YAPI DENETİMİ KURULUŞLARI VE TÜRKİYE`DE YAPI DENETİMİ

Transkript

YAPI DENETİMİ KURULUŞLARI VE TÜRKİYE`DE YAPI DENETİMİ
YAPI DENETİMİ KURULUŞLARI VE TÜRKİYE’DE
YAPI DENETİMİ UYGULAMALARI
Yapı Denetimi Kuruluş ları ve Tür kiy e’de Yapı Denetimi Uy gulamaları
Av. Cihan KIRANER
Yapı Denetim Hukuku özellikle ‘99 Marmara ve Düzce depremi sonrası,
kontrolsüz, denetimsiz, hızlı ve çarpık kentleşmenin, kaçak yapılaşmanın doğal
afetler ile can ve mal kaybına sebep olduğunu tüm gerçekliği ile ortaya koyması
ile önem kazanmıştır. Sağlıklı yerleşme ve yapılaşma, kamu güvenliğini
sağlamak, kaynak israfını engellemek, yapılaşmayı modern norm ve standartlar
çerçevesinde geliştirmek, yapı denetimini sağlamak, yapı hasarı nedeni ile
zarara uğrayan kimselerin haklarını korumak ve doğabilecek zararların tazmini
gibi toplumsal olarak büyük önem taşıyan konular bu kapsamda
değerlendirilmiştir. Konuya ilişkin bir düzenleme getirmek amacıyla aşağıda
detaylı olarak açıklanacak uygulamalar getirilmiş olup sistemin etkili
çalışabilmesi amaçlanmıştır.
Konuya ilişkin açıklamalar; Yapı Denetiminin Yasal Dayanağı, Yapı
Denetimi Kavramı ve Amacı, Yapı Denetim Kuruluşları, Faaliyet Alanları ve
Yasal Sorumlulukları ile Yapı Denetiminin Türkiye’deki Uygulamaları
Doğrultusunda Yargı Kararları, başlıkları altında incelenecektir.
I. Yapı Denetiminin Yasal Dayanağı
Yukarıda da belirtildiği üzere Yapı Denetimi kavramının hayatımıza girişi
‘99 Marmara ve sonrasında yaşanan Düzce depremi ile gerçekleşmiş, yaşanan
felaketler sonrası önem kazanmış ve yasal düzenlemeye tabii olmuştur. Yapı
Denetimi’ne ilişkin ilk yasal düzenleme öncelikle 595 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname (“KHK”) ile gerçekleşmiştir. 595 sayılı KHK’nin düzenlenme
amacı, afet sonrası yapılarda oluşan hasarın etkisini asgari seviyeye düşürmek
olmasına rağmen hem hukuki boyutta hem de sektörel anlamda eleştirilere
maruz kalmıştır.
Yapı Denetimi Kuruluşları ve Türkiye’de Yapı Denetimi Uygulamaları
2
Hukuki anlamda KHK’daki tanımlamaların anayasaya aykırılık teşkil
etmesi, sektörel anlamda ise uygulama ihtiyaçlarını karşılayamaması
eleştirilmiştir. Kamusal denetimin yanında özel denetimin varlığı, yapı
hasarında doğal afet ve benzeri hasarların belirtilmemesi gibi düzenlemeler
içeren 595 sayılı KHK Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla iptal edilmiştir.
595 sayılı KHK’nın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden
sonra yasa koyucu 29 Haziran 2001 tarih ve 4708 sayılı Yapı Denetimi
Hakkında Kanunu yürürlüğe sokmuştur. Bu defa, bu denli önemli bir konu olan
Yapı Denetimi kanun yoluyla düzenlenmiştir. Halen yürürlükte olan Yapı
Denetimi Hakkında Kanun aşağıda belirtilecek olan Yönetmelik ile beraber
sektörün yasal düzenlemesini düzenlemektedir. 2012 yılında ilgili Kanun’da
değişiklik yapılmasına dair tasarı hazırlanmış ancak TBMM ve Yürütmenin
gündeminde henüz değişikliğin yapılması ve yasalaşması bulunmamaktadır.
İptal edilen 595 sayılı KHK ve 4708 sayılı Kanun’un yanı sıra konuya
ilişkin olarak 3194 sayılı İmar Kanunu Yapı Denetimi mevzuatı konusunun
temelini oluşturmaktadır.
