özgürlük - Sosyalist Barikat

Transkript

özgürlük - Sosyalist Barikat
Hasta
Tutsaklar Ýçin
Eylemler
Sürüyor
Karadon’daki
Madenci Ölüleri
Hala Ocaktan
Çýkarýlamadý
Sanatçýnýn
Toplumsal
Sorumluluðu ve
Yýlmaz Güney
5. Sayfa
2. Sayfa
11. Sayfa
Eðitimde
Ders
Çýkarýlacak
Bir 4b
Öyküsü
8. Sayfa
emek özgürlük
ve
ÖZGÜR ÜLKE ÝNSANCA BÝR YAÞAM ÝÇÝN HALKIN SESÝ ÖZEL SAYI: 5
[email protected]
75 Krþ
Faþizmin hiçbir türüne hiçbir zaman boyuneðmeyeðiz
Bir Kez Daha ve Yeniden
TEK YOL DEVRÝM
R
eferandum gevezeliði de
sonunda bitti. Cemaat þeyhine de, yönünü sapýtmýþ liberal
solculara da teþekkürlerini gönderen
Tayyip Erdoðan, yüzde 58’in þýmarýklýðý içinde padiþahlýðýný ilan etti.
ABD ve AB emperyalizmi, yerli yabancý iþbirlikçi patronlar, para tüccarý
borsa oyuncularý, etekleri zil çalarak
ortalýkta dolanýyorlar. Muazzam bir
devrimmiþ gibi sunularak gözümüze
sokulan 12 Eylül referandumundan
bir sonraki sabah emekçilerin hayatýnda en küçük bir deðiþiklik olmadý ama düzenin bütün belli baþlý temsilcilerinin keyfi yerinde. AKP iktidarý süresinde bütün dýþ ihaleleri yutarak semirmiþ olan cemaat sermayesi zaten
keyifli; arada sýrada diklenerek kendi
zeminini korumaya çalýþan diðer tekelci patronlar da “bir dargýn bir barýþýk” oyunu oynasalar da aslýnda çoktan yeni düzene uyum saðladýlar.
Toplam miktarý 115 milyar dolarý
bulan muazzam bir sýcak para kütlesini elinde tutan yerli-yabancý güçler,
bunun dörtte birini ortadan çekseler,
Tayyip’in Kasýmpaþa’ya geri döneceði
kesindir. Ancak öyle görünmektedir ki
bu güçler, blok olarak AKP iktidarýnýn
arkasýndadýrlar.
AKP’nin yerine hazýrlanan düzen
figüranlarýnýn ise en azýndan þimdilik
bu iþe uygun olmadýklarý, dolayýsýyla
bu iktidarla tasarlanan düzenlemelere
devam edileceði kesindir. 3. Sayfa
Ýþte 12 Eylül’ü Süpüreceðiz Diyenlerin 12 Eylül’ü Sürdüren Adaleti
Mahir Çayan’ý Anmanýn
Bedeli: Tutuklama ve Ceza
Geçtiðimiz Nisan ayýnda Adana’da birçok devrimci evleri
basýlarak gözaltýna alýndý ve bunlardan 3’ü tutuklanarak cezaevine konuldu. “Suç”larý ise 30 Mart günü yaptýklarý bir yürüyüþle
Kýzýldere’de katlediliþlerinin yýldönümünde Mahir Çayan ve
arkadaþlarýný anmaktý. Yargýlama sonucunda yürüyüþe katýldýklarý tespit edilen 21 kiþiye “THKP-C örgütü propagandasý yaptýklarý” gerekçesiyle 10 ay hapis cezasý verildi. Ve tüm bunlar 12
Eylül anayasasýný çöpe gönderelim diyen bir hükümet tarafýndan
yapýldý. Uygulama daha kötüsünün geldiðini gösteriyor. Çünkü bir
yýl önce yine ayný ilde, ayný yerde, ayný içerikle yapýlan yürüyüþ
için dava açýlmamýþ, kimseye ceza verilmemiþti.
4. Sayfa
Bir Yanda
Nutuklar,
Diðer
Yanda
Saldýrý
Sarkozy’nin meydan okumasýna karþý 3 milyon ayakta
Fransýz Ýþçi Sýnýfý Tarih Yazýyor
Avrupa’da her büyük iþçi hareketinde Marks’ýn “Hayalet” benzetmesinden söz edilir; ama bu kez durum daha ciddi. Fransa, 1995’ten
beri görülmeyen büyük bir genel grev dalgasýya sarsýlýyor. Ýþçi sýnýfý,
kendilerine meydan okuyan SarÝkiyüzlü ‘Açýlým’ýn
kozy hükümetinin restini görüyor.
Mumu Yatsýya Kadar!
Bütün rafineriler durdu, ula9. Sayfa
þým, saðlýk, eðitim... Bütün alanlarda hayat felç olmuþ durumda.
Ankara’da
Sendikalar bu kez birkaç günlük
Verdiði
göstermelik eylemlerle iþi geçiþtirSözleri
mek niyetinde deðil.
Eylemin en canlý ve ateþli cepUnutan
hesinde
ise yaklaþýk 400 liseyi taSendikadan
mamen bloke ederek öðrenime
Hesap
kapatmýþ olan liseliler var.
Sormak Ýçin
Sendikacýlara ‘çocuklarý bu iþe
karýþtýrmayýn’ diyen Sarkozy’i soTekel Ýþçileri Þimdi de
kaktan yanýtlýyorlar: “Gel ve kim
Sendika Nöbetinde
olduðumuzu gör!”
6. Sayfa
10. Sayfa
HALKIN GÜNDEMÝ
Çamur Deryasýnda
Biricik Temiz Güç: Devrimciler
Türkiye aylardýr bir kara propagandanýn esiri oldu. Her
yandan çamur fýþkýrýyor, insan gazeteleri okuduktan sonra
bin kez ellerini yýkasa yine de kirlilik duygusundan kurtulamýyor.
Referandum süreci boyunca devrimcilerin ve halkýn en
temiz deðerlerini en küçük bir utanma duygusu hissetmeden kullananlar,
Devrimci güçlere karþý kara propaganda, yeni bir þey
deðildir. Oligarþi, on yýllardýr, Özel Harp Dairesi’nin çeþitli
kurumlarýný, elinin altýndaki devlet haber ajansýný, düzen
þakþakçýsý medya tekellerini bu iþ için kullandý. On yýllardýr,
devrimci deðerleri, halkýn devrimcilere olan saygýsýný lekelemek, devrimcilerin yiðitlikleri ve yüksek ahlaki nitelikleriyle haklý olarak yarattýklarý sevgiyi yok etmek için ellerinden
geleni yaptýlar. Provokasyon, yalan dolan, asparagas haberler, fýsýltý gazeteleri, hepsi ama hepsi devrimci deðerlerin kirletilmesi için seferber edildi.
Ölümü bile gülerek kucaklayan, inandýðý deðerler uðruna en aðýr iþkence ve eziyete katlanan, halkýn davasý adýna kiþisel çýkarlarýný ve geleceklerini elinin tersiyle iterek
kendini ateþlerin içine atan halkýn kahraman evlatlarý, çoðu zaman ahlaksýzlýkla, halkýn kutsal deðerlerine saygýsýzlýkla, baþka devletlerin ajaný olmakla, kendi çýkarlarý için çalýþmakla suçlandýlar. Yani denebilir ki, kirli düzenin savunucularý kendilerinde ne kadar pislik ve aþaðýlýk özellik varsa,
onlarý devrimcilere yakýþtýrmaya, onlarý halkýn, emekçilerin
gözünden düþürmeye çalýþtýlar. Ömürleri boyunca paradan baþka deðer tanýmamýþ olan hýrsýz sürüleri devrimcileri çýkarcýlýkla, halkýn dini duygularýný ticari kazanç kapýsý yapanlar devrimcileri ahlaksýzlýkla, Amerikan...
2. Sayfa
2
ÝNSANLIK ONURU
HALKIN GÜNDEMÝ
emperyalizmin uþaklýðýný yapanlar da yine devrimcileri
“baþkalarýna hizmet etmek”le suçladýlar.
Ama her seferinde bu kirli çamur ellerinde kaldý, devrimcilerin onurlu dünyasýna bulaþtýrmak istedikleri her türlü
kötülük kendi yüzlerine yapýþtý. Seksen yýldýr idam sehpalarýndan iþkencehanelere, hapishanelerden sürgünlere kadar bin bir türlü eziyete katlanan devrimciler, sosyalistler,
her zaman her yerde baþlarý dimdik, onurlu insanlar olarak
yaþadýlar ve gerektiðinde de ayný yiðitlikle ölümü kucakladýlar. Bir tek idam sehpasýndan yalvarma sesi duyulmadý,
iþkence odalarýnda sessizce canlarýný verenler sýrlarýný vermediler, onlarca yýllýk hapishane zulümlerinin ardýndan apaydýnlýk bir zihinle çýkýp hayata karýþtýlar.
Ama tarihin hiçbir zaman diliminde, devrimciler ve
devrimci deðerler bu kadar sinsi, bu kadar ahlakdýþý bir
saldýrý kampanyasýyla karþý karþýya kalmamýþtý. Bugün, hükümet ve devletin baský aygýtý tarafýndan organize edildiði besbelli olan büyük bir þebeke, bu alanda bir sektör yaratmýþ, yýllarýn deneyim ve ustalýðýný bir araya getirerek ve
ruhunu düzene satmýþ neoliberal medya þarlatanlarýný da
en aþaðýlýk iliþkilerle kullanarak kapsamlý bir saldýrý baþlatmýþtýr.
Bu “yeni” saldýrý dalgasýnýn en temel özelliði, TV maymunu kuþkulu akademisyenler, liberal þarlatanlar, google’den toplama bilgilerle kitap yazan sözde araþtýrmacýlar
ve bizzat devlet aygýtýnýn istihbarat odaklarýný kullanarak
her biri birbirinden saçma ve birbiriyle çeliþen komplo teorilerini bulamaç halinde halkýn üzerine püskürtmek, böylece zihinleri allak bullak etmektir. Ne kadar karmaþýk olursa
o kadar iyi! Ne kadar çok yalan iç içe geçerse o kadar iyi! Kural budur!
Yine yaptýklarý aynýdýr. Üzerimize püskürttükleri çamur,
kendi ruhlarýndan ve kirli dünyalarýndan gelmektedir. Patronlarýnýn çek defterlerinin önünde secde edenler, kýrk tane sözde araþtýrma kuruluþu ve vakýf ve hatta “okyanus ötesi” tarafýndan kukla gibi oynatýlanlarýn en çok ellerini buladýklarý çamur, devrimcilerin “taþeron” olduklarý, “baþkalarý tarafýndan kullanýldýklarý”, hatta devlet içindeki güçlere baðlý olduklarý yolundaki yalanlardýr. Neoliberalizmin bu
hacýyatmazlarý ekonomideki “taþeron” düzenini pek sevdikleri ve oralardan çöplendikleri için herkesi kendileri gibi
sanmakta ve insanlarýn inandýklarý düþünceler uðruna ölümlere zulümlere katlanmalarýný “akýl dýþý” bulmaktadýrlar.
Bu özelleþtirme þakþakçýlarý “kamu yararý”, “halkýn yararý”
gibi sözcükleri IMF koridorlarýnda unutmuþ olduklarý için insanlarýn halkýn davasý uðruna savaþmalarýný da anlamaktan uzaktýrlar. Kontr-gerillanýn bu ideolojik suikastçileri, ömürleri boyunca doðrudan ya da dolaylý olarak patronlarý tarafýndan maaþa baðlanmýþ bir biçimde yaþadýklarýdan, cebinde üç kuruþ olmadan inançlarý için sokaklarý
arþýnlayan insanlarý hiç anlamazlar.
Bu güruhun son aylarda devrimci yapýlara ve kiþilere
yönelik olarak açtýðý kampanya tek kelimeyle tiksinti vericidir.
Bundan daha önemlisi, bu çamur deryasýnýn sadece
devrimcilere deðil, patronlarýnýn tekerine çomak sokan
herkese bulaþmasýdýr. Artýk Türkiye’de grevci iþçiler, kararlýlýk gösteren sendikacýlar, derelerini topraklarýný ekolojik felaketlerden korumak isteyen köylüler (Bergama örneði
hatýrlansýn!), anadil hakký dahil olmak üzere demokratik bir
eðitim sistemi isteyen öðrenciler, herkes ama herkes, bu
tehditle karþý karþýyadýr. Her akþam televizyonlarý arsýzca iþgal eden, her sabah gazete bayilerinin raflarýndan eteklerimize yapýþan bu “görevli” sürüsü, artýk iþkenceci polisleri
“devrimci”, yiðitçe canýný vermiþ devrimcileri “darbeci”
yapmaktan geri durmamaktadýr.
Ama, bilinsin! Hiçbir gece yoktur ki sabaha varmasýn!
Hiçbir zulüm düzeni yoktur ki yýkýlmasýn! Hiçbir yalancý mumu yoktur ki, yatsýdan sonra da yansýn!
Bu topraklarda devrimciler var! Ve hiçbir devran sonsuza kadar sürmez. Kendisini yenileyerek tarihin sahnesine
yeniden çýkacak olan devrimci hareket, bütün bu utanmaz arlanmazlar sürüsünü önüne katýp tarihin çöp tenekesine atacaktýr. Yarýnýn aydýnlýk Türkiye’sinde kendi sehpasýný kendi tekmeleyen yiðitlerin adý sonsuza kadar yaþayacak, ama onlara dil uzatan fikir fukarasý sürüngenlerin
adýný kimsecikler anýmsamayacaktýr. Tarih, her zaman çocuklarýnýn geleceði için yaþamýný hiçe sayanlar tarafýndan
yazýlýr, gýrtlaðýndan üç lokma fazla girsin diye kýrk takla atan þaklabanlar tarafýndan deðil! Ve o tarih acýmasýzdýr.
emek ve özgürlük
Hasta Tutsaklar Ýçin Yürüyüþ
Ýnsan Haklarý Derneði Ýstanbul
Þubesi Cezaevi Komisyonu hasta
tutsaklarýn durumuna dikkat çekmek için bir yürüyüþ düzenledi. 13
Ekim 2010 günü Galatasaray’dan
baþlayarak Taksim tramvay duraðýna kadar sloganlarla yürüyen
kitle “Osman Kezlere’ye Özgürlük”, “Hasta Mahpuslar Serbest
Býrakýlsýn”, “Tecrit Ýþkencesine
Son”, “Ýnsanlýk Onuru Ýþkenceyi
Yenecek” sloganlarýný attý. Tramvay duraðýnda gerçekleþtirilen basýn açýklamasýnda, 50 yaþýndaki
prostat kanseri tedavisi gören adli
mahpus Osman Kezlere’nin durumu gündeme getirildi. Halen Süreyyapaþa Göðüs Hastalýklarý
Hastanesi’nde bulunan Osman
Kezlere’nin tedaviye hiçbir yanýt
Nesimi Özkan ve
Ýdris Çalýþkan’a Özgürlük
Türkiye’de hapishanelerde yaþanan hak ihlalleri
ve buna karþýn idarenin ve yetkililerin keyfi tavýrlarý,
hak ve özgürlükleri koruma noktasýnda en korunmasýz insan olan tutsaklarýn saðlýklarýnýn bozulmasýna
ve yaþamlarýnýn son bulmasýna neden oluyor. Buna
karþý direnenler ise sessizce ölüme sürükleniyor. Ýþte
bunlardan sadece ikisi Nesimi Özkan ve Ýdris Çalýþkan. Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan gýrtlak kanseri
Nesimi Özkan ve aðýr hasta tutuklu Ýdris Çalýþkan‘ýn
tedavileri yapýlmamakta ve her gün daha da ilerlemekte olan hastalýklarý keyfi gerekçelerle engellenmekte, iki tutuklu da göz göre göre ölüme gönderilmektedir. Nesimi Özkan’ýn abisi, kardeþinin 2006 yýlýndan beri tutuklu olduðunu, bir yýldýr da gýrtlak kanseri olduðunu ve hastalýðýnýn geliþme süresinde cezaevi idaresine yaptýðý baþvurularýn idare tarafýndan
dikkate alýnmadýðýný söylüyor. Yine ayný cezaevinde
bulunan Ýdris Çalýþkan ise normal bir hastaneye götürülmek yerine askeri hastane de tedavi edilmekte,
tedavi sýrasýnda tedavi yerine hakaretlere ve küfürlere çeþitli saldýrýlara maruz kalmaktadýr. Bu ülkede tutsaklarýn saðlýk sorunlarý ve gerçekleþen ölümler bir
tür keyfi uygulamalar, baský ve yetkililerin ihmalleri
yüzünden artmaktadýr. Hapishanelerde yeni tabutlarýn olmamasý için daha çok çaba gerekiyor.
(Adana EÖ)
Ulucanlar Katliamý Unutulmadý
26 Eylül saat17.00'da Devrimci Proletarya,
BDSP, DHF, ESP, EÖC ve ÝHD Adana Ýnönü parkýnda biraraya gelerek Ulucanlar katliamýnýn 11.yýlýnda
katliamý lanetleyen bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Eylem "On'lara sözümüz var. Ulucanlar katliamýný
unutmadýk, unutmayacaðýz!" pankartýnýn açýlmasý ve
"Bedel ödedik bedel ödeteceðiz", "Katil devlet hesap
verecek" sloganlarýnýn atýlmasýyla baþladý. Eylemde
Ulucanlar'da þehit düþen ON'larýn fotoðraflarý da
taþýndý.
