak edemeden ve
onlarý bu ortama ailevî deðerlerimizle
yeniden þekillendiremeden hazýrlýksýz
yakalandýk. Neredeyse resmî evliliklerin yerini hayat arkadaþlýklarýnýn aldýðý böylesi bir toplumda dünyaevine
giren genç çiftler, Türk aile hayatýnda
sýradan sayýlabilecek ihtilaflar karþýsýnda, ya çiftlerden birisi evi terk etmeðe veya avukatýn kapýsýný çalmaya
baþladýlar.
Belki, Anadolu’da olduðu gibi,
böylesi durumlarda sözü dinlenen aile
büyüklerinden veya dost çevresinden
birinin devreye girmesiyle aile içi barýþýn saðlanabileceði imkânýn da olmayýþý, bir yuvanýn daðýlmasýna sebebiyet vermektedir.
Türk aile büyüklerinin yaptýðý öldürücü hatalardan birisi de; aile içindeki anlaþmazlýklarý mümkün olduðunca örtbas etmeðe yeltenmektir.
“Aman el duymasýn! Aile namusumuza gölge düþmesin” derken, zamanýnda müdahele edilmemesi yüzünden,
bir de bakýyorsunuz ki masadan düþen
cam vazo gibi, aile yapýsý paramparça
olmuþ ve bir daha biraraya getirmek,
yapýþtýrmak mümkün deðil.
Yerine göre boþanmanýn kendisi de
bir çaredir. Ki, Hz. Peygamber Efendimizin kýzlarýndan bile boþananlar
olmuþtur. Belki de bu böylece ileride
vuku bulabilecek daha vahim olaylarýn önünü de kesmiþ oluruz.
Alman kaynaklarýna göre, Türk
eþler arasýnda boþanma oranlarý, son
10 senede %60 artýþ göstermektedir
ki, dehþet verici bir durumdur.
Alman medyasýnda sýk sýk gündeme gelen “Aile Ýçi Þiddet” abartýlarak
ve çarpýtýlarak verilse de, bu durumu
tamamýyla yok saymak da mümkün
deðildir. Bunun elbette ki deðiþik sosyal, kültürel ve maddi sebeplerinin
yanýsýra psikolojik sebepleri de vardýr.
Batý Avrupa Türk toplumu behemahal dernekler ve camiler bünyesinde Aile Danýþma Merkezleri kurmalý
ve buralarda, konusunda ehil insanlar
istihdam edilmelidir. Eþlerden birisi
veya ikisi de ihtilaflý durumlarda onlarý anlayabilecek, onlarýn güvenebi-
lecekleri, kendilerinden birisine içlerini dökmeðe þiddetle ihtiyaçlarý vardýr.
Almanlarýn “Eheberatung” veya
“Profamilia” gibi müesseselerine bizim insanýmýzýn müracaat etmesi, onlara ailevî sýrlarýný açmasý çok zor gelir.
Son yýllarda iyi niyetle ve biraz da
sosyal dayanýþma sergilenerek “ithal
damat veya gelin” diye bilinenlerle
yapýlan evliliklerde de bariz anlaþmazlýklarýn ortaya çýktýðýný görmek
mümkündür. Genç çiftlerden birsinin
Türkiye’de, diðerinin burada yetiþmiþ
olmasý, baþlýca anlaþamamazlýk sebebidir. Bunlardan birinin çok yakýn akraba çevresinden olmasý bile karý-koca uyuþmazlýðýnýn önüne geçemiyor,
çünkü birisi anavatanda diðeri deðiþik
bir kültür coðrafyasý olan Avrupa’da
yetiþmiþtir. Demekki Batý Avrupa
Türklerinde buranýn þartlarýndan kaynaklanan kendilerine özgü bir hayat
tarzý þekillenmektedir.
Bazen gereðinden fazla dýþ dünyaya açýlan Türk ailesi de, gereðinden
fazla içine kapanan Türk ailesi de
kendisine göre kýrmýzý çizgiler aþýldýðý taktirde istenmeyen hadislere vesile olabiliyor. Bunlardan birisi de, yaygýn adýyla “Töre Cinayetleri”dir. Muhafazakâr aile, böylesi durumlarda
dinî gerekçelerden hareket ederken,
diðer aile de, namus-þeref meselesi,
aile gururu, diyerek bölge kültürünün
özelliklerini yansýtýyor. Ýster din, ister
töre motifli olsun, cinayet adý üstünde
cinayettir ve asla tasvib edilemez. Fakat hangi etnik kökenden gelirse gelsin, Türkiye insanýnýn aile müessesine
verdiði deðer yargýlarý Batý toplumlarýndan çok farklýdýr.
