İsveç Ülke İzleme Raporu

Transkript

İsveç Ülke İzleme Raporu
1. Basım
İSVEÇ
ÜLKE RAPORU
İSVEÇ’TE ENTEGRASYON POLİTİKALARI
VE TÜRKİYE DİASPORASI
Ankara, 2016
Bu çalışma
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
işbirliğinde gerçekleşmiştir.
İSVEÇ ÜLKE RAPORU
İSVEÇ’TE ENTEGRASYON POLİTİKALARI
VE TÜRKİYE DİASPORASI
Editör
Doç. Dr. Erdal Akdeve
ISBN: 978-60583569-0-0
Baskı: Semih Ofset
Sertifika No: 12613
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Yayınları, 2016
Yayın No: 001
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ...................................................................................................................... 2
GİRİŞ ........................................................................................................................ 7
BÖLÜM 1: İSVEÇ GÖÇ TARİHİ ve UYGULAMALAR...................................... 11
1.1. İsveç'e Göç: Tarihsel Bir Bakış ........................................................................... 12
1.2. İsveç’te Entegrasyon Politikaları ......................................................................... 15
1.2.1. İsveç'in Çokkültürlülük Politikasına Olumsuz Tepkiler ............................... 18
1.2.2. Çokkültürlülük Politikasına Eleştirel Yaklaşımlar ....................................... 19
1.2.3. İsveç’te Çokkültürlülük Politikaları Nasıl Değişiyor? .................................. 21
1.3. İsveç Vatandaşlık Politikası ve Siyasi Katılım ..................................................... 21
1.4. Çözüm Aranan Konular: Yabancı Düşmanlığı, İstihdam, Eğitim ve Barınma ....... 25
1.4.1. Ayrımcılığı Önlemek Adına Neler Yapılıyor? ............................................. 33
1.5. İsveç’i Avrupa Ülkeleri Genelinde Değerlendirmek ............................................ 35
BÖLÜM 2: İSVEÇ’TE TÜRKİYEDİASPORASI .................................................. 37
2.1. Türkiye Diasporasının İsveç'te Dağılımı .............................................................. 38
2.2. İsveç’te TürkiyeliDiaspora Yapılanmaları ........................................................... 42
2.2.1. Kulu (Konya) ve İsveç’teki Diaspora Yapılanmasındaki MerkezîÖnemi ...... 42
2.2.2. Kürt ve Süryani Diasporalarının Sosyal ve Siyasal Faaliyetleri .................... 44
2.3. İsveç’in Göçmen Derneklerine Dair Politikası ve
Kurumsallaşmış Türkiyeli Diasporanın Dernekleri .............................................. 45
2.4. Türkiye’deki Siyasal ve Toplumsal Olayların Diasporaya Yansıması ................... 48
3
BÖLÜM 3: KRONOLOJİ ve MEDYA TARAMASI ............................................. 57
3.1. Kronoloji ve Yöntem .......................................................................................... 58
3.2. İsveç’te Göçmenlik Politikaları Kronolojisi ......................................................... 58
3.2.1. Ekonomik Buhran ve Büyük Göç (1850 – 1939) ......................................... 58
3.2.2. İşçi İhtiyacı ve Göç Politikalarının Oluşturulması (1940 – 1979) ................. 58
3.2.3. İşsizlik Artışı ve Göçmen Sorunları (1980– 2000) ....................................... 59
3.2.4. Çifte Vatandaşlık Hakkı ve İşçi Haklarının Genişletilmesi (2000 – 2005) .... 59
3.2.5. Güncel Göçmen Politikaları ve Yaşanan Olaylar (2005 – 2014)................... 60
3.3. Medya Taraması ................................................................................................. 63
3.3.1. Literatür ..................................................................................................... 63
3.3.2. Medya Araçları ve Yöntem ......................................................................... 63
BÖLÜM 4: SAHA ÇALIŞMASI VERİLERİ ......................................................... 75
4.1. Saha Çalışmasının Kapsamı ve Yöntemi ............................................................. 76
4.2. Siyasal Hak ve Özgürlükler ................................................................................ 76
4.3. Dinî ve Kültürel Hak ve Özgürlükler................................................................... 79
4.4. Eğitim Hakları .................................................................................................... 81
4.5. Örgütlenme Hakları ............................................................................................ 83
4.6. Saha Çalışması Sonuçları.................................................................................... 84
SONUÇ .................................................................................................................... 89
KAYNAKÇA ........................................................................................................... 91
4
ÖNSÖZ
Göç ve göçle birlikte gündemimize giren kavram, sorun ve gereklilikler
günümüzde en çok tartışılan ve araştırılan konuların başında geliyor. Çatışma
ortamları, doğal afetler ve ekonomik güçlükler başta olmak üzere pek çok
nedenle milyonlarca insan doğduğu şehirden başka şehirlere ya da vatandaşı
olduğu ülkeden başka ülkelere göç ediyor. Bu, kuşkusuz günümüze özgü bir
gerçeklik değil. Göç ve göçe bağlı değişimler insanlık tarihinde her zaman var
olagelmiştir; ancak şimdilerde sosyal medya, teknolojik gelişmeler ve kimi
zaman dışlayıcı siyasi retoriklerin de etkisiyle bu olgu gündemin en öne çıkan
konularından biri hâline geldi. Akademisyenler ve diğer araştırmacılar uzun
zamandır göçle birlikte ortaya çıkan olguları inceliyor. Dışlanma, entegrasyon,
çifte vatandaşlık, yurtdışında oy kullanma hakkı, diaspora, gurbet algısı, aidiyet
gibi kavram, deneyim, olgu ve durumları karşılaştırmalı olarak çalışıyor. Ne var
ki, bu uzun çalışma ve araştırma tarihine karşın göç araştırmalarının kavramsal
temelleri üzerinde bile henüz bir mutabakat sağlanmış değil. Bu durum konuya
hem küresel ölçülerde hem de Türkiye merkezinde yaklaşıldığında uzun süredir
sorulan pek çok sorunun yanıtlanmasını da güçleştiriyor: Göçmenler için en iyi
koşullar nelerdir? Birinci jenerasyon ve ikinci jenerasyon için fırsat farklılıkları
nelerdir? Göçmenler yaşadıkları ülkelerde “İslamofobi” gibi dışlayıcı tutumlarla
hem bireysel olarak hem de toplumsal alanda nasıl baş edilebilirler?
Türkiye son 50 yıldır göç veren bir ülke portresi çiziyor. Sayısız vatandaşını
karşılıklı anlaşmalarla ‘misafir işçi’ konumunda yurtdışına, özellikle Avrupa
ülkelerine, göndermiş bir ülke. Bu göç dalgalarına siyasi, etnik ve dinî
sebeplerle sürgün hayatı yaşayan veya mülteci konumunda bulunan vatandaşlar
da dâhil olmuştur. Bu ve bunun gibi pek çok olgu Türkiye’den göç dalgalarının
yöneldiği Avrupa ülkelerinin hemen tamamı için ortaktır. Ancak proje ekibinin
dikkatini çeken ve onları böyle bir proje yürütmeye sevk eden şu olmuştur:
Almanya, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızla ilgi
birçok çalışma yapılmışken, İsveç gibi sosyal demokrasinin beşiği sayılan ve
5
Avrupa’da entegrasyon politikaları en çok takdir edilen bir ülkede yaşayan
Türkiyelilerin durumu henüz yeterince araştırılmamıştır. Bu bağlamda,
elinizdeki rapor Türkiye’den göç edenlerin 50 yıl sonraki konumlarını İsveç
örneğinde değerlendirmek amacıyla yürütülen bir projenin bulgularının analiz
edildiği bir kaynak olarak önemli bir boşluğu doldurmayı hedeflemektedir.
Proje ekibi ilgili sorunsalı ele alırken farklı araştırma metotlarının işe
koşulmasını gerektiren ve üç basamaktan oluşan şöyle bir yol izlemiştir:
Öncelikle bir literatür taraması yapılmış ve hem İsveç’in göç ve entegrasyon
politikalarını hem de Türkiyeli göçmenlerin İsveç’teki yaşamlarını inceleyen
akademik ve yarı akademik kaynaklar araştırılıp özetlenmiştir. İkinci aşamada
bir medya taraması yapılmış ve İsveç medyasında göçmenlere veya
Türkiyelilere dair yayınlanan/yayımlanan haberler listelenip analiz edilmiştir.
Son olarak göçmenleri ve göçmenlere dair siyasete yön veren politikacıları
içeren seminerler düzenlenmiş ve İsveç’te bir alan çalışması yapılmıştır. Bu
çalışmanın içerdiği mülakatlardan elde edilen sonuçlar sözü edilen iki yöntemle
edinilen bilgilerle birleştirilmiş ve sonuçta bu rapor oluşmuştur. Elde edilen
sonuçlara yönelik eylem planları belirlenerek mevcut sıkıntıların giderilmesine
yönelik hem İsveç’te hem Türkiye’de politikalar geliştirilmesi hedeflenmiştir.
Proje Ekibi
31 Ocak 2016, Ankara
6
GİRİŞ
İsveç, Avrupa’nın en etkili ve tutarlı göçmen politikalarına sahip ülkelerinden
biri olarak bilinmektedir. Özellikle entegrasyon üzerine odaklanan araştırmalar
alanında da en başarılı Avrupa ülkesi olarak kabul edilmektedir. Göçmen
kabulüne başladığı tarih çok eskilere dayanmamasına rağmen mevcut
nüfusunun %20’sinin yabancı uyruklu veya yabancı uyruklu anne-babadan
doğanlardan oluşuyor olması, İsveç’in çok ciddi bir dönüşümden geçtiğini
göstermektedir. Son 20-30 yıl içerisinde homojen bir yapıdan, “çok kültürlü” bir
topluma dönüşen bu İskandinav ülkesi, göçmen politikalarını “eşitlik”,
“dayanışma” ve “başka kültürlere saygı” üzerine kurmaktadır. Diğer Avrupa
ülkeleriyle karşılaştırıldığında, vatandaşlık hakkının en kolay elde edildiği
ülkelerden biri olan İsveç, yabancı uyruklu vatandaşlarını kendi refah sistemine
dâhil etmeyi ve fırsat eşitliği sağlamayı ilke edinmiş görünmektedir. Bu kadar
hızlı bir dönüşümü kendi bünyesinde eritmeyi başarmış ve belki de en az
hasarla atlatmış gibi görünmesine rağmen İsveç, göç alan diğer ülkeler gibi,
göçmenlerin uyumu konusunda çeşitli sorunlarla karşılaşmaktadır.
Bu sorunlara rağmen, Avrupa genelini inceleyen sistematik araştırmalara
bakıldığında, İsveç’in diğer Avrupa ülkelerine göre çok daha liberal bir göç ve
entegrasyon politikası izlediği görülmektedir. İsveç, göçmenlere karşı tutumu
bakımından, refah devleti ve sosyal adalet gibi kavramlar merkezinde
düşünüldüğünde, pek çok araştırmaya göre dünyanın en gelişmiş ülkeleri
arasında gösterilmektedir. Bu araştırmaların en çok kabul görenlerinden birisi;
sosyal politikalar, ekonomik entegrasyon, istihdam, işsizlik, vatandaşlık
politikaları ve siyasi katılım oranları göz önünde bulundurularak yapılan
MIPEX indeksidir. İsveç, 38 ülke içerisinde karşılaştırıldığında Avrupa’da
göçmenler için en iyi ülke olarak konumlandırılmaktadır. Bu çerçevede İsveç ve
göçmenler konusu önemli kimi sayısal veriler ve tarihî bilgiler ışığında şu
maddelerde özetlenebilir:
7
• İsveç 1950’li yıllardan itibaren devamlı göç alan bir ülke konumundadır.
Nüfusunun %15’inden fazlasını yabancı uyruklu vatandaşlar
oluşturmakta ve bu oran her yıl 75.000 ile 100.000 arasında yeni
göçmenin katılımıyla giderek büyümektedir.
• 31 Aralık 2013 itibariyle İsveç’te yaşayan ama İsveç dışında doğmuş
nüfus 1.533.493 olarak belirtilmektedir –ülke nüfusunun yaklaşık %15’i
Irak, İran, Bosna vb. ülkelerden gelen göçmenler, doğum yeri göstergeleri
temel alındığında, sözü edilen yabancı uyruklu vatandaş toplamının en
büyük kısmını oluşturmaktadır.
• Göçmen kökenli ailelerin giderek büyümesinin yanında insani yardım
amacıyla kabul edilen mültecilerle birlikte yabancı uyruklu popülasyon
her geçen gün artmaktadır.
• 2008 yılından beri bir düşüş gösterse de ülkeye işçi göçü devam
etmektedir. Buna ek olarak uluslararası öğrencilerin sayısında da 2011
yılından beri bir düşüş görülmektedir.
• Ülkede 2014 yılında merkez sol iktidara gelmiştir ancak aşırı sağcı ve
yabancı düşmanı bir parti olan İsveçli Demokratlar da barajı geçerek
parlamentoya girmiştir.
• İsveç, ekonomik krizden diğer ülkelere göre daha az etkilenmiş olması ve
hâlen %80 gibi bir istihdam oranına sahip olmasıyla gelişmiş ülkeler
sıralamasında ilk sıralarda yer almaktadır.
• İsveç’te yapılan araştırmalarda yerli nüfusun %80’inden fazlası
göçmenlere karşı pozitif duygular beslemekte ve onların eşit haklara
sahip olmasını savunmaktadır.1Ne var ki ülkede aynı zamanda hükümetin
entegrasyon politikalarına karşı ciddi bir eleştiri de söz konusudur. Hatta
tecrit gibi konular düşünüldüğünde İsveç’in başarısız olduğunu
düşünenlerin sayısı az değildir.
İsveç’te özellikle son yıllarda en çok tartışılan konu, yıllardan beri süregelen
“çok kültürlülük” politikasının etkisini artık yitirmesidir. 2005 yılında
entegrasyon konusunda hükümet için yaptığı araştırmayla gündeme gelen
akademisyen Masoud Kamali, bu konuya sıklıkla değinmektedir. Ona göre,
göçmenlerin uyum politikaları tekrar gözden geçirilmeli ve göçmenlerle
1
Bakınız: http://www.mipex.eu/sweden
8
ilgilenen devlet kurumlarında bir dizi reformlar yapılmalıdır. Kamali tarafından
kaleme alınan rapor ve bunu takip eden diğer araştırmalar, İsveç’in, öyle
uzaktan görüldüğü gibi, göçmenlerin huzur ve mutluluk içinde yaşadığı bir yer
olmadığı yönündedir. 2 Aksine ülkede ırkçılık ve ayrımcılık konusunda
şikâyetler artmakta, göçmen ve göçmen çocuklarını nişsizlik sorunları ve dahası
İsveçlilerin de göçmenler konusunda duyduğu birtakım rahatsızlıklar giderek
daha sık dile getirilmektedir. Belki de “çokkültürlülük” adı altına izlenen söz
konusu politikalar, ayrı ayrı kültürlerden gelen göçmen gruplarını İsveç kültürü
ile harmanlayıp farklılıklarla beslenen bir toplum yaratmaktan çok izole
adacıklar hâlinde yapılanmış, birbirlerine “hoşgörü” gösteren ya da “tahammül”
eden alt kültür gruplarının oluşmasına yol açmıştır. Üstelik bu gruplar
arasındaki ilişkiler sanıldığı gibi pürüzsüz değildir. İktidara gelen siyasi partiler
bu soruna müdahale etmek için gerekli hamleleri başlatmış gibi görünse de,
gerçekte köklü bir değişim yaşanmamış ve son yıllarda tüm tarafların eleştiri ve
tatminsizlikleri ciddi bir şekilde artmaya başlamıştır.
Bu rapor, İsveç ile ilgili genel bir göçmen politikası analizi yaparak Türkiyeli
göçmenlerden oluşan topluluğun İsveç’teki konumunu anlamak ve problem
yaşadığı alanları tespit etmek amacıyla oluşturulmuştur. Rapor, İsveç’e göçün
tarihsel olarak incelenmesiyle beraber, entegrasyon politikalarındaki değişime
odaklanmaktadır. Bu değişimi İsveç’te göç ve entegrasyon merkezinde
yürütülen işsizlik, ırkçılık, ayrımcılık tartışmalarıyla ele almaktadır.
Türkiye’den gelen göçmenlerin heterojen yapısı, aralarındaki ilişkiler, bir
diaspora topluluğu olarak Türkiye Cumhuriyeti’nden beklentileri raporda analiz
edilmektedir. Rapor dört ana bölümden oluşmaktadır. Raporun ilk bölümünü,
İsveç’e göçün tarihi ve ilgili uygulamalar konusunda bir literatür çalışması
oluşturmaktadır. İkinci bölümünde, daha spesifik olarak İsveç’te Türkiye
Diasporası ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır. Raporun üçüncü bölümünde
İsveç Göçmenlik Politikaları kronolojisi ve 2012-2014 yılları aralığına ait
medya taraması yer almaktadır. Son bölümde, sözü edilen diasporayı oluşturan
gruplarla Türkiye ve İsveç’in iki şehrinde yapılan çalıştayları kapsayan saha
çalışmasından elde edilen veri ve görüşler sunulmaktadır. Sonuç kısmında ise
İsveç ve Türkiye açısından durum tespiti, öneriler ve beklentiler yer almaktadır.
2
Bakınız: http://www.aftonbladet.se/debatt/article16881241.ab
9
BÖLÜM 1
İSVEÇ’E GÖÇÜN TARİHİ
ve
UYGULAMALAR
1. 1. İsveç'e Göç: Tarihsel Bir Bakış
İsveç, diğer Avrupa ülkelerine kıyasla, 20. yüzyılın başlarında bir göç ülkesi
hâline gelmiştir. 1930'lu yılların başların da bile göç veren bir ülke olan İsveç’in
yaklaşık 1 milyon vatandaşı başta Amerika olmak üzere birçok ülkeye göç
etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda işçi göçmenleri ve mültecileri
kabul etmeye başlayan ülke, 1950'li yılların başından itibaren dünyanın birçok
bölgesinden göçmen çekmeye başlamıştır (Demker 2007: 3). İsveç'e ilk önemli
göç dalgası İkinci Dünya Savaşı sonrası Estonya başta olmak üzere Baltık
ülkelerinden gelen mülteciler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bunları, savaşın
yıkıcı etkisiyle İsveç'e kaçmaya çalışan Danimarka ve Norveçli Yahudiler
izlemektedir.
Göçün tarihsel gelişiminde ikinci aşama olarak tanımlanan 1949 ve 1971 yılları
arası, hızlı büyüyen ekonomi ve artan ihracat endüstrisi sebebiyle İsveç'in iş
gücü eksikliğini karşılamak için işçi göçmenlere serbest giriş tanıdığı dönemdir
(Demker 2007:6). Bu dönemde 550.000 Finli ve yaklaşık 60.000 Yugoslav'ın
İsveç'e göç ettiği belirtilmektedir (Westin 2006). Bunları, başta Yunanistan ve
İtalya olmak üzere İspanya, Portekiz, Finlandiya ve Türkiye’den gelenler
izlemiştir. İsveç'in Almanya'daki misafir işçi sistemine temkinli yaklaşımı ve
İsveç İşçi Sendikaları Konfederasyonu'yla yapılan işbirliği sayesinde yabancı
işçilere, İsveç vatandaşlarıyla aynı ücret ve haklar verilmiştir. İsveç, işçi
göçmenlerin geleceğin vatandaşları olarak algılandığı kalıcı bir göç politikasına
sahiptir (Westin 2006, Jorgensen 2009). Bu yaklaşımın vurgulanmasında fayda
vardır çünkü İsveç, her ne kadar Avrupa Birliği yasalarına uyum sağlayarak
diğer Avrupa ülkeleriyle birçok siyasi alanda benzeşse de, göçmen işçi
politikasını belirleyen özgül yaklaşımından ödün vermemiştir.
Bu durum, İsveç’e Kuzeyli olmayan ülkelerden gelen işçi göçünün resmen sona
erdiği 1970'li yılların başına kadar devam etmiştir (Jorgensen 2009: 145, Westin
2006). Görüldüğü gibi, bu yıllarda İsveç’e mülteci ve işçi göçü genelde Avrupa
ülkelerinden gelen göçmenlerle sınırlıdır. Bu dönemde İsveç ekonomisi hızla
gelişmiş ve bu da göçmenler hakkındaki kanıların olumlu yönde kalmasını
sağlamıştır. Yalnız 1960’ların sonundan itibaren işçi sendikaları, göçmen
işçilerin istihdamının çeşitli yan etkileri olduğunu vurgulamaya başlamıştır. Bu
yan etkilerden biri ve en önemlisi, istihdam açığının sürekli olarak dışarıdan işçi
getirilerek sağlanmasının ülkenin olası endüstriyel dönüşümünü olumsuz
etkileyebileceğidir. Bunun sonucunda, 1968 yılında uygulamaya konulan yeni
12
kanunlarla İskandinavya dışındaki ülkelerden gelenlerle
düzenlemeler getirilmiştir (Bevelander 2010:286-287).
ilgili
çeşitli
Üçüncü ve dördüncü aşama 1970'lerden sonra üçüncü dünya ülkelerinin yanı
sıra Doğu Avrupa ülkelerinden de mülteci ve sığınmacıların oluşturduğu bir göç
akışının görüldüğü döneme denk gelmektedir: 1980'lerde Şili, Ortadoğu ülkeleri
(İran, Irak ve Türkiye başta olmak üzere), Etiyopya, Eritre ve Somali'den
gelenler bu kısımda başı çekmektedir. Daha geniş kapsamlı göç dalgası ise
Yugoslavya'daki çatışmalardan sonra başlamış ve İsveç, bu yıllarda Yugoslav
ülkelerindeki çatışmalardan kaçanlara ev sahipliği yapmıştır. Mültecilerin ve
sığınmacıların bu göç akını, İsveç’teki göçmenlerin karakteristik yapısını
önemli derecede değiştirmiştir (Bevelander&Pendakur 2009).1980 ve
1990’lardan itibaren işsizlik oranının ve göçmenlerin istihdam sorunlarının
giderek artması ülkenin göçmen entegrasyonu konusunu ciddi ve sistematik bir
şekilde siyasi tartışmalara açmasını beraberinde getirmiştir.
Bugün İsveç’teki mülteci popülasyonunun çoğunluğunu İranlı, Iraklı, Şilili,
Arjantinli, Perulu, Türkiyeli (Kürtler ve Türkler) ve Eritreliler oluşturmaktadır
(Korkmaz 2005: 53-54). İsveç Avrupa Birliği üyesi ülkelerden de göç
almaktadır, ancak bu oran Avrupalı Birliği üyesi olmayan ülkelerden gelen göç
akışlarıyla karşılaştırıldığında oldukça düşüktür (Jorgensen 2009: 146, Westin
2006). Öte taraftan Avrupa Birliği üyeliği de, Avrupalı veya Avrupalı olmayan
vatandaşların hareket etme özgürlüğü açısından İsveç’e bazı yükümlülükler
getirmiştir. İsveç’in 2001 yılında Schengen Anlaşması'nı imzalamasıyla
mültecilere daha kapalı hâle gelmesi ve geçmişe oranla daha katı olduğu
savunulabilecek bir mülteci politikası geliştirmesi bunun başlıca örneğidir.
Günümüzde, yeni göçmen akışı büyük oranda üç kanaldan gerçekleşmektedir:
(i) Bosna-Hersek ve Kosova'dan ailelerin birleşimi; (ii) 2003 Irak Savaşı ile
başlayıp hâlâ devam eden Iraklı mülteci akını; (iii) Afganistan, Azerbaycan,
İran ve Türkiye'den gelen mülteci ve göçmenler (ağırlıklı olarak aile
birleşmesiyle). Bu kısımda en önemli kanalı Iraklı mülteciler oluşturmaktadır.
İsveç; çatışmalar, güvenlik tehdidi ve istikrarsızlık nedeniyle ülkelerini terk
etmek zorunda kalan Iraklı mültecilerden önemli bir kısmını kabul etmiş bu
bakımdan Avrupa ülkeleri içerisinde en çok sayıda Iraklı mülteciyi kabul eden
ülkelerden biri olmuştur. Mülteci kabulünün, 2014 yılı içerisinde 80.000’e
vardığı dile getirilmektedir. Suriye’deki krizin patlak vermesiyle birlikte
İsveç’in Suriyeli nüfusu da her geçen yıl artmaktadır. Uzmanlar, bu krizin
13
yükünü İsveç ve Almanya’nın çektiğini ama uzun vadede İsveç’in bu yükü
kaldıramayabileceğini belirtmişlerdir. 3
Bugün, İsveç yaklaşık 9 milyon yerleşik nüfusa sahiptir. Bu nüfus 200 farklı
ulustan insanı bir araya getirmekte ve nüfusun yaklaşık % 15’i İsveç dışında
doğmuş bireylerden oluşmaktadır. İkinci kuşak da dâhil edildiğinde, yerli
olmayan İsveçli yerleşik nüfus %20'ye ulaşmaktadır. Mevcut durumda, İsveç’te
doğan ve en az bir ebeveyni yurt dışında doğmuş bireylerin sayısı 900.000'in
üstündedir. 4 Bu sayı çok ciddi bir göçmen ya da göçmen kökenli popülasyona
işaret etmektedir. Ne var ki, göçmenleri refah toplumunun bir parçası yapmak
ve hem sosyo-ekonomik haklardan hem de vatandaşlık haklarından
olabildiğince yararlandırmak İsveç’in entegrasyon politikalarında her zaman
vurgulanan temel bir amaç olsa da, son yıllarda bu alanlarda ciddi sorunlar
ortaya çıkmıştır.
2000’li yılların başından itibaren İsveç iki yollu bir göç politikası izlemeye
başlamıştır. Bir yandan ülkeye gelen göçmen sayısının azaltılması veya sadece
Avrupa ve İskandinavya içi göçe uygun politikaların yürürlüğe girmesi; bir
yandan da istihdam açığını kapatmak için ‘yetişmiş’ işçi alımının
hızlandırılması gündemdedir. Ülkede son on yıldır, kısıtlı bir göçmen kabul
etme politikası hüküm sürmektedir. Yeni göçmen kabulleri, yukarıda değinildiği
üzere, genelde aile birleşimi nedeniyle gerçekleşmektedir. İltica başvurularının
reddedilme oranı %90’ı bulmuştur. Tüm bunlara karşın İsveç 2008 yılında
revize edilen göçmen politikasıyla Avrupa’nın en açık ve liberal göçmen
politikasına sahiptir. Diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında İsveç, örneğin
Irak ve Somali’den gelen iltica başvurularında daha büyük bir oranda kişiyi
kabul etmiştir. Bunlara ek olarak, ülkede 2009 yılında ayrımcılığı ve dışlanmayı
önleme konulu bir protokol düzenlenmiş; özellikle iş piyasalarına entegrasyon
için önemli öneriler içeren bir rapor sunulmuştur. Aynı zamanda 2009 yılında
çıkan yasalarla göçmenlerin haklarının korunması tekrar gündeme
gelmiştir. 52010 yılından beri ise İsveç’in entegrasyon politikalarında dikkate
değer bir değişiklik olmamıştır.
3
http://www.theguardian.com/commentisfree/2015/oct/15/the-guardian-view-on-sweden-andimmigration-breaking-point
4
GovernmentOffices of Sweden, “Swedish Integration Policy”,
http://www.sweden.gov.se/content/1/c6/13/77/34/5b7683a6.pdf
5
http://www.mipex.eu/sweden
14
İsveç göçmen politikaları merkezinde, günümüzde hâlen problem teşkil ettiği
düşünülen konular şu şekilde sıralanabilir: işsizlik, göçmenlerin ve göçmen
kökenli grupların sosyal devlete bağımlı olarak yaşaması ve yardımlarla
geçinmesi, siyasi katılımın düşük seyretmesi, segregasyon, gençlerin eğitim
sorunları, göçmenler ve ikinci jenerasyonda suç oranları vb.. Entegrasyon
politikaları da genelde bu alanlarda çözümler üretmeye çalışır. Bazı yazarlara
göre, bu saydıklarımız arasından segregasyon hâlâ İsveç devletinin care
üretemediği en önemli sorundur. 2013 yılında gettolarda çıkan isyanlarda buna
bir kanıt olarak gösterilebilir (Andersson&Weinar 2014).