Ulucanlar'da þehit düþen devrimciler ve ON'larýn
nezdinde tüm devrimciler için yapýlan bir dakikalýk
saygý duruþunun ardýndan basýn metni okundu.
Okunan basýn metninden sonra eylem "Devrimci
irade teslim alýnamaz!", "Devrimci tutsaklar onurumuzdur!","Yaþasýn devrimci dayanýþma!" sloganlarýyla son buldu. (Adana EÖ)
vermediðine dikkat çekildi. Osman Kezlere’nin ilk tedavisinin yapýldýðý Kartal Devlet Hastanesi’ne
götürülerek buradan rapor almasý
engelleniyor. Son günlerini ailesinin yanýnda geçirip, Abdullah Akçay gibi son nefesini parmaklýklar
arasýnda geçirmemesi için Adalet
Bakanlýðý ve ilgili yetkililere çaðrý
yapan ÝHD Cezaevi komisyonu
çalýþanlarýnýn gerçekleþtirdiði eylem sloganlarla sona erdi.
(Ýstanbul EÖ)
Adana’da Hasta
Tutsaklar Ýçin Oturma
Eylemleri Sürüyor
Her hafta hasta tutsaklar için gerçekleþtirilen,
basýn açýklamasýnýn bir yenisi, 2 Ekim Cumartesi
günü saat 12:30’ da Ýnönü Parký’nda gerçekleþtirildi. Hasta tutsaklarýn dýþarýdaki sesi olarak, mücadeleyi sürdüreceklerini ifade eden demokratik
kitle örgütleri ve insan haklarý savunucularý yaptýklarý açýklamada hapishanelerde hasta tutsaklarýn tedevileri yapýlmadýðý için ölüme bir adým
daha yaklaþtýðýna ve sessiz imha politikasýnýn
yetkililerin keyfi uygulamalarýyla sürdürüldüðüne
dikkat çekildi. Nurettin SOYSAL ve Halil GÜNEÞ’in her geçen gün ölüme bir adým daha yaklaþtýðý, bir an önce tahliye edilmesi gerektiði, þu
anda hapishanelerde bulunan 55 hasta tutsaðýn
hemen tahliye olmasý gerektiði ifade edildi. Ayrýca çete suçlamasýyla tutuklu bulunanlar, ergenekon sanýklarý gibi suçlar nedeniyle cezaevinde
bulunanlar en ufak saðlýk gerekçeleriyle tahliye
edilirken devrimci tutsaklara yönelik cezaevinde
ölüme terk et anlayýþýnýn ciddi bir ayrýmcýlýk olduðuna da vurgu yapýldý. TUHAY-DER, ÝHD, ESP,
Halk Cephesi, Emek ve Özgürlük Cephesi, Devrimci Proletarya, Odak, BDSP, BDP ve Atak’ýn örgütlediði basýn açýklamasý, “Hasta Tutsaklar Serbest Býrakýlsýn”, “Hücreler Ölümdür, Öldürtme
Sahip Çýk”, “Tecrit’i Kaldýrýn Ölümleri Durdurun”,
“Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur” sloganlarý ile
5 dakikalýk oturma eyleminin ardýndan son buldu.
Adana Karataþ Kadýn Hapishanesi Önünde Protesto
Adana Karataþ kadýn hapishanesindeki sorunlarý protesto etmek için ÝHD
cezaevi komisyonu ve çeþitli devrimci kurumlarý bir araya gelerek minibüslerle
Karataþ kadýn cezaevi önüne gidip bir basýn açýklamasý yaptý. "Karataþ hapishanesinde hak ihlallerine son" pankartýnýn açýldýðý protestoda; Hapishane
idaresi ve ceza infaz hakimleri bir bütün olarak içerdeki tüm tutsaklarýn dile
getirdiði hak ihlalleri ve þikayetlere karþý çözüm üretmesi gerekirken adeta
saðýr sultaný oynayýp görmezden geliyorla denildi. Karataþ Kadýn hapishanesinde "susuzluk" sorununun yaþandýðý ve bu soruna 3-4 aydýr çözüm
üretilmediði, ayrýca tek sorunu su sorunu olmadýðý (4 ay önce resmi rakamlara göre) normal koþullarda 144 kiþinin olmasý gereken hapishanede toplam
287 kiþinin kaldýðý belirtildi. Hasta sevkleri konusunda da birçok þikayet aldýklarýný ve hasta gidiþ geliþlerinin eziyete dönüþtürüldüðü söylendi. Basýn açýklamasý sýrasýnda; “Baskýlar bizi yýldýramaz”, “insanlýk onuru iþkenceyi yenecek”,
“yaþasýn devrimci dayanýþma” sloganlarý atýldý. (Adana EÖ)
(Adana EÖ)
emek ve özgürlük
BARÝKAT/Aylýk Sosyalist
Dergi / Özel Sayý 5
Ekim 2010 Fiyatý: 75 krþ
(KDV Dahil)
Sahibi ve Sorumlu Yazýiþleri
Müdürü: Timuçin Kýlýç
Yönetim Yeri: Þehit Muhtar
Mah. Nane Sk. 15/3 Beyoðlu
/ Ýstanbul
www.barikat-lar.de
Basýldýðý Yer: Özdemir
Matbaacýlýk Davutpaþa Cad.
Güven San. Sitesi C Blok
No: 242 Topkapý/ÝSTANBUL
Tel: 0212 577 54 92
3
HABER-YORUM
emek ve özgürlük
Bir Kez Daha ve Yeniden
1. Sayfadan Devam
Tek Yol Devrim!
Düzen Oturuyor
Þimdi, yeni düzen saðlamlaþtýrýlýyor. Faþizmi
sadece askeri darbelerden ibaret zanneden, parlamenter faþizm denilen þeyi aklýnýn ucundan bile geçirmeyen safdillerin anlamakta zorlandýklarý
bu yeni düzen, demokrasi çýðlýklarý arasýnda dini
de ustalýkla pazarlayan ama faþizmin tek taþýný
bile yerinden oynatmayan bir düzendir.
Yoksullar baþta olmak üzere kitlelerin dini
duygularýný sulandýrýlmýþ bir çerçevede kullanan
bu düzen, cuntalarý aratmayacak düzeyde en
vahþi baský atmosferini her köþeye yayan ve dolayýsýyla kitleleri sindirmek için þimdilik askeri
darbelere ihtiyaç duymayan bir düzendir.
Bir yandan zaman zaman özelleþtirmelere ve
diðer neoliberal düzenlemelere de sorun yaratan
yargý düzene sokuluyor; diðer yandan kurnazca
manevralarla türban sorunu aþaðý seviyelerden
çözülüyor ama öte yandan da yeniden organize
edilmiþ bir polis hakimiyeti saðlamlaþtýrýlýyor.
Bir yandan Kürt meselesinde Kürt hareketini
tasfiye etmeyi amaçlayan yeni manevralar yapýlýyor, diðer yandan akýllara sýðmaz komplo senaryolarýyla azýcýk kýmýldayan devrimci yapýlara
gaddarca yükleniliyor, ortalýkta muhalefet yapacak hiçbir gücün kalmamasý amaçlanýyor.
Sekizinci yýlýnda bu iktidar, emperyalist politikalarý uygulamakta yeteneðini kanýtlamýþ; tarihin
en büyük özelleþtirmelerini gerçekleþtirmiþ, iþçi
sýnýfýnýn sosyal haklarýný budadýkça budamýþ,
vahþi sömürünün en ekstra biçimlerini hayata
Figüranlar Cephesinde Çöküþ
Üstelik, bugünkü düzen muhalefeti de ayný
çizginin doðrudan sonucudur.
Muhalefet cephesinde görülen zavallý tablo,
asla kiþisel yetersizliklerden ya da þanssýzlýklardan kaynaklanmamaktadýr. Asýl mesele, bu düzen içinde artýk halký kandýracak bir muhalefet
zeminin kalmamasýdýr.
Paramparça edilerek sýkýlmýþ bir limon gibi
kenara atýlan MHP artýk bir enkazdýr. Esasen kuruluþu itibarýyla bir “parti” deðil, bir “cinayet örgütü” olan bu parti, önce “gevþetilmiþ”, sonra da “ihtiyaç fazlasý” olarak devreden çýkarýlmýþ bir ýskarta olarak kaderine terk edilmiþtir. Devrimci hareketin ve emekçi hareketinin canlanmasý halinde yeni bir cinayet þebekesine ihtiyaç duyulursa
onu inþa etmek ise zaten patronlarýn altý ayýný bile almayacaktýr. Hýrant Dink olayý bile tek baþýna
göstermiþtir ki, bu topraklarda ihtiyaç halinde pis
iþler yapabilecek yeterince serseri vardýr.
Öte yanda kaset komplolarýyla canlandýrýlmak
istenen CHP’nin sorunu da yöneticilerinin yetersizliði deðildir. Asýl sorun, düzen içinde kalarak
yapýlan muhalefetin halka söyleyecek tek bir sözünün olmamasýdýr. Son otuz yýlda bu ülkede
emperyalizmin direktifleriyle yeni bir sömürü ve
baský düzeni kurulmuþ, temeller atýlarak köþe
taþlarý oturtulmuþtur. Ülke boydan boya emperyalist sömürü iliþkilerine açýlmýþ, tarýmdan sana-
tidardýr. Bütün bu rezilliði toptan reddetmeden,
bütün bu sistemi tümüyle yýkmadan ucuz laf kalabalýklarýyla yapýlacak muhalefetin artýk en küçük bir hükmü yoktur.
Tek Yol Yine de Devrim!
geçirmiþ, Türkiye’yi ucuz emek cenneti haline
getiren bütün yasalarý çýkarmýþ, tarýmý felç ederek, kesimlik hayvan sayýsýný yarý yarýya düþürerek uluslar arasý þirketleri ihya etmiþtir.
O kadar ki, IMF ile özel anlaþmalar yapýlmasý
bile artýk gereksiz hale gelmiþtir. Çünkü son 30
yýlda IMF ve Dünya Bankasý’nýn emrettiklerinin
kalan son bölümleri bu iktidar zamanýnda yerine
getirilmiþ, özel bir anlaþma ihtiyacý bile kalmamýþtýr.
Bugün artýk kurulmasý az çok tamamlanmýþ
bulunan yeni düzen, aslýnda tam da o çok sözü
edilen 12 Eylül’ün zorbalýkla önünü açtýðý düzendir. Meydanlarda söylenen yalanlarýn aksine bugün çevremizde gördüðümüz her ne varsa, tümünün baþlangýç noktasý ve yol düzleyicisi 12
Eylül cuntasýdýr. 5 generalin ekranlarda boy gösterdiði o sabahtan bugüne dek kesintisiz bir çizgi
vardýr.
yiye bütün alanlar soygun alaný haline getirilmiþ,
bütün sosyal sistemler çökertilerek dilencilik ve
hayýrseverlik iliþkisiyle insanýmýzýn aþaðýlanmasý
en üst seviyeye vardýrýlmýþ, saðlýktan eðitime her
alanda ticaret hakim kýlýnmýþ, gençlik baþta olmak üzere bütün toplumsal yapý yozlaþma çamuruna bulanmýþtýr.
Üstelik AKP iktidarý, bu arada hem ekonomide, hem ordu ve poliste, hem de devlet yönetiminin bütün diðer kilit noktalarýnda kendi çetesini
kurmuþ, kendisine rakip gördüðü diðer çýkar çevrelerini büyük ölçüde tasfiye etmiþ, Ortadoðu’ya
dönük emperyalist planlarda rol alabilecek bir
noktaya ulaþmýþtýr. Derinden yürütülen onlarca
yýllýk bir kadrolaþma ve sýzma harekatý sonuçlarýný vermiþ, bütün kritik kurumlarda emperyalizme hizmeti cemaate hizmetle birleþtirmiþ kadrolar yerini almýþtýr.
Bütün bunlarýn en iyi uygulayýcýsý da cumhuriyet tarihinin en iþbirlikçi iktidarý olan bugünkü ik-
Ýþte þimdi yeniden baþ baþa, yeniden kendi
yoksul yaþamýmýzýn içindeyiz. Aylarca estirilen
sanal fýrtýnalar, bol keseden nutuklar, aðlamalarzýrlamalar, sahte demokrasi nutuklarý bitti. Büyük
iþler yapýlýyormuþ gibi göründükleri Kürt meselesinde de nasýl ucuz tasfiye hesaplarý içinde olduklarý pek yakýnda anlaþýlacak.
Ýþsiz sabahlar, yoksul akþamlar, mutsuz ve
paramparça yaþamlar… Ýþte bizim gerçeðimiz
budur ve biz 13 Eylül’de yeniden bu gerçekle yüz
yüze, yaþamýmýz kaldýðý yerden sürdürüyoruz.
Ve her kandýrýlýþýmýzda olduðu gibi, bir kez daha
bu deli gömleðinin içinde kurtuluþ umudumuzun
olmadýðýný anlýyoruz.
Ne demokrasi meselesini, ne Kürt sorununu,
ne de bizi yoksullaþtýran soygun düzeninin düðümlerini bugünkü düzen içinde çözebilmenin
imkaný yoktur. Bu yüzdendir ki devrim ne bir inattýr, ne de bir þiddet meraký. Devrim, yaþamýmýzý
cehenneme çeviren bütün bu rezilliðin süpürülüp
atýlmasý, yalnýza topraklarýmýzýn deðil, ayný zamanda beynimizin ve ciðerlerimizin de temizlenmesi, arýnmasýdýr.
Özgür bir ülke ve insanca yaþam!
Devrim, bu iki basit ve yalýn amacýn simgesi
ve tek ama tek çözüm yoludur. Ne komplo teorileri, ne bilmem hangi esrarýengiz iliþkiler.
Devrimciler bu topraklarýn umudu ve geleceðidir!
Özgür bir ülke topraklarý üzerinde, insan gibi
yaþamak, kimseyi ezmeden ve kimse tarafýndan
ezilmeden geleceði örmek.
Devrimci sosyalist hareketin amacý bu kadar
yalýn ve berraktýr.
Bütün kara çalmalara, bütün medya çamurlarýna raðmen yolumuzda ilerliyoruz ve ilerlemeye
devam edeceðiz.
Yaþasýn devrim ve sosyalizm
Özgür ülke, insanca yaþam için örgütlü mücadeleye, Emek ve Özgürlük Cephesi’nin saflarýna!
4
SOKAKLARDAN
SOKAK
...
ve
POLÝTÝKA
Sokaklar ve
Ellerimizin
Sýcaklýðý
Sokaklar... Sokaklar boþ durmuyor.
Tekel iþçileri direniþlerine sahip çýkmayan Tek Gýda-Ýþ önünde bekliyorlar. UPS iþçileri sendikal haklarý için yollarý aþýndýrýyor. Anakonda iþçileri, Rimaks iþçileri, Ýlgaz, Ýgdaþ, Mutaþ, Ýleri Elektrokimya, Das
Maf, ve daha sayamadýðýmýz bir çok yerde irili ufaklý direniþler var. Sokaklar ýsýnýyor.
Sadece iþçiler de deðil. Memurlar kreþ hakký için,
hastalýðý yüzünden sözleþmesi feshedilen Elif öðretmen
için yürüyorlar, hak arýyorlar. Çünkü her susuþ daha fazla baskýyý, sömürüyü, eþitsizliði ve soygunu getiriyor.
Her boyun eðiþ, madenlerde daha fazla ölüm, daha fazla iþten atýlma, daha fazla ücret kesintisi, kötü yemek,
kaldýrýlan servis ve daha birçok þey olarak geri dönüyor.
Her geçen gün daha da daralan bu çemberde nefes alamadýðýný hisseden emekçiler artýk haykýrmaya baþladýlar. Ama hala yeterince deðil.
Fransa’da 3,5 milyon insanýn sokaklarda olduðunu
düþündüðümüzde buralarýn sokaklarý bomboþ sayýlýr. Ama daha da dolacak. Çünkü ekonomik krizin daha da
kötüye gideceðinin sinyalleri geliyor.
Daha fazla insan kendisi çýkmak istemese bile kendini sokakta bulacak zaten. Eylem yapan iþçilere “zavallýlar” gözüyle bakanlar da fazla uzun olmayan bir süre
sonra kendini sokaða atýlmýþ bulacaklar. Peki ya sonra?
Sonrasýna dair hepimizin yanýtlarý olmasý gerekiyor.
Çünkü bu gibi dönemler kapitalizmin yabancýsý olduðu
süreçler deðil. Üstelik ne yapýp ne yapmayacaklarý konusundaki tecrübelerini de çok iyi deðerlendiriyorlar. Onlar her zaman yaptýklarýný yapacaklar. Biz onlarý þaþýrtmazsak en fazla gözaltýlar ve gaz bombalarýyla ivmelenecek olan sokaklar bir süre sonra yine boþalacak.
Gelin þaþýrtalým onlarý. Hiç dönmeyelim evlerimize.
Nerede bir direniþ, nerede bir grev, nerede bir slogan
sesi, oraya koþalým. Ama artýk istemenin ötesine geçelim. Koparýp almak olsun hedefimiz. Eðer onlarý bir þeyler yapmaya zorlamazsak yine ayný rahatlýkla “biraz gaz,
biraz jop her þeyi halleder nasýlsa” diye düþünmeye devam edecekler.
Fransýzlar mezarda emeklilik yasasýnýn görüþülmesinin ertelenmesini yeterli bulmadýlar. Yasa kaldýrýlana kadar greve devam edecekler. Onlar istediklerini yaptýrabiliyorlar, kafa tutabiliyorlar. Çünkü daha örgütlüler.