Yürürlükteki 4078 sayılı Kanun yürüklükteki son halini Kanun’un 1.
maddesinin ikinci fıkrasına 5205 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile “…ile tek
parselde, bodrum katı dışında en çok iki katlı ve toplam iki yüz metrekareyi
geçmeyen müstakil yapılar…” ibaresinin metinden çıkarılmasıyla almıştır. İlgili
düzenleme Anayasa’nın 2, 5, 10 ve 56. maddelerine aykırılık teşkil ettiği
iddiasıyla iptale konu olmuştur. 4708 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 2. fıkrasına
“ruhsata tabi olmayan yapılar” ibaresinden sonra eklenen ibare ile bazı yapıların
denetim kapsamı dışında bırakılması aynı hukuksal duruma farklı kurallar
uygulanmasına yol açmıştır. Devlet’in denetim yetkisi saklı kalmak kaydıyla,
yapı denetim kuruluşu adı verilen özel hukuk kişilerinin oluşmasına olanak
sağlayan işbu Kanun’a eklenen ibare tek parselde bodrum katı dışında en çok iki
katlı ve toplam iki yüz metrekareyi geçmeyen müstakil yapıların yapı denetimi
kapsamı dışına çıkarılmasını öngörmektedir.
Yapı Denetimi mevzuatının sisteme getirdiği genel yaklaşım “inşaat
sektörünün önünün açılması”, “dar gelirli vatandaşlara kolayca konut sağlama”
ve “denetim yapılmayan yapılardan tasarruf sağlanarak konut projelerinin
desteklenmesi” şeklindedir. Ancak kamu düzeni ve kamu güvenliği gibi
Devlet’in sağlaması gereken başlıca unsurların bu gerekçelerle göz ardı
Yapı Denetimi Kuruluşları ve Türkiye’de Yapı Denetimi Uygulamaları
3
edilmesi hukuka ayrılık teşkil ettiği tespit edilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin
ilgili kararı uyarınca itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 2, 5, 10, 56 ve 57.
maddelerine aykırı olduğu belirtilmiş ve iptal edilmiştir. Yüksek Mahkeme’nin
iptal kararı gerekçesine ilişkin açıklamalar şu şekildedir:
“Anayasa’nın 2. maddesinde hukuk devleti tanımlanmakta, 5.
maddesinde, ‘Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını
ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi
korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak;
kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır’ denilmektedir.
Anayasa’nın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56.
maddesinde, “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek
Devletin ve vatandaşların ödevidir” hükmü yer almakta, 57. maddesinde de,
devletin, şehirlerin özellikleri ve çevre şartlarını gözeten bir planlama
çerçevesinde,
konut
ihtiyacını
karşılayacak
tedbirleri
alacağı
belirtilmektedir.”
Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliği, 4078 sayılı Kanunun özel olarak
düzenlemediği konulara ilişkin yasal dayanak oluşturmaktadır. Aşağıdaki
ibarede de belirtildiği üzere Yönetmelik kapsamında ilgili Kanun uyarınca
faaliyet gösteren kuruluşların görev, sorumluluk ve işleyişin sağlanması için
gereken işlemlerin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmektedir.
“Merkez ve İl Yapı Denetim Komisyonlarının, yapı denetim kuruluşlarının
ve laboratuarların kuruluş ve çalışmaları; yapı denetim kuruluşlarında ve
laboratuarlarda görev alacak denetçi mimar ve mühendisler ile diğer
görevlilerde aranacak nitelikler; ilgili idare, proje müellifi, yapı müteahhidi,
şantiye şefi, yapı sahibi ile yapı denetim kuruluşu ortaklarının görev ve
sorumlulukları; yapı denetimi hizmet sözleşmesinin düzenlenmesi ve hizmet
bedellerinin ödenmesi; yapılara sertifika verilmesi ve Kanunun uygulanması...”
Konuya ilişkin yasal düzenleme imar ve yapı konusunun pek çok alanı
ilgilendirdiğinden çeşitli yönetmeliklerle düzenlenmiş ve mevzuata dahil
Yapı Denetimi Kuruluşları ve Türkiye’de Yapı Denetimi Uygulamaları
4
olmuşlardır. Yapı Denetimi Hukuku’nda yararlanılan diğer yardımcı yasal
düzenlemeler şu şekilde sıralanabilir: Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği,
Plansız Alanlar İmar Yönetmeliği, Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar
Hakkında Yönetmelik, Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği, Asansör
Yönetmeliği, Asansör Bakım ve İşletme Yönetmeliği, Yapı Malzemeleri
Yönetmeliği, Yapı Malzemelerinin Tabi Olacağı Kriterler Hakkında
Yönetmelik, Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik, Otopark
Yönetmeliği ve sair mevzuat.
II. Yapı Denetimi Kavramı & Amacı
Yapı Denetimi her ne kadar ülkemizde yaşanan en büyük felaketlerden
birinden sonra yasalaşmış olsa da aslında mevzuatın özellikleri ve uygulanışı
dikkate alındığında imar politikası adı altında da karşımıza çıkmaktadır.
