Romantizmin Merkezlerine Yolculuk A Trip to the

Transkript

Romantizmin Merkezlerine Yolculuk A Trip to the
DEDEMAN QUARTERLY
DQ
SAYI-ISSUE 14 ‹LKBAHAR-SPRING 2012
Romantizmin Merkezlerine Yolculuk
A Trip to the Centers of Romance
Yaza Hafif Başlayın
A Light Start to the Summer
Dedeman Gaziantep Genel Müdürü
Fatih İşkin ile Söyleşi
Interview with Fatih İşkin General Manager
of Dedeman Gaziantep
DQ
ÖNSÖZ-FOREWORD
Değerli Dedeman Okurları,
Mart ayının gelişiyle yoğun geçen kış mevsimini arkamızda bırakmaya hazırlanıyoruz. Doğanın
uyanışına tanıklık edeceğimiz bahar aylarında, sizlere bir müjde vererek başlamak istiyorum. Yeni
markamız Dedeman Park’in ilk oteli açılıyor. Nisan ayında Dedeman Park Denizli ile yepyeni bir
anlayışla sizlerin hizmetinde olmaya devam edeceğiz.
Avrupa hala karla boğuşurken, son kez kış manzarasıyla romantizm yaşamak isteyenler için bir
rota hazırladık. Paris, Venedik ve Positano’nun olmazsa olmazları seyahat sayfamızda. Ayrıca,
dünyanın çeşitli yerlerinden dikkat çeken cam yapılar da yine konularımız arasında. Bu kırılgan
objeden nasıl bu kadar sağlam yapıların çıktığına inanamayacaksınız.
Bu sayımızda kültür sanat sayfalarımızı İKSV’nin 40. doğumgününe ayırdık. Türkiye’nin en önemli
kültür sanat kurumu olan İKSV doğumgününe özel etkinliklerle yine şehre dinamizm getirecek.
Hobi sayfamızda ise tasarıma olan ilgisinin profesyonelliğe çeviren Verda Alaton ile Tohum
markası üzerine konuştuk.
Baharın ferahlığı sizi yemek sayfalarında da kuşatacak. Birbirinden lezzetli ve sağlıklı salata tarifleri
yemek sayfamızda olacak. Ayrıca yemek denilince akla gelen ilk şehirlerden olan Gaziantep’e
de uğrayıp Dedeman Gaziantep otellerinin Genel Müdürü Fatih İşkin ile yapılan röportajı da bu
sayımızda bulabilirsiniz.
Keyifli okumalar...
Dear friends of Dedeman,
As March approaches, we’re getting ready to leave the busy winter days behind. We will be
witnessing nature’s awakening in couple of days and good news from us will be accompanying this
phase of nature. First hotel of our new brand Dedeman Park will be opening in March. We will be
glad to serve serve you with a new understanding in Dedeman Park Denizli.
While Europe is still battling with snow, we prepared a route for those looking for some romantic
time with a winter setting one last time. You’ll find Paris, Venice and Positano essentials in our
travel pages. Captivating glass constructions from various parts of the world are also among the
features. You will not believe how something so fragile like glass will turn out to become such a
strong construction.
We reserved our Arts & Culture pages for the 40th anniversary of İstanbul Foundation for Culture
and Arts (IKSV). Turkey’s most important arts and culture foundation IKSV will once again bring
dynamism to its city with the special events arranged for its anniversary. And for our Hobby pages,
we talked about the Tohum brand to Verda Alaton who turned her interest in design into a career.
You will feel spring’s freshness in our food pages as well. Among our features, there are delicious
and healthy salad recipies to get you ready for a fit summer. You can also find the interview made
with Fatih İşkin, General Manager of Dedeman Hotels in Gaziantep, one of the first cities that
comes to mind when you think about food.
Enjoy...
Tamer Yürükoğlu
CEO
Dedeman Hotels & Resorts International
1
DQ ‹Ç‹NDEK‹LER-CONTENTS
10
ajanda-zoom
04 Türkiye’de ve dünyada olup bitenler
The news from Turkey and the world
trend
Camın Büyüsü
10
The Magic of Glass
seyahat-travel
Romantizmin merkezlerine yolculuk
16
A trip to the centers of romance
Cazın
röportaj-interview
önemli ismi Kerem Görsev ile söyleşi
16
26
An interview with the important name of jazz,
Kerem Görsev
YAPIM - PRODUCTION
AJANS MEDYA
GENEL YAYIN YÖNETMEN‹
EDITOR-IN-CHIEF
Arzu Karacadağ
YAZI ‹ŞLER‹ MÜDÜRÜ (Sorumlu)
MANAGING EDITOR
Duygu Uz Koronel
‹NG‹L‹ZCE BÖLÜM ED‹TÖRÜ
ENGLISH SECTION EDITOR
Gizem Ünsalan
REKLAM GRUP BAŞKANI
ADVERTISING GROUP CHAIRMAN
Gonca Alyanak Savc›
The land of black diamond, Zonguldak
Dedeman
röportaj-interview
Gaziantep Genel Müdürü
42
REKLAM KOORD‹NATÖRÜ
ADVERTISING COORDINATOR
Tolgay Gülten
Fatih İşkin ile söyleşi
An interview with Fatih İşkin General Manager of
Dedeman Gaziantep
REKLAM MÜDÜRLERİ
ADVERTISING MANAGERS
Gözde Çokgezen, Özgür Çokgezen
Tohum
hobi tasarımlarının
- hobbyyaratıcısı
AJANS MEDYA
Kuruçeşme Caddesi, No: 3
Kuruçeşme 34345 ‹stanbul
Tel: 0212 287 19 90
50
Verda Alaton ile söyleşi
An interview with the creator of Tohum designs
Verda Alaton
Baharın
moda-fashion
ferah esintisi modaya yansıyor
Refreshing breeze of spring reflects in fashion
54
kültür&sanat
İKSV kültür sanattaki 40. yılını kutluyor
64
İKSV is celebrating its 40th year in arts and culture
BASKI VE C‹LT / PRINTING PRESS
Matsis Matbaa Hizmetleri
Tevfikbey Mah. Dr. Ali Demir Cad. No: 51
Sefaköy / ‹stanbul
Tel: 0212 624 21 11
Yay›n Türü 3 ayl›k, süreli, yerel
Bas›m Yeri ve Tarihi ‹stanbul, Şubat 2012
Dedeman Hotel&Resorts International’›n
ücretsiz yay›n›d›r.
Complimentary copy of Dedeman Hotels&Resorts
International.
Dedeman
haberler-news
dünyas›ndan haberler
Dergide yay›mlanan yaz›, fotoğraf ve illüstrasyonlar›n
her hakk› sakl›d›r. Kaynak gösterilmeden al›nt›
yap›lamaz. Yaz›lar›n sorumluluğu yazarlara,
yay›nlanan ilanlar›n sorumluluğu ise sahiplerine aittir.
Begüm
öykü-story
Ahu Ağlaç’dan keyifli bir hikâye
All rights are reserved that pertain to the written
materials, photographs and illustrations published in
the magazine. Nothing in this magazine may be
borrowed or reproduced without full credit being
given to the source.
70
54
YÖNET‹M YER‹ - EXECUTIVE CONTACT
Dedeman Hotel&Resorts International
Y›ld›z Posta Caddesi No.52 34340
Esentepe- ‹stanbul
Tel: 0212 337 39 00
www.dedeman.com
Kara
kent-city
elmas diyarı Zonguldak
38
38
‹MT‹YAZ SAHİBİ - CHAIRMAN
Dedeman Hotel&Resorts International ad›na
Tamer Yürükoğlu
A light start to summer with delicious salads
32
32
DEDEMAN QUARTERLY
KATKIDA BULUNANLAR - CONTRIBUTORS
Pınar Mamak, Zeynep Bayraktar,
Ceylan Özge Kunduz, Murat Tekin,
Müge Tezgelen, Elif Yirmibeşoğlu,
Nevra Nergiz, Leyla Meshkova, Eda Yeşim
Lezzetli
yemek-food
salatalarla yaza hafif başlayın
26
DQ
News from Dedeman Hotels
79
A cosy tale from Begüm Ahu Ağlaç
AJANDA
4
DQ
OF MONTREAL IN
BABYLON AGAIN
The American psychedelic and indie
pop band Of Montreal are getting
ready to take over the Babylon
stage once again on Wednesday,
May 9. Led by poet, musician and
performance artist Kevin Barnes,
also known by his alter ego,
Georgie Fruit, Of Montreal will
make this an unforgettable night
for everyone through their singalong chorus style, impressive song
lyrics and onstage performance
that has the air of a carnival. The
band incorporates elements of
psychedelic pop, electronic, funk,
glam, krautrock and even afrobeat
into what began as vaudeville to
achieve a rainbow-like spectrum of
music. Heavily influenced by icons
such as The Beatles and David Bowie,
the group got their big break with
2007’s “Hissing Fauna, Are You The
Destroyer?” which was considered to
be one of the best albums of the year.
OF MONTREAL BİR KEZ
DAHA BABYLON’DA
Amerikalı psychedelic ve indie pop grubu Of Montreal
9 Mayıs Çarşamba gecesi bir kez daha Babylon sahnesini
işgal etmeye hazırlanıyor. Şair, müzisyen ve performans
sanatçısı Kevin Barnes ya da alter egosuyla Georgie
Fruit önderliğindeki Of Montreal, sing-along koro stili,
etkileyici şarkı sözleri ve karnaval havasında geçen sahne
performanslarıyla geceyi herkes için unutulmaz kılacak.
Grup, vaudeville ile başlayan müzik tarzlarına psychedelic
pop, elektronik, funk, glam, krautrock ve hatta afrobeat gibi
elementleri de ekleyerek gökkuşağı renginde bir müzik elde
ediyor. Beatles ve David Bowie gibi ikonların büyük etkisinde
kalan grup, tarihlerinde önemli bir dönüm noktası olan 2007
tarihli “Hissing Fauna, Are You The Destroyer?” ile büyük
çıkışını yakalamış ve o senenin en iyi albümlerinden biri
olarak kabul edilmişti.
AKBANK KISA FİLM FESTİVALİ
AKBANK
SHORT FILM
FESTIVAL
The Akbank Short Film
Festival is organized in order
to encourage directors to
make short films, which are
non-commercial ventures
that are trying to develop
within the limited conditions
in our country; the festival
also seeks to support new
cinematographers who’ll
contribute to national cinema
and provide a platform for
cinephiles to enjoy the short
films that have been produced.
Held between March 19 and
29, the festival celebrates its
eighth year.
Akbank Kısa Film Festivali, ülkemizdeki sınırlı koşullarda gelişmeye çalışan ve ticari
şansı olmayan kısa film yapımını özendirmek, ülke sinemasına katkıda bulunacak yeni
sinemacıları desteklemek ve sinema severlerin, üretilen kısa filmleri izleyecekleri
bir festival organizasyonunu gerçekleştirmek amacıyla düzenleniyor. 19-29 Mart
tarihlerinde yapılacak festival, bu yıl sekizinci yaşını kutluyor.
5
AJANDA
6
O ZAMANLAR
KONUŞUYORDUK
DQ
SALT GALATA (8 Şubat -22 Nisan)
IT WAS A TIME OF CONVERSATION
SALT GALATA (February 8 – April 22)
In its second Open Archive project titled “It Was a Time of Conversation,” SALT uses
documents from the time period to re-examine the stories behind three exhibitions held
in Turkey in the first half of the ‘90s: Elli Numara/Anı Bellek II, GAR and KüreselleşmeDevlet, Sefalet, Şiddet. These three exhibitions offer a variety of curatorial approaches;
not only were they not situated in conventional exhibition spaces like galleries, cultural
centers or historic structures, but they actually formed a conversation with the spaces
in which they were housed. Through these three exhibitions, the project provides a
collective look at non-commercial, collective enterprises that artists who collaborated and
shared ideas started. The exhibition also reminds us of a time period before corporations,
the early ‘90s, which were marked by a unique lack of expectation. “It Was a Time of
Conversation” combines the archives of these three exhibitions held in a time period
when the evolutions of the art world and the fact that art is a “method of speaking” was
newly being understood by people of different disciplines, who then began to treat it as
an object of thought. Starting with these three exhibitions produced in an atmosphere of
thought and discussion, the exhibition aims to give us an idea about the artistic platform
in Turkey in the ‘90s, when art began to intermingle with different fields such as politics
and sociology and when the term “curator” began to have meaning for exhibitions.
SALT, O zamanlar konuşuyorduk adlı
ikinci Açık Arşiv projesinde, 90’lı yılların
ilk yarısında Türkiye’de düzenlenmiş
Elli Numara/Anı Bellek II, GAR ve
Küreselleşme-Devlet, Sefalet, Şiddet
sergilerinin hikâyelerini, dönemin belgeleri
aracılığıyla yeniden değerlendiriyor.
Küratöryel yaklaşımda farklılık oluşturan
bu üç sergi, galeri ve kültür merkezi gibi
alışılagelmiş sergi mekânları ve tarihi
yapılarda konumlandırılmadıkları gibi, içinde
yer aldıkları mekânlarla bir müzakereye
girişmişlerdi. Proje, bu üç sergi üzerinden,
iş birliği ve fikir paylaşımı içerisinde olan
sanatçıların başlattığı, ticari olmayan
kolektif girişimlere toplu bir bakış sağlıyor.
Ortamın henüz kurumsallaşmadığı, erken
90’ların kendine has beklentisizlik durumunu
taşıyarak dönemi hatırlatıyor.
O zamanlar konuşuyorduk, sanat
dünyasındaki dönüşümlerin, sanatın
bir “konuşma biçimi” oluşunun farklı
disiplinlerden kişiler tarafından yeni yeni
algılanmaya başlandığı ve bir düşünce
nesnesi olarak ortaya çıktığı bir dönemde
gerçekleştirilmiş bu üç serginin arşivlerini
buluşturur. Düşünce ve tartışma
ortamlarında üretilmiş bu üç sergiden
hareketle, sanatın siyaset ve sosyoloji gibi
farklı alanlarla bir araya gelmeye başladığı,
sergilerde “küratör” kavramının yer kazandığı
90’larda Türkiye’deki sanat ortamı hakkında
fikir vermeyi amaçlar.
EFSANE GERİ DÖNÜYOR
En son Super Bowl devre arasında yaptığı şov ile izleyicileri bir kez daha kendine hayran
bırakan pop ikonu Madonna 19 yıl aradan sonra tekrar İstanbul’da. Konser 7 Haziran’da Türk
Telekom Arena’da gerçekleşecek. Madonna’nın 26 Mart’ta çıkaracağı MDNA albümünün
tanıtım turnesi kapsamında gerçekleşecek olan konser dünya turunun üçüncü ayağı olacak.
29 Mayıs Tel Aviv ve 3 Haziran Abu Dabi konserlerinin ardından İstanbul’a gelecek olan
sanatçının resmi hayran kulübü Icon’un Lifetime Legacy üyeleri için bilet satışı ise başladı.
Eğer siz de özel turne hediyeleri ve ’Icon Live Pass’ imkanlarından yararlanmak istiyorsanız
elinizi çabuk tutmanızda fayda var. (http://fancommunity.madonna.com)
THE LEGEND RETURNS
Madonna, the pop icon who last left audiences
bewildered with her halftime show at the Super
Bowl, is in Istanbul once again after a 19-year
hiatus. The concert is set to take place on June
7 at Türk Telekom Arena. The concert will be the
third leg of Madonna’s world tour to promote her
MDNA album, which will be released on March
26. The artist will come to Istanbul following a
concert in Tel Aviv on
May 29 and one in Abu Dhabi on June 3. Tickets
have gone on sale for Lifetime Legacy members
of Madonna’s official fan club, Icon. If you want to
benefit from special tour gifts and “Icon Live Pass”
opportunities, you’d better hurry.
(http://fancommunity.madonna.com)
7
AJANDA
8
DQ
COACHELLA FESTİVALİ
COACHELLA
FESTIVAL
Celebrating its 13th
anniversary this year,
Coachella Festival is among
the leading music festivals in
the United States. Scheduled
for April 13 to 15 and 20 to
22 this year, the festival is
held in an area in California
that looks like a desert. This
year, 138 artists are set to
perform, including headliners
Black Keys, Radiohead and
Dr. Dre & Snoop Dogg.
Since the festival takes place
in California, the festival’s
most important quality
besides the music is the
celebrities who attend it.
Coachella makes headlines
each year for its style, decor,
stage and performers, and
it is a can’t-miss event for
music fans.
Bu yıl 13. senesini kutlayacak olan Coachella Festivali, Amerika’nın
en önemli müzik festivallerinin başında geliyor. Bu yıl 13-15
ve 20-22 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek olan festival
Kaliforniya’da kurulan ve çöl izlenimi veren bir alanda yapılıyor. Bu
yıl 138 sanatçının sahne alacağı festivalde Black Keys, Radiohead ve
Dr.Dre&Snoop Dogg headliner olacak. Festivalin müzik dışındaki
en önemli özelliği ise, Kaliforniya’da yapılması nedeniyle festivale
katılan ünlüler. Tarzıyla, dekoruyla, sahnesiyle ve katılımcılarıyla çok
konuşulan festival müzikseverler için kaçırılmayacak bir olay.
BAHARI KAZ DAĞLARI’NDA KARŞILAYIN
Doğanın uyanışına oksijen deposu Kaz Dağları’nda
tanıklık etmeye ne dersiniz? Muhteşem manzaralar
eşliğinde doğası ve mitolojik öyküleriyle ünlü
Hasanboğuldu, Sutüven Şelalesi, taş ustalığının en güzel
örneklerinin görülebileceği Adatepe köyü, Tahtakuşlar
köyündeki Etnografya Müzesi, Yeşilyurt köyü ve
Zeytinyağı Müzesi bölgenin gezi rotaları arasında.
GREET THE SPRING IN MOUNT IDA
How would you like to witness the awakening of nature in the oxygen
depot of Kaz Mountains? The area’s travel routes include Hasanboğuldu,
known for incredible views and mythological stories; Sutüven Waterfalls;
Adatepe village, where you can see the most beautiful examples of stone
works; the Ethnography Museum in the Tahtakuşlar village; Yeşilyurt
village and the Olive Oil Museum.
9
DQ
10
TREND-TREND
Camın Büyüsü
The Magic of Glass
Zamana karşı koyması hiç de kolay olmayan cam, asaleti ve kırılganlığıyla,
hayat verdiği binaları ve objeleri daha da büyüleyici ve karşı konulmaz kılıyor.
Birbirinden ilginç camdan binalara ve objelere sizin için daha yakından baktık.
Glass sounds like the sort of brittle matter that will not stand up to the test of time.
However, the objects and buildings enlivened by this noble and fragile material enchant
the beholder with their magnificence and often prove to be timeless. We have put
together a list of the most fascinating glass creations for your reading pleasure.
YAZI-BY CEYLAN ÖZGE KUNDUZ
Tacoma Cam Müzesi
Washington eyaletinin Tacoma kentindeki cam müzesi, sergilerden
atölye çalışmalarına cama dair her şeyi bir arada bulabileceğiniz son
derece ilginç bir kültür-sanat adresi.
Çelikten bir konik yapıda yer alan Hot Shop’ta, sanatçıları, ustalık
gerektiren işlerini yaparken izleyebilir, galerilerde görülmeyi bekleyen
etkileyici cam objelere hayran kalabilir, cam sanatına dair eğitim
programlarına katılabilir, müzeyi gezmekten yorulduğunuzda ise
kafesinde bir şeyler içebilirsiniz. Müzenin sadece içi değil binası da
etkileyici. Kanadalı mimar Arthur Erickson tarafından tasarlanan müze
binası, kent merkezine camdan yapılan köprü Chihuly Bridge of Glass
dikkat çekiyor. 1801 Dock Street Tacoma; +1-253/396-1768;
www.museumofglass.org
The Museum of Glass
Located in Tacoma, Washington, this culture and arts center and museum
is dedicated to all things glass. Visitors can see real master glass-smiths
at work in Hot Shop, a studio located in the museum’s iconic steel cone
building; they can also marvel at the unique glass objects showcased in the
galleries and participate in glassmaking workshops. The Museum of Glass is
definitely a case of form being just as impressive as content, especially when
it comes to the museum building designed by Canadian architect Arthur
Erickson and Dale Chihuly’s Bridge of Glass. 1801 Dock Street, Tacoma;
+1-253/396-1768; www.museumofglass.org
11
Langen Vakfı
12
Almanya’nın Neuss kentinde bulunan ve Langen Vakfı’na bağlı hizmet veren bu
bina aslında eski bir NATO üssü olan Raketenstation Hombroich’a konuşlanmış.
Vakfa bağlı olan bu müze doğu sanatlarından modern sanata birçok eseri bir arada
sergiliyor. Tadao Ando’nun tasarımını yaptığı müze binası betondan bir yapının
göz alıcı bir cam zarf içine saklanmış hali olarak özetlenebilir. Bu zarfın beton bina
ile arasında kalan alanlar ise müzenin koridorlarını oluşturacak şekilde tasarlanmış.
Binanın kısmen üzerine yerleştiği suni göletin sularını ve pırıltısını yine bu cam
zarfın yarattığı boş ve şeffaf alan yansıtıyor ve ortaya estetik açıdan keyif veren bir
görüntü çıkıyor. Raketenstation Hombroich 1, Neuss; +49-21/825-7010;
www.langenfoundation.de
Langen Foundation
Located near Neuss, Germany on the grounds of the former NATO rocket station
Raketenstation Hombroich, this Langen Foundation building is used a museum that
hosts a collection of Oriental and Modern art. Architect Tadao Ando’s creation can be
described as a concrete structure wrapped in a striking glass envelope. The spaces between
the glass and concrete are used as corridors. The waters of the artificial pond the building
partially sits on provide glint and reflection, further enhancing the free and transparent
feel of the structure. Raketenstation Hombroich 1, Neuss; +49-21/825-7010; www.
langenfoundation.de
13
Selgas Cano Mimarlık Ofisi
Burası İspanya’da, Madrid’deki bir ormanın içinde, tamamen camdan
yapılmış bir mimarlık ofisi ve tam anlamıyla camdan bir kapsül.
Ofisi, kapsülden çok, tek tarafı tamamen camdan ibaret olan bir
tüpe benzetmek daha doğru olacaktır. Duvarları ve tavanı tamamen
etrafındaki doğaya açık, onunla bütünleşmiş şekilde yapılan; bu amaçla
da sadece cam kullanılan binanın çalışanları dört mevsim doğayla
iç içe şekilde çalışıyorlar ve bu sayede yaratıcılıklarını daha da iyi
kullanabiliyorlar. Ofis binası son derece minimalist olsa da etrafındaki
doğal renklere ve formlara karışıyor ve ortaya son derece canlı ve
estetik açıdan zengin bir sonuç çıkıyor. Zemin ise binanın yerle
birleştiği seviyeden daha alçakta kalıyor. Bu sayede bina toprağın içine
batırılmış izlenimi veriyor ve doğayla daha da yakın temas halinde
oluyor. www.selgascano.net
Selgas Cano Architecture Office
This office of a Spanish architecture firm, built in a forest in Madrid,
is literally a glass capsule. Or, to put it more accurately, a glass tube.
Its walls and ceiling are completely open to the nature around it and
seem to blend in with it. The workers get to see the light of day and the
change of seasons, which they report is beneficial to their creativity.
While the office building itself is very minimalist, it produces a very
lively and aesthetically rich effect thanks to the natural colors and forms
surrounding it. The floor of the building is slightly below the ground
level, which gives it a look of being rooted in the earth, completing the
theme of being in touch in nature. www.selgascano.net
14
Philip Johnson’ın Cam Evi
A.B.D.’nin Connecticut eyaletinde, New Canaan’da bulunan bu ev tam
anlamıyla camdan yapılmış bir küp.1949’da yapılan bina sade, mütevazı
ancak bu özellikleriyle tezat yaratacak kadar da göz alıcı ve ihtişamlı.
