nrw ilan:Layout 5

Transkript

nrw ilan:Layout 5
Eur
newsport
KÜNYE-EDİTÖR
AB Haber&Yayıncılık Mat. Bilg.
Hiz. Ltd. Şti. adına
Yazı İşleri Müdürü
Doğancan Ay
•
Yayın Koordinatörü
Sema Gün
•
Haber Müdürü
Hasan Özer
•
Dış Haberler Müdürü
Fadıl Gerilecek
•
Ekonomi Editörü
İsmet Korkmaz
Adnan Şahin
•
Haber Merkezi
Arlin Togaç,
Haydar Kumral, Serçin Ceşen,
Ezgi Erol
•
Reklam Müdürü
Süleyman Can
•
Grafik
İsmail Kara
•
Mali İşler
Ahmet Önemli
Meliha Yıldız
•
Yönetim Yeri
Beyazıtağa Mah. Topkapı Cad.
No:55/3 Fatih/İstanbul
Tel: 0212. 532 96 70
Fax: 0212. 532 98 65
[email protected]
[email protected]
www.euronewsport.com
•
Baskı
Dünya Yayıncılık A.Ş.
Globus Dünya Basımevi
0212. 629 08 08
•
Dağıtım: Yay-Sat
İki ayda bir yayınlanır - YIL 8 - 2012/06
Merhaba...
Ülke gündemimizin yoğun olduğu bugünlerde arka planda kalan AB 2012 Türkiye ilerleme raporunu birkaç başlık altında
eksikliklerimizi sıralayarak aktarmak istedik.
Öncelikle sermayenin serbest dolaşımıyla ilgili belirtilen eksiklerde kara para
aklanması ile mücadelede yasal çerçevenin
AB’ye uyumunda sınırlı ilerleme sağlandığı belirtilerek, kara para aklanması ve terörün finansmanıyla mücadele hakkında
2007’de kabul edilen Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin halen onaylanmadığına dikkat
çekiliyor. Yine kamu ihaleleriyle ilgili yasadan muaf tutulan ihalelerin varlığı yasal
çerçevenin devamını kesintiye uğrattığının
vurgulandığı raporda, Ağustos ve Kasım
2011 yılında KHK’lerinin kamu ihale kurumunun bağımsızlığına gölge düşürdüğü
ifade edilmektedir.
Türkiye’nin rekabet politikasına da değinildiği raporda, anti-tröst ve şirket birleşmeleri alanında ilerlemenin yetersizliği
belirtilirken, “Rekabet Kurulu Başkan ve
Başkan Yardımcıları’nın atanmasıyla ilgili
değişiklik ve ilgili bakanın kurumun faaliyetlerini denetleme yetkisi olması kurumun
bağımsızlığına gölge düşürmüştür.” şeklinde ifade edilmesinin ardından yapılan
değişikliğin yeniden gözden geçirilmesi
gerektiğine vurgu yapılmaktadır.
Hazırlanan raporda uzunca değinilen
enerji sorununda öncelikle EPDK’nın bağımsızlığının ve kurumsal kapasitesinin
güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapılarak, “Elektrik dağıtım varlıklarının özelleştirilmesi yavaşlamıştır. BOTAŞ’ın tekel
konumu devam etmektedir. Nükleer enerji,
nükleer güvenlik ve radyasyondan korunmada sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. AB
standartlarında nükleer güvenlikle ilgili
çerçeve yasasına ilişkin hiçbir gelişme kay-
dedilmemiştir. Türkiye kullanılmış nükleer
yakıtların güvenliği ve radyoaktif atık yönetimi konusundaki ortak sözleşmeye taraf
olmamıştır. Gaz iletiminde kuralların adil
ve ayrımcı olmayan nitelikte olması konusunda gelişme bulunmaktadır” şeklinde belirtilmiştir.
Çevre konusundaki eksiklerimize de
dikkat çekilirken, özellikle HES projelerinin inşasına yönelik planlar için stratejik
çevresel değerlendirme veya çevre etki
analizi çalışmalarının yapılmadığı ifade
edilen raporda, hava kalitesi ile ilgili mevzuatın uygulanması ve yürütülmesine yönelik idari kapasitenin halen yetersiz
olduğu belirtilmektedir.
Ülkemizin ekonomik ve sosyal birçok
alanına değinildiği 2012 Türkiye İlerleme
Raporu büyüyen ekonomik modelimizde
almamız gereken uzun bir yol olduğunu
göstermesi açısından önemi vurgulanmak
istenilirken Türkiye’nin önümüzdeki bu süreci de en iyi şekilde atlatacağına yönelik
inancımızı aktarmak isteriz.
Saygılarımla
ABONE FORMU
Adı Soyadı: .......................................................................................................
Adres:................................................................................................................
...........................................................................................................................
Telefon: .............................................................................................................
Faks:..............................E-mail:........................................................................
Ödeme Bilgileri
YILLIK ABONELİK BEDELİ: 30 TL
Hesap No: IBAN TR 17 0004 6004 4388 8000 0560 60
[email protected]
Tel: 0212 532 47 35 - 0533 498 37 53
6
Kasım 2012
Eur
newsport
İÇİNDEKİLER
94
90
Boğaziçine Bir Asma Köprü
OYKA Kağıt Genel Müdürü
Aytekin R. Kadıoğlu:
Maliyetlerimiz uygun hale getirilirse
büyük ihracatlar yaparız
84
8
Kasım 2012
Türkiye Hazır Beton Birliği Yönetim
Kurulu Başkanı Ayhan Güleryüz:
Birçok hazır betoncu
zor günler geçiriyor
Doğa Grup CEO’su
Yusuf Gökmen:
Irak yatırımcılar için stratejik pazar
olma yolunda
76
Hilmi Güvenal:
Faktoring büyüyecek, zorlaşacak, oyuncu sayısı azalacak
ama itibarı artacak
10
26
32
36
40
44
48
52
56
60
64
68
72
76
80
84
88
90
92
94
2023 TÜRKİYE İHRACAT STRATEJİSİ EYLEM PLANI
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe: Bursa’yı dünyaya açıyoruz
Evyap’tan, Malezya’ya dev yatırım
Eti Maden Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Yılmaz: Eti Maden’in Türk Hava Yolları benzeri bir
modele dönüşmesi gerektiğine inanıyorum
Türkkan Gıda Maddeleri San ve Tic.A.Ş Genel Müdürü İlhan Alçar: Ukrayna’da çağdaş bir
uygulama yapmak zor
Endem İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Naci Endem: RTÜK arı kovanına çomak sokmak istemiyor
EKONOMİK KRİZ SONRASI DIŞ TİCARET İLİŞKİLERİN GELİŞİMİ
SGS Supervise Gözetme Etüd Kontrol Servisleri AŞ Gn Müd Hakan Sebükcebe: Bizim verdiğimiz
hizmetin temel ilkelerinden biri tarafsızlıktır
Porland A.Ş Yönetim Kurulu Üyesi İmge Pamukçu: Üretimden gelen gücümüzle perakende
alanında yatırımlarımızı arttırıyoruz
Elite World Otelleri ve Turizm
Hilmi Güvenal: Faktoring büyüyecek, zorlaşacak, oyuncu sayısı azalacak ama itibarı artacak
Özaltın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Özaltın: Başbakan her şeyi kontrol edemez
Safinat İnşaat CEO’su Tahsin Akkaş: Arabistan yatırıma açık bir yer ancak onların profesyonel
tüccarlar olduğu unutulmamalıdır
Doğa Grup CEO’su Yusuf Gökmen: Irak yatırımcılar için stratejik pazar olma yolunda
Genel Enerji Kamu İlişkileri Başkanı Pars Kutay: Genel Enerji büyümek için İngiliz Vallares şirketiyle
birleşti
THBB (Türkiye Hazır Beton Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Güleryüz: Birçok hazır betoncu
zor günler geçiriyor
NRW Invest Türkiye Yöneticisi Dr. Adem Akkaya: Türk firmalarına Kuzey Ren-Vestfalya Eyaletinde
yakalayabilecekleri fırsatları gösteriyoruz
OYKA Kağıt Genel Müdürü Aytekin R. Kadıoğlu: Maliyetlerimiz uygun hale getirilirse büyük
ihracatlar yaparız
TİCARET ŞİRKETLERİNİN DENETİMİ
Boğaziçine Bir Asma Köprü
64
9
Kasım 2012
Eur
newsport
TÜRKİYE İHRACAT STRATEJİSİ
EYLEM PLANI
2023 Türkiye İhracat Stratejisi Eylem Planı Cumhuriyetimizin 100.
Yıldönümü olan 2023 yılında Türkiye’nin ihracatını 500 milyar $’a
çıkarmak ve son 10 yılda Türkiye’nin yakaladığı ihracat ivmesinin
devamını sağlayarak sürdürülebilir bir ekonomi için ihracat atılımını
gerçekleştirebilmek amacıyla hazırlanmıştır.
10
Kasım 2012
3
Tüm sektörlerde hedef
pazarlara yönelik ticaret
heyeti programları düzenlenecektir.
4
Firmalarımızın yurt dışındaki fuarlara katılımları,
genel ticaret heyeti, müteahhitlik ve müşavirlik, alım
heyeti programları ile yurtdışındaki Türk fuar organizasyonları mevcut destek
yapısına ilave yeni mekanizmalarla desteklenecektir.
İhracatta sektör ve ülke çeşitlendirme stratejisi oluşturulacaktır.
5
6
Pazara giriş çalışmaları
hedef ve öncelik ülkeler
temelinde sürdürülerek,
hedef pazarlara odaklanma
sağlanacaktır.
Ekonomi Bakanlığı,
Dışişleri Bakanlığı, Bilim
Sanayi ve Teknoloji Bak.,
TIM, TOBB,
DEIK, İhracatçı
Birlikleri
Ekonomi Bakanlığı ,
Dışişleri Bakanlığı,
TİM, TOBB,
DEİK,
İhracatçı Birlikleri
Ekonomi Bakanlığı (S),
TOBB, DEİK, TİM,
İhracatçı Birlikleri
Ekonomi Bakanlığı TIM
İhracatçı Birlikleri, TOBB,
DEIK
2012-2015
Bütçe imkânları çerçevesinde genel bütçeden ihracatın desteklenmesi için ayrılan kaynak nispi olarak artırılacaktır.
2012-2015
Tarımsal ürünlerin ihracat
destekleri yeniden düzenlenecektir.
Ekonomi Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı,
TOBB
Açıklama
Tarımsal ünlerin ihracat desteklerinde, katma değeri yüksek,
markalı ve nihai tüketiciye yönelik ürünlere ağırlık verilerek,
destek programları bu amaç doğrultusunda yeniden düzenlenecektir. Tarım ve gıda ürünlerine yönelik ihracat desteklerinin
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuralları ve ülkemizin DTÖ taahhütleri, çerçevesinde daha ileri işlenmiş, katma değeri yüksek
ürünlere ve değişen tüketici tercihlerini gözeten şekilde yönlendirilmesi hedefiyle ihracatın artırılması amaçlanmaktadır.
2012-2015
2
Ekonomi Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı
Süre
Genel ticaret heyetlerinin yanı sıra, otomotiv yan sanayi, hazır
giyim ve konfeksiyon, makine elektrik-elektronik, demir-çelik
ve kimya sektörleri başta olmak üzere tüm sektörlerde pazara
giriş çalışmaları bağlamında belirlenecek hedef pazarlara yönelik sektörel ticaret heyeti programları düzenlenecektir.
2012-2023
İhracatın desteklenmesine
ayrılan kaynaklar artırılacaktır.
1
Sorumlu ve İlgili
Kuruluşlar
Sanayi ve hizmetlerde yüksek katma değerli üretim yapısına
geçişin sağlanması hedefine paralel bir şekilde ve küresel eğilimlere uygun olarak ülkemizin hedef ve öncelikli sektörleri ile
hizmetler sektöründe faaliyet gösteren firmalarımızın yurt dışındaki fuarlara ve ticaret heyetlerine katılımlarının ve yurtdışındaki Türk fuar organizasyonlarının bu amaca uygun yeni
enstrümanlarla desteklenmesi sayesinde firmalarımız ve organizatörlerimizin küresel ve bölgesel düzeyde önemli oyuncular arasında yer almaları sağlanacaktır.
2012-2015
Eylemler
2012-2023
Eylem
No
İhracatta sektör ve ülke bağımlılıklarının azaltılması için yeni
ihraç pazarları oluşturmaya yönelik sektör ve ülke stratejileri hazırlanacaktır. Geleneksel pazarlarımızda yaşanan daralmanın ihracatımıza olumsuz etkilerinin minimuma indirilmesi
doğrultusunda ülkemizin ihracattaki hedef pazarlarını ve alternatif rotalarını yeniden yapılandırması, bugüne kadar elde ettiği
kazanımları yeni açılım ve stratejilerinin sürdürülebilir hale getirmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu minvalde, ihracatçılarımızı AB ülkelerindeki pazar payının korunmasıyla birlikte
alternatif pazarlara da yönlendirmek amacıyla yeni politika araçları yürürlüğe konulacak ve offset gibi özel uygulamaların etkinliği artırılacaktır.
Ekonomi Bakanlığı bünyesinde Pazara Giriş Komitesi, Pazara
Giriş Faaliyetleri Çalışma Grubu ve Pazara Giriş Engelleri Çalışma Grubu oluşturulmuştur. Bu kapsamda 2011 yılı itibariyle
15 hedef ülke ve 27 öncelikli ülke için Pazara Giriş Eylem Planları oluşturulmuştur. Söz konusu çalışmalar uluslararası ekonomideki gelişmelere göre şekillendirilmeye devam edilecektir.
Hedef ülkelere yönelik olarak önümüzdeki dönemde genel ticaret ve müteahhitlik heyetleri, sektörel ticaret heyetleri, ülke
alım heyeti, zincir mağaza alım heyetleri, uluslararası fuarlara
milli katılım gibi etkinlikler gerçekleştirilecektir.
11
Kasım 2012
Eur
newsport
8
Firmalarımızın pazara girişlerini kolaylaştıracak teknik
mevzuat uyum, çalışmaları
yapılacaktır.
Ekonomi Bakanlığı, YÖK,
TİM, TOBB İhracatçı
Birlikleri
TÜSİAD, MÜSİAD,
TUSKON, DEİK
"Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi ve Desteklenmesi
Hakkında Tebliğ" ve "Pazar Araştırması ve Pazara Giriş Tebliği" kapsamında ihracatçılarımıza sağlanan ihtiyaç analizi, eğitim, danışmanlık, pazarlama, alım heyeti, istihdam ve pazar
araştırma desteklerinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
Ekonomi Bakanlığı, Bilim,
Sanayi ve Tek. Bakanlığı,
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı
Pazara giriş amacı kapsamında tarife dışı engellerin aşılmasını
teminen teknik engellerin azaltılmasına yönelik çalışmalar çeşitlendirilerek sürdürülecektir.
Katma değeri yüksek, markalı ürün ve hizmetlerin üretim ve
pazarlama süreçleri desteklenerek sürdürülebilir ihracat artışının sağlanması hedeflenmektedir. Bu kapsamda, özellikle Kalkınma Planı, Yıllık Program, Bilim ve Teknoloji Yüksek
Kurulu kararlarında belirlenen öncelikli teknoloji alan ve sektörleri başta olmak üzere uluslararası pazarlara yönelik ürünlerin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi faaliyetlerini içerecek
destek mekanizmaları öngörülmektedir. Ayrıca, ihracatımızın
içindeki markalı mal ihracatının artırılması için TURQUALlTY
vb. destek mekanizmalarının yaygınlaştırılması ve etkinliğinin
artırılması için gerekli tedbirler alınacaktır.
KOSGEB,
Kalkınma Bakanlığı
(Kalkınma Ajansları),
Hazine Müsteşarlığı,
TOBB
11
Başta KOBİ’ler olmak
üzere ihracatçı firmaların
kurumsallaşmasına yönelik eğitim ve danışmanlık
programlarına destek verilecektir.
Ekonomi Bakanlığı
Kalkınma Bakanlığı
(Kalkınma Ajansıarı),
KOSGEB, TIM, İhracatçı
Birlikleri, TOBB
12
Tasarım Strateji Belgesi ve
Eylem Planı yürürlüğe koyulacak ve şirketlerin tasarım faaliyetleri etkin bir
şekilde desteklenecektir.
Türk Patent Enstitüsü,
Kalkınma Bakanlığı,
Ekonomi Bakanlığı
13
Türk malı imajının, iyileştirilmesi için yürütülen çalışmaların etki alanı
genişletilecektir.
12
Kasım 2012
Ekonomi Bakanlığı,
Eximbank, TİM, İhracatçı
Birlikleri
KOBİ’lere sağlanan ihracat destekleri ve bilinçlendirme faaliyetleri ile ihracat ve pazarlama kapasitelerinin artırılması amaçlanmaktadır.
2012-2023
10
KOBİ'lerin pazarlama ve
ihracat kapasitesini artırmaya yönelik destekler verilecek ve etkinlikler
sürdürülecektir.
Ekonomi Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı,
TOBB, TİM
Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi
Hakkında Tebliğ kapsamında yürütülmekte olan eğitim ve danışmanlık programları ile kurumsallaşmanın önemi hakkında
firmalarımızın bilinçlendirilmesi sağlanacaktır. Bu çerçevede,
kurumsallaşan firmaların ihracat kapasitelerinin artırılması hedeflenmektedir.
2012-2013
9
Yenilikçi fikirler ve
Ar·Ge'ye dayalı, katma değeri yüksek, markalı ürün
ve hizmetlerin üretim ve
pazarlama süreçleri desteklenecektir.
2012-2015
Açıklama
2012-2015
7
Pazara giriş faaliyetlerinin
desteklenmesine sektörel ve
yöntemsel çeşitlilik getirilerek, ortak pazarlama faaliyetlerine ağırlık verilecektir.
Süre
2012-2015
Sorumlu ve İlgili
Kuruluşlar
2012-2015
Eylemler
Türk Tasarım Danışma Konseyi’nin inisiyatifi ile hazırlanmış
olan Tasarım Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nı yürürlüğe koyarak özellikle tekstil, giyim, deri, ayakkabı, cam, seramik, mobilya ve kuyumculuk gibi geleneksel sektörlerdeki özgün
tasarım faaliyetleri desteklenecektir.
2012-2023
Eylem
No
Türk ürünlerinin uluslararası alanlarda markalaşması ve tanınması için yürütülen çalışmaları desteklemek üzere Türk Malı
mağazası imajının da genel olarak korunması amacıyla ürün ve
hizmet kalitesinin artırılmasına ilişkin tedbirler alınacaktır. Türk
Malı mağaza perakendeciliğinin tanıtım ve pazarlamasına yönelik faliyetler gerçekleştirilecektir. Ayrıca Türk Eximbank tarafından Türk Malı imajının geliştirilmesi amacı ile yapılacak
mağaza/alışveriş merkezi yatırımları ile moda yaratmaya ve
Türk markasını yerleştirmeye yönelik yatırımların desteklenmesine ilişkin mevcut kredi programı revize edilecektir.
Eur
newsport
17
Yurt dışına firmaların
kendi markaları ile yaptıkları ihracatın izlenmesine
yönelik bilgi altyapısı
oluşturulacaktır.
Ekonomi Bakanlığı, TİM,
İhracatçı Birlikleri
18
Türk şirketlerinin yurtdışındaki mağaza envanterinin hazırlanması ve
izlenmesi sağlanacaktır.
TİM, İhracatçı Birlikleri
19
Türk sektör, ürün ve markalarının yurt dışı algı endeksinin hazırlanması ve
izlenmesi sağlanacaktır.
Ekonomi Bakanlığı, TIM
20
Türk ihracatçılarının elektronik ortamda tanıtımı yapılacaktır.
Ekonomi Bakanlığı, TIM
21
Dışa bağımlılığın yüksek
olduğu sektörlerde yerli
ürün ve teknolojiler geliştirilmesine yönelik araştırma
programları desteklenecek
ve etkinleştirilecektir.
TÜBİTAK, Kalkınma
Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı,
Savunma Sanayi
Müsteşarlığı
14
Kasım 2012
2012-2015
Ekonomi Bakanlığı, TİM,
İstanbul Büyükşehir
Belediyesi, TOBB
2012-2015
16
İstanbul uluslararası bir
alışveriş, fuar ve moda
merkezi haline getirilecektir.
Yurtdışında şirket satın almalarının ihracatımıza marka ve dağıtım kanallarından faydalanma açısından olumlu katkıda bulunacağı düşüncesi ile firmalarımıza bu konuda bilgilendirme,
değerlendirme ve teknik destek sağlanmasına yönelik destek mekanizmaları oluşturulmuş olup söz konusu mekanizmaların etkinliğinin artırılması amaçlanmaktadır. Türk Eximbank
tarafından, Türk firmalarınca yurt içindeki bir Türk markasının
yurt dışına açılması ya da yurt dışında var olan markaların satın
alınması yoluyla yurt dışında marka oluşturulmasına ilişkin mevcut kredi programı revize edilecektir.
2012-2015
Ekonomi Bakanlığı, Hazine
Müsteşarlığı, Eximbank,
Yatırım Destek ve Tanıtım
Ajansı,
TURQUALlTY projesi kapsamındaki sektör sayısının, finansal
destek unsur ve limitleri ile finansal olmayan firmaların kurumsal ve beşeri alt yapısına yönelik yatırım niteliği taşıyan
desteklerin artırılması hedeflenmektedir.
İstanbul’da gerçekleştirilen uluslararası fuarların sayısının artırılması ve sektörlerinde en başarılı fuarların İstanbul’da yapılabilir olması için gerekli destek mekanizmaları
oluşturulacaktır. Ayrıca, yaratıcı ve yenilikçi sektörlerde uluslar arası nitelikte tasarım ve moda haftaları ve etkinlikleri yapılacaktır.
2012-2013
15
Türk firmalarının bilinen
ve gelişme potansiyeli bulunan yabancı şirketleri ve
markaları satın alarak dış
pazarlardaki dağıtım kanallarına doğrudan erişim
sağlamaları desteklenecektir.
Ekonomi Bakanlığı, TİM,
İhracatçı Birlikleri
Açıklama
İhracatçı Birliklerinde beyanname açılırken kayıt esnasında ve
elektronik ortamda ihracatçıların yanıtlaması zorunlu bir bölüm
oluşturulacak ve bu sayede firmaların kendi markaları ile yaptıkları ihracatın izlenmesi sağlanacaktır.
2012-2015
14
TURQUALlTY
projesi
farklı sektörlere açılarak
projenin kapsam ve etki
alanı genişletilecektir.
Süre
Türk şirketlerinin yurt dışında kendi markaları ile satış yaptıkları, sahip oldukları veya olmadıkları perakende satış noktası
sayısına ilişkin envanterin hazırlanması ve verilerin güncel olarak izlenmesi amaçlanmaktadır.
2012-2015
Sorumlu ve İlgili
Kuruluşlar
Türk sektör, ürün ve markalarının yurt dışındaki algısı ve bilinirliğinin ölçülmesi ve izlenmesi amacı ile seçilmiş pazar gruplarını kapsayan algı endeksi hazırlanması ve her yıl izlenmesi
amaçlanmaktadır.
2012-2015
Eylemler
Ihracatçı sektörlerin, şirketlerin, ürünlerinin ve perakende zincirlerinin, yabancı alıcılar ile kiralamacı-geliştirici-alışveriş
merkezi firmalarına tanıtımı için elektronik portalların oluşturulması ve yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır. Bu kapsam da,
hali hazırda Pazar araştırması ve Pazara Giriş Desteği kapsamında ihracatçı firmaları ürünlerini tanıtmak üzere üye olacakları e-ticaret sitelerine yönelik üyelik giderleri
desteklenmektedir.
2012-2015
Eylem
No
Dışa bağımlılığın yüksek olduğu savunma, sağlık ve enerji gibi
sektörlerden sorumlu kamu kuruluşlarında Ar-Ge destek programları geliştirilecektir. TÜBİTAK tarafından yürütülen
TARAL Programı kapsamındaki projelerde öncelik bu alanlara
verilecektir.
Eur
newsport
25
26
Marmara Bölgesi ihracatını
kolaylaştıracak
şekilde
liman altyapısı ihtiyacını
karşılamaya yönelik yatırımlar hayata geçirilecektir.
Akdeniz'de "Ortadoğu'nun
Giriş Kapısı" olarak tasarlanan Mersin Konteynır
Limanının kurulması çalışmaları başlatılacaktır"
16
Kasım 2012
Ekonomi Bakanlığı,
Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı,
Kalkınma Ajansları,
Ulaştırma Denizcilik ve
Haberleşme
Bakanlığı,
Ekonomi Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı,
TOBB,
TIM
Ulaştırma Denizcilik ve
Haberleşme
Bakanlığı, Ekonomi
Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı,
Çevre ve Şehircilik Bak.,
Hazine Müsteşarlığı
2012-2015
24
Kümelenme anlayışı ihracatı artırmada bir araç olarak
kullanılacak
ve
kümelerin uluslararası nitelik kazanmasına yönelik faliyetler artırılacaktır.
Ekonomi Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı,
Kalkınma Ajansları, TIM,
İhracatçı Birlikleri, TOBB,
DEİK
Açıklama
KOBİ’lerin yüksek katma değerli üretimle küresel alanda rekabetçiliklerinin artırılması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda
KOBİ’lerin Ar-Ge kapasitesi ve yetkinliklerinin artırılması için
proje destekleri verilmeye devam edilecek ve KOBİ’lerin projelere ortak olması teşvik edilecektir.
2012-2023
23
Firmaların rekabet gücünü
artıracak destek mekanizmaları çeşitlendirilecektir.
TÜBİTAK, Kalkınma
Bakanlığı, Kalkınma
Ajansları, KOSGEB
Süre
Halen yürürlükteki Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Hakkındaki Tebliğ ile kümelenme anlayışı
ve proje yaklaşımı çerçevesinde şirketlerimizin proje bazlı eğitim ve veya danışmanlık, istihdam, yurt dışı pazarlama veya
alım heyeti ve bireysel danışmanlık programlarının birbirine
bağlı şekilde uygulanabileceği bir destek mekanizması kurulmuştur. Önümüzdeki dönemde söz konusu tebliğ ile getirilen
destek unsurlarının çeşitlendirilmesi ve ihracatçının rekabet gücünün artırılması hedeflenmektedir.
2012-2015
KOBİ’lerin Ar-Ge yaparak rekabetçiliklerinin artırılması
için
proje
destekleri yaygınlaştırılacaktır.
Sorumlu ve İlgili
Kuruluşlar
Ülkemizde 5 ilde küme uygulama çalışmalarının yapılacağı
‘KOBİ’lerin Ağ Yapılandırılması ve Bölgelerarası İşbirliğinin
Güçlendirme Projesi’ 2013 yılına kadar sürdürülecektir. Ayrıca
Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi
Hakkında Tebliğ kapsamında ülkemizde oluşmakta olan küme
yapılarının proje bazlı faliyetleri desteklenecektir.
2012-2023
22
Eylemler
2013-2023
Eylem
No
Marmara Denizinde orta ölçekli çok sayıda liman projesi hayata geçirilmektedir. Türk Boğazlar Sisteminin uzun vadede bir
bütün halinde doygunluğa ulaşması bölgedeki her ülke için lojistik anlamda ciddi bir risk teşkil etmektedir. Genel olarak Marmara Bölgesinin, özelde ise İstanbul’un Türkiye ekonomisine
katkısı dikkate alındığında, orta vadede karşılaşılması muhtemel bir darboğazın ülkemiz rekabet gücüne vereceği zarar daha
iyi anlaşılacaktır.
2023 yılı elleçleme tahminlerine göre yaklaşık 3 milyon otomobil kapasite açığı öngörülmektedir. Konteynır açısından,
mevcut liman projelerinin hayata geçirilmemesi halinde 2020
yılında 2 milyon TEU, 2030 yılında 8 milyon TEU kapasite
açığı olacağı tahmin edilmektedir. Bu çerçevede, Kıyı Yapıları
Master Planının ortaya koyduğu hedefler kapsamında Marmara
Bölgesine yönelik olarak büyük ölçekli liman altyapısının geliştirilmesi gerekliliği değerlendirilmektedir.
Türkiye ve Doğu Akdeniz limanları arasında rekabetin yoğunlaştığı ve rakip limanların kapasite ve verimliliklerinin
hızla arttığı dikkate alındığında, modern ve büyük ölçekli bir
konteynır limanının Türkiye'nin rekabet gücünün artmasında
büyük avantaj sağlayacağı değerlendirilmektedir Mersin konteynır Limanının kapasitesi 11,4 milyon TEU olarak öngörülmüş olup, Ortadoğu (özellikle Irak) ve Kafkas pazarı için
büyük önem arz etmektedir. Mersinin lojistik bir üs olarak
konumlandırılmasında liman en önemli rol oynayacaktır. Akdeniz’de, 2020 yılında 2,5 milyon TE U, 2030 yılında 8,1
milyon TEU kapasite açığı olacağı tahmin edilmektedir. Mersin Limanının mendireğinin 2013-2015 yılları arasında, diğer
altyapı ve üstyapının aşamalı olarak 2035 yılına kadar hayata
geçirilmesi öngörülmektedir.
30
Organize sanayi bölgelerine, büyük fabrikalara ve limanlara özel sektör katkısı
ile bağlantı hatları yapılacaktır.
2023 perspektifinde Türkiye'nin yurtiçi
koridor1arını, uluslararası
koridor1arla bağlantılarını
ve kendi uluslararası ticaret
koridorlarını
inceleyen
ulaştırma ve lojistik alt ve
üst yapı ihtiyacını belirleyecek bir mastır plan hazırlanacaktır.
Ulaştırma Denizcilik ve
Haberleşme
Bakanlığı, Ekonomi
Bakanlığı,
Kalkınma Bakanağı,
Hazine Müsteşarlığı
Ulaştırma Denizcilik ve
Haberleşme
Bakanlığı, Ekonomi
Bakanlığı,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı,
TOBB,
OSBÜK
Ulaştırma Denizcilik ve
Haberleşme
Bakanlığı, Ekonomi
Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı,
AB Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı,
TOBB,
TIM Lojistik Konseyi
Açıklama
2011-2023
29
Limanlan lojistik üs haline
getirmek amacıyla geri sahalarında demiryolu aktarım terminalleri veya
karada konteynır terminalleri kurulacaktır
Ulaştırma Denizcilik ve
Haberleşme
Bakanlığı, Ekonomi
Bakanlığı,
Kalkınma Bakanağı,
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı
Süre
Mevcut İzmir Alsancak Limanının kapasitesinin halihazırda yetersiz olması ve Ege'de artan yük trafiği nedeniyle, Karadeniz
ülkelerine transit taşımacılığın da gerçekleşeceği büyük ölçekli
bir Ege Limanı için yapılan çalışmalar sonucunda Çandarh Bölgesi liman alanı olarak seçilmiş olup, Çandarlı limanının kapasitesi 4 milyon TEU olarak belirlenmiştir. Konteynır açısından,
2020 yılında 0,8 milyon TEU, 2030 yılında 2,9 milyon TEU
kapasite açığı olacağı tahmin edilmektedir. Avrupa'nın 10
büyük limanı arasında yer alacak olan bu liman; demiryolu ve
otoyol bağlantıları ile İzmir'in, Ege Bölgesi'nin ve Türkiye'nin
küresel pazarlara açılan önemli bir kapısı olacaktır. Üç faz halinde tamamlanacak liman tam kapasiteyle çalışmaya başladığında yıllık konteynır elleçlerne kapasitesi 12 milyon TEU
olacaktır. Bu proje ile ülkemizin konteynır elleçleme kapasitesi
mevcudun üç katına çıkacaktır. Çandarlı Limanı Projesinin özel
sektör dinamikleri karşısındaki cazibesi de göz önünde bulundurularak, dalgakıranların kamu eliyle, terminaller ve tüm üst
yapının isi Yap İşlet Devret modeliyle gerçekleştirilmesi planlanmakta olup, kamu kaynaklarıyla 2011 yılında yapımına başlanan dalgakıran inşaatının 2013 yılında tamamlanması
planlanmaktadır. Diğer altyapı ve üstyapı işlerinin aşamalı olarak 2035 yılına kadar hayata geçirilmesi öngörülmektedir.
2012-2015
28
Ege'de Çandarlı Limanı
aşamalı olarak tamamlanacaktır
Sorumlu ve İlgili
Kuruluşlar
Demiryolu taşımacılık anlayışından lojistik taşımacılık anlayışına geçilecektir. TCDD'nin Yatırım Programında 18 adet lojistik merkez kurulmasıyla ilgili "Lojistik Merkez Kurulması"
toplu projesi, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
Yatırım Programında Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Demiryolu Bağlantı Hattı projesi kapsamında lojistik merkezinin
alt yapısının ihalesi 21 Mart 2012 tarihinde yapılmış olup, değerlendirilmesi devam etmektedir. 2013 yılında tamamlanması
planlanmaktadır. Kemalpaşa Lojistik Köyün üst yapısının ise
2012 yılı sonu itibariyle YID modeli ile ihalesi yapılabilecektir. Toplam kapalı alan 173.851metrekaredir.
2012-2015
27
Eylemler
TCDD'nin Yatırım Programında yer alan "Fabrika, liman,
OSB ve Lojistik Merkezlere İltisak Hatları Yapımı" projesi
kapsamında çalışmalar devam etmektedir. Yük taşımasının
arttırılması için 2011 yılı sonu itibariyle 331 adet merkezde
toplam 464 km iltisak hattına ulaşılmış olup, 2012 yılında ise
27 merkezde o1mak üzere toplam 144 km'lik iltisak hattının
yapım ve özel sektörle protokol imzalanma çalışmaları devam
etmektedir.
2012-2013
Eylem
No
İhracatın yanı sıra, yurtiçi üretim, tüketim ve ithalat öngörülerini
gözeterek başta ihracatçılar olmak üzere iktisadi faaliyette bulunan birimlerin rekabet güçlerini arttırmak üzere ihtiyaç duyulan
lojistik alt ve üst yapısının planlanması ve kurulması sağlanacaktır. 2023 Türkiye İhracat Stratejisinin ihracat hedefleri ve dolayı i ithalat öngörüleri çerçevesinde ulaştırma ve lojistik alt ve
üst yapılarında ortaya çıkacak kapasite ihtiyacı ortaya konacaktır. Mastır Planı ile Türkiye'nin bir uluslararası ticaret koridoru
olarak yapılandırılması amaçlanmaktadır.
17
Kasım 2012
Eur
newsport
35
Yabancı yatırımcıların çekilmesine yönelik tanıtım,
seminer vb organizasyonların sayısı ve etkinliği artırılacaktır.
TC. Başbakanlık Yatırım
Destek ve Tanıtım Ajansı,
Ekonomi Bakanlığı, TOBB
36
İhracat Bilgi Platformu bir
dış ticaret portalı haline
getirilecektir:
Ekonomi Bakanlığı,
37
KOBİ’lerin hedef pazarlara yönelik raporlara erişiminin
artırılması
amacıyla bilgi yönetim sisteminin kurulması sağlanacaktır.
18
Kasım 2012
Ekonomi Bakanlığı,
YOIKK üyeleri
Ekonomi Bakanlığı,
2012-2023
34
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Eylem Planı çalışmaları sürdürülecek ve
çalışmalarda etkinlik artırılacaktır.