Öncelikle Yapı Denetimi Hukuku’nda sıkça karşımıza çıkan kavramların
tanımlanması önem arz etmektedir. Konumuzun esasını oluşturan “yapı”
kavramının tanımı yasal mevzuat ve yargı kararları çerçevesinde "Karada ve
suda, daimi veya muvakkat, resmi ve hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile
bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik tesisler"
olarak tanımlanmıştır. Yapı sahibinin yapı ruhsatını aldığı tarih ile yapı
kullanma izin belgesini aldığı tarih arasındaki dönem ise “yapım süresi” olarak
tanımlanmaktadır. Hem hukuki hem de idari anlam taşıyan “denetim” kavramı
ise doktrinde gerçekleşen durum ile gerçekleştirilmesi hedef alınan sonuçların
karşılaştırılması olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanımlar doğrultusunda "Yapı Denetimi" kavramının iyi anlaşılması için
amacının ne olduğu ve yasa koyucunun hangi saikler ile yasalaştırdığını
anlamak önemli olacaktır. Yapı denetimi kamu düzeninin korunması ve bir
şehir planlaması hizmeti olarak da kabul edilebilecektir. Bu kapsamda 4078
sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 1. maddesi kanunu amacını şu şekilde
ifade etmektedir:
“Bu Kanunun amacı; can ve mal güvenliğini teminen, imar plânına, fen,
sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje
ve yapı denetimini sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları
düzenlemektir.”
Yapı Denetimi Kuruluşları ve Türkiye’de Yapı Denetimi Uygulamaları
5
Yapı Denetimi kurgusunda sistem ve etkinliğin sağlanması denetimin özel
kuruluşlar aracılığı ile sağlanması ve kamu idaresi ile özel sektör arasında
işbirliği yapılmasıyla gerçekleşecektir. Yapı Denetiminde mevzuat sistemin şu
şekilde kurulmasını öngörmektedir: Hizmet Sözleşmesi ile hukuki sorumluluk
altına giren kuruluş, denetim, laboratuar incelemesi ve ihtar etme görevini
asgari hizmet bedeli karşılığında Bakanlık denetimi altında yapacaktır. Sistemin
etkin yürütülebilmesi için ise sektördeki nitelikli çalışanların çalışma alanlarının
genişletilmesi, caydırıcı yaptırımlar sağlanması ve Türk Ceza Kanunu madde
184/5’de düzenlenen imar aflarına son verilmesi hedeflenmelidir.
Yapı denetiminde sistemde etkin bir devamlılık sağlanması yukarıda
belirtilen noktalara önem verilerek gerçekleşecektir. Bu konuya ilişkin Türkiye
dışındaki ülkelerin işleyiş şekilleri farklılıklar göstermekle birlikte Kıta
Avrupası, Japonya ve Amerika'da bu sistemin nasıl işlediğine değinilmesi
karşılaştırma yapabilmek adına faydalı olacaktır. Yabancı sistemleri iki başlık
altında incelemek mümkündür. Bu durumda Avrupa Sistemi ve ABD - Japonya
Sistemi oturmuş iki temel sistem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Avrupa Sistemi’nde yapı denetimini en iyi uygulayan ülkelerden biri olan
Fransa’nın sigorta sistemini benimsediği görülmektedir. Fransız sisteminin esası
toplum ve tüketici bilincine dayanmaktadır. Şöyle ki; sistem yapı yaptıran
kimselerin denetim hakkında çok da bilinçli olamayacağını kabul eder ve bu
eksikliğe çözüm bulmak amacıyla proje ve yapımcı şirketlerin verdikleri
hizmetler sigorta altına alınmıştır. Fransız yapı denetim sisteminin esas amacı
mal sahibi ile müteahhit arasına teknik ve garanti aracısı olmaktır. Sigortaya
dayalı yapı denetimi yetkililerin daha az kontrol sahibi olduğu ancak
müteahhitlerin sorumluluğunun arttığı bir sistemdir. Bu sistemin temel öğeleri
sigorta şirketleri, denetim şirketleri, teknik elemanlar ve belediyeler olacaktır.
Sistemin etik, teknik ve yasal kapsamının belirlenmesi amacı ile Ulusal Bina
Federasyonu (Fédération Nationale du Bâtiment) esas kuruluş olarak görevini
sürdürmektedir.
Almanya’nın ise kamu denetimini benimsediği görülmektedir. Burada
sistemin başarı ile ilerlemesindeki neden toplumun sisteme güvenmesidir.
Alman yapı denetim sistemi denetimin projelendirmeden itibaren başlayıp
inşaat bitimine kadar sürmesi şeklindedir. Denetimin esasında belediyelerce
yapılması öngörülmüşse de yetkilendirme yoluyla özel büroların denetimi
yapması yolu tercih edilmektedir. Sistemin federal yapıda olması nedeni ile
Yapı Denetimi Kuruluşları ve Türkiye’de Yapı Denetimi Uygulamaları
6
bölgesel denetime önem verildiği, yetkililerin kontrol sahibi ve buna takiben
müteahhitlerin daha az sorumlu olduğu görülmektedir.