Ünlü Amerikalı mimar Philip Johnson’ın taşrada yaptığı bu harika ev,
yakından bakıldığında değeri daha iyi anlaşılan ve hayranlık uyandıran
bir tasarıma sahip. Camın ve çeliğin, çevresindeki doğal ve yeşil alana
nasıl da başarıyla entegre edildiğine inanmak gerçekten güç. Cama ek
olarak çelikle kuvvetlendirilerek inşa edilen ev, önündeki gölete ve
ötesinde uzanan koca ormana bakıyor. 1949’dan 2005’e kadar bu evde
yaşayan mimar Johnson öldükten sonra, ev bir müzeye dönüştürüldü.
1930’ların iç mekan tasarımının izlerini yansıtan mobilyalar, Johnson’ın
New York’ta yaşadığı evden getirilmişti ve bugün müzede görülebiliyor.
199 Elm Street, New Canaan, Connecticut; +1-203/594-9884;
philipjohnsonglasshouse.org
The Glass House
This house was built in 1949 in New Canaan, Connecticut, USA, by architect Philip Johnson. The construction
is simple and modest, but the overall effect is all the more striking for it. When examined up close, the famous
architect’s groundbreaking work reveals an admirably thoughtful design. Glass and steel, which were considered
exclusively industrial materials at the time the house was built, are used in a way that integrates the house into the
natural green area surrounding it with ease and elegance. There is a pond in front of the house and a great forest
stretching into the distance beyond it. Johnson lived there from 1949 until his death in 2005, after which the
house was converted into a museum. The furniture, which was brought by Johnson from his previous home in New
York and is reminiscent of the interior design styles of the 1930s, can be seen in the museum to this day.
199 Elm Street, New Canaan, Connecticut; +1-203/594-9884; philipjohnsonglasshouse.org
Yas Viceroy Hotel Abu Dhabi
New York menşeli Asymptote Architecture mimarlarından Hani Rashid
ve Lise Anne Couture’ün tasarladığı birbirlerine çelik ve camdan
yapılmış bir köprüyle bağlanan on iki katlı iki kuleden oluşan bu otel
kıvrımlı ve yuvarlak hatlı bir forma sahip. Birleşik Arap Emirlikleri’nin
Abu Dhabi kentinde hizmet veren otelin binasında kullanılan ana
materyaller çelik ve cam. Binanın ışık tasarımı da oldukça dikkat
çekici ve kilometrelerce öteden fark ediliyor. Işığı yanıtsan panellerin
yapımında cam bolca kullanılmış ve bu panellerin oluşturduğu geniş
plan binanın bir bölümünü şık bir kılıf gibi sarıyor.
+971-2/656-0000; www.viceroyhotelsandresorts.com/abudhabi
Yas Viceroy Hotel Abu Dhabi
Designed by Hani Rashid and Lise Anne Couture of New York’s
Asymptote Architecture, this hotel consists of two 12-story towers
connected by a glass and steel bridge and has a remarkable flowing
curvilinear form. Located in Abu Dhabi, United Arab Emirates, the hotel
also boasts a state-of-the-art LED lighting system. At night, even from
several miles away, the hotel looks as it if were wrapped in a veil of
light. +971-2/656-0000; www.viceroyhotelsandresorts.com/abudhabi
15
DQ
16
SEYAHAT-TRAVEL
Romantizmin
Merkezlerine
Yolculuk…
Y A Z I - BY C E Y L A N Ö Z G E K U N D U Z
A Trip to the
Centers of
Romance…
Dünyanın en romantik
destinasyonlarına, keyifli bir yolculuğa
çıktık. Önce Paris’e gittik, ardından
su üstünde yüzen Venedik’e uğradık.
Yolculuğumuzu muhteşem İtalyan
Positano’da sona erdirdik.
We took a nice trip to the world’s
most romantic destinations. First we
visited Paris; then we ventured to
Venice, the city that floats on water.
We concluded our trip with the
incredible Italian village, Positano.
Gastronomi, şarap, kültür, sanat,
asalet, zarafet ve ışık şehri…
The city of gastronomy, wine, culture,
art, nobility, elegance and light...
Eyfel Kulesi’nden bohem sanatçıların sokaklardaki
evi Montmartre’a, alışverişin kalbinin attığı ChampsElysées’den Belle Epoque eğlencelerini günümüzde
yaşatan Moulin Rouge’a ve değil bir günde bir haftada
bile layığıyla gezilmesi mümkün olmayan Louvre
Müzesi’ne Paris, dünyanın en romantik kentleri listesinin
başını çekiyor. Yılın her mevsimi ayrı bir güzel, günün
her saati ayrı bir heyecanlı.
Paris is at the top of the list of the world’s most romantic
cities, thanks to its globally-renowned attractions like
the Eiffel Tower and Montmartre, the home of bohemian
artists who live on the streets; Champs-Elysées, the heart
of shopping; Moulin Rouge, the area that brings us
modern-day versions of Belle Époque entertainment; and
Louvre Museum, which would take not a day but more
than a full week to tour properly. Every season has a
beauty of its own, and every hour of every day is uniquely
exciting.
paris
Paris’in romantizmin kalelerinden biri olmasının belki
de en önemli nedeni, ruha ve bedene hoş gelecek tüm
zevkleri bir araya toplamış olması. Şarabın da yemeğin
de, kültür ve sanat kadar rafine olduğu kent tarihî
geçmişiyle de tatmin edici. Kültür, sanat ve tarih Paris’in
her yerinden karşınıza çıksa da Musée du Louvre (Rue
de Rivoli, 1. Arrondissement; +33-1/4020-5317;
Perhaps the most important reason why Paris is the fortress
of romance is that it encompasses all the pleasures that are
good for the soul and the body. The wine and the food are
exquisite; the art and culture are refined, and the history
is fascinating.
17
18
www.louvre.fr), bu yerlerin en görkemlisi. Bir
zamanlar kraliyet ailesine ev sahipliği bile yapmış
olan bu ihtişamlı bina, bugün Caravaggio’dan
Michelangelo’ya ve Leonardo Da Vinci’ye
dünyanın en büyük ustalarının en değerli sanat
eserlerine ev sahipliği yapıyor. Paris’in ihtişamlı
romantizmi Louvre’dan sonra Château De
Versailles’da (Versailles; +33-1/3083-7620; www.
chateauversailles.fr) yani Fransa’nın kraliyet sarayında
devam ediyor. Eyfel Kulesi’ne (Champ de Mars, 7.
Arrondissement; +33-1/4411-2323; www.tour-eiffel.
fr) çıkmadan Paris’ten ayrılmak affedilemeyecek bir
günah. İnşa edildiği zaman büyük tepkilere yol açan ve
Parislilerin çirkin bir demir yığını olarak tanımladığı
kule bugün Paris’in romantizmiyle en çok özdeşleşen
simge haline gelmiş durumda. Başkentin muhteşem
gotik katedrali Notre-Dame De Paris (Place du
Parvis-Notre-Dame, 4. Arrondissement; +33-1/42345610; www.monum.fr), tepesinden, kenti kuşbakışı
görmek için de ideal bir nokta. Artık binaların içinden çıkıp açık havada gezme vakti.
Montmartre (18. Arrondissement), Romanesk stilde
yapılan ünlü kilisesi Sacré-Coeur’ü, kiliseye çıkan
merdivenleri, Toulouse-Lautrec’ten Picasso’ya,
Braque’tan Modigliani’ye, Utrillo’dan Sartre’a
bohem sanatçıların ve edebiyatçıların mesken edindiği
kafeleri ve barlarıyla, sokak ressamlarıyla sizi zamanda
yolculuğa çıkartacak. Binaların arasından sıyrılıp yeşil
alanlara kavuşmak isteyenler Lüksemburg Bahçeleri’ne
(14. Arrondissement) yönelmeli. Parislilerin spor
yapmak, arkadaşlarıyla buluşmak, ailecek vakit
geçirmek ya da köpeklerini gezmeye çıkarmak sık sık
gittikleri Lüksemburg Bahçeleri, Paris’in göbeğinde
doğayla buluşmak için en ideal yer. The ultimate combination of culture, art and history is, of
course, Musée du Louvre (Rue de Rivoli, 1er arrondissement;
+33-1/4020-5317; www.louvre.fr). Once a royal residence,
this magnificent building is now home to legendary works of
great masters like Caravaggio, Michelangelo and Leonardo
da Vinci. Another romantic destination is the royal palace
Château De Versailles (Versailles; +33-1/3083-7620;
www.chateauversailles.fr). A visit to The Eiffel Tower (Champ
de Mars, 7e arrondissement; +33-1/4411-2323; www.toureiffel.fr), however cliché, is still a must. Interestingly, the
tower caused a lot of controversy when it was built and was
even called an ugly pile of iron by Parisians. Today, however,
it’s the absolute first thing that comes to mind when you think
about Paris, and it’s also a romantic hotspot. The magnificent
Gothic cathedral, Notre-Dame De Paris (Place du ParvisNotre-Dame, 4e arrondissement; +33-1/4234-5610; www.
monum.fr) also affords a great bird’s eye view of the city.
When you feel like it’s time to escape the buildings and go for
a stroll in the city, head to Montmartre (18e arrondissement)
and enjoy the sight of the Roman Catholic basilica SacréCoeur. You’ll fall in love with the stairs that lead up to the
basilica, the street painters and the cafes and bars that were
frequented by bohemian artists and literati like ToulouseLautrec, Picasso, Braque, Modigliani, Utrillo and Sartre.
Eyfel Kulesi’ne
çıkmadan
Paris’ten ayrılmak
affedilemeyecek
bir günah.
19
Paris’te birçok konaklama alternatifi var ancak siz
şehre ihanet etmeyin ve en romantik olanlarını seçin.
Hôtel de Crillon (10 Place de la Concorde, 8.
Arrondissement; +33-1/4471-1500; www.crillon.
com) geniş balo ve çay salonları, bir duvarı kaplayacak
kadar büyük aynaları, kristal avizeleri, kırmızı kadife
döşemeleri rahat ve büyük koltukları ve salonlarına
yakışacak genişlikteki odalarıyla sizi hem romantik hem
de XVI. Louis dönemini yansıtan tarihî bir yolculuğa
çıkartıyor. Hem şık, hem konforlu, hem de son derece
lüks bir seçenek.
Hôtel Daniel (8 Rue Fréderic-Bastiat, 8.
Arrondissement; +33-1/4256-1700;
www.hoteldanielparis.com) egzotik bir estetiğe sahip
lüks ve çok konforlu bir otel. Vintage arabalardan
Kazakistan işi oryantal halılara birçok sanat objesinin
süslediği lobisi; Manuel Canovas, Brunschwig & Fils
ve Zoffany gibi ünlü tekstil markalarının ürünleriyle
dekore edilmiş küçük ama rahat ve şık odaları
ve İtalyan mermerleriyle yapılmış geniş küvetli
banyolarıyla son derece romantik bir seçenek.
L’Hôtel (13 Rue des Beaux Arts; +33-1/44419900; www.l-hotel.com), Oscar Wilde’ın 19.
yüzyılın sonlarına doğru yerleştiği ve son günlerini
geçirdiği adreste hizmet veriyor. Neo-barok stilde
Tired of the narrow streets and all the concrete? Relax at the
Luxembourg Gardens (14e arrondissement). This oasis of
nature in the heart of the city is where Parisians go to meet
with friends, spend time with family, walk with their dogs and
exercise.
While there are numerous accommodation alternatives in
Paris, we’ve chosen the most romantic ones in keeping with
the theme. Hôtel de Crillon (10 Place de la Concorde, 8e
arrondissement; +33-1/4471-1500; www.crillon.com)
boasts large ball rooms and tea lounges, floor-to-ceiling
mirrors, crystal chandeliers, red velvet upholstery, large comfy
armchairs and spacious suites that reflect the Romantic and
Louis XVI periods. A perfect fit for those who like their luxury
and comfort.
Hôtel Daniel (8 Rue Fréderic-Bastiat, 8e arrondissement;
+33-1/4256-1700; www.hoteldanielparis.com) is notable
for the exotic aesthetic it combines with luxury and elegance.
Its lobby is decorated with numerous art objects ranging from
vintage automobiles to Kazakh carpets; its small but elegant
and cozy rooms are covered in Manuel Canovas, Brunschwig &
Fils and Zoffany textiles, and its baths are made out of Italian
marble.
L’Hôtel (13 Rue des Beaux Arts; +33-1/4441-9900;
www.l-hotel.com) is known as the hotel where Oscar Wilde
spent his last days at the end of the 19th century. The NeoBaroque architecture, marble columns, crystal chandeliers,
brass wall decorations, Art Deco furniture and Belle Époque
paintings reflect the “dandy” glory of Wilde’s time. Counting
such greats as Salvador Dalí, Frank Sinatra and Ava Gardner
Moulin Rouge yani “kırmızı değirmen” Paris’in kan kan
dansçıları, mavi-beyaz etekli garson kızlarıyla en eski kabaresi.
20
inşa edilmiş bir binada hizmet veren bu romantik
otel mermer sütunları, kristal avizeleri ve pirinçten
duvar süslemeleriyle Wilde döneminin “dandy”
ihtişamını da yansıtıyor. Art Deco mobilyalar ve Belle
Epoque dönemini bugüne taşıyan tablolar otelin diğer
detaylarından. Salvador Dalí, Frank Sinatra ve Ava
Gardner’ın da bir dönem misafir olduğu otel özellikle
çiftler tarafından tercihe diliyor.
Paris demek aynı zamanda harikulade bir mutfak
demek. Hotel de Crillon içerisinde hizmet veren
efsanevi restoran Les Ambassadeurs romantik bir
akşam yemeği için ideal adreslerden. Place de la
Concorde manzaralı restoran beyaz ve altın varaklı
dekoru ile klasik bir şıklığa ve büyüleyici bir güzelliğe
sahip. Menüdeki önerilerimiz ana yemeklerden La côte
de Boeuf, tatlılardan ise iki Fransız klasiği mousse au
chocolat’nın ve crème caramel’in sofistike yorumları…
Sıra geldi eğlenceye… Moulin Rouge (82 Boulevard
de Clichy; +33-1/5309-8282; www.moulinrouge.
com) ve Le Lido (116 bis Avenue des Champs-Élysées;
+33-1/4076-5610; www.lido.fr) en az bir tanesini
görmeniz gereken iki meşhur Fransız usulü eğlence
adresi.
Moulin Rouge yani “kırmızı değirmen” Paris’in kan kan
dansçıları, mavi-beyaz etekli garson kızlarıyla en eski
kabaresi. Toulouse Lautrec’in Paris’te akşamları neler
yaptığını görmek isterseniz adresiniz burası olmalı.
Le Lido ise İkinci Dünya Savaşı bittikten hemen sonra
faaliyete geçmiş bir eğlence adresi. Modern Fransız
kabaresi nasıl olur görmek isteyenler için. Burada usule
uygun davranın ve şampanya patlatmayı ihmal etmeyin.
among past guests, the hotel is a favorite of couples.
Paris is synonymous with spectacular cuisine. Hotel de
Crillon’s legendary restaurant Les Ambassadeurs is
the ideal destination for a romantic dinner. It has a
spectacular view of Place de la Concorde and a beautiful,
classically elegant white and gold leaf decor. We
recommend the La côte de Boeuf as the main course and
the sophisticated mousse au chocolat or crème caramel for
dessert.
As for entertainment, Moulin Rouge (82 Boulevard
de Clichy; +33-1/5309-8282; www.moulinrouge.
com) and Le Lido (116 bis Avenue des Champs-Élysées;
+33-1/4076-5610; www.lido.fr) are an absolute
must. Moulin Rouge, or “red mill,” is Paris’s oldest
cabaret and is famous for its can-can dancers and the
waitresses in blue-white skirts. It’s the place to go if you
want to spend an evening worthy of Toulouse-Lautrec.
Le Lido, which opened after World War II, is a great
example of what a modern French cabaret is like. Behave
accordingly and don’t forget to pop champagne.
21
venedik
Suda yüzen büyülü ve romantik kent…
A magical, romantic city floating on water…
Dünyanın tartışmasız en romantik kentlerinden biri
olan Venedik suların üzerinde yüzen bir masal dünyasını
andırıyor. Bunda kanalların üzerini dantel gibi süsleyen
köprülerin, su üzerinde kuğu gibi süzülen gondolların,
suya yansıyan ışıkların ve kentin geçmişinden bugüne
gelen maskeli baloların gizeminin de payı büyük. Tabii
rengarenk palazzoları ve mistik kiliseleri de unutmamalı.
Klişe olması romantik olmasına asla engel değil. Evet,
gondol gezilerinden söz ediyoruz. Venedik’e gelen,
özellikle de romantik bir tatil için gelenlerin en az
bir kez yapması şart olan geziler hiç de ucuz değil.
Kalabalığı ve kaosu atlatmak için gondolcunuza Grand
Canal’dan çıkmasını ve daha dar ancak sakin arka yolları
tercih etmesini söyleyin. Bu sırada gözlerden uzak da
kalabilirsiniz. Undisputedly one of the world’s most romantic cities,
Venice resembles a fairy tale world floating on water.
The lace-like bridges thrown over countless canals, the
gondolas gliding around like swans, the lights reflecting in
the water and the mysterious atmosphere of the legendary
masquerade balls all contribute to the magic – not to
mention the colorful palazzos and the churches.
If something is cliché, it doesn’t mean it can’t still be
romantic. Yes, we mean the gondola rides. They are pretty
much obligatory for everyone who comes to Venice,
especially couples on a romantic trip. Despite being so
popular, gondola trips aren’t exactly cheap. If you want
to avoid “traffic” and chaos, tell your gondolier to
turn off Grand Canal and into the narrower and quieter
back canals. That would also be a good way to avoid
being seen...
22
Sıra kentin en büyük meydanı Piazzo San Marco’yu
görkemli güzelliğiyle taçlandıran Basilica di San
Marco’ya (Piazza San Marco; +39-41/270-8311;
www.basilicasanmarco.it). Bizans, Gotik, Klasik ve
Rönesans stillerinin tümünü de bu yapı üzerinde görmek
mümkün. Nedeni ise bazilikanın çok eski bir geçmişinin
olması ve yüzyıllar içinde sürekli olarak yenilemelere
ve yeni eklemelere gereksinim duyması. İç mekanda
altın mozaiklerle kaplı olan alan büyüleyici. Bu mistik
bazilikadan çıkıp biraz da sanata yönelmenin vakti.
Scuola Grande San Rocco (Campo San Rocco, San
Polo; +39- 41/523-4864; www.scuolagrandesanrocco.
it) 13. ve 19. yüzyıllar arasında esnaf ve hayır işi
yapan kurumlar tarafından fakir çocukların eğitimi için
kurulmuş bir okul. Jacopo Robusti ya da daha bilindik
adıyla Tintoretto’nun tablolarıyla süslü iç mekanı sanatsal
ve estetik bir romantizm arayanlara… Sanatla devam
etmek isteyenler Gallerie dell’Academia’ya (Campo
della Carità, Dorsoduro; +39-41/522-2247; www.
gallerieaccademia.org) mutlaka uğramalı. Veneziano,
Mantegna, Giorgione, Titian ve Tintoretto gibi Venedikli
ressamların eserlerini bir arada görebileceğiniz galeriyi
layığıyla gezmek için yarım gününüzü ayırmanızı tavsiye
ederiz. Hotel Cipriani (10 Giudecca, Fondamenta San
Giovanni; +39-41/520-7744; www.hotelcipriani.
com) özellikle romantik kaçamaklar ve balayı tatilleri
için ideal. Burası sadece Venedik’in değil, dünyanın
da en iyi otelleri arasında gösteriliyor. 79 odalı otel
sadece kentin, hatta İtalya’nın değil tüm dünyanın en iyi
konaklama alternatifleri arasında gösteriliyor. Tabii bir
Crowning the city’s largest square, Piazzo San Marco,
is the majestically beautiful Basilica di San Marco
(Piazza San Marco; +39-41/270-8311; www.
basilicasanmarco.it). A close look at it will reveal an
unusual mixture of Byzantine, Gothic, Classic and
Renaissance styles. Over its centuries-long history, the
basilica has seen several restorations, with new elements
added every time. The sight of the gold mosaics that
decorate the interior is breathtaking.
Scuola Grande San Rocco (Campo San Rocco, San
Polo; +39- 41/523-4864; www.scuolagrandesanrocco.
it) was founded by institutions engaged in trade and
charity and operated between the 13th and 19th
centuries as a school for poor children. The interiors are
notably decorated with Jacopo Robusti’s (more widely
known as Tintoretto) paintings.
Gallerie dell’Academia (Campo della Carità,
Dorsoduro; +39-41/522-2247; www.
gallerieaccademia.org) is a large gallery that is well
worth a visit if names like Veneziano, Mantegna,
Giorgione, Titian and Tintoretto mean anything to you.
Hotel Cipriani (10 Giudecca, Fondamenta San
Giovanni; +39-41/520-7744; www.hotelcipriani.
com) is ideal for a romantic getaway or a honeymoon.
The 79-room hotel is considered one of the best not
only in Venice or Italy but in the whole world. Located
on the Giudecca Island, it has several restaurants and
bars, tennis courts for couples, a spa for those who like
to enjoy their massages and treatments together, an
Olympic-size swimming pool and a golf club.
Another of our accommodation suggestions is the
Basilica di San
Marco’da Bizans,
Gotik, Klasik ve
Rönesans
stillerinin tümünü
görmek mümkün.
23
de en romantik olanlarından… Giudecca Adası’nda yer
alan otelin birden çok restoranı ve barı var; Spor yapmak
isteyen çiftler için tenis kortları, birlikte masaj ya da
bakım almak isteyenler için spa’sı, olimpik ölçülerdeki
havuzu ve birbirleriyle yarışmak isteyen çiftler için golf
kulübü de var. Konaklama adresi önerilerimizden en uygun fiyatlı olanı
Al Ponte Mocenigo (063 Santa Croce, Fondamenta
Rimpetto Mocenigo; +39-41/524-4797; www.
alpontemocenigo.com) 10 odalı şirin mi şirin bir otel.
San Stae Kilisesi yakınındaki bu otele özel bir avludan
geçerek ulaşılıyor. Bu avluda aynı zamanda hava iyi
olduğunda kahvaltı alınıyor ve yemek öncesi aperitif
servis ediliyor. Odalar geniş ve şık; hakim tonlar ise
krem, yeşil ve koyu kırmızı. 18. yüzyıldan kalma bazı
parçalarında dekoratif olarak kullanıldığı otelde tavsiye
edeceğimiz oda, birinci kattaki junior suite. Terasa bakan
süit bir jakuziye de sahip. Venedik’teki yeme içme önerilerimiz kentin en romantik
adreslerinden San Marco’daki kafeler Caffè Florian
(56 San Marco, Piazza San Marco; 39-41/520-5641;
www.caffeflorian.com) ve Gran Caffè Ristorante
Quadri (120 San Marco, Piazza San Marco; 39-41/5289299; www.caffequadri.it). Birbirlerine neredeyse
düşman olan bu iki rakip kafenin rekabeti de çok eskilere
dayanıyor. Venedik 1800’lerin başında Avusturyalıların
hakimiyetindeyken işgalciler genellikle Quadri’ye
giderler, Venedikliler ise Florian’da toplanırdı. Bugün bu
iki kafenin görünümü o günlerde olduğundan çok farklı
değil. 18. yüzyıl süslemeli iç mekanları, altın varaklı
aynaları ve damasko döşemeleri ile eski yüzyılların
ihtişamını yansıtıyor.
affordable Al Ponte Mocenigo (063 Santa Croce,
Fondamenta Rimpetto Mocenigo; +39-41/524-4797;
www.alpontemocenigo.com), a cozy 10-room hotel
located next to San Stae Church. The entrance to the
hotel lies through a courtyard, where breakfast and
pre-dinner aperitifs are served if the weather permits.
The rooms are spacious and elegant; the color scheme is
cream, green and dark red. We particularly recommend
the junior suite on the first floor, which incorporates
authentic 18th-century objects in its décor, looks out
over the terrace and has a Jacuzzi.