En az onlar kadar sonuç alabilmek için bizim de yapmamýz gereken bu. Sendikalarda, sendikalarýn durduðu
yerde onlarý da ezerek yürümezsek bizi ezecekler; ama
el ele verip biz baþlarsak yürümeye, biz onlarý ezeriz.
O halde elinizi elimize uzatýn.
Sokaklar bizi bekliyor.
Halk Festivaline Polis Baskýsý
Adana’nýn Yamaçlý Mahallesi’nde bu yýl 9. gerçekleþen
‘’Karþýyaka Toplumsal Dayanýþma Derneði’nin düzenlediði
halk festivali panellerle baþladý.15 Eylül’de ‘’Cinsiyet Eðitimi, Çocuk Ýstismarý” konulu panelin ardýndan 16 Eylül Perþembe günü festival çocuk korosu, Arapça tiyatro, semah
gösterisi ve Ýlkay Akkaya konseriyle devam etti.
Festival devam ederken polis bilet satýþ noktalarýna gelerek; festivalin yasal olmadýðýný, ayrýca bilet satýþýný durdurulmasý gerektiðini söyledi. Bilet satýþýnýn devamý durumunda maliyeyi çaðýrýp para cezasý kesme tehdidinde bulunan
polisin çaðýrdýðý maliye hiçbir açýk bulamayýp geri gitti. Polis bu yollarla hiçbirþey yapamayacaðýný anlayýnca festival
alanýna çevik kuvvet ekiplerini sokmak istedi, fakat festival
görevlileri zaten alanda sivil polislerin olduðunu çevik kuvvetin girmesinin gereksiz olduðunu söyledi ve çevik kuvvet
alana alýnmadý.
Bu baskýlara raðmen festival olaðan programýna devam
etti. Mahalle halkýnýn beðenisini kazanan festival Ýkay Akkaya’nýn konseriyle son buldu. (Adana EÖ)
Mahir Çayan’ý emek v
Anmanýn Bedeli:
Tutuklanma
ve Ceza
1. sayfadan devam
Mersin’de de benzer bir
dava açýldý. Bu defa yargýlamanýn gerekçesi
kanser hastalýðýndan yaþamýný yitiren Güler
Zere için yapýlan yürüyüþ.
Oligarþinin kendi hukukunu bile hiçe sayan
uygulamalarýnýn en çok yanký uyandýraný ise Ýstanbul’da SDP ve TÖP’e yönelik yapýlan operasyondu. Devrimci Karargah’la iliþkilendirilerek gerçekleþtirilen operasyonda yine insanlar
evlerinden gözaltýna alýnarak tutuklandýlar.
Devrimci
Karargah
örgütüne
yönelik
operasyonda, Bostancý’da girdiði çatýþmada
yaþamýný yitiren Orhan Yýlmazkaya ile bir þekilde iliþkisi olmuþ tüm insan ve yapýlarý hedef
tahtasýna oturtan bu mantýk 12 Eylül’de bile
yoktu.
Böylelikle halen devrimcilik yapmakta olan
ya da bir dönem devrimcilerle iliþkisi olmuþ herkesi tehdit eden bir anlayýþ yerleþtirilmeye çalýþýlýyor. Ama bu yapýlýrken öyle bir karalama
kampanyasý ile birlikte yürütülüyor ki; Devrimcilerin iþkencecisi ve katili olmaktan öte bir niteliði bulunmayan Hanefi Avcý bile bu soruþturma-
e
özgürlük
ya dahil ediliyor. Bu þekilde yapýlmak istenenin
bilincinde olmayan geniþ kitlelerin kafasý karýþtýrýlmaya ve bir taþla iki kuþ vurulmaya çalýþýlýyor. Hanefi Avcý’nýn hangi tarikatla ne gibi bir
derdinin olduðu bizleri zerrece ilgilendirmez. O
katilimiz ve iþkencecimizdir.
Biz devrimcilerin bildiði bir þey var: Gerçekler devrimcidir. Üzerimize atmaya çalýþtýðýnýz
tüm pisliklere, iftiralara ve sahte suçlamalara
raðmen göðsümüzü gererek söylüyoruz ve
söylemeye devam edeceðiz: Mahir Çayan’ý andýk, anacaðýz ve hiçbir ceza bizleri yýldýramayacak. Bu ülkenin devrimci önderleri anmak suç
deðil onurdur. (Adana EÖ)
Operasyona Ýzmir’de de Protesto
SDP ve TÖP’e yapýlan operasyonlar
Ýzmir’de düzenlenen bir basýn açýklamasýyla
protesto edildi. 7 Ekim günü saat 17.00’de
Ýzmir Hilton Oteli önünde toplanan ve aralarýnda EÖC’lülerin de bulunduðu grup Konak
Sümerbank önüne kadar yürüyüþ yaptý.
"Faþizme Karþý Omuz Omuza", "Yaþasýn
Halklarýn Kardeþliði", "Yaþasýn Devrimci
Dayanýþma", "Devrimci Tutsaklar
Onurumuzdur", "Biji Biratiyan Gelan" sloganlarýnýn atýldýðý yürüyüþün ardýndan yapýlan
basýn açýklamasýnda operasyonun amacýnýn
tüm devrimci muhalefeti sindirmek olduðuna
vurgu yapýldý. (Ýzmir EÖ)
Alevilere Bir Hakaret Daha!
Mehmet Ali Erbil bir kez daha Alevilere
hakaret etti. Yaþanan tepkiler üzerine hakaretin
sarfedildiði program yayýndan kaldýrýldý. Ama
Alevilere yönelik geleneksel yaklaþýmlarda bir
deðiþiklik olmadýkça bu gibi olaylar yaþanmaya
devam edecek. Çünkü hala egemen ideolojiyle
bir hesaplaþmaya girilebilmiþ deðil. Aleviler ve
alevi örgütleri tarafýndan protesto edilen M. Ali
Erbil gibilerden daha çok var bu toplumda.
Sadece çeneleri onunki kadar gevþek deðil
diye sorun ortadan kalkmýþ olmuyor. Kendisi
gibi olmayan herkesi aþaðýlama üzere kurgulanmýþ faþist düþünce yapýlarý, faþizmin kendisiyle birlikte daðýtýlana kadar her vesileyle
iðrençlik kusmaya devam edecekler. (Ýstanbul EÖ)
Okur Mektubu: Staj Adý Altýda Sömürü...
Ben özel bir hastanede mesleki stajýný yapan
milyonlarca üniversite öðrencisinden yalnýzca biriyim. Gazetenizle hastanede yaþanan haksýzlýðý, yaþanan ucuz sömürüyü paylaþmak istiyorum. Ben 2 Aðustos’tan bu yana hastanedeyim
ve ilk baþladýðým günden bu yana ücretsiz çalýþýyorum. Nerede bir personel açýðý var o açýðý hemen biz stajerlerle dolduruyorlar. Hastanede
30’a yakýn üniversite öðrencisi ücretsiz çalýþtýrýlmakta, hastane yönetimi ucuz iþgücünden yaralanmaktadýr. Sömürüye haksýzlýða en fazla uðrayan stajer öðrencilerin, mecburi olan stajlarýný
yapmama gibi bir alternatifleri olmadýðýdan belirtilen iþ günü boyunca bu sömürüye boyun eðmektedir. Buna karþý sesini yükseltip bu haksýzlýðý dile getirenler ise hastane yönetiminin stajýnýn yakýlacaðý, yani iptal edileceði tehditiyle karþý karþýya kalmaktadýr. Geldiðim ilk günden bu
yana sabah sekizde hastaneye geliyorum, ak-
þam saat altýda çýkýyorum. Personel açýðýný stajyerlerle kapatan hastane ücretsiz iþgücünden
fazlasýyla yararlanýp sömürünün en arsýzýný stajerlerin üzerinden saðlamaktadýr. Yine hastanede çalýþanlar çok düþük ücretlerle güvencesiz
çalýþtýrýlmaktadýr. Hiçbir haklarý yok, en ufak haksýzlýkta dahi sesini yükseltenler ya susturulmakta ya da iþlerine son verilmektedir. Sömürünün,
haksýzlýðýn, adaletsizliðin yaþandýðý bu hastanede hastalara müþteri gözüyle bakýldýðý için hastane içerisindeki, dayanýþma, birliktelik ve iliþkilerde ona göre þekilleniyor. Kýsacasý bu hastahanede emeðiyle, alýnteriyle çalýþanlar her zaman
sömürüye maruz kalmaktadýr.
Gazetenizi ilk sayýdan bu yana takip ettiðim için durumumu ve benim gibi milyonlarca çalýþan
emekçinin durumunu paylaþmak istedim. Yeni
sayýnýzda buluþmak umuduyla, hoþçakalýn.
(Adana EÖ)
emek özgürlük
ve
Zonguldak... Kömürle birlikte akla
gelen kent. Ve en az onun kadar iþ cinayetleriyle. Özellikle son yýllarda özelleþtirme adý altýnda sendikasýz, sigortasýz, iþgüvencesiz ve en tehlikeli
biçimiyle sürdürülen kömür madenciliði, havzayý bir savaþ alanýna çevirdi.
Bu savaþta nedense sadece iþçiler ö-
5
HABER-YORUM
Yeraltýndan Çýkan Kanlý Kömürler Patronlarý Isýtýyor...
Kömür Deðil Ölüm Madenleri
lüyor, ölmeseler de hep onlar kaybediyor.
Her “kaza”dan sonra birileri çýkýp
denetimlerin artýrýlacaðýndan, önlemlerin alýnacaðýndan söz ediyor. Ediyor
da ne oluyor. 15 Eylül günü Gelik’te
bir patlama oldu. Patlamanýn olduðu
ocak mühürlü idi. Yani kapatýlmýþtý. Ama henüz iþçi sýnýfý tarafýndan kapitalizme mühür vurulmamýþtý. Patronlarýn paraya aç kasalarý mühür dinlemedi. Mühürlü kapýnýn yanýndan açýlan
gedikten ocak çalýþtýrýlmaya devam
etti. Ýþçiler girdiler mühürlü ocaða ve
çalýþmaya devam ettiler. Çünkü açlýðýn hükmü, kapýdaki mührün hükmünden daha güçlüydü.
Patlamanýn ardýndan korktu patronlar Aytekin ve Erol Caymaz kardeþler. Öyle ya, mühürlü ocakta iþçinin ne iþi vardý. Korktuklarý için ambulans yerine kendi araçlarýyla iþçileri
daha donanýmlý olan Atatürk Devlet
Hastanesine götürmek yerine (çünkü
orada polis vardý), bir özel hastanenin
kapýsýna býrakýp kaçtýlar. Ýþçiler yanýk
bedenleriyle Acil kapýsýndan “yanýyo-
ruz bize yardým edin” diyerek girdiler.
Daha sonra patronun götürmediði
maden ocaðýna daha yakýn olan Atatürk Devlet Hastanesine götürülen iþçilerden durumu aðýr olan ikisi helikopterle Ankara’ya sevk edildi.
Patronlar boþuna bu kadar paniklemiþlerdi. Onlar suç iþlediklerinin farkýndaydýlar ama henüz bu düzenin de
en az kendileri kadar suçlu olduðunu
ve onlarý koruduðunun “sýnýf” bilincine
sahip deðildiler. Yakalandýlar ama
savcýlýða ifade verdikten sonra serbest býrakýldýlar. Nasýlsa soruþturma
sonucunda iþçiler suçlu bulunmayacak mýydý her zamanki gibi.
15 Eylülde gerçekleþen patlama
bu gerçeði bir tokat gibi patlattý görmek istemeyenlerin yüzüne. Ama onlar o kadar yüzsüzdü ki. Yine devam
ediyor “üretim”. Kan üretimi, ölüm üretimi... bunlar sanki kömür üretiminin
“yan ürünleri” olarak “ister istemez”
ortaya çýkýyor.
Ýsterseniz bu olayda yaralanan 3
iþçiden baþka havzada neler yaþandý;
kýsaca özetlemeye çalýþalým.
2 Eylül günü Gelik’te kaçak kömür
ocaðýnda gerçekleþen göçükte Uður
Bakýroðlu adlý iþçi yaþamýný yitirdi.
29 Eylül’de Gelik’te 3 metre yüksekten düþen 10 yýllýk iþçi Satýlmýþ
Sarýoðlu yaþamýný yitirdi.
30 Eylül Karadon ve Gelik’te iki ayrý göçük olayýnda 1 iþçi öldü, 3 iþçi yaralandý.
4 Ekim’de Kandilli’de Ali Akkuþ adlý iþçi kafasýný hareket halindeki kömür
vagonetine çarparak yaþamýný yitirdi.
Bunlar sadece Zonguldak’tan ve
bizim ulaþabildiðimiz haberler. Daha
bilmediðimiz neler neler yaþanýyor oralarda. Kimsenin ölmediði, patlamalarýn olmadýðý “kaza”larýn kayda bile
geçmediðini tahmin etmek çok güç
deðil.
Para karþýlýðý cinayet iþleyen kiralýk katiller hiç olmazsa suçlu olduklarýnýn farkýndalar. Para için çalýþmaktan
baþka hiçbir suçu olmayan iþçileri öldüren patronlar ise muteber sayýlýyorlar. Bu düzene biz emekçiler son verene kadar da cinayetler ve katillerin itibarý sürecek.
Mezarlarý Bile Yok
Dirisinin Kýymeti Neydi Ki?
Sizce Bunlarýn Hepsine
“Kader” Denilebilir mi?
10 Eylül günü Antalya’da bir dönercide gerçekleþen patlamada usta
olarak çalýþan Ýbrahim Özgün yaþamýný yitirdi. 11 Eylül günü Ýstanbul
Seyrantepe’deki stadyum inþaatýnda çalýþan Gökhan Yavuz ve Raþit Ek
adlý iþçiler toprak kaymasý sonucu yaþamýný yitirdiler. 12 Eylül günü
Hatay’ýn Erzin Ýlçesinde narenciye paketleme fabrikasý montajýnda
çalýþan Davut Bayraktaroðlu, 6 metre yüksekten düþerek hayatýný kaybetti. 25 Eylül günü Ýstanbul Gaziosmanpaþa’da Ýkinci Cebeci Caddesi
üzerindeki taþ ocaklarýnda kepçe operatörü olarak çalýþan Emin Kýlýç,
toprak kaymasý sonucu yaþamýný yitirdi. 3 Ekim günü Bolu'nun Mudurnu
Ýlçesine baðlý Taþkesti beldesinde kanalizasyon borusu döþeme iþinde
çalýþan Salih Çetin adlý iþçi, toprak kaymasý sonucu yaþamýný yitirdi. 4
Ekim günü Ýstanbul Üsküdar’da telefon kablolarýný yenileme çalýþmasý
sýrasýnda iki iþçi merdiven dayadýklarý kömürlüðün çökmesi sonucu
yaralandý... Ýnsanýn içini karartan bu liste daha uzayacak mý diye sorabilirsiniz? Doðrusunu söylemek gerekirse, ne yazýk ki evet.
2010 yýlýnda sadece madenlerde 97 iþçi yaþamýný yitirdi. Ýlk 8 ayda
ölen toplam iþçi sayýsý 230. Ayný sürede 1010 iþçi de yaralandý. Ýþ
kazalarýnýn yoðunlaþtýðý sektörlerden madencilikte kazalarda Avrupa
birincisi, dünya üçüncüsüyüz.
Tüm bu verileri alt alta koyduðumuzda ortaya çýkan gerçek þu: Bu
rejime karþý olmak için mutlaka devrimci olmaya gerek yok. Hayatýmýza
kastedenlere karþý kendimizi savunmak için bile olsa onlara karþý
savaþmamýz gerekiyor. Yoksa ölüm bizim de kapýmýzý çalacak. Artýk
buna “kader” diyemeyiz. Ortada bir cinayet þebekesi var. Ýþlediði her
cinayet için “kaza” diyor. Ama bu kazalarda nedense hep iþçiler ölüyor.
Ýþçi sýnýfý bir savaþýn içinde. Burjuvaziye karþý bu savaþta bilinçsizliðinin
ve örgütsüzlüðünün bedelini hayatýyla ödüyor. Üstelik kiminle ne için
savaþtýðýný dahi bilmeden ölüyorlar. Ekmek parasý için diyerek.
Burjuvazi ise gereken güvenlik önlemlerini almayarak, sigorta yapmayarak, üç kuruþa çalýþtýrarak her geçen gün çoðalttýðý kârlarýndan küçük
bir kýsmý “kan parasý” yaparak yoluna devam ediyor.
Bu savaþta henüz bir kayýp vermeyen patronlar sýnýfýna küçük bir
hatýrlatmamýz olacak. Öldürdüðünüz bunca insaný sahipsiz sanmayýn.
Savaþ henüz bitmedi. Hepimizi öldürmeye gücünüz yetmez...
17 Mayýs’ta Zonguldak Karadon’da gerçekleþen
grizu patlamasýnda 30 madenci yaþamýný yitirmiþti.