KRV Eyaleti Uyum, Generasyon
ve Aile Bakaný Armin Laschet, 7.6.06
tarihli “Die Zeit” gazetesinde kaleme
aldýðý makalesinde þöyle diyordu:
“Göçmen ailelerindeki çocuk þefkati,
yaþlýlara karþý hürmet ve dinlerine
olan inançlarý gibi özellikler, bizim
(yerli) toplumumuz tarafýndan yeniden keþfedilmesi gerekir.”
Almanlarý imrendirecek derecede
köklü bir aile ocaðý görüntüsü vermiþ
olmamýz, bizi ne tatmin eder ve ne de
iyimser kýlar. Aile kurumunun çökmesiyle toplum hayatýnýn hangi darbeleri aldýðýný içinde yaþadýðýmýz ile-
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
ri sanayi toplumlarýnda görmek mümkündür. Aile ocaðýnýn daðýlmasýyla
baþlayan ferdiyetçilik (tek baþýna yaþama), millî-manevî deðerlerden
uzaklaþma, cemiyetin kabul ettiði
mukaddeslerin zamanla günlük sosyal-kültürel hayatýn dýþýna atýlmasý ve
Almanya’da olduðu gibi nüfusun hýzla gerilemesi’ herþeyden önce bir insan olarak bizi ciddi manada endiþelendirmektedir.
Almanya’da adeta yerden mantar
gibi biten kahvehaneler ki, bunlarýn
bir kýsmý kumarhane, alkol, uyuþturucu ve her türünden kanunsuz iþlerin
ve kiþilerin buluþtuðu yerlerdir, buralarda edinilen kötü alýþkanlýklar, aile
yuvasýnda geçirilmesi gereken, eþin
ve çocuklarýn hakký olan zamanýn
kahvehane köþelerinde heba edilmesi
de, eþler arasýndaki çatýþmalara vesile
olan sebeplerden birisidir.
Buradaki Türk aile yapýsýný olumsuz etkileyen; giderek artan yabancý
düþmanlýðý, iþsizlik, dil bilmeme, asimilasyonu aratmayacak derecede
uyum dayatmalarý ki, bu dayatmalar
genellikle kendi deðerlermizden feragat etme talebi ve niyetini taþýmaktadýr, gibi dýþ faktörler, bunlardan baþlýcalarýdýr.
Ýki deðiþik (Türk ve Alman) kültür
arasýnda olmanýn getirdiði tezatlar, ihtilaflarýn yanýsýra, aþaðýdaki oranlarda
da görülebileceði gibi, yabancý düþmanlýðý, iþsizlik ve yeterli dil bilmeme de, buradaki Türk aile yapýsýný
olumsuz yönde etkilemektedir.
Almanca yetersizliði: %30 ilâ %40
(eþlerin durumuna göre)
Yabancý düþmanlýðýndan menfi etkilenenler: %63,2
Ýþsizlik sorunu: %32,6
Coðrafyadan ziyade kültür farklýlýðýnýn getirmiþ olduðu þartlara altyapýsý ve hazýrlýðý olmadan kendi deðerlerinden kopma noktasýna gelmiþ Avrupalý Göçmen Türkün yeni nesil genç
çiftleri için aile hayatýný kazasýz belasýz devam ettirebilmek, gerek yerli
toplum ve gerekse mensup olduklarý
azýnlýðýn anlamakta zorlandýðý bir ortamda, kolay bir iþ olmadýðýný kabul
etmek ve ona göre kollarý sývamak
þarttýr.
Eyalet Mahkemesi: Baþörtüsü
fahri hâkimlik için engel deðil
B
ielefeld Eyalet Mahkemesi, fahri hâkimin (halk arasýndan atanmýþ fahri mahkeme üyesi) ceza davasý duruþmasý ve yemini esnasýnda baþörtüsü
takabileceðine karar verdi (Az.
3221 b E H 68).
Kararda, sözkonusu þahsýn Alman mahkemelerinde hâkim asistanlar için kýyafet düzenlemesi olmamasý nedeniyle, fahri hâkim listesinden silinemeyeceði belirtildi.