As for our food and drink suggestions, the most
romantic spots in the city are Caffè Florian (56 San
Marco, Piazza San Marco; 39-41/520-5641;
www.caffeflorian.com) and Gran Caffè Ristorante
Quadri (120 San Marco, Piazza San Marco;
39-41/528-9299; www.caffequadri.it). The two
historical cafes are engaged in a rivalry that goes back
to the 1800s, when Venice was dominated by Austria
and the invaders frequented Quadri while the locals
gathered at Florian. The 18th-century interior decor,
the gilded mirrors and the damask upholstery reflect
the glory of centuries long past.
24
positano
Güneşin tatlı dokunuşlarının kumsala,
denizin mavi gökyüzüne karıştığı
Positano, Amalfi Sahili’nde sıcacık ve
romantik bir İtalyan kasabası.
Amalfi Sahili’nde Amalfi ve Sorrento arasına
konuşlanmış Positano’da romantizm arayanların ilk
hedefi plajlar olmalı. Positano’da bir yere gitmek için
her zaman birkaç basamak inip çıkmanız gerektiğini
belirtelim. Fornillo Plajı’na da bu şekilde ulaşıyorsunuz.
Ana yoldan 400 basamakla inilen bu muhteşem sahile
ulaşmak için hanımeli ve begonvillerin süslediği beyaz
alçılı evlerin önünden geçiyorsunuz. Sahilin siyah
kumları rengarenk plaj şemsiyeleri, yine renkli bikiniler
ve bronz vücutlarla sizi karşılıyor. Ne var ki plaj
güneşlenmek, görmek ve görülmek için idealken yüzmek
için pek de elverişli değil zira suyu temiz ve berrak
değil. Bu yüzden Positanolular yüzmek için Amalfi
Kıyısı’ndaki sakin koyları tercih ediyor.
A warm and romantic Italian village on
the Amalfi Coast, Positano is where
the sweet touches of the sun blend
into the sand and the sea blends into
the blue sky.
Situated between Amalfi and Sorrento on the Amalfi Coast,
Positano offers an excellent choice for those searching for
romance: beaches. Let’s specify that you always have to
go up or down a few steps to get anywhere in Positano.
That’s how you reach Fornillo Beach – located 400
steps below the main road – too. To get there, you pass
by whitewashed houses surrounded by honeysuckles and
bougainvilleas. The black-sanded beach greets you with
beach umbrellas, colorful bikinis and tanned bodies. But
despite being ideal for sunbathing, seeing and being seen,
the beach isn’t very suitable for swimming, since the water
is neither clean nor clear. That’s why Positano locals prefer
the quiet coves on the Amalfi Coast.
Positano’ya gitmişken çok yakındaki güzellikleri de
görmeden dönmek olmaz. Positano’ya sadece birkaç
dakika uzaklıktaki Montepertuso, balet Rudolf Nureyev’in
inziva destinasyonu Galli Adaları’nın manzarasını doyasıya
içinize çekebileceğiniz sevimli bir kasaba. Amalfi Sahili’nin
incilerinden olan kasaba plajı güneşlenmek için olduğu
kadar yüzmek için de ideal.
While you’re in Positano, it’s a must that you visit the
beauties close by. Only a few minutes away from Positano,
Montepertuso is a lovely village where you can enjoy the
view of the Galli Islands, also known as ballet dancer
Rudolf Nureyev’s seclusion destination. The village’s beach,
one of the best on Amalfi Coast, is ideal for sunbathing as
well as swimming.
Positano’nun pitoresk sokaklarında sevgilinizle birlikte
romantik bir gezintiden daha güzel ne olabilir? Pastel
boyalı evleri, inişli çıkışlı kent sokaklarına taraça sistemiyle
inşa edilmiş. Bu halleriyle tıpkı bir amfi tiyatrodaki
seyircilere benziyorlar. Yürüyüşünüz sırasında karşınıza
çıkan küçük bir İtalyan dükkanından alışveriş yapabilir,
yorgunluğunuzu sokak kafelerindeki masalarda lezzetli ve
kuvvetli bir İtalyan espressosuyla atabilir ve sadece gelen
geçeni izleyerek bile keyifli vakit geçirebilirsiniz. Yürümek
sadece romantik olduğu için değil pratik olduğu için de
tercih edilmeli. Sokaklar çok dar olduğu için birçok yerde
trafik tek yön olarak akıyor dolayısıyla bir yerden bir yere
arabayla gitmek epey zaman alabiliyor.
Burada konaklamak için birçok alternatifiniz var. Ne
de olsa artık Positano çok rağbet görüyor ve bu talebi
karşılamak için art arda oteller açılıyor. Il San Pietro (Via
Laurito 2; +39-89/875-455; ilsanpietro.it) Positano’da
kalabileceğiniz en güzel otellerden. Beş yıldızlı Il San
Pietro’nun ünlü müşterileri arasında George Clooney,
Julia Roberts ve Franco Zeffirelli de bulunuyor. Denize
bakan bir kayalığın tepesinde yer alan otelin taraça şeklinde
yerleştirilmiş odaları çiçekli koca bitkiler tarafından
gizleniyor ve konuklar mahremiyetin tadını çıkartıyor. Aralara serpiştirilmiş çinili banklar, manzaraya karşı
akşamüstü içkisi yudumlamak için ideal. Plaja kayalığın
içine yerleştirilmiş asansörle inebiliyorsunuz.
Bir İtalyan kentine ya da kasabasına gidip gastronomik
tatmin yaşamadan dönmek olmaz. La Cambusa (24 Piazza
A. Vespucci; +39-89/812-051; www.lacambusapositano.
com), şehrin göbeğinde hizmet veriyor. Terasına kurulup
gelen geçeni izleyerek keyifli vakit geçirebileceğiniz
bu restoran deniz manzarasıyla sadece mideye değil
göze de hitap ediyor. Roka, domates ve mozzarella ile
yaptıkları özel salatalarını ve midyeyle yaptıkları spaghetti
alle cozze’yi bir bardak Ravello Rosso ile yuvarlayın.
Tiramisuları ise efsanevi. What could be better than a romantic stroll with your lover
on Positano’s picturesque streets? The pastel-colored homes
were constructed by a terrace system on the town’s hilly
streets. They look just like an audience in an amphitheatre.
You can go shopping in a small Italian boutique you come
across during your walk, shake off your exhaustion with a
flavorful and strong Italian espresso on a side-street café
and have a good time just people-watching. Walking should
be preferred not only because it’s romantic but also because
it’s practical. Since the streets are narrow, the traffic flows
in one direction in most places, so it can take a long time to
get from one place to the next via car.
You have many accommodation alternatives here. After all,
Positano is very popular now, so hotels are opening one
after the next to accommodate the demand. Il San Pietro
(Via Laurito 2; +39-89/875-455; ilsanpietro.it) is one
of the most beautiful hotels in Positano. This five-star
hotel counts George Clooney, Julia Roberts and Franco
Zeffirelli among its celebrity guests. Situated on top of a
hill that overlooks the sea, the hotel’s rooms are laid out
terrace-style. These rooms are disguised by huge plants and
flowers, letting guests enjoy their privacy. The tiled benches
sprinkled here and there are perfect to enjoy an afternoon
drink accompanied by a view. You can make your way down
to the beach using the elevator located in the rocks.
It would be a sin to visit an Italian city or town without
experiencing gastronomic satisfaction. La Cambusa
(24 Piazza A. Vespucci; +39-89/812-051;
www.lacambusapositano.com) operates from the city’s
center. This restaurant is ideal for sitting on the terrace
to people-watch; its sea view makes it easy on the eyes as
well as the stomach. Pair their special salad of arugula,
tomatoes and mozzarella as well as their spaghetti alle
cozze featuring mussels with a glass of Ravello Rosso. Their
tiramisu is also legendary.
25
DQ
26
RÖPORTAJ-INTERVIEW
Caz dinleyerek
hayaller
kuruyorum
RÖPORTAJ-INTERVIEW DUYGU UZ KORONEL
Türkiye’nin en başarılı caz müzisyenlerinden biri olan Kerem
Görsev’le, müziği, projeleri ve hayata bakışı üzerine söyleştik.
Müzisyenliğe adımınızı nasıl attınız? Cazı tercih etmenizde etkili olan faktörler nelerdi?
Klasik müzik dinlenen bir evde büyüdüm. Babamın binlerce kayıttan oluşan bir arşivi
vardı. Teyzem 1960’ların başında İstanbul Üniversitesi Fransız Filolojisi’ne gidiyordu.
O zamanın pop gruplarını takip ederdi: John Lennon, Beatles, Suzie Quatro, Jacques
Brel… Amcam Ankara Siyasal’da okurdu ve piyano çalardı. Dayım da Akademi’de resim
bölümünden mezundu; hem ressamdı, hem de keman çalardı. Böyle müzikle, kültür
ve sanatla dolu bir evde, bu melodilerle büyüdüm ve altı yaşına geldiğimde yeteneğimi
keşfettiler. 1967 yılında, altı yaşındayken İstanbul Belediye Konservatuarı’na girdim. 1972
yılında da Devlet Konservatuarı’na geçtim, orada müzik eğitimi aldım. Caz dinlemeye
başlamam da 1970’lerin ortalarında oldu. Hala da iyi bir caz dinleyicisiyimdir.
Üretken bir bestecisiniz. Özgün eserler ortaya çıkarmayı nasıl başarıyorsunuz?
Mücadele etmiyorum; kendi kendine oluşan bir şey. Caz müziği tarihine dönüp
baktığınızda her zaman bir parçanın bir hikayesi vardır: Bir insanla olan beraberlik yahut
bir tabiat olayı, bir hayvanla olan ilişki, arkadaşlık, dostluk ve onun yarattığı hikayeden
çıkan yaşanmış şeyler… Ben beste yapmak için bir çaba harcamıyorum. Kendi kendine bir
şeyler oluyor, o anda da elimin altında ya bir kağıt kalem yahut da piyanom oluyor; notlar
alıyorum, beste öyle çıkıyor. “I dream when I listen to jazz”
We met up with Kerem Görsev, one of Turkey’s most successful
jazz musicians, to discuss his music, projects and life philosophy
How did you come to be a musician? What influenced your decision to play jazz?
I grew up in a family that listened to classical music. My father had thousands of records in
his personal collection. When my aunt studied French Philology at Istanbul University in the
‘60s, she used to listen to popular music like John Lennon, The Beatles, Suzi Quatro, Jacques
Brel… One of my uncles studied politics at Ankara University and played the piano; another
studied painting at the Academy and played the violin. I grew up in this home full of music,
culture and art, and my family discovered my talent when I turned six, in 1967. I got into
the Istanbul Municipality Conservatory the same year. In 1972, I transferred to the State
Conservatory and received my musical education there. I only started listening to jazz in the
mid-‘70s, and I still do.
You are a prolific composer. How do you manage to produce such original material?
I hardly struggle; it comes naturally to me. If you look back at the history of jazz music, every
piece has a story to it: relationships between people, animals, forces of nature, the stories these
relationships inspire... Composing doesn’t require effort on my part. It happens of its own
accord, and if I’m near a piano or have a pen and a piece of paper, I note it down.
27
Müzik öyle bir şeydir ki palavradan çalmayla,
“haydi bugünü geçiştirelim”le olmaz.
28
Beste yaparken nelerden etkileniyorsunuz?
Ailem, kızım, eşimle olan ilişkim, tabiat olayları,
köpeklerim, hayvanlar, doğa, Türkiye’nin sosyoekonomik
durumu… Bunların hepsi beni çok etkiliyor.
Tarzınızı oluştururken hangi aşamalardan geçtiniz?
Konservatuar kökenli olduğum için akustik tarzdan hiçbir
zaman kopmadım. Beni en çok etkileyen dönemler 1940’lı,
1950’li yıllar. Dünyadaki gurum Bill Evans’tır, beni çok
etkilemiştir. O dönemin müziğinden çok etkilenmişimdir
ama hiçbir zaman onları taklit etmemişimdir. Amerikan
caz armoni sistemiyle, Amerikan caz ritimleriyle beraber
klasik müzik eğitimimi karıştırıp kendi yorumumu ekleyerek
oluşturduğum bir tarzım olduğu söyleniyor.
Birçok başarılı müzisyenle çalıştınız. En etkilendiğiniz
isimler, sizi en fazla heyecanlandıranlar kimler oldu?
2004 yılında ölen bir dünya devi var: John Coltrane’le
birlikte çalmış bir davulcu olan Elvin Jones. Daha önce
basçısı Steve Kirby ile çalışmıştık, onların piyanisti
gelmeyince beni aradılar ve Elvin Jones’un grubu The Jazz
Machine ile iki tane konserde birlikte çaldık. Efsanenin
efsanesi bir adamdı… Ben pek çok yabancı caz müzisyeniyle
çalıştım. Şimdiki grubumdan da son derece memnunum
çünkü aynı şeyleri hissediyoruz. Grup oluşturmak çok zor
bir şey. Grubu oluşturduktan sonra yürütmek de çok zor
bir şey ama bunları başardıktan sonra da işin zevkini almak,
keyfini çıkarmak da çok büyük bir mutluluk.
Ne zamandır aynı grupla birlikte çalışıyorsunuz?
2006’dan beri. Birlikte üç tane albüm yaptık. En son
albümü London Philharmonia Orchestra’yla Therapy isimli
albümü yaptık. Geçtiğimiz yaz yurtdışı konserlerimiz vardı.
Onlar benden 20 yaş kadar küçükler ama hepsi son derece
disiplinli; aynı şeyleri düşünüp aynı şeyleri yaşadığımız
müzisyenler.
Deneyimlerinizi aktardığınız, arkasında durduğunuz genç
yetenekler var mı diye soracaktım ama en başta grubunuz
var sanırım…
Ben onların arkasında duruyorum çünkü hepsi yaptıkları
işe son derece saygı duyuyorlar. Çaldıkları her notanın
arkasında duruyorlar, inanarak çalıyorlar. Müzik öyle bir
şeydir ki palavradan çalmayla, “haydi bugünü geçiştirelim”le
olmaz. Sonradan yargılanırsınız. Yaptığınız bir kayıttan
mutlu olmazsanız o kaydı çıkarmayacaksınız. Arzu
Where do you find inspiration for your compositions?
My family, my daughter, my relationship with my wife,
nature and natural events, my dogs, animals in general, the
socioeconomic situation in Turkey. All of these have a great
influence on me.
As your personal style developed over the years, what
stages did it go through?
Since I’m a conservatory graduate, I never quite let go of the
acoustic style. The decades that have the most influence on me
are the ‘40s and the ‘50s, and my guru is Bill Evans. I love
the music of that time, but I have never tried to imitate it. My
style is the result of combining the American jazz harmony
system and jazz rhythms with my classical foundation, to
which I add my own interpretations.
You have worked with many successful musicians. Do any
of them stand out in any particular way?
Elvin Jones, a giant of jazz who played with John Coltrane –
he passed away in 2004. I’d also worked with his bassist Steve
Kirby before. Elvin Jones once called me when their pianist
couldn’t come and I played two concerts with their band, The
Jazz Machine. The man was truly a legend... I’ve worked
with many foreign jazz musicians over the years and I’m very
happy with my current band because it feels great. Forming
a band is tough, and so is keeping it going, but once you’ve
accomplished that you get to take pleasure in what you do and
have fun.
How long have you been playing with this band?
Since 2006. We recorded three albums together. The latest,
called “Therapy,” we did with the London Philharmonic
Orchestra. We also played abroad last summer. They are 20
years younger than me but are very disciplined, and we all
tend to think and act alike.
I was about to ask whether there were any young
musicians that you mentored and supported, but I guess
your band comes first?
I absolutely support them because they have a lot of respect for
what they do. They really mean every note they play. Music’s
one of those things that you can’t lie your way through or
think “let’s just pass the day.” You will be judged if you do.
If you are unhappy with an album you recorded, you are not
going to release it. You won’t participate in any project if you
don’t want to. This is what we believe, our life philosophy,
etmediğiniz hiçbir projede çalmayacaksınız. Bizim böyle
inançlarımız, böyle hayat felsefelerimiz var. Onun için de
çok mutluyuz. Ben onların her zaman arkasındayım, onlar da
benim arkamda. Bu bir takım oyunu. and we are happy because of it. I’ve got their back, and
they’ve got my back; it’s a team sport.
Girdiğiniz bir işte bir rahatsızlık duydunuz,
samimiyetsizlik hissettiniz diyelim. O zaman ne
yapıyorsunuz?
I have never compromised in my entire life, so if anything
like that happened, I would step aside right away. You have
to play by the rules. Besides, I’m very sensitive to this sort of
thing and I immediately sense insincerity, in part thanks to
my extensive experience. Such musicians tend to stay away
from us, and we from them. We’re all friends among us but
you are not obliged to share the stage with every one of your
friends. You have to really see eye to eye if you’re going to
make music together.
Ben hayatımda kimseye taviz vermedim. Öyle bir
şey olmaz, anında iş biter. Oyunu kurallarına göre
oynamak zorundasınız. Ben zaten öyle bir işe girmem.
Samimiyetsizliğini hissederim. O konuda biraz hayat
tecrübem var. Müzik tecrübem de oluşuyor. O tarz
müzikler, o tarz insanlar zaten ne bizim yanımıza gelirler ne
de biz onların yanına gideriz. Hepsiyle arkadaşızdır ama illa
her arkadaş olduğunuzla aynı sahneyi paylaşacaksınız diye
bir şart da yok. İnsanlarla beraber sahne almanız için hayat
görüşünün mayasının çok iyi tutması lazım.
Caz dışında ilginizi çeken müzik türleri neler?
Klasik müzik dinliyorum. R&B ve Chill Out müzikleri
seviyorum. Akustik yapılan nitelikli her müziği dinlerim.
R&B akustik mi diyeceksiniz, değil ama onun da groovy
olması hoşuma gidiyor. Ama tabii yaşantımın %80-90’ı caz,
klasik müzik… Ötekiler de girdiğim ortamlarda yabani
olmamak için dinlediğim müzikler desek daha iyi.
Sizce cazı diğer müzik türlerinden farklı kılan nedir?
Doğaçlama. Klasik müzikte çalarsınız parça biter. Cazda
tekrar başa dönersiniz; formu bozmadan, armoni sistemini
bozmadan herkes kendini çalar. Siz başka şey hisseder
çalarsınız, ben başka şey çalarım, başkası bir başka şey
çalar… Özelliği o işte. Doğaçlama. Cazda kısıtsız özgürlük
vardır.
Let’s say you got into something but suddenly it doesn’t
feel right, doesn’t feel sincere. What do you do then?
Are there any other genres of music you like besides jazz?
I listen to classical, and I like R&B and Chill Out. Anything
that qualifies as acoustic, really. Of course, R&B doesn’t, but
I like its groove. But 80-90 percent of my experience is still
jazz and classical. I’d say I listen to other stuff in order not to
feel like an outsider in places I go.
In your opinion, what makes jazz different from other
genres?
Improvisation. With classical music, you play a piece and
then it’s over. In jazz, you can start over; everyone can play
whatever he feels like playing without ruining the form and
the harmony. That’s the beauty of it. Improvisation. There is
unrestrained freedom in jazz.
What is the level of interest in jazz in Turkey?
You reap what you sow. There’s been a real explosion
going on since the ‘90s. There is the IKSV Festival and the
International Istanbul Jazz Festival, the Akbank Jazz Festival,
29
Türkiye’de caza olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
30
Ne ekiyorsanız onu biçiyorsunuz. Türkiye’de 1990’lardan beri
bayağı patlama var. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın Uluslararası
İstanbul Caz Festivali var. Akbank Caz Festivali var. Cemal
Reşit Rey ve İş Sanat’ta konserler var. Ufak tefek yerlerde
konserler oluyor. Halk konserleri de oluyor. Televizyon ve
dergilerde röportajlar yapılıyor. Belki bu dergiden etkilenip
birkaç kişi albüm alıp dinleyebilir. Caz, nitelikli yapıldığı
takdirde çok ilgi görüyor. Ciddi prodüksiyonlar yapılması
lazım, cazı iyi paketleyip iyi sunmak lazım.
Canlı performansla stüdyo kaydını kıyaslayabilir misiniz?
Stüdyoya belli bir bir amaç için giriliyor ve çalınıyor; fazla
macera yapamazsınız. Daha doğrusu ben yapmıyorum, öyle
söyleyeyim. Sahnedeyse konser başka, kulüp başka. Ben
konser çalmayı çok seviyorum. Kulüplerde çalmıyorum;
önümde birilerinin yemek yiyip içki içtiği performansları
yapmıyorum. Sadece konserler ve konser salonları, kültürsanat merkezlerinde çalıyorum. Bunlarda bir macera,
sonsuzluk var… İstediğiniz her şeyi yapabiliyorsunuz.
Ama kayıtlarda belli bir süreyle kısıtlısınız; çok da uzun
çalamazsınız, çok abartamazsınız. İkisinin de ayrı disiplini
var; ikisinin de kurallarına uyduğunuz zaman mutlu
olursunuz.
İzleyicisiz çalıyor olduğunuzdan stüdyo kaydının da
farklı bir özgürlüğü olabilir diye düşünmüştüm.
Stüdyoda biraz gerginlik oluyor. En ufak bir hatada
bile kaydı durdurup baştan almanız gerekir. Stüdyo zor
iştir. Çünkü notayı konserde çaldığınızda ses gökyüzüne
gidip biter. Stüdyoda ise belgeliyorsunuz. Sizin içinize
sinmeyen bir işse, doğru dürüst bir şey ortaya koymazsanız
yargılanırsınız. Yargılanmamak için o kaydı iptal edeceksiniz,
basmayacaksınız. Yahut da içinize sinene kadar çalışacaksınız,
iyi kayıt yapacaksınız.
Son zamanlarda sizi çok derinden etkileyen bir konser ya
da bir albüm oldu mu?
Geçenlerde izlediğim Kenny Barron ve Mulgrew Miller
konseri beni çok etkiledi. İkisi de zaten çok sevdiğim
piyanistlerdir. Bu sene İstanbul Caz Festivali’nde güzel
konserler oldu. 2010 yılında Tony Bennett geldi, onun
konseri çok güzeldi. Nitelikli konserler oluyor. Bunları
dinlemek ve kendimizi geliştirmek, hayal kurmak lazım…
Hayal kurmak ve kurdurmak anladığım kadarıyla
hayatınızdaki kilit kavramlardan. Sizin için ne ifade
ettiğini açıklayabilir misiniz?
Çok önemli. Ben Bill Evans dinleyerek hayaller kurdum. Caz
dinleyerek hayaller kuruyorum. Onlar, yapmak istediğim
projelerin hayallerini açmak için birer anahtar. Ben de kendi
müziklerimle insanlara hayaller kurdurup o zinciri devam
ettirmek istiyorum. Anlatabileceğim iyi bir hikayem varsa,
benim müziğim de insanları etkileyip onların zihinlerinin
en ücra köşelerinde birtakım şeyleri harekete geçirir ve
mutluluk hayalleri kurmalarını sağlar.
concerts at Cemal Reşit Rey and İş Sanat and much
smaller venues. There is TV and press coverage. People
watch or read something and they may well go out and
buy an album. Jazz is seeing a massive interest right now,
and it needs to be professionally produced, nicely packaged
and presented to the public.
How does a live performance compare with a studio
session?
You walk into a studio with a set plan and you have to
stick to it; there is not much time for adventure. At least
not for me. A concert on a stage is different; playing in
a club is different still. I personally prefer concerts in
music halls and cultural centers to clubs, since I’m not
really into playing in front of people who are eating and
drinking. And in a concert, there is definitely a lack of
limits and time for adventure. You can do whatever you
want to. In a studio, there is a time limit, and you can’t
outstay your welcome by much. They are two different
things that require different sorts of discipline, and doing
both can make you happy if you stick to the rules.
I thought there might be a different sort of freedom
to playing without an audience in a studio.