Bilim Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı
Ekonomi Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı,
TÜIK
2012-2023
33
Girişimci bilgi sistemi geliştirilecek ve güncel tutulması sağlanacaktır.
Ekonomi Bakanlığı,
Kalkınma
Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı, Hazine
Müsteşarlığı
İthalatta bağımlı olduğumuz hammadde ve ara mamul üretiminde ve orta ve yüksek teknolojili sektörlerde yeni yatırımların proje bazlı ve selektif olarak desteklenmesi, ara mamul i
üreticilerinin kümelenme metodolojisi ile ihtisas sanayi bölgelerinde toplulaştırılması ve bu amaçla yatırım teşviklerinin düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
İhracatçılarımızın rekabetçiliklerinin artırılarak ihracattaki
artışın sürdürülebilmesine yönelik olarak yatırım·teşvik sisteminde gerekli düzenlemeler yapılacaktır. Sektörlerde hedeflenen ihracat miktarlarına bağlı olarak ilave kapasite ve
yeni yatırım ihtiyacının hesaplanması ve 2023 yılına kadar
planlanması sağlanacaktır.
2012-2015
32
İhracatın sürdürülebilir bir
sanayi alt yapısına sahip
olması için ihracata dönük
üretim stratejisi doğrultusunda ihracat miktar hedeflerine bağlı olarak
kapasite ve yeni yatırım
ihtiyacı çalışması hazırlanarak yatırım-teşvik sisteminde
gerekli
düzenlemeler yapılacaktır
Ekonomi Bakanlığı,
Kalkınma
Bakanlığı
Bilim Sanayi Teknoloji
Bak.
Maliye Bakanlığı
Hazine Müsteşarlığı
Açıklama
Armonize sisteme göre ülkemizde üretilen ürünlerin sınıflandırılmasını sağlayacak yerli üretim envanteri oluşturulacak ve sektörlerde üretim yatırımlarının doğru alanlara kanalize
edilebilmesi ve ihtiyaçların öngörülmesi amacıyla mevcut üretim kapasitesi envanteri sürekli olarak güncel tutulacaktır.
2012-2023
31
Hammadde ve ara mamul
tedarikinde ithalat bağımlılığının azaltılmasına ve
orta yüksek ve yüksek teknolojisi sektörlerde rekabet
gücünün artırılmasına yönelik yatırımlar desteklenecektir.
Süre
Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu kapsamında çalışan 10 ayrı Teknik Komite tarafından yürütülen
Eylem Planları özel-kamu işbirliği yapılarak sürekli güncellenecek ve etkin şekilde uygulanacaktır. Bu suretle yatırımların
önündeki idari ve teknik engeller azaltılarak gerekli mevzuat
iyileştirmeleri yapılacak, yerli ve yabancı yatırımcıları bilgilendirme faaliyetleri yürütülecek, toplam yatırımların arttırılmasına ortam sağlanacaktır.
2012-2023
Sorumlu ve İlgili
Kuruluşlar
Girdi Tedarik Stratejisinde (GITES) belirlenecek ürün ve sektörlerde yabancı yatırımcıların çekilmesine yönelik lC. Başbakanlık Yatırım N yabancı yatırımcının ülkemize çekilmesi
teknoloji transferinin gerçekleşmesi, ölçek büyüklüklerinin yakalanması ihracatta rekabet gücünün ve yabancı yatırımcının
önündeki engellerin kaldırılması ve tanıtım çalışmalarının sayısı
ve etkinliğinin arttırılması amaçlanmaktadır.
2012-2015
Eylemler
IBP web sitesi, müşteri odaklı bir anlayışla yeniden ele alınacaktır. Bu kapsamda, ihracatın artırılmasına yönelik olarak yürütülen temel çalışmalara firmalarımız tarafından doğrudan
ulaşılabilmesi hedeflenmektedir.
2012-2015
Eylem
No
AB fonlarıyla desteklenen KOBİ’lerin Ağ Yapılandırması ve
Bölgelerarası İşbirliğinin Güçlendirilmesi Projesi' kapsamında
KOBİ’lere yönelik bir "Bilgi Yönetim Sistemi" kurulması hedeflenmektedir. Bu eylemle, KOBİ’lerin mevcut ve hedef pazarlara yönelik stratejik ve operasyonel kararlarını doğru
vermelerini sağlayacak on-line bir sistemin geliştirilmesi
amaçlanmaktadır.
Eximbank,
Ekonomi Bakanlığı
40
Girdi Tedarik Stratejisi
(GITES) çalışmaları çerçevesinde hazırlanan yatay
ve sektörel eylem planları
uygulamaya geçirilecektir.
41
Yurtiçi hammadde ve ara
malı üreticilerinin rekabet
gücünün korunması için
uygun üretim koşullarının
bulunduğu bölgeler kurulacak ve kümelenmenin desteklenmesi sağlanacaktır.
Bilim Sanayi ve Tekn.
Bak., Ekonomi Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı
Hazine Müsteşarlığı,
TOBB
42
Çok uluslu şirketler için
ara malı üreten orijinal
ekipman üreticisi şirketlerin ihracatını destekleyecek özel programlar
uygulanacaktır.
Ekonomi Bakanlığı
Kalkınma Bakanlığı,
Bilim San. ve Teknoloji
Bakanlığı, Maliye Bak
Hazine Müst.,
Patent Enstitüsü
43
Uluslararası rekabetçiliğin
artırılmasını
teminen,
çevre yatırımlarını destekleyecek özel programlar
uygulanacaktır.
Çevre ve Şehir. Bakanlığı,
Bilim, San. ve Teknoloji
Bakanlığı, Maliye Bak.
Ekonomi Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı,
TTGV
44
Karbon piyasalarının geliştirilmesi ve İhracatçı firmaların
bu
piyasadan
yararlanmaları doğrultusunda gerekli bilgilendirme
ve yönlendirme çalışmalarının yapılması sağlanacaktır.
Ekonomi Bakanlığı
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı,
Ekonomi Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı,
TİM ve İhracatçı Birlikleri
2012-2023
Eximbank'ın yurtdışı alıcı
bilgileri portföyü oluşturulacaktır.
2012-2015
39
Ticaret Müşavirleri ve Ataşelerinin yurt dışındaki Türk iş çevreleri ve diasporası ile iletişimi artırılacaktır. Yurtdışında yatırım ve ticaret yapmak isteyen Türk işadamları ile bahse konu
çevreler arasında bağların kurulması, taraflar arasında bilgi alışverişi ve pazar ve iş fırsatları konusunda bilgi üretilmesine ilişkin altyapı oluşturulması sağlanacaktır.
Eximbank'ın yatırım malı alıcıları ile ilgili potansiyel ve kredibilite bilgilerini içeren müşteri envanter1eri oluşturması ve bunları yatırım malı ihracatçıları ile paylaşması amaçlanmaktadır.
2012-2015
Ekonomi Bakanlığı ,
Dışişleri Bakanlığı,
Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı,
Türkiye Yatırım Destek ve
Tanıtım Ajansı, TIM,
TOBB DEIK
Açıklama
Girdi tedarikinde, ülke ve bölge bazlı bağımlılığın azaltılması,
kaynaklardaki belirsizliklerin ve fiyat dalgalanmalarının oluşturacağı risklerin giderilmesi, ihracatla sürdürülebilir rekabet
gücünün sağlanması ve gelecekte önem kazanacak ürünlerin
ihtiyacının karşılanması için hazırlanan GITES çalışmalarında
son aşamaya gelinmiştir. Bu çerçevede demir-çelik, otomotiv,
makine, kimya, tekstil ve hazır giyim ile tarım sektörlerine ilişkin hazırlanan ve uygulamaya geçirilecek eylem planları, sektörlerimiz tarafından girdi tedarikinde karşılaşılan/
karşılaşılabilecek risklerin azaltılmasına ve sürdürülebilir girdi
tedarikini sağlamaya yönelik eylemleri içermektedir.
2012-2015
38
Yurtdışında Türk iş çevreleri ve diasporası ile iletişimin
etkinliği
artırılacaktır.
Süre
Özellikle üretim maliyetleri baskısı nedeniyle yurt içi hammadde ve ara mamul üreticilerinin kümelenme metodolojisi ile
ihtisas sanayi bölgelerinde toplulaştırılması ve daha uygun üretim maliyeti koşulları yaratılması suretiyle desteklenmesi amaçlanmaktadır.
2012-2015
Sorumlu ve İlgili
Kuruluşlar
Özellikle yüksek teknolojili alanlarda orijinal ekipman üreticisi
statüsüne sahip firma sayısının arttırılması için özel bir destek
programı düzenlenmesi ve bu şirketlerin proje bazlı olarak yatırım, üretim, Ar-Ge patent ve ihracat faaliyetlerinin desteklenmesi amaçlanmaktadır.
2012-2015
Eylemler
Çevre yatırımlarının artırılmasına yönelik olarak uzun vadeli
finansman olanakları dahil olmak üzere, proje bazlı ve çevreye
etkisi doğrultusunda selektif desteklerin hazırlanması ve kullanıma açılması amaçlanmaktadır. Bu eylemin amacı doğrultusunda desteklenecek öncelikli sektörlerin ve proseslerin
belirlenmesi, ' kurumsal kapasitenin bu konuda geliştirilmesi
ile ilgili sektörün ve ilgili kamu kurum, kuruluşlarının bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi hedeflenmektedir.
2012-2015
Eylem
No
Karbon piyasalarında sera gazı emisyonlarını dengelemek
ve/veya bu piyasalarda işlem görmek üzere proje hazırlanmasını sağlamak üzere imalatçı firmalar için çeşitli toplantı, seminer ve eğitim programları düzenlenerek desteklenmesi
amaçlanmaktadır.
19
Kasım 2012
Eur
newsport
47
Üniversitelerde sanayi ihtiyaçlarını ve yerel özellikleri
de dikkate alan tematik olarak yapılanmış araştırma
merkezlerinin yaygınlaştırılması ve etkin kullanımı
sağlanacaktır.
Kalkınma Bakanlığı,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı,
TÜBITAK,
YÖK,
Üniversiteler
48
Ar·Ge Kanunu kapsamında,
Rekabet Öncesi İşbirliği
Projelerinin desteklenmesi,
özel sektör Ar·Ge Merkezlerinin kurulması, izlenmesi
ve desteklenmesi ile Tekno
girişim sermayesi desteğinin verilmesi sağlanacaktır,
Bilim, Sanayi ve Tek. Bak.,
Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TÜBITAK, TOBB
49
Teknolojik Ar-Ge, patent,
yatırım, tanıtım ve pazarlama destek programları
uygulanacaktır.
Bilim, Sanayi ve Tek. Bak.,
Ekonomi Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı, Hazine
Müsteşarlığı, Kalkınma
Ajansları, TPE
50
51
Araştırma sonuçlarının ve
buluşların ticarileştirilmesi
ve teknoloji transferi uygulamaları etkinleştirilmesi sağlanacaktır.
Şirketlerin bilimsel ve teknolojik gelişmelere dayalı yenilikçi ürün ve süreç
fikirlerinin geliştirilmesi ve
ticarileştirilmesi amacı ile;
endüstriyel tasarım, üretime
hazırlık, üretim süreci, doğrulaması, saha testleri, belgelendirme çalışmaları, pazara
sunum ve satış sonrası hizmetlere yönelik hazırlık çalışmaları faaliyetlerini içeren
projeler desteklenecektir.
20
Kasım 2012
Bilim, Sanayi ve Tek. Bak.,
Ekonomi Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı,
Kalkınma Ajansları, TPE,
TÜBITAK, TOBB, YÖK,
Üniversiteler, KOSGEB,
TTGV
Ekonomi Bakanlığı, TTGV
2012-2015
Ekonomi Bakanlığı,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TIM,
İhracatçı Birlikleri
2012-2023
46
İhracatçıların çevre standartlarına uyumu artırılacak ve eko-etiketleme
konusunda bilgilendirilmesi sağlanacaktır.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde hazırlanan
Geri Dönüşüm Strateji Belgesi nihai hale getirilerek, geri dönüşüm bilincinin üretici, ihracatçı ve tüketiciler arasında çeşitli
toplantı, seminer ve eğitim programları düzenlenerek yaygınlaştırılması ve sanayi-kamu işbirliğinin sağlanarak ülkemizin
geri dönüşüm kapasitesinin artırılması amaçlanmaktadır.
Avrupa Birliği ve diğer gelişmiş ülkelerde eko-etiketleme gibi
çevre standartlarına uyumlu ürünler pazara girişte önemli rekabet avantajı sağlamaktadır. Bu sebeple AB ve diğer gelişmiş ülke
mevzuatlarında sıklıkla yer almaya başlayan eko-etiketleme konusunda firmaların bilinçlendirilmesine yönelik eğilimlerin düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
2012-2023
Çevre ve Şehir. Bakanlığı,
Bilim, Sanayi ve Tek.
Bakanlığı,Ekonomi
Bakanlığı, Kalkınma
Bakanlığı, Belediyeler
Açıklama
Özel sektörün önemli düzeyde Ar·Ge ve yeniliğe kaynak ayırdığı, ihracat yeteneğinin bulunduğu ve Ar-Ge ve yeniliğe dayalı
rekabet gücünün görece daha yüksek olduğu alanlarda ihtiyaca
göre yeni araştırma altyapıları kurulacak ve mevcut altyapıların
etkin kullanımı sağlanacaktır.
2012-2015
45
İhracatçıların geri dönüşüm
konusunda bilgilendirilmeleri
ve firmaların atık yönelimi
konusunda paydaşlarla işbirliğinin özendirilmesi ve kolaylaştırılması sağlanacaktır.
Süre
Gerçekleştirilecek destekler aracılığıyla özel sektörde Ar-Ge altyapısının geliştirilmesi, araştırmacı istihdamının artırılması, ArGe'ye ayrılan kaynağın artırılması sağlanarak Ar -Ge ve yenilik
alanında yetene~in geliştirilmesi ve yenilik tabanlı girişimciliğin artırılması amaçlanmaktadır.
2012-2015
Sorumlu ve İlgili
Kuruluşlar
Ülkemiz sanayisinin ihracat odaklı ve uluslararası pazarlarda rekabet gücünün yüksek bir yapıya kavuşturulmasını temin etmek
üzere, gerçek ve tüzel kişilerin Ar-Ge çalışmaları sonucunda geliştirip ürettikleri yüksek katma değerli teknolojik ürünlere sağlanacak desteklerle ilgili programlar hazırlanacaktır.
2012-2015
Eylemler
Araştırma sonuçlarının fikri mülkiyet haklarına ilişkin mevzuat
düzenlemeleri gerçekleştirilecektir. Ülkemiz için uygun Teknoloji Transfer Ofisi modeli tamamlanarak pilot ölçekte uygulaması başlatılacaktır. Özel ve kamu kesimi tarafından
gerçekleştirilen buluşların ticarileştirilmesi amacı ile buluşçular
ile yerli, yabancı, kamu-özel girişimcileri buluşturan platformlar
kurulması ve yurt içinde yatırımının desteklenmesini sağlayacak
özel program hazırlanması ve uygulanması sağlanacaktır.
2012-2015
Eylem
No
Türkiye'de yerleşik ticari, sınai veya yazılım faaliyetinde bulunan şirketlerin Kalkınma Planı, Yıllık Program, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu kararlarında belirlenen öncelikli teknoloji
alanı ve sektörleri başta olmak üzere kendi bünyelerinde
ve/veya bünyeleri dışında uluslararası pazarlara yönelik ürünlerin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi faaliyetlerini içerecek şekilde yürütecekleri projeler kapsamında belgelendirilebilen
giderlerinin belirli bir oranının hibe olarak desteklenmesi hedeflenmektedir.
54
Serbest ticaret anlaşması ve
tercihi i ticaret anlaşması
yapılan ülke sayısı artırılacaktır.
Ekonomi Bakanlığı,
Dışişleri Bakanlığı,
Avrupa Birliği Bakanlığı
55
İmalat sanayi sektörlerinin
yatırım ve hammadde ihtiyaçları doğrultusunda yerli
ürün geliştirme ve uyarlama
destek programları hazırlanarak uygulanacaktır.
Bilim Sanayi ve Tekn.
Bak.,
Ekonomi Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı,
TOBB
56
Uluslararası organizasyonlarda ülkemiz daha etkin
temsil edilecektir.
Dışişleri Bakanlığı,
Ekonomi Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı, TOBB
57
Kalkınma Ajansları bünyesinde kurulmuş Yatırım
Destek Ofislerinin ihracatla ilgili konularda kapasitesi geliştirilerek, diğer
kurumlarla işbirliği içinde
görev yapmaları sağlanacaktır.
Kalkınma Bakanlığı,
Ekonomi Bakanlığı, TIM,
TOBB, İhracatçı Birlikleri
58
hracatçıların üniversiteler
ile işbirliğini geliştirmesini
sağlayacak yeni destek
mekanizmaları oluşturulacaktır.
Ekonomi Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı,
Gıda,Tarım ve Hayvancılık
Bak.,
YÖK, TİM, TOBB
İhracatçı Birlikleri
2012-2015
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, TÜBITAK,
ITGV,
TOBB, OSBÜK
2012-2019
53
Organize sanayi bölgelerinde Ar-Ge danışmanlık
merkezleri/ofisleri kurulacaktır.
Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunun 2011/106 sayılı Kararı çerçevesinde yapılacak çalışmalarla, kamuda uzun dönemli alım
stratejisi belirlenerek kamu alımlarının ülkemizde Ar·Ge ve yenilik kapasitesini artırıcı, yerli teknolojiye dayalı kaliteli ürünlerin üretilmesini sağlayıcı yönde kullanılması sağlanacaktır.
Kamu tedariki uygulamaları, yerli Ar-Ge ve yenilik için stratejik öneme sahip alanlarda kullanılacak, bu alanlardaki ihraç
ürünlerimizin uluslararası rekabet gücü artırılacaktır.
Organize sanayi bölgelerinin ortak hizmetinde olan ve sektörel
bazda araştırma yapan Ar-Ge danışmanlık merkezlerinin kurulması, KOBİ’lerin Ar-Ge'ye yönelmelerini sağlayacak ve ArGe çalışmaları yapmalarını kolaylaştıracaktır.
2012-2019
Bilim, Sanayi ve Tek. Bak.,
Maliye Bakanlığı, Ekonomi
Bakanlığı, Kalkınma
Bakanlığı, AB Bakanlığı,
Hazine Müst., TÜBITAK,
Açıklama
2023 Ihracat Stratejisi çerçevesinde yer alan hedef pazarlar
başta olmak üzere serbest ticaret anlaşması ve tercihli ticaret
anlaşması yapılan ülke sayısının arttırılması hedeflenmektedir.
2012-2015
52
Stratejik bir yaklaşım benimsenerek, kamu alımlarının,
,
yeniliği,
yerlileşmeyi ve teknoloji
transferini teşvik etmesi
sağlanacaktır.
Süre
Sektörlerin yatırımlarında yeni üretim teknolojilerine hakim
olma vizyonu doğrultusunda, yerli ürün alımının desteklenmesi,
bu çerçevede, yerli ürün geliştirme ve uyarlama destek programları ile yeni patent alımı ve Ar-Ge çalışmalarının ve yeni
buluşların üretilmesinin ve tescil edilmesinin özendirilmesi
amaçlanmaktadır.
2012-2023
Sorumlu ve İlgili
Kuruluşlar
Uluslararası organizasyonlarda ülkemizin daha fazla temsil
edilmesi sağlanması amaçlanmaktadır. Ülkemizin uluslararası
ve bölgesel işbirliği teşkilatlarındaki etkinliğinin artırılmasına
yönelik çalışmalar yapılacaktır.
2012-2015
Eylemler
Kalkınma Ajansları bünyesinde hâlihazırda her ilde kurulmuş
bulunan Yatırım Destek Ofislerinin insan kaynağı ve teknik
kapasitelerinin geliştirilmesiyle diğer kurumlarla işbirliği içinde
bu birimlerin ihracatla ilgili konularda da görev yapmaları sağlanacaktır.
2012-2015
Eylem
No
Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi
Hakkında Tebliğ ile üniversite ihracatçı ve üretici işbirliğini geliştirmek üzere desteklenmesi amaçlanmaktadır. Bu destek ile işbirliği kuruluşları olarak tanımlanan TİM, TOBB, DEİK,
İhracatçı Birlikleri, İl Ticaret ve/veya Sanayi Odaları, Organize
Sanayi Bölgeleri, Endüstri Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Sektörel Üretici Dernekleri, Sektörel Dış Ticaret Şirketleri
(SDŞ) ile imalatçıların kurduğu dernek, birlik ve kooperatifler
önderliğinde firmaların ortak olarak gerçekleştirecekleri ihtiyaç
analizi, eğitim faaliyetleri, danışmanlık faaliyetleri, yurtdışı pazarlama programları, alım heyeti programlan, istihdam ve bireysel danışmanlık faaliyetleri desteklenmektedir. İşbirliği
kuruluşlarının ihtiyaç analizi, eğitim faaliyeti ve danışmanlık faaliyetlerine yönelik gerçekleştirecekleri hizmet alımlarında üniversitelerden yararlanılmakla olup, bu çerçevede üniversiteihracatçı bağlantısının güçlendirilmesi hedeflenmektedir.
21
Kasım 2012
60
Sermaye malları ve yüksek
teknolojili sektör ihracatını
desteklemek amacıyla ülke
kredi ve garanti programlan ile diğer orta-uzun vadeli kredi programlarının
kullanımı artırılacak ve
yeni destek programları
geliştirilecektir.
61
62
İhracatçıların kur riskini ortadan kaldıracak finansal
enstrümanların tanıtımı yapılarak kullanımı yaygınlaştırılacak ve ihracatla döviz
kuru riski sigorta sistemi
kurulacaktır.
Eximbank Serbest Ticaret
Anlaşması ve
Tercihli Ticaret Anlaşması
yapılan ülkeler ile hedef ve
öncelikli pazarlar için özel
kredi programları hazırlayacaktır.
22
Kasım 2012
Eximbank,
Ekonomi Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı,
TOBB
Eximbank,
Ekonomi Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı,
TOBB
Eximbank,
Ekonomi Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı, TİM,
Türkiye Bankalar Birliği,
Vadeli İşlem ve Opsiyon
Borsası
Eximbank,
Ekonomi Bakanlığı
Hazine Müsteşarlığı
Süre
Açıklama
2012-2015
59
Eximbank tarafından ihracat kredi sigortası uygulaması
yaygınlaştırılıp
ihracatçıların ticari bankaları da kullanarak kaynak
elde etmesi sağlanacaktır.
Sorumlu ve İlgili
Kuruluşlar
Eximbank kaynaklarının yaklaşık yüzde 90'nından fazlasını
oluşturan kısa vadeli krediler, ihracatçının işletme sermayesi
ihtiyacını gidermekte ancak Eximbank kaynaklarıyla sınırlı kalmaktadır. Eximbank tarafından ihracat alacağının sigortalanması ve sigorta bedellerinin teminat gösterilerek ticari
bankalardan kredi alınması daha fazla ihracatçının daha geniş
bir kaynak kullanımını sağlayacaktır.
Üretimi uzun zaman alan elektrikli makineler elektronik, gemi
ve makine gibi ileri teknoloji içeren sektörlerin ürettiği malların ihracatını desteklemek, mevcut sistemin sorunlarını çözmek
ve bu sektörlerin Eximbank kaynaklarını etkin kullanmasını
sağlamak amacıyla ülke kredi ve garanti programları ile diğer
orta-uzun vadeli kredi programlarının kullanımının artırılması
ve yeni destek programlarının hazırlanması amaçlanmaktadır.
2012-2015
Eylemler
2012-2015
Eylem
No
2012-2015
Eur
newsport
İhracatçıların rekabet gücünün korunması amacıyla, kur riski
yönetimine ilişkin türev ürün uygulamaları kapsamında Türk
Eximbank tarafından Nisan 2011 'den itibaren opsiyon imkanları sunulmaya başlanmıştır. Söz konusu uygulama ile, esasen
ülkemiz bankacılık piyasasında faaliyet gösteren ticari bankalar tarafından verilen opsiyon hizmetinin kapsamının genişletilerek, ticari bankacılık piyasasını tamamlayıcı yönde hareket
edilmesi hedeflenmiş olmakla birlikte, ülkemiz finansal piyasalarındaki gelişmeler paralelinde kur riski yönetimine ilişkin
hizmetlerin zaman içinde çeşitlendirilmesi de öngörülmektedir.
Bu çerçevede, ayrıca, serbest kur sisteminde TL'nin değerini
sürekli olarak kontrol altında tutmanın mümkün olmadığı hususu da dikkate alınarak dünya çapında rekabet eden ihracatçılarımızın kurlarda meydana gelecek dalgalanmalardan
etkilenmeyecek yapıya kavuşturulması için yatırım malı ihraç
eden ve bir yıldan uzun vadeli alacakları olan ihracatçıların kur
risklerini sigorta kapsamına almak üzere yeni ürün geliştirilmesi amacıyla ülkemiz finansal piyasalarındaki gelişmeler yakından takip edilecek, üstlenilecek risklerin sağlıklı bir şekilde
"hedge" edilmesine yönelik imkânların artması halinde, orta ve
uzun vadeli ihracat alacaklarını da kapsamak üzere kur riski yönetimine ilişkin yeni hizmetler devreye sokulacaktır.
Eximbank'ın Serbest Ticaret Anlaşması ve Tercihli Ticaret Anlaşması yapılmış ülkelere ilk üç yıl için (tutundurma) ülke kredisi programları ve hedef ve öncelikli pazarlara yönelik ihracat
destek programları oluşturması ve söz konusu ülkelerde seçilmiş ürün grupları için ihracat kapatma sürelerinin uzatılması
amaçlanmaktadır.
Ekonomi Bakanlığı,
Milli Eğitim Bakanlığı,
YÖK, TOBB, TİM
65
Başta KOBİ’ler olmak
üzere tüm ihracatçı firmaların dış ticarete yönelik
faaliyetlerini yürütecek
insan kaynakları potansiyelini oluşturmaya yönelik
eğitim ve istihdam programları oluşturulacaktır.
66
KOBI çalışanlarının ve
ihracatçıların bilgi birikimlerinin ve yönetim becerilerinin
artırılması
sağlanacaktır.
67
Özel sektörün işbaşı eğitimleri geliştirilecektir.
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, TOBB
68
Firmaların uluslararası rekabetçiliğin artırılmasını
teşvik edecek nitelikte, iş
sağlığı ve güvenliği yatırımlarını destekleyecek
özel programlar hazırlanacaktır.
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı Maliye
Bakanlığı, Hazine
Müsteşarlığı, TSE
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik
Bakanlığı, MEB,
YÖK, MYK, KOSGEB,
TIM, TOBB
Ekonomi Bakanlığı,
TIM, TOBB
2012-2015
Dış Ticaret Stratejik Araştırma ve Eğitim
Merkezi Kurulacaktır.
Dış ticarete dönük alanlarda işgücü piyasası ihtiyaç analizi düzenli yapılacak, mesleki ve teknik eğitim program ve ortamları
iyileştirilecek, hareketlilik, yeterlilik ve mesleki eğitimle ilgili
AB tarafından geliştirilen araçların uygulanması sağlanacaktır.
2012-2019
Milli Eğitim Bakanlığı,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı
AB Bakanlığı,
Mesleki Yeterlilik Kurumu,
Türkiye İş Kurumu YÖK
Açıklama
Dış ticaret stratejilerinin oluşturulması ve izlenmekte olan mevcut uygulamalarda gerek duyulabilecek araştırma ve eğitimin
üniversitelerle işbirliği yapılarak sağlanması amacıyla bir Stratejik Araştırma ve Eğitim Merkezi kurulacaktır. Dış ticaretin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünün yetiştirilmesinin
öngörüldüğü Eğitim Merkezinde daha çok eğitimcilerin eğitimi
üzerine yoğunlaşılacaktır.
2012-2023
İhracat, ithalat, gümrükleme ve sigorta gibi alanlarda yeterli, belgeli ve
yabancı dil bilen nitelikli
işgücü sağlanacaktır.
Süre
İhracatçı firmaların ihtiyaç duydukları dış ticarete yönelik insan
gücünün gerekli nitelik ve nicelik seviyesine ulaştırılması amaçlanmaktadır.
2012-2023
64
Sorumlu ve İlgili
Kuruluşlar
Hâlihazırda yürütülmekte olan Uluslararası
Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi
Hakkında Tebliğ ve geliştirilecek olan yeni destek mekanizması ile ihracatçıların ihtiyaç duyduğu insan gücünün gerekli
nitelik ve nicelik seviyesine ulaştırılması amaçlanmaktadır,
2012-2023
63
Eylemler
İhracatçı şirketlerin nitelikli işgücü planlaması yapmaları, ihtiyaç duyacakları yetkinlikler için mevcut işgücünün eğitimi ve
bu kapsamdaki çalışmaların desteklenmesi amaçlanmaktadır.
2012-2023
Eylem
No
İşyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği yatırımlarının artırılmasına
yönelik olarak proje bazlı iş sağlığı ve güvenliği desteklerinin
hazırlanması ve kullanılması amaçlanmaktadır. Firmalarımızın
iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili uluslararası düzenlemelere uyumunun sağlanması teşvik edilecektir. Bu sayede bir ürünün üretim süreçlerine özel önem veren gelişmiş ülke pazarlarındaki
tüketicilerin nezdinde firmalarımızın ve Türk ürünlerinin saygınlığının artırılması hedeflenmektedir.
23
Kasım 2012
Eur
newsport
71
72
2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planı
Koordinasyon Kurulu kurulacaktır. Kurul 2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve
Eylem Planının yürütülmesi
ve gerekli revizyonların yapılması hususunda yetkilidir.
Ekonomi Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı, Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı,
İhracatçı Birlikleri
Ekonomi Bakanlığı,
Dışişleri Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı,
Bilim, Sanayi ve Tek.
Bakanlığı,
Milli Eğitim Bakanlığı,
Gıda, Tarım ve Hay.
Bakanlığı, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı,
Başbakanlık Yatırım
Destek ve
Tanıtım Ajansı,
TÜBITAK,
Eximbank,
TIM,
TOBB
TIM, 2023 Türkiye ihracat
Stratejisi ve Eylem PlanıTIM, İhracatçı Birlikleri
nın takibi amacı ile birim
kuracaktır.
24
Kasım 2012
Açıklama
2012-2023
70
Dahilde işleme rejimi, ihracata yönelik destekler ve
benzeri dış ticaret işlemlerinde bürokrasinin azaltılması, işlemlerin tümüyle
elektronik ortamda yapılması sağlanacaktır.
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı,
TIM, İhracatçı Birlikleri
Süre
İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili standartlar konusunda firmaların bilgilendirilmesine yönelik eğitimlerin düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
2012-2015
69
İhracatçıların iş sağlığı ve
güvenliği standartlarına
uyumunun geliştirilmesi
sağlanacaktır,
Sorumlu ve İlgili
Kuruluşlar
Hâlihazırda Ekonomi Bakanlığı tarafından Dahilde İşleme İzin
Belgeleri ile TURQUALlTY® desteklerine ilişkin işlemler ihracatçılarımıza elektronik ortamda sağlanmaktadır. İhracat
işlem maliyetlerinin azaltılmasını teminen bu işlemlere ilave
olarak fuar destekleri, tarım ihracat iadeleri, hariçte işleme izin
işlemleri gibi ihracatın gerçekleştirilmesine yönelik işlemlerin
elektronik ortamda daha kolay ve az maliyetle verilmesinin sağlanması ve bürokrasinin azaltılması amaçlanmaktadır.
2012-2015
Eylemler
Eylemlerden sorumlu kamu kurum ve kuruluşlar ile özel sektör dernek ve birlik temsilcilerinden oluşan kurul üç ayda bir
toplanarak strateji eylem planlarında gelinen noktayı değerlendirecektir. Kurulun sekreteryası. Ekonomi Bakanlığınca yürütülecektir.
2012-2023
Eylem
No
TiM, 2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planının uygulanmasını izlemek ve İhracatçı Birlikleri arasında eşgüdümü sağlamak amacıyla kurulacak birimde elde edilecek görüş, öneri ve
o değerlendirmeleri Koordinasyon Kurulu sekreteryasına iletecektir
Eur
newsport
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe:
Bursa’yı
dünyaya açıyoruz
on dönemde aldığı yatırım kararlarıyla
ülke gündeminden düşmeyen Bursa
Büyükşehir Belediyesi, kendi kabuğunu kırma amacıyla her geçen gün gelişiyor. Bursa’nın hak ettiği değeri
alabilmesi için şehre yakışan büyük projeler ortaya
koymasıyla bilinen Büyükşehir Belediye Başkanı
Recep Altepe, belediyecilik adına dünyadan aldıklarını artık dünyaya satma vaktinin geldiğini belirterek,
sorularımızı yanıtladı.
Bursa, son dönemde yaptığı yatırımlarla Türkiye’nin gündeminden düşmeyen bir büyük-
S
26
Kasım 2012
şehrimiz oldu. Hedeflerinizi aktarır mısınız, Bursa nereye doğru gidiyor?
Bursa dinamik, üretken bir kent ama Bursa bugüne kadar tam olarak kabuğunu kıramadı. İstanbul’un çok yakınında olmasının da dezavantajları var.
İstanbul’a yakın olmayı avantaja çevirmek gerekiyor.
Şuanda bunu yapmağa uğraşıyoruz. Biz İstanbul ile
ne kadar iş birliği yaparsak o kadar ileriye gideriz;
çünkü Türk ekonomisinin can damarı İstanbul’dur.
Bizim bile buradaki büyük şirketlerimizin çoğunun
merkezi İstanbul’da. Biz bunun için İstanbul’a yakınlaşmaya önem veriyoruz. İstanbul Bursa arasında ki
ulaşım çok daha sağlıklı, çok daha iyi
olursa, yakınlaşırlarsa birbirine
ekonomik anlamda
da hareket artar. Bugün Bursa da günde 3000 otomobil üretiliyor, bunun dışında tekstil üretimi, makine
üretimi, Türkiye’nin en kaliteli üretimleri de Bursa da
yapılıyor. Biz bunu en iyi şekilde gösteriyoruz. Burada ki makine fabrikasında bizim öncülüğümüzde
tramvay vagonu yapılıyor. Bursa’da böyle bir sanayi
var. Bursa’nın ürettiği sanayi ürünleri en kaliteli ürünler. Burada araç üretiliyor ve dünya piyasalarında araç
istenirken Renault’ un, Fiat’ın Bursa fabrikasından isteniyor. Onun için Bursa fabrikaları gece gündüz bayram seyran demeden çalışıyor. O fabrikalarda çalışan
işçilerin hepsi teknik eğitim almışlar kendini geliştirmişlerdir. Avrupa devletlerinin bunlarla rekabet edecek gücü yok. Fransa devleti ne kadar karşı çıksa da
Renault üretimini Bursa da yapmak zorunda; çünkü
işçilik maliyeti 6’da 1’e düşüyor. Bursa da çok daha
randımanlı, çok daha az hatalı bir şekilde, çok daha
düşük maliyetli elemanla işleri yapmış oluyor. Bunun
da büyük avantajı var. O zaman böyle bir kentte nasıl
karar almak gerekiyorsa bizde öyle kararlar aldık.