Mahkeme kararýnda ayrýca seçilmiþ hâkim asistanýnýn baþörtüsü
etrafýnda yapýlan tüm tartýþmalar
nedeniyle kendisinin istifa edemeyeceði de kaydedilirken, “Hâkim
asistanlýðý görevlendirmesi sadece
gerekçelendirilebilen nadir durumlarda reddedilebilir” denildi.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Hayat
Seite 29
DOSYA
BiLDiRGE
13
29
1. Uluslararası Millî Görüş Sempozyumu’nun nihai bildirisi Ankara’da açıklandı
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Ekim-Oktober 2006
/ Ramazan
Aralýk-Dezember
2006
Zi`l Hicce1427
1427
İnsanlığın kurtuluş reçetesi
Saadet Partisi Genel
Başkanı ve ESAM Genel Başkanı Recai Kutan tarafından açıklanan bildiride, bugün yeryüzünü ifsad
eden ırkçı emperyalizme karşı Müslümanların nasıl bir tavır belirlemesi gerektiği ortaya kondu.
Ekonomik ve Sosyal Araflt›rmalar Merkezi’nin (ESAM) 28–29 Ekim 2006 tarihlerinde ‹stanbul Dedeman Otel’de düzenledi¤i I. Uluslararas› Milli Görüfl Sempozyumu’nun nihai bildirisi Ankara’da ‹lci
Otel’de aç›kland›. Bildiride, Milli Görüfl’ün öngördü¤ü D-8, D-60 ve D-160 projelerinin gerçeklefltirilmesiyle kurulacak Yeni Bir Dünya çal›flmalar›n›n h›zland›r›lmas› gerekti¤i belirtilerek, ‹slam dünyas›n›n
art›k kendi para birimini, para-kredi ve sigorta sistemini oluflturmas› gerekti¤ine dikkat çekildi.
konomik ve Sosyal Araflt›rmalar Merkezi’nin (ESAM)
28–29 Ekim 2006 tarihlerinde
‹stanbul Dedeman Otel’de düzenledi¤i, I. Uluslararas› Millî Görüfl Sempozyumu’nun nihai bildirisi aç›kland›. ESAM Genel Baflkan› ve Saadet
Partisi Genel Baflkan› Recai Kutan taraf›ndan Ankara ‹lci Otel’de düzenlenen bas›n toplant›s›yla aç›klanan bildiride, yeryüzünde ›rkç› emperyalizmin ç›kard›¤› fesad›n Müslümanlar›n
ortak tav›r almalar›yla yenilgiye u¤rayaca¤› belirtildi.
Bas›n toplant›s›na Malezya ‹slam
Partisi Genel Baflkan› Abdulhadi
Awang, Saadet Partisi Genel Baflkan
Yard›mc›lar› Temel Karamollao¤lu,
Ömer Vehbi Hatipo¤lu, Ertan Yülek
ve Mete Gündo¤an, Genel Baflkan
Dan›flman› Ahmet Tekdal, G‹K Üyeleri fieref Malkoç, Oya Akgönenç ve
Muhammed Mugisuddin de kat›ld›.
Recai Kutan’›n aç›klad›¤› nihai
bildiri flöyle:
28-29 Ekim 2006 tarihlerinde ‹stanbul Dedeman Otel’de Ekonomik
ve Sosyal Araflt›rmalar Merkezi
(ESAM) taraf›ndan düzenlenen 1.
Uluslararas› Millî Görüfl Sempozyumu’na yurt d›fl›ndan 21 ülkeden 56
delege ve ülkemizden de 147 delege
kat›ld›. Bu sempozyumun hedefi, yeryüzünde ezilip sömürülmekte olan 5
milyar insana, "Yeni Bir Dünyan›n
E
Kurulufl Projesi"ni, "Millî Görüfl Medeniyet Projesi"ni sunmak, "Irkç›
Emperyalizm Anlay›fl›" yerine "Millî
Görüfl" zihniyetini tan›tmak, "Sömürüye, Köleli¤e ve Vahflete Hay›r" diyecek bir cephenin kurulmas›n› sa¤lamakt›. Eski Cumhurbaflkan›, baflbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, ilim
adamlar›, ifl adamlar› ve gazetecilerden oluflan delegeler "Millî Görüfl"
ile ilgili konuflmalar yapt›lar. "Millî
Görüfl"ün, sadece bir siyasi partisinin
savundu¤u bir görüfl olmad›¤›n›, as›rlar boyunca dünyaya bar›fl, huzur,
adalet ve refah getiren bir görüfl oldu¤unu belirttiler. Selçuklu ve Osmanl›
devletinin uygulamalar›ndan örnekler
verdiler. Türkiye Cumhuriyeti’nin
54. Hükümet’inin Baflbakan› ve Millî
Görüfl Hareketi’nin Lideri muhterem
Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN da,
Millî Görüfl kavram›n› aç›klayan konuflmas›nda Millî Görüfl’ün tarih boyunca ortam haz›rlad›¤› geliflmeleri
ve bir medeniyet projesi olarak kurmay› hedefledi¤i "Yeni bir Dünya"
projesini izah etti. Befleriyetin karfl›
karfl›ya kald›¤› felaketleri aç›k bir ifadeyle ve örneklerle anlatt›.