There’s always tension in a studio. At the smallest
mistake, you have to stop the entire thing and take it
from the start. It’s difficult. At a concert, what you play
simply vanishes into thin air. In a studio, it’s all getting
documented. If you don’t give it your all, you can’t
produce a quality record and you get criticized. To avoid
criticism, you choose not to release your work. But if you
do your best, the result is usually good.
Music’s one of those things that
you can’t lie your way through
or think “let’s just pass the day.”
Has there recently been an album or a concert that
really touched you?
The Kenny Barron and Mulgrew Miller concerts I recently
went to; I love both of these pianists. This year’s jazz festival
had some good ones. The Tony Bennett concert in 2010 was
great. There is always something good going on. We just
need to listen and dream...
As I see it, dreaming and inspiring dreams is one of the
key concepts in your life. What does it mean to you?
Müzik dışında ilgi alanlarınız neler?
Yine müzikle ilgili şeyler… Zaten pek dışarılarda gezen
tozan bir insan değilim. Güneyi severim ben. Sakinlik,
sükûnet… Aydınlık çok sevmem, pastel renkler severim.
Müzik dinlemeyi severim. Tek başıma kalmaktan son
derece hoşlanırım. Haftada birkaç gün konserler,
arkadaşlarla beraber olmakla geçiyor. Öteki günlerde
devamlı kendi başıma düşünürüm.
Ailenizin müzik seçimlerine müdahale ediyor
musunuz?
Hayır. Müzik demokrasidir. İsteyen istediğini seçebilir.
Ama zaten yaşadığımız evde niteliksiz bir müzik
duymadıkları için herkes alıştı. Dışarıdan eve girdiğimde
güzel bir müzik sesi duyabiliyorum.
Baba olmak sanatınızı nasıl etkiledi?
İlk aylarda kızım Nisan’ı kucağıma alamadım. Sonra
arkadaşlık ettik. İki yaşına girdiği doğum gününde
stüdyoya girdim; ona Existence diye bir albüm yaptım.
Bir varlığa sahip olmak, onu büyütmek, onun büyümesini
görmek, başarılı olmasını hayal etmek, gelişmesine
faydalı olmak çok güzel.
Şu an üzerinde çalıştığınız yeni projeler var mı?
Bir tane Quintet projem var. Mayıs-Haziran gibi
Amerika’ya gidip kaydetmek istiyorum.
Kasım ayında November in St Petersburg çıkıyor.
1999’da Rusya’da yapmıştım, şimdi tekrar çıkartıyorum.
Başka büyük bir projem daha var. Boş durmasını pek
sevmem ben, sürekli bir şeylerle uğraşmak hoşuma
gidiyor.
It’s very important. I would daydream as I listened to Bill
Evans. I dream when I listen to jazz. These are key in
dreaming about projects I want to see realized. With my own
music, I want to help people dream about their own things,
thus continuing the cycle. If I have a story to tell, my music
can move the listener, touch the most remote corner of their
soul and send them into a world of happy daydreams.
What are some other things that interest you besides
music?
Mostly music-related things... I’m not really an outdoorsy
type of person. I like the south: the quiet, the calm. I prefer
pastels to brightness. I like being alone. I spend several days
of the week with my friends and making music, but I enjoy
having the rest of the week to myself.
Do you have a say in what your family listens to?
No, music is democracy; everyone listens to whatever he likes.
But everyone’s gotten used to it at home, since they don’t
hear music that doesn’t have any quality to it. When I come
home from outside, I can hear good music.
How did fatherhood influence your music?
For the first couple of months, I couldn’t even hold my
daughter Nisan in my arms. But then we made friends, and
when she turned two, I recorded the album “Existence” in her
honor. To have her in my life and see her grow up, dream
of her being successful and help her develop is a beautiful
thing.
Any new projects you’re working on at the moment?
I have a Quintet project. I’m planning to go to America in
May-June and record it there. “November in St Petersburg,”
an album I did in Russia back in 1999, is coming out in
November. There’s also another big project in the works. I don’t
like not having much to do; I enjoy being constantly busy.
31
DQ
32
YEMEK-FOOD
Yaza hafif
başlayın
Sağlıklı beslenme merakı bir kenara, yaza formda girme
telaşı hepimizin ilgi alanı. Diyet menülerin yağsız, tuzsuz
salatalarıyla yetinemeyenlere birbirinden leziz salata
alternatifleri sunan mekanlar var. Kendi salatanızı kendiniz
yapmak isterseniz reçeteleri de hazır…
A light start to
the summer
Beyond the trend of healthy nutrition, entering the
summer in shape is something we’re all interested in.
For those who aren’t satisfied with the oil- and salt-free
salads found on diet menus, there are restaurants offering
delicious salad alternatives. If you want to make your own
salad, we’ve got recipes for that, too...
YAZI-BY ELİF YİRMİBEŞOĞLU
33
Avokadolu Somon Füme
Smoked Salmon with Avocado
Malzemeler 100 gr. somon füme, 2 çorba kaşığı avokado püresi,
8 adet ince dilimlenmiş salatalık,1 dilim limon, 1 dal dereotu,
4 adet haşlanmış çimçim karides, ince kıyılmış dereotu, tuz,
karabiber, 1 dilim köy ekmeği
Ingredients 100 gr. smoked salmon, 2 tablespoons avocado,
puree, 8 thinly sliced cucumbers, 1 lemon wedge, 1 sprig dill,
4 boiled penaeid shrimp, finely chopped dill, salt, black pepper,
1 slice rustic bread
Hazırlanışı Somon fümeyi küçük parçalar halinde doğrayın ve
avokado püresi ile birlikte bir karıştırma kabında iyice karıştırın.
İçine ince kıyılmış dereotu ilave edin. Tuz ve karabiberi de
ekledikten sonra tekrar karıştırın. İnce daireler şeklinde kestiğiniz
salatalıkları servis tabağına çiçek yaprakları gibi dizerek bir daire
yapın. Yuvarlak bir kalıp yardımı ile kestiğiniz köy ekmeğinin
ortasını alın ve dairenin ortasına yerleştirin. Ekmeğin üzerine yine
yuvarlak kalıp yardımı ile hazırladığınız karışımı yerleştirin. En
üstüne de çim çim karidesleri ve dereotunu koyun. Serin, sağlıklı
ve leziz salatanız limon dilimleri ile servis edilmeye hazır...
Preparation Dice the smoked salmon into small pieces and
mix thoroughly with the avocado puree in a mixing bowl.
Add the chopped dill, salt and pepper, then mix. Arrange the
cucumber, sliced in small rounds, onto the serving platter
in a round shape. With a round mould, remove the inside of
the rustic bread and place it in the middle of the circle. Use
the same round mould to extract the salmon and avocado
mixture on top of the bread. Place the penaeid shrimp and
dill on top. Your refreshing, healthy salad is ready to be
served with lemon wedges.
34
Fırında Keçi
Peynirli Salata
Oven Roasted Goat
Cheese Salad
Malzemeler 50 gr. patlıcan, 50 gr. kabak, 50 gr. havuç,
50 gr. keçi peyniri, 1 dilim foccacia ekmeği, 5 gr. toz antep fıstığı,
40 gr. roka, 80 gr. marul (göbek), 30 gr. limonlu vinegret sos,
15 gr. pesto sos
Ingredients 50 gr. eggplant, 50 gr. zucchini, 50gr.
carrots, 50 gr. goat cheese, 1 slice foccacia bread,
5 gr. powdered Antep pistachios, 40 gr. arugula, 80 gr. iceberg
lettuce, 30 gr. lemon vinaigrette dressing, 15 gr. pesto sauce
Hazırlanışı Kabak, havuç ve patlıcanları ince uzun kesin ve orta
derecede ızgara edin. Yuvarlak-6mm foccacia ekmeğini zeytinyağı
sürerek fırına verin ve kıtır hale getirin. Kıtır ekmeğin üzerine
keçi peyniri, onun üzerine de toz antep fıstığı ekleyin ve peynir
yumuşayıncaya kadar fırında bırakın. Roka ve marulu limonlu
vinegret sosla karıştırın ve servis tabağına alın. Izgara sebzeleri
yeşilliğin üzerine serpin. Önceden fırına verdiğiniz keçi peynirini
yeşilliğin üzerine koyun ve birkaç damla pesto sos ekleyerek
servis edin.
Preparation Thinly slice the zucchini, carrots and eggplants
and grill on medium heat. Brush olive oil on the round-6mm
foccacia bread and place it in the oven until it’s crispy. Add
goat cheese, topped with powdered Antep pistachios, onto
the bread and leave in the oven until the cheese is melted. Mix
the arugula and lettuce with the lemon vinaigrette dressing and
move to the service platter. Sprinkle the grilled vegetables on top
of the greens. Then place the melted goat cheese on top of the
greens, sprinkle with several drops of pesto sauce and serve.
35
Avokado ve
Enginar Salata
Avocado and
Artichoke Salad
Malzemeler 1/2 enginar, 1/2 avokado, 1/2 yeşil elma,
dilimlenmiş parmesan, karışık Akdeniz yeşillikleri, zeytinyağı,
limon sos
Ingredients 1/2 artichoke, 1/2 avocado, 1/2 green apple,
sliced parmesan, mixed Mediterranean greens,
olive oil-lemon dressing
Hazırlanışı Enginarları ikiye bölün ve ince ince doğrayın.
Elmaları küp küp, avokadoları 6 dilim olacak şekilde
dilimleyin. Enginar, yeşil elma ve karışık Akdeniz yeşilliklerini;
zeytinyağı-limon sos ile karıştırarak tabağa koyun. Avokado
ve dilimlenmiş parmesanı da bu karışımın üzerine koyarak
servis edin.
Preparation Divide the artichokes in half and thinly
slice them. Dice the apple and cut the avocado into
6 slices. Toss the artichokes, green apple and mixed
Mediterranean greens with the olive-oil lemon dressing
and place them on the plate. Top with the avocado and
sliced parmesan and serve.
36
Armut Salata
Pear Salad
Malzemeler 2 yarım dilim şaraplı armut, 1 dilim keçi peyniri,
6 adet karamelize ceviz, 6 adet kruton, 150 gr. karışık yeşillik,
4 yemek kaşığı balzamik sos
Ingredients 2 half slices of wine-soaked pears, 1 slice goat
cheese, 6 caramelized walnuts, 6 croutons, 150 gr. mixed
greens, 4 tablespoons balsamic dressing
Hazırlanışı 4 adet ortası alınmış ve ikiye bölünmüş Deveci
armudunu 1 lt. kırmızı şarap içinde, kısık ateşte 40 dakika pişirin.
Yeşillik, karamelize ceviz ve balzamik sosu karıştırın ve tabağa
alın. Fan şeklinde kestiğiniz armudu yeşilliklerin üzerine yerleştirin.
Üzerine keçi peyniri ve kruton ekleyerek servis edin.
Balzamik sos: 2 kaşık hardal, 1 kaşık bal, 4 kaşık balzamik sirke,
6 kaşık sızma zeytinyağı karıştırılarak elde edilir.
Preparation Cook 4 Deveci pears, cut in half with their middle
extracted, in 1 lt. of red wine on low heat for 40 minutes. Toss
the greens, caramelized walnuts and balsamic dressing and
remove to a plate. Place the pear slices in the shape of a fan
on top of the greens. Add goat cheese and croutons and serve.
Balsamic dressing: 2 tablespoons mustard, 1 tablespoon honey,
4 tablespoons balsamic vinegar and 6 table spoons virgin olive oil.
Dr. Ender Saraç’tan
yaza damgasını
vuracak 30.5 gr.
protein, 7 gr. yağ,
6.7 gr. karbonhidrat
içeren 215 kkal
değerinde afrodizyak
salata tarifi aldık
Malzemeler 100 gr. mascolin (hardal otu, radika…),
25 gr. kalamar, 25 gr. ahtapot, 50 gr. beyaz balık
eti, 25 gr. çim çim karides, maydanoz, dereotu, yeşil
zeytin, 1 tatlı kaşığı kabak çekirdeği, limon suyu,
1 tatlı kaşığı sızma zeytinyağı, 2-3 cherry domates,
1 tatlı kaşığı dijon hardalı, tuz
Hazırlanışı Kalamar, ahtapot ve balık etini kücük
küçük kesin. Maydanoz, dereotu, marul ve
masculinleri elinizle bölerek küçük parçalara ayırın.
Bu karışıma kalamar, ahtapot karides ve balık etlerini
ekleyin ve elinizle nazikçe karıştırın. Karışımın üzerine
ince kıyılmış yeşil zeytin, cherry domates ve kabak
çekirdeklerini serpin. Salata karışımının üzerine başka
bir kenarda çırptıgınız zeytinyağı, limon, Dijon hardalı
ve tuz sosunu dökün ve servis edin.
We asked Dr.
Ender Saraç for
a 215-calorie
aphrodisiac salad
recipe that’s got
30.5 g protein,
7 g fat and 6.7 g
carbohydrates.
Ingredients 100 gr. mesculin greens,
25 gr. calamari, 25 gr. octopus, 50 gr. white fish
meat, 25 gr. penaeid shrimp, parsley, dill, green
olives, 1 tablespoon pumpkin seeds, lemon juice,
1 tablespoon virgin olive oil, 2-3 cherry tomatoes,
1 tablespoon Dijon mustard, salt
Preparation Dice the calamari, octopus and fish
meat into small pieces. Divide the parsley, dill and
mesculin greens into small pieces by hand. Add
the calamari, octopus and fish meat to the mixture
and toss gently by hand. Add the thinly sliced
green olives, cherry tomatoes and pumpkin seeds
on top. Whisk the olive oil, lemon juice, Dijon
mustard and salt in a separate container and pour
over the salad then serve.
37
DQ
Q
38
KENT-CITY
Kara Elmas Diyarı
The Land Of The Black Diamond
Dağı, taşı, ormanı, tarihi, doğası ve yemekleriyle Zonguldak gerçek bir cevher.
Karadeniz’in bu şirin kentini keşfetmek için acele edin.
Zonguldak is a true gem with its mountains, stones, forest, history, nature and
cuisine. Hurry up and discover this lovely city by the Black Sea.
YAZI-BY NEVRA NERGİZ
onguldak, zengin taş ocağı madenlerinin haklı
ünü nedeniyle turistik açıdan kendini pek ispat
edememiş bir şehir. Oysa görenlerin mutlaka
ikinci kez ziyaret etmek için bahane aradıkları güzel,
serin iklimli bir Karadeniz kıyı kenti. Cumhuriyetle
yaşıt olan şehir bu dönemlerde sanayi alanında ülkenin
lokomotifi olmuş. Limanı sayesinde de deniz ticaretinde
önemli bir yer edinen Zonguldak şimdilerde halkın tek
gelirinin taş kömürü olması nedeniyle çok fazla göç
vermekte. Belki yerli halk bu durumdan biraz şikayetçi
ama doğal güzellikleri, tarihi ve turistik yerleri, özellikle
de leziz mutfağı Zonguldak’ı keşfedilmesi gereken bir
kent haline getiriyor.
Şehrin 6 ilçesi var: Karaelmas Üniversitesi’nin
bulunduğu Merkez, Çaycuma, içinden geçen akarsuya
da adını veren Devrek, yeşillik mesire yerleri ve av
turizmiyle ünlü Gökçebey ve Ereğli.
Z
Bir Zamanlar Zonguldak
M.Ö. 3200’lü yıllara dayanan bir tarihi geçmişi var
kentin. Bölgeye ilk yerleşenler Hititler. Her Anadolu
kentinin tarihinde olduğu gibi zaman içinde pek çok
imparatorluğun yerleşim yeri oluyor burası da. 4. Haçlı
Seferleri esnasında Anadolu Selçuklu Devleti’nin çöküş
sürecine girmesinin hemen ardından Zonguldak’ın
kıyı şeridi Cenevizliler tarafından ele geçiriliyor. İç
bölgelerde hakimiyetini güçlendiren Candaroğulları,
Osmanlı İmparatorluğu’ndan bölge alınmak isteyince,
Cenevizlilerle bir anlaşma yapılıyor ve bölge Osmanlı
İmparatorluğu’na veriliyor. 1920’de sancakların
kaldırılması ile de Türkiye’nin ilk ili oluyor. Kentin
bugün halen kurulu olan alanı o dönem sazlık ve
bataklıktan oluşuyor. “Zongalık” denilen bu yapı
nedeniyle kent ismini de almış oluyor. Zaman içinde
Zonguldak olarak değiştiriliyor. Neler Yapalım?
Zonguldak bir Karadeniz kenti olmanın tüm avantajlarını
kullanıyor. Yeşil renk burada da her tondan huzur
vadediyor. Ormanlık alanlar, mesire yerleri, şelaleler,
piknik alanları çok çeşitli. Kıyı şeridi olduğundan plajları
da var, elbette. Ancak Zonguldak’ta esas mağaralar
keşfedilmeyi bekliyor. Yunan Mitolojisine konu olan
Cehennemağzı Mağaraları, Uzunluğu 6,5 km olan
Kızılelma Mağarası ve Çatalağzı’ndan 3 km. uzaklıktaki
Cumayanı Mağarası görülmeye değer. Özellikle de
mağaraların içindeki cadı kazanları!
Ağaç oymacılığı ile ilgilenenler ya da yeni bir Anadolu
sanatını keşfe çıkmak isteyenler Devrek’e uğramalı.
Burada yıllardır, kuşaktan kuşağa ve nesilden nesile
baston yapılıyor. Yörede ağaç işçiliği önceleri çıkrık
ve iğ yapımı ile başlamış. Devrek bastonunun gövdesi
kızılcık, sapı ise ceviz ağacından yapılıyor. Biçimi bir
ağaca helezon gibi dolanmış, başları sap kısmına doğru
onguldak is a city that hasn’t been able to
make a name for itself touristically due to
the rightful fame of its rich stone quarries.
Yet it is also a beautiful, coastal town along the
Black Sea with a cool climate that people who’ve
seen once definitely search for an excuse to revisit.
The city, which served as the locomotive for the
nation’s industrial development in its early years, is
the same age as the Republic. Zonguldak also gained
prominence in the area of naval commerce thanks
to its harbor. These days, the city sees many people
migrating elsewhere, since the only source of income
for the population is through mineral coal. The locals
might complain slightly about this situation, but
Zonguldak’s natural beauties, historic and touristic
sites and especially its delicious cuisine make it a city
that must be discovered.
The city has six districts: the city center; Çaycuma,
where Karaelmas University is located; Devrek, which
lends its name to the stream running through it;
Gökçebey, which is famous for its green parks and
hunting tourism, and Ereğli.
Z
Zonguldak Once Upon a Time
The city’s history dates back to 3200 BC. The first
people to settle in the area were the Hittites. Just
as with every Anatolian city, Zonguldak also served
as the settlement area for many empires throughout
its history. Immediately after the Anatolian Seljuk
Empire fell during the Fourth Crusades, Zonguldak’s
coast was seized by the Genoese. When the
Candaroğulları, who strengthened their sovereignty
over the inland region, wanted to seize the area
from the Ottoman Empire, a deal was made with
the Genoese to hand over the area to the Ottoman
Empire. When the guard posts were removed in 1920,
Zonguldak became Turkey’s first province. The part
of the city that gave Zonguldak its name used to be
a marshland called “Zongalık,” which later became
“Zonguldak.”
What’s there to do?
Zonguldak uses all of the advantages of being
a Black Sea city. All tones of green provide a
peaceful atmosphere, with various forest areas,
parks, waterfalls and picnic spaces. And since it’s
a coastal region, there are beaches, of course. Yet
Zonguldak’s caves are what need to be discovered. The
Cehennemağzı Caves, which were featured in Greek
mythology, are worth a look, as are the Kızılelma
Cave that stretches 6.5 km long and the Cumayanı
Cave, located 3 km away from Çatalağzı. Don’t
forget the witches’ cauldrons located inside the caves!
Those interested in tree carving or who want to
discover a brand new Anatolian art should stop by
39
olan iki yılana benziyor. Sapı ise klasik yarım yuvarlak şeklinde. Kullanmayacak bile
olsanız hatıra olarak ustalarından elinden bir tane edinmelisiniz. Tarih meraklılarını
doyuracak kültürel zenginliğe de sahip bu kent. Müze olarak kullanılan Halil Paşa
Konağı Ereğli ve çevresinde toplanan Roma ve Bizans dönemlerini yansıtan figürlü
mermer sütun başlıkları, cam kaplar ve takılar, çeşitli madeni eserler ve pişmiş
topraktan yapılmış kaplar, kandiller, dokuma ağırlıkları ve figürinlerden oluşan pek
çok arkeolojik esere ev sahipliği yapıyor. Ayrıca Lidya, Grek, Roma, Bizans, Abbasi,
Emevi, Sasani, Artuklu, Selçuklu ve Osmanlı sikkeleri koleksiyonlarından oluşan
eserler de burada teşhir ediliyor.
40
Zonguldak Mutfağı
Zonguldak ormanlarında yetişen kestane yöre mutfağının olmazsa olmazı. Kuzu
Kestanesi denilen bu kestane türü Zonguldaklıların sofralarında neredeyse her yemeğin
içinde kullanılıyor. Mevsiminde toplanan kestane suda haşlanarak “tuzlama”, bütün
olarak fırında kavrularak “kavşak”, çizilerek ateşte pişirilmesiyle de “kömme” ismiyle
tüketiliyor. Ayrıca Zonguldak mutfağında mısır ve buğday unu sıklıkla kullanılıyor.
Su böreği, kabaklı börek, bazlama, gözleme, uğmaç çorbası ve kömeç ekmeği yöresel
lezzetler arasında sayılabilir. Ereğli’nin meşhur pideleri ve Çaycuma yoğurdu da
tatmaya değer...
Devrek. Here, people have been making walking sticks for generation after generation.
Tree workmanship in the area began with spinning wheels and spindles. The stems of
Devrek walking sticks are made out of cranberry trees, while the handles are made out of
walnut trees. They resemble two snakes whose heads extend towards the handle, spiraling
around a tree. The handle, on the other hand, is a classic, half-round shape. Even if you
don’t intend to use it, you should buy one as a souvenir from the masters. The city also
has enough cultural riches to satisfy history buffs. Converted into a museum, Halil Paşa
Konağı is home to many marble column heads from Ereğli and the surrounding region
that reflect the Roman and Byzantine period in addition to archeological works like glass
wares and jewelry, various coin works and pots made out of clay, oil lamps, loom weights
and figurines. Coins from the Lydian, Greek, Roman, Byzantine, Abbasi, Emevi, Sasani,
Artuklu, Seljuk and Ottoman collections are also on display here.
Zonguldak Cuisine
The chestnut, which grows in Zonguldak’s forests, is an essential part of the local cuisine.
Called “kuzu kestanesi,” this kind of chestnut is used in almost every meal in Zonguldak
cuisine. Collected in season, the chestnuts boiled in water are called “tuzlama,” while those
roasted in the oven are called “kavşak” and still others scratched and roasted over open fire
are called “kömme.” Zonguldak cuisine also features corn and wheat flour prominently.
Flaky water pastry, zucchini pastry, bazlama, gözleme, uğmaç soup and kömeç bread are
some of the local foods you’ll find here. Ereğli’s famous pide and Çaycuma’s yogurt are
also worth a try...
41
Nerede Kal›n›r?
Dedeman Zonguldak İncivez Mahallesi, Milli Egemenlik Caddesi 130,
67000 Zonguldak Tel: (372) 291 00 00
Karadeniz kıyısında yer alan Dedeman Zonguldak’ta 204 odanın 133’ü deniz manzarasına sahipken, apart odaların
7 tanesi balkonlu, 8 tanesi ise deniz manzaralıdır. Süit ve Apart Süitlerde jakuzinin bulunduğu otelin Kral
Dairesinde ise Türk hamamı ve buhar banyosu yer almaktadır. Sigara içilen odaların yanı sıra 81 adet içilmeyen
oda bulunmaktadır. Engelli misafirlerin ihtiyaçlarına göre dizayn edilmiş banyosu ve ışıklandırma sistemi ile 2
Engelli odası mevcuttur. Otelimize evcil hayvanlar kabul edilmekte olup otel yönetimi önceden bilgilendirilmelidir.
