Zekeriya Türkmen - Osmanlı İstanbulu

Transkript

Zekeriya Türkmen - Osmanlı İstanbulu
Sultan II. Mahmut ve Sultan Abdülmecid
Döneminde Kuleli Süvari Kışlası
Zekeriya Türkmen
Harp Akademileri
Osmanlı Devleti’nde batılı anlamda askerî teşkilatın belirli
alanlarında köklü değişim ve dönüşüm hareketine, XVIII. yüzyılda
ağırlık verilmeye başlanmıştır. Yüzyılın sonunda III. Selim tarafından başlatılan “Nizâm-ı Cedîd” hareketi sadece askerî alanda sınırlı
kalmamış, çok yönlü bir yenileşme faaliyeti olarak tarihteki yerini
almıştır. Amcasının başlattığı yenilik hareketlerine devam etmekte kararlı olan Sultan II. Mahmut, Haziran 1826 tarihinde Yeniçeri
Ocağı’nı kaldırarak yerine, 7 Temmuz 1826 tarihinde yayımladığı bir
kanunnâme ile Avrupa usûl ve tekniklerine göre eğitim yapacak çağdaş bir teşkilâta sahip “Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye Ordusu”nu
kurmuştur. Bu teşebbüs yeni kışlaların ve talimhanelerin kurulması
ihtiyacını da beraberinde getirmiştir.
a. Kuleli Kışlası’nın İnşası ve Süvari Askerinin Yerleşmesi
Sultan II. Mahmud’un başlattığı askerî yenileşme hareketiyle
Osmanlı kara ordusu; -eskiden olduğu gibi- piyade ve süvarî olmak
üzere iki ana muharip birliğe ayrılmıştır.1 Bunları, ateş unsuruyla
1 Bir süre sonra bu sınıflandırmada muharip birlikler “sunûf-ı selâse”, üç sınıf
yani piyade, süvari ve topçu olarak adlandırılacaktır. (Y.N)
499
OSMANLI óSTANBULU II
destekleyen topçu birlikleri ve diğer lojistik destek birimleri takip
etmiştir. Öteden beri süvari sınıfı, sürat ve çevikliğinden dolayı Türk
ordularında hareket kabiliyeti en yüksek sınıf olarak bilinmektedir. II.
Mahmud, piyadenin yanında süvarinin de yetiştirilmesine özel önem
verilmesini istiyordu. Osmanlı ordusunun hareket kabiliyetini artıran
süvari sınıfı için bu dönemde yeni kışlalar açılması gündeme gelmiştir.
Davut Paşa Kışlası, süvari eğitim merkezi olarak kullanılırken, buna
ilave olarak Çengelköyü’ndeki Kuleli Bahçe’de de bir Süvari Kışlası
yapımına karar verilmiştir. Bu amaçla geniş bir arazinin istimlak edilerek süvariler için düzenlenmesi çareleri aranmıştır.
XIX. yüzyılın ilk yarısında Kandilli Rasathanesi’nin bulunduğu
yerden bugünkü Talimhane semtini de içine alan geniş arazi “Kenan
Efendi Çiftliği” adıyla anılmaktadır. Padişah tarafından Çengelköy’de
büyük bir süvari kışlası yapılmasına yönelik emirler verildiğini duyan
Kenan Efendi burada yeni inşa ettirdiği köşk2 ile birlikte geniş çiftlik arazisini süvari askerinin eğitiminde kullanılmak üzere II. Mahmud’a hediye etmiştir.3 Bu arada Sultan II. Mahmut, yeni kurulacak
2 Sultan II. Mahmud, köşkün yerine, yeni baştan bir kasır yaptırdığından buna
“İcâdiye Kasrı” denilmiştir. Şair Pertev Paşa (1786-1837), İcadiye Kasrı’nın yapılışı ile ilgili yazdığı manzumede, kasrın özelliklerini övdükten sonra, yapılış
tarihini de ebced hesabıyla Hicrî 1249 (M.1833) olarak vermiştir. (Pertev Paşa,
Dîvân-ı Pertev Paşa, s. 35.) 1853 yılına kadar Osmanlı hanedanının mülkleri
arasında sayılan (emlâk-ı seniye) İcâdiye Kasrı’na “Hekim Girmez Kasrı” da
denilmiştir. Bk. M. Celalettin Atasoy, Kandilli Tarihi, İstanbul, 1982, s. 49.
Bu kasır, Kırım Savaşı’nın başlamasıyla İstanbul’a gelen müttefik devletlerin subaylarına karargah olarak verilmiştir. Kırım Harbi’nin sona ermesiyle
İstanbul’u terk eden müttefik subayların, giderken çıkardıkları kasıtlı bir
yangınla Selimiye ve Kuleli kışlaları ile birlikte İcâdiye Kasrı’nı da yaktığı
rivayet edilmektedir. (Y.N)
3 İsviçreli ressam R. Weiss tarafından 1870-1880 yılları arasında çizildiği iddia
edilen Kenan Efendi Kasrı’nın suluboya tablosu, 1946 yılında kartpostal olarak bastırılmıştır (Verlag A.W.R. Zürich). Bk. Mehmet Rebiî Hâtemî Baraz,
Zeynep Demircan, Çengelköy’de Tarih, Kitabevi Yay. İstanbul, Temmuz 2004, s.
283’de yer alan resimde tasvir edilen mekânın Vahdettin Koruluğu içerisinde
yer alan ve XIX.yüzyılda yaşamış Ermeni banker Köçeoğlu tarafından Sultan
Abdülaziz’e armağan edilen köşk olduğu tahmin edilmektedir. Bu nedenle
suluboya tablonun Kenan Efendi Kasrı’na ait olduğu bilgisine şüpheyle
yaklaşmak gerekir.