Tramvay metro bizim öncülüğümüzde yapıldı.
Bunun dışında Avrupa’da bir ilk olan mekanik katlı otoparkları yaptırıyoruz. Biz artık
dünyadan aldıklarımızı yavaş yavaş dünyaya satmaya başlıyoruz.
Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak öncülük ettiğiniz tramvay projenize diğer belediyelerimizden
destek gelir mi?
Sizin onunla uğraşmanıza hiç gerek yok. Siz
malın kalitelisini, uygun fiyatlısını yapın. Oturduğuz
yerde herkes sıraya girecektir. Yeter ki malı kaliteli
yapın. Kaliteli yapıp bide uygun fiyata yapıyorsanız eğer kimse diğer ürünlere bakmaz. Biz
Bursa da tramvay yapacağız dedik herkes
güldü. Nerede yapacaksınız dediler.
Çünkü daha Türkiye de tramvayın tekerleği bile yapılmıyordu.
Bu işlerde birilerinin destek olm a s ı
gerekiyor.
Recep Altepe, “Bursa
dinamik, üretken bir kent
ama Bursa bugüne kadar
tam olarak kabuğunu
kıramadı. İstanbul’un çok
yakınında olmasının da
dezavantajları var.
İstanbul’a yakın olmayı
avantaja çevirmek
gerekiyor. Şuanda bunu
yapmağa uğraşıyoruz.
Biz İstanbul ile ne kadar
iş birliği yaparsak o kadar
ileriye gideriz; çünkü
Türk ekonomisinin can
damarı İstanbul’dur.”
27
Kasım 2012
Eur
newsport
Sizin burada destek olmanızda çok manidardır.
Tabiki. Biz hem destek olacağız,
hem yön göstereceğiz, hem moral vereceğiz, hem de pazar oluşturacağız.
Dünyada bir kriz var. Bunu aşmak için de kamunun yerli üreticiyi desteklemesi gerekiyor.
Söylediğiniz doğru. Bir de artık eski mantık yok.
Bakın şimdi eskiler ne yapıyordu. Diyelim otomobil
yapıldı. Fabrikanın duvarları içine kapılar kapatılırdı.
İçerde araç yapılırdı. Böyle bir mantık kalmadı artık.
Şimdi otomobil mi yapılıyor? E dünya teknolojisi var.
Dünya teknolojisiyle birlikte çalışmak zorundasınız.
Onlarla yaptığınız ürün kaliteli olacak ki herkese
satın. E şimdi uçağa da başlasanız yaparsınız. Artık
kapalı kapılar ardında kalıp biz uçak yapacağız diye
kendi kendine icat geliştirmenin anlamı yok.
İstanbul’a yakınlaşmak dediniz bir havayolu projesi oldu. Sonra İDO sonrası sizde bu yönde bir çalışma gerçekleştirdiniz. Halk bu çalışmaları
destekliyor mu?
Halk bunu çok ister; ama birileri yapsın bizde kullanalım der. Fakat birlilerin ortak olması, şirketin kurulması gerekiyor. Şirket şuanda kuruluş aşamasına
geldi. Yatırımcılarla toplantılar yapıyoruz. Bunların
içinde Arap ortaklar da var. Arap dünyası da Bursa’ya
uçmak için böyle bir havayolu şirketi istiyor. Bursa
İstanbul’a yakın olmasından dolayı bazı sıkıntılar yaşıyor. Nasıl olsa İstanbul’da havaalanı var diye düşünülüyor; ama bizim İstanbul’a gidip de uçtuğumuz
yerlerin ortalama saati 3 saat sürüyor ise İstanbul’dan
28
Kasım 2012
gidişimiz 6 saatin üstünde zaman kaybetmemize neden oluyor. Ortalama 1 saati geçmeyen
uçuşlarda bile bu böyle oluyor. Bursa kendi işini çözmek zorundaydı.
Hava konusunda ağırlıklı olarak Avrupa’ya uçuşlar mı düşünüyorsunuz?
Sadece Avrupa’ya değil her yere uçuşlar düşünüyoruz. Bursa’dan, Trabzon, Erzurum, Diyarbakır,
Adana, Kıbrıs, Balkan ülkeleri, Körfez ve Arap Ülkelerine kadar olan bölgede uçuşlar yapacağız. Zaten
Arap ülkeleri en az %50 ortak olacaklar. 22 Arap ülkesi turizm birliği bu işin içinde yer alıyor.
İstanbul’da bunu başardı gibi görünüyor. Her an
Arap ülkelerinden gelen turistlerle karşılaşmanız
mümkün oluyor.
Arabistan da insanların iyi gelirleri var. Bu geliri
ihtiyaçları doğrultusunda harcıyorlar. Bu bölgelerde
ev alıyorlar. Bursa’da birçok Arap yatırımcısının konutu bulunuyor. Mütekabiliyet yasası sonrası da bu
alımların artacağını düşünüyoruz. Onlar buradan
konut aldıkça, bizim sadece yaz ayları değil yılın her
ayı buraya rahatlıkla gelebilecekleri yapıları oluşturmamız gerekiyor. Burada özellikle kayak sporunu çok
seven Arap turistlerimiz bulunuyor. Bu organizasyonu sağlamak için de büyükşehir belediyesi olarak
çalışıyoruz.
Terör olaylarında Müslümanların adı geçmesinden dolayı Avrupa ve ABD’de Arapların rahat etmediği ifade ediliyor. Fakat Başbakan’ımızın
Ortadoğu’da kazandığı sevgi bizi ön plana çıkardı.
Bunların dışında öncelikle kültürlerimiz aynıdır. Değişik yerlerde gezseler bile burada ki kadar rahat edemezler. Yemesi, içmesi, dini başta olmak üzere her
şeyiyle Türkiye’de rahat ediyorlar. Şuanda Türk kültürümüz dünyanın her tarafına yayılıyor. Bunu layıkıyla yaparsak olur. 8 senedir Kosova’ya gidiyoruz.
Balkanlarda düne kadar Türk düşmanlığı var iken
bugün bölgede en popüler ülke Türkiye oldu. Kosova’nın her yerinde ABD ve Türkiye bayrakları yan
yana asılıyor.
Kentsel dönüşüm yasası çıktı. Bununla ilgili tüm
belediyelerde de çalışmalar var. Bursa da durum nedir
çok fazla alan var mı?
Var tabii. Bursa deprem bölgesidir. Bursa’nın
büyük oranda her bölgesinde yenilecek alanlar var.
Bu çıkan yasa kolaylıklar sağlamış oluyor. En önemlisi ise hukuki yönden başlayan işlerin durmamasıdır.
Bu bizim için çok önemli. Çünkü daha öncesinde yaptığımız bir kentsel dönüşüm projesinde oturanlarla anlaşıp yıkımlara başladığımız anda mahkeme
tarafından yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Böylelikle proje bir anda durdu ve konutların büyük bir
kısmı yıkılmış ve çalışmalar başlamış haldeydi. Bu
yasayla birlikte artık projeler çalışma aşamasında durmayacaktır.
Bursa da depremle ilgili hasarlı konut tespitleri
yapıldı mı?
Hasarlı konut tespiti çok kolay, burada yenilenecek konutların büyük bir kısmı bellidir. Acilen bin
tane konutu yıkıp yenilenmesi gerekmektedir. Böylelikle Bursa’da hem dönüşümü sağlamış olacağız hem
de şehrin kalitesini arttıracağız.
Kentsel dönüşümle birlikte binaların dışında
şehir plancılığı konusunda da çalışma-
larınız olacak mıdır?
Yeni yapılaşmayla birlikte zaten, uygulanmayan
planlar uygulanacak, açılmayan yollar açılmış, olmayan otoparklar yapılmış olacak. Bundan sonraki projelerde ilimizdeki konutların yüksekliğini arttırarak
daha fazla yeşil alan oluşturmayı hedefliyoruz.
Kentsel dönüşüm projelerinde güvenin çok
önemli olduğu ifade ediliyor. Fakat Doğanbey Kentsel Dönüşüm projesinde kamuoyuna olumsuz yorumlar yapıldı. Bu durum gelecek projeleri etkiler mi?
Doğanbey Kentsel Dönüşüm projesinde gerçek
anlamda sorun olmadı. İnsanlar burada belediye için
konuşacak bir şey bulamadıklarından o projeyi gündemde tutmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Doğan
Bey’in planları 91 senesinin haziran ayında yapıldı.
O bundan 21 sene önce Doğru Yol Partisi döneminde
yapılan bir plandı; ama sanki planı biz yapmışız gibi
insanlar bizi suçluyor. Böyle bir şey yok. Doğan
Bey’de halkın %99’u bu projeye imza attı. Eğer
güven olmasaydı kim imza atardı? Hiçbir yerde kimse
atmaz. Yani en iyi projeye %75 imza attıramazsınız.
Daha önce de belirttiğim gibi 980 bina yıkıyorsunuz,
mahkeme bir anda durdurma kararı alıyor. Böyle bir
karardan sonra biz ne yapabiliriz ki. Bu durum büyük
bir sıkıntı oluşturdu. Orada şuan 200.000 metre kare
alanda 11.000 kişi yaşıyor. Planlarda 16.000’di. Biten
dairelere insanlar geçiyor. O projeyle ilgili Başbakanımızdan da onay aldık. Halkımız ev sahibi oldu bizler ise dert sahibi olduk. Orada yüz metrekare arazisi
olan vatandaşın arazi değeri 70 bin TL iken bugün
oturduğu konutun değeri 300 bin TL oldu. Burada
29
Kasım 2012
Eur
newsport
bizimle anlaşmayan sadece %1’lik bir kesim var. O
da yaklaşık 50 kişi ediyor, fakat onlar her yeri körüklüyorlar ve diğer partilerde bu olayı destekliyor. Projeyi durdurmaya çalışanlar kendileriyken, şimdi bize
neden bu proje bu kadar uzun sürdü diyorlar. Biz artık
bu soruyu nasıl soruyorsunuz diye kızıyoruz. Neden
bu projeyi bu kadar uzattınız diye asıl benim onlara
sormam gerekiyor. Sonuçta tamamen vatandaşın kazandığı bir proje olmuş oldu.
Zeytiburnu’nda da aynı şeyler oldu. Fatih belediyesi de aynılarını Sulukule de yaşadı. Ciddi sorunlar
oluyor.
Biz burada Sulukule’dekine benzer şeyler yapmadık. Bizim burada 4 mahalle var. Tayakadın, Kiremitçi, Doğanbey ve Kırcaali. O evlerde 4 mahalle
halkından başka kimse yok. Yani sadece babasından
dedesinden evi olanlar var. Dışarıdan insan yok. Sulukule de ise Romanları gönderdiler. Oysa bu projemizde orada senelerdir hatta babadan dededen oturan
insanlar oturmaya devam ettiler.
Zorluk yaşıyor musunuz? Eskiden yerel yönetimlerde yöneticilik yapmak çok zordu. Başbakanımız İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nden geldiği için
yerel yönetimlere çok destek verdi, önlerini açtı, daha
hızlı çalışmalarını sağladı. Şuan da zorluk yaşıyor musunuz?
Bizden öncekiler nasıl şartlarda çalışıyorlarsa biz
de aynı şartlarda çalışıyoruz. Önemli olan bu zorlukları, engelleri aşıp, prosedürleri çözüp, kaynakları bularak eserleri ortaya koymak. Zorluk ne kadar artarsa
başarı da o kadar anlamlı hale gelir.
Bundan sonraki süreçte Bursa ile ilgili hedefleri-
30
Kasım 2012
niz nelerdir?
Artık hedef Bursa’da kaliteyi arttırmaktır. Herkesin önünü açacağımız çalışmalar yapıyoruz. Oteller
yaptırıyoruz. Bursalı sanayicilerimiz otel yatırımları
yapıyor. Daha yeni Hilton ve Sheraton otelleri yapıldı.
Bir süre sonra Özdilek fabrikasının orası da turizm tesisi olacak. Artık şehrin içinde fabrika olmasını istemiyoruz. Onların hepsi turistlik tesis veya spor
tesislerine dönüşmelidir. Biz 3,5 yılda Bursa’da daha
önce yapılandan daha fazla çalışma sergiledik. Sadece
3 yılda 800 tane konut yıkıldı. Bursa’da son 4 dönemde 190 km yol yapılmış iken biz 340 km yol yaptık. 22 tane spor tesisi yapılmıştı, biz 100 adet tesisi
bitirdik. Bugüne kadar 11 tane tarihi eser restorasyonu
yapılmış iken biz 151 tane restorasyon çalışması tamamladık. Raylı sistemde 22 km yol yapılmış iken şu
anda 26 km yolu tamamlıyoruz. Şu an Bursa’da
büyük bir yatırım ortamı bulunmaktadır.
Son olarak Marmara Belediyeler Birliği başkanlığını da yürütüyorsunuz. Oradaki çalışmaları aktarır
mısınız?
Marmara Belediyeler Birliği Türkiye’nin en eski
ve en aktif birliğidir. Özellikle eğitim ve belediyeler
arası çalışmaların paylaşılması konusunda önemli çalışmalar yapıyor. Yurt dışı ve yurt içi programlarla
tüm belediyeler ve kamu kurumları arasındaki ortak
çalışmaları yürütebiliyoruz. Başta çevre olmak üzere
yerel yönetimlerle ilgili önemli kazanımlar elde ediyoruz. Burada benim en önemsediğim konu ise eğitimdir. Çünkü ülkemizdeki eğitim seviyesinin
yükseltilmesi gerekiyor. Bu alanda da Marmara Belediyeler Birliği önemli çalışmalar sergiliyor.I
Evyap’tan,
Malezya’ya dev yatırım
umhuriyetin 89. yılını kutladığımız bir
dönemde 85. yılını kutlayan Evyap,
Cumhuriyetimizle yaşıt bir firma olmanın gururunu yaşıyor. Üçüncü neslin iş başında olduğu Evyap, önemli
yatırımlarla 85. yılını taçlandırdı. Malezya’da yaptığı yatırım ile adından söz ettirin Evyap, Rusya pazarındaki etkinliği ile de dikkat çekiyor.
Rusya pazarı ve Malezya’daki yatırımları ile ilgili detayları dergimizle paylaşan Evyap İcra Kurulu
Üyesi Mustafa Arın, önemli tespitlerde bulundu.
C
32
Kasım 2012
Rusya pazarında oldukça etkin bir Evyap gözlemliyoruz. Sizden pazar ile ilgili bir değerlendirme
alabilir miyiz?
Rusya’da Evyap olarak SSCB’nin dağılması
sonrası yerimizi aldık ve sonraki süreçte de markalarımız pazarda önemli bir yere sahip oldu. Duru ve
Arko markalarının Rus halkı tarafından kendi markaları olarak görülmesi bizim pazar ile ilgili düşüncemizi net olarak göstermektedir. Bu durumun kolay
kazanıldığını söyleyemem. Biz her zaman, Rus tüketicisine daha iyisini verebilmek için çabaladık ve
Evyap İcra Kurulu
Üyesi Mustafa Arın,
“Malezya’da
yatırımımızı
yaparken Malezya
Devleti’nin bize olan
olumlu
yaklaşımlarını
gördük. Özellikle 10
yıllık vergi
muafiyetinin
sağlanması bizim
için önemli.” dedi.
başarılı olduğumuzu düşünüyorum.
Bundan sonra pazarda nasıl daha fazla etkin olunabilinir?
İhtiyaç duyulduğunda orada yatırım yapmayı düşünüyoruz. Bu çerçevede yapacağımız lokal yatırım
yerimizi sağlamlaştıracaktır.
Rusya büyük bir coğrafya, yatırım yapma ihtiyacı doğarsa sizin için en uygun yer neresi olabilir?
Moskova ülkenin kalbi durumunda ve bizim oradan uzak bir bölgede yatırım yapmamız söz konusu
değil. Ancak Rusya’da hala araştırma aşamasındayız.
Rusya tüketim açısından oldukça önemli bir
pazar. Hijyen alışkanlıklarının bizden daha yüksek
olması kişi başına düşen tüketim miktarlarını da artırmaktadır. Buna karşın azalan nüfus oranı onlar
için düşündürücü bir durum arz ederken üreticiler
için de hesaba katılması gereken bir husustur.
Rusya’nın Suriye’nin yaşamış olduğu sorunları
yaşayabileceği yönünde endişeler var. Siz bu düşünceye katılır mısınız?
Rusya büyük bir ülke ve içinde birçok azınlığı
barındırıyor. Bu azınlıklara da merkezi hükümet oldukça büyük imkânlar sunuyor. O açıdan Suriye ve
benzeri yerlerde yaşanan hareketliliğinin Rusya’da
yaşanmayacağını düşünüyorum. Ekonomik gelirin
halk yararına harcanıyor olması önemli bir unsurdur.
Dünya ticaret örgütüne üye olmaları oldukça
önemli bir gelişmedir. Ancak şeffaflaşma adına alacakları önemli bir yolun olduğu kanısındayım. Bu
noktada rahatlıkla Rusya’nın eskiye göre daha iş yapılabilir bir yer olduğunu söyleyebilirim. Bu çerçevede Sn Putin’in Rusya için bir şans olduğunu
düşünüyorum.
Malezya’da yatırım kararı aldınız. Geçen yıl bu
konu ile ilgili aktarılanlara baktığımızda 55 milyon
dolarlık bir yatırım yapılacağı ifade edilirken, bugün
atılan temel sonrası yapılacak yatırımın 130 milyon
dolar mertebesinde olduğunu öğrendik. Aktaracaklarınız ile konuya açıklık getirebilir miyiz?
İki yıl önce Uzakdoğu bizim gündemimize girdi.
Biliyorsunuz sabunun iki farklı hammaddesi var. Birincisi hayvansal yağ, bir diğeri ise palm yağıdır ve
bizimde gündemimize girmiş bir konudur. Palm ya-
33
Kasım 2012
Eur
newsport
ğının da kaynağı Endonezya
ve Malezya olduğu için o
bölgede yatırım yapma
kararı aldık. Yaptığımız
araştırmalar sonrasında
yatırımımızın
Malezya’da olmasına karar
verdik. Yapacağımız yatırımla hammadde kaynağına yakın olduğumuz gibi
aynı zamanda Çin, Hindistan,
Güney Doğu Asya ülkeleri gibi
geniş bir coğrafyada yaşayan yaklaşık 4
milyar civarında bir nüfusa da ulaşmayı hedefliyor
olacağız.
Biz bugüne kadar bölgesinde güçlü bir firmayız.
Bu açıdan bakıldığında yaptığımız yatırımla Asya’daki büyük pazara da adım atmış olacağız. Bu
sene başında Malezya makamlarına müracaatımızı
yaptık. Bize uygun Johor bölgesinde arazi tahsisini
yaptılar. Sonrasında oleokimya tesisinin temellerini
attık. Üreteceğimiz hammaddeleri ise kendi üretimimizde kullanacağımız gibi bu hammaddelere ihtiyaç duyan lastik, boya gibi sektörlere de
pazarlamayı düşünüyoruz. Yatırımı iki yıl içerisinde
tamamlamayı hedefliyoruz.
Açıklanan 55 milyon dolar rakamına gelince; kısaca yapacağımız yatırım boyutlarının artışı sonrası
yatırım miktarımızı revize ederek 130 milyon dolara
çıkardık ve bu yatırım ile alanında dünyanın en
büyük oleokimya tesisini kuruyoruz.
Malezya’nın, bu yatırımı çok önemsediği ifade
edildi.
Malezya’da bu yatırımı yaparken Malezya Devleti’nin bize olan olumlu yaklaşımlarını gördük.
Özellikle 10 yıllık vergi muafiyetinin sağlanması
bizim için önemliydi. Bu güne kadar iki Müslüman
ülke arasında ticaret çok fazla gelişmemiş. Bu açıdan
yaptığımız yatırımın önemli olduğunu düşünüyorlar.
Özellikle Türkiye’nin göstermiş olduğu büyümeyi
yakından takip ettiklerine tanık olduk ve yetkililer
Evyap’ın Malezya’da yapmış olduğu yatırımı köprü
olarak görüyorlar.
Yapacağınız yatırımla Asya pazarını hedeflediğinizi ifade ettiniz. Bu anlamda Malezya bölge pazarına açılma hedefinize katkı sağlayacak mı?
Malezya’nın bölge ülkeleri ile yapmış olduğu
serbest ticaret anlaşmaları, bizim bu pazarda yer
edinmemize katkı sağlayacaktır. Bu açıdan bakıldığında yatırım için Malezya ideal bir ülkedir.
Malezya yatırımınız yanında Ayazağa’dan ta-
34
Kasım 2012
şınmanız söz konusu, yıllardır üretim yaptığınız
bu alanı konut projesini için terk etmek
üzeresiniz. Konu
ile ilgili neler aktarmak istersiniz?
Buradan birkaç
yıl içerisinde taşınıyoruz. Buranın bir
kısmı üretim için Tuzla’ya
taşınırken bir kısmı da Malezya’ya taşınacak. İleride yatırımımız
tamamlandıktan sonra ara mamulü Malezya’da, nihai ürünü ise ülkemizde üretmeyi planlıyoruz. Bu yolla da ülkemizdeki istihdamı
koruyabileceğiz. Bu yatırım ile Evyap’a Asya bölgesinin kapısının açılabileceğini düşünüyorum. Bundan sonra Evyap’ın daha rekabetçi bir konuma
geleceğini söyleyebilirim.
Uluslararası bir marka olma yürüyüşünüzde Turquality’nin de önemli payı olduğunu söyleyebilir
miyiz?
Turquality dünyada örneği olmayan bir sistem
ve çok başarılı sonuçlara imza atmaktadır. Sn Kürşat Tüzmen, döneminde hayata geçirilmiş, Sn Zafer
Çağlayan döneminde başarı ile devam ettirilmiş ileri
bir uygulamadır. Bizim Duru ve Arko markalarımız
ilk beş yılda Turquality’de yerini alırken ikinci beş
yılda da yer almaya devam edecek. Bu da bizim
yurtdışı pazarlarda önümüzü açmaya devam edecektir. Turquality verdiği destekle markalarımızın
yurt dışında bilinirliğini artmaktadır. Birçok sanayicimiz üretim konusunda edindiği deneyimleri özellikle
yurt
dışına
pazarlama
noktasında
değerlendirme becerisini gösteremiyordu. Turquality bu anlamda verdiği destek ile de önemli bir açığı
kapatmaktadır. Ancak beş yılda marka yaratılacağı
fikri doğru değildir. Belki ikinci beş yılda yol aldığınızı fark edebilirsiniz.
Uluslararası marka oluşturma noktasında şirketlerin ekonomik güçleri de öne çıkıyor. Uluslararası
markalara baktığımız zaman cirolarının 100 milyar
dolar mertebelerinde olduğunu görüyoruz.
Tabii bu firmaların büyük ekonomilere sahip
pazar derinlikleri olan ülkelerden çıktığını göz ardı
etmememiz lazım. Bizim ülke olarak o derinliklerde
olduğumuzu söylemek güç. Birçok açıdan baktığımızda bu durum nedenlerini görebiliriz. Milli gelirimizin kişi başına düşen oranı, eğitim seviyemiz gibi
birçok etken bu derinliğin nedenleri arasındadır. I
Eur
newsport
Eti Maden Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Yılmaz:
Eti Maden’in Türk Hava Yolları
benzeri bir modele dönüşmesi
gerektiğine inanıyorum
986 yılında mühendis olarak başladığı
Eti Maden’de gördüğü eksiklikleri dile
getirmesi neticesinde yıllar itibari ile
yükselerek 2004 yılında Yönetim Kurulu Başkanlığına getirilen Orhan Yılmaz, sessiz sedasız bir KİT kuruluşunu ülkemizin en
büyük firmalarıyla yarışır hale getirmeyi başardı.
Kısa sürede yakaladıkları başarı nedeniyle kamuo-
1
36
Kasım 2012
yunun dikkatlerini çekmeyi başaran Orhan Yılmaz,
yaşanan süreci ve bir KİT kuruluşunun nasıl başarıya ulaştığını okuyucularımız için bizimle paylaştı.
Türkiye’de kamuoyu Eti Maden’i tam olarak tanımıyor. Bu nedenle öncelikle Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün geldiği noktayı aktarır
mısınız?
1935 yılında Atatürk iki kurum oluşturmuş. Bi-
rincisi MTA, madenleri arayacak, ikincisi Etibank,
madenleri işleyecektir. O dönemde madenleri çıkarmak için kurguyu böyle oluşturmuşlar. Etibank
zaman içinde Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü ismini alırken, Eti Maden’in o günden bu güne
geldiği noktayı kamuoyuna en iyi anlatacak araç ise
hazineye verdiği temettüdür. 1935 yılından 2004 yılına kadar bakır, alüminyum, gümüş, krom, ferrokrom, bor ve bankacılık gibi işlemlerde bulunan Eti
Maden, toplamda hazineye verdiği temettü miktarı
bir birim ise 2004 yılından 2011 yılına kadar ve bünyesinde sadece bor madeni kalmasına rağmen ödediği temettü miktarı 10 birimdir. Bu parametre
nereden nereye geldiğimizi net bir şekilde göstermektedir.
Türkiye’de herkes Ortadoğu’da petrol var ise
bizim de bor yataklarımız var. Fakat iyi işletilmiyor
diye düşünüyorlar.
Bir maden kuruluşunu başarı veya başarısızlık
açısından incelerken çıkardığı maden üzerine kattığı
katma değere bakarsınız. Bugün Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü ham maddeyi alıyor, mamul
hale getiriyor ve bundan sonra başka aşaması kalmadan piyasaya sürüyor. Yani bizim bor
üzerinde kimyasal olarak yapılması gereken hangi işlem var
ise o işlemi son aşamasına
kadar yapıyoruz. Oysa kamuoyunda belirttiğiniz
üzere herkeste bor madenini bir işleyebilsek diye
yanlış bir düşünce ortaya
atıyor. Ben bu kurumun
ilk kimya mühendisi
Genel Müdürüyüm ve net
olarak ifade ediyorum ki şu
anda bizim yaptığımız işlemlerin dışında borda daha
ilerleyecek başka bir işlem yoktur. Bundan sonraki
süreçte ise bu ham madde örneğin TV camları oluyor fakat bu başka bir sektördür. Oysa kamuoyu bu
konuyla ilgili borda trilyonlarca dolarlık pastadan ne
kadar pay alıyoruz, diye yorumlarda bulunuyor. Bu
sektör bahsettikleri kadar büyük bir sektör değildir.
Bugün otomotiv, elektronik veya inşaat sektörünün
tüm cirosunu bora atfederseniz en baştan yanlış bilgi
vermiş olursunuz. Bu ürünler bordan yapılır diye yorumda bulununca halkımız bu ürünlerin sadece bor
hammaddesinden yapıldığını düşünüyor. Oysaki bu
ürünlerin ham maddelerinden biridir bor.
Bor ürünlerinin büyük bir kısmı yurt dışına satılıyor. Hükümet bölgesel teşvikler yerine bor ma-
denleri üzerinden ham madde teşviki sağlarsa madenlerimizi daha etkin kullanmaz mıyız?
Bu algının da yanlış olduğunu düşünüyorum.
Dünyada ne üretiliyorsa hemen hemen o ürünlerin
tamamı Türkiye’de de üretiliyor. Sorun üretim değil,
ölçektir. Temelde bizim ürünlerimizi sattığımız pazarlar, cam, deterjan, borlu gübre ve bor kimyasallarıdır. Fakat ağırlık cam sektörüdür ve bunlar cam
yünü, cam elyafı, solar cam sistemlerinin yapımında
kullanılan ikinci en önemli ham madde bordur. Bu
ürünlerin hepsi Türkiye’de de üretiliyor. Fakat
dünya ekonomisinin tükettiği cam yünü, cam elyafı
miktarı ile Türkiye’deki tüketimi mukayese bile edemezsiniz. Bu nedenle bizim pazarımızın %97’i ihracat %3’ü iç pazardır. Bor bu açıdan krom gibi
değildir. Kromu çıkartıyorsunuz, ferrokrom yapıyorsunuz çıkan ürünü de birçok sektöre göre dallandırabiliyorsunuz.
Bir başka açıdan bakacak olursak Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün son yıllarda ciddi
oranlarda kar elde ettiğini gözlemliyoruz. Karlılığınız ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Geçen sene Türkiye’nin dördüncü en büyük kar eden kuruluşu
Eti
Maden
İşletmeleri Genel Müdürlüğüdür. Bu kurumun 2005 yılında karı
sadece 50 milyon TL
idi. 2011 yılında ise bu
rakamı 842 milyon
TL’ye çıkardık. Bu
kurum 2002 yılında Çin’e 9
milyon dolarlık satış gerçekleştirirken, şu anda 450 milyon dolarlık
bir satış gerçekleştiriyor. Dünyanın her bölgesinde
büyümeye başladık. Toplam ihracat ise 186 milyon
dolar iken bu gün 900 milyon dolara yaklaştı.
Dünyada bor madenine ilgi arttı. Siz bu süreçte
pazar payınızı arttırmak için nasıl bir çalışma yaptınız?
Dünyada artık enerji tasarrufu izolasyon bilinci
artıyor. İzolasyon ise enerji tüketimini azaltan bir
faktördür. Bu sektörün büyümesiyle birlikte bor sektörü de büyümeye başlamıştır. Bunun dışında elyaf
sanayi de yaptığımız teknik ağırlıklı pazarlama sayesinde eskiden birçok ülkenin bu sektöre sattığı bor
türevlerini sadece bizde olan öğütülmüş kolemanit
dediğimiz bir ürünle ikame ettik ve pazarın %90’ını
aldık. Bu alana 40 bin ton ürün verirken, şu anda 450
bin ton ürün veriyoruz. Üretim miktarımız toplamda
37
Kasım 2012
Eur
newsport
400 bin ton fiili üretimimiz var iken bugün 2,2 milyon tona çıktık. Kısacası bir kamu kuruluşu sessiz
sedasız üretim kapasitesini hızla arttırdı ve eskiden
%40 kapasite ile çalışırken şu anda %100 kapasiteyle çalışıyoruz. Üretim alanında hedefimiz ise üretim miktarını 5 milyon tona çıkarmaktır. Burada en
büyük sorun elinizdeki ürün petrol gibi ürettikçe satabileceğiniz bir ürün değildir. Bizim pazar alanımız
maalesef çok kısırdır. Bu nedenle borda kullanım
alanı ve yeni pazarlar buldukça büyüyorsunuz.
Eti Maden İşletmeleri bugün Türkiye’nin en
büyük ihracatçısıdır. Türkiye’de ihracatı ciroyla ölçüyorlar, oysaki firmaların net ihracat yapılarına
baktığınızda Türkiye’nin en büyük ihracatçısının Eti
Maden olduğunu göreceksiniz. Bugün ihracat şampiyonu olan firmaları ithalatından arındırdığınız
zaman negatif bakiye verdiğini göreceksiniz. İhracat ödülleri alan firmaların çoğu bu durumdadır. İhracat değerlendirmesinde net ihracat kavramı
oluşturulsa biz Türkiye’nin en büyük ihracatçısıyız.
Dünyanın 85 ülkesine tek kalemde 829 milyon dolar
net ihracat yapıyoruz. Bu açıdan Eti Maden organize
bir sistemle çalışır.
Tüm bu başarılara rağmen Eti Maden özelleşmeli midir veya bu başarıyı bir üst noktaya taşımak
için nasıl bir yapıya bürünmesi gerekiyor?
Ülkemizde insanlar kendilerini şartlandırıyorlar. Ya özelleştirme taraftarısınız, ya
da bu yapıya karşısınızdır. Bu düşüncelerinin ortası yokmuş gibi hareket ediyoruz. Ben şahsi olarak devletçi veya
özel sektör taraftarı da değilim, yani
özel sektör ne yaparsa doğru yapar düşüncesine de karşıyım. Devlet ekonomiden elini çeksin diyorlar, fakat bu
düşünceler teori de doğrudur. Özel sektör ne yaparsa doğru yapar mantığı son yaşanan ekonomik
krizde kendini gösterdi. Dünyanın en büyük firmaları teker teker battı. Demek ki her iki düşünce de
tam manada doğru değildir. Burada sektörleri inceleyerek hareket etmek gerekiyor. Yani öyle bir sektör var ki devlet hemen o sektörden çıkmalıdır, fakat
öyle bir sektör de var ki devletin orada bulunması
gerekiyor. Konuyu Eti Maden özeline getirirsek ben
buranın Türk Hava Yolları benzeri bir modele dönüşmesi gerektiğine inanıyorum. Bugün dünyanın
her yerinde ekonomik kriz var ve bankalar eskisi
kadar faiz vermiyor. O zaman bu kurumun halka
açılması daha faydalı olabilir. Böylece daha fazla
sermaye toplamak mümkün olabilecektir.
Halk tarafında Kit firmasına beklenen destek ve-
38
Kasım 2012
rilir mi? Bugün Türkiye’nin en büyük şirketleri
kadar kar elde ediyorsunuz fakat yine de halkımızda
KİT’lerin hantal olduğuyla ilgili algı var.
Kamu kuruluşları ile ilgili algı belirttiğiz gibi iş
yapmamak üzerine veya bir şey üretmeme üstüne
kuruludur. Bu nedenle şunu net olarak ifade ediyorum ki biz mevcudu muhafaza memuru değiliz.
Mevcut kendini muhafaza edecektir, önemli olan
sizin üstüne hangi değeri koyacağınızdır. Biz bu kurumun sahibi değiliz, bu firmaya yeni bir değer katamıyorsak ve bu memleketi sevdiğimizi de iddia
ediyorsak sorumluluk gereği burayı terk etmemiz
gerekiyor.
Buralar değer üreten ve siyaset dışı kurumlardır
ve burada oluşturulan bütün değerler ise bu toplumun değerleridir.
Tabi ki. Bugün bizimle ilgili Bakanlığımız, sendikalar ve siyasi partilerin hepsi yaptığımız çalışmaları desteklediklerini ifade ederler. Çünkü biz
siyaset yapmıyoruz, buralar siyasi yerler de değildir.
Buralar ekonomik değerler oluşturduğu sürece herkese fayda olarak geri dönüyor. Siz buradaki başarılı
yönetimi matematiğe döktüğünüz anda herkes sizi
destekliyor. Ben göreve geldiğimden bugüne 62 bin
300 adet ihale yapmışız. Buna karşılık 60 tane itiraz
gelmiş, yapılan incelemeler sonucunda sadece 6 tanesinde ihalede usul konusunda sorunlar oluşmuş bunları düzeltin demişler, düzeltip
yolumuza devam etmişiz. Bunun konuşulacak bir yanı yok. Demek ki biz simetrik
davranmayı
kurum
olarak
öğrenmişiz. Çünkü biz bu kurumda çalışan insanları kendimiz seçiyoruz. Burada sistematik bir iyi var, tesadüfî bir
başarı yok.
Kamu kuruluşlarında en büyük sorun ihalelerdir ve siz aktardığınız üzere hiçbir sorun yaşamamışsınız.
