1840 Tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu İncelemesi Özet Abstract

Transkript

1840 Tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu İncelemesi Özet Abstract
1840 Tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu İncelemesi
1840 Ottoman Criminal Code Analysis
Rabia Beyza Candan*
Özet
Tanzimat hareketinin hukuk alanı içinde en fazla etkilediği alan ceza hukuku alanı olmuştur. Bu çalışmada, Tanzimat Fermanı sonrası Osmanlı Devleti’nde kanunlaştırma hareketlerinin ceza hukuku bağlamında önemli bir parçası olan 1840 tarihli ceza kanunu ele alınmıştır. Kanunun daha ziyade devlet memurlarını
hedef alması dikkate alındığında Osmanlı’nın kanunun çıktığı dönemdeki idari işleyişi hakkında fikir sahibi
olunabilir. Osmanlı devleti çöküşüne yaklaştığını gösteren hukuki aksaklıkları giderebilmek amacıyla Tanzimat döneminin ilk ceza kanunu olan 1840 tarihli ceza kanununu çıkarmıştır. Fermanda yer alan hususları da içeren bu kanun, orada vadedilen, kanun önünde eşitlik ve cezaların eşitliği ilkelerini içermesi bakımından dikkate değerdir. Genel olarak Batı’nın ceza hukuku kavramlarından yararlanılarak hazırlanan
bu kanun, her ne kadar günümüz ceza kanunlarına göre ilkel olsa da dönemine göre büyük bir atılımdır.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Tanzimat Fermanı, 1840 Ceza Kanunu, Ceza Hukuku, Kanun Önünde Eşitlik
Abstract
Tanzimat Movement most affected Criminal law field in law field. In this study, the criminal code of 1840 which is an
important part of codification movements in the Ottoman State after the Rescript of Gulhane discussed. Considering
that the law is aimed at civil cervant, we may have an idea about administrative management of the Ottoman state
at the time of coming into force of the law. Ottoman state issued the 1840 criminal code which is the first criminal
code in order to resolve legal troubles shows that close the collapse. This law including Rescript of Gulhane principles
also contains equality before the law and equality of penalties. 1840 criminal code was prepared by using Western
concepts of criminal law. Although primitive compared to today, this law is significant step compared to its period.
Keywords: Ottoman State, Rescript of Gulhane, 1840 Criminal Code, Criminal Law, Equality Before the Law.
* Araştırma Görevlisi. Afyon Kocatepe Üniversitesi Genel Kamu Hukuku Anabilim Dalı.
AndHD, 2015, C.1, S.1 63
1840 Tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu İncelemesi
GİRİŞ
idari, mali, hukuki vs. birçok yapıda kendini
Bugünkü hukukumuzun temellerinin atıl-
göstererek, yılların ihmali ya da ihtiyaçlara
dığı, çeşitli evrensel hukuk kavramlarının
cevap verememesi yüzünden işlevsizleşen ve
belirmeye başladığı, Osmanlı tarihinin en
eski düzenlerin devamı neticesinde ortaya
önemli aşamalarından birini oluşturan Tan-
çıkmış yüzlerce sorunu bulunan kurumlar
zimat Hareketi, başlı başına incelenmeyi hak
olduğu anlaşılmıştır.3 Söz konusu kurumlar-
eder vasıftadır. Tanzimat, birkaç yüzyıl gibi
da iyileştirme ya da ilga suretiyle düzenle-
uzunca bir zaman süren Osmanlı çöküşünü
meler de hukuk vasıtasıyla olmuştur.
durdurmak ve bilhassa Avrupa karşısında
Çalışmanın kapsamı itibariyle esas olarak
çeşitli yönlerden geride kalışı yavaşlatmak
Tanzimat Dönemi’nin ilk ceza kanunnamesi
üzere gerçekleştirilen yenilik hareketlerinin
olan hicrî 1256, miladî 1840 Ceza Kanunna-
en yüksek hıza ulaştığı devre sayılabilir.1
mesi inceleme konusu yapılacaktır. Önce-
Bütün bir Osmanlı tarihinin ve başarısının
sinde bununla bağlantılı olarak 1840 Ceza
temelinin askeri galibiyetler olması, ayrıca
Kanunnamesi’ni ortaya çıkaran Tanzimat
devletin ilerleme ve gerileme aşamasında ol-
döneminin zihinsel ve fikri dönüşümüne ve
masının, sınırların genişlemesine ve toprak
bu dönüşümün ürünü olan belli başlı geliş-
kaybedilmesi esasına dayanması, Osmanlı
melere kısaca değinilecektir.
yenileşmesinin en önemli ve en öne çıkan
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine doğ-
1.Yeni Bir Dönem Olarak Tanzimat
ve Öncesi
ru hazırlanan layihalarda da, askerin ve or-
Tanzim kelimesinin çoğulu olan Tanzimat
dunun durumunun düzeltilmesi, böylece
döneminin adıyla uygun olarak en aktif ol-
çağdaş Avrupa ordularının karşısında dura-
duğu alan kanunlaştırma alanı olmuştur ve
bilecek bir ordunun teşkili noktasında öne-
sadece bu yönüyle bile Tanzimat, yeni bir
riler sunulmuştur. Fakat zamanla, bozulan
düzene geçişte iddialı bir hareket ve bir dö-
ve düzeltilmeye ihtiyaç duyanın sadece ordu
nüm noktası olmayı hak edecek vasıftadır.4
ve asker olmadığı, aynı zamanda ordunun
Osmanlı Devleti’ndeki genel modernleşme
da arka planında olan ve onunla ilişkili olan
çabaları Batı’ya ait bir çok kurumun aktarı-
1
Said Nuri Akgündüz, Tanzimat Dönemi
Osmanlı Ceza Hukuku Uygulaması, Yayımlanmamış
Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul, 2010, s. 41.
2
Akgündüz, (2010), s. 42.
3
Akgündüz, (2010), s. 42, 43.
4
Mümtaz’er Türköne, Osmanlılar’da Islahat ve
Teceddüd, Osmanlı Ansiklopedisi, cilt 6, İstanbul, İz
Yayıncılık, 1996, s. 41.
özelliğini askeri nitelikte kılmıştır.2 Öyle ki
64
CANDAN
mı ile sonuçlanmışsa da bu çabalar daha çok
olan bu dönemle ilgili kısaca bilgi verilecek
Tanzimat döneminde belirginlik kazanan ıs-
olursa;
lahatçı bir anlayışla, devlet örgütü ve toplum
XVIII. yüzyılın sonlarında tahta geçen III.
yapısında eskinin kaldırılarak yeninin geti-
Selim Nizam-ı Cedid dönemini başlatmış ve
rilmesi şeklinde değil, eskinin yanına yeni-
daha ziyade askeri alanda kalmakla birlikte
nin konulması şeklinde belirmiş ve böylece
ciddi ve topyekün bir ıslahat hareketi baş-
düalist bir karakter topluma ve devlete hakim
latmıştır. III. Selim devletin içine düştüğü
olmuştur.5 Oysa bu düalist yapı Tanzimat’ın
durumun sebebini kanunların uygulanma-
temeli olan eşitlik ve adalet anlayışına aykı-
ması olarak tespit etmiş ve fakat kanunları
rıdır. Zira eşitlik ve adalet monist kurumla-
hakkıyla uygulamaya koymak yerine onları
rın varlığını gerektirir.6 Tarihi bir dönemece
Batı yöntemleriyle yenilemeye karar vererek
işaret eden Tanzimat Fermanı, tek başına
bu amaçla Batı kanunlarını incelemek üzere
ele alındığı takdirde eksik ve yanlış anlaşılıp
Ebu Bekir Ratip Efendi’yi görevlendirmiş ve
yorumlanabileceğinden öncelikle bu belgeyi
Avrupa’ya göndermiştir8. Öte yandan çeşitli
üreten ortam gözden geçirilmelidir.
Avrupa devletleri yüzyıllardan beri Osmanlı nezdinde daimi elçilikler bulundurduğu
1.1. Tanzimatı Hazırlayan Hukuki Alt
halde Osmanlı Devleti Avrupa devletleri
Yapı
nezdinde daimi elçiler tayin etmezken artık
1.1. 1. Nizam-ı Cedid Dönemi
Avrupa’nın ahvalinden haberdar olma ihti-
Tanzimat dönemi resmi olarak Tanzimat
yacı ilk defa bu dönemde daimi elçilikler ku-
Fermanı’nın okunmasıyla başlamakla beraber bu dönemi III. Selim ve II. Mahmud’un
ıslahatlarıyla başlatan tarihçiler de mevcuttur.7 Tanzimat’ı hazırlayan evre konumunda
5
Gürsoy Akça, Himmet Hülür, Tanzimattan
Cumhuriyete Siyasal ve Hukuksal Yapının Modernleşmesi,
Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Bahar 2007, Sayı 21, s. 237.