Bunun yanı sıra Avrupa Birliği üye ülkeleri 1990 yılında İngiltere’nin
öncülüğünde Avrupa Yapı Denetimi Ortak Girişimi (The Consortium of
European Building Control) kıtadaki ortak hedeflerin sağlanması için
kurulmuştur.
ABD ise Avrupa ülkelerinde olduğu gibi tek tip sistem seçme yoluna
gitmemiştir. Amerika’da sistem hayli pratiktir ve tüm yapıların mimar
sorumluluğuna bırakılması şeklindedir. Esas olarak yapının mimarı, tüm tasarım
işlerini alır ve yapı inşaat aşamalarında koordinasyonu sağlamaktadır.
Son olarak uluslar arası çerçevede Japonya’nın denetim görevini yerel
yönetimlere bıraktığı görülmektedir. Bu sistemde yerel yönetimin görevi yapı
miktarına yetecek sayıda mimar ve mühendisi bünyesinde bulundurmak
olacaktır. Denetim proje hazırlanmasını ve inşaatın kontrolörlüğünü mimarın
üstlenmesi şeklinde gerçekleşmektedir.
III. Yapı Denetim Kuruluşları - Faaliyet Alanları & Sorumlulukları
Bir kamu güvenliği unsuru olan yapı denetiminin özel sektöre yaptırılması
hususu özellikle dikkat çeken bir konu olmuştur. Özel sektör işletmeleri kuruluş
nedeni itibari ile kar etme amacı olmasına rağmen insan hayatı ve
güvenliğinden sorumlu ve kamu hizmeti vermesi toplumun genelinde soru
işaretleri doğurmuştur.
Geçmişte bu kapsamda yapılan uygulamalara bakıldığında bazı dönemlerde
bu kamu hizmetinin yine özel sektöre devredildiği görülmektedir. 4078 sayılı
Kanundan önce yeminli özel teknik bürolar, yeminli serbest mimarlık ve
mühendislik büroları ve 595 sayılı KHK uyarınca faaliyet gösteren yapı denetim
kuruluşları tarafından yapılmakta olan denetimler Anayasa Mahkemesi kararları
doğrultusunda iptal edilmiştir. Bu faaliyetler kapsamında her dönem amaçlanan
ile uygulamada oluşan somut durumun birbirinden farklı olduğu ve
işlevselliğini yitirdiği görülmüş ve bu kapsamda olup günümüz mevzuatı
uyarınca özel sektör tarafından etkili bir denetimin sağlanması öngörülmüştür.
4078 sayılı Kanunun 2. maddesi ve Uygulama Yönetmeliğin 4. Maddesi
kurucular ve ortakları ile mimarlar ve mühendisler arasındaki işbirliği ve
Yapı Denetimi Kuruluşları ve Türkiye’de Yapı Denetimi Uygulamaları
7
sistemi, yapı denetim kuruluşlarının oluşumu ve çalışma şekli açıklamaktadır.
Kuruluşların oluşumu ve çalışma şekli konusunda Yapı Denetim Komisyonu
tarafından yapılan inceleme ve Bakanlık izni yanı sıra denetçi mimar ve
mühendislerin katılımı ile denetimin yapıldığı belirtilmelidir.
Hizmet Sözleşmesi ile kurulan hukuki ilişki kapsamında Yapı Denetimi
kuruluşları proje aşamasında ve yapım aşamasında olmak üzere denetimlerini
iki aşamada gerçekleştirmektedirler.
Yapı Denetim Kuruluşları’nın verdiği kamu hizmetinden dolayı hukuki
sorumlulukları da bu doğrultuda geniş ve kapsamlı olacaktır. Kanunun
“Sorumluluklar ve yapılamayacak işler” başlıklı 3. maddesindeki şu ibare fenni
mesuliyetinin Yapı Denetim kuruluşunca İdare’ye karşı üstlendiğini
göstermektedir:
“Bu Kanunun uygulanmasında, yapı denetim kuruluşları imar mevzuatı
uyarınca öngörülen fennî mesuliyeti ilgili idareye karşı üstlenir.
Yapı denetim kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler, proje müellifleri,
laboratuar görevlileri ve yapı müteahhidi ile birlikte yapının ruhsat ve eklerine,
fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı ve kusurlu yapılmış olması
nedeniyle ortaya çıkan yapı hasarından dolayı yapı sahibi ve ilgili idareye
karşı, kusurları oranında sorumludurlar.”
Kuruluşları denetim görevine bağlayan tip hizmet sözleşmeleri sonucunda
yapıya ilişkin sorumlulukları ise yapı kullanma izninin alındığı tarihten itibaren
yapının taşıyıcı sisteminden dolayı on beş yıl, taşıyıcı olmayan diğer kısımlar
için ise iki yıl sürelidir.
Kanunun 3. maddesi ayrıca kuruluşun faaliyet alanını da sınırlamaktadır.