Bu işlerde algı yönetimi gerçek yönetimden çok
önemlidir. Çünkü ben kendimden eminim, kimseden
hiçbir beklentim yoktur. Ankara’daki merkezimizde
1400 kişi çalışıyordu şu anda 680 kişi çalışıyor. Üretim dışındaki tüm fonksiyonları merkezi sisteme topladık. Merkezi satın alma sistemiyle herkes birbirini
denetler hale geldi. Çünkü taşrada belirli firmalar
ihaleye girmek için insanları sıkıştırabilir, burada
öyle bir şey söz konusu dahi olamaz. Kimin ihaleye
gireceğini son dakikaya kadar ben bile bilmem. İsteyen herkes ihalelerimize girebilir. Taşra da ihaleye
2 firma girerken burada 30 firma birbiriyle yarışabiliyor. I
Eur
newsport
Türkkan Gıda Maddeleri San ve Tic.A.Ş Genel Müdürü İlhan Alçar Ukrayna’da yaptıkları
yatırım ile ilgili değerlendirmede bulundu.
Ukrayna’da çağdaş
bir uygulama yapmak zor
itkisel yağ üretimi ile ilgili ihtiyaçları
karşılayamamamız neticesinde dışa bağımlılığımız her geçen gün artan nüfus
oranları ile beraber artıyor. Getirilmek
istenen çözümler ise sorunları çözmek
yerine daha karmaşık hale getiriyor.
Bütünsel bir bakış açısı ile bakıldığı takdirde sorunların çözülebileceğini ifade eden sektörün deneyimli isimlerinden biri olan Türkkan Gıda Maddeleri
San ve Tic.A.Ş Genel Müdürü İlhan Alçar, hükü-
B
40
Kasım 2012
metin yaptığı yanlışlara rağmen eğrisinin doğrusuna
denk geldiği bir döneme doğru ilerlediğimizi belirtiyor.
Bitkisel yağ üretimi ve yağlı tohum üretimi ile
ilgili bir son dönem değerlendirmesi alabilir miyiz?
Bitkisel yağ üretim tesisleri açısından, ülkemizin kapasite fazlalığı olduğunu söyleyebilirim. Bu
duruma gelmesinde siyasilerinde payı olduğu kanaatindeyim. Ancak zaman içerisinde eğrisinin doğrusuna denk geleceğini düşünüyorum. Bu olduğu
taktirde de siyasilerin bu durumdan paylarını alacağını düşünüyorum. Bunun yanında yağlı tohum üretimi ile ilgilide yanlış uygulamaların olduğunu
söyleyebiliriz. Hükümetler küçük çiftçiyi korumak
için yüksek ürün fiyatları açıklanıyor. Yurtdışından
ürün gelmesin diye yüksek gümrük duvarları uygulanıyor. Diğer taraftan tüm dünyada bioyakıtın gelişimi dünyada da ürün fiyatlarını artırdığı için
konuşmamızın başında ifade ettiğimiz gibi eğrisi
doğrusuna denk geliyor.
Koruma duvarlarına rağmen bu alandaki ithalatımızın ortalama beş kat arttığını görüyoruz. Bu açıdan yapılanların sonuç vermediğini söyleyebilir
miyiz?
Söyleyebiliriz çünkü beyaz et sektörü ülkemizde
ciddi büyüme sağladı. Geçmişte ülkemizin protein
tüketim miktarları çok düşüktü. Bu oran artan gelir
ile beraber artmaya başladı. Bu durum yağlı tohum
ithalatını da beraberinde getiriyor. Devletin destekleme politikalarının sektöre zarar verdiğini söyleye
biliriz.
Desteklememesi halinde piyasanın kendi dengelerini bulacağını söyleyebilir miyiz?
Bu konuya son dönemde zeytine verilen destek
ile açıklamak isterim. Devletin zeytine destek vermesi sonucu çiftçinin zeytine yöneldiğini görüyoruz.
Bu çerçevede de yağlı tohum üretimimiz doğal olarak azalıyor.
Zeytinde üretim fazlamız var. Ürettiğimiz zeytini kendi halkımız yemiyor. Yurtdışına sattığımızda
ise katma değer ülkemize kalmıyor. Bu işin kaymağını İtalyan ve İspanyol firmalar yiyor.
Markalaşma hususunda çalışmalar var.
Sen önce markayı yarat sonra üretimi artırmak kolaydır. Zeytini
destekleyerek canım
Akhisar ova-
sında kaç milyon zeytin ağacı dikildi. Şimdi soruyorum, Akhisar ovasında neden zeytin yetiştiriliyor?
Sonrasında iki milyon ton soya ithalatı yapılması işin
doğal sonucudur. Marka yaratmak öyle kolay bir iş
değildir. Devamlılık ister standartların tutturulması
gerekmektedir. Bizim bu konuda bir yürüyüşümüz
yok, marka yapacağız diyerek yola devam ediyoruz.
Marka yaratacağız diyerek marka yaratılmaz.
İç piyasadaki tüketim miktarı artırılabilir mi?
Bizim insanımızın zeytinyağı yemez. Dış piyasalarda da ekonomik krizin etkileri düşünüldüğünde,
bizim zeytinyağımızı almasını beklemek ise hayalci
bir yaklaşım olur.
Şimdi siz bunları aktarırken, zeytinyağına da laf
söylüyorlar demezler mi?
Söylüyorum, çünkü ihtiyaç olan şeyin önünü keserken ihtiyaç olmayan şeyi destekliyorlar. İleride
ne olacağı belirsiz bir durum için tarım alanları işgal
ediliyor. Bugün bir zeytin ağacı yüz sene iki yüz
sene yaşıyor. Tamam, evladiyelik ama ihtiyacınızın
olup olmadığı sorusunu tekrar sormak gerekiyor.
Ayrıca bugün var olan birçok zeytinliğin geçmişte
Rumlar döneminden kaldığı görülür. Rumların Akhisar’a zeytin ağacı dikmemelerinin herkesin iyi düşünmesi gerekir. Gidin Bodrum’a adamlar dağa taşa
zeytin ekerken ovaya ekmemiş, ama biz bugün
ovaya zeytin ekiyoruz. Bunu yapmak için teşvik verdiler. Devlet karışmayıp bıraksa bu iş çözülür. Türkiye’de domates birlik diye bir yer var
mı? Ama bilindiği gibi
doma-
41
Kasım 2012
Eur
newsport
tes ile ilgili bir sorundan bahsetmiyoruz. Domates
ihracatı da yapılıyor, iç piyasaya da yeterli ürün veriliyor. Yani düzen kendiliğinden kurulmuş. Devletin bu konuda bir düzenlemesi yok. Devlet bugün
anlamsız bir şekilde Türkiye’nin ihtiyacının fazlası
hububat üretimi için çiftçiye elinden geleni yaptı.
Çiftçi kolay paraya ve tembelliğe alıştı. Şimdi düzen
değişti çiftçiye farklı bir şey yap diyince yapmıyor.
Arazi toplulaştırması ile ilgili çalışmalar tüm hızı
ile devam ediyor. Bu çalışmalarla birlikte bahsettiğiniz sorunlar giderilebilir mi?
Türkiye’de iki tane kanun var. Bir yandan yetkililer arazi toplulaştırması ile ilgili çaba sarf ederken,
diğer taraftan miras kanunu ile araziler parçalanmaya devam ediyor. Bir taraftan toparlamaya çalışırken diğer taraftan dağıtmaya devam ediyorsan. Ne
kadar toparlamaya çalışırsan çalış, toparlanmaz.
Muş ve benzeri illerde ayçiçeği ekimi ile ilgili
çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalar var olan ihtiyacı
zaman içerisinde karşılayabilir mi?
Muş’ta yapılan çalışmalar önemli.
Yapılan bu çalışmalarla ayçiçeğinin
Trakya bitkisi olmaktan çıktığını
söyleyebiliriz. Adana’da, Konya’da, Eskişehir’de artık sürekli
ürün var. Yeterli mi, değil. Ama
zaman içerisinde artacağını düşünüyorum. Zeytine desteği
vermeseydin ne olurdu sorusunu aktardıklarımız neticesinde
daha
iye
anlamlandırabiliriz. Zeytine hiç
destek vermediğiniz dönemde de tüketim fazlanızı üretiyorken, bugün zeytine teşvik vermek pek akıl karı değil. Aynı şeyi fındık içinde
söylemek mümkündür. Bundan daha büyük bir ihanet olamaz.
Mecliste sizin Yönetim Kurulu Başkanınız ve
Kocaeli MHP Milletvekili Lütfü Türkan ve bu sektörde üretim yapan ve AK Parti Milletvekili Ahmet
Edip Uğur gibi iki tane milletvekiliniz var. Bu sorunları çözmek için yeterli yaklaşımlar gösterilemiyor mu?
Kısmen bu konular TBMM gündemine geliyor.
Bununla birlikte kısmen bir bilinçte oluştu ama zincir tamamlanmadığı için yan etkileri de büyüyor.
Bunun en güzel örneğini ette görüyoruz. Türkiye et
ithal eder hale geldi. Çünkü bizim yağlı tohum zincirimizde sıkıntı var ve dolayısı ile et üretimi de sıkıntı yaşıyor. Bir yandan çiftçi korunmaya
çalışılırken ithalatın önü açılarak yurtdışındaki çift-
42
Kasım 2012
çiyi de destekliyoruz. Bu ortamda hükümetin çiftçiyi seviyor mu yoksa dövüyor mu anlayamadım.
Ben yine zeytini tükettiğinden fazlasını neden üretildiğinin sorgulanması gerektiğini söylüyorum.
Bugün yağlı tohum üretimini desteklerseniz hem yağ
üretiminizi sağlarsınız hem de ortaya çıkacak küspe
ile üreteceğiniz hayvan ile ülkenizin protein ihtiyacını karşılarsınız. Bugün savaş çıktı buğdayın yoksa
zeytin ile besleniriz diyemezsin.
Ukrayna’da yatırımlarınız vardı, fabrikanız üretime geçti mi?
Fabrikamız üretime geçti.
Ukrayna’nın yatırım için zor bir ülke olduğu
ifade ediliyor. Sizin bu konudaki tecrübelerinizi alabilir miyiz?
Komünizm bu adamları bitirmiş. Ukrayna’da
çağdaş bir uygulama yapmak zor. Ukrayna’da toprak mülkiyeti yok. Her şey devletin mülkiyetidir.
Devlet belli bir dönem kullanım hakkı için arazileri
kiralıyor. Sistem çok farklı, teknik bir sistemi orada ilgilere tarif etmek oldukça
güç oluyor. Öğrendiklerinin dışında
bir şeyin olabileceğini anlatmakta oldukça zorluk geçiyoruz. Yeni teknolojilere
açık değiller ve direnç
gösteriyorlar. Ama hammadde bol bir ülkedir.
Bugün Ukrayna dokuz milyon ton mal üretiyor ve Türkiye’de bu ürünü alıyor. Fakat
zaman içerisinde katma değeri kendi
ülkelerinde kalsın diye ayçiçeğini ihraç etmek
yerine işleyip ham yağ olarak ihraç etmek isteyecekler. Bunun içinde yatırımlarını tamamladılar.
Bizde bu öngörü ile orada fabrika kurduk.
Mülkiyet konusundaki durum yatırımınızı ileride
tehlikeye sokar mı?
Mızıkçılık yapmak isterseniz yaparsınız. Dünyanın en adil sisteminde bile insanlar kulp bulmak
isterlerse bulurlar. Ukrayna ile Türkiye sorun yaşar
ve bu ortamda Ukrayna atın bu Türk şirketlerini buradan derlerse atarlar.
Oradaki yatırımınızın hammadde dışında avantajları var mı?
Enerji ucuz, işgücü ucuz, yapılan yatırımlar teşvik görüyor. Fakat işgücü verimi konusunda sıkıntı
çekiyoruz. Çalışanın çok ciddi alkol problemi var. O
yüzden sabah işe gelirken alkol kontrolü yapmak zorunda kalıyoruz. Adamlara mesaiye kal diyorsunuz,
adam ben eve gidip votka içeceğim diyebiliyor.I
www.dogagrup.com.tr
Eur
newsport
Endem İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Naci Endem:
RTÜK arı kovanına çomak
sokmak istemiyor
lkemizde birçok alanda olduğu gibi bir
ileri iki geri adım atma geleneği yersel
sayısal yayın ile ilgili gelişmelerde
de devam ediyor. Anten
AŞ’nin kurulması sonrası
bu konuda önemli bir aşama kaydedildiği ifade edilse de durumun pek
de böyle olmadığı ortaya çıktı. Yasa
ile düzenlenen hususlar ilgili kuruluş
olan RTÜK tarafından uygulanmayınca var olan düzen de devam ediyor. Anten AŞ’nin aradan geçen
yıllar sonrası konu ile ilgili kişileri heyecanlandıran 820 televizyon kulesi kuracağı ile ilgili haberler ise yeni bir
gelişme olarak karşımıza çıkarken, sonrasında yaşanacak gelişmeler ise
Ü
44
Kasım 2012
merak konusu. Konu ile ilgili en yetkin kişilerden
biri olan ve İstanbul’daki tek özel TV kulesinin sahibi olan Endem İnşaat Yönetim Kurulu
Başkanı Naci Endem, gelişmeler ile ilgili
değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’de sayısal yayıncılığa
geçiş sürecini takip eden birisiniz.
Şu ana kadar alınan mesafeyi aktarır mısınız?
Gelişmiş ülkelerde 1990’lı
yıllardan beri sayısal yayıncılığa
geçilmiştir. RTÜK de sayısal yayıncılık üzerinde çalışacağını bildirmiş ve 03.02.2006 tarihinden
itibaren sayısal TV deneme yayınlarının başlayacağını
ilan
etmiştir.
2008 yılından itibaren İstanbul Çamlıca ve Büyükçekmece Endem Kulesi’nde deneme yayınlarına
başlanmış ancak iki sene sonra bu yayınlar durdurulmuştur.
RTÜK bu yılın başında sayısal yayıncılığı düzenlemek adına ulusal yayıncıların teknik personelinin de dahil olduğu Anten AŞ adında bir şirketin
kurulacağını, sayısal deneme yayınlarının da bu kuruluş tarafından yapılması için bazı girişimlerde bulunmuştur. Temmuz 2012 tarihinde Anten A.Ş
hukuken kurulmuş ve ulusal yayıncılar ile yayıncılık alanında faaliyet gösteren şirketler de dahil
olmak üzere toplantılarına başlamıştır. Kısa süre
içersinde İstanbul’da UHF 23’üncü kanaldan televizyon deneme yayınlarına başlanacaktır. Deneme
yayınları sonucunda RTÜK Mart 2013 tarihinde sayısal frekans ihalesini yapmayı planlamaktadır.
Yapılan planlar doğrultusunda ilerleyebilecek
miyiz?
Bugün Yunanistan 2012 yılından itibaren yaşadığı krize rağmen dijital yayıncılığa geçebildi. Türkiye’de bu işin alt yapısı mevcuttur. Bugün dijital
yayın olduğu takdirde çok küçük bir antenle istediğin yayını her yerden alabiliyorsun. Bu yersel sayısal yayınları, hareket halindeki araçlar ve deniz
vasıtaları rahat bir şekilde alabilmektedir. Fakat
Türkiye’de halen bu kullanılamıyor. Çünkü sayısal
yersel yayınlar başlatılmadı. Bilindiği üzere uydu
yayınları çanak anten ile çanak anten uyduya hassas
olarak ayarlanarak alınabiliyor. Hareketli vasıtalar
veya uyduyu direkt göremeyen vasıtalar bu yayınları alamıyorlar. Aynı şekilde kablolu yayınları alabilmek için kablonun televizyon alıcısına
bağlanması gerekli, hareketli istasyonlar veya evin
içindeki televizyon alıcıları bu kabloya irtibatlanmazlar ise yayınları alamamaktadırlar. Uydu ve
kablolu televizyon yayınlarında sayısal yayıncılık
başlamıştır. Yersel yayınlarda da mutlaka bir gün
başlayacaktır. Bu sürenin uzatılmaması gerekmektedir. Halen RTÜK planlamasına göre 2015 yılında
sayısal yersel yayınlara tamamen geçileceği belirtilmektedir. Planlanan tarihe göre önümüzdeki süre
her geçen gün kısalmaktadır.
Anten A.Ş. bugün ifade ettiği sistemi kurar ise
mevcut kulelerle ilgili nasıl bir yol izlenecek?
Anten A.Ş bizim yaptığımız da dahil mevcut
kuleleri kiralayacaktır. Oradaki sorun mutlaka çözülür. Önemli olan kararlı adımların atılması ve bir
kişinin önder olarak hareket etmesidir. TRT bu işe
önderlik edebilir. Çünkü TRT bir devlet gücüdür.
Bilindiği üzere TRT geçmişte televizyon yayıncılığı
alanında her hususta öncülük etmiş ve özel televizyon kanalları bundan örnek alarak faydalanmışlardır. TRT’nin yayın kanallarından biri hemen sayısala
çevrilebilir ve ayrıca RTÜK tarafından tahsis edilen
23’üncü kanaldan da hemen yayına başlayabilirler.
Özel televizyon yayıncıları ve bunların teknik personelleri bazı mali ve teknik sebeplerden analogdan
sayısala geçiş sürecini uzatmak istemektedirler, TRT
ise bu süreci kısaltabilir. Fakat Türkiye’de devlet
özel sektör işbirliği yapılamıyor. Anten A.Ş’ nin kurulması özel sektör ile TRT’nin uyumlu çalışmasına
yardımcı olarak , sayısal yersel yayınların başlamasına yardımcı olacaktır. Anten A.Ş. , RTÜK’ün bu
alandaki görevini rahatlatacak ve hem TRT’nin hem
de özel sektör yayıncılarının teknik imkanlarını birleştirerek yayıncılık ortamını çağdaş ülkeler düzeyine getirebilecektir. Zaten bu yayın kargaşası
ortamından hem TRT hem de ulusal özel sektör yayıncıları şikayetçidirler. Burada önemli olan husus
Anten A.Ş’nin görevini büyük bir ciddiyet ve tarafsızlık ile yerine getirebilmesi ve zorluklar karşısında
yılmamasıdır. Bu yapılabildiği takdirde hem halkın
düzgün yayın izleme hakkı, hem yayıncıların düzgün bir ortamda yayın yapabilmeleri ve hem de devletin RTÜK vasıtasıyla denetleme görevi sağlanmış
olacaktır.
Bu işin özeline inmek gerekirse hükümete yakın
biri sizin yaptığınız yatırımları yapmış olsaydı bugün
yapılacak yatırımlar çok daha önceden yapılmaz
mıydı?
Ben bugüne kadar hiçbir zaman politik bir yaşamın içinde olmadım, fakat hep hizmet ettim. Bu konuda hiç bir kimsenin hedefi olmadığımdan eminim.
Konu sadece yayıncıların ekonomik politikalarından
kaynaklanmaktadır. Herkes teknoloji ilerliyor, diyor.
20 yıl önce kullandığınız araba ile bugünkü araba
arasında da ciddi farklar vardır. Fakat sen 20 yıl önce
alacağın arabayı teknoloji gelişecek diye bekledin
mi? Yayıncılık alanında da gelişim mevcuttur, fakat
senin bugünkü teknolojiyi kullanman gerekiyor. Cep
telefonları konusunda da durum aynıdır. Cep telefonu teknolojisi devamlı gelişiyor ve GSM operatörleri bu gelişmeleri takip etmeye çalışıyorlar.
Burada belirtilmesi gereken husus, her yeni teknolojinin bir öncekini de kapsaması, bir önceki teknolojiyi kullanılamaz hale getirmemesi, kullanıcıları
mağdur etmemesi gerekliliğidir. Bu açıdan bakarsak da bugün halka haksızlık yapılmaktadır, yersel
sayısal yayınların bir an önce uygulamaya başlaması
45
Kasım 2012
Eur
newsport
gerekiyor ve bu mümkündür.
Neden bu işler bu kadar uzadı?
Hükümet yeniden frekans dağıtımı yapmak istiyor. Fakat buradan da önemli bir gelir bekliyor.
Bu geliri kimseden temin edemedi, yine de bekleyişleri devam ediyor. Devlet yayıncılık alanını kontrol altına aldığında gayet tabii ki gerekli vergisini
alacaktır, ancak devlete empoze edilen husus, frekans ihalesinden yüklüce bir gelir temin edilecek
ve ayrıca yıllık frekans kullanım bedeli ve vergilerin de alınacağıdır. Yayıncılar sayısal yayına geçebilmek için ellerindeki analog (geleneksel)
televizyon vericilerini sayısal vericilerle değiştirecek, bu konuda önemli masraflarda bulunacak, ayrıca hem frekans ihalesi ödemesini yapacak, hem
yıllık frekans kullanım bedeli ödeyecek ve hem de
vergilerini verecekler, bu durum karşısında yayıncılar frekans ihalesi sürecini uzatmakta ve sayısal
yersel yayınlara geçişi geciktirmektedirler. Devlet
önceliğini, halkın televizyon yayınlarını düzgün ve
çağdaş olarak almasına, yayınların her yeri kapsamasına vermelidir. Ancak bu düzgün ortamda gerekli vergiler ve kullanım bedelleri düzgün olarak
alınabilir. Yayıncılar da bu kargaşa ortamından şikayet etmektedirler, çünkü önde gelen ulusal televizyon yayıncıları yüksek meblağlar ödeyerek
kaliteli televizyon vericileri kullanmakta, ancak
küçük yerel veya bölgesel televizyon yayıncılarının
önemli bir bölümü çok ucuz ve standartlara uymayan televizyon vericileri kullanarak, ulusal yayıncıların bu yayınlarını bozmaktadırlar. Ulusal
yayıncılar her ne kadar bu durumu RTÜK’e şikayet ederek düzeltiyorlarsa da bir süre sonra başka
bir yerde benzer sorunlarla karşılaşmaktadırlar.
Bu alanda ilk yatırımı siz yaptınız sanırım.
İlk kuleyi biz yaptık fakat yanlış yaptık. Çamlıca’da çok fazla kule vardı, başka bölgelerde de öyle
olmasın diye bir öncülük yapmak istedik, öncülük
yaparsak biraz da gelir elde ederiz diye düşündük.
Fakat o beklenti içinde yaşamanın bir anlamı olmadığını fark ettik.
TRT bir dönem sizin kulenizi kiralıyordu, şu
anda da devam ediyor mu?
TRT kısa bir süre kiraladı, UHF 25. kanaldan
dijital yersel yayın yapıldı. Sonrasında vazgeçtiler.
Şu anda AVEA kullanıyor. Ancak kulemiz her türlü
televizyon yayınları yapılması için hazırdır. Kapsama alanı ve deneme yayınları çalışmaları tamamlanmıştır.
46
Kasım 2012
Anten AŞ bugün 820 kule kurmak istiyor fakat
bu miktarı toplayacak bir yapıları var mı?
Onu ben de bilmiyorum. Anten A.Ş , TRT’nin
içinde olsa hemen çözülür. Anten A.Ş’nin paraya
ihtiyacı var. Ama hiç kimse bu yönde harcama yapmak istemiyor. Bilindiği üzere 3 Mart 2011 tarihinde 6112 sayılı “Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun” yürürlüğe girmiştir. Bu kanun kapsamında sayısal yayıncılığa geçiş yol haritası belirlenmiştir. Bu yol
haritasına göre yersel sayısal frekans planları, kanunun yürürlüğe girmesini müteakip bir yıl içinde
hazırlanacak, iki yıl içinde ise Üst Kurul tarafından
multipleks kapasitesi sıralama ihalesi yapılacaktır.
Bu gibi hususların kanunla belirlenmesine rağmen
ilerleme kaydedilmiyor ve hiç kimse neden kanun
uygulanmıyor, demiyor.
Kim uygulamıyor kanunları.
Bu kanunları RTÜK’ün uygulaması gerekiyor,
fakat RTÜK arı kovanına çomak sokmak istemiyor.
Özerk bir kuruluş olan RTÜK’ün kendisine kanunla
verilen görevi tam olarak yerine getirmesi beklenmektedir. RTÜK bir düzenleyici kuruluş olarak,
halkı, yayıncıları ve devleti dikkate almalı ve saygın bir kurum olarak televizyon yayıncılığı ortamını
çağdaş devletler düzeyine çıkarmalıdır.
Sizin Beylikdüzü’nde yaptığınız kuleyle ilgili
de eğer orada AK Parti belediyesi olsaydı bu kuleyi
yapamayacağız söyleniyor.
Ben kuleyi inşaya başlarken sadece RTÜK’ün
hazırladığı televizyon frekans planında belirtilen
Büyükçekmece yayın noktasını dikkate aldım. Bu
girişimde gerekli zemin etütlerini tamamlayarak, en
uygun noktayı belirledim. Büyükçekmece Belediye
Başkanı, bölgesinin önemli bir yapısı olarak bu kuleyi benimsedi ve Büyükçekmece Belediye amblemine de dahil etti. Belediye Başkanı
benimsemesinin bir işareti olarak bu kule benim demekte ve oradaki yatırıma sahip çıkmaktadır. Ben
bu önemli yatırım için hangi Belediye Başkanı
olursa olsun aynı şeyleri yapardı diye düşünüyorum. Ayrıca ben kule yatırımına başlarken Büyükçekmece Belediye Başkanı ANAP’lı idi. Benim
düşüncem, bu televizyon kulesinin sadece Büyükçekmece için değil İstanbul için hatta bütün Türkiye için önemli ve örnek bir müşterek yayın kulesi
olduğu yönündedir.
Bölgede zemin kayması var mı?
Öyle hiçbir şey yok. Bugün deprem olsa o ku-
lede olmak isterim. Fakat herkes çamur
atmak için yazıyor. Bir gazeteci fotoğraf
çekiyor, bu kule yıkılsa evlerin üstüne geliyor, diye. Fakat bunlar haber üretmek için
yapılan yanlış şeylerdir. Daha önce de belirttiğim üzere kule yatırımına başlamadan
önce gerekli bütün zemin etütlerini yaptırdım. Ben silo, baca, kule inşaatçısıyım,
daha önce birçok kuleler inşa ettim, benim
mesleğim bu. Bu sebepten bu tip inşaatların nereye ve ne şekilde yapılacağını çok
iyi bilirim.
Siz hiçbir zaman politik yaşamın içine
girmediğinizi ifade ettiniz, fakat konu aynı
yere gidiyor. Eğer mason değil de İmam
Hatip Lisesi mezunu olsaydınız bu işleri
daha rahat çözebilir miydiniz?
Dediğiniz gibi ben masonum. Ama
bunun kötü bir tarafı olmadığını düşünüyorum. Şimdiki hükümet iş yapan kişiye
saygı gösteriyor. Sıfırdan yükseltmek için
elinizden tutmuyorlar fakat kimseye de
batması için tokat atmıyorlar. Burada
önemli olan politik bir yerde olmamak, politik açıdan etliye sütlüye karışmıyorsan
onlarda sana karışmıyor. Bu açıdan kendime hiçbir baskı görmedim. Tayyip Bey
ile Belediye Başkanlığı döneminde görüşmelerde de bulundum. Randevusuna çok
sadık bir insandır. O dönemde de kule sorununu konuşmuştuk. Çamlıca’daki tüm
kuleleri kaldırıp iki tane yeni ve Çamlıca’ya uygun kule kurarak Çamlıca’yı temizleyecek ve o eski güzel görünümüne
getirecekti. Fakat Belediye Başkanlığı süresi tamamlandığından bu işlerin tamamlanması kısmet olmadı. Ancak anladığım
kadarıyla hala Çamlıca’yı çok önemsiyor.
Bu işlerin çözülebilmesi için RTÜK ve yayıncıların bir arada uyum içerisinde işlerini
yapmaları gerekmektedir. Özerk bir kuruluş olan RTÜK’ün halkımızı, yayıncılarımızı ve devletimizi dikkate alarak kanunla
kendisine tevdi edilen görevleri tarafsızlık
içerisinde yerine getirmesi ve çağdaş bir
televizyon yayıncılığı ortamı sağlamasıdır.
Devlete gelir sağlayacağım düşüncesiyle
yayıncılardan büyük paralar kopartma yoluna girmemeli, görevinin de bu olmadığını
dikkate almalıdır. I
47
Kasım 2012
Eur
newsport
Selen
eaeaeAKSES
iaeaeia
İKV
Uzmanı
eaea
eia
EKONOMİK KRİZ SONRASI DIŞ
TİCARET İLİŞKİLERİN GELİŞİMİ
Geçtiğimiz bu son birkaç yıl içinde, Avrupa yetkilileri Avro Alanı’nı içinde bulunduğu ekonomik
ve mali krizden kurtarmak ve Avrupa ekonomisini
yeniden rayına oturtmak için yeni düzenlemeleri hayata geçirmektedirler. Bu kapsamda örneğin yeni bir
istikrar mekanizması geliştirilmiş ve son olarak,
Eylül 2012’te, Avrupa Komisyonu Başkanı José
Manuel Barroso tarafından Avro Alanı’nda bankalar
için bir denetim birliğinin oluşturulması planı açıklanmıştır.
Mali kaynakların azalması ve kamu harcamalarına kısıtlamalar getirilmesi ile Avrupa Birliği’nde
iç talebin daralmasına karşın, Avrupa yetkilileri ekonomiyi dış talep ile dengelendirme çabası içinde bulunmaktadırlar. 2012 yılında dış ticaretin GSYİH’a
0,7 puanlık bir katkıda bulunarak Avrupa Birliği’nin
ekonomisinin bu sene yeniden krize girmesinde önleyici bir rol oynadığı düşünülmektedir. Ticaret serbestleşmesi, Avrupa 2020 Stratejisi’nde öngörülen
hedeflere ulaşılabilmesi açısından önemlidir.
Esasında krize rağmen, Avrupa Birliği dünya ticaretinin yaklaşık beşte birini gerçekleştirerek bu
alanda önderliğini korumayı başarmıştır. 2010 yılında, Avrupa Birliği, dünya ticaretinde ihracatın
yüzde 16’sını ve ithalatın yüzde 17,5’ini gerçekleştirirken, ABD ve Japonya’nın dünya ticaretindeki
payı azalmış ve ayrıca son zamanlarda payı hızla
artan Çin Avrupa Birliği’nin performansını geçmeyi
başaramamıştır. Ancak uluslararası arenada artan rekabet ortamında, ticaretteki lider konumunu korumak için, Avrupa Birliği’nin dış ticaret ilişkilerini
daha da geliştirerek özellikle şu ana kadar erişemediği yeni pazarlara ulaşması şart olmuştur. Ancak,
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)ve özellikle Doha Turu
48
Kasım 2012
kapsamında çok taraflı ticaret müzakerelerinin güçlükle ilerlemesi sonucunda, Avrupa Komisyonu,
geçtiğimiz bu son birkaç yılda, bölgesel ve ikili ticari
ilişkilerini geliştirme çabaları ile yeni pazarlara ulaşmaya çalışmaktadır.
Tablo 1: Ülkelerin Dünya Ticaretindeki Payları (yüzde olarak)
İhracat
AB
ABD
Japonya
Çin
2000
17,5
17,4
10,7
5,6
İthalat
2010
16,0
11,4
6,9
14,1
2000
19,3
26,5
8,0
4,7
2010
17,5
16,9
6,0
12,0
Kaynak: Eurostat
Avrupa Birliği dış ticari ilişkilerinin gelişme süreci nasıl ilerliyor?
Avrupa Komisyonu’nun 2025 yılında Asya bölgesinin dünyanın birinci üretici ve ihracatçı konumuna geleceğini sezmesi
sonucunda, Avrupa
Birliği’nin başta Çin, Hindistan ve Güney Kore ile
ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştirilmesi önem
kazanmıştır. Böylelikle Temmuz 2011’te Güney
Kore ve Avrupa Birliği arasında yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması, Avrupa Birliği’nin, Asya
eksenine kayan ekonomik güç merkezine yönelik
yatırımlar yapmaya başladığına dair önemli bir gösterge olmuştur. Yeni nesil Serbest Ticaret Anlaşması
olarak değerlendiren bu anlaşma, Avrupa Birliği’nin
şu ana kadar akdettiği en önemli ve en kapsamlı ikili
ticari anlaşma niteliğini taşımaktadır. Bu anlaşma ile
iki taraf arasında önemli düzeyde tarif ve tarife dışı
engellerin kaldırılması öngörülmüştür. Söz konusu
anlaşma bir bakıma domino etkisi yaratarak, Avrupa
Birliği’nin Asya bölgesindeki diğer ülkeler ile ticari
ilişkilerini geliştirmesinde tetikleyici bir etken olmuştur. Avrupa Birliği ve Güneydoğu Asya Uluslar
Birliği (Association of Southeast Asian NationsASEAN) arasında 2007 yılında ticari müzakereler
başlamış ancak üye ülkelerini ekonomilerinin yapısal farklılıkları sürecin ilerlemesinde zorluk yaratmıştır. Bu durum karşısında, Avrupa Birliği,
Asya’daki bu dinamik pazarı kaybetmemek için
ASEAN ülkeler ile ikili serbest ticari anlaşma kapsamında müzakereleri yürütmeye başlamıştır. Bu
gruptan Avrupa Birliği ile müzakerelere başlayan ülkeler Malezya (2010), Singapur (2010) ve Vietnam’dır (2012).
Hızla büyüyen ve küresel ekonomik aktör olma
yolunda bulunan ve bir milyardan fazla nüfusa sahip
olan Hindistan, Avrupa Birliği’nin gözünde, önemli
ve çok cazibeli bir pazar haline gelmiştir. 2007 yılında başlayan Hindistan ile Avrupa Birliği arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması müzakereleri halen
devam etmektedir. Ancak kamu alımları, otomobil
ve alkollü içkilerin pazarlarına erişim, hizmetler ve
jenerik ilaçlara ilişkin hususlarda anlaşmasızlıklar
bulunmaktadır. Asya’da Japonya’nın da önemli bir
pazar olmasına rağmen, birçok tarife dışı engellerin
varlığı özellikle ayırımcı uygulamalarla karşı karşıya kalan Avrupa Birliği açısından Japonya’da yeterince yatırım imkânı yaratmamaktadır. Ancak,
Ekim 2012 sonrası Avrupa Birliği ve Japonya arasında ticari anlaşma müzakerelerinin başlaması beklenmektedir.
Çin’in DTÖ üyeliği Avrupa Birliği ile olan ticari
ilişkilerinin hızla gelişmesini sağlamış, ancak bu ülkenin Asya'nın en büyük ekonomisi olduğu göz
önünde tutulduğunda, iki taraf arasındaki ilişkilerin
potansiyelin altında kaldığı gözlenmektedir. Olumlu
bir gelişme sağlamak için ise, öncelikle Avrupa Birliği açısından Çin ile fikri mülkiyet haklarının korunma çerçevesinin güçlendirilmesi, tarife dışı
özellikle yasal düzenlemelere ilişkin engellerin kaldırılması ve sürdürülebilir kalkınmanın desteklenmesi gerekmektedir. Ancak şu safhada Çin ile
Serbest Ticaret Anlaşması müzakerelerinin başlatılmasından ziyade, yatırım anlaşması için müzakerelerin başlatılması öncelik olarak öngörülmektedir.