Esenboğa Havaalanı’na 270 km, otogara 500 m. mesafede olan Dedeman Zonguldak; şehir merkezine 1 km
uzaklıkta, Demirpark AVM yanında yer alıyor. Dedeman Zonguldak; avantajlı konumu, muhteşem deniz manzarası ve
sunmuş olduğu geleneksel Dedeman misafirperverliği ile Karadeniz’in bu sevimli şehrindeki eviniz olacak.
Where to stay...
Dedeman Zonguldak İncivez Mahallesi, Milli Egemenlik Caddesi 130,
67000 Zonguldak Tel: (372) 291 00 00
Dedeman Zonguldak, located on the Black Sea coast, hosts 204 rooms; 133 with a sea-view, 7 apart rooms with
a balcony and 8 apart rooms with a sea-view. The suites and apart suites, contain a jacuzzi, and the Presidential
Suite includes a Turkish hamam and a steam room. The hotel offers 81 non-smoking rooms as well as smoking
rooms for guests to choose from. There are 2 Handicapped rooms in the hotel, fully equipped, including shower
seats and handrails. Low step to the bathroom and shower and easy access to operate both the shower and the
lights in the rooms. The Zonguldak Hotel is also pet friendly however prior arrangements have to be made with
the hotel management. 270 km from Esenboğa Airport, 500 m. from the intercity coach terminal, 1 km. from city
center, next to Demirpark Shopping Center. With its advantegous location, breath-taking sea views and traditional
Dedeman hospitality, Dedeman Zonguldak will be your home in this charming Black Sea town.
DQ
42
RÖPORTAJ-INTERVIEW
Medeniyetlerin Beşiğinde Bir Otel:
A Hotel in the Cradle of Civilizations
Dedeman Gaziantep
Bu sayımızda tarihi dokusuna ve kültürüne ek olarak ekonomik gücüyle de dikkat çeken
Gaziantep’in yıldızı Dedeman Gaziantep’in Genel Müdürü Fatih İşkin ile sohbet ettik.
In this issue, we talked with Fatih İşkin General Manager of Dedeman Gaziantep, a star in
the economically powerful Gaziantep in addition to its historic fabric and culture.
RÖPORTAJ-INTERVI E W D U Y G U U Z K O R O N E L
Öncelikle şehrin en eski yerleşim alanlarından biri
olması ve tarihinin de zenginliği misafirleriniz açısından
ilgi çekiyordur. Dedeman Gaziantep’in bu alandaki artı
yönlerinden biraz bahseder misiniz?
Gaziantep Anadolu’nun ilk yerleşim alanlarından birisidir.
Pek çok tarihi uygarlığa da ev sahipliği yapmıştır. Hitit,
Asur, Pers, Büyük İskender, Roma, Bizans, Osmanlı
dönemleri gibi pek çok tarihi dönemi yaşayan Gaziantep şu
an Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en büyük, Türkiye’nin
ise 6. büyük şehridir. Nüfusu, ekonomik potansiyeli ve
Büyükşehir statüsü ile bir metropol görünümündedir. Yaşamış olduğu tarihi dönemlere ait eserleri günümüze
kadar taşımıştır. İlk uygarlıkların doğduğu Mezopotamya
ve Akdeniz arasında bulunuşu, güneyden ve Akdeniz’den
doğuya, kuzeye ve batıya giden yolların kavşağında oluşu,
Tarihi İpek Yolu’nun buradan geçmesi uygarlık tarihine
ve bugüne yön vermiş olup, ayrıca her dönemde kültür ve
ticaret merkezi olma özelliğini korumuştur.
Bu nitelikleriyle zenginleşmiş şehrimize Dedeman
Gaziantep Hotel and Convention Center olarak yüksek
standartlarda odalar, toplantı salonları ve fuar alanı ile
birçok hizmeti bir arada sunmaktayız. Şehrin gelişmişliğinin
artan ihtiyaçlarına Dedeman kalitesi ile cevap verebiliyor
olmanın hazzını yaşıyoruz. Deneyimli ve profesyonel iş
gücümüz ile yüksek kaliteli salon ve oda kapasitelerimiz
ile şehrimizin otelcilik anlamında önemli ihtiyaçlarına
cevap veriyoruz. Gaziantep’in 12 km. kuzeybatısında Dülük Köyü’nde bulunan eski kente yakın olan otelimiz
mimarisi ile de dikkat çekmektedir. Bulunduğumuz alanda
yapılan arkeolojik araştırmalarda taş, kalkolitik ve bakır
dönemlerine ait kalıntılara rastlanmış olması, yörenin
Anadolu’nun ilk yerleşim alanlarından birisi olduğunu
göstermektedir.
Gaziantep Büyükşehir statüsünde metropol bir kent
olup üç tanesi merkezde olmak üzere toplam 9 ilçesi
bulunmaktadır. Otelimiz Şehit Kamil ilçesi sınırları
içinde yer almaktadır. Bu denli önemli tarihi ve coğrafi
değerlere sahip, zengin bir mutfak kültürünü barındıran şehrimizde Dedeman standartları ile otelcilik anlayışına
çağdaş bir yorum getirmiş bulunuyoruz. Gaziantep’in
en büyük kapalı yüzme havuzu ve uzakdoğu masaj
tekniğini misafirlerimizle buluşturduğumuz Life Style
SPA Merkezimiz de Dedeman olarak Gazianteplilere ve
burayı ziyaret eden misafirlerimize sunduğumuz bir diğer
konfordur.
Sadece tarihiyle değil iş alanındaki atılımlarıyla da
şehir adından sıkça söz ettiriyor. Bu durumu nasıl
değerlendiriyorsunuz? Otelinize ne gibi katkıları oluyor?
Coğrafi yönden GAP’ın giriş kapısı, sanayisi ve ticari hacmi
ile GAP’ın merkezi olan Gaziantep, ekonomik yönden
For starters, the fact that the city is one of the oldest
areas of settlement and its rich history must be
attractive to your guests. Can you tell us briefly about
Dedeman Gaziantep’s positives?
Gaziantep is one of the first settlement areas in Anatolia.
It’s also been home to many historical civilizations.
Gaziantep’s experienced many historical eras such as the
Hittites, Assurs, Persians, Alexander the Great, Romans,
Byzantines and Ottomans. Currently, it is the largest city in
the Southeastern Anatolian Region and Turkey’s sixth largest
city. Its population, economic potential and status as a large
city give it the appearance of a metropolis. It’s brought works
dating back to the historical eras it’s experienced to our
present day. The fact that it is located between Mesopotamia
and the Mediterranean, where the first civilizations were
born, and that it’s at the crossroads of paths traveling East,
North and West, plus its proximity to the Mediterranean
from the South, have influenced the history of civilizations
and the present day. Gaziantep’s remained a center of
culture and commerce through the ages.
Gaziantep is enriched with these qualities, and as Dedeman
Gaziantep Hotel and Convention Center, we offer the city
many services at once through our high-standard rooms,
meeting rooms and convention spaces. We’re happy to be able
to answer the city’s growing needs with the Dedeman quality.
We answer the city’s important hotel management needs
with our experienced and professional workforce and our
high-quality halls and room capacity. Situated close to the
old city in Dülük Village, 12 km. northwest of Gaziantep,
our hotel is also renowned for its architecture. The fact that
stones and other artifacts from the Chalcolithic and copper
eras were unearthed in archeological excavations in our area
43
44
çevresindeki birçok ili etkisi altında tutmaktadır. ¼’ü
tarıma elverişli ovalardan oluşan ve bir bölümü Fırat
nehrinin sularıyla sulanan Gaziantep; antepfıstığı,
zeytin, pamuk, üzüm, kırmızı biber keten gibi
ekonomik değeri yüksek sanayi bitkileri ile mercimek,
buğday ve arpa gibi hububat ürünleriyle zengin bir
tarım yöresidir.
Ayrıca; Gaziantep Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgesinin tüm ürünlerinin işlendiği, iç ve dış
pazara sunulduğu bir sanayi ve ticaret merkezidir.
4 ayrı organize sanayi bölgesi, birçok sanayi alanları
küçük sanayi siteleri ve serbest bölgesi ile ekonomi
ve sanayide çok önemli bir noktadadır. Bu sanayi
işletmelerinin tüm bölgeye açılan kapısı olarak çeşitli fuar organizasyonlarının da ev sahibi konumundadır.
Biz de Dedeman misafirperverliği ve hizmet anlayışı
farkı ile birçok noktada Gaziantep’in otelcilik
anlamında her ihtiyacını karşılamaya çalışmaktayız.
proves that the region is one of the first settlement areas in
Anatolia.
Gaziantep is a metropolis with the status of a large
city; it has a total of nine districts, three of them in the
city center. Our hotel is located within the Şehit Kamil
district. In addition to important historic and geographic
merits, our city also has a rich culinary culture. With the
Dedeman standards, we’ve given the city’s approach to
hotel management a contemporary interpretation. Another
amenity we offer as Dedeman to Gaziantep locals and our
guests who visit our hotel is our Life Style SPA Center,
which features Gaziantep’s largest indoor swimming pool
and introduces our guests to the Far Eastern massage
technique.
Otel misafir profiliniz ağırlıklı olarak kimlerden
oluşuyor?
Geographically, Gaziantep is the entryway to the
Southeastern Anatolian Project (GAP) as well as its center
through its industrial and commercial capacity. Gaziantep
has an economic influence on many surrounding provinces.
A quarter of Gaziantep is suitable for agriculture, and part
of the city is bathed with the waters of the Fırat River.
Gaziantep is a rich agricultural area with high-value
industrial plants such as pistachios, olives, cotton, grapes,
Otel misafir profilimiz ağırlıkla şehrimizin sanayisinin
ve ticaretinin gelişiminde etkisi olan iş adamları, çeşitli kurum ve kuruluşların üst düzey yöneticileri
ve öğretim üyelerinden oluşmaktadır. Sanayi ve ticari çeşitli etkinliklere, fuar organizasyonlarına, bölge bayii
toplantılarına, konferanslara, seminerlere ve şehrin
Beyond just its history, the city is also much talked
about for its advances in the business world. What do
you make of this situation? How does it benefit your
hotel?
ileri gelen ailelerinin özel etkinliklerine ev sahipliği
yapmaktayız. Geniş ve seçkin bir kitleye hitap ediyor
olmanın getirdiği sorumluluk duygusuyla, Dedeman kalite standartlarını koruyarak en iyiyi sunmaya
çalışıyoruz.
Oteliniz baharı nasıl karşılayacak? Yapacağınız
değişiklikler var mı? Varsa neler?
Bu yıla birçok yenilikle beraber oldukça başarılı ve dinamik bir kadro ile girdik. Bu yenilikler ile ilgili
yoğun bir katılım almaktayız. Gaziantep protokolüne ve şehrin ileri gelen iş adamlarına yeniliklerimizle ilgili bir
prezantasyonumuz da oldu. Organize Sanayi Bölgesi’nde
yer almamızdan dolayı sanayicilerin uğrak noktası
konumundayız. Dedeman kültürünün vermiş olduğu
hizmet anlayışı, çağımızın rekabet ortamında misafir
memnuniyetine odaklı yeniliklerimiz ile çalışmalarımız her geçen gün artmaktadır. Şehrimizin sosyal hayatına katkıda bulunmak amacı
ile farklı etkinlikler de planlamaktayız. Yaz ayları için
‘Garden Party’, hafta sonlarını Gazianteplilere daha
keyifli hale getirip, neşelendirebilmek için ‘Brunch’ ve ‘Açık Hava Disco Party’ etkinlikleri ile Gaziantep’e
farklı bir soluk getireceğiz.
Otelcilik sektöründe en çok değer verdiğiniz 3 şey
nedir? Neden? (veya olmazsa olmazlarınız neler)
İlk olarak söyleyebileceğim unsur; hizmet kalitesinin
temel yapı taşı olan, hizmet sunan kişilere olan inancım
ve vermiş olduğum değerdir. Çünkü her hizmetin odak
noktası insana dayanmaktadır. Binalar fiziksel olarak
en değerli yapı malzemeleri ile yapılmış ve teknolojik
olarak son derece modern tasarlanmış olsalar da içinde
insan olmadıkça bir anlam taşımazlar. Bu nedenle
güleryüzlü ve mutlu personelin sunduğu hizmetin değeri
benim için ilk sırada yer almaktadır.
Diğer önemli unsur; Dedeman olarak markamızın standartlarının önemine olan güven ve inancımdır.
Bir markanın değerini; değişmeyen hizmet kalitesi ve
standartları oluşturur. Bu önemli unsurlar otelcilikte
başarı anahtarlarımızdır.
Son olarak sunabileceğim unsur ise yenilenme;
inovasyona olan inancımdır. Sanırım her işte olduğu gibi
otelcilik de sürekli bir devinim içinde. Çağa, yükselen
misafir beklentilerine, artan iş gücü kalitesine uygun
olarak bende sürekli yenilenmeyi ve yeniliklere açık
olmayı ilke edindim.
Gaziantep denince akla kuşkusuz yörenin mükemmel
mutfağı geliyor. Otelinizde konaklayan misafirlerinize
yöresel ikramlarınız oluyor mu?
Gururla söylemeliyim ki; evet. Gaziantep yemekleri,
Türk ve Dünya mutfakları arasında ayrıcalıklı bir yere
red peppers and common flax and grains like lentils,
wheat and barley.
In addition, Gaziantep is a center of industry and
commerce where all of the products from the Easter and
Southeastern Anatolian regions get processed and are
offered for domestic and international markets. The city
as at a very important point in terms of economy and
industry, thanks to its four areas of organized industry,
many industrial areas, small industrial sites and free
zone. Gaziantep also acts as the door for these industrial
enterprises that opens to the greater region by hosting
various conferences.
We try to meet Gaziantep’s every hotel management need
in many locations with the Dedeman hospitality and
service approach.
How would you describe the majority of your hotel’s
guests?
Our hotel’s guest profile is mostly made up of businessmen
who contribute to the development of our city’s
industry and commerce, high-level executives of various
establishments and institutions and professors. We host
various industrial and commercial events, fairs, regional
franchise meetings, conferences, seminars and special
events for the city’s leading families. With the feeling
of responsibility that comes with addressing a wide and
select audience, we try to offer the best by protecting the
Dedeman quality standards.
Gaziantep Hotel and Convention
Center olarak yüksek
standartlarda odalar, toplantı
salonları ve fuar alanı ile
birçok hizmeti bir arada
sunmaktayız. Şehrin
gelişmişliğinin
artan ihtiyaçlarına Dedeman
kalitesi ile cevap verebiliyor
olmanın hazzını yaşıyoruz.
45
46
sahiptir. Tüm dünya mutfakları arasında ayrıcalıklı
bir yere sahip olan, seneler boyunca geleneklerinin
ve yöresel özel damak lezzetinin zenginliğini koruyan
Gaziantep Mutfağı, Gaziantep Turizmi’nde önemli
bir yere sahiptir. Nineden toruna bir miras titizliği ile
öğretilen yemeklerin ve tatlıların yapımında kullanılan
malzemelerin seçimindeki titizlik, hazırlama ve pişirmede
gösterilen beceri, yemeklerin yapımında kullanılan ve
yemeklere değişik tat ve lezzet veren baharatlar, salçalar,
soslar ve özel karışımlar, Gaziantep yemekleri ve
tatlılarının şöhrete kavuşmasına ve aranılan damak tadı
olmasına neden olmuştur.
Biz de değerli Executive Chef’imiz Ali Coşar ve ekibi
ile bu zengin mutfağın her ürününü en leziz hali ile
misafirlerimize sunmaktan gururluyuz. Yöre mutfağına
hakim bir ekibimiz var. Çift altın madalyalı usta şefimizin
mutfak kalitemizde payı önemlidir.
How will your hotel greet the spring? Are there any
changes you’ll be making? If yes, what are they?
Konaklamalar dışında düğün, lansman gibi
aktiviteleriniz oluyor mu? Sıklıkla ne zaman?
What are three things you value the most in the
hotel management industry? Why? (Or what are your
essentials?)
Sohbetimizin başında da belirtmiş olduğum gibi
Gaziantep’in seçkin ailelerinin her özel etkinliğinde ve
büyük firma organizasyonlarında ev sahipliği yapıyoruz.
Yılın her ayına yayılabilen bir periyot sözkonusu olmakla
birlikte ilkbahar ve sonbahar ayları biraz daha yoğun
olabiliyoruz.
We entered the year with many improvements as well as
a successful and dynamic crew. We receive quite a bit of
feedback about these advances. We also made a presentation
to Gaziantep protocol and the city’s leading businessmen
about our improvements.
Since we’re located in the Organized Industrial Area, we’re
a popular destination for industrialists. Our efforts increase
each day with the approach to service that the Dedeman
culture brings and the guest-focused innovations we offer in
our age of competition.
We also plan different events to contribute to our city’s
social life. We’ll offer Gaziantep a breath of fresh air with
“Garden Parties” in the summer months as well as “Brunches”
and “Outdoor Disco Parties” to make the weekends more fun
for Gaziantep locals.
The first element I can say is the basic building block of
service quality, my faith in and estimation of people who
offer a service. Because the focal point of every service is
human. Even if buildings are physically constructed out
of the most valuable building materials and are designed
to be technologically extremely modern, they hold no
meaning if there aren’t people inside. That’s why the
value of the service that a smiling and happy crew offers is
what’s most important to me. Another important element
is my faith and belief in the importance of our brand’s
standards as Dedeman. What form the value of a brand
are its unwavering quality of service and its standards.
These important elements are our keys to success in hotel
management. The last element I can offer is my belief
in advancement and innovation. I think that hotel
management is in a constant state of mobility as is every
other profession. In keeping with the era, increasing guest
expectations and growing quality of the workforce, I have
made it my principle to be constantly renewed and to be
open to change.
Undoubtedly, what comes to mind when people say
Gaziantep is the perfect cuisine of the region. Do you
offer regional treats to guests staying at your hotel?
I am proud to say yes. Gaziantep cuisine is exceptional
among Turkish and world cuisines. Gaziantep cuisine holds
a privileged place among all world cuisines; for years, the
traditions and regional special flavors have retained their
wealth, which means Gaziantep cuisine holds an important
place in Gaziantep’s tourism. These recipes for meals
and desserts have been passed down from grandmothers
to granddaughters with the meticulousness of a will; the
diligence in picking the ingredients used, the skill shown
in preparation and cooking, the spices, pastes, sauces and
special mixtures used in making the dishes and lending them
a different flavor have made Gaziantep cuisine and desserts
famous, sought-after tastes.With our dear Executive Chef Ali
Coşar and his crew, we are proud to offer every item of this rich
cuisine in its most delicious form to our guests. Our crew has
good command over the regional cuisine. Our master chef, who
has two golden medals, plays an important role in the quality
of our kitchen.
In addition to offering accommodation, do you host
activities like weddings and launches? How often?
Like I mentioned at the beginning of our chat, we host all the
special events of the leading families in Gaziantep as well as
big firms’ events. These events take place every month of the
year, but they happen more frequently in spring and autumn
months. In 2010 and 2011, we hosted some very important
symposia, conferences, meetings and weddings. Thanks to the
Dedeman brand, we’ve become a sought-after name in large
events taking place in the region.
What are some similarities and differences between your
local and tourist guests? Since these two parties have
different values, their expectations can be different, too.
What are some situations you’re facing?
2010 ve 2011 yılında oldukça önemli Sempozyum,
Kongre, Toplantı, Düğün organizasyonlarına ev sahipliği
yaptık. Bölgedeki büyük organizasyonlarda Dedeman
markası ile aranılan isim olduk.
Yerel ve turist misafirleriniz arasında ne gibi
benzerlikler veya farklılıklar var? Her iki tarafın
değerleri farklı olduğu için beklentileri de bu ölçüde
farklı olabilir. Siz bu alanda ne gibi durumlarla
karşılaşıyorsunuz?
Yurtiçinden otelimizi ziyaret eden yerli misafirlerimiz
Gaziantep’in tarihini ve mutfak kültürünün zenginliğini
bilerek, araştırarak otelimize geliyor. Hatta Türkiye’nin
ilk Mutfak Müzesi de Gaziantep’te kurulmuştur.
Dolayısı ile de Gaziantep mutfağından baklavayı,
katmeri, kebapları, beyranı, antep fıstığını tatmak ve bu
yiyeceklerin bulunduğu hizmeti otelimizde almak istiyor.
Biz de bu taleplerden yola çıkarak yöre yemeklerini ve
Gaziantep Mutfağı’nı Antepli aşçılarımızın usta elleriyle hazırlayıp, en sıcak Dedeman misafirperverliği anlayışı ile
servis ediyoruz. Otelimize gelen yabancı misafirlerimiz
de bu zenginliklerin farkındalar. Ancak damak tadlarına
uygun olması açısından ‘Dünya Mutfağı’ndan örneklere
de mutfağımızda yer vererek alternatifler sunmaya
çalışıyoruz. Bu ilgimizin misafirlerimizi mutlu ettiğini görüyoruz.
Our local guests who come from inside the country arrive at
our hotel with a knowledge of Gaziantep’s history and culinary
culture and having researched it. In fact, Turkey’s first Cuisine
Museum was established in Gaziantep. Therefore, people want
to taste Gaziantep’s baklava, katmer, kebaps, beyran and
pistachios and receive service from our restaurant that offers
these foods. We take these demands as basis; our cooks, who are
from Antep themselves, prepare regional foods and Gaziantep
cuisine with their mastery, and we serve these foods with the
warmest Dedeman hospitality. Our foreign guests who come
to our hotel are also aware of these riches. Yet we try to offer
alternatives from world cuisine in our kitchen to suit their
palates. We see that this interest makes our guests happy.
In addition to local tourists who come to Gaziantep knowing
about our cultural heritage, there are also foreign guests who
stay at our hotel purely for business reasons. We offer various
introductory brochures so these guests can go on cultural tours
at their convenience.
Guests who come from the Middle East can sometimes have
special needs because they have larger families and many
children. We’ve developed room standards for the needs of these
families to make them happy during their stay.
What do your guests pay attention to the most in the
hotel and in the city?
Our guests are very interested in and appreciative of our hotel’s
unique architectural structure and the fact that it has the city’s
largest indoor swimming pool as well as the only spa center
with Far Eastern influences. The most striking features are
47
We entered the year with many improvements as well as a successful and
dynamic crew. We receive quite a bit of feedback about these advances.
48
Yine kültürel mirasımızı bilerek Gaziantep’e gelen yerli
turistlerimizin yanısıra sadece iş amacı ile otelimizde
konaklayan yabancı misafirlerimiz de bulunmakta. Bu
misafirlerimizin uygun anlarında kültür turları yapabilmeleri için çeşitli tanıtım broşürleri ile bilgilenmelerini sağlıyoruz.
Ortadoğudan gelen misafirlerimiz ise daha geniş aile
yapılarına sahip olmaları ve çok çocuk ile seyahat etmeleri
nedeni ile bazı özel taleplerde bulunabiliyorlar. Bu
ailelerimizin ihtiyaçlarına yönelik oda standartları da
geliştirerek hizmet vermeye ve onları mutlu ağırlamaya
çalışıyoruz.
Misafirlerinizin hem oteliniz hem de şehirle ilgili en çok
neler dikkatini çekiyor?
Otelimizin mimari yapısının farklılığı ve şehrin en geniş
kapalı yüzme havuzu ile uzakdoğu esintileri taşıyan tek
Spa Merkezine sahip oluşu misafirlerimizin çok dikkatini
çekmekte ve beğenisini kazanmaktadır. Gaziantep şehrinin
kültürel zenginliği ve tartışmasız Gaziantep mutfak
kültürünün zenginliği en çok dikkat çeken şeylerin başında
gelmektedir. İstisnasız her misafir bir yöresel yemek yemek
ve baklavanın leziz tadına varmak, SPA Merkezimizden
faydalanmak, şehrin kültür mirasının bir bölümünü ve el
sanatlarını görerek şehirden ayrılmak istemektedir.
Siz misafirlerinize şehirde gezmeleri ve mutlaka görmeleri
için ne gibi önerilerde bulunuyorsunuz?