500
SULTAN II. MAHMUT VE SULTAN ABDÜLMECóD
DÖNEMóNDE KULELó SÜVARó KIòLASI
süvari birliklerinin kışla ihtiyacını karşılamak amacıyla Hicrî 1244
(M.1828)’de, Çengelköy sırtlarında Nikola ve Atanaş adlı iki gayr-ı
müslim vatandaşa ait arsaları da satın aldırarak, Kenan Efendi Çiftliği ile komşu olan Kuleli Bahçe’nin sınırlarını genişletmiştir. Aynı yıl
Kuleli Bahçe’ye, Sultan II. Mahmud’un emriyle, tek katlı, ahşap bir
kışla yapılmıştır.4 Kuleli Süvari Kışlası’nın tarihinden bahseden bütün kaynaklar, kışlanın 1828 yılında, tek katlı ve ahşap olarak inşa edildiği5 konusunda birleşmektedirler.6 Thomas Allom (1804-1872)’un
İstanbul ve Batı Anadolu bölgesine 1837 yılında 10 ay süreyle yaptığı
seyahatinde çizdiği ve 1838 yılında Londra’da basılan kitabında yer
alan gravürüne7 göre Kuleli Süvari Kışlası’nın denize bakan kısmı üç
4 “ Yeniçerilerin lağvıyla nizâmât-ı askerîyenin vaz‘ı esnasında devletçe kışla-
ların teksîrine lüzum görüldüğünden Sultân Mahmûd Hân-ı Sânî Hazretleri
zamânında ve 1244 (1828) tarihinde süvariye mahsûs ahşab ve bir katlı olarak
şimdiki Kuleli Kışlası binâ olunmuşdur.” Bk. Mehmed Es’ad, Mir‘ât-ı Mekteb-i
Harbiyye, İstanbul 1310 (1893), s. 172. “İşbu kışlanın mevkii bidayette Bostancıbaşı Odaları namı ile yâd olunurken cennet-mekân Sultân Mahmûd
Hân-ı Sânî hazretleri ahşap olarak 1244’te (1828/29) süvarilere mahsus olmak
üzere bir kışla yaptırdığı gibi kurbunda ve sahil-i bahrde Kaymak Mustafa
Paşa’nın bina-kerdesi olan mescidi yeniden tamir ederek bir minare ile mahfil-i hümâyûn dahi zam ve ilâve buyurmuşlardır.”, “…Cennet-mekân bazen
Cuma namazını orada (Kaymak Mustafa Paşa Camii’nde) eda ettikten sonra
Kışla-i Hümâyûn’da kendilerine mahsus olan dairede biraz ikâmet ve zabitân ve
neferâtın talim ve ta‘allümlerinden bizzat istifsâra rağbet buyururlar imiş. Bazı
kere de kışlaya yarım saat mesafesi olan Talimhâne mevkiine azîmetle oradaki
köşkte calîs buyurarak Asâkir-i Mansûrelerinin talimlerine nezâret ve ekseriya
bizzat kumanda vererek terakkiyât-ı askerîyeye ehemmiyet verirlermiş. Badehu
İcâdiye’de bulunan köşkte o gece beytûtet buyururlar imiş.” Bk. Kolağası Mehmed
Râ’if, Aynı eser, s. 269.
5 Kuleli Kışlası’nın ilk inşasındaki mimarın kim olduğuna dair tartışmalar
günümüze kadar gelmiştir. Kimi araştırmacılara göre Kuleli Kışlası’nı, Kirkor Balyan Usta (Kirikor Balian, 1764-1831) inşa etmiştir. Bk. Zuhal Çetiner
Doğdu, “Kışla Mimarisi”, Türkler Ansiklopedisi, c. 12, Yeni Türkiye Yay. Ankara,
2002, s. 184.
6 Aslında bütün kaynakların dayanak nuktasını, Kolağası Mehmed Es’ad’ın
1893 yılında yayımladığı Mir‘ât-ı Mekteb-i Harbiyye (İstanbul, 1310) adlı eseri
oluşturmaktadır. (Y.N)
7 Robert Walsh, Constantinople and the Scenery of Seven Churches of Asia Minor
(İstanbul ve Küçük Asya’nın Yedi Kilisesinden Manzaralar), Londra, 1838, c.
501
OSMANLI óSTANBULU II
katlıdır. 1854 yılında çizilmiş iki gravürde8 de kışla, iki katlı ve kulesiz
olarak görülmektedir.9 Bundan dolayı ilk yapıldığı andan itibaren
kışlanın kaç katlı olduğu ve kulelerinin olup olmadığı konusu hâlâ
tartışmaya açık bir konudur.
b. Kuleli Karantinahanesi (Tahaffuzhane)
Kuleli Kışlası, 1828’den 1837 yılına kadar Dersaadet (Hassa) Ordu-yı Hümâyûnu I. ve II. Süvari Alayı kışlası olarak kullanılmıştır.
1831-1833 yılları arasında Hindistan’da ortaya çıkıp Osmanlı topraklarına sıçramış olan veba (kolera) salgınının daha fazla etrafa yayılmasını önlemek amacıyla 1835 yılında İstanbul’da Tıphane-i Amire’de
Dârü›l-Etibbâ Komisyonu (Karantina Müdürlüğü)10 kurulması kararlaştırılmıştır.11 Komisyonun bir süre sonra daha geniş bir mekana
yerleştirilmesi gündeme gelince Kuleli Kışlası’ndaki süvari alayları
başka yerlere nakledilmiş ve 1837 yılından itibaren kışlanın bir bölümü Tahaffuzhane12 yani (Karantina binası) olarak hizmet vermeye
2, I.v. s. 76. Eserin ikinci baskısı da 1840 yılında Paris’te yapılmış olup, gravür
ve ilgili açıklamalar, bu baskının (Fisher, 1840) 65-67. sayfaları arasında yer
almaktadır.
8 “İngiliz Kışlası”, l’Illustration Journal Universal (dergi), Paris 1854, c. 23 ve
Sedat Hakkı Eldem, İstanbul Anıları (1980) adlı eserinden naklen Illustrated
London News (dergi), 1854.
9 Thomas Allom’un gravürü hariç, 1967/68 yılındaki kapsamlı onarıma kadar
olan dönem içerisinde çizilmiş gravür ya da çekilmiş fotoğraflarda Kuleli
Kışlası’na ait binanın bugünkü görüntüsünde yer aldığı şekliyle herhangi bir
kule görülmemektedir.
10 Feldmareşal Helmuth von Moltke, Türkiye’deki Durum ve Olaylar Üzerine
Mektuplar, TTK Basımevi, Ankara 1960, s. 91-95.
11 Gülden Sarıyıldız, Hicaz Karantina Teşkilatı (1865-1914), TTK Basımevi,
Ankara 1996, s. 6.
12 Nuran Yıldırım, “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Koruyucu Sağlık Uygulamaları”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, c. V, s.
1324’de, “1831’de ve 1835’te Çanakkale’de kurulan geçici tahaffuzhaneler istisna edilirse 1839’da Meclis-i Tahaffuz emrine verilen Kuleli Kışlası, ilk tahaffuzhanemiz
sayılır. 1842 sonlarına kadar tahaffuzhane olarak kullanılan Kuleli Kışlası’nda
Karadeniz ve Akdeniz’den gelen gemiler karantinaya tabi tutulurdu.” ifadesiyle
buna açıklık getirmiştir.