6
Akça, Hülür, (2007), s. 237.
7
“Tanzimatın XVII. asırda Kuyucu Murat’la mı,
XVIII. Asırda Lale Devri ile mi, 1826’da Vak’ay-ı Hayriye
ile mi, yoksa 1839’da mı başladığını tayin etmek zor
olduğu gibi sonunun da I. Meşrutiyetle mi, II. Meşrutiyetle
mi, yoksa Cumhuriyetle mi bittiğini tayin etmek de zordur.
Fakat klasik olarak 1839’da başlamış, 1876’da bitmiştir
denilir”, Tahsin Ünal, Türk Siyasi Tarihi, 5. B., Ankara,
Emel Yayınları, 1978, s. 234.
rulmasını sağlamıştır.9
Ayrıca III. Selim’in devlet düzeninin yeniden kurulması için ileri gelen memurlardan
hazırlanmasını istediği ve kanunların hazırlanmasında da esas alınacağını belirttiği raporların pek çoğunda da devlette yıllarca başarıyla uygulanan kanunnamelerin zamanla
bozulduğu, bunların artık çağın gereklerine
8
Coşkun Üçok, Ahmet Mumcu, Gülnihal
Bozkurt, Türk Hukuk Tarihi, 12. B., Ankara, Turhan
Kitabevi Yayınları, 2007, s. 324.
9
Hüsrev Hatemi, Nizam-ı Cedid, Osmanlı
Ansiklopedisi, cilt 5, İstanbul, İz Yayıncılık, 1996, s. 202.
AndHD, 2015, C.1, S.1 65
1840 Tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu İncelemesi
cevap vermediği bu nedenle yeni esaslara
II. Mahmut askeri13, sosyal14, kültürel15, sağ-
dayanan önlemler düşünülmesi gerekti-
lık16, sanayi17 alanında yaptığı yeniliklerin
ği yazılmıştı.10 Askeri alanın yanı sıra idari
yanı sıra kamu hukuku alanında da dikkate
ve mali konularda da birçok düzenlemeler
değer düzenlemeler yapmıştır18. Devlet işle-
getiren Nizam-ı Cedid dönemi ıslahatları-
rinin ilgili meclis ve heyetlerde etraflıca tartı-
nın, bütünüyle Avrupa’yı taklide yönelik bir
şıldıktan sonra karara ve uygulamaya konul-
hava vermesi önemli ve yoğun bir muhalefet
masının öneminin farkında olan II. Mahmut
meydana getirmiş ve Nizam-ı Cedid,, yeni-
kısmen kendi yetkisini kısıtlamak pahasına
çerilerin başında olduğu eski düzen taraftar-
devletin kazai ve idari fonksiyonlarını ayı-
larının zorbalığı ve Kabakçı Mustafa Ayak-
rarak kazai işlev için Meclis-i Ahkam-ı Ad-
lanması neticesinde padişahın kendi eliyle
liye, idari işlev için Dar-ı Şura-yı Bab-ı Ali
kaldırılmış ve bu hareketin hamisi olan III.
ve askeri işlev için de Dar-ı Şura-yı Askeri
Selim tahttan indirilerek öldürülmüştür.11
meclislerini oluşturmuştur.19 Bu meclisler-
Görüldüğü gibi III. Selim bir hukuk reformu
de görüşülmedikçe yapılan nizamnamelerin
düşüncesini benimsemiş ve fakat bu reform-
yürürlüğe konmayacağı da belirtilerek bu
ları birlikte gerçekleştirecek bir kadrodan
meclislerin kanun koyma işlevleri vurgu-
yoksun olması sebebiyle tam anlamıyla ba-
lanmıştır. Meclis-i Ahkam-ı Adliye’nin en
şarılı olamamıştır. Sınırlı sayıda aydının ye-
önemli görevlerinden biri kanun dışı davra-
tişmesini sağlayan ve hukuk alanındaki esas
nışlarda bulunan devlet adamları ve idareci-
yenileşme ve hızlanmanın onun döneminde
lerin yargılanmasıydı.20 Bu kurulların devlet
başlayacağı II. Mahmut için bir deney niteli-
yönetimiyle ilgili belli başlı kararları alacak,
ği taşıyan ve yol gösterici olan Nizam-ı Ce-
13
Prusya ve Mısır’dan subay getirtmesi, yeniçeri
ocağını lağvetmesi, yeni bir ordu kurması.
14
Nüfus sayımı, posta teşkilatı, pasaport, kıyafet
düzenlemeleri.
15
İlköğretim zorunluluğu konması, okullar
açılması, Batı’ya öğrenci gönderilmesi, Takvim-i
Vekayi’nin çıkartılması.
16
Karantina usulünün konması, kolera, veba gibi
hastalıklar hakkında broşür bastırılarak dağıtılması.
17
Kumaş fabrikasının kurulması.
18
Gülnihal Bozkurt, Batı Hukukunun Türkiye’de
Benimsenmesi, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
1996, s. 44, 47.
19
Recai G. Okandan, Amme Hukukumuzun
Anahatları, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1968,
s. 60, aktaran, Akça, Hülür, (2007), s. 241.
20
Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez
Teşkilatında Reform, İstanbul, Eren Yayınları, 1993, s. 197.
did dönemi12, Osmanlı yenileşme sürecinde
önemli bir merhaledir.
1.1. 2. II. Mahmut Dönemi
III. Selim yenilikler uğruna hayatını kaybederken daha geniş alanda daha köklü reformlara imza atan ve “gavurlukla” suçlanan
10
11
12
66
Üçok, Mumcu, Bozkurt, (2007), s. 324.
Akgündüz, (2010), s. 44.
Üçok, Mumcu, Bozkurt, (2007), s. 325.
CANDAN
özellikle devlet memurlarını yargılayacak
yavaş yavaş yıkılmıştır.23
ve devlet ile kişi arasındaki uyuşmazlıkları
II. Mahmut, dönemine göre hayli önemli
çözecek olması modern anlamda idare hu-
sayılacak bu değişiklikleri yaparken “hukuk
kukunun da “memur yargılaması” ve “idari
devleti” kavramına da yaklaşmakta, Müs-
yargı” alanlarında belirmeye başladığının
lümanlar ile zimmiler arasındaki tek farkın
habercisidir.21
yalnız ibadet biçiminde olduğunu söyleyerek
II. Mahmut sadrazamlığı hükümdarın mut-
hukuksal eşitsizliği kaldırarak tek bir eşitlik
lak vekilliği olmaktan çıkartarak başvekil
düşüncesine gitmektedir.24 İslam adaletinin
adı altında silikleştirdi ve şeyhülislamlığı da
ilkeleri olan ve hukuk devletinin kurulması
hükümet yönetimi ve planlama kurullarının
için sağlanması gereken can, mal, ırz, konut
dışında bıraktı, böylece şeyhülislamlık bir
dokunulmazlığı Osmanlı Devleti’nin kuru-
çeşit İslam milletinin din görevlisi haline
luş ve yükselme dönemlerinde titizlikle sağ-
getirilerek totaliter din-devlet bileşiminde
lanırken, yozlaşma sürecine girilmesiyle be-
ilk çatlama ve ikilenme de gerçekleştirilmiş
raber unutulup gitmişti, bu kuralları sağlam
oldu.22 Genel manada dini telakkilerde de
hukuk teminatı altına almayı dirlik ve düze-
bir değişiklik olmuş, asırlarca yan yana yaşa-
nin baş koşulu olarak gören II. Mahmut, ilk
mış olan müslümanlar ile gayrimüslimlerin
adımını müsadereden kurtulan memurları
birbirini aşağı, adi, zavallı görmesinden kay-
güvence altına almak yönünde attı25.
naklanan birbirine kaynaşamama eğilimi de
1838 yılında ilk kez belli bir sınıf vatan-
II. Mahmut’la beraber giderek değişmiştir.
daşın bir kanun metninde yazılı suçlardan
Hukuk, siyasi haklar, askerlik sahasında da
başkasıyla itham edilemeyeceği ve orada
farklı olan iki zümre hakkındaki düşünüşler
belirtilen cezalardan başkasıyla cezalandı-
ve iki unsuru birbirinden ayıran telakkiler,
rılamayacağı, yüzlerce yıldır kamu hizmet-
II. Mahmut’un bir konuşmasında “…ben
lilerinin en büyük korkusu olan “siyaseten
tebaamdan Müslümanları camide, Hıristi-
katl”in tarihe karıştığını gösterir nitelikte ar-
yanları kilisede, Musevileri havrada tanırım.
tık memurların kısas ve had cezaları dışında
Her ferdin Allaha ibadet ettiği bu mabetler
ölümle de cezalandırılamayacağı hususlarını
haricinde aynı hukuka, aynı himayeye, aynı
içeren ulema ve memurlar için iki ayrı ceza
kıyafete sahip olmalarını isterim” sözleriyle
21
Üçok, Mumcu, Bozkurt, (2007), s. 327.
22
Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, 17. B.,
İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2012, s. 174, 175.
23
Tahsin Ünal, Türk Siyasi Tarihi, 5. B., Ankara,
Emel Yayınları, 1978, s. 226.
24
Üçok, Mumcu, Bozkurt, (2007), s. 328.
25
Üçok, Mumcu, Bozkurt, (2007), s. 328.
AndHD, 2015, C.1, S.1 67
1840 Tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu İncelemesi
kanunnamesi çıkarılarak ilk kez sistemli
kadının vereceği yargıda suçlunun dininin
bir ceza hukukuna gidişin yolu açılmıştır.
ya da toplumsal konumunun etkisinin ol-
Bu kanunlar, her ne kadar bugünkü kanun
ması gibi eksiklikler, ileride cezaların suçla
tekniğine aykırı kaleme alınmış olsalar da
orantılı olarak belirlenmesi, ceza hukukun-
memurların işleyebilecekleri suçların sayı-
da ve daha sonra medeni hukukta dinsel ile
lıp cezaların gösterilmesi -sadece iki grupla
dünyasal hukuk, kamu hukuku ile özel hu-
sınırlı olsa dahi- Osmanlı hukuk sistemine
kuk alanlarının ayrıldıkları noktaların belir-
“kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesini sok-
lenmesi neticesini doğuracaktır ki, bunlarla
muştur.26 Bu kanunname idare görevlile-
karşılaşma ancak Tanzimat döneminde ger-
riyle birlikte kadıların da sorumluluklarını
çekleşecektir.30 Bu sorunlar hukukların ihti-
belirterek görevlerini kötüye kullananlara
lafına kapı aralayarak Tanzimat döneminde
uygulanacak cezaları saptamış ve rüşvet ve
genişleyen ikileşme durumu en çok hukuk
benzeri eylemlere karşı şiddetli cezalar koy-
alanında kendini gösterecektir.
muştur.27 Fakat idare adamlarının kamuca
darın iradesiyle değil de konmuş bir kanu-
2. Tanzimat Öncesi Ceza Hukuku
Sahasına Genel Bir Bakış
nun kurallarına bağlı olması fikrinin ulema
Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren
için olduğu kadar halk ve hükümet adamları
devlette İslam hukukunun tatbiki esas kabul
için de çok yeni olması sebebiyle tutarlı uy-
edilmiş olduğundan ceza işlerinde de İslam
gulanamamıştır.28
hukukunun “ukubat” adı altında toplanan
Kanunlaştırma alanında yapılan başka bazı
ceza hükümlerini temsil eden şer’i ceza hu-
yeniliklerde de hala eski hukukun biçim ve
kuku31 ve yine İslam hukukunun devlet baş-
öz yanları sürmekteydi ve henüz eski kanun
kanına tanıdığı tazir suç ve cezalarını ihdas
ve şeriat uygulamalarından tümüyle arınma
etme yetkisinden doğan örfi ceza hukuku
gerçekleşmemişti. Cezaların yazılı olarak
uygulanmıştır.32 Örfi ceza hukuku şer’i hu-
belirlenmemiş olması, cezaları ölçmede hala
kuka zıt olmamakla birlikte Osmanlı ceza
kadı yargısına geniş bir yer bırakılması29 ve
hukuku da kimi zaman şer’i hukuk ilkelerini
26
Üçok, Mumcu, Bozkurt, (2007), s. 328.
27
Yazar bunun bir ceza kanunu değil, kamu
görevlilerinin eylemlerini kurallaştıran bir idare hukuku
kanunu olduğunu söylemektedir, Berkes, (2012), s. 178.
28
Berkes, (2012), s. 178.
29
“…haline göre ta’zir ile takdir kılına” denilerek
sık sık bazı suçların cezası kadının takdirine bırakılmıştır,
Bozkurt, (1996), s. 46.
30
Berkes, (2012), s. 178.
31
Taner Tahir, Tanzimat Devrinde Ceza Hukuku,
Tanzimat I, İstanbul, Maarif Matbaası, 1940, s. 221.
32
Mehmet Akman, Osmanlı Ceza Hukuku
Çalışmaları Üzerine Bir İcmal, Türkiye Araştırmaları
Literatür Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 5, 2005, s. 489.
sorumlu olmalarının, şeriatın ya da hüküm-
68
CANDAN
ihlal ediyor olsa da İslam hukukunu berta-
manlı kanunnamelerinde herhangi bir hük-
raf etmemiş ve ondan bağımsız bir hukuk
me rastlanmamıştır, üçüncü grup tazir ceza-
oluşturmamıştır.33 Örfi ceza hukuku ceza
ları ise zaten zamanın ve zeminin şartlarına
kanunnamelerinde cisimleşmiş ve bu ka-
göre yine şer’i sınırlar içinde kalmak şartıyla
nunnameler Osmanlı hukukunun büyük bir
devlete ve devletin yasama organına bıra-
bölümünü oluşturmuştur. Osmanlı padişah-
kılan şer’i hükümlerin tamamlayıcısı konu-
larının daha düzenli bir yargı mekanizması
munda olan cezalardır.37 Söz konusu kanun-
oluşturmak amacıyla çıkarmış olduğu ka-
nameler, bu yetkiye dayanılarak fıkhın boş
nunnameler, kadılar dahil olmak üzere tüm
sahasını doldurmuştur ve bu görüşün teyidi
hakimleri bağlayıcı bir niteliği haiz olup34,
olan en önemli belge de Tanzimat Fermanı-
bu kanunnamelerin yürürlüğe girmesiyle
dır.38 Bir bakış açısına göre Tanzimat Ferma-
kadılar şer’i hukukun yanında kanunname-
nının şeriate yaptığı vurgu, gerileme sebebi-
lerin de kazai hayattaki yetkilisi haline gel-
ni dinden uzaklaşmada görenlerin sayısının
mişlerdir.35
az olmaması, bu yüzden Batı’ya yönelmenin
Osmanlı’da kanunnamelerin şer’i hukuktan
hız kazandığı zamanlarda kanunnamelerin
tümüyle ayrı ve rasyonel şartlar içerisinde
içeriğini daha dini, hatta tamamen şer’i hu-
gerçekleşmiş olduğu fikri tamamen yanlış
kuka uygun hale getirme çabası olarak da
kabul edilmektedir.36 Zira İslam ceza huku-
düşünülebilir. Fakat yine de zaman zaman
kunda cezalar 3 kısma ayrılmış olup, mik-
bazı kanun ve uygulamalara ulemanın şe-
tarı, tatbik şekli İslam hukukunun kaynak-
raite aykırı diyerek karşı çıkmaları halinde,
larından olan Kuran ve sünnette belirlenen
padişahın bunu devlet ve dünya işi olarak
zina, hırsızlık, zina iftirası gibi had cezaları,
değerlendirip tartışmaktan kaçındığı da göz
adam öldürme ve müessir fiillerle ilgili kısas
ardı edilmemelidir.
cezaları ve tazir cezalarından oluşur. Had
İslam ceza hukukundaki had cezasını gerek-
cezaları ve kısas cezalarına ilişkin olarak Os-
tiren suçlar, kısas ve diyet gerektiren suçlar
33
Akman, (2005), s. 489.
34
Uriel Heyd, Eski Osmanlı Ceza Hukukunda
Kanun ve Şeriat, Çeviren, Selahaddin Eroğlu, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 26, Ankara,
1983.
35
İsmail Acar, Osmanlı Kanunnameleri ve İslam
Ceza Hukuku (I), Dokuz Eylül üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Sayı: 13, İzmir, 2001, s. 54.
36
Ahmet Akgündüz, Mukayeseli İslam ve Osmanlı
Hukuku Külliyatı, Diyarbakır, Dicle Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Yayınları, 1986, s. 804.
ve taziren cezalandırılan suçlar tasnifine
göre; eğer suç İslam hukukunda belirlenen
unsurları haiz olarak gerçekleşmiş ve yine
bu hukukça belirlenen ispat şartlarına uygun
olarak sabit olmuşsa İslam hukukunca Ku37
38
Akgündüz, (1986), s. 804.
Akgündüz, (1986), s. 805.
AndHD, 2015, C.1, S.1 69
1840 Tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu İncelemesi
ran ve sünnette belirlenen had cezası verilir.
ululemr adına kadılar ile bu işle vazifeli me-
Suçun unsurlarında veya ispat şartlarında
murlar tarafından tatbik olunurdu.
bir eksiklik olması halinde ise had cezasının
Şu söylenebilir ki her ne kadar Fatih, Kanuni
yerini kanunnamelerde tespit edilen tazir
Sultan Süleyman, IV. Mehmet devirlerinde
cezası alır.39 Fıkıh kitaplarında Allah hakkı-
bazı fiillerin tazir derecelerini ve birtakım
nı ihlal ettiği belirtilen had cezaları sadece
cezai hükümler içeren kanunlar çıkarılmışsa
şahısları değil Allahı, toplumu ve kamuyu
da cezaların kanuniliği esası tam manasıyla
ilgilendirdiğinden, bireylerin affetme yetki-
yerleşmediği için tazir cezalarından hangile-
lerinin bulunmadığı cezalardır.40 Had cezası
rinin ne gibi fiilerden dolayı ne derecelerde
gerektiren suçlar zina, zina iftirası, içki içme,
tatbik olunacağı da çok defa tayin edilme-
hırsızlık, yol kesme, isyan ve dinden çıkma
mişti.42 Tazirler önceleri fiilin vehametine
olarak sıralanabilir.
ve derecesine göre son derece adilane bir
Had cezası gerektiren fiiller haricinde teca-
surette uygulanmışsa da görevli makamlar
vüz ve hareketlerin, adam öldürme, yara-
zamanla yetkilerini suistimal ederek aşırı-
lama, çocuk düşürme gibi fiillerin yalnızca
lıklara kapılmışlar ve çok defa keyfi bir hale
kulları, fertleri ilgilendirdiği düşüncesiyle
gelmiştir.43 17. yüzyılın sonlarından itibaren
bunlardan dolayı ancak zarara uğrayanla-
birbirini takip eden savaşlar ve isyanlar neti-
rın talep ve davası üzerine takibat yapılarak
cesinde iç idare ne kadar bozulmuşsa hakla-
müeyyideler uygulanırdı. Bu sebepten suç
rı tam manasıyla gözetilmeyen fertlere karşı
önce şahsi hakları ihlal eden bir hadise ola-
keyfi muameleler de o kadar artmıştı. Aslı
rak değerlendirilmekte fakat işlenen fiiller
araştırılmadan ve hiçbir muhakeme ve hü-
aynı zamanda kamunun huzurunu ve asayişi
küm bulunmaksızın keyfice gerçekleştirilen
bozabilecek mahiyette bulunduğu takdirde-
idamlar, sürgünler, malların müsaderesi vs.
mağdurun davası üzerine kurulan hüküm ve
uygulamalar halkta huzur ve emniyet bırak-
müeyyideden ayrı olarak- ululemrin şeren
mamış aynı zamanda gayrimüslim tebaayı
tazir hakkı doğardı.41 Bu tazir dayak, para
da isyana ve ayaklanamaya sürüklemişti.44
cezası, hapis, idam şeklinde derecelendirilir,
İşte Tanzimat hareketi, bahsedilen vaziyette
39
M. Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, 2. B.,
İstanbul, Beta Basım Yayım, 1996, s. 226.
40
Ahmet, Gökcen, Tanzimat Dönemi Osmanlı
Ceza Kanunları ve Bu kanunlardaki Ceza Müeyyideleri,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1987, s. 6.
41
Tahir, (1940), s. 221.
bocalayan Osmanlı Devleti’nin hem dışarı-
70
dan hem de içeriden artan baskılar sebebiyle
42
43
44
Tahir, (1940), s. 222.
Tahir, (1940), s. 222.
Tahir, (1940), s. 222.
CANDAN
ve baş gösteren yıkılma tehlikesinin gerçek-
gibi genel bir panorama ortaya konmuştur.
leşmesine meydan vermemek üzere baş-
Tanzimat reformunun en çok etki ettiği saha
lattığı bir harekettir. Fakat her şeyden önce
olan hukuk sahası alanı içinde ceza hukuku
memlekette huzur ve emniyeti tesis ve fert-
da önemli bir yer oluşturmuştur. Tanzimat
lerin temel haklarını tanıyıp sağlamak ve iç
Osmanlı devletinde o zamana kadar hüküm
idareyi de düzenleyip asrın ihtiyaç ve gerek-
sürmüş bulunan keyfilikten hukukiliğe, ka-
lerine uygun hale getirmek gerekliydi.45
nunsuzluktan meşruiyete, emniyetsizlikten
emniyete geçişi ifade eden bir süreçtir47. 1839
2.1. 1840 Ceza Kanunnamesi Bağlamın-
yılında okunan Tanzimat Fermanı, başlangı-
da Tanzimat Ceza Hukuku
cında ülkenin problemlerini dile getirdikten
Tanzimat fermanı şeriate çok ısrarlı atıflar
sonra -ülkenin kötü gidişini engellemek ve
yaparak başlar: fermanda son 150 senedir
memleketin iyi idaresi için bazı yeni kanun-
çeşitli sebeplerden dolayı şeriate uyulmadı-
lar gerektiğini ve -bu kanunların can, mal,
ğı için kuvvetin zayıflığa, refahın da fakirli-
ırz güvenliğini sağlayacağını, -adalete uygun
ğe dönüştüğü belirtilmektedir. Bu fermanın
olmadığı için müsadere sisteminin de kal-
şeriate ısrarlı atıflarda bulunması, muhafa-
dırılacağını ayrıca -ceza davalarının açık ve
zakar tepkileri baştan önlemek için şekli bir
etraflıca görülmedikçe ve suçlular hakkında
vurgu olarak değerlendirilebilir. Ve temel
şer’i hüküm tertip edilmedikçe kimsenin
insan haklarının da şeriat gereği güvence al-
açık ya da gizli öldürtülemeyeceğini, -çıkarı-
tına alındığı belirtilmiştir.46 Bütün Tanzimat
lan kanunlara aykırı davrananların cezaları-
döneminde her alanda girişilen reformlarda
nı saptamak için ayrıca bir ceza kanunname-
eskiyi tamamıyla ortadan kaldırmak ve ye-
si yapılacağını, -bu kanuna göre ise herkesin
rine yenilerini ikame etmek gibi bir yol ta-
hatır ve rütbeye bakılmadan cezalandırılaca-
kip edilmeyerek siyasette, kültürde, hukuk
ğını bildirmiştir48. Fermanda bu temel hak-
ve adli düzenlemelerde ikili bir yapı ortaya
lara ve bunların teminat altına alınması için
çıkarılarak medresenin yanında mektep, ni-
çıkarılan kanunlara padişah dahil herkesin
zamiye mahkemelerinin yanında kadı yargı-
uyması gerekliliği de vurgulanmıştır.49 Bu
laması, Fransız Ceza Kanunu yanında şer’i
fermandaki önemli hususlardan biri de mü-
hukuk, Batı kültürü yanında Doğu kültürü
47
Hıfzı Veldet, Kanunlaştırma Hareketleri ve
Tanzimat, Tanzimat I, İstanbul, Maarif Matbaası, 1940, s.
139.
48
Bozkurt, a.g.e., s. 97; Gökcen, a.g.e., s. 17.
49
Gökcen, a.g.e., s. 17.
45
Tahir, (1940), s. 222.
46
Mümtaz’er Türköne, Osmanlı Modernleşmesinin
Kökleri, İstanbul, Yenişafak Kitaplığı, 1995.
AndHD, 2015, C.1, S.1 71
1840 Tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu İncelemesi
sadere yönteminin, malına el konulan kişi-
zenlemenin de bir ceza kanunu olması tepki
nin mirasçılarının mirastan mahrum olması
yaratmazdı. Ayrıca fermanda da belirtildiği
sebebiyle, adaletsizliğinden bahsedilerek ce-
gibi vatandaşın kanun hükümlerine göre ce-
zaların şahsiliği ilkesine yapılan vurgudur.
zalandırılmamasından doğan büyük sakın-
Fermanın çalışma açısından en değerli kıs-
caların da giderilmesi ve II. Mahmut’un yal-
mı kanun önünde eşitlik ve cezaların eşitliği
nız memurlar ve ulema için çıkarmış olduğu
hususlarının temini için yapılması vadedilen
ceza kanununun yarattığı eşitsizliklerin de
ceza kanunudur. Tanzimat döneminin ilk
ortadan kaldırılması gerekiyordu.52 Bu ka-
ceza kanunnamesi olma niteliğini haiz 1840
nun, Osmanlı devletindeki bütün vatandaş-
kanunnamesi Tanzimat Fermanında belirti-
ları ayrıcalıksız olarak kapsamına alması ba-
len hususları teyit eder ve pekiştirir nitelik-
kımından ilktir.
te olmakla beraber daha ziyade devlet me-
1840 Ceza Kanunnamesi bir yandan çağ-
murlarını hedef almıştır.50 Şeriat hukukunu
daş ceza kanunlarının bazı yanlarını alırken
modernleştirmenin ilk denemesi olarak yeni
öte yandan şeriatten gelen ve üstelik artık
bir kanun yapma girişiminin ceza alanın-
hükümsüzleşmiş olan bazı kurallar da içe-
da başlamasının iki temel sebebi olarak şu
riyordu.53 Bu kanunun içerdiği devlet me-
söylenebilir ki; Eski Osmanlı uygulamasın-
murlarıyla halkı, Müslüman ile gayrümüs-
da şeriatın ukubat denilen ceza kurallarının
limi ayırmayan eşitlik ilkesine ve kaleme
kimileri hükümsüz kalmış, örneğin şeriat
alınış biçimine bakıldığında Batı’nın ceza
hukukundaki kısas ve diyet kuralları uygu-
hukuku kavramlarından ve kanun koyma
lanırlığını yitirmiş, fıkhın hükümdara tanı-
tekniğinden kısmen yararlanıldığı gözük-
dığı tazir hakkı sayesinde şeriat hukukunun
mektedir.54 Kanuna öncelikle şekil itibari
tüzel kişi hakları, özel hukuk alanına kıyasla
ile bakıldığında bir mukaddime, bir hatime
çok dar kalmıştı.51 Tanzimat bildirisinin esas
ile on üç fasılda kırk maddeden ve padişa-
maddelerinden olan can, mal, namus koru-
hın kanun hakkındaki görüşünü bildiren
nurluğu ilkeleri artık şeriatten bağımsız bir
Hatt-ı Hümayun’dan ibaret olduğu görülür.
ceza hukuku alanının geliştirilmesini ge-
Bugünkü kanun tekniğine nisbeten oldukça
rektiriyordu. İslam hukukunun tanımadığı
suçların, padişahın örfi yetkisine dayanılarak cezalandırılmasına alışılmıştı ve ilk dü50
51
72
Türköne, a.g.m., s. 41.
Berkes, a.g.e., s. 222.
52
Üçok, Mumcu, Bozkurt, a.g.e., s. 343.
53
Berkes, a.g.e., s. 223.
54
İştar, B. Gözaydın, Türkiye Hukukunun
Batılılaşması, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce
Ansiklopedisi, Cilt: 3, İstanbul, İletişim Yayınları, 2002, s.
286.
CANDAN
ilkel bir biçimde kaleme alınmış olan, suç
ken Şeriat mahkemeleri Şeyhülislamlık’ın
genel teorisine ilişkin hiçbir hüküm bulun-
alanında kalınca, bu durum iki hukuk siste-
mayan ve Osmanlı kanunname geleneğine
mi, iki adalet örgütü ve yöntemi, farklar ve
daha yakın55 bu yasa, suçları gruplara ayıra-
çatışıklıklar doğuruyordu.59 Dinsel sahadan
rak özellikle ölüm cezasını gerektirecek ey-
dünyasal hukuk sahasına doğru gerçekleşen
lemleri sınırlamış üstelik bu cezanın yerine
kayma, şeriat hukuku ile yeni kanunlar ara-
getirilmesini padişahın onayına bağlamış-
sındaki tutarsızlıkları ve güçlükleri artırıyor-
tır.56 Can güvenliğini sağlamada bu önem-
du.60
li bir adımdır, zira daha önce hükümdarın
örfi yetkisine dayanarak gelişigüzel verdiği
2.2. 1840 Ceza Kanunnamesinin Fasıllar
ölüm cezaları kesinlikle kalkmıştır. Ayrıca
Bazında Tahlili61
memurların işleyebilecekleri suç ve cezalar
Bu kanun, Sadrazam Hüsrev Paşa başkan-
tek tek belirtilerek, cezalandırılması gereken
lığında vükela, ulema ve Meclis-i Vala-i
bütün eylemler kanuna alınmıştır. Fakat en
Ahkam-ı Adliye azalarından oluşan kırk
fazla sakıncalı tarafı her suça tek ve sabit bir
dört kişilik özel bir kurul tarafından hazır-
ceza verilerek hakime somut olayın vasıfları-
lanmış, kurul halinde müzakere edilmiştir.62
na göre cezayı artırma ya da azaltma şeklin-
Metninin başındaki Hatt-ı Hümayun’da ka-
de takdir hakkı ve yetkisi tanınmamış olma-
nunun içerdiği hükümlerin muhafazasının
sıdır57. Yine önemli bir adım olarak şer’i ve
ve icrasının sağlanmasının herkesin boynu-
örfi cezalar birleştirildiği için ceza hukuku
nun borcu olduğu belirtilmekte, bu husus-
alanında bütünlük sağlanmıştır.58
larda son derece dikkatli ve adeta kılı kırk
1840 ve sonrasında çıkan 1851 ve 1858 Ceza
yararcasına hareket edilmesi gerekliliği vur-
Kanunnameleri “şeriat mahkemeleri” adıyla
gulanmakta63 ve böylece konulacak yeni ka-
anılmaya başlayan mahkemelerden ayrı ola-
59
Berkes, a.g.e., s. 223.
60
Berkes, a.g.e., s. 223, 224.
61
Kanunnamenin tam metni için, Akgündüz,
a.g.e., s. 809-820.
62
Pertev Bilgen, Osmanlı İmparatorluğu’nda
Hukuk Devleti Fikri, Dünü ve Bugünüyle Toplum ve
Ekonomi, Sayı: 2, Eylül 1991, s. 64.
63
“İşbu Ceza Kanunnamesi doğrusu pek
güzel ve etraflı kaleme alınmış olduğundan taraf-ı
şahanemizden dahi kabul ve tasdik olunmuştur. Bunun
ahkam-ı mündericesinin muhafaza ve icrası taraf-ı
hümayunumuzda ve cümle tarafından olunan ahdu misak
iktizasınca herkese fariza-i zimmet olmakla ona göre bu
hususlarda gayet müdakkikane ve muşikafane hareket
rak nizamiye ya da adliye mahkemelerinde
uygulanıyordu. Nizamiye ve Adliye mahkemeleri Adalet Bakanlığının alanına girer55
Mustafa Şentop, Tanzimat Dönemi
Kanunlaştırma Faaliyetleri Literatürü, Türkiye
Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 5, 2005, s. 653.
56
Üçok, Mumcu, Bozkurt, a.g.e., s. 343.
57
Üçok, Mumcu, Bozkurt, a.g.e., s. 343.
58
Üçok, Mumcu, Bozkurt, a.g.e., s. 343.
AndHD, 2015, C.1, S.1 73
1840 Tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu İncelemesi
nunlara aykırı hareket gerçekleşmeyeceğine
tebea-i Devlet-i Aliyye bila istisna emniyet-i
dair fermanda bildirilmiş olan vaat burada
can ve mal ve mahfuziyet-i ırz ve namus
tekrar ve teyit edilmektedir.64 Zira bütünü
hukuk-u mefruzasına ez-ser nev-nail olmuş
incelendiğinde 1840 tarihli Ceza Kanununda
ve ber-muktezay-i hürriyet-i şer-iyyede her-
sadece bir ceza kanunu hazırlayıp yürürlüğe
kesin yeksan ve siyan olması umur-i tabiiyye-
koyma amacının aşıldığı, padişah tarafından
den bulunmuş olmakla bade en ezin herkes
Tanzimat fermanı ile bugün anladığımız an-
kendi hukukunu bilip ondan vazgeçmemek
lamda hukuk devletinin gerçekleştirilmesi
ve diğer birisi kendi hukukuna tasallut ede-
için vadedilen ıslahatın önemli bir kısmının
cek olursa onun def ’ini davaya muktedir
bu kanun ile yapıldığı görülebilir.65 Tanzi-
olmak ve kavanin-i müesseseye muhalif ha-
mat dönemi Osmanlı kamu hukukunun,
reket edenler herkim ve hangi rütbede olur
Osmanlı anayasa hukukunun en önemli bel-
ise olsun haklarında mücazat-ı mukarrere
gesi olarak söylenebilir ki Tanzimat fermanı
icra olunmak üzere bairade-i seniyye tertip
da mutlaka Ceza Kanunname-i Hümayun
olunan Ceza Kanunnamesidir” denildikten
ile birlikte ele alınmalı ve değerlendirilme-
sonra bu hükümlerin tamamlayıcısı kabi-
lidir.66 Kanun metninin bütün mahkemelere
linden olmak üzere hatimesinde de “… iş bu
ve idari yerlere gönderilmesi ve her türlü hu-
kavanin-i müessese yalnız Devlet-i Aliyye
kuki ve idari konularda bu kanuna müracaat
memurlarının nezaret ve dikkatlerine mün-
edilmesi gereğinden bahsedilerek, ayrıca ila-
hasır olmayarak hukuk-u müştereke iktiza-
ve gerektiğinde bunun da yerine getirilmesi
sınca bil cümle efrad-ı nasın dahi nezaret-i
emredilmektedir.67
umumiyesi tahtında68 bulunup bu maddele-
Kanunun mukaddimesinde “…Gülhane’de
ri tahkik ve tecessüs ve taharriye ve adem-i
kıraat olunan Hatt-ı hümayun-u adalet
icrası takdirinde keyfiyeti taraf-ı Devlet-i
makrun-i Hazret-i Şahane mucebince kaffe-i
Aliyyeye ihbar ile ihkak-ı hak olunması is-
olunmak lazımdır…”.
64
Veldet, a.g.m., s. 176.
65
Pertev Bilgen, a.g.e., s. 65.
66
Bilgen, a.g.m., s. 65.
67
“…ve bu müesses olan kanunnamenin aslı,
cümle kavaninin hami-i kavisiolan meclis-i Ahkam-ı
Adliye’de hıfzolunarak nüsah-ı matbuası dahi kaffe-i
mehakimde ve memalik-i Devlet-i Aliyye’mizin meşveret
meclislerinde ve sair iktiza eden yerlerde bulunup da
mevadd-ı kanuniye ve nizamiyede ona müracaat olunmak
olunmak lazım geleceğinden bu hususun dahi icray-i
iktizasına ibtidar olunsun. Ve bazı zeyl ve ilavesi muktazi
olan şeyler oldukça onun dahi icabına bakılsın”.
74
tidava herkesin hakkı ola…”denilerek adeta bir haklar beyannamesi niteliğinde olan
Tanzimat fermanında varlığı soyut olarak
68
Bilgen, bu ifadenin 1961 Anayasasının
başlangıcındaki “… O’nu asıl teminatın vatandaşın
gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı inancı ile, hürriyete,
adalete ve fazilete aşık evlatlarının uyanık bekçiliğine
emanet eder.” İfadesi ile benzerlik taşıdığını söyler, Bilgen,
a.g.m., s. 66.
CANDAN
gösterilen özgürlükler, kanun önünde eşit-
nunlarına benzer şekilde, adam öldürme, ırz
lik, hak arama özgürlüğü kapsamında iddia
ve namus aleyhine işlenen suçlar, mal aley-
ve müdafaa hakkı ile dilekçe hakkı ilk defa
hine işlenen suçlar, gibi bazı suçları tanımla-
kabul edilip somutlaştırılarak bir belge nite-
makta ve verilecek cezaları düzenlemektey-
liği yaratılmıştır. Bu, Tanzimat ruhunun ve
ken –sayılan suçlar zaten İslam hukukunun
hatta lafzının canlı olarak devamı olmak-
tanımladığı ve cezalandırdığı eylemlerdir,
la birlikte, batıdaki tabii hukuk, liberalizm
mutlaka Ceza Kanunname-i Hümayun’dan
ve rasyonalizm cereyanlarının ve Fransız
önce de bu suçları işleyen sıradan vatandaş-
İhtilali’nin ortaya çıkardığı eşitlik ilkesinin
lar cezalandırılıyordu- bu kanunu özel ya-
etkisini de açıkça göstermektedir.69 Özellikle
pan nedir? İslam hukuku Osmanlıların can,
hatimede, konulan kanunların sadece devlet
mal, ırz ve namus güvenliklerini “sıradan
memurlarının değil bütün toplum fertleri-
vatandaşlara karşı” ceza müeyyidesi ile ko-
nin (efrad-ı nas) genel denetimleri altında
ruyordu, bu sebepten bu kanun esas itibariy-
bulunduğunun söylenmesi de bu etkinin en
le Tanzimat fermanında ifade edildiği üzere
açık göstergelerindendir.70
can, ırz ve namus ve mal dokunulmazlıkla-
Kanun, can, ırz, namus ve mal güvenliğini
rına ilişkin kanunlara riayet etmeyen ulema
bir haklar bildirisinden öte düzenlemekte,
ve vükelanın cezalandırılması için bir başka
devlete, ulema ve vüzeraya, devlet memurla-
ifadeyle Osmanlıları kamu ajanlarına karşı
rına ve sıradan vatandaşlara karşı korumak-
korumak için hazırlanmıştır, kanunnamede
ta ve hatta bugünkü manada ilkel gibi gö-
tanımlanan suçların bu sayılanların dışında
rünse de bu özgürlüklerin sınırını da tespit
kalanlarının da zaten yalnız kamu ajanları
etmektedir71. Kanunun hitabı bakımından
tarafından işlenebilecek suçlar olması da bu
bir noktaya dikkat çekmek gerekirse, Ceza
düşünceyi teyit etmektedir.72
Kanunname-i Hümayunu, bütün ceza ka-
Kanun, Evvelki Fasılın birinci maddesin-
69
Veldet, a.g.m., s. 177.
70
Ejder Okumuş, Osmanlı Devleti’nde
Modernleşme Süreci, Osmanlı Devleti’nde Eğitim Hukuk
ve Modernleşme, İstanbul, Özgü Yayınları, 2006, s. 280.
71
Bilgen, a.g.m., s. 67,“… herkes emr-i ululemre ve
ahkam-ı şer’iyye ve kanuniyeyeitaat ve inkiyad ile memur
ve mecbur olarak aksine hareketi takdirinde mes’ul ve
muateb olacağından…” (Dokuzuncu Fasıl, Birinci Madde),
“…herkes… her bir sınıfın zabit ve rüesasına itaat ve
inkiyad ve her halde usul-i edebiyeye riayet etmeleri ve
vazifesinden hariç şeylere tasaddi etmemeleri lazımeden
olmakla…” On İkinci Fasıl, Birinci Madde).
de devlet tarafından bir kimsenin gerekli inceleme ve soruşturma yapılmaksızın
ve tarafsız bir şekilde suçu sabit bulunup
mahkemece karara bağlanmaksızın canına
kasdolunup öldürülememesinin teminatını
vermektedir. Böylece devlete, ulema ve vü72
Bilgen, a.g.m., s. 67.
AndHD, 2015, C.1, S.1 75
1840 Tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu İncelemesi
zeraya ve memurlara karşı da can güvenliği
çok aşamalı bir yargı sistemi oluşturulmaya
düzenlenmekte73, kanunla öngörülen usul ve
çalışılmıştır.
esaslar dışında hukuka aykırı olarak can gü-
İkinci Fasılda, Devlet-i Aliyye ve onun ka-
venliğine dokunma yasağı getirilmekte, ak-
nun ve nizamlarına aykırı hareket edilmesi
sine hareketler için kısas öngörülmektedir.
için propaganda suçu ile yine aynı şekilde
Halk arasında da hukuki eşitlik ilkesini teyit
başkalarını devlete isyana teşvik edip onlara
eden Evvelki Fasılın birinci maddesi dikka-
silah ve barut sağlama suçu düzenlenmek-
te değerdir; Vezirlerden birisi tarafından bir
tedir. Bu suçları işleyenler, İstanbul’da iseler
çobanın bile canına kasdedilirse onun hak-
Meclis-i Ahkam-ı Adliye’de, taşrada iseler
kında dahi kısas uygulanır. Bu maddeyi te-
davanın önce memleket meclisinde sonra
yit niteliğinde ikinci madde de “Elhasıl işbu
İstanbul’da Meclis-i Ahkam-ı Adliye’de gö-
katlinefs maddesinde büyük ve küçük mü-
rüleceği belirtilmektedir.76
savi tutula” denmektedir. Eşitliğin bu kadar
Üçüncü Fasılda, Tanzimat’tan sonra memle-
üzerinde durulması, İslamiyetin aslında yer
ket için güvenlik ve emniyet işleriyle vazifeli
alan olan hukuki eşitlik prensibinin Osmanlı
daire olan zaptiye ve raptiye memurları ile
devletinin son zamanlarında ne kadar sarsıl-
askeri şahıslar tarafından şahıslara veya bir-
mış olduğunu göstermektedir.74
liklerine karşı işlenen sövme ve basit darp fi-
Birinci Fasıldaki suçların İstanbul’da işlen-
illeri düzenlenmiş ve bu memurlara karşı ırz
mesi halinde davanın şeyhülislam huzu-
ve namus dokunulmazlığı da ceza müeyyi-
runda görüleceği, taşrada işlenmesi halinde
desi ile güvence altına alınmıştır. Keza bu tip
meşveret meclisinde görülüp buradan alı-
fiillerin askeri şahıslar ile devlet ricalinden
nan ilamın meşihat makamına tasdik etti-
olan kimseler arasında olması halinde askeri
rileceği ve daha sonra da padişahın onayı
şahısların özel mahkemelerde yargılanacağı
alınarak cezanın infaz edileceği belirtilmek-
belirtilmiştir.
tedir.75 Böylece günümüze göre ilkel kalsa da
İki maddeden oluşan Dördüncü Fasılda,
73
“Bila istisna tebea-i Devlet-i Aliyyeden olanların
metbu-u şer’isi olan padişahına ihanet ve Devlet-i
Aliyye aleyhine ikaz-ı fitneye cesaret ve katl-i nefse
cür’et misullu bir hareket-i sarihası vuku bulup da şer’an
ve kanunen ve alenen ve tahkikat-i lazimeve tetkikat-i
muktaziyeile kiraren ve miraren davası görülerek bila
garaz cünhası ba’des sübut hüküm terettüp etmeksizin
hafi ve celi ve katilen ve tesmimen… hiç kimsenin canına
kasdolunmamasına…”
74
Veldet, a.g.m., s. 178.
75
Gökcen, a.g.e., s. 25, 26.
ceza müeyyidesi ile mülkiyet hakkı teminat
76
altına alınmış, haksız yere kimsenin malına
ve emlakına dokunulamayacağı, bu fiil herhangi bir şekilde işlenirse zaptedilen malın
aynen iadesine, bu mümkün değilse nakden
76
Gökcen, a.g.e., s. 26.
CANDAN
tazminine gidileceği belirtilerek verilecek
verme yükümlülüğü yüklenmiştir. Rüşvetin
cezalar gösterilmiştir. Söz konusu fiilleri iş-
başka isimler altında devamının engellen-
leyenler eğer memurlardan ya da makam
mesi için de alışılmış olan hediyeler için bile
sahiplerinden biri ise memuriyetten geçici
padişahın izninin alınması şart koşulmuştur.
veya temelli olarak çıkarma, memur değilse
Öyle ki düğünlerde ve dostane merasimler-
memleketten başka bir yere sürgün gibi ce-
de dahi verilecek hediyelerin cinsi ve mikta-
zalara çarptırılacaktır.
rı için ayrı bir kanun yapılması istenmiştir.
Rüşvet hakkındaki Beşinci Fasılda devlet
Bu hükümler rüşvetin ne derece yürümüş ve
memurlarına yeteri kadar maaş verildiği,
insanları korkutacak bir hal aldığını gösterir
dolayısıyla hiç kimsenin buna tevessül etme-
cinstendir.78
mesi gerektiği, buna rağmen teşebbüs eden
Altıncı Fasılda devletin mali işleriyle ilgile-
olursa alınan rüşvetin devlet hazinesine veri-
nen kişilerin devlet parasını tahsil ve har-
leceği söylenerek failin cezası gösterilmekte-
caması ile görevli olanların ve gümrük me-
dir. Ayrıca rüşvet verenin de rüşvet alan gibi
murlarının da yine devletten maaş aldıkları
cezaya çarptırılacağı söylenmektedir. Rüşvet
hatırlatılarak irtikap ve hırsızlığın cezalandı-
alan memur ya da makam sahiplerinden ise
rılacağı belirtilmektedir.
görevinden ihraç edilerek ya da rütbesi dü-
Yedinci Fasılda, tahsilat, imalat ve mesa-
şürülerek üç sene kürek cezası ve herhangi
rifat memurlarının hesaplarının Meclis-i
biri ise gelecekte memuriyete girememe ile
Ahkam-ı Adliye’de kontrol edileceği ve bü-
birlikte üç sene kürek cezası öngörülmekte-
tün alışverişlerinden dolayı meclise kar-
dir. Kanunda günümüzdeki ceza anlayışın-
şı sorumlu olacakları belirtilmiştir.79 Bu
dan farklı olarak bu tür, memuriyetten te-
fasılın günümüzle mukayese edildiğin-
melli veya geçici olarak çıkarma ve memur
de en büyük önemi söz konusu hükümler
değilse ileride memuriyete alınmama ihtar
ile Meclis-i Ahkam-ı Adliye’ye Osmanlı
ve tekdir gibi bugün disiplin cezası olarak
İmparatorluğu’nun ilk hesap makinesi mi-
kabul edilen cezalar yer almaktadır.77 Şayet
78
Veldet, a.g.m., s. 178.
79
“Bundan böyle tahsilat ve imalat ve masarifat
memurları mah be mah rü’yet olunan hesab-ı adilerinden
başka senede bir kere dahi muhasebeleri, hesaba memur
olacak aklam marifetiyle yegan yegan rü’yet ve istiknah
olunduktan sonra defterlerini Meclis-i Ahkam-ı Adliyeye
arzetmeğe mecbur ve her bir arz ve italarından dolayı
meclisce me’sul olacaklarından makbuzat ve medfuatından
bir şey çaldırmış ise mal-i mesruk sirkat eden adamdan
istirdad olunarak tedib-i sirkat cezasına tatbiken icra
kılına…”
rüşvet veren, diğerinin cebir veya korkutmasıyla vermiş ise bu durumda cezalandırılmaz
fakat bu durumdaki kişiye üzerinden baskı
kalktıktan sonra durumu mahalline haber
77
Bilgen, a.g.m., s. 68.
AndHD, 2015, C.1, S.1 77
1840 Tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu İncelemesi
sali Sayıstay görevi verilmesidir.80 Ayrıca bir
ve defterdarlık olmak üzere üç otoriteden
memurun lüzumsuz harcamaları ile devleti
oluşan eyalet yönetiminde, bunlardan kay-
zarara sokması halinde bunun tazmin etti-
naklanan bir fesat çıktığında muhakeme
rileceği ve devlet hizmetine alınacak me-
neticesi kim kabahatli çıkarsa onun tedibi-
murlara da dikkat edilmesi gerektiği, zira
ne bakılması lüzumu belirtilmiştir. Böylece
Meclis-i Ahkam-ı Adliyece bunların takip
işbölümü ve işbirliği ilkelerinin belirtilmesi
edilerek işini doğru yürütmeyenlerin görev-
Osmanlı modernleşmesinin ilk görünümleri
lerinden alınabileceği belirtilmektedir.81 Bu
olarak karşımıza çıkmaktadır.
fasılın dördüncü maddesi, ulema, vüzera,
Dokuzuncu Fasılın birinci maddesinde her-
memurlar ve müstahdemlerden oluşan bü-
kesin kendi namına tahakkuk eden vergiyi
tün görevlilerin memuriyet görevlerine dair
ödemesi, aksi takdirde hapis ile icbar oluna-
her tür hukuka aykırı hal ve hareketinden
cağı söylenmektedir. Bu maddenin önemi,
dolayı Meclis-i Ahkam-ı Adliye’ye karşı ge-
“…büyük ve küçük herkes kuvvet-i maliye
nel, kişisel, cezai sorumluluğu esasını kabul
ve kemiyet-i emlakine göre tayin olunacak
etmiştir.