Uzun süredir Gaziantep’te yaşayan biri olarak Gaziantep
Arkeoloji Müzesi, Zeugma Mozaik Müzesi, Emine Gögüş
Mutfak Müzesi, Hasan Süzer Etnografya Müzesi, Savaş
ve Panorama Müzesini ziyaret etmeden, Tarihi Gaziantep
Evleri ve Gaziantep Kalesini görmeden, Yesemek Açık Hava
Müzesi, Rumkale, Belkıs/Zeugma, ve Dülük/Doliche Antik
Kentini, meşhur Bakırcılar çarşısını gezmeden Gaziantep’ten
ayrılmayın derim.
Ayrıca Gaziantep lahmacunu, Ali Nazik kebabı, yuvarlama,
içli köfte, keme kebabı ve yeni dünya kebabı (Nisan ve Mayıs
aylarında), simit kebabı, patlıcan kebabı, Cağırtlak (ciğer)
kebabı, Dünyaca meşhur Gaziantep baklavası ve fıstık ezmesi
tatmadan dönmemelisiniz.
Geleneksel Gaziantep el sanatlarından; sedef kakma, kutnu
kumaşı, bakır işlemeler, yemeni, Antep işleri ve Gaziantep
baklavası, Antepfıstığı, tatlı sucuk ve pestil, kırmızıbiber
ve baharatlarından almadan ve Dedeman Gaziantep
misafirperverliğini yaşamadan bu şehirden ayrılmayın derim.
Ayrıca eğer denk gelirseniz her yıl 25 Aralıkta düzenlenen
Kurtuluş şenliklerini seyretmenizi de öneririm.
undoubtedly the cultural wealth of the city of Gaziantep and
the wealth of Gaziantep’s culinary culture. Without exception,
every guest wants to eat a local food, enjoy the delicious
taste of baklava, use our spa center and leave the city having
experienced a part of the city’s cultural heritage and seen
handcrafts.
What are some places in the city you recommend that
your guests visit and see?
As someone who’s been living in Gaziantep for a long time,
I would say that people shouldn’t leave Gaziantep without
visiting the Gaziantep Archeology Museum, Zeugma Mosaics
Museum, Emine Göğüş Cuisine Museum, Hasan Süzer
Ethnography Museum and the War and Panorama Museum,
seeing historical Gaziantep homes and the Gaziantep Fortress
or touring the Yesemek Open Air Museum, Rumkale, Belkıs/
Zeugma and the Antique City of Dülük/Doliche as well as the
famous copper market.
You also shouldn’t return home without tasting Gaziantep
lahmacun, Ali Nazik kebap, yuvarlama, içli köfte, keme
kebap and yeni dünya kebap (in April and May), simit kebap,
eggplant kebap, Cağırtlak (liver) kebap and the world-famous
Gaziantep baklava and pistachio paste.
In terms of traditional Gaziantep handcrafts, I would
recommend not leaving without buying goods inlaid with
mother of pearl, kutnu fabric, copper works, yemeni, Antep
works and Gaziantep baklava, Antep pistachio, sweet sausage
and paste, red peppers and spices or experiencing Dedeman
Gaziantep’s hospitality.
Also, if your trip coincides with the event, I recommend
watching the liberation festivities that take place on December
25 each year.
DQ
50
HOBİ-HOBBY
Kişiye Has Tasarımlar
Unique Designs
Tohum tasarımlarının yaratıcısı Verda Alaton ile hobiden
mesleğe giden yolu konuştuk
We talked with the creator of Tohum design, Verda Alaton,
about her design journey from hobby to profession.
Öncelikle bu mesleğe nasıl başladınız?
Çok uzun yıllardır tasarım yapıyorum. Üniversite
yıllarımdan beri diyebiliriz. Eğitimim ve iş hayatındaki
tecrübem farklı konularda oldu ancak yaklaşık 3 sene
önce kurumsal hayattan ayrılarak 15 senelik hobimi
mesleğime dönüştürdüm.
Takı tasarımı için ne gibi nitelikler gerekli? Bu alanda
iyi bir yerlere gelmek için ne gibi tavsiyeleriniz olur?
Sadece takı tasarımı olarak ayırt etmek istemem, ancak
tasarım için veya herhangi bir şey yaratmak için bir
görüşünüz, tutkunuz, birkiminiz, tarzınız olması gerekir
diye düşünüyorum.
Markanızın iyi bir konuma gelmesi için sağlam bir temel,
tutarlılık, istikrar, özgün olmak ve yaratıcılığınızın
devamı önemli kanımca.
Takı tasarlarken enerjilere de önem veriyorsunuz
ve tüm eserlerinizde doğal taşlar kullanıyorsunuz?
Neden doğal taş? Nereden bu fikir aklınıza geldi?
Doğal malzemeler kullanmak benim hayatımın bir
parçası. Doğal olmayan malzemeleri hayatımın hiçbir
aşamasında barındırmıyorum. Doğal dokuların insana
güzel hisler yaşattığını düşünüyorum. Dolayısı ile
tasarımlarımda da aynı hisleri paylaşmak istediğimden
sadece bu malzemelerle çalıyorum. Ayrıca içinde
bulunduğumuz dönemde doğaya dönüşün, sadeleşmenin
ve materyalizmden uzaklaşmanın ve değeri farklı
şeylerde görmenin daha da önemli olduğunu
düşünüyorum.
Sizin yurtdışına yaptığınız seyahatler de
tasarımlarınızın öznesi diyebiliriz. Ürünleri seçerken
nelere önem veriyorsunuz? Örneğin bir yüzük bir
küpe tasarımında hangi taşı kullanacağınıza nasıl
karar veriyorsunuz?
Evet, seyahatler de hayatımın vazgeçilmez bir parçası.
Yolculuklarım genellikle az ziyaret edilen, doğal
yaşamlar süren kültürlerin olduğu destinasyonlara
oluyor. Gittiğim ülkelerde tasarımlarımda
kullanabileceğim doğal malzemeler toplamaktan keyif
alıyorum. Genellikle parçaları bulduğum anda hangi
takıda ve ne şekilde kullanabileceğimi biliyor oluyorum.
Dolayısı ile tasarım sürecim parçaları bulduğum anda
başlamış oluyor. Malzemeleri seçerken, nadirliklerine,
doğal güzelliklerine, formlarına ve hissettirdiklerine
önem veriyorum.
Bugüne kadar yaptığınız ve en ilgi çeken tasarımınız
hangisi oldu, neden?
Bugüne kadar en çok ilgi gören tasarımlarım, meteor
yüzük ve kol düğmelerim, ve eski deniz kabuklarından
yaptığım parçalar oldu. Bir de “Badem” yüzük,
First, how did you embark on this career?
I’ve been designing for long years. We could almost say since
my college years. My education and work experience were
in different areas but about three years ago, I quit the
corporate life and transformed my hobby of 15 years into a
career.
What are some qualities you need to have to design
jewelry? Could you give us some advice on how to get
somewhere in this field?
I wouldn’t like to single out jewelry design, but to design
or to create anything, I think you need to have passion, a
vision, experience and style. In order to bring your brand in
a good position, you need a solid foundation, consistency,
patience, authenticity and continued creativity, I think.
You also pay attention to energies in your jewelry
designs. You use natural stones in all of your pieces.
Why natural stones? How did you get the idea?
Using natural materials is a part of my life. I don’t use
unnatural materials in any part of my life. I think that
natural textures make people feel good things. And since I
want to share the same feelings through my designs, I only
use these materials. Additionally, I believe that a return to
nature and simplicity, a distancing from materialism and
searching for value in other places is even more important in
our current day.
51
52
Tasarım için bir görüşünüz,
tutkunuz, birkiminiz, tarzınız olması
gerekir diye düşünüyorum.
Markanızın iyi bir konuma
gelmesi için sağlam bir temel,
tutarlılık, istikrar, özgün olmak
ve yaratıcılığınızın devamı önemli
kanımca.
konseptinden dolayı cok ilgi gördü. Bu parçaların hepsi
yurtdışındaki yayınlarda yer aldı. Diğerlerinden farklı
şekilde ilgi görmelerinin sebebi ise sanırım parçaların
nadirliği ve tasarımda kullanılma fikirleri.
Bahar ve yaz aylarında hangi modelleri daha uygun
görüyorsunuz?
Modellerden daha cok seçtiğim malzemeler, taşlar
öne çıkıyor. Bahar ve yaz aylarında açık renkli taşlar,
kristaller, sezonun renkleri ile uyumlu olacak taşlar
kullanıyorum.
Ağırlıklı olarak hangi takılar tercih ediliyor?(yüzük,
kolye, küpe) Veya siz hangisine daha ağırlık
veriyorsunuz?
Ben en çok yüzük tasarlamaktan keyif alıyorum. Ellerin
bir kişinin kendisini ifade etmesinde önemli ve çarpıcı bir
yeri olduğunu düşünüyorum. Bir başka sebebi de sanırım
benim en çok yüzük takmayı seviyor olmam. Ancak tabi ki
kolye, bilezik, küpe ve kol düğmesi de tasarlıyorum.
Tasarımlarınızı Tohum adlı markanızla bir çatı altında
topladınız. Tohum ismi nereden aklınıza geldi?
Markanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz?
Tohum, yaşamdaki, en doğal, sade ancak açtığında
güzelliklerle dolu olan ve doğanın sadece bir defa
için yarattığı bir şey. Her bir Tohum tasarımı da aynı
düşüncede yapılıyor. Doğal, yalın çizgilerde ve tek.
Doğadan gelen her parçanın kendine has olduğu gibi,
Tohum tasarımlarının da her biri tek, dolayısı ile sadece
taşıyışından oluyor. Bir eşinin olması mümkün olmuyor.
Bu da tasarımların kişiye has olmasını sağlıyor.
Markamı oluştururken, dengeli ve istikrarlı, yerel ve
uluslararası bir gelişim hedefledim. Ayrıca markanın
tanıtımında konseptinin, tasarımların kendileri kadar ön
planda olmasına dolayısı ile felsefesinin de değerin bir
parçası olmasına dikkat ettim.
We could also say that your travels abroad are a
subject of your designs. What do you pay attention
to when you’re picking your materials? For instance,
how do you decide what stone to use when designing
a ring or an earring?
Yes, traveling is an essential part of my life. I generally
take trips to places that aren’t visited much, where there
are cultures who sustain natural lives. I enjoy collecting
natural materials to use in my designs in countries I
visit. Generally, when I find a piece, I know how and in
what piece of jewelry I can use it. Therefore the design
process begins when I find the materials. In choosing the
materials, I pay attention to their rarity, natural beauty,
form and the feelings they evoke.
What was your best received design to date and
why?
The designs that drew the most attention to date were
my meteor rings and cuff links and the pieces I created
out of old seashells. The “almond” ring also got a lot of
attention due to its concept. The fact that the simplest
piece in nature was used as jewelry supported the entire
concept of TOHUM. All of these pieces were featured in
international press. I think the reason these pieces got
special attention is because they are rarer than others
and the idea behind their use in design.
In your opinion, what models are best suited for
spring and summer months?
The materials and stones I select are more prominent
than the models. During spring and summer months,
I use light-colored stones and crystals in ways that suit
the season’s colors.
Which pieces of jewelry are generally preferred, or
which do you focus on more?
I get the most pleasure out of designing rings. I believe
that hands are an important and striking tool in selfexpression. I think another reason might be that I
enjoy wearing rings the most. Of course, I also design
necklaces, bracelets, earrings and cuff links.
You brought all of your designs under one roof with
your TOHUM brand. Where did the name TOHUM
come from? What did you pay attention to when
creating your brand?
Tohum (seed) is the most natural, simplest thing in
nature that’s full of beauties when it blossoms, something
that nature creates only once. Every TOHUM design is
created with the same idea. Natural, simple lines and
one of a kind. Just as every piece of nature is unique,
every TOHUM design is one of a kind, so there isn’t a
single other piece like it. That makes the designs unique
Sizce bu sektörde son yıllarda neler değişti? Örneğin
sadelik biraz daha ön plana geldi mi? Siz bu yılın
tasarım modasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Takı tasarımında son dönemlerde çok daha cesur, farklı
tasarımlar yapılıyor. Bunu izlemek çok mutluluk verici.
Her zamanki gibi çarpıcı, gözalıcı, cüretkar tasarımlar
olduğu gibi bunun tersine yalın çizgiler de eskiye göre
çok daha fazla görülmeye başladı.
En çok hangi ülkelerden ürün topluyorsunuz, neden?
En çok Afrika ve Asya ülkelerinden doğal taşlar
topluyorum. Sanırım bu kıtaların ülkelerine, doğal
güzelliklerine ve kültürlerine daha yakın hissettiğim için
malzeme seçimlerim için bu kaynaklardan faydalanmak
doğal geliyor. Ayrıca gerçekten çarpıcı ve az bulunan
doğal taşlara rastlamak mümkün oluyor.
Takı tasarımı yapmayı neye benzetirsiniz?
Hayatınızdaki önemi nedir?
Takı tasarımı yapmadığım bir dönemi düşünmek artık
benim için zor. Geriye baktığımda da bunu her zaman
yapmış olduğumu görüyorum. Neredeyse çocukluğumdan
beri bulduğum ilginç parçaları taşınabilir hale getirdiğimi
hatırlıyorum. Dolayısı ile yaşamımın doğal ve vazgeçilmez
bir parçası diyebilirim.
Bu alanda kendini geliştirmek isteyen okuyucularımıza
ne gibi önerileriniz olur?
Doğru kaynaklardan eğitim almalarını, kendi tarzlarını
oluşturmalarını, tasarımda mutlaka mutfaktan
geçmelerini, yani işçiliği de öğrenmelerini, sabırlı ve
istikrarlı olmalarını öneririm.
for every person who wears them.
In creating my brand, I sought a balanced and consistent
local and international development model. Additionally,
in promoting my brand, I paid attention to the concept
being as much on the forefront as the designs themselves,
making the philosophy a part of its value.
In your opinion, what’s changed in the industry in
the past several years? For instance, is simplicity
more prominent now? What do you think about
this year’s design trends?
In jewelry design, lately there are much bolder, unique
designs. It makes me very happy to see this. There are
the usual alluring, daring designs, but simple lines are
becoming more popular as compared to the past.
Which countries do you collect materials from the most?
I mostly collect natural stones from Africa and Asian
countries. I think because I feel closer to the countries,
natural beauties and cultures of these lands, it feels
natural to benefit from these sources in choosing my
materials. It’s also possible to find truly amazing and
rare natural stones.
What would you compare jewelry design to? What
place does it hold in your life?
Nowadays, it’s very difficult for me to think about a
time when I didn’t design jewelry. When I look back,
I see that I’ve always done this. Pretty much since my
childhood, I remember making the interesting pieces I
found wearable. So I could say that it’s a natural and
essential part of my life.
What advice would you give to our readers who
might want to further themselves in this field?
I would recommend that they get trained through the
proper channels, develop their own style, definitely
pass through the kitchen – or learn about the
workmanship – of design, be patient and consistent.
I think you need to have passion,
a vision, experience and style. In
order to bring your brand in a good
position, you need a solid foundation,
consistency, patience, authenticity and
continued creativity.
53
DQ
54
MODA-FASHION
Baharı
Karşılama
Zamanı
Dedeman Antalya’da yaptığımız çekim baharın
ferah esintisini beraberinde getirdi.
It’s Time to
Welcome
Spring
Photo shoots in Dedeman Antalya brought
along the refreshing breeze of spring.
FOTO⁄RAF-PHOTOGRAPHY: DAĞHAN GÜRKANLAR STYLING SEVİN SEVİMLİSOY STYLING ASSISTANT ŞULE KARADAYIOĞLU
SAÇ-HAIR: KUBİLAY YALÇIN & EŞREF AYTAŞ MAKYAJ-MAKE UP: TUĞÇE ALTIN ÖZ MODEL: LAURA / JOY MODEL MANAGEMENT
BLUZ BLOUSE CHRISTOPHER KANE
V2K DESIGNERS,
PANTOLON PANTS CHRISTOPHER
KANE V2K DESIGNERS,
KÜPE EARRING KOTON,
KOLYE NECKLACE BANANA
REPUBLIC,
KEMER BELT KOTON,
AYAKKABI SHOES STEFANEL.
55
56
BLUZ BLOUSE KOTON,
ETEK SKIRT TWIST,
KOLYE NECKLACE BANANA
REPUBLIC,
BİLEKLİLER BRACELETS
BANANA REPUBLIC,
KEMER BELT KOTON,
ÇANTA BAG MULBERRY,
AYAKKABI SHOES STEFANEL.
BLUZ BLOUSE VAKKO,
ETEK SKIRT KOTON,
KOLYE (kısa) NECKLACE
(short) BANANA REPUBLIC,
KOLYE (uzun) NECKLACE
(long) KOTON,
BİLEKLİKLER BRACELETS,
BANANA REPUBLIC.
57
ELBİSE DRESS VAKKORAMA,
HIRKA SWEATER MACHKA,
ŞAPKA HAT STEFANEL,
BİLEKLİKLER BRACELETS
BANANA REPUBLIC,
KEMER BELT BANANA REPUBLIC,
AYAKKABI SHOES JESSICA
SIMPSON VEPA 62.
58
59
60
CEKET JACKET MACHKA,
PANTOLON PANTS ELIZABETH
AND JAMES V2K DESIGNERS,
KOLYE (kısa) NECKLACE (short)
BANANA REPUBLIC,
KOLYE (uzun) NECKLACE (long)
EDİTÖRE AİT,
BİLEKLİKLER BRACELETS
BANANA REPUBLIC,
KEMER BELT BANANA REPUBLIC,
AYAKKABI SHOES JESSICA,
SIMPSON VEPA 62.
ELBİSE DRESS VAKKO,
KÜPE EARRING KOTON,
BİLEKLİKLER BRACELETS
BANANA REPUBLIC,
KEMER BELT BANANA REPUBLIC,
ÇANTA BAG MISSONI VAKKO,
AYAKKABI SHOES JESSICA,
SIMPSON VEPA 62.
61
TRİKO KNIT VAKKO,
PANTOLON PANTS KOTON,
FULAR SCARF NETWORK,
KÜPE EARRING KOTON,
BİLEKLİK BRACELET EDİTÖRE AİT.
62
Nerede Kal›n›r?
Dedeman Antalya Hotel&Convention Center
Lara Yolu 07100, Antalya Tel: (242) 310 99 99
Türkiye’nin tatil cenneti Antalya’nın en güzel yerlerinden birinde konuşlanan Dedeman
Antalya; deniz, bahçe ve şehir manzarası ile misafirlerine görsel bir şölen sunuyor.
35’i süit, 1’i kral dairesi olmak üzere toplam 482 odaya sahip olan otel minibar, 24
saat oda servisi, kablosuz internet, Pay TV, jakuzi gibi özelliklerle geleneksel Dedeman
misafirperverliğini Antalya’da sunuyor. Muhteşem körfez manzarası eşliğinde dünya
mutfaklarından lezzetlerin sunulduğu 2 restorana ve 5 bara ev sahipliği yapan Dedeman
Antalya Hotel&Convention Center ayrıca kapalı ve açık yüzme havuzu, fitness center,
Türk hamamı, sauna ve masaj gibi çok özel hizmetleri de misafirlerine sunuyor.
Where to stay...
Dedeman Antalya Hotel&Convention Center
Lara Yolu 07100, Antalya Tel: (242) 310 99 99
Situated in one of Antalya’s best spot, Dedeman Antalya offers theamatic views with its
sea, garden and city landscape. The hotel features 35 suites and a presidential suite
in total 482 rooms, also offers 24 hours room service, minibar, wireless internet, Pay
TV and jacuzzi. With its traditional hospitality the hotel hosts 2 restaurants and 5 bars
which have fantastic views of gulf. In Antalya Dedeman Hotel&Convention Center;
indoor and outdoor swimming pool, fitness center, Turkish bath, Fin bath, sauna and
massage is also offered to hotel guests.
DQ
64
KÜLTÜR&SANAT-CULTURE&ART
Teşekkürler
Thank you
İ
İKSV
stanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), festival ve etkinlikleriyle tam 40 yıldır İstanbul’un kültür ve
sanat yaşamında önemli bir rol üstleniyor. 40 yıl önce sadece bir “İstanbul Festivali” düzenlemek
için yola çıkan İKSV, bu süreçte uluslararası nitelikte dört festival, iki bienal ve yıl boyunca özel
etkinlikler gerçekleştiren bir kurum haline geldi.
Dünyadaki kültür ve sanat üretiminin seçkin örneklerini, yeni girişimleri ve değişik akımları İstanbul’daki
sanatseverlere sunmak, Türkiye’nin kültürel zenginliğini dünyaya tanıtmak ve İstanbul’u uluslararası
kültür-sanat platformunun önemli merkezlerinden biri haline getirmek amacıyla 1973 yılında Dr. Nejat F.
Eczacıbaşı önderliğinde kurulan İstanbul Kültür Sanat Vakfı, düzenlediği festival ve etkinliklerle 40 yıldır
İstanbul’un kültür ve sanat yaşamında öncülük görevini üstleniyor.
İKSV’nin 40. yıl çalışmaları ve özel etkinlikleri, 17 Ocak Salı sabahı vakıfta yer alan Salon’da düzenlenen bir
basın toplantısıyla açıklandı. Basın toplantısında İKSV 40. yıl filminin gösteriminin ardından, İKSV Yönetim
Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, 40. yıl kutlamaları kapsamında yıl boyunca yapılacak özel etkinliklerin
yanı sıra İstanbul Film, Tiyatro, Müzik ve Caz Festivalleri, Leyla Gencer Şan Yarışması, Filmekimi ve ilk
defa düzenlenecek İstanbul Tasarım Bienali ile ilgili bilgileri paylaştı.
he Istanbul Foundation for Arts and Culture (İKSV) plays a major role in the city’s cultural life. It came
into existence four decades ago with a sole purpose: organizing an “Istanbul Festival.” Since then, İKSV
has evolved into an institution that operates on an international scale and oversees four festivals, two
biennials and various other events.
Founded in 1973 under the leadership of Dr. Nejat F. Eczacıbaşı, İKSV has played a leading role in the culture
and arts scene of the city, presenting to art lovers the most outstanding examples of world culture and art
production, introducing the cultural riches of Turkey to the world and turning Istanbul into a major international
hub of culture and arts.
The special events and celebrations for İKSV’s 40th anniversary were announced on January 17 at a press
conference held at Salon İKSV. After the screening of an anniversary film, Bülent Eczacıbaşı, İKSV Chair of
the Board of Directors, announced the program for the year, including special anniversary events as well as the
Istanbul Film, Theatre, Music and Jazz Festivals, Leyla Gencer Singing Contest, Filmekimi Film Festival and the
first Istanbul Design Biennial.
T
YAZI-BY P I N A R M A M A K
65
İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, “Biz, 40. yılımıza
nitelikli sanat etkinlikleri düzenlemekten de öte hayallerle giriyoruz;
İKSV etkinlikleriyle genç bireylerin gelişimini desteklemek, alanında
uzman sanatçılar yetiştirmek, sanatçıların ve sanatseverlerin yurtdışıyla
bağını kuvvetlendirebilmek, ülkemiz için katılımcı ve sürdürülebilir kültür
politikalarının geliştirilmesini sağlamak ve Türkiye’deki güncel sanat
üretimine katkıda bulunabilmek istiyoruz.”
İKSV’s Chair of the Board of Directors Bülent Eczacıbaşı:
“We are entering our 40th year with ambitions that go beyond organizing
cultural events: we dream of supporting young people, nurturing young
artists to become experts in their fields, strengthening ties between
local artists and art lovers and the international art scene, helping to
maintain the participatory and sustainable art politics of our country and
contributing to the production of contemporary art in Turkey.”