Bu düzenleme yerinde ve amaca yönelik bir hüküm teşkil etmektedir.
“Yapı denetim kuruluşu denetim faaliyeti dışında başka ticarî faaliyette
bulunamaz. Bu kuruluşun denetçi mimar ve mühendislerinin, denetim faaliyeti
süresince başkaca meslekî ve inşaat işleri ile ilgili ticarî faaliyette bulunmaları
yasaktır.”
Madde hükmü uyarınca, bu Kanun kapsamında ortaya çıkan yapı
hasarında; kuruluş yöneticileri, ortakları, denetçi mimar ve mühendis vd.
şahısların hukuki sorumluluğu doğmaktadır. Kuruluşun icrai veya ihmali
Yapı Denetimi Kuruluşları ve Türkiye’de Yapı Denetimi Uygulamaları
8
davranışla güveni kötüye kullanan ilgili çalışanlarının cezai sorumluluğu ise
Türk Ceza Kanunu madde 257 ile 4708 Yapı Denetimi Hakkında Kanun madde
9 kapsamında değerlendirilmektedir. Madde 9 yapı denetim kuruluşunun
ortaklarının, yöneticilerinin, mimar ve mühendislerin, yapı müteahhidi, proje
müellifi gerçek kişiler ile laboratuar görevlileri görevlerini kötüye
kullanmaları, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmalarını
düzenlemektedir.
Belirtmek gerekir ki; elbette ayıplı ifa ve kusur sorumluluğu Yapı Denetim
Kuruluşları için Türk Borçlar Kanunu kapsamında doğacaktır. Yapı denetim
kuruluşunun sorumluluğu, yapı hasarının doğması sonucuna bağlanmıştır. Yapı
denetimi sözleşmesinde yapı denetim kuruluşunun borçlarından biri üstlendiği
yapı denetleme borcunu özenle yerine getirmesidir. Anlaşıldığı üzere bu borç
yasadan ve sözleşmeden doğan bir borç özelliği taşımaktadır. Yapı denetim
sorumluluğunu vekil sorumluluğu ile kıyaslamak gerekirse vekilin sözleşmeye
dayalı sorumluluğuna dayanılması için borca ilişkin ifanın gereği gibi yerine
getirilmemiş olması gerekecektir. Bu durum denetimin hiç yerine getirilmemesi,
zamanında denetim yapılmaması ya da denetimin kurallara aykırı yapılmış
olması halinde oluşacaktır. Aykırılığın yapıda bir hasar doğurması ile kuruluşun
kusuru arsında nedensellik bağı olması durumunda 4708 sayılı Kanun’un
herhangi bir sorumluluk yöntemi göstermemesi nedeni ile Borçlar Kanunu
hükümlerine gidilecektir. 6098 sayılı Borçlar Kanunu madde 112 kapsamında
sözleşmeye aykırılık nedeniyle doğan zararların tazmin edilmesi sağlanacaktır.
Ayrıca aynı Kanun’un 50. ve 52. maddeleri uyarınca ise haksız eylem
sorumluluğuna kusuru derecesi oranında uygulanacaktır.
Yukarıda izah edilen sorumluluklar doğrultusunda denetim faaliyetinin
durdurulması, izin belgesinin iptali gibi yaptırımlar mevzuat kapsamında
aykırılık oluştuğunda uygulanmaktadır (Yapı Denetimi Hakkında Kanun madde
8). Yasal Mesuliyeti yanı sıra Kuruluşlar üzerinde Bakanlığın faaliyetlerini
denetim yetkisi de ayrıca bulunmaktadır.
IV. Türkiye’deki Uygulamalar Doğrultusunda Yargı Kararları
Yapı Denetimi hukukun pek çok alanı ile ilişki içerisindedir. Yukarıda
açıklanan bazı hususlara ek olarak pratikte yaşananlara göz atmak amacı ile
yargı kararlarını incelemek ve bu kararların sistemi nasıl çerçevelediğini
görmek faydalı olacaktır;
Yapı Denetimi Kuruluşları ve Türkiye’de Yapı Denetimi Uygulamaları
9
Yapı Denetimi şirketlerinin faaliyet alanlarının belirlenmesine ilişkin
Danıştay 6. Dairesi’nin 2008/1999 E. 2010/3042 K. sayılı ve 26.03.2010
tarihli kararı önemli bir içtihat niteliğindedir. 4708 sayılı Kanunun amacı
“Denetim faaliyetinin sağlıklı ve etkin şekilde yapılabilmesi için yapı denetim
kuruluşunun denetleyebileceği inşaat alanına sınırlama getirilmesi.” olarak
ifade edilmiştir. Konunun tamamlayıcı mevzuatlarından Yapı Denetimi
Yönetmeliği madde 11’de bir kuruluşun denetim faaliyetini yapacağı azami
yapı inşaat alanı 360.000 m2'yi geçemeyeceğini belirterek yetki sınırını şu
şekilde ifade etmektedir:
“Yapı denetim kuruluşunun denetleyebileceği toplam yapı inşaat alanı
360.000 m2’yi geçemez. Aynı alanda ve aynı proje dahilinde olmak şartı ile
kuruluş ve denetçileri için toplam yapı inşaat alanı sınırı aranmaz. Yapı
denetim kuruluşunun üzerinde bulunan işlerin toplamı denetleme yetki sınırını
aşmamış ise, alınmak istenen yeni bir işin son iş olması kaydıyla, toplam yapı
inşaat alanı sınırı kuruluş ve denetçileri için aşılabilir.”