Bunlardan Engin Düzcük ve Dursun Kartal’ýn cesetlerine ise aradan geçen bunca zamana raðmen hala ulaþýlamadý. Ama iþi gücü bu
olan yetkililer açýklama üstüne açýklama yaptýlar. Kuyuyu açan Çinli firmadan
mühedisler bekleniyordu. Çinliler gelecek ve cenazeler çýkarýlacak diye umutlar
daðýttýlar. Mühendisler 16 Aðustos’ta geldiler. Ýncelemelerde bulundular ve geri gittiler. Bu arada kuyuyu açan Çinli CITIC firmasýnýn aslýnda iþi baþka bir taþerona
verdiði ve bu taþeron firmanýn iflas ettiði de gelen bilgiler arasýnda. Kýsacasý kimsenin bizim acýlarýmýzla ilgilendiði yok. Yerin yedi kat dibinde kazma sallayýp patronlarýn kasalarýný dolduranlarýn kýymeti bu kadar.
Sadece Zonguldak’ta deðil elbette katliam. Bursa, Amasya, Edirne, Balýkesir’den
sonra Manisa’da da bir maden iþçisinin cansýz bedeni çýkarýldý ocaktan. 6 Ekim’de
Soma ilçesindeki bir maden ocaðýnda çalýþan 58 yaþýndaki Recep Aslan göçük altýnda kalarak yaþamýný yitirdi. Balýkesir’in Kepsut Ýlçesi Ýsaalan Köyü yakýnlarýndaki
maden ocaðýnda 21 Eylül günü gerçekleþen göçük sonucunda Ramazan Aydoðdu ve
Yýlmaz Çýnar isimli iþçiler yaþamýný yitirdi.
Antakya’daki Patlamada 3 Ýþçi Öldü
Antakya’ya 4 km uzaklýktaki Güzelburç Beldesinde Dericiler sitesindeki bir iþyerinde 3 Ekim günü gerçekleþen buhar kazaný patlamasýnda iþyerinde çalýþan Uður
Özmen ve Hüseyin Yýlmaz ile patlama sonucu yanan kamyonun þoförü Habib
Kaþýkçýoðlu yaþamýný yitirirken biri aðýr 5 kiþi de yaralandý. Patlama sonrasýnda çýkan
yangýn itfaiye tarafýndan söndürülürken patlamada yaþamýný yitiren ve yaralanan iþçilerin tümünün sigortasýz olduðu öðrenildi. Sigortasýz iþçi çalýþtýrdýðý için kimsenin
ceza almadýðý bir ülkedeyiz. Bu ülkede adalet olduðu söyleniyor. O halde iþçi öldürmenin cezasý nedir?
6
EMEÐÝN EVRENÝ
TEKEL Ýþçisi Bu Kez de
Sendika Önünde Direniyor
Ankara’da aylarca haklarý için yaðmur çamur demeden direnen Tekel iþçileri, þimdi de Ýstanbul’da
Tek-Gýda Ýþ Sendikasý’nýn Genel Merkezi önünde sürüyor direniþlerini. Sendikanýn emekçi haklarýný savunmadýðýný belirten TEKEL iþçileri, Ýstanbul Levent’teki Tek Gýda Ýþ Sendikasý’nýn Genel Merkezi önünde çadýrlarýný kurdular. Günlerdir eylemlerini sürdüren iþçiler, sendikanýn hükümetle anlaþýp iþçileri
ortada býraktýðýný ifade ederek, eylem planlarýndan
söz eden sendikacýlara sözlerini hatýrlatýyorlar.
Yaðmurlarýn ve soðuðun baþladýðý günlerde iþçiler inatla direniyorlar. Ankara’da 78 gün kar çamur
demeden direndiklerini söyleyen iþçiler ayný þeyi tekrarlamaya hazýrlar. Ankara eylemi bitirilirken sendikacýlarýn “gidin tatil yapýn sonra çok büyük eylemler
ortaya koyacaðýz’’ dediklerini söyleyen emekçiler,
bütün bu sözlerin tutulmadýðýný. pratikte 4C’nin kabul
edilerek iþçilerin sosyal güvencesiz orta yerde býrakýldýðýný belirttiler.
Mustafa Türkel’in gelip kendileriyle görüþmesini
istiyen emekçiler, “biz haklarýmýzý almak için buradayýz. Kendisi de bizimle olsun” diyorlar.
Ýþçiler AKP politikalarýnýn bilinçli olduðunu söyleyerek “Özelleþtirme adý altýnda kurumlar peþkeþ çekiliyor” diyorlar. Tek-Gýda Ýþ’in hükümetle anlaþtýðýný
anlatan iþçiler, þöyle söylüyorlar: “Özelleþtirme sürecine eylemlilikler gerçekleþtirdik, ‘Tekel vatandýr vatan satýlamaz’ gibi deðerlerle yaptýk. Ama sendika ve
hükümet anlaþtý demek ki anlaþýnca satýlýyormuþ”
Tekel direniþi ile iþçiler arasýnda bir sýnýf mücadelesi birlikteliðinin öne çýktýðýný ifade eden Tekel iþçisi
Metin Aslan, “insanlar mücadele ettiðinde neler olabileceðini Ankara bize gösterdi.” diyor.
Böylece Tekel iþçileri yeni bir direniþ döneminin
kapýsýný açýyorlar.
Çizmeci Gýda’da Sendikasýzlaþtýrma Ýçin Kur’an baskýsý
Sendikalýlaþmayý önlemek için
patronlar akýl almaz yöntemlere,
bu arada din istismarýna da baþvuruyorlar. GOSB’da kurulu bulunan Çizmeci Gýda’da 10 gün önce
33 iþçi sendikaya üye olduklarý gerekçesiyle iþten çýkarýldý. Ýþçiler,
“Ýþveren performans düþüklüðü diye bizi iþten çýkardý ancak asýl sebep sendikaya üye olmamýz. Hatta sendikaya üye olup olmadýðýmýzý anlamak için çalýþanlara Kuran’a el bile bastýrdýlar” dediler.
33 Ýþçi Atýldý
Bisküvi ve gofret üretimi yapan
Çizmeci A.Þ. çalýþanlarýnýn bir süre önce baþlattýklarý sendikal ça-
lýþmalar 33 iþçinin iþten atýlmasýyla sonuçlandý. 235 kiþinin çalýþtýðý
firmada iþten atýlan iþçiler, bir süre
önce Türk-Ýþ’e baðlý Tek Gýda-Ýþ
Sendikasý’na üye olduklarýný ve bu
nedenle iþten çýkarýldýklarýný ileri
sürerek, “Sendikal hakkýmýzý elde
ettik ancak iþveren bunu fark edince önce sendika üyeliðinden vazgeçirmeye çalýþtý, olmayýnca da
33 kiþiyi iþten çýkardý” diye konuþtu.
Ýþverenin çalýþanlara sendikaya üye olup olmadýklarýný anlamak
için Kuran’a el bastýrdýðýný ileri süren iþçiler, “Biz bunu kabul etmeyince performans düþüklüðü gerekçesiyle iþten çýkardýlar. Oysa
Petrol-Ýþ'e Üyeliði Ýþten Atýlma Nedeni
Bursa Demirtaþ
Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Demo Plastik’te
10 iþçi Petrol-Ýþ Sendikasý’na üye olduklarý için iþten çýkarýldý
Bursa’da kurulu
Fransýz
sermayeli
Demo Plastik’te Petrol-Ýþ üyesi 10 iþçi iþten çýkarýldý. Petrol-Ýþ Sendikasý konu ile ilgili açýklamasýnda, sendika hakkýný kullanan iþçilerin Demo
Plastik’te çeþitli baskýlara maruz kaldýðýný ve iþten
atýlmakla tehdit edildiðini belirtti.
Ceza Kanununa göre sendikalý iþçilerin iþten atýlmasýnýn suç olduðunu belirten Petrol-Ýþ, çýkartýlan
iþçilerin iþe geri alýnmasýný talep etti. Sendika açýklamasýnda Demo Plastik’e “Ýþçi atarak sendikadan
kurtulma gibi kolay ve ilkel bir politikanýn tutmayacaðýný, kýrk yýldýr bu kentte bulunan Petrol-Ýþ’in asla örgütlenme hakkýnýn engellenmesine seyirci kalmayacaðýný bilin. Huzurlu bir iþyeri olarak devam etmenin
koþulunun sendikal haklara saygý olduðunu görün”
uyarýsý yapýldý.
Petrol-Ýþ iþten atýlan iþçilerin yanýnda olduklarýný
da belirterek, Demo Plastik’e karþý mücadele edeceklerini ifade etti.
her gün mesaiye çaðýrýyorlardý. Asýl sebep sendikaya üye olmamýz”
diye konuþtular.
Ýþverenin tazminatlarýný ödemediðini de söyleyen iþçiler, “Bize
iþten çýkarýldýktan bir hafta sonra
tazminatýmýzý ödeyeceklerini söylediler, onu bile ödemediler” diye
konuþtular. Fabrikanýn karþýsýnda
kurduklarý çadýrda eylemlerini sürdüren iþçiler, firma yetkililerinin
fabrikadan her çýkýþýnda, “Þalter inecek, bu iþ bitecek!”, “Çizmeci
þaþýrma sabrýmýzý taþýrma!”, “Sendika hakkýmýz, söke söke alýrýz!”,
“Yaþasýn onurlu mücadelemiz!”
þeklinde sloganlar atýyorlar.
GÜVENCELÝ ÝÞ ÝSTEMEK DE SUÇ!
emek ve özgürlük
Anakonda Ýþçileri Direniþte
Birleþik Metal-Ýþ’in örgütlenme çalýþmalarýna karþý
patronlarýn saldýrýlarý devam ediyor. Birleþik Metal-Ýþ ve
iþçiler de iþten çýkarmalara direniþle cevap veriyor, sýnýf
dayanýþmasýný yükseltiyor.
Kýrklareli Lüleburgaz’daki Ýtalyan sermayeli Anakonda Isýtýcý ve Piþirici Cihazlar San. ve Tic. A.Þ’de Birleþik
Metal-Ýþ 24 Eylül günü Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý’na gerekli yetki baþvurusunda bulundu. Baþvurunun yapýldýðý gün patron 2 sendika üyesi iþçiyi, ardýndan
da 27 Eylül günü 4 sendikalý iþçiyi iþten çýkardý.
Böylece direniþ de baþlamýþ oldu. Ýþten çýkarýlan iþçiler 27 Eylül günü fabrika önünde direniþe geçti. Ýþçiler,
sendikal haklarýyla birlikte iþ baþý yapana dek direniþi
sürdüreceklerini belirtiyorlar.
Metal sektöründe bugünlerde genel toplu sözleþme
nedeniyle iþler kýzýþýrken, Birleþik Metal-Ýþ’in sürdürdüðü
mücadele karþýsýnda patronlar ayný taktikleri izliyor. Patronlar, ilk olarak sendika üyelerine, sendikalarýndan istifa etmeleri yönünde baský ve tehditlerde bulunuyor, daha sonra da sendika üyelerini þten çýkarýyor. Ýþten atýlanlar direniþe geçtiðinde ise patron da içerideki iþçileri tehdit ediyor. Bütün bunlarýn hiçbiri yetmezse o zaman da iþin içine polis giriyor.
Bir de Türk-Metal var elbette. Patronlarýn davetiyle
iþçi sýnýfýnýn direncini kýrmak için iþyerlerine sýzan TürkMetal böylece giderek teþhir oluyor.
BALCALI’DA KORSAN ÝHALE GÝRÝÞÝMÝ
Çukurova Üniversitesi Týp Fakültesi Balcalý Hastanesin de örgütlü eylemler neticesinde çalýþanlar 7 Ekim de
yapýlmasý planlanan Çalýþanlar Ýhalesini hastaneye sokmayarak kazaným elde etmiþlerdi fakat üniversite yönetimi tarafýndan yeniden ihalenin yapýlacaðý duyuruldu.
Yeni ihale giriþimiyle beraber biraraya gelen çalýþanlar
12 ekim günü sabah saat 08.00 den itibaren poliklinik
merdivenleri önünde toplandý. Devrimci Saðlýk-Ýþ tarafýndan yapýlan açýklamada, nasýl sonuçlanýrsa sonuçlansýn bu ihalenin kabul edilmeyeceði ilan edildi. Ýhalenin yapýlacaðý salonun önüne polis barikatý kurduran
hastane yönetimi, 12 Ekim günü ihaleyi gerçekleþtirdi.Ýki
þirketin ihaleyi aldýklarý öðrenildi. (Adana EÖ)
TUTUKLU KESKLÝLER BIRAKILSIN
Güvenceli iþ talebiyle eylemler yapan 51 öðretmene dava açýldý. 3 yýla kadar hapsi istenen Atamasý Yapýlmayan Öðretmenler Platformu (AYÖP) üyelerinin yargýlanmasýna 16 Þubat’ta baþlanacak.
17 Aðustos 2010’da Ankara’da Abdi Ýpekçi Parký’nda oturma eylemi yapmak üzere Ankara’ya gelen AYÖP üyeleri polis tarafýndan parka sokulmamýþ ve 51’i yaka paça gözaltýna alýnmýþtý.
Cumhuriyet Savcýsý’nýn hazýrladýðý iddianameye
göre býrakýn eylem yapmayý, eylem yapmadan önce toplantý yapmak, eylem için valiliðe baþvurmak
bile yargýlama konusu.
51 öðretmen hakkýnda hazýrlanan iddianamede,
öðretmenlerin eylem öncesi yaptýklarý toplantýlar tarihleriyle birlikte “izinsiz toplantý eylemleri” olarak
yer alýyor. Yine iddianamede, Ýnternet sitesinde eyleme yapýlan çaðrýlar da “Ýzinsiz eyleme katýlým
çaðrýsý” olarak ifade ediliyor. Kýsacasý iddianamenin
aslýnda iler tutar bir yaný yok ama yine de tehdit
unsuru.
Bugüne kadar Türkiye’nin pek çok ilinde yüzlerce kiþinin katýldýðý, onlarca etkinlik yapan AYÖP’ün
toplantýlarý iddianamede “izinsiz eylem” olarak yer
alýyor. AYÖP üyeleri ise yaptýklarý açýklamayla haklarýnda açýlan davaya tepki gösterdiler.
KESK Adana Þubeler Platformu Ýnönü Parký’nda tutuklu bulunan KESK üyeleri için basýn açýklamasý yaptý.
“Siyasi iktidarýn baský düzeni yaratmaya yönelik politikalarýna teslim olmadýk, olmayacaðýz” yazýlý pankartýn
açýldýðý eylemde KESK, AKP Hükümeti’nin çalýþma yaþamýndaki anti-demokratik yaklaþým ve politikalarýný sürdürdüðünü belirtilerek, birçok yöneticileri ve üyelerinin
adli ve idari soruþturmalara, sürgünlere, ayrýmcý politikalara maruz kaldýðýný ve tutuklandýklarýný vurguladý.
KESK sözcüsü Güven Boða, “Aradan bir yýl geçmesine
raðmen tutuklu kimi arkadaþlarýmýz hala mahkeme önüne çýkarýlmýþ deðildir. AKP Hükümeti hakkýný arayan,
mücadele eden herkese saldýrýyor” dedi. Tutuklu bulunan sendikacýlarýn serbest býrakýlmasýný isteyen eylemciler, demokratik haklarýnýn kullanýmýný engellemeye son
verilmesi gerektiðini de kaydettiler.
EMEK HABERLERÝ
7
emek özgürlük Türkiye’de Kadýn Olmak Zor
ve
Dünya Ekonomik Forumu’nun hazýrladýðý 2010
yýlý Küresel Cinsiyet Eþitsizliði raporuna göre Türkiye kadýn erkek eþitliði sýralamasýnda 126.cý sýrada
yer alarak Etiyopya’nýn gerisinde kaldý.
Dünya genelinde saðlýk ve eðitim konularýnda ilerleme gözlenirken ekonomik ve siyasal alanda
gerileme tablosu ortaya çýkýyor. Yýllardýr olduðu gibi
Ýzlanda baþta olmak üzere iskandinav ülkeleri ilk sýralarý doldururken saðcý Sarkozy iktidarý döneminde Fransa’nýn 30 basamak gerilemesi dikkat çekici.
Ýran’ýn bile þeriat uygulamalarýna raðmen 3 basamak üst sýrada yer aldýðý Türkiye ise endeks sýralamasýnda son sýralarda yer almaya devam etti.
Saðlýk alanýnda 61, siyasette 99, ekonomik katýlým
ve fýrsat eþitliði konusunda 131, eðitim konusunda
ise 109. sýralarda yer alan Türkiye, toplamda Etiyopya’nýn da gerisinde kalarak 126. sýrada yer aldý.
Türkiye geçen yýl da “toplumsal cinsiyet eþitliði bakýmýndan en kötü durumda olan ülkeler” sýrasýnda
yer almýþtý.
Dünya Ekonomik Forumu sonuçta emperyalistlerin finanse ettiði ve onlarýn bakýþ açýsýndan kadýnlarýn durumunu deðerlendiren bir kuruluþ. Ancak
onlarýn kriterlerine göre bile Türkiye’de kadýnlarýn
durumu vahim. Birçok açýdan geliþme örnekleriyle
kitlelerin gözlerini boyamaya çalýþanlarýn bunun gibi rakamlarý saklamasý çok doðal. Zaten onlarýn ne
evde ne sokakta ne de iþyerlerinde kadýnlarýn durumunu umursadýklarý yok.
Sadece Eylül ayýnda 25 kadýnýn öldürüldüðü bir
ülkede yaþýyoruz. Dünya Ekonomik Forumunun ele
aldýðý istitastiklerde bunlar da var mýdýr bilemiyoruz
elbette. Al þu parayý evi geçindir
denilerek ekonomik zorun belki
de en beteriyle mücadele etmek
zorunda býrakýlan ev kadýnlarýnýn
“giriþimcilik” kapasitelerini daha
çok önemseyenlerin deðil de kendi kriterlerimizle deðerlendirdiðimizde çok daha vahim bir tablo
ortaya çýkýyor.