1. 2. İsveç’te Entegrasyon Politikaları
Çokkültürlülük
Yaklaşımına
Hazırlık
1975 >1990
1975-->1990
Asimilasyon
1965-->
1965
> 1975
1945 -->
> 1964
İsveç’te farklı ülkelerden gelen göçmen işçiler, misafir işçi sisteminden farklı
olarak daimi oturma iznine kolayca erişebilmişlerdir. Aslında İsveç,
göçmenlerin ailelerini yanlarına almaları ve onları İsveç vatandaşlığına
taşımaları için teşvik edici olmuştur. Son zamanlarda bazı araştırmacılar
(Westin 2006; Schierup ve Alund 2009) İsveç'te çokkültürlülük yaklaşımının
asimilasyona doğru yönelmekte olduğunu, sığınmacı ve mültecilerle ilgili
politikaların 1990’lı yıllarda daha da sertleştirilerek çokkültürlülük politikaları
konusunda başka bir önemli evreye geçildiği belirtilmektedirler. İsveç’te
göçmen uyum politikaları üç farklı evrede gelişim göstermiştir (Korkmaz: 2005:
54):
Çokkültürlülük
İlk evre sırasında, göçmen uyumunun doğal şekilde gerçekleşecek bir süreç
olacağı beklenmiştir (Korkmaz 2005:54). İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen
sonra İsveç, göç mevzuatını yabancıların uyum sürecini göz önünde
bulundurmadan değiştirmiş ve göçmenlerin topluma uyumunun yönetilmesi
15
konusu göz ardı edilmiştir. Örneğin, 1950 ve 1960 yılları arasında İsveç
göçmenlerinin toplumla bütünleşmesine olanak sağlayacak belirli bir göç
politikası bulunmamaktadır. Sadece 1960'lı yıllarda ülkede bulunan
göçmenlerin koşullarını geliştirmek için çeşitli düzenlemeler yürürlüğe
konmuştur (Westin 2006, Dingu-Kyrklund 2007:1).
İkinci evrede İsveç, göçmenlerin başarılı uyum sağlamasını güvence altına alan
resmî bir politikaya hâlâ sahip değildir. Ancak, 1970'lerin başında göçmenlere
İsveççe dil kursları verilmesi için belediye ve derneklere ilgili faaliyetleri
destekleme hakkı sağlanmış; göçmenlerin bu kurslara katılmaları teşvik
edilmiştir.
Nihayetinde, 1970'li yılların ortalarında İsveç Parlamentosu bir uyum politikası
hayata geçirmiştir. Westin bu politikayı “bırakalım asimile olsunlar”
anlayışından radikal bir kopuş olarak tanımlar(2006). 1975 yılında, göç
politikası için üç temel hedef tanımlanmıştır (Westin 2000; Jederlund & Kayfetz
1999): (i) eşitlik (jämlikhet), (ii) kültürel seçme özgürlüğü (valfrihet) ve (iii)
ortaklık (samverkan).
Kültürel seçme
özgürlüğü(valfrihet)
Ortaklık
(samverkan)
Eşitlik (jämlikhet)
İsveç'in
Göçmen
Politikası
(1975)
Bu kısımda eşitlik, tüm göçmenlerin diğer İsveç vatandaşlarıyla eşit haklara ve
imkânlara sahip olması olarak tanımlanmıştır. Buna toplumun geri kalanıyla eşit
yükümlülüklere sahip olmak da dâhildir. Bu durum, Almanya vb. ülkelerde
görülen “misafir işçilik” konumunun İsveç’te reddedildiği ve daha kapsayıcı bir
sistemin belirlendiğinin kanıtıdır (Bevelander 2010:292).
16
Göç politikasının ikinci hedefi olarak tanımlanan kültürel seçme özgürlüğü,
göçmenlerin yeni kimlik edinme ve/veya kendi kimliklerini koruma özgürlüğü
olarak tanımlanabilir. Ancak göçmenin seçimi ne olursa olsun, bu seçimin
“temel İsveç değerleri"yle çatışmaması gerektiği belirtilmiştir. “İşbirliği ve
dayanışma ilkesi,” buna bağlı olarak göçmen grupları ve İsveç doğumlu nüfusu
bir birlik içinde ortak çıkarlarını korumak ve ifade edebilmek amacıyla
yaklaştırmak amacındadır.
Nihai hedef olan ortaklık, göçmenlerin siyasi katılımının arttırılması için
belediye seçimleri veya bölgesel seçimlerde oy vermelerinin sağlanması ve
vatandaşlığa kabulün göçmen gruplar için giderek erişilebilir olması anlamına
gelmektedir. Ortaklık fikri İsveç devletine bağlı göçmen derneklerini
oluşturmak ve kontrol etmek için yasal bir temel yaratmak için de zemin
hazırlamıştır (Odmalm 2004; Korkmaz 2005; Jederlund & Kayfetz 1999;
Westin 2006). Alund ve Schierup, bu politikayı hükümetin etnik gruplar ve
İsveç toplumu arasındaki sosyal eşitliği sağlama ve göçmen nüfusun siyasi karar
süreçlerine dâhil edilmesi çabası olarak tanımlamışlardır(1991). Buna bağlı
çokkültürlülük politikalarının uygulanması göçmen gruplara çeşitli siyasal ve
toplumsal haklar sağlamıştır. Bunların başında yerel seçimlerde oy verme hakkı
(vatandaş olmadığı hâlde ikamet edenler için), okullarda ana dilde eğitim hakkı,
ana dilde kitap ve süreli yayın basımının desteklenmesi ve etnik kimliğe bağlı
oluşturulan göçmen kuruluşlarına finansal yardım gelmektedir (Akesson 2011).
Göçmenlerin kendi kimliklerini koruyarak da İsveç toplumuna entegre
olabilecekleri görüşü hâkimdir.
Bu göç politikası, İsveç'in istikrarlı bir ekonomiye, yeterli istihdam ve geleceğe
yönelik pozitif öngörülere sahip olduğu bir zamanda planlanmıştır
(Jederlund&Kayfetz 1999). 1980'li yılların ortalarında ise İsveç sistemi
göçmenlere ve ikinci kuşaklara karşı olumsuz davranışların artmasına sebep
olan bir ekonomik kriz yaşamıştır. Göçmen kabulüne sınır getirilmesi tartışma
konusu olmuş ve 1989'da Sosyal Demokrat Parti tarafından yönetilen hükümet,
siyasi sığınmacıları kabul etme konusunda daha katı kurallar koymaya
başlamıştır (Westin 2000). Bunların sonucunda, ülkede 1980’lerin ortasında
göçmen kelimesi kadar azınlık kelimesi de duyulmaya başlamış hatta 1980’lerin
ortasında kurulan çeşitli komisyonlar entegrasyon ile ilgili raporlarında azınlık
kategorisine de yer vermişlerdir.
17
1. 2. 1. İsveç’in Çokkültürlülük Politikasına Olumsuz Tepkiler
İsveç’te 1990'ların başlarında, göçmenlere ve göç politikalarına karşı kimi
olumsuz tepkiler oluşmuştur. Diğer Avrupa ülkelerine benzer olarak İsveç,
ırkçılık ve yabancı düşmanlığı üzerine çok sayıda tartışmayla karşı karşıya
kalmıştır. O yıllardaki işsizlik oranının %10’u bulması ve ekonomik durgunluk
bu tür tepkilerin nedeni olarak gösterilebilir. 1991 yılında yapılan seçimlerde
aşırı sağcı parti Ny Demokrati (Yeni Demokrasi) parlamentoya girmeyi
başarmış ve göçmen karşıtı politika önerilerini de beraberinde getirmiştir. Bu
gelişmelerle birlikte, artık İsveç'in bir göç politikasına sahip olması
gerekmediği; onun yerine yeni etnik ve kültürel grupların hem kendi aralarında
hem de İsveç toplumuyla bir köprü kurmaları gerekliliği anlaşılmıştır
(Jederlund&Kayfetz 1999). O dönemin göç politikalarına yönelik eleştiriler,
güncel durumla ilgili bir rapor hazırlanması amacıyla yeni bir araştırma
komisyonu kurulmasıyla sonuçlanmıştır. 1994 yılındaki seçimlerle iktidara geri
dönen sosyal demokratlar, göçmen karşıtı politikaların yürürlüğe girmesini
önleseler de, bu konudan rahatsızlık duyan seçmenlerini kaybetmemek adına
biraz daha mesafeli politikalar tercih etmeye başlamıştır. 1997 yılında İsveç
parlamentosu, yerli olmayan ama İsveç’te yerleşik bulunan bireylere diğer
vatandaşlarıyla eşit imkân ve hakların verilmesini amaçlayan yeni uyum
politikaları
üzerinde
anlaşmıştır.
Yeni
strateji,
‘Sverige,
framtidenochmangfalden’ (İsveç, gelecek ve çeşitlilik) olarak adlandırılmıştır
(Benito 2005: 23). Bu ve bundan önceki politika arasındaki temel fark, bir
önceki politikanın sadece göçmenlere yönelik olmasına karşın yeni politikanın
göçmenlere ve tüm toplum kesimlerine hitap etmesidir (Akesson 2011:219).
1997 yılında uygulanan İsveç uyum modeli, göç politikasını tanımlayan üç
temel prensibe dayanmaktadır. Ancak bu prensipler zaman içinde farklı
şekillerde yorumlanmıştır. 1990'ların ortalarından sonra yeni hedef, “uyum”
başlığı altında özetlenebilir. Bu başlık, 1970’ler ve 1980'lerin üç ana unsura
bölünmüş başlangıç politikalarıyla karşılaştırıldığında oldukça belirsiz
kalmaktadır (Lindvall&Sebring 2005). Üç temel hedef tamamen terk
edilmemiştir ancak göçmenlerin İsveç toplumuna uyum sağlaması açısından
yeni bir anlayışla yumuşatılmıştır. Çokkültürlülük yerine daha çok çeşitlilik
kavramına vurgu yapılmış ve yeni politikalar buna göre düzenlenmiştir.
Hükümet 1998 yılında yeni bir yapılanmaya giderek entegrasyon konusuna
daha çok önem vermeye başlamıştır. Bu tarihten sonra ayrımcılık, islamofobi ve
18
ırkçılığı engellemek için görevli bazı kurumlar, hükümete düzenli olarak
raporlar sunmuşlardır. 1980’li yıllarda mülteciler ile ilgili yeni düzenlemeler
gerçekleştirilirken1990’larda mültecilere kısa süreli olsa da çalışma hakkı veren
bir mevzuat geliştirilmiştir. Buradaki anlayış, İsveç’e herhangi bir yolla gelen
göçmenlerin biran önce istihdam edilebilir hâle gelmesi ve refah devletinin bir
parçası olmalarıdır (Bevelander, 2010). İsveç’in göçmen politikalarının özü olan
bu yaklaşımda ülkenin istihdamına dâhil edilen göçmenlerin entegrasyonunun
daha hızlı ve sorunsuz olacağı düşüncesi hâkimdir.
1. 2. 2. Çokkültürlülük Politikasına Eleştirel Yaklaşımlar
Göçmenlerin uyumuyla ilgili kamusal söylemde yer alan göçmenlerin özel
alanlarda kendi kültürlerini devam ettirmelerinin yanında İsveç toplumuyla
sosyo-ekonomik anlamda kaynaşmalarını sağlamak hedefi,aslında işgücü
piyasasına uyumun sağlanması anlamına gelmektedir (Akesson 2011). Westin,
yıllar boyunca bu söylem içinde ortaya çıkmış uyum, çoğulculuk,
çokkültürlülük ve çeşitlilik gibi terimlerin, farklılıkları kabul etmek ama bunu
“İsveç yöntemiyle yapmak” anlamına geldiğini belirtir (2003). Westin’e göre,
İsveç göç konularını işaret etmek için çeşitli terminolojiler kullansa da,
asimilasyonu her zaman en iyi çözüm olarak görmüştür (2003). İsveç’in
muhtemelen en stratejik politikası, göçmenleri zorlamadan, yani Almanya ve
Fransa gibi ülkelerdeki bir asimilasyon baskısı oluşturmadan, kendi temel
değerlerine uyum sağlar hâle getirmesidir. Çokkültürlülük, İsveç’te resmî siyasi
ideoloji hâline gelmiş ve kültürel farklılıklar sistemin bir parçası olarak kabul
edilmiştir. İsveç’in bu tavrı birçok akademisyen ve uzman tarafından pozitif bir
yaklaşım olarak yorumlanmaktadır. Bazı akademisyenler ise bu yaklaşıma daha
eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşır. Bu gruptaki akademisyenler, birçok kez
değişikliğe ve son yıllardaki önemli düzenlemelere rağmen İsveç’in uyum
politikalarını, göçmenlere yaklaşımda özcü ve etnik-merkezci olması nedeniyle
eleştirir. Onlara göre, kültürel seçim özgürlüğü ilkesinin uygulanması özel
alanda azınlık kültürünün oluşmasına neden olmuş ve azınlık ile çoğunluk
grupların sosyal etkileşimini engellemiştir. Politikalar devamlı olarak farklılığın
öneminin altını çizse de karakter itibariyle asimilasyoncudur (Bartl 2009;Westin
2003).
19
Esas olarak sistem, kültürel miras ve geleneklerdeki farklılıkları somutlaştırarak
pekiştirmektedir (Alund&Schierup, 1991). Bu yaklaşımdan yola çıkarak kültürü
özcü bir açıdan algılamanın ulusal uyum politikasında ve günlük yaşamda bir
kanıt olduğu savunulmaktadır (Akesson, 2011).Kültürü homojenleştirici bir
bakış açısı etnik grupları somutlaştırmakta ve öz İsveç toplumundan
farklılıklarının altını çizmektedir. İsveç toplumu sosyal eşitsizliklerin kültürel
farklılık olarak algılandığı etnik çizgiyle giderek ayrılmaktadır (Alund,
1998).Kültür, etnik ve ırksal zeminin bir sonucu olarak kanıksanmış; özcü
terimlerle saf ve doğal etnik kökenle ilgili olarak anlaşılmıştır. Bu nedenle
aslında İsveç, çokkültürlülüğünün idealist ilkelerini uygulamada ciddi
problemlerle karşı karşıya kalmaktadır. Sistem, farklı kültürlerden ve etnik
kökenlerden olan grupların (ortak değerler ve kimlikler olmadan) basitçe kendi
köşelerinde bir arada yaşadığı bir İsveç toplumu imajı talep etmektedir
(Akesson, 2011). İsveç’te etnik kökenin nasıl algılandığı üzerine alternatif bir
yorum olarak, “baskın Beyaz İsveçli algısının göçmenlerin sınıflandırılabileceği
etnik kategoriler üretme gücü olduğu ileri sürülmektedir (Odmalm, 2004). Bu
sistem,“İsveç kültürü” ve “göçmen kültürü” arasında yaratılan hiyerarşik
ilişkilere vurgu yapmaktadır.
İsveç çokkültürlülüğünün başarısı veya başarısızlığı üzerine çok sayıda tartışma
sürerken Westin’in (2003), Akesson’un (2011) ve diğer araştırmacıların ifade
ettiği gibi, bu çokkültürlülükteki güçlü asimilasyonist unsur göz ardı
edilmemelidir. Bu durum, İsveç toplumu ve göçmenler arasında görünmez bir
şekilde oluşan kültürel engellerden ayrı olarak, göçmenler ve ikinci kuşağın
“temel İsveç değerlerine” uyum sağlamaları yönünde bir beklenti olmasına da
kanıt niteliğindedir. İsveç kökenli olmayan vatandaşlara bu konuda herhangi bir
zorlama yapılmamasına rağmen, çokkültürlülük söylemi İsveçli siyasetçiler ve
diğer otoriteler tarafından ifade edilirken örtülü de olsa ısrarcı bir ton kendini
göstermektedir. Aslında bu durum, birçok göçmen ve ikinci kuşağın farkında
bile olmadan “İsveçli gibi düşünme” tarzına asimile olmalarına yol açmaktadır.
İsveç sisteminin başarısının temelinde göçmenleri “İsveç değerleri”ne uyum
sağlayarak “kendi özleri”nden bir şey kaybetmeyecekleri konusunda ikna etme
başarısı bulunmaktadır. Bu bağlamda, medya kuruşlarının yanında İsveçli
siyasetçilerin ve otoritelerin söylemlerinde uyum ve çokkültürlülük birbirini
dışlamayan, hatta tamamlayan iki kavram olarak algılanmaktadır.
20
1. 2. 3. İsveç’te Çokkültürlülük Politikaları Nasıl Değişiyor?
Bütün bunları göz önünde bulundurarak süregelen siyasi tartışmalar da göz
önüne alınarak son döneme bakıldığında köklü veya şaşırtıcı bir değişiklik
görülmemektedir. 2008 yılında İsveç hükümeti iki yıllık bir entegrasyon
stratejisi uygulamaya sokmuştur. Bu stratejinin yedi temel ilkesi bulunmaktadır
(Pasetti 2015):
(i)
Yeni gelenler için İsveç toplumuna entegrasyonu hızlandırmak,
(ii)
İş imkânları yaratmak ve yabancılar arasında girişimcilik faaliyetlerini
hızlandırmak,
(iii)
Okullardaki eğitim kalitesini ve imkânları artırmak,
(iv)
Dil becerilerini geliştirici düzenlemeler yapmak,
(v)
Ayrımcılık karşıtı uygulamaları titizlikle yürürlüğe koymak,
(vi)
Sosyal dışlanmanın olduğu gettolarda düzenlemeler yapmak,
(vii) Temel ilkelerde birleşmek.
Yeni gelenlerin entegrasyonunu teşvikle ilgili düzenlemeler 2010 yılından sonra
da devam etmiştir. 2014 yılında ise, entegrasyon için yeni inisiyatifler bütçeye
dâhil edilmiştir. Öne çıkan yeni stratejiler arasında İsveç vatandaşlığına geçiş
oranlarının artırılması, dil becerilerinin geliştirilmesi ve yabancı düşmanlığını
azaltacak önlemler alınması gelmektedir (Pasetti 2015).
1. 3. İsveç’in Vatandaşlık Politikası ve Siyasi Katılım
İsveç'in vatandaşlık rejimi, Avrupa'nın en liberal sistemlerinden biridir.
Vatandaşlık, jussanguinis’a dayalı olduğu için göçmenlerin soyundan gelenler
doğrudan İsveç vatandaşı olma hakkını alamamaktadır. Yine de vatandaşlığa
kabul süreçleri Almanya gibi diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında daha
kolay olmaktadır (Westin 2006). Örneğin, 2006 yılında vatandaşlık edinme
hakkını elinde bulunduran kişilerden %77’si İsveç vatandaşlığına geçmiştir.
Diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında bu rekor bir oran sayılabilir
(Bevelander 2010). İsveç vatandaşlığına sahip olma koşulları, farklı göçmen
gruplar için çeşitlilik gösterebilir. Kuzey ülkelerinden göç edenler ülkede 2 yıl
kaldıktan sonra vatandaşlık için başvurabilirken; mülteci statüsü onaylanmış
bireyler vatandaşlığa uygun görülebilmek için 4 yıl beklemek zorundadırlar.
21
Kuzeyli göçmenlerin sadece vergi numarası için başvurmaları yeterlidir. Ancak
mültecilerin, İsveç Göç Bakanlığı’nca işleme konulması bir yıl sürebilen resmî
bir başvuru yapmaları gerekmektedir. Mülteciler dışındaki göçmen grupların en
az 5 yıl yasal olarak devamlı ülkede ikamet etmiş olması ve vatandaşlığa
başvurabilmek kalıcı oturma iznine sahip statüde olması zorunludur 6 (Benito
2005).
Göçmenler için İsveç vatandaşlığına geçmenin önemi ve avantajları şu
maddelerde ortaya çıkmaktadır:
• Sadece İsveç vatandaşları genel seçimlerde oy kullanabilirler
• Sadece İsveç vatandaşları parlamento seçimlerinde milletvekili adayı
olabilirler
• Sadece İsveç vatandaşlarının ülkede sınırsız ikamet etme ve çalışma
hakları vardır
• Sadece İsveç vatandaşları Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde sınırsız
dolaşım ve çalışma hakkına sahip olabilirler
• Sadece İsveç vatandaşları İsveç ordusunda ve polis teşkilatında görev
yapabilirler 7
İsveç’te doğmuş ikinci nesil, ebeveynleriyle karşılaştırıldığında vatandaşlığa
oldukça kolay sahip olabilmektedir. İsveç vatandaşlığına sahip bir ailede doğan
bir çocuk doğrudan İsveç vatandaşı olmuş olur. 18 yaş altı, ebeveynleri İsveç
vatandaşı olmayan ama İsveç’te 5 yıldan fazla yaşamış ve kalıcı oturma iznine
sahip birisi de kolay bir bürokratik işlem sonucunda İsveç vatandaşı
olabilmektedir.
Birinci ve ikinci neslin, İsveç tarihini ve geleneklerini derinlemesine bilmesi
gibi bir zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu noktada Almanya ve diğer Avrupa
ülkelerinde olduğu gibi vatandaşlık testleri uygulanmamaktadır. Yeterli
derecede İsveç dili bilme zorunluluğu ise genel asimilasyon politikalarıyla
birlikte kaldırılmıştır. Başvuranlar için problem yaratabilecek tek koşul, hiçbir
suç faaliyetinde bulunmamış olmayı, temiz bir kayda sahip olmayı gerektiren
6
İlgili kanun için bakınız: http://www.migrationsverket.se/English/Privateindividuals/Becoming-a-Swedish-citizen/Citizenship-for-adults/Time-in-Sweden.html
7
http://www.migrationsverket.se/English/Private-individuals/Becoming-a-Swedishcitizen/What-does-Swedish-citizenship-mean.html
22
“iyi hâl” hükmüdür. 8 İstatistiklere göre, yurtdışında doğan göçmenlerin
neredeyse yarısı, 5 ve daha fazla yıl boyunca ülkede devamlı bir şekilde ikamet
ettikten sonra İsveç vatandaşı olmaktadırlar (Benito 2005).
2001 tarihli Vatandaşlık Kanunu ile İsveç, çift vatandaşlığı tanıma konusunda
en cömert ülkelerden biri olmuştur. Bu tarihten önce çifte vatandaşlık statüsüne
şüpheyle yaklaşılmıştır (Gustafson 2002). Günümüzde ise İsveç vatandaşlığına
sahip olan bir birey, kendi esas ülkesindeki kanun izin verirse bir önceki
vatandaşlığını da sürdürebilmektedir. İsveç Göç Bakanlığı’nın internet sitesinde
çifte vatandaşlık avantaj olarak gösterilmiş ve hatta buna teşvik edilmiştir.
Sitede çifte vatandaşlığın yararları şu şekilde sıralanmıştır:
• Başka ülkelerde çalışmaya olanak sağlaması
• İki ayrı ülkede emeklilik hakkı
• İki ayrı ülkede mülk edinme ve miras hakkı
• Başka ülkelerde ikamet ve seyahat hakkını artırması 9
İsveç, göçmenlerin vatandaşlığa kabul edilmesini uyum sürecinin en temel
parçalarından biri olarak algılamış ve daimi oturma izni olan göçmenlerin
vatandaşlık için başvurmalarını teşvik etmiştir (Westin 2000). Yine de,
vatandaşlığa sahip olmanın uyum çabalarına ne derecede pozitif bir etkisinin
olduğu sorusu henüz bir cevap bulamamıştır. Araştırmalar, İsveç
vatandaşlığının İsveç’e daha iyi uyum sağlamanın bir garantisi olmadığını
göstermiştir. Vatandaşlığa kabul edilmenin diğer Avrupa ülkeleriyle
karşılaştırıldığında görece daha kolay olması nedeniyle, İsveç’in bu durumu
İsveçlilik kimliğinin temel bir parçası olarak görmemekte olduğu anlaşılabilir.
Ayrımcılık da sadece vatandaşlığa sahip olmakla atlatılabilecek bir olgu
değildir. Göçmenlere göre, önceki vatandaşlıklarından vazgeçmeleri gibi bir
zorunluluğun olmaması sebebiyle İsveç vatandaşlığına geçmek Almanya’daki
vatandaşlıktan çıkma sendromunun içerdiği duygusal yükle kıyaslanamaz. İsveç
vatandaşlığına kabul edinmenin kültürel uyuma yardım etmesi şart değildir.
Onun yerine, göçmenlerin vatandaşlığa kabul konusuna faydacı bir açıdan
yaklaşmaları olasıdır. İsveç’teki Türkler üzerine yapılan bir çalışmada ifade
8
http://www.migrationsverket.se/English/Private-individuals/Becoming-a-Swedishcitizen/Citizenship-for-adults/Good-conduct.html
9
http://www.migrationsverket.se/English/Private-individuals/Becoming-a-Swedishcitizen/What-does-Swedish-citizenship-mean.html
23
edildiği gibi, göçmenler kendilerini daha çok Türk hissetmeleri nedeniyle İsveç
vatandaşlığına geçmeyi tercih etmeyebilirler veya Türkiye ile olan bağları
devam etse de faydacı sebepler nedeniyle İsveç vatandaşlığına geçebilirler
(İçduygu 1996). İçduygu, vatandaşlık kazanmanın genellikle İsveç için normatif
veya ahlaki bir sorumluluk olarak görülmediğini savunmaktadır (1996). Çeşitli
araştırmalar vatandaşlığa kabul edilmenin, “ait olma” ya da “ait hissetme”
duygusunun varlığına zorunlu olarak işaret etmediğini; fakat vatandaşlığa
kabulü kolaylaştıran politikalar ve çifte vatandaşlığa izin verilmesinin İsveç
toplumuna “ait olmama” duygusunu azalttığını göstermektedir (Baser, 2013).
Vatandaşlığa kabul edilmek, aynı zamanda göçmenlerin ve sonraki nesillerin
yaşadıkları ülkede kendilerine olan güvenlerini artırmaktadır.
Siyasi katılım açısından bakıldığında, İsveç göçmenlere 1976 yılından beri 3 yıl
ülkede ikamet etmiş olma koşulu ile belediye seçimlerine katılma hakkı veren
ilk Avrupa ülkelerinden biridir. Bu hakkın verilmesinin ardındaki temel
motivasyon, ülkede yaşayan yabancıların İsveç toplumuna siyasi ve politik
açıdan uyum sağlamalarını arttırmaktı (Benito 2005). Aynı zamanda oy verme
hakkının, göçmenlerin yaşadıkları toplumda kendilerine güvenlerini artıracağı
ve bunun sonucunda topluma daha iyi entegre olacakları görüşü hâkimdi. Bu
hâliyle İsveç, Avrupa’da göçmenlerin siyasi katılımını kolaylaştırmak için
yasalar düzenleyen çok az ülkeden biridir. Vatandaşlığa kabul sürecinin
kolaylığına, göçmenlerin ve ikinci kuşağın siyasete katılımının yöneticilerce
teşvikine rağmen İsveç kökenli olmayanların seçimlere katılımının oldukça
düşük düzeyde olmaktadır. Örneğin seçimlere katılım oranı 1976 yılında % 60
iken; 2002 yılında % 35’e düşmüştür (Benito, 2005). Almanya’daki tartışma
uzun yıllardır orada yerleşmiş olan bireylerin oy verme hakkının olmaması ve
en azından 2000 yılına kadar vatandaşlığa kabul şartlarının katılığı üzerinden
yoğunlaşırken; İsveç’te daha çok göçmenlerin yeteri kadar siyasi katılım
göstermemesi üzerinedir. Bu bağlamda, göçmenlerin ve ikinci kuşağın
beklenenden daha az siyasi katılım göstermesi temel bir araştırma alanıdır.
İsveç seçimleri üzerine geniş bir araştırma yapan Bevelander ve Pendakur
(2009), göçmenlerin doğma büyüme İsveçli olanlardan daha az oy verdiğini
belirtmişlerdir. Vatandaşlığa kabul edilmenin yerli olmayan İsveçlilerin siyasi
katılıma olan eğilimlerini artırdığını ve İsveç sisteminin yerli olmayan
İsveçlilerin ülke siyasetinde söz hakkına sahip olmalarını hedeflediğini öne
sürmektedirler. Yine de yerli olmayan İsveçlilerin katılımı yaş, cinsiyet, İsveçli
bir eşe sahip olma, İsveç vatandaşlığına sahip olma ve İsveç dışında doğma gibi
24
diğer faktörlere de bağlıdır. İsveç’te doğup göçmen neslinden gelenlerin,
ebeveynlerinden daha çok oy verdiği söylenebilir. Araştırmacılar, düşük
katılımın, yerli olmayan İsveçlilerin İsveç toplumuna aitlik ve sosyal olarak
dâhil olma algılarıyla oldukça ilgili olduğunu savunmaktadırlar.