Yukarıda belirtilen Danıştay kararında yer verilen şu ifade: “…4708 sayılı
Yapı Denetimi Kanunu'nun yukarıda belirtilen amacı dikkate alındığında,
denetim faaliyetinin sağlıklı şekilde yapılabilmesi için yapı denetim
kuruluşunun denetleyebileceği inşaat alanına sınırlama getirilebileceği açık
olup yapı denetim kuruluşunun denetleyebileceği en fazla yapı inşaat alanının
360,000 m2 olarak belirlenmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir…” yapılan
işte nicelikten öte niteliğine önem verilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Danıştay 6. Dairesi’nin 2008/3365 E. 2011/161K. sayılı ve 02.02.2011
tarihli kararında ise yapı denetim kuruluşlarının yukarıda bahsedilen 360.000
m2’lik yetkisinin hangi şartlarda patrikte uygulama bulduğuna ilişkin önemli bir
kural benimsemiştir. Kuruluşlar için belirlenen yetki sınırının yapılan
denetimdeki hak edişler oranında hesaplanması gerektiği aşağıdaki Karar’da da
açıkça görülmektedir:
“Anılan hükümler bağlamında Yönetmeliğe göre yapı denetim kuruluşunun
düzenlediği hakediş raporu ilgili idareye sunulduktan sonra bu yapı bölümünde
denetim açısından herhangi bir eksiklik veya kusur yok ise hizmet bedeli yapı
denetim kuruluşuna ödenecek ve hakedişin tahsil edilen kısmı yapı bölümüne
tekabül eden inşaat alanı, yapı denetim kuruluşunun ve teknik personelin
denetim sorumluluğu altında bulunan inşaat alanından düşülecektir. Aksi bir
Yapı Denetimi Kuruluşları ve Türkiye’de Yapı Denetimi Uygulamaları
10
hesaplama ve uygulama yapı denetim kuruluşunun 360.000 m2'lik işin tamamını
bitirmeden, yeni bir iş alamayacağı anlamına gelir ki bu da ticari alan
kapsamında, yapı denetim kuruluşunun varlığını sürdürmesine engel olur. Kaldı
ki, hakediş raporu sonucu denetleyebileceği inşaat alanı miktarından düşülen
yapı kısmı ile ilgili olarak yapı denetim kuruluşunun sorumluluğu devam
etmektedir.”
Yönetmeliğin hizmet bedelinin ödenmesi başlıklı 28. maddesinin 6.
fıkrasında, "Yapı denetim kuruluşunca hakedişi tahsil edilen kısmi yapı
bölümüne tekabül eden inşaat alanı, bu kuruluş ile birlikte, denetçi mimar ve
denetçi mühendisleri, kontrol elemanı ve yardımcı kontrol elemanlarının
sorumluluğu altında bulunan inşaat alanından minha edilir. Ancak, bu işlem,
yapı denetim kuruluşunun o yapı bölümüyle ilgili sorumluluğunu ortadan
kaldırmaz." düzenlemesi hizmet bedelinin yapı denetim kuruluşuna ödenmesi
ve bu ödemeye ilişkin denetim alanının, yapı denetim kuruluşu ve teknik
personelin toplam sorumluluk sınırından düşülmesine ilişkindir ve yukarıda
bahsi geçen karar ile ilintilidir. Buna rağmen düzenleme düşülen ya da minha
edilen kısma ilişkin sorumluluğun devam edeceğini öngörmektedir.
Yapı Denetimi şirketlerinin ilgili İdare’ye karşı üstlendiği fenni mesuliyete
ilişkin önemli noktalar ise 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun'un 2.
maddesinde belirtilen kuruluş görevlerinde görülmektedir. Bu kapsamda
“yapının, ruhsat ve ekleri ile mevzuata uygun olarak yapılmasını
denetlemek” ve “ruhsat ve eklerine aykırı uygulama yapılması halinde
durumu üç iş günü içinde ilgili idareye bildirmek” olan görevlerini yerine
getirmemeleri yahut kusurlu yerine getirmeleri durumunda Kanunun 8. maddesi
uyarınca faaliyetin 1 yıl süre ile durdurulması şeklindeki idari yaptırıma maruz
kalacaklardır. Buna ilişkin içtihat metni Danıştay 6. Dairesi’nin 2009/7077 E.