502
SULTAN II. MAHMUT VE SULTAN ABDÜLMECóD
DÖNEMóNDE KULELó SÜVARó KIòLASI
başlamıştır. Bu süreçte kışlanın geniş çaplı tamiri için 06 Nisan 1837
tarihinde Asâkir-i Mansûre Hazinesi’nden elli bin iki yüz doksan
yedi kuruş (50.297 kuruş) tahsis edilmiştir.13 Ayrıca yine aynı tarihte
Tıphane haline getirilecek olan Galata Sarayı’nın masrafları ile Kuleli
Kışlası ve ahırlarının düzenlenmesi ve tamiratı için yapılan keşifte iki
yüz bin kuruşa (200.000 kuruş) ihtiyaç olduğu tespit edilmiş; daha
sonra bu miktarla gerekli onarım ve düzenlemelerin yapılabileceği
kararına varılmıştır.14 Kararlaştırılan bu tamirat ve düzenlemelerin
kışlanın Tahaffuzhane olarak kullanılmasından dolayı gerçekleştirilemediği, belli bir süreliğine bekletildiği 15 Mart 1839 tarihli belgeden
anlaşılmaktadır.15 Bununla birlikte gerekli onarım ve düzenlemenin
yapılamamasına rağmen tahaffuzhanede görev alacak personelin ihtiyaçlarının sağlanması için bazı tedbirler düşünüldüğü, tahaffuzhane
için gerekli malzemelerin tedarik edildiği arşiv belgelerinden tespit
edilmektedir. Bu kapsamda kışlanın tahaffuzhaneye çevrilmesi ile
birlikte karantina memurlarının ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için
beş altı odanın tamiratı yapılmış ve gerekli eşyalar odalara konmuştur.
Karantina altına alınan hastalar için ise gerekli miktarda yatak tedarik
edilmiş ve ayrıca odaların ısınmasını sağlamak amacıyla kırk elli adet
bakır mangal alınarak tahaffuzhaneye konulmuştur.16 Ayrıca tahaffuzhanede görevlendirilen doktorlarla tıbbiye öğrencilerinin Kuleli›ye geliş gidişleriyle ilgili kayık ücretlerinin ve diğer masraflarının
Meclis-i Tahaffuz Masrafı kapsamında ödendiği bu dönem belgelerinden anlaşılmaktadır. Bu dönemde veba salgınının artmasından
dolayı İstanbul’da Yenikapı ve Çekmece›de de karantina merkezleri
kurulmuş, buralara doktor ataması yapılmış ayrıca uygulamalı eğitim
görmek amacıyla tıbbiye öğrencileri de bu merkezlerde görevlendirilmiştir.17 Belgelerden anlaşıldığı kadarıyla Kuleli Tahaffuzhanesi,
13 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Hatt-ı Hümâyûn (HAT.), 49170,
“Mansûre hazinesi”, Sultan II. Mahmud’un emriyle “Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye” adıyla kurulan askerî teşkilatın masraflarına ayrılan gelirlerin
bulunduğu hazine idi.
14 BOA. HAT. 28981
15 BOA. HAT. 25545A
16 BOA. HAT. 25559
17 BOA. Cevdet Sıhhıye Tasnifi (C. SH.), 4/154
503
OSMANLI óSTANBULU II
tıbbiye öğrencilerinin aynı zamanda uygulamalı eğitim gördükleri
bir mekan olarak hizmet vermiştir.
Osmanlı Devleti, karantina konusunda son derece dikkatli davranmış ve konunun uzmanı olan bilim adamlarından faydalanmayı
ihmal etmemiştir. 04 Ekim 1839 tarihli belgeden anlaşıldığına göre,
Kaıynor ve Bernard ile Markoni ve Mayer adlı tabipler Karantina
(Tahaffuzhane) Merkezine maaşlı memur olarak atanmışlardır.18
Karantina Nazırı Hıfzı Paşa’nın 13 Şubat 1839 tarihili tezkiresinden anlaşıldığına göre, Kuleli Tahaffuzhanesi çatısındaki direğe
sarı bayrak çekilmiştir. Padişahın tahaffuzhaneyi teşriflerinde ise göndere kırmızı bayrak çekildiği belirtilmektedir.19 Kuleli Tahaffuzhanesi
Müdürü Lebib Efendi’nin talebi üzerine 30 Haziran 1840 tarihinde
tahaffuzhaneye yangın ihtimaline karşı hortumlarıyla beraber iki yangın tulumbası konulmuştur.20
İstanbul’daki bu veba salgınının önemli kayıplara sebep olduğu,
1835–1839 yılları arasında Türkiye’de askerî danışman olarak bulunmuş
olan Helmuth von Moltke, Türkiye Mektupları adlı eserinde ayrıntılı
bilgiler vermekte21, ayrıca da karantina uygulamalarının nasıl olması
gerektiğini belirtmektedir.22 Askerî danışman olarak bulunan Molt18 BOA. İrade-i Mesail-i Mühimme (İ.MSM.), 88, 2536; ayrıca bk. Gülden
Sarıyıldız, Hicaz Karantina Teşkilatı, s. 8-9.
19 BOA. HAT. 25566.
20 BOA. Cevdet Belediye Tasnifi (C. BLD.), 113/5648
21 Moltke, 22 Şubat 1837 tarihli mektubunda, İstanbul’daki durumu şu şekilde
anlatmaktadır: “…Serasker kapısında görebildiğim hastahane raporlarına nazaran bana İstanbul ve civarında son vebada ölenlerin sayısı yirmi binden aşağı,
otuz binden yukarı görünmüyor. Vebanın en büyük şiddeti dört beş ay sürmüştür.
Şehrin nüfusu 500.000 olarak kabul edilirse bunun yirmide biri vebadan ölmüş
demektir. Eğer salgın bir sene böyle devam etseydi, ortalama ömür sekiz on yıla
düşerdi, yani bütün nüfus mahvolurdu...” Helmuth von Moltke, Türkiye Mektupları, İstanbul 1969, s. 90.
22 Moltke 27 Şubat 1837 tarihli mektubunda; “… Her mahallede en hatırı sayılan
ve en çok nüfuzu olanlardan, yani şu halde ulemadan, bir komisyon kurulmalıdır. Bunların emri altında hekimler ve bir miktar iyi maaş alan memur (kadın
ve erkek) bulunur. Bir veba vakası haber alınır alınmaz bu komisyon hastanın
hastaneye taşınmasına, çoluk çocuğunun hasta ile ve başka insanlarla temasının
504
SULTAN II. MAHMUT VE SULTAN ABDÜLMECóD
DÖNEMóNDE KULELó SÜVARó KIòLASI
ke’nin bu uyarılarının Osmanlı devleti tarafından dikkate alındığı,
Karantina Nazırlığı’nın kurulmasından ve 1837 yılında tahaffuzhanelerin açılmasından anlaşılmaktadır. Kuleli Tahaffuzhanesi’nin de
bu tavsiye doğrultusunda açıldığını ifade etmek mümkündür. 1842
yılı sonlarına kadar tahaffuzhane olarak kullanılan Kuleli Kışlası’nda
Karadeniz ve Akdeniz’den gelen gemiler karantinaya tabi tutularak
veba hastalığının yayılması engellenmeye çalışılmış ve büyük ölçüde
de kontrol altında tutulmuştur.23
Kuleli Kışlası, 1837-1842 yılları arasında tahaffuzhane olarak
kullanılmıştır. Süvariler için kışla ihtiyacı gündeme gelince, Kuleli
Tahaffuzhanesinin, bir bölümü Galata rıhtımına yakın bir yere nakledilirken, bir kısmının da 30 Kasım 1842 tarihinde Kala-i Sultaniye
Tahaffuzhanesine taşınmasına karar verilmiş ve Kuleli Kışlası tekrar
I. ve II. Süvari Alayına terk edilmiştir.24
c. Karantinahane (Tahaffuzhane)’den Kuleli Süvari
Kışlasına (1842–1854)
Kuleli Süvari Kışlası, tahaffuzhane olarak kullanıma açılmadan
önce, bazı kısımlarının tamiri için 1837 yılında keşifler yaptırılmıştır.