Siyasete katılma açısından İsveç sistemi, bir İsveç siyasi parti üyesi olmanın
şartlarını da basitleştirmiştir. Siyasi parti üyesi olmak için İsveç’te ikamet eden
yerli olmayan İsveçliler için herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır (Benito,
2005). Birçok parti katılımcılarını hoş karşılamakta ve göçmenlerin kendi
yöntemleriyle katkı sağlayabilecekleri belirli birimler yaratmaktadırlar. Bunun
yanında, Benito’ya göre göçmenler, kendi ülkelerinde faaliyet gösteren siyasi
partilerde İsveç birimleri kurmuşlardır. Birçok sığınmacı İsveç’e
diktatörlüklerden gelmiştir ve bu nedenle buradaki faaliyetleriyle kendi
ülkelerinin siyasetlerini değiştirebilmeyi amaçlamaktadır. Bu durum, İsveç
kanununda izin verilen ve hatta İsveç siyasi partileri tarafından farklı ölçütlerde
desteklenen bir durumdur (Benito, 2005). Bu nedenle, İsveç’teki siyasi partiler
göçmenlerin katılımını, parti gündemine kendi ülke sorunlarını da katmalarını
teşvik ederek desteklemektedirler. Böylece, göçmenler ve ikinci kuşak İsveç
siyasetinde aktif olmayı, kendi ülkelerindeki siyasette etkin oluşlarının önünde
bir engel olarak algılamamaktadırlar.
1. 4. Çözüm Aranan Konular: Yabancı Düşmanlığı, İstihdam, Eğitim ve
Barınma
Yukarıda da belirtildiği üzere, bazı araştırmalar İsveç’in uyum politikalarında
oldukça başarılı olduğunu ve bu bağlamda göçmenler için yaşanılabilecek bir
ülke olduğunu göstermektedir. Ancak son zamanlarda yapılan çok sayıda
çalışma, içerideki durumun dışarıdan göründüğü kadar olumlu olmadığını
göstermektedir. İsveç’te çok sayıda kültürel ve etnik grubun varolması İsveç’in
sosyal yapısında bir dizi soruna yol açmıştır. Bu sorunlar arasında iş gücü
pazarına dâhil olma, eğitim ve barınmaya erişim ve yabancı düşmanlığının
artması başı çekmektedir.
İsveç devleti, bu sorunlardan kaçınmak için önlemler almıştır. Ancak yakın
zamanda yapılan çalışmalar tüm bu iyileştirmelerin uygulanmasında aksamalar
olduğunu ortaya çıkarmıştır. Almanya, Fransa ve Hollanda gibi ülkelere kıyasla;
farklılıkların tanınması, çokkültürlülük gerçeği ve ayrımcılıkla mücadele
25
çabaları doğrultusunda farklı bir yol izlemesine rağmen İsveç, yapısal
ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve işsizlik konularında diğer Avrupa
ülkeleriyle ile benzerlikler göstermektedir.
Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı
İsveç’te göçmen veya mültecilere karşı gözle görülür ırkçılık 1980’lerin
sonlarında başlamıştır. Göçmenleri hedef alan genç ırkçı grupların saldırıları
buna bir örnektir. Göçmen karşıtı tepkiler, ırkçı ve ırkçılık karşıtı grupların
sokaklarda kavga etmeleriyle birlikte 1990’ların başlarında dikkate değer hâle
gelmiştir. Bu dönem boyunca, ırkçı ve yabancı düşmanı duyguların artmasının
sonucu olarak bazı mültecilerin evlerine saldırılar düzenlenmiştir. 1993 yılında
ırkçı ve aşırı milliyetçi gruplar tarafından bir cami ateşe verilmiş ve göçmenlere
ait işyeri ve mülklere büyük ölçüde zarar verilmiştir (Westin, 2000;
Jederlund&Kayfetz, 1999). Yabancı düşmanı söylem, Yeni Demokrasi
Partisi’nin (NyDemokrati) kurulmasıyla siyasi alana taşınmış; fakat parti, 19901992 yılları dışında uzun sureli bir başarıya ulaşamamıştır (Demker 2007).
2006 yılında, aşırı sağ görüşlü başka bir parti göçmen karşıtı gündemlerle siyasi
sahneye çıkmıştır. İsveç Demokratları (Sverigedemokraterna) açıkça aşırımilliyetçi bir gündem takip etmiş ve oyların %2,9’unu almıştır. 2010
seçimlerinde, %5,7’ye ulaşmayı başarmış ve parlamentoda 20 koltuk
kazanmıştır. 2014 seçimlerinde ise daha da şaşırtıcı bir yükselişle %12’nin
üzerinde oy alarak hem üçüncü parti olmuş hem de meclise 49 milletvekili
sokmuştur. 10
Avrupa’daki genel trendle paralel olan ancak İsveçlileri bile şaşkına çeviren bu
aşırı sağ partinin yükselişi, İsveç’te göçmenlerle ilgili tartışmaların yeniden
alevlenmesinde büyük rol oynamıştır. İsveçli Demokratlar kendilerini milliyetçi
olarak tanımlayan ve politikalarını İsveç kültürünü korumak üzerinde
yoğunlaştırmış bir sağ partidir. 1988 yılından bu yana faaliyet gösterdiği
söylense de adını son seçimlerde, özellikle İsveç’in güneyinde aldığı oy
oranlarıyla duyurmuştur. Parti programı milliyetçi değerler üzerine kurulmuştur.
Avrupa şüpheciliği son derece ön planda, bunun dışında diğer devletlerle olan
ilişkilerde de “İsveç değerlerinin” korunması esas alınmıştır. Yalnız partinin
10
http://www.val.se/val/val2014/slutresultat/R/rike/
26
oylarını artırmasının en önemli sebebi bu tarz politikalardan çok, göçmenler ve
İslam üzerine yaptığı söylemlerdir. Partinin yönetici ve temsilcileri yaptıkları
açıklamalarda göçmenlerin büyük bir sorun teşkil ettiğini, bugüne kadar
uygulanan politikaların işe yaramadığını ve bu kadar çok sayıda yabancının
İsveç’i sosyal ve ekonomik anlamda zora soktuğunu sıkça dile getirmektedir.
İsveç halkının refahını, kültürünü ve ekonomik standartlarını korumak adına
öncelikle ülkeye olan göçün durdurulması, bununla yetinmeyerek ülkede
bulunan çok sayıda göçmenin de geri gönderilmesi önerilmektedir. Birçok
İsveçli için bu tarz söylemlerin siyasi bir parti tarafından dile getirilmesi bir
utanç olarak tanımlansa da, İsveçli Demokratlar ve benzeri düşüncelere sahip
olan grupların görmezden gelinmesi ya da ayıplanması var oldukları gerçeğini
ortadan kaldırmamaktadır.
Partinin en çok eleştiri aldığı politikalarından biri, İslam üzerinde kurduğu
söylemleridir. İsveç’teki Müslüman grupları toplum için bir tehlike olarak
gösteren parti, İsveç’teki suç işleme ve tecavüz olaylarında Müslümanların
İsveçlilere oranla daha fazla yer aldığını belirterek, iktidara gelirlerse değişime
önce İslami gruplara yönelik politikalarla başlayacaklarını ifade etmektedirler.
Dile getirilen söylemlerin başında Müslümanların asla İsveç değerlerine uyum
sağlayamayacağı ve bu yüzden toplumda hep öteki olarak kalacakları
gelmektedir. Parti genel başkanı yaptığı bir açıklamada Müslümanları “İkinci
Dünya Savaşından bu yana İsveç’in başına gelmiş en büyük bela” olarak ifade
etmiştir. Göçmenleri hedef gösteren, özellikle İslami grupları bu tarz sıfatlarla
tanımlamaktan çekinmeyen parti, bazı söylemleriyle açıkça ırkçı olduğunu
kanıtlamıştır.
İsveçli Demokratlar hakkında yapılan çalışmalar oldukça ilginç sonuçlar ortaya
koymuştur. Örneğin Göteborg Üniversitesi’nden Marie Demker’in
araştırmasına göre, parti üyelerinin %30’unun şiddet içeren suçlardan sabıka
kaydı olduğu belirtilmiştir. Yapılan araştırmalar, merkez sağ veya sol
partilerden istediğini yeterince alamayan ve özellikle ekonomik krizle
işsizlikten çok etkilenmiş grupların oylarının İsveçli Demokratlara kaydığı
yönündedir. Bir diğer faktör de sınıf farkının varlığıdır. Araştırmalar, bu partiye
gelen oyların genellikle eğitim seviyesi düşük alt sınıflardan olduğunu
göstermiştir.
Suriye’deki çatışmaların sonucunda oluşan mülteci dalgaları İsveç’teki yabancı
düşmanı grupların daha da aktifleşmesinde rol oynamaktadır. Bireysel ve
kolektif olarak düzenlenen göçmen karşıtı hareketler de ivme kazanmaktadır.
27
İstihdam ile İlgili Problemler
İsveçli Demokratlar’ın toplumun küçük ama azımsanamayacak bir kısmını
temsil ettiği ifade edilse de, ülkede yapısal ırkçılık ve ayrımcılık çok daha geniş
bir kesime yayılmış görünmektedir. Çeşitli çalışmalar, göçmenlerin ve ikinci
kuşağın iş ararken ayrımcı davranışlarla karşılaştıklarına dair pek çok kanıt
sunmaktadır. Birçok araştırmacı ve akademisyen İsveçliler ve göçmen
kökenliler arasındaki istihdam farkının sadece eğitim durumuyla
açıklanamayacağını belirtmiştir. 11 2005 yılında İsveç Göç Bakanlığı için
hazırlanan bir raporda Müslümanların, İsveç’te ırkçı aşağılamalara en çok
maruz kalan kesim olduğu ifade edilmektedir. Rapora göre, etnik ayrımcılıkla
ilgili şikâyetlerin %70’i Müslüman kökenli bireylerden gelirken soru
yöneltilenlerin %40’ı Müslümanlara yönelik sözlü tacize tanıklık ettiklerini
belirtmişlerdir. İş görüşmelerindeki şanslarını artırmak için göçmenlerin
isimlerini İsveç’e özgü isimlerle değiştirmeleri oldukça yaygındır. Stockholm
Üniversitesi tarafından iş gücü pazarındaki etnik ve dinî ayrım üzerine yapılan
bir çalışma, ismini İsveç’e özgü ya da nötr isimlerle değiştiren göçmen
gruplarıyla asıl ismini koruyan göçmenlerin kazançlarını karşılaştırmış ve arada
açık bir fark gözlemlemiştir (Arai&Skogman-Thoursie, 2007). Yine aynı
yıllarda yapılan araştırmalar en fazla problemin üç alanda ortaya çıktığını
göstermektedir:
(i)
Önyargılı davranma (türbanlı çalışan istememe,
hakkındaki kalıp yargılar, önyargılı tutumlar vb.),
Müslümanlar
(ii) İsveçlilerin ve etnik göçmen topluluklarının sosyal ağlarının farklı
olması ve her kesimin kendi bağlantılarıyla iş bulması,
(iii) Kurumsal olarak dışlama.
Bu üç mekanizma aslında birbiriyle oldukça ilişkili; bu nedenle bir bütün olarak
ele alınmaları gerekir. Ancak sistematik çözüm anlayışıyla da tamamen ortadan
kaldırılamasa da iyileştirilebilir. 12 Çözüm önerileri yine her zamanki gibi
tecridin azaltılması ve göçmenlerin, özellikle ikinci jenerasyonun sosyal
ağlarının ve iş bağlantılarının ait oldukları küçük toplulukların dışına
taşınabilmesidir. Aynı zamanda İsveçli işverenlerin de işe alımlar sırasında
11
Ayrıntılı bilgi için bakınız: http://jensrydgren.com/Mechanisms%20of%20exclusion.pdf
12
http://www.eurofound.europa.eu/observatories/eurwork/articles/other/ethnic-discriminationin-swedish-labour-market
28
önyargısız hareket etmesi için çeşitli inisiyatifler geliştirilebilir. Örneğin,
araştırma sonuçlarına 13 göre, İsveçliler göçmenleri homojen bir grup olarak
görüyor ve aslında bilerek veya bilmeyerek ülkeyi İsveçliler ve göçmenlerden
oluşan iki gruba ayırmaktadır. Bunun aşılması, problemlerin çözümü için
olukça hayati görünmektedir. 14
Bunun yanında, ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) tarafından yayınlanan bir
raporda, yerli İsveçliler ve İsveçli olmayanlar aynı niteliklere sahip olsalar da,
işverenlerin yerli İsveçlilere öncelik tanıdığını belirtmektedir. 15 Beyaz-yakalı
çalışanların sendikası olan Jusek, üniversite mezunu olan İsveçlilerin %85’inin
işe alınmasına karşılık üniversite diploması olan göçmenlerin sadece %50’sinin
işe girebildiğini açıklamıştır. Göçmenler yerli İsveçlilerden altı kat daha fazla
işsizlik riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Çalışma, etnik ayrımcılığın maaşlarda
da kendini gösterdiğini ortaya koymuştur. Gelir sınıfları dikkate alındığında
yerli İsveçliler ve İsveçli olmayanlar arasında büyük bir farklılık bulunmaktadır.
Yapılan çalışmalar etnik kökenle ve ırkla tanımlanan yeni bir alt sınıfın ortaya
çıktığını belirterek bu probleme dikkat çekilmektedir (Westin, 2000).
Eğitimle İlgili Problemler
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün 2010 yılında yayınladığı bir rapora
göre göçmenler eğitim alanında da ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Özellikle belli
bir yaşın üzerinde İsveç’e göç etmiş ve ara dönemde eğitim hayatına başlamış
göçmen çocuklar diğerlerine göre daha çok zorluk çekmektedir. Rapora göre
göçmenlerde eğitim seviyesi yerli İsveçlilere göre açık bir şekilde düşüktür.
Özellikle 15 yaşın üzerinde zorunlu eğitim sonrası sürekliliğe bakıldığında
birinci nesil göçmen çocuklarının performansı diğer gruplara göre düşüktür. Bu
performans düşüklüğünün sebebi evde başka dillerin konuşulması ve sosyoekonomik farklılıklarla açıklanmaktadır. İsveç hükümetinin bu alanlarda fırsat
13
Daha ayrıntılı bilgi için bakınız: http://fra.europa.eu/sites/default/files/fra_uploads/239SW.pdf veya http://repec.iza.org/dp2281.pdf.
14
http://www.eurofound.europa.eu/observatories/eurwork/articles/other/ethnic-discriminationin-swedish-labour-market
15
International Labour Office, Syhthesis Report, “Discrimination Against Native Swedes of
Immigrant Origin in Access to Employment”,
http://www.ilo.org/public/english/protection/migrant/download/swedish_discr_synthesis.pdf
29
eşitliğini sağlayıcı önlemler alması ve İsveç dilinin öğretimini pekiştirici
politikalar üretmesi gerekmektedir. Raporda sadece bu iki alandaki gelişmelerin
sorunu temelden çözmeyeceği ve daha köklü değişimlerin şart olduğu
belirtilmiştir. Rapor İsveç’teki öğretmenlerin çokkültürlü bir atmosferde
öğretim hayatlarını sürdürebilmek ve çeşitlilik gösteren farklı gruplardan gelen
öğrencilere yönelik özel sistemler geliştirmek amacıyla eğitim almalarının şart
olduğunu belirtmiştir. 16 Bu sorunu çözmek için bazı belediyeler ücretsiz dil
kursları düzenleseler de bu girişim gereken etkiyi yaratmamıştır. 17
Fredlund-Blomst’a göre son yıllarda göçmenlerin eğitim seviyesinde
istatistiksel olarak bir artış gözlemlenmiştir. 2002 yılından bu yana İsveç’e
gelen göçmenlerin %44’ünün orta öğretimi bitirdiği belirtilmektedir. Bu
rakamın 1990’lardan önce %30’lar seviyesinde olduğu bilinmektedir. Ne var ki
eğitim seviyesindeki bu artış istihdama yansımamaktadır. İsveç’te işsizlik
oranları göz önünde bulundurulduğunda yerel İsveçliler ve göçmen kökenliler
arasında çok büyük bir fark bulunmaktadır. (Fredlund-Blomst, 2014).
Bir diğer önemli konu, göçmenlerin ve iltica başvurusunda bulunanların kendi
ülkelerinde edindikleri teknik bilgi ve uzmanlıkların İsveç’te geçerliliğinin
olmamasıdır. Akreditasyon eksikliği birçok göçmeni mağdur duruma
düşürmüştür (Andersson & Weinar, 2014). Her türlü meslekten göçmenler
diplomaları kabul edilmediği için veya dolaylı yollardan ayrımcılığa uğradıkları
için yeniden üniversite veya lise eğitimi almak zorunda kalmıştır. 18
Barınma Hakkına İlişkin Problemler
Konut piyasasında ayrımcılık bir başka sorunlu konudur. Göçmen toplulukların
çoğunluğu, Stockholm, Göteborg ve Malmö gibi büyük şehirlerin küçük, yoksul
mahallelerinde yaşamaktadırlar. Bu mahallelerde yaşayan göçmenlerin bazıları
yerli İsveçlilerle çok az iletişim kurmakta ya da herhangi bir etkileşimde
bulunmamaktadırlar. Ulusal ölçekte, İsveç’in göçmen ve mültecilere konaklama
16
http://www.oecd.org/sweden/44862803.pdf
17
Bakınız Linköping Belediyesi:
http://www.linkoping.se/Global/Om%20kommunen/%C3%B6vers%C3%A4ttningar/Engelska/Sk
ola%20barnomsorg/08Utbildning%20f%C3%B6r%20unga%20invandrare.pdf?epslanguage=sv
18
http://www.thelocal.se/20150428/educated-immigrants-get-stuck-in-limbo-in-sweden-sacoomstart-integration-tlccu
30
sağlamasıyla ilgili yayılma temelli politika, göçmen nüfusun belli şehir ve
bölgelerde toplanmaya devam etmesiyle etkisiz kalmıştır. Bu tarz bir fiziksel
ayrım, sorunlu olarak düşünülebilir. Çünkü çokkültürlü bir toplum kurgusu
yabancı ve yerli İsveç toplumu arasında iletişim oluşmasını gerektirir, aksi
takdirde barışçıl olma ihtimali de düşük olur. Göçmenler ile yerli İsveçliler
karşılaştırıldığında, göçmenleri daha düşük bir sosyal sınıfa mahkum eden
toplumsal güç hiyerarşisinin katı bir şekilde belirlenmiş olmasından dolayı,
uyum stratejisinde yeni bir yönelimin gerekliliği önem arzetmektedir (Hellgren,
2005). Malmö şehrinde bir semt olan Rosengard, banliyölerdeki durumu
gösteren bir vakadır ve bu semtteki yerleşik nüfusun yaklaşık % 60’ı İsveç
kökenli değildir. Yerli gençlik grupları ve polis arasında birçok kez çatışmalar
olmuştur. Genç gruplar arabaları, kulübeleri ve geri dönüşüm istasyonlarını
ateşe vermişler ve güvenlik güçlerine taş atarak saldırmışlardır. 19 Bu olaylar
kamuoyunda olduğu gibi parlamentoda da tartışmaya yol açmış ve İsveç’in
uyum sorunlarını yansıtmıştır. 20 Alund ve Schierup (2009)’a göre, polis ve
genç gruplar arasındaki şiddet kaynaklı çatışmalar ve büyük şehirlerin
çevresinde yaşayan yoksulların rahatsızlıkları, İsveç’in ayrışma ve sosyal
dışlama yaratan ‘neo-liberal küreselleşmeye yönelmesi nedeniyle kötüye
gittiğinin açık bir göstergesidir. Dışarıdan ‘cennet’ gibi görülen İsveç’te bile
göçmenlerin ciddi bir sosyal eşitsizlik içerisinde yaşamaktan şikâyet etmesinin,
gün geçtikçe zengin-fakir arasındaki gelir dağılımının artmasının ülke yönetici
ve siyasetçileri tarafından dikkate alınması gerekmektedir. 21
Dini ve etnik kimlik üzerinden ayrımcılık ve İslamofobi
Türkiyeli göçmenler, 1980’lere kadar İsveç’teki en kalabalık Müslüman grubu
oluşturuyordu. 1990’lardan sonra ise daha heterojen bir Müslüman azınlık
görülmeye başlanmıştır (Akış & Kalaylıoğu, 2010). Şu anda İsveç’te Irak,
Bosna, Somali, Lübnan, İran gibi ülkelerden gelen Müslüman gruplarla birlikte
bir çatı altında toplanmış olan bu yapı, çok katmanlı bir Müslüman kimliği
19
“Rosengard Sparrat –Efter Brandinferno” http://www.expressen.se/kvp/rosengard-sparrat--efter-brandinferno/
20
http://www.nytimes.com/2013/05/27/world/europe/swedens-riots-put-its-identity-inquestion.html?_r=1
21
http://www.bbc.co.uk/news/world-europe-22650267
31
oluşturmaktadır. Bunun yanında, İslamofobi ise İsveç’te bir yükseliş
kaydetmektedir. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra giderek artan İslam
düşmanlığı beraberinde birçok sorunu da getirmektedir. Buna ek olarak son
dönemdeki gelişmeler (örneğin Charlie Hebdo vakası ve Ortadoğu’daki
çatışmalar) söz konusu negatif imajı daha da kuvvetlendirmektedir. İsveç’te
2002 yılında Nadja Jebril isimli bir gazetecinin televizyon programına türbanla
çıkmasına izin verilmemesi ülke genelinde bir tartışma yaratmış ve buna benzer
birçok ayrımcılık vakasının ortaya çıkabileceği savunulmuştur (Ottenbeck,
2003). Öte yandan, son zamanlarda İsveç’te camilere yönelik saldırılar da ivme
kazanmıştır. 22 Son zamanlarda ülkeden en az 300 kişinin İŞİD’e katılmasının
duyurulmasından sonra ise Müslümanlara karşı önyargıların daha da arttığı
söylenebilir. 23 Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin İnsan Hakları Raporu da bu
konuya büyük önem vermiş ve Avrupa’daki vatandaşlarımızın maruz kaldığı
ırkçı ve İslamofobik saldırıları raporlaştırmıştır. Bu rapora göre İsveç gibi
liberal ve hoşgörülü olarak nitelenen ülkelerde bile camilere ve ibadet yerlerine
yönelik saldırılarda ciddi bir artış olmuştur. 24 Bazı kaynaklara göre ülkede her
ay bir camiye saldırı olmaktadır. 25 Camilere düzenlenen saldırılardan sonra
İsveç’te göçmen kökenli olmayan çeşitli gruplar da protestolara katılmıştır. Bu
dayanışma büyük önem taşımaktadır zira diğer Avrupa ülkelerinde ırkçılık ve
İslamofobi’ye karşı bu kadar kenetlenmiş bir tepki görülmemiştir. 26 Neredeyse
yarım milyon Müslümanın yaşadığı İsveç’te (Otterbeck 2003), İsveçli grupların
da desteğini almak çok önemlidir. Medyadan sürekli olarak yansıtılan
“demokrasi ve İsveç değerleriyle çelişen Müslüman imajı”na karşı pozitif
işbirlikleri vurgulamak gerekir. İsveç, 2014 yılında İslamofobi’yle savaşmak
için 9 milyon dolar bütçe ayıracağını duyurmuştur. 27 Hatta entegrasyon bakanı
22
İsveç Diyanet Vakfına bağlı camilerin listesi için bakınız:
http://www.isvecdiyanetvakfi.org/inc.php?p=camiiler
23
http://www.al-monitor.com/pulse/ar/contents/afp/2014/11/syria-iraq-conflict-swedenjihadists-religion.html#
24
İlgili rapor için bakınız:
https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/docs/2014/yabanci_icerikli_eylemler_raporu.pdf
25
http://www.aljazeera.com.tr/haber/isvecte-camiye-saldiri
26
Destek gösterilerinden biri hakkında daha fazla bilgi için bakınız:
http://www.ibtimes.com/sweden-mulls-national-strategy-counter-islamophobia-after-arsonattacks-mosques-1772600
27
http://www.cihan.com.tr/tr/isvec-islamofobi-ile-mucadeleye-60-milyon-kron-ayiracak1466369.htm?language=tr
32
Ullenhag Müslümanlara destek içeren açıklamalarda bulunmuştur ve İsveç’teki
Müslümanların genelde aşırı dinci gruplara karşı çıktığını savunmuştur. 28
Türkiyeli diaspora İsveç’teki İslam algısını yaratan ya da etkileyen bir grup
değildir. Örneğin Almanya gibi ülkelerde Türk ve Kürt göçmenler hem o
ülkedeki en büyük göçmen grubunu oluşturmakta hem de Müslüman azınlığı
temsil eder konumda bulunmaktadır. İsveç’te ise Müslüman göçmenleri başta
eski Yugoslavya göçmenleri, sonra da Irak, Bosna Hersek ve İran’dan gelen
gruplar oluşturmuşlardır. 29 Aynı zamanda Afrikalı Müslümanların en çok
ayrımcılığa uğrayan grup olduğu ve günümüzde İsveç’teki Müslüman göçmen
imajını temsil ettiği söylenmektedir (Başer, 2015).
1. 4. 1. Ayrımcılığı Önlemek Adına Neler Yapılıyor?
MIPEX verileri, İsveç’in ayrımcılığı önlemek adına oluşturulmuş güçlü yasa ve
politikaları olduğunu ve son yıllarda bu politikaların mağdurlar için
kullanılmasının kolaylaştığını belirtmektedir. Fakat başka Avrupa ülkelerine
oranla ayrımcılık karşıtı oluşumların daha zayıf olduğu söylenmektedir. İsveç,
ayrımcılığı engellemek için birçok kurum oluşturmuş ve yasalarda değişiklikler
yapılmıştır. Ancak, bu politikalar doğası bakımından zayıf ve mevcut durumu
önemli derecede değiştirememektedir (Westin 2000). Bununla birlikte, ‘21.
Yüzyıl için İsveç Uyum Politikası’ olarak adlandırılan rapor, ayrımcılık ve
yabancı düşmanlığı konularına işaret etmektedir. Plan, yasamayı güçlendirmek
ve bu iki olumsuz tutumu sosyal, siyasi ve ekonomik alanlarda yasaklamak için
aktif bir şekilde çalışmaktır. Planın bir parçası olarak hükümet, Irkçılığa karşı
İsveç (Sverigemotracism) gibi gençlik örgütlerine2000-2003 yılları arası 30
milyon SEK bütçe ayırmıştır.
Ayrımcılığa karşı Ombudsman, iki rakip taraf arasında ara bulucu olarak hizmet
vermekte ve işgücü piyasası mahkemesine iş ile ilgili şikâyetleri doğrudan
aktarabilmektedir (Jorgensen, 2009). Ancak, Ombudsman kurumu işverenlerin
ayrımcı davranışlarını engellemede güçlü bir aktör olmaması ve düşük etkinliği
noktalarında eleştirilmektedir. 1 Ocak 2009 tarihinde İsveç, ayrımcılık karşıtlığı
konusunda yeni bir yasayı uygulamaya koymuştur. Bu yasa, Fırsat Eşitliği
28
http://www.radikal.com.tr/dunya/isvecli-bakan-islamofobiye-savas-acti-1036377/
29
http://www.euro-islam.info/country-profiles/sweden/
33
Kanunu ve 6 farklı ayrımcılık karşıtı yasayla yer değiştirmiş ve ayrımcılığa iki
yeni alan olarak ‘transseksüel kimlik’ ve ‘yaşa bağlı ayrımcılık’ konularını
eklemiştir. Bütün bu sorunlar ele alındığında İsveç’in MIPEX raporunda
sunulanın görünenden biraz daha farklı olduğu ortaya çıkmaktadır. Yasal
anlamda yapılan düzenlemeler göçmenlerin hak ve hukukunu savunuyor olsa
da, bu uygulamaların pratiğe nasıl yansıdığına da odaklanmak gerekmektedir.
İsveç Kızılhaç’ı
bulunmaktadır: 30
göçmen
politikasıyla
ilgili
hükümete
şu
önerilerde
a) Sağlık hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Özellikle savaş bölgelerinden
gelen göçmen ve mültecilerin geçirdikleri travmalar nedeniyle tedavi
edilmesi şarttır.
b) Entegrasyon programı tek-tip göçmen profiline göre ayarlanmamalıdır.