2010/157 K. sayılı ve 18.1.2010 tarihli ilamında karşımıza çıkmaktadır. Bahsi
geçen kararda “…4708 sayılı Yasanın uygulanmasında imar mevzuatı uyarınca
öngörülen fenni mesuliyeti ilgili idareye karşı üstlenen yapı denetim
kuruluşlarının, fenni mesuliyetini üstlendikleri her bir yapının, ruhsat ve
ekleri ile mevzuata uygun olarak yapılmasını denetlemek, ruhsat ve eklerine
aykırı uygulama yapılması halinde durumu belirli süre içinde ilgili idareye
bildirmek konusundaki yükümlülüğünün, her yapı açısından yerine getirip
getirmediğinin, davalı idarece ayrı ayrı düzenlenecek raporlar ile belirlenmesi
ve bunun sonucuna göre ayrı ayrı cezai işlemlere konu edilmesi
Yapı Denetimi Kuruluşları ve Türkiye’de Yapı Denetimi Uygulamaları
11
gerekmektedir.” ibaresi yukarıda belirtilen yükümlülüklerin ihlalinin yaptırıma
bağlandığını göstermektedir.
Yapı Denetim kuruluşlarının yapının inşasındaki rolü ve yapı inşasına
ilişkin sorumlulukları 4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun'un 6.
maddesindeki “Yapı sahibince, yeniden yapı denetim kuruluşu
görevlendirilmedikçe veya yapı denetim kuruluşunca, ayrılan mimar ve/veya
mühendislerin yerine yenisi işe başlatılmadıkça ilgili idarece yapının devamına
izin verilmez.” ve 8. maddesinin 4. fıkrasındaki “Denetim faaliyeti geçici olarak
durdurulan veya izin belgesi iptal edilen yapı denetim kuruluşu hakkındaki bu
karar ilgili idareye bildirilir ve denetimini üstlendiği yapıların devamına izin
verilmez. Bu durumda, yapım faaliyetine devam edilebilmesi için yapı sahibince
başka bir yapı denetim kuruluşunun görevlendirilmesi zorunludur.” ibarelerine
istinaden Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2012/5146 E. 2012/7545 K. sayılı ve
20.12.2012 tarihli kararı, yetkisi iptal edilmiş bir yapı denetim firması ile
yapılan sözleşme kapsamında, yüklenici tarafından yapı denetim firmasının
yetkisinin iptalinden sonra, yukarıda belirtilen ilgili yasa hükümleri
uyarınca yeni yapı denetim firması görevlendirilmesi hususu belirtilmiştir.
Yapı Denetimi Kanunun 2. maddesi uyarınca yapı denetim kuruluşu ile
yapı sahibi veya vekili arasında kurulan hizmet sözleşmesi marifeti ile
yapılmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2012/15-559E., 2012/761K.
sayılı ve 07.11.2012 tarihli ilamı hizmet sözleşmesinin taraflarına ilişkin bariz
bir açıklama yapmıştır;
“Yapı Denetimi hizmet sözleşmesi, yapı sahibi ile yapı denetim kuruluşu
arasında kurulan iki taraflı bir iş görme sözleşmesidir. Yasaya göre yapı sahibi,
yapı üzerinde mülkiyet hakkına sahip olan gerçek ve tüzel kişileri ifade
etmektedir. Sözleşmeyi yapı sahibi adına vekilinin imzalamasına yasal bir engel
bulunmamaktadır. Ancak yapı sahibi, yapım işi için anlaşma yaptığı
yükleniciyi vekil tayin edemez.”
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2012/21073 E. 2013/1803 K. sayılı ve
20.01.2013 tarihli ilamı ve 2013/585 E. 2013/10051 K. sayılı ve 17.04.2013
tarihli ilamı ise hizmet sözleşmesinden doğan yapı denetimi hizmet bedelini
ödeme mesuliyetinin sadece sözleşmeyi imzalayan yapı sahibine
yıkılamayacağını, bu sorumluluğun arsa maliki üzerinde de icazet verdiği
hallerde olduğunu hüküm altına almıştır.
Yapı Denetimi Kuruluşları ve Türkiye’de Yapı Denetimi Uygulamaları
12
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2007/678 E. 2009/6309 K. sayılı ve 01.04.2009
tarihli ilamı yapı denetim kuruluşunun ve çalışanlarının cezai sorumluluğuna
ilişkin Yüksek Mahkeme’nin verdiği en önemli içtihatlardan biridir. 4078 sayılı
Kanun madde 9 şu şekildedir:
‘’Bu Kanun hükümlerinin uygulanması sırasında, yapı denetim
kuruluşunun icraî veya ihmalî davranışla görevini kötüye kullanan ortakları,
yöneticileri, mimar ve mühendisleri, yapı müteahhidi, proje müellifi gerçek
kişiler ile laboratuar görevlileri, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.”