Asya’nın yanı sıra son derece önemli bir pazara
dönüşen Latin Amerika da Avrupa Birliği’nin ticari
ilişkilerini güçlendirme çabası gösterdiği ülkeler
grubu içinde bulunmaktadır. Bu kapsamda, Avrupa
Birliği, Haziran 2012’te, Peru ve Kolombiya ile çok
taraflı serbest ticaret anlaşması ve altı Orta Amerika
ülkesi (Kosta Rika, El Salvador, Guatemala, Honduras, Nikaragua ve Panama) ile bir Ortaklık Anlaşması imzalamıştır. Latin Amerika’da Avrupa
Birliği’nin dış ticaret politikası kapsamında stratejik
önem taşıyan bir diğer blok ise Brezilya’nın da yer
aldığı Güney Amerika Ortak Pazarı’dır (Mercosur).
Yüksek tarife uygulayan Mercosur ile yürütülen müzakerelerin sonuçlanması durumunun, Avrupa Birliği için çok önemli avantajlar sağlayacağı
düşünülmektedir.
Diğer yandan, Avrupa Birliği’nin yürüttüğü
komşuluk politikası çerçevesinde, komşu ülkeler ile
ticari ilişkilerin geliştirilmesinin özellikle bu bölgedeki istikrarın sağlanması ve refah düzeyinin artırılmasına yönelik önemli bir vesile oluşturması
beklenmektedir. Aralık 2011’te Avrupa Komisyonu’na Mısır, Ürdün, Fas ve Tunus ile ikili ticari anlaşma müzakerelerini başlatması için yetki
verilmiştir. Ayrıca Avrupa Birliği’nin Ermenistan,
Gürcistan ve Moldova ile ticari müzakereleri başlatılması yönünde karar alınmıştır.
Tüm bu gelişmelerin dışında, Avrupa Birliği için
önemli bir ticaret ortağı olan Rusya’nın Ağustos
2012’te DTÖ’ye üye olmasının, Avrupa Birliği ve
Rusya arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerinin gelişmesine önemli bir ivme kazandırması beklenilmektedir. Kanada ile ise, Avrupa Birliği ile
Kapsamlı Ekonomik ve Ticari Anlaşma müzakereleri yürütmektedir ve kısa zamanda bu müzakerelerin tamamlanması öngörülmektedir.
Avrupa Birliği açısından bir diğer önemli gelişme de, Avrupa Birliği’nin ABD ile Serbest Ticaret Anlaşması’na yönelik müzakerelere başlamaya
hazırlanmakta olması ve 2014 yılı ortasına kadar bir
anlaşmanın gerçekleştirilmesinin hedeflenmesidir.
Avrupa Birliği ve ABD arasında öngörülen ticari anlaşmanın, tarım ve sanayi ürünlerinde gümrük vergilerinin düşürülmesi ve iki taraf açısından özellikle
hizmet pazarına erişimin kolaylaştırılması; kamu
alımlarının da söz konusu anlaşmanın kapsamına
49
Kasım 2012
Eur
newsport
sağlayan 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi kararının
alınması gibi hususları kapsaması beklenmektedir.
16’ncı maddesi gereğince, Türkiye’nin, Avrupa BirAvrupa Komisyonu’nun Temmuz 2012’teki dış
liği’nin serbest ticaret anlaşmalarını da kapsayan terticaretin serbestleştirilmesinin Avrupa Birliği’nin ekocihli gümrük politikasına uymakla yükümlü
nomik büyümesi ve istihdamı üzerindeki etkilerini incelediği raporunda , başta ABD, Japonya, Kanada, bulunması durumudur. Yukarıda belirtildiği gibi,
Hindistan, Çin ve bazı Güneydoğu Asya ülkeleriyle Avrupa Birliği, yeni ticaret politikası çerçevesinde
yoğun olarak serbest ticaret anlaşması müzakereleri
olmak üzere iki taraflı anlaşma müzakerelerinin sonuçlandırılması halinde, Birliğinin GSYİH’sinin yürütmektedir. Bu nedenle, Avrupa Birliği’nin
yüzde 2 oranında artması ve iki milyondan fazla iş üçüncü ülkelerle akdettiği serbest ticaret anlaşmalarına paralel olarak Türkiye’nin de söz konusu ülkeimkânlarını yaratması beklenmektedir.
lerle eş müzakereler yürütmesi ve kendi ticari
Bu tabloda Türkiye’nin yeri nerededir?
Bazı AB Üye Devletleri’nde mali sorunlar ve çıkarlarını da koruyacak anlaşmalar akdetmesi önem
bütçe açıklarının ortaya çıkmasıyla Avrupa Bir- taşımaktadır. Avrupa Birliği’nin üçüncü ülkelerle
liği’nde finansal imkânların gerilemesi ve iç talebin imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları, Birlik ve Türdaralması sonucunda, Türkiye ve Avrupa Birliği kiye’nin oluşturduğu Gümrük alanını kapsarken,
Türkiye’nin halen AB üyesi olmaması nedeniyle, tiarasındaki ticari ilişkiler olumsuz yönde etkilenmiştir. Özellikle Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne olan ih- cari müzakerelerin yürütüldüğü süreçte yer almaracatının da azaldığı gözlenilmektedir. Avrupa ması, Türkiye’nin ticari menfaatlerinin dikkate
Birliği’nde gelen ithalat payı 2007 yılında yüzde alınmaması sonucunu yaratmaktadır. Bu durum ise,
40,8 iken bu oran 2010 yılında yüzde 39,3’e düşm- Avrupa Birliği’nin serbest ticaret anlaşması imzalaüştür. Aynı zaman zarfında, Türkiye’nin Avrupa dığı üçüncü ülkelerin, anlaşma sonucu Avrupa BirBirliği’ne yönelik ihracatı ise yüzde 56,8 oranından liği ve Türkiye arasında mevcut Gümrük Birliği’nin
yüzde 46,3 oranına gerilemiştir. Ancak her ne kadar, alanına yanı Türkiye pazarına gümrüksüz erişebilme
Avrupa Birliği’nin içinde bulunduğu ekonomik sı- imkânını yaratmaktadır. Ayrıca Serbest Ticaret Ankıntı sonucunda Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan laşması yapılan üçüncü ülkelerce Avrupa Birliği’ne
ticareti etkilenmiş olsa da, Birlik, Türkiye’nin en verilen tarife ve tarife dışı engellerdeki tavizler, AB
önemli ticaret ortağı konumunda olmaya devam etmekTablo 2: Avrupa Birliği’nin üçüncü ülkeler ile ticari ilişkileri (2011)
tedir.
Avrupa Birliği’ndeki taleİhracat
İthalat
bin azalması durumu, TürkiAB’nin ihracatında
AB’nin
ye’yi yeni alternatif pazarlar
Milyar Avro
ülkenin payı
Milyar Avro
ithalatında
aramaya yöneltmiştir. Nitekim
(% olarak)
ülkenin payı
2008 yılından beri, Türkiye,
(% olarak)
Orta Doğu, bazı Bağımsız
ABD
260,6
17
184,1
10,9
Devletler Topluluğu ülkeleri
Çin
136,2
8,9
292
17,3
ve Asya’da gelişmekte olan ülRusya
108,4
7,1
198,2
11,8
keler ile ticari ilişkilerini daha
Japonya
49
3,2
67,4
4,0
da geliştirmeye önem vermişKanada
29,6
1,9
22,9
1,4
tir. Ancak, Türkiye’nin bu
Güney Kore
32,4
2,1
36,1
2,1
üçüncü ülkelerle dış ticaret
Hindistan
40,4
2,6
39,3
2,3
ilişkilerini geliştirmesinin bir
ASEAN ülkeleri 68,5
4,5
93,2
5,5
diğer önemli nedeni de, TürOrta Amerika
28,2
1,8
24,6
1,5
kiye ve Avrupa Birliği arasınMercosur
45,8
3
51
3
daki
Gümrük
Birliğini
Türkiye
72,6
4,7
47,6
2,8
Kaynak: Eurostat
50
Kasım 2012
üyesi olmaması nedeniyle, Türkiye için geçerli olmamaktadır ve bu ülkeler, Türkiye’den olan ithalatlarına yüksek tarifeler uygulamaya devam
edebilmektedirler. Sonuç olarak, tek tarafın yararına
işleyen bir mekanizma ortaya çıkmaktadır. Bu
durum, söz konusu üçüncü ülkelerin, Türkiye ile ayrı
birer serbest ticaret anlaşması imzalamalarında ticari
çıkar görmelerini zorlaştırmaktadır. Bu alanda örneğin Meksika ve Cezayir, Avrupa Birliği ile serbest ticaret anlaşmasında bulunurlarken, söz konusu
ülkeler Türkiye ile serbest ticaret anlaşması imzalamaya halen yanaşmamaktadırlar.
Aleyhte durumların önlenebilmesi için, Avrupa
Birliği’nin gerçekleştirmek istediği bölgesel ve ikili
ticari anlaşmalarda Türkiye’nin de karar mekanizmasında ve sürecinde yer alarak ortak bir pozisyon oluşturulması gerekmektedir. Özellikle Avrupa Birliği’nin
son dönemlerde üçüncü ülkelerle yoğun ticari müzakereler yürüttüğü göz önünde bulundurulduğunda, bu
husus önemini giderek artırmaktadır.
Tablo 3: Üçüncü ülkelerin Avrupa Birliği ile ticari ilişkileri (2010)
İhracat
Milyar Avro
ABD
181,7
Çin
235,7
Rusya
138,6
Japonya
65,7
Kanada
25,1
Güney Kore
40,6
Hindistan
31,3
ASEAN ülkeleri 87,3
Orta Amerika
13,5
Mercosur
42,7
Türkiye
39,8
Kaynak: Eurostat
İthalat
Toplam ihracatta
AB’nin payı
(% olarak)
Milyar Avro
Toplam ithalata
AB’nin payı
(% olarak)
19,2
20,1
49,4
12,1
8,6
11,9
18,8
11,4
5,4
20,1
46,3
247
127,5
70,4
50,2
38,6
29,3
32,1
68,2
29,3
41,4
54,6
16,9
13,2
43,1
9,9
12,0
9,4
12,2
9,9
10,2
19,9
39,3
51
Kasım 2012
Eur
newsport
Devletlerin gözetim hizmetleri vermesi ile ilgili değerlendirmede bulunan SGS Supervise
Gözetme Etüd Kontrol Servisleri AŞ Gn Müd Hakan Sebükcebe:
Bizim verdiğimiz hizmetin temel
ilkelerinden biri tarafsızlıktır
933’ten beri Türkiye’de “Daha Kaliteli
Türk Ürünleri!’ için çaba gösterenlerin yanında yer alan SGS Supervise
Gözetme Etüd Kontrol Servisleri AŞ
kalite gözetimi, belgelendirilmesi ve
eğitimi konularındaki uluslararası deneyim ve birikimlerini Türk Sanayici ve Girişimcileri ile paylaşmaya devam ediyor.
2023 hedeflerinin çokça değerlendirildiği bir dönemde sektörün bugünü ve geleceği ile ilgili görüşlerini aldığımız SGS Supervise Gözetme Etüd
Kontrol Servisleri AŞ Gn Müd Hakan Sebükcebe,
sorularımızı yanıtladı.
SGS ve sektörünüz ile ilgili genel bir değerlendirme alabilir miyiz?
SGS, 1878’de Fransa’da kuruldu, daha sonraki
yıllarda genel merkezi Cenevre’ye nakledildi. Türkiye’de ise 1933’te faaliyetlerine başladı. Ben
1994’te SGS Türkiye’de Genel Müdür olarak göreve
başladım. O yıllarda yaklaşık 17 tane gözetim firması vardı. Bugün ise 130 civarında firma var. Bu
sayı, Türkiye’nin dış ticaretindeki gelişmelerle büyüyen bir sayıdır. 130 firmanın 10-12 tanesi bizim
gibi uluslararası şirketlerdir.
Uluslararası denetim firması statüsünde olabilmek için Ekonomi Bakanlığı’ndan yetkilendirilmek
gerekiyor. Bunun için belirlenmiş bazı kriterler vardır. Bu kriterlere uygunluğa göre yetkilendirme yapılır. Eğer bir firma yanlış bir işlem yapmışsa
incelemeye tabi tutulur. Şayet uygunsuzluk tespit
edilirse faaliyetten men cezası verilebilir. Bu firmaların Türkiye’deki denetimi
Ekonomi Bakanlığı’na bağlı.
1
52
Kasım 2012
Ama sonraları Türk Akreditasyon Kurumu (Türkak)
kuruldu. Bir takım denetim firmaları da Türkak’tan
akredite olmaya başladılar. Çünkü Avrupa’daki
genel trend bu tür kuruluşların milli akreditasyon kurulu tarafından akredite olmaları ve onlar tarafından
denetlenmeleridir.
Bu resmi bir gereklilik mi?
Akreditasyon mecburi değildir. Ama bu prestij
sağlayan bir durumdur. Sonuç olarak belirli bir uluslararası standarda göre denetleniyorsunuz. Genelde
piyasada akreditasyon sahibiyseniz size daha ciddi
bir gözle bakıyor. Herkes akredite firma ile çalışmak
istiyor.
Yaptığınız işin güvene dayalı bir iş olduğu söylenebilir mi?
Gözetim hizmeti güvene dayalıdır. Türkiye’de
ihracat yapan firmalar alıcıya bir ürün yollayacakları zaman, alıcının bir takım kalite beklentileri oluyor. Örneğin kanserojen içerik barındırmaması,
belirli kimyasal ve fiziksel özelliklere sahip olması
vs. Bu şartları incelemek için de bir gözetim firması
ile anlaşıyorlar. Uluslararası ticarette genelde akredite şartı oluyor. SGS’nin verdiği uygunluk raporu
ve gerekli belgelerle birlikte para el değiştiriyor.
Yani dünyanın diğer ucundaki alıcı Türkiye’den aldığı ürünün beklentilerine uygun olduğunu görmüş
oluyor ve gözetim firmaları uluslararası ticareti hızlandıracak bir hizmet veriyor. Sorunlar yaşanırsa
güven gider. SGS’nin de 130 yıldır var olması, güveni sarsmayacak şekilde, kaliteli ve uygun hizmet
vermesinden kaynaklanıyor. SGS’nin bugünkü yapısında bünyesinde 70 bin kişi çalışıyor, 160 ülkede faaliyeti var,
binlerce ofisi var ve bu ancak güven sağlamakla
mümkün olabilir. Çünkü biz fiziki bir ürün üretmiyoruz. Tamamen hizmet üretiyoruz ve bu da güvene
dayalı bir hizmet.
Türkiye’de hizmetin ucuz olduğu yönünde bir
kanaat var. Bu durumun sizin yaptığınız çalışmalara
etkisi var mı?
Yapı olarak Türk insanı hizmete para vermeyi
pek sevmez. Türk insanı fiziki olarak görebildiği,
dokunabildiği ürüne para vermeyi sever. Eskiden sigorta sektörü de zorlanırdı. Biz daha ziyade ihracat
ağırlıklı çalışıyoruz. Yani ithalatta gözetim talep
edilmesi, o ülkede SGS bizim adımıza denetim yapabilir mi diyen insan sayısı daha az. Mesela
Çin’den bir ürün alınacağı zaman SGS Çin bizim
oradan alacağımız ürünü kontrol etsin, beklentilerimize uygun mu denetlesin diyen firma sayısı daha
az.
Bilinçli tüketiciden dolayı AB üyesi ülkeler denetime daha fazla değer veriyorlar. Biz bunu beceremediğimiz için satıcı da istediği ürünü getirip
piyasaya sunuyor. Sonra da Çin’den gelen ürünler
kanserojen diye haberler çıkıyor.
Biz hizmet almaya alışkın bir millet değiliz ama
ben uzun yıllardır SGS’deyim. Gözlemlediğim kadarıyla insanlar eskisine göre daha iyi durumdalar.
Bu bir süreçtir. İnsanlar geçmişte böyle bir hizmetin
varlığından haberdar değildi. Gözetim dendiğinde
güvenlik işi yapıyoruz zannediyorlardı. Aslında gözetim bir nevi kalite kontrolü ve ticarette kalite hakemliğidir.
AB süreci ile birlikte yaptığınız çalışmaların sınırları genişledi diyebilir miyiz?
Gözetim, muayene, denetim çok geniş kavramlar. Eskiden gözetim dendiği zaman gözetim firmaları dış ticaretle ilgili ürünlerin kalite kontrolünü
yapıyorlardı. Ama AB süreci ile birlikte çok yeni
kavramlar gelmeye başladı. Artık İSO 9001 gibi kalite sistemlerinden bahsediyoruz ve bunlar günlük
hayatın bir parçası haline geldi. İSO 9001 ve benzeri
belgeleri Türkiye’de1993 yılında sunmaya başladık. İnsanlarla o zaman görüştüğümüzde Türkiye’nin bu hale gelmesi için yarım asır
geçmesi gerekir deniyordu ama o kadar
beklememiz gerekmedi, kısa sürede
adapte olduk. Bu tür sistemler ve
belgelendirilme günlük hayatın
bir parçası haline geldi. Bizim
gibi kuruluşlara AB sürecinde çok daha değişik
alanlarda faaliyet im-
kanları çıktı. Eskiden sadece dış ticarette ürünün
kontrolünü yaparken artık daha geniş kapsamlı sistem belgelendirmeleri, CE markalaması, vs. gibi
ürün sertifikası konularına da girmeye başladık.
Biz ülke olarak yeni standartları uygulama hususunda gerekli çabayı gösteriyor muyuz?
Bahsettiğimiz standartların bir külfeti ve maliyeti var. Dolayısıyla kişiler başlangıçta bunları bir
engel olarak gördüler. Ama daha uzun vadeli baktığınızda bunlar o ürünün kalitesinin bir güvencesi.
Yani Türk ürünlerine olan güven ve talep arttı diyebilirim. Hiçbir sistemin var olmadığı bir ülkeden
ürün alırken beklentinize uygunluğu gibi konularda
çok düşünürsünüz. Ama o ülkedeki ürünler kabul
görmüş uluslararası normlara göre denetlenmişse,
testlerden geçmişse ve bunlar da muteber uluslararası kuruluşlar tarafından belgelendirilmişse, o
zaman gözünüz kapalı o ürünlere ilgi gösterebilirsiniz.
Artık dünyada ticaret çok süratlendi. Artık insanların uçağa atlayıp ürünleri görüp karar vermeleri artık gerekmiyor. Bizim ve benzeri kuruluşların
sayesinde bunlar çok süratlendi.
Hala bunu uygulamayan ülkeler var. Kromla ilgili çalışmalar yaparken bu duruma tanık olduk.
Birçok ülkede bizim gibi gözetim firmaları var.
Kimi ülkelerde bu kuruluşlar devlet kuruluşları şeklinde de olabiliyor.
Krom ihracatlarında gözetim
firmaları laboratuar analizleri yapıp
rapor veri-
53
Kasım 2012
Eur
newsport
yor. Çin’e giden ürünlerde bazen Türkiye’de verilen
raporlar Çinlilerin verdikleri raporlar arasında farklılıklar olabiliyor.
Yaptığınız işte bağımsız ve tarafsız olmak önemli
bir şey. Çin’in kendi devlet kuruluşunun sizin yaptığınız işi yapıyor olması güvenilir bir durum mu?
Gözetimde bazı işlemler çok zor olabiliyor.
Sonuç olarak aldığınız numunenin analizi söz konusu. Siz ne kadar analizi doğru da yapsanız numunenin alınış şeklinin bile bir know how’ı var.
Binlerce tonluk bir yığından aldığınız numunenin yığının temsili numunesi olabilmesi gerekir. İşin tüm
marifeti de burada. Krom, numune alınması zor bir
üründür ve usulüne uygun alınmadıysa istediğiniz
kadar düzgün laboratuarınız olsun yanlış sonuca ulaşırsınız. Dolayısıyla Türkiye’de ve Çin’de numune
alınıp analiz yapılmış ama aynı şartlarda ve aynı yığından mı numune alındı diye bakmak lazım.
Devlet kuruluşları sizin yaptığınız işi yapmalı
mı?
Bizim verdiğimiz hizmetin temel ilkelerinden
biri tarafsızlıktır. Hiçbir şekilde çıkar çatışmasına
girmemek gerekir. Bu sebepten SGS ve bütün kuruluşları sadece gözetim ve bununla ilgili hizmetleri
verirler. Bir ticaret ya da mal alım satımı yapan bir
SGS kuruluşu göremezsiniz. Diyelim ki ben bir iş
adamıyım ve dış ticaretle uğraşıyorum. Bir de gözetim firması kurup kendi ürettiğim ürünün gözetimini
yapmak istesem çıkar çatışması olur. Bunun oluşmaması lazım. Aynı şekilde de bunun devlet kuruluşu ya da özel sektör olması değil çıkar çatışması
olup olmadığı önemlidir.
Şu anda en aktif olduğunuz alan neresi?
Her sektöre hizmet vermek için çeşitli departmanlarımız var. Mesela maden metalürji, petrol, gaz
kimyasallar, tüketici ürünleri, endüstriyel, zirai ürünler, belgelendirme ve GIS departmanlarımız var. Bu
yedi departmanla hemen hemen tüm sektörlere hizmet veriyoruz. Ağırlıklı olarak son yıllarda tekstil ve
gıda ağırlıklı çalışan tüketici ürünleri departmanımız
ön planda. Özellikle yurtdışına yapılan tekstil ürünlerinin kontrolünü yapıyoruz. Güneşli’de 6000 m lik
oldukça sofistike bir laboratuarımız var. Orada belli
direktiflere ve uluslararası standartlara göre testleri
yapıyoruz.
Türkiye’de de son dönemde gıda ürünlerine yönelik araştırmalar yapılmaya başlandı.
İnsanlar bilinçleniyor. Tüketici ürün alırken sağlığa zararlı mı diye sorguluyor. Bu da AB sürecinde
daha çok arttı. Bunun da bir maliyeti var. Başlangıçta maliyetlerden dolayı bu duruma kötü yaklaşıldı
54
Kasım 2012
ama sonuç olarak herkesin kaliteli ve sağlıkla yaşantısı söz konusu.
Bizim Türkiye’deki büyümemize baktığınız
zaman özellikle dış ticaret hacmi ile paralel geliştiğini görürüz. Türkiye’nin dış ticaretle münasebeti
arttıkça bizim gibi firmaların işi de artıyor. Özellikle
batılı ülkelerde uygunluk belgeleri isteniyor ve buna
paralel olarak işlerimizde artış var.
Irak pazarı son dönemde en dinamik pazarlardan
biri olduğu ifade ediliyor, pazar ile ilgili genel bir değerlendirme yapar mısınız?
Başlangıçta bir takım sıkıntılar yaşandı. Irak’ta
eski dönemde insanlar ülkeye hangi ürünler giriyor,
kalitesi ne diye bakmıyordu. Şimdi durum değişti.
Ülkeye giren ürünlerin uluslararası standartlara
uygun ve insan sağlığına elverişli olması isteniyor.
Dolayısıyla böyle bir program koydular. Tabiatıyla
ihracatçılar başta bundan rahatsız oldular, ilave külfet olarak gördüler, ama uzun vadede bu program
Türk ürünlerinin kalitesinin tescil edilmesine ve güvenin artmasına yönelik büyük fayda sağlayacaktır.
Sektörde gelişime paralel olarak sınırlarda zorlanıyor. Sektörün geleceği ile ilgili neler söylenebilir?
Türkiye’deki işler ne kadar sofistike hale gelirse
bu hizmetler de buna paralel olarak artacaktır. Eskiden SGS Türkiye olarak tek laboratuarımız bile yokken şimdi birçok laboratuarımız var. Bu sayılar
artacaktır. Uluslararası gözetim firmaları artık tamamen katma değeri yüksek, yatırım gerektiren hizmetlere yöneliyorlar. Artık ülkelerin mevzuatları da
bu yöne itiyor. Eskiden bugünkü kadar devlet talepkar değilken bir takım hizmetleri vermek anlamlı olmuyordu çünkü alıcı bulamıyordu. Artık devlet bu
konudaki yaptırımı arttırdıkça kişiler ve kuruluşlar
da bir takım normlara uymak zorunda kalıyor ve
bunların da denetlenmesi söz konusu oluyor. Bu da
bize yeni iş imkanları sağlıyor.
Devletlere belge verilebilir mi?
O devletin kurumlarına verilebilir.
Kişilere belge verilebilir mi?
Ütopik olarak bu bazı ortamlarda konuşuldu ama
bunu kafamda canlandırmak çok zor. Mesela, İnsanlar etik konusunda belgelendirilebilir mi diye düşünebiliriz. Ama bunu nasıl değerlendirebileceğiz
bilemiyorum. İleride insan beynini okuyabilecek sistem geliştirilirse belki belge verilebilir. Yıllar önce
imkansız dediğimiz bazı şeylerin bugün olabildiğini
görebiliyoruz. Gelecekte bu konuda da bir şeyler gerçekleşebilir.I
Eur
newsport
Porland A.Ş Yönetim Kurulu Üyesi İmge Pamukçu:
Üretimden gelen gücümüzle
perakende alanında yatırımlarımızı
arttırıyoruz
orselen üretimi yapan 250 yıllık firmaların dahi ekonomik
kriz nedeni ile battığı bir ortamda bu alanda üretim yapan
Türkiye bir adım öne çıkmaya başladı. Krizi fırsata çeviren firmalarımız almış olduğu yatırım kararlarıyla da ülke
istihdamına önemli katkılar sağlamaktadır. Sektörün ilklerini gerçekleştiren Porland, üretim alanında yapmış olduğu yatırımları perakende alanında destekleyerek, markasını ön plana
çıkarmayı başardı. Sektörde yaşanan canlılığın, eşit rekabet koşullarının sağlanmasıyla, artarak devam edeceğine dikkat çeken Porland Yönetim Kurulu Üyesi
İmge Pamukçu, kuruldukları ilk günden bugüne
kendi mecralarında ilkleri gerçekleştirdiklerini belirtiyor.
Kriz olmasına rağmen sektörde önemli bir hareketlilik gözlemleniyor. Bu hareketliliğin nedenlerini bizimle paylaşır mısınız?
Global kriz, özellikle Avrupa’da emek yoğun
çalışan birçok sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de fabrika kapattırdı. Sonrasında ise
bütün talep Türkiye ve Uzakdoğu’ya kaydı. Dolayısıyla bir talep patlaması ile karşı karşıya kaldık.
Biz talebin artışı ile ilgili öngörülerimiz neticesinde zaten hazırlıklarımızı yapmaya başlamıştık.
Bu yıl itibari ile de yatırımlarımızı tamamladık.
P
56
Kasım 2012
Porland olarak bu ortamda ihracat ile ilgili
önemli çalışmalar yaptığınızı gördük. Konu ile ilgili
neler söylemek istersiniz?
Porland olarak şuan yıllık %65 oranında ihracat
yapıyoruz, büyüyen güçlü bir dış pazarımız var. Bu
noktada her yıl hedeflediğimiz yeni pazarlara adım
atıyoruz. Avrupa ve Asya’dan sonra ABD pazarına
yönelmeye başladık. Tahmin edersiniz ki ABD gibi
serbest piyasa ekonomisinin hakim olduğu büyük bir
pazarda yer almak kolay değil. Gerekli tecrübeyi
edinebilmemiz için biraz zamana ihtiyacımız var.
Bunun haricinde Afrika, Ortadoğu ve Avrupa’da
daha etkin olabilmek için çalışmalarımıza devam
ediyoruz.
Son olarak Porland Fabrika mağazaları ile ilgili
duyuruda bulundunuz. Perakende alanında yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Yeni fabrikamızla birlikte yıllık üretimimizi yaklaşık 70 milyon adete çıkarıyoruz. Üretimden gelen
gücümüzle perakende alanında yatırımlarımızı artırıyoruz. Porland Studio mağazalarımıza ek olarak
son iki yılda geliştirip uygulamaya koyduğumuz
“Porland Fabrika” mağazalarımızla oldukça geniş
m ’lerde ev ve gastronomi kesimi müşterilerimizle
buluşuyoruz. İlk Porland Fabrika konseptli mağazamızı Perla Vista AVM’de 1300 m alanda açtık, tüketicilerimizin kısa sürede benimsediği ve büyük ilgi
gösterdiği aynı konseptte diğer bir mağazamızı 1543
m alanda Ankara Forum AVM’de ve sonuncusunu
yakın zamanda Samsun Lovelet AVM’de 1600 m
alanda açtık. Perakende de kısa vadede hedefimiz;
Porland Fabrika konseptli mağazalarımızın sayısını
arttırmaktır.
Stüdyo ve Porland Fabrika konseptteki mağazalarınız arasında en büyük fark nedir?
Üretim yaparken porselenin kullanım yeri büyük
önem arz ediyor. Ev kesimi ile profesyonel kullanıcılar yani gastronomi kesimi ihtiyaçları farklıdır. Kalite olarak tamamen Porland kalite güvencesinde
üretiliyorlar ama kullanım amaçları farklı dolayısıyla
özellikleri itibariyle birbirinden ayrılıyorlar. Stüdyo
mağazalarımızda ev kullanımına yönelik ürünler sunuyoruz. Porland Fabrika mağazalarımızda hem ev
hem de gastronomi kesimi müşterilerimize yönelik
sınırsız seçenekte ürünün teşhiri ve satışı gerçekleş-
tirmekteyiz.
Siz Çin’den ürün getiriyor musunuz?
Biz Çin’den ya da başka bir ülkeden ürün getirip
satmıyoruz. Çünkü biz üretici firmayız. Dolayısıyla
üretici firma olmanın avantajını kullanarak, talebe
ve değişen trendlere göre zaten üretim yapabilecek
kapasiteye sahibiz. Bilecik’te 300 bin m alandaki
tesislerimizde yıllık üretimimizi, yurtiçi pazarımızın
yanı sıra her geçen yıl artan yurtdışı pazarımıza sunuyoruz. Şuan hemen hemen tüm dünyaya üretim
yapabilme gücüne sahip iken, başka bir mecrada üretim yaptırmak Porland olarak tercih edeceğimiz bir
uygulama değildir. Konuşmamın başında söylediğim gibi biz üretici firmayız, ithalatçı değil.
Farkınızı ortaya koymanız açısında tasarım konusu sizin açınızdan önemli olmalı.
Haklısınız tasarım konusunda yapmış olduğumuz yatırımlar farkımızı ortaya koyuyor. Her biri
konusunda uzman büyük bir koleksiyon ekibimiz
var. Firma bünyemizde görev yapan önemli tasarımcılar ile çalışıyoruz. Zaman zaman yurtdışından
tasarımcılarla özel çalışmalar gerçekleştiriyoruz.
Mağazacılık zor bir iş ve bu alana yatırım yapanlar çoğu kez aradığını bulamayabiliyorlar. Bu konuda bir çekinceniz var mı?
Mağazacılıkta belli bir standarda sahibiz. Lokasyon seçiminde tüketici profilimizin olduğu bölgelerde yapılanıyoruz. Her AVM’de ya da her köşe
başında yer almak gibi bir planımız hiç olmadı. Operasyonel anlamda oldukça rahat ve hızlı bir şekilde
organize olabiliyoruz. Çünkü her zaman bir program
dahilinde hareket ediyoruz. Bu şekilde organize olabilmek, üretimden satış sonrası desteğe kadar müşterilerimizin memnuniyetine yansıyor. Çünkü
önemli olan bir ürünü satabilme beceresi değildir,
satın aldığı o üründen memnun kalan, hayatına değer
katabildiğiniz müşterilerinizin, sorunsuz ve kaliteli
57
Kasım 2012
Eur
newsport
bir alışveriş yapabileceklerine ikna olup, mağazanızı
tekrar tekrar ziyaret etmesidir. İşte o zaman karşılıklı bir kazançtan söz edebiliriz. Sürekli olarak teknolojik altyapımızı yeniliyoruz. Mağazalarımız ve
bilgi işlem sistemlerimiz arasında kurulan ağ sayesinde anında müdahale ve güncellemeler yapıyoruz.
Merkezi kontrol sistemimiz mevcut, düzenli olarak
işleyen bir denetim mekanizmamız var. Müşterilerimizin her türlü şikayet ve istekleri anında değerlendiriliyor.
Yurtdışında da mağaza açma planlarınız var.
Biraz bu planlardan bahsedebilir miyiz?
Ortaya çıkardığımız Porland Fabrika konsepti
alışılmışın dışında ve tüketicilerin yüksek oranda ilgi
gösterdiği avantajlı bir yapı. Dolayısıyla bu konseptin yurtdışında da başarılı olacağını düşünüyoruz. Bu
çerçevede de yurtdışında en başarılı olduğumuz ülkede mağazamızı açmayı planlıyoruz. %7’lik pazar
payına ulaştığımız İngiltere’nin de ilk yatırımımız
için uygun olduğunu düşünerek, orada çalışmalarımıza başladık. Ancak 1500 m bir mağazanın olabileceği uygun bir lokasyonu bulmak oldukça güç.
Araştırmalarımız devam ediyor. 2014’te bu konunun
netleşeceğini düşünüyoruz. Yurtdışında yapılan yatırımların güçlüklerini bildiğimiz için planlı programlı hareket ediyoruz.
IKEA ile çalışıyorsunuz. Mağazacılığa verdiğiniz önem çerçevesinde bu çalışma tekrar gözden geçirilebilir mi?
Bizim üretim bandımızda iki alanın farklı yerleri
var. O nedenle IKEA’ya yaptığımız üretimin mağazacılık alanındaki faaliyetlerimizi etkileyeceğini düşünmüyorum.
Porland’ın sadece sizin mağazalarınızda olmasını istemek size fayda sağlamaz mı? Netice itibari
ile IKEA ve benzeri kuruluşlar ucuza alım yapan kuruluşlardır.
58
Kasım 2012
Biz IKEA ile 15 yıldır çalışıyoruz ve iyi bir iş
birlikteliğimiz var. Dolayısıyla ilişkimizin bu doğrultuda uzun süre devam edeceğini düşünüyorum.
Halka arz gündemde, dilerseniz biraz da halka
arz ile ilgili konuya değinelim.
Biz halka arzı gelir elde etmek için istemiyoruz.
Halka arz bizim için kendimizi daha disipline edebileceğimiz ve kurumsal yapımızı daha güçlendirebileceğimiz bir alandır. Tüm bunları hayata
geçirebilmek için uygun zamanı bekliyoruz. Uygun
zamanın da bugün itibari ile 2014 olduğu kanaatindeyiz.I
Elite World Otelleri
ve Turizm
T
ürkiye’nin son dönemde yükselen grafiği turizm sektörünü de beraberinde
hareketlendiriyor. Bu hareketliliği baz
alan yatırımcı ise yeni otel yatırımlarına
yöneliyor. Bu çerçevede yatırımlarına
devam eden Elite Turizm, son olarak Van’da açtığı
otel ile adından söz ettirmeyi başardı. Önümüzdeki
dönemde de yatırımlara devam etmeyi planlayan grubun Yönetim Kurulu Üyesi Emel Elik ve Genel Müdürü Ünsal Şınık ile sektör üzerine konuştuk.
2008 yılı şehir otelciliğinin yeni yeni gelişmeye
başladığı bir yıldı. Sonrasında birçok otel yapıldı. Şu
anda bu anlamda en yüksek seviyelerde olduğumuzu
söyleyebiliriz miyiz?
Ünsal Şınık: Şehir otelciliği asıl 2002 yıllarında
yani Elite World Prestige’in kurulduğu yıllarda yeni
yeni başlamıştı. Çok basite indirgeyerek söyleyeyim.