Çeşitli grupların hassasiyetleri, mağduriyetleri veya çeşitli özellikleri göz
önünde bulundurulmalıdır.
c) Göçmenlerin ve mültecilerin kendi ülkelerinde edindiği beceriler
tanınmalıdır.
d) Dil becerilerini geliştirici uygulamalar yürürlüğe konmalıdır.
e) Entegrasyon faaliyetleriyle uğraşan sivil toplum ve göçmen örgütleri
desteklenmeli ve ulusal programa adaptasyonları sağlanmalıdır.
f) Aile birleşimi toplum refahı için önemli bir faktör ve bu yüzden
desteklenmelidir.
g) Oturma izinleriyle ilgili politikaların sürdürülmesi, entegrasyon için
temel bir görevdir
30
http://www.mipex.eu/sweden
34
1. 5.İsveç’i Avrupa Ülkeleri Genelinde Değerlendirmek
Yukarıda da belirtildiği gibi İsveç Avrupa ülkeleri içerisinde en başarılı
entegrasyon politikasına sahip bir ülke statüsündedir. Özellikle Avrupa Birliği
ülkelerini ele alan rapor ve indekslerde diğer ülkelere göre çok daha efektif bir
göçmen politikası izlediği ve olası sorunları önlemek için önlemler aldığı
görülmektedir. Bunun yanı sıra, İsveçli Demokratlar gibi siyasi partiler ve
onlara sempati duyan gruplara göre ise İsveç entegrasyon politikasında tam bir
fiyaskoya yaşamış ve paralel toplumlar yaratmıştır. Bu görüş ayrılıklarının
sebebi ne olabilir?
MIPEX vb. indeks verilerine bakıldığında, bu gibi örgütlerin genelde resmî ve
hukuka dayalı kaynaklar üzerinden entegrasyon politikalarını ölçtüğünü ve
aslında bu politikaların uygulanma biçimleriyle ve doğurdukları sonuçlarla çok
ilgilenmediklerini görülür. Örneğin, MIPEX’e göre istihdam alanında İsveç’in
skoru 98’dir ve kendisini Portekiz ile Norveç takip etmektedir. Bu listede 38
ülke arasında Türkiye 15 skoruyla sonuncu olmuştur. Alman ay ise 4.
sıradadır. 31 Eğitim alanında ise Avusturya, Almanya ve Fransa sırasıyla 15, 16
ve 20. sıralara düşmüşken İsveç 77 skoruyla ilgili politikaların en iyi
uygulandığı ülke konumundadır. İsveç’in gösterdiği performans onu hâlâ
sorunları olmasına rağmen göçmenlere eğitim fırsatında görece eşitlik sunan en
iyi ülke konumuna sokmaktadır. 32 Siyasi katılım alanında İsveç, 7. sıraya
gerilemiştir ve ilk sırayı Norveç almıştır. Bu durumun sebeplerinden biri
İsveç’te göçmenlerin siyasi katılımının görece az olmasıdır. Bu kategorideki
listede Almanya 11, Fransa 17 ve Türkiye 36. sıradadır. 33 Vatandaşlık
haklarından yararlanma konusunda Portekiz başı çekmekteyken İsveç 2. sırada
yer almaktadır. Vatandaşlığa geçmekte dil sınavı olmaması gibi kolaylıklar ve
haklara erişimin göreceli olarak kolay olması İsveç’i bu sıraya taşımaktadır. 34
Diğer alanlar, örneğin anadilde eğitim, sağlık hizmetleri ve aile birleşimi de göz
önüne alındığında genel değerlendirmede İsveç en yüksek skor olan 80’i
Portekiz’le paylaşmaktadır. 35
31
http://www.mipex.eu/labour-market-mobility
32
http://www.mipex.eu/education
33
http://www.mipex.eu/political-participation
34
http://www.mipex.eu/access-nationality
35
http://www.mipex.eu/play/
35
O hâlde İsveçli Demokratların ve diğer eleştirmenlerin takıldıkları noktalar
nelerdir? Prof. Dr. Charles Westin’in 36 bir sunumunda bahsettiği gibi,
entegrasyon politikalarını özellikle aşırı sağ perspektifinden gözlemleyenlerin
üzerinde durduğu konular şunlar:
• Göçmenler İsveçli gibi davranmıyor,
• Göçmenler entegre olmak istemiyor,
• Göçmenler İsveççe öğrenmiyor,
• Göçmenler çalışmak istemiyor,
• Göçmenler kendi kültürlerinden olan insanlarla beraber izole bir yaşam
sürüyor,
• İslam İsveç kültürüne yabancı bir kültür,
• Göçmenler daha fazla suç işliyor ve bunu kanıtlayan istatistikler var
(tecavüz, soygun, cinayet vb. ),
• Göçmenler refah toplumunu sömürüyor.
Başka perspektiflerden bakan eleştirmenler ise entegrasyon politikasının
problemli olduğunu belirtiyor. Yeni gelen göç dalgalarıyla beraber kamuoyu
yoklamaları da bu konularda bir tedirginlik olduğu yönünde. Westin
konuşmasında bunun altını çizerken elimizdeki veriler üzerinden konuşuyor.
Göçmenler arasında İsveçlilere kıyasla işsizlik ve suç oranlarının daha fazla
olduğu doğrudur ancak bunun nedenleri sınıfsal farklılıklarda da aranmalıdır
diyor. 37
İsveç, elbette tüm Avrupa’da yükselen göçmen karşıtlığı, İslamofobi ve ırkçı
hareketlerden etkilenmektedir. İsveç’te ikamet eden Türkiyeli diaspora da bu
gelişmelerden kaçamamaktadır. İsveç’te en fazla rahatsızlık duyulan göçmen
grubunu oluşturmasa da ayrımcılık, dışlanma, eğitimde ve barınmada fırsat
problemleri Türkiyeli diasporanın da İsveç’te yaşadığı zorlukların başında
geliyor.
36
Prof. Dr. Charles Westin’in Stockholm Üniversitesi’nde ( Institutefor Turkish Studies) ‘50th
Year of Turkish Migration’ Çalışma Atölyesinde yaptığı konuşmadan alıntıdır. ( 9 Ekim 2015)
37
Prof. Dr. Charles Westın’in Stockholm Üniversitesi’nde ( Institutefor Turkish Studies) ‘50th
Year of Turkish Migration’ Çalışma Atölyesinde yaptığı konuşmadan alıntıdır. ( 9 Ekim 2015)
36
BÖLÜM 2
İSVEÇ’TE
TÜRKİYE DİASPORASI
2. 1. Türkiye Diasporasının İsveç'te Dağılımı
Türkiye’den İsveç’e göçün 50. yılı 2015 yılının başından itibaren çeşitli
etkinliklerle kutlanmaktadır. Türkiyeli diasporanın öncülerinin oluşturduğu bir
komite birçok etkinlik düzenlemiş ve bu yılın Türkiyeli diasporanın sorunlarına
ve ihtiyaçlarına odaklanılan bir yıl olmasını sağlamaya çalışmıştır. Benzer
faaliyetler Almanya için de yapılmış ve büyük ilgi toplamıştır. Ne var k i
İsveç’te yapılan faaliyetlerin Türkiye kamuoyunda büyük bir yansıması
olmamıştır. Oysa tüm bu etkinliklerin temel amacı, 50 yıl geçmiş olmasına
rağmen Türkiyeli diasporanın İsveç’teki durumuyla ilgili bilgi ve bilinirliliğin
arzu edilen düzeyde olmamasıdır.
Türkiye’den İsveç’e göç, 1960’ların ortasında yaygın literatürde işçi göçü
olarak adlandırılan bir şekilde başlamıştır. Türkiye ile İsveç arasındaki işçi göçü
anlaşması 10 Mart 1967’de imzalanmış ve 1983 yılına kadar yürürlükte
kalmıştır. İlk göçler İsveç ve Türkiye arasında imzalanan anlaşmalar neticesinde
gerçekleşse de, bu göçlerin devamının çoğunlukla kişisel bağlantılar sayesinde
sürdüğü söylenebilir. Söz konusu ikili anlaşmalar en çok Almanya ve Hollanda
gibi ülkelerde etkili olmuş ve binlerce işçinin ‘misafir işçi’ kategorisi altında bu
ülkelere akın etmesine sebep olmuştur. İsveç’e olan göç yolculuğu da bu gibi
bir anlaşmayla başladıysa da farklı bir duruma eğrilmiştir. Diğer ülkelerdeki
Türkiyeli göçmenlerle ilgili sayısız araştırmanın varlığına karşın İsveç’teki
Türkiyelilerle ilgili kapsamlı analizler sunan akademik araştırmalar son derece
azdır. Özellikle ikinci neslin İsveç’teki durumu ve problemleri araştırılmamış
bir alandır. 38
Türkiye’den İsveç’e ekonomik nedenlerle göç edenlerin çoğu Konya ilinin Kulu
ilçesinden gelmektedir (Bayram et. al. 2009; Westin, 2003). Bu durum, kişisel
bağlantıların göç akışında ne derece etkili olabileceğinin kanıtıdır. Yalnız bu,
Türkiyeli diaspora grubunun homojen olduğu izlenimini vermemelidir. Bunun
dışında Ankara ili ve civarından da İsveç’e yoğun bir göç olmuştur. Bu profil,
1970’li yılların başında Türkiye’deki siyasi durumun da etkisiyle göç eden
mültecilerle değişmeye başlamıştır. İkinci göç dalgasıyla gelenlerin
çoğunluğunu Süryaniler ve Kürtler oluşturmaktadır. Bu dönemde Türkiye’den
38
TIES isimli projenin sağladığı veriler bu açığı kapatmak için büyük bir adımdır. Bakınız:
Charles Westin (ED.) (2015). The Integration of Descendants of Migrants from Turkey in
Stockholm: The TIES Studyın Sweden. Amsterdam: Amsterdam UniversityPress.
38
Alevi nüfusun da İsveç’e göç ettiği görülmektedir. En büyük mülteci dalgası ise
1980 sonrasında yaşanmış ve İsveç’te bugün var olan hâliyle bir Kürt diasporası
oluşmaya başlamıştır.
Bugün İsveç’te Türkiyeli diaspora onuncu büyük göçmen grubunu
oluşturmaktadır. İkinci neslin de istihdama katılmasıyla Türkiyelilerin iş
piyasasındaki yeri giderek büyümektedir. Almanya ve Hollanda gibi ülkelerde
en büyük göçmen grubunu teşkil eden Kürt ve Türk grupların aksine, İsveç’te
Türkiyeli diasporası ülkede en görünür göçmen grup değildir. Göçmen
topluluğun heterojen yapısı da istatistiksel verilere ulaşılmasını
zorlaştırmaktadır. Örneğin, birçok çalışma Süryanilerin ve Kürtlerin toplam
sayısının Türk kökenli göçmenlerden fazla olduğunu belirtmektedir ancak bu
çalışmalar istatistiklere değil daha çok alan çalışması sonucunda üretilmiş
tahminlere dayanmaktadır (Westin, 2003). Türk derneklerinin liderleri, ikinci
kuşağı da hesaba katılarak, günümüzde İsveç’te yaşayan Türkiyelilerin sayısının
80.000-100.000 arasında olduğunu ifade etmektedir. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı’nın verileri ise 67.731Türkiye vatandaşının İsveç’te
yaşadığını ve 1990 ile 2008 yılları arasında 33.523Türkiye vatandaşının İsveç
39
Ancak bu veriler Türkiye
vatandaşlığı aldığını göstermektedir.
vatandaşlığından çıkmamış Kürtleri ve Süryanileri de kapsadığından iki etnik
grup için spesifik bilgilere ulaşılamamaktadır. 50. Yıl Anma Etkinlikleri
Komitesi ise bu sayının 170.000 civarında olduğunu ileri sürmektedir. 40
İsveç’te yaşayan Kürtlerin sayısı için ilgili çalışmalarda farklı bilgiler
sunulmaktadır. Örneğin, Emanuelsson (2005) 25.000 ila 40.000 arasında bir
sayı belirtirken başka kaynaklar bu sayının 55.000 civarında olduğunu iddia
etmektedir. Ancak bu tahminler bile Türkiyeli Kürtlerin sayısı hakkında pek bir
bilgi sunmuyor çünkü söz konusu çalışmalarda Kürtler ayrı bir etnik grup olarak
nitelendirilmekte ve Orta Doğu’nun diğer bölgelerinden gelen Kürtler de
değinilen sayılara eklenmektedir. Bu nedenle resmî verilere dayanarak konu
hakkında bilgi vermek zor görünmektedir. İsveç’e Türkiye’den dalgalar hâlinde
bir Süryani göç akışının olduğunu ve Süryanilerin İsveç deneyiminin Türkiyeli
diasporasına göre farklı olduğunu da bu noktada hatırlatmak gerekir.
39
http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/diyih.portal?page=yv&id=1#_ftn8
40
http://www.50ar.se/12-subat-acis-konusmasi/
39
Özellikle Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden çok sayıda
gayrimüslim başta Belçika ve Almanya olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerine
göç etmiştir. İsveç ise özellikle Süryani toplumu için özel bir alan çalışması
gerektirir zira şu anda İsveç’te Türkiye’den yaşayan Süryanilerden daha fazla
Süryani’nin yaşadığı söylenmektedir. Kulu örneğinde olduğu gibi aynı ilçe ve
köylerden toplu göçler olmuş ve genelde bu topluluklar Södertalje 41 şehrine
yerleşmiştir. 1960’lardan bu yana İsveç, Ortadoğu’dan Hristiyan azınlıkların
göç ettiği bir ülke olmuştur. Bazı araştırmacılar bu grupların sayısının toplamda
50.000 kişi olduğunu belirtmiştir (Gaunt, 2010:4). Yukarıda belirttiğimiz gibi
ilgili verilerin toplanma ve kaydetme yöntemi nedeniyle Kürtler gibi İsveç’teki
Süryanilerin de kesin sayısı bilinmemektedir.
Süryaniler, Türkiye’de bir azınlık grubu olarak dışarıyla etkileşime kapalı varlık
sürdürmektedir ve bu durum İsveç’te de sürmektedir. Göç sonrasında bile
kültürlerinin Müslüman kültüründen bütünüyle farklı olması nedeniyle genelde
diğer Doğulu ve Ortadoğulu göçmen topluluklarının yaşadığı bölgelerde
zorluklar çektikleri bilinmektedir. Benzer bir yaklaşımla çocuklarını
gettolardaki Türk okullarına göndermek istememiş ve Müslüman bir çevreden
etkilenmelerini minimuma indirmeye çalışmışlardır (Gaunt, 2010:6).
Süryanilerin dernekleşme süreci de tıpkı Kürtlerde olduğu gibi Türklerden ayrı
gelişmiştir. Şu anda Süryaniler de İsveç’teki en aktif diaspora gruplarından
biridir.
İsveç’teki Türkiyeli diasporanın büyük bir bölümü Stockholm şehrinin Rinkeby,
Botkyrka ve Södertalje gibi bölgelerinde ikamet etmektedir. Stockholm dışında
ise Malmö, Göteborg ve Vasteros gibi şehirlerde Türkiyeli göçmen sayısı kayda
değer bir orandadır.
Yeni yapılan bir araştırmaya göre (TIES Project), kendini Müslüman olarak
tanımlayan göçmenler sık bir şekilde ayrımcılıkla karşılaşmaktadır. Çalışma
Stockholm’deki Türk gençlerine odaklanmıştır. İkici jenerasyona dair veriler
okullarda ayrımcılığın olduğunu ve hâlâ İsveçliler ve göçmenler tarzında bir
segregasyon olduğuna işaret etmektedir. Sosyal ilişkiler de bu izolasyondan
etkilenmektedir. Bu gibi problemler sonraki yıllarda siyasal katılımı da
etkilemektedir. Farklı etnik gruplar arasında evlilik oranı çok düşüktür ve Türk
gençleri İsveçli toplum ile bağını neredeyse kesmiştir. İstisna oluşturan
41
Stokholm’un 50 km dışında bir şehir.
40
durumlar haricinde sosyal etkileşim çok düşüktür. İsveç’i anavatanı olarak
gören gençlerin oranı da oldukça düşüktür ancak buna rağmen Stokholm’e
duyulan bir bağlılık hâkimdir. 42 TIES projesinin gösterdiği bir diğer sonuç ise
kadınların erkeklere oranla daha az eğitim gördüğü ve kadın istihdamının daha
gerilerde seyrettiğidir. Genel bulgular özellikle erkeklerin babalarının mesleğini
tercih ettiğini ve istihdam çizelgelerinde aynı seviyede seyrettiğine işaret
etmektedir. 43
Türk göçmenler hakkında yapılan araştırmalar bunların hâlâ Türk medyasını
yakından takip ettiğini, evde, özellikle birinci kuşağın, Türkçeyi ilk dil olarak
kullandığını ve Türk kültürüne bağlı olduğunu göstermektedir. Örneğin,
geçtiğimiz yıllarda yapılan bir araştırma, bu topluluğu oluşturan bireylerin
%71’i kendini hâlâ Türk hissettiğini belirtmektedir (Bayram et. al. 2009). İkinci
kuşağın şartları birincininkine göre çok farklı; sosyalleşmesini İsveç’te
tamamlayan üçüncü kuşak ise kimliksel olarak diğer iki kuşaktan da farklı bir
yapıya doğru evrilmektedir.
Özellikle ikinci nesille beraber eğitim düzeyinde bir artış gözlenmektedir. Yine
de Bekir Onur’un bir çalışmasında belirttiği gibi Türk gençleri hâlen anadilde
eğitime yeteri kadar ulaşamamakta ve bu da aileleri için bir sorun teşkil
etmektedir. Bununla beraber, ailelerin eğitim seviyesi de çocuklarının gelecek
perspektiflerini etkilemektedir. Onur’a göre Türk ailelerin önemli bir kısmı
çocuklarını eğitimlerine devam etmeleri için desteklemek yerine kısa sürede
meslek sahibi olup para kazanmaya başlamaları yönünde teşvik etmektedir. 44
İsveç’te başarılarıyla sadece Türkiyeli toplulukta değil, İsveç’in genelinde de
tanınan değerli isimler bulunmaktadır. Bunların başında da Yeşiller Partisi’nden
defalarca parlamentoya girme hakkı kazanmış Mehmet Kaplan gelmektedir.
Son seçimlerde Şehircilik ve İskân Bakanlığı’na getirilen Kaplan, ilk yurtdışı
gezisini de Türkiye’ye yaparak Kulu’yu ziyaret etmiştir. 45 Aynı şekilde,
Süryani kökenli olan ve Mardin doğumlu İbrahim Baylan da Sosyal Demokrat
42
Bu çalışma burada özetlenemeyecek kadar çok kapsamlıdır. Verilere ulaşmak için bakınız:
http://www.tiesproject.eu/indexca04.html?lang=se
43
Prof. Dr. Charles Westin’in Stockholm Üniversitesi’nde ( Institutefor Turkish Studies) ‘50th
Year of Turkish Migration’ Çalışma Atölyesinde yaptığı konuşmadan alıntıdır. ( 9 Ekim 2015)
44
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/516/6387.pdf
45
http://www.radikal.com.tr/konya_haber/isvecin_sehircilik_ve_iskan_bakani_kaplan_kuluya_gel
ecek-1232382
41
Parti’den seçilerek Enerji Bakanı olmuştur. Yine de, Türkiyeli diasporanın
büyüklüğü düşünüldüğünde İsveç’in siyasi platformlarında Türkiyeli
vatandaşların yeterince aktif olmadıkları savunulabilir.
2. 2. İsveç’te Türkiyeli Diaspora Yapılanmaları
2. 2. 1. Kulu (Konya) ve İsveç’teki Diaspora Yapılanmasındaki Merkezî
Önemi
İsveç’teki Türkiye kökenli göçmenlerin büyük bir çoğunluğu Konya ve civarı
bölgelerden gelmiştir. Konya ili Kulu ilçesinden gelen göçmenler arasında
Kürtler çoğunluğu oluşturmaktadır. Ancak bunların çoğu siyasi olarak aktif
olmadığından kendini Kürt olarak ifade etmemekte veya Türk kimliğini bir üst
kimlik olarak kabul etmektedir. Buradaki Kürtler siyasi angajmanlardan uzak
durmaktadır. Yine de ikinci kuşak ile beraber kendini Kürt olarak ifade eden
Kulu göçmenlerinin sayısında ciddi bir artış gözlemlenmektedir.
Bu göç dalgasında gözlemlenen önemli bir nokta, bazen bir bölgeden birkaç köy
ve semtin topyekûn göç etmiş olması bazen de tüm aile fertlerinin birkaç nesli
kapsayacak şekilde toplu olarak İsveç’e yerleşmiş olmasıdır. Bunun sonucunda,
Konyalı göçmen kimliğinin İsveç’te en baskın Türkiyeli kimliği olduğu
söylenebilir. Durum böyle olunca bölgesel aidiyetler, aile bağları ve sosyal
ilişkiler hem siyasi örgütlenme biçimlerine hem de genel olarak dernek kurma
aşamalarına yansımıştır. Bunun da ötesinde akrabalık ve hemşerilik bağlarının
oluşturduğu kuvvetli kimlik, ideolojik farklılıkların gruplar içerisinde husumet
yaratmasını büyük ölçüde engellemiştir (Akış & Kalaylıoğlu, 2010).
Gazeteci Atilla Altuntaş’a göre, “İsveç’tekihemen10 Türk’ten 9’u Kululudur.” 46
İsveç’teki Kululular ismiyle hazırlanmış belgeseller de mevcuttur. 47 Bu
belgesellerden birinde akrabalardan ve arkadaşlardan duyarak “yatağını
sırtlayan yüzlerce Türk köylüsü” diye bahsedilen Kululular şöyle
nitelenmektedir: “Daha Türkiye’nin büyük kentlerini bile görmemiş yüzlerce
Kululu, o yılların en gelişmiş ve modern başkentlerinden biri olan Stockholm’e
46
http://www.habername.com/yazi-atila-altuntas-kulunun-isvec-ve-turkiye-icin-onemi...2197.htm
47
http://www.kululuyuz.biz/VideoIzle-isvec%E2%80%99teki-kulu-belgeselininin1.bolumunden-4.kesit-906.html
42
gitti.” Bu göçmenlerin dil bilmedikleri ve eğitimsiz oldukları için pek çok
zorluk çektikleri sık sık dile getirilmektedir. Kulu-İsveç hattı, ulus-ötesi
çalışmalar konusunda araştırmalar yapan akademisyenler için eşsiz bir vaka
teşkil etmektedir. Altuntaş İsveç’in Kululular için önemini şöyle anlatıyor:
Kulu’da gündemi her zaman İsveç belirler. İlçede yaşayanlar
sabah kalktıklarında, bütün plan ve programlarını İsveç’e göre
yaparlar. Konuşmaların, sohbetlerin genel içeriği İsveç’le
ilgilidir. Kulu’da İsveç sevgisi o kadar büyüktür kiilçenin en
büyük parkına, yirmi yıl önce öldürülen İsveç’in efsane
başbakanı Olof Palme’nin ismi verilmiştir. Ayrıca buradaki en
gözde lokantanın adı da İsveç Lokantası’dır. 48
İsveç Başbakan’ı Fredrik Reinfeldt’in Türkiye gezisinde Kulu’yu ziyaret
etmesinden bu ilişkinin ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir. Kulu’da
İsveç’tekinden daha az Kululunun yaşadığı bilinmektedir. 49Aslında, Kulu’dan
İsveç’e iş ve beyin göçü, İsveç-Türkiye ilişkileri özelinde araştırılması gereken
en önemli konular arasındadır. Kulu’nun ikinci nesli İsveç’te büyüyor ve
Kulu’da kalanlar da şartlar izin verdiğinde İsveç’e göç etmeyi tercih ediyor. Bu
göç dalgasının beyin göçü ile ilişkisi daha ayrıntılı incelenmeyi hak etmektedir
zira Kulu halkının İsveç’e göçünün bu ilçe ve çevresi üzerinde uzun dönem
etkileri olacaktır.
Kululular siyasi olgulardan çok hemşerilik bağlarına önem vermektedir.
Örneğin THY uçaklarından birine Kulu isminin verilmesi için başlatılan imza
kampanyası başarıyla sonuçlanmış ve İskandinavya’ya sefer yapan THY
uçaklarından birine Kulu ismi verilmiştir. 50 Buna ek olarak, İsveç’teki
göçmenlerin Kulu’da yaşayan akrabalarıyla aralarındaki dil sorunlarını çözmek
amacıyla Kulu’da İsveç dilinin öğretilmesi için bir dil kursu hizmeti bile
başlatılmıştır. 51 Bu bağlamda en son gelişmelerden biri deilçede İsveç Fahri
Konsolosluğunun büyük bir törenle açılmasıdır. Bunun yanı sıra İsveç
48
http://www.habername.com/yazi-atila-altuntas-kulunun-isvec-ve-turkiye-icin-onemi...2197.htm
49
http://www.youtube.com/watch?v=fwxMpbrc_BU
50
http://kuluhaber.net/haber_detay.asp?haberID=3089&HaberBaslik=thynin-kulu-isimli-ucagiilk-seferini-yapti
51
http://www.internethaber.com/bir-ilce-halki-isvecce-ogrenecek-19512ah.htm
43
vatandaşlığına geçmiş Kululuların yasal haklarını kullanmaları için İsveç
seçimlerinde oy vermeleri amacıyla Kulu’da seçim sandığı kurulmuştur. 52
2. 2. 2. Kürt ve Süryani Diasporalarının Sosyal ve Siyasal Faaliyetleri
İsveç’teki Kürt göçmenler Türk göçmenlere nazaran daha heterojen bir yapı arz
etmektedir. Konya ve civarı bölgelerden ekonomik nedenlerle birinci göç
dalgasında İsveç’e gelmiş Kürt grupları mevcuttur. Ancak 1971 sonrasında
İsveç’e siyasi nedenlerle göç eden Kürtlerin sayısında bir artış olmuştur.
Özellikle 1980’lerin başından itibaren birçok Kürt siyasi nedenlerle İsveç’e
göçmüş ve burada mülteci statüsü kazanmıştır (Westin, 2003). Ulus-ötesi alanda
“devletsiz diaspora” olarak anılan birçok diaspora grubu gibi, Kürtler de pek
çok dernek kurmuş ve seslerini duyurmak için sivil toplum faaliyetlerine
yönelmiştir. Kurulan bu dernekler, hem siyasi kurumlar olarak faaliyet
göstermiş hem de Kürt kimliğinin korunup yaşatıldığı ve gelecek kuşaklara
aktarıldığı mekânlara dönüşmüştür. 1980’lerin başında Kürt Ulusal Birliği
adında bir organizasyon kurulmuş ve bu organizasyon İsveç devletince Kürt
göçmenleri temsil eden bir kurum olarak tanınmıştır. Bu ve bunun gibi politik
imkânlar, İsveç’te Kürt kimliğinin resmen tanındığının belirtisidir. İsveç, hem
Kürt kimliğini tanımasıyla hem de sunduğu politik ve kültürel imkânlarla
Kürtlere kendilerini ifade etmek için yepyeni bir alan açmıştır. Böylece hem
Kürtçenin anadil olarak gelişmesine imkân tanınmış hem de Kürt kimliğinin
özgürce ifade edilebildiği bir alan açılmıştır. İsveç’te birçok kurum Kürtçe
kitapların basılmasına destek sağlamıştır. Birçok kütüphanede Kürtçe eserlerin
bulundurulması sağlanmış, bunun yanı sıra Stockholm’de bir Kürt Kütüphanesi
kurulmuştur. Van Bruinessen’in (1994) belirttiği üzere, İsveç Kürtçe edebiyatın
yeniden canlandığı yer olmuştur.
İlk Süryani dernekleri 1950’lerde Ortadoğu’da gelişen pan-Arabizme karşı bir
tepki olarak kurulmuştur. İsveç’teki ilk Süryani derneklerinden biri 1971’de
kurulan Süryani Derneği’dir (Rommel, 2011: 852). İlk göçmen çatı
derneği1977’de 13 yerel derneğin birleşmesiyle kurulmuştur. Dernek Hujada
(Birlik) isimli bir dergi de çıkarmıştır. İsveç’in önde gelen futbol takımlarından
birini de Süryaniler kurmuştur (Rommel, 2011). Gaunt (2010:18) ve daha başka
52
http://www.sabah.com.tr/yasam/2014/08/27/isvecteki-secimler-icin-kuluda-sandik
44
birçok akademisyen İsveç’in Türkiye’den gelen kimlik merkezli meselelere
sahne olduğunu vurgulamıştır. Ayrı ayrı dernekleşme süreci ve Türkiye’deki
siyasi gerilimler sadece derneklerin değil zamanla sosyal etkileşim alanlarının
da ayrılmasında rol oynamıştır. Süryani diasporası özellikle son yıllarda Mor
Gabriel Manastırı’nın arazisinin hazineye ait olduğu kararını protesto amaçlı
çeşitli gösteriler yapmıştır. 53
2.3. İsveç’in Göçmen Derneklerine Dair Politikası ve Kurumsallaşmış
Türkiyeli Diasporanın Dernekleri
İsveç’teki dernekleri tanıtmadan önce, İsveç’in bu konularda nasıl bir politika
izlediği konusuna değinmekte fayda vardır. İsveç’in çokkültürlülüğü resmî
politika olarak kabul ettiği 1970’li yıllardan beri göçmenlerin, çoğunlukla etnik
nadiren de dinî çizgide örgütlenmeleri teşvik edilmiştir. İsveç, göçmen grupları
ortak etnik kimlikleriyle tanımlamış ve sonuç olarak bu gruplara İsveç
toplumundaki diğer tüzel gruplar gibi davranmıştır (Soysal, 1994). Göçmen
kuruluşları, kültürel miraslarını koruma ve geliştirme anayasal hakkına sahiptir
ve bu bakımdan İsveç kuruluşlarıyla aynı statüye sahiptir. Kuruluşlar,
demokratik değerlerle (örneğin demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü gibi
İsveç temel değerleri) çatışan bir gündeme sahip olmadıkları sürece İsveç
devleti tarafından sınırlanmaz veya kısıtlanmazlar (Odmalm, 2004). Bu
dernekler, göçmenlerin sosyal ve kültürel alanlara katılmaları için etkili bir araç
olarak algılanmaktadır. Ayrıca bu kuruluşlar, oluşumlarından beri İsveç
sisteminin tüzel yapısına uyum sağlamışlardır. Alund ve Schierup’a (1991) göre
İsveç kamusal hayatın kontrol edilmesi, kurumsallaştırılması ve düzenlenmesi
noktasında Batı Avrupa’da büyük oranda başarıya ulaşmış az sayıda ülkeden
biridir.
Göçmen kuruluşları, resmî organlar olarak farklı etnik grupları temsil etmekteve
bunlardan İsveç devleti ile göçmenler arasında köprü olmaları beklenmektedir.
Bu sistem, şüphesiz İsveç toplumunda kendi etnik gruplarının “temsilcileri”
olarak
görülen ulusal
çaptaki
göçmen
kuruluşların
oluşmasını
güçlendirmektedir (Soysal, 1994). Göçmen elit kesim, İsveç’teki büyük
kuruluşların seslerini duyurabildiğinin, gençlerin de buna yönelik hareket
53
http://akunq.net/tr/?p=16297
45
edilmesini desteklediğinin oldukça farkındadır. Daha küçük şehirlerde yerel
olarak oluşturulmuş kuruluşlar, İsveç otoritelerinin yanı sıra kendi aralarındaki
faaliyetleri geliştiren daha büyük kuruluşların çatısı altında birleşme eğilimi
göstermektedir. Ulusal düzeyde çatı kuruluşlar, her biri devlete bağlı olan
danışma organları ve danışma meclisleri sağlamaktadır (Odmalm, 2004).
İsveç göçmen örgütlerine üç tür destek sağlamaktadır:
(i)
Bu örgütlerin idari masrafları karşılanır.
(ii) Uyum politikalarını destekleyen örgütlere maddi kaynak sağlanır.
(iii) Uyum politikalarını geliştirmek için yaratılan projelere maddi destek
teklifi yapılır.
Bu desteklere ulaşılabilmesi için örgüt üyelerinin çoğunluğunun göçmen
nesilden gelmesi, kuruluşun faaliyetlerinin sadece İsveç sınırları içinde
yürütülmesi ve ulusal kuruluşların yapılarının örnek alınması gibi kriterler şart
koşulmaktadır (Jorgensen, 2009). Üye sayısı da bir başka önemli unsuru
oluşturmaktadır; çünkü üye sayısı arttıkça örgüt maddi destek almaya daha
uygun bulunmaktadır. Göçmen örgütler, etnik grup olarak tanımlandıklarında ve
en az 1000 üyeye sahip olduklarında İsveç devletinden mali destek
alabilmektedirler. Bu kriterleri taşıyan örgütler, merkezî plana dâhil edilmekte
ve fon şemasından faydalanan diğer İsveç kuruluşları ile eşit olarak
görülmektedir (Soysal 1994; Akış & Kalaylıoğlu 2010).
Türklerin işte bu çizgide kurdukları dernekler kültürel faaliyetleriyle İsveç’te
Türk kimliğinin yaşatılmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Bu dernekler
genelde sosyo-kültürel, politik, dinî dernek ve gençlik derneği adı altında
faaliyet göstermekte ve aynı zamanda İsveçli siyasi aktörler ile Türk toplumu
arasında bir köprü görevi görmektedir. Bu ilişkileri kuvvetlendiren Türk
federasyonlarının yanında, bu federasyonlara bağlı onlarca küçük çaplı dernek
bulunmaktadır. Örgütlenme biçimleri ise gençlik dernekleri, kadın dernekleri,
futbol kulüpleri, öğrenci birlikleri gibi türler göstermektedir. Derneklerin
websiteleri ve blogları Türkiyeli toplulukların birbirinden haberdar olmasını
sağlamakta ve aralarındaki ilişkileri güçlendirmektedir. Bunların yanında
derneklerden bağımsız çalışan ve Türkiye ile İsveç’teki siyasi, ekonomik ve
sosyal gelişmeleri yakından takip eden birçok online haber sitesi de mevcuttur.
Bu sitelerin başında İsveç Gündemi, Haber İsveç ve İsveç Postası gelmektedir.
Bu tür yayın faaliyetlerine 1979’dan beri Türk İsveç İşçi Dernekleri tarafından
46
yayınlanan Yeni Birlik dergisi eklenebilir. 54 Sosyal medya kanalları arasında ise
özellikle Facebook İsveçli Türkler arasında aktif olarak kullanılmaktadır.
Birçok Türk derneğinin nihai amacı, İsveç’e uyum sürecindeki sıkıntıları aşmak
ve İsveçli yetkililerin dikkatini bu problemlere çekmektir. Bu bağlamda yeni
nesillerin eğitim sorunları en çok tartışılan konulardan biridir.
Türkiyeli diaspora, İsveç’teki diğer gruplara göre daha düşük bir eğitim düzeyi
artışı ve sosyal mobilizasyon göstermektedir. Gençler arasında çetelere katılma,
suça bulaşma ve uyuşturucu kullanma oldukça aygındır. İsveç’teki Türkiyeli
göçmenler için işsizlik oranı yüzde 15,4’tür. İsveçliler için işsizlik oranının
sadece yüzde 4,3 olduğu düşünülünce bu oran ciddi bir probleme işaret
etmektedir (Pasetti, 2015). Dernekler bununla ilgili konularda faaliyetlerini
sürdürmekte ve İsveçli makamlara Türkiyelilerin sorunlarını iletmektedir. Bu
bakımdan büyük bir öneme sahip olan İsveç Türk İşçi Federasyonu, İsveç’te
aktif olarak çalışan ve en fazla üyeye sahip ilk on dernekten biri olarak
gösterilmektedir (Akış & Kalaylıoğlu 2010).
Türk dernekleri arasında tahmin edileceği üzere çeşitli çekişmeler mevcuttur.
Ancak bu çekişmelerin ideolojik veya politik bir altyapısı yoktur. Örneğin, ilk
Türk federasyonu olan Turkiska Riksförbundet (TRF), uzun yıllar boyunca
İsveç’teki Türk topluluğunu temsil etmiş bir örgüttür. Bu federasyonun
yöneticilerinin çoğunun Kulu’lu olması ve yönetim kadrosuna Kulu’lu
olmayanların alınmaması çeşitli itiraz ve çatışmalara yol açmış ve sonunda
1990’larda ikinci kuşak tarafından yeni bir federasyon kurulmuştur (Baser 2013;
Akış & Kalaylıoğlu 2010). Bu yeni federasyon, Svensk-Turkiska Riksförbundet
(STRF) adıyla faaliyete geçmiş ve İsveç’e yönelik çalışmalara daha fazla ağırlık
vereceğini duyurmuştur. Değinilen iki federasyon da Türkiye’deki herhangi bir
siyasi partinin uzantısı değildir. STRF, aynı zamanda İsveç’te ikinci kuşak Türk
gençleri tarafından kurulmuş olan gençlik örgütü Turkiska Ungdomsförbundet
(TUF)ile birlikte çalışmaktadır. Bu üç önemli örgütün yanında, bir de Turkiska
Studentoch Akademiker Föreningen (TSAF) adı altında kurulmuş bir öğrenci
derneği bulunmaktadır. Bu dernekler İsveç’teki en aktif dört Türk derneğini
temsil etmektedir.
Bazı Türk dernekleri bu konuda daha aktiftir ve sadece İsveç’i değil Avrupa’yı
kapsayan projelere imza atmaktadır. Örneğin, STRF ve TUF üyeleri Avrupa
54
http://www.trf.nu/yenibirlik/
47
Birliği’nin çeşitli kurumlarına geziler düzenlemiş ve burada Türkiye’nin AB
üyeliği için lobi faaliyetlerinde bulunmuştur. 2011 Nisan ayında 25 kişinin
katılımıyla Avrupa Parlamentosu’na bir gezi düzenlenmiştir. İsveç’teki Türk
konsolosluğunun da destek verdiği gezi Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğini
desteklemek için düzenlenmiştir. İsveç, Avrupa Birliği üyeliği yolunda
Türkiye’yi en çok destekleyen ülkelerden biridir. Parlamentoda da aşırı sağcı
partiler hariç diğer partiler Türkiye’nin üyeliğini başından beri desteklemiştir.
Bütün siyasi aktörlerin genel kanısı Türkiye’nin biran önce Kopenhag
Kriterlerine uygun yasaları yürürlüğe koymasıdır (Herolf 2009). Bu hususta
göçmen dernekleri bir köprü vazifesi görerek hem İsveç hem de AB
kurumlarıyla
Türkiye
arasındaki
iletişim
ağını
pekiştirebileceği
düşünülmektedir.
2. 4. Türkiye’deki Siyasal ve Toplumsal Olayların Diasporaya Yansıması
İsveç’teki Türkiyeli göçmenlerin siyasi bağlılıkları da dikkate alınması gereken
bir konudur. 1970’lerden sonra göç etmiş sol görüşlü küçük gruplara mensup
kişiler dışında İsveç’e Türkiyeli göçü ekonomik nedenlerle ve aile birleşimiyle
olmuştur. Bu durum doğal olarak Türkiyeli göçmenlerin siyasi angajmanlarına
yansımaktadır. Örneğin ağırlıklı olarak siyasi nedenlerle göç etmiş Süryani ve
Kürt gruplara nazaran, Türk topluluğunun İsveç’teki siyasal alanda Türkiye
siyasetiyle ile ilgili yaptığı çalışmalar bilhassa son on yıla değin neredeyse yok
denecek düzeydedir. Derneklerin büyük b ir kısmın ın İsv eç’e uyum sü reci ile
ilgili çalışma yaptığını ve Türkiye’deki siyasi gündemi İsveç’e taşımamaya
gayret gösterdiği gözlemlenmektedir.
İsveç’teki Türkiyeli diasporası dediğimiz topluluk homojen bir yapı
göstermemektedir. Bu yapının içinde farklı siyasi görüşlere sahip pek çok grup
ve birey bulunmaktadır. Söz gelimi Gezi Parkı olayları ile ilgili sanal ortamda
gelişen sohbetler ve çatışmalar farklı eğilimlerin varlığına dair açık kanıtlar
vermektedir. 55
55
Facebook’ta İsveçli Türkiyelilerin üye olduğu gruplardaki tartışma forumları İsveçli Türkiyeli
diasporasının ne kadar farklı siyasi duruşlara sahip olduğunu gösterir. Örneğin, Harbigazete İsveç
(https://www.facebook.com/isvec.harbigazete?fref=ts) Gezi Parkı olayları sırasında birçok
tartışmaya ev sahipliği yapmış bir grup sayfasıdır.
48
1970’lerin başında bir müddet İsveç’te kalan sol görüşlü birçok Türk aktivist,
1970’lerin ortalarından itibaren Türkiye’ye geri dönmüştür. Kalanlar arasında
kendini solcu olarak tanımlayan birinci kuşak Türkler, 1980’lerin sonuna kadar
çeşitli aktivitelerde bulunmuş; fakat izleyen yıllarda ortak çalışmalar azalmıştır.
Bu birinci kuşak göçmenlerden bazılarını İsveç’teki Sol Parti bünyesinde
görmek mümkün ancak bu grubun tekil olarak gerçekleştirdikleri diasporik
etkinlik yok denecek kadar azdır. İkinci kuşağın ise Türk soluna bağlı örgütlü
bir yapısı yoktur. Yani İsveç’te Türkiye’deki siyasi hareketlerin etkisi izleniyor
olsa da kurumsallaşmış, Türkiye’deki ana merkezlerin uzantısı hâline gelmiş
örgütlü bir diasporalaşma henüz söz konusu değildir. Milli Görüş, Milliyetçi
Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürkçü Düşünce Derneği vb.
yapılanmalar İsveç’te mevcuttur. 2000’li yılların başından itibaren Adalet ve
Kalkınma Partisi ve Hizmet Hareketi de İsveç’te etkili olmuştur (Baser 2013;
Akış & Kalaylıoğlu 2010). Vatan Partisi ve İşçi Partisi gibi oluşumlar Gezi
olaylarından sonra ivme kazanmış, gençlik kolları da faaliyete geçmiştir.
Bunların yanında son seçimlerde Halkların Demokratik Partisi de bir atak
yapmış ve İsveç’te seçmen tabanını genişletmiştir. Yine de Almanya’da binlerin
katıldığı protesto ve destek yürüyüşlerine nazaran bu grupların görünürlük
açısından İsveç’teki faaliyetleri oldukça sınırlıdır.
İsveç’teki Türk ve Kürt grupların faaliyetleri büyük bir farklılık göstermektedir.
Siyasi açıdan mobilize olmamış bir birinci kuşak Türk göçmenlerin aksine, Kürt
diasporası başından beri siyasi olarak aktif olan bireylerden oluşmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği gibi, özellikle 1980’lerden sonra İsveç sürgündeki Kürt
aydınları ve aktivistleri için bir merkez hâline gelmiştir. İsveç’teki Kürt
hareketinin mobilize edilmesi işte böylesi bir profile sahip olan birinci kuşak
tarafından gerçekleştirilmiştir. İsveç’teki Kürt diasporası çok güçlüdür ve sesini
duyurmak konusunda son derece başarılıdır. Yerel ve ulusal alanda siyasi
partilerde son derece aktif Kürt politikacılar bulunmakta ve Kürtlerin sosyal,
siyasal ve ekonomik durumlarını sık sık İsveç kamuoyuna taşımaktadır. Kürt
kökenli birçok gazeteci, yazar, şair, yönetmen Kürt meselesini dile getiren
çalışmalar yapmaktadır. İkinci kuşak da en az birinci kuşak kadar aktif ve Kürt
kimliğine bağlı bir profil çizmektedir. Kürt elitlerinin çalışmaları ve dernekler
Kürt kimliğinin ve siyasi bilincinin gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir
rol oynamaktadır.
49
Burada ortaya çıkan önemli bir nokta, Türkiye’nin İsveç’teki Türk toplumunu
diasporalaştırmakta neden geç kaldığı ya da isteksiz davrandığıdır. Bunun en
büyük nedenlerinden biri yukarıda değinilen hemşerilik bağı; bir diğeri ise
Türkiyeli göçmen topluluğunun Almanya ve Hollanda gibi ülkelere nazaran
daha küçük olmasıdır. Başından beri Almanya’daki Türkleri siyasi olarak aktif
tutmaya çalışmış olan Türk siyasi aktörleri, İsveç’teki Türk toplumuna
neredeyse hiçbir ilgi göstermemiştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri
Almanya ve Fransa gibi ülkelerin Türk dış politikasında İsveç’e nazaran daha
fazla önem arz etmesidir. İkinci bir neden, İsveç’teki Türk topluluğunun görece
küçüklüğüdür. Bunlara bağlı olarak Türkiye’deki birçok siyasi hareket
İsveç’teki Türkleri mobilize etmek noktasında önemsenecek bir varlık
göstermemiştir (Baser 2013; Akış &Kalaylıoğlu 2010).
Türkiye’deki siyasi gelişmelerin Türk derneklerinin ilgi alanına girmesinin
özellikle son on yılda ivme kazandığı görülmektedir. Bu değişimin, Türk
topluluğunun İsveç’te çok güçlü olan ve giderek ağırlığını artıran Kürt
hareketine verdiği bir cevap olduğunu savunmak mümkündür. Türkiye’de
özellikle 1980’lerden sonra alevlenen çatışma ortamının da bu ivmeye katkıda
bulunduğu muhakkaktır. Yani diğer bir deyişle, Türk toplumundan bazı kişilerin
(Kürt diasporasının İsveç’teki ağırlığına ve aktivitelerine karşı) bireysel olarak
biriktirdiği tepkiler zamanla kolektif bir hâl almış ve Türk derneklerinin bir
tepki ile siyasi ajandalar yaratmasına neden olmuştur. Bu yönde, birçok “teröre
hayır” mitingi düzenlenmiştir. Dernekler çıkardıkları dergiler kanalıyla bu
konulara değinmiştir. Kürt derneklerine karşı protesto ve eylem düzenleme gibi
çabalar içine girilmese de duyulan rahatsızlığın ilk sinyalleri ortaya çıkmaya
başlamıştır. Şimdiye kadar Türk ve Kürt göçmen grupları arasında kolektif
boyutlarda şiddet içeren çatışma yaşanmamış olması ilk bakışta Türk ve Kürt
diasporaları arasında bir sorun olmadığı izlenimini verebilir; fakat daha yakın
bir inceleme yapıldığında iki grup arasındaki ayrışma Türkiye ortamında
gözlemlenenden çok daha fazladır. Bu ayrışma zamanla Türk topluluğunun
ulus-ötesi bir göçmen grubundan siyasi alanda faaliyet gösteren bir diaspora
olma yoluna girmesine yol açmıştır. Nitekim İsveç’teki Türk medyasını konu
alan çalışmasında Dr. Altuğ Akın (2006) bu konuya değinmiş ve özellikle
1980’lerin ikinci yarısından itibaren iki grup arasında daha önce olmayan
ayrışmaların ortaya çıktığını belirtmiştir.
50
Kürt diasporasına gösterilen tepkinin yanısıra, diasporik bir oluşumun ivme
kazanmasını pekiştiren diğer bir olay da Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı’nın
İsveç meclisinde kabul edilmiş olmasıdır. 2010 yılının Mart ayında gelişen bu
olayın öncesi ve sonrasında Türk dernekleri siyasal aktivizasyon anlamında bir
atılım içine girmiş ve İsveç’in siyasi sahnesinde Türkiye’nin çıkarlarını savunan
bir lobi grubuna dönüşmüştür. Türkler arasında bir şok etkisi yaratan karar,
İsveç meclisinde en çok sol eğilimli partilerden destek bulmuştur. Diasporada
ve Türkiye’de birçok gazete ve sosyal medya kurumu bu konuya geniş yer
ayırmıştır. Tasarıya karşı düzenlenen protestolar yıllardır devam etmekte ve
Türk toplumunun İsveç’le kuruduğu ilişkiye negatif bir etki yapmaktadır. İkinci
kuşak özellikle Ermeni Yasa Tasarısı sonrası ciddi bir politikleşme yoluna
girmiş; protesto veya imza kampanyası düzenleme ve lobi faaliyetlerinde
bulunmaya noktasında çok aktif bir portre çizmeye başlamıştır. Bu iki olgunun,
Kürt siyasal hareketinin ve diasporasının yükselişinin ve Ermeni Yasa
Tasarısının kabulünün, Türk diasporasının oluşumunda büyük bir etkisinin
olduğu ve özellikle ikinci kuşak arasında uzaktan milliyetçiliğin artmasına
doğrudan tesir ettiği görülmektedir (Baser, 2014).
Türkiye’deki Güncel Olayların Diasporaya Etkisi
Son yıllarda siyasi aktivizasyonu artıran önemli olaylar arasında Gezi
protestoları ve Türkiye’deki yerel ve genel seçimler başı çekmektedir. Gezi
olayları sırasında İsveç’teki Türk topluluğu arasında ayrışmalar ortaya çıktığına
daha önce değinilmiştir. Gezi direnişine destek veren grupların yanında karşı
protestolar düzenleyen hükümet yanlısı gruplar da bu ayrışmanın temel
göstergeleridir. Hükümet yanlısı grupların başında UETD (Avrupalı Türk
Demokratlar Birliği) gelmektedir. UETD bu dönemde hem Türkçe hem İsveç
dilinde yazılı bir basın açıklaması yapmıştır. 56Gezi protestolarına destek veren
gruplar ise İsveçlilerden de yoğun destek görmüş; birçok sivil toplum örgütü ve
siyasetçi destek protestolarında hazır bulunmuştur. 57 Yine de şiddet içeren
olaylar yaşanmamış ve her iki grup da demokratik haklarını kullanarak birbirini
protesto etmiştir.
56
http://www.uetd.se/tr/gezi-parkindaki-eylemler-isvecteki-vatandaslarimizin-tepkisinicekti.html
57
http://everywheretaksim.net/tr/firatnews-gezi-parki-direnisi-stockholmde-tartisildi/
51
Hem cumhurbaşkanlığı seçiminin hem de genel seçimlerin diaspora ayağı çok
sakin bir ortamda gerçekleşmiştir. Yerleştikleri ülkeden ilk defa bu seçimler için
oy kullanabilecek olan seçmenler çeşitli gözlemci grupları oluşturmuşlardır.
Yine de İsveç’ten her iki seçime de katılım son derece düşüktür.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde katılım oranı sadece % 4.6’dır ve bu beklenenin
çok altında bir orandır.
Toplam Seçmen Sayısı
Toplam Sandık Sayısı
34. 991
50
Sonuçlar
Aday
Oysayısı
Oyoranı
Recep Tayyip Erdoğan
736
%51.1
Ekmeleddin İhsanoğlu
470
%32.6
Selahattin Demirtaş
234
%16.2
Toplam
1. 440
%100
Geçersiz
17
Katılım Oranı
%4.16
Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu
Genel seçimlerde ise katılım oranı %22’yi bulmuş ve HDP birinci parti
olmuştur. 58HDP’yi AKParti ve CHP izlemektedir. Toplam 36.040 seçmenden
sadece 8.104’ü oy kullanmıştır. Her iki seçimde de katılımın oldukça düşük
olmasının belli başlı nedenleri şöyle sıralanabilir:(i) Seçmen ilk defa böyle bir
hak kazanmış; daha önce gümrük kapılarında oy kullanabilirken ilk kez bu
seçimlerde Stockholm’de kurulan sandıklarda oy kullanabilmiştir. (ii) Kayıt vb.
konulardaki bilgisizlik birçok seçmenin oy vermemesine neden olmuştur. (iii)
Sandıkların sadece Stockholm’de ve bir günlüğüne kurulması, Malmö ve
Göteborg gibi kentlerden Stockholm’e seyahatin zor ve masraflı olması
Stockholm dışından gelen seçmenler için caydırıcı olmuştur. Böyle bir sonucu
ön gören Türkiyeli topluluğun önde gelenleri ve çeşitli dernekler, Türkiye
Büyükelçiliği’ne başvurarak olası sorunu defalarca dile getirmesine rağmen
58
http://www.cumhuriyet.com.tr/genel_secim_2015/yurtdisi/9973
52
olumlu bir cevap alamamıştır. 59 Türkiyeli göçmenlerin Türkiye’deki vatandaşlık
haklarından daha iyi yararlanabilmesi için bu uyarılar göz önünde
bulundurulmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır.
İsveç’te Aktif olan Diaspora Derneklerinin Listesi
İsveç’te aktif olan Türkiye Diasporasının sivil toplum örgütlerinden bazıları şu
şekilde sıralanabilir:
• TRF (Turkiska Riksförbundet / Türk Federasyonu): Merkezi
Stockholm’de olan en eski Türk göçmen çatı derneğidir. 1979’da kurulmuş
ve 10’u aşkın derneği bir araya getirmiştir. 12.000’den fazla kayıtlı üyesi
bulunmaktadır. Etkinlikler düzenlendiğinde katılımcı sayısı çok daha fazla
olmaktadır. Üyelerinin büyük bir çoğunluğunu birinci ve ikinci kuşak
Kulu’lu göçmenler oluşturur.
• STRF (Svensk-Turkiska Riksförbundet / İsveç-Türk Federasyonu): 2003
yılında kurulmuş yeni ve aktif bir çatı örgütüdür. TRF’den bazı
anlaşmazlıklar nedeniyle ayrılan bir grup tarafından kurulmuştur. İsveç’te 9
şehirden toplam 15 organizasyona çatı örgütlüğü yapmaktadır. Kayıtlı olarak
4000 civarında üyesi bulunmaktadır. Genelde ikinci kuşak tarafından
kurulan ve geliştirilen bu derneğin merkezi Göteborg’dadır ancak başka
şehirlerde de şubeleri vardır.
• TUF (Turkiska Ungdomsförbundet/ Türk Gençlik Federasyonu):
Faaliyetlerine 1983 yılında, TRF derneğinin bir alt grubu olarak başlamıştır.
1995’te TRF’den ayrılmış ve bağımsız bir gençlik derneği statüsüne
kavuşmuştur. 7000 civarında kayıtlı üyesi ve İsveç’in 11 şehrinde
temsilcilikleri bulunmaktadır. STRF tarafından desteklenmektedir ve iki
federasyonun ortak hareket ettiği birçok mesele vardır. Türk siyaseti
hakkında eylemler düzenleyen en aktif dernek olsa da, kuruluş amacı
itibariyle Türk gençlerinin İsveç’e uyum süreci konularında proje geliştiren
ve daha çok İsveç odaklı bir gündeme sahiptir.
59
http://www.50ar.se/isvecte-sadece-tek-gunde-ve-30-sandikta-oy-verilebilecek/
53
• TSAF (Turkiska Studentoch Akademiker Föreningen / Türk Öğrenciler
ve Akademisyenler Derneği): Türk kökenli öğrencileri bir çatı altında
toplamak amacıyla 2002 yılında kurulmuştur. Kuruluş manifestosunda
siyasi, dinî veya başka bir ideolojik amaca hizmet etmediklerini ve
kapılarının herkese açık olduğunu bildirmişlerdir.
• UETD (Union of European Turkish Democrats / Avrupalı Türk
Demokratlar Birliği): 2013 yılında kurulmuştur. Merkezi Almanya’da
bulunan Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD), Avrupa’daki
teşkilatlanma çalışmaları çerçevesinde İsveç’te de bir şube açmıştır. İsveç’in
yanısıra Almanya, Fransa, Avusturya, Belçika ve Hollanda gibi ülkelerde de
faaliyet sürdürmektedir. AKParti Hükümeti’ne yakın olduğunu her fırsatta
dile getiren bu örgüt, aynı düşünceleri paylaşan Türk göçmenleri bir çatı
altında toplamaktadır.
• KRF (Kurdiska Riksförbundet i Sverige / Ulusal Kürt Federasyonu):
1982’de kurulmuş bu federasyon yaklaşık 42 derneğe çatı örgütlüğü
yapmaktadır. İsveç’teki en büyük Kürt federasyonudur ve üye tabanı çok
geniştir. Kadın ve gençlik örgütleri de bulunan bu örgütün, yaklaşık 9000
kayıtlı üyesi bulunmaktadır.
• KR (Kurdiska Radet/ Kürt Konseyi): Kürt Konseyi olarak
adlandırabileceğimiz bu dernek de İsveç’te geniş bir üye tabanına sahiptir.
KONKURD’e bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren dernek, PKK’ye sempati
duymaktadır. 1994’te kurulmuştur ve 20’den fazla küçük çaplı derneğe çatı
örgütlüğü yapmaktadır (Jorgensen 2009).
• KOMKAR i Sverige (Svensk Kurdiska Arbetarföreningen / İsveç Kürt
İşçi Dernekleri Federasyonu) - KOMCIWAN i Sverige (KOMKAR’ın
Gençlik Derneği): Almanya’da kurulmuş olan ve Kürt işçileri bir araya
getiren ilk dernek olan KOMKAR’ın İsveç şubesidir. 1970’lerde faaliyete
başlamış olan bu dernekler, 1976 itibariyle KOMKAR ismini almıştır.
Kürdistan Sosyalist Partisi’ne yakın bir siyaset izler. KOMKAR’ın bir alt
derneği olan gençlik örgütü KOMCIWAN, birçok Avrupa ülkesinde olduğu
gibi İsveç’te de faaliyet göstermektedir. Gençliği yakından ilgilendiren
konularda projeler ve seminerler düzenlemektedir. Hem Kürdistan hem de
İsveç ile ilgili konuları gündemine almaktadır. 1998’de Stockholm’de
kurulmuştur.
54
• KSAF (Kurdiska Studentoch Akademiker Förbundet / Kürt Öğrenciler ve
Akademisyenler Derneği):2002’de kurulmuştur. Çok geniş bir üye tabanına
sahiptir ve İsveç’te doğan Kürt gençlerinin hem kimliklerine sahip çıkması
hem de politik söylemlerden haberdar olmasını sağlayan bir dernektir.
İsveç’in genelinde faaliyetler göstermektedir. Neredeyse üniversite olan her
şehirde bir temsilciliği vardır. 60
• İsveç Alevi Federasyonu: İsveç’te Alevi Kültür Merkezleri (AKM) beş
coğrafi bölgeye ayrılmaktadır: Stockholm, Uppsala, Malmö, Göteborg ve
Halmstad. Bu merkezler İsveç Alevi Federasyonu şemsiyesi altında
toplanmaktadır.
60
Kaynak: (Baser 2013)
55
BÖLÜM 3
KRONOLOJİ
ve
MEDYA TARAMASI
3. 1. Kronoloji ve Yöntem
Kronoloji, geçmiş olayların gerçek zamansal dizilişinin belirlenmesine ve
dönemselleştirilmesine karşılık olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda dünya
tarihi, yer bilimleri ve jeolojik dönemler ölçeğinde tarihsel disiplinin bir
parçasıdır. Kronoloji, tarih yazmayı ve tarihsel yöntemlerin kullanımını da
inceler.
Bu bölümde, İsveç’te göçmenlik konusunda yaşanan önemli olaylar, tarihsel
gelişimi açısından incelenmiş, gerçek zamansal dilimlere göre ayrılmış ve
dönemselleştirilmiş olarak sunulmaktadır. Rapor, 2014 yılına yoğunlaşmakla
birlikte İsveç göçmenlik politikalarının gelişimi konusunda da özet bir tarihsel
gelişim sunulmaktadır.
3. 2. İsveç’te Göçmenlik Politikaları Kronolojisi
3. 2. 1. Ekonomik Buhran ve Büyük Göç (1850 – 1939)
İsveç’ten Amerika Birleşik Devletlerine 1. 5 milyon kişi göç etmiştir. İsveçliler
yoksulluk ve dinî zulümden kaçmak amacıyla ülkelerini terk etmek zorunda
kalmıştır. Toplam nüfus içinde %20’ye denk gelen bu göç akımının en önemli
sebepleri şunlardır: yoksulluk, dinî baskı, gelecek beklentisinin olmaması, siyasi
kısıtlamalar, bir macera için özlem ve 'altın ateş' arayışı.
Bu dönemde göçmen politikalarından henüz söz edilememesi ve ekonomik
buhranın yaşanması (konut sorunları vb.) İsveç’te nüfusun hızlı bir şekilde
azalmasına neden olmuştur. 1930’lu yıllardan sonra gelişen demir-çelik sektörü
ile iş gücü ihtiyacının artması sonucunda İsveç’ten göç azalmıştır.
3. 2. 2. İşçi İhtiyacı ve Göç Politikalarının Oluşturulması (1940 – 1979)
Bu dönemde göç politikası olarak 1960’larda uygulamaya giren çeşitli
düzenlemeler ve “milyon programı” ile birlikte göçmen sayısında artış
yaşanmıştır. 1960’lı yıllara kadar bir göç politikasının olmaması sonucunda, iş
için gelen göçmenler yaşadıkları çeşitli sıkıntılar nedeniyle ülkelerine geri
dönmeye başlamıştır. Ülke, 1970’lerde mevzuatın oluşması sonucunda yoğun
g öç almaya d evam etmiş v e Türkiye, Avrupa ve Balkan ülkelerinden bu
58
dönemde ciddi bir göç almıştır. İşçi ihtiyacının hızla arttığı bu dönemde göçmen
politikası ve hakları da şekillenmiştir.
1968 yılında hayata geçen göçmen kanunu ile İskandinavya dışından gelen
göçmenlere farklı sınırlamalar getirilmiştir. 1970'li yılların ortalarında ise
göçmenlerin uyumunun artırılmasına yönelik politika hayata geçmiştir. Bu
dönemde eşitlik, kültür özgürlüğü ve ortak yaşam anlayışı politika olarak
benimsenmiştir.
3. 2. 3. İşsizlik Artışı ve Göçmen Sorunları (1980– 2000)
İsveç’te sığınmacıların yükselişi 1980'li yıllarda başlamıştır. İsveç, bu dönemde
İranlı, Iraklı, Şilili, Arjantinli, Perulu, Kürt, Türk, Eritreli gibi bölgelerden gelen
göçmenler nedeniyle işsizlik ve göç politikalarında sorun yaşamıştır. Bu
sorunların sonucunda 1980’li yıllarda mülteciler ile ilgili yasal düzenlemeler
hazırlanmıştır. 1990’da mültecilere kısa dönem çalışma hakkı veren mevzuat
yürürlüğe girmiştir. Artan göçmen nüfus ile birlikte 2000’li yılların sonunda
göçmen politikasında değişikliğe gidilmiş ve göçmenlerin azaltılmasına yönelik
düzenlemeler geliştirilmiştir.
3. 2. 4. Çifte Vatandaşlık Hakkı ve İşçi Haklarının Genişletilmesi (2000 –
2005)
Bu dönemde istihdam açığını kapatmak için göçmen işçi alımı artmıştır. Avrupa
ülkelerinden göçün azalması sonucunda göçmen sayısındaki düşüş ile birlikte
artış için diğer ülkelere de yakın politikalar uygulanmaya çalışılmıştır. Ayrıca
yetişmiş iş gücü tercihinin öncelikli konu olması İsveç’in göçmen politikasını
istihdam ve insan kaynağı merkezinde şekillendirmesine yol açmıştır.
İsveç, gelecek ve çeşitlilik olarak adlandırdığı bu dönemin yeni politikalarının
sadece göçmenleri değil bütün toplumu ilgilendireceği belirtilmiştir. 2001
yılında uygulamaya giren kanun sayesinde göçmenler çifte vatandaşlık
alabilmiştir.
59
3. 2. 5. Güncel Göçmen Politikaları ve Yaşanan Olaylar (2005 – 2014)
 İsveç Göç Otoritesi, medya raporlarında ortaya çıkan “iltica edenlerin
sürgünü, kek ve şampanya ile kutlanmıştır,” haberi sert eleştiriler
yöneltilmesine neden olmuştur. (22 Aralık 2005)
 Kongolu göçmen Nyamko Sabuni (37) İsveç'in ilk siyah bakanı olmuştur.
Aile ve kadın namusu adına kızlara yapılan zulüm son yıllarda artan göçmen
nüfus özelinde ciddi ve acil bir problem hâline gelmiştir. (20 Mart 2007)
 El Kaide terör örgütü Irak’ta ABD ile işbirliği yapanlara karşı saldırılar
gerçekleşeceğini ve İslam’a zarar veren karikatür ve resimleri hazırlayanlara
karşı saldırı yapılacağını belirtmiştir. Ayrıca bu kişileri öldürenler için de
ödül konulmuştur. (15 Ekim 2007)
 Ayrımcılığa karşı yeni yasa ihtiyacı doğması sonucunda İsveç, Fırsat Eşitliği
Kanunu ve ayrımcılık karşıtı yasaları çıkarmıştır. Böylece göçmen
politikasında daha liberal ve demokrat bir tutum sergilemiştir. (1 Ocak 2009)
 16 yaşındaki Iraklı bir göçmenin 300 yıldan fazladır uzmanların çözemediği
matematik problemini çözmesi medyada büyük yankı uyandırdı.İsveçli bilim
adamının bulduğu bernoulli sayıları açıklamak için basitleştiren bir formül
bulan Mohamed Altoumaimi uzmanları şaşırtmıştı. (28 Mayıs 2009)
 İsveç tutuklusu Pakistanlı Muhammed Ghezali, aralarında Türk ve
İsveçlilerin de bulunduğu grupla El-Kaide’ye katılmak üzere iken yakalandı.
(28 Ağustos 2009)
 İsveç’te 6 yıldır yasadışı yaşayan Tesfaldet Tesloy piyango ödülü kazanmak
üzere televizyona çıktı ve sınır dışı edilmek üzere yakalandı. Ülkesinin kabul
etmemesi üzerine göçmen dairesi ve yetkililer arasında sorun yaşandı. (5
Ekim 2009)
 İsveçli parlamenterler 1915 yılında Türkiye’de yaşanan Ermeni olaylarını
soykırım olarak tanıdı. Türkiye İsveç Büyükelçisini çağırdı ve konu ile ilgili
uyardı. Bu karar İsveç içerisindeki Azerbaycan ve Türkiye vatandaşları
arasında da ciddi tepkilere yol açtı. (11 Mart 2010)
 İsveçliler seçim için sandığa gitti. Aşırı sağcıların seçilmesi sonucunda
göçmenlik yasası ile ilgili yeni bir yasa oluşturulması konusunda harekete
geçildi. (19 Ekim 2010)
 Danimarka’da Hz. Muhammed için karikatür yayınlayan gazeteye İsveç
kökenli dört göçmen saldırıda bulundu. Saldırıyı düzenleyenlerden birisi
60
İsveç’te yakalandı. Yeterli kanıt olmaması nedeniyle Danimarkalı yetkililer
bir saldırganı salıverdi. (29 Aralık 2010)
 İsveç’te yaşayan göçmenler kendi seslerini duyurma mücadelesi
sürdürmektedir. Entegrasyonun yasalar ile birlikte kâğıt üzerinde kaldığı ve
ilerici toplum içinde göçmenlerin yer almadığına dair olaylar ceyran etmiştir.
(16 Haziran 2012)
 İsveç’te bomba yüklü bir kamyon nükleer santralin yakınlarında bulundu.
Patlayıcı için ateşleme sisteminin olmaması nedeniyle tehlike olmadığını
belirten yetkililer araştırmalarına devam etmiştir. (20 Haziran 2012)
 İsveç, ülkede yaşayan yabancı uyruklu çocukların eğitim kalitesinin
artırılmasına yönelik 409 milyon kron (62.000.000 $) harcamayı
planlamaktadır. İsveç hükümeti giderek artan göçmen nüfus için eğitim
desteğini artırmıştır. (12 Eylül 2012)
 Göçmenler arasında kalifiye iş gücü dahi ayrımcılıkla karşı karşıya
kalmaktadır. Yüksek nitelikli işçiler, özellikle Türkiye, Güneydoğu Avrupa
ve Portekiz gibi ülkelerden gelen yabancılar, İsveç’te işyeri ayrımcılığına ve
ırkçılığa maruz kalmaktadır. (8 Kasım 2012)
 Suriyeli mültecilerin sayısındaki artış nedeniyle İsveç göçmenlik sistemi
yoğun baskı altına girmiştir. Özellikle İsveç’te konaklama, mültecilere
harcanan bütçe ve artan mülteci nüfusu nedeniyle sistem sorgulanmaya
başlanmıştır. ( 30 Ocak 2013)
 Stockholm meclisinin değerlendirmeleri sonucunda ezanın insan hakkı
olarak değerlendirilmesi ve üyelerin bu konuda desteği ile ezan Stockholm
minaresinde okunabilecektir. Böylece Müslüman kesimdeki hak
ihlallerinden biri daha ortadan kalkmış oldu. (22 Şubat 2013)
 İsveç’te yaşayan göçmenlere karşı artan ayrımcılık sonucunda, Avrupa’da
toplumsal entegrasyon ve sosyal adalet politikaları bakımından örnek
gösterilen İsveç’in başkenti Stockholm’de önceki gece mülteciler tarafından
üç karakol ve bir okul ateşe verilmiştir. (5 Mayıs 2013)
 Polisin göçmenlere karşı şiddetli davranışı ve bir gencin öldürülmesi,
göçmenlerin polise karşı eylemlerini artırmıştır. Polis zor kullanarak bu
eylemleri bastırmaya çalışmıştır. (20 Mayıs 2013)
 Göçmenlerle ilgili yaşanan sıkıntıların ve eylemlerin ekonomik nedenlere ve
göçmen politikasına bağlanabileceği belirtilmiştir. Göçmen politikasında
61
kayda değer iyileştirmelerin olmaması ve sosyal yaşamdaki ayrımcı tutum
sonucunda eylemler artmıştır. (14 Haziran 2013)
 Stockholm’de göçmenlerin yaşadığı bölgede 20 araç yakılmıştır. İşsizlerin
yoğun olduğu bu bölgedeki iltica politikaları olayların ortaya çıkmasında
etkili olmuştur. (6 Ekim 2014)
 İsveç’te iş verme konusunda ayrımcılık yapıldığı Frida Boisen tarafından
dile getirilmiş; söz konusu tutumlara yol açan politikadan vazgeçilmesi
gerektiği belirtilmiştir. (27 Ekim 2013)
 İsveç’te aşırı sağ parti ilk kez meclise girmiş; halk arasında bunun bir
göstergesi olarak ırkçı saldırılarda da artış gözlemlenmiştir. (21 Mayıs 2014)
 İsveç Birleşmiş Milletler Derneği, artan ırkçılık olayları ve göçmenlere karşı
ayrımcı tutuma karşı tepki göstermiştir. (16 Haziran 2014)
 Artan göçmen nüfusla birlikte işsizlikteki artış ve göçmen politikalarındaki
radikalleşme sonucu İsveç’te iş gücünde ayrımcılık artmıştır. Suriye
göçmenleri nedeniyle tüm Avrupa ülkelerinde artan göçmen sayısı işsizlik
verilerine de yansımıştır. (15 Eylül 2014)
 Malmö’de yapılan eylemler ve giderek radikalleşen göçmen politikaları,
seçimlerde etkili olacaktır. (11 Ekim 2014)
 Göçmenlere karşı olan demokratların oylarının artması ve buna yol açan
olaylar ulusal ve uluslararası basında yer almıştır. (14 Aralık 2014)
 Malmö’de iki aracın patlaması sonucunda maddi hasar meydana gelmiştir.
Bu bölgede Irak ve balkanlardan gelen göçmenler yoğun olarak
yaşamaktadır. (20 Aralık 2014)
 İsveç’te İslamofobinin artması sonucunda cami kundaklama olayları
yaşanmıştır. Camilere yapılan bu saldırı sonucunda yaralanmalar olmuş; tüm
bunlar Müslüman topluluğu arasında tedirginliğe yol açmıştır. (25 Aralık
2014)
 İsveçli demokratlar ve solcular göçmen yasası konusunda anlaşma
sağlamıştır. Bu kapsamda göçmen politikalarında işbirliği yapılmasına karar
verilmiştir. (27 Aralık 2014)
62
3. 3. Medya Taraması
3. 3. 1. Literatür
Ülkeler ve iletişim politikaları açısından medya takibi teknolojinin de gelişmesi
ile birlikte önem kazanmış; son dönem sosyal medya ve dijital medyanın
yaygınlaşması sonucunda medyada içerik oluşturma, izleme ve takip etme
anlayışında büyük bir değişim yaşanmıştır. TV, radyo ve gazete gibi basılı,
görsel ve işitsel medya izlemesi; medya kaynaklarının içeriğinin okunması veya
dinlenmesi, kaydedilmesi ve belirli anahtar kelimeler ile arşivlenmesi yoluyla
yapılmaktadır.
Son dönemde yaygınlaşan dijital medya sayesinde arşiv ve arama kolaylığı
medyada söz gelimi herhangi ülkeyle ilgili haberlerinin taranması ve
izlenmesine yönelik farklı yöntemler bulunmaktadır. Bu çalışmada medya
araştırması aşağıdaki yöntemler aracılığıyla gerçekleştirilmiştir.
3. 3. 2. Medya Araçları ve Yöntem
Medya araçları olarak iki yöntemden yararlanılmıştır:
a) Görsel ve İşitsel Medya:
Radyo ve televizyon kanallarının takibi için arşiv niteliğinde ilgili kayıtlara
ancak online olarak ulaşılabilmektedir. Radyo ve TV yayınlarının sayısının
oldukça yüksek olması nedeniyle İsveç’le ilgili işitsel ve görsel yayınlara
internet üzerinden erişim sağlanmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda ulusal ve
uluslararası basında yer alan haber niteliğindeki yorum, röportaj ve program
videolarına ulaşılmaya çalışılmıştır.
b) Dijital (Elektronik) Basın ve Sosyal Medya:
İsveç ile ilgili medya ve haber izlenmesi sürecinde arama profili ve arama
terimleri, anahtar kelime veya kelime öbekleri kullanılmıştır. Söz konusu
anahtar kelimeler: “Göçmenler, yabancılar, azınlıklar, İslam, Türkiye, Türk,
Kürt, Süryani, Entegrasyon, İslamofobi ve Cami” terimleriyle sınırlanmıştır. Bu
anahtar sözcüklerden birini içeren web sayfaları, makaleler, haberler, video
63
yazıları veya RSS tespit edilmiş ve haber metinleri incelenmiştir. İsveç medya
taraması sürecinde yerel, ulusal ve uluslararası basında çıkan haberler
incelenirken tiraj (kullanıcı kitlesinin fazlalığı) ve etki değeri ile haberin önem
sıralaması yapılmış ve önceliğe göre rapora eklenmiştir. Detay olarak haber ile
ilgili tarih, başlık, konu ve kaynak bilgisine yer verilmiştir.
Söz konusu medya taraması çalışmasında 2012 - 2014 yılları arasında anahtar
kelime, etkinlik, basın bülteni ve makale bazında da araştırma yapılmıştır.
Haber başlığı ve içeriğine göre filtre kullanılmıştır.
Arama kriterleri sonucunda ulusal ve uluslararası medyada yayınlanmış
haberlerin fazla olması nedeniyle bahsi geçen arama kriterlerine ek olarak
haberlerin içerik niteliğiyle ilgili değerlendirmelerde de bulunulmuştur.
Haberler, yaşanan olayların ve alınan kararların İsveç’teki Türkiye diasporasına
etkisine göre seçilmiştir. Medya taraması araştırma sürecinde elde edilen
veriler; 2012 - 2014 yılları arasında temel hak ve özgürlükler, göç ve sığınma
gibi konularla ilgili olayların kronolojisinin çıkarılması için kaynak olma
niteliğindedir.
64
2012 – 2014 İSVEÇ MEDYA TARAMASI
5 Aralık 2014
11 Aralık 2014
14 Aralık 2014
25 Aralık 2014
28 Aralık 2014
TARİH
BAŞLIK
KONU
KAYNAK
İsveç göç
tartışmalarından
kaçamamaktadır.
İsveç'in uyguladığı demokrat
göç politikalarına karşı
tepkilerin tartışılmasından
kaçınılmayacağı ve üniversite
eğitimi ile işsizlik gibi
konularda araştırmalar
yapılması gerekliliği
belirtilmiştir.
TheLocalSe
İsveç’te göç
tartışmaları
arasında cami
saldırısı, 5 kişiyi
yaraladı
Göç tartışmaları sürerken
camiye yapılan saldırı
sonucunda 5 kişinin
yaralandığı belirtilmektedir.
Euro News
Anti-Göçmen
Demokratlar’ın
Yükselişi
Yapılan seçimlerde,
göçmenlere karşı olan
demokratların oylarının artışı
ve bu artışa sebep olan
etkenler vurgulanmıştır.
TheGuardian
İsveç’teki göçün
tarihsel gelişimi
İsveç göçmen tarihi ile ilgili
makale yayınlanmıştır.
TheGuardian
İsveç’in göçmen
politikası Suriye
mültecileri ile test
ediliyor
Suriye göçmenlerinin sayısı ve
bunun ülkeye etkisi
dolayısıyla İsveç’in göçmen
politikasının test edildiği
haberi yayınlanmıştır.
Wbur
65
http://www. thelocal.
se/20141228/swedencant-avoidimmigration-debateanalysts
http://www. euronews.
com/embed/293534/
http://www.
theguardian.
com/world/2014/dec/1
4/sweden-democratsflex-muscles-antiimmigrantkristianstad
http://gu.
com/p/444zz/sbl
http://www. wbur.
org/npr/368640533/s
wedens-tolerance-istested-by-tide-ofsyrianimmigrants?ft=nprml
11 Ekim 2014
14 Ekim 2014
14 Ekim 2014
21 Ekim 2014
22 Ekim 2014
Şüpheli İlişkiler
Irak ve Suriye’den göçen 100
binin üzerinde Kürt kökenli
sığınmacının göçü ile ilgili
şüpheli durumların olduğu
belirtilmiştir
The Economist
http://www.
economist.
com/blogs/pomegrana
te/2014/09/islamicstate-turkey-andsyria-s-kurds
İsveç’teki aşırı
sağcıların kazanması
sonucunda
göçmenler dehşete
düştü
Avrupa’da artan ırkçılık ve
İslamofobi’ye paralel olarak
İsveç’te de seçimlerde aşırı
sağcıların kazanması
sonucunda Müslüman toplumu
endişeye kapılmıştır.
Aljazeera
Türkiye kökenli
İsveç bakanı
İslamcıların
kabineye girmesini
değerlendirdi
Mehmet Kaplan, İsveç’te
İslam şemsiyesi altındaki
toplumun temsilcisi olarak
kabinede yer aldığını ve bunun
farklı milletlerden oluşan
Müslüman topluluğu için
önemli olduğunu belirtti.
Algemeiner
http://www.
algemeiner.
com/2014/10/21/swed
ish-pm-under-fire-forappointing-islamistto-cabinet/#
Müslüman Bakan
gizli ajandası
olmakla suçlanıyor
Sosyal demokrat politikacı
Nalin Pekgül, Bakan Mehmet
Kaplan’ın gizli bir ajandası
olduğunu ve yapmış olduğu
çalışmaların göçmenler ve
Müslüman toplumu için fayda
sağlamadığını belirtti.
TheLocal
http://www. thelocal.
se/20141014/formerswedish-mp-callsminister-an-islamist
Malmö’deki
göçmenlerin seçim
üzerinde etkisi
Malmö’de yapılan eylemler ve
göçmen politikalarına karşı
duruşun seçimlere etkisi
üzerine yapılan analiz
paylaşılmıştır.
Financial Times
http://www. ft.
com/cms/s/0/fada2fde3989-11e4-93da00144feabdc0.
html#axzz3wBnWi3Ln
66
http://www. aljazeera.
com/indepth/features/
2014/09/swedenimmigrantsdismayed-far-rightgain201492172148992275
. html
15 Eylül 2014
9 Eylül 2014
18 Ağustos 2014
13 Ağustos 2014
8 Ağustos
2014
16 Haziran 2014
Göçmenlerin
üzerinde İsveç
Soğukluğu
Artan işsizlik ve göçmen
sayısına dair analizlerin yer
aldığı bu haberde politikalar,
istatistikler ve işsizliğe dair
riskler paylaşılmıştır.
Bloomberg
http://www.
bloombergview.
com/articles/2014-0915/sweden-s-chill-onimmigration
Nazizm ve Irkçılık
İsveç’te Hiç Bu
Kadar Çoğalmamıştı
Aşırı Sağ Parti İsveçli
Demokratların da (Sveriges
Demokraterna) etkisiyle
İsveç’te Nazizm ve ırkçılık
hızla yükselmeye başladı.
NYHETER 24
http://nyheter24.
se/debatt/776724nazism-och-rasismar-storre-annagonsin-i-sverige
İsveç ile Türkiye
arasında sağlık
anlaşması
İsveç’te yaşayan Türklerin
sağlık sektöründen beklentileri
Sağlık Aktüel
http://www.
saglikaktuel.
com/haber/isvec-ileturkiye-arasindasaglik-anlasmasi41224. htm
Aydınlık gazete
İsveç’te göçmen
kanunları
http://www.
aydinlikgazete.
com/dunya/isvectegocmen-kanunlarih48380. html
İsveç ve Çok
Kültürlülük
(Multikulturalism)
Mülteci çocuklarla yapılan çok
kültürlülük ve ırkçılık üzerine
bir çalışma
Göteborg Üniversitesi
İsveç Birleşmiş
Milletler Derneği,
Artan Irkçılık
Konusunda İsveç’i
Uyardı
Irkçı örgütlerin ve nefret
suçlarının sayısının korkutucu
ülke tarihinde hiç görülmemiş
bir seviyeye ulaşması İsveç
Birleşmiş Milletler
Derneği’nin tepkisine yol
açmıştır.
Exponerat
67
http://www. uppsatser.
se/uppsats/6a47885d7f/
http://www.
exponerat. net/fnvarnas-for-sverigesokade-rasism/
9 Haziran
2014
21 Mayıs 2014
19 Mayıs 2014
12 Nisan 2014
17 Mart 2014
5 Mart 2014
HABER
İsveç’te Milliyetçilik
ve Yabancı
Düşmanlığı
İsveç’teki Türk Ayrımcılığı
Göçmenlere Karı
Irkçı Saldırılar
İsveç’te Yükselişe
Geçti
Aşırı sağ parti ilk kez İsveç’te
parlamentoya girdi ve ırkçı
saldırılar arttı.
Euro News
http://www. euronews.
com/2014/05/21/racis
t-attacks-onimmigrants-on-therise-in-sweden/
Stockholm
Sendromu
Göçmenlerin refah devleti
İsveç’i nasıl değiştirdiğine dair
bir analizdir.
Foreignaffairs
https://www.
foreignaffairs.
com/articles/westerneurope/2014-0519/stockholmsyndrome
Partiler Göçmen
Politikası hakkında
ne düşünüyor?
Seçime giren partilerin
göçmen politikaları hakkında
görüşlerinin paylaşıldığı
haberdir. Partiler politikaları
hakkında kısa bilgiler
vermiştir.
RadioSweden
http://sverigesradio.
se/sida/artikel.
aspx?programid=205
4&artikel=5832906
İsveç’te Yaşayan
Türkler
Türkiye’den İsveç’e Göç eden
Türkler hakkında bilgi
verilmektedir.
Gazete Bilkent
http://www.
gazetebilkent.
com/2014/03/17/isvec
te-yasayan-turkler-1/
Büyükelçi Kaya
Türkmen: İsveç’teki
Türkler Güzel Bir
Entegrasyon Örneği
Gösteriyorlar
Büyükelçi Türkmen,
İsveç’teki Türk topluluğunun
çok iyi bir uyum örneği
gösterdiğini ifade etmektedir.
ZAMAN Iskandinavya
http://iskandinavya.
zaman. com.
tr/iskandinavya/news
Detail_getNewsById.
action?newsId=10768
http://www. haber.
dk/?p=13742
68
İsveç İslam Federasyonu'nun
(SMF) ikincisini düzenlediği
koruyucu aile hizmeti
konusundaki seminerde
Stocholm'ün Botkryka
ilçesinde oturan Müslüman
aileler bilgilendirildi.
Habername
İsveç'te cami
kundaklandı: 5
yaralı
İsveç’te İslamofobinin
yükselişi
CNN TURK
http://www. cnnturk.
com/haber/dunya/isve
cte-camikundaklandi-5-yarali
İsveç’e Göçün Kısa
Tarihçesi
İsveç’te göç
TheGuardian
http://www.
theguardian.
com/news/datablog/2
014/dec/11/a-briefhistory-ofimmigration-insweden-democratselection
Sweden
passeslawtocriminali
ze anycriticism of
immigration
2014 sonrasında İsveç'te etkisi
insanların göç veya sorunu
çözmek için siyasetçilerin
isteksizliğine rağmen yeni bir
yasa gelecektir.
Spesia
http://speisa.
com/modules/articles/i
ndex. php/item.
122/sweden-passeslaw-to-criminalize-anycriticism-ofimmigration. html
23 Ekim 2013
İsveç’in Suriyeli
Mülteciler için
Önerisi
İsveç, AB ve diğer Avrupa
ülkeleri için Suriyeli mülteci
krizinin çözümü için öneride
bulunmuştur.
BBC
http://www. bbc.
com/news/worldeurope-24635791
14 Haziran 2013
İsveçli İsyan:
Gerçekte Ne Oldu?
İsveç’te yaşanan çeşitli
isyanları göçmen politikalarına
ve ekonomik nedenlere
bağlıyor ve analizde
bulunuyor.
Economy
http://www.
newstatesman.
com/economics/2013/
06/swedish-riotswhat-really-happened
Aralık 2013
11Aralık 2014
25 Aralık 2014
29 Ocak 2014
İsveç'te Türkler
Koruyucu Aile
Sıkıntısı Yaşıyor...
69
http://www.
habername.
com/haber-isvecteturkler-koruyucu-ailesikintisi-yasiyor... 95925. htm
5 Mayıs 2013
12 Mart 2013
Eylemler sonucunda çıkan
yangınlarla birlikte birçok
maddi hasar meydana geldi.
The Economist
http://www.
economist.
com/news/europe/215
78725-scandinavianidyll-disrupted-arsonand-unrest-blazingsurprise
EXPRESS
İsveç Yandığına
göre, Göç
Politikasını Yeniden
Gözden Geçirmenin
Vakti Geldi.
Göçmenlerin hâkim olduğu
Husby bölgesinde polisin 69
yaşındaki bir yabancıyı ateş
açarak öldürmesi bölgedeki bir
çok göçmeni ayağa kaldırdı.
Polis ve göçmenler arasında
yaşanan gerginlikler sonrası,
bir grup göçmen bölgedeki
araçları yaktı.
İsveç'teki Türkler
Tedirgin!
İsveç'te bir göçmenin polis
tarafından vurulmasıyla patlak
veren olaylar Türklere ait
camilerde cuma namazının
ardından okunan bildiriyle
kınandı. İsveç'te son yıllarda
gözle görülür şekilde
yabancılara karşı ayrımcılık ve
umursamazlık yaşandığını
vurgulayan Türkler, tedirgin.
CNN TURK
İsveç’te Göçmen
İsyanı
Avrupa’da toplumsal
entegrasyon ve sosyal adalet
politikaları örnek gösterilen
İsveç’in başkenti
Stockholm’de önceki gece üç
karakol ve bir okul ateşe
verildi
MILLIYET
Müslüman Karşıtı
Ayrımcılık İsveç'te
“Çok Yaygın”
İslamofobinin artması ve
Müslümanların tepkisi
LOONWATCH
5 Mayıs 2013
26Mayıs 2013
1 Haziran 2013
Yanan Sürpriz
70
http://www. express.
co.
uk/comment/expressc
omment/402693/AsSweden-burns-is-ittime-to-rethink-ourimmigration-policy
http://www. cnnturk.
com/2013/guncel/05/2
5/isvecteki. turkler.
tedirgin/709362.0/
http://www. milliyet.
com. tr/isvec-tegocmenisyani/dunya/detay/17
13754/default. htm
http://www.
loonwatch.
com/2013/03/antimuslimdiscrimination-toocommon-in-sweden/
12 Mart 2013
13 Mart 2013
22Şubat 2013
İsveç ve Türkiye arasındaki
ortaklığı pekiştirmek ve
geliştirmek için anlaşma
imzalandı.
EuropaPortalen
Türkiye’nin AB’deki
En Yakın Dostu:
İsveç
Avrupa Birliği
müzakerelerinde Türkiye’ye
en çok destek veren ülke
İsveç.
NA ÅSIKT
İsveç, Stockholm’da
Ezana İzin Verdi.
Meclisin değerlendirmeleri
sonucunda ezanın insan hakkı
olduğu vurgulanmıştır.
Üyelerin de bu konudaki
desteği ile ezan Stockholm
minaresinde okunabilecektir.
Hurriyet Daily News
Girdisi ve Çıktısı
Hükümet, milyon işçi göç
politikasına karşılık politikalar
hakkında değerlendirmelerde
bulunulmuş ve mevcut
durumu tartışılmıştır.
2 Şubat 2013
İsveç Türkiye ile
Olan ilişkilerini
Derinleştiriyor
27 Ekim 2013
İsveç Irkçı Bir Ülke
“Dünyada yabancı göçmenlere
en az işveren ülke İsveç. Biz
İsveçliler kişilerin renklerine
göre iş veriyoruz. Artık renk
körü bir ülke olmanın vakti
geldi. ” Frida Boisen
71
http://www.
europaportalen.
se/2013/03/sverigefordjupar-relationenmed-turkiet
http://na.
se/asikt/ledarkronika/l
arsstroman/1.
2006052-turkietsbasta-kompis-ieuropa
http://www.
hurriyetdailynews.
com/sweden-allowscall-to-prayer-fromstockholm-minaret.
aspx?pageID=238&n
id=41669
The Economist
http://www.
economist.
com/news/specialreport/21570836immigration-andgrowing-inequalityare-making-nordicsless-homogeneousins-and
EXPRESSEN
http://www.
expressen.
se/gt/kronikorer/fridaboisen/frida-boisensverige-ar-ettrasistiskt-land/
30 Ocak 2013
28 Aralık 2012
8 Kasım 2012
Suriyeli mültecilerden dolayı
baskı altında olan İsveç
mülteci sisteminde revizeler
yapılmıştır.
İsveç: Müslümanlar
Kalabilir Ama
Hıristiyanlar Sınır
Dışı Edilecek
İsveç yasalarına, insan hakları
değerlerine ve entegrasyona
uyum gösteremeyen
Müslüman sığınmacıların
kalabileceğini belirtirken
Hristiyanları sınır dışı
etmektedir; toplumda buna
karşı tepkiler üzerine bir yazı.
Kalifiye Göçmenler
İş Ayrımcılığıyla
Karşı Karşıya
Yüksek nitelikli işçiler,
özellikle Türkiye, Güneydoğu
Avrupa ve Portekiz gibi
ülkelerden göçmenler İsveç'te
iş ayrımcılığına ve ırkçılığa
maruz kalmaktadır.
SwissInfo
Göçmen
Örgütlerinin Rolü
Son yıllarda sivil toplum
örgütleri ve kuruluşları
giderek daha önemli bir rol
oynamaktadır. Göçmenlerin
kurduğu ya da bunlarla
ilgilenen örgütler üzerine
yürütülen bu akademik
çalışma; örgütlerin sosyal
açıdan, network ve politik etki
açısından önemi üzerinde
durmaktadır.
MalmöUniversity
News
22 Ekim 2012
13 Ekim 2012
Fox News
İsveç Göçmenlik
Sistemi Baskı
Altında
Yeni Model
İsveç göçmenlere yönelik
politikalarıyla yeni bir model
oluşturmaktadır. Yüz farklı
ülkeden gelen göçmenlerin
bulunduğu ülke, ekonomik ve
kültürel yaklaşımını buna göre
düzenlemiştir.
72
http://www. foxnews.
com/world/2013/01/3
0/swedenimmigration-systemunder-strain-fromsurge-in-syrianrefugees/
TheMuslimIssue
https://themuslimissue
. wordpress.
com/2012/12/28/swed
en-muslims-can-staybut-christians-will-bedeported/
http://www. swissinfo.
ch/eng/despitediplomas_qualifiedimmigrants-face-jobdiscrimination/33918
926
https://www. mah.
se/english/News/News
-2012/Newdissertation-on-therole-of-immigrantorganisations-/
Economist
http://www.
economist.
com/node/21564412
08 Ekim 2012
12 Eylül 2012
11 Eylül 2012
21 Ağustos 2012
20 Ağustos 2012
İsveç ve
Danimarka’da son
14 yılda Müslüman
Nüfus İkiye katlandı.
Avrupa Ülkelerinin
Müslümanlara karşı ayrımcı
tutumuna rağmen artan
Müslüman nüfusu
vurgulanmıştır. Bu artışın
otoritelerin tahminlerinin
ötesinde olduğu
belirtilmektedir.
Europe News
İsveç Göçmen
Öğrencilere
Desteğini Artırdı.
İsveç yabancı uyruklu
çocukların eğitimini
desteklemek için 409 milyon
kron ( 62.000.000 $ )
harcamayı planlamaktadır.
Giderek artan göçmen nüfusa
paralel olarak eğitim desteği
de artmıştır.
TheLocal
Göçmen Ailelerin
Farklı İş Bulma
Yöntemleri
Türkler, Kürtler ve Suriyeliler
açısından farklı iş bulma
yöntemlerine dair
değerlendirme yapılan bir
makaledir.
LinköpingUniversity
İsveç Daha Az
Sarışın Olacak
Artan göçmen nüfusuna ve
bunun ülke genelindeki
oranına dikkat çeken yazıda;
İsveçlilerin artan yaş
ortalaması ve çalışan genç
nüfusa ihtiyaç duyulması
nedeniyle değişen göç
politikaları ile birlikte değişen
İsveç profiline
değinilmektedir.
Business Insider
İsveç’teki tecavüz
suçluları
İsveç’te tecavüz suçlularının
%77’sinin Müslüman olması
ve genel nüfus içerisinde de
%5’e denk gelmesine yönelik
ciddi bir analizin raporudur.
73
http://en. europenews.
dk/MuslimPopulation-inSweden-andDenmark-Doubled-in14-Years-79292. html
http://www. thelocal.
se/20120912/43182
http://www. liu.
se/forskning/forskning
snyheter/1.
362310?l=en
http://www.
businessinsider.
com/sweden-politicsimmigration-andpopulation-ageingpresent-policychalleng-2012-8
TheMuslimIssue
https://themuslimissue
. wordpress.
com/2012/08/20/theliving-hell-forswedish-women-5muslims-commitnearly-77-6-of-allrape-crimes/
16 Haziran 2012
10 Haziran 2011
19 Ocak 2012
2012
Göçmenler İsveç'te
kendi sesini bulmak
için mücadele
etmektedir.
Entegrasyonun kağıt üzerinde
kaldığı ve İsveç’teki ilerici
toplum olarak göçmenlerin yer
almadığına dair bir haberdir.
The Star
Suriyeli mülteciler
Türkiye’nin de izni
ile kalacak yeni yer
arıyor.
Suriyeli Göçmenlerin İsveç
İstanbul Konsolosluğu ile
görüşüp mülteci olarak İsveç’e
geçilmesi konusu görüşüldü.
SverigesRadio
Türk Göçmenin
ölümü nedeniyle
İsveçli gözaltında
Yüzlerce gösterici geçen yaz
gözaltında iken ölen Türk
göçmenin esrarengiz ölümü
hakkında soruşturması
eylemler ve gösterilere neden
oldu.
International Business
Time
İsveç ve Türkiye’de
yasayan çocukların
eğitime olan katkı ve
etkileşimine
Pedagogların Bakışı
İki ülke, İsveç ve Türkiye'deki
anaokulları karşılaştıran bir
çalışma. Eğitimdeki
benzerlikler ve farklılıklar.
Buna dayalı olarak çocukların
etkileşimleri.
Uppsatser
74
http://www. thestar.
com/news/world/2012
/06/16/immigrants_str
uggle_to_find_their_v
oice_in_progressive_s
weden. Html
http://sverigesradio.
se/sida/artikel.
aspx?programid=205
4&artikel=5186674
http://www. ibtimes.
com/protestersquestion-deathturkish-immigrantswedish-policecustody-397934
http://www.
uppsatser.
se/uppsats/d28fa852f5
/
BÖLÜM 4
SAHA ÇALIŞMASI
VERİLERİ
4. 1. Saha Çalışmasının Kapsamı ve Yöntemi
Projenin önemli safhalarından biri olan saha çalışmaları kapsamında Türkiye ve
İsveç’te göçmenlerin yaşadığı şehirler dikkate alınarak, göçmenler ile yerinde
görüşmeler yapılmıştır. Türkiye’den farklı tarihlerde göç etmiş ve farklı etnik
kimliklere sahip bireyler göç ettikleri ve yaşadıkları yerlerde ziyaret edilmiş;
göçmenlerin sorunlarının ve çözüm önerilerinin yerinde tespit edilmesi yoluna
gidilmiştir. Araştırmanın bu kısmında yöntem olarak yarı-yapılandırılmış
görüşmeler ve odak grup toplantılarından yararlanılmıştır. Saha çalışması
sırasında yapılan odak grup toplantılarına; ideolojik, etnik ve dinî ayrım
gözetilmeksizin her kesimin üye olduğu dernek ve STK temsilcileri çağrılmış;
böylelikle mümkün olduğunca farklı kitlelere ulaşmak, objektif bir
değerlendirme yapmak amaçlanmıştır. Bu kapsamda Konya-Kulu, İsveç
Stockholm ve Lund’da yapılan ilgili görüşmeleri dört ana başlık altında
incelemek mümkündür. Bunlar;
(i)
Siyasal Hak ve Özgürlükler
(ii)
Dinî ve Kültürel Hak ve Özgürlükler
(iii)
Eğitim Hakları
(iv)
Örgütlenme Hakları
4. 2. Siyasal Hak ve Özgürlükler
Siyasal hak ve özgürlükler bağlamında İsveç pek çok Avrupa ülkesine model
olacak bir konumdadır. İsveç, dileyen herkesin örgütlenme hakkına sahip
olduğu ve örgütlenmenin devlet tarafından teşvik edildiği ülkeler arasında yer
almaktadır. Fakat demokrasinin gereklerinden biri olan örgütlenme, göçmenler
için gerekli koşulların sağlanmasının ardından mümkün olabildiği için
Türkiye’den göç eden nüfusun ilk yıllarda güçlü bir örgütleneme
gerçekleştiremediği görülmektedir. Bu bağlamda, 1960-1980 arasında göç eden
nüfus ekonomik nedenlerden dolayı önemli bir siyasi yapılanma ve örgütlenme
gerçekleştirememiştir. Ancak 1980’lerden sonra ekonomik anlamda güçlenen
göçmenler farklı alanlarda faaliyet gösteren birçok STK kurmuş ve farklı
partilerde görevler almaya başlamıştır. Türkiye’den göç edip daha sonra
milletvekilliği ve bakanlık gibi üst derece görevlerde bulunanların yanında yerel
yönetimlerin farklı basamaklarında görev alan pek çok göçmen bulunmaktadır.
76
Ancak, saha çalışmaları kapsamında yapılan toplantılarda katılımcılar
milletvekili olan yabancı kökenli göçmenlerin siyasi arenada yer almasına
rağmen İsveç’te genel olarak yabancıların siyasi katılımlarının resmî olmayan
görünmez bir kota ile engellendiği konusunda fikir birliği göstermiştir. Bu
noktada katılımcılar; göçmenlerin siyasi katılımının düşük olmasının sadece bu
görünmez kota ile ilgili olmadığını, özellikle birinci ve ikinci kuşak
göçmenlerin kendilerini İsveç toplumuna ait hissetmedikleri için katılım
noktasında isteksiz davrandığını belirtmiştir. Katılımcılar, “İsveç’e ait hissetme”
konusunda üçüncü kuşak gençlerin daha olumlu bir bakış açısına sahip
olduğunu ancak genel aile yapısından etkilendiklerinden bu kuşağın da siyasi
katılım konusunda isteksiz davrandığının altını çizmiştir.
Katılımcılara göre,“İsveç’e aitlik” hissi geliştirme konusunda görülen eksikliğin
en önemli nedenleri; göçmenler ile İsveçlilerin farklı yerleşim yerlerinde ikamet
etmeleri, İsveçlilerin göçmenleri dışlamaları ve ne olursa olsun onları ikinci
sınıf vatandaş olarak görmeleridir. Göçmenlerin kendi kimlikleri ve
kültürleriyle yaşamaya devam etmelerinin bu ayrımı ortaya çıkardığı;
İsveçlilerin kültürüne uygun olarak yaşamayı seçenlerin bu ayrımdan
etkilenmediği de belirtilmiştir.
İsveçlilere ait “İsveçli olmayanların hepsi yabancıdır,” algısının Avrupa
ülkelerinde olduğu gibi Avrupa Birliği (AB) sürecinden sonra değişerek
“Avrupalı olmayanlar yabancıdır,” şeklinde değiştiğini ifade eden katılımcılar,
İsveç’te yaşayan Finlandiyalar ile İsveçlilerin iç içe yaşamalarını ve Finliler için
böyle bir ayrım olmamasını değişen bu algıya örnek olarak vermişlerdir.
Katılımcılar bu noktada, Avrupa dışından gelmiş olan Müslüman göçmenler
için bu ayrımın ortak olduğunu, Kürt ve/veya Türk olmanın bu durumu
değiştirmediğini, Müslümanlara karşı bu ayrımın her zaman gündeme geldiğini
ifade edilmiştir.
Türkiye’den göç eden nüfusun İsveç’te yaşayan göçmenler içinde sayısal olarak
15-16. sıralarda yer aldığını belirten katılımcılar, bu orana rağmen İsveçlilerin
“yabancı kimdir” sorusuna ilk olarak “Türkler” şeklinde cevap verdiğini ifade
etmişlerdir. Ayrıca, şu an milletvekili olan İbrahim Bayram’ın Süryani kökenli
olmasına rağmen İsveçliler tarafından Türk olarak bilinmesinin İsveç’te yaşayan
Türkiyeli göçmenlerin siyasi ve sosyo-kültürel açıdan tanınırlığının yeterli
olmadığına işaret ettiği belirtilmiştir.
77
Katılımcılar İsveçlilerin “Türk” ve “Kürt” ayrımı yapmadan İsveç’te yaşayan ve
Türkiye’den göç eden tüm göçmenleri “Türk” olarak nitelendirilmesinin
İsveçlilerden çok T.C.devletinin özellikle uyguladığı ve T.C. sınırları içinde
yaşayan tüm farklı kimlikleri “Türk” olarak kabul etmesinden kaynaklandığını
belirtmişlerdir.
Toplantıda katılımcı gruplardan bir diğeri tartışılan bu mevcut durumu farklı bir
açıdan değerlendirmiştir. Avrupalıların semboller ile düşündüğünü belirten
katılımcılar, bu sürecin Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzandığını ve
Avrupalıların (İsveç dâhil) Türkleri “Avrupalı olmayan, bize benzemeyen,
bizim savaştığımız ve bizim dışımızda olan” şeklinde değerlendirdiğini, asıl
sorunun “Müslüman” olmaktan kaynaklandığını ve Ortadoğu’dan gelen
göçmenler ile kıyafetlerimiz dışında aynı olduğumuzun düşünüldüğünü
belirtmişlerdir.
İsveç’e yerleşmiş olanların çoğunluğunun ülkeye çalışmak amacıyla gelmişler
bir kısmının ise bazılarının sığınmacı olarak geldiği belirtilmiştir. 19-20 yaş
aralığındaki olan İsveç gençlerinde derin bir tarihsel algısı ve bilgisinin
lamalarının olmadığını; ancak özellikle son yıllarda ortaya çıkan İŞİD bağlantılı
olayların İsveç medyasınca Müslümanlara yönelik olan ayrımcı tutum ve
davranışları destekler biçimde kullanıldığını ifade eden katılımcılar; İsveç’te
son yıllarda siyasi arenada güçlenen ırkçı akımının İsveç medyasının da desteği
ile Müslümanlara dolayısıyla da Türkiye’den göç eden halka yönelik geliştiğini
belirtmişlerdir.
İsveç’e gelen göçmenlerin heterojen bir yapı sergilediğinin altını çizen
katılımcılar, ilk defa bu proje kapsamında farklı derneklerin bir araya geldiği bir
toplantıya katıldıklarını; Türkiye’den gelen göçmenlerin kurdukları Kürt, Türk,
Ermeni ve Süryani derneklerinin hiç bir platformda bir araya gelmediğini, ortak
çalışmalar yapmadığını ve bu nedenle de siyasi hak ve özgürlük elde
etmelerinin mümkün olmadığını belirtmişlerdir.
Katılımcılar vatandaşlık konusu gündeme geldiğinde diğer Avrupa ülkelerine
göre vatandaşlık almanın kolay olduğunu, kalıcı oturum iznine sahip olmaları
ve toplamda 5 yıl yerleşmiş olmaları durumunda İsveç vatandaşlığına başvuru
haklarına ulaşabildiklerini belirtmişlerdir. Ancak, belirli suçların işlenmesi
durumunda (trafik cezası dahil) vatandaşlık hakkının ertelenmesi gündeme
gelebilmektedir.
78
Sonuç olarak saha çalışmaları kapsamında İsveç’te yaşayan ve farklı sosyokültürel seviyelerde bulunan göçmenler ile yapılan toplantılar neticesinde siyasi
hak ve özgürlükler konusunda her kesimin ortak sorunları olduğu ortaya
çıkmıştır. Bu değerlendirmeler neticesinde siyasal hak ve özgürlükler
bağlamında İsveç’te yaşamının avantajları ve dezavantajları şu şekilde
sıralanabilir.
Olumlu Yönler:
• İsveç vatandaşı olunduğunda seçme ve seçilme hakkına sahip olma,
• Farklı kökenden gelen insanların bakan ve milletvekili olabilme hakkı,
• Vatandaşlık ve çifte vatandaşlık hakkı,
• Siyasi olarak sağlanan özgürlük ortamı.
Olumsuz Yönler:
• Siyasi partileri yabancılara karşı görünmeyen bir kota uygulaması,
• Siyasal temsilde yetersizlikler,
• Göçmenler arasındaki etnik, dinî, mezhepsel vb. ayrımların politize edilmesi,
• Siyasette pozitif ayrımcılık,
• Siyasi olarak güçlenen ırkçı parti.
4. 3. Dinî ve Kültürel Hak ve Özgürlükler
Son yıllarda özellikle Avrupa’nın gündeminde olan İslamofobi İsveç’te de
gündemin en önemli konuları arasında yer almaktadır. Özellikle Ortadoğu’da
giderek istikrarsızlaşan durum ve İŞİD gibi marjinal terör örgütlerinin isminin
İslam ve Müslümanlık ile anılması ne yazık ki İsveç’teki İslam algısını da
etkilemiş görünmektedir. Saha çalışması kapsamında yapılan görüşmelerde en
çok vurgulanan noktalardan biri, İsveç’te eskiden var olan hoşgörünün yerini
yavaş yavaş tahammülsüzlüğe bırakmasıdır. Saha çalışması kapsamında yapılan
toplantılarda katılımcıların “dinî hak ve özgürlükler” konusunda katkı
sağladıkları konular aşağıda sunulmuştur.
79
Katılımcılar okullarda dinî bir ayrım yapılmadığını, eğer istekte bulunulursa
Müslüman çocuklara ayrı yemek (helal kesim vb.) hazırlanabildiğini
belirtmişlerdir. Ancak, sadece Müslümanlara yönelik dinî eğitim veren okulların
(imam hatip liseleri gibi) olmaması nedeniyle, çocukların bu tür bir eğitime
sadece ailesi aracılığıyla ulaşabildiği ifade edilmiştir.
Katılımcılar dinî tatiller için özellikle Müslümanların yoğun olduğu bölgelerde
okulların inisiyatifinde izin alınabildiğini ancak bunun resmî bir nitelik
taşımadığını belirtilmiştir.
İsveç’te aylık maaşların %0,3’ünün kiliselerin güçlendirilmesi için devlet
tarafından kesildiğini belirten katılımcılar, Müslümanların isterlerse bu
kesintiye itiraz edebildiğini de ifade etmişlerdir.
Olumlu Yönler:
• Dinî projelere devletin sağladığı maddi destek,
• Cami vb. ibadet yeri açmak için sağlanan kolaylıklar ve verilen maddi
destekler,
• Hastane gibi yerlerde din adamları istihdam edilmesi,
• Dinî, fikrî ve kültürel alanlarda özgürlük,
• Göçmenlerin kültürel değerlerine saygı ve ilgi duyma.
Olumsuz Yönler:
• Kültürel ve dinî özgürlüklerin önüne bürokratik engellerin geçmesi,
• Dinî bayramlarda izin sorunu,
• Aile ve toplum baskısı altında kalmış bireyler,
• Kimlik çatışması sonucu bireylerin asimile olması,
• İslamofobi,
• İşsizlikteki artış nedeniyle sosyal yapının bozulması
• Irkçılık
80
4. 4. Eğitim Hakları
Eğitim göçmen aileleri için en önemli gündem maddelerinden birini
oluşturmaktadır. İsveç, göçmenlerin entegrasyonu için eğitim politikalarını
önemseyen bir devlet görünümündedir. Türkiye’den göç edenlerin eğitim
konusunda farkındalık düzeyi gittikçe artmaktadır. Göç eden ilk nesille
karşılaştırıldığında günümüzde İsveç’te kalıp okula devam eden ve belirli bir
mesleki eğitim/yeterlilik gerektirecek işlere sahip kişilerin çoğaldığı
görülmektedir. Ekonomik problemlerin azalması, göçmenlerin entegre olması
ve yeni neslin daha da bilinçlenmesi eğitimdeki farkındalık düzeyini
arttırmaktadır.
Saha çalışması kapsamında yapılan toplantılarda katılımcıların “eğitim hakları”
konusunda katkı sağladıkları konular aşağıda sunulmuştur.
Katılımcılar eğitim hakları açısından herkesin eşit olduğunu ve bu konuda
göçmen ve İsveçli ayrımının yapılmadığını belirtmişlerdir. Çocuklarına
istedikleri eğitimi verebildiklerini belirten katılımcılar, ayrıca haftada 2 gün
çocuklarının anadilinde eğitim almalarının sağlandığını ancak bunun için
okullara ek bir ücret ödediklerini ifade etmişlerdir. Bazı katılımcılar anadilinde
verilen eğitimlerin sistemli bir şekilde yürütülmediğini ve istenilen verimin
alınamadığını
üstelik
çocuklarının
ülkeye
entegrasyonunu
engelleyeceği/geciktireceği endişesiyle çocuklarına anadili programı içinde
eğitim aldırmadıklarını belirtmişlerdir.
Bu bağlamda göçmen statüsünde olan Türk ve Kürt göçmenlerin bir kısmının
entegrasyon sürecini hızlandırmak için çocuklarını İsveçli gibi yetiştirmek
istediği ve bu nedenle anadilde eğitime karşı oldukları, başka bir kısmının ise
kültürlerini korumak ve yaşatmak amacıyla çocuklarının anadilde eğitim
almalarını istedikleri gözlenmiştir.
Katılımcılar eğitimle ilgili göçmenlerin ortak sorunu olarak ders materyallerinin
fiyatlarının ve üniversite öğrenim ücretlerinin çok yüksek olmasını
belirtmişlerdir. Örneğin 5,5 yıl süren tıp eğitimi için yaklaşık 1. 500 KR ücret
ödenmesi gerektiği, özellikle çocuk sayısı fazla olan aileler için bu ücretlerin
oldukça büyük bir maddi yük getirdiği ifade edilmiştir. Ancak bunun yanında
İsveç’te burs sisteminin çok gelişmiş olduğu, 19 yaşından itibaren “hayat boyu
öğrenme” kapsamında 3.000 KR burs, her çocuk için 1.000 KR eğitim desteği
ve 500 KR yol parasının ödendiği de katılımcılar tarafından belirtilmiştir.
81
Olumlu Yönler:
• Öğrenci odaklı bir eğitim politikası belirlenmesi,
• Üniversiteye kadar eğitimin ücretsiz olması,
• Eğitim için yurtdışına burslu olarak öğrenci gönderilmesi,
• Eğitim süresince verilen karşılıksız burslar,
• Azınlıkların okul açması ve müfredat belirlemesinde sağlanan kolaylıklar,
• Özel okulların da ücretsiz olması,
• 9 yıllık zorunlu eğitim ve lisenin zorunlu olmaması,
• Öğrencilerin sorunlarının yakından takip edilmesi ve çözüm arayışı,
• Temel derslerin yanında öğrencileri duygusal ve sosyal olarak geliştirici
derslerin olması.
Olumsuz Yönler:
• Okullardaki şiddet olayları,
• Okullarda uyuşturucu vb. zararlı alışkanlıkların yaygın olması,
• Öğretmen sayısının az olması,
• Öğretmen maaşlarının düşük olması sebebiyle öğretmenliğe talebin az
olması ve pedagojik açıdan öğretmen eksikliği,
• Okullardaki kontrollü özgürlük ortamı ve disiplin eksikliği,
• Azınlık dillerinde eğitim veren öğretmenlerin nicelik ve nitelik bakımından
yetersizliği,
• Kitap vb. eğitim materyallerinin pahalı olması,
• Özellikle üniversite eğitiminde gizli bir şekilde uygulanan çifte standartlar,
• Göçmenlerin anadilde okuma yazma oranındaki düşük seviye.
82
4. 5. Örgütlenme Hakları
Örgütlenme deyince akla ilk gelen ülkelerden biri de İsveç’tir. Nüfusun büyük
bir çoğunluğunun en az bir STK’ya üye olduğu söylenebilir. Aynı durum
göçmenler içinde geçerlidir. Aynı değerler etrafında toplanan insanların
kurduğu birçok göçmen sivil toplum örgütü söz konusudur. Göçmenlerin de en
çok ihtiyaç duyduğu ve kendi öz değerlerinden kopmamak için oluşturdukları
STK’lar farklı tabanlarda da olsa aynı ihtiyaçları karşılamaktadır.
Saha çalışması kapsamında yapılan toplantılarda katılımcıların “örgütlenme
hakları” konusunda katkı sağladıkları konular aşağıda sunulmuştur.
Katılımcılar, örgütlenme düzeyinin en yüksek ve serbest olduğu ülkelerden
birisinin İsveç olduğunu belirterek, İsveç’te neredeyse dernek üyesi olmayan hiç
kimsenin olmadığını ifade etmişlerdir. Hatta bu konuda devletin halkı sivil
toplum kuruluşları çerçevesinde örgütlenmeye teşvik ettiğini ve bu örgütlenme
için devlet bütçesinden belirli fonların ayrıldığı belirtilmiştir. Ancak özellikle
70’li yıllarda göçmen gruplara örgütlenme konusunda yapılan pozitif
ayrımcılığın son yıllarda ortadan kalktığı belirtilmiş buna neden olarak da
yapılan yardımların bu dernekler tarafından istismar edilmesi ve 1992 yılında
yaşanan ekonomik kriz gösterilmiştir.
Göçmenlere örgütlenme konusunda tanınan hakların ve yardımların sosyal
demokratlar tarafından verildiğinin altını çizen katılımcılar, en büyük
şanslarının ülkede sürekli olarak sosyal demokrat siyasi bir yapının hüküm
sürmesi olduğunu dile getirmişlerdir.
Türkiye’den göç eden göçmenlerin yeterince örgütlenememesinin ve kurulan
derneklerin etkin bir şekilde çalışmamasının en önemli nedenleri olarak şu iki
noktaya işaret edilmiştir: (i) derneklerin başında yer alan kişi/kişilerin maddi
odaklı çalışmaları, (ii) var olan derneklerin; üyelerinin sosyal, kültürel
durumları ile entegrasyonlarına yönelik proje üretememeleri.
Devletin daha çok genç ve çocuklara yönelik projeleri desteklediğini belirten
katılımcılar, destek miktarlarının üye sayısına göre belirlendiğini ifade
etmişlerdir. Özellikle yaşanan istismarlardan sonra azalan yardımlardan dolayı
bu fonları kullanma imkânlarının kalmadığını belirten katılımcılar, insanların ya
ekonomik nedenlerden ya da zaman ayıramadığından derneklere üye olmak
istemediğini ifade etmişlerdir.
83
Olumlu Yönler:
• Dernek ve STK kurmanın kolay olması ve teşvik edilmesi,
• Dernek ve STK’lara verilen maddi destek,
• Devletin göçmenlere dernek kurmaları için yaptığı pozitif ayrımcılık,
• İzinsiz gösteri ve miting hakkı,
Olumsuz Yönler:
• STK’ları denetim eksikliği,
• Üye sayısına göre STK’lara destek verilmesi,
• Derneklerin kötü yönetimi,
• Örgütlenmeler arası hoşgörü ve uzlaşma eksikliği,
• STK’ların özgüven eksikliği,
4. 6. Saha Çalışması Sonuçları
Literatür araştırmalarıyla birlikte yapılan saha çalışmasından elde edilen
verilerin ışığında, İsveç’te diğer Avrupa ülkelerinde o dl uğu gibi ABD ve
Kanada’dan daha farklı bir göç deneyimi ve entegrasyon sürecinin yaşandığı
görülmektedir. ABD ve Kanada geleneksel olarak sürekli göç alan ülkeler
olurken İsveç ve Avrupa ülkeleri II. Dünya Savaşı’na kadar temelde göç veren
ülke konumunda olmuştur. Bu nedenle İsveç’in ve Avrupa ülkelerinin
göçmenlerle tanışması çok daha yakın zamana ait bir olgudur.
Özellikle sığınma hakkı ile gelen göçmenlerin sosyal, siyasal ve ekonomik
süreç ve kurumlara katılımlarında ciddi sınırlamalar söz konusu olmuş;
vatandaşlığa geçmek için belli şartların yerine getirilmesi (sürekli oturum izni, 5
yıl ikamet etme, trafik cezası dâhil hiç bir suç işlememe vb.) sosyal katılımı
engellemiş ve kimi zaman marjinalleşme ile sonuçlanmıştır.
Dolayısıyla İsveç’te göçmenlerin entegrasyon kabiliyetlerinin (İsveç dilini
konuşabilme, eğitim düzeyi ve kültürel benzerlikler gibi) yanında İsveç’in
göçmenlere yaklaşımı ve kabulü devreye girmiştir.
Son yıllarda yaşanan terör eylemlerinin Müslüman ülkelere mal edilmesi ve
özellikle İŞİD kaynaklı eylemlerin dünya çapında gündeme gelmesi, Müslüman
84
olduğu için sistemin dışında tutulan Türkiye kökenli bireylerin sağlıklı bir
entegrasyon gerçekleştirmesini zorlaştırmıştır.
İsveç ve Avrupa devletlerinin göçmen ve vatandaşlık yasalarında son yıllarda
yaptıkları değişiklikler, zaman içinde o toplumlara beklenen düzeyde entegre
olamayan göçmenlerin ve onların 3. kuşak sayılan çocuklarının entegrasyonunu
yeniden düzenlemek amacını taşımaktadır.
Ancak, özellikle Türkiye’den gelen göçmenlerin ve çocuklarının ekonomik ve
sosyal olarak Türkiye’ye dönmek açısından kafalarında yer alan soru işaretleri
onların Türkiye’ye dönmek istemiyor olması İsveç’in bir realite ile
yüzleşmesini zorunlu kılmıştır. Birçok Avrupa ülkesi gibi İsveç artık bir
göçmen ülkesidir ve buna göre adımlar atmak zorundadır.
Araştırma bulgularına göre Türkiye’den gelen göçmenlerin İsveç’e entegre
olmada başarısız olduklarını söylemek doğru değildir. Nitekim, birinci kuşak
göçmenlerin tam bir uyum ile yeni bir ülkeye tam olarak entegre oldukları vaki
değildir. Entegrasyon sürecinin daha çok ikinci kuşak ile başladığı ve üçüncü
kuşak ile entegrasyonun hemen hemen tamamlandığı kabul edilmektedir.
Nitekim saha çalışmalarında yapılan toplantılarda katılımcılar üçüncü kuşak
çocukların entegrasyon konusunda sıkıntılarının olmadığını ifade etmişlerdir.
Ayrıca özellikle Türkiye’den gelen göçmenlerin İsveç’e entegrasyonu söz
konusu olduğunda gündeme gelen “kültürel farklılık” yaklaşımı entegrasyonun
başarısı veya başarısızlığını tek başına açıklayacak nitelikte değildir. Çünkü
göçmenlerin eğitim durumları, sosyal statüleri ve o ülkenin diline hâkimiyet
düzeyleri en az kültürel farklılıklar kadar önemli unsurlar olarak dikkat
çekmektedir.
Bu anlamda İsveç’teki göçmenlerin entegrasyonuna bakıldığında kültürel
farklılıkların yanında en az onlar kadar önemli arz eden sosyal sermayeden ve
İsveç’in göçmenlerin entegrasyonu konusunda takip ettiği politikalardan söz
edilebilir.Sosyal sermayeden kasıt, göçmenlerin ekonomik ve sosyal hayata
katılımını kolaylaştıran beceriler ve kapasitedir. Bu anlamda birinci kuşak
Türkiyeli göçmenlerin eğitim düzeylerinin düşük olması ve ekonomik
statülerinin ortalama bir İsveçliden aşağıda olması onların eşit bir şekilde
mücadele etmesini zorlaştırmıştır
Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi İsveç içinde geçerli olan ve tarihsel
nedenlerden kaynaklanan Müslümanlara karşı önyargılar, Müslüman
85
göçmenlerin entegrasyon sürecini olumsuz etkilemektedir. Çünkü bir göçmenin
entegrasyonunu etkileyen en önemli faktörlerden biri de o göçmenin gittiği
ülkede gördüğü kabuldür. Eğer bir göçmen, diğer göçmenlere kıyasla eşit
muamele görmediğini düşünüyor, hissediyorsa entegrasyonun başarıya ulaşması
güçtür. Bu, saha çalışmalarında yapılan toplantılarda katılımcıların özellikle
üzerinde durduğu bir nokta olarak ön plana çıkmıştır.
Türkiye’den İsveç’e gelen göçmenlerin başta din olmak üzere farklı bir kültürel
kimlik taşıyor olması onlarında bazı konularda farklı düşünmelerine ve
entegrasyon konusunda çekinceler taşımasına sebep olmaktadır. Bu konuda
göçmenlerin kendi kimlik ve kültür tasavvurlarından kaynaklanan entegrasyon
sorunları görmezden gelinemez. Fakat burada vurgulanmak istenen temel konu,
kültürel benzerlik veya farklılığın sosyal entegrasyonda önemli bir unsur olarak
ortaya çıkması, sadece göçmenlerin entegrasyon kabiliyetleri ve istekleri ile
ilişkili değildir. Göçmen kimliğinin geniş toplumu ve siyasal karar vericilerinin
tutumlarını nasıl etkilediği ve bununda entegrasyon sürecini ne şekilde
farklılaştırdığı dikkatle incelenmesi gereken bir konudur.
Göçmenler entegre olmak isteseler dahi, eğer onların entegrasyonu önünde bir
kısım kurumsal ve sosyal bariyerler var ise, gerçek bir entegrasyonun
gerçekleşmesi mümkün değildir. Nitekim saha çalışması sırasında yapılan
toplantılarda katılımcılar siyasi katılım konusunda göçmenlere karşı görünmez
bir engelin olduğunu ve özellikle son yıllarda İsveç medyasının Müslüman
göçmenlere karşı yürüttüğü olumsuz kampanyaların toplumun her kesiminin
Müslüman göçmenlere karşı antipatik bir yaklaşım sergilemesine neden
olduğunu belirtmiştir.
Eğitim konusunda İsveç, kültür politikası ve iki dilli eğitim sistemiyle kıta
Avrupa’sından farklı bir yapı göstermektedir. 1976 yılında Ev Dili Reformu’nu
gerçekleştiren İsveç’te göçmen çocukları ikinci dil olarak İsveç dilinde eğitime
katılmak zorunda fakat dilerlerse yasal olarak kendi dillerinde eğitim hakkına
sahiptir. Anadil eğitiminin amacı; aktif bir şekilde, yani sözel ve yazılı olarak
çocuklara iki dilliliğin kazandırılması ve iki yönlü kültürel kimliğin
geliştirilmesidir.
İsveç eğitim sistemi, evde konuşulan dili eğitimde de geçerli dil olarak kabul
etmekte ve en az 5 kişilik bir grup oluştuğunda anadil eğitimi vermeyi
belediyelere bir yükümlülük olarak şart koşmaktadır. Anadil eğitimine ihtiyaç
olup olmadığını saptamak üzere okullar her eğitim yılının başında ihtiyaç
86
yoklaması yapmak zorundadırlar. Evde konuşulan dil, anadil eğitiminde ölçüt
olarak alındığı için kendi ülkelerinde ulusal ve resmî bir nitelik taşımayan
dillerde de eğitim alınabilmektedir. Sözgelimi Kürt çocukları bu çerçevede
anadil eğitimi alabilmektedir.
Göçmen gruplarının gittikleri ülkelerdeki diğer etnik gruplar ve yerli gruplarla
evlilikler üzerinden bağ kurmaları bazı araştırmacılara göre entegrasyon
açısından önemli bir göstergedir. Bu anlamda göçmen grup ile yerli grupların
evlilikleri önemli bir asimilasyon göstergesi olarak kabul edilir. Diğer etnik
gruplarla karşılaştırıldığında göçmen vatandaşlarımızın İsveçli biri ile evlenme
oranlarının oldukça düşük olduğu görülmektedir.
Daha ilginç bir nokta ise İsveç’teki göçmenlerin büyük bir kısmının, orada
yaşayan T.C. vatandaşı biriyle ile evlenmektense Türkiye’den “ithal” bir gelin
veya damat adayı ile evlenmeyi tercih ediyor olmasıdır. Bugün İsveç’e
Türkiye’den yönelen göçlerin devamlılığını büyük ölçüde bu evlilikler
sağlamaktadır. Bunun sonucu olarak yeni göçmenlerin entegrasyon süreci
bitmeyen bir süreç olarak devam etmektedir.
Son olarak göçmen grupların entegrasyon düzeyleri konusunda önemli
göstergelerden biri olan ekonomik ve siyasal katılım hususlarına bakıldığında
ise şunlar gözlenmektedir: İşsizlik oranlarına bakıldığında İsveç’te yaşayan
göçmen vatandaşlarımızın İsveç ortalamaları üzerinde bir işsizlik oranına sahip
olduğu görülmektedir. Ancak buna rağmen göçmen vatandaşlarımız arasında
giderek yaygınlaşan kendi işini kurma eğiliminin entegrasyon bakımından
olumlu bir gelişme olduğu söylenebilir.
İsveç’e yönelik göçün oluşum biçimi, bu ülkenin azınlık politikaları ile
göçmenlerin anadil eğitimi üzerinde etkili olmuştur. Diğer Avrupa ülkelerine
kıyasla İsveç, 60’lı ve 70’li yıllarda Akdeniz çevresindeki ülkelerden kitlesel bir
işgücü göçüne maruz kalmamıştır. Bu nedenle kendi ülkesine “geri dönmek”
isteyen göçmen fikrine yabancı olan bu ülkede anadili eğitimi üzerine yapılan
tartışmalar ilkesel bir nitelik kazanmış ve zaman içinde fazla bir değişme söz
konusu olmamıştır. Bununla birlikte 80’liyıllarda meydana gelen siyasal ve
ekonomik değişmelerden dolayı anadil eğitimi giderek yerel yönetimlere
bırakılmıştır. Buna rağmen yerinden yönetim sistemi, uygulamada bu eğitimde
fazlaca bir ayrışmaya sebep olmamıştır.
87
Genel olarak saha çalışmalarında ortaya çıkan sorunlu alanlar ve başlıklar
şunlardır: siyasal katılım ve temsiliyetin düşüklüğü, coğrafi izolasyon, anadilde
eğitim, dinî bayramlarda izin, istihdam, mali piyasaların bozulması sonucu
yaşanan ekonomik daralma ve İslamofobi.
Bütün bu sorunlara rağmen diğer Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında İsveç’in
göçmenler için sağladığı imkânlar ve entegrasyon kapsamında iyi niyetle
uyguladığı politikalar Türkiye’den İsveç’e göç eden çoğu kesim tarafından
takdir edilmektedir.
88
SONUÇ
İsveç, Avrupa ülkeleri içerisinde göçmen politikaları açısından örnek
gösterilecek bir yere sahiptir. Gerek göç dalgalarının ilk başladığı yıllardan beri
uyguladığı entegrasyon politikalarıyla, gerekse hâlen ılımlı sayılabilecek
mülteci politikasıyla Avrupa’nın göçmen hakları konusunda önde gelen
devletlerinden biridir. Titizlikle uygulamaya konulan birçok kanun ve
düzenlemeye rağmen ülkede, göçmenler çeşitli zorluklarla karşılaşmaktadır.
Bunda İsveç devletinin ve göçmen politikasının kusurları olabileceği gibi,
küreselleşen dünyada içinde bulunduğumuz siyasi konjonktürün de etkisi vardır.
Göçmenler hâlâ anadil gibi konularda sıkıntı çekmekte, tecrit yüzünden eğitim
ve barınma gibi konularda sorunlar yaşamaktadır. Bunun dışında gençler
arasında uyuşturucu kullanma, suça bulaşma ve çeteleşme hızla
yaygınlaşmaktadır. 11 Eylül saldırıları, Charlie Hebdo vakası, Ortadoğu’da
yaşanan Suriye krizi ve IŞID tehdidi neticesinde artan İslam fobisi ise göçmen
toplulukları derinden etkilemektedir.
Bu bağlam içinde, 50 yıllık bir göç hikâyesine sahip Türkiyeli toplum kendine
bir yer edinme mücadelesi verme ve yeni nesiller için çok daha iyi bir ortam
hazırlama gayretindedir. İşsizlik ikinci nesiller için büyük bir sorun teşkil
etmektedir. Türkiyeli toplumun ikinci ve üçüncü nesli de eğitim konusunda
diğer göçmen gruplarına göre geride seyretmektedir (Pasetti, 2015). Bu konular
tartışmaya açılmalı ve çözüm yolları hem anavatanın hem de İsveç’in
katkılarıyla bulunmalıdır.
Türkiye son yıllarda yurtdışında yaşayan vatandaşlarına gösterdiği ilgiyle bir
atılım yapmıştır. Diaspora ile ilgilenen birimlerin hızla kurumsallaşmasını
sağlamış ve sistematik politikalar üretmeye girişmiştir. Yıllardır diğer
ülkelerdeki Türkiyeli göçmenlere nazaran kısmen ilgisiz kalmış İsveç’teki
toplulukla organik bağlar yeniden canlandırılmakta ve yeni örgütlenmeler
oluşmaktadır. Türkiyeli göçmenler hem İsveç ve Türkiye arasında bir köprü
vazifesi görmekte hem de Türkiye’nin Avrupa’daki imajını temsil etmektedir.
Bu minvalde, bu toplumun Türkiye’den de İsveç’ten de beklentileri mevcuttur.
Araştırmamızın gösterdiği üzere, İsveç’te Türkiyelilerin örgütlenme düzeyi çok
düşüktür. Varolan örgütler de Türkiye’deki siyasi meselelerin İsveç’e yansıması
nedeniyle bölünmüş bir yapı göstermektedir. Türkiyeliler adına İsveç’teki
89
göçmen haklarını artırma ve/veya iyileştirmeye dönük bir mücadele
verecek;onlar için tek ses olabilecek bir çatı yapılanması mevcut değildir.
İsveç’teki Türkiyeliler anavatanlarının diasporanın konumunu daha sık dile
getirmesini ve onların sosyal, ekonomik ve siyasi koşullarının iyileştirilmesi
için atılımlarda bulunmasını arzulamaktadır. Ancak bu politikalar Türkiyeli
diasporanın etnik, siyasi ve dinî farklılıklarını göz önünde bulundurmalı ve bu
ayrımları derinleştirmek yerine birleştirici bir yol izlemelidir. Olabildiğince
kapsayıcı aktivitelerle topluluğu bir araya getirmek ve İsveç’teki konumlarını
sağlamlaştırmak için çaba gösterilmelidir. Örneğin, siyasi olarak ne kadar farklı
gündemlere sahip olunursa olunsun, İslamofobi karşısında tek bir duruş
sergilenebilir. Mülakatlar sırasında birçok kişi konsoloslukla ilişkilerin son on
yıl içerisinde ciddi derecede düzeldiğini belirtmiştir. Türkiyeli diaspora ile
büyükelçilik arasında köprü olabilecek kişiler veya kurumlar bu ilişkiyi
sağlamlaştırmakta ciddi bir rol oynayabilir.
İsveç’teki Türkiyeli diasporanın İsveç’ten beklentileri arasında tecrit
bölgelerinin iyileştirilmesi, gettolaşmanın önüne geçilmesi ve istihdamın
artırılması gibi somut adımlar vardır. İşgücü piyasasına uyumun artırılması için
özellikle ikinci jenerasyonu hedef alan politikalar geliştirilmelidir. Bunların
yanı sıra, İsveç’teki uyum ve çokkültürlülük politikalarının geçerliliğini yitirdiği
ve bir revizyona ihtiyaç duyduğu sık sık dile getirilmiştir. Sadece İsveç’le sınırlı
kalmayan ve Avrupa genelinde bir artış gösteren yabancı düşmanlığı ve
İslamofobi Türkiyeli diasporayı yakından etkilemektedir. Bu konular İsveç’e
sadece Türkiyeli diaspora tarafından yapılan eleştiriler değildir. Aksine, giderek
derinleşen genel problemlere işaret etmektedir.
50. yılında Türkiyeli göçmenlerin durumuna baktığımızda artık onların pasif bir
konumdan ayrılıp reaktif bir pozisyon aldıklarını görebiliyoruz. Bunca yıl içinde
derinlikli ilişkiler kurmuş, aidiyet duyguları geliştirmiş ve yaşadıkları toplumla
kaynaşmışlardır. Bu ve daha başka pek çok nedenle diasporaya dair sorunlar
veya öneriler için diasporanın katılımı olmadan çözüm üretmek faydasızdır.
Hem Türkiye’nin hem de İsveç’in, göçle ilgili konuları masaya yatırıldığında,
diasporaya da eşit bir partner gibi yaklaşması gerekmektedir. Bu üç aktör
arasında geliştirilebilecek güçlü bir iletişim, her üç aktörün de sorun çözüm
süreçlerine aktif katılımını sağlayacaktır. Bu da değinilen problemlerin
çözümünü kolaylaştıracak ve tüm aktörlerin kazandığı, gelişmeye ve büyümeye
devam ettiği bir ortaklık bilinci yerleştirecektir.
90
KAYNAKÇA
Akin, Altug. (2006), Ethnic Minority Media from Producers’ perspective: Case of Turkish
Broadcasts in Swedish Public Service Radio (SR), Masters’ Thesis for Journalism Masters’
Program, JMK, Stockholm University.
Akis, Y. and Kalaylioglu M. (2010). Turkish Associations in Metropolitan Stockholm:
Organisational Differentiation and Socio-Political Participation of Turkish Immigrants, The
Stockholm University Linnaeus Center for Integration Studies, Working Paper, No. 5.
Ålund, A. (1998).Swedish multicultural society. Soundings, 9, 176-181.
Ålund, A. and Schierup, C-U (1991). The paradoxes of multiculturalism. Aldershot, Hampshire:
Avebury.
Andersson, Ruben&Weinar, Agnieszka. Integration Policies- Sweden Country Report.
INTERACT RR2014\14. European University Institute, Florence.
Arai, M., and Skogman Thoursie, P. Giving up foreign names: An empirical examination of
surname change and earnings. Sulcis working paper 2007:1, Stockholm University.
Baser, B. (2012).Inherited Conflicts: Spaces of Contention between the Turkish and Kurdish
Second-Generation Diasporas in Sweden and Germany, European University Institute,
Unpublished PhD Thesis.
Baser, B. (2013b). ‘Diasporas and Imported-Conflicts: The Case of Turkish and Kurdish Second
Generation in Sweden,’ Journal of Conflict Transformation and Security, Vol. 3, No. 2, 105125.
Baser, B. (2013c).Diasporada Turk-Kurt Sorunu: İsveç ve Almanya’da İkinci Kusak. Iletisim
Yayinlari, Ankara, Turkey.
Baser, B. (2014).The Awakening of a Latent Diaspora: The Political Mobilization of First and
Second Generation Turkish Migrants in Sweden, Ethnopolitics, DOI: 10. 1080/17449057.
2014. 894175.
Bayram, N., Nyquist, H., Thorburn, D., and Bilgel, N. (2009). Turkish immigrants in Sweden:
Are they integrated? International Migration Review, 43(1), 90-111.
Benito, M. (2005). Active civic participation of immigrants in Sweden. Country report prepared
for the European research project Politis, Oldenburg.
Bevelander, P. and Pendakur R. (2009). Voting and Social Inclusion in Sweden. Paper presented
at 6th IZA Meeting Conference Paper, Bonn, May 2009.
Bevelander, P. and Taras, R. (2013). The Twilight of Multiculturalism? Findings from across
Europe.In Taras, R. (ed. ), Challenging Multiculturalism: European Models of Diversity.
Edinburgh University Press: Edinburgh, 3-24.
Bevelander, Peter. (2010). Sweden: The Immigrationand Integration Experience: Thecase of
Sweden. In ‘Immigration Worldwide: Policies, Practices, and Trends’ eds. Uma A. Segal,
DoreenElliot, and Nazneen S. Mayadas. Oxford: Oxford University Press.
91
Demker, M. (2007). Attitudes toward immigrants and refugees: Swedish trends with some
comparisons. Paper presented at International Studies Association 48th annual convention,
February 28 – March 3, Chicago, Illinois, USA.
Dingu-Kyrklund, E. (2007).Citizenship, migration, and social integration in Sweden: A model for
Europe? Ceris Working Paper No. 52.
Emanuelsson, A-C. (2005). Diaspora global politics: Kurdish transnational networks and
accommodation of nationalism. Göteborg: Department of Peace and Development research,
Göteborg University.
Fredlund-blomst, S. (2014). Assessing Immigrant İntegration in Sweden After the May 2013
Riots, Migration Policy Institute.(http://www. migrationpolicy. org/article/assessingimmigrant-integration-sweden-after-may-2013-riots)
Gaunt, D. (2010). Cultural Diversity, Multilingualism and Ethnic Minorities in Sweden: Identity
Conflicts Among Oriental Christian in Sweden. Revenue Internationale, International
Webjournal.
Gustafson, P. (2002). Globalisation, multiculturalism and individualism: The Swedish debate on
dual citizenship. Journal of Ethnic and Migration Studies, 28(3), 463-481.
Hellgren, Z. (2005). The myth of the multicultural society: Immigrant mobilization contesting the
Swedishness of structures. Academic paper presented at the 9th annual Aage Sorensen
Memorial Conference, Harvard University, April 20-21, 2005.
Herolf, Gunilla. (2009). Swedish Perceptions. In Turkey Watch: EU Member States’ Perceptions
on Turkey’s Accession to the EU. Eds. Sait Akşit, Özgehan Şenyuva ve Çiğdem Üstün.
Icduygu, A. (1996). Becoming a New Citizen in an Immigration Country, International
Migration, 34:2, 257-272.
Jederlund, L. ,and Kayfetz, V. (1999). In transition: From immigration policy to integration
policy. Sweden Scandinavian Review, Vol 87.
Jorgensen, M. B. (2009).National and transnational identities: Turkish identity in Denmark,
Sweden and Germany. Unpublished PhD Thesis, Spirit series no. 19.
Korkmaz, T. (2005). Comparison of Swedish and German immigrant integration policies within
the light of the European Union framework. Unpublished MA thesis, Linköping University
Department of Management and Economics.
Lindvall, J. ,and Sebring, J. (2005). Policy reform and the decline of corporatism in Sweden. West
European Politics, 28(5), 1057-1074.
Odmalm, P. (2004). Civil society, migrant organisations and political parties: Theoretical linkages
and applications to the Swedish context. Journal of Ethnic and migration studies, 30(3), 471489.
Odmalm, P. (2009). Turkish organisations in Europe: How national contexts provide different
avenues for participation. Turkish Studies 10(2), 149-163.
Otterbeck, Jonas. (2003). The Legal Status of Islamic Minorities in Sweden. Journal of
Conflictand Violence Research, Vol. 5, 2/2003.
92
Pasetti, Francesco. Corridor Report on Sweden: The case of Iranian and Turkish Immigration.
INTERACT Research Report 2015\04.
Rommel, C. (2011). Playing with difference: football as a performative space for division among
Suryoyemigrants in Sweden. Soccer &Society, 12:6.
Schierup, C-U and A. Ålund (2009). Fromparadoxes of multiculturalism to paradoxes of
liberalism, Conference paper. Nation-State, Immigration and Cultural pluralism. International
Conference. Moscow, 18-19 September 2009. Available online <http://www. jceps.
com/PDFs/09-2-08. pdf>
Schierup, C-U. (1991). The ethnic Tower of Babel. Political marginality and beyond. In A.
Ålundand C-U. Schierup (eds. ), Paradoxes of multiculturalism. Essays on Swedish society.
Aldershot: Avebury.
Schierup, C. U. and Ålund, A. (2011).Theend of Swedish exceptionalism? Citizenship,
neoliberalism and the politics of exclusion. Race& Class, 53(1), 45-64.
Soysal, Y. N. (1994). Limits of citizenship: Migrants and postnational membership in Europe.
Chicago: University of Chicago.
Sönmez, Emrah. (2015). Abdullah Yücel: İsveç’te Bir Türk Öncüsünün Hayatı. Etki Yayınları,
İstanbul.
Van Bruinessen, M. (1999). The Kurds in movement: Migrations, mobilisations, communications
and the globalisation of the Kurdish question. Working paper no. 14, Islamic Area Studies
Project, Tokyo, Japan.
Van Bruinessen, M. (2000). Transnational aspects of the Kurdish question. Working paper,
Robert Schuman Centre for Advanced Studies, European University Institute, Florence.
Van Bruinessen, Martin (1994). Kurdish nationalism and competing ethnic loyalties. Original
English version of: Nationalisme Kurde etethnicités intra-Kurdes. Peuples Méditerranéens,
68-69, 11-37.
Van Bruinessen, Martin (1998). ‘Shifting national and ethnic identities: the Kurds in Turkey and
the European diaspora’, Journal of Muslim Minority Affairs (18: 1), 39-52.
Westin, C. (2000). The effectiveness of settlement and integration policies towards immigrants and
their descendants in Sweden. Migration branch, Ilo, Geneva. International migration papers 34.
Westin, C. (2003a). Striking a balance between diversity and social cohesion: Examples from
Sweden. National Europe Centre paper 74.Paper presented to conference entitled ’The
challenges of immigration and integration in the European Union and Australia’, 18-20
February 2003, University of Sidney.
Westin, C. (2003b). Young people of migrant origin in Sweden. International Migration Review,
(37:4), 987-1010.
Westin, C. (2006). Sweden: Restrictive immigration policy and multiculturalism. Migration
information source.
93

Benzer belgeler