Çünkü onlarýn gece sokakta
yürüyebilmek gibi bir derdi yok,
onlarýn giyimi, makyajý, yaptýðý
yemek ya da cep telefonuna gelen mesaj yüzünden öldürülmek
gibi, koca dayaðýndan sonra sýðýndýðý karakol tarafýndan yeniden kocasýna teslim edilmek gibi,
istemediði birisiyle evlendirilmek gibi bir dertleri Kapitalizmin Kendisi Bir Hastalýktýr...
yok. Saðlýk, eðitim, ekonomi, siyaset baþlýklarýBir sayfa önce iþ kazasý adý altýndanýn hiçbiri bunlarý ifade etki katliamlarý yazmýþtýk. Bir de yavaþ
miyor. Onlar siyaset diye
yavaþ süren, yýllara yayýlan cinayetler
parlamentodaki katýlýmý
var. Saðlýksýz gýdalarla yapýlanlar.
baz alýyorlar. Oysa bu
Yýllardýr bu konuda yüzlerce vaka
topraklarda kadýnlar baþortaya çýkmasýna raðmen hiçbir caybakan bile olsa kadýnlarýn
dýrýcýlýðý olmayan cezalar, aksine katildurumu her geçen gün
leri cesaretlendiriyor.
daha kötüye gidiyor. FaZaten dünyanýn her yerinde kötü ve
þizmin
egemenliðinde
saðlýksýz beslenme alýþkanlýðýnýn sembaþka türlüsü de olamazbolü haline gelen fast food sektörünün önde gelen firmalarýndan Burger King,
dý zaten.
hastalýklý etlerden üretilmiþ ürünleri piyasaya sürmekle suçlanýyor. Onlar bu
iþten nasýl paçayý kurtarýrlar bilemiyoruz ama ortada nerede olduðu bir türlü
açýklanamayan tam 8 bin ton et söz konusu. Þu firmaya imha ettirdik dedikleri yerde öyle bir iþletme yok. Bu defa da þu barýnaktaki köpeklere yedirdik
diyorlar ama o kadar hayvanýn bu sürede 3 bin tondan fazla et yemesi
olanaksýz. Hadi imha edilecek 11 bin ton etin 3 binini köpekler yedi diyelim.
Ya geriye kalan 8 bini?
Söyleyemiyorlar biz bu bozuk etleri halka yedirdik diye. Oysa çok bir þey
8 yýllýk AKP iktidarý döneminde kömür ve gýda yardýmlarý her yýl arkaybetmezler bunu itiraf etseler. Çünkü Çernobil patlamasý sonrasýnda bizzat
tarak geçtiðimiz yýl 78 milyon 421 bin 693 TL’ye ulaþtý. Sosyal Hizmetbakanlarýn aðzýndan çýkan “radyasyonun azý iyidir” sözcüklerinin sarfedildiði
ler ve Çocuk Esirgeme Kurumu aracýlýðýyla çoðunlukla gýda ve kömür
bir ülkede yaþýyoruz. Para için insanlarý zehirlemek bir gelenek sayýlýr bu
yardýmý olarak daðýtýlan bu miktar, AKP iktidara gelmeden önceki yýl oülkede. Paraya tapanlarýn tüm putlarýnýn yýkýldýðý günler gelinceye deðin daha
lan 2001 yýlýnda 2 milyon 902 bin 242 TL idi. Kaba bir hesapla 26 kat
ne rezaletler göreceðiz kim bilir.
artmýþ yani.
Bunda ne kötülük var diyebilirsiniz. Yýllar önce “live aid” konserleri
yapýlýrdý, bilmem anýmsayanýnýz var mý? Emperyalistler tarafýndan sömürgeleþtirilen, tüm kaynaklarý talan edilen Afrika kýtasýnýn ekolojik
dengesi de emperyalistlerin hammadde ihtiyaçlarý doðrultusunda paramparça edilmiþti. Ormanlarý biçilmiþ, Afrikalýlarýn kendi ihtiyaçlarý
Bugünlerde
bazý
gazeteler
Elektrik
doðrultusunda yüzyýllardýr þekillendirdikleri tarýmsal yapý yerine enMühendisleri Odasý’na ateþ püskürüyor. Çünkü
düstriyel hammadde ekimine dayalý bir tarým dayatýlmýþtý. Yýllar sonra
patronlarýnýn kazandýðý elektrik daðýtým ihalelerinin
ortaya çýkan sonuç açlýk, susuzluk ve bunun sonucunda kitlesel ölümlerdi. Ýþiptal edilmesi için dava açtýlar. Oldular vatan haini.
te o zaman “insafa” gelen emperyalist ülkelerde “live aid” konserleri serisi baþÇünkü patronlarýn tekerine çomak soktular. Ýki
ladý. Birleþmiþ Milletler’in yaptýðý yardýmlara ek olarak bu konserlerde toplanan
yýlda %70 zam gören elektriðin aslýnda daha
paralarla da yardýmlar yapýldý, birilerinin vicdan sýzýlarý hafifletildi. Ama Afrikaucuza satýlabileceðini gösterdiler. Devletin kendi
da emperyalist sömürgecilerin yarattýðý yýkým hala sürüyor.
hatalarýnýn (alým garantili doðalgaz anlaþmalarý
Emperyalistler her yerde Afrika’da yaptýklarýný yapmadýlar, ya da deðiþik
gibi) faturasýnýn halka ödetilemeyeceðini söyledikyöntemlerle yaptýlar. Askeri iþgal ve silah zoruyla deðil de IMF ve Dünya Banleri için, barajlarýn trübinleri boþa dönerken özel
kasý aracýlýðýyla özelleþtirmeleri dayattýlar, fabrikalarý kapattýrdýlar. Çiftçileri
sektörden pahalýya elektrik alýndýðýný ortaya koyterminatör (döl vermeyen) tohumlarýn baðýmlýsý yaptýlar. Þimdi ise ortalýk iþsiz
kaynýyor. Geçmiþin sanayi kentleri birer fabrika mezarlýðýna dönmüþ durumda. duklarý için, kýsacasý soyulduðumuzu, aldatýldýðýmýzý söyledikleri için “düþman”
Ýþsizlikte OECD ülkeleri arasýnda Ýspanya’dan sonra ikinci sýradayýz. Ve hep- ilan edildiler. Doðrudur, onlarýn düþmanýdýr. Çünkü kasalarýna dolan paralar bizsinden ötesi de bu þekilde yoksullaþtýrýlan geniþ yýðýnlar için gösterilen adres lerin cebinden çýkmaktadýr. Sadece elektrik mühendislerinin deðil, hemizin itiartýk iþ ve iþçi bulma kurumu deðil fakir kaðý- razý var bu duruma.
Ama düþmanlarýmýz da biliyor ki bizim sesimizi kesmek için önce en fazla
dý çýkarmak için gidilen mahalle muhtarý.
Sonrasýnda da kömür ve gýda yardýmlarý da- þey bilenlerden baþlamalýlar. Üstelik bunlar hem örgütlü, hem de bu doðrultuda harekete geçmiþler, dava açmýþlar. Yani en tehlikeli düþmanlar. Oysa elinðýtýmlarýndaki izdiham görüntüleri.
Biz tüm bunlarý hak edecek ne yaptýk? Na- deki faturaya bakýp ne yapacaðýný þaþýran vatandaþý kandýrmasý daha kolay
musumuzla, onurumuzla çalýþtýk, çabaladýk, onlara göre. Ama artýk hiçbir þey ikna etmiyor bizi. Elektrikteki KDV oraný %18.
ter döktük. Bizi dilencileþtirmek için bilinçli bir Yani herkesin kullanmaya mecbur olduðu elektrik lüks tüketime giriyor. Peki
size þimdi külçe altýn, pýrlanta ve elmas için KDV alýnmadýðýný söylesek ne derpolitika tezgahlýyorlar.
siniz? Elektrik lüks, külçe altýn, pýrlanta ve elmas lüks deðil. Zenginleri bu kadar
Boþuna!
Tepemizden bu kan emicileri defetmek için düþünen ve bunu bu kadar utanmazca yapan baþkalarý da olmuþ mudur tarihte
de çabalayacak, ter dökecek enerjimiz var bilemiyoruz. Ama bize kimse din adýna Firavun zulmünden filan bahsemesin.
Firavunun kim olduðu ortada. Sonlarý da ayný olacak, zulümleriyle anýlacaklar.
nasýlsa. (Ýstanbul EÖ)
Bozuk Etler Nerede? Bilen Var mý?
Ne Kadar Sadaka...
O Kadar Ýktidar...
AKP Kömür ve Gýda
Daðýtýmýnda Rekor Kýrdý
Elektrik Özelleþti,
Arsýzlýk Tavan Yaptý
8
GENÇLÝK-YAÞAM
Eðitimde Ders Çýkarýlacak Bir 4b Macerasý
Elif Aybaç Aþýk, Sultangazi Ýlçesi Melahat Öztoprak Ýlköðretim Okulu’nda sözleþmeli bir öðretmendi. Geçtiðimiz aylarda rahatsýzlandý ve hastane
hastane gezdi. Önce “migren”, sonra “orta kulak iltihabý” teþhisi konuldu. En sonunda beyninde bir tümör olduðu ortaya çýktý.
Bu arada, tümor gözüne de sýçradý, kýsmi felç
geçirdi. Daha sonra tedavisini tamamlayarak “çalýþabilir” kâðýdý aldý ve okuluna döndü. Ama neoliberal eðitim düzeninin ona bir sürprizi vardý. Okul yöneticileri ona sözleþmesinin feshedildiðini bildirdi.
Çünkü Elif öðretmen, tedavi sýrasýnda toplam 40
günlük rapor almýþtý, oysa kanuna göre 4B kapsamýndaki sözleþmeli çalýþanlar, hastalýklarý ne olursa
olsun, 30 günden fazla rapor alamýyordu. Elif Öð-
emek ve özgürlük
retmen Ýstanbul 3. Ýdare Mahkemesi’ne itiraz etti ama sonuç deðiþmedi.
Bildik Bir Hikaye
Elif öðretmenin öyküsü þöyle: “Celal
Bayar Üniversitesi Sýnýf Öðretmenliði Bölümü’nden mezun oldum. KPSS’de sýnav
sonrasý atanamadýðým için ayný yýl Yalova’da sözleþmeli öðretmen olarak çalýþmaya baþladým. Bir yýl sonra, 2007’nin aralýk
ayýnda Ýstanbul Sultangazi Melahat Öztoprak Ýlköðretim Okulu’na 4B kapsamýnda sözleþmeli olarak atandým. 2010 eðitim yýlýnýn ikinci döneminde sadece bir hafta okula gidebildim. Rahatsýzlýðýmýn teþhisi için çeþitli hastanelere gittim. Farklý farklý teþhisler konuldu. Daha sonra MR çekildi ve tümörü buldular. Daha sonra tedavi gördüm.
Tümor iyi huylu olduðu için iyileþtim. Hastaneden ‘Çalýþabilir’ raporu da aldým. 30 günden fazla yani 40 gün rapor aldýðým için
sözleþmem 12 Þubat 2010 tarihi itibariyle
feshedildi.”
Maaþ Þovu Emekliyi Sevindirmedi
Ýþte böyle... Artýk sistem böyle çalýþýyor.
Atamalarýn neden yapýlmadýðý sorusunun yanýtý
da burada gizli. Neoliberal düzen güvenceli memur,
güvenceli iþçi istemiyor. Tümörü olan derdine yansýn! Binlerce öðretmen açýðý varmýþ, öðrenciler de
derdine yansýn! Köle olarak öðretmen çalýþtýrmak,
istediði zaman iþten atabilmek, düzenin temel ilkesi. 4b yasasý da tam bunu saðlýyor. Kamu sendikalarý 90’lardaki fýrtýnayý melteme çevirmelerinin bedelini de böyle ödüyor. Ve artýk þu kesinleþiyor; ancak güçlü bir fýrtýna bu neoliberal pisliði temizleyebilecek.
ur bu
k
O ktu
Bir Ýþsiz Öðretmenin Kaleminden
e
MSon günlerde Türkiye de gündem haline larý ve gelecekleriydi.. Kendi yandaþlarýna kýyak
gelen bir konudan bahsetmek istiyorum. KPSS geçen ve sadece kendileri gibi gericileri, halk
skandalý.. Ben de bu ülkenin KPSS mað- düþmanlarýný bir yerlere getirmek amacýyla
durlarýndan biriyim. 16-17 yýl oku ve onca emek yapýlan bir organizasyondu. Yýllarca girdiði
verdikten, onca eziyet çektikten sonra eline KPSS’yi kazanamadýðý için bunalýma girip intiAKP grup toplantýsýnda Baþbakan tarafýndan açýklanan geçen iþsizlik, stres, geleceksizlik, bunalým.. har eden gencecik öðretmenler bunlarýn umruyüzde 4’lük zam oranlarý emeklilerde hayal kýrýklýðý yarat- Yaklaþýk 350 bin öðretmen kadro beklerken ikti- da deðildi. Fakat bütün bu oyunlarýn bozultý. 7 milyon SSK ve Bað-Kur emeklisinin beklediði zam dar ve muhalif geçinen diðerleri referandum masýnýn bence tek bir yolu var. Birleþip hakoranlarý açlýk sýnýrýnýn bile altýnda kaldý. "Erdoðan'ýn teleþýndaydý. Onlar için halkýn gündemi önemli larýmýz için mücadele etmek. Ýþçilerin, iþsizlerin,
þovlarýna kanmayacaðýz" diyen DÝSK Emekli-Sen eylem- deðil kendi geleceklerini güvence altýna almak, emekçilerin, öðrencilerin birleþip bizi bu hale
ler yapmaya hazýrlanýyor
kendi çýkarlarýný korumak önemliydi ve bütün getirenlerden hesap sormamýz, onlarý ait oldukbu kargaþa içinde 30 bin larý yere, tarihin çöplüðüne göndermemiz
öðretmenin atamasý kopya gerekir. Artýk yeter diyorum, kendi kaderimizi
skandalý yüzünden ertelendi. elimize almanýn vakti geldi de geçiyor!
ADANA’DAN ÝÞSÝZ BÝR ÖÐRETMEN
Esrtelenen insanlarýn umutGazi Üniversitesi Ýktisadi ve Ýdari Bilimler
Fakültesi Öðretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa
Durmuþ’un hazýrladýðý KESK-AR raporunda,
2008 krizinin, 1929-1933 krizinden bu yana
görülmüþ en derin kriz olduðu belirtilerek, OECD üyesi ülkeler içinde, Ýspanya’nýn ardýndan 2009 yýlý itibariyle en yüksek iþsizliðe sahip ikinci ülkenin Türkiye olduðuna dikkat çekiliyor.
Gazi Üniversitesi Ýktisadi ve Ýdari Bilimler
Fakültesi öðretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Durmuþ’un hazýrladýðý 2010 Aðustos ayý, “Krizin
Yeni Aþamasýnda Türkiye’nin Ýktisadi Durumu’ baþlýklý raporda 2008 krizinin, 1929-1933 krizinden bu yana görülmüþ en
derin kriz olduðu belirtildi. Raporda, AKP Hükümetinin kriz öncesindeki gibi, iç
tasarruflarý ihmal eden, sýcak para giriþleriyle finanse edilen ithalata ve spekülatif gayrimenkul-inþaat yatýrýmlarý ve bireysel tüketimi özendiren diðer yatýrým
Yapýlan yeni bir araþtýrmaya göre dünyada açlýk çekenlerin sayýsý 1
biçimlerine dayalý, yani dýþ finansmana dayalý bir büyüme modeline tekrar
milyarý geçti. Açlýk sýkýntýsý çekenlerin yarýsýndan fazlasýný çocuklar odönmekte olduðunu ortaya koyduðu kaydedildi.
luþturuyor. 129 milyon çocuðun kilosu normalin altýnda.
Vergi politikalarý ile gelir daðýlýmýnýn bir ölçüde iyileþtirilebileceðine iþaret eAmerikan Uluslararasý Gýda Politikalarý Araþtýrma Enstitüsü, Alman
dilen raporda son 7 yýldýr AKP hükümetinin uyguladýðý politikalar ile bunun tam
Dünya Açlýk Yardýmý ile Ýrlanda Concern Worldwide tarafýndan yayýnlanan
tersinin gerçekleþtiði belirtildi. Raporda gelir vergisini asýl olarak ücretli emek“2010 Küresel Açlýk Endeksi” raporunda, 2009 itibariyle dünyada yetersiz besçilerin ödediði, muafiyet ve istisnalardan sermaye geliri sahiplerinin yararlanlenenlerin sayýsýnýn 1 milyar kiþiyi aþtýðý belirtildi. Dünyada açlýk sýkýntýsýnýn
dýðý, sermaye þirketlerine sayýsýz vergi teþviki yapýldýðýna dikkat çekildi. Artan
yüzde 15,1 olduðu kaydedilen raporda bunun yarýsýndan fazlasýnýn çocuklar oloranlý gelir vergisi tarifesinin düzleþtirildiðini, basamak sayýsýnýn 6’dan 4’e induðu anlatýlýyor.
dirildiðinin belirtildiði raporda, ücretliler lehine 5 puan indirimden vazgeçildiðiBaðýmlý ülkelerdeki 5 yaþ altýndaki çocuk nüfusunun 3’te birini teþkil eden
ne de iþaret edildi.