Ancak kısa süre içinde kışlanın tahaffuzhane olarak kullanılmaya başlanması ile birlikte bu tespit edilen tamirat yapılamadığından zamanla harap olmuştur. Kışlanın tekrar süvari alaylarına bırakılmasının
men edilmesine, elbise, eşya ve evin temizlenmesine karar verir. Bunlar (eşyalar)
komisyon muhafazasına altında kalır ve iyileşenlere ya da ölenlerin varislerine
iade edilir. Böyle bir sıhhat zabıtası İstanbul’da tam faaliyete geçerse ihtimal ki
vebanın ana kaynaklarından biri tıkanmış olacaktır…” diye yazmaktadır. Bk.
Helmuth von Moltke, Aynı eser, s. 93-94.
23 Kuleli’de bu veba vak’asının görülmesinden uzun bir süre sonra yine 11 Haziran 1895 tarihinde tekrar kolera (veba) vaka’sı ortaya çıkmıştır. Olay biri aşçı
ve ikisi hademe olmak üzere üç neferin koleraya yakalanması ile başlamıştır. Bu doğrultuda koleranın yayılmasının engellenmesi için bir komisyon
oluşturulmuştur. Komisyonda Mirliva Nafiz ve Feyzi Paşalarla, Zambako
Paşa, Doktor İstekoli ve Vasilisi Efendi bulunmaktaydı. BOA. Yıldız Arşivi
Mütenevvi Maruzat (Y. MTV.), 121/117-1.
24 BOA. C.SH. 13/616; ayrıca bk. Sırrı Üçer, “Kuleli Askerî Lisesi Tarihçesi”,
Türk Kültürü,Yıl:6, Sayı:70, s. 764-774.
505
OSMANLI óSTANBULU II
ardından Sultan Abdülmecid’in 1842 yılındaki bir fermanı ile kışlada
geniş çaplı bir onarım yapılması için boşaltılması istenmiş ve süvari askerinin Fenerbahçe’de yapılacak yeni kışlaya taşınması emredilmiştir.25
Kışlanın tamiri için düzenlenen keşif defterinde 09 Şubat 1843
tarihli notun devamında; “Kışlanın, Karantina Merkezi olarak kullanılması nedeniyle harab olduğu, bundan dolayı da onarımının Asakir-i
Hassa Müşiri Hasan Rıza Paşa sorumluluğunda yaptırılacağı” belirtilmektedir. Kapsamlı bir onarımın yaptırılabilmesi için keşif sonrasında, “bin yedi yüz doksan sekiz kese üç yüz altmış dört buçuk kuruşa” ihtiyaç olduğu ve bunun da padişahın emirleri ve iradeleri doğrultusunda
Maliye Hazinesi’nden sağlanacağı belirtilerek bir an önce onarıma
başlanacağı ifade edilmektedir. 26 Bu onarıma ek olarak 15 Şubat 1843
tarihli diğer bir keşif defterinde ise Kuleli Kışlası haricinde yapılması
düşünülen arpa ambarları, nalbant mahalli ilavesi, mutfak sundurması
ile kargir ocak ve lağımı, çamaşırhane içerisindeki mermer tekneleri,
kurşun borular ve su yollarının yapılması ile ilgili masrafların tespit
edildiğini ayrıca bunlara ek olarak yıpranmış olan zemin döşemelerinin yenilenmesine ve pencerelere demir parmaklıkların da yapılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. 27
Kuleli Kışlası’nda gerekli onarım ve ek binaların yapımı için
Hazine-i Hassa Müdürü tarafından Sultan Abdülmecid’in iradeleri
doğrultusunda yukarıda belirtilen keşif raporları düzenlenmiştir. H.
1260 Muharrem ayının (Ocak 1844) ilk gününden itibaren hazineden
gerekli malzemenin alımı için peşin iki yüz akçe verilmesi ve başlangıcından itibaren her hafta içinde ellişer kese akçe verilerek gerekli
onarım ve ek binaların yapılmasının uygun olduğu 19 Ocak 1844 tarihli padişah iradesinde belirtilmiştir.28
1844 yılında başlatılan bu geniş çaplı onarım esnasında kışlaya
su da getirilmiştir.29 Kolağası Mehmed Râif, Mir‘ât-ı İstanbul adlı
25 İsrafil Kurtcephe-FeridunYıldız, Aynı eser, s. 4-5.
26 BOA. Cevdet Askerî Tasnifi (C. AS.), 874/3748.
27 BOA. C. AS. 204/8775.
28 BOA. İrade-i Dahiliye (İ. DH.), 82/4120.
29 Hasan Fehmi Öz, “Üsküdar’da Bir Askerî Okul Kuleli Askerî Lisesi”, 12-14
Mart 2004 İkinci Üsküdar Sempozyumu Bildirileri, c. 1, İstanbul, 2005, s. 248 vd.
506
SULTAN II. MAHMUT VE SULTAN ABDÜLMECóD
DÖNEMóNDE KULELó SÜVARó KIòLASI
eserinde, “mezkûr kışla, devr-i Abdülmecîd Hânî’de (1839-1861) muhterik
olmuş ve tekrar nısf-ı kârgir ve nısf-ı diğeri ahşap olarak yeniden yapılmış
(1845-1847) ve düvel-i müttefika muharebesinde (Kırım Harbi’nde) yine
muhterik olmuştur”30 bilgilerini aktarmaktadır.
Kuleli Kışlası ile etrafında bulunan karakollarda görevli süvari
ve piyade askerine sağlık hizmeti vermek üzere 1843-44 yılındaki geniş çaplı onarım sırasında kışla içinde hastahane yapımına da karar
verilmiştir. Yapılan keşifte hastahanenin duvarlarının taştan, kat bölmelerinin ahşaptan yapılması kararlaştırılmış ve “bin dört yüz elli kese”
akçeye mal olacağı hesaplanmıştır. Sultan Abdülmecid’in 23 Ekim
1843 tarihli iradesi doğrultusunda31 Serasker Hasan Rıza Paşa32 tarafından hastahanenin inşaatına başlanmış ve 23 Ağustos 1844 tarihinde
hastahanenin inşaatı tamamlanmıştır.33 25 Ağustos 1844 tarihinde bir
kurul tarafından denetlendikten sonra hastahane teslim alınmış, gerekli tabip, hastabakıcı ve sair görevlilerin atamaları yapıldıktan bir
yıl sonra da hizmet vermeye başlamıştır.34 04 Aralık 1844 tarihinde
alınan bir kararla hastalar için hastanede demir kerevet (sedir) alımı
yapılmıştır.35 01 Kasım 1864 tarihinde hastahanenin su yolları tamir
ettirilmiştir.36 Yarı taş, yarı ahşap olarak inşa edilen hastahanenin
30 Kolağası Mehmet Ra’if, Mir’ât-ı İstanbul, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları,
31
32
33
34
35
36
İstanbul 1996, s. 270.