Yapı denetim kuruluşunun ve çalışanlarının cezai sorumluluğuna ilişkin
önemli yargı kararlarından biri olan Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 2007/678 E.
2009/6309 K. sayılı ve 01.04.2009 tarihli ilamında geçen “…görevi kötüye
kullanma suçundan cezalandırılmaları isteğiyle kamu davasının açıldığı, ancak
mahkeme tarafından yapılan yargılama sonucunda, sanıkların bildirim
yükümlülüklerini yerine getirmeyip, anlaşılmaktadır. Planında olmadığı halde
çatı katının yaptırılmasına göz yumdukları anlaşılmakta ise de, 5237 sayılı
TCY. 184/1. maddesi uyarınca sonradan ruhsat alınması durumunda davanın
düşürülmesi gerektiğinden bahisle kamu davasının düşürülmesine karar
verildiği…” ve “Görüldüğü üzere sözü edilen 3/2. maddede yapı müteahhidine
de binayı ruhsat ve projeye uygun olarak yapma yükümlülüğü getirilmiş ve bu
yükümlülüğe aykırılık 9/1. madde ile cezalandırılmış ise de; 3/2. maddedeki
yükümlülüklere aykırılık nedeniyle aynı maddede sayılan kişilerin sorumlu
tutulabilmeleri ve dolayısıyla cezalandırılabilmeleri için, yapıda hasar
meydana gelmesi koşulu aranmıştır.” ibareleri yapı denetim kuruluşuna bağlı
çalışan ve denetimde görevli olan her çalışana için bu sorumluluğu yüklemiş ve
cezalandırılmaları için işin kamu güvenliği niteliği nedeniyle hasar oluşmasını
aramamıştır.
V. Sonuç
Yukarıda ayrıntılı bir şekilde izah edilmeye çalışıldığı üzere konu ve amaç
bakımından çok büyük önem arz eden "Yapı Denetimi" hususu, mevcut yasal
düzenlemeler doğrultusunda uygulanmakta olup, ne yazık ki günümüzde
amaçlanan hedefe ulaşamamış ve tam olarak uygulamadaki etkinliğini
oluşturamamıştır. Gerek inşaatlarda olan aksaklıklar, gerek iskan sorunları,
Yapı Denetimi Kuruluşları ve Türkiye’de Yapı Denetimi Uygulamaları
13
gerekse de şantiyelerde yaşanan iş kazalarında yapı denetim uygulamalarının
tam etkili bir şekilde gerçekleştirilemediği görülmektedir. Bunun yanı sıra yasal
mevzuatta da bazı boşluklar bulunması bu aksaklıklara yol açmaktadır, bu
kapsamda 4078 sayılı Kanun'un revize edilmesi ve önemli bir kamu hizmeti
niteliğinde olan "Yapı Denetimi" hususunun daha ayrıntılı ve işlevsel bir şekilde
düzenlenmesi, bununla birlikte de hem idari hem de adli yaptırımların
arttırılması ve etkinleştirilmesi ile denetimi amaçlanan seviyeye ulaştırmak
mümkün olabilecektir. Ancak her ne kadar bahsedilen bu yasal ve teknik
düzenlemelerin yapılması gerekli olsa da en önemli husus toplumda, özellikle
de sektörde "Yapı Denetimi" kavramının öneminin benimsenmesi, bu hususun
bir angarya değil, elzem bir unsur olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
Ancak bu şekilde bir bilinçle tüm toplum için önem arz eden "Yapı Denetimi"
hususunun etkinleştirilebilmesi mümkün olabilecektir.
Av. Cihan KIRANER
( Dr. Levent Bıçakcı Hukuk Bürosu )
Kaynaklar: 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, 3194 sayılı İmar
Kanunu, Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği, Yapı Denetimi ve Yapı Denetim
Kuruluşları (Dr. Halil Yılmaz - Yetkin Yayınları - 2007 Ankara), İmar Hukuku Dersleri
(Prof. Dr. Halil Kalabalık- Seçkin Yayınları - 2013 Ankara), Bağımsız Denetim
Kuruluşlarının Hukuksal Sorumluluğu (Ar. Gör. Aytekin Çelik - Seçkin Yayınları 2005 Ankara).
Yapı Denetimi Kuruluşları ve Türkiye’de Yapı Denetimi Uygulamaları
14

Benzer belgeler

ŞİKAYET NO : 01.2013/364 KARAR TARİH : 16/01/2014 RET

ŞİKAYET NO : 01.2013/364 KARAR TARİH : 16/01/2014 RET Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir” hükmü yer almakta, 57. maddesinde de, devletin, şehirlerin özellikleri ve çevre şartla...

Detaylı