Oluflturulan dört komisyonda yeryüzünde ›rkç›-tekelci mihraklar›n fesat planlar› ve bir ›slah hareketi olarak Millî Görüflün öngördü¤ü ›slah
tedbirleri tart›fl›ld›. Komisyonlarda
al›nan kararlar ve tavsiyeler 29 Ekim
2006 tarihinde ö¤leden önceki oturumlarda tart›fl›larak afla¤›da belirtilen kararlar ve ilkeler oybirli¤i ile kabul edildi:
Islah hareketi olarak
Millî Görüfl
Bir medeniyet projesi olarak Millî
Görüfl, adaleti esas alan hak merkezli
bir dünya görüflüdür.
Bu görüfl, bar›fl ve dayan›flmay›
esas alan anlay›fl› yans›tmaktad›r.
Millî Görüflün temeli, sevgi, flefkat, bar›fl ve kardeflliktir. Kaba kuvveti, menfaati de¤il hakk› üstün tutan
ve 6 milyar insan›n hepsinin saadetini
isteyen görüfltür.
K›saca, Gayesi bütün insanl›¤›n
huzur ve saadetidir. Bu yüce amaca
bar›fl ve demokrasi yoluyla ulafl›laca¤› her ortamda ve platformda vurgulanm›flt›r.
Bar›fl, özgürlük, adalet ve iyilik
çerçevesi içinde insanlar aras›nda
yard›mlaflma ve dayan›flmay› benimser.
Bask›, haks›zl›k, yalan ve kötülükte uzlafl›lmayaca¤› ilkesi temel bir ilkedir.
Millî Görüfl, milli ba¤›ms›zl›¤›
esas al›r. Irkç›l›¤›n, bask› ve tahakkümcülü¤ün ve sömürgecili¤in her
çeflidini ret eder.
Millî Görüfl, temel hak ve özgürlükleri her çeflit s›n›rlamalar›n d›fl›nda
tutar.
Temel insan haklar›n›n s›n›rland›r›lmas› veya k›s›tlanmas›, hiçbir zaman ve ortamda pazarl›k konusu edilemez.
Millî Görüfl prensiplerinin net ve
aç›k bir flekilde insan›m›za ve bütün
befleriyete anlat›lmas›na bugün her
zamandakinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktad›r.
‹fsat sistemi olarak
Irkç›-Tekelci Kapitalizm
Kuvveti hak nedeni kabul eden ve
menfaati için di¤er ülkeleri sömürmeyi ve iflgal etmeyi ilke edinen Irkç›-tekelci Emperyalizm, bugün yer yeryüzünü ifsat etmektedir. Yapay çat›flmalara yol açmakta ve dünya kaynaklar›n› sömürerek insanl›¤›n üçte ikisini yoksullu¤a ve sefalete mahkum etmektedir.
Son 200 y›l›, bat› medeniyetinin
küreselleflerek egemen oldu¤u bir dönem olarak sayabiliriz.