Bu artış iki nedenden dolayı oldu. Birincisi 2005
60
Kasım 2012
yıllarına kadar İstanbul’a gelen ziyaretçi sayısı 3,54 milyon gibi çok düşük bir rakamdı. Bir Paris’in
16–17 milyon olduğu, hatta yerli turistle 40–50 milyonu bulduğu dönemde, bu şehir 3,5- 4 milyondu.
Bunun üzerine 2000 yılından sonra bir de politik ve
siyasi etkenler eklendi. Otelcilik her türlü hareketten etkilenir. 1985’de Özal ile başlayan dönemden
itibaren 1985–1995–2005’i içeren 20 yıllık zaman
diliminde Türkiye kademeli olarak birçok anlamda
dışarıya açıldı. Türkiye’deki gelişimi ben buna bağlıyorum. Bu dönemden sonra hatta kim ne derse
desin Tayip Erdoğan hükümetiyle birlikte hızlanan
bir dönemde Türkiye daha çok dışarıya açılmaya
başladı. Türkiye’nin dışarı açılmasıyla birlikte ulaşabildiğimiz ticaret noktaları da arttı. İkincisi de
bugün özellikle orta sınıf olmak üzere Türkiye’nin
geliri ve refah seviyesi arttı. İnsanların refah seviyesi arttıkça beraberinde dışarıya açılma ve dışarıya
bakış da artmaya devam etti. Biliyorsunuz bir ülkeden dışarıya ne kadar çok turist giderse, o ülkeye de
o kadar çok turist gelir. Bu garip ama bağlantılı bir
durumdur. Bunların devamında Afrika ülkeleriyle ticaretimiz, Arap ülkeleri ile yakınlığımız arttı. Gelişebildiği kadar sanayi gelişti. Kısacası kanatlarımız
gelişti ve vizyonumuz genişledi.
Özal dönemi sonrası 10 yıllık süreç kayıp olarak
ifade edilir.
Ünsal Şınık: Ama Turgut Özal o ateşi yakmıştı
zaten zamanında. Hiçbir zaman sönmedi o ateş. Tüm
bunlarla birlikte Türkiye’nin ufku açıldı. Tabi daha
alınması gereken çok yol var. Türkiye’nin ufku açılmasıyla birlikte sunduklarımızı daha iyi, daha formatlı sunmaya başladık. Ürünlerden bir tanesi
İstanbul’da. Konumuz, şehir otelciliğinin gerçekleştirildiği Türkiye’de hemen hemen tek şehir olan İstanbul’a döndü. Dolayısıyla eskiden 4 milyon olan
ziyaretçi sayısı bugün 8 milyonu buldu. Önümüzdeki 5–6 sene içinde bir 8 milyonluk yolumuz daha
var. Fakat geçmişte Türkiye’de planlama ve yön
göstericilik olmadığından ve master plan doğru dürüst çalışmadığı, hatta olmadığı için ardı ardına oteller yapıldı. Ben bir otel yaptım, otelim doldu, belli
bir karlılık elde ettim, ondan sonra arkadaşım gördü,
o da derhal otel yapma çabasına girişti. İstanbul’da
yapılan otel sayısıyla ilgili arz talep dengelerinin, pazarlama kitaplarının yazdığı hiç bir şey yok. Sadece
talebe cevap vermek için yapılıyor. Allahtan arz artışı buna paralel gelişiyor.
Son cümlenizin devamı olarak eğer böyle olmasaydı plansız olmamızın cezasını çeker miydik?
Ünsal Şınık: Kesinlikle. Plansız olmamızın cezasını çekerdik. Bundan 25 yıl önce Singapur aynı
plansızlığı yaptı. Bir sene içinde birden bire 100 otel
hizmete açıldı. Doluluk oranları %20’ye düştü.
Ondan sonra hükümet biz ne yapıyoruz dedi. Otelcilerle maddi olarak anlaştılar ve şehirdeki 100 otelin 50’si 3 yıllığına kapatıldı. Ondan sonra
Singapur’u dünyaya tanıtmak için bir plan ve proje
hazırladılar. İlk önce shoppingle başladılar. Adım
adım ilerleyerek 7 yıl sonra hepsi tekrar aynı düzene
gelebildi.
Sadece arz talep dengesiyle ilgili bir sorun yaşanmıyor diğer tarafta trafik ve altyapı gibi sorunlar
da mevcut. İlerideki 16 milyon hedefini düşünerek
hareket etmemiz daha doğru bir yaklaşım olmaz mı?
Emel Elik: Dediğiniz çok doğru, hedefimiz zaten
o yönde. Arzın artması, otellerin yapılması, gelen turist sayısının artması istenen bir durum fakat altyapı
anlamında ne kadar hazırız önce ona bakmamız
lazım. Altyapıda halen esiklikler var.
Bahsettiğimiz hususa ek olarak Taksim’in yayalaştırılmasını da konuşabilir miyiz? Sizce bu proje
turizm açısından iyi olur mu?
Emel Elik: Bence o konuda geç bile kalındı. Bu
projenin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğine
inanıyorum. Mesela bizim bulunduğumuz Talimhane bölgesinde araç trafiği konusunda belli bir saat
uygulamasının olması ve bunun da sıkı takibinin yapılması bizim için gayet iyi oldu. Bununla birlikte
oteller dışarıya doğru restoranlarını açmaya, küçük
kafeler oluşturmaya başladılar. Biraz daha butik bir
görünüme kavuştu. Bu, kentsel dönüşüm projesinin
manipüle edilmiş kısmıydı ve ada bölgesinde hemen
gerçekleştirildi. Bu anlamda çok iyi olduğunu söyleyebilirim. Çünkü önceden buralar çok kötü durumdaydı.
Ünsal Şınık: Kesinlikle turizm açısından iyi olacaktır. Bu şehirdeki kadar az yayalara açık alan dünyanın hiçbir şehrinde yok.
Bir dönem Talimhane bölgesinin turizm bölgesi
ilan edilmesine yönelik bir mevzu gündemdeydi. O
konuda henüz bir adım atıldı mı?
Emel Elik: O konudaki çalışmalar halen devem
ediyor fakat henüz sonuçlanmadı.
Ünsal Şınık: Şu anda o proje dışında Tarlabaşı
projesi devam ediyor. Bu şehir için esas mühim olan,
tarihi yarımadanın kentsel dönüşümü başladı. Fakat
biz işe Türk gibi başlıyoruz ancak devamını o şekilde getiremiyoruz. İnşallah tarihi yarımada kentsel dönüşüm projesi, yayalaştırma projesi ve
Tarlabaşı projesi gibi İstanbul için çok önemli olan
bu projeler gerçekleşir.
Bu tip durumların yaşanmaması için malzeme
verilmemesi lazım. Mesela Haliç Metro Geçiş Projesi gündemde ve yapılmaması için eleştiriler yapılıyor.
Ünsal Şınık: Orayı yapan mimar Hakan Kıran,
gayet iyi bir mimar ve köprüyle ilgili düzeltmeleri
yaptı zaten.
Taksim meydanının yayalaştırılması gerek ancak
trafik de düşünülmeli. Trafik alta alınarak melez bir
proje oluşturulabilir.
Emel Elik: Aynen öyle. Aslında en önemlisi baktığınız zaman İstanbul’da bir meydan kültürü yok.
Avrupa’nın çeşitli ülkelerine gittiğinizde, her şehrin
kendi içinde belli meydanları vardır. Ama şu anda
Taksim Meydanı diye baktığımız zaman o kadar
kötü bir silüet var ki meydanda durduğunuzda gözünüze çarpan o görüntü kirliliği, insan kalabalığı,
hengame hiçbir yerde göremeyeceğiniz bir manza-
61
Kasım 2012
Eur
newsport
radır. Oranın yayalaştırılması demek, etrafın da aynı
anda temizlenmesi, farklı bir hal alması demektir.
Bir başka mevzu da biz hep kongre turizminde
bir yerlere gitmeye çalıştık. Sütlüce’nin şu anda boş
olduğu ifade ediliyor. Acaba kongre turizminde umduğumuzu bulamadık mı?
Ünsal Şınık: Sadece kongre merkezi yaparak
kongre turizmini geliştiremezsiniz. Sütlüce’ye kaç
saatte gidebiliyorsunuz? Ulaşım çok önemlidir.
Emel Elik: Otellerin ve kongre merkezlerinin yapılması her şeyin İstanbul’a geleceği anlamına gelmiyor. Onunla birlikte diğer unsurların da aynı anda
devam etmesi gerekiyor. En önemli nokta pratik ulaşımdır.
Talimhane’nin bir turizm bölgesi haline getirilmesi daha iyi olmaz mıydı? Talimhane’de kaçak katlardan bahsediliyor. Bu durum da yatırımcıyı
rahatsız ediyor.
Ünsal Şınık: Belli bölgelerin turizm alanı olarak
ilan edilmesi gelişmenin önünü açacaktır.
Van’daki otel yatırımınızdan biraz bahseder misiniz?
Emel Elik: 3. otel yatırımımızı Van’da gerçekleştirdik. Bu yatırımımızın Van’da olmasının en
büyük sebebi Vanlı oluşumuz ve Van’da böyle bir
ihtiyacın olmasıdır. Oraya olan vefa borcumuzu bu
yatırımla gerçekleştirdik. 35 milyon dolarlık çok keyifli ve çok güzel bir yatırım oldu. Belki çok iddialı
olacak ama Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu anlamda
bir ilke imza attık. Van’da gerçekten böyle bir ihtiyaç vardı. Sonuçta bir yatırım yapmadan önce fizibiliteler doğrultusunda hareket edersiniz.
Otelimizin açılısını 1 Eylül’de gerçekleştirdik.
Açtığımız andan itibaren çok güzel birkaç organizasyona ev sahipliği yaptık. Aldığımız tepkilerden
oldukça memnunuz. Oteli yaptığımız dönemlerde
kafamızda bir takım sorular oluşmuştu. Çünkü ote-
62
Kasım 2012
limizin kapasitesi Van için çok yüksek. Van’ın deprem öncesi tüm otellerdeki toplam oda kapasite
450’ydi. Buna karşın bizim otelimiz 230 oda olarak
projelendirilmişti. O dönemde acaba bu kadar kapasiteye ihtiyaç var mı şeklinde ister istemez kafamız
da soru işaretleri vardı. Bununla ilgili, süreci yaşayıp
göreceğiz.
Bu konuda üst idarelerce destek görebiliyor musunuz?
Emel Elik: Kesinlikle. Baktığınız zaman zaten
hiç kimse münferit olarak çok fazla başarı elde edemez. Oradaki yerel yönetimin ve kalkınma ajansının
da size destek vermesi lazım. Proje ve yapım aşamasında onlardan yakinen destek gördük. Bu konudaki destekleri halen de devem etmektedir. Ünsal
Şınık: Van’ın mevcut valisi Münir Karaloğlu çok aydınlık bir insan ve bu açıdan Van çok şanslıdır.
Emel Elik: Münir Bey’den biz maksimum desteği görüyoruz. Birebir bütün organizasyonlarda,
özellikle de turizm anlamında Münir Bey çok çabalıyor.
Yeni projeleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Emel Elik: Şu anda mevcut 2 otelimiz İstanbul’da,
1 otelimizde Van’da bulunmaktadır. 2013 yılı Mayıs
ayı gibi Atatürk Havalimanı bölgesinde 4. otelimiz
hizmete girecektir. Orası da 5 yıldızlı olacaktır. Salon
kapasiteleri daha yüksek olacağından orası tamamen
kongreye yönelik bir otel olacak ve business misafirlere göre dizayn edilecektir. Oranın inşaatı devam
ederken Basın Express yolunda başka bir projemizin
daha yapımı başlayacaktır. 450 oda 1 kongre salonundan oluşan o projemiz aynı zamanda İstanbul’daki
en büyük projemiz olacaktır. O projemizle aynı anda
Maltepe’deki otelimizin yapımı da başlayacak. Bunların dışında bir de Marmaris’te bir otelimiz hizmete
girecek. Marmaris’i de bitirirsek önümüzdeki 5 yıl
içerisinde otel sayımız 7’ye çıkacaktır.I
Eur
newsport
Faktoringin adının “Alacak Yönetimi” olarak değiştirilmesi ile ilgili girişimleri
değerlendiren Hilmi Güvenal:
Faktoring büyüyecek, zorlaşacak,
oyuncu sayısı azalacak
ama itibarı artacak
rizin etkilerinin hissedilmeye
devam ettiği bir dönemde,
Türkiye’nin ayakta kalıyor olmasına
şaşıranların,
geçmiş
dönemde
yaşadığı
krizde
Türkiye’nin yaptıklarına bakması kafidir.
Bankaların battığı bu dönemde ülkenin aldığı
radikal kararlar bir döneme damgasını vurmuş
sanayicilerini, finans kuruluşlarını oyunun dışına
iterken, Türkiye’nin finans sektörünün daha sağlam
temellere oturmasının yolunu açmıştır. Bu yaşananlardan edinilen tecrübeler ise bugün daha sağlam
adımlarla yolumuzu çizmemizi sağlamıştır.
Dün ve bugün ile ilgili çizilen iki resim arasındaki yedi farkı bulun sorusunu sormak tarihe not
düşenler için oldukça rutin bir iştir, bu noktada bu
soruyu soracak kişiyi bulma problemi karşımıza
çıkar ki, bu noktada Hilmi Güvenal ismi önemli bir
isim olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sizce Türkiye 2008 krizini kolay atlatabildi mi?
Hasar gören insanlara tek tek bakacak olursak bu
krizi kolay atlatamayan bir sürü insan var. Bilhassa
o sırada yatırım yapmış olan insanlara bankalar iyi
davransa dahi piyasadaki diğer insanlar kendi alacaklarını alabilmek adına iyi davranmadılar. 2001
ile 2008’in en büyük problemi neydi? 2001’de
bankalar da sermayeleri itibariyle hazırlıksız
yakalanmışlardı. Zaten 20’ye yakın bankanın ser-
K
64
Kasım 2012
mayesinin çok yetersiz olduğunu sonradan
öğrendik.
2001’de bankaların hazırlıksız yakalandığını ifade ettiniz fakat bunların örnekleri
diğer sektörlerde geçmişte zaten yaşanmıştı.
2001’de bankalar hazırlıksızdı çünkü
Türkiye’nin ekonomisine baktığımızda 90’lı
yıllardaki yüksek büyüme hızı, yüksek enflasyon ve
koalisyonlarla birlikte 10 yılı aşkın bir süre yaşamak
tüm bunları topladığınız zaman bunun gerçekleşeceğinin zaten öngörülmesi gerekiyordu. Esasında biz
Asya krizinin hemen sonrasında yani 1999 yılında
büyük bir krize girmek üzereydik. Fakat deprem
sırasında Bill Clinton başkan olduğu için dünyadan
böyle bir destek gördük. Depremden 2 ay sonra, 99
yılının Kasım ayında ülke olarak en ciddi
büyümelerimizden birini yakaladık. Üstelik inşaat
yasağına rağmen bunu başardık. Çünkü Amerika
hep Türkiye’nin arkasındaydı. Clinton geldi bebeği
sevdi, tüm yatırımcılar da muslukları açtı. Türkiye
de o krizi finanse edebildi. Ama üç bacaklı
hükümette neyi finanse edebilirsiniz ki?
O dönemde Demirbank’ın durumunu Egebank
ile aynı kefeye koymak doğru olur mu?
Hayır, çünkü ayrı ayrı el konuldu. Egebank ile
birlikte 5 banka sonrasında da yine 5 banka daha bu
batış sürecini yaşadılar. Bankalara el konulmasını
ayrı ayrı kefelere koymalıyız. Çünkü birinde patron
suçludur diğerinde ise patronun suçu yoktur. Devlet
de zaten bunu böyle yapıyor. Yani o anlamda baktığınız zaman banka kaynaklarının patronun diğer
şirketlerine kullandırıldığı bankalarla, banka kaynaklarının patronun şirketlerine kullandırılmadığı
ama bankanın yine likiditesini yitirdiği durumları devlet ayrı kefelere koyuyor. Bu şekilde ayırdığımızda
hakim hissedarın bankasında hata yapması ve hakim
hissedarın bankadan kaynak aktarması iki ayrı durumudur. Ama dünyada hakim hissedarı olmayan
bankaların dahi battığını görüyoruz. Yani bankacılık
riskli bir iştir. Sermayenizle orantısız iş yaptığınız
zaman dünyanın neresinde olursanız olsun
batarsınız. Lehman Brothers bile 600 milyar dolar
bilançoyla battı. Bu durum aslında üzerinize ağaçlar
yıkılırken birinci yıkılan ağaçtan itibaren mi kaçmaya çalışırsınız yoksa birincisini tutmaya mı
çalışırsınız durumuna benziyor. Birincisinde
içgüdüsel olarak teoriyi uygularız. Doğrusu nedir?
Bırakalım batsınlar, batanın yerine birisi gelip
yenisini kurar. Liberal ekonomi böyle devam eder.
Eğer bu regülatörler depremi bilseydiler ne Demir-
bank’ın ne de Lehman Brothers’ın batmasına
müsaade ederlerdi. Lehman Brothers ve Demirbank’ta yapılan olay depremi görmeden öncüde
yapılan harekettir. Dünya’da da bunun olacağını
söyleyen kahinler vardı. Kısa vadeli fonlarla uzun
vadeli yatırımlar finanse ediliyor. Kısa vadeli fonlar
da kalıcı yani sürdürülebilir değiller. Fakat o zaman
da “o durumda memleket batar, dünya batar zaten”
denildi. Öyle de oluyor nitekim. 1994 ve 2001’de
Türkiye’de, 1997’de Asya’da, 2008’de de tüm
dünyada yaşandı. O zamanlarda da “Bütün Asya
batar” deniliyordu. Bütün Asya zaten battı.
İstanbul Yaklaşımı başarılı olabildi mi?
Türkiye’de son 10 senedir yaşayan insanların zor
anlayacağı bir dönemden bahsediyoruz. Çok yüksek
enflasyon ve faiz oranları bunun yanında da çok
yüksek popülizm vardı. En basit kararı bile üç kişi
bir araya gelip veriyordu. Dolayısıyla buradan
popülist olmayan, rasyonel bir kararın çıkması çok
zordu. İstanbul Yaklaşımı için Bankalar Birliği’nden ve diğer makamlardan insanlar bir araya
geldiler. Sistem böyle kurulmuş olunca dolayısıyla
65
Kasım 2012
Eur
newsport
bankaların razı olabildiği bir çözüm bulunması
gerekti. Fakat krizde hep beraber çöken endüstrileri
kurtarmak için gerekli olan yöntem bu değil, tüm
alacaklı gruplarının bir araya getirilmesiydi. Sadece
bankaların değil. Fakat İstanbul Yaklaşımı’nda
bankalar bir miktar ödemesiz dönem versinler,
borçları vadeye yaysınlar, şirketleri sıkıştırmasınlar
dendi. Ancak bu şirketlerin tek borçları bankalara
değildi, tüm piyasaya borçlulardı, vergi ve sigorta
borçları had safhadaydı. Bizim yapılandırdığımız
şirketlerin patronlarının vergi borçları yüzünden yurt
dışı çıkış yasakları vardı. İhracat yapacak ama yurtdışına çıkamıyordu. Fakat anayasanın değişmesiyle
birlikte vergi borcundan dolayı yurtdışına çıkış
yasağı kalktı. Konuyu toparlayama çalışacak olursak İstanbul Yaklaşımı’nın hedefine ulaşamamasının
en büyük sebebi tüm alacaklı gruplarını içeren bir
uzlaşma modelinin oluşturulamamış olmasıdır. İstanbul Yaklaşımı’nda bir şirketin tüm alacaklıları ya
da alacaklılarının %75’i belli bir anlaşmada uzlaşırsa
diğerleri de anlaşmayı mecbur olarak kabul ederler
denilemedi.
Sizce 2013’te Avrupa nasıl bir yol izleyecek?
2013’te Avrupa’da bir Alman bir de Güney
Avrupa Euro’su olarak iki vitese geçilecek şeklinde
dramatik bir karar alınmadığı müddetçe çok yavaş
iyileşen bir hasta göreceğiz. Böyle dramatik bir karar
alınırsa Almanya’nın Alman Euro’su diye bir şey
çıkarıp sistemden çıkması mevcut Euro’yu korkunç
bir şekilde etkileyerek Liret veya Peseta seviyesine
düşürebilir ve Avrupa’daki siyasi birliği de
sarsabilir. Avrupa’yı tekrar bir Avrupa savaşı çıkaracak derecede ikiye bölebilir.
Almaya Euro’nun zayıflamasından fayda gören
bir ülkedir. Bunun yanı sıra Avrupa’nın en büyük
ihracatçısıdır ve ihracatı sürekli artmasına karşın
kuru hiç değişmemektedir. Yani böyle bir ülke olamaz. Türkiye’de ihracat ve dış yatırım sürekli arttığından Türk Lirası da sürekli değer kazanmaktadır.
Türk Lirası biraz değerlenince ihracat çarkı da
yavaşlar. Almanya’da ise öyle bir düzen kurulmuş
ki bu kur hiç artmıyor.
LBT Varlık’tan biraz bahseder misiniz?
LBT Varlık BDDK’nın bankalar kanunu
çerçevesinde kurulmasına izin verdiği varlık yönetim şirketlerinden birisidir. Şu anda 9 tane varlık
yönetim şirketi bulunmaktadır. LBT de büyüklük
itibariyle ikinci sırada yer
almaktadır. Yaklaşık 3 milyar TL bankalardan de-
66
Kasım 2012
vraldığı tahsili gecikmiş alacak var, bunları tahsil
ediyor. Eğer borçlusu işini devam ettirmek isterse
bazılarını yeniden yapılandırıyor, borçlusu işini tasfiye ediyorsa da borcunu tasfiye ediyor. Yaklaşık
200 kişilik bir kadromuz var. İstanbul dışında İzmir,
Ankara, Adana ve Samsun’da ofislerimiz bulunmaktadır.. İstanbul dışında ofisleri olan tek varlık
yönetim şirketiyiz. Kredi verme kanunumuza göre
uygundur. Ama bu yönde bir talebi de yerine getirebilecek borçlu işimizin doğası gereği fazla yoktur.
Sanırım farklı bir İstanbul Yaklaşımı durumu söz
konusu.
Esasında bazılarında İstanbul Yaklaşımı
dosyasının parçasıyız. İstanbul Yaklaşımı zamanında imzalanmış, oradaki bankalar da alacağını
bana satmış. Dolayısıyla aynı masalarda oturuyoruz.
Bölüm gereği yapılandırma anlamında bir sürü işi
yapıyoruz. LBT olarak şimdi masanın diğer
tarafında oturduğumuzdan bankalardan devralıyoruz. Dünya üzerinde hiçbir banka borcu, alacağının
altında kapatmaz. Bizlere satar ve ameliyesini bize
bırakır. Biz de tabi borçlunun o parayı ödeyemeyeceğini bildiğimiz için büyük bir iskontoyla almaya
çalışırız ki bize de para kalsın. Dolayısıyla varlık
yönetim şirketleri bankaların yıllarca uğraştıktan
sonra anaparanın altına inmeden tahsil edemeyeceklerini alırlar. O insanlar da birkaç yıl süren bu kavga
dövüş sırasında iş hayatından bezmiş ve ayrılmış
olacağı için bize pek kredi verme yaklaşımlık bir
durum kalmaz. Genelde tasfiyelik bir durum kalır.
Yani banka tamamını alamadığı tahsil edemediği
için satar.
Tam Faktoring’in kuruluşundan biraz bahseder
misiniz?
Faktoring bizim için yeni bir faaliyettir. Esasında
LBT Varlık’ı aldığımızda faktoringi kardeş kuruluş
olarak düşünmüştük. Tahsili gecikmiş alacak kredisinde uzman 180 kişilik bir kadroya sahipken normal alacakların tahsilatına da bakalım diye 3 yıldır
düşünüyorduk. Fakat ölçek olarak nasıl bir şirket kuracağımıza karar vermemiştik. Avrupa İmar ve
Kalkınma Bankası (EBRD), LBT’ye ortak olduktan
sonra mikro krediler ve KOBİ kredileri konusunda
gözümüz açıldı. Yabancı uzman bir kuruluşa bir
araştırma yaptırdık. Dünyada böyle bir trend
olduğunu gördük. Bu amaçla Tam Faktoring’i perspektifi sadece KOBİ’lerle çalışan en
büyük bağımsız faktoring şirketi olarak
kurduk.
İsak Bey ile ilişkiniz çok eskilere dayanıyor. Birlikte iyi bir sinerji mi yaratıldı?
İsak Bey ile çok eski dostuz. Onların çok büyük
bir fonu yönetiyor olmalarından dolayı ellerine
geçen maddi bir güç var. Benim de diğer işlerimi
bırakıp bu işi yönetmeye hevesli olduğumu görünce
onlar da parayı koydular. Onların yaşadığı problem
bu işi kimin yöneteceğiydi. Yapılandırma danışmanlığını bırakarak tamamen bu işe konsantre
oldum. Dolayısıyla İsak Bey ve Murat Bey ile yapmış olduğumuz 2 yatırım yani LBT Varlık ve Tam
Faktoring dışında başka hiçbir işle uğraşmıyorum.
Dernek Başkanı Sayın Zafer Ataman faktoring
sektörünün 90’lı yıllardan kalma tefeci imajının silinmesi için faktoringin adının “Alacak Yönetimi”
olarak değiştirilmesi konusunda BDDK’ya başvurmaya hazırlanıyor. Sizce bu isim değişikliği beraberinde imaj değişikliğini de getirmeyi başarabilir
mi?
Zafer Bey çok sevdiğim ve saydığım bir
arkadaşımdır. Mutlaka haklı olduğu noktalar vardır.
Ferruh Beyler, Rengin Hanımlar, Zafer Beyler bu
sektörün en eskilerindendir. Onlar bir ekoldür. O nedenle onların bu sektör için söyledikleri bir şeye
benim kalkıp “Hayır” demem doğru olmaz. Ben her
konuda biraz daha fundamentalcı bir insanım. Fundamental değişmeden isim değiştirmekle bir şey olacağını sanmıyorum. Amiyane tabirle, eşeğe altın
semer de vursanız eşek yine eşektir. Yaptığı iş zaten
alacak yönetimidir. Biz Türkçeleştirip alacak yönetimi desek dünyadaki ismi ne olacak? Faktoringi
düzelten ve düzeltecek olan BDDK’dır. Bugün
bankalar bir itibar müessesesi haline geldiyse bunu
sağlayan BDDK’dır. Faktoringin itibarını da yükseltecek olan sağlam bir kanuni alt yapı ve bunu sıkı
takipçisi bir düzenleyici ve denetleyici kurumdur,
yani BDDK dır.
Sektör 80 şirketle yoluna devam edebilir mi?
Faktoringte 80 yatırımcıdan 75’i yerli küçük
yatırımcıdır. Dolayısıyla faktoring 80 şirketle daha
ne kadar gider o da ayrı bir sorudur. Önümüzdeki 5
yılın sonunda bu
80 şirket aynen
kalır
mı
konusunda bende
soru işaretleri var.
Sektörde batık
kredilerin vergilerden
düşülmesi
hususunda henüz bir
adım atılamadı. BDDK
ya da devlet halen sektöre güvenmiyor mu?
O konu aslında bizim LBT şirketimiz için iş
yaratan bir konudur fakat faktoring şirketleri için
gerçekten büyük haksızlıktır.
Bu sorun yıllardır niye aşılamıyor?
Çünkü faktoringin lobisi eksik. Zafer Bey bu lobiyi sağlamak için çok önemli işler yaptı. Bir
taraftan bilançoların büyümesi devletin ilgisini çekti.
Faktoringin bilançosu 75 milyarı bulunca devlet de
bu iş büyüdü demeye başladı.
Eskiden devlet de faktoring şirketlerini tefeci
olarak görüyordu. Bugün durum değişti mi?
Devlete bu konuda haksızlık yapamayız. Sektörün %80’i bankaların yan kuruluşları olan factoring şirketlerinin elinde olsa bile, zamanında gayri
resmi tefecilik yapmaktan mutlu olmayan, bu işi
bende resmi yapmak istiyorum diyen insanlar da
faktoring şirketi kurmuşlar. Ama artık o insanlar için
hala faktoringçi değiller tefeciler diyemeyiz.
Dolayısıyla devlet de bu sektöre yaklaşımını
değiştirmeye başlamıştır.I
67
Kasım 2012
Eur
newsport
Bugün olumlu olumsuz her uygulamanın Başbakan tarafından gerçekleştirildiği yönündeki
kanının yanlış olduğuna dikkat çeken Özaltın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Özaltın:
Başbakan
her şeyi kontrol edemez
ürk turizmine olduğu kadar, adını
dünya turizmine de ismini başarılarıyla
yazdıran Özaltın Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Nuri Özaltın, turizm
alanında yatırımlarına devam ediyor.
Sektörde gelinen noktanın iyi olmasına karşın yeterli
olmadığı görüşünde olan Nuri Özaltın, Gloria Olimpic Center Projesi ile çıtayı yükseltiyor.
Gloria Golf Resort, Gloria Serenity Resort, Gloria Verde Resort, Gloria Golf Club Özaltın Otel İşletmeleri çatısı altında dünyanın en iyileri arasında
yerini alırken, aldıkları ödüllerle marka değerlerlini
artırmayı başarmış. Bu başarılı yatırımlardan sonra
ise gözler 2014 yılında hizmete açılması düşünülen
Gloria Olimpic Center’de. Antalya’yı dünya Golf
merkezlerinden biri olarak kabul edilmesini sağla-
T
68
Kasım 2012
yan kişilerden biri olan Nuri Özaltın, Gloria tesislerinde bu güne kadar Hillary Clinton’dan, İsveç Başbakanı Fredrick Reinfeldt’a kadar dünyanın tanınmış
şahsiyetlerini ağırlayarak da, kaliteli turistin eksik
olmadığı nadide iki tesise sahip olmanın gururunu
yaşıyor.
2012 yılında temelleri atılması planlanan Gloria
Olimpic Center’in alanında bir ilk olacağını belirten
Nuri Özaltın, Ak Parti’nin projeyi engellediği yönündeki, fısıltı gazetesinde aktarılanlarla ilgili de sert
tepki gösteriyor. Bu hükümetin birçok ilki gerçekleştirdiğini ve ülkeyi kalkındırdığını ifade eden Nuri
Özaltın, “Bu söylentilerin neden ve niçin çıkarıldığını bilemem. Ancak bizim proje ile ilgili bir sıkıntımız yok. Hükümetin ve Başbakan’ın benim ve
firmam ile ilgili olumsuz bir tavrı yok. Geçmişte açı-
ğım olsaydı bu hükümet beni bitirirdi gibi beyanlarım, o dönem TBMM Meclis Araştırma Komisyonunun dile getirdiği keşif artışları ile ilgilidir. Keşif
artışları ile ilgili verilemeyecek hiçbir hesabım yok.
Zaten en ufak bir sorun bulmuş olsalardı, bugün
Nuri Özaltın diye biri olmazdı.”
İşadamının partisinin olamayacağına dikkat
çeken Nuri Özaltın, geçmişte Özal’la yakınlığı ve
Mesut Yılmaz’ın kiracısı olmasından dolayı ise devamlı zarar gördüğünü belirtmesi, bilinenin aksine
siyasi güç sayesinde kazanç sağlamadığını gösteriyor. Bu hususta verdiği örnek ise oldukça çarpıcı.
Uzun süre çok tartışılan Karadeniz Otoyolu ile ilgili
yapılan siyasi otoriteye yakın kimselere ihalelerin
dağıtıldığı yönündeki eleştirileri hatırlatan Nuri Özaltın, Mesut Yılmaz’a etki eden biri olmuş olması
halinde kendisinin de bu ihalelere davet edileceğini
fkat davet edilmediğini belirtiyor. Bu durumda ise
yanlış değerlendirmelere yol açan tesadüfler zincirinin kaçınılmaz yol ayrımlarını da beraberinde getirdiği sonucu ortaya çıkıyor.
Yedi ana bölümden oluşacak Gloria Olimpic
Sport Center’da 73 odadan oluşan otel binası, atletizm
merkezi, kapalı spor salonu kompleksi, su sporları
merkezi, eğlence ve organizasyon merkezi, sosyal
tesis alanı, sağlık merkezi ve fitness merkezinin yapılması planlanırken, tesislerin bedensel engelli misafirlerin ve sporcuların kullanımına da uygun
planlanıyor. Türkiye’nin Avrupa ile kıyaslanacak bir
spor yapan nüfusa sahip olduğunu ifade eden Nuri
Özaltın, “Bu tesisler sadece Türkiye’nin değil dünyanın ilgi duyacağı bir tesis olacak. Geçmişte ilk golf
sahasını Türkiye’ye getiren firmalardan biri olarak,
şimdi de Gloria tesislerinin yanında Türkiye’nin en
büyük spor kompleksini hayata geçirerek, bir ilki
daha gerçekleştirmek istiyoruz. Böyle bir projenin ülkemizde eksik olduğunu gördük ve bu eksikliği gidermek için harekete geçtik” dedi.
104 dönümlük arazi üzerinde Antalya Belek’te
gerçekleştirilen proje içerisinde 8 tane çok amaçlı
kapalı spor salonu, biri olimpik, diğeri yarı olimpik
olmak üzere iki tane kapalı yüzme havuzu, iki atletizm pisti olan futbol sahası, koşu alanları olan
komplike bir spor kompleksi olacak olan Gloria
Olimpic Center, alanında dünyada da farkını ortaya
koyacak. 36 sporun içerisinde yapıldığı başka bir tesisin dünyada örneğinin olmağını belirten Nuri Özaltın’ın ilki gerçekleştireceğiz ifadesini de daha net
bir zemine oturtması açısından oldukça önemli bir
anekdot.
Gloria Olimpic Center projesi Türkiye Cumhu-
Eur
newsport
riyeti’nin tek seferde gerçekleştirilecek olan YİD
(Yap-İşlet-Devret) modelli en büyük projesi olacak
olan İzmit Körfez Geçişi ile Gebze-Ohangazi-İzmir
Otoyolu Projesi’nin ortakları arasında yer alan Özaltın Holding, uzun yıllar sektörde elde ettiği deneyimleri sınama şansı buldu. Projede var olmalarının
kendileri için oldukça önemli olduğuna dikkat çeken
Nuri Özaltın, projeyi başarı ile sonuçlandıracaklarını belirtiyor. Projenin finansman dahil birçok sorunla boğuştuğu bir dönemde Nuri Özaltın gibi bir
deneyimin projeyi başarılı bir şekilde sonuçlandıracakları yönündeki ifadeleri oldukça önemli bir ayrıntı olarak karşımıza çıkarken, Başbakan’a verilen
sürede bitirilip bitirilemeyeceği yönündeki ifadeleri
de oldukça önemli. “Proje’ye başlanılması noktasında birkaç aksaklıkla karşılaştık. Proje bir genelge
ile ÇED raporu dışında tutulmuştu. Fakat
TMMMOB Peyzaj Mimarları Odası ve Ege Çevre
ve Kültür Platformu Derneği, genelgenin 9. maddesi
hakkında iptal kararı ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştay’a açtığı dava sonuçlandı. Danıştay’da bunun üzerine Başbakanlık Genelgesi’nin 9.
maddesi hakkında yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Bu durum bizim yapacağımız çalışmaları da etkiledi.
