İsveç Ülke İzleme Raporu
Transkript
İsveç Ülke İzleme Raporu
1. Basım İSVEÇ ÜLKE RAPORU İSVEÇ’TE ENTEGRASYON POLİTİKALARI VE TÜRKİYE DİASPORASI Ankara, 2016 Bu çalışma Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi işbirliğinde gerçekleşmiştir. İSVEÇ ÜLKE RAPORU İSVEÇ’TE ENTEGRASYON POLİTİKALARI VE TÜRKİYE DİASPORASI Editör Doç. Dr. Erdal Akdeve ISBN: 978-60583569-0-0 Baskı: Semih Ofset Sertifika No: 12613 Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Yayınları, 2016 Yayın No: 001 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ...................................................................................................................... 2 GİRİŞ ........................................................................................................................ 7 BÖLÜM 1: İSVEÇ GÖÇ TARİHİ ve UYGULAMALAR...................................... 11 1.1. İsveç'e Göç: Tarihsel Bir Bakış ........................................................................... 12 1.2. İsveç’te Entegrasyon Politikaları ......................................................................... 15 1.2.1. İsveç'in Çokkültürlülük Politikasına Olumsuz Tepkiler ............................... 18 1.2.2. Çokkültürlülük Politikasına Eleştirel Yaklaşımlar ....................................... 19 1.2.3. İsveç’te Çokkültürlülük Politikaları Nasıl Değişiyor? .................................. 21 1.3. İsveç Vatandaşlık Politikası ve Siyasi Katılım ..................................................... 21 1.4. Çözüm Aranan Konular: Yabancı Düşmanlığı, İstihdam, Eğitim ve Barınma ....... 25 1.4.1. Ayrımcılığı Önlemek Adına Neler Yapılıyor? ............................................. 33 1.5. İsveç’i Avrupa Ülkeleri Genelinde Değerlendirmek ............................................ 35 BÖLÜM 2: İSVEÇ’TE TÜRKİYEDİASPORASI .................................................. 37 2.1. Türkiye Diasporasının İsveç'te Dağılımı .............................................................. 38 2.2. İsveç’te TürkiyeliDiaspora Yapılanmaları ........................................................... 42 2.2.1. Kulu (Konya) ve İsveç’teki Diaspora Yapılanmasındaki MerkezîÖnemi ...... 42 2.2.2. Kürt ve Süryani Diasporalarının Sosyal ve Siyasal Faaliyetleri .................... 44 2.3. İsveç’in Göçmen Derneklerine Dair Politikası ve Kurumsallaşmış Türkiyeli Diasporanın Dernekleri .............................................. 45 2.4. Türkiye’deki Siyasal ve Toplumsal Olayların Diasporaya Yansıması ................... 48 3 BÖLÜM 3: KRONOLOJİ ve MEDYA TARAMASI ............................................. 57 3.1. Kronoloji ve Yöntem .......................................................................................... 58 3.2. İsveç’te Göçmenlik Politikaları Kronolojisi ......................................................... 58 3.2.1. Ekonomik Buhran ve Büyük Göç (1850 – 1939) ......................................... 58 3.2.2. İşçi İhtiyacı ve Göç Politikalarının Oluşturulması (1940 – 1979) ................. 58 3.2.3. İşsizlik Artışı ve Göçmen Sorunları (1980– 2000) ....................................... 59 3.2.4. Çifte Vatandaşlık Hakkı ve İşçi Haklarının Genişletilmesi (2000 – 2005) .... 59 3.2.5. Güncel Göçmen Politikaları ve Yaşanan Olaylar (2005 – 2014)................... 60 3.3. Medya Taraması ................................................................................................. 63 3.3.1. Literatür ..................................................................................................... 63 3.3.2. Medya Araçları ve Yöntem ......................................................................... 63 BÖLÜM 4: SAHA ÇALIŞMASI VERİLERİ ......................................................... 75 4.1. Saha Çalışmasının Kapsamı ve Yöntemi ............................................................. 76 4.2. Siyasal Hak ve Özgürlükler ................................................................................ 76 4.3. Dinî ve Kültürel Hak ve Özgürlükler................................................................... 79 4.4. Eğitim Hakları .................................................................................................... 81 4.5. Örgütlenme Hakları ............................................................................................ 83 4.6. Saha Çalışması Sonuçları.................................................................................... 84 SONUÇ .................................................................................................................... 89 KAYNAKÇA ........................................................................................................... 91 4 ÖNSÖZ Göç ve göçle birlikte gündemimize giren kavram, sorun ve gereklilikler günümüzde en çok tartışılan ve araştırılan konuların başında geliyor. Çatışma ortamları, doğal afetler ve ekonomik güçlükler başta olmak üzere pek çok nedenle milyonlarca insan doğduğu şehirden başka şehirlere ya da vatandaşı olduğu ülkeden başka ülkelere göç ediyor. Bu, kuşkusuz günümüze özgü bir gerçeklik değil. Göç ve göçe bağlı değişimler insanlık tarihinde her zaman var olagelmiştir; ancak şimdilerde sosyal medya, teknolojik gelişmeler ve kimi zaman dışlayıcı siyasi retoriklerin de etkisiyle bu olgu gündemin en öne çıkan konularından biri hâline geldi. Akademisyenler ve diğer araştırmacılar uzun zamandır göçle birlikte ortaya çıkan olguları inceliyor. Dışlanma, entegrasyon, çifte vatandaşlık, yurtdışında oy kullanma hakkı, diaspora, gurbet algısı, aidiyet gibi kavram, deneyim, olgu ve durumları karşılaştırmalı olarak çalışıyor. Ne var ki, bu uzun çalışma ve araştırma tarihine karşın göç araştırmalarının kavramsal temelleri üzerinde bile henüz bir mutabakat sağlanmış değil. Bu durum konuya hem küresel ölçülerde hem de Türkiye merkezinde yaklaşıldığında uzun süredir sorulan pek çok sorunun yanıtlanmasını da güçleştiriyor: Göçmenler için en iyi koşullar nelerdir? Birinci jenerasyon ve ikinci jenerasyon için fırsat farklılıkları nelerdir? Göçmenler yaşadıkları ülkelerde “İslamofobi” gibi dışlayıcı tutumlarla hem bireysel olarak hem de toplumsal alanda nasıl baş edilebilirler? Türkiye son 50 yıldır göç veren bir ülke portresi çiziyor. Sayısız vatandaşını karşılıklı anlaşmalarla ‘misafir işçi’ konumunda yurtdışına, özellikle Avrupa ülkelerine, göndermiş bir ülke. Bu göç dalgalarına siyasi, etnik ve dinî sebeplerle sürgün hayatı yaşayan veya mülteci konumunda bulunan vatandaşlar da dâhil olmuştur. Bu ve bunun gibi pek çok olgu Türkiye’den göç dalgalarının yöneldiği Avrupa ülkelerinin hemen tamamı için ortaktır. Ancak proje ekibinin dikkatini çeken ve onları böyle bir proje yürütmeye sevk eden şu olmuştur: Almanya, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızla ilgi birçok çalışma yapılmışken, İsveç gibi sosyal demokrasinin beşiği sayılan ve 5 Avrupa’da entegrasyon politikaları en çok takdir edilen bir ülkede yaşayan Türkiyelilerin durumu henüz yeterince araştırılmamıştır. Bu bağlamda, elinizdeki rapor Türkiye’den göç edenlerin 50 yıl sonraki konumlarını İsveç örneğinde değerlendirmek amacıyla yürütülen bir projenin bulgularının analiz edildiği bir kaynak olarak önemli bir boşluğu doldurmayı hedeflemektedir. Proje ekibi ilgili sorunsalı ele alırken farklı araştırma metotlarının işe koşulmasını gerektiren ve üç basamaktan oluşan şöyle bir yol izlemiştir: Öncelikle bir literatür taraması yapılmış ve hem İsveç’in göç ve entegrasyon politikalarını hem de Türkiyeli göçmenlerin İsveç’teki yaşamlarını inceleyen akademik ve yarı akademik kaynaklar araştırılıp özetlenmiştir. İkinci aşamada bir medya taraması yapılmış ve İsveç medyasında göçmenlere veya Türkiyelilere dair yayınlanan/yayımlanan haberler listelenip analiz edilmiştir. Son olarak göçmenleri ve göçmenlere dair siyasete yön veren politikacıları içeren seminerler düzenlenmiş ve İsveç’te bir alan çalışması yapılmıştır. Bu çalışmanın içerdiği mülakatlardan elde edilen sonuçlar sözü edilen iki yöntemle edinilen bilgilerle birleştirilmiş ve sonuçta bu rapor oluşmuştur. Elde edilen sonuçlara yönelik eylem planları belirlenerek mevcut sıkıntıların giderilmesine yönelik hem İsveç’te hem Türkiye’de politikalar geliştirilmesi hedeflenmiştir. Proje Ekibi 31 Ocak 2016, Ankara 6 GİRİŞ İsveç, Avrupa’nın en etkili ve tutarlı göçmen politikalarına sahip ülkelerinden biri olarak bilinmektedir. Özellikle entegrasyon üzerine odaklanan araştırmalar alanında da en başarılı Avrupa ülkesi olarak kabul edilmektedir. Göçmen kabulüne başladığı tarih çok eskilere dayanmamasına rağmen mevcut nüfusunun %20’sinin yabancı uyruklu veya yabancı uyruklu anne-babadan doğanlardan oluşuyor olması, İsveç’in çok ciddi bir dönüşümden geçtiğini göstermektedir. Son 20-30 yıl içerisinde homojen bir yapıdan, “çok kültürlü” bir topluma dönüşen bu İskandinav ülkesi, göçmen politikalarını “eşitlik”, “dayanışma” ve “başka kültürlere saygı” üzerine kurmaktadır. Diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında, vatandaşlık hakkının en kolay elde edildiği ülkelerden biri olan İsveç, yabancı uyruklu vatandaşlarını kendi refah sistemine dâhil etmeyi ve fırsat eşitliği sağlamayı ilke edinmiş görünmektedir. Bu kadar hızlı bir dönüşümü kendi bünyesinde eritmeyi başarmış ve belki de en az hasarla atlatmış gibi görünmesine rağmen İsveç, göç alan diğer ülkeler gibi, göçmenlerin uyumu konusunda çeşitli sorunlarla karşılaşmaktadır. Bu sorunlara rağmen, Avrupa genelini inceleyen sistematik araştırmalara bakıldığında, İsveç’in diğer Avrupa ülkelerine göre çok daha liberal bir göç ve entegrasyon politikası izlediği görülmektedir. İsveç, göçmenlere karşı tutumu bakımından, refah devleti ve sosyal adalet gibi kavramlar merkezinde düşünüldüğünde, pek çok araştırmaya göre dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında gösterilmektedir. Bu araştırmaların en çok kabul görenlerinden birisi; sosyal politikalar, ekonomik entegrasyon, istihdam, işsizlik, vatandaşlık politikaları ve siyasi katılım oranları göz önünde bulundurularak yapılan MIPEX indeksidir. İsveç, 38 ülke içerisinde karşılaştırıldığında Avrupa’da göçmenler için en iyi ülke olarak konumlandırılmaktadır. Bu çerçevede İsveç ve göçmenler konusu önemli kimi sayısal veriler ve tarihî bilgiler ışığında şu maddelerde özetlenebilir: 7 • İsveç 1950’li yıllardan itibaren devamlı göç alan bir ülke konumundadır. Nüfusunun %15’inden fazlasını yabancı uyruklu vatandaşlar oluşturmakta ve bu oran her yıl 75.000 ile 100.000 arasında yeni göçmenin katılımıyla giderek büyümektedir. • 31 Aralık 2013 itibariyle İsveç’te yaşayan ama İsveç dışında doğmuş nüfus 1.533.493 olarak belirtilmektedir –ülke nüfusunun yaklaşık %15’i Irak, İran, Bosna vb. ülkelerden gelen göçmenler, doğum yeri göstergeleri temel alındığında, sözü edilen yabancı uyruklu vatandaş toplamının en büyük kısmını oluşturmaktadır. • Göçmen kökenli ailelerin giderek büyümesinin yanında insani yardım amacıyla kabul edilen mültecilerle birlikte yabancı uyruklu popülasyon her geçen gün artmaktadır. • 2008 yılından beri bir düşüş gösterse de ülkeye işçi göçü devam etmektedir. Buna ek olarak uluslararası öğrencilerin sayısında da 2011 yılından beri bir düşüş görülmektedir. • Ülkede 2014 yılında merkez sol iktidara gelmiştir ancak aşırı sağcı ve yabancı düşmanı bir parti olan İsveçli Demokratlar da barajı geçerek parlamentoya girmiştir. • İsveç, ekonomik krizden diğer ülkelere göre daha az etkilenmiş olması ve hâlen %80 gibi bir istihdam oranına sahip olmasıyla gelişmiş ülkeler sıralamasında ilk sıralarda yer almaktadır. • İsveç’te yapılan araştırmalarda yerli nüfusun %80’inden fazlası göçmenlere karşı pozitif duygular beslemekte ve onların eşit haklara sahip olmasını savunmaktadır.1Ne var ki ülkede aynı zamanda hükümetin entegrasyon politikalarına karşı ciddi bir eleştiri de söz konusudur. Hatta tecrit gibi konular düşünüldüğünde İsveç’in başarısız olduğunu düşünenlerin sayısı az değildir. İsveç’te özellikle son yıllarda en çok tartışılan konu, yıllardan beri süregelen “çok kültürlülük” politikasının etkisini artık yitirmesidir. 2005 yılında entegrasyon konusunda hükümet için yaptığı araştırmayla gündeme gelen akademisyen Masoud Kamali, bu konuya sıklıkla değinmektedir. Ona göre, göçmenlerin uyum politikaları tekrar gözden geçirilmeli ve göçmenlerle 1 Bakınız: http://www.mipex.eu/sweden 8 ilgilenen devlet kurumlarında bir dizi reformlar yapılmalıdır. Kamali tarafından kaleme alınan rapor ve bunu takip eden diğer araştırmalar, İsveç’in, öyle uzaktan görüldüğü gibi, göçmenlerin huzur ve mutluluk içinde yaşadığı bir yer olmadığı yönündedir. 2 Aksine ülkede ırkçılık ve ayrımcılık konusunda şikâyetler artmakta, göçmen ve göçmen çocuklarını nişsizlik sorunları ve dahası İsveçlilerin de göçmenler konusunda duyduğu birtakım rahatsızlıklar giderek daha sık dile getirilmektedir. Belki de “çokkültürlülük” adı altına izlenen söz konusu politikalar, ayrı ayrı kültürlerden gelen göçmen gruplarını İsveç kültürü ile harmanlayıp farklılıklarla beslenen bir toplum yaratmaktan çok izole adacıklar hâlinde yapılanmış, birbirlerine “hoşgörü” gösteren ya da “tahammül” eden alt kültür gruplarının oluşmasına yol açmıştır. Üstelik bu gruplar arasındaki ilişkiler sanıldığı gibi pürüzsüz değildir. İktidara gelen siyasi partiler bu soruna müdahale etmek için gerekli hamleleri başlatmış gibi görünse de, gerçekte köklü bir değişim yaşanmamış ve son yıllarda tüm tarafların eleştiri ve tatminsizlikleri ciddi bir şekilde artmaya başlamıştır. Bu rapor, İsveç ile ilgili genel bir göçmen politikası analizi yaparak Türkiyeli göçmenlerden oluşan topluluğun İsveç’teki konumunu anlamak ve problem yaşadığı alanları tespit etmek amacıyla oluşturulmuştur. Rapor, İsveç’e göçün tarihsel olarak incelenmesiyle beraber, entegrasyon politikalarındaki değişime odaklanmaktadır. Bu değişimi İsveç’te göç ve entegrasyon merkezinde yürütülen işsizlik, ırkçılık, ayrımcılık tartışmalarıyla ele almaktadır. Türkiye’den gelen göçmenlerin heterojen yapısı, aralarındaki ilişkiler, bir diaspora topluluğu olarak Türkiye Cumhuriyeti’nden beklentileri raporda analiz edilmektedir. Rapor dört ana bölümden oluşmaktadır. Raporun ilk bölümünü, İsveç’e göçün tarihi ve ilgili uygulamalar konusunda bir literatür çalışması oluşturmaktadır. İkinci bölümünde, daha spesifik olarak İsveç’te Türkiye Diasporası ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır. Raporun üçüncü bölümünde İsveç Göçmenlik Politikaları kronolojisi ve 2012-2014 yılları aralığına ait medya taraması yer almaktadır. Son bölümde, sözü edilen diasporayı oluşturan gruplarla Türkiye ve İsveç’in iki şehrinde yapılan çalıştayları kapsayan saha çalışmasından elde edilen veri ve görüşler sunulmaktadır. Sonuç kısmında ise İsveç ve Türkiye açısından durum tespiti, öneriler ve beklentiler yer almaktadır. 2 Bakınız: http://www.aftonbladet.se/debatt/article16881241.ab 9 BÖLÜM 1 İSVEÇ’E GÖÇÜN TARİHİ ve UYGULAMALAR 1. 1. İsveç'e Göç: Tarihsel Bir Bakış İsveç, diğer Avrupa ülkelerine kıyasla, 20. yüzyılın başlarında bir göç ülkesi hâline gelmiştir. 1930'lu yılların başların da bile göç veren bir ülke olan İsveç’in yaklaşık 1 milyon vatandaşı başta Amerika olmak üzere birçok ülkeye göç etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda işçi göçmenleri ve mültecileri kabul etmeye başlayan ülke, 1950'li yılların başından itibaren dünyanın birçok bölgesinden göçmen çekmeye başlamıştır (Demker 2007: 3). İsveç'e ilk önemli göç dalgası İkinci Dünya Savaşı sonrası Estonya başta olmak üzere Baltık ülkelerinden gelen mülteciler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bunları, savaşın yıkıcı etkisiyle İsveç'e kaçmaya çalışan Danimarka ve Norveçli Yahudiler izlemektedir. Göçün tarihsel gelişiminde ikinci aşama olarak tanımlanan 1949 ve 1971 yılları arası, hızlı büyüyen ekonomi ve artan ihracat endüstrisi sebebiyle İsveç'in iş gücü eksikliğini karşılamak için işçi göçmenlere serbest giriş tanıdığı dönemdir (Demker 2007:6). Bu dönemde 550.000 Finli ve yaklaşık 60.000 Yugoslav'ın İsveç'e göç ettiği belirtilmektedir (Westin 2006). Bunları, başta Yunanistan ve İtalya olmak üzere İspanya, Portekiz, Finlandiya ve Türkiye’den gelenler izlemiştir. İsveç'in Almanya'daki misafir işçi sistemine temkinli yaklaşımı ve İsveç İşçi Sendikaları Konfederasyonu'yla yapılan işbirliği sayesinde yabancı işçilere, İsveç vatandaşlarıyla aynı ücret ve haklar verilmiştir. İsveç, işçi göçmenlerin geleceğin vatandaşları olarak algılandığı kalıcı bir göç politikasına sahiptir (Westin 2006, Jorgensen 2009). Bu yaklaşımın vurgulanmasında fayda vardır çünkü İsveç, her ne kadar Avrupa Birliği yasalarına uyum sağlayarak diğer Avrupa ülkeleriyle birçok siyasi alanda benzeşse de, göçmen işçi politikasını belirleyen özgül yaklaşımından ödün vermemiştir. Bu durum, İsveç’e Kuzeyli olmayan ülkelerden gelen işçi göçünün resmen sona erdiği 1970'li yılların başına kadar devam etmiştir (Jorgensen 2009: 145, Westin 2006). Görüldüğü gibi, bu yıllarda İsveç’e mülteci ve işçi göçü genelde Avrupa ülkelerinden gelen göçmenlerle sınırlıdır. Bu dönemde İsveç ekonomisi hızla gelişmiş ve bu da göçmenler hakkındaki kanıların olumlu yönde kalmasını sağlamıştır. Yalnız 1960’ların sonundan itibaren işçi sendikaları, göçmen işçilerin istihdamının çeşitli yan etkileri olduğunu vurgulamaya başlamıştır. Bu yan etkilerden biri ve en önemlisi, istihdam açığının sürekli olarak dışarıdan işçi getirilerek sağlanmasının ülkenin olası endüstriyel dönüşümünü olumsuz etkileyebileceğidir. Bunun sonucunda, 1968 yılında uygulamaya konulan yeni 12 kanunlarla İskandinavya dışındaki ülkelerden gelenlerle düzenlemeler getirilmiştir (Bevelander 2010:286-287). ilgili çeşitli Üçüncü ve dördüncü aşama 1970'lerden sonra üçüncü dünya ülkelerinin yanı sıra Doğu Avrupa ülkelerinden de mülteci ve sığınmacıların oluşturduğu bir göç akışının görüldüğü döneme denk gelmektedir: 1980'lerde Şili, Ortadoğu ülkeleri (İran, Irak ve Türkiye başta olmak üzere), Etiyopya, Eritre ve Somali'den gelenler bu kısımda başı çekmektedir. Daha geniş kapsamlı göç dalgası ise Yugoslavya'daki çatışmalardan sonra başlamış ve İsveç, bu yıllarda Yugoslav ülkelerindeki çatışmalardan kaçanlara ev sahipliği yapmıştır. Mültecilerin ve sığınmacıların bu göç akını, İsveç’teki göçmenlerin karakteristik yapısını önemli derecede değiştirmiştir (Bevelander&Pendakur 2009).1980 ve 1990’lardan itibaren işsizlik oranının ve göçmenlerin istihdam sorunlarının giderek artması ülkenin göçmen entegrasyonu konusunu ciddi ve sistematik bir şekilde siyasi tartışmalara açmasını beraberinde getirmiştir. Bugün İsveç’teki mülteci popülasyonunun çoğunluğunu İranlı, Iraklı, Şilili, Arjantinli, Perulu, Türkiyeli (Kürtler ve Türkler) ve Eritreliler oluşturmaktadır (Korkmaz 2005: 53-54). İsveç Avrupa Birliği üyesi ülkelerden de göç almaktadır, ancak bu oran Avrupalı Birliği üyesi olmayan ülkelerden gelen göç akışlarıyla karşılaştırıldığında oldukça düşüktür (Jorgensen 2009: 146, Westin 2006). Öte taraftan Avrupa Birliği üyeliği de, Avrupalı veya Avrupalı olmayan vatandaşların hareket etme özgürlüğü açısından İsveç’e bazı yükümlülükler getirmiştir. İsveç’in 2001 yılında Schengen Anlaşması'nı imzalamasıyla mültecilere daha kapalı hâle gelmesi ve geçmişe oranla daha katı olduğu savunulabilecek bir mülteci politikası geliştirmesi bunun başlıca örneğidir. Günümüzde, yeni göçmen akışı büyük oranda üç kanaldan gerçekleşmektedir: (i) Bosna-Hersek ve Kosova'dan ailelerin birleşimi; (ii) 2003 Irak Savaşı ile başlayıp hâlâ devam eden Iraklı mülteci akını; (iii) Afganistan, Azerbaycan, İran ve Türkiye'den gelen mülteci ve göçmenler (ağırlıklı olarak aile birleşmesiyle). Bu kısımda en önemli kanalı Iraklı mülteciler oluşturmaktadır. İsveç; çatışmalar, güvenlik tehdidi ve istikrarsızlık nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan Iraklı mültecilerden önemli bir kısmını kabul etmiş bu bakımdan Avrupa ülkeleri içerisinde en çok sayıda Iraklı mülteciyi kabul eden ülkelerden biri olmuştur. Mülteci kabulünün, 2014 yılı içerisinde 80.000’e vardığı dile getirilmektedir. Suriye’deki krizin patlak vermesiyle birlikte İsveç’in Suriyeli nüfusu da her geçen yıl artmaktadır. Uzmanlar, bu krizin 13 yükünü İsveç ve Almanya’nın çektiğini ama uzun vadede İsveç’in bu yükü kaldıramayabileceğini belirtmişlerdir. 3 Bugün, İsveç yaklaşık 9 milyon yerleşik nüfusa sahiptir. Bu nüfus 200 farklı ulustan insanı bir araya getirmekte ve nüfusun yaklaşık % 15’i İsveç dışında doğmuş bireylerden oluşmaktadır. İkinci kuşak da dâhil edildiğinde, yerli olmayan İsveçli yerleşik nüfus %20'ye ulaşmaktadır. Mevcut durumda, İsveç’te doğan ve en az bir ebeveyni yurt dışında doğmuş bireylerin sayısı 900.000'in üstündedir. 4 Bu sayı çok ciddi bir göçmen ya da göçmen kökenli popülasyona işaret etmektedir. Ne var ki, göçmenleri refah toplumunun bir parçası yapmak ve hem sosyo-ekonomik haklardan hem de vatandaşlık haklarından olabildiğince yararlandırmak İsveç’in entegrasyon politikalarında her zaman vurgulanan temel bir amaç olsa da, son yıllarda bu alanlarda ciddi sorunlar ortaya çıkmıştır. 2000’li yılların başından itibaren İsveç iki yollu bir göç politikası izlemeye başlamıştır. Bir yandan ülkeye gelen göçmen sayısının azaltılması veya sadece Avrupa ve İskandinavya içi göçe uygun politikaların yürürlüğe girmesi; bir yandan da istihdam açığını kapatmak için ‘yetişmiş’ işçi alımının hızlandırılması gündemdedir. Ülkede son on yıldır, kısıtlı bir göçmen kabul etme politikası hüküm sürmektedir. Yeni göçmen kabulleri, yukarıda değinildiği üzere, genelde aile birleşimi nedeniyle gerçekleşmektedir. İltica başvurularının reddedilme oranı %90’ı bulmuştur. Tüm bunlara karşın İsveç 2008 yılında revize edilen göçmen politikasıyla Avrupa’nın en açık ve liberal göçmen politikasına sahiptir. Diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında İsveç, örneğin Irak ve Somali’den gelen iltica başvurularında daha büyük bir oranda kişiyi kabul etmiştir. Bunlara ek olarak, ülkede 2009 yılında ayrımcılığı ve dışlanmayı önleme konulu bir protokol düzenlenmiş; özellikle iş piyasalarına entegrasyon için önemli öneriler içeren bir rapor sunulmuştur. Aynı zamanda 2009 yılında çıkan yasalarla göçmenlerin haklarının korunması tekrar gündeme gelmiştir. 52010 yılından beri ise İsveç’in entegrasyon politikalarında dikkate değer bir değişiklik olmamıştır. 3 http://www.theguardian.com/commentisfree/2015/oct/15/the-guardian-view-on-sweden-andimmigration-breaking-point 4 GovernmentOffices of Sweden, “Swedish Integration Policy”, http://www.sweden.gov.se/content/1/c6/13/77/34/5b7683a6.pdf 5 http://www.mipex.eu/sweden 14 İsveç göçmen politikaları merkezinde, günümüzde hâlen problem teşkil ettiği düşünülen konular şu şekilde sıralanabilir: işsizlik, göçmenlerin ve göçmen kökenli grupların sosyal devlete bağımlı olarak yaşaması ve yardımlarla geçinmesi, siyasi katılımın düşük seyretmesi, segregasyon, gençlerin eğitim sorunları, göçmenler ve ikinci jenerasyonda suç oranları vb.. Entegrasyon politikaları da genelde bu alanlarda çözümler üretmeye çalışır. Bazı yazarlara göre, bu saydıklarımız arasından segregasyon hâlâ İsveç devletinin care üretemediği en önemli sorundur. 2013 yılında gettolarda çıkan isyanlarda buna bir kanıt olarak gösterilebilir (Andersson&Weinar 2014). 1. 2. İsveç’te Entegrasyon Politikaları Çokkültürlülük Yaklaşımına Hazırlık 1975 >1990 1975-->1990 Asimilasyon 1965--> 1965 > 1975 1945 --> > 1964 İsveç’te farklı ülkelerden gelen göçmen işçiler, misafir işçi sisteminden farklı olarak daimi oturma iznine kolayca erişebilmişlerdir. Aslında İsveç, göçmenlerin ailelerini yanlarına almaları ve onları İsveç vatandaşlığına taşımaları için teşvik edici olmuştur. Son zamanlarda bazı araştırmacılar (Westin 2006; Schierup ve Alund 2009) İsveç'te çokkültürlülük yaklaşımının asimilasyona doğru yönelmekte olduğunu, sığınmacı ve mültecilerle ilgili politikaların 1990’lı yıllarda daha da sertleştirilerek çokkültürlülük politikaları konusunda başka bir önemli evreye geçildiği belirtilmektedirler. İsveç’te göçmen uyum politikaları üç farklı evrede gelişim göstermiştir (Korkmaz: 2005: 54): Çokkültürlülük İlk evre sırasında, göçmen uyumunun doğal şekilde gerçekleşecek bir süreç olacağı beklenmiştir (Korkmaz 2005:54). İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra İsveç, göç mevzuatını yabancıların uyum sürecini göz önünde bulundurmadan değiştirmiş ve göçmenlerin topluma uyumunun yönetilmesi 15 konusu göz ardı edilmiştir. Örneğin, 1950 ve 1960 yılları arasında İsveç göçmenlerinin toplumla bütünleşmesine olanak sağlayacak belirli bir göç politikası bulunmamaktadır. Sadece 1960'lı yıllarda ülkede bulunan göçmenlerin koşullarını geliştirmek için çeşitli düzenlemeler yürürlüğe konmuştur (Westin 2006, Dingu-Kyrklund 2007:1). İkinci evrede İsveç, göçmenlerin başarılı uyum sağlamasını güvence altına alan resmî bir politikaya hâlâ sahip değildir. Ancak, 1970'lerin başında göçmenlere İsveççe dil kursları verilmesi için belediye ve derneklere ilgili faaliyetleri destekleme hakkı sağlanmış; göçmenlerin bu kurslara katılmaları teşvik edilmiştir. Nihayetinde, 1970'li yılların ortalarında İsveç Parlamentosu bir uyum politikası hayata geçirmiştir. Westin bu politikayı “bırakalım asimile olsunlar” anlayışından radikal bir kopuş olarak tanımlar(2006). 1975 yılında, göç politikası için üç temel hedef tanımlanmıştır (Westin 2000; Jederlund & Kayfetz 1999): (i) eşitlik (jämlikhet), (ii) kültürel seçme özgürlüğü (valfrihet) ve (iii) ortaklık (samverkan). Kültürel seçme özgürlüğü(valfrihet) Ortaklık (samverkan) Eşitlik (jämlikhet) İsveç'in Göçmen Politikası (1975) Bu kısımda eşitlik, tüm göçmenlerin diğer İsveç vatandaşlarıyla eşit haklara ve imkânlara sahip olması olarak tanımlanmıştır. Buna toplumun geri kalanıyla eşit yükümlülüklere sahip olmak da dâhildir. Bu durum, Almanya vb. ülkelerde görülen “misafir işçilik” konumunun İsveç’te reddedildiği ve daha kapsayıcı bir sistemin belirlendiğinin kanıtıdır (Bevelander 2010:292). 16 Göç politikasının ikinci hedefi olarak tanımlanan kültürel seçme özgürlüğü, göçmenlerin yeni kimlik edinme ve/veya kendi kimliklerini koruma özgürlüğü olarak tanımlanabilir. Ancak göçmenin seçimi ne olursa olsun, bu seçimin “temel İsveç değerleri"yle çatışmaması gerektiği belirtilmiştir. “İşbirliği ve dayanışma ilkesi,” buna bağlı olarak göçmen grupları ve İsveç doğumlu nüfusu bir birlik içinde ortak çıkarlarını korumak ve ifade edebilmek amacıyla yaklaştırmak amacındadır. Nihai hedef olan ortaklık, göçmenlerin siyasi katılımının arttırılması için belediye seçimleri veya bölgesel seçimlerde oy vermelerinin sağlanması ve vatandaşlığa kabulün göçmen gruplar için giderek erişilebilir olması anlamına gelmektedir. Ortaklık fikri İsveç devletine bağlı göçmen derneklerini oluşturmak ve kontrol etmek için yasal bir temel yaratmak için de zemin hazırlamıştır (Odmalm 2004; Korkmaz 2005; Jederlund & Kayfetz 1999; Westin 2006). Alund ve Schierup, bu politikayı hükümetin etnik gruplar ve İsveç toplumu arasındaki sosyal eşitliği sağlama ve göçmen nüfusun siyasi karar süreçlerine dâhil edilmesi çabası olarak tanımlamışlardır(1991). Buna bağlı çokkültürlülük politikalarının uygulanması göçmen gruplara çeşitli siyasal ve toplumsal haklar sağlamıştır. Bunların başında yerel seçimlerde oy verme hakkı (vatandaş olmadığı hâlde ikamet edenler için), okullarda ana dilde eğitim hakkı, ana dilde kitap ve süreli yayın basımının desteklenmesi ve etnik kimliğe bağlı oluşturulan göçmen kuruluşlarına finansal yardım gelmektedir (Akesson 2011). Göçmenlerin kendi kimliklerini koruyarak da İsveç toplumuna entegre olabilecekleri görüşü hâkimdir. Bu göç politikası, İsveç'in istikrarlı bir ekonomiye, yeterli istihdam ve geleceğe yönelik pozitif öngörülere sahip olduğu bir zamanda planlanmıştır (Jederlund&Kayfetz 1999). 1980'li yılların ortalarında ise İsveç sistemi göçmenlere ve ikinci kuşaklara karşı olumsuz davranışların artmasına sebep olan bir ekonomik kriz yaşamıştır. Göçmen kabulüne sınır getirilmesi tartışma konusu olmuş ve 1989'da Sosyal Demokrat Parti tarafından yönetilen hükümet, siyasi sığınmacıları kabul etme konusunda daha katı kurallar koymaya başlamıştır (Westin 2000). Bunların sonucunda, ülkede 1980’lerin ortasında göçmen kelimesi kadar azınlık kelimesi de duyulmaya başlamış hatta 1980’lerin ortasında kurulan çeşitli komisyonlar entegrasyon ile ilgili raporlarında azınlık kategorisine de yer vermişlerdir. 17 1. 2. 1. İsveç’in Çokkültürlülük Politikasına Olumsuz Tepkiler İsveç’te 1990'ların başlarında, göçmenlere ve göç politikalarına karşı kimi olumsuz tepkiler oluşmuştur. Diğer Avrupa ülkelerine benzer olarak İsveç, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı üzerine çok sayıda tartışmayla karşı karşıya kalmıştır. O yıllardaki işsizlik oranının %10’u bulması ve ekonomik durgunluk bu tür tepkilerin nedeni olarak gösterilebilir. 1991 yılında yapılan seçimlerde aşırı sağcı parti Ny Demokrati (Yeni Demokrasi) parlamentoya girmeyi başarmış ve göçmen karşıtı politika önerilerini de beraberinde getirmiştir. Bu gelişmelerle birlikte, artık İsveç'in bir göç politikasına sahip olması gerekmediği; onun yerine yeni etnik ve kültürel grupların hem kendi aralarında hem de İsveç toplumuyla bir köprü kurmaları gerekliliği anlaşılmıştır (Jederlund&Kayfetz 1999). O dönemin göç politikalarına yönelik eleştiriler, güncel durumla ilgili bir rapor hazırlanması amacıyla yeni bir araştırma komisyonu kurulmasıyla sonuçlanmıştır. 1994 yılındaki seçimlerle iktidara geri dönen sosyal demokratlar, göçmen karşıtı politikaların yürürlüğe girmesini önleseler de, bu konudan rahatsızlık duyan seçmenlerini kaybetmemek adına biraz daha mesafeli politikalar tercih etmeye başlamıştır. 1997 yılında İsveç parlamentosu, yerli olmayan ama İsveç’te yerleşik bulunan bireylere diğer vatandaşlarıyla eşit imkân ve hakların verilmesini amaçlayan yeni uyum politikaları üzerinde anlaşmıştır. Yeni strateji, ‘Sverige, framtidenochmangfalden’ (İsveç, gelecek ve çeşitlilik) olarak adlandırılmıştır (Benito 2005: 23). Bu ve bundan önceki politika arasındaki temel fark, bir önceki politikanın sadece göçmenlere yönelik olmasına karşın yeni politikanın göçmenlere ve tüm toplum kesimlerine hitap etmesidir (Akesson 2011:219). 1997 yılında uygulanan İsveç uyum modeli, göç politikasını tanımlayan üç temel prensibe dayanmaktadır. Ancak bu prensipler zaman içinde farklı şekillerde yorumlanmıştır. 1990'ların ortalarından sonra yeni hedef, “uyum” başlığı altında özetlenebilir. Bu başlık, 1970’ler ve 1980'lerin üç ana unsura bölünmüş başlangıç politikalarıyla karşılaştırıldığında oldukça belirsiz kalmaktadır (Lindvall&Sebring 2005). Üç temel hedef tamamen terk edilmemiştir ancak göçmenlerin İsveç toplumuna uyum sağlaması açısından yeni bir anlayışla yumuşatılmıştır. Çokkültürlülük yerine daha çok çeşitlilik kavramına vurgu yapılmış ve yeni politikalar buna göre düzenlenmiştir. Hükümet 1998 yılında yeni bir yapılanmaya giderek entegrasyon konusuna daha çok önem vermeye başlamıştır. Bu tarihten sonra ayrımcılık, islamofobi ve 18 ırkçılığı engellemek için görevli bazı kurumlar, hükümete düzenli olarak raporlar sunmuşlardır. 1980’li yıllarda mülteciler ile ilgili yeni düzenlemeler gerçekleştirilirken1990’larda mültecilere kısa süreli olsa da çalışma hakkı veren bir mevzuat geliştirilmiştir. Buradaki anlayış, İsveç’e herhangi bir yolla gelen göçmenlerin biran önce istihdam edilebilir hâle gelmesi ve refah devletinin bir parçası olmalarıdır (Bevelander, 2010). İsveç’in göçmen politikalarının özü olan bu yaklaşımda ülkenin istihdamına dâhil edilen göçmenlerin entegrasyonunun daha hızlı ve sorunsuz olacağı düşüncesi hâkimdir. 1. 2. 2. Çokkültürlülük Politikasına Eleştirel Yaklaşımlar Göçmenlerin uyumuyla ilgili kamusal söylemde yer alan göçmenlerin özel alanlarda kendi kültürlerini devam ettirmelerinin yanında İsveç toplumuyla sosyo-ekonomik anlamda kaynaşmalarını sağlamak hedefi,aslında işgücü piyasasına uyumun sağlanması anlamına gelmektedir (Akesson 2011). Westin, yıllar boyunca bu söylem içinde ortaya çıkmış uyum, çoğulculuk, çokkültürlülük ve çeşitlilik gibi terimlerin, farklılıkları kabul etmek ama bunu “İsveç yöntemiyle yapmak” anlamına geldiğini belirtir (2003). Westin’e göre, İsveç göç konularını işaret etmek için çeşitli terminolojiler kullansa da, asimilasyonu her zaman en iyi çözüm olarak görmüştür (2003). İsveç’in muhtemelen en stratejik politikası, göçmenleri zorlamadan, yani Almanya ve Fransa gibi ülkelerdeki bir asimilasyon baskısı oluşturmadan, kendi temel değerlerine uyum sağlar hâle getirmesidir. Çokkültürlülük, İsveç’te resmî siyasi ideoloji hâline gelmiş ve kültürel farklılıklar sistemin bir parçası olarak kabul edilmiştir. İsveç’in bu tavrı birçok akademisyen ve uzman tarafından pozitif bir yaklaşım olarak yorumlanmaktadır. Bazı akademisyenler ise bu yaklaşıma daha eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşır. Bu gruptaki akademisyenler, birçok kez değişikliğe ve son yıllardaki önemli düzenlemelere rağmen İsveç’in uyum politikalarını, göçmenlere yaklaşımda özcü ve etnik-merkezci olması nedeniyle eleştirir. Onlara göre, kültürel seçim özgürlüğü ilkesinin uygulanması özel alanda azınlık kültürünün oluşmasına neden olmuş ve azınlık ile çoğunluk grupların sosyal etkileşimini engellemiştir. Politikalar devamlı olarak farklılığın öneminin altını çizse de karakter itibariyle asimilasyoncudur (Bartl 2009;Westin 2003). 19 Esas olarak sistem, kültürel miras ve geleneklerdeki farklılıkları somutlaştırarak pekiştirmektedir (Alund&Schierup, 1991). Bu yaklaşımdan yola çıkarak kültürü özcü bir açıdan algılamanın ulusal uyum politikasında ve günlük yaşamda bir kanıt olduğu savunulmaktadır (Akesson, 2011).Kültürü homojenleştirici bir bakış açısı etnik grupları somutlaştırmakta ve öz İsveç toplumundan farklılıklarının altını çizmektedir. İsveç toplumu sosyal eşitsizliklerin kültürel farklılık olarak algılandığı etnik çizgiyle giderek ayrılmaktadır (Alund, 1998).Kültür, etnik ve ırksal zeminin bir sonucu olarak kanıksanmış; özcü terimlerle saf ve doğal etnik kökenle ilgili olarak anlaşılmıştır. Bu nedenle aslında İsveç, çokkültürlülüğünün idealist ilkelerini uygulamada ciddi problemlerle karşı karşıya kalmaktadır. Sistem, farklı kültürlerden ve etnik kökenlerden olan grupların (ortak değerler ve kimlikler olmadan) basitçe kendi köşelerinde bir arada yaşadığı bir İsveç toplumu imajı talep etmektedir (Akesson, 2011). İsveç’te etnik kökenin nasıl algılandığı üzerine alternatif bir yorum olarak, “baskın Beyaz İsveçli algısının göçmenlerin sınıflandırılabileceği etnik kategoriler üretme gücü olduğu ileri sürülmektedir (Odmalm, 2004). Bu sistem,“İsveç kültürü” ve “göçmen kültürü” arasında yaratılan hiyerarşik ilişkilere vurgu yapmaktadır. İsveç çokkültürlülüğünün başarısı veya başarısızlığı üzerine çok sayıda tartışma sürerken Westin’in (2003), Akesson’un (2011) ve diğer araştırmacıların ifade ettiği gibi, bu çokkültürlülükteki güçlü asimilasyonist unsur göz ardı edilmemelidir. Bu durum, İsveç toplumu ve göçmenler arasında görünmez bir şekilde oluşan kültürel engellerden ayrı olarak, göçmenler ve ikinci kuşağın “temel İsveç değerlerine” uyum sağlamaları yönünde bir beklenti olmasına da kanıt niteliğindedir. İsveç kökenli olmayan vatandaşlara bu konuda herhangi bir zorlama yapılmamasına rağmen, çokkültürlülük söylemi İsveçli siyasetçiler ve diğer otoriteler tarafından ifade edilirken örtülü de olsa ısrarcı bir ton kendini göstermektedir. Aslında bu durum, birçok göçmen ve ikinci kuşağın farkında bile olmadan “İsveçli gibi düşünme” tarzına asimile olmalarına yol açmaktadır. İsveç sisteminin başarısının temelinde göçmenleri “İsveç değerleri”ne uyum sağlayarak “kendi özleri”nden bir şey kaybetmeyecekleri konusunda ikna etme başarısı bulunmaktadır. Bu bağlamda, medya kuruşlarının yanında İsveçli siyasetçilerin ve otoritelerin söylemlerinde uyum ve çokkültürlülük birbirini dışlamayan, hatta tamamlayan iki kavram olarak algılanmaktadır. 20 1. 2. 3. İsveç’te Çokkültürlülük Politikaları Nasıl Değişiyor? Bütün bunları göz önünde bulundurarak süregelen siyasi tartışmalar da göz önüne alınarak son döneme bakıldığında köklü veya şaşırtıcı bir değişiklik görülmemektedir. 2008 yılında İsveç hükümeti iki yıllık bir entegrasyon stratejisi uygulamaya sokmuştur. Bu stratejinin yedi temel ilkesi bulunmaktadır (Pasetti 2015): (i) Yeni gelenler için İsveç toplumuna entegrasyonu hızlandırmak, (ii) İş imkânları yaratmak ve yabancılar arasında girişimcilik faaliyetlerini hızlandırmak, (iii) Okullardaki eğitim kalitesini ve imkânları artırmak, (iv) Dil becerilerini geliştirici düzenlemeler yapmak, (v) Ayrımcılık karşıtı uygulamaları titizlikle yürürlüğe koymak, (vi) Sosyal dışlanmanın olduğu gettolarda düzenlemeler yapmak, (vii) Temel ilkelerde birleşmek. Yeni gelenlerin entegrasyonunu teşvikle ilgili düzenlemeler 2010 yılından sonra da devam etmiştir. 2014 yılında ise, entegrasyon için yeni inisiyatifler bütçeye dâhil edilmiştir. Öne çıkan yeni stratejiler arasında İsveç vatandaşlığına geçiş oranlarının artırılması, dil becerilerinin geliştirilmesi ve yabancı düşmanlığını azaltacak önlemler alınması gelmektedir (Pasetti 2015). 1. 3. İsveç’in Vatandaşlık Politikası ve Siyasi Katılım İsveç'in vatandaşlık rejimi, Avrupa'nın en liberal sistemlerinden biridir. Vatandaşlık, jussanguinis’a dayalı olduğu için göçmenlerin soyundan gelenler doğrudan İsveç vatandaşı olma hakkını alamamaktadır. Yine de vatandaşlığa kabul süreçleri Almanya gibi diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında daha kolay olmaktadır (Westin 2006). Örneğin, 2006 yılında vatandaşlık edinme hakkını elinde bulunduran kişilerden %77’si İsveç vatandaşlığına geçmiştir. Diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında bu rekor bir oran sayılabilir (Bevelander 2010). İsveç vatandaşlığına sahip olma koşulları, farklı göçmen gruplar için çeşitlilik gösterebilir. Kuzey ülkelerinden göç edenler ülkede 2 yıl kaldıktan sonra vatandaşlık için başvurabilirken; mülteci statüsü onaylanmış bireyler vatandaşlığa uygun görülebilmek için 4 yıl beklemek zorundadırlar. 21 Kuzeyli göçmenlerin sadece vergi numarası için başvurmaları yeterlidir. Ancak mültecilerin, İsveç Göç Bakanlığı’nca işleme konulması bir yıl sürebilen resmî bir başvuru yapmaları gerekmektedir. Mülteciler dışındaki göçmen grupların en az 5 yıl yasal olarak devamlı ülkede ikamet etmiş olması ve vatandaşlığa başvurabilmek kalıcı oturma iznine sahip statüde olması zorunludur 6 (Benito 2005). Göçmenler için İsveç vatandaşlığına geçmenin önemi ve avantajları şu maddelerde ortaya çıkmaktadır: • Sadece İsveç vatandaşları genel seçimlerde oy kullanabilirler • Sadece İsveç vatandaşları parlamento seçimlerinde milletvekili adayı olabilirler • Sadece İsveç vatandaşlarının ülkede sınırsız ikamet etme ve çalışma hakları vardır • Sadece İsveç vatandaşları Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde sınırsız dolaşım ve çalışma hakkına sahip olabilirler • Sadece İsveç vatandaşları İsveç ordusunda ve polis teşkilatında görev yapabilirler 7 İsveç’te doğmuş ikinci nesil, ebeveynleriyle karşılaştırıldığında vatandaşlığa oldukça kolay sahip olabilmektedir. İsveç vatandaşlığına sahip bir ailede doğan bir çocuk doğrudan İsveç vatandaşı olmuş olur. 18 yaş altı, ebeveynleri İsveç vatandaşı olmayan ama İsveç’te 5 yıldan fazla yaşamış ve kalıcı oturma iznine sahip birisi de kolay bir bürokratik işlem sonucunda İsveç vatandaşı olabilmektedir. Birinci ve ikinci neslin, İsveç tarihini ve geleneklerini derinlemesine bilmesi gibi bir zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu noktada Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi vatandaşlık testleri uygulanmamaktadır. Yeterli derecede İsveç dili bilme zorunluluğu ise genel asimilasyon politikalarıyla birlikte kaldırılmıştır. Başvuranlar için problem yaratabilecek tek koşul, hiçbir suç faaliyetinde bulunmamış olmayı, temiz bir kayda sahip olmayı gerektiren 6 İlgili kanun için bakınız: http://www.migrationsverket.se/English/Privateindividuals/Becoming-a-Swedish-citizen/Citizenship-for-adults/Time-in-Sweden.html 7 http://www.migrationsverket.se/English/Private-individuals/Becoming-a-Swedishcitizen/What-does-Swedish-citizenship-mean.html 22 “iyi hâl” hükmüdür. 8 İstatistiklere göre, yurtdışında doğan göçmenlerin neredeyse yarısı, 5 ve daha fazla yıl boyunca ülkede devamlı bir şekilde ikamet ettikten sonra İsveç vatandaşı olmaktadırlar (Benito 2005). 2001 tarihli Vatandaşlık Kanunu ile İsveç, çift vatandaşlığı tanıma konusunda en cömert ülkelerden biri olmuştur. Bu tarihten önce çifte vatandaşlık statüsüne şüpheyle yaklaşılmıştır (Gustafson 2002). Günümüzde ise İsveç vatandaşlığına sahip olan bir birey, kendi esas ülkesindeki kanun izin verirse bir önceki vatandaşlığını da sürdürebilmektedir. İsveç Göç Bakanlığı’nın internet sitesinde çifte vatandaşlık avantaj olarak gösterilmiş ve hatta buna teşvik edilmiştir. Sitede çifte vatandaşlığın yararları şu şekilde sıralanmıştır: • Başka ülkelerde çalışmaya olanak sağlaması • İki ayrı ülkede emeklilik hakkı • İki ayrı ülkede mülk edinme ve miras hakkı • Başka ülkelerde ikamet ve seyahat hakkını artırması 9 İsveç, göçmenlerin vatandaşlığa kabul edilmesini uyum sürecinin en temel parçalarından biri olarak algılamış ve daimi oturma izni olan göçmenlerin vatandaşlık için başvurmalarını teşvik etmiştir (Westin 2000). Yine de, vatandaşlığa sahip olmanın uyum çabalarına ne derecede pozitif bir etkisinin olduğu sorusu henüz bir cevap bulamamıştır. Araştırmalar, İsveç vatandaşlığının İsveç’e daha iyi uyum sağlamanın bir garantisi olmadığını göstermiştir. Vatandaşlığa kabul edilmenin diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında görece daha kolay olması nedeniyle, İsveç’in bu durumu İsveçlilik kimliğinin temel bir parçası olarak görmemekte olduğu anlaşılabilir. Ayrımcılık da sadece vatandaşlığa sahip olmakla atlatılabilecek bir olgu değildir. Göçmenlere göre, önceki vatandaşlıklarından vazgeçmeleri gibi bir zorunluluğun olmaması sebebiyle İsveç vatandaşlığına geçmek Almanya’daki vatandaşlıktan çıkma sendromunun içerdiği duygusal yükle kıyaslanamaz. İsveç vatandaşlığına kabul edinmenin kültürel uyuma yardım etmesi şart değildir. Onun yerine, göçmenlerin vatandaşlığa kabul konusuna faydacı bir açıdan yaklaşmaları olasıdır. İsveç’teki Türkler üzerine yapılan bir çalışmada ifade 8 http://www.migrationsverket.se/English/Private-individuals/Becoming-a-Swedishcitizen/Citizenship-for-adults/Good-conduct.html 9 http://www.migrationsverket.se/English/Private-individuals/Becoming-a-Swedishcitizen/What-does-Swedish-citizenship-mean.html 23 edildiği gibi, göçmenler kendilerini daha çok Türk hissetmeleri nedeniyle İsveç vatandaşlığına geçmeyi tercih etmeyebilirler veya Türkiye ile olan bağları devam etse de faydacı sebepler nedeniyle İsveç vatandaşlığına geçebilirler (İçduygu 1996). İçduygu, vatandaşlık kazanmanın genellikle İsveç için normatif veya ahlaki bir sorumluluk olarak görülmediğini savunmaktadır (1996). Çeşitli araştırmalar vatandaşlığa kabul edilmenin, “ait olma” ya da “ait hissetme” duygusunun varlığına zorunlu olarak işaret etmediğini; fakat vatandaşlığa kabulü kolaylaştıran politikalar ve çifte vatandaşlığa izin verilmesinin İsveç toplumuna “ait olmama” duygusunu azalttığını göstermektedir (Baser, 2013). Vatandaşlığa kabul edilmek, aynı zamanda göçmenlerin ve sonraki nesillerin yaşadıkları ülkede kendilerine olan güvenlerini artırmaktadır. Siyasi katılım açısından bakıldığında, İsveç göçmenlere 1976 yılından beri 3 yıl ülkede ikamet etmiş olma koşulu ile belediye seçimlerine katılma hakkı veren ilk Avrupa ülkelerinden biridir. Bu hakkın verilmesinin ardındaki temel motivasyon, ülkede yaşayan yabancıların İsveç toplumuna siyasi ve politik açıdan uyum sağlamalarını arttırmaktı (Benito 2005). Aynı zamanda oy verme hakkının, göçmenlerin yaşadıkları toplumda kendilerine güvenlerini artıracağı ve bunun sonucunda topluma daha iyi entegre olacakları görüşü hâkimdi. Bu hâliyle İsveç, Avrupa’da göçmenlerin siyasi katılımını kolaylaştırmak için yasalar düzenleyen çok az ülkeden biridir. Vatandaşlığa kabul sürecinin kolaylığına, göçmenlerin ve ikinci kuşağın siyasete katılımının yöneticilerce teşvikine rağmen İsveç kökenli olmayanların seçimlere katılımının oldukça düşük düzeyde olmaktadır. Örneğin seçimlere katılım oranı 1976 yılında % 60 iken; 2002 yılında % 35’e düşmüştür (Benito, 2005). Almanya’daki tartışma uzun yıllardır orada yerleşmiş olan bireylerin oy verme hakkının olmaması ve en azından 2000 yılına kadar vatandaşlığa kabul şartlarının katılığı üzerinden yoğunlaşırken; İsveç’te daha çok göçmenlerin yeteri kadar siyasi katılım göstermemesi üzerinedir. Bu bağlamda, göçmenlerin ve ikinci kuşağın beklenenden daha az siyasi katılım göstermesi temel bir araştırma alanıdır. İsveç seçimleri üzerine geniş bir araştırma yapan Bevelander ve Pendakur (2009), göçmenlerin doğma büyüme İsveçli olanlardan daha az oy verdiğini belirtmişlerdir. Vatandaşlığa kabul edilmenin yerli olmayan İsveçlilerin siyasi katılıma olan eğilimlerini artırdığını ve İsveç sisteminin yerli olmayan İsveçlilerin ülke siyasetinde söz hakkına sahip olmalarını hedeflediğini öne sürmektedirler. Yine de yerli olmayan İsveçlilerin katılımı yaş, cinsiyet, İsveçli bir eşe sahip olma, İsveç vatandaşlığına sahip olma ve İsveç dışında doğma gibi 24 diğer faktörlere de bağlıdır. İsveç’te doğup göçmen neslinden gelenlerin, ebeveynlerinden daha çok oy verdiği söylenebilir. Araştırmacılar, düşük katılımın, yerli olmayan İsveçlilerin İsveç toplumuna aitlik ve sosyal olarak dâhil olma algılarıyla oldukça ilgili olduğunu savunmaktadırlar. Siyasete katılma açısından İsveç sistemi, bir İsveç siyasi parti üyesi olmanın şartlarını da basitleştirmiştir. Siyasi parti üyesi olmak için İsveç’te ikamet eden yerli olmayan İsveçliler için herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır (Benito, 2005). Birçok parti katılımcılarını hoş karşılamakta ve göçmenlerin kendi yöntemleriyle katkı sağlayabilecekleri belirli birimler yaratmaktadırlar. Bunun yanında, Benito’ya göre göçmenler, kendi ülkelerinde faaliyet gösteren siyasi partilerde İsveç birimleri kurmuşlardır. Birçok sığınmacı İsveç’e diktatörlüklerden gelmiştir ve bu nedenle buradaki faaliyetleriyle kendi ülkelerinin siyasetlerini değiştirebilmeyi amaçlamaktadır. Bu durum, İsveç kanununda izin verilen ve hatta İsveç siyasi partileri tarafından farklı ölçütlerde desteklenen bir durumdur (Benito, 2005). Bu nedenle, İsveç’teki siyasi partiler göçmenlerin katılımını, parti gündemine kendi ülke sorunlarını da katmalarını teşvik ederek desteklemektedirler. Böylece, göçmenler ve ikinci kuşak İsveç siyasetinde aktif olmayı, kendi ülkelerindeki siyasette etkin oluşlarının önünde bir engel olarak algılamamaktadırlar. 1. 4. Çözüm Aranan Konular: Yabancı Düşmanlığı, İstihdam, Eğitim ve Barınma Yukarıda da belirtildiği üzere, bazı araştırmalar İsveç’in uyum politikalarında oldukça başarılı olduğunu ve bu bağlamda göçmenler için yaşanılabilecek bir ülke olduğunu göstermektedir. Ancak son zamanlarda yapılan çok sayıda çalışma, içerideki durumun dışarıdan göründüğü kadar olumlu olmadığını göstermektedir. İsveç’te çok sayıda kültürel ve etnik grubun varolması İsveç’in sosyal yapısında bir dizi soruna yol açmıştır. Bu sorunlar arasında iş gücü pazarına dâhil olma, eğitim ve barınmaya erişim ve yabancı düşmanlığının artması başı çekmektedir. İsveç devleti, bu sorunlardan kaçınmak için önlemler almıştır. Ancak yakın zamanda yapılan çalışmalar tüm bu iyileştirmelerin uygulanmasında aksamalar olduğunu ortaya çıkarmıştır. Almanya, Fransa ve Hollanda gibi ülkelere kıyasla; farklılıkların tanınması, çokkültürlülük gerçeği ve ayrımcılıkla mücadele 25 çabaları doğrultusunda farklı bir yol izlemesine rağmen İsveç, yapısal ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve işsizlik konularında diğer Avrupa ülkeleriyle ile benzerlikler göstermektedir. Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı İsveç’te göçmen veya mültecilere karşı gözle görülür ırkçılık 1980’lerin sonlarında başlamıştır. Göçmenleri hedef alan genç ırkçı grupların saldırıları buna bir örnektir. Göçmen karşıtı tepkiler, ırkçı ve ırkçılık karşıtı grupların sokaklarda kavga etmeleriyle birlikte 1990’ların başlarında dikkate değer hâle gelmiştir. Bu dönem boyunca, ırkçı ve yabancı düşmanı duyguların artmasının sonucu olarak bazı mültecilerin evlerine saldırılar düzenlenmiştir. 1993 yılında ırkçı ve aşırı milliyetçi gruplar tarafından bir cami ateşe verilmiş ve göçmenlere ait işyeri ve mülklere büyük ölçüde zarar verilmiştir (Westin, 2000; Jederlund&Kayfetz, 1999). Yabancı düşmanı söylem, Yeni Demokrasi Partisi’nin (NyDemokrati) kurulmasıyla siyasi alana taşınmış; fakat parti, 19901992 yılları dışında uzun sureli bir başarıya ulaşamamıştır (Demker 2007). 2006 yılında, aşırı sağ görüşlü başka bir parti göçmen karşıtı gündemlerle siyasi sahneye çıkmıştır. İsveç Demokratları (Sverigedemokraterna) açıkça aşırımilliyetçi bir gündem takip etmiş ve oyların %2,9’unu almıştır. 2010 seçimlerinde, %5,7’ye ulaşmayı başarmış ve parlamentoda 20 koltuk kazanmıştır. 2014 seçimlerinde ise daha da şaşırtıcı bir yükselişle %12’nin üzerinde oy alarak hem üçüncü parti olmuş hem de meclise 49 milletvekili sokmuştur. 10 Avrupa’daki genel trendle paralel olan ancak İsveçlileri bile şaşkına çeviren bu aşırı sağ partinin yükselişi, İsveç’te göçmenlerle ilgili tartışmaların yeniden alevlenmesinde büyük rol oynamıştır. İsveçli Demokratlar kendilerini milliyetçi olarak tanımlayan ve politikalarını İsveç kültürünü korumak üzerinde yoğunlaştırmış bir sağ partidir. 1988 yılından bu yana faaliyet gösterdiği söylense de adını son seçimlerde, özellikle İsveç’in güneyinde aldığı oy oranlarıyla duyurmuştur. Parti programı milliyetçi değerler üzerine kurulmuştur. Avrupa şüpheciliği son derece ön planda, bunun dışında diğer devletlerle olan ilişkilerde de “İsveç değerlerinin” korunması esas alınmıştır. Yalnız partinin 10 http://www.val.se/val/val2014/slutresultat/R/rike/ 26 oylarını artırmasının en önemli sebebi bu tarz politikalardan çok, göçmenler ve İslam üzerine yaptığı söylemlerdir. Partinin yönetici ve temsilcileri yaptıkları açıklamalarda göçmenlerin büyük bir sorun teşkil ettiğini, bugüne kadar uygulanan politikaların işe yaramadığını ve bu kadar çok sayıda yabancının İsveç’i sosyal ve ekonomik anlamda zora soktuğunu sıkça dile getirmektedir. İsveç halkının refahını, kültürünü ve ekonomik standartlarını korumak adına öncelikle ülkeye olan göçün durdurulması, bununla yetinmeyerek ülkede bulunan çok sayıda göçmenin de geri gönderilmesi önerilmektedir. Birçok İsveçli için bu tarz söylemlerin siyasi bir parti tarafından dile getirilmesi bir utanç olarak tanımlansa da, İsveçli Demokratlar ve benzeri düşüncelere sahip olan grupların görmezden gelinmesi ya da ayıplanması var oldukları gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. Partinin en çok eleştiri aldığı politikalarından biri, İslam üzerinde kurduğu söylemleridir. İsveç’teki Müslüman grupları toplum için bir tehlike olarak gösteren parti, İsveç’teki suç işleme ve tecavüz olaylarında Müslümanların İsveçlilere oranla daha fazla yer aldığını belirterek, iktidara gelirlerse değişime önce İslami gruplara yönelik politikalarla başlayacaklarını ifade etmektedirler. Dile getirilen söylemlerin başında Müslümanların asla İsveç değerlerine uyum sağlayamayacağı ve bu yüzden toplumda hep öteki olarak kalacakları gelmektedir. Parti genel başkanı yaptığı bir açıklamada Müslümanları “İkinci Dünya Savaşından bu yana İsveç’in başına gelmiş en büyük bela” olarak ifade etmiştir. Göçmenleri hedef gösteren, özellikle İslami grupları bu tarz sıfatlarla tanımlamaktan çekinmeyen parti, bazı söylemleriyle açıkça ırkçı olduğunu kanıtlamıştır. İsveçli Demokratlar hakkında yapılan çalışmalar oldukça ilginç sonuçlar ortaya koymuştur. Örneğin Göteborg Üniversitesi’nden Marie Demker’in araştırmasına göre, parti üyelerinin %30’unun şiddet içeren suçlardan sabıka kaydı olduğu belirtilmiştir. Yapılan araştırmalar, merkez sağ veya sol partilerden istediğini yeterince alamayan ve özellikle ekonomik krizle işsizlikten çok etkilenmiş grupların oylarının İsveçli Demokratlara kaydığı yönündedir. Bir diğer faktör de sınıf farkının varlığıdır. Araştırmalar, bu partiye gelen oyların genellikle eğitim seviyesi düşük alt sınıflardan olduğunu göstermiştir. Suriye’deki çatışmaların sonucunda oluşan mülteci dalgaları İsveç’teki yabancı düşmanı grupların daha da aktifleşmesinde rol oynamaktadır. Bireysel ve kolektif olarak düzenlenen göçmen karşıtı hareketler de ivme kazanmaktadır. 27 İstihdam ile İlgili Problemler İsveçli Demokratlar’ın toplumun küçük ama azımsanamayacak bir kısmını temsil ettiği ifade edilse de, ülkede yapısal ırkçılık ve ayrımcılık çok daha geniş bir kesime yayılmış görünmektedir. Çeşitli çalışmalar, göçmenlerin ve ikinci kuşağın iş ararken ayrımcı davranışlarla karşılaştıklarına dair pek çok kanıt sunmaktadır. Birçok araştırmacı ve akademisyen İsveçliler ve göçmen kökenliler arasındaki istihdam farkının sadece eğitim durumuyla açıklanamayacağını belirtmiştir. 11 2005 yılında İsveç Göç Bakanlığı için hazırlanan bir raporda Müslümanların, İsveç’te ırkçı aşağılamalara en çok maruz kalan kesim olduğu ifade edilmektedir. Rapora göre, etnik ayrımcılıkla ilgili şikâyetlerin %70’i Müslüman kökenli bireylerden gelirken soru yöneltilenlerin %40’ı Müslümanlara yönelik sözlü tacize tanıklık ettiklerini belirtmişlerdir. İş görüşmelerindeki şanslarını artırmak için göçmenlerin isimlerini İsveç’e özgü isimlerle değiştirmeleri oldukça yaygındır. Stockholm Üniversitesi tarafından iş gücü pazarındaki etnik ve dinî ayrım üzerine yapılan bir çalışma, ismini İsveç’e özgü ya da nötr isimlerle değiştiren göçmen gruplarıyla asıl ismini koruyan göçmenlerin kazançlarını karşılaştırmış ve arada açık bir fark gözlemlemiştir (Arai&Skogman-Thoursie, 2007). Yine aynı yıllarda yapılan araştırmalar en fazla problemin üç alanda ortaya çıktığını göstermektedir: (i) Önyargılı davranma (türbanlı çalışan istememe, hakkındaki kalıp yargılar, önyargılı tutumlar vb.), Müslümanlar (ii) İsveçlilerin ve etnik göçmen topluluklarının sosyal ağlarının farklı olması ve her kesimin kendi bağlantılarıyla iş bulması, (iii) Kurumsal olarak dışlama. Bu üç mekanizma aslında birbiriyle oldukça ilişkili; bu nedenle bir bütün olarak ele alınmaları gerekir. Ancak sistematik çözüm anlayışıyla da tamamen ortadan kaldırılamasa da iyileştirilebilir. 12 Çözüm önerileri yine her zamanki gibi tecridin azaltılması ve göçmenlerin, özellikle ikinci jenerasyonun sosyal ağlarının ve iş bağlantılarının ait oldukları küçük toplulukların dışına taşınabilmesidir. Aynı zamanda İsveçli işverenlerin de işe alımlar sırasında 11 Ayrıntılı bilgi için bakınız: http://jensrydgren.com/Mechanisms%20of%20exclusion.pdf 12 http://www.eurofound.europa.eu/observatories/eurwork/articles/other/ethnic-discriminationin-swedish-labour-market 28 önyargısız hareket etmesi için çeşitli inisiyatifler geliştirilebilir. Örneğin, araştırma sonuçlarına 13 göre, İsveçliler göçmenleri homojen bir grup olarak görüyor ve aslında bilerek veya bilmeyerek ülkeyi İsveçliler ve göçmenlerden oluşan iki gruba ayırmaktadır. Bunun aşılması, problemlerin çözümü için olukça hayati görünmektedir. 14 Bunun yanında, ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) tarafından yayınlanan bir raporda, yerli İsveçliler ve İsveçli olmayanlar aynı niteliklere sahip olsalar da, işverenlerin yerli İsveçlilere öncelik tanıdığını belirtmektedir. 15 Beyaz-yakalı çalışanların sendikası olan Jusek, üniversite mezunu olan İsveçlilerin %85’inin işe alınmasına karşılık üniversite diploması olan göçmenlerin sadece %50’sinin işe girebildiğini açıklamıştır. Göçmenler yerli İsveçlilerden altı kat daha fazla işsizlik riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Çalışma, etnik ayrımcılığın maaşlarda da kendini gösterdiğini ortaya koymuştur. Gelir sınıfları dikkate alındığında yerli İsveçliler ve İsveçli olmayanlar arasında büyük bir farklılık bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar etnik kökenle ve ırkla tanımlanan yeni bir alt sınıfın ortaya çıktığını belirterek bu probleme dikkat çekilmektedir (Westin, 2000). Eğitimle İlgili Problemler Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün 2010 yılında yayınladığı bir rapora göre göçmenler eğitim alanında da ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Özellikle belli bir yaşın üzerinde İsveç’e göç etmiş ve ara dönemde eğitim hayatına başlamış göçmen çocuklar diğerlerine göre daha çok zorluk çekmektedir. Rapora göre göçmenlerde eğitim seviyesi yerli İsveçlilere göre açık bir şekilde düşüktür. Özellikle 15 yaşın üzerinde zorunlu eğitim sonrası sürekliliğe bakıldığında birinci nesil göçmen çocuklarının performansı diğer gruplara göre düşüktür. Bu performans düşüklüğünün sebebi evde başka dillerin konuşulması ve sosyoekonomik farklılıklarla açıklanmaktadır. İsveç hükümetinin bu alanlarda fırsat 13 Daha ayrıntılı bilgi için bakınız: http://fra.europa.eu/sites/default/files/fra_uploads/239SW.pdf veya http://repec.iza.org/dp2281.pdf. 14 http://www.eurofound.europa.eu/observatories/eurwork/articles/other/ethnic-discriminationin-swedish-labour-market 15 International Labour Office, Syhthesis Report, “Discrimination Against Native Swedes of Immigrant Origin in Access to Employment”, http://www.ilo.org/public/english/protection/migrant/download/swedish_discr_synthesis.pdf 29 eşitliğini sağlayıcı önlemler alması ve İsveç dilinin öğretimini pekiştirici politikalar üretmesi gerekmektedir. Raporda sadece bu iki alandaki gelişmelerin sorunu temelden çözmeyeceği ve daha köklü değişimlerin şart olduğu belirtilmiştir. Rapor İsveç’teki öğretmenlerin çokkültürlü bir atmosferde öğretim hayatlarını sürdürebilmek ve çeşitlilik gösteren farklı gruplardan gelen öğrencilere yönelik özel sistemler geliştirmek amacıyla eğitim almalarının şart olduğunu belirtmiştir. 16 Bu sorunu çözmek için bazı belediyeler ücretsiz dil kursları düzenleseler de bu girişim gereken etkiyi yaratmamıştır. 17 Fredlund-Blomst’a göre son yıllarda göçmenlerin eğitim seviyesinde istatistiksel olarak bir artış gözlemlenmiştir. 2002 yılından bu yana İsveç’e gelen göçmenlerin %44’ünün orta öğretimi bitirdiği belirtilmektedir. Bu rakamın 1990’lardan önce %30’lar seviyesinde olduğu bilinmektedir. Ne var ki eğitim seviyesindeki bu artış istihdama yansımamaktadır. İsveç’te işsizlik oranları göz önünde bulundurulduğunda yerel İsveçliler ve göçmen kökenliler arasında çok büyük bir fark bulunmaktadır. (Fredlund-Blomst, 2014). Bir diğer önemli konu, göçmenlerin ve iltica başvurusunda bulunanların kendi ülkelerinde edindikleri teknik bilgi ve uzmanlıkların İsveç’te geçerliliğinin olmamasıdır. Akreditasyon eksikliği birçok göçmeni mağdur duruma düşürmüştür (Andersson & Weinar, 2014). Her türlü meslekten göçmenler diplomaları kabul edilmediği için veya dolaylı yollardan ayrımcılığa uğradıkları için yeniden üniversite veya lise eğitimi almak zorunda kalmıştır. 18 Barınma Hakkına İlişkin Problemler Konut piyasasında ayrımcılık bir başka sorunlu konudur. Göçmen toplulukların çoğunluğu, Stockholm, Göteborg ve Malmö gibi büyük şehirlerin küçük, yoksul mahallelerinde yaşamaktadırlar. Bu mahallelerde yaşayan göçmenlerin bazıları yerli İsveçlilerle çok az iletişim kurmakta ya da herhangi bir etkileşimde bulunmamaktadırlar. Ulusal ölçekte, İsveç’in göçmen ve mültecilere konaklama 16 http://www.oecd.org/sweden/44862803.pdf 17 Bakınız Linköping Belediyesi: http://www.linkoping.se/Global/Om%20kommunen/%C3%B6vers%C3%A4ttningar/Engelska/Sk ola%20barnomsorg/08Utbildning%20f%C3%B6r%20unga%20invandrare.pdf?epslanguage=sv 18 http://www.thelocal.se/20150428/educated-immigrants-get-stuck-in-limbo-in-sweden-sacoomstart-integration-tlccu 30 sağlamasıyla ilgili yayılma temelli politika, göçmen nüfusun belli şehir ve bölgelerde toplanmaya devam etmesiyle etkisiz kalmıştır. Bu tarz bir fiziksel ayrım, sorunlu olarak düşünülebilir. Çünkü çokkültürlü bir toplum kurgusu yabancı ve yerli İsveç toplumu arasında iletişim oluşmasını gerektirir, aksi takdirde barışçıl olma ihtimali de düşük olur. Göçmenler ile yerli İsveçliler karşılaştırıldığında, göçmenleri daha düşük bir sosyal sınıfa mahkum eden toplumsal güç hiyerarşisinin katı bir şekilde belirlenmiş olmasından dolayı, uyum stratejisinde yeni bir yönelimin gerekliliği önem arzetmektedir (Hellgren, 2005). Malmö şehrinde bir semt olan Rosengard, banliyölerdeki durumu gösteren bir vakadır ve bu semtteki yerleşik nüfusun yaklaşık % 60’ı İsveç kökenli değildir. Yerli gençlik grupları ve polis arasında birçok kez çatışmalar olmuştur. Genç gruplar arabaları, kulübeleri ve geri dönüşüm istasyonlarını ateşe vermişler ve güvenlik güçlerine taş atarak saldırmışlardır. 19 Bu olaylar kamuoyunda olduğu gibi parlamentoda da tartışmaya yol açmış ve İsveç’in uyum sorunlarını yansıtmıştır. 20 Alund ve Schierup (2009)’a göre, polis ve genç gruplar arasındaki şiddet kaynaklı çatışmalar ve büyük şehirlerin çevresinde yaşayan yoksulların rahatsızlıkları, İsveç’in ayrışma ve sosyal dışlama yaratan ‘neo-liberal küreselleşmeye yönelmesi nedeniyle kötüye gittiğinin açık bir göstergesidir. Dışarıdan ‘cennet’ gibi görülen İsveç’te bile göçmenlerin ciddi bir sosyal eşitsizlik içerisinde yaşamaktan şikâyet etmesinin, gün geçtikçe zengin-fakir arasındaki gelir dağılımının artmasının ülke yönetici ve siyasetçileri tarafından dikkate alınması gerekmektedir. 21 Dini ve etnik kimlik üzerinden ayrımcılık ve İslamofobi Türkiyeli göçmenler, 1980’lere kadar İsveç’teki en kalabalık Müslüman grubu oluşturuyordu. 1990’lardan sonra ise daha heterojen bir Müslüman azınlık görülmeye başlanmıştır (Akış & Kalaylıoğu, 2010). Şu anda İsveç’te Irak, Bosna, Somali, Lübnan, İran gibi ülkelerden gelen Müslüman gruplarla birlikte bir çatı altında toplanmış olan bu yapı, çok katmanlı bir Müslüman kimliği 19 “Rosengard Sparrat –Efter Brandinferno” http://www.expressen.se/kvp/rosengard-sparrat--efter-brandinferno/ 20 http://www.nytimes.com/2013/05/27/world/europe/swedens-riots-put-its-identity-inquestion.html?_r=1 21 http://www.bbc.co.uk/news/world-europe-22650267 31 oluşturmaktadır. Bunun yanında, İslamofobi ise İsveç’te bir yükseliş kaydetmektedir. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra giderek artan İslam düşmanlığı beraberinde birçok sorunu da getirmektedir. Buna ek olarak son dönemdeki gelişmeler (örneğin Charlie Hebdo vakası ve Ortadoğu’daki çatışmalar) söz konusu negatif imajı daha da kuvvetlendirmektedir. İsveç’te 2002 yılında Nadja Jebril isimli bir gazetecinin televizyon programına türbanla çıkmasına izin verilmemesi ülke genelinde bir tartışma yaratmış ve buna benzer birçok ayrımcılık vakasının ortaya çıkabileceği savunulmuştur (Ottenbeck, 2003). Öte yandan, son zamanlarda İsveç’te camilere yönelik saldırılar da ivme kazanmıştır. 22 Son zamanlarda ülkeden en az 300 kişinin İŞİD’e katılmasının duyurulmasından sonra ise Müslümanlara karşı önyargıların daha da arttığı söylenebilir. 23 Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin İnsan Hakları Raporu da bu konuya büyük önem vermiş ve Avrupa’daki vatandaşlarımızın maruz kaldığı ırkçı ve İslamofobik saldırıları raporlaştırmıştır. Bu rapora göre İsveç gibi liberal ve hoşgörülü olarak nitelenen ülkelerde bile camilere ve ibadet yerlerine yönelik saldırılarda ciddi bir artış olmuştur. 24 Bazı kaynaklara göre ülkede her ay bir camiye saldırı olmaktadır. 25 Camilere düzenlenen saldırılardan sonra İsveç’te göçmen kökenli olmayan çeşitli gruplar da protestolara katılmıştır. Bu dayanışma büyük önem taşımaktadır zira diğer Avrupa ülkelerinde ırkçılık ve İslamofobi’ye karşı bu kadar kenetlenmiş bir tepki görülmemiştir. 26 Neredeyse yarım milyon Müslümanın yaşadığı İsveç’te (Otterbeck 2003), İsveçli grupların da desteğini almak çok önemlidir. Medyadan sürekli olarak yansıtılan “demokrasi ve İsveç değerleriyle çelişen Müslüman imajı”na karşı pozitif işbirlikleri vurgulamak gerekir. İsveç, 2014 yılında İslamofobi’yle savaşmak için 9 milyon dolar bütçe ayıracağını duyurmuştur. 27 Hatta entegrasyon bakanı 22 İsveç Diyanet Vakfına bağlı camilerin listesi için bakınız: http://www.isvecdiyanetvakfi.org/inc.php?p=camiiler 23 http://www.al-monitor.com/pulse/ar/contents/afp/2014/11/syria-iraq-conflict-swedenjihadists-religion.html# 24 İlgili rapor için bakınız: https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/docs/2014/yabanci_icerikli_eylemler_raporu.pdf 25 http://www.aljazeera.com.tr/haber/isvecte-camiye-saldiri 26 Destek gösterilerinden biri hakkında daha fazla bilgi için bakınız: http://www.ibtimes.com/sweden-mulls-national-strategy-counter-islamophobia-after-arsonattacks-mosques-1772600 27 http://www.cihan.com.tr/tr/isvec-islamofobi-ile-mucadeleye-60-milyon-kron-ayiracak1466369.htm?language=tr 32 Ullenhag Müslümanlara destek içeren açıklamalarda bulunmuştur ve İsveç’teki Müslümanların genelde aşırı dinci gruplara karşı çıktığını savunmuştur. 28 Türkiyeli diaspora İsveç’teki İslam algısını yaratan ya da etkileyen bir grup değildir. Örneğin Almanya gibi ülkelerde Türk ve Kürt göçmenler hem o ülkedeki en büyük göçmen grubunu oluşturmakta hem de Müslüman azınlığı temsil eder konumda bulunmaktadır. İsveç’te ise Müslüman göçmenleri başta eski Yugoslavya göçmenleri, sonra da Irak, Bosna Hersek ve İran’dan gelen gruplar oluşturmuşlardır. 29 Aynı zamanda Afrikalı Müslümanların en çok ayrımcılığa uğrayan grup olduğu ve günümüzde İsveç’teki Müslüman göçmen imajını temsil ettiği söylenmektedir (Başer, 2015). 1. 4. 1. Ayrımcılığı Önlemek Adına Neler Yapılıyor? MIPEX verileri, İsveç’in ayrımcılığı önlemek adına oluşturulmuş güçlü yasa ve politikaları olduğunu ve son yıllarda bu politikaların mağdurlar için kullanılmasının kolaylaştığını belirtmektedir. Fakat başka Avrupa ülkelerine oranla ayrımcılık karşıtı oluşumların daha zayıf olduğu söylenmektedir. İsveç, ayrımcılığı engellemek için birçok kurum oluşturmuş ve yasalarda değişiklikler yapılmıştır. Ancak, bu politikalar doğası bakımından zayıf ve mevcut durumu önemli derecede değiştirememektedir (Westin 2000). Bununla birlikte, ‘21. Yüzyıl için İsveç Uyum Politikası’ olarak adlandırılan rapor, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı konularına işaret etmektedir. Plan, yasamayı güçlendirmek ve bu iki olumsuz tutumu sosyal, siyasi ve ekonomik alanlarda yasaklamak için aktif bir şekilde çalışmaktır. Planın bir parçası olarak hükümet, Irkçılığa karşı İsveç (Sverigemotracism) gibi gençlik örgütlerine2000-2003 yılları arası 30 milyon SEK bütçe ayırmıştır. Ayrımcılığa karşı Ombudsman, iki rakip taraf arasında ara bulucu olarak hizmet vermekte ve işgücü piyasası mahkemesine iş ile ilgili şikâyetleri doğrudan aktarabilmektedir (Jorgensen, 2009). Ancak, Ombudsman kurumu işverenlerin ayrımcı davranışlarını engellemede güçlü bir aktör olmaması ve düşük etkinliği noktalarında eleştirilmektedir. 1 Ocak 2009 tarihinde İsveç, ayrımcılık karşıtlığı konusunda yeni bir yasayı uygulamaya koymuştur. Bu yasa, Fırsat Eşitliği 28 http://www.radikal.com.tr/dunya/isvecli-bakan-islamofobiye-savas-acti-1036377/ 29 http://www.euro-islam.info/country-profiles/sweden/ 33 Kanunu ve 6 farklı ayrımcılık karşıtı yasayla yer değiştirmiş ve ayrımcılığa iki yeni alan olarak ‘transseksüel kimlik’ ve ‘yaşa bağlı ayrımcılık’ konularını eklemiştir. Bütün bu sorunlar ele alındığında İsveç’in MIPEX raporunda sunulanın görünenden biraz daha farklı olduğu ortaya çıkmaktadır. Yasal anlamda yapılan düzenlemeler göçmenlerin hak ve hukukunu savunuyor olsa da, bu uygulamaların pratiğe nasıl yansıdığına da odaklanmak gerekmektedir. İsveç Kızılhaç’ı bulunmaktadır: 30 göçmen politikasıyla ilgili hükümete şu önerilerde a) Sağlık hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Özellikle savaş bölgelerinden gelen göçmen ve mültecilerin geçirdikleri travmalar nedeniyle tedavi edilmesi şarttır. b) Entegrasyon programı tek-tip göçmen profiline göre ayarlanmamalıdır. Çeşitli grupların hassasiyetleri, mağduriyetleri veya çeşitli özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır. c) Göçmenlerin ve mültecilerin kendi ülkelerinde edindiği beceriler tanınmalıdır. d) Dil becerilerini geliştirici uygulamalar yürürlüğe konmalıdır. e) Entegrasyon faaliyetleriyle uğraşan sivil toplum ve göçmen örgütleri desteklenmeli ve ulusal programa adaptasyonları sağlanmalıdır. f) Aile birleşimi toplum refahı için önemli bir faktör ve bu yüzden desteklenmelidir. g) Oturma izinleriyle ilgili politikaların sürdürülmesi, entegrasyon için temel bir görevdir 30 http://www.mipex.eu/sweden 34 1. 5.İsveç’i Avrupa Ülkeleri Genelinde Değerlendirmek Yukarıda da belirtildiği gibi İsveç Avrupa ülkeleri içerisinde en başarılı entegrasyon politikasına sahip bir ülke statüsündedir. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerini ele alan rapor ve indekslerde diğer ülkelere göre çok daha efektif bir göçmen politikası izlediği ve olası sorunları önlemek için önlemler aldığı görülmektedir. Bunun yanı sıra, İsveçli Demokratlar gibi siyasi partiler ve onlara sempati duyan gruplara göre ise İsveç entegrasyon politikasında tam bir fiyaskoya yaşamış ve paralel toplumlar yaratmıştır. Bu görüş ayrılıklarının sebebi ne olabilir? MIPEX vb. indeks verilerine bakıldığında, bu gibi örgütlerin genelde resmî ve hukuka dayalı kaynaklar üzerinden entegrasyon politikalarını ölçtüğünü ve aslında bu politikaların uygulanma biçimleriyle ve doğurdukları sonuçlarla çok ilgilenmediklerini görülür. Örneğin, MIPEX’e göre istihdam alanında İsveç’in skoru 98’dir ve kendisini Portekiz ile Norveç takip etmektedir. Bu listede 38 ülke arasında Türkiye 15 skoruyla sonuncu olmuştur. Alman ay ise 4. sıradadır. 31 Eğitim alanında ise Avusturya, Almanya ve Fransa sırasıyla 15, 16 ve 20. sıralara düşmüşken İsveç 77 skoruyla ilgili politikaların en iyi uygulandığı ülke konumundadır. İsveç’in gösterdiği performans onu hâlâ sorunları olmasına rağmen göçmenlere eğitim fırsatında görece eşitlik sunan en iyi ülke konumuna sokmaktadır. 32 Siyasi katılım alanında İsveç, 7. sıraya gerilemiştir ve ilk sırayı Norveç almıştır. Bu durumun sebeplerinden biri İsveç’te göçmenlerin siyasi katılımının görece az olmasıdır. Bu kategorideki listede Almanya 11, Fransa 17 ve Türkiye 36. sıradadır. 33 Vatandaşlık haklarından yararlanma konusunda Portekiz başı çekmekteyken İsveç 2. sırada yer almaktadır. Vatandaşlığa geçmekte dil sınavı olmaması gibi kolaylıklar ve haklara erişimin göreceli olarak kolay olması İsveç’i bu sıraya taşımaktadır. 34 Diğer alanlar, örneğin anadilde eğitim, sağlık hizmetleri ve aile birleşimi de göz önüne alındığında genel değerlendirmede İsveç en yüksek skor olan 80’i Portekiz’le paylaşmaktadır. 35 31 http://www.mipex.eu/labour-market-mobility 32 http://www.mipex.eu/education 33 http://www.mipex.eu/political-participation 34 http://www.mipex.eu/access-nationality 35 http://www.mipex.eu/play/ 35 O hâlde İsveçli Demokratların ve diğer eleştirmenlerin takıldıkları noktalar nelerdir? Prof. Dr. Charles Westin’in 36 bir sunumunda bahsettiği gibi, entegrasyon politikalarını özellikle aşırı sağ perspektifinden gözlemleyenlerin üzerinde durduğu konular şunlar: • Göçmenler İsveçli gibi davranmıyor, • Göçmenler entegre olmak istemiyor, • Göçmenler İsveççe öğrenmiyor, • Göçmenler çalışmak istemiyor, • Göçmenler kendi kültürlerinden olan insanlarla beraber izole bir yaşam sürüyor, • İslam İsveç kültürüne yabancı bir kültür, • Göçmenler daha fazla suç işliyor ve bunu kanıtlayan istatistikler var (tecavüz, soygun, cinayet vb. ), • Göçmenler refah toplumunu sömürüyor. Başka perspektiflerden bakan eleştirmenler ise entegrasyon politikasının problemli olduğunu belirtiyor. Yeni gelen göç dalgalarıyla beraber kamuoyu yoklamaları da bu konularda bir tedirginlik olduğu yönünde. Westin konuşmasında bunun altını çizerken elimizdeki veriler üzerinden konuşuyor. Göçmenler arasında İsveçlilere kıyasla işsizlik ve suç oranlarının daha fazla olduğu doğrudur ancak bunun nedenleri sınıfsal farklılıklarda da aranmalıdır diyor. 37 İsveç, elbette tüm Avrupa’da yükselen göçmen karşıtlığı, İslamofobi ve ırkçı hareketlerden etkilenmektedir. İsveç’te ikamet eden Türkiyeli diaspora da bu gelişmelerden kaçamamaktadır. İsveç’te en fazla rahatsızlık duyulan göçmen grubunu oluşturmasa da ayrımcılık, dışlanma, eğitimde ve barınmada fırsat problemleri Türkiyeli diasporanın da İsveç’te yaşadığı zorlukların başında geliyor. 36 Prof. Dr. Charles Westin’in Stockholm Üniversitesi’nde ( Institutefor Turkish Studies) ‘50th Year of Turkish Migration’ Çalışma Atölyesinde yaptığı konuşmadan alıntıdır. ( 9 Ekim 2015) 37 Prof. Dr. Charles Westın’in Stockholm Üniversitesi’nde ( Institutefor Turkish Studies) ‘50th Year of Turkish Migration’ Çalışma Atölyesinde yaptığı konuşmadan alıntıdır. ( 9 Ekim 2015) 36 BÖLÜM 2 İSVEÇ’TE TÜRKİYE DİASPORASI 2. 1. Türkiye Diasporasının İsveç'te Dağılımı Türkiye’den İsveç’e göçün 50. yılı 2015 yılının başından itibaren çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Türkiyeli diasporanın öncülerinin oluşturduğu bir komite birçok etkinlik düzenlemiş ve bu yılın Türkiyeli diasporanın sorunlarına ve ihtiyaçlarına odaklanılan bir yıl olmasını sağlamaya çalışmıştır. Benzer faaliyetler Almanya için de yapılmış ve büyük ilgi toplamıştır. Ne var k i İsveç’te yapılan faaliyetlerin Türkiye kamuoyunda büyük bir yansıması olmamıştır. Oysa tüm bu etkinliklerin temel amacı, 50 yıl geçmiş olmasına rağmen Türkiyeli diasporanın İsveç’teki durumuyla ilgili bilgi ve bilinirliliğin arzu edilen düzeyde olmamasıdır. Türkiye’den İsveç’e göç, 1960’ların ortasında yaygın literatürde işçi göçü olarak adlandırılan bir şekilde başlamıştır. Türkiye ile İsveç arasındaki işçi göçü anlaşması 10 Mart 1967’de imzalanmış ve 1983 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. İlk göçler İsveç ve Türkiye arasında imzalanan anlaşmalar neticesinde gerçekleşse de, bu göçlerin devamının çoğunlukla kişisel bağlantılar sayesinde sürdüğü söylenebilir. Söz konusu ikili anlaşmalar en çok Almanya ve Hollanda gibi ülkelerde etkili olmuş ve binlerce işçinin ‘misafir işçi’ kategorisi altında bu ülkelere akın etmesine sebep olmuştur. İsveç’e olan göç yolculuğu da bu gibi bir anlaşmayla başladıysa da farklı bir duruma eğrilmiştir. Diğer ülkelerdeki Türkiyeli göçmenlerle ilgili sayısız araştırmanın varlığına karşın İsveç’teki Türkiyelilerle ilgili kapsamlı analizler sunan akademik araştırmalar son derece azdır. Özellikle ikinci neslin İsveç’teki durumu ve problemleri araştırılmamış bir alandır. 38 Türkiye’den İsveç’e ekonomik nedenlerle göç edenlerin çoğu Konya ilinin Kulu ilçesinden gelmektedir (Bayram et. al. 2009; Westin, 2003). Bu durum, kişisel bağlantıların göç akışında ne derece etkili olabileceğinin kanıtıdır. Yalnız bu, Türkiyeli diaspora grubunun homojen olduğu izlenimini vermemelidir. Bunun dışında Ankara ili ve civarından da İsveç’e yoğun bir göç olmuştur. Bu profil, 1970’li yılların başında Türkiye’deki siyasi durumun da etkisiyle göç eden mültecilerle değişmeye başlamıştır. İkinci göç dalgasıyla gelenlerin çoğunluğunu Süryaniler ve Kürtler oluşturmaktadır. Bu dönemde Türkiye’den 38 TIES isimli projenin sağladığı veriler bu açığı kapatmak için büyük bir adımdır. Bakınız: Charles Westin (ED.) (2015). The Integration of Descendants of Migrants from Turkey in Stockholm: The TIES Studyın Sweden. Amsterdam: Amsterdam UniversityPress. 38 Alevi nüfusun da İsveç’e göç ettiği görülmektedir. En büyük mülteci dalgası ise 1980 sonrasında yaşanmış ve İsveç’te bugün var olan hâliyle bir Kürt diasporası oluşmaya başlamıştır. Bugün İsveç’te Türkiyeli diaspora onuncu büyük göçmen grubunu oluşturmaktadır. İkinci neslin de istihdama katılmasıyla Türkiyelilerin iş piyasasındaki yeri giderek büyümektedir. Almanya ve Hollanda gibi ülkelerde en büyük göçmen grubunu teşkil eden Kürt ve Türk grupların aksine, İsveç’te Türkiyeli diasporası ülkede en görünür göçmen grup değildir. Göçmen topluluğun heterojen yapısı da istatistiksel verilere ulaşılmasını zorlaştırmaktadır. Örneğin, birçok çalışma Süryanilerin ve Kürtlerin toplam sayısının Türk kökenli göçmenlerden fazla olduğunu belirtmektedir ancak bu çalışmalar istatistiklere değil daha çok alan çalışması sonucunda üretilmiş tahminlere dayanmaktadır (Westin, 2003). Türk derneklerinin liderleri, ikinci kuşağı da hesaba katılarak, günümüzde İsveç’te yaşayan Türkiyelilerin sayısının 80.000-100.000 arasında olduğunu ifade etmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verileri ise 67.731Türkiye vatandaşının İsveç’te yaşadığını ve 1990 ile 2008 yılları arasında 33.523Türkiye vatandaşının İsveç 39 Ancak bu veriler Türkiye vatandaşlığı aldığını göstermektedir. vatandaşlığından çıkmamış Kürtleri ve Süryanileri de kapsadığından iki etnik grup için spesifik bilgilere ulaşılamamaktadır. 50. Yıl Anma Etkinlikleri Komitesi ise bu sayının 170.000 civarında olduğunu ileri sürmektedir. 40 İsveç’te yaşayan Kürtlerin sayısı için ilgili çalışmalarda farklı bilgiler sunulmaktadır. Örneğin, Emanuelsson (2005) 25.000 ila 40.000 arasında bir sayı belirtirken başka kaynaklar bu sayının 55.000 civarında olduğunu iddia etmektedir. Ancak bu tahminler bile Türkiyeli Kürtlerin sayısı hakkında pek bir bilgi sunmuyor çünkü söz konusu çalışmalarda Kürtler ayrı bir etnik grup olarak nitelendirilmekte ve Orta Doğu’nun diğer bölgelerinden gelen Kürtler de değinilen sayılara eklenmektedir. Bu nedenle resmî verilere dayanarak konu hakkında bilgi vermek zor görünmektedir. İsveç’e Türkiye’den dalgalar hâlinde bir Süryani göç akışının olduğunu ve Süryanilerin İsveç deneyiminin Türkiyeli diasporasına göre farklı olduğunu da bu noktada hatırlatmak gerekir. 39 http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/diyih.portal?page=yv&id=1#_ftn8 40 http://www.50ar.se/12-subat-acis-konusmasi/ 39 Özellikle Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden çok sayıda gayrimüslim başta Belçika ve Almanya olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerine göç etmiştir. İsveç ise özellikle Süryani toplumu için özel bir alan çalışması gerektirir zira şu anda İsveç’te Türkiye’den yaşayan Süryanilerden daha fazla Süryani’nin yaşadığı söylenmektedir. Kulu örneğinde olduğu gibi aynı ilçe ve köylerden toplu göçler olmuş ve genelde bu topluluklar Södertalje 41 şehrine yerleşmiştir. 1960’lardan bu yana İsveç, Ortadoğu’dan Hristiyan azınlıkların göç ettiği bir ülke olmuştur. Bazı araştırmacılar bu grupların sayısının toplamda 50.000 kişi olduğunu belirtmiştir (Gaunt, 2010:4). Yukarıda belirttiğimiz gibi ilgili verilerin toplanma ve kaydetme yöntemi nedeniyle Kürtler gibi İsveç’teki Süryanilerin de kesin sayısı bilinmemektedir. Süryaniler, Türkiye’de bir azınlık grubu olarak dışarıyla etkileşime kapalı varlık sürdürmektedir ve bu durum İsveç’te de sürmektedir. Göç sonrasında bile kültürlerinin Müslüman kültüründen bütünüyle farklı olması nedeniyle genelde diğer Doğulu ve Ortadoğulu göçmen topluluklarının yaşadığı bölgelerde zorluklar çektikleri bilinmektedir. Benzer bir yaklaşımla çocuklarını gettolardaki Türk okullarına göndermek istememiş ve Müslüman bir çevreden etkilenmelerini minimuma indirmeye çalışmışlardır (Gaunt, 2010:6). Süryanilerin dernekleşme süreci de tıpkı Kürtlerde olduğu gibi Türklerden ayrı gelişmiştir. Şu anda Süryaniler de İsveç’teki en aktif diaspora gruplarından biridir. İsveç’teki Türkiyeli diasporanın büyük bir bölümü Stockholm şehrinin Rinkeby, Botkyrka ve Södertalje gibi bölgelerinde ikamet etmektedir. Stockholm dışında ise Malmö, Göteborg ve Vasteros gibi şehirlerde Türkiyeli göçmen sayısı kayda değer bir orandadır. Yeni yapılan bir araştırmaya göre (TIES Project), kendini Müslüman olarak tanımlayan göçmenler sık bir şekilde ayrımcılıkla karşılaşmaktadır. Çalışma Stockholm’deki Türk gençlerine odaklanmıştır. İkici jenerasyona dair veriler okullarda ayrımcılığın olduğunu ve hâlâ İsveçliler ve göçmenler tarzında bir segregasyon olduğuna işaret etmektedir. Sosyal ilişkiler de bu izolasyondan etkilenmektedir. Bu gibi problemler sonraki yıllarda siyasal katılımı da etkilemektedir. Farklı etnik gruplar arasında evlilik oranı çok düşüktür ve Türk gençleri İsveçli toplum ile bağını neredeyse kesmiştir. İstisna oluşturan 41 Stokholm’un 50 km dışında bir şehir. 40 durumlar haricinde sosyal etkileşim çok düşüktür. İsveç’i anavatanı olarak gören gençlerin oranı da oldukça düşüktür ancak buna rağmen Stokholm’e duyulan bir bağlılık hâkimdir. 42 TIES projesinin gösterdiği bir diğer sonuç ise kadınların erkeklere oranla daha az eğitim gördüğü ve kadın istihdamının daha gerilerde seyrettiğidir. Genel bulgular özellikle erkeklerin babalarının mesleğini tercih ettiğini ve istihdam çizelgelerinde aynı seviyede seyrettiğine işaret etmektedir. 43 Türk göçmenler hakkında yapılan araştırmalar bunların hâlâ Türk medyasını yakından takip ettiğini, evde, özellikle birinci kuşağın, Türkçeyi ilk dil olarak kullandığını ve Türk kültürüne bağlı olduğunu göstermektedir. Örneğin, geçtiğimiz yıllarda yapılan bir araştırma, bu topluluğu oluşturan bireylerin %71’i kendini hâlâ Türk hissettiğini belirtmektedir (Bayram et. al. 2009). İkinci kuşağın şartları birincininkine göre çok farklı; sosyalleşmesini İsveç’te tamamlayan üçüncü kuşak ise kimliksel olarak diğer iki kuşaktan da farklı bir yapıya doğru evrilmektedir. Özellikle ikinci nesille beraber eğitim düzeyinde bir artış gözlenmektedir. Yine de Bekir Onur’un bir çalışmasında belirttiği gibi Türk gençleri hâlen anadilde eğitime yeteri kadar ulaşamamakta ve bu da aileleri için bir sorun teşkil etmektedir. Bununla beraber, ailelerin eğitim seviyesi de çocuklarının gelecek perspektiflerini etkilemektedir. Onur’a göre Türk ailelerin önemli bir kısmı çocuklarını eğitimlerine devam etmeleri için desteklemek yerine kısa sürede meslek sahibi olup para kazanmaya başlamaları yönünde teşvik etmektedir. 44 İsveç’te başarılarıyla sadece Türkiyeli toplulukta değil, İsveç’in genelinde de tanınan değerli isimler bulunmaktadır. Bunların başında da Yeşiller Partisi’nden defalarca parlamentoya girme hakkı kazanmış Mehmet Kaplan gelmektedir. Son seçimlerde Şehircilik ve İskân Bakanlığı’na getirilen Kaplan, ilk yurtdışı gezisini de Türkiye’ye yaparak Kulu’yu ziyaret etmiştir. 45 Aynı şekilde, Süryani kökenli olan ve Mardin doğumlu İbrahim Baylan da Sosyal Demokrat 42 Bu çalışma burada özetlenemeyecek kadar çok kapsamlıdır. Verilere ulaşmak için bakınız: http://www.tiesproject.eu/indexca04.html?lang=se 43 Prof. Dr. Charles Westin’in Stockholm Üniversitesi’nde ( Institutefor Turkish Studies) ‘50th Year of Turkish Migration’ Çalışma Atölyesinde yaptığı konuşmadan alıntıdır. ( 9 Ekim 2015) 44 http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/516/6387.pdf 45 http://www.radikal.com.tr/konya_haber/isvecin_sehircilik_ve_iskan_bakani_kaplan_kuluya_gel ecek-1232382 41 Parti’den seçilerek Enerji Bakanı olmuştur. Yine de, Türkiyeli diasporanın büyüklüğü düşünüldüğünde İsveç’in siyasi platformlarında Türkiyeli vatandaşların yeterince aktif olmadıkları savunulabilir. 2. 2. İsveç’te Türkiyeli Diaspora Yapılanmaları 2. 2. 1. Kulu (Konya) ve İsveç’teki Diaspora Yapılanmasındaki Merkezî Önemi İsveç’teki Türkiye kökenli göçmenlerin büyük bir çoğunluğu Konya ve civarı bölgelerden gelmiştir. Konya ili Kulu ilçesinden gelen göçmenler arasında Kürtler çoğunluğu oluşturmaktadır. Ancak bunların çoğu siyasi olarak aktif olmadığından kendini Kürt olarak ifade etmemekte veya Türk kimliğini bir üst kimlik olarak kabul etmektedir. Buradaki Kürtler siyasi angajmanlardan uzak durmaktadır. Yine de ikinci kuşak ile beraber kendini Kürt olarak ifade eden Kulu göçmenlerinin sayısında ciddi bir artış gözlemlenmektedir. Bu göç dalgasında gözlemlenen önemli bir nokta, bazen bir bölgeden birkaç köy ve semtin topyekûn göç etmiş olması bazen de tüm aile fertlerinin birkaç nesli kapsayacak şekilde toplu olarak İsveç’e yerleşmiş olmasıdır. Bunun sonucunda, Konyalı göçmen kimliğinin İsveç’te en baskın Türkiyeli kimliği olduğu söylenebilir. Durum böyle olunca bölgesel aidiyetler, aile bağları ve sosyal ilişkiler hem siyasi örgütlenme biçimlerine hem de genel olarak dernek kurma aşamalarına yansımıştır. Bunun da ötesinde akrabalık ve hemşerilik bağlarının oluşturduğu kuvvetli kimlik, ideolojik farklılıkların gruplar içerisinde husumet yaratmasını büyük ölçüde engellemiştir (Akış & Kalaylıoğlu, 2010). Gazeteci Atilla Altuntaş’a göre, “İsveç’tekihemen10 Türk’ten 9’u Kululudur.” 46 İsveç’teki Kululular ismiyle hazırlanmış belgeseller de mevcuttur. 47 Bu belgesellerden birinde akrabalardan ve arkadaşlardan duyarak “yatağını sırtlayan yüzlerce Türk köylüsü” diye bahsedilen Kululular şöyle nitelenmektedir: “Daha Türkiye’nin büyük kentlerini bile görmemiş yüzlerce Kululu, o yılların en gelişmiş ve modern başkentlerinden biri olan Stockholm’e 46 http://www.habername.com/yazi-atila-altuntas-kulunun-isvec-ve-turkiye-icin-onemi...2197.htm 47 http://www.kululuyuz.biz/VideoIzle-isvec%E2%80%99teki-kulu-belgeselininin1.bolumunden-4.kesit-906.html 42 gitti.” Bu göçmenlerin dil bilmedikleri ve eğitimsiz oldukları için pek çok zorluk çektikleri sık sık dile getirilmektedir. Kulu-İsveç hattı, ulus-ötesi çalışmalar konusunda araştırmalar yapan akademisyenler için eşsiz bir vaka teşkil etmektedir. Altuntaş İsveç’in Kululular için önemini şöyle anlatıyor: Kulu’da gündemi her zaman İsveç belirler. İlçede yaşayanlar sabah kalktıklarında, bütün plan ve programlarını İsveç’e göre yaparlar. Konuşmaların, sohbetlerin genel içeriği İsveç’le ilgilidir. Kulu’da İsveç sevgisi o kadar büyüktür kiilçenin en büyük parkına, yirmi yıl önce öldürülen İsveç’in efsane başbakanı Olof Palme’nin ismi verilmiştir. Ayrıca buradaki en gözde lokantanın adı da İsveç Lokantası’dır. 48 İsveç Başbakan’ı Fredrik Reinfeldt’in Türkiye gezisinde Kulu’yu ziyaret etmesinden bu ilişkinin ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir. Kulu’da İsveç’tekinden daha az Kululunun yaşadığı bilinmektedir. 49Aslında, Kulu’dan İsveç’e iş ve beyin göçü, İsveç-Türkiye ilişkileri özelinde araştırılması gereken en önemli konular arasındadır. Kulu’nun ikinci nesli İsveç’te büyüyor ve Kulu’da kalanlar da şartlar izin verdiğinde İsveç’e göç etmeyi tercih ediyor. Bu göç dalgasının beyin göçü ile ilişkisi daha ayrıntılı incelenmeyi hak etmektedir zira Kulu halkının İsveç’e göçünün bu ilçe ve çevresi üzerinde uzun dönem etkileri olacaktır. Kululular siyasi olgulardan çok hemşerilik bağlarına önem vermektedir. Örneğin THY uçaklarından birine Kulu isminin verilmesi için başlatılan imza kampanyası başarıyla sonuçlanmış ve İskandinavya’ya sefer yapan THY uçaklarından birine Kulu ismi verilmiştir. 50 Buna ek olarak, İsveç’teki göçmenlerin Kulu’da yaşayan akrabalarıyla aralarındaki dil sorunlarını çözmek amacıyla Kulu’da İsveç dilinin öğretilmesi için bir dil kursu hizmeti bile başlatılmıştır. 51 Bu bağlamda en son gelişmelerden biri deilçede İsveç Fahri Konsolosluğunun büyük bir törenle açılmasıdır. Bunun yanı sıra İsveç 48 http://www.habername.com/yazi-atila-altuntas-kulunun-isvec-ve-turkiye-icin-onemi...2197.htm 49 http://www.youtube.com/watch?v=fwxMpbrc_BU 50 http://kuluhaber.net/haber_detay.asp?haberID=3089&HaberBaslik=thynin-kulu-isimli-ucagiilk-seferini-yapti 51 http://www.internethaber.com/bir-ilce-halki-isvecce-ogrenecek-19512ah.htm 43 vatandaşlığına geçmiş Kululuların yasal haklarını kullanmaları için İsveç seçimlerinde oy vermeleri amacıyla Kulu’da seçim sandığı kurulmuştur. 52 2. 2. 2. Kürt ve Süryani Diasporalarının Sosyal ve Siyasal Faaliyetleri İsveç’teki Kürt göçmenler Türk göçmenlere nazaran daha heterojen bir yapı arz etmektedir. Konya ve civarı bölgelerden ekonomik nedenlerle birinci göç dalgasında İsveç’e gelmiş Kürt grupları mevcuttur. Ancak 1971 sonrasında İsveç’e siyasi nedenlerle göç eden Kürtlerin sayısında bir artış olmuştur. Özellikle 1980’lerin başından itibaren birçok Kürt siyasi nedenlerle İsveç’e göçmüş ve burada mülteci statüsü kazanmıştır (Westin, 2003). Ulus-ötesi alanda “devletsiz diaspora” olarak anılan birçok diaspora grubu gibi, Kürtler de pek çok dernek kurmuş ve seslerini duyurmak için sivil toplum faaliyetlerine yönelmiştir. Kurulan bu dernekler, hem siyasi kurumlar olarak faaliyet göstermiş hem de Kürt kimliğinin korunup yaşatıldığı ve gelecek kuşaklara aktarıldığı mekânlara dönüşmüştür. 1980’lerin başında Kürt Ulusal Birliği adında bir organizasyon kurulmuş ve bu organizasyon İsveç devletince Kürt göçmenleri temsil eden bir kurum olarak tanınmıştır. Bu ve bunun gibi politik imkânlar, İsveç’te Kürt kimliğinin resmen tanındığının belirtisidir. İsveç, hem Kürt kimliğini tanımasıyla hem de sunduğu politik ve kültürel imkânlarla Kürtlere kendilerini ifade etmek için yepyeni bir alan açmıştır. Böylece hem Kürtçenin anadil olarak gelişmesine imkân tanınmış hem de Kürt kimliğinin özgürce ifade edilebildiği bir alan açılmıştır. İsveç’te birçok kurum Kürtçe kitapların basılmasına destek sağlamıştır. Birçok kütüphanede Kürtçe eserlerin bulundurulması sağlanmış, bunun yanı sıra Stockholm’de bir Kürt Kütüphanesi kurulmuştur. Van Bruinessen’in (1994) belirttiği üzere, İsveç Kürtçe edebiyatın yeniden canlandığı yer olmuştur. İlk Süryani dernekleri 1950’lerde Ortadoğu’da gelişen pan-Arabizme karşı bir tepki olarak kurulmuştur. İsveç’teki ilk Süryani derneklerinden biri 1971’de kurulan Süryani Derneği’dir (Rommel, 2011: 852). İlk göçmen çatı derneği1977’de 13 yerel derneğin birleşmesiyle kurulmuştur. Dernek Hujada (Birlik) isimli bir dergi de çıkarmıştır. İsveç’in önde gelen futbol takımlarından birini de Süryaniler kurmuştur (Rommel, 2011). Gaunt (2010:18) ve daha başka 52 http://www.sabah.com.tr/yasam/2014/08/27/isvecteki-secimler-icin-kuluda-sandik 44 birçok akademisyen İsveç’in Türkiye’den gelen kimlik merkezli meselelere sahne olduğunu vurgulamıştır. Ayrı ayrı dernekleşme süreci ve Türkiye’deki siyasi gerilimler sadece derneklerin değil zamanla sosyal etkileşim alanlarının da ayrılmasında rol oynamıştır. Süryani diasporası özellikle son yıllarda Mor Gabriel Manastırı’nın arazisinin hazineye ait olduğu kararını protesto amaçlı çeşitli gösteriler yapmıştır. 53 2.3. İsveç’in Göçmen Derneklerine Dair Politikası ve Kurumsallaşmış Türkiyeli Diasporanın Dernekleri İsveç’teki dernekleri tanıtmadan önce, İsveç’in bu konularda nasıl bir politika izlediği konusuna değinmekte fayda vardır. İsveç’in çokkültürlülüğü resmî politika olarak kabul ettiği 1970’li yıllardan beri göçmenlerin, çoğunlukla etnik nadiren de dinî çizgide örgütlenmeleri teşvik edilmiştir. İsveç, göçmen grupları ortak etnik kimlikleriyle tanımlamış ve sonuç olarak bu gruplara İsveç toplumundaki diğer tüzel gruplar gibi davranmıştır (Soysal, 1994). Göçmen kuruluşları, kültürel miraslarını koruma ve geliştirme anayasal hakkına sahiptir ve bu bakımdan İsveç kuruluşlarıyla aynı statüye sahiptir. Kuruluşlar, demokratik değerlerle (örneğin demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü gibi İsveç temel değerleri) çatışan bir gündeme sahip olmadıkları sürece İsveç devleti tarafından sınırlanmaz veya kısıtlanmazlar (Odmalm, 2004). Bu dernekler, göçmenlerin sosyal ve kültürel alanlara katılmaları için etkili bir araç olarak algılanmaktadır. Ayrıca bu kuruluşlar, oluşumlarından beri İsveç sisteminin tüzel yapısına uyum sağlamışlardır. Alund ve Schierup’a (1991) göre İsveç kamusal hayatın kontrol edilmesi, kurumsallaştırılması ve düzenlenmesi noktasında Batı Avrupa’da büyük oranda başarıya ulaşmış az sayıda ülkeden biridir. Göçmen kuruluşları, resmî organlar olarak farklı etnik grupları temsil etmekteve bunlardan İsveç devleti ile göçmenler arasında köprü olmaları beklenmektedir. Bu sistem, şüphesiz İsveç toplumunda kendi etnik gruplarının “temsilcileri” olarak görülen ulusal çaptaki göçmen kuruluşların oluşmasını güçlendirmektedir (Soysal, 1994). Göçmen elit kesim, İsveç’teki büyük kuruluşların seslerini duyurabildiğinin, gençlerin de buna yönelik hareket 53 http://akunq.net/tr/?p=16297 45 edilmesini desteklediğinin oldukça farkındadır. Daha küçük şehirlerde yerel olarak oluşturulmuş kuruluşlar, İsveç otoritelerinin yanı sıra kendi aralarındaki faaliyetleri geliştiren daha büyük kuruluşların çatısı altında birleşme eğilimi göstermektedir. Ulusal düzeyde çatı kuruluşlar, her biri devlete bağlı olan danışma organları ve danışma meclisleri sağlamaktadır (Odmalm, 2004). İsveç göçmen örgütlerine üç tür destek sağlamaktadır: (i) Bu örgütlerin idari masrafları karşılanır. (ii) Uyum politikalarını destekleyen örgütlere maddi kaynak sağlanır. (iii) Uyum politikalarını geliştirmek için yaratılan projelere maddi destek teklifi yapılır. Bu desteklere ulaşılabilmesi için örgüt üyelerinin çoğunluğunun göçmen nesilden gelmesi, kuruluşun faaliyetlerinin sadece İsveç sınırları içinde yürütülmesi ve ulusal kuruluşların yapılarının örnek alınması gibi kriterler şart koşulmaktadır (Jorgensen, 2009). Üye sayısı da bir başka önemli unsuru oluşturmaktadır; çünkü üye sayısı arttıkça örgüt maddi destek almaya daha uygun bulunmaktadır. Göçmen örgütler, etnik grup olarak tanımlandıklarında ve en az 1000 üyeye sahip olduklarında İsveç devletinden mali destek alabilmektedirler. Bu kriterleri taşıyan örgütler, merkezî plana dâhil edilmekte ve fon şemasından faydalanan diğer İsveç kuruluşları ile eşit olarak görülmektedir (Soysal 1994; Akış & Kalaylıoğlu 2010). Türklerin işte bu çizgide kurdukları dernekler kültürel faaliyetleriyle İsveç’te Türk kimliğinin yaşatılmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Bu dernekler genelde sosyo-kültürel, politik, dinî dernek ve gençlik derneği adı altında faaliyet göstermekte ve aynı zamanda İsveçli siyasi aktörler ile Türk toplumu arasında bir köprü görevi görmektedir. Bu ilişkileri kuvvetlendiren Türk federasyonlarının yanında, bu federasyonlara bağlı onlarca küçük çaplı dernek bulunmaktadır. Örgütlenme biçimleri ise gençlik dernekleri, kadın dernekleri, futbol kulüpleri, öğrenci birlikleri gibi türler göstermektedir. Derneklerin websiteleri ve blogları Türkiyeli toplulukların birbirinden haberdar olmasını sağlamakta ve aralarındaki ilişkileri güçlendirmektedir. Bunların yanında derneklerden bağımsız çalışan ve Türkiye ile İsveç’teki siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmeleri yakından takip eden birçok online haber sitesi de mevcuttur. Bu sitelerin başında İsveç Gündemi, Haber İsveç ve İsveç Postası gelmektedir. Bu tür yayın faaliyetlerine 1979’dan beri Türk İsveç İşçi Dernekleri tarafından 46 yayınlanan Yeni Birlik dergisi eklenebilir. 54 Sosyal medya kanalları arasında ise özellikle Facebook İsveçli Türkler arasında aktif olarak kullanılmaktadır. Birçok Türk derneğinin nihai amacı, İsveç’e uyum sürecindeki sıkıntıları aşmak ve İsveçli yetkililerin dikkatini bu problemlere çekmektir. Bu bağlamda yeni nesillerin eğitim sorunları en çok tartışılan konulardan biridir. Türkiyeli diaspora, İsveç’teki diğer gruplara göre daha düşük bir eğitim düzeyi artışı ve sosyal mobilizasyon göstermektedir. Gençler arasında çetelere katılma, suça bulaşma ve uyuşturucu kullanma oldukça aygındır. İsveç’teki Türkiyeli göçmenler için işsizlik oranı yüzde 15,4’tür. İsveçliler için işsizlik oranının sadece yüzde 4,3 olduğu düşünülünce bu oran ciddi bir probleme işaret etmektedir (Pasetti, 2015). Dernekler bununla ilgili konularda faaliyetlerini sürdürmekte ve İsveçli makamlara Türkiyelilerin sorunlarını iletmektedir. Bu bakımdan büyük bir öneme sahip olan İsveç Türk İşçi Federasyonu, İsveç’te aktif olarak çalışan ve en fazla üyeye sahip ilk on dernekten biri olarak gösterilmektedir (Akış & Kalaylıoğlu 2010). Türk dernekleri arasında tahmin edileceği üzere çeşitli çekişmeler mevcuttur. Ancak bu çekişmelerin ideolojik veya politik bir altyapısı yoktur. Örneğin, ilk Türk federasyonu olan Turkiska Riksförbundet (TRF), uzun yıllar boyunca İsveç’teki Türk topluluğunu temsil etmiş bir örgüttür. Bu federasyonun yöneticilerinin çoğunun Kulu’lu olması ve yönetim kadrosuna Kulu’lu olmayanların alınmaması çeşitli itiraz ve çatışmalara yol açmış ve sonunda 1990’larda ikinci kuşak tarafından yeni bir federasyon kurulmuştur (Baser 2013; Akış & Kalaylıoğlu 2010). Bu yeni federasyon, Svensk-Turkiska Riksförbundet (STRF) adıyla faaliyete geçmiş ve İsveç’e yönelik çalışmalara daha fazla ağırlık vereceğini duyurmuştur. Değinilen iki federasyon da Türkiye’deki herhangi bir siyasi partinin uzantısı değildir. STRF, aynı zamanda İsveç’te ikinci kuşak Türk gençleri tarafından kurulmuş olan gençlik örgütü Turkiska Ungdomsförbundet (TUF)ile birlikte çalışmaktadır. Bu üç önemli örgütün yanında, bir de Turkiska Studentoch Akademiker Föreningen (TSAF) adı altında kurulmuş bir öğrenci derneği bulunmaktadır. Bu dernekler İsveç’teki en aktif dört Türk derneğini temsil etmektedir. Bazı Türk dernekleri bu konuda daha aktiftir ve sadece İsveç’i değil Avrupa’yı kapsayan projelere imza atmaktadır. Örneğin, STRF ve TUF üyeleri Avrupa 54 http://www.trf.nu/yenibirlik/ 47 Birliği’nin çeşitli kurumlarına geziler düzenlemiş ve burada Türkiye’nin AB üyeliği için lobi faaliyetlerinde bulunmuştur. 2011 Nisan ayında 25 kişinin katılımıyla Avrupa Parlamentosu’na bir gezi düzenlenmiştir. İsveç’teki Türk konsolosluğunun da destek verdiği gezi Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğini desteklemek için düzenlenmiştir. İsveç, Avrupa Birliği üyeliği yolunda Türkiye’yi en çok destekleyen ülkelerden biridir. Parlamentoda da aşırı sağcı partiler hariç diğer partiler Türkiye’nin üyeliğini başından beri desteklemiştir. Bütün siyasi aktörlerin genel kanısı Türkiye’nin biran önce Kopenhag Kriterlerine uygun yasaları yürürlüğe koymasıdır (Herolf 2009). Bu hususta göçmen dernekleri bir köprü vazifesi görerek hem İsveç hem de AB kurumlarıyla Türkiye arasındaki iletişim ağını pekiştirebileceği düşünülmektedir. 2. 4. Türkiye’deki Siyasal ve Toplumsal Olayların Diasporaya Yansıması İsveç’teki Türkiyeli göçmenlerin siyasi bağlılıkları da dikkate alınması gereken bir konudur. 1970’lerden sonra göç etmiş sol görüşlü küçük gruplara mensup kişiler dışında İsveç’e Türkiyeli göçü ekonomik nedenlerle ve aile birleşimiyle olmuştur. Bu durum doğal olarak Türkiyeli göçmenlerin siyasi angajmanlarına yansımaktadır. Örneğin ağırlıklı olarak siyasi nedenlerle göç etmiş Süryani ve Kürt gruplara nazaran, Türk topluluğunun İsveç’teki siyasal alanda Türkiye siyasetiyle ile ilgili yaptığı çalışmalar bilhassa son on yıla değin neredeyse yok denecek düzeydedir. Derneklerin büyük b ir kısmın ın İsv eç’e uyum sü reci ile ilgili çalışma yaptığını ve Türkiye’deki siyasi gündemi İsveç’e taşımamaya gayret gösterdiği gözlemlenmektedir. İsveç’teki Türkiyeli diasporası dediğimiz topluluk homojen bir yapı göstermemektedir. Bu yapının içinde farklı siyasi görüşlere sahip pek çok grup ve birey bulunmaktadır. Söz gelimi Gezi Parkı olayları ile ilgili sanal ortamda gelişen sohbetler ve çatışmalar farklı eğilimlerin varlığına dair açık kanıtlar vermektedir. 55 55 Facebook’ta İsveçli Türkiyelilerin üye olduğu gruplardaki tartışma forumları İsveçli Türkiyeli diasporasının ne kadar farklı siyasi duruşlara sahip olduğunu gösterir. Örneğin, Harbigazete İsveç (https://www.facebook.com/isvec.harbigazete?fref=ts) Gezi Parkı olayları sırasında birçok tartışmaya ev sahipliği yapmış bir grup sayfasıdır. 48 1970’lerin başında bir müddet İsveç’te kalan sol görüşlü birçok Türk aktivist, 1970’lerin ortalarından itibaren Türkiye’ye geri dönmüştür. Kalanlar arasında kendini solcu olarak tanımlayan birinci kuşak Türkler, 1980’lerin sonuna kadar çeşitli aktivitelerde bulunmuş; fakat izleyen yıllarda ortak çalışmalar azalmıştır. Bu birinci kuşak göçmenlerden bazılarını İsveç’teki Sol Parti bünyesinde görmek mümkün ancak bu grubun tekil olarak gerçekleştirdikleri diasporik etkinlik yok denecek kadar azdır. İkinci kuşağın ise Türk soluna bağlı örgütlü bir yapısı yoktur. Yani İsveç’te Türkiye’deki siyasi hareketlerin etkisi izleniyor olsa da kurumsallaşmış, Türkiye’deki ana merkezlerin uzantısı hâline gelmiş örgütlü bir diasporalaşma henüz söz konusu değildir. Milli Görüş, Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürkçü Düşünce Derneği vb. yapılanmalar İsveç’te mevcuttur. 2000’li yılların başından itibaren Adalet ve Kalkınma Partisi ve Hizmet Hareketi de İsveç’te etkili olmuştur (Baser 2013; Akış & Kalaylıoğlu 2010). Vatan Partisi ve İşçi Partisi gibi oluşumlar Gezi olaylarından sonra ivme kazanmış, gençlik kolları da faaliyete geçmiştir. Bunların yanında son seçimlerde Halkların Demokratik Partisi de bir atak yapmış ve İsveç’te seçmen tabanını genişletmiştir. Yine de Almanya’da binlerin katıldığı protesto ve destek yürüyüşlerine nazaran bu grupların görünürlük açısından İsveç’teki faaliyetleri oldukça sınırlıdır. İsveç’teki Türk ve Kürt grupların faaliyetleri büyük bir farklılık göstermektedir. Siyasi açıdan mobilize olmamış bir birinci kuşak Türk göçmenlerin aksine, Kürt diasporası başından beri siyasi olarak aktif olan bireylerden oluşmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi, özellikle 1980’lerden sonra İsveç sürgündeki Kürt aydınları ve aktivistleri için bir merkez hâline gelmiştir. İsveç’teki Kürt hareketinin mobilize edilmesi işte böylesi bir profile sahip olan birinci kuşak tarafından gerçekleştirilmiştir. İsveç’teki Kürt diasporası çok güçlüdür ve sesini duyurmak konusunda son derece başarılıdır. Yerel ve ulusal alanda siyasi partilerde son derece aktif Kürt politikacılar bulunmakta ve Kürtlerin sosyal, siyasal ve ekonomik durumlarını sık sık İsveç kamuoyuna taşımaktadır. Kürt kökenli birçok gazeteci, yazar, şair, yönetmen Kürt meselesini dile getiren çalışmalar yapmaktadır. İkinci kuşak da en az birinci kuşak kadar aktif ve Kürt kimliğine bağlı bir profil çizmektedir. Kürt elitlerinin çalışmaları ve dernekler Kürt kimliğinin ve siyasi bilincinin gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir rol oynamaktadır. 49 Burada ortaya çıkan önemli bir nokta, Türkiye’nin İsveç’teki Türk toplumunu diasporalaştırmakta neden geç kaldığı ya da isteksiz davrandığıdır. Bunun en büyük nedenlerinden biri yukarıda değinilen hemşerilik bağı; bir diğeri ise Türkiyeli göçmen topluluğunun Almanya ve Hollanda gibi ülkelere nazaran daha küçük olmasıdır. Başından beri Almanya’daki Türkleri siyasi olarak aktif tutmaya çalışmış olan Türk siyasi aktörleri, İsveç’teki Türk toplumuna neredeyse hiçbir ilgi göstermemiştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri Almanya ve Fransa gibi ülkelerin Türk dış politikasında İsveç’e nazaran daha fazla önem arz etmesidir. İkinci bir neden, İsveç’teki Türk topluluğunun görece küçüklüğüdür. Bunlara bağlı olarak Türkiye’deki birçok siyasi hareket İsveç’teki Türkleri mobilize etmek noktasında önemsenecek bir varlık göstermemiştir (Baser 2013; Akış &Kalaylıoğlu 2010). Türkiye’deki siyasi gelişmelerin Türk derneklerinin ilgi alanına girmesinin özellikle son on yılda ivme kazandığı görülmektedir. Bu değişimin, Türk topluluğunun İsveç’te çok güçlü olan ve giderek ağırlığını artıran Kürt hareketine verdiği bir cevap olduğunu savunmak mümkündür. Türkiye’de özellikle 1980’lerden sonra alevlenen çatışma ortamının da bu ivmeye katkıda bulunduğu muhakkaktır. Yani diğer bir deyişle, Türk toplumundan bazı kişilerin (Kürt diasporasının İsveç’teki ağırlığına ve aktivitelerine karşı) bireysel olarak biriktirdiği tepkiler zamanla kolektif bir hâl almış ve Türk derneklerinin bir tepki ile siyasi ajandalar yaratmasına neden olmuştur. Bu yönde, birçok “teröre hayır” mitingi düzenlenmiştir. Dernekler çıkardıkları dergiler kanalıyla bu konulara değinmiştir. Kürt derneklerine karşı protesto ve eylem düzenleme gibi çabalar içine girilmese de duyulan rahatsızlığın ilk sinyalleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Şimdiye kadar Türk ve Kürt göçmen grupları arasında kolektif boyutlarda şiddet içeren çatışma yaşanmamış olması ilk bakışta Türk ve Kürt diasporaları arasında bir sorun olmadığı izlenimini verebilir; fakat daha yakın bir inceleme yapıldığında iki grup arasındaki ayrışma Türkiye ortamında gözlemlenenden çok daha fazladır. Bu ayrışma zamanla Türk topluluğunun ulus-ötesi bir göçmen grubundan siyasi alanda faaliyet gösteren bir diaspora olma yoluna girmesine yol açmıştır. Nitekim İsveç’teki Türk medyasını konu alan çalışmasında Dr. Altuğ Akın (2006) bu konuya değinmiş ve özellikle 1980’lerin ikinci yarısından itibaren iki grup arasında daha önce olmayan ayrışmaların ortaya çıktığını belirtmiştir. 50 Kürt diasporasına gösterilen tepkinin yanısıra, diasporik bir oluşumun ivme kazanmasını pekiştiren diğer bir olay da Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı’nın İsveç meclisinde kabul edilmiş olmasıdır. 2010 yılının Mart ayında gelişen bu olayın öncesi ve sonrasında Türk dernekleri siyasal aktivizasyon anlamında bir atılım içine girmiş ve İsveç’in siyasi sahnesinde Türkiye’nin çıkarlarını savunan bir lobi grubuna dönüşmüştür. Türkler arasında bir şok etkisi yaratan karar, İsveç meclisinde en çok sol eğilimli partilerden destek bulmuştur. Diasporada ve Türkiye’de birçok gazete ve sosyal medya kurumu bu konuya geniş yer ayırmıştır. Tasarıya karşı düzenlenen protestolar yıllardır devam etmekte ve Türk toplumunun İsveç’le kuruduğu ilişkiye negatif bir etki yapmaktadır. İkinci kuşak özellikle Ermeni Yasa Tasarısı sonrası ciddi bir politikleşme yoluna girmiş; protesto veya imza kampanyası düzenleme ve lobi faaliyetlerinde bulunmaya noktasında çok aktif bir portre çizmeye başlamıştır. Bu iki olgunun, Kürt siyasal hareketinin ve diasporasının yükselişinin ve Ermeni Yasa Tasarısının kabulünün, Türk diasporasının oluşumunda büyük bir etkisinin olduğu ve özellikle ikinci kuşak arasında uzaktan milliyetçiliğin artmasına doğrudan tesir ettiği görülmektedir (Baser, 2014). Türkiye’deki Güncel Olayların Diasporaya Etkisi Son yıllarda siyasi aktivizasyonu artıran önemli olaylar arasında Gezi protestoları ve Türkiye’deki yerel ve genel seçimler başı çekmektedir. Gezi olayları sırasında İsveç’teki Türk topluluğu arasında ayrışmalar ortaya çıktığına daha önce değinilmiştir. Gezi direnişine destek veren grupların yanında karşı protestolar düzenleyen hükümet yanlısı gruplar da bu ayrışmanın temel göstergeleridir. Hükümet yanlısı grupların başında UETD (Avrupalı Türk Demokratlar Birliği) gelmektedir. UETD bu dönemde hem Türkçe hem İsveç dilinde yazılı bir basın açıklaması yapmıştır. 56Gezi protestolarına destek veren gruplar ise İsveçlilerden de yoğun destek görmüş; birçok sivil toplum örgütü ve siyasetçi destek protestolarında hazır bulunmuştur. 57 Yine de şiddet içeren olaylar yaşanmamış ve her iki grup da demokratik haklarını kullanarak birbirini protesto etmiştir. 56 http://www.uetd.se/tr/gezi-parkindaki-eylemler-isvecteki-vatandaslarimizin-tepkisinicekti.html 57 http://everywheretaksim.net/tr/firatnews-gezi-parki-direnisi-stockholmde-tartisildi/ 51 Hem cumhurbaşkanlığı seçiminin hem de genel seçimlerin diaspora ayağı çok sakin bir ortamda gerçekleşmiştir. Yerleştikleri ülkeden ilk defa bu seçimler için oy kullanabilecek olan seçmenler çeşitli gözlemci grupları oluşturmuşlardır. Yine de İsveç’ten her iki seçime de katılım son derece düşüktür. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde katılım oranı sadece % 4.6’dır ve bu beklenenin çok altında bir orandır. Toplam Seçmen Sayısı Toplam Sandık Sayısı 34. 991 50 Sonuçlar Aday Oysayısı Oyoranı Recep Tayyip Erdoğan 736 %51.1 Ekmeleddin İhsanoğlu 470 %32.6 Selahattin Demirtaş 234 %16.2 Toplam 1. 440 %100 Geçersiz 17 Katılım Oranı %4.16 Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu Genel seçimlerde ise katılım oranı %22’yi bulmuş ve HDP birinci parti olmuştur. 58HDP’yi AKParti ve CHP izlemektedir. Toplam 36.040 seçmenden sadece 8.104’ü oy kullanmıştır. Her iki seçimde de katılımın oldukça düşük olmasının belli başlı nedenleri şöyle sıralanabilir:(i) Seçmen ilk defa böyle bir hak kazanmış; daha önce gümrük kapılarında oy kullanabilirken ilk kez bu seçimlerde Stockholm’de kurulan sandıklarda oy kullanabilmiştir. (ii) Kayıt vb. konulardaki bilgisizlik birçok seçmenin oy vermemesine neden olmuştur. (iii) Sandıkların sadece Stockholm’de ve bir günlüğüne kurulması, Malmö ve Göteborg gibi kentlerden Stockholm’e seyahatin zor ve masraflı olması Stockholm dışından gelen seçmenler için caydırıcı olmuştur. Böyle bir sonucu ön gören Türkiyeli topluluğun önde gelenleri ve çeşitli dernekler, Türkiye Büyükelçiliği’ne başvurarak olası sorunu defalarca dile getirmesine rağmen 58 http://www.cumhuriyet.com.tr/genel_secim_2015/yurtdisi/9973 52 olumlu bir cevap alamamıştır. 59 Türkiyeli göçmenlerin Türkiye’deki vatandaşlık haklarından daha iyi yararlanabilmesi için bu uyarılar göz önünde bulundurulmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır. İsveç’te Aktif olan Diaspora Derneklerinin Listesi İsveç’te aktif olan Türkiye Diasporasının sivil toplum örgütlerinden bazıları şu şekilde sıralanabilir: • TRF (Turkiska Riksförbundet / Türk Federasyonu): Merkezi Stockholm’de olan en eski Türk göçmen çatı derneğidir. 1979’da kurulmuş ve 10’u aşkın derneği bir araya getirmiştir. 12.000’den fazla kayıtlı üyesi bulunmaktadır. Etkinlikler düzenlendiğinde katılımcı sayısı çok daha fazla olmaktadır. Üyelerinin büyük bir çoğunluğunu birinci ve ikinci kuşak Kulu’lu göçmenler oluşturur. • STRF (Svensk-Turkiska Riksförbundet / İsveç-Türk Federasyonu): 2003 yılında kurulmuş yeni ve aktif bir çatı örgütüdür. TRF’den bazı anlaşmazlıklar nedeniyle ayrılan bir grup tarafından kurulmuştur. İsveç’te 9 şehirden toplam 15 organizasyona çatı örgütlüğü yapmaktadır. Kayıtlı olarak 4000 civarında üyesi bulunmaktadır. Genelde ikinci kuşak tarafından kurulan ve geliştirilen bu derneğin merkezi Göteborg’dadır ancak başka şehirlerde de şubeleri vardır. • TUF (Turkiska Ungdomsförbundet/ Türk Gençlik Federasyonu): Faaliyetlerine 1983 yılında, TRF derneğinin bir alt grubu olarak başlamıştır. 1995’te TRF’den ayrılmış ve bağımsız bir gençlik derneği statüsüne kavuşmuştur. 7000 civarında kayıtlı üyesi ve İsveç’in 11 şehrinde temsilcilikleri bulunmaktadır. STRF tarafından desteklenmektedir ve iki federasyonun ortak hareket ettiği birçok mesele vardır. Türk siyaseti hakkında eylemler düzenleyen en aktif dernek olsa da, kuruluş amacı itibariyle Türk gençlerinin İsveç’e uyum süreci konularında proje geliştiren ve daha çok İsveç odaklı bir gündeme sahiptir. 59 http://www.50ar.se/isvecte-sadece-tek-gunde-ve-30-sandikta-oy-verilebilecek/ 53 • TSAF (Turkiska Studentoch Akademiker Föreningen / Türk Öğrenciler ve Akademisyenler Derneği): Türk kökenli öğrencileri bir çatı altında toplamak amacıyla 2002 yılında kurulmuştur. Kuruluş manifestosunda siyasi, dinî veya başka bir ideolojik amaca hizmet etmediklerini ve kapılarının herkese açık olduğunu bildirmişlerdir. • UETD (Union of European Turkish Democrats / Avrupalı Türk Demokratlar Birliği): 2013 yılında kurulmuştur. Merkezi Almanya’da bulunan Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD), Avrupa’daki teşkilatlanma çalışmaları çerçevesinde İsveç’te de bir şube açmıştır. İsveç’in yanısıra Almanya, Fransa, Avusturya, Belçika ve Hollanda gibi ülkelerde de faaliyet sürdürmektedir. AKParti Hükümeti’ne yakın olduğunu her fırsatta dile getiren bu örgüt, aynı düşünceleri paylaşan Türk göçmenleri bir çatı altında toplamaktadır. • KRF (Kurdiska Riksförbundet i Sverige / Ulusal Kürt Federasyonu): 1982’de kurulmuş bu federasyon yaklaşık 42 derneğe çatı örgütlüğü yapmaktadır. İsveç’teki en büyük Kürt federasyonudur ve üye tabanı çok geniştir. Kadın ve gençlik örgütleri de bulunan bu örgütün, yaklaşık 9000 kayıtlı üyesi bulunmaktadır. • KR (Kurdiska Radet/ Kürt Konseyi): Kürt Konseyi olarak adlandırabileceğimiz bu dernek de İsveç’te geniş bir üye tabanına sahiptir. KONKURD’e bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren dernek, PKK’ye sempati duymaktadır. 1994’te kurulmuştur ve 20’den fazla küçük çaplı derneğe çatı örgütlüğü yapmaktadır (Jorgensen 2009). • KOMKAR i Sverige (Svensk Kurdiska Arbetarföreningen / İsveç Kürt İşçi Dernekleri Federasyonu) - KOMCIWAN i Sverige (KOMKAR’ın Gençlik Derneği): Almanya’da kurulmuş olan ve Kürt işçileri bir araya getiren ilk dernek olan KOMKAR’ın İsveç şubesidir. 1970’lerde faaliyete başlamış olan bu dernekler, 1976 itibariyle KOMKAR ismini almıştır. Kürdistan Sosyalist Partisi’ne yakın bir siyaset izler. KOMKAR’ın bir alt derneği olan gençlik örgütü KOMCIWAN, birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi İsveç’te de faaliyet göstermektedir. Gençliği yakından ilgilendiren konularda projeler ve seminerler düzenlemektedir. Hem Kürdistan hem de İsveç ile ilgili konuları gündemine almaktadır. 1998’de Stockholm’de kurulmuştur. 54 • KSAF (Kurdiska Studentoch Akademiker Förbundet / Kürt Öğrenciler ve Akademisyenler Derneği):2002’de kurulmuştur. Çok geniş bir üye tabanına sahiptir ve İsveç’te doğan Kürt gençlerinin hem kimliklerine sahip çıkması hem de politik söylemlerden haberdar olmasını sağlayan bir dernektir. İsveç’in genelinde faaliyetler göstermektedir. Neredeyse üniversite olan her şehirde bir temsilciliği vardır. 60 • İsveç Alevi Federasyonu: İsveç’te Alevi Kültür Merkezleri (AKM) beş coğrafi bölgeye ayrılmaktadır: Stockholm, Uppsala, Malmö, Göteborg ve Halmstad. Bu merkezler İsveç Alevi Federasyonu şemsiyesi altında toplanmaktadır. 60 Kaynak: (Baser 2013) 55 BÖLÜM 3 KRONOLOJİ ve MEDYA TARAMASI 3. 1. Kronoloji ve Yöntem Kronoloji, geçmiş olayların gerçek zamansal dizilişinin belirlenmesine ve dönemselleştirilmesine karşılık olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda dünya tarihi, yer bilimleri ve jeolojik dönemler ölçeğinde tarihsel disiplinin bir parçasıdır. Kronoloji, tarih yazmayı ve tarihsel yöntemlerin kullanımını da inceler. Bu bölümde, İsveç’te göçmenlik konusunda yaşanan önemli olaylar, tarihsel gelişimi açısından incelenmiş, gerçek zamansal dilimlere göre ayrılmış ve dönemselleştirilmiş olarak sunulmaktadır. Rapor, 2014 yılına yoğunlaşmakla birlikte İsveç göçmenlik politikalarının gelişimi konusunda da özet bir tarihsel gelişim sunulmaktadır. 3. 2. İsveç’te Göçmenlik Politikaları Kronolojisi 3. 2. 1. Ekonomik Buhran ve Büyük Göç (1850 – 1939) İsveç’ten Amerika Birleşik Devletlerine 1. 5 milyon kişi göç etmiştir. İsveçliler yoksulluk ve dinî zulümden kaçmak amacıyla ülkelerini terk etmek zorunda kalmıştır. Toplam nüfus içinde %20’ye denk gelen bu göç akımının en önemli sebepleri şunlardır: yoksulluk, dinî baskı, gelecek beklentisinin olmaması, siyasi kısıtlamalar, bir macera için özlem ve 'altın ateş' arayışı. Bu dönemde göçmen politikalarından henüz söz edilememesi ve ekonomik buhranın yaşanması (konut sorunları vb.) İsveç’te nüfusun hızlı bir şekilde azalmasına neden olmuştur. 1930’lu yıllardan sonra gelişen demir-çelik sektörü ile iş gücü ihtiyacının artması sonucunda İsveç’ten göç azalmıştır. 3. 2. 2. İşçi İhtiyacı ve Göç Politikalarının Oluşturulması (1940 – 1979) Bu dönemde göç politikası olarak 1960’larda uygulamaya giren çeşitli düzenlemeler ve “milyon programı” ile birlikte göçmen sayısında artış yaşanmıştır. 1960’lı yıllara kadar bir göç politikasının olmaması sonucunda, iş için gelen göçmenler yaşadıkları çeşitli sıkıntılar nedeniyle ülkelerine geri dönmeye başlamıştır. Ülke, 1970’lerde mevzuatın oluşması sonucunda yoğun g öç almaya d evam etmiş v e Türkiye, Avrupa ve Balkan ülkelerinden bu 58 dönemde ciddi bir göç almıştır. İşçi ihtiyacının hızla arttığı bu dönemde göçmen politikası ve hakları da şekillenmiştir. 1968 yılında hayata geçen göçmen kanunu ile İskandinavya dışından gelen göçmenlere farklı sınırlamalar getirilmiştir. 1970'li yılların ortalarında ise göçmenlerin uyumunun artırılmasına yönelik politika hayata geçmiştir. Bu dönemde eşitlik, kültür özgürlüğü ve ortak yaşam anlayışı politika olarak benimsenmiştir. 3. 2. 3. İşsizlik Artışı ve Göçmen Sorunları (1980– 2000) İsveç’te sığınmacıların yükselişi 1980'li yıllarda başlamıştır. İsveç, bu dönemde İranlı, Iraklı, Şilili, Arjantinli, Perulu, Kürt, Türk, Eritreli gibi bölgelerden gelen göçmenler nedeniyle işsizlik ve göç politikalarında sorun yaşamıştır. Bu sorunların sonucunda 1980’li yıllarda mülteciler ile ilgili yasal düzenlemeler hazırlanmıştır. 1990’da mültecilere kısa dönem çalışma hakkı veren mevzuat yürürlüğe girmiştir. Artan göçmen nüfus ile birlikte 2000’li yılların sonunda göçmen politikasında değişikliğe gidilmiş ve göçmenlerin azaltılmasına yönelik düzenlemeler geliştirilmiştir. 3. 2. 4. Çifte Vatandaşlık Hakkı ve İşçi Haklarının Genişletilmesi (2000 – 2005) Bu dönemde istihdam açığını kapatmak için göçmen işçi alımı artmıştır. Avrupa ülkelerinden göçün azalması sonucunda göçmen sayısındaki düşüş ile birlikte artış için diğer ülkelere de yakın politikalar uygulanmaya çalışılmıştır. Ayrıca yetişmiş iş gücü tercihinin öncelikli konu olması İsveç’in göçmen politikasını istihdam ve insan kaynağı merkezinde şekillendirmesine yol açmıştır. İsveç, gelecek ve çeşitlilik olarak adlandırdığı bu dönemin yeni politikalarının sadece göçmenleri değil bütün toplumu ilgilendireceği belirtilmiştir. 2001 yılında uygulamaya giren kanun sayesinde göçmenler çifte vatandaşlık alabilmiştir. 59 3. 2. 5. Güncel Göçmen Politikaları ve Yaşanan Olaylar (2005 – 2014) İsveç Göç Otoritesi, medya raporlarında ortaya çıkan “iltica edenlerin sürgünü, kek ve şampanya ile kutlanmıştır,” haberi sert eleştiriler yöneltilmesine neden olmuştur. (22 Aralık 2005) Kongolu göçmen Nyamko Sabuni (37) İsveç'in ilk siyah bakanı olmuştur. Aile ve kadın namusu adına kızlara yapılan zulüm son yıllarda artan göçmen nüfus özelinde ciddi ve acil bir problem hâline gelmiştir. (20 Mart 2007) El Kaide terör örgütü Irak’ta ABD ile işbirliği yapanlara karşı saldırılar gerçekleşeceğini ve İslam’a zarar veren karikatür ve resimleri hazırlayanlara karşı saldırı yapılacağını belirtmiştir. Ayrıca bu kişileri öldürenler için de ödül konulmuştur. (15 Ekim 2007) Ayrımcılığa karşı yeni yasa ihtiyacı doğması sonucunda İsveç, Fırsat Eşitliği Kanunu ve ayrımcılık karşıtı yasaları çıkarmıştır. Böylece göçmen politikasında daha liberal ve demokrat bir tutum sergilemiştir. (1 Ocak 2009) 16 yaşındaki Iraklı bir göçmenin 300 yıldan fazladır uzmanların çözemediği matematik problemini çözmesi medyada büyük yankı uyandırdı.İsveçli bilim adamının bulduğu bernoulli sayıları açıklamak için basitleştiren bir formül bulan Mohamed Altoumaimi uzmanları şaşırtmıştı. (28 Mayıs 2009) İsveç tutuklusu Pakistanlı Muhammed Ghezali, aralarında Türk ve İsveçlilerin de bulunduğu grupla El-Kaide’ye katılmak üzere iken yakalandı. (28 Ağustos 2009) İsveç’te 6 yıldır yasadışı yaşayan Tesfaldet Tesloy piyango ödülü kazanmak üzere televizyona çıktı ve sınır dışı edilmek üzere yakalandı. Ülkesinin kabul etmemesi üzerine göçmen dairesi ve yetkililer arasında sorun yaşandı. (5 Ekim 2009) İsveçli parlamenterler 1915 yılında Türkiye’de yaşanan Ermeni olaylarını soykırım olarak tanıdı. Türkiye İsveç Büyükelçisini çağırdı ve konu ile ilgili uyardı. Bu karar İsveç içerisindeki Azerbaycan ve Türkiye vatandaşları arasında da ciddi tepkilere yol açtı. (11 Mart 2010) İsveçliler seçim için sandığa gitti. Aşırı sağcıların seçilmesi sonucunda göçmenlik yasası ile ilgili yeni bir yasa oluşturulması konusunda harekete geçildi. (19 Ekim 2010) Danimarka’da Hz. Muhammed için karikatür yayınlayan gazeteye İsveç kökenli dört göçmen saldırıda bulundu. Saldırıyı düzenleyenlerden birisi 60 İsveç’te yakalandı. Yeterli kanıt olmaması nedeniyle Danimarkalı yetkililer bir saldırganı salıverdi. (29 Aralık 2010) İsveç’te yaşayan göçmenler kendi seslerini duyurma mücadelesi sürdürmektedir. Entegrasyonun yasalar ile birlikte kâğıt üzerinde kaldığı ve ilerici toplum içinde göçmenlerin yer almadığına dair olaylar ceyran etmiştir. (16 Haziran 2012) İsveç’te bomba yüklü bir kamyon nükleer santralin yakınlarında bulundu. Patlayıcı için ateşleme sisteminin olmaması nedeniyle tehlike olmadığını belirten yetkililer araştırmalarına devam etmiştir. (20 Haziran 2012) İsveç, ülkede yaşayan yabancı uyruklu çocukların eğitim kalitesinin artırılmasına yönelik 409 milyon kron (62.000.000 $) harcamayı planlamaktadır. İsveç hükümeti giderek artan göçmen nüfus için eğitim desteğini artırmıştır. (12 Eylül 2012) Göçmenler arasında kalifiye iş gücü dahi ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaktadır. Yüksek nitelikli işçiler, özellikle Türkiye, Güneydoğu Avrupa ve Portekiz gibi ülkelerden gelen yabancılar, İsveç’te işyeri ayrımcılığına ve ırkçılığa maruz kalmaktadır. (8 Kasım 2012) Suriyeli mültecilerin sayısındaki artış nedeniyle İsveç göçmenlik sistemi yoğun baskı altına girmiştir. Özellikle İsveç’te konaklama, mültecilere harcanan bütçe ve artan mülteci nüfusu nedeniyle sistem sorgulanmaya başlanmıştır. ( 30 Ocak 2013) Stockholm meclisinin değerlendirmeleri sonucunda ezanın insan hakkı olarak değerlendirilmesi ve üyelerin bu konuda desteği ile ezan Stockholm minaresinde okunabilecektir. Böylece Müslüman kesimdeki hak ihlallerinden biri daha ortadan kalkmış oldu. (22 Şubat 2013) İsveç’te yaşayan göçmenlere karşı artan ayrımcılık sonucunda, Avrupa’da toplumsal entegrasyon ve sosyal adalet politikaları bakımından örnek gösterilen İsveç’in başkenti Stockholm’de önceki gece mülteciler tarafından üç karakol ve bir okul ateşe verilmiştir. (5 Mayıs 2013) Polisin göçmenlere karşı şiddetli davranışı ve bir gencin öldürülmesi, göçmenlerin polise karşı eylemlerini artırmıştır. Polis zor kullanarak bu eylemleri bastırmaya çalışmıştır. (20 Mayıs 2013) Göçmenlerle ilgili yaşanan sıkıntıların ve eylemlerin ekonomik nedenlere ve göçmen politikasına bağlanabileceği belirtilmiştir. Göçmen politikasında 61 kayda değer iyileştirmelerin olmaması ve sosyal yaşamdaki ayrımcı tutum sonucunda eylemler artmıştır. (14 Haziran 2013) Stockholm’de göçmenlerin yaşadığı bölgede 20 araç yakılmıştır. İşsizlerin yoğun olduğu bu bölgedeki iltica politikaları olayların ortaya çıkmasında etkili olmuştur. (6 Ekim 2014) İsveç’te iş verme konusunda ayrımcılık yapıldığı Frida Boisen tarafından dile getirilmiş; söz konusu tutumlara yol açan politikadan vazgeçilmesi gerektiği belirtilmiştir. (27 Ekim 2013) İsveç’te aşırı sağ parti ilk kez meclise girmiş; halk arasında bunun bir göstergesi olarak ırkçı saldırılarda da artış gözlemlenmiştir. (21 Mayıs 2014) İsveç Birleşmiş Milletler Derneği, artan ırkçılık olayları ve göçmenlere karşı ayrımcı tutuma karşı tepki göstermiştir. (16 Haziran 2014) Artan göçmen nüfusla birlikte işsizlikteki artış ve göçmen politikalarındaki radikalleşme sonucu İsveç’te iş gücünde ayrımcılık artmıştır. Suriye göçmenleri nedeniyle tüm Avrupa ülkelerinde artan göçmen sayısı işsizlik verilerine de yansımıştır. (15 Eylül 2014) Malmö’de yapılan eylemler ve giderek radikalleşen göçmen politikaları, seçimlerde etkili olacaktır. (11 Ekim 2014) Göçmenlere karşı olan demokratların oylarının artması ve buna yol açan olaylar ulusal ve uluslararası basında yer almıştır. (14 Aralık 2014) Malmö’de iki aracın patlaması sonucunda maddi hasar meydana gelmiştir. Bu bölgede Irak ve balkanlardan gelen göçmenler yoğun olarak yaşamaktadır. (20 Aralık 2014) İsveç’te İslamofobinin artması sonucunda cami kundaklama olayları yaşanmıştır. Camilere yapılan bu saldırı sonucunda yaralanmalar olmuş; tüm bunlar Müslüman topluluğu arasında tedirginliğe yol açmıştır. (25 Aralık 2014) İsveçli demokratlar ve solcular göçmen yasası konusunda anlaşma sağlamıştır. Bu kapsamda göçmen politikalarında işbirliği yapılmasına karar verilmiştir. (27 Aralık 2014) 62 3. 3. Medya Taraması 3. 3. 1. Literatür Ülkeler ve iletişim politikaları açısından medya takibi teknolojinin de gelişmesi ile birlikte önem kazanmış; son dönem sosyal medya ve dijital medyanın yaygınlaşması sonucunda medyada içerik oluşturma, izleme ve takip etme anlayışında büyük bir değişim yaşanmıştır. TV, radyo ve gazete gibi basılı, görsel ve işitsel medya izlemesi; medya kaynaklarının içeriğinin okunması veya dinlenmesi, kaydedilmesi ve belirli anahtar kelimeler ile arşivlenmesi yoluyla yapılmaktadır. Son dönemde yaygınlaşan dijital medya sayesinde arşiv ve arama kolaylığı medyada söz gelimi herhangi ülkeyle ilgili haberlerinin taranması ve izlenmesine yönelik farklı yöntemler bulunmaktadır. Bu çalışmada medya araştırması aşağıdaki yöntemler aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. 3. 3. 2. Medya Araçları ve Yöntem Medya araçları olarak iki yöntemden yararlanılmıştır: a) Görsel ve İşitsel Medya: Radyo ve televizyon kanallarının takibi için arşiv niteliğinde ilgili kayıtlara ancak online olarak ulaşılabilmektedir. Radyo ve TV yayınlarının sayısının oldukça yüksek olması nedeniyle İsveç’le ilgili işitsel ve görsel yayınlara internet üzerinden erişim sağlanmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda ulusal ve uluslararası basında yer alan haber niteliğindeki yorum, röportaj ve program videolarına ulaşılmaya çalışılmıştır. b) Dijital (Elektronik) Basın ve Sosyal Medya: İsveç ile ilgili medya ve haber izlenmesi sürecinde arama profili ve arama terimleri, anahtar kelime veya kelime öbekleri kullanılmıştır. Söz konusu anahtar kelimeler: “Göçmenler, yabancılar, azınlıklar, İslam, Türkiye, Türk, Kürt, Süryani, Entegrasyon, İslamofobi ve Cami” terimleriyle sınırlanmıştır. Bu anahtar sözcüklerden birini içeren web sayfaları, makaleler, haberler, video 63 yazıları veya RSS tespit edilmiş ve haber metinleri incelenmiştir. İsveç medya taraması sürecinde yerel, ulusal ve uluslararası basında çıkan haberler incelenirken tiraj (kullanıcı kitlesinin fazlalığı) ve etki değeri ile haberin önem sıralaması yapılmış ve önceliğe göre rapora eklenmiştir. Detay olarak haber ile ilgili tarih, başlık, konu ve kaynak bilgisine yer verilmiştir. Söz konusu medya taraması çalışmasında 2012 - 2014 yılları arasında anahtar kelime, etkinlik, basın bülteni ve makale bazında da araştırma yapılmıştır. Haber başlığı ve içeriğine göre filtre kullanılmıştır. Arama kriterleri sonucunda ulusal ve uluslararası medyada yayınlanmış haberlerin fazla olması nedeniyle bahsi geçen arama kriterlerine ek olarak haberlerin içerik niteliğiyle ilgili değerlendirmelerde de bulunulmuştur. Haberler, yaşanan olayların ve alınan kararların İsveç’teki Türkiye diasporasına etkisine göre seçilmiştir. Medya taraması araştırma sürecinde elde edilen veriler; 2012 - 2014 yılları arasında temel hak ve özgürlükler, göç ve sığınma gibi konularla ilgili olayların kronolojisinin çıkarılması için kaynak olma niteliğindedir. 64 2012 – 2014 İSVEÇ MEDYA TARAMASI 5 Aralık 2014 11 Aralık 2014 14 Aralık 2014 25 Aralık 2014 28 Aralık 2014 TARİH BAŞLIK KONU KAYNAK İsveç göç tartışmalarından kaçamamaktadır. İsveç'in uyguladığı demokrat göç politikalarına karşı tepkilerin tartışılmasından kaçınılmayacağı ve üniversite eğitimi ile işsizlik gibi konularda araştırmalar yapılması gerekliliği belirtilmiştir. TheLocalSe İsveç’te göç tartışmaları arasında cami saldırısı, 5 kişiyi yaraladı Göç tartışmaları sürerken camiye yapılan saldırı sonucunda 5 kişinin yaralandığı belirtilmektedir. Euro News Anti-Göçmen Demokratlar’ın Yükselişi Yapılan seçimlerde, göçmenlere karşı olan demokratların oylarının artışı ve bu artışa sebep olan etkenler vurgulanmıştır. TheGuardian İsveç’teki göçün tarihsel gelişimi İsveç göçmen tarihi ile ilgili makale yayınlanmıştır. TheGuardian İsveç’in göçmen politikası Suriye mültecileri ile test ediliyor Suriye göçmenlerinin sayısı ve bunun ülkeye etkisi dolayısıyla İsveç’in göçmen politikasının test edildiği haberi yayınlanmıştır. Wbur 65 http://www. thelocal. se/20141228/swedencant-avoidimmigration-debateanalysts http://www. euronews. com/embed/293534/ http://www. theguardian. com/world/2014/dec/1 4/sweden-democratsflex-muscles-antiimmigrantkristianstad http://gu. com/p/444zz/sbl http://www. wbur. org/npr/368640533/s wedens-tolerance-istested-by-tide-ofsyrianimmigrants?ft=nprml 11 Ekim 2014 14 Ekim 2014 14 Ekim 2014 21 Ekim 2014 22 Ekim 2014 Şüpheli İlişkiler Irak ve Suriye’den göçen 100 binin üzerinde Kürt kökenli sığınmacının göçü ile ilgili şüpheli durumların olduğu belirtilmiştir The Economist http://www. economist. com/blogs/pomegrana te/2014/09/islamicstate-turkey-andsyria-s-kurds İsveç’teki aşırı sağcıların kazanması sonucunda göçmenler dehşete düştü Avrupa’da artan ırkçılık ve İslamofobi’ye paralel olarak İsveç’te de seçimlerde aşırı sağcıların kazanması sonucunda Müslüman toplumu endişeye kapılmıştır. Aljazeera Türkiye kökenli İsveç bakanı İslamcıların kabineye girmesini değerlendirdi Mehmet Kaplan, İsveç’te İslam şemsiyesi altındaki toplumun temsilcisi olarak kabinede yer aldığını ve bunun farklı milletlerden oluşan Müslüman topluluğu için önemli olduğunu belirtti. Algemeiner http://www. algemeiner. com/2014/10/21/swed ish-pm-under-fire-forappointing-islamistto-cabinet/# Müslüman Bakan gizli ajandası olmakla suçlanıyor Sosyal demokrat politikacı Nalin Pekgül, Bakan Mehmet Kaplan’ın gizli bir ajandası olduğunu ve yapmış olduğu çalışmaların göçmenler ve Müslüman toplumu için fayda sağlamadığını belirtti. TheLocal http://www. thelocal. se/20141014/formerswedish-mp-callsminister-an-islamist Malmö’deki göçmenlerin seçim üzerinde etkisi Malmö’de yapılan eylemler ve göçmen politikalarına karşı duruşun seçimlere etkisi üzerine yapılan analiz paylaşılmıştır. Financial Times http://www. ft. com/cms/s/0/fada2fde3989-11e4-93da00144feabdc0. html#axzz3wBnWi3Ln 66 http://www. aljazeera. com/indepth/features/ 2014/09/swedenimmigrantsdismayed-far-rightgain201492172148992275 . html 15 Eylül 2014 9 Eylül 2014 18 Ağustos 2014 13 Ağustos 2014 8 Ağustos 2014 16 Haziran 2014 Göçmenlerin üzerinde İsveç Soğukluğu Artan işsizlik ve göçmen sayısına dair analizlerin yer aldığı bu haberde politikalar, istatistikler ve işsizliğe dair riskler paylaşılmıştır. Bloomberg http://www. bloombergview. com/articles/2014-0915/sweden-s-chill-onimmigration Nazizm ve Irkçılık İsveç’te Hiç Bu Kadar Çoğalmamıştı Aşırı Sağ Parti İsveçli Demokratların da (Sveriges Demokraterna) etkisiyle İsveç’te Nazizm ve ırkçılık hızla yükselmeye başladı. NYHETER 24 http://nyheter24. se/debatt/776724nazism-och-rasismar-storre-annagonsin-i-sverige İsveç ile Türkiye arasında sağlık anlaşması İsveç’te yaşayan Türklerin sağlık sektöründen beklentileri Sağlık Aktüel http://www. saglikaktuel. com/haber/isvec-ileturkiye-arasindasaglik-anlasmasi41224. htm Aydınlık gazete İsveç’te göçmen kanunları http://www. aydinlikgazete. com/dunya/isvectegocmen-kanunlarih48380. html İsveç ve Çok Kültürlülük (Multikulturalism) Mülteci çocuklarla yapılan çok kültürlülük ve ırkçılık üzerine bir çalışma Göteborg Üniversitesi İsveç Birleşmiş Milletler Derneği, Artan Irkçılık Konusunda İsveç’i Uyardı Irkçı örgütlerin ve nefret suçlarının sayısının korkutucu ülke tarihinde hiç görülmemiş bir seviyeye ulaşması İsveç Birleşmiş Milletler Derneği’nin tepkisine yol açmıştır. Exponerat 67 http://www. uppsatser. se/uppsats/6a47885d7f/ http://www. exponerat. net/fnvarnas-for-sverigesokade-rasism/ 9 Haziran 2014 21 Mayıs 2014 19 Mayıs 2014 12 Nisan 2014 17 Mart 2014 5 Mart 2014 HABER İsveç’te Milliyetçilik ve Yabancı Düşmanlığı İsveç’teki Türk Ayrımcılığı Göçmenlere Karı Irkçı Saldırılar İsveç’te Yükselişe Geçti Aşırı sağ parti ilk kez İsveç’te parlamentoya girdi ve ırkçı saldırılar arttı. Euro News http://www. euronews. com/2014/05/21/racis t-attacks-onimmigrants-on-therise-in-sweden/ Stockholm Sendromu Göçmenlerin refah devleti İsveç’i nasıl değiştirdiğine dair bir analizdir. Foreignaffairs https://www. foreignaffairs. com/articles/westerneurope/2014-0519/stockholmsyndrome Partiler Göçmen Politikası hakkında ne düşünüyor? Seçime giren partilerin göçmen politikaları hakkında görüşlerinin paylaşıldığı haberdir. Partiler politikaları hakkında kısa bilgiler vermiştir. RadioSweden http://sverigesradio. se/sida/artikel. aspx?programid=205 4&artikel=5832906 İsveç’te Yaşayan Türkler Türkiye’den İsveç’e Göç eden Türkler hakkında bilgi verilmektedir. Gazete Bilkent http://www. gazetebilkent. com/2014/03/17/isvec te-yasayan-turkler-1/ Büyükelçi Kaya Türkmen: İsveç’teki Türkler Güzel Bir Entegrasyon Örneği Gösteriyorlar Büyükelçi Türkmen, İsveç’teki Türk topluluğunun çok iyi bir uyum örneği gösterdiğini ifade etmektedir. ZAMAN Iskandinavya http://iskandinavya. zaman. com. tr/iskandinavya/news Detail_getNewsById. action?newsId=10768 http://www. haber. dk/?p=13742 68 İsveç İslam Federasyonu'nun (SMF) ikincisini düzenlediği koruyucu aile hizmeti konusundaki seminerde Stocholm'ün Botkryka ilçesinde oturan Müslüman aileler bilgilendirildi. Habername İsveç'te cami kundaklandı: 5 yaralı İsveç’te İslamofobinin yükselişi CNN TURK http://www. cnnturk. com/haber/dunya/isve cte-camikundaklandi-5-yarali İsveç’e Göçün Kısa Tarihçesi İsveç’te göç TheGuardian http://www. theguardian. com/news/datablog/2 014/dec/11/a-briefhistory-ofimmigration-insweden-democratselection Sweden passeslawtocriminali ze anycriticism of immigration 2014 sonrasında İsveç'te etkisi insanların göç veya sorunu çözmek için siyasetçilerin isteksizliğine rağmen yeni bir yasa gelecektir. Spesia http://speisa. com/modules/articles/i ndex. php/item. 122/sweden-passeslaw-to-criminalize-anycriticism-ofimmigration. html 23 Ekim 2013 İsveç’in Suriyeli Mülteciler için Önerisi İsveç, AB ve diğer Avrupa ülkeleri için Suriyeli mülteci krizinin çözümü için öneride bulunmuştur. BBC http://www. bbc. com/news/worldeurope-24635791 14 Haziran 2013 İsveçli İsyan: Gerçekte Ne Oldu? İsveç’te yaşanan çeşitli isyanları göçmen politikalarına ve ekonomik nedenlere bağlıyor ve analizde bulunuyor. Economy http://www. newstatesman. com/economics/2013/ 06/swedish-riotswhat-really-happened Aralık 2013 11Aralık 2014 25 Aralık 2014 29 Ocak 2014 İsveç'te Türkler Koruyucu Aile Sıkıntısı Yaşıyor... 69 http://www. habername. com/haber-isvecteturkler-koruyucu-ailesikintisi-yasiyor... 95925. htm 5 Mayıs 2013 12 Mart 2013 Eylemler sonucunda çıkan yangınlarla birlikte birçok maddi hasar meydana geldi. The Economist http://www. economist. com/news/europe/215 78725-scandinavianidyll-disrupted-arsonand-unrest-blazingsurprise EXPRESS İsveç Yandığına göre, Göç Politikasını Yeniden Gözden Geçirmenin Vakti Geldi. Göçmenlerin hâkim olduğu Husby bölgesinde polisin 69 yaşındaki bir yabancıyı ateş açarak öldürmesi bölgedeki bir çok göçmeni ayağa kaldırdı. Polis ve göçmenler arasında yaşanan gerginlikler sonrası, bir grup göçmen bölgedeki araçları yaktı. İsveç'teki Türkler Tedirgin! İsveç'te bir göçmenin polis tarafından vurulmasıyla patlak veren olaylar Türklere ait camilerde cuma namazının ardından okunan bildiriyle kınandı. İsveç'te son yıllarda gözle görülür şekilde yabancılara karşı ayrımcılık ve umursamazlık yaşandığını vurgulayan Türkler, tedirgin. CNN TURK İsveç’te Göçmen İsyanı Avrupa’da toplumsal entegrasyon ve sosyal adalet politikaları örnek gösterilen İsveç’in başkenti Stockholm’de önceki gece üç karakol ve bir okul ateşe verildi MILLIYET Müslüman Karşıtı Ayrımcılık İsveç'te “Çok Yaygın” İslamofobinin artması ve Müslümanların tepkisi LOONWATCH 5 Mayıs 2013 26Mayıs 2013 1 Haziran 2013 Yanan Sürpriz 70 http://www. express. co. uk/comment/expressc omment/402693/AsSweden-burns-is-ittime-to-rethink-ourimmigration-policy http://www. cnnturk. com/2013/guncel/05/2 5/isvecteki. turkler. tedirgin/709362.0/ http://www. milliyet. com. tr/isvec-tegocmenisyani/dunya/detay/17 13754/default. htm http://www. loonwatch. com/2013/03/antimuslimdiscrimination-toocommon-in-sweden/ 12 Mart 2013 13 Mart 2013 22Şubat 2013 İsveç ve Türkiye arasındaki ortaklığı pekiştirmek ve geliştirmek için anlaşma imzalandı. EuropaPortalen Türkiye’nin AB’deki En Yakın Dostu: İsveç Avrupa Birliği müzakerelerinde Türkiye’ye en çok destek veren ülke İsveç. NA ÅSIKT İsveç, Stockholm’da Ezana İzin Verdi. Meclisin değerlendirmeleri sonucunda ezanın insan hakkı olduğu vurgulanmıştır. Üyelerin de bu konudaki desteği ile ezan Stockholm minaresinde okunabilecektir. Hurriyet Daily News Girdisi ve Çıktısı Hükümet, milyon işçi göç politikasına karşılık politikalar hakkında değerlendirmelerde bulunulmuş ve mevcut durumu tartışılmıştır. 2 Şubat 2013 İsveç Türkiye ile Olan ilişkilerini Derinleştiriyor 27 Ekim 2013 İsveç Irkçı Bir Ülke “Dünyada yabancı göçmenlere en az işveren ülke İsveç. Biz İsveçliler kişilerin renklerine göre iş veriyoruz. Artık renk körü bir ülke olmanın vakti geldi. ” Frida Boisen 71 http://www. europaportalen. se/2013/03/sverigefordjupar-relationenmed-turkiet http://na. se/asikt/ledarkronika/l arsstroman/1. 2006052-turkietsbasta-kompis-ieuropa http://www. hurriyetdailynews. com/sweden-allowscall-to-prayer-fromstockholm-minaret. aspx?pageID=238&n id=41669 The Economist http://www. economist. com/news/specialreport/21570836immigration-andgrowing-inequalityare-making-nordicsless-homogeneousins-and EXPRESSEN http://www. expressen. se/gt/kronikorer/fridaboisen/frida-boisensverige-ar-ettrasistiskt-land/ 30 Ocak 2013 28 Aralık 2012 8 Kasım 2012 Suriyeli mültecilerden dolayı baskı altında olan İsveç mülteci sisteminde revizeler yapılmıştır. İsveç: Müslümanlar Kalabilir Ama Hıristiyanlar Sınır Dışı Edilecek İsveç yasalarına, insan hakları değerlerine ve entegrasyona uyum gösteremeyen Müslüman sığınmacıların kalabileceğini belirtirken Hristiyanları sınır dışı etmektedir; toplumda buna karşı tepkiler üzerine bir yazı. Kalifiye Göçmenler İş Ayrımcılığıyla Karşı Karşıya Yüksek nitelikli işçiler, özellikle Türkiye, Güneydoğu Avrupa ve Portekiz gibi ülkelerden göçmenler İsveç'te iş ayrımcılığına ve ırkçılığa maruz kalmaktadır. SwissInfo Göçmen Örgütlerinin Rolü Son yıllarda sivil toplum örgütleri ve kuruluşları giderek daha önemli bir rol oynamaktadır. Göçmenlerin kurduğu ya da bunlarla ilgilenen örgütler üzerine yürütülen bu akademik çalışma; örgütlerin sosyal açıdan, network ve politik etki açısından önemi üzerinde durmaktadır. MalmöUniversity News 22 Ekim 2012 13 Ekim 2012 Fox News İsveç Göçmenlik Sistemi Baskı Altında Yeni Model İsveç göçmenlere yönelik politikalarıyla yeni bir model oluşturmaktadır. Yüz farklı ülkeden gelen göçmenlerin bulunduğu ülke, ekonomik ve kültürel yaklaşımını buna göre düzenlemiştir. 72 http://www. foxnews. com/world/2013/01/3 0/swedenimmigration-systemunder-strain-fromsurge-in-syrianrefugees/ TheMuslimIssue https://themuslimissue . wordpress. com/2012/12/28/swed en-muslims-can-staybut-christians-will-bedeported/ http://www. swissinfo. ch/eng/despitediplomas_qualifiedimmigrants-face-jobdiscrimination/33918 926 https://www. mah. se/english/News/News -2012/Newdissertation-on-therole-of-immigrantorganisations-/ Economist http://www. economist. com/node/21564412 08 Ekim 2012 12 Eylül 2012 11 Eylül 2012 21 Ağustos 2012 20 Ağustos 2012 İsveç ve Danimarka’da son 14 yılda Müslüman Nüfus İkiye katlandı. Avrupa Ülkelerinin Müslümanlara karşı ayrımcı tutumuna rağmen artan Müslüman nüfusu vurgulanmıştır. Bu artışın otoritelerin tahminlerinin ötesinde olduğu belirtilmektedir. Europe News İsveç Göçmen Öğrencilere Desteğini Artırdı. İsveç yabancı uyruklu çocukların eğitimini desteklemek için 409 milyon kron ( 62.000.000 $ ) harcamayı planlamaktadır. Giderek artan göçmen nüfusa paralel olarak eğitim desteği de artmıştır. TheLocal Göçmen Ailelerin Farklı İş Bulma Yöntemleri Türkler, Kürtler ve Suriyeliler açısından farklı iş bulma yöntemlerine dair değerlendirme yapılan bir makaledir. LinköpingUniversity İsveç Daha Az Sarışın Olacak Artan göçmen nüfusuna ve bunun ülke genelindeki oranına dikkat çeken yazıda; İsveçlilerin artan yaş ortalaması ve çalışan genç nüfusa ihtiyaç duyulması nedeniyle değişen göç politikaları ile birlikte değişen İsveç profiline değinilmektedir. Business Insider İsveç’teki tecavüz suçluları İsveç’te tecavüz suçlularının %77’sinin Müslüman olması ve genel nüfus içerisinde de %5’e denk gelmesine yönelik ciddi bir analizin raporudur. 73 http://en. europenews. dk/MuslimPopulation-inSweden-andDenmark-Doubled-in14-Years-79292. html http://www. thelocal. se/20120912/43182 http://www. liu. se/forskning/forskning snyheter/1. 362310?l=en http://www. businessinsider. com/sweden-politicsimmigration-andpopulation-ageingpresent-policychalleng-2012-8 TheMuslimIssue https://themuslimissue . wordpress. com/2012/08/20/theliving-hell-forswedish-women-5muslims-commitnearly-77-6-of-allrape-crimes/ 16 Haziran 2012 10 Haziran 2011 19 Ocak 2012 2012 Göçmenler İsveç'te kendi sesini bulmak için mücadele etmektedir. Entegrasyonun kağıt üzerinde kaldığı ve İsveç’teki ilerici toplum olarak göçmenlerin yer almadığına dair bir haberdir. The Star Suriyeli mülteciler Türkiye’nin de izni ile kalacak yeni yer arıyor. Suriyeli Göçmenlerin İsveç İstanbul Konsolosluğu ile görüşüp mülteci olarak İsveç’e geçilmesi konusu görüşüldü. SverigesRadio Türk Göçmenin ölümü nedeniyle İsveçli gözaltında Yüzlerce gösterici geçen yaz gözaltında iken ölen Türk göçmenin esrarengiz ölümü hakkında soruşturması eylemler ve gösterilere neden oldu. International Business Time İsveç ve Türkiye’de yasayan çocukların eğitime olan katkı ve etkileşimine Pedagogların Bakışı İki ülke, İsveç ve Türkiye'deki anaokulları karşılaştıran bir çalışma. Eğitimdeki benzerlikler ve farklılıklar. Buna dayalı olarak çocukların etkileşimleri. Uppsatser 74 http://www. thestar. com/news/world/2012 /06/16/immigrants_str uggle_to_find_their_v oice_in_progressive_s weden. Html http://sverigesradio. se/sida/artikel. aspx?programid=205 4&artikel=5186674 http://www. ibtimes. com/protestersquestion-deathturkish-immigrantswedish-policecustody-397934 http://www. uppsatser. se/uppsats/d28fa852f5 / BÖLÜM 4 SAHA ÇALIŞMASI VERİLERİ 4. 1. Saha Çalışmasının Kapsamı ve Yöntemi Projenin önemli safhalarından biri olan saha çalışmaları kapsamında Türkiye ve İsveç’te göçmenlerin yaşadığı şehirler dikkate alınarak, göçmenler ile yerinde görüşmeler yapılmıştır. Türkiye’den farklı tarihlerde göç etmiş ve farklı etnik kimliklere sahip bireyler göç ettikleri ve yaşadıkları yerlerde ziyaret edilmiş; göçmenlerin sorunlarının ve çözüm önerilerinin yerinde tespit edilmesi yoluna gidilmiştir. Araştırmanın bu kısmında yöntem olarak yarı-yapılandırılmış görüşmeler ve odak grup toplantılarından yararlanılmıştır. Saha çalışması sırasında yapılan odak grup toplantılarına; ideolojik, etnik ve dinî ayrım gözetilmeksizin her kesimin üye olduğu dernek ve STK temsilcileri çağrılmış; böylelikle mümkün olduğunca farklı kitlelere ulaşmak, objektif bir değerlendirme yapmak amaçlanmıştır. Bu kapsamda Konya-Kulu, İsveç Stockholm ve Lund’da yapılan ilgili görüşmeleri dört ana başlık altında incelemek mümkündür. Bunlar; (i) Siyasal Hak ve Özgürlükler (ii) Dinî ve Kültürel Hak ve Özgürlükler (iii) Eğitim Hakları (iv) Örgütlenme Hakları 4. 2. Siyasal Hak ve Özgürlükler Siyasal hak ve özgürlükler bağlamında İsveç pek çok Avrupa ülkesine model olacak bir konumdadır. İsveç, dileyen herkesin örgütlenme hakkına sahip olduğu ve örgütlenmenin devlet tarafından teşvik edildiği ülkeler arasında yer almaktadır. Fakat demokrasinin gereklerinden biri olan örgütlenme, göçmenler için gerekli koşulların sağlanmasının ardından mümkün olabildiği için Türkiye’den göç eden nüfusun ilk yıllarda güçlü bir örgütleneme gerçekleştiremediği görülmektedir. Bu bağlamda, 1960-1980 arasında göç eden nüfus ekonomik nedenlerden dolayı önemli bir siyasi yapılanma ve örgütlenme gerçekleştirememiştir. Ancak 1980’lerden sonra ekonomik anlamda güçlenen göçmenler farklı alanlarda faaliyet gösteren birçok STK kurmuş ve farklı partilerde görevler almaya başlamıştır. Türkiye’den göç edip daha sonra milletvekilliği ve bakanlık gibi üst derece görevlerde bulunanların yanında yerel yönetimlerin farklı basamaklarında görev alan pek çok göçmen bulunmaktadır. 76 Ancak, saha çalışmaları kapsamında yapılan toplantılarda katılımcılar milletvekili olan yabancı kökenli göçmenlerin siyasi arenada yer almasına rağmen İsveç’te genel olarak yabancıların siyasi katılımlarının resmî olmayan görünmez bir kota ile engellendiği konusunda fikir birliği göstermiştir. Bu noktada katılımcılar; göçmenlerin siyasi katılımının düşük olmasının sadece bu görünmez kota ile ilgili olmadığını, özellikle birinci ve ikinci kuşak göçmenlerin kendilerini İsveç toplumuna ait hissetmedikleri için katılım noktasında isteksiz davrandığını belirtmiştir. Katılımcılar, “İsveç’e ait hissetme” konusunda üçüncü kuşak gençlerin daha olumlu bir bakış açısına sahip olduğunu ancak genel aile yapısından etkilendiklerinden bu kuşağın da siyasi katılım konusunda isteksiz davrandığının altını çizmiştir. Katılımcılara göre,“İsveç’e aitlik” hissi geliştirme konusunda görülen eksikliğin en önemli nedenleri; göçmenler ile İsveçlilerin farklı yerleşim yerlerinde ikamet etmeleri, İsveçlilerin göçmenleri dışlamaları ve ne olursa olsun onları ikinci sınıf vatandaş olarak görmeleridir. Göçmenlerin kendi kimlikleri ve kültürleriyle yaşamaya devam etmelerinin bu ayrımı ortaya çıkardığı; İsveçlilerin kültürüne uygun olarak yaşamayı seçenlerin bu ayrımdan etkilenmediği de belirtilmiştir. İsveçlilere ait “İsveçli olmayanların hepsi yabancıdır,” algısının Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Avrupa Birliği (AB) sürecinden sonra değişerek “Avrupalı olmayanlar yabancıdır,” şeklinde değiştiğini ifade eden katılımcılar, İsveç’te yaşayan Finlandiyalar ile İsveçlilerin iç içe yaşamalarını ve Finliler için böyle bir ayrım olmamasını değişen bu algıya örnek olarak vermişlerdir. Katılımcılar bu noktada, Avrupa dışından gelmiş olan Müslüman göçmenler için bu ayrımın ortak olduğunu, Kürt ve/veya Türk olmanın bu durumu değiştirmediğini, Müslümanlara karşı bu ayrımın her zaman gündeme geldiğini ifade edilmiştir. Türkiye’den göç eden nüfusun İsveç’te yaşayan göçmenler içinde sayısal olarak 15-16. sıralarda yer aldığını belirten katılımcılar, bu orana rağmen İsveçlilerin “yabancı kimdir” sorusuna ilk olarak “Türkler” şeklinde cevap verdiğini ifade etmişlerdir. Ayrıca, şu an milletvekili olan İbrahim Bayram’ın Süryani kökenli olmasına rağmen İsveçliler tarafından Türk olarak bilinmesinin İsveç’te yaşayan Türkiyeli göçmenlerin siyasi ve sosyo-kültürel açıdan tanınırlığının yeterli olmadığına işaret ettiği belirtilmiştir. 77 Katılımcılar İsveçlilerin “Türk” ve “Kürt” ayrımı yapmadan İsveç’te yaşayan ve Türkiye’den göç eden tüm göçmenleri “Türk” olarak nitelendirilmesinin İsveçlilerden çok T.C.devletinin özellikle uyguladığı ve T.C. sınırları içinde yaşayan tüm farklı kimlikleri “Türk” olarak kabul etmesinden kaynaklandığını belirtmişlerdir. Toplantıda katılımcı gruplardan bir diğeri tartışılan bu mevcut durumu farklı bir açıdan değerlendirmiştir. Avrupalıların semboller ile düşündüğünü belirten katılımcılar, bu sürecin Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzandığını ve Avrupalıların (İsveç dâhil) Türkleri “Avrupalı olmayan, bize benzemeyen, bizim savaştığımız ve bizim dışımızda olan” şeklinde değerlendirdiğini, asıl sorunun “Müslüman” olmaktan kaynaklandığını ve Ortadoğu’dan gelen göçmenler ile kıyafetlerimiz dışında aynı olduğumuzun düşünüldüğünü belirtmişlerdir. İsveç’e yerleşmiş olanların çoğunluğunun ülkeye çalışmak amacıyla gelmişler bir kısmının ise bazılarının sığınmacı olarak geldiği belirtilmiştir. 19-20 yaş aralığındaki olan İsveç gençlerinde derin bir tarihsel algısı ve bilgisinin lamalarının olmadığını; ancak özellikle son yıllarda ortaya çıkan İŞİD bağlantılı olayların İsveç medyasınca Müslümanlara yönelik olan ayrımcı tutum ve davranışları destekler biçimde kullanıldığını ifade eden katılımcılar; İsveç’te son yıllarda siyasi arenada güçlenen ırkçı akımının İsveç medyasının da desteği ile Müslümanlara dolayısıyla da Türkiye’den göç eden halka yönelik geliştiğini belirtmişlerdir. İsveç’e gelen göçmenlerin heterojen bir yapı sergilediğinin altını çizen katılımcılar, ilk defa bu proje kapsamında farklı derneklerin bir araya geldiği bir toplantıya katıldıklarını; Türkiye’den gelen göçmenlerin kurdukları Kürt, Türk, Ermeni ve Süryani derneklerinin hiç bir platformda bir araya gelmediğini, ortak çalışmalar yapmadığını ve bu nedenle de siyasi hak ve özgürlük elde etmelerinin mümkün olmadığını belirtmişlerdir. Katılımcılar vatandaşlık konusu gündeme geldiğinde diğer Avrupa ülkelerine göre vatandaşlık almanın kolay olduğunu, kalıcı oturum iznine sahip olmaları ve toplamda 5 yıl yerleşmiş olmaları durumunda İsveç vatandaşlığına başvuru haklarına ulaşabildiklerini belirtmişlerdir. Ancak, belirli suçların işlenmesi durumunda (trafik cezası dahil) vatandaşlık hakkının ertelenmesi gündeme gelebilmektedir. 78 Sonuç olarak saha çalışmaları kapsamında İsveç’te yaşayan ve farklı sosyokültürel seviyelerde bulunan göçmenler ile yapılan toplantılar neticesinde siyasi hak ve özgürlükler konusunda her kesimin ortak sorunları olduğu ortaya çıkmıştır. Bu değerlendirmeler neticesinde siyasal hak ve özgürlükler bağlamında İsveç’te yaşamının avantajları ve dezavantajları şu şekilde sıralanabilir. Olumlu Yönler: • İsveç vatandaşı olunduğunda seçme ve seçilme hakkına sahip olma, • Farklı kökenden gelen insanların bakan ve milletvekili olabilme hakkı, • Vatandaşlık ve çifte vatandaşlık hakkı, • Siyasi olarak sağlanan özgürlük ortamı. Olumsuz Yönler: • Siyasi partileri yabancılara karşı görünmeyen bir kota uygulaması, • Siyasal temsilde yetersizlikler, • Göçmenler arasındaki etnik, dinî, mezhepsel vb. ayrımların politize edilmesi, • Siyasette pozitif ayrımcılık, • Siyasi olarak güçlenen ırkçı parti. 4. 3. Dinî ve Kültürel Hak ve Özgürlükler Son yıllarda özellikle Avrupa’nın gündeminde olan İslamofobi İsveç’te de gündemin en önemli konuları arasında yer almaktadır. Özellikle Ortadoğu’da giderek istikrarsızlaşan durum ve İŞİD gibi marjinal terör örgütlerinin isminin İslam ve Müslümanlık ile anılması ne yazık ki İsveç’teki İslam algısını da etkilemiş görünmektedir. Saha çalışması kapsamında yapılan görüşmelerde en çok vurgulanan noktalardan biri, İsveç’te eskiden var olan hoşgörünün yerini yavaş yavaş tahammülsüzlüğe bırakmasıdır. Saha çalışması kapsamında yapılan toplantılarda katılımcıların “dinî hak ve özgürlükler” konusunda katkı sağladıkları konular aşağıda sunulmuştur. 79 Katılımcılar okullarda dinî bir ayrım yapılmadığını, eğer istekte bulunulursa Müslüman çocuklara ayrı yemek (helal kesim vb.) hazırlanabildiğini belirtmişlerdir. Ancak, sadece Müslümanlara yönelik dinî eğitim veren okulların (imam hatip liseleri gibi) olmaması nedeniyle, çocukların bu tür bir eğitime sadece ailesi aracılığıyla ulaşabildiği ifade edilmiştir. Katılımcılar dinî tatiller için özellikle Müslümanların yoğun olduğu bölgelerde okulların inisiyatifinde izin alınabildiğini ancak bunun resmî bir nitelik taşımadığını belirtilmiştir. İsveç’te aylık maaşların %0,3’ünün kiliselerin güçlendirilmesi için devlet tarafından kesildiğini belirten katılımcılar, Müslümanların isterlerse bu kesintiye itiraz edebildiğini de ifade etmişlerdir. Olumlu Yönler: • Dinî projelere devletin sağladığı maddi destek, • Cami vb. ibadet yeri açmak için sağlanan kolaylıklar ve verilen maddi destekler, • Hastane gibi yerlerde din adamları istihdam edilmesi, • Dinî, fikrî ve kültürel alanlarda özgürlük, • Göçmenlerin kültürel değerlerine saygı ve ilgi duyma. Olumsuz Yönler: • Kültürel ve dinî özgürlüklerin önüne bürokratik engellerin geçmesi, • Dinî bayramlarda izin sorunu, • Aile ve toplum baskısı altında kalmış bireyler, • Kimlik çatışması sonucu bireylerin asimile olması, • İslamofobi, • İşsizlikteki artış nedeniyle sosyal yapının bozulması • Irkçılık 80 4. 4. Eğitim Hakları Eğitim göçmen aileleri için en önemli gündem maddelerinden birini oluşturmaktadır. İsveç, göçmenlerin entegrasyonu için eğitim politikalarını önemseyen bir devlet görünümündedir. Türkiye’den göç edenlerin eğitim konusunda farkındalık düzeyi gittikçe artmaktadır. Göç eden ilk nesille karşılaştırıldığında günümüzde İsveç’te kalıp okula devam eden ve belirli bir mesleki eğitim/yeterlilik gerektirecek işlere sahip kişilerin çoğaldığı görülmektedir. Ekonomik problemlerin azalması, göçmenlerin entegre olması ve yeni neslin daha da bilinçlenmesi eğitimdeki farkındalık düzeyini arttırmaktadır. Saha çalışması kapsamında yapılan toplantılarda katılımcıların “eğitim hakları” konusunda katkı sağladıkları konular aşağıda sunulmuştur. Katılımcılar eğitim hakları açısından herkesin eşit olduğunu ve bu konuda göçmen ve İsveçli ayrımının yapılmadığını belirtmişlerdir. Çocuklarına istedikleri eğitimi verebildiklerini belirten katılımcılar, ayrıca haftada 2 gün çocuklarının anadilinde eğitim almalarının sağlandığını ancak bunun için okullara ek bir ücret ödediklerini ifade etmişlerdir. Bazı katılımcılar anadilinde verilen eğitimlerin sistemli bir şekilde yürütülmediğini ve istenilen verimin alınamadığını üstelik çocuklarının ülkeye entegrasyonunu engelleyeceği/geciktireceği endişesiyle çocuklarına anadili programı içinde eğitim aldırmadıklarını belirtmişlerdir. Bu bağlamda göçmen statüsünde olan Türk ve Kürt göçmenlerin bir kısmının entegrasyon sürecini hızlandırmak için çocuklarını İsveçli gibi yetiştirmek istediği ve bu nedenle anadilde eğitime karşı oldukları, başka bir kısmının ise kültürlerini korumak ve yaşatmak amacıyla çocuklarının anadilde eğitim almalarını istedikleri gözlenmiştir. Katılımcılar eğitimle ilgili göçmenlerin ortak sorunu olarak ders materyallerinin fiyatlarının ve üniversite öğrenim ücretlerinin çok yüksek olmasını belirtmişlerdir. Örneğin 5,5 yıl süren tıp eğitimi için yaklaşık 1. 500 KR ücret ödenmesi gerektiği, özellikle çocuk sayısı fazla olan aileler için bu ücretlerin oldukça büyük bir maddi yük getirdiği ifade edilmiştir. Ancak bunun yanında İsveç’te burs sisteminin çok gelişmiş olduğu, 19 yaşından itibaren “hayat boyu öğrenme” kapsamında 3.000 KR burs, her çocuk için 1.000 KR eğitim desteği ve 500 KR yol parasının ödendiği de katılımcılar tarafından belirtilmiştir. 81 Olumlu Yönler: • Öğrenci odaklı bir eğitim politikası belirlenmesi, • Üniversiteye kadar eğitimin ücretsiz olması, • Eğitim için yurtdışına burslu olarak öğrenci gönderilmesi, • Eğitim süresince verilen karşılıksız burslar, • Azınlıkların okul açması ve müfredat belirlemesinde sağlanan kolaylıklar, • Özel okulların da ücretsiz olması, • 9 yıllık zorunlu eğitim ve lisenin zorunlu olmaması, • Öğrencilerin sorunlarının yakından takip edilmesi ve çözüm arayışı, • Temel derslerin yanında öğrencileri duygusal ve sosyal olarak geliştirici derslerin olması. Olumsuz Yönler: • Okullardaki şiddet olayları, • Okullarda uyuşturucu vb. zararlı alışkanlıkların yaygın olması, • Öğretmen sayısının az olması, • Öğretmen maaşlarının düşük olması sebebiyle öğretmenliğe talebin az olması ve pedagojik açıdan öğretmen eksikliği, • Okullardaki kontrollü özgürlük ortamı ve disiplin eksikliği, • Azınlık dillerinde eğitim veren öğretmenlerin nicelik ve nitelik bakımından yetersizliği, • Kitap vb. eğitim materyallerinin pahalı olması, • Özellikle üniversite eğitiminde gizli bir şekilde uygulanan çifte standartlar, • Göçmenlerin anadilde okuma yazma oranındaki düşük seviye. 82 4. 5. Örgütlenme Hakları Örgütlenme deyince akla ilk gelen ülkelerden biri de İsveç’tir. Nüfusun büyük bir çoğunluğunun en az bir STK’ya üye olduğu söylenebilir. Aynı durum göçmenler içinde geçerlidir. Aynı değerler etrafında toplanan insanların kurduğu birçok göçmen sivil toplum örgütü söz konusudur. Göçmenlerin de en çok ihtiyaç duyduğu ve kendi öz değerlerinden kopmamak için oluşturdukları STK’lar farklı tabanlarda da olsa aynı ihtiyaçları karşılamaktadır. Saha çalışması kapsamında yapılan toplantılarda katılımcıların “örgütlenme hakları” konusunda katkı sağladıkları konular aşağıda sunulmuştur. Katılımcılar, örgütlenme düzeyinin en yüksek ve serbest olduğu ülkelerden birisinin İsveç olduğunu belirterek, İsveç’te neredeyse dernek üyesi olmayan hiç kimsenin olmadığını ifade etmişlerdir. Hatta bu konuda devletin halkı sivil toplum kuruluşları çerçevesinde örgütlenmeye teşvik ettiğini ve bu örgütlenme için devlet bütçesinden belirli fonların ayrıldığı belirtilmiştir. Ancak özellikle 70’li yıllarda göçmen gruplara örgütlenme konusunda yapılan pozitif ayrımcılığın son yıllarda ortadan kalktığı belirtilmiş buna neden olarak da yapılan yardımların bu dernekler tarafından istismar edilmesi ve 1992 yılında yaşanan ekonomik kriz gösterilmiştir. Göçmenlere örgütlenme konusunda tanınan hakların ve yardımların sosyal demokratlar tarafından verildiğinin altını çizen katılımcılar, en büyük şanslarının ülkede sürekli olarak sosyal demokrat siyasi bir yapının hüküm sürmesi olduğunu dile getirmişlerdir. Türkiye’den göç eden göçmenlerin yeterince örgütlenememesinin ve kurulan derneklerin etkin bir şekilde çalışmamasının en önemli nedenleri olarak şu iki noktaya işaret edilmiştir: (i) derneklerin başında yer alan kişi/kişilerin maddi odaklı çalışmaları, (ii) var olan derneklerin; üyelerinin sosyal, kültürel durumları ile entegrasyonlarına yönelik proje üretememeleri. Devletin daha çok genç ve çocuklara yönelik projeleri desteklediğini belirten katılımcılar, destek miktarlarının üye sayısına göre belirlendiğini ifade etmişlerdir. Özellikle yaşanan istismarlardan sonra azalan yardımlardan dolayı bu fonları kullanma imkânlarının kalmadığını belirten katılımcılar, insanların ya ekonomik nedenlerden ya da zaman ayıramadığından derneklere üye olmak istemediğini ifade etmişlerdir. 83 Olumlu Yönler: • Dernek ve STK kurmanın kolay olması ve teşvik edilmesi, • Dernek ve STK’lara verilen maddi destek, • Devletin göçmenlere dernek kurmaları için yaptığı pozitif ayrımcılık, • İzinsiz gösteri ve miting hakkı, Olumsuz Yönler: • STK’ları denetim eksikliği, • Üye sayısına göre STK’lara destek verilmesi, • Derneklerin kötü yönetimi, • Örgütlenmeler arası hoşgörü ve uzlaşma eksikliği, • STK’ların özgüven eksikliği, 4. 6. Saha Çalışması Sonuçları Literatür araştırmalarıyla birlikte yapılan saha çalışmasından elde edilen verilerin ışığında, İsveç’te diğer Avrupa ülkelerinde o dl uğu gibi ABD ve Kanada’dan daha farklı bir göç deneyimi ve entegrasyon sürecinin yaşandığı görülmektedir. ABD ve Kanada geleneksel olarak sürekli göç alan ülkeler olurken İsveç ve Avrupa ülkeleri II. Dünya Savaşı’na kadar temelde göç veren ülke konumunda olmuştur. Bu nedenle İsveç’in ve Avrupa ülkelerinin göçmenlerle tanışması çok daha yakın zamana ait bir olgudur. Özellikle sığınma hakkı ile gelen göçmenlerin sosyal, siyasal ve ekonomik süreç ve kurumlara katılımlarında ciddi sınırlamalar söz konusu olmuş; vatandaşlığa geçmek için belli şartların yerine getirilmesi (sürekli oturum izni, 5 yıl ikamet etme, trafik cezası dâhil hiç bir suç işlememe vb.) sosyal katılımı engellemiş ve kimi zaman marjinalleşme ile sonuçlanmıştır. Dolayısıyla İsveç’te göçmenlerin entegrasyon kabiliyetlerinin (İsveç dilini konuşabilme, eğitim düzeyi ve kültürel benzerlikler gibi) yanında İsveç’in göçmenlere yaklaşımı ve kabulü devreye girmiştir. Son yıllarda yaşanan terör eylemlerinin Müslüman ülkelere mal edilmesi ve özellikle İŞİD kaynaklı eylemlerin dünya çapında gündeme gelmesi, Müslüman 84 olduğu için sistemin dışında tutulan Türkiye kökenli bireylerin sağlıklı bir entegrasyon gerçekleştirmesini zorlaştırmıştır. İsveç ve Avrupa devletlerinin göçmen ve vatandaşlık yasalarında son yıllarda yaptıkları değişiklikler, zaman içinde o toplumlara beklenen düzeyde entegre olamayan göçmenlerin ve onların 3. kuşak sayılan çocuklarının entegrasyonunu yeniden düzenlemek amacını taşımaktadır. Ancak, özellikle Türkiye’den gelen göçmenlerin ve çocuklarının ekonomik ve sosyal olarak Türkiye’ye dönmek açısından kafalarında yer alan soru işaretleri onların Türkiye’ye dönmek istemiyor olması İsveç’in bir realite ile yüzleşmesini zorunlu kılmıştır. Birçok Avrupa ülkesi gibi İsveç artık bir göçmen ülkesidir ve buna göre adımlar atmak zorundadır. Araştırma bulgularına göre Türkiye’den gelen göçmenlerin İsveç’e entegre olmada başarısız olduklarını söylemek doğru değildir. Nitekim, birinci kuşak göçmenlerin tam bir uyum ile yeni bir ülkeye tam olarak entegre oldukları vaki değildir. Entegrasyon sürecinin daha çok ikinci kuşak ile başladığı ve üçüncü kuşak ile entegrasyonun hemen hemen tamamlandığı kabul edilmektedir. Nitekim saha çalışmalarında yapılan toplantılarda katılımcılar üçüncü kuşak çocukların entegrasyon konusunda sıkıntılarının olmadığını ifade etmişlerdir. Ayrıca özellikle Türkiye’den gelen göçmenlerin İsveç’e entegrasyonu söz konusu olduğunda gündeme gelen “kültürel farklılık” yaklaşımı entegrasyonun başarısı veya başarısızlığını tek başına açıklayacak nitelikte değildir. Çünkü göçmenlerin eğitim durumları, sosyal statüleri ve o ülkenin diline hâkimiyet düzeyleri en az kültürel farklılıklar kadar önemli unsurlar olarak dikkat çekmektedir. Bu anlamda İsveç’teki göçmenlerin entegrasyonuna bakıldığında kültürel farklılıkların yanında en az onlar kadar önemli arz eden sosyal sermayeden ve İsveç’in göçmenlerin entegrasyonu konusunda takip ettiği politikalardan söz edilebilir.Sosyal sermayeden kasıt, göçmenlerin ekonomik ve sosyal hayata katılımını kolaylaştıran beceriler ve kapasitedir. Bu anlamda birinci kuşak Türkiyeli göçmenlerin eğitim düzeylerinin düşük olması ve ekonomik statülerinin ortalama bir İsveçliden aşağıda olması onların eşit bir şekilde mücadele etmesini zorlaştırmıştır Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi İsveç içinde geçerli olan ve tarihsel nedenlerden kaynaklanan Müslümanlara karşı önyargılar, Müslüman 85 göçmenlerin entegrasyon sürecini olumsuz etkilemektedir. Çünkü bir göçmenin entegrasyonunu etkileyen en önemli faktörlerden biri de o göçmenin gittiği ülkede gördüğü kabuldür. Eğer bir göçmen, diğer göçmenlere kıyasla eşit muamele görmediğini düşünüyor, hissediyorsa entegrasyonun başarıya ulaşması güçtür. Bu, saha çalışmalarında yapılan toplantılarda katılımcıların özellikle üzerinde durduğu bir nokta olarak ön plana çıkmıştır. Türkiye’den İsveç’e gelen göçmenlerin başta din olmak üzere farklı bir kültürel kimlik taşıyor olması onlarında bazı konularda farklı düşünmelerine ve entegrasyon konusunda çekinceler taşımasına sebep olmaktadır. Bu konuda göçmenlerin kendi kimlik ve kültür tasavvurlarından kaynaklanan entegrasyon sorunları görmezden gelinemez. Fakat burada vurgulanmak istenen temel konu, kültürel benzerlik veya farklılığın sosyal entegrasyonda önemli bir unsur olarak ortaya çıkması, sadece göçmenlerin entegrasyon kabiliyetleri ve istekleri ile ilişkili değildir. Göçmen kimliğinin geniş toplumu ve siyasal karar vericilerinin tutumlarını nasıl etkilediği ve bununda entegrasyon sürecini ne şekilde farklılaştırdığı dikkatle incelenmesi gereken bir konudur. Göçmenler entegre olmak isteseler dahi, eğer onların entegrasyonu önünde bir kısım kurumsal ve sosyal bariyerler var ise, gerçek bir entegrasyonun gerçekleşmesi mümkün değildir. Nitekim saha çalışması sırasında yapılan toplantılarda katılımcılar siyasi katılım konusunda göçmenlere karşı görünmez bir engelin olduğunu ve özellikle son yıllarda İsveç medyasının Müslüman göçmenlere karşı yürüttüğü olumsuz kampanyaların toplumun her kesiminin Müslüman göçmenlere karşı antipatik bir yaklaşım sergilemesine neden olduğunu belirtmiştir. Eğitim konusunda İsveç, kültür politikası ve iki dilli eğitim sistemiyle kıta Avrupa’sından farklı bir yapı göstermektedir. 1976 yılında Ev Dili Reformu’nu gerçekleştiren İsveç’te göçmen çocukları ikinci dil olarak İsveç dilinde eğitime katılmak zorunda fakat dilerlerse yasal olarak kendi dillerinde eğitim hakkına sahiptir. Anadil eğitiminin amacı; aktif bir şekilde, yani sözel ve yazılı olarak çocuklara iki dilliliğin kazandırılması ve iki yönlü kültürel kimliğin geliştirilmesidir. İsveç eğitim sistemi, evde konuşulan dili eğitimde de geçerli dil olarak kabul etmekte ve en az 5 kişilik bir grup oluştuğunda anadil eğitimi vermeyi belediyelere bir yükümlülük olarak şart koşmaktadır. Anadil eğitimine ihtiyaç olup olmadığını saptamak üzere okullar her eğitim yılının başında ihtiyaç 86 yoklaması yapmak zorundadırlar. Evde konuşulan dil, anadil eğitiminde ölçüt olarak alındığı için kendi ülkelerinde ulusal ve resmî bir nitelik taşımayan dillerde de eğitim alınabilmektedir. Sözgelimi Kürt çocukları bu çerçevede anadil eğitimi alabilmektedir. Göçmen gruplarının gittikleri ülkelerdeki diğer etnik gruplar ve yerli gruplarla evlilikler üzerinden bağ kurmaları bazı araştırmacılara göre entegrasyon açısından önemli bir göstergedir. Bu anlamda göçmen grup ile yerli grupların evlilikleri önemli bir asimilasyon göstergesi olarak kabul edilir. Diğer etnik gruplarla karşılaştırıldığında göçmen vatandaşlarımızın İsveçli biri ile evlenme oranlarının oldukça düşük olduğu görülmektedir. Daha ilginç bir nokta ise İsveç’teki göçmenlerin büyük bir kısmının, orada yaşayan T.C. vatandaşı biriyle ile evlenmektense Türkiye’den “ithal” bir gelin veya damat adayı ile evlenmeyi tercih ediyor olmasıdır. Bugün İsveç’e Türkiye’den yönelen göçlerin devamlılığını büyük ölçüde bu evlilikler sağlamaktadır. Bunun sonucu olarak yeni göçmenlerin entegrasyon süreci bitmeyen bir süreç olarak devam etmektedir. Son olarak göçmen grupların entegrasyon düzeyleri konusunda önemli göstergelerden biri olan ekonomik ve siyasal katılım hususlarına bakıldığında ise şunlar gözlenmektedir: İşsizlik oranlarına bakıldığında İsveç’te yaşayan göçmen vatandaşlarımızın İsveç ortalamaları üzerinde bir işsizlik oranına sahip olduğu görülmektedir. Ancak buna rağmen göçmen vatandaşlarımız arasında giderek yaygınlaşan kendi işini kurma eğiliminin entegrasyon bakımından olumlu bir gelişme olduğu söylenebilir. İsveç’e yönelik göçün oluşum biçimi, bu ülkenin azınlık politikaları ile göçmenlerin anadil eğitimi üzerinde etkili olmuştur. Diğer Avrupa ülkelerine kıyasla İsveç, 60’lı ve 70’li yıllarda Akdeniz çevresindeki ülkelerden kitlesel bir işgücü göçüne maruz kalmamıştır. Bu nedenle kendi ülkesine “geri dönmek” isteyen göçmen fikrine yabancı olan bu ülkede anadili eğitimi üzerine yapılan tartışmalar ilkesel bir nitelik kazanmış ve zaman içinde fazla bir değişme söz konusu olmamıştır. Bununla birlikte 80’liyıllarda meydana gelen siyasal ve ekonomik değişmelerden dolayı anadil eğitimi giderek yerel yönetimlere bırakılmıştır. Buna rağmen yerinden yönetim sistemi, uygulamada bu eğitimde fazlaca bir ayrışmaya sebep olmamıştır. 87 Genel olarak saha çalışmalarında ortaya çıkan sorunlu alanlar ve başlıklar şunlardır: siyasal katılım ve temsiliyetin düşüklüğü, coğrafi izolasyon, anadilde eğitim, dinî bayramlarda izin, istihdam, mali piyasaların bozulması sonucu yaşanan ekonomik daralma ve İslamofobi. Bütün bu sorunlara rağmen diğer Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında İsveç’in göçmenler için sağladığı imkânlar ve entegrasyon kapsamında iyi niyetle uyguladığı politikalar Türkiye’den İsveç’e göç eden çoğu kesim tarafından takdir edilmektedir. 88 SONUÇ İsveç, Avrupa ülkeleri içerisinde göçmen politikaları açısından örnek gösterilecek bir yere sahiptir. Gerek göç dalgalarının ilk başladığı yıllardan beri uyguladığı entegrasyon politikalarıyla, gerekse hâlen ılımlı sayılabilecek mülteci politikasıyla Avrupa’nın göçmen hakları konusunda önde gelen devletlerinden biridir. Titizlikle uygulamaya konulan birçok kanun ve düzenlemeye rağmen ülkede, göçmenler çeşitli zorluklarla karşılaşmaktadır. Bunda İsveç devletinin ve göçmen politikasının kusurları olabileceği gibi, küreselleşen dünyada içinde bulunduğumuz siyasi konjonktürün de etkisi vardır. Göçmenler hâlâ anadil gibi konularda sıkıntı çekmekte, tecrit yüzünden eğitim ve barınma gibi konularda sorunlar yaşamaktadır. Bunun dışında gençler arasında uyuşturucu kullanma, suça bulaşma ve çeteleşme hızla yaygınlaşmaktadır. 11 Eylül saldırıları, Charlie Hebdo vakası, Ortadoğu’da yaşanan Suriye krizi ve IŞID tehdidi neticesinde artan İslam fobisi ise göçmen toplulukları derinden etkilemektedir. Bu bağlam içinde, 50 yıllık bir göç hikâyesine sahip Türkiyeli toplum kendine bir yer edinme mücadelesi verme ve yeni nesiller için çok daha iyi bir ortam hazırlama gayretindedir. İşsizlik ikinci nesiller için büyük bir sorun teşkil etmektedir. Türkiyeli toplumun ikinci ve üçüncü nesli de eğitim konusunda diğer göçmen gruplarına göre geride seyretmektedir (Pasetti, 2015). Bu konular tartışmaya açılmalı ve çözüm yolları hem anavatanın hem de İsveç’in katkılarıyla bulunmalıdır. Türkiye son yıllarda yurtdışında yaşayan vatandaşlarına gösterdiği ilgiyle bir atılım yapmıştır. Diaspora ile ilgilenen birimlerin hızla kurumsallaşmasını sağlamış ve sistematik politikalar üretmeye girişmiştir. Yıllardır diğer ülkelerdeki Türkiyeli göçmenlere nazaran kısmen ilgisiz kalmış İsveç’teki toplulukla organik bağlar yeniden canlandırılmakta ve yeni örgütlenmeler oluşmaktadır. Türkiyeli göçmenler hem İsveç ve Türkiye arasında bir köprü vazifesi görmekte hem de Türkiye’nin Avrupa’daki imajını temsil etmektedir. Bu minvalde, bu toplumun Türkiye’den de İsveç’ten de beklentileri mevcuttur. Araştırmamızın gösterdiği üzere, İsveç’te Türkiyelilerin örgütlenme düzeyi çok düşüktür. Varolan örgütler de Türkiye’deki siyasi meselelerin İsveç’e yansıması nedeniyle bölünmüş bir yapı göstermektedir. Türkiyeliler adına İsveç’teki 89 göçmen haklarını artırma ve/veya iyileştirmeye dönük bir mücadele verecek;onlar için tek ses olabilecek bir çatı yapılanması mevcut değildir. İsveç’teki Türkiyeliler anavatanlarının diasporanın konumunu daha sık dile getirmesini ve onların sosyal, ekonomik ve siyasi koşullarının iyileştirilmesi için atılımlarda bulunmasını arzulamaktadır. Ancak bu politikalar Türkiyeli diasporanın etnik, siyasi ve dinî farklılıklarını göz önünde bulundurmalı ve bu ayrımları derinleştirmek yerine birleştirici bir yol izlemelidir. Olabildiğince kapsayıcı aktivitelerle topluluğu bir araya getirmek ve İsveç’teki konumlarını sağlamlaştırmak için çaba gösterilmelidir. Örneğin, siyasi olarak ne kadar farklı gündemlere sahip olunursa olunsun, İslamofobi karşısında tek bir duruş sergilenebilir. Mülakatlar sırasında birçok kişi konsoloslukla ilişkilerin son on yıl içerisinde ciddi derecede düzeldiğini belirtmiştir. Türkiyeli diaspora ile büyükelçilik arasında köprü olabilecek kişiler veya kurumlar bu ilişkiyi sağlamlaştırmakta ciddi bir rol oynayabilir. İsveç’teki Türkiyeli diasporanın İsveç’ten beklentileri arasında tecrit bölgelerinin iyileştirilmesi, gettolaşmanın önüne geçilmesi ve istihdamın artırılması gibi somut adımlar vardır. İşgücü piyasasına uyumun artırılması için özellikle ikinci jenerasyonu hedef alan politikalar geliştirilmelidir. Bunların yanı sıra, İsveç’teki uyum ve çokkültürlülük politikalarının geçerliliğini yitirdiği ve bir revizyona ihtiyaç duyduğu sık sık dile getirilmiştir. Sadece İsveç’le sınırlı kalmayan ve Avrupa genelinde bir artış gösteren yabancı düşmanlığı ve İslamofobi Türkiyeli diasporayı yakından etkilemektedir. Bu konular İsveç’e sadece Türkiyeli diaspora tarafından yapılan eleştiriler değildir. Aksine, giderek derinleşen genel problemlere işaret etmektedir. 50. yılında Türkiyeli göçmenlerin durumuna baktığımızda artık onların pasif bir konumdan ayrılıp reaktif bir pozisyon aldıklarını görebiliyoruz. Bunca yıl içinde derinlikli ilişkiler kurmuş, aidiyet duyguları geliştirmiş ve yaşadıkları toplumla kaynaşmışlardır. Bu ve daha başka pek çok nedenle diasporaya dair sorunlar veya öneriler için diasporanın katılımı olmadan çözüm üretmek faydasızdır. Hem Türkiye’nin hem de İsveç’in, göçle ilgili konuları masaya yatırıldığında, diasporaya da eşit bir partner gibi yaklaşması gerekmektedir. Bu üç aktör arasında geliştirilebilecek güçlü bir iletişim, her üç aktörün de sorun çözüm süreçlerine aktif katılımını sağlayacaktır. Bu da değinilen problemlerin çözümünü kolaylaştıracak ve tüm aktörlerin kazandığı, gelişmeye ve büyümeye devam ettiği bir ortaklık bilinci yerleştirecektir. 90 KAYNAKÇA Akin, Altug. (2006), Ethnic Minority Media from Producers’ perspective: Case of Turkish Broadcasts in Swedish Public Service Radio (SR), Masters’ Thesis for Journalism Masters’ Program, JMK, Stockholm University. Akis, Y. and Kalaylioglu M. (2010). Turkish Associations in Metropolitan Stockholm: Organisational Differentiation and Socio-Political Participation of Turkish Immigrants, The Stockholm University Linnaeus Center for Integration Studies, Working Paper, No. 5. Ålund, A. (1998).Swedish multicultural society. Soundings, 9, 176-181. Ålund, A. and Schierup, C-U (1991). The paradoxes of multiculturalism. Aldershot, Hampshire: Avebury. Andersson, Ruben&Weinar, Agnieszka. Integration Policies- Sweden Country Report. INTERACT RR2014\14. European University Institute, Florence. Arai, M., and Skogman Thoursie, P. Giving up foreign names: An empirical examination of surname change and earnings. Sulcis working paper 2007:1, Stockholm University. Baser, B. (2012).Inherited Conflicts: Spaces of Contention between the Turkish and Kurdish Second-Generation Diasporas in Sweden and Germany, European University Institute, Unpublished PhD Thesis. Baser, B. (2013b). ‘Diasporas and Imported-Conflicts: The Case of Turkish and Kurdish Second Generation in Sweden,’ Journal of Conflict Transformation and Security, Vol. 3, No. 2, 105125. Baser, B. (2013c).Diasporada Turk-Kurt Sorunu: İsveç ve Almanya’da İkinci Kusak. Iletisim Yayinlari, Ankara, Turkey. Baser, B. (2014).The Awakening of a Latent Diaspora: The Political Mobilization of First and Second Generation Turkish Migrants in Sweden, Ethnopolitics, DOI: 10. 1080/17449057. 2014. 894175. Bayram, N., Nyquist, H., Thorburn, D., and Bilgel, N. (2009). Turkish immigrants in Sweden: Are they integrated? International Migration Review, 43(1), 90-111. Benito, M. (2005). Active civic participation of immigrants in Sweden. Country report prepared for the European research project Politis, Oldenburg. Bevelander, P. and Pendakur R. (2009). Voting and Social Inclusion in Sweden. Paper presented at 6th IZA Meeting Conference Paper, Bonn, May 2009. Bevelander, P. and Taras, R. (2013). The Twilight of Multiculturalism? Findings from across Europe.In Taras, R. (ed. ), Challenging Multiculturalism: European Models of Diversity. Edinburgh University Press: Edinburgh, 3-24. Bevelander, Peter. (2010). Sweden: The Immigrationand Integration Experience: Thecase of Sweden. In ‘Immigration Worldwide: Policies, Practices, and Trends’ eds. Uma A. Segal, DoreenElliot, and Nazneen S. Mayadas. Oxford: Oxford University Press. 91 Demker, M. (2007). Attitudes toward immigrants and refugees: Swedish trends with some comparisons. Paper presented at International Studies Association 48th annual convention, February 28 – March 3, Chicago, Illinois, USA. Dingu-Kyrklund, E. (2007).Citizenship, migration, and social integration in Sweden: A model for Europe? Ceris Working Paper No. 52. Emanuelsson, A-C. (2005). Diaspora global politics: Kurdish transnational networks and accommodation of nationalism. Göteborg: Department of Peace and Development research, Göteborg University. Fredlund-blomst, S. (2014). Assessing Immigrant İntegration in Sweden After the May 2013 Riots, Migration Policy Institute.(http://www. migrationpolicy. org/article/assessingimmigrant-integration-sweden-after-may-2013-riots) Gaunt, D. (2010). Cultural Diversity, Multilingualism and Ethnic Minorities in Sweden: Identity Conflicts Among Oriental Christian in Sweden. Revenue Internationale, International Webjournal. Gustafson, P. (2002). Globalisation, multiculturalism and individualism: The Swedish debate on dual citizenship. Journal of Ethnic and Migration Studies, 28(3), 463-481. Hellgren, Z. (2005). The myth of the multicultural society: Immigrant mobilization contesting the Swedishness of structures. Academic paper presented at the 9th annual Aage Sorensen Memorial Conference, Harvard University, April 20-21, 2005. Herolf, Gunilla. (2009). Swedish Perceptions. In Turkey Watch: EU Member States’ Perceptions on Turkey’s Accession to the EU. Eds. Sait Akşit, Özgehan Şenyuva ve Çiğdem Üstün. Icduygu, A. (1996). Becoming a New Citizen in an Immigration Country, International Migration, 34:2, 257-272. Jederlund, L. ,and Kayfetz, V. (1999). In transition: From immigration policy to integration policy. Sweden Scandinavian Review, Vol 87. Jorgensen, M. B. (2009).National and transnational identities: Turkish identity in Denmark, Sweden and Germany. Unpublished PhD Thesis, Spirit series no. 19. Korkmaz, T. (2005). Comparison of Swedish and German immigrant integration policies within the light of the European Union framework. Unpublished MA thesis, Linköping University Department of Management and Economics. Lindvall, J. ,and Sebring, J. (2005). Policy reform and the decline of corporatism in Sweden. West European Politics, 28(5), 1057-1074. Odmalm, P. (2004). Civil society, migrant organisations and political parties: Theoretical linkages and applications to the Swedish context. Journal of Ethnic and migration studies, 30(3), 471489. Odmalm, P. (2009). Turkish organisations in Europe: How national contexts provide different avenues for participation. Turkish Studies 10(2), 149-163. Otterbeck, Jonas. (2003). The Legal Status of Islamic Minorities in Sweden. Journal of Conflictand Violence Research, Vol. 5, 2/2003. 92 Pasetti, Francesco. Corridor Report on Sweden: The case of Iranian and Turkish Immigration. INTERACT Research Report 2015\04. Rommel, C. (2011). Playing with difference: football as a performative space for division among Suryoyemigrants in Sweden. Soccer &Society, 12:6. Schierup, C-U and A. Ålund (2009). Fromparadoxes of multiculturalism to paradoxes of liberalism, Conference paper. Nation-State, Immigration and Cultural pluralism. International Conference. Moscow, 18-19 September 2009. Available online <http://www. jceps. com/PDFs/09-2-08. pdf> Schierup, C-U. (1991). The ethnic Tower of Babel. Political marginality and beyond. In A. Ålundand C-U. Schierup (eds. ), Paradoxes of multiculturalism. Essays on Swedish society. Aldershot: Avebury. Schierup, C. U. and Ålund, A. (2011).Theend of Swedish exceptionalism? Citizenship, neoliberalism and the politics of exclusion. Race& Class, 53(1), 45-64. Soysal, Y. N. (1994). Limits of citizenship: Migrants and postnational membership in Europe. Chicago: University of Chicago. Sönmez, Emrah. (2015). Abdullah Yücel: İsveç’te Bir Türk Öncüsünün Hayatı. Etki Yayınları, İstanbul. Van Bruinessen, M. (1999). The Kurds in movement: Migrations, mobilisations, communications and the globalisation of the Kurdish question. Working paper no. 14, Islamic Area Studies Project, Tokyo, Japan. Van Bruinessen, M. (2000). Transnational aspects of the Kurdish question. Working paper, Robert Schuman Centre for Advanced Studies, European University Institute, Florence. Van Bruinessen, Martin (1994). Kurdish nationalism and competing ethnic loyalties. Original English version of: Nationalisme Kurde etethnicités intra-Kurdes. Peuples Méditerranéens, 68-69, 11-37. Van Bruinessen, Martin (1998). ‘Shifting national and ethnic identities: the Kurds in Turkey and the European diaspora’, Journal of Muslim Minority Affairs (18: 1), 39-52. Westin, C. (2000). The effectiveness of settlement and integration policies towards immigrants and their descendants in Sweden. Migration branch, Ilo, Geneva. International migration papers 34. Westin, C. (2003a). Striking a balance between diversity and social cohesion: Examples from Sweden. National Europe Centre paper 74.Paper presented to conference entitled ’The challenges of immigration and integration in the European Union and Australia’, 18-20 February 2003, University of Sidney. Westin, C. (2003b). Young people of migrant origin in Sweden. International Migration Review, (37:4), 987-1010. Westin, C. (2006). Sweden: Restrictive immigration policy and multiculturalism. Migration information source. 93