Evet, bu dönemde yeryüzünü bat›l›lar flekillendirdi. Haritalar› bat›l›lar
çizdi, dolayl› veya do¤rudan bu co¤rafyada ki ülkelerde yönetici kadrolar›n oluflumunda bat›l›lar belirleyici
oldu 1920’li y›llara kadar dünya co¤rafyas›n›n büyük bir bölümü bat›l›lar
taraf›ndan iflgal edildi. ‹flgaller esnas›nda ac›mas›zca katliamlar, iflkenceler, soyk›r›mlar yap›ld›. Yüzy›llar boyu iflgal alt›ndaki ülkelerde yaflayan
halklara bat›n›n de¤erleri afl›land›.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
30
14
Çekilmek zorunda kald›klar›nda da,
geriye, Bat› de¤erlerini kal›c› k›lacak
tedbirler alarak çekildiler. Sonra da
kurduklar› Kukla Yönetimlerle dünya
halklar›n› sömürmeye ve yönetmeye
devam ettiler.
Asl›nda yeryüzünde cereyan eden
mücadele hak ve bat›l mücadelesidir.
Bu mücadelenin seyri bilinmeden
dünyada mevcut fesat planlar› ve ileriye yönelik projeleri do¤ru ve tutarl›
bir flekilde teflhis edilemez ve de¤erlendirilemez.
Bugün ›rkç›-tekelci mihraklar yalan ve yanl›fl bilgi ve haberlerle yeryüzünü ifsat etmektedir
Irkç›-tekelci emperyalizm anti-‹slamist kampanyalarla "‹slamofobia
ve ‹slamofaflist" gibi kavramlar› üreterek Müslümanlar› potansiyel tehlike olarak empoze etmeye çal›flmaktad›r. Bu izolasyon çal›flmalar› ile Müslümanlar olumsuz bir alana itilmek istenmektedir. Bu bask›c› politikalara
karfl› gösterilen tepkiler, baz› bat›l›
devletlerin agresif politikalar uygulamalar›na ortam haz›rlamaktad›r.
Amerika’da uygulanmaya konan
"PATR‹OT" kanunu bir bak›ma bask› ve sindirme kanunudur. Bu kanuna
göre flüphe üstüne mahkeme karar›
olmadan insanlar aylarca mahkemeye
ç›kar›lmadan hapishanelerde tutulabilmektedir ve bu uygulama bugüne
kadar sadece Müslümanlara karfl› yap›lm›flt›r.
Bu zalim emperyalistlerle bilerek
veya bilmeyerek iflbirli¤i yapan Müslüman ülkelerin yöneticileri, Müslümanlar üzerindeki bask›lar›n› artt›rm›fllard›r.
Irkç›-tekelci emperyalizm, II.
Dünya Savafl›’ndan sonra dünyada
bir çok uluslararas› kurulufllar kurmufl
ve küresel bazda iflbirlikçili¤i bu kurumlar yoluyla sürekli k›lm›flt›r.
Türkiye’de ve ‹slam dünyas›nda
iflbirlikçi çevreler, kendi görüfl ve düflüncelerine ço¤u kez resmi ideoloji
kisvesi giydirmekte zaman zaman rejimlerinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tehlikede oldu¤u imaj›n› oluflturmaya, ülkedeki sömürü düzeninin
devam›n› sa¤lamaya çal›flmaktad›rlar.
Müslüman ülkeler aras›ndaki ticaret hacmi çok düflüktür. Para-kredi-sigorta sisteminin yan› s›ra, rekabet,
kalite, verimlilik, ülke riski vb. gibi
faktörler, adeta ticareti engelleyici silah olarak kullan›lmaktad›rlar.
Bugün Müslümanlar›n öncelikle
kendi iflbirlikçilerine karfl› tav›r sergilememeleri, ‹slam âlemindeki zulüm
ve sömürü çarklar›n›n daha h›zl› dönmesine ortam haz›rlamaktad›r. Harici
zalimlerin zulmüne ortam haz›rlayanlar, yerli iflbirlikçilerdir.
‹flte insanl›k için çok tehlikeli olan
bu iflbirlikçili¤in kötülü¤ü ve çirkinli¤i ve iflbirlikçilerin ak›betleri net ve
Seite 30
DOSYA
BiLDiRGE
Ekim-Oktober 2006
Aralýk-Dezember
2006/ Ramazan
Zi`l Hicce1427
1427
aç›k bir flekilde kitlelere anlat›lmal›d›r. Müslümanlar, emperyalistlerle
yapm›fl olduklar› iflbirli¤inin ac› ak›betini en k›sa zamanda görmüfllerdir
ve göreceklerdir.
Müfsitlerin ‹slam ülkelerinde iflbirli¤i yapt›klar› çevrelerin yalan ve
desiseleri, aç›k ve fleffaf bir flekilde ve
demokratik uygulamalarla kitlelere
aktar›lmal›d›r.