İKSV’nin 40. Yıl
Etkinlikleri
40th Anniversary
Events
40 Yılın Hikâyesini Anlatacak Bir Kitap
İKSV’s 40-Year History
Told in a Book
İKSV, 40. yaşı için, bu 40 yıllık birikimin, kurucuları,
çalışanları, destekçileri, sanatçılar ve izleyiciler
tarafından anlatılacağı bir kitap hazırlıyor. Vakfın kuruluş
yıldönümünün kutlanacağı Haziran ayı içinde yayımlanacak
kitapta, vakfın kuruluşundan bugüne geçirdiği dönüşümler,
öne çıkan etkinlikler ve önemli dönemeçler, bu süreçlere
katkıda bulunmuş kişilerin tanıklıkları aracılığıyla
anlatılacak. İstanbul’un kültür-sanat yaşamına yön veren
bir kurum olarak İKSV’nin 40 yıllık tarihini, bu tarihin
yapılmasında emeği geçen kişilerin ifadeleriyle, çok sesli
bir biçimde yansıtmayı amaçlayan kitap, Türkiye’nin ilk
kâr amacı gütmeyen kültür-sanat kurumunun kuruluş,
kurumsallaşma ve büyüme hikâyesini, doğrudan deneyimler
yoluyla kayda geçirecek.
İKSV is preparing a book in which its 40-year
history will be narrated by its founders, employees,
supporters, artists and art lovers. This special
anniversary publication will be released in June
and will detail the growth and development of the
foundation over the four decades of its existence,
the transformation it has undergone and the
most important turning points in its history. The
40-year history of the institution that shapes
Istanbul’s culture and artistic life today will be
told with a multitude of voices belonging to those
who were there to witness it first-hand.
Türkiye Ve Hollanda Diplomatik İlişkilerinin
400. Yıldönümüne Özel Projeler
2012 yılında İKSV ayrıca Türkiye ve Hollanda arasındaki
diplomatik ilişkilerin 400. yılı kutlamaları kapsamında da
özel etkinlikler gerçekleştirecek. Çağdaş dansın en başarılı
temsilcilerinden biri olan Nederlands Dans Theater, 14 Haziran
Perşembe ve 15 Haziran Cuma akşamları iki özel gösteri için
İstanbul’da olacak. İlk kez 2004 yılında 32. İstanbul Müzik
Festivali kapsamında İstanbul’a gelen topluluk, bu kez genç ve
dinamik grubu NDT 2 ile dünyaca ünlü koreograflar Jirí Kylián,
Paul Lightfoot, Sol Leon ve Alexander Ekman’ın yapımlarından
oluşan bir programla seyirciyle buluşacak. Bir diğer etkinlik
ise 10 Kasım Cumartesi akşamı Haliç Kongre Merkezi’nde
gerçekleştirilecek konuk şef Lorin Maazel yönetimindeki
Kraliyet Concertgebouw Orkestrası’nın konseri olacak.
Kurulduğu 1888 yılından bu yana Strauss, Mahler, Debussy
ve Stravinsky gibi pek çok önemli besteci tarafından yönetilen
orkestra BBC Music Magazine tarafından verilen müzik
ödüllerinde 2007 yılının en iyi orkestrası seçildi.
66
400 Years Of Diplomatic Relations Between Turkey
and the Netherlands:
Special Projects
İKSV’den 40. Yıla Özel Bir Eser Siparişi: Dünyaca
Ünlü Gösteri Topluluğu La Fura Dels Baus’tan
İKSV İçin Bir Dünya Prömiyeri: “İstanbul,
İstanbul”
Gerek görkemli sokak tiyatrosu etkinlikleriyle
gerekse tiyatro ve opera yorumlarıyla dünya çapında
tanınan gösteri topluluğu La Fura dels Baus’un İKSV
için özel olarak hazırlayacağı “İstanbul,İstanbul” adlı
projenin dünya prömiyeri 21 Haziran Perşembe ve 22
Haziran Cuma akşamları Haliç Camialtı Tersanesi’nde
gerçekleştirilecek. “İstanbul, İstanbul”, İKSV ile
İstanbul arasında kurulan güçlü bağların altını çizerek,
göz alıcı bir gösteriyle geçmişten geleceğe uzanacak
olan bir buluşma olacak.
Special 40th Anniversary Commission From
İKSV: Famous Show Collective La Fura Dels
Baus Presents The World Premiere of “Istanbul,
Istanbul”
La Fura dels Baus, the show collective known
worldwide for its magnificent street theater
productions and theater and opera performances, will
premiere a project crafted exclusively for İKSV, called
“Istanbul, Istanbul” on the evenings of Thursday, June
21 and Friday, June 22 at Haliç Camialtı Shipyard.
“Istanbul, Istanbul” is spectacular exploration of the
past and the present that underscores the strong ties
between İKSV and Istanbul.
The year 2012 also marks the 400th anniversary of diplomatic
relations between Turkey and the Netherlands, and İKSV is
organizing a number of events to mark the occasion. Nederlands
Dans Theater will be performing in Istanbul on Thursday, June
14 and Friday, June 15. The ensemble had already performed
in Istanbul in 2004 as part of the 32nd Istanbul Music Festival.
This year, its young and dynamic group NDT 2 will be presenting
a program choreographed by the world-famous Jirí Kylián, Paul
Lightfoot, Sol Leon and Alexander Ekman. Another event İKSV
has planned is a concert of the Royal Concertgebouw Orchestra
with guest conductor Lorin Maazel, which will take place at the
Golden Horn Congress Center on Saturday, November 10. The
repertoire of the world-famous orchestra, which was founded in
1888 and was named the orchestra of the year by BBC Music
Magazine in 2007, mainly consists of works of classical composers
like Strauss, Mahler, Debussy and Stravinsky.
Sir Simon Rattle Yönetimindeki Berlin Filarmoni
Orkestrası, İki Türk Solistle İstanbul’da
İKSV’nin 40. yılında ev sahipliği yapacağı bir
diğer önemli etkinlik ise dünyanın en prestijli
orkestralarından Berlin Filarmoni Orkestrası’nın daimi
şefi Sir Simon Rattle yönetiminde vereceği konser
olacak. 27 Eylül Perşembe akşamı Haliç Kongre
Merkezi’nde gerçekleştirilecek Sir Simon Rattle
yönetimindeki Berlin Filarmoni Orkestrası konserinin
sürprizi, solistlerinin dünya çapında adından övgüyle
bahsedilen genç Türk sanatçılar, çellist Efe ve kardeşi
kontrbas sanatçısı Fora Baltacıgil olması.
“Muhteşem tonu, güçlü kişiliği ve ifade derinliği”
özellikle övgü toplayan Efe Baltacıgil, bugün yurt
dışında adını en sık duyduğumuz viyolonselcilerimiz
arasında. 2005 Genç Konser Sanatçıları Seçmeleri,
Peter Jay Sharp Ödülü ve Washington Sahne Sanatları
Cemiyeti Ödülü gibi ödüllerle kariyerine parlak bir
başlangıç yapan Efe Baltacıgil, Eylül 2011’den beri
Seattle Senfoni Orkestrası’nın çello grup şefliğini
üstleniyor. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı
ve Curtis Institute mezunu kardeşi Fora Baltacıgil ise
ilk orkestra deneyimini İstanbul Senfoni Orkestrası’nda
edindikten sonra Philadelphia Orkestrası’nda ve
ardından kontrbas grup şefi olarak Minnesota
Orkestrası’nda çaldı. 2009 yılında, Berlin Filarmoni
Orkestrası’na seçilen ilk Türk sanatçısı unvanıyla
topluluğun üyesi oldu. Duo projelerde bir araya gelen
iki kardeş en son Yo-Yo Ma’nın büyük ses getiren İpek
Yolu Projesi’nde yer aldı.
Berlin Philharmonic Orchestra Conducted by
Sir Simon Rattle Performs in Istanbul with Two
Turkish Soloists
Another big event on İKSV’s calendar this year is
the concert by one of the world’s most prestigious
orchestras: the Berlin Philharmonic Orchestra and
its principal conductor, Sir Simon Rattle. The main
surprise of the concert, which will be held at the
Golden Horn Congress Center on Thursday, September
27, is the pair of soloists: Turkey’s own cellist Efe
Baltacıgil and double bass player Fora Baltacıgil.
Efe Baltacıgil, a Turkish cellist who is well-known
overseas, has been praised for his “superb tone, strong
individuality and depth of expression.” After brilliantly
starting off his career by winning the 2005 Young
Concert Artists Auditions as well as the Peter Jay
Sharp Award and the Washington Performing Arts
Society Award, Efe Baltacıgil has been conducting
the cello group at the Seattle Symphonic Orchestra
since September 2011. His brother, Fora Baltacıgil,
graduated from the Istanbul University State
Conservatory and Curtis Institute, after which he
began his career at the Istanbul Symphonic Orchestra.
He later played with the Philadelphia Orchestra and
conducted the double bass group at the Minnesota
Orchestra. In 2009, he became the first Turkish artist
to take up post as a member of the Berlin Philharmonic
Orchestra. The brothers embark on duet projects
together and have most recently participated in Yo-Yo
Ma’s The Silk Road Project.
67
İstanbul Festivalleri 2012 Yılında Tüm
Hızıyla Devam Edecek
68
• 31. İstanbul Film Festivali, 31 Mart–15 Nisan tarihleri arasında,
• 18. İstanbul Tiyatro Festivali, 10 Mayıs–5 Haziran tarihleri arasında,
• 40. İstanbul Müzik Festivali, 31 Mayıs–29 Haziran tarihleri arasında,
• 19. İstanbul Caz Festivali, 2–19 Temmuz tarihleri arasında,
• 7. Leyla Gencer Şan Yarışması, 15–20 Eylül tarihleri arasında,
• 11. Filmekimi, 6–14 Ekim tarihleri arasında,
• İlk İstanbul Tasarım Bienali, 13 Ekim–12 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek.
40 yılda sayılarla İstanbul Kültür Sanat Vakfı
Geçen 40 yılda, İKSV’nin düzenlediği İstanbul Müzik, Film, Tiyatro ve Caz Festivalleri
ile İstanbul Bienali’ni 8,5 milyon kişi takip etti.
• İstanbul Film Festivali: 30 festivalde 109 ülkeden 2.514 yönetmenin 3.767 filmini
3.197.000 sinemasever izledi.
• İstanbul Tiyatro Festivali: 17 festivalde, 4.500’e yakın sanatçının 469 performansını
375.000 seyirci izledi.
• İstanbul Müzik Festivali: 39 festivalde 40.000’i aşkın sanatçının 2.835 gösterisini
3.360.000 seyirci izledi.
• İstanbul Caz Festivali: 18 festivalde 4.000’i aşkın sanatçının 500 konserini 600.000
müziksever dinledi.
• İstanbul Bienali: 12 bienalde 1.000 sanatçı ve sanatçı kolektifinin 3.000’e yakın
yapıtını 750.000 kişi gezdi.
İstanbul Festivals are Continuing in 2012
with Full Speed
• 31st Istanbul Film Festival, March 31–April 15,
• 18th Istanbul Theatre Festival, May 10–June 5,
• 40th Istanbul Music Festival, May 31–June 29,
• 19th Istanbul Jazz Festival, July 2–19,
• 7th Leyla Gencer Singing Contest, September 15–20,
• 11th Filmekimi Film Festival, October 6–14,
• 1st Istanbul Design Biennial, October 13–December 12.
The Istanbul Foundation for Culture and Arts:
40 Years in Numbers
In the past 40 years, 8.5 million people have attended the Music, Film, Theatre and
Jazz Festivals organized by İKSV:
• Istanbul Film Festival: 3,197,000 film lovers watched 3,767 films by 2,514
directors from 109 countries at 30 festivals.
• Istanbul Theatre Festival: 375,000 theatre-goers attended 469 shows by 4,500
artists at 17 festivals.
• Istanbul Music Festival: 2,835 performances by 40,000 artists were watched by
3,360,000 guests at 39 festivals.
• Istanbul Jazz Festival: 18 festivals hosted 500 concerts by 4,000 artists,
attended by 600,000 music lovers.
• Istanbul Biennial: 3,000 works by 1,000 artists and artist groups were seen by
750,000 visitors at 12 biennials.
NEWS
DQ HABERLER NEWS
70
DEDEMAN ANKARA’DAN
İŞ DÜNYASINI
RAHATLATAN ÇÖZÜM:
EXECUTIVE LOUNGE!
İş dünyasının yoğun ve stresli temposunu yakından izleyen
Dedeman Ankara, Executive katta ve suit odalarda konaklayan
misafirlerinin kendilerini daha iyi hissetmeleri için Executive
Lounge hizmetini uygulamaya koydu.
Executive katı ve suit odaları tercih eden konuklar , Executive
Lounge’da sabah kahvaltılarını haberleri izleyerek ve gazetelerini
okuyarak yapabilirken, öğlen ve akşam sunulan zengin
ikramlardan da yararlanabilmekteler.
Dedeman Ankara’nın 7. katında yer alan Executive Lounge; hafta
içi 06:30’dan 22:00’a kadar, hafta sonu ise 07:00’dan 22:00’a
kadar hizmet sunuyor.
Executive Lounge’da sunulan günlük hizmetler ise;
Executive kahvaltı (06.30 - 11.00),
Öğleden sonra çay-kahve ve kurabiye (12.00 - 14.30),
Yemek öncesi aperatif ve kokteyl (17.30 - 19.30),
Akşam aperatif ve içecek servisi (20.00 – 22.00).
İş dünyasının ihtiyaçlarına yönelik düzenlemeler yapan Dedeman
Ankara’nın Executive katta ve suit odalarda konaklayan misafirleri
için sunduğu rahatlatıcı hizmet ve servisleri arasında; müsaitlik
durumuna göre erken giriş ve geç çıkış ayrıcalığı, giriş gününde
ücretsiz bir takım elbise ve iki gömlek ütü servisi, Executive
Lounge’da ve odada ücretsiz internet imkanı, Executive Lounge’da
sunulan dergi, kitap ve gazetelere ek olarak, odada ücretsiz gazete
servisi bulunmakta.
DEDEMAN ANKARA OFFERS A
RELAXING SOLUTION FOR THE
BUSINESS WORLD: EXECUTIVE
LOUNGE!
Dedeman Ankara, who closely tracks the busy and stressful pace
of business life, put into practice Executive Lounge service to
make Executive floor and suit guests feel better. Guests who
prefer Executive floor and suit rooms can have their breakfast
while reading newspapers in the Executive Lounge and in
addition they can benefit from rich offerings at noon and in the
evening.
Executive Lounge is in the 7th floor of Dedeman Ankara and
provides services from 06:30 to 22:00 in weekdays and, from
07:00 to 22.00 in weekends.
Daily services provided by Executive Lounge are;
Executive breakfast (06.30 - 11.00),
Tea, coffee and cookie service in the afternoon (12.00 - 14.30),
Appetizers and coctails before dinner (17.30 - 19.30),
Appetizers and beverage service in the evening (20.00 – 22.00).
The additional services in Dedeman Ankara for Executive room
and suit room guests also includes late check in and check out
opportunities (depends on the availability), ironing for a suit and
2 shirts in the arrival day, free internet in the room and Executive
Lounge, and daily newspaper service in addition to offered books,
newspapers and magazines in the Executive Lounge.
71
DEDEMAN HOLDİNG
YÖNETİM KURULU
BAŞKANI MURAT
DEDEMAN’A, CATHIC
2012 LİDERLİK ÖDÜLÜ
VERİLDİ!
DEDEMAN HOLDING
CHAIRMAN MURAT
DEDEMAN HAS
RECEIVED THE
CATHIC 2012
LEADERSHIP AWARD!
Turizm sektörüne yönelik yatırım fırsatlarının ele alındığı Central
Asia and Turkey Hotel Investment Conference (CATHIC), 6 – 8
Şubat 2012 tarihlerinde İstanbul’da düzenlendi. Bu yılki konferans,
Murat Dedeman’a turizm sektörüne 40 yılı aşkın süredir sağladığı
katkılar için verilen “CATHIC 2012 Liderlik Ödülü”nü almasıyla son
buldu.
Sektörün üst düzey profesyonellerini bir araya getiren, olası
ortaklıklara zemin hazırlayan ve yeni iş olanaklarının keşfedilmesi
adına önemli fırsatlar sağlayan CATHIC, aynı zamanda global
otel yatırımcılarına ve yöneticilerine yeni anlaşmalara imza atma
fırsatı da tanıyor. Otelcilik, finans, otel işletmesi ve markalaşma
gibi konularda her biri alanında uzman konuşmacıların katıldığı
CATHIC’te aynı zamanda genel sektör analizi, sivil toplum örgütleri
ve kamusal konularda da farklı bakış açıları tartışılıyor.
Sektörün önde gelen 30 önemli CATHIC danışmanının oyları
sonucunda turizm sektörüne kırk yılı aşkın süredir sağladığı katkılar
için CATHIC 2012 Liderlik Ödülü’nü alan Murat Dedeman; “Bu
seçkin organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Dedeman Hotels & Resorts International bu ödül sayesinde bir
kez daha başarısını ortaya koymuştur. Böylesine prestijli bir ödülü
kazanmanın gururunu yaşıyor, tüm çalışma arkadaşlarıma katkıları
için teşekkür ediyorum. Geleneksel Dedeman Misafirperverliği
ile dünya standartlarında hizmet veren ve büyüme stratejisi
doğrultusunda 2018 yılına kadar 15’i yeni markamız Dedeman
Park olmak üzere 55 otele ulaşmayı hedefleyen Dedeman Hotels &
Resorts International Türk otelcilik sektörünün lideri olmaya devam
edecek” dedi.
The Central Asia and Turkey Hotel Investment Conference (CATHIC) was held in Istanbul between February 6 and 8,
2012. At the end of this year’s conference, Murat Dedeman was awarded with the “CATHIC 2012 Leadership Award” for
his contributions to the tourism industry for over 40 years.
CATHIC brings together the sector’s top-tier professionals, lays the groundwork for potential partnerships and explores
new business opportunities as well as allowing global hotel managers and investors to sign new agreements. In addition to
presentations by experts in hospitality, finance, hotel management and branding, CATHIC also holds discussions on various
topics like general sector analysis, non-governmental organizations and various public matters.
Following a vote held among the 30 leading CATHIC advisers, Murat Dedeman has received this year’s CATHIC Leadership
Award for his work in the tourism sector for over four decades. Dedeman comments, “I would like to extend my gratitude
to everyone who works at this prominent organization. Thanks to this award, Dedeman Hotels & Resorts International has
once again proven its success. I am proud that this honor has been bestowed upon us and thank all my colleagues for their
hard work. Dedeman Hotels & Resorts International will continue to lead Turkey’s hospitality sector, providing world class
service with its Traditional Dedeman Hospitality and its plan to have 55 hotels operating by 2018 with 15 of these hotels
belonging to Dedeman’s new brand Dedeman Park, in accordance with our growth strategy.”
DQ HABERLERNEWS
72
DEDEMAN
KONYA HOTEL &
CONVENTION CENTER,
TRIPADVISOR’IN
“TÜRKİYE’NİN EN
İYİ 25 LÜKS OTELİ”
LİSTESİNDE 7. SIRADA
YER ALDI!
Dedeman Konya Hotel & Convention Center, başarısını
bir kez daha kanıtlayarak, dünyanın en büyük seyahat yorum sitesi TripAdvisor’da tamamen kullanıcı oylarıyla
belirlenen Türkiye’nin En İyi 25 Lüks Oteli listesinde 7.
Sırada yer aldı. Başta iş dünyası olmak üzere uzun süreli
konaklamalar, uluslararası kültür turları, eğlence ve spor
gibi pek çok ihtiyaca kusursuz hizmet anlayışıyla cevap
veren Dedeman Konya Hotel & Convention Center, Orta
Anadolu’nun en büyük kongre merkezli şehir oteli olma
özelliğini taşıyor. Geleneksel Dedeman Misafirperverliği
ile ağırladığı konuklarının oylarıyla Tripadvisor tarafından
hazırlanan Türkiye’nin En İyi 25 Lüks Oteli listesinde
7. sırada yer alan otelimizin tüm ekibini kutluyor,
başarılarının devamını diliyoruz.
DEDEMAN KONYA HOTEL & CONVENTION CENTER TOOK
THE 7TH PLACE IN THE TRIPADVISOR’S “TURKEY’S
25 BEST LUXURY HOTELS LIST”
Dedeman Konya Hotel & Convention Center has proven its success once more and took the 7th place in the Turkey’s 25 Best
Luxury Hotels List prepared by the world’s biggest travel site TripAdvisor, ranked by the users’ votes. Dedeman Konya Hotel &
Convention Center meets different demands such as long term accomodations, international cultural tours, entertainment and
sports, with its high quality service; and has the biggest convention center among the hotels located in the Middle Anatolia
Region. We congratulate our team for taking the 7th place in the Turkey’s 25 Best Luxury Hotels List ranked by its guests that
they host with the Traditional Dedeman Hospitality, and wish them continued success.
HIZLI TREN KONYA’NIN
ÇEHRESİNİ DEĞİŞTİRDİ
Ankara – Konya arası Yüksek Hızlı Tren seferlerinin
başlaması, günübirlik seyahatlerin ve şehirdeki sosyal
hareketliliğin artmasını sağladı. Farklı sektörlerden iş
grupları, periodik toplantılarını Ankara’dan gelip, Konya’da
gerçekleştiriyorlar. Bu gruplar, toplantı programlarına
Mevlana Müzesi ziyareti, şehir turu gibi etkinlikleri ilave
ediyorlar.
HIGH-SPEED TRAIN
CHANGES THE FACE
OF KONYA
DEDEMAN KONYA’DAN
HIZLI TREN KAMPANYASI
Ankara merkezli şirketlerin ve acentaların, bu eğilimlerine hız
vermek ve Yüksek Hızlı Tren’in kullanımının artmasına katkı
sağlamak adına farklı kampanyalar düzenleyen Dedeman
Konya Oteli, hızlı tren biletini gösteren misafirlerine, otel
içerisindeki münferit harcamalarında %25 ekstra indirim
imkanı sağlıyor.
HIGH-SPEED TRAIN CAMPAIGN
FROM DEDEMAN KONYA
As a part of the campaign to support Ankara-based
companies and agencies and to contribute to the use of
the high-speed line, Dedeman Konya is offering to its
guests a 25 percent discount on all personal expenses
at the hotel who present their train ticket.
The opening of the high-speed rail link between Ankara
and Konya has livened up daily travel and social life in
the city. Various business groups from different sectors
come from Ankara to Konya to conduct their periodic
meetings. These groups are adding visits to the Mevlana
Museum and city tours to their official program.
73
DQ HABERLERNEWS
74
EN İYİ TOPLANTI
OTELİ ÖDÜLÜ
DEDEMAN
KONYA’NIN
Orta Anadolu’nun en büyük kongre merkezli şehir oteli
olan Dedeman Konya Hotel & Convention Center, Haliç
Kongre Merkezi’nde 10 Şubat 2012 tarihinde gerçekleştirilen
“1.Kongre, Toplantı ve Etkinlik Ödülleri”nde, sağlık, bilişim,
otomotiv, iletişim gibi farklı sektörlerden önemli isimlerin jüri
üyeliği yaptığı değerlendirmede “Anadolu-Karadeniz Bölgesi En
İyi Toplantı Oteli Ödülü”ne layık görüldü.
Yarışmaya katılan otellerin, konumu, iş merkezlerine yakınlığı,
profesyonel iş gücü, toplantı olanakları, teknolojik ve doğaya
dost alt yapıları gibi farklı kriterlerin değerlendirildiği
yarışmada, ödül, Dedeman Konya Hotel & Convention Center
Genel Müdürü Recep Altınok’a verildi.
Ödülü alan Dedeman Konya Hotel & Convention Center
Genel Müdürü Recep Altınok yaptığı konuşmada; “Bu
başarımızın Konya’nın kongre turizminde söz sahibi olmasına
büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum. Aldığımız ödül
Dedeman Konya Hotel & Convention Center ve Dedeman
Grubu’na ait olmasının yanı sıra Türkiye’nin hızla gelişen ve
örnek şehir niteliğindeki kentimiz Konya’nın da başarısını
simgeliyor. Alman filozof Friedrich Hegel, dünya insanlık
tarihini derinden etkileyen unsurun, insanoğlunun en büyük
arzusunun ‘kabul görmek’ olduğunu söylüyor. Hz. Pîr’in
memleketi Konya’dan bizleri kabul gördüğünüz için teşekkür
ederiz” dedi.