“Kuleli Kışla-yı Hûmayunu ile civârında kain karagol-hânelerde bulunan süvari
ve piyâde asâkir-i hassa-i şâhâne hastaları içün kışla-yı mezkûr cânib-i yemeninde vâki‘ mahalle inşası tasavvur kılınan hasta-hânenin bin sekiz yüz elli dört
kese bu kadar kuruş masrafla vücûda geleceği.... nim kârgir (yarı taş yarı ahşap)
olmak üzere bir bab hasta-hâne inşası.” Hakkında bilgi için bk. BOA. İ.DH.
80/3988.
Serasker ve Kaptan-ı derya Hasan Rıza Paşa (İstanbul, 1809-1877), Mısır
Çarşısı esnafından Attar Memiş Ağa’nın oğludur. II. Mahmut döneminde
saraya alınarak başkâtipliğe getirildi. Abdülmecid döneminde Mâbeyn ve
Hassa ordusu müşiri oldu. 1853’te Kaptan-ı deryâ olarak görev yaptı. Ticaret ve
Bahriye nazırlıklarında bulundu. Selanik, İzmir, Konya ve Halep valiliklerinde
bulundu. Bk. Büyük Larousse, XVI, s. 9816.
BOA. İ. DH. 90/4527.
BOA. İ. DH. 91/4533.
BOA. İ. DH. 94/710.
BOA. İ. DH. 530/36739.
507
OSMANLI óSTANBULU II
bulunduğu yerde daha önceden, Boğaz’dan geçen gemilere kolaylık
olması için yapılan bir fener kulesinin bulunduğu kayıtlıdır.37 Hastahane binasında Sultan Abdülmecid’in çiçekli bir tuğrası altında şair
Safvet Efendi (1794-1866) tarafından kaleme alınan mermer kitabesi
bulunmaktadır.38
37 Kolağası Mehmet Ra’if, Aynı eser, s. 271’de şu açıklamada bulunur: “İşbu has-
tahanenin mevkii bidayetde Boğaziçi sefaininin mürûr ve uburunu teshile
mahsus olmak üzere inşa olunmuş bir fener kulesi iken zaman-ı Abdülmecid
Hanî’de eski temeli tevsi kılınarak cesim bir hastahane inşa kılınmıştır.” Hastahanenin bir bölümü 1960–1965 yılları arasında tamamen yıkılarak, yerine
modern bir bina Korgeneral Şefik Erensü sitesi yapılmış, bir bölümü de
günümüzde “Maltepe Binası” adıyla anılmaktadır. Hastahanenin kitabesi,
Maltepe binasının Korgeneral Şefik Erensu Sitesi’ne bakan duvarında muhafaza edilmektedir. İsrafil Kurtcephe - Feridun Yıldız, Aynı eser, s. 5.
38 Günümüzde Kuleli Askerî Lisesi Muhafız ve Hizmet Birlik Karargahı olarak kullanılan hastahane binasının mermer kitabesi ve tarafımızdan yapılan
Türkçe çevirisi kuzey duvarında yer almaktadır. Kitabede şunlar yazılıdır:
1 Tabîb-i çâre-sâz-ı himmeti Abdülmecîd Hân’ın
Vücûd-ı mülk ü ecnâda verir her demde istihkâm
2 Eğer görseydi Ser-asker Rızâ Pâşâ senin re’yin
Hekîmoğlı olurdu ‘illet-i hayret ile ser-sâm
3 Bu hastahâneyi ol şehsüvâr-ı lutf edüp bünyâd
Süvârî kullarına ihyâ buyurdu eyledi in’âm
4 Binânın rif ’atinden yâ havânın hâssasındandır
Derûnı çâresiz etmez kabûl-i ‘illet ü eskâm
5 Olup yıldız kadar atlı piyâde ‘askere mâlik
Ola hurşîd-veş meşhûr-ı âfâk ol şeh-i İslâm
6 Biri mühmel biri mu’cem iki târîh-i nev buldu
Bu terkîb-i müferrihle idüp Hak Safvet’e ilhâm
7 Bu bâlâ hastahâne ‘askere kasr-ı sürûr oldu.1261
Süvârî ceyşine Abdülmecîd Hân kıldı çok ikrâm.1261
Sultan Abdülmecid adına Serasker Hasan Rıza Paşa tarafından H.1261/M.1845
tarihinde yaptırılan hastahanenin kitabesinin açıklaması da şu şekildedir:
1. Abdülmecid Han’ın çâre bulan doktor (gibi) çabaları, asker ve milletin bedenine
her zaman güç verir.
2. Eğer Serasker (Hasan) Rıza Paşa, senin (padişahın) geleceği seziş gücünü
görseydi, hayretler içinde kalıp sersemleşerek Hekimoğlu olurdu.
3. O lütuf padişahı, bu hastahaneyi yaptırarak, süvari askerlerini iyilikleriyle
ödüllendirdi.
4. Binanın yüksekliğinden mi yoksa havasının özelliğinden midir (bilinmez), her
hastalık ve derdi çaresiz bırakmayarak, iyileştirir.
508
SULTAN II. MAHMUT VE SULTAN ABDÜLMECóD
DÖNEMóNDE KULELó SÜVARó KIòLASI
Sultan Abdülmecid 1845 yılında, Kuleli Kışlası’na süvari askerlerinin eğitimi için bir “manej” binası yaptırmıştır. Manej binası, bugün Atatürk Spor Salonu olarak kullanılmaktadır. Kitabesi, halen spor
salonunun güney duvarında bulunmaktadır.39 Manej binası, yapımın5. Yıldız(lar) kadar atlı piyadeye (süvariye) sahip olup, İslam’ın şahı olan (Padişah),
ufukların meşhuru güneş gibi olsun.
6. Allah, Safvet’e geniş düşünebilme ilhamını verdi. (O da) (ebceb hesabı ile) biri
noktalı biri noktasız tarih düşürdü.
7. Bu yüce hastahane, askerlere sevinç kasrı oldu. Abdülmecid Han, süvari askerlerine çok bağışlarda bulundu. Yedinci beyitte, birinci dizede nuktasız harflerin
toplamı (mühmel tarih), ikinci dizede nuktalı harflerin toplamı (mücevher,
mu‘cem tarih) hastanenin yapıldığı Hicrî 1261 (M.1845) tarihini vermektedir.