Bugün Müslümanlar›n karfl› karfl›ya bulundu¤u yeniden sömürgelefltirme politikalar›n›n iki boyutu vard›r:
Birisi bat›l›lar›n uygulad›klar› PostModern sömürgecilik politikalar›; di¤eri ise Müslümanlar›n bu politikalara karfl› yeterince tav›r almamalar›d›r.
Yeryüzünde fesat ç›kartan ›rkç›,
tekelci mihraklar çok iyi organize olmalar›na ra¤men, asl›nda Hakk›n karfl›s›nda korkulacak derecede bir güç
de¤ildirler. Kartondan aslan mesabesinde olan bu güç, mazlumlar›n uyanmas› ve zulme karfl› ortak tav›r almalar›yla yenilgiye u¤rayacaklard›r.
Irkç› emperyalizm taraf›ndan tezgâhlanan 11 Eylül 2001 ve di¤er terör
olaylar›ndan sonra Bat› ile Müslümanlar aras›ndaki çat›flma, ‹slam
dünyas›na ve dünyan›n tamam›na teflmil edildi. Müslümanlar›n hidayet ve
feraseti sayesinde çok flükür ki zalimler bu amaçlar›na tam ulaflamad›lar.
Fakat bu tehlike hâlâ ‹slam dünyas›n›
Irak’ta oldu¤u gibi tehdit etmektedir.
Müslümanlar olarak kendi ülkelerimize ve ‹slam co¤rafyas›na ve hatta
bütün yeryüzüne sahip ç›kmal›y›z. Bu
›rkç› ve sömürgeci mihraklar yeryüzünde çevre kirlili¤i ve hatta tohumlar›n genleri ile oynayarak dünyadaki
do¤al dengeyi de tahrip etmektedirler. Bitki örtüsünü ve nesli ifsat etmektedirler. Bununla birlikte çevreci
olduklar›n› iddia etmektedirler. Söylemleri ile eylemleri aras›nda büyük
çeliflki bulunmaktad›r. Bu çeliflkili ve
çifte standartl› tav›rlar› dünyaya anlat›lmal›d›r.
Irkç›-tekelci emperyalizmin ‹slam’› tahrife yönelik gayretleri devam
etmektedir. "Light ‹slam" kavram› bu
çal›flmalar›n ürünüdür. Bu mahut çevreler, Light ‹slam anlay›fl›n› Müslümanlara benimsetmek için hile ve desiseler üretmektedirler.
Irkç› ve tekelci emperyalizm, toplumun temeli olan aileyi parçalayarak
sosyal fesad›n› sürdürmektedir. Millî
görüfl aileyi sosyal hayat›n temel birimi kabul eder. Bu kurumun güçlendirilmesini, sosyal politikalar›n temel
amac› sayar.
Islaha yönelik tavsiyeler
Parçalanan aileler, yetiflme ça¤›nda sa¤l›kl› aile ilgisinden mahrum
kalan çocuklar ve tüm bunlar›n topluma ç›kan faturas› da, ‘Irkç› Emperyalizm’in zulüm hanesine eklenmesi
gereken ifsad faaliyetlerindendir.
Oysa ‹slam’›n bütün insanl›¤a sun-
du¤u güzel örneklerden insanlar haberdar edilebilse, bu ifsad›n ve Irkç›
Emperyalizm’in y›k›c› faaliyetlerinin ortadan kald›r›lmas› mümkün
olacakt›r. Kad›n ve Aile Enstitüleri
kurulmal›. Bu Enstitüler arac›l›¤›yla
kad›nlar›n ve çocuklar›n e¤itilmesi
sa¤lanmal›d›r.
Irkç› ve tekelci emperyalizmin befleriyete yönelik iki büyük sald›r›s›ndan biri manevî/zihnî sald›r›d›r. Manevî ve zihnî sald›r›n›n hedefi, insanl›¤› zihnen ve fikren bunal›ma itmektir. Bu sald›r› bir bak›ma insan› ruhen
ve zihnen kölelefltirmektir.