195 milyon çocuðun yetersiz beslenmeden kaynaklý olarak yeterince geliþmeRaporda et, süt, eðitim ve saðlýða yüzde 8 KDV uygulanýrken pýrlanta, eldiði belirtildi. 5 yaþ altýndaki çocuklarýn 4’te birinin yani 129 milyon çocuðun kimas gibi kýymetli taþlar ve külçe altýnýn KDV’den istisna tutulduðu ifade edildi.
losu normalin altýnda. 10 çocuktan biri ise aþýrý zayýflýkla boðuþuyor.
AKP’nin politikalarýnýn ekonomiyi geçici olarak canlandýrdýðýna dikkat çekilen
Uluslararasý Gýda Politikalarý Araþtýrma Enstitüsü, Yoksulluk, Saðlýk ve Besraporda önceki krizlerde olduðu gibi bu krizin de bedelini en aðýr þekilde ödelenme Dairesi Direktörü Marie Ruel, “birçok araþtýrma yetersiz beslenmede iyiyenlerin iþsiz kalan “emekçiler” olduðu belirtildi. Resmi iþsizlik rakamlarýnýn
leþmeyi saðlama þansýnýn en fazla doðuþtan ikinci yýldönümüne kadar olduðugerçek rakamlarýn çok altýnda olmasýna raðmen kriz sonrasýnda oldukça yüknu göstermektedir. 2 yýldan sonra yetersiz beslenmenin olumsuz etkilerinin büsek düzeylere çýktýðýnýn ifade edildiði raporda, Türkiye’nin dünya iþsizlik ortayük çoðunluðu geri dönüþümsüzdür” diyor.
lamasýnýn iki katý bir orana sahip olduðu ve OECD üyesi ülkeler içinde, ÝspanRaporda, özellikle Sahra altý Afrika ülkelerinde çocuklardaki yetersiz beslenya’nýn ardýndan 2009 yýlý itibariyle en yüksek iþsizliðe sahip ikinci ülkenin Türmenin son 20 yýlda sadece yüzde 6 oranýnda düþtüðü kaydedildi.
kiye olduðuna dikkat çekildi.
Krizin Yükü Emekçilerin Sýrtýnda
129 milyon çocuðun kilosu normalin altýnda
9
FIRATIN ÖTE YAKASI
emek özgürlük Hükümet bir yandan görüþmeler yapýyor öte yandan imha hazýrlýðý
Ýkiyüzlü ‘açýlým’ýn mumu yatsýya kadar
ve
HALKLARIN
KARDEÞLÝÐÝ
Bir Referandum
Dersi: Zengine
Çok Güvenme!
12 Eylül referandum sürecinin en çarpýcý noktalarýndan biri, þüphesiz Diyarbakýr
Sanayi Odasý’nýn baþýný çektiði Kürt zenginlerinin bölgedeki genel boykot kararýnýn
dýþýna çýkarak açýkça tutum
koymasýydý. Demokratik Özerklik adý altýnda yeni bir
toplumsal yapý inþa etme iddiasýnda olan Kürt hareketi için bu ciddi bir sinyaldi. Aslýnda çok þaþýrtýcý deðildi, yeni
de deðildi. Öteden beri sokaklarda çatýþan, Newroz’larda kendini cansiperane ortalýða atan yoksullar ile
yýllardýr devlet ihalelerinden
beslenen müteahhitler topluluðunun özgürlük, barýþ gibi
kavramlardan ayný þeyi anlamadýklarý açýktý. Kaldý ki,
son dönemde ayný müteahhit tayfasýnýn daha güneyde
bir yerlerde yeni oluþmakta
olan imkanlarý deðerlendirmek istediði, “barýþ”a biraz
da böyle baktýðý biliniyor. Ayrýca, devletin Kürt hareketini
ezdikten sonra bu güçlere
bölgede rol vermek istediði
de artýk bir sýr sayýlmaz.
Burada asýl sorun, referandumda ortaya çýkan sýnýfsal çatallaþmaya Kürt hareketinin nasýl baktýðý. Herkesin
bildiði gibi, zaman içersinde
ideolojik olarak nereye gelmiþ olursa olsun Kürt hareketi, bir yoksullar hareketi olarak doðmuþ ve her zaman
da emekçilere, yoksul köylülere yaslanmýþtýr. Bugünkü
kadro yapýsý da, sokaklarda
dayandýðý taban da yine emekçilerdir, yoksullardýr. Yýllardýr mücadelenin acýsýný ve
kahrýný çeken bu kitleler, þüphesiz ihaleci zenginlerin, taþeron inþaatçýlarýn kasalarý
dolsun diye bütün bunlara
katlanmamýþlardýr.
Referandumda olanlar,
þimdiden Kürt emekçilerinde
yeterince nefret yaratmýþtýr.
Bu nefret haklýdýr, meþrudur;
çünkü yeni bir bayraðýn altýnda eski yoksulluk ve eski
dalavereler, yolsuzluklar, kitlelerin ancak bir süre katlanabileceði bir durumdur.
Gelecekte bu derin çeliþkinin belirleyici olarak sahneye
çýkmasý kaçýnýlmaz olacaktýr.
Bu sorunun çözümü ise mitoloji kitaplarýnda deðil, sokaklarda aranacaktýr.
Kürt sorunundaki geliþmeler geçtiðimiz haftalarda kritik bir aþamaya girdi.
Önceleri Öcalan’la görüþtüðünü reddeden ve bunu söyleyenleri “þerefsiz” ilan
eden hükümet, daha sonra durumu kabul etti. Öcalan da görüþmeleri doðruladý. Ama devletin görüþmeleri aslýnda oyalamak için yaptýðý da biraz anlaþýldý.
Tam bu süreçte Hakkari’deki provokasyonun gündeme gelmesi rastlantý deðildi. Neredeyse milimi milimine geçmiþteki Güçlükonak katliamýnýn aynýsý olan
katliam, bir anlamda Hakkari’den intikam
almayý amaçlarken, bir anlamda da açýk
bir kýþkýrtmaydý.
Hükümetin niyeti daha sonra gelen
Urfa KCK operasyonu ve Ýstanbul Gülsuyu gözaltýlarýyla da netleþti. Ayný süreçte yapýlan uydurma SDP operasyonu
da “kýpýrdayan her þeyi vur” emrinin pratik uygulamasýydý. Saldýrý, tutuklama ve
provokasyon… Referandum sonrasýnda
þýmarýklýðýný artýran hükümet, herkese
birden yumruk atma kararlýlýðýný sürdürüyor. Bu arada yapýlan Suriye, Irak,
ABD, Almanya görüþmeleri de bölgede
önce yine bir aldatma sürecinin yaþanacaðýný ama olmazsa Tamil formülüne
benzer bir niyetin var olduðunu gösteriyor.
Burada tabii ki asýl önemli olan kimin
ne niyete sahip olduðu deðil, kimin ne
kadar kudrete sahip olduðudur. Þu son
derece açýk, en katýsýndan en liberaline
devletin tüm fraksiyonlarýnýn, ABD baþta
olmak üzere tüm emperyalist güçlerin,
hatta leþ kargalarý gibi kenarda kendilerine rol verilmesini bekleyen çapsýz Kürt
siyasetçilerinin de -ellerinden gelse- ilk
tercihleri, kesinlikle “Tamil çözümü”nün
de ötesinde tümden imhadýr. Bölgedeki
hesaplar kitaplar bir yana, hem emperyalistler, hem yerli iþbirlikçileri, hem de
yardakçý takýmý, dünyanýn herhangi bir
daðýnda, herhangi bir biçimde yanan tek
bir ateþin bile söndürülmesini isterler. Bilirler ki, o ateþ, örnektir, baþka yerleri kýþkýrtan bir þeydir.
Sorun, bunun yapýlamýyor olmasýdýr.
Kürtlerin yaþadýðý diðer parçalarda da az
çok kendisine bir zemin saðlamýþ olan ulusal hareket, bu denemeleri þimdiye
dek boþa çýkardý; bundan sonra da yüzde yüz baþarýlý bir “imha” mümkün görünmüyor. Ayrýca burada artýk söz konu-
su olan þey, þimdi baraj kalksa mecliste
tam bir kilit parti olabilecek sayýda milletvekili çýkarma gücüne sahip bir kitle desteðidir. En inatçý “asalým-keselim”ciler
dahil, bunu görmeyen ve itiraf etmeyen
yok.
Yani, bugün ortaya çýkan þey, bir düðümlenmedir. Ve hükümet, tam da bu
düðüm noktasýnda oyalanmayý ve oyalamayý sürdürüyor. Seçimlere kadar dayanýp daha sora da Kürtlere tepeden inme
birkaç þey verip aklýnca onlarýn iradesini
zayýflatmak, tabanýný çalmak ve sonra
da tümden biçmek planý hala yürürlüktedir. Ancak bunun pratikteki sonucu kargaþa ve bol provokasyonlu bir uzatýlmýþ
savaþtan baþkasý olmayacaktýr.
Þu anda Türkiyeli emekçilerin hazýrlanmasý gereken süreç tam da böyle bir
süreçtir. Bu süreç, ayný zamanda herkes
için bir sýnav da olacaktýr.
Üniter devlet iyi de, hesabý kim ödeyecek?
Neredeyse yüz yýldýr Kürt bölgesinin
bütün yeraltý yerüstü zenginliklerini hortumlayan ve bölgeyi yoksulluða iten devlet, þimdi militarist bir para israfýna mahkum. Bölge illeri, bütçeye yaptýklarý vergi
katkýsýnýn onlarca katýný yutuyor.
Onlarca yýldýr Bölge’nin ekonomik potansiyelini Bölge içinde deðerlendirmek
yerine Batý’ya, özellikle de Marmara’ya
akýtan Türkiye, þimdi bu çoraklaþtýrýcý
politikanýn trajik sonuçlarýyla karþý karþýya. Kaynaklarý kuruyan bölge illeri, þimdi
büyük bir asker, polis ve memur kalabalýðýný ve askeri harcamalarý emiyor. Böylece “çakýltaþý bile vermeyiz” politikasý
bir ekonomik yük haline de geliyor.
Örneðin bütçe gelirlerinin yüzde
72’sini 4 il üstleniyor: Ýstanbul, Ankara,
Kocaeli ve Ýzmir... Maliye Bakanlýðý’na
göre, yýlýn ilk 8 aylýk döneminde Ýstanbul,
65 milyar 375 milyon TL gelirle toplam
gelir tahsilatýnýn yüzde 38.7’sini saðladý.
En Dipte Kim Var?
Yýlýn ilk 8 ayý itibariyle en fazla açýðý 1
milyar 296 milyon TL ile Diyarbakýr, 987
milyon TL ile Van, 850 milyon TL ile Erzurum, 760 milyon TL’yle Urfa, 605 milyon TL ile Elazýð ve 604 milyon TL ile
Hakkari izledi.
Hakkari’ye Kýyak mý Yapýlýyor?
Bu konudaki en çarpýcý örnek, Hakkari ili. Sýnýr ticareti ve biraz tarým dýþýnda
geliri olmayan, dolayýsýyla vergi ödemelerinde de en arkadan gelen Hakkari,
tam bir militarist israf örneði. Yýlýn ilk 8 ayýnda 28 milyon TL gelir elde eden Hakkari’nin harcamalarý 632 milyon oldu.
Hakkari, 2010 yýlýnýn Ocak-Aðustos döneminde gelirinin 23 katý kadar harcama
yapmýþ oldu. Onu gelirinin 10 katý harcama yapan Dersim, 8 katý harcama yapan
Þýrnak, Bitlis ve Muþ izliyor
Bunun anlamý, Kürtlere daha fazla
Bir Çocuk Daha Katledildi
Silopi’deki 9
Ekim protestolarýnda bir çocuk yaþamýný yitirdi. Silopi Ýlçesi
Cudi Mahallesi’nde 9 Ekim’i protesto eden gruba polis müdahale etti. Müdahale esnasýnda Ýstiklal Caddesi’ndeki evlerinin yakýnlarýnda oynayan ve polisle göstericiler arasýnda kalan 7 yaþýndaki Umut
Furkan Akçil adlý çocuk, gaz bombasýndan ko-
runmaya çalýþýrken, bir aracýn altýnda kaldý. Aðýr
yaralanan Akçil kaldýrýldýðý Silopi Devlet Hastanesi’nde yaþamýný yitirdi.
Devlet Hastanesi Acil Servis’inde Akçil’in cenazesinin alýnmasý sýrasýnda olaya tepkisini dile
getiren Akçil’in amcasý Ramazan Akçil, “Panzerlerin sokak arasýnda, sokaða saða sola attýklarý
gaz bombalarýndan kaçacak yer arayan çocuklarýmýz araçlarýn altýnda kalýyor” dedi. Valiye ve
devlet yetkililerine seslenen Akçil, panzerlerin
sokaklardan çekilmesini istedi.
kaynak ayrýldýðý ve onlarýn da buna nankörlük ettiði mi? Sorun da burada zaten,
devletin resmi rakamlarýna göre bu illere
giden paranýn yüzde 50’den fazlasý, asker, polis, korucu ve diðer savaþ harcamalarý oluþturuyor.
Sonuç, Ahmet Kaya’nýn dediði gibi:
“Nerden baksan tutarsýzlýk!” Hakimiyet
uðruna savaþ mekanizmasýna harcanan
milyonlar, geriye yine de isyan olarak dönüyor ve oligarþi kendi çýkmazýnda boðuluyor.
Savaþ Tezkeresi 1 Yýl Uzadý
PKK’nin ateþkes ilan ettiði bir dönemde Türk ordusuna Federe Kürdistan Bölgesi’ne sýnýr ötesi askeri operasyon izni veren tezkerenin süresi 1 yýl daha uzatýldý.
Meclis Genel Kurulu’nda, sýnýr ötesi operasyon konusunda Hükümete verilen yetkinin 1 yýl daha uzatýlmasýna iliþkin Baþbakanlýk Tezkeresi kapalý oturumda kabul
edildi. Oylamada, 428 kabul, 18 red oyu kullanýldý. Oylamada, 1 oy da çekimser çýktý.
Böylece hükümet, bütün “açýlým” söylemlerine karþýn
aslýnda savaþý sýnýrdýþýna da geniþletme niyetinde olduðunu ortaya koymuþ oldu. Ölyle görünüyor ki, önümüzdeki süreçte yeni “zafersiz seferlere” tanýk olacaðýz.
10
DÜNYANIN
DÜNYA HALKLARI
Ahmet Saadat
Tecritte Çürütülüyor
Ahmet Saadat; Filistin Parlamentosu’nun bir üyesi ve Filistin
Halk Kurtuluþ Cephesi Genel Sekreteri. 2002 yýlýndan bu yana cezaevinde tutuluyor. Ýþbirlikçi Filistin
yönetimi tarafýndan ABD ve Ýsrail’in baskýlarý sonucunda tutuklanORTA YERÝ dý.
Ama onu mahkum edecek hiçbir delil bulamadýlar. Filistin Yüksek Mahkemesi tarafýndan suçsuz bulunup derhal salýverilmesine hükmedildiði
halde serbest býrakýlmadý. Yaser Arafat’ýn Ramallah’taki
karargahýnda bulundurulan tutuklular, Ýsrail’in baskýlarý
sonucu önce ABD ve Ýngiliz güçlerinin denetimindeki Eriha cezaevine götürüldü. ABD ve Ýngiliz asker ve gardiyanlarýnýn birden ortadan kaybolduðu Ýsrail baskýnýyla
kaçýrýlarak Ýsrail’deki bir hapishaneye götürüldü.
14 Mart 2006’daki bu gayrýmeþru tutuklamanýn ardýndan Ahmet Saadat yýllardýr tecritte. Týpký Peru’daki Aydýnlýk Yol lideri Abriamel Guzman gibi, 1999 Þubat’ýndan
beri Ýmralý’da tutulan Abdullan Öcalan gibi.
Ahmet Saadat günde sadece bir saat havalandýrmaya çýkarýlýyor. Bu sýrada da elleri kelepçeli ve ayaklarýnda pranga bulunuyor. Ziyaretçileriyle ve avukatlarýyla
görüþtürülmediði gibi cezaevindeki diðer tutsaklarla görüþmesi de yasak. Kitap, gazete ve televizyon gibi iletiþim ve bilgi kaynaklarýndan yoksun. Haftada bir defa sadece Ýbranice gazetelere ulaþabiliyor. Ýsrail’de bir çok
cezaevini dolaþtýktan sonra þu an Necef çölündeki Ramon hapishanesinde tutuluyor. Ýsrail ordusunun kabul
ettiði rakamlara göre ayda ortalama 700 Filistinli tutuklanýyor. Batý Þeria ve Gazze Þeridi, yani Ýsrail’in henüz iþgal etmediði kalan son Filistin topraklarýndaki erkek nüfusun yüzde 40 ya tutuklanmýþ ya da tutukluluktan farký
olmayan sürelerde gözaltýnda tutulmuþ durumda. Ýsrail
yasalarýnýn iþkenceyi meþru gördüðünü ayrýca belirtelim.
Þu an Ýsrail zýndanlarýnda 10 bin Filistinli tutsak var.
FHKC’nin George Habbaþ’tan sonraki lideri Abu Ali
Mustafa, Ýsrail’in düzenlediði bir suikastte katledildi.