39 Maneji yaptıran kişi de Serasker Hasan Rıza Paşa’dır. Yine şair Safvet Efendi
(1794-1866) tarafından kaleme alınan kitabede şu satırlar kayıtlıdır:
1. Şeh-süvâr-ı dâd Hân ‘Abdülmecîd-i ‘âdilin
Rü’yet etse ‘adlini Kisrâ olurdı çâkeri
2. Reşk ile Pervîz atardı kendini Şebdîz’den
Görse ta’lîme binerken muntazam gâzîleri
3. Sağ olup seyr eylese ol Fâris-i cûdı eğer
‘Âlemin râcil kalırdı Sencer’i İskender’i
4. At sürüp ferzâne yapdı bir güzel ta’lîmgâh
Ol şehen-şâhın rızâ-cûyı olan Ser-askerî
5. Ömrünü ikbâlini ecnâdını mevfûr edüp
Ol mücâhid dâverün Yezdânum olsun yâveri
6. Etdi reftâr esb-i tab‘um vâdi-yi tahsîne dek
Bu iki tarîhin oldu kilk-i Safvet rehberi
7. Pâdişah Abdülmecîd atlıya yaptırdı manej. 1261
Hak ede makbûl ol sultân-ı asker-perveri. 1261
Yukarıdaki kitabenin günümüz Türkçesiyle ifadesi şu şekildedir:
1. Kisrâ (Mitolojideki İran hükümdarlarına verilen lakab) adalet atının usta
binicisi âdil Abdülmecid Han’ın adaletini görseydi (ona) kul köle olurdu.
2. Perviz (Mitolojideki İran hükümdarı Hüsrev’in lakabı) eğitim gören (ata
binen) muntazam gazileri görse, kıskançlıktan kendini Şebdîz adlı (meşhur)
atından yere atardı.
3. Cömertliği Kisra gibi olan Padişahı (Abdülmecid’i), eğer sağ olup, âlemin Sencer’i ve İskender’i görseydi yaya kalırlardı.
4. O Padişah’ın hoşnutluk ırmağı olan Seraskerî (Hasan Rıza Paşa), at sürüp,
benzerlerinden farklı güzel bir talimgâh yaptı.
5. Allah’ım, o mücahid hükümdarın ömrünü, geleceğini ve askerlerini çoğaltıp, ona
dost olsun.
509
OSMANLI óSTANBULU II
dan beş yıl sonra (5 Mayıs 1850) geniş çaplı bir onarım görmüştür. Kuleli Kışlası’ndaki ahırların onarımı için de bu dönemde “seksen dört bin
yüz kuruş” (84.100 kuruş) harcanmıştır.40 Manejin ve Kuleli Kışlası’ndaki ahırların en geniş kapsamlı tamiri ve ek binaların yapımı ise 14
Haziran 1870 tarihli keşif defterinde belirtildiği üzere 1870’li yıllarda
gerçekleştirilmiştir. Bu keşif defterine göre Kuleli Kışlası’ndaki manejin yüz adet atı içine alabilecek kapasitede ve atları beslemek üzere
dört sıra hayvanın durabileceği yemlik, cam ve çerçeveleriyle bir zabit
odası için “on altı bin beş yüz kuruş” (16.500 kuruş) masraf yapılmasına
dair keşif raporu çıkarılmıştır. Ayrıca belgelerden anlaşıldığına göre
keşif defterinden hariç olarak bir samanlık, arpa ambarı, üç gözlü
helâ, deniz tarafına siper duvarı ve kapı ve üzerindeki kiremitlerin
de aktarılması ile toplam masraf,”yirmi yedi bin sekiz yüz seksen yedi
kuruşa” (27.887 kuruş) çıkmıştır.41
Serasker Hasan Rıza Paşa’nın emriyle Kuleli Kışlası’ndaki onarımlara yönelik hummalı inşaat faaliyetleri sürdürülürken, Mekteb-i
Harbiye Nazırı Emin Paşa’nın, Mekteb-i Harbiye öğrencilerinin bilgilerini yeterli görmediğinden, öğrencilerin bir takım temel bilgileri
öğrenmiş olarak Harbiye Mektebinde eğitime alınmalarına yönelik
başlattığı proje sonuç vermiş ve 1845’te ordu merkezlerinde askerî
idadilerin açılması kararlaştırılmıştır.42 Sultan Abdülmecid, Kuleli
6. (Safvet’in) yaradılış atı, alkışlanma vadisine kadar gitti. Safvet’in kalemi
(yazdığı) iki tarihe kılavuzluk etti.
7. Padişah Abdülmecid, atlılar (süvariler) için manej yaptırdı. Allah, o asker
yetiştiren sultanı makbul eylesin.
40 BOA. Sadaret Mektubî Kalemi Nezaret ve Devair Yazışmaları Evrakı (A.MKT. NZD.), 6/73.
41 BOA. İ. DH. 613/42720.
42 “Bu karar gereğince Mekteb-i Harbiye öğrencileri 1 ay süren sıkı bir imtihandan
geçirilmişler, bunlardan orta derece alan 204 öğrenci, 21 Eylül 1845’te (18 Ramazan
1261 Pazar) Mekteb-i Fünun-ı İdadîye adıyla açılan askerî liseye ayrılmışlardır.
Dolmabahçe Sarayı yanındaki Çinili Köşk’te açılan Mekteb-i Fünun-ı İdadîye,
1845-1846 öğretim yılını Mekteb-i Harbiye ile burada tamamlamıştır. İdadî, ilk
açıldığı zamanlarda bugünkü ortaokullar seviyesinde bir okuldu ve öğrenim süresi
5 yıldı. 1846-1847 öğretim yılında Dersaadet Askerî İdadîsi adını alan okul, Maçka Kışlası’na taşınmıştır.” Bk. Kenan Sayacı, “Kuleli Askerî Lisesi”, Dünden
Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul 1994, V/115-116.
510
SULTAN II. MAHMUT VE SULTAN ABDÜLMECóD
DÖNEMóNDE KULELó SÜVARó KIòLASI
Süvari Kışlasında inşaat faaliyetlerini devam eden yıllarda da sürdürmüş, Nisan 1847’de su yollarını tamir ettirerek ana binanın arka
cephesindeki ahırlar üzerine subaylar için çalışma ve yatma odaları
ile kendisi için de bir Daire-yi Hümâyûn (Has Oda) ilâve ettirmiştir.43
ç. Kırım Savaşı ve Takip Eden Süreçte Kuleli Süvari Kışlası
Rusya’nın yayılmacı istekleri 30 Kasım 1853’te Kırım Harbine
sebep olmuş; İngiltere ve Fransa, stratejik açıdan büyük önem verdikleri Osmanlı Devleti’nin müttefiki olarak yanında yer almıştır. İngiltere, Fransa ve Sardunya-Sicilya Krallıklarına ait müttefik ordular
yardım için İstanbul’a gönderilmiştir. Kuleli, Haydarpaşa ve Selimiye Kışlaları 1854-1856 yılları arasında müttefik devletler hizmetine
verilmiştir. 4 Ağustos 1854 tarihli belgede bir İngiliz süvari alayının
İstanbul’a geleceği ve bu alayın Kuleli Kışlası’nda ikamet etmesinin
uygun olacağı belirtilmiştir. 44 Ayrıca burada ikamet edecek olan
müttefik askerleriyle irtibatı sağlayabilmek için, Kuleli Hastahanesi
doktorlarından Binbaşı Kostantin Limonidis, İrtibat memuru Şekip
Efendi’nin maiyetine tabip ve tercüman olarak verilmiştir.45 Ayrıca
Kırım Savaşı esnasında elde edilen Rus esirlerinin de yukarıda belirtilen kışlalarda tutulduğu arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. 4 Ocak
1855 tarihli bir belgede Kuleli ve Selimiye Kışlalarındaki Rus esirleri
için papaz gönderilmesi istenmiştir.46 Öte yandan Kuleli Hastahanesi
ile kışlanın bir bölümü, 1854-1856 yılları arasında, Fransa’nın İstanbul
Maslahatgüzarı Monsieur Cheferre’in teklifiyle Kırım Harbi dolayısıyla cephede yaralanan müttefik askerleri için hastahane olarak
da kullanılmıştır. İcâdiye Kasrı, müttefik subaylara karargâh olarak
43 Zekeriya Türkmen, Kuleli Askerî Lisesi Tarihi, Kuleli Askerî Lisesi Matbaası,
İstanbul, 1994, s. 10.