BEST MEETING HOTEL AWARD
GOES TO DEDEMAN KONYA
Dedeman Konya Hotel & Convention Center, the largest
conference-centered city hotel in middle Anatolia,
received the award for “Best Meeting Hotel in the
Anatolian-Black Sea Region” during the “1st Congress,
Meeting and Event Awards” held at Haliç Congress Center
on February 10, 2012, with important figures from the
health, informatics, automotive and communication
sectors serving as jury members. Hotels participating
in the competition were evaluated based on different
criteria such as location, proximity to business centers,
professional workforce, meeting resources as well as
technology- and nature-friendly infrastructures. The
award was given to Dedeman Konya Hotel & Convention
Center General Manager Recep Altınok.
In his speech, Dedeman Konya Hotel & Convention
Center General Manager Recep Altınok said, “I believe
that this accomplishment will greatly benefit Konya in
having a say on conference tourism in Konya. In addition
to belonging to Dedeman Konya Hotel & Convention
Center and Dedeman Group, the award we’ve received
also signifies the success of Konya, Turkey’s rapidly
developing exemplary city. German philosopher Friedrich
Hegel says that the element most deeply affecting the
history of humanity, mankind’s greatest desire is to ‘be
accepted.’ We are very thankful that you accepted us from
Konya, the city of Hz. Pîr.”
75
DEDEMAN ANTALYA
HOTEL & CONVENTION
CENTER 4. ULUSLARARASI
ALTIN KEP AŞÇI
YARIŞMASI ÖDÜLLERİ
Dedeman Antalya, Otel Ekipmanları Fuarı ‘nda bu yıl dördüncüsü
düzenlenen Uluslararası Altın Kep Aşçı Yarışması’da Ödülleri
topladı. Otel Ekipmanları , 23. Uluslararası Konaklama , Ağırlama
İkram Sektörü Ekipmanları ve Dekorasyonu İhtisas Fuarı ‘nda
bu yıl 4. sü düzenlenen Uluslararası Altın Kep Aşçı Yarışması’da
Dedeman Antalya Hotel & Convention Center mutfak ekibi Güzel
Sanatlar Dalında 1. Lik , Mini Soğuk Büfe Sunumu dalında 2.’lik ,
Genç Aşçılar Dalında 3. lük ödülünü aldı.
Türkiye Aşçılar Federasyonu ve Antalya Şefler Birliği tarafından
düzenlenen yarışmaya Dedeman Antalya Hotel & Convention
Center ekibi Mutfak Güzel Sanatlar Dalında, Grup Lideri Aziz
Yanardağ ( Su Şef ), Yücel Seymen (Demi Şef) ve Uğur Erkan
Mini Soğuk Büfe Sunumu Dalında, Grup Lideri İsa Çelik (Aşçı),
Veli Erdoğan(Demi Şef), Cihan Kahrıman (Aşçı yardımcısı)
Genç Aşcılar Dalında Ramazan Can Vurar (Aşçı Yardımcısı) ile
katıldı. Mutfak Güzel Sanatlar Dalında 1. lik , Mini Soğuk Büfe
Sunumu dalında 2.’lik , Genç Aşçılar Dalında 3. lük ödülünü alan
ekipleri ilk olarak Dedeman Antalya Hotel & Convention Center’ın
Executive Chef ‘i Ali Doğan kutladı.
DEDEMAN ANTALYA HOTEL &
CONVENTION CENTER – 4TH
INTERNATIONAL GOLDEN CAP
COOK’S COMPETITION AWARDS
Dedeman Antalya took prizes home at the 4th International
Golden Cap Cook’s Competition Awards held at the
Hotel Equipment Fair. This year, the Hotel Equipment,
23rd International Hospitality Industry Equipments &
Decoration Exhibition hosted the 4th International Golden
Cap Cook’s Competition. Dedeman Antalya Hotel &
Convention Center’s kitchen crew got the first place prize
in the Fine Arts branch, second place in the Mini Cold
Buffet Service branch and third place in the Young Cooks
branch.
The competition was hosted by the All Cooks Federation
of Turkey and Antalya Chefs Association. Dedeman
Antalya Hotel & Convention Center participated with
group leader Aziz Yanardağ (Sous Chef), Yücel Seymen
(Demi Chef) and Uğur Erkan for the Kitchen Fine Arts
branch; group leader İsa Çelik (Cook), Veli Erdoğan
(Demi Chef) and Cihan Kahrıman (Assistant Chef) for
the Mini Cold Buffet Service branch and Ramazan Can
Vurar (Assistant Chef) for the Young Cooks branch. The
teams received first place in the Kitchen Fine Arts branch,
second place in the Mini Cold Buffet Service branch and
third place in the Young Cooks branch. The first person
to celebrate the crew was Dedeman Antalya Hotel &
Convention Center Executive Chef Ali Doğan.
DQ HABERLERNEWS
76
“MEHMET KEMAL
DEDEMAN ARAŞTIRMA
VE GELİŞTİRME PROJE
YARIŞMASI” ÖDÜLLERİ
SAHİPLERİNİ BULDU
Dedeman Topluluğu’nun kurucusu Mehmet Kemal
Dedeman’ın anısını yaşatmak ve ilkelerini geleceğe
taşımak adına her yıl düzenlenen “Mehmet Kemal
Dedeman Araştırma ve Geliştirme Proje Yarışması’nın
bu yıl 8’incisi düzenlendi. Dedeman İstanbul’da 10 Şubat
2012 tarihinde T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay’ın da katılımıyla gerçekleşen ödül töreninde
madencilik alanında “Türk Madenciliğini Geliştirmeye
Yönelik Araştırma ve Projeler” ve turizm alanında “İnsan
kaynakları, Eğitim ve İstihdam” olmak üzere iki dalda
yarışan projelerin kazananları belli oldu. Seçici kurulun
kararı sonucunda birinci seçilen her iki dalın proje
sahibine 20’şer bin TL ödül verildi.
THE “MEHMET KEMAL
DEDEMAN RESEARCH AND
DEVELOPMENT PROJECT
COMPETITION” AWARDS
FOUND THEIR RECIPIENTS
This year the 8th “Mehmet Kemal Dedeman Research and
Development Project Competition,” held annually to keep alive the
memory of Mehmet Kemal Dedeman, founder of Dedeman Group,
and to carry his principles to the future. The award ceremony was
held at Dedeman İstanbul on February 10, 2012 with the participation
of the Minister of Culture and Tourism, Ertuğrul Günay. Winners
were selected among the projects competing in two categories,
“Projects for the Development of Mining in Turkey” for mining
projects and “Human Resources, Education and Employment”
for tourism projects. The first-place winner from each category,
determined by the jury committee, received 20 thousand TL.
77
Madencilik dalında ödül kazananlar
Birincilik Ödülü: “Siklojet Flotasyon Hücresi”
projesiyle Hasan Hacıfazlıoğlu. İkincilik Ödülü:
“Altın İçeren Refrakter Arsenopirit Cevherinden Altın
Kazanımı: Flotasyon, Fiziksel – Isıl Ön İşlemler ve
Siyanürizasyona Etkisi” projesiyle Doç. Dr. Abdullah
Seyrankaya.
Üçüncülük ödülü: “İnce Taneli Feldspat Atıklarının
Jameson Flotasyon Teknolojisiyle Değerlendirilmesi”
projesiyle Doç Dr. Cengiz Karagüzel, Gülşah
Çobanoğlu ve Yrd. Doç. Dr. Oktay Şahbaz.
Turizm dalında ödül kazananlar
Birincilik Ödülü: “Mutfak Sanatlarını ve
Yönetimini Kurumsallaştırma Amaçlı Mesleki Eğitim
Örgütlemesi” projesiyle Mümtaz Peker. İkincilik
Ödülü: “Profesyonel Turist Rehberlerine Yönelik
Tarih – Turizm İşbirliği ile Yaşayan Tarih Uzmanlık
Eğitimleri” projesiyle Azade Özlem Çalık ve Emel
Kılıç.Üçüncülük Ödülü: “Konaklama İşletmeleri İçin
Bilgisayar Tabanlı Hizmet İçi Eğitim Modülü Projesi”
ile Yrd. Doç. Dr. Aziz Gökhan Özkoç, Hakan Kendir
ve Merve Tuncel.
Award winners in the mining category
First-Place Prize: Hasan Hacıfazlıoğlu for his project,
“Cyclojet Flotation Cell” Second-Place Prize: Doç. Dr.
Abdullah Seyrankaya for his project, “Acquiring Gold from
Refractor Arsenopyrite Gem Containing Gold: Effects on
Flotation, Physical – Heat Pre-Treatments and Cyanurization”
Third-Place Prize: Doç Dr. Cengiz Karagüzel, Gülşah
Çobanoğlu and Yrd. Doç. Dr. Oktay Şahbaz with their project,
“Utilizing Small-Grained Feldspar Waste with the Jameson
Flotation Technology”
Award winners in the tourism category
First-Place Prize: Mümtaz Peker with his project,
“Vocational Education Organization to Institutionalize Culinary
Arts and Their Management”
Second-Place Prize: Azade Özlem Çalık and Emel Kılıç
with their project, “Living History Expertise Training for
Professional Tour Guides with the Collaboration of History
and Tourism” Third-Place Prize: Yrd. Doç. Dr. Aziz Gökhan
Özkoç, Hakan Kendir and Merve Tuncel with their project,
“Computer-Based Intra-Service Education Module Project for
Lodging Institutions”
DQ HABERLERNEWS
78
DEDEMAN “PARK”
İLE BÜYÜYOR
Uluslararası arenada faaliyet gösteren Dedeman Hotels & Resorts
International’ın daha önceki “ilk”lerine bir yenisini daha ekleyerek
hayata geçirdiği ikinci markası DEDEMAN PARK’ın basın
toplantısında yeni otel konseptini değerlendiren Dedeman Hotels &
Resorts International CEO’su Tamer Yürükoğlu “Son yıllarda seyahat
alışkanlıklarında ve özellikle iş seyahatlerindeki tercihlerde değişim
yaşanıyor. İş dünyasının içinde bulunduğu “zaman” ve “maliyet”
sıkıntısının sonucu olarak ortalama 1 ½ güne inen iş amaçlı seyahatler
nedeniyle misafirlerimiz 5 yıldızlı bir otelin sunmuş olduğu hizmetlerin
büyük bölümünden yararlanamıyor ama parasını ödemek zorunda
kalıyor. Biz de iş dünyasının değişen seyahat alışkanlıklarnı gözeterek
ve Anadolu’nun ikincil kentlerinde oluşan potansiyeli değerlendirerek
Dedeman Park konseptini geliştirdik” dedi.
Her bir detay özenle ele alındı
Dedeman Park otelleri sade ve modern tasarımı kadar yüksek
teknolojiyle donatılan çevre dostu özellikleriyle de farkını ortaya
koyuyor. 100-150 oda kapasiteli yapılarda ileri teknolojiyle donatılmış
toplantı odaları, business center, fitness center, zengin Türk kahvaltısı
dışında öğlen ve akşam yemeği servisi de veren restoran ile lobi bar ve 7
/ 24 hizmet veren Bakk-Al hizmetleri yer alıyor.
İlk otel Mart’ta Denizli’de
İlk Dedeman Park uygulaması Mart 2012’de Denizli’de
gerçekleştiriliyor. Dedeman Park Denizli; 114 superior, 6 Deluxe
olmak üzere 120 oda ve 240 yatak kapasitesine sahip olacak. Restoran,
3 toplantı salonu ve bölünebilir 300 kişilik balo salonu gibi özelliklerle
öne çıkan Dedeman Park Denizli, şehir merkezine yakın konumuyla da
avantaj sağlıyor.
Dedeman Hotels & Resorts International yurt içi ve yurt dışı büyüme
stratejisi doğrultusunda 2018 yılında 55 otele ulaşmayı hedefliyor. Söz
konusu 55 otelin 15’inin Dedeman Park oteli olması planlanıyor.
DEDEMAN IS GROWING
WITH “PARK”
Dedeman Hotels & Resorts International, with its experience in hotel
business, has created a new concept: Dedeman Park, taking business
world’s trend in travel habits and demands into consideration. Dedeman
Hotels & Resorts International’s CEO Tamer Yürükoğlu evaluated the
new concept during the press meeting and stated, “In recent years,
there has been a shift in travel habits and preferences during business
travels. The business world need to be both “time” and “cost” efficient
at all times, and therefore, the business travels now last 1 ½ days. Due
to their short term visits, our guests usually do not have the time to
experience all the benefits of a five-star hotel but still pay for them. On
the other hand, the business investments now outspread all around
Turkey parallel to the developing economy, increase both the welfare
and the number of travels these regions receive. We developed the
Dedeman Park concept by evaluating the shifting travel demands of the
business world and the potential at the cities of Anatolia.”
Every detail diligently attended to
Dedeman Park Hotels differentiate from others with the simplicity and
modern design, high-tech, environment-friendly features as well as the
high quality select service from the non-required aspects. Dedeman Park
Hotels’ architectural plans are standardized in a way that all the hotels
will have 100 – 150 guest rooms, high tech meeting rooms, business
center, fitness center, restaurant serving Turkish breakfast, lunch and
dinner, lobby bars. Dedeman Park Hotels will not have room service,
however a small outlet called Bakk-Al that will serve 24/7.
The first hotel opens in Denizli in March
The first Dedeman Park Hotel which will have 114 superior and 6 deluxe
rooms will be opened in Denizli in March 2012. The hotel, which has the
advantage of its nearby city center location, will host its guests with its
restaurant, 3 meeting rooms and dividable ballroom with the capacity of 300.
As a growing strategy Dedeman Hotels & Resorts International is
planning to reach 55 hotels by 2018. And 15 of these 55 hotels will be
Dedeman Park Hotel.
YAZI-WORDS: BEGÜM AHU AĞLAÇ
Aşkın Tarihi
DQ
History of Love
Taksinin aynası, binanın yüzyıllık duvarına sürtünerek,
tarihi bir kalıntının sorumluluğunu üzerine alarak,
geçmiş yolları göstermeye devam etti. Taksi şoförünün
ağzından bir anda yuvarlak harflerle dolu bir küfür
havaya karıştı. Sonra utanarak bana dikiz aynasından
baktı ve “Mi scusi” dedi… Ben de hafif bir tebessüm
ve kafamı öne eğerek özrünü kabul ettiğimi belli
ettim. Roma; dar sokakları kadar, duygularını dışarıda
yaşayan insanlarıyla da ünlü bir şehirdir. Fonetik dilleri
ile birleştirdikleri ateşli ifadeleri sayesinde neredeyse
gürültülü diyebileceğimiz konuşmalar, bütün şehrin
sokaklarında, restoranlarında yankılanır. Bu müthiş
enerjiyi unutmaksa neredeyse imkânsızdır.
Buraya ilk defa 1998 yılında gelmiştim. Hayatını
şekillendirme güdüsünün ve özgürlük hayallerinin en
baskın olduğu o yıllarda, tası tarağı toplayıp burada
bohem bir başlangıç yapmak istediğimi hatırlıyorum.
Bohem kelimesiyle başlayamadığım ilişkimin bitişi de
yine o yıllara denk geliyordu herhalde… Sonrasında
bildiğimi okuyarak, kariyerimi pamuklu iplerle
renklenmiş bir kozanın içinde büyütmeyi tercih
ettim. Bir tekstil firmasında uzun dönem çalışmalarım
sayesinde üst düzey yönetici sıfatımı, pirinç bir levha
üzerine kazıtarak masamın sol ucuna yerleştirdim. Bir
iş toplantısı için geldiğim Roma’da 21 yaşındaki kızdan
eser olmadığını görmek pek zor olmadı. Kaldığım
otele çantalarımı bırakıp, üzerimi değiştirdim. Genç
bir kızken Romalı orta yaş kadınların şıklığından ne
kadar etkilendiğimi hatırlıyorum. Ben de artık orta yaş
bir kadın olduğuma göre saten bir elbise ve seksi ince
topuklu bir ayakkabı giyebilirdim. Bugünü kendime
ayırmıştım. O yüzden vakit kaybetmeden rotamı
Via Condotti’ye yönelttim. Burası Roma’nın en şık
mağazalarıyla süslenmiş ve modanın heyecan seviyesini
yükselten tasarımlarla dolu bir caddedir. Biraz dolaşıp,
kendimi şımarttıktan sonra, 18. Yüzyıldan beri ayakta
Ö Y K Ü - S T O R Y 79
The taxi’s side mirror dragged across a centuries-old
facade of a building, collecting historic dust and residue
and leaving behind it a visible trail. The taxi driver
swore melodically and, embarrassed, glanced at me in
his rear-view mirror and said “Mi scusi.” I accepted
his apology with a slight smile and a nod. Rome is
as famous for its narrow streets as it is for its people’s
tendency to externalize their emotions. Italian phonetics
combined with fiery turns of speech result in fairly loud
conversations that take place everywhere from sidewalks
to restaurants. There is an unforgettable energy to this
city.
I first came here in 1998. I remember hoping for a new
bohemian start in those years when the life-shaping
instinct and dreams of freedom were at their strongest.
The relationship I wouldn’t exactly refer to as bohemian
also began and ended during these years. Afterwards,
I chose to study what I knew and cultivate my career
in a cocoon of colorful cotton yarn. After long years
of laboring in a textile firm, I worked my way up to
senior executive, a title I had engraved on a brass sign
that sits at the left corner of my desk. This time, when I
came to Rome for a business meeting, it wasn’t hard to
see that there was no sign of the 21-year-old girl.
80
kalmış bir cafe olan Caffe Greco’nu kahve kokulu
masalarından birine oturdum. Macchiato’mdan bir
yudum almıştım ki, arkamdan gelen bir erkek sesinin
benim adımı söylediğini duydum. Roma’da biri “Serra”
diyor olabilir miydi?
“Hey Serra, e che tu?” – (Serra bu sen misin?)
Kafamı şaşkınlıkla arkama doğru çevirdiğimde, uzun
boylu yakışıklı bir adamın, merakla bana doğru
yaklaştığını gördüm. Bu Alessandro olabilir miydi? Onca
yıldan sonra?
“Alex? İnanmıyorum bu sen misin?
Güçlü bir sarılma ve şaşkınlıktan sonra, Alex’le
(Alessandro’ya ben hep böyle seslenirdim) masaya
oturduk. Onunla bundan 20 yıl önce İstanbul’da ortak
bir arkadaşımız sayesinde tanışmış ve 1 seneye yakın
bir süre çıkmıştık. Tabii ayrı dünyaların insanı olmak
o yaşlarda daha kolay oluyordu. Hayatlarına yeni
başlamış, parasız pulsuz aşıklardık. Telefon parası ve
görüşememek gibi sorunları aşamadığımız için ayrılmak
zorunda kalmıştık.
“Oh Dio, hala hatırladığım kadar güzelsin” dedi
gözlerime o hiç unutmadığım İtalyanlara özgü romantik
bakışla bakarak…
“Sen de öyle Alex. Üstelik hala bir kadınla nasıl
konuşman gerektiğini iyi biliyorsun” dedim
gülümseyerek.
Alex’le Greco’nun artık az duyan duvarlarına
hikâyemizi duyurabilmek için bağıra bağıra, kahkaha
atarak üzerinden geçtik senelerin. O kısa bir süre
evlenmiş ama yürütememişti. Bense evlenme kısmına
gelemeden Nişan’ı atmıştım. Şimdi ikimiz de yalnız ve
Roma’daydık.
“Serra, benim halletmem gereken bir işim var ama
akşam seni mutlaka yemeğe götürmek istiyorum. Hayır’ı
da kabul etmiyorum. Anlaştık mı?”
“Va bene. Beni otelimden saat 8’de alabilirsin o zaman”.
Otele döndüğümde başım dönüyordu. Heyecanım
başıma mı vurmuştu yoksa tadına baktığım muhteşem
kırmızı şarap kanıma mı karışıyordu? Saatim
buluşmamıza tam 2 saat 10 dakika olduğunu söylüyordu.
Güzel bir duşun ardından biraz dinlendikten sonra
yeni aldığım pudra rengi Valentino elbisemi üzerime
geçirdim. Hafif bir makyaj yaptıkta sonra, mini bardaki
küçük şampanya şişesini açıp, odanın duvarlarını okşayan
romantik müziği biraz serinlettim. Kulaklarım kıpkırmızı
olmuştu. Alex’i ilk gördüğüm günü düşündüm. Elim
ayağıma dolaşmış, ona baktığımı anlamasın diye ‘cool’
kızı oynamıştım. Uzun bir süre kaçmıştım ondan. O
yakışıklı bir İtalyan erkeğiydi ve benimle gerçekten
ilgilenip ilgilenmediğini anlamak için uzun süreli testlere
tabii kalmıştı. Şimdi bir otel odasında neredeyse aynı
duyguları yaşıyor olmak garip ama bir o kadar da
çekiciydi.
Roma tarihi benim için değişmek üzereydi bunu fark
ediyordum. 20 yaşında bir genç kızın elinden aşkını alan
Kış ayına inat, 38 yaşında o aşkı bir bahar ayında geri
almaya gelmiştim Roma’ya…
I dropped my luggage off at the hotel and changed.
I remembered how impressed I was by the impeccably
groomed middle-aged Italian ladies when I was a young
woman. Now a middle-aged woman myself, I could
put on a satin dress and sexy heels. I planned to devote
the day to myself, so I headed to Via Condotti without
wasting time. It’s the ultimate street in Rome to go for
luxury boutiques and high fashion. After exploring it
for a while and spoiling myself a bit, I sat down at a
coffee table at Caffe Greco, which dates back to the 18th
century. I was sipping my Macchiato when I heard a
man’s voice behind me calling my name. Could someone
in Rome really be saying “Serra?”
“Hey Serra, e che tu?” – (Serra, is that you?)
Surprised, I turned to look and saw a tall, handsome man
moving towards my table. Could this be Alessandro? After
all these years?
“Alex? I don’t believe it, is this really you?”
After a bewildered embrace, Alex (that’s how I would
always call Alessandro) and I sat down at my table. We
had met in Istanbul 20 years ago through a mutual
friend and dated for almost a year. Of course, being from
different worlds was easy back then. We were penniless
lovers whose lives had just begun. We broke up because we
had no money for phone calls or plane tickets.
“Oh Dio, you’re still just as beautiful as I remembered,”
he said, looking into my eyes in that very special romantic
way that only Italians seem to have mastered.
“As are you, Alex. And you still know how to talk to a
woman,” I said with a smile.
As if determined to make even the now-deaf ancient
stone walls of Greco hear our story, Alex and I spoke and
laughed loudly as we reminisced and filled in the gaps.
He had married but it hadn’t worked out. I had been
engaged but broke it off. We were both in Rome, and we
were both single.
“Serra, I have to take care of several things but I want to
take you out to dinner tonight and I won’t accept ‘no’ for
an answer. Deal?”
“Va bene. You can pick me up at my hotel at 8”.
My head was spinning when I got back to my hotel. Was
it the nerves or the amazing red wine? I had exactly two
hours and ten minutes until our appointed time. After a nice
shower, I put on my new powder-colored Valentino gown. I
put on a little make up, took a small bottle of champagne
out of the mini-bar and put on some romantic music to grace
the room’s walls. My ears turned bright red. I thought of the
day I had first met Alex. I was a ditz, but I played the cool
girl so he wouldn’t notice. Many years had passed since that
day. Whether this handsome Italian man was really interested
in me was up to the test of time. Standing in the middle of a
hotel room, being immersed in all those feelings all over again
was very strange, but just as pleasant.
I felt as if Rome’s history was about to change for me. In spite
of having my love taken away from me in a winter month
as a young woman of 20, I had come to Rome as a woman
of 38 to take back my love in a month of love in a month of
autumn...

Benzer belgeler