2001 yýlýnda genel sekreterliðe seçilen Ahmet Saadat Ebu Ali Mustafa’nýn intikamýnýn alýnacaðýna dair and içmiþti. Ýki hafta sonra Ýsrail Turizm Bakaný, Filistinliler için
“kanser”, “bit” diyen ve 1948 iþgaline uzanan bir askeri
geçmiþi olan aþýrý saðcý Rehavam Zeevi, FHKC askeri
kanadý tarafýndan Ýsrail’de cezalandýrýldý. Ýsrail bu eylemden sorumlu tuttuðu Ahmet Saadat’ý ele geçirmek için Batý Þeria’daki Beyt Rima köyüne yaptýðý saldýrýda 9
Filistinli’yi katletti. Ama onu ancak iþbirlikçi Filistin Yönetimi’nin yardýmýyla tutuklattýrýp, sonra da bulunduðu cezaevine düzenlediði askeri kuþatmayla ele geçirebildi.
Ahmet Saadat, hukuksuz Ýsrail askeri mahkemelerinde 30 yýl hapse mahkum edildi ve aðýr tecrit uygulamalarýyla yok edilmek isteniyor. Filistin Ýçin Ýsrail’e Karþý
Boykot Giriþimi, Ahmet Saadat’a özgürlük kampanyasý
düzenledi. Bugünlerde yeniden mahkemeye çýkarýlacak
olan Filistinli liderle dayanýþmak için www.boykotisrail.org web adresinden bilgi alabilirsiniz. Yeryüzünün tüm
zindanlarý yýkýlýp, tüm özgürlük savaþçýlarý kanatlarýný
gökyüzüne açana kadar yürüyüþümüz sürecek.
Ýspanya’da Bask bölgesi’nin baðýmsýzlýðý için
mücadele eden ETA örgütüne yönelik operasyonlarda gözaltýna alýnanlara iþkence yapýlýyor. ETA’nýn ilan ettiði ateþkese
raðmen süren operasyonlarda yakalanan Sandra
Barrenetxea, Rosa Iriarte, Ugaitz Elizaran ve Aniaiz Ariznabaretta adlý tutsaklara naylon torba ile havasýz býrakma, cinsel taciz, tecavüz tehditi, darp, uzun süre ayakta bekletme ve çýrýlçýplak soyma gibi iþkence yöntemleri uygulandý.
2010 yýlý içinde tutuklanan en az 21 Basklý, Ýspanyol
polisinin iþkencesine uðradýðýný açýkladý. Avrupa Birliði’nden demokrasi bekleyenlere bir anýmsatmamýz olacak. Son yýllarýn en büyük hapishane katliamý olan 19
Aralýk katliamýný da Ýspanyol uzmanlar planlamýþtý. Demokrasi bekleyenlere katliam geldi yani.
Ýspanya’da
ETA
Tutsaklarýna
Ýþkence
emek ve özgürlük
Avrupa’da Grev Dalgasý...
Ýspanya, Fransa, Yunanistan...
Fransa
Bizdeki mezarda emeklilik yasasýnýn bir benzerini getirmeye çalýþan hükümet, emekçilerin
sert tepkisiyle karþýlaþtý. Ýlk olarak 24 Haziran’da
genel grev düzenleyen iþçiler, 8 Eylül’de yine sokaklardaydýlar. Bu defa 2,5 milyon kiþiyi bulan bir
kitleyi harekete geçiren sendikalar, mücadeleyi
daha da boyutlandýrmaya hazýrlanýyor. 11 Ekimden itibaren ulaþým sektöründe süresiz grevi gündemine alan Fransýz iþçi sýnýfý, kendilerine dayatýlan her þeyi boþa çýkaracaðýnýn sinyallerini de veriyor.
Slovenya
Devletin ücretleri iki yýl dondurma planýna karþý baþlayan kamu çalýþanlarý grevinin üçüncü günü olan 29 Eylül’de binlerce grevci
sokaklarý, meydanlarý doldurdular.
Ýspanya
Adý “sosyalist” olan bir hükümet
tarafýndan hazýrlanan ve parlamentoda onaylanan iþ reformu ise Ýspanya sokaklarýnda paçavraya çevriliyor.
29 Eylül günü yapýlan genel grev sýrasýnda çýkan çatýþmalar, iþçilerin
pek de “protesto gösterilerini yapýp
evlerine dönecek” gibi görünmediðini ortaya koyuyor. Barselona, Alicante, Vigo, Almeria, Madrit,
Sevilla, Valencia gibi kentlerde yaþanan çatýþmalar, hýrsýzlara iyi bir ders veriyor. Genel greve 10
milyona yakýn emekçinin katýldýðý tahmin ediliyor.
Yunanistan
Avrupa’nýn en zayýf ekonomisine sahip olan
Yunanistan’da kamyoncularýn grevi diðer iþkollarýna da yayýlarak geniþleyip genel grev boyutuna ulaþtý. 13 Eylül’de kamyon ve týr þoförlerinin greviyle baþlayan dalga, 23 Eylül’de sözleþmeli kamu emekçilerinin yaptýðý protestoyla giderek yükseldi.
Gelirlerinin %25’ini kaybettiklerini açýklayan Yunanistan Kamu Emekçileri Konfederasyonu ise 24
saatlik genel grev kararý aldý.
Ýrlanda
Krizin tüm yükünü iþçi ve emekçilerin üzerine
yýkan devletin, geçen yýl iflas etmesin diye bir
bankayý kamulaþtýrdýðý Ýrlanda’da iþçiler bunu
protesto etmek için sokaktaydý.
Ýngiltere
Londra metrosundan 800 kiþinin iþten çýkarýlmasý planlarý iki sendikanýn düzenlediði bir günlük
grev barikatý ile karþýlaþtý. 3 Ekim günü baþlayan
grev Londra ulaþýmýný felce uðrattý. 3,5 milyon kiþinin kullandýðý metro aðý çalýþmadý. Grevin çaðrýsýný yapan RMT sendikasý, sorunlarýn çözülmemesi durumunda 2 Kasým ve
28 Kasýmda yine greve gideceklerini açýkladý. 1979 yýlýnda
dönemin baþbakaný Margaret
Thatcher tarafýndan genel grevin yasaklanmasýna raðmen
sendikalar “koordineli grev”
yöntemiyle bu yasalarý boþa
çýkarýyorlar.
Belçika
Brüksel’de düzenlenen bir protesto yürüyüþü ile tüm Avrupa kýtasýndaki emekçilere yönelik saldýrýlar ve hak gasplarý protesto edildi. Avrupa Ýþçi
Sendikalarý Konfederasyonu (ETUC) tarafýndan
çaðrýsý yapýlan eylem, on binlerce kiþinin katýlýmýyla 6 Ekim günü gerçekleþti. Avrupa’da 23 milyon iþsiz olduðuna vurgu yapýlan eyleme paralel
olarak Ýspanya’da genel grev yapýlýrken, Portekiz,
Ýtalya, Letonya, Polonya, Kýbrýs, Romanya, Çek
Cumhuriyeti, Litvanya, Sýrbistan, Fransa ve Ýrlanda’da gösteriler yapýldý.
Devrimci Silahlý Güçleri-Halk Ordusu’nun (FARC-EP)
Jorge Briceno öndeKolombiya
gelen komutanlarýndan merkez komite üyesi, Mono Jojoy adýyla
bilinen Jorge Briceno, Kolombiya devletinin düzenlediði, 30 uçak ve
helikopterin katýldýðý bir
ve 9 Yoldaþý 27operasyonla
katledildi. 1975 yýlýndan bu yana gerilla mücadelesini
Katledildi
yürüten 57 yaþýndaki FARC
komutaný, 9 yoldaþýyla birlikte, girdiði çatýþmada yaþamýný
yitirirken cesedi ancak parmak izi aracýlýðýyla tespit edilebildi.
CIA destekli hava operasyonu sonucunda gerçekleþtirilen
katliam ABD Baþkaný tarafýndan “kutlandý”. Obama’nýn
“Kolombiya halkýnýn büyük günü” olarak nitelediði katliam,
emperyalistlerin bayram anlayýþlarýný sergilemesi açýsýndan
örnek bir durum oluþturuyor. Katillerin bayramý, büyük günü
böyle olur elbette. Katliamýn ardýndan FARC-EP’nin yaptýðý açýklamada katliam için “nazi stili” deyimi kullanýlarak mücadeleyi
yoðunlaþtýrarak sürdürme çaðrýsý yapýldý.
bir ilkokulun arka
Guatemala’da Toplu Mezarlar Açýlýyor... köyünde,
bahçesinde yapýlmaya
Katliamlardan geriye kalan toplu mezarlar, bir
türlü býrakmaz katillerin yakasýný. Newala
Qasaba’da Bosna’da ve her yerde.
Guatemala’da tam bir yerli katliamýna dönüþen
süreçten geriye kalan toplu mezarlar açýlmaya
baþlandý. Huehuetenango eyaletindeki Aguacata
Belediyesi sýnýrlarýnda bulunan Agua Blanca
baþlanan kazýlardan sonra ortaya çýkarýlacak
olan cenazelerin geleneksel törenlerin ardýndan
mezarlýklara konulacaðý belirtilyor.
Cenazeler belki mezarlýklardaki yerini alacak
ama katiller yeryüzünden yok edilmedikçe yeni
katliamlar ve yeni toplu mezarlar oluþmaya
devam edecek.
Karzai’nin
Yardýmcýsý CIA
Ajaný Çýktý
Afganistan’daki ABD iþgal güçlerinin yönetime getirdiði Devlet
Baþkaný Hamid Karzai’nin yardýmcýlarýndan Muhammed Zia Salehi’nin
CIA ajaný olduðu ortaya çýktý. The New York Times gazetesinin ABD
ve Afgan kaynaklarýna dayanarak Salehi’nin CIA’dan maaþ aldýðýný
yazmasýyla açýða çýkan bu durum, pek birþeyi deðiþtirecek gibi görünmüyor. Afganistan Ulusal Güvenlik Konseyi Baþkaný olan Salehi’nin
bir süre önce yolsuzluk suçlamasýyla gözaltýna alýnýp Karzai’nin araya girmesiyle serbest býrakýldýðý
biliniyor. Bu durum iþlenen suçlar ve suç ortaklarýnýn dayanýþmasý olarak da yorumlanabilir. Ýþte
ABD’nin getirdiði iþgal rejimi ve onun “doðal” sonuçlarý.
11
KÜLTÜR-SANAT
emek özgürlük Sanatçýnýn Sorumluluðu ve Yýlmaz Güney
ve
S
anatçýlýk, hele ki devrimci, halktan
yana sanatçýlýk denildiðinde akla
gelebilecek birkaç isimden biridir
Yýlmaz Güney. Genel geçer bir solculuk deðildir
onunkisi. Baþka iþlerin yaný sýra sahip olunan bir
sýfat hiç deðildir. Ne yaptýðýnýn bilincinde olan bir
devrimcidir Yýlmaz Güney. Hobi olarak deðil, risk
almayý göze alarak, elini taþýn altýna sokarak, bir
devrimcinin yapmasý gereken neyse onu
yaparak yapar bunu. Bir etiketin peþinde deðildir
o. Doðru bildiði þeyi yapan, dürüst namuslu bir
aydýnýn mütevazi tavrýdýr yaptýðý.
Sadece sanatsal üretimle sýnýrlý deðildir
Yýlmaz Güney’in devrimciliði. Devrimcilerle
organik iliþkileri vardýr. Düzenli olarak para ve
silah-mermi yardýmý yapar. Evinde barýndýrýr,
olanaklarý sunar. Bunun bedelini de ödemekten
kaçýnmaz.
1971’de Mahir Çayan ve arkadaþlarý Ýsrail
Baþkonsolosu Efraim Elrom’u kaçýrýrlar. Oligarþi
devrimcilerin taleplerini yerine getirmek yerine
Ýstanbul’daki tüm evleri tek tek aramayý hedefleyen bir operasyon baþlatýr. Bunun üzerine
Elrom’u cezalandýran Mahir Çayan ve
arkadaþlarý Yýlmaz Güney’in evinin tavan arasýnda saklanýrlar. Daha sonrasýnda “hayatýmýn
rolünü oynadým” diyecek olan Yýlmaz Güney,
kapýsýný çalan sýkýyönetim askerlerine eliyle
tavaný gösterip “aradýðýnýz anarþistler tavanarasýnda” der. Halkýn büyük beðenisini ve
sevgisini kazanmýþ bir sanatçýnýn evini aramayý
saygýsýzlýk olarak deðerlendiren askerler arama
yapmadan giderler.
Peki nedendir bu baþka hiçbir sanatçýya
nasip olmayan sevgi ve saygý? Yýlmaz Güney’i
diðerlerinden ayýran þey nedir? Birincisi batýlý
deðer yargýlarýna göre “yakýþýklý” deðildir. Hatta
kendisinin de benimsediði gibi “çirkin”dir. Kara,
kývýrcýk saçlý, avurtlarý çökmüþ yüzünde kocaman bir burun... Ama insanýn içine iþleyen
bakýþlarý vardýr. Yaðmurlu havada bir saçak altýna sýðýnmýþ boyacý çocuðun yüzüne baktýðýnýzý
sanýrsýnýz. Bu bakýþlardaki hiçbir anlam sahte
deðildir. Yýlmaz Güney yoksulluktan gelmiþtir. Ve
hiçbir zaman geldiði yerlere sýrtýný dönmemiþtir.
Kiþiliðini ve kimliðini þekillendiren yoksulluk,
sefalet ve tüm bunlara duyduðu öfke, her
adýmýnda onunla birliktedir.
Yýlmaz Güney, daha adýný ilk duyurduðu vurdulu kýrdýlý filmlerde bile özgün duruþunu yansýtýr. Geniþ kitleler perdede kendilerini görür.
Kendileri gibi konuþan, kendileri gibi tepkileri
olan ve sarýþýn mavi gözlü yakýþýklý olmayan birini görürler. Onunla kendilerini özdeþleþtirirler.
Namus, ahlak, dürüstlük, kalleþlik gibi konularda
duygularýna tercüman olan bir adam vardýr
beyazperdede. Bir kabadayýnýn öyküsü, birden
bir kahramanlýk destaný oluverir. Ýzleyicileri onun
adam dövmesinden, silah kullanmasýndan çok
dürüstlüðünü, mertliðini, inançlýlýðýný örnek alýrlar.
Toplumsal içerikli filmler çekmeye baþladýðýnda da bir taklitçiliði yoktur Yýlmaz Güney’in.
Kendi çizgisini, tavrýný oluþturur. O, bu topraklarýn devrimcisidir ve hep öyle kalmýþtýr.
Fransa’da sürgünde olduðu zaman çektiði
“Duvar” filmi bile onun asla bu topraklardan
koparýlamayacaðýnýn en iyi kanýtýdýr. Oradakiler
abartýlý bulabilir, oysa onu yine en iyi biz anlarýz.
Ne abartýsý, hepsi gerçek deriz izlerken. Çünkü
19 Aralýk’tan, F Tipinden çýkmýþýzdýr, biliriz.
Politik bir insandýr Yýlmaz Güney ve bu, onun
en önde gelen özelliðidir. Politik yazýlarý 4 ciltte
toplanmýþtýr. Birçok öykü kitabý da vardýr. 1974
affý sonrasýnda çýkardýðý “Militan” adlý kültür
sanat dergisinde süregiden sýnýf mücadelesinin
yanýnda yer alan sanatçýlar için cephe açmaya
çalýþmýþtýr. Bu eksende bir politik oluþum
örgütlemeye çalýþmýþtýr. Yani toplu dilekçelere
imza verip sonra da “sarhoþken imzaladým, ne
olduðunu bilmiyordum, kooperatif için zannettim”
gibi kývýrtma savunmalarý filan yapmamýþtýr. Bu
düzeni cepheden karþýsýna almýþtýr ve bu iþin
marksizm leninizm rehberliðinde örgütlü yapýlmasý gerektiðine tereddütsüz inanmýþ, bunun
gereðini yapmýþ, bedelini ödemekten de asla
geri durmamýþtýr.
Aldýðý en büyük ödül, halklarýmýzýn kalbindeki
sevgidir. Ötesine de ihtiyacý olduðunu sanmýyoruz. Þu unutulmasýn ki bu ülkenin en iyi þairinin,
en iyi sinemacýsýnýn komünist olmasý tesadüf
deðildir.
Hepimiz Che Gibi Olacaðýz!
Hani bize ilkokul hayatýmýz boyunca her sabah okuttuklarý
bir “andýmýz” vardý ya, iþte Küba’lý öðrenciler de her güne tek
bir cümleyle baþlýyorlar: “Hepimiz Che Gibi Olacaðýz!”. Bu
kadarý da yeterli zaten. Yeryüzünde insanlýk adýna erdem
adýna ne varsa yaþamýnda en berrak özetini sunan bu insan
Arjantin’de dünyaya geldi. Týp fakültesini bitirene kadar Güney
Amerika’yý dolaþmýþ ve yaþanan haksýzlýklar ve sömürü üzerine, bunlarla savaþýlmasýna dair güçlü düþünceler edinmiþti.
Venezuella’daki bir cüzzam kolonisinde çalýþmaya giderken
hayat onu Guatemala’ya sürükledi. Burada tanýþtýðý ilk eþinden
marksizme dair ilk bilgilerini edinen Che Guatemala’da gerçekleþen cuntaya karþý direniþe katýlýnca Meksika’ya sýnýrdýþý edildi. Burada Fidel Kastro ile tanýþan Che kaderini bu Küba’lý
devrimci grupla birleþtirdi. Gerilla grubunun doktoru olarak yola
çýkan Che, ilk çatýþmada tercihini ilaç sandýðý yerine silahtan
yana yaparak gerilla komutanlýðý yolundaki ilk adýmýný da atmýþ
oldu. 1 Ocak 1959 günü baþkent Havana’ya giren muzaffer devrim ordusundaki rütbesi ise binbaþý idi.