Dolayısıyla projenin söz verilen sürede bitirilmesi
zor” diyen Nuri Özaltın son dönemde ülkede gerçekleştirilen her şeyin buna yargı kararları da dahil
70
Kasım 2012
Başbakan tarafından yönlendirildiği tezinin de çürütüldüğüne dikkat çekiyor ve Başbakan’ın her şeyi
kontrol edemeyeceğini sözlerine ekliyor.
İzmit Körfez Geçişi ile Gebze-Ohangazi-İzmir
Otoyolu Projesi ile ilgili ihale yapıldıktan sonra kuralların değiştirildiği yönündeki eleştirilere de katılmadığını ifade eden Nuri Özaltın, Beyhanı Barajı’nın
yapımında ortağı olan Mehmet Cengiz’e de göndermede bulunuyor. “İhale yapıldıktan sonra inşaat işleri
ile ilgili KDV’nin kaldırılması ile ilgili yapılan bu
eleştiriler biraz anlamsız. İnsanlar böyle olacağını bilseydik bizde farklı bir teklif verirdik demeleri ilk bakışta insanlara doğru gelebilir ancak diğer
konsorsiyum ile bizim aramızda on milyar dolar gibi
bir fark olunca, bu söylemin bir karşılığı olmuyor.
Hadi diyelim ki KDV ile ilgili yapılan düzenleme 1
milyar dolar gibi bir avantaj sağlamış olsun. Bu aradaki on milyar doları açıklayacak bir husus mudur?”
diyen Özaltın, gerçeklerin bilgi ile nasıl doğru zemine
oturduğunu da gözler önüne seriyor.
Son olarak hükümetler arası anlaşmalar çerçevesinde gerçekleştirilecek olan Beyhanı Barajı ile ilgili görüşlerini aktaran Nuri Özaltın, Gloria Olimpic
Center projesinin aksine bu projede yapılan uygulamaların kendilerini sıkıntıya soktuğunu ancak her
şeye rağmen projeyi hayata geçirme noktasında kararlı olduklarını vurguladı.I
Eur
newsport
Safinat İnşaat CEO’su Tahsin Akkaş:
Arabistan yatırıma açık bir yer
ancak onların profesyonel
tüccarlar olduğu unutulmamalıdır
S
uudi Arabistan, Rusya gibi Türk inşaat
sektörünün başarılı olduğu pazarlarda
önemli projelere imza atan Safinat İnşaat, Katar’ı da faaliyet alanları içerisine
katmayı planlıyor. Faaliyette olduğu pazarlarla ilgili deneyimlerini okuyucularımız ile paylaşan Safinat İnşaat CEO’su Tahsin Akkaş, özellikle
Suudi Arabistan’da Türk müteahhitleri önemli projelerin beklediğini belirtiyor.
Suudi Arabistan pazarı ülkemizde çok fazla bilinmiyor. Sizin deneyimlerinizden yola çıkarsak pazar
ile ilgili neler söylenebilir?
Suudi Arabistan, taahhüt sektörü için oldukça iyi
pazar. Ülke insanı özellikle petrolden elde ettikleri gelirleri yurtdışına yatırım yaparak değerlendiriyordu.
Özellikle ABD ve İngiltere gibi ülkelerde bunun örneklerini çokça görmek mümkün. Fakat 11 Eylül olaylarından sonra Araplar paralarını yurtdışına
göndermek yerine kendi ülkesinde değerlendirmeye
başladı. Bunun yanında devletinde eğitim, sağlık gibi
alanlarda yapılacak işler için büyük bütçeler ayırmaya
başladı. Sağlık için ayrılan bütçenin 140 milyar dolar,
eğitim için ayrılan paranın 110 milyar dolar olduğunu
görüyoruz. Tüm bu aktarımlar ışığında da bizim yapacak çok işimizin olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Arap Baharı sonrası bu yatırımların daha da arttığını söyleyebilir miyiz?
Doğru, mesela bugün bir Arap çocuk, evlendiği
zaman gidip devlete başvurunca 150 bin dolar alabiliyor. Bu örnekten de yola çıkarak, devletin sosyal
yaklaşımlarının arttığını söyleyebiliriz.
Sizin Rusya’da da işleriniz var. Rusya pazarı ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Rusya, Suudi Arabistan’a göre kar marjları daha
yüksek bir ülke. Ama Rusya’da istikrarın olduğunu
72
Kasım 2012
söylemek mümkün değil. Rusya’da beş yıl iyi çalışırsınız, sonra iki yıl her şeyin durduğunu görürsünüz.
Bu da bizim için negatif bir etki yaratıyor. Bu açıdan
Arabistan’ın istikrarlı bir yer olması bizim için daha
cazip bir ortam sağlıyor. Bunun yanında proje miktarı açısından bütün Rusya’yı Türkî Cumhuriyetleri
toplasanız bir Suudi Arabistan yapmaz. İş potansiyeli
çok yüksek.
Rusya’da iş yapan firmalarımızda aktardığınız nedenlerden dolayı farklı ülkelerde kendilerine iş imkânları bulmaya çalışıyorlar, fakat bulduklarını
söyleyemeyiz. Bu açıdan bakıldığında farklı pazarlar
arayan firmalar için Suudi Arabistan iyi bir liman olabilir mi?
Olabilir, ancak Suudi Arabistan’da çok kurumsal
şirketlerin de tutunabileceğini düşünmüyorum. Mesela Rönesans geldi bir yıl sonra dönmek zorunda
kaldı. Çünkü Suudi Arabistan’da kişisel ilişkiler ön
planda. Oradaki işveren firmanın sahibini ülkede görmek istiyorlar. Ülke müdürü, Genel Müdür gibi insanlarla çalışmak istemiyorlar. O nedenle ülkede iyi
ilişkiler kurmak çok önemli. Biz ülkede Bin Ladin şirketi ile çalışıyoruz. Bin Ladin firması dünyanın en
büyük firmalarından biri ve bizim de firma ile ilişkilerimiz çok iyi. Bu da ülkede direk devletten iş almaktan daha iyi bir durum ortaya çıkarıyor. Suudi
Arabistan’da direkt devletten iş aldığınız zaman ödemelerinizi zamanında almakta zorluk çekebilirsiniz.
Bürokratik engel çok ama Bin Ladin gibi devlet firması sayılabilecek firma ile çalışırsanız bu sorunu da
aşıyorsunuz.
Suudi Arabistan’da iş yapan firmamız çok mu?
Ülkede kurulmuş firmamız çok fakat kuralları gereği iki yıl hiçbir iş yapmazsanız firma hemen kapatılıyor. Bu duruma dikkat etmek lazım. Şirket kurma
koşulları da her geçen gün zorlaşıyor. Artık küçük ve
orta boy firma istemiyorlar. Biz Rusya’da iki günde
şirket kurabiliyorken, Suudi Arabistan’da bu süre
sekiz ayı geçiyor ve ciddi para harcamanız gerekiyor.
Bir şirket kurmanın maliyeti altı yüz bin doların üzerinde.
Suudi Arabistan’dan Türkiye’ye yatırımlar bekleniyor. Sizin bu konudaki gözlemlerinizi öğrenebilir
miyiz?
Kamuoyunun da yakından bildiği gibi özellikle
konut alanındaki ilgiyi söyleyebiliriz.
Sizin Suudi Arabistan’dan bir yatırımcı ile Türkiye’ye yatırım yapmak gibi bir planınız var mı?
Böyle bir planımız var. Bu konuda teklifler de var.
Fakat teklifler bizim de işin içerisinde olduğumuz bir
durum üzerinedir. Onlar parayı verelim siz bize şunu
temin edin diye değildir. Genelde beraber taşın atına
eli sokmak isterler. Onların danışmana ihtiyaçları yok.
Onların ihtiyacı güvenilir Türk şirketleri.
Suudi Arabistanlı yatırımcıların Rusya’da da yatırımları olduğunu duyuyoruz. Bu konuda bilginiz var
mı?
Rusya’da yatırımları var. Bunların da daha çok
tarım alanında olduğunu biliyorum. Ancak Araplarla
Rusların frekans tutturacağını sanmıyorum.
Bu noktada hem Ruslar hem de Araplarla frekans
tutturmuş birileri olarak Rusya’da beraber yatırım
yapar mısınız?
Araplarla frekans tutturmamızın en önemli etkenleri arasında bizim de modern ve Müslüman bir ülke
olmamız, birçok kültür, örf ve adetlerimiz uyması ve
son dönemde en önemli olarak Türk dizilerini söyleyebiliriz. Bazı çok önemli Arap iş adamlarının bazen
sorduğu dizileri bilmediğimi belirtmek isterim. İşin
bu tarafı bir yana biz tarım alanında yatırım yapmayı
düşünmüyoruz. Suudi Arabistanlı yatırımcıların da inşaat alanında Rusya’da yatırım yapmayacağını düşünürsek, böyle bir durum en azından yakın dönemde
mümkün değil.
Suudi Arabistan’da daha başarılı olabilmemiz için
neler yapılabilir?
İnşaat alanının dışında yatırımlar yapmamız
lazım. İnşaat sektöründe kat edeceğiniz yol bellidir.
Baktığınızda da büyük firmalar inşaat alanı dışındaki
işlerle uğraşırlar. İnşaat işin hamaliyesidir. Yabancı
yatırımcılar bir nükleer santral yapıyor ve sizin yapacağınız tüm projelerden elde edeceğiniz karı elde ediyor. Türk müteahhitleri olarak daha spesifik işler
yapmamız lazım. Arabistan yatırıma açık bir yer
ancak onların profesyonel tüccarlar olduğu unutulmamalıdır.
Spesifik projeleri de büyük yatırımcılar yapar
mantığından yola çıkar ve sizin aktardığınız gibi ülkedeki işverenin, firma sahibini ülkede görmek iste-
73
Kasım 2012
Eur
newsport
mesi ile ilgili aktarımınızı birleştirirsek ortaya ciddi
bir tezat ortaya çıkar. GAMA ve ENKA gibi firmaların sahiplerinin Suudi Arabistan’da yaşamasını beklemek, pek mantıklı gelmiyor.
ENKA’nın geçmişte yaşadığı problemden dolayı
ülkede is yapmasinin zor oldugunu biliyorum, ama
mantık olarak aktardığınıza katılıyorum. Büyük firmaların sahiplerinin orada sabit yaşaması mümkün
değil.
Suudi Arabistan’da Türk yatırımcılara pozitif ayrımcılık uygularlar mı?
Türk firmaları tercih ediliyor. Ancak ne kadar zorlarsanız zorlayın büyük projelerin petrol rafineleri gibi
ABD’nin kontrolünde olduğu unutulmamalıdır. ABD
inşaat gibi alanlara karışmaz fakat petrol ile ilgili bir
çalışmada konuya dahil olacaktır. ABD müsaade etmeden işimizin kolay olmayacağını düşünüyorum.
Ancak her şeye rağmen Başbakanımızın orada çok seviliyor olması ve Türk firmaları olarak bizimde bu durumlardan faydalanmamız gerekir diye düşünüyorum.
Aksine Türkiye’de de Araba güvenilmeyeceği yönünde bir yaklaşım var.
Biz de ilk gittiğimizde bu ve benzeri yaklaşımlarla karşılaştık fakat oraya gittikten sonra bunun
böyle olmadığını gördük. Bu insanlar yurtdışında eğitim görmüş modern insanlar ve oldukça misafirperverler. İşinizi doğru yaptığınızda da sorun yaşamanız
mümkün değil.
Yeni pazarlar açıldı, son dönemde Venezüella’da
önemli gelişmelerin olduğu söyleniyor. Sizin yeni
pazar arayışınız var mı?
Biz prensip olarak bilfiil bulunmadığımız pazarlarda yer almak istemiyoruz. Bu açıdan bizim için en
doğru alternatif pazarın Katar olduğunu düşünerek
orada faaliyete başladık.
Türkî Cumhuriyetlerde önemli potansiyel olduğu
ifade ediliyor. Sizin de tanıdığınız pazarlar olduğu için
düşüncelerinizi almak isteriz.
Edindiğim bilgilere göre Türkî Cumhuriyetlerde
iş yapıyorsanız bir gün sorun yaşayacağınızı bilmeniz gerekiyor. Yaptığınız iş insanların iki
dudağı arasındaysa sorun yaşarsınız.
Finans Merkezi Riyad projesi
Tek kule olarak tasarlanan Finans Merkezi Riyad projemizin mimarı Norman Foster'dir. 150 metre yüksekliğe sahip olan proje, 32 kat ve yer altında 5 kat otopark
olmak üzere, 37 kat olacak şekilde tasarlandı. Toplam
metrajı 61 bin 500 metrekare olan projede çalışan sayımız 450 kişi. Bunun 200 kişisi Türk olup, kalan 250
kişilik istihdam ise yerel işçilerden sağlanıyor. İlk 16
katı ofis, 17 ile 21 kat arası ise otel olarak tasarlanan
proje Mayıs 2013 tarihinde tamamlanacak. Yurt dışında gerçekleştirilen projemiz, Türkiye'ye de önemli
bir kaynak sağlamış olup; kalıp, beton ve demir malzemelerinin büyük bir kısmını ülkemizden getirdik.
Bizi de davet ediyorlar ama kanuna göre değil de kişilere göre işleyen sistemlerde iş yapmak istemiyoruz.
Geçmişte Kazakistan’da yaptığınız çalışmalar
sonrası bazı sorunlar yaşanmıştı. Konu ile ilgili bilgi
verir misiniz?
Biz Kazakistan’da Cumhurbaşkanı’nın kardeşi ile
iş yaptık. Yaptığımız iş çerçevesinde muhatap olduğumuz Cumhurbaşkanı’nın kardeşinin eşi, kriz döneminde bizim devam ettiğimiz işi hak edişlerimizi
almadan yapmaya devam etmemizi istedi. Biz de yatırımcı olmadığımızı ve bu nedenle yaptığımız işin bedelini alarak işe devam edebileceğimizi belirttik.
Bunun üzerine beni alıkoymak istediler. Ben bir fırsatını bulup Türkiye Büyükelçiliği’ne sığınınca, olay Türkiye ile Kazakistan arasında bir sorun haline dönüştü.
Adamlar ben bu ülkenin sahibiyim bana hiç kimse
bir şey yapamaz mantığı içerisinde hareket
ediyor. Aynı kadın daha sonra kocasını
300 milyon dolar dolandırdı ve kaçtı.
Sonrasında İnterpol tarafından
yakalanılarak hapse atıldı.I
Eur
newsport
Doğa Grup CEO’su Yusuf Gökmen:
Irak yatırımcılar için stratejik
pazar olma yolunda
K
amuoyunda eğitim alanında yaptığı yatırımlarla bilinen
Doğa Grup son olarak ağır sanayi hamlesiyle Irak gibi
gelişme potansiyeli yüksek ancak bir o kadar da zorlu
bir pazarda yer almak için kolları sıvadı. Geçtiğimiz 40
yıllık dönem içindeki deneyimlerini ve oluşan sermayesini birçok farklı sektöre ve katma değeri yüksek istihdam yaratan
yatırımlara yönlendirdiklerini ifade eden Doğa Grup CEO’su Yusuf
Gökmen, başarılarının altındaki en önemli unsurun kurdukları iş konusunda alanında yetkin ve başarılı yöneticilerin yetkilendirilmesinden kaynaklandığını belirterek, sorularımızı yanıtladı.
Belirli bir alanda uzmanlaşıp başka bir alana geçmek zordur. Bu
açıdan yatırımlarınızı değerlendirebilir misiniz?
Eğitim sektöründe faaliyet gösteren firmalar grup aktivitelerimiz içerisinde önemli bir paya sahiptir ve bu
sektörde yaratıcı anlayışımız ve çağdaş eğitim yöntemleri ile elde etmiş olduğumuz başarılar tüm kamuoyunda geniş kabul görmektedir.
Doğa Grup, eğitimin yanında sağlık (hastane,
wellness club), gayrimenkul geliştirme, girişim sermayesi, nanobiyoteknoloji, hayvancılık, gıda, yayıncılık, bilişim, telekomünikasyon ve turizm gibi
çok çeşitli sektörlerde geniş yelpazede faaliyetlerini sürdürmektedir.
Kurucumuz ve Yönetim Kurulu Başkanımız
Fethi Şimşek’in en önemli özelliği sahip olduğu girişimcilik ruhu ve vizyonudur. Doğa Grup’un eğitim sektörü ve
diğer sektörlerde kazandığı başarılarının temelinde ‘Doğru iş
– Doğru kişi’ felsefesinin çok önemli payı vardır. Grup bünyesinde faaliyet gösteren şirketlerin yöneticileri kendi alanlarında yüksek deneyim, uzmanlık ve tecrübeye sahip
kişilerdir. Karar alma ve alınan kararların uygulanması konusunda ilgili kurumun yöneticisi yetkilendirilmiş olup, kendilerine % 100 güven
duyulmaktadır.
2001 krizinden sonra yatırımcılar farklı sektörlere açılmanın doğru olmadığı gibi bir veriye yaklaştılar. Özellikle Denizli’deki tekstilciler farklı
yatırımlarında başarısız oldular.
Doğru kişiyi doğru işin başına getirip yetkilendirdiğinizde ve bütçelerinizi doğru yönettiğinizde genel
çerçevede sıkıntı yaşamıyorsunuz. Grubumuzun faaliyet alanındaki işlere bakarsanız neredeyse var olmadığı sektörün olmadığını göreceksiniz. Bu konuda
bize güç veren en önemli unsur sektörüyle ilgili doğru
kişilerin yönetim kademelerinde bulunmasıdır.
Zorlu pazarlarda varsınız. Bunlardan biri de Irak.
Biraz bu pazardan bahseder misiniz?
Irak demir çelik yatırımımız Doğa Grup’un inşaat ve altyapıda kullanılmak üzere, demir ve demir
alaşımlı hurdaların geri dönüşümünü gerçekleştirecek olan yatırımıdır. Aynı zamanda sürdürebilir çevrecilik konusunda da bölgeye değer katacak bir
projedir.
Erbil Organize Sanayi Bölgesi’nde yatırımı
devam eden Demir-Çelik fabrikamızda 2 ayrı tesis
bulunmaktadır. Çelikhanede eritilen hurda demiri,
kütük haline getirilerek haddehanede işlenerek yılda
yaklaşık olarak 500.000 ton uzun inşaat demiri üretilmesini hedefliyoruz. İnşaat demiri ağırlıklı olarak
konut inşaatı ve alt yapı yatırımlarında kullanılmak
üzere tamamı iç piyasaya yönelik olarak üretilecek
olup 360.000m2’lik alan üzerinde tesis inşaatı ile alt
ve üst yapı çalışmaları halen devam etmektedir.
Yaptığımız araştırmalara göre; Irak genelinde konut
ihtiyacının, önümüzdeki 10 yıllık süre içinde 4 milyon düzeyinde olduğunu tespit ettik. Sadece konut
ihtiyacı göz önüne alındığında, üretmeyi planladığımız ürünün pazarının ne kadar büyük bir potansiyele
sahip olduğu ortaya çıkmaktadır.
Irak farklı bir pazardır. Irak’a yatırım yapma sebebimizi bir örnekle açıklayacak olursak;
Irak’ta yıllık demir çelik tüketimi 3.5–4 milyon
ton arasında değişiyor. Buna rağmen üretim kapasitesi 340 bin ton ve fiili üretim 300 bin ton civarında.
Irak’taki yatırımın cazibesini artıran önemli nokta
burada başlıyor. Hurda fiyatları Irak’ta 130 dolar civarındayken, Türkiye ve dünyada bu fiyatlar 400–
450 dolar civarındadır. Orada gidip yatırım
yaptığınızda devlet gerekli arazi tahsisi yapıyor.
Bize yatırımımız için Erbil’de 360 dönüm arazi tahsis ettiler. Aynı zamanda elektrik, su, yol ve doğal-
gazını da projeye kadar getirdiler. Buradaki en
önemli konu ürettiğiniz malı arz talep dengesi oluşmadığı için rahatlıkla satabiliyorsunuz. Bir diğer
avantajı ise üretim girdi maliyetlerinin ve yatırım lisansından kazanılan hakların getirdiği fırsatlar. Irak
ekonomisinin gelişimine paralel olarak demir çelik
ürünlerine olan talebin artacağı beklentisiyle yapmakta olduğumuz yatırımın orta ve uzun vadede sürdürülebilir bir iş modeli olması bir diğer önemli
konudur.
Yatırımın geri dönüşü ne kadar sürecek?
1.5 yılda yatırım geri dönüşünün sağlanmasını
bekliyoruz. Bu yatırım 110 milyon dolarlık bir yatırımdır. Bunun şu an itibariyle 60 milyon dolar üzerindeki kısmı öz kaynaklarımızla sağlanacak olup,
25 milyon dolarlık harcaması da yapılmıştır. Orada
inşaatlar, çelik konstrüksiyon imalatları planlandığı
gibi devam ediyor. CVS Makine ile üretim % 50
aşamasında tamamlandı. Bu ay sonunda sevkıyatlara
başlanacak. Söz konusu yatırım için gerekli olan makine ekipman parkurunu yurtdışından temin etmek
istememizdeki en önemli neden ise bu işin artılarının
Türkiye’de kalmasını istememizdir. Bütün malzemeleri ile 110 milyon dolarlık yatırımın yaklaşık 100
milyonu Türkiye’den ithal ediliyor.
Irak ile ilgili konuştuğumuz firmalar ödeme sıkıntılarından bahsettiler. Devlette özellikle sorun yaşadıklarını belirttiler.
Bizim ticaretimiz yerli ve yabancı yatırımcılar
ile gerçekleştirileceği için bu tür sorunlar yaşanmasını beklemiyoruz. Yine gördüğümüz kadarıyla kanunlar ve işleyişler doğru bir şekilde ilerliyor. Ayrıca
bölgede imar faaliyetleri dahil, bir çok farklı alanda
yerli ve yabancı yatırımcılar bulunuyor. Bu bağlamda ödeme ile ilgili olarak bir sıkıntı yaşanmasını
beklemiyoruz.
Yatırım olarak çok iyi bir bölge olduğunu söyleyebilir miyiz?
Üretim girdi maliyetlerinin düşük olması, Irak’ta
fiili üretimin yetersizliğinden kaynaklı taleplerin tam
olarak karşılanamaması, devlet tarafından yatırımcıya arazi tahsisi yapılarak, gerekli altyapı vb destekleri sağlanması gibi artıları düşündüğünüzde
yatırım için iyi bir bölge olduğunu söyleyebiliriz.
Ayrıca güvenlik konusuna da fazlasıyla önem
verildiğini düşünüyoruz.
Yabancılar buradan neden çekiniyor?
Yabancılar bu bölgedeki finans riskinden endişe
ediyorlar. Bu senaryoları çizdiğinizde hiçbir yerde
yatırım yapamazsınız. Bundan birkaç ay öncesine
kadar Suriye’de yabancı yatırımcıların yatırım yap-
77
Kasım 2012
Eur
newsport
tığı bir yerdi.
Yarın ne olacağı belli değil ama korku ve endişe
ile iş yapamazsınız. Irak’ta yatırım yapan firmalarla,
sigorta şirketleriyle görüşüyoruz, ülke riskine veya
savaş riskine karşılık yatırımlarınız ne kadarını sigortalıyorsunuz diye sorduğumuzda %10’u gibi oldukça düşük oranlarda sigorta yaptıklarını hatta
çoğunluğunun sigorta dahi yaptırmadıklarından bahsediyorlar. Bu duruma rağmen, kurum olarak politik
ve siyasi risklere karşı geniş kapsamlı olarak yatırımımızı sigorta altına alıyoruz.
Irakla ilgili bir başka önemli husus, bir dönem
bölgeye yatırım yapan Türk sermayedarlarına olumsuz bir bakış açısı vardı. Her iki ülke açısından artık
durumun sadece ekonomik olduğu anlaşıldı mı?
Doğa Grup elindeki sermaye birikimini finansal
araçlarda değerlendirip hiçbir riskin içine girmeyebilirdi. Ama biz 110 milyon dolarlık yatırım için gerekli olan malzemelerin % 90’ını Türkiye’de
yaptırıyoruz. Bu yatırımımızla aynı zamanda ülkemize de hizmet etme çabasındayız. Biz orada fabrikayı kurduğumuzda 500 işçi çalıştıracağız ve
bunların minimum 250’si Türkiye’den gidecek. İşin
başındaki yönetim ekibinin hepsi Türkiye’nin yetiştirdiği çok önemli değerlerdir. Ve yatırımımız bu insanların hepsine bir gelir kapısıdır.
Ayrıca oradaki alt ve üst yapı faaliyetinin neredeyse % 70’ini Türkler yapıyor. Bu anlamda olumsuz bir bakış açısı olduğunu düşünmüyorum.
Yatırımının özeline inersek; burada hurda fiyatları şu anda avantajlı ama elindeki hurdalar bitince
sorun olmaz mı?
Hurda bitmesi halinde demir cevherinden de desteklenme ihtimali var. Ayrıca sadece olayı hurda
avantajına endekslemedik. Mevcut proje çalışmamızı yaparken buradaki hurdanın mümkün olmasa
dahi 2017’de tükeneceğini varsaydık. Burada şu an
itibariyle resmi makamlardan alınan bilgiye göre
hurda arzının 40 milyon ton olduğu söyleniyor.
Başka bir kaynaktan aldığımız bilgiye göre Irak’ta
ki hurda Pazar büyüklüğünün 13 milyar dolar olduğu
ifade ediliyor. Bu da yaklaşık olarak 100 milyon ton
hurda arzı olduğu anlamına gelir ki, yıllık tüketim
oranları düşünüldüğünde, söz konusu hurda arz ve
talebi arasındaki makasın kapanması bizim tahminimizden de uzun sürecek gibi görünüyor. Şu an
Irak’ta bizim gibi 2 tane daha demir çelik yatırımı
bulunuyor. Bizimle birlikte harekete geçen fabrikalar faaliyetine 2013 yılında başlasa bile söz konusu
pazarda hurda arzının önümüzdeki 8-10 yıllık süre
içinde bitmesi pek mümkün görünmüyor.I
78
Kasım 2012
Eur
newsport
Petrol ve gaz sektörünün yeni bulunduğu bölgelerde maceraperest şirketlerin ilk adımı attığını ve bu
büyük oyunda sonunda yutulduğuna dikkat çeken Genel Enerji Kamu İlişkileri Başkanı Pars Kutay:
Genel Enerji büyümek için
İngiliz Vallares şirketiyle birleşti
addam Hüseyin’in devrilmesinden
sonra Kuzey Irak’a girmeyi başaran
Genel Enerji bugün dünyanın saygın
firmalarından biri haline gelmeyi başardı. Mehmet Sepil önderliğinde oluşturulan Genel Enerji, inancının peşinden giderek
küçük bir yatırımdan dev bir şirketin nasıl ortaya çıkabileceğini gösterdi. Şirketin Kamu İlişkileri Başkanı Pars Kutay, süreci bizlere aktarırken, Genel
Enerji’nin iyi bir rastlantı sonrasında yaptığı ortaklıkla artık büyümeye açık bir şirket olduklarını belirterek, sorularımızı yanıtladı.
S
80
Kasım 2012
Saddam sonrası Kuzey Irak’ta ilk yatırım yapan
firmasınız. Bu açıdan bölgedeki petrol ve gaz sektörünün gelişimini aktarır mısınız?
Irak’ta uzun süre merkezi hükümetle Kürt bölgesi arasında petrol ve gaz kaynaklarının ne şekilde
değerlendirileceği konusunda görüş ayrılıkları vardı,
bu görüş ayrılıkları halen devam etmektedir. Özellikle 2006 yılından sonra Kürt Bölgesine yeni gelen
Petrol Bakanı ile birlikte petrol ve gaz sektörü hızlı
bir şekilde gelişti. 2006 yılında kabul edilen Irak
anayasasına uygun Kuzey Irak kendi petrol yasasını
çıkardı. Bu yasadan sonra da bölgedeki gelişim hızla
devam etti. Genel Enerji’de 2000 yılından beri bölgede faaliyet gösteriyordu, orada ilk sözleşmeyi imzalayan şirket olarak oradaki tüm risklere rağmen
fırsatları iyi değerlendirdi ve bugün bölgedeki en
büyük yatırımcılardan bir tanesi oldu.
Kürt Bölgesinin gelişimine merkezi yönetimin
tavrı nasıl oldu?
Kürt bölgesi geliştikçe merkezi hükümetle olan
sorunları daha fazla artmaya başladı. Eski merkezi
hükümet Petrol Bakanı ve şimdi Başbakan Yardımcısı Hüseyin Şehristani ile Kürt Bölgesi Petrol Bakanı Aşti Havrami arasında görüş farklılıkları oldu.
Aralarındaki en temel sorun Bağdat petrol ve gaz işlemlerinin merkezden yürütülmesi gerektiğini
savunuyor ve ulusal petrol şirketinin kurulması ve anlaşmaların
Bağdat tarafından yapılması gerektiğini söylüyor. Tüm bunlara
karşın Kürt Bölgesi
ise Irak anayasası
81
Kasım 2012
Eur
newsport
gereğince petrol ve ihracat gelirleri tüm Irak halkına
ait olduğunu kabulleniyor. Fakat petrol ve gaz sektörünün politikaları kendisi belirlemek istiyor. Bu
durum da merkezi hükümet ile Kuzey Irak Bölgesel
yönetimin çatışmasına neden oluyor.
Bu çatışma sizce neden başladı?
Bu soruya cevap vermek için biraz geçmişe bakmak gerekiyor. Saddam iktidarına baktığınızda Irak
yöneticileri son 50 yıl içinde sadece Basra Bölgesi’ndeki petrolü bir gelir olarak görüp bütün yatırımları buraya yapmışlar. Ne kuzeyde ne de Sünni
Bölgesinde petrol yatırımı yapmamışlar. Şu anda
Sünni Bölgede de kendi petrol politikalarını geliştirme niyetinin olduğunu göreceksiniz. 2009 yılında
Kürt Bölgesinden ilk ihracat yapıldı. Fakat Bağdat
yönetimi bu ihracatın parasını ödemedi. Ne firmalara ödeme yapıldı, ne de Kürt Bölgesine herhangi
bir ödeme yapıldı. Bu siyasi bir oyundu. 2011 yılına
gelindiğinde Kürt Bölgesi yöneticileriyle merkezi
hükümet arasında yapılan görüşmeler de bir mutabakata varıldı ve tekrar ihracat başladı. Bağdat ihracat bedellerini ödeyeceğini belirtmişti, bir iki ödeme
yapıldı fakat geçen yıl mayıs ayından sonra hiçbir
ödeme yapılmadı. Burada firmalar iyi niyetle, ödeme
alamadıkları halde bu yılın nisan ayına kadar ihracat yapmaya devam ettiler. Bu düzen devam etmeyeceği için 1 Nisan 2012 tarihinde ihracat
durduruldu. Bu çatışma da devam etti.
Irak’ın her bölgesinde petrol olmasına rağmen
neden Kuzey Irak bu kadar ön plana çıktı?
Kuzey Irak ilk defa ihracat başladığında 40 bin
varille başladı, bir ay içinde bu oran 120 bin varile
çıktı. 2011 yılının ekim ayında Irak’ın güneyinde ça-
82
Kasım 2012
lışan Amerikan Exxon firması Kuzey Irak’taki sahalarla ilgili anlaşma imzaladı. Kuzey Irak bölgesinde iş yapıyorsanız, merkezi hükümet sizi kara
listeye sokuyor ve güneyde hiçbir iş almanıza izin
vermiyorlardı. Fakat dünyanın en büyük firması
Exxon Kuzeye girince merkezi hükümet ne yapacağına tam olarak karar veremedi ve bu nedenle hükümet tepki veremedi. Exxon gibi bir firmanın Kuzey
Irak’a girmesi tüm firmaların Kuzey Irak’a ilgisinin
artmasına neden oldu. Exxon firmasından sonra
Chevron, Total, Rusların Gazprom Neft girince Bağdat yönetiminin açtığı ihalelere ilgi olmadı. Orada
bir başka sorun da firmaların, merkezi hükümetin
belirlediği sözleşme koşullarından memnun olmayışı. Sonuçta Kuzey Irak iş yapmaya elverişli daha
cazip bir bölge haline geldi. Bunun dışında da Kuzey
Irak daha güvenli bir bölgedir. Çünkü tek bir grup
tarafından yönetilmektedir. Bugün Bağdat’ta veya
Güney Irak’ta bombalar patlarken, Kuzey Irak’ta
hiçbir sorun yaşamıyorsunuz.
Kuzey Irak yönetimiyle de Türkiye’nin sorunları
bulunuyor. Bir dönem bölgeye yatırım yapanlar ülkemizde vatan haini ilan edildiler.
Ben siyasi açıdan yorum yapamam. Fakat bütün
bu gelişmeler Türkiye’nin lehine olan olaylardır. Sınırdaş olduğunuz bir bölgede çok ciddi boyutlarda
petrol ve gaz yatakları bulunuyor ve Türkiye buradaki oyuna davet edildi. Türkiye bunları değerlendirmelidir. Daha fazla Türk şirketinin oraya gitmesi
gerektiğini biz hep söylüyoruz. Amacımız Irakla
Türkiye arasında bir enerji köprüsü kurmaktır. Türkiye ortalama %4-5 arasında ekonomik açıdan büyüyor. Ortalama Türkiye %5 büyüdüğü zaman enerji
talebi %7 artıyor. Bu her yıl ortalama 4-5 bin megavat enerji üretim kapasitenizi arttırmak anlamına geliyor. Türkiye hangi kaynakları kullanarak bu
üretimi karşılayacaktır. Hidroelektrik, rüzgâr, güneş,
gaz vb ürünler yakılarak enerji üretilebiliyor. Siz
Türkiye’nin her yerine güneş veya rüzgâr santralleri
kuramayacağınıza göre enerji de gaza ihtiyaç yok diyemezsiniz. Çok fazla nükleer santralde kuramayacağınıza göre matematik her şekilde gaza ihtiyacınız
olduğunu gösteriyor. Bunun için de gaz üzerinden
plan yapmak zorundasınız. Gazla ilgili yaptığımız
ithalata baktığımızda ise Rusya, İran ve Azerbaycan
ülkelerinden ithal ediyoruz. %60 gazı ithal ettiğimiz
ülke Rusya’dır. 2015 yılında 50 milyar metreküp
gaz kullanım sınırını Türkiye’nin geçeceği tahmin
ediliyor, 2020 yılında ise bu oranın 70 milyar olduğunu görüyoruz. Görünen o ki Türkiye’nin önümüzdeki dönemde ilaveten 30-40 milyar metreküp
gaz ithalatına ihtiyaç var. Bunun için Rusya ile görüşebilirsiniz, Azerbaycan kısıtlı bir ülke, İran ise
yaptırımlar nedeniyle sorunlar yaşıyor. Bütün bunları dikkate aldığınızda iyi adımlar atmak, yaptığınız bir hamlenin üç beş hamle sonrasını iyi
hesaplamanız gerekiyor. Bu açıdan Kuzey Irak Türkiye için çok önemli bir bölgedir.