44 “Devletlü atûfetlü efendim hazretleri; İngiltere devleti asâkirinden yarınki cum‘a
güni Dersa‘âdet’e bir alây süvâri geleceği ihbar olunup sâye-i me‘âlî-vâye-i hazret-i şâhânede bunların dahi ikâmetce vesâir şeylerce istihzâr-ı levâzimât ve
asâyiş ve Kuleli kışla-i hûmayununa ikâmeleri lâzım geleceğinden îcâb-ı halin
sür‘at-i icrâsına himem-i behiyye-i sipehdârîleri masrûf buyrulması bâbında irâde
efendimindir.” Bk. BOA. A.MKT. NZD. 115/88.
45 BOA. A.MKT. NZD. 117/81
46 BOA. Hariciye Nezareti Mektubi Kalemi Belgeleri (HR. MKT.), 98/14.
511
OSMANLI óSTANBULU II
verilirken, Kuleli, Haydarpaşa ve Selimiye kışlaları da müttefik askerleri için hastahane yapılmıştır. İngilizler, kışlanın doğusundaki yamaç
üzerinde bir mezarlık yapmışlar ve tedavi sırasında ölen askerlerini
buraya defnetmişlerdir. Bu mezarlar, Mondros Ateşkes Antlaşması’nı
takip eden süreçte İstanbul’daki İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanlığı’nın girişimleriyle Haydarpaşa’ya nakledilmiştir.47
Osmanlı Devleti, İngilizlerle diğer müttefik kuvvetlerin kışlayı
boşaltacağı tarihlerde, yani 9 Eylül 1856 (8 Muharrem 1273) tarihinde
binayı tamir etme kararı almış; bu geniş çaplı onarım sırasında Kuleli
Kışlası’ndaki koğuşlar, ahırlar, su yolları ve diğer mahaller onarımdan
geçirilmiştir. 48 Kırım Savaşı yıllarında binayı kullanan Fransız ve
İngilizlerin gidişlerine yakın bir sırada sebep oldukları bir yangında
Kuleli Kışlası ve müttefik orduların kumanda merkezi olan İcâdiye
Kasrı büyük ölçüde yanmış, harap olmuştur.49 Bu yangın sonucunda harabeye dönen, denize bakan taş duvarlı cephesi de büyük zarar
gören kışlanın baştan aşağı yeniden geniş çaplı bir tamirden geçirilmesi gerekiyordu. Kışlada yangın çıkmazdan önce, Seraskerlik makamı kışlanın onarılması için keşifler yaptırmıştır. Çıkan bu yangın
sonrasında ise kışlanın tamamına yakını yanmıştır. Kışlada bulunan
süvari askerinin ikamet edeceği başka yer olmamasından dolayı yanan kısımların yeniden inşasına ve diğer kısımların ise bir an önce
tamirine başlanmasına karar verilmiştir. Bu yangından sonra yapılan
keşfin ardından 22 Eylül 1857 tarihli bir belgeden anlaşıldığına göre
“sekiz bin elli beş buçuk kuruş” (8055,5 kuruş) onarım için ayrılmıştır.50
47 Zekeriya Türkmen, Aynı eser. s. 10.
48 “Ticâret Nezâret-i celîlesine; Kuleli kışla-i hûmayununun koğuş ve ahûr ve su
yollarıyla sâir mahallerinin icrâ-yı ta‘mîri zımnında seri‘ân keşfiyle başka başka
defterlerinin tanzîm itdirilmesi hakkında devletlü serasker paşa hazretlerinin
tezkiresiyle beraber olan evrâk manzûr-ı vâlâları buyrulmak üzre leffen irsâl
kılınmış olmağla tezkire-i mezkûre mûcebince iktizâsının sür‘at-i icrâsı husûsuna
himmet buyrulmak siyâkında şukka.” Bk. BOA. A.MKT. NZD. 193/63. Ayrıca
bilgi için bk. Hasan Fehmi Öz, Aynı makale, s. 249.
49 BOA. İ.DH. 50/25091.
50 BOA. İ.DH. 387/25562, “Atûfetlü efendim hazretleri; Kuleli kışla-i hûmayununun geçende vukû‘bulan harîkde kurtulan koğuşlarının ta‘mîrine sarf olunan
sekiz bin elli beş buçuk guruşun hazînece icrâ-yı mahsûbı husûsuna dâir tevârüd
iden bir kıt‘a tezkire-i behiyye-i seraskerî ile melfûf diğer tezkire meşmûl-ı nazar-ı
512
SULTAN II. MAHMUT VE SULTAN ABDÜLMECóD
DÖNEMóNDE KULELó SÜVARó KIòLASI
Kuleli Kışlası, Sultan Abdülmecid’in tahttan indirilmesine yönelik siyasî örgüt kuran kişilerin yargılandığı bir mekân olmasından
dolayı bir başka olayla da ön plana çıkmıştır. Eylül 1859’da Sultan
Abdülmecid’i tahttan indirmek maksadıyla Hüseyin Daim Paşa tarafından hazırlanan darbe girişiminin duruşmaları Kuleli Kışlası’nda
yapıldığından dolayı bu olaya “Kuleli Vak’ası” adı verilmiştir. Osmanlı
Tarihi’nde “Kuleli Vak‘ası” diye anılan olay, XIX. yüzyılın ikinci yarısında ve Abdülmecid saltanatının son yıllarında vukua gelmiş, fakat kuvveden fiile çıkamamış, küçük bir isyana ve suikasta teşebbüs
olayıdır.51
Aslında, Tanzimatla birlikte başlayan Avrupa devletlerine
borçlanma, ticaret anlaşmalarında büyük ödünler verilmesi ve yerli
sanayinin çökmesi, Osmanlı Devleti’ni kısa zamanda bir yarı sömürge haline getirmiştir. Osmanlı Devleti’nde öteden beri en zorunlu
yeniliklere bile karşı çıkan bir takım çıkarcılarla halka karşı muhafazakâr görünerek destek bulmaya çalışan bağnazlar vardı. İşte “Kuleli
Vak’ası” adı verilen darbe teşebbüsünde bulunanlar, kamuoyuna karşı,
Sultan Abdülmecid ve çevresinin israf ve kötü yönetimine son vermek
istediklerini belirtilerek harekete geçmek istemişlerdi.52 Yargılamaların sonucu, 18 Kasım 1859 (21 Rebiyülahır 1276) tarihli “Ceride-i
Havadis” ile 28 Kasım 1859 (2 Cemaziyelevvel 1276) tarihli “Takvim-i
âlî buyrulmak üzre takdîm kılınmış olmağla ol vechile icrâ-yı îcâbı bâbında her
ne vechile emr ü fermân-ı cenâb-ı cihânbânî şeref-efzâ-yı sudûr buyrulur ise âna
göre hareket olunacağı beyânıyla tezkire-i senâverî terkîm kılındı efendim.” BOA.