‹kinci tahribat› ise teknolojik yenilikleri de kullanmak suretiyle sürdürmektedir. Kitle iletiflim araçlar› ve genel ad›yla medya, ifsad› yayg›nlaflt›rmak amac›yla baflvurulan en etkin
modern araçlardan say›lmal›d›r. Bu
kitle iletiflim araçlar› arac›l›¤›yla her
gün milyarlarca insan Irkç› Emperyalizm’in üretti¤i ve insanl›¤a sundu¤u
içi bofl, ham, düflündürmekten uzak
kavramlarla uyutulmakta; âdeta düflünme melekesi elinden al›narak, birer robota dönüfltürülmektedir. Kitle
iletiflim araçlar›nca büyülenmifl gibi
belli kavramlar› ve klifleleri tekrarlayan milyarlarca insan, Irkç› Emperyalizm’in buyru¤u alt›na girmektedir.
Millî Görüfl’ün ön gördü¤ü D-8,
D-60 ve D-160 projelerinin gerçekleflmesiyle kurulacak Yeni Bir Dünya
çal›flmalar› daha da h›zland›r›lmal›d›r.
Bugün dünyada bozguncu çevreler hayali tehlikeler üretmektedirler
ve adeta illüzyonizmle haks›z olanlar› hakl›, hakl› olanlar› da haks›z göstererek yeryüzünde fesat ç›karmaktad›rlar.
‹nsanlar›m›z, ülkelerinin sömürgelefltirilmesini engellemek ve haks›zl›klar› gidermek amac›yla "Ekonomik Ba¤›ms›zl›k" enstitüleri kurmal›d›rlar. Buralarda, adil bir ekonomik
düzenin nas›l oluflturulaca¤›na iliflkin
çal›flmalar yap›lmal›, küresel sömürüye karfl› milli ekonomiler desteklenmeli ve takviye edilmelidir. Kendi
kavramlar›m›za ve anlay›fl›m›za uygun iktisadi düflünceler, sistemler ve
modeller üretilmelidir. Sadece Bat›’n›n iktisat tarihi de¤il, kendi iktisat
tarihimiz araflt›r›lmal›, kendi düflün
kaynaklar›m›za dayan›lmal›d›r. Üretilecek modellerde insan faktörü ve
haklar a¤›rl›k merkezini oluflturmal›,
hiç kimse, ya da kesim model d›fl›
(sistem d›fl›) b›rak›lmamal›d›r.
Müslümanlar aras›nda, gerçek
"Ekonomik ‹flbirli¤i Teflkilatlar›" kurulmal›d›r. Müslümanlar›n birbirleri
ile ticari iliflkilerini gelifltirmeye yönelik bir envanter ç›kar›lmal›d›r. Bütün ülkelerin envanterleri ç›kar›l›p bir
bilgisayar program› çerçevesinde kullan›c›lar›n istifadesine sunulmal›d›r.
Ülkelerdeki ticaret/flirket mevzuat›
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
konusunda pratik bilgiler verilmelidir. Çeflitli fuar ve tan›t›m etkinlikleri
teflvik edilmelidir. Medya ve reklâmlara dikkat edilmeli, menfi reklâm ve
medyan›n etkisini k›racak düflünceler/tedbirler üretilmelidir.
‹slam Dünyas› kendi para birimini, kendi para-kredi sistemini ve kendi sigorta sistemini oluflturmal›d›r. Bu
hususlarla ilgili kurumlar›, kendi anlay›fl›na göre ihdas etmelidir. Bu kurumsal yap›y› koruyacak güvenlik
sistemlerini de efl zamanl› olarak gelifltirmelidir.
Üretim önemlidir, ancak tüketim
de üretim kadar önemlidir. Tüketimin
gücü kullan›labilmelidir. Baz› mal ve
hizmetlere karfl› ‹slam dünyas› tüketimden gelen güçlerini kullanarak ortak eylemler yapabilmelidir.
Yeni para birimi üzerinde, fikir
çal›flmalar›na flimdiden bafllan›lmal›.
Bu konuda, bütün ‹slam Co¤rafyas›nda uygulanabilecek flekilde yeni ve ifllevsel kurumlar gelifltirilmeli. Bütün
‹slam dünyas›nda benimsenecek bir
ortak para birimi gelifltirilmelidir.
Irkç› emperyalizm teknolojide
meydana gelen bütün geliflmeleri,
Müslümanlar›n aleyhine kullanmaktad›r. Müslümanlar daha ileri teknolojiye sahip olmak için çal›flmal› ve
teknolojiyi, befleriyetin hizmetine ve
yeryüzünde bar›fl ve adaleti sa¤lamak
amac›yla kullanmal›d›r.
Hak ve adaleti esas alan anlay›fl›
ifade eden Millî Görüfl Enstitüleri,
bütün ‹slam âleminde ve dünyan›n di¤er ülkelerinde kurulmal›. ‹nsanl›¤›n
iktisadi, ahlaki, ilmi ve siyasi sorunlar›n çözümüne yönelik çareler üretilmeli; befleriyetin bilgisine ve hizmetine sunulmal›d›r.
Yukar›da al›nan kararlar do¤rultusunda ‹slam âleminde ve bütün dünyada cari mevzuat çerçevesinde çal›flmalar yap›lmal› ve bundan sonraki
toplant›larda bu çal›flmalar hakk›nda
bilgi verilmelidir.
Millî Görüfl, her ferdin inand›¤›
gibi düflünmesini, düflündü¤ü gibi konuflmas›n› ve konufltu¤u gibi de hayat›n› düzenleme hak ve özgürlü¤ünü
esas alan bir zihniyet ve anlay›fl› ifade
eder. Bu anlay›flla ferdi, yerel, ulusal
ve evrensel bazda bar›fl ve dayan›flma
sa¤lanabilir.
Millî Görüfl, her çeflit bask› ve dayatmay› ret eder. Her milleti kendi
inanc› ve dünya görüflüne göre idare
edilmesini esas sayar. Bir milletin
baflka bir millet veya zümrenin görüflüne ve de¤er ölçülerine göre zorla ve
hile ile yönetilmesini bir tür kölelik
düzeni sayar.
Millî Görüfl’ün, ferdi, yerel, ulusal
ve küresel bazda gerçek ba¤›ms›zl›k
ve özgürlük hareketi oldu¤u, I. Uluslararas› Millî Görüfl Sempozyumu’nda, aç›kça bütün befleriyetin idrakine oybirli¤i ile sunuldu.
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Seite 31
18. sayi sayfalar
12.11.2009
14:46 Uhr
Seite 32
“Rabb'in için Namaz k›l, Kurban kes!”
Kevser Sûresi 2
KURBAN BEDEL‹
100
,-
EU
RO
Afganistan
Arnavutluk
Benin
Bosna
Cezair
Çad
Endonozya
Eritre
Gambiya
Ghana
‹ran
Iraklı Türkm.
Kazakistan
Kenya
Kosava
Lübnan
Mısır
Mo¤olistan
Nijerya
Ogedan
Senegal
Somali
Surinam
Uganda
Togo
Tunus
Azarbeycan
Bangladefl
Bulgaristan
Burkina Faso
Çeçenistan
Da¤istan
Etyopya
Flistin
Gürcistan
‹ngufletya
Kamerun
Karada¤
Keflmir
Kırgızistan
Makedonya
Malezya
Mozambik
Nahcivan
Pakistan
Ruanda
Srilanka
Sudan
Ukrayna
Ürdün
Türkiye
Türkmenistan
Belgrad
Burma Arakan
D. Türkistan
G.Afrika
Irak
Karaba¤
Kongo
Mali
Nijer
Sancak
Suriye
Tanzanya
Yemen
“Mazlum ve ma¤durlara uzanan dost el”
IGMG KURBAN KAMPANYASI
Kurban Bedellerini elden bölge ve flube kurban
sorumlular›na verebilece¤iniz gibi banka
hesab›na da havale edebilirsiniz.
Hesap Numaras›: IGMG • SEB Bank AG Köln
Kontonr.: 162 888 56 04 • BLZ: 370 101 11
Verwendungszweck: Kurban
IBAN DE61 3701 0111 1628 8856 04 • BIC (SWIFT) ESSEDE5F370
SON HAVALE TAR‹H‹: 26-27 Aral›k 2006
‹slam Toplumu Millî Görüfl • Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen • Tel: +49 (0)2237-656 293 • Fax: +49 (0)2237-656 222 • [email protected] · www.igmg.de
BU ‹LAN CEM‹YETLERE ASILACAKTIR

Benzer belgeler

PDF SAYI 40 Hessen

PDF SAYI 40 Hessen alýnacaklarýný söylüyor. Buradan bizim tavsiyemiz sayýn Bakanýn bu mesele ile alakalý büyük küçük demeden tüm sivil Ýslami kuruluþlarýn muhatap alýnarak ortak bir konsessus içerisinde bu meselenin ...

Detaylı