Hatırlanacağı gibi Amerikan kökenli güçlü petrol firmaları, bu tür riskli bölgelerde istedikleri politikaları uyguladıklarını ve bu bölgelerde yatırım
yapmış küçük ve orta boy firmaları yuttukları görülmüştür. Genel Enerji özeline girersek, bu kadar
büyük bir oyunun içinde var olmayı devam ettirebilecek misiniz?
Genel Enerji Mehmet Sepil’in önderliğinde baştan sona büyük başarılar elde etmiştir. Genel Enerji
bir kırılma noktasına gelmişti, petrol ve gaz sektöründe orta ölçekli bir oyuncu olarak kalamıyorsunuz. Çünkü petrol ve gaz genelde dünyanın hep
sorunlu yerlerinde çıkıyor. Siyasi bakımdan karışık,
istikrarı pek olmayan ülkelerde çıkıyor. Bu tür yerlerde ilk olarak maceraperest şirketler girer, aramalarını yaparlar, biraz petrol çıkarmaya başlayınca
büyük firmalar gelir ve onları yutarlar. Genel Enerji
de bir açıdan böyle bir karar aşamasındaydı. Petrol
yatırımları pahalı yatırımlar olduğu için de bir karar
verdik, iyi bir rastlantı da oldu geçen sene İngiliz
Vallares firmasıyla birleşti. Burada devrettiğimiz
hisse karşılığı bir ödeme almadan, bir finansman
kaynağı oluşturduğumuz modelle şirket kasasına 2.5
milyar dolar girdi. Bu sermaye ile de Genel Enerji
daha fazla bölgeye girme ve yatırımlarını arttırma
imkânı kazandı. Şimdi ortak ölçekli ve büyümeye
açık ve agresif bir şirket durumuna geldi. Bunların
ilk meyvesi olarak Afrika’da dört tane saha alındı.
Irak’ın Kürt bölgesinde yeni sahalar alındı.
Bundan sonraki süreçte Güney Irak’a yatırım
yapma düşüncesi var mı?
Biz Güneye inmek isteriz, fakat Irak merkez hükümetinin uyguladığı kara listeye takılırız.
Ödemeyle ilgili kısım çözüldü mü?
13 Eylül itibariyle Kuzey Bölgesiyle merkezi hükümet arasında bir sözleşme yapıldı ve Bağdat tüm
ödemeleri yapacağını taahhüt etti. 800-850 milyon
dolar civarında bir ödeme yapacaklar. Bunun ilk dilimini geçtiğimiz hafta yapmışlar. Önümüzdeki günlerde de Kuzey Irak Bölgesi firmalara verecektir.
İkinci dilimini de yılsonuna kadar ödeyecekler. Bir
sorun olmadığı takdirde hem biz memnun kalırız,
hem Irak hükümeti memnun kalır.I
83
Kasım 2012
Eur
newsport
THBB (Türkiye Hazır Beton Birliği ) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Güleryüz:
Birçok hazır betoncu
zor günler geçiriyor
K
aliteye yatırım yapmayan firmalar nedeniylehaksıznedeniyle haksız rekabetin yaşandığı hazır beton sektörü 2012
yılında zararın zirvesini yaşıyor. Aldığı
kredileri ödeyemediğinden bazı firmaların battığını, birçok firmanın ise tefecinin eline düştüğünü açıklayan Türkiye Hazır Beton Birliği
(THBB) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Güleryüz
“Betoncu hem belediyelerden hem de müteahhitlerden dayak yiyor.” dedi.
Hazır beton sektörünün 2012 yılında çok büyük
darbe aldığı ifade ediliyor. Konu ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Özellikle bu sene birçok hazır beton firması kepenk indirmek durumunda kaldı. Serbest piyasada rekabet elbette olacak ama durum artık öyle bir
noktaya geldi ki piyasa daraldığından
hazır betoncular aldıkları kredileri ödemekte güçlük yaşamaya başladılar ve
bankadaki faize kalmamak için
elindeki diğer argümanları kullanmaya çalışıyorlar. Yani damping
yapıp beton fiyatını düşürüyorlar, müşterilerinden çek senet
alıyorlar, sonrasında da
almış olduğu o çek senetleri
kırdırıyorlar. Bir şekilde
çarkını döndürmeye çalışıyor ama delik giderek
büyüdüğünden ister istemez bir çıkmaza doğru
sürükleniyorlar.
84
Kasım 2012
Biz THBB olarak aynı zamanda Avrupa Hazır
Beton Birliği (ERMCO) üyesiyiz. Geçtiğimiz günlerde Brüksel’de bir toplantıya katıldık ve oradaki
istatistiki değerlere göre biz son 3 yıldır 90 milyon m
üretimle Avrupa birincisiyiz. Bizden sonra gelen Almanya’nın üretimi 50, İtalya’nın ise 45 milyon m civarlarında seyrediyor. Bunların dışında 4 veya 2,5
milyonm beton döken ülkeler var. 22 ülkenin başkanıyla toplantı halindeydik. Bu 90 milyon m ile biz
beton dökümünde Avrupa birincisi ve dünya ikincisiyiz fakat ilginçtir ki bu sıralamalara rağmen fiyatta ise
nerdeyse dünya sonuncusuyuz. Beton fiyatlarını paylaştık.Onlar 1 m betonu 80 ’dan satarken biz ise 3335 ’dan satmaya çalışıyoruz. Bu durum serbest
piyasadaki acımasız rekabetin doğurduğu bir sonuçtur. Kısacası 3 kuruşa beton satıyoruz. Türkiye’de betondan başka kilosu 3 kuruşa gelen hiçbir mal yoktur.
Bu da yetmezmiş gibi 80 liraya sattığımız betonu arttığı zaman 300 liraya bertaraf ediyoruz. Hazır betoncunun düştüğü durum budur.
3–5 yıl öncesine bakacak olursak o dönemler
hazır beton sektörü için karlılığın yüksek olduğu yıllardı diyebilir miyiz?
Zaten o dönemden hafızamızda kalan karlar şu
anda insanları bu sektöre yönlendiriyor. Fakat durum
artık böyle değil. Doğrudur, 3 sene öncesinde hazır
betoncular iyi paralar kazandı. Seçim zamanında
beton fiyatları 120–130 liralara kadar fırlamıştı. Sonrasında ise fiyatlar yükselen dalga gibi giderek aşağı
inmeye başladı. İnsanlar da halen eski paralar var diye
düşünüyorlar ama artık sektörde o karlar ve oranlar
kalmadı. Bana göre hazır beton sektörü zararın zirvesindedir.
O zaman hazır beton firmaları tefecilerin eline
düştü diyebilir miyiz?
Evet, doğrudur. Birçok hazır betoncu maalesef tefecinin eline düştü. Çek yasası çıktığında hapis cezalarının kalkması iptal oldu. Şu anda sektördeki
karşılıksız çek oranlarında artış yaşanıyor.
Konu ile ilgili hangi önlemler alınabilir?
Bununla ilgili sektörde sigorta devreye girebilir.
Bu konuda araştırmalar yapıyoruz. Ancak sigorta ne
kadarını karşılar ne kadarını karşılamaz ona bakmamız lazım. Bunun dışında ürünlerle ilgili sigortalar
düşünülebilir. Beton bozuk çıktığında ya da hata olduğunda onu da karşılayacak bir sigorta olabilir. Tabi
bunların hepsinin maliyeti var. Sigortacı grupları halinde girilebilir. Mesela araçlardaki kazalarla ilgili sigortalar var. Bunu sigortacılarla bir formata
getirebilirsek birlik üyesi tesisleri sigorta kapsamına
sokmanın hem tüketici hem de üretici açısından fay-
dalı bir gelişme olacağına inanıyorum. Ancak henüz
daha ham bir çözüm. Karşılıklı pazarlıklar sonucu yapılabilir mi yapılamaz mı şeklinde ilerleyen zamanlarda yol alınabilir.
Çok uzun yıllardır beton yol tartışması sürüyor.
Fakat bu konuda henüz bir adım atılabilmiş değil, bu
durum sektördeki iş potansiyeline de fayda sağlamaz mı?
Evet, bu mevzu çok uzun süredir konuşuluyor. Elbette biz potansiyel
işin artmasını istiyoruz. Bizim
çimentocularımız, hazır betoncularımız ve agrega ocaklarımız tamamen milli ve bu
noktada tercih edilmesi
lazım. Yollarımızın
%99’u asfalt. Şu
anda
asfalt
yollar servis
ömürleri
düşünüldüğü
85
Kasım 2012
Eur
newsport
zaman beton yollara göre neredeyse %40 daha pahalı.
Asfalt yolların servis ömrü 20 yıl iken beton yollarınki 40 yıl. Beton yollara geçilmesi lazım fakat bir
yolu 15–16 defa kazdığımız için bir türlü beton yol
uygulamasına geçemiyoruz.
Kentsel dönüşüm ile bu soruna da bir çare bulunamaz mı?
Bulunabilir. Belediyelerde altyapıyı bir kişiye
bağlamaları gerekiyor. Eğer yetki bir kişi de olursa
PTT, İSKİ ayrı kazamaz. Ana planlama konusundaki
bu hatalardan dolayı beton yol uygulaması yapılamıyor. Hem milli servete yazık hem de bize yazık. Avrupa’da, Amerika’da yolların %99’u betondur.
Yolların kenarlarına menfezler, kutular yapmışlar,
kaldırıp oradan işlerini hallediyorlar.
Avrupa’da durum nasıl, orada da sektör bu gibi
sorunlarla uğraşıyor mu?
Avrupa’da durum biraz daha farklı. Çünkü biz
halen daha alt yapılarımızı halledemediğimiz için
yüksek miktarlarda betonlar döküyoruz. 90 milyon m
ciddi bir rakamdır. Oysa Avrupa’da en fazla dökeni
50 milyon m ’tür. Tabi Avrupa bu altyapıyı sağlamış
olduğu için artık karbon salınımı ve hava kirliliği ile
uğraşıyor. Yani şu anda bizim fantezi dediğimiz işlerle uğraşıyorlar. Biz henüz o aşamaya gelemedik.
Onların konuştuğu konularla bizim konuştuğumuz konular çok farklı. Ama ileride
biz de onların konuştuğu konuları konuşacak noktaya geleceğiz.
Her sektörde olduğu gibi hazır
beton sektöründe de bir takım sıkıntılar var. Aktardıklarınızın dı86
Kasım 2012
şındaki sıkıntılardan biraz bahsedebilir miyiz?
Trafik konusunda bir takım sıkıntılar yaşıyoruz.
Avrupa’da mikserlere ambulans önceliği tanınmaktadır. Çünkü mikserin içinde betonun ömrü 2 saattir.
Fakat bizde trafikte arabayı bağlayıp betonu arabanın
içinde donduruyorlar. Bize saat 10 ile 4 arasında çalışma izni veriyorlar. Geçtiğimiz günlerde bu konu
üzerine Sayın Vali ile bir toplantı yaptık, kendisi ile
tekrar bir araya geleceğiz. Her gün 600 yeni araç İstanbul’da trafiğe çıkıyor. Bizim İstanbul bölgesindeki
mikser ve pompa olmak üzere toplam araç sayımız da
3000’dir. Zaten bu 3000 aracın da hepsinin aynı anda
trafikte olmasının imkanı yoktur. Olan aracın ancak
500’ü trafikte oluyor. Bu ortamda trafiğe olumsuz bir
etkimiz olamaz. Sayın Vali ile yapacağımız toplantı
sonrası konuyu çözeceğimizi ümit ediyorum.
Son olarak Rekabet Kurumu’nun tutumu ile ilgili
neler söylemek istersiniz?
Ben rekabet kurulundan betoncuları karlılıklarına
bakarak izlemelerini talep ediyorum. Kar mı ediyor
yoksa zarar mı ediyor? Durumu ona göre değerlendirsinler.
Anlaşmalar oluyor mudur?
Onu bilemiyorum. Anlaşmalar olsaydı bu fiyatlar
böyle olmazdı herhalde. En başta da söylediğim gibi
Avrupa 80 ’ya satarken biz niye 35 ’ya satıyoruz?
Betoncu hem belediyelerden hem
de müteahhitlerden dayak yiyor, rekabet kurulu tarafından da dayak
yemese de bir şekilde hırpalanıyor.I
Eur
newsport
NRW Invest Türkiye Yöneticisi Dr. Adem Akkaya:
Türk firmalarına Kuzey
Ren-Vestfalya Eyaletinde
yakalayabilecekleri fırsatları
gösteriyoruz
lmanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya Eyaletinin Kalkınma Ajansı NRW Invest,
2008 yılında İstanbul’da açtığı temsilcilikle yurt dışına açılmak isteyen Türk
KOBİ’lerine Avrupa’nın kapısını açmaya devam ediyor. NRW Invest olarak amaçlarının
hızla büyüyen ve küreselleşen Türk ekonomisinin başarılı firmalarını yatırımcı olarak kazanmak olduğunu
belirten Dr. Adem Akkaya, bu süreçte yaptıkları çalışmalarla ilgili dergimize bilgi verdi.
Türk Firmaları neden Kuzey Ren – Vestfalya’ya
yatırım yapıyorlar?
Avrupa’ya ürün satan, sattıkları ürünler için satış
sonrası hizmet vermek isteyen, Avrupa pazarlarındaki durumlarını güçlendirmek isteyen Türk firmaları buralarda şirketler kurarak pazarın içinde yer
almak ihtiyacı hissediyorlar. Bu ihtiyaç her geçen
gün artıyor. Avrupa’da bir iştiraklerinin, bir adreslerinin bulunması, bu firmaların Arap Ülkeleri, Orta
Asya Ülkeleri, Afrika Ülkeleri gibi pazarlarda da
saygınlıklarını dolayısıyla satışlarını da arttırıyor.
Biz söz konusu bu firmaların, Avrupa faaliyetlerinin merkezi olarak bizim eyaletimizi seçmelerini
istiyoruz. Kuzey Ren-Vestfalya, Avrupa’nın en
A
88
Kasım 2012
büyük metropol bölgesi ve en büyük pazarı.
Yatırım yapmak isteyen Türk firmalarına nasıl
ulaşıyorsunuz?
Ticaret ve Sanayi odaları, iş adamları dernekleri,
ihracatçı birlikleri, kalkınma ajansları gibi iş ortaklarımız ile düzenlediğimiz yatırım ve bilgilendirme
seminerleri faaliyetlerimizin önemli bir ayağını oluşturuyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde, 17 Ekimde
Bursa’da ‘Almanya’da Enerjide Yeni Dönem – Yenilenebilir Enerjiler ve Elektromobilite’ konulu
önemli bir toplantı gerçekleştirdik. Söz konusu toplantı Aachen bölgesel kalkınma ajansı AGIT mbH,
Otomobil İhracatçıları birliği OİB, Bursa Eskişehir
Bilecik Kalkınma Ajansı BEBKA ve ekonomi gazetesi “Dünya” ile işbirliğinde gerçekleştirildi. Toplantıya Taşıt Araçları Yan Sanayi Derneği TAYSAD
ta destek verdi.
Toplantının hedefi, yenilenebilir enerjiler alanındaki Almanya’da yaşanan gelişmeleri, bu gelişmelerin otomotiv sektörünü nasıl etkilediğini, Türk
Firmalarının Kuzey Ren-Vestfalya’da Yakalayabilecekleri Fırsatları göstermekti. Nitekim ulaşımda
çok önemli bir paradigma değişimi gerçekleşiyor:
Patlarlı motor yerini elektrikli motora bırakıyor.
(Sol baştan): Dr. Adem Akkaya, NRW.INVEST Türkiye Temsilcilik Müdürü; Klaus-Peter Dietzel, NRW.INVEST
GmbH Yatırımcı İlişkileri Proje Müdürü; Thomas Monsau, Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti Ekonomi, Enerji, Sanayi,
KOBİ ve Zanaat Bakanlığı’nın, Makine İmalatı, Üretim Teknolojileri, Otomotiv ve Yeni Malzemeler Şubesi
Müdürü; Hakan Güldağ, Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni; Frank Leisten, Aachen İnovasyon ve Teknoloji
Transferi Merkezi (AGIT) Yatırımcı İlişkileri Bölümü Müdürü ; Lothar Schneider, AutoCluster.NRW-Kuzey RenVestfalya Otomotiv Kümelenme Daire Başkanı ; Dipl.-Ing. Werner Rohlfs, RWTH
Elektrikli motor hem çevreyi kirletmiyor hem de yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektriğin kullanılmasına ve hatta depolanmasına imkân
sağlıyor. Gün geçtikçe daha fazla önem kazanan
elektrikli otomobil ve elektrikli ulaşım sektörleri de
bu bakımdan büyük bir iş potansiyeli barındırıyor.
Başka ne tür faaliyetleriniz var?
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneğinin gerçekleştirdiği 5. İstanbul Moda ve Hazır Giyim Konferansına katıldık ve hazır giyimciler ile görüşmeler
yaptık. Alman Büyükelçiliği’nin organize ettiği ve bu
yıl Kahramanmaraş ve Antakya’da gerçekleştirilen
Türk Alman İşbirliği Günleri’ne katıldık ve potansiyel yatırımcılar ile görüşme imkanları bulduk. İstanbul Sanayi Odası üyelerine, İstanbul Rotary Kulüp
üyelerine yönelik yatırım bilgilendirme toplantıları
yaptık. Mevlana Kalkınma Ajansı ve Konya Sanayi
Odası ile birlikte Konya iş dünyasına yönelik bir yatırım semineri gerçekleştirdik ve orada bazı firmaları
ziyaret ettik. Yozgat’ta Sanayi Odasında bir seminer
yaptık. Yine Gaziantep, Bursa, İzmir ve Kayseri Kalkınma Ajansları ile çalışma toplantıları yaptık. 8 Kasım’da Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) ve İzmir
Kalkınma Ajansı’nın (İZKA) destekleri ile Dünya
Gazetesi ile birlikte 5. Dünya Türk Dış Yatırımları
Paneli’ni gerçekleştiriyoruz. Yurt dışında konuşmacılar da geliyorlar bu panele. Önümüzdeki yıl da bir
dizi seminer ve organizasyonumuz olacak. Önemli organizasyonlarımızdan bir tanesi 2013 yılında
NRW.Invest Yatırmcı ödülleri olacak. İkinci kez düzenlenmiş olacak bu organizasyon İstanbul’da.
2012 başarılı bir yıl mıydı NRW.Invest Turkiye
için?
2012 oldukça başarılı bir yıldı. Bu yıl kuruluşuna
destek olduğumuz Türkiye kökenli firma sayısı şu
an itibariyle 15’i buldu. Yılsonunda daha da artmış
olacağını umuyoruz. Biota, Robotek, Anka Tekstil,
Zamate Tekstil, DRS Elektronics, İnci Akü bu yıl
eyaletimizde şirket kuruluşu gerçekleştiren yatırımcılardan bazıları.I
89
Kasım 2012
Eur
newsport
Türkiye’nin kağıt sektöründe her yıl 2,5 milyar dolar dış ülkelere ödeme yaptığına dikkat
çeken OYKA Kağıt Genel Müdürü Aytekin R. Kadıoğlu:
Maliyetlerimiz uygun hale
getirilirse büyük ihracatlar yaparız
zelleştirme kapsamında satın alınan kâğıt
fabrikalarının hepsi çürümeye yüz tutmuş
iken Zonguldak’taki fabrikayı ayakta tutmayı başaran OYKA Kağıt Genel Müdürü Aytekin R. Kadıoğlu, hammadde
fiyatlarının uluslararası arenaya göre yüksek olmasına
rağmen verimli çalışarak bu açığı kapatmaya çalıştıklarını belirterek, sorularımızı yanıtladı.
2011 yılı biokütle ve Atık santralleri kategorisinde
enerji Oscar ödülü aldınız. Bu alanda yaptığınız çalışmayı aktarır mısınız?
Biz 2003 yılında Zonguldak Çaycuma Fabrikası’nı özelleştirmeden satın aldık. Aldıktan sonra da
yatırımlar yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. Şu
ana kadar yaklaşık 86 milyon dolar yatırım yaptık. Bu
yatırımları da üç ana başlığın içinde gerçekleştirdik;
çevre, kalite ve verimlilik. Kağıt sektöründe maliyet
ağırlıklı olarak hammaddedir ve hammaddemiz de
%60 ağaç ve %30 da enerjidir. Bu projede, kabuk ve
talaşın bir biokütle kazanında direkt yakma yöntemi
ile buhar maliyetimizi, ona bağlı olarak da enerji maliyetimizi hızla düşürdük.
Bu projenin fabrikaya ve sizin rekabet gücünüze
katkıları nedir?
Biz bu projeye 5 milyon TL harcadık, fakat yılda
9,5 milyon TL tasarruf etmemizi sağladı. Yani 6
ayda bu projeye yatırdığımız maliyeti çıkardık.
Bunun dışında fabrikanın ihtiyacı olan enerjinin
%85’ini yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamış olduğumuz gibi odun kabuğu ve talaşı değerlendirerek yangın riskinde önemli bir adım attık. Bu
projeyle rekabet gücümüz arttığı gibi enerji orman-
Ö
90
Kasım 2012
cılığının ülkemizde yaygınlaştırılmasının önemi gibi
büyük kazanımlar elde ettik. Bizim kazanımlarımızın dışında da bu kazanı yapan Malatyalı firmamız
da bizimle birlikte edindiği tecrübe ile yurtdışından
teklifler almış ve bu proje onun da gelişiminde katkıda bulunmuştur.
Sektörün geldiği noktayı aktarır mısınız?
Bizim benzeri diğer fabrikalar hammadde fiyatlarının yüksekliği nedeniyle kapatıldı. Selüloz üretemediler yurtdışından hazır selüloz almaya başladılar,
bu da sürdürülebilir bir durum değildi. Şu anda Türkiye kağıt konusunda dış ticaret dengesine baktığımızda yaklaşık 2,5 milyar dolar eksi veriyoruz.
SEKA’nın diğer fabrikaları da özelleştirilmişti, o
fabrikalar şu anda çalışmıyor mu?
Giresun’daki fabrika gazete kağıdı üretiyordu,
alanlar çalıştıramadı. Balıkesir’deki fabrika şu anda
kapattı. Dalaman’daki Fabrika şu anda hazır selüloz
ile çalışıyor. Silifke’deki fabrika 2 sene önce hurda
olarak satıldı. Şu anda bizden başka sektörde hiçbir
üretim kalmadı. Biz de ayakta kalmak için mücadele
ediyoruz.
Kâğıt sektörünün önünü açmak için yatırımcılar
özel orman çalışmalarının yapılması gerektiğini belirtiyorlar. Bu konuda bir ilerleme yapılabildi mi?
Bu konuda Tema’nın önderliğinde bir projemiz
bulunuyor. Bursa Karacabey ve Çanakkale Ezine’de
Tema’nın önderliğinde sanayicilerimizle birlikte
Türkiye’de ilk defa plantasyon ormancılığı yapıldı.
Çok iyi bir projeydi. Oraya dikilen ağaçlar büyüdü.
Bugün Türkiye’nin endüstriyel ağaç ihtiyacı 30 milyon metreküpe yakın ise üretimimiz 15-16 milyon
metreküptür. Geri kalanı ithal ediliyor. Brezilya,
ABD gibi ülkelere giderek yonga alıyoruz. Fakat
Türkiye’de bir türlü ağaçlandırma seferberliği başlatılamıyor. ABD 1929 krizinden sonra plantasyon
ormancılığı alanına yatırım yapıyor ve şu anda dünyada en büyük alanlar orada bulunuyor. Biz bunları
devlete de aktarıyoruz.
Bu konuda neden bir ilerleme sağlanamıyor. Bu
konuda kamuoyu çevreci bir yaklaşım sergiliyor fakat
bu doğru bir yaklaşım mı?
Orman İşletme Müdürlüklerinden kâğıtlık odun
alarak selüloz üreten kâğıt fabrikalarının kamuoyundaki yanlış bilgilendirilmeden kaynaklı birer orman
katliamcısı olarak gösterilmesi de sürdürülebilir
Orman Yönetimine büyük zarar vermektedir. Bu konuda Birleşmiş Milletler Avrupa için Ekonomi Komisyonu (UN/ECE) bir basın bültenin başlığı olarak
“ÇEVREYİ KORUMAK İÇİN AĞAÇLARI
KESİN” sloganıyla, ahşap malzeme tüketiminin çevreye, dolayısıyla ormanlara zarar vermediği, aksine
yeni ağaçlandırma çalışmalarının yapılmasına ve korunmasına katkı sağlayacağı beyan etmiştir.
Ayrıca Kağıt Fabrikaları;
Ormanlardaki sürdürülebilirlik için; gelecek vaat
etmeyen ağaçların kesilmesi ile geride kalan sağlıklı
bireylerin sağlıklı ormanlar oluşturmalarına katkı
sağlar. Bu ürünleri satın alıp ekonomik bir girdi sağlayarak sürdürülebilir ormancılığın geliştirilmesine
de parasal bir kaynak oluşturur. İthal kağıdın
yurt dışından girişinin de önüne keserek
Türk Lira ’sının yurt dışına gitmek yerine
Ülkemizde kalmasını sağlamaktadır.
Biz 2009 yılında kriz nedeniyle kapasiteyi azalttık buna bağlı olarak da hammadde alımını düşürdük.
Orman Bakanlığı küresel krizin ülkemiz ekonomisinde yarattığı daralma
paralelinde orman sanayisinde oluşan
düşük kapasite kullanımı nedeniyle,
satışlardaki tıkanıkların aşılması,
oluşan stok fazlalıklarının eritilmesi için kampanya yapmış
vadeli satışa geçmiştir. Orman Bakanlığı ağaçlara
bakım yapmak zorundadır. Sadece Finlandiya’nın
ağaç ürünlerinden yıllık ihracatı 70 milyar dolar. Ormanlık alanlarımız da onlarla birbirine eşittir. İyi bir
planlama ile bizde aynı seviyelere gelebiliriz.
Tüm bu olumsuzlara rağmen siz OYKA Kağıt
olarak ihracatta yapıyorsunuz.
Üretimimizin %25-30’unu ihraç ediyoruz. Batıda
Danimarka ve Kanarya Adaları’ndan, Hindistan’a
kadar gidebiliyoruz. Biz biraz da maliyetlerimizi
uygun hale getirip kapasite artışı yapabilsek daha
büyük ihracatlar gerçekleştirebiliriz. Şu anda bir metreküp ağacın fiyatı bize 97-100 dolara gelirken, bu
oran Avrupa ülkelerinde 35-50 dolar arasındadır. Ton
açısından baktığınızda onlara oranla en az 250 dolar
fazla maliyetle işe başlıyoruz. Bu açıdan bakarsak
sektörün ayakta kalmasının imkanı yoktur.I
91
Kasım 2012
Eur
newsport
Av Seher Ergen
TİCARET ŞİRKETLERİNİN
DENETİMİ
6
102 sayılı Türk Ticaret Kanununun
(6335 Sayılı Kanun ile değişik) yürürlüğe girmesi ile birlikte iş dünyasında
pek çok tartışma konusu ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri deSermaye Şirketlerinin denetlenmesi husus idi.Kanunun 210.
Maddesinde Sermayeşirketlerinin, bu Kanun kapsamındaki işlemlerini denetiminin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı denetim elemanlarınca yapılacağı
öngörülmüştür. Gene bu madde ile denetimin ilkeleri
ve usulü ile denetime tabi işlemler Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle düzenleneceği hususu düzenlenmiştir. Kanun ile verilen yetki kapsamında
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca“Ticaret Şirketlerinin Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca Denetlenmesi
Hakkında Yönetmelik” düzenlenerek, 28.08.2012
tarih ve 28395 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ na göre Ticaret Şirketleri
işlemlerinin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı denetim
elemanlarınca denetlenmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiş olup, denetimin amacı, denetime
konu işlemler ve denetim ilkeleri düzenlenmiştir.
Denetimi yapacak olan kişilerin görevlendirilmeleri, çalışma biçimleri, düzenlenen raporların değerlendirilmesi ve raporlar üzerine yapılacak
işlemlerBakanlıkça hazırlanacak yönetmelikte düzenlenecektir.
Ticaret Şirketlerinin, Bakanlığın Denetimine
Konu İşlemleri
:
a) Kuruluş işlemleri,
b) Ticaret siciline tescil ve ilan işlemleri,
c) Ticaret unvanına ve işletme adına ilişkin iş-
92
Kasım 2012
lemler,
ç) Ticari defterlere ilişkin işlemler,
d) Birleşme, bölünme ve tür değiştirme işlemleri,
e) Şirketler topluluğuna, bağlılığa ve hakimiyete
ilişkin işlemler,
f) Genel kurulun çağrılmasına, toplanmasına,
karar almasına, görevlerine ve yetkilerine ilişkin
işlemler,
g) Yönetim organının oluşumuna, toplanmasına,
karar almasına, sorumluluğuna, görev ve yetkilerine
yönelik işlemler,
ğ) Denetçinin seçilmesine ilişkin işlemler,
h) Şirket sözleşmesinin değiştirilmesine ilişkin
işlemler,
ı) Paya ve sermaye koyma borcuna ilişkin işlemler,
i) Menkul kıymet işlemleri,
j) Sermayenin artırılması, azaltılması ve tamamlanması işlemleri,
k) Finansal tablolara, yıllık faaliyet raporlarına
ve yedek akçelere yönelik işlemler,
l) Kâr, kazanç ve tasfiye payına ilişkin işlemler,
m) Elektronik ve bilgi toplumu hizmetlerine ilişkin işlemler,
n) Sona erme ve tasfiyeye yönelik işlemler,
o) Kanuna dayanılarak çıkarılan düzenleyici işlemlere konu işlemler.
Bu işlemlerin denetimi; her bir ticaret şirketinin
tür ve bu türe bağlı özellikleri göz önünde bulundurularak yapılacaktır.
Denetim Yapılırken Uygulanacak Yöntem ve
Usuller
:
Denetim elemanları; varlık incelemesi, gözlem,
doğrulama, bilgi toplama, kayıt sisteminin kontrol,
hesaplama, belge incelemesi, örnekleme gibi tekniklerin hepsini veya bir kısmını ya da bunlara benzer diğer denetim tekniklerini kullanarak yeterli ve
gerekli kanıtları toplamak sureti ile işlemlerin kanun
ve kanun kapsamında çıkarılan diğer mevzuata uygunluğunu denetler.
Bu denetim kanıtları; ticaret şirketlerine ait tüm
varlık, kaynak, gelir ve giderlerin gerçek olduğunu
ve bunlara ilişkin bütün işlemlerin doğru tutarlarıyla
ve gerçeğe uygun olarak kaydedildiğini, hakların ve
yükümlülüklerin gerçek olduğunu, yapılan işlemlerin Kanuna ve Kanuna dayanılarak çıkarılan düzenleyici işlemlere uygunluğunu tespit etmek amacıyla
toplanır.
Bakanlıkça, resen veya ortakların yahut üçüncü
kişilerin ihbar istem ve şikayetleri üzerine denetim
yapılmasına karar verilebilir. Denetim; şirket merkezinde, gerektiğinde şubelerinde veya ticari işletmesinde yapılabilir.Fakat denetimin bu yerlerden
birinde yürütülmesine ilişkin koşulların yeterli ve
uygun olmaması halinde denetim elemanının belirleyeceği yerde sürdürülür. Ayrıca; ticaret şirketine
ait teknolojik alt yapının yeterli ve güvenli olması,
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığının da uygun görüşü üzerine kayıt ve belgelere elektronik ortamda erişim sağlanması suretiyle de gerçekleştirilebilir.
Denetim elemanları, denetledikleri ticaret şirketiyle iştirak, hakim yahut bağlı şirket ilişkisi içinde
olan ticaret şirketlerinin de denetime dahil edilmesini gerekli görürlerse, durumu gerekçesiyle birlikte
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığının izni ile bu şirketlerde de denetim yapılabilir.
Denetleme sonucu; teftiş raporu, soruşturma raporu, inceleme raporu düzenlenir. Bu raporlar;
Teftiş Raporu; Ticaret şirketlerinin belli bir döneme ait işlemlerininKanuna ve Kanuna dayanılarak çıkarılan düzenleyici işlemlere uygunluğunun
incelenmesi sonucunda düzenlenen rapordur. Bu
rapor Rapor Değerlendirme Komisyonlarınca değerlendirilmek üzere Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına sunulur.
Soruşturma Raporu; Denetim sırasında, kamu
adına soruşturmayı ve kovuşturmayı gerektiren bir
suçun işlendiğinin öğrenilmesi durumunda yetkili
makamlara bildirilmek üzere düzenlenen rapordur.
İnceleme Raporu; Teftiş ve soruşturma raporlarına konu olmayan hususlarda düzenlenen rapordur.
Ayrıca; denetim yapılan şirketin, kamu düzenine
veya işletme konusuna aykırı işlemlerde veya bu
yönde hazırlıklarda ya da muvazaalı iş ve faaliyetlerde bulunduğunun Bakanlık denetim elemanlarınca tespit edilmesi halinde Bakanlıkça fesih davası
açılabilmesi için inceleme raporu düzenlenir.
Düzenlenen raporlarda; İlgililerin hukuki sorumluluğunu gerektiren durumların genel kurul gündemine alınarak ortakların bilgisine sunulması, idari
para cezalarının uygulanması, diğer bakanlık, kurul,
kurum ve kuruluşların görev alanına giren ve bunlar
tarafından tedbir alınmasını veya denetim yapılmasını gerektiren durumların yetkili birimlere bildirilmesi konularında yapılan tespit ve öneriler de yer
alır.
Denetlenen şirketin yönetim organı üyeleri, yönetimle görevlendirilen kişiler, şirket çalışanları, yetkililer sorumlular denetleme sırasında gizli dahi olsa
denetleme görevlisinin istediği tüm bilgi, belge,
evrak ve kaydı istenilen sürede vermek zorundandır.
Bu süre denetim elemanınca, 2 günden az 10 günden fazla olmamak üzere, belirlenir. Fakat haklı bir
sebebin varlığı halinde bu süre denetim elemanınca
uzatılabilir. Belirlenen sürede bu bilgi, belge evrak
ve kayıtların verilmemesi veya eksik verilmesi ya da
denetim elemanlarının görevlerini yapmalarının engellenmesi halinde bu fiillerden sorumlu olanlar denetim elemanlarınca yazılı olarak uyarılır. Söz
konusu yazıyı tebellüğ etmekten kaçınan veya uyarı
yazısına rağmen verilen süre içinde yükümlülüklerini yerine getirmeyenler hakkında ise kamu adına
soruşturma ve kovuşturma yapılması için soruşturma
raporu düzenlenir.
Ayrıca; Kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamuya yararlı dernekler, noterler, bankalar, sigorta şirketleri
ile diğer gerçek ve tüzel kişiler, denetimin gereği
olarak, denetim elemanı tarafından istenilen bilgileri, belgeleri, kayıtları ve raporları gerek elektronik
ortamda gerekse de yazılı olarak vermekle ve gerekli
yardımı sağlamakla yükümlüdürler.I
93
Kasım 2012
94
Kasım 2012
Hayat Dergisi
26 Kasım 1964
95
Kasım 2012

Benzer belgeler