A-MKT.NZD, 230/72. Ayrıca bk. Mecelle-i Umur-ı Belediye, c. 1, s. 1208. Hasan
Fehmi Öz, Aynı makale, s. 249.
51 Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki belgelere dayanarak bir kitap yazan Uluğ
İğdemir “Kuleli Vak’ası” hakkında şu bilgileri verir: “Olay, ilk defa 24 Safer
1276 (22 Eylül 1859) tarihli “Ceride-i Havadis”te çıkan bir hükümet bildirisi ile
kamuoyuna duyurulmuştur. Bu bildiride; “Düzeni bozmak amacıyla bazı akılsızların bir dernek kurdukları haberi alınarak, kırk kadarının tutuklandığı ve
Kuleli Kışlası’na konulduğu, devlet büyüklerinden bir komisyonun ilk soruşturmayı
yapmakta olduğu, yargılanma sonucunun ayrıca bildirileceği” yazmaktadır. Geniş
bilgi için bk. Uluğ İğdemir, Kuleli Vak’ası Hakkında Bir Araştırma, Türk Tarih
Kurumu Yay. Ankara 1937. Ayrıca bk. Uluğ İğdemir, “Kuleli Vak’ası” maddesi,
Türk Ansiklopedisi, c. 22, s. 340.
52 “Kuleli Vak’ası” maddesi, Meydan Larousse, İstanbul, 1992, c. 12, s. 32.
513
OSMANLI óSTANBULU II
Vekayi”de resmî bir bildiri ile kamuoyuna açıklanmıştır. Gerek adı
geçen bildirilere ve gerekse Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan
mahkeme kararlarına göre, olayı kısaca şöyle ezetlemek mümkündür: Sultan Abdülmecid’i ortadan kaldırmak ve -güya eskiden olduğu
gibi- Osmanlı ülkesinde şeriat hükümlerini tekrar hakim kılmak üzere kurulan derneğin başı, İstanbul’da Bayezıt Medresesi’nde oturan
ve etrafta rüya tabirciliği ile tanınan ve adı geçen medresede ders
vermekle geçimini sağlayan kırkaltı yaşlarında Süleymaniyeli Şeyh
Ahmet’tir. Derneğin öteki nüfuzlu üyeleri: Ferik Hüseyin Daim Paşa,
Arnavut asıllı Caferdem Paşa, Tophane Kâtiplerinden Arif Bey, Binbaşı Rasim, Hezargradlı Şeyh Feyzullah ve Kütahyalı Şeyh İsmail’dir.
Kırk beş elli kişiden oluştuğu anlaşılan derneğin öteki üyeleri de bazı
şeyh ve hocalarla medrese öğrencileri ve halktan kişilerdir. Ancak
yargılama sırasında Şeyh Feyzullah’ın bin, Şeyh İsmail’in altı bin müridi ile yardımda bulunacaklarını Şeyh Ahmet’e vaaz etmiş olduğu
anlaşıldığına göre eyleme geçilince, oldukça önemli bir kalabalığın
toplanacağını kabul etmek gerekir. Derneğin kuruluşunu ve amacını,
hükümete Mirliva (Tuğgeneral) Hasan Paşa haber vermiştir. Dernek
üyelerinden Tophane Mızıka Başçavuşu Erzurumlu Mehmet, Kolağası Hasan Ağa’ya bundan bahsetmiş, o da Hasan Paşa’ya haber vermiştir. Derneğin sözü geçen üyelerinden ve bir çeşit genel sekretere
olan Arif Bey’in de derneğe sokmak amacı ile Hasan Paşa’ya açıldığı,
Hasan Paşa’nın olumlu görünerek kendisinden bilgi aldığı da yargılama sırasında meydana çıkmıştır. Dernek üyelerinden önemli bir
çoğunluk, 15 Eylül 1859 (17 Safer 1276) Perşembe günü Tophane’deki
Kılıç Ali Paşa Camii’nde toplandıkları bir sırada yakalanmıştır. Bu
toplantıyı Hasan Paşa’nın düzenlediği, yine yargılama sonucu ortaya
çıkmıştır.
Sultan Abdülmecid’i tahttan indirmeye yönelik olarak tertip
edilen ancak düşünceden eyleme geçememiş bu hareketin sorumlusu
olarak tutuklananların, Çengelköy’deki Kuleli Kışlası’na götürülerek
sorgu ve yargılamaları yapılmıştır. Tutuklular kışlaya götürülürken,
Caferdem Paşa, kendini denize atarak intihar etmiştir. Mahkemenin
kâtipliğini ise Mithat Paşa yapmıştır. Dernek üyelerinden beşi, birinci
dereceden suçlu görülerek idama mahkûm edilmişlerse de Abdülmecid, bunlardan Arif Bey ile Rasim Bey’in cezalarını müebbed küreğe
514
SULTAN II. MAHMUT VE SULTAN ABDÜLMECóD
DÖNEMóNDE KULELó SÜVARó KIòLASI
çevirmiştir. Diğerleri de mahkemenin verdiği cezalara göre hüküm
giymişlerdir.
Sultan Abdülaziz 1861 yılında tahta çıktıktan hemen sonra
Kuleli Kışlası’nı 1862/1863 yılında baştan aşağı yeniden yaptırmıştır.53
Kuleli Kışlası, Sultan Abdülaziz’in görevlendirdiği Karabet Amira
Balyan Usta (1800-1866)54 tarafından, ana duvarları kârgir; iç bölümleri ile tavan ve tabanları ahşap olarak yeni baştan inşa edilmiştir.55
“Rokoko”56 mimarî tarzında inşa edilen kışlanın Boğaziçi’ne bakan
kısmı üç, arka tarafı ise iki kattır. Kışla, bu tamirle kuleler hariç bir
ölçüde, bugünkü görünümüne kavuşmuştