İlk Filmim Yirmi Ünlü Yönetmen İlk Filmini Anlatıyor

Transkript

İlk Filmim Yirmi Ünlü Yönetmen İlk Filmini Anlatıyor
İlk Filmim Yirmi Ünlü Yönetmen İlk Filmini Anlatıyor Stephen Lowenstein Çeviri: Sinan Okan Yayına Hazırlayan: Evrim Öncül Kapak Tasarımı: Deniz Akkol Sayfa Düzeni: Kolektif Kitap 1. Baskı, Eylül 2014 ISBN: 978-­‐605-­‐5029-­‐23-­‐4 558s. / 2. Hamur / Ciltsiz / 15x21,5 cm 35,00 TL İlk Filmim, yirmi ünlü yönetmenin ilk uzun metraj filminin yapım sürecinde olup bitenlerin perde arkasını parça parça bir araya getiriyor. Ayrıca hem yönetmenin kişiliğini hem de bahis konusu filmin yapım sürecine dair kişisel deneyimleri öne çıkarıyor. Daha geniş bir okur kitlesine de hitap etmekle birlikte, özellikle film çekmek isteyenler için ilginç ve faydalı olabilecek teknik, pratik vs. konular hakkındaki gözlemlerini yönetmenlerin kendi ağzından sunuyor. Neil Jordan, Gary Oldman, Steve Buscemi, Coen Biraderler, Ang Lee, Kevin Smith, Oliver Stone, Ken Loach, Mike Leigh, Pedro Almodóvar... Bu isimler, ilk filmlerinin yapım sürecinin olağanüstü ve etkileyici hikayelerini anlatan yirmi yönetmenden sadece birkaçı. Yazar ve yapımcı Stephen Lowenstein’ın gerçekleştirdiği röportajlardan oluşan İlk Filmim: Yirmi Ünlü Yönetmen İlk Filmini Anlatıyor’da bu yetenekli yönetmenler henüz şöhret sahibi olmadıkları dönemleri ve bir şeyi ilk kez yapıyor olmanın yarattığı sıkıntıları büyük bir samimiyetle anlatıyorlar. Eğitimleri ve ilham kaynaklarından yaptıkları cesur ya da saçma seçimlere, yaşadıkları mali sıkıntılardan kamera arkasındaki hayatlarına varana kadar, hem film endüstrisi hem de şahsi deneyimlerinden uzun uzun bahsediyorlar. KİTAPTA YER ALAN YÖNETMENLER Joel ve Ethan Coen / Tom DiCillo / Allison Anders / Kevin Smith / Stephen Frears / Ken Loach / Mike Leigh / Bertrand Tavernier / Barry Levinson / Oliver Stone / Neil Jordan / Anthony Minghella / Mira Nair / Mike Figgis / Pedro Almodóvar / Steve Buscemi / Gary Oldman / Ang Lee / P. J. Hogan / James Mangold KİTAPTAN TOM DICILLO “Diyelim ki kısa bir film çekmek için yola çıktınız, ilginç olduğunu düşündüğünüz bir şey ama sonuç pek başarılı olmadı. Ee, o noktada bir yönetmen için en faydalı olacak şey nedir? Ona kendisini yeni bir şey denemiş ama korkunç başarısız olmuş gibi hissettirmek mi? Yoksa, ‘Eh, bundan ne öğrendik bakalım?’ demek mi? ‘Bu kez tökezlediysen ne olmuş yani? Kalk ayağa!’ Her tökezlediğinizde işinizin biteceği korkusuyla yaşayamazsınız. Bundan korkarsanız asla yeni bir şey deneyemezsiniz. Aslında tökezlemek, belki de başka her şeyden çok film yapma sürecinin bir parçasıdır.” ALLISON ANDERS “Ben yaşanmışlığı olan mekanlar yaratmaya çalışıyorum; karavan için yaptığımız gibi mesela, yapım tasarımcısı Jane Stewart’la oturduk ve Jane hemen, “Kaç senedir bu karavanda yaşıyorlar?” diye sordu. Elbette bir şeyleri uyduruyorsun, yazdığın şey gerçek değil ki. Ama ben bu soruyu bir sene değil de yedi sene diye cevaplarsam sonuç çok farklı olur. Yedi sene çocuklar için uzun bir süredir. Ardından başka sorular da gelir tabii. Baba orada hiç yaşadı mı? Belki karavanda bir tartışma çıktı? Belki o sırada biri duvara bir şey fırlattı ve izi hâlâ duruyor? Belki Shade’in on yaşındayken çizdiği komik bir resim mutfakta hâlâ asılı? Yerdeki halı ne kadar eski? Bu tür şeyleri keyfe keder uyduramazsınız. Gerçeğe uygun olmalılar.” KEVIN SMITH “Bence yönetmen olmak için gereken tek şey, nasıl iletişim kurulacağını bilmek. Hepsi bu. Siz bir oyuncuya aklınızdaki düşünceyi iletmeyi başarırsanız, oyuncu da o düşünceyi seyirciye iletebilir. Yani eğer görüntü yönetmenimle düzgün iletişim kurup ona görmek istediğim şeye dair çok kesin, berrak bir fikir değilse de en azından genel bir fikir verebilirsem, seyirci perdede görmesini umduğum şeyi görecek demektir. Her şey o iletişim kabiliyetinde bitiyor.” STEPHEN FREARS “İlk filminizde ister istemez orijinalsinizdir. Sonunda yönetmen olup çıktığıma göre kendime özgü taraflarımı kaybetmemek adına içimde biraz azim, inat ve akıl vardı demek.” KEN LOACH “Sinema okullarının doldurmaları gereken ders saatleri var ve konuyu herkesin anlayacağı en basit şekliyle anlatıp sonra da milleti eve yollayamazlar. Bana kalırsa doğrusu bu. Fakat işte bahsettiğim sebepten her şeyin karmaşıklaştırılması gerek: Filmlerin kıyısı köşesi eşelenip üzerinde tartışılmalı, insanlar daha bir şey yapmaya fırsat bulamadan eleştirilmeli. Bence bu kesinlikle iyi bir öğrenme tarzı değil. Yalnızca işe koyulup ne yapabili-­‐
yorsanız yapın, mutlaka kendi yolunuzu bulacak, kendi prensiplerinizi oluşturacaksınız, çünkü en nihayetinde yapmanız gereken şey bu.” MIKE LEIGH “Öncelikle kişisel ve kendine özgü bir film yapma lüksüne sahipsiniz. Yolunuza çıkan zorluklarla mücadele ederken iniş ve çıkışlar yaşamakta özgürsünüz. Kullandığınız materyalle ters düşmüyorsunuz. Bir başkasının düşüncesinin, yürekten inanmadığınız bir fikrin veya sadece kariyerinizde ilerlemek için yaptığınız bir şeyin tutsağı değilsiniz. Sahiden de organik bir şeydir bu; cidden ta içinizden, ruhunuzdan kopar gelir, mizah anlayışınıza da hitap eder; bütün bunları içinde taşır.” BERTRAND TAVERNIER “Louis Delluc Ödülü’nü aldığımda benimle röportaj yapmışlardı. Ne hissettiğimi sordular, ben de, “Hissettiğim mutluluğu anlatamam, çünkü bu ödül, film için para toplamaya çabaladığım aylar boyunca bana hakaret eden, bana bir hiçmişim gibi davranan bütün o yapımcılara; on, on iki ay boyunca Philip Noiret’yle beni aşağılayan herkese verilmiş bir cevap. Onlarla ödeşebildiğim için ne kadar memnun olduğumu bilemezsiniz,” dedim.” BARRY LEVINSON “Büyük paraların söz konusu olduğu çok büyük bir sektör bu. Çok fazla rekabet var, çok büyük meblağlar dönüyor. Buna rağmen aradan sızan çok küçük bütçeli filmler de halen mevcut. Bence bu tür filmler sektörün can damarlarından. Gişe gelirleri harcanan dolarları telafi etmese de, belli aralıklarla perdede görünen bu küçük filmlerin sektöre katkıları çok önemli. Sinema sektörü sırtını sırf büyük bütçeli filmlere dayayarak hayatta kalamaz.” OLIVER STONE “Hayatta sizi ilgilendiren belli şeyler vardır. Siyaset kesinlikle beni ilgilendiriyor ama varoluş sebebim değil. Öyle olsaydı, herhalde siyasete atılırdım. Siyaset dünyası sert ve çetindir. Ben kendimi bir hikaye anlatıcısı ve drama yazarı