vergisini…” ifadesiyle vergide adalet ilkesi-
Dünyevileşmeye zemin hazırlaması bakı-
ni yansıtır nitelikte olmasıdır. 2. ve 3. mad-
mından Tanzimat’ın bürokratik merkeziyet-
delerde ise zabıta tarafından yapılan davete
çi devlet niteliğini yansıtan iki maddeden
uymayan ve silahla mukavemet edip karşı
oluşan Sekizinci Fasıl, ülke yönetiminde
gelenler ve bu sebeple şahısları yaralayan ve
siyasi uzmanlaşmanın önemine işaret ede-
öldürenlerin cezası gösterilmiştir.
rek eyalet yönetiminin üç bölümden iba-
Onuncu Fasılda, şahıslardan birinin diğeri-
ret olduğunu ifade etmektedir. Hükümetin
ne silah çekmesi durumunda verilecek ceza
hakimler, askeri erkan ve maliye görevlile-
ve Onbirinci Fasılda da yol keserek adam so-
rinden oluştuğu belirtildikten sonra da her
yanlar, buna teşebbüs edenler veya bu esna-
kesimin kendi işini yapması gerektiği, ara-
da adam öldürenler için öngörülen cezalar
larında yardımlaşma olmakla birlikte bir-
belirtilmektedir.83
birlerinden habersiz birbirlerinin işlerine
Onikinci Fasıl, herkesin kendi görevine bak-
karışmalarının yasak olduğu ifade edilmiş-
ması ve kendisine karşı sorumlu olduğu kişi-
tir.82 Birbirinden ayrı idari, adli muhassıllık
lere itaat etme lüzumunun hatırlatıldığı, va-
80
81
82
78
Bilgen, a.g.m., s. 69.
Gökcen, a.g.e., s. 28.
Okumuş, a.g.e., s. 277, 278.
zifesi haricinde hareket edenlerin cünhasına
83
Gökcen, a.g.e., s. 29.
CANDAN
göre cezasının gösterildiği ve ayrıca yine
SONUÇ
muhakemeden sonra suçu sabit olunmadık-
1840 Ceza Kanunnamesi’nde had ve kısas
ça hiç kimsenin sebepsiz yere cezalandırıl-
cezaları konusunda şeriate atıf yapılarak
mayacağının tekrarlandığı maddenin de yer
sadece tazir cezaları düzenlenmektedir. Bu
aldığı fasıldır.
kanundaki ceza müeyyideleri kürek cezası
Aynı uzmanlaşma ve görev ayrımını tekrar-
hariç olmak üzere İslam hukukundan gel-
layan ve 1840 Ceza Kanunnamesinin son
mektedir. Her ne kadar bu kanun ilkel bir
fasılı olan Onüçüncü Fasılda yetkili makam-
biçimde kaleme alınmış olsa da dönemine
lara verilen talimatnamelere muhalif hareket
göre hukuk devleti yolunda atılmış büyük
edenlerin bu kanun hükümlerine göre ceza-
bir adımdır. Keyfi olarak ceza vermeyi en-
landırılacağı belirtilmektedir.
gelleyici hükümler koymuş olması, suçların
kanuniliği, kanun önünde eşitlik gibi ilkeleri getirmesi kanunu önemli bir konuma
sokmuştur. Daha da önemlisi bu kanun bir
ceza kanunu olmasına rağmen eşitlik ilkesini yalnızca ceza hukuku bağlamında değil
de genel ve kapsayıcı bir ilke olarak ele almış
olmasıdır. 1840 Ceza kanunnamesi, bir ceza
kanunu olmak yanında aynı zamanda Tanzimat Fermanı’nda öngörülen temel hak ve özgürlükleri teyid edip ilkel de olsa sınırlarını
belirleyen, hak arama özgürlüğü bağlamında dilekçe hakkını getirerek büyük yenilik
yapan bir belgedir. Kanunla hukuka aykırı
işlem ve eylemde bulunan kamu görevlilerinin kişisel ve genel cezai sorumluluklarının getirilmiş olması, Meclis-i Ahkam-ı
Adliye’ye hem bir yüksek mahkeme vasfının
verilmiş hem de meclisin sayıştay konumuna getirilmesi dikkate değer niteliktedir.
Böylece temyiz kavramı da Osmanlı hukuAndHD, 2015, C.1, S.1 79
1840 Tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu İncelemesi
kuna kazandırılmış olmaktadır. Bu kanunun
pozitif Batı mevzuatından ziyade Avrupa
KAYNAKÇA
fikriyatından etkilendiği söylenebilir.
Kitaplar ve Makaleler
1840 Ceza Kanunnamesindeki hükümler
Acar, İsmail, Osmanlı Kanunnameleri ve İslam Ceza
Hukuku, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 13, 2001.
göstermektedir ki, kanunun çıktığı dönem
itibariyle haksızlık, adalet ve idare mekanizmasındaki bozukluk, devlete güvensizlik, kişi haklarının ihlali, rüşvet ve görevi
kötüye kullanma, ulemanın ahlaki, ilmi vs.
durumunun devletin genel bozuluş ve gerileyişine bağlı olarak kötüye gitmiş olması
gibi olumsuzluklar had safhaya ulaşmıştı.
Kanun, hem devletin dini temellerinin sarsıldığını hem de çöküşe yaklaştığını gösteren bu olumsuzlukları ve suçları azaltmak,
gidermek suretiyle Osmanlı’yı çöküşten
kurtarma çabasının bir ürünü olarak görülebilir. Bu kanunnamenin birkaç defa geçirdiği değişiklik sonucunda dahi ihtiyaca tam
manasıyla cevap verememesi üzerine 1851
yılında Kanunu Cedit adı altında yeni bir
ceza kanunu çıkarılmıştır.
Akça, Gürsoy, Hülür, Himmet, Tanzimattan Cumhuriyete Siyasal ve Hukuksal Yapının Modernleşmesi, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 21, Bahar
2007.
Akgündüz, Ahmet, Mukayeseli İslam ve Osmanlı Hukuku Külliyatı, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Yayınları, Diyarbakır, 1986.
Akgündüz, Said Nuri, Tanzimat Dönemi Osmanlı
Ceza Hukuku Uygulaması, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul, 2010.
Akman, Mehmet, Osmanlı Ceza Hukuku Çalışmaları
Üzerine Bir İcmal, Türkiye Araştırmaları Literatür
Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 5, 2005.
Akyıldız, Ali, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatında Reform, Eren Yayınları, İstanbul, 1993.
Aydın, M. Akif, Türk Hukuk Tarihi, 2. B., Beta Basım
Yayım, İstanbul, 1996.
Berkes, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, 17. B., Yapı
Kredi Yayınları, İstanbul, 2012.
Bozkurt, Gülnihal, Batı Hukukunun Türkiye’de Benimsenmesi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1996.
Cin, Halil, Akyılmaz, Gül, Türk Hukuk Tarihi, Sayram
Yayınları, Konya, 2003.
Gökcen, Ahmet, Tanzimat Dönemi Osmanlı Ceza Kanunları ve Bu Kanunlardaki Ceza Müeyyideleri,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1987.
Gözaydın, İştar, Türkiye Hukukunun Batılılaşması,
80
CANDAN
Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Ansiklopedisi,
Cilt: 3, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002.
Heyd, Uriel, Eski Osmanlı Ceza Hukukunda Kanun ve
Şeriat, Çeviren, Selahaddin Eroğlu, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 26, Ankara, 1983.
Okumuş, Ejder, Osmanlı Devleti’nde Modernleşme
Süreci, Osmanlı Devleti’nde Eğitim Hukuk ve Modernleşme, Özgü Yayınları, İstanbul, 2006.
Şentop, Mustafa, Tanzimat Dönemi Kanunlaştırma
Faaliyetleri Literatürü, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 5, 2005.
Tahir, Taner, Tanzimat Devrinde Ceza Hukuku, Tanzimat I, Maarif Matbaası, İstanbul, 1940.
Türköne, Mümtaz’er, Osmanlı Modernleşmesinin
Kökleri, Yeni Şafak Kitaplığı, İstanbul, 1995.
Üçok, Coşkun, Mumcu, Ahmet, Bozkurt, Gülnihal,
Türk Hukuk Tarihi, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara, 2007.
Ünal, Tahsin, Türk Siyasi Tarihi, 5. B., Emel Yayınları,
Ankara, 1978.
AndHD, 2015, C.1, S.1 81

Benzer belgeler