Daha sonra sanayi bakaný olarak sosyalist ekonominin kuruluþunda yer alan Che, bu dönem geliþtirdiði
düþünceleriyle reel sosyalizmin kimi açmazlarýna ve týkanma eðilimlerine daha o zamandan dikkat çekmiþti.
Bir kere daðlarýn özgürlük rüzgarýný doldurmuþtu astýmlý ciðerlerine. Duramadý. Önce Afrika’da daha
sonra ise Bolivya’da devrimci mücadelenin örgütlenmesi için Küba’dan ayrýldý. 8 Ekim 1967’de yaralý
olarak yaklandýðý Bolivya’da katledildi.
Che’nin ardýndan bir düþünür “onun gibi bir insanýn ölmesi deðil önemli olan, böyle bir insanýn bu
dünyada yaþamýþ olmasý bundan çok daha önemlidir” diyecekti. Doðrusu bir hayata bu kadar çok þeyi
sýðdýrmak ve yeryüzünde bu kadar kalýcý ve derin bir iz býrakmak herkesin harcý deðildir. Yeryüzünde
temizliðin, adanmýþlýðýn, tek kelimeyle “insan” olmanýn belki de en nitelikli, en iyi örneðidir Che. Bugün
içi boþaltýlmaya, markalaþtýrýlmaya, ikonlaþtýrýlmaya çalýþýlan bu sembol, bir tek þeyi anlatmaktadýr
aslýnda: Yaþamak, emperyalizme karþý savaþmaktýr. Bundan baþka bir yaþam biçimi yoktur.
Hayatlarýnda ellerine silah deðmemiþ ve deðmeyecek olan þarlatanlardan koruyun onu. O, bizimdir.
Gazap Üzümleri
John Steinbeck
Emekçi bir ailenin çocuðu
olarak dünyaya gelen
Steinbeck eserleinde daima
iþçilerin yaþamlarýný,hayatP
larýný,umutlarýný kýsaca
TA
KÝ
onlara dair ne varsa iþlemiþtir.
Gazap üzümlerinde de yalýn bir dille
iþçilerin yaþamlarýný ele almýþtýr. Eserin konusunu yaþadýklarý topraklardan ekonomik bunalýmlar, iþsizlikten dolayý
göç eden Amerikalý bir çifçi ailesi oluþturur. Ailenin yaþama
tutunma mücadelesini soluksuz ele alýr Steinbeck.Eser
çaresiz insanlarýn bir hayale nasýl umutla sarýldýklarýnýn
öyküsüdür...Eser tükenmeyen umutlarýn,utkularýn
öyküsüdür. Bir lokma ekmek için yollara düþmenin, aç
kalmanýn, ölmenin kýsaca sefalet dolu bir yaþamýn
öyküsüdür. Steinbeck’in bu dev eseri bugüne kadar hep
okunan klasikler arasýna girmiþtir. Çünkü bu dev eserde
iþlenen öyküler bizim yaþamýmýzda her zaman birer kesit
barýndýran, farklý ülkelerde iþlenen konular olsa dahi
yaþadýðýmýz ülkelerde yaþananlarýnda eserde anlatýlanlarla
pek farklý olmadýðý gerçeðini görüyoruz. Hayatýn farklý bir
penceresini aralamak isterseniz, kendinize vakit ayýrýn ve
bu eseri mutlaka okuyun!
HALKIN SÖZLÜÐÜ
EMEK
Bazý sözcükler vardýr, günlük hayatta çok sýk kullanýlmasýna raðmen “tanýmla” ya da “tarif et” denildiðinde ne
diyeceðimizi þaþýrýrýz. Ýþte “emek” de böyle bir kavram.
Emek, sadece insana özgü olan, önceden tasarlayarak ve
çeþitli kaynak ve malzemelerin yardýmýyla bir deðer ortaya
çýkaran iþ yapabilme kapasitesidir. Nasýl ki herhangi bir
alette kullanýlmadýðý zaman elektrik enerjisi bir anlam ifade
etmezse, herhangi bir üretim aracý ve hammadde ile
biraraya gelip üretim sürecine girmeyen emek de hiçbir
anlam ifade etmez, bir deðer ortaya çýkaramaz.
En genel olarak emek, kafa emeði ve kol emeði olarak
ikiye ayrýlýr. Burada kafa emeði ya da düþünsel emek
olarak tariflenen; mühendislik, yazarlýk, doktorluk gibi daha
çok bilgi ve kültür birikimi kullanarak deðer üretenlerin
emeði kastedilmektedir.
Deðer üretmeyen bir çalýþmayý emek süreci olarak nitelendiremeyiz. Deðer ise sadece parasal karþýlýðý olan þey
deðildir. Sözgelimi devrimcilik yaptýðýnýz için kimse size
ücret ödemez ama tarihsel açýdan en deðerli emek sizinkisidir. Kapitalizm parayý her þey haline getirdiði için, paraya
taptýðý için devrimci çalýþmayý “boþ iþ” olarak görür. Ama
onlarýn “boþ iþ” dediði þeyleri yapan Mahir Çayan, Deniz
Gezmiþ gibi devrimciler sayesinde bu topraklarýn insanlarýnýn dünya halklarýnýn arasýndaki baþý dik yerini aldýðýný
anlayamazlar. Çünkü onlarýn böyle bir onura, gurura ve
inanca (para etmediði için) ihtiyaçlarý yoktur.
dünden yarýna mektuplar...
Bizim kültürle ne iþimiz olur ki?
Hatýrlýyor musun dostum, geçtiðimiz aylarda klasik müziðin ünlü isimlerinden biri, Fazýl Say, bir güzel döþenmiþti kendi dýþýndaki
herkese. Ýþ arabeskten baþlamýþtý ama sonra
aþaðý yukarý herkes nasibini aldý, hem de ne
laflarla! Yani öyle ki, bazýlarýný burada yazamam, ahlaka aykýrý olur.
Sonradan da sanatçýlar arasýnda moda oldu gerçi, biraz yükünü tutan, hafif de çakýrkeyifse o gün, hoþlanmadýðý kim varsa hepsine basýyor kalayý.
Diðerleri önemli deðil de, Fazýl Say’ýnki
baþka bir açýdan önemliydi. Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle birkaç adet “harika” çocuðu
var. Tuzu kuru ailelerden gelen, devletin
himmetiyle elinden tutulmuþ ve iþin doðrusu
kendisi de büyük yetenekler göstermiþ insanlar bunlar. Parlak yetenek, fena halde Kemalist, fena halde ulusalcý ve elit. Hani tam þu,
“Allahýn ayýlarý yorganlarýný sýrtlayýp geliyorlar, güzelim Ýstanbul’umuzu mahvediyorlar!”
modu. En sonuncusu Bedri Baykam’dý, onun
da nesli tükenir gider kurtuluruz sanýyorduk
ki, meðer yenileri de varmýþ, öðrendik.
Kim bunlar? Bu topraklar yýllar yýlý kan içindeyken, insanlara b.k yedirilirken akýllarýna iki laf etmek gelmiþ mi hiç? Tuzla’da Zonguldak’ta, atölyelerde, fabrikalarda kaný içilen insanlarla bir hýsýmlýklarý, akrabalýklarý
var mýdýr? Bugün “Cumhuriyeti korumak” adýna
cihat bayraðýný açmýþ olan bu “iyi çocuk”larýn aklýna hiç “Cumhuriyet’in sýnýrlarý içinde yaþayan
insanlarý da korumak” gelmiþ mi?
Belki, “arabesk” konusunda havada uçuþan
küfürlerin bizimle ilgisi olmadýðýný, gereksiz yere
alýnganlýk ettiðimi düþünüyorsundur dostum.
Gerçekten de ilk bakýþta durum öyle görünüyor
ama deðil. Elbette “arabeskçiler” için “yav...” denmesinin bizimle hiç ilgisi yok; ama þunu anlamak
lazým; bu adamlar aslýnda baþka bir þey söylüyorlar. Arabesk dediðimiz þey, o kadar basit bir
þey deðil. Bu, yeni-sömürge bir ülkenin çarpýk
kapitalistleþmesine, çarpýk kentleþmesine ve kültürel karmaþasýna dek giden uzun bir hikaye. Bu
hikayeyi doðru okumadan tarihin ve toplumun
hiçbir köþesini doðru anlayamazsýn.
Bu adamlar bu hikayenin tek bir satýrýný bile
anlamýþ deðiller; zýr cahiller, körkütük cahiller
üstelik. Ancak bu kadar tahsile mümkün olan bir
cahillik türü bu.
Kendilerine ait, kendi fanuslarýnýn içinde yaklaþýk üç-beþ bin kiþilik bir topluluklarý var. Bir
tür “ayin” topluluðu bu. Caz festivalleri, tiyatro
festivalleri, galalar... Halkýn kanýný içen büyük
metal ve ilaç þirketlerinin “baþýmýn gözümün sadakasý olsun” diye yaptýrdýðý salonlarda, tefeciliðin þahikasýna ulaþmýþ bankalarýn binalarýnda
bir araya geliyorlar, kapalý devre bir TV kanalý
gibi, pek mutlular, pek keyifliler.
Peki geriye kalan? Geriye kalan 70 milyon insan? Hani þu sýradan insanlar, gün boyunca atölyelerde, fabrikalarda, bürolarda çalýþýp, saatler
süren yolculuklardan sonra evlerini ceset gibi dönen þu milyonlarca insan ne olacak?
Lafý mý olur caným? Onlar için de futbol maçlarýmýz ve televizyon dizilerimiz var!
Yani dostum, bu bir düzen. Böyle bir düzen
kurmuþlar. Sadece bu alanda deðil, hayatýn her
alanýnda böyle bir düzen. Anaokullarýndan itibaren eðitimde, saðlýkta, günlük hayatta... Ýkamet
edilen yerler de, eðlenilen yerler, alýþveriþ yapýlan yerler de, hepsi ama hepsi, kaskalýn çizgiler-
bir fotoðraF...
bir tarih...
Didar Abla. Yine direniyor, yine
haykýrýyor, yine hesap soruyor cuntacýlardan. Günümüzde “12 Eylül cuntacýlarýndan hesap soruyoruz” diyen
þarlatanlara bu iþin nasýl yapýlacaðýný
öðretiyor. Salon gevezeliklerinin, köþe
yazýlarýnýn yapabileceði bir þey deðildir
hesap sormak. Sokaklarda, polis kuþatmalarýnda, gözaltýlarda, cezaevi
kapýlarýnda, mahkeme koridorlarýnda ve
gerçek direniþin, gerçek hesap sormanýn
olduðu her yerdedir o. Ýnsan haklarý
mücadelesinin bir dilencilik türü deðil,
her hak alma mücadelesi gibi koparýp
alma kavgasý olduðunun bu topraklardaki yaþanmýþ en iyi örneklerinden biridir Didar Abla. “Hak verilmez alýnýr” sloganýnýn ete
kemiðe bürünmüþ halidir sanki. Üzüntü deðil öfke, sýzlanma deðil direniþ, karamsarlýk
deðil umut ile büyütmüþtür kavgasýný. Ve tüm bunlarý yanýndaki herkesle paylaþarak bir
yürüyüþ baþlatmýþtýr. Bu topraklarda yaþayan tüm insanlarýn kafasýna az çok “insan haklarý” diye bir kavram oturmuþsa, bunda onun baþlattýðý yürüyüþün payý göz ardý edilemez.
Þimdilerde herþeyin içi boþaltýlýrken sýra “insan haklarý”na da geliyor, “12 Eylül’den
hesap sorma”ya da. Kimse güneþi balçýkla sývayamaz. Bizler biliyoruz cuntanýn en karanlýk
günlerinde iradesini teslim etmeyenleri, tüm dayatmalara karþý dimdik durup “yapmýyoruz”
diyenleri, hiçbir þeyin korkutamadýðý, yýldýramadýðý insanlarý. Tanýyoruz bu yürekleri,
sýcaklýklarýný hala yanýmýzda hissediyoruz. Bu yüzden bu iðrenç sahtekarlýk oyunlarý sadece
midemizi bulandýrýyor.
Siz de tanýyýn, bilin. Çünkü daha geçmedi o günler. Hala mapuslarda, hücrelerde iþkence
sürüyor. Ve Didar Abla’larýn baþlattýðý yürüyüþ de sürüyor. Çünkü henüz zalimlerin
saltanatý sona ermedi. Sizi çaðýrýyor Didar Abla, hasta tutsaklar için her hafta eyleme,
cumartesi anneleriyle birlikte her hafta Galatasaray’da oturmaya. Kýlýk deðiþtiren cuntacýlarýn yakasýna yapýþmak için, hala süren 12 Eylül’den hesap sormak için. Eðer siz de bu
yüreklerin sýcaklýðýný duyumsamak istiyorsanýz, gelin.
emek ve özgürlük
le, görünmeyen ama varlýðýndan emin olduðumuz dikenli tellerle birbirinden ayrýlmýþ. Daha
doðrusu bir piramit kurulmuþ ve alttakiler belli,
üsttekiler belli; “evimiz ayrý yolumuz ayrý!” Onlar
kendi alemlerinde, biz kendi çukurumuzda! Arada bir çok rahatsýz olduklarýnda, “kýro”, “maganda” gibi zamane çocuklarýna icat ettirdikleri pek
güzel yaftalarý var, alýp birilerinin boynuna asýyorlar, sonra da aynen devam! Kimi zaman birileri AKP’yi eleþtireyim derken aðzýndan bir þey
kaçýrýyor, kimi zaman da bir baþkasý Kürtlere olan nefretini benzer sözcük bombalarýnýn içine
yerleþtirip ortalýða atýyor. Ama sebep ve sonuç
hep ayný. Yeni-sömürge düzenin nimetlerinden
yararlananlar, ayný düzenin dibe ittiði milyonlarca yoksul insaný beðenmiyorlar, onlardan nefret
ediyorlar; açýkça söylemiyorlar ama “Allah’ýn belasý herifler, niye kalabalýk yapýyorlar ki” diyorlar bize. Cemaatin sosyetesi kurnaz, onlar aldatmak zorunda olduklarý yoksullarýn dünyasýna
fazla saldýrmýyorlar; öte yandaki “onuncu yýl
marþý” korosunda bu kadar da zeka mevcut deðil. Yoksullardan ve Kürtlerden nefretleri o kadar
derin ve köklü ki, gizleyemiyorlar ve arada sýrada patlayýp ortalýða dökülüyorlar. Birine bir þey
söylüyorlar ama aslýnda biz kime söylendiðini
anlýyoruz.
Dostum, sen en iyisi gidip bir köþe baþýndan
bir GBT yoklamasýný çaktýrmadan izle. Öncelikli
olarak kimleri ve nasýl insanlarý çevirip sorguluyorlar, bir bak. Bütün bu söylediklerimin anlamýný o zaman kesinlikle çözeceksin.
Þimdilik hoþça kal, kendine iyi bak, umudunu
diri tut
Gelecek, sen nasýl istiyorsan öyle gelecek.
Artýk Gizlemiyorlar:
Canýmýzýn Ýstediðini Dinliyoruz
Artýk gizlemeye gerek duymuyorlar; açýkça herkesi dinlediklerini itiraf
ediyorlar. Yarým bilgilerle
de olsa açýklamak zorunda
kalýyorlar. Telekomünikasyon Ýletiþim Baþkanlýðý, kýsa adýyla TÝB’in açýklamasýna göre, þu an mahkeme kararlarý yoluyla, yani
mevcut usule uygun olarak 75 bin 538 kiþi dinleniyor. Öte yandan, devletin istihbarat aygýtlarý “ortam
dinlemesi” adý altýnda hiçbir sýnýr gözetmeden dinleme yapýyor.
Devletin resmi dinlemeler için kullandýðý TÝB, bütün
iletiþim altyapýsýný kontrol ediyor ve izliyor. Göstermelik usule göre, devletin istihbarat kurumlarý ve
kolluk güçleri dinlemek istedikleri kiþiler ve kurumlar
hakkýnda mahkeme kararlarý çýkarttýktan sonra özel
bir hattan bu kuruma anýnda taleplerini iletiyorlar.
Bu yoldan toplam 75 bin 538 kiþi dinleniyor. Dinlemelerin çoðu ise siyasal nedenlerle yapýlýyor. Verilen
bilgiye göre, halihýzarda dinleme kararlarýnýn 6 bin
538’i adli soruþturmalar kapsamýnda, 8 bin 352’si ise
“terör ve örgütlü suçlarla mücadele” kapsamýnda bulunuyor.Ancak, “ortam dinlemesi” için TÝB’e ihtiyaç
duyulmuyor.
Gerçek uygulamada mahkemeye ihtiyaç duyulmuyor. Polis, jandarma ve diðer istihbarat kurumlarý istedikleri herkesi dinliyor.
Kýsacasý, devlet, tümüyle pervasýzca caný kimi isterse yasal ya da yasal olmayan yoldan, caný istediði
gibi dinliyor. Demokratik ülke de böyle oluyor!

Benzer belgeler

Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.

Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız. devrimci deðerleri, halkýn devrimcilere olan saygýsýný lekelemek, devrimcilerin yiðitlikleri ve yüksek ahlaki nitelikleriyle haklý olarak yarattýklarý sevgiyi yok etmek için ellerinden geleni yaptý...

Detaylı