addediyorum. Siyasetle ilişkimi bu yolla kurdum ve olayın hikayesini de anlatabileceğimi düşündüm. Eğer söz konusu gerçek bir hikayeyse, onu adil bir şekilde anlatmayı hedefledim.” NEIL JORDAN “Bana göre, Kuzey İrlanda’daki şiddetin en vurucu hali, insanların tanıdıkları kimseleri öldürmeleriydi. Sırf isimlerine bakarak kimin Katolik kimin Protestan olduğunu anlıyorlardı. İsmin Fergus’sa ulusalcı, Ian’sa birlik yanlısıydın. Farklı şartlar altında birlikte içki içebileceği, ilginç bir sohbete girebileceği insanların hayatlarını sonlandıran birine dair bir hikaye olsun istedim.” ANTHONY MINGHELLA “Bence çoğu çekim ekibi, film yapılırken kendilerine ihtiyaç duyulduğunu hissetmiyor. Yalnızca işçi olduklarını, işin sanatsal kısmının başka bir yerde olduğunu düşünüyorlar ama bana göre hepimiz işçiyiz ve işin sanatsallığı, böyle bir şey varsa tabii, hepimizin kolektif eyleminden doğan bir şey. Buna bütün kalbimle inanıyorum.” MIRA NAIR “Filme dair ilk tasarından, kendi sezgilerinden, etrafındakileri memnun etmenin vereceği geçici haz için asla vazgeçme.” MIKE FIGGIS “Her zaman iyi adam olmanız gerekmiyor. Aslına bakarsanız oyuncular genellikle yönetmenin piçin teki olmasını bekler. Çoğu aktör ve aktrisin karşısında iyi adamı oynadığınızda sizin zayıf olduğunuzu düşünürler. İşinizin bir kısmı da arada sırada baş belası olmaktır, hiç istemeseniz bile.” PEDRO ALMODÓVAR “İlk filminizi olası şartları düşünmeden, ne olursa olsun yapmak zorundasınız; o şartlara, film çekmeye dair en ufak bir şey bilmemek de dahil! Teknik yönden öylesine cahildim ki endişelenmiyordum bile. Saplantı haline gelen tek bir düşüncem vardı, o da filmi yapmak. O yüzden film teknik hatalarla dolu olsa bile umurumda değildi. Bu konuda yetmişli yılların sonları, hatta daha önceki Amerikan yeraltı akımı bana ilham verdi. Warhol gibi sanatçılar bizi teknik konulardaki saplantımızdan kurtararak benim kuşağıma büyük bir iyilik yaptılar. Bu sayede işin teknik tarafını bilmediğimizi, sadece hikayeyi anlatmak istediğimizi söyleyebildik. Benim yaptığım da buydu. Belli bir bakış açısına sahip eğlenceli bir hikaye anlatmayı başardım. Bugünlerde yeni yönetmenler teknik konular hakkında benim kuşağımdan çok daha fazlasını biliyor. Bir yönetmenin ilk filmini izlediğimde, filmin tüm teknik unsurlara hakim olduğunu görüyorum. Fakat hayranlık duyulacak bir film lisanı yaratmak için bu tek başına yeterli değil. Otuz film daha yapmak istiyorsanız, film dilini bilmek zorundasınız. O dili kullanmalı ve hedeflediğiniz doğrultuda geliştirmelisiniz.” STEVE BUSCEMI “Escape From L.A.’de John Carpenter’la çalıştığım günleri hatırlıyorum. Ön hazırlık aşamasındayken ofisine gitmiştim. Biri gelip, ‘Hangisi?’ diye sordu. ‘Bu mu, şu mu, yoksa bu mu?’ John da, ‘Şu,’ dedi. Adam çıkınca, ‘Çok hızlıydın John,’ dedim. ‘Onlara mutlaka bir cevap vermelisin,’ diye karşılık verdi. ‘Sonradan fikrini değiştirebilirsin ama soru sordukları an mutlaka bir cevap vermelisin!’” GARY OLDMAN “... filmin örgüsü artık daha sıkıydı ama film o sahneyi içinde istemiyor, sanki, ‘Bana kulak ver,’ diyordu. ‘Bu sahneyi barındıramam. Artık ben şöyle bir film olacağım.’ Adeta, ‘Şu sahneyi görüyor musun? Çıkar onu. O sahneyi koyup durma. Artık ben yaşayan bir şeyim,’ diyen bir yaratığa dönüşmüştü. Yavaş yavaş kendi başına bir varlık haline geliyordu. Gary’den tamamen bağımsız bir varlık.” ANG LEE “Film yaptıkça, sinemanın özünde yatan şeyin seyirci olduğunu daha iyi kavradım. Onlara bir uyaran verir ve bir adım geri çekilip kararı onlara bırakırsınız. Bunu yapabilmek beceri ister. İlk filmini yapan biri için bunu başarmanın pek mümkün olacağını sanmıyorum. Bence ilk film büyük ölçüde yönetmenin kendisiyle ilgilidir; özellikle de benimki gibi düşük bütçeli bir iş yapıyorsanız. Kendinizi ifade etmek istersiniz. Anlatmak istediğiniz çok hikaye vardır. Filmi tamamlayabilmek için dişinizle tırnağınızla çabalıyor olsanız bile bu itki oradadır; işleri sarsakça, yalapşap halletseniz bile, talihiniz yaver gitmese bile, günde yüz karar vermeniz, bin türlü şeyle boğuşmanız gerekse bile o film yine de sizin bir suretiniz değilse, başka nedir ki?” P. J. HOGAN “Hızla otuzuma yaklaşıyordum ve o güne kadarki en iyi filmimi yirmi bir yaşındayken çekmiştim. Arada televizyon yazarlığı ve bazı televizyon dizileri yapmıştım. Yeteneğimin fazlasıyla sınırlı olduğu, televizyonda çalışarak beş para etmez birine dönüştüğüm hissine kapılmıştım. Televizyon için yazdığınızda işin tabiatı gereği yazdıklarınız düzetilir, yeniden yazılır. Bunu size söylemezler bile. Ekranda gördüğünüz şeyde sizden geriye pek az şey kalmıştır. Geçimimi sağlayacak kadar para kazanıyor olsam da gayet cesaret kırıcı bir işti.” JAMES MANGOLD “Bence bu filmden aldığım en büyük ders, ‘umutsuzluğa kapılma’. Yani en karanlık günlerde talihiniz tümden dönebilir. En kötü olduğunu düşündüğünüz çekimlerden filminizin en iyi sahneleri çıkabilir. Yapım esnasında gururla kabardığınız şeyleri kurgu odasında bir kenara atabilirsiniz. Size yön gösterecek tek şey filme dair vizyonunuz ve yüreğinizdir. Kimsenin anlamadığı bir film iki yıl sonra herkesin anladığı ve gelip size ne kadar beğendiklerinden bahsettiği bir film haline gelebilir.” Arka Kapak Aralarında Neil Jordan, Gary Oldman, Steve Buscemi, Coen Biraderler, Ang Lee, Kevin Smith, Oliver Stone, Ken Loach, Mike Leigh, Pedro Almodóvar gibi isimlerin olduğu yirmi yönetmen ilk uzun metraj filminin serüvenini en ince ayrıntısına kadar anlatıyor İlk Filmim’de. Senaryo yazımından finansman bulmaya, oyuncu seçiminden film ekibini toplamaya, çekimden kurguya, filmin satışından gösterime girmesine kadar film yapımının bu uzun ve meşakkatli yolunu büyük bir açık yüreklilikle göz önüne seriyorlar. Stephen Lowenstein’ın gerçekleştirdiği röportajlarda yalnızca film endüstrisinin dinamiklerine değil, yönetmenlerin bu şahsi yolculuklarında yaşadıkları sıkıntılara, acılara, aldıkları derslere ve zor kararlara da göz atma şansı buluyor okur. “Bir şeyi ilk kez yapacak olanlara evet diyenlere, hayır diyenlerden çok daha ender rastlanır. Onlara duyduğum minnettarlık adına, bu kitabı ataletin çekiciliğine direnmeyi başaranlara ve hangi alanda olursa olsun, yaptığı işte yeni, acemi olanlara ilk kez şans tanıyanlara ithaf ediyorum.” 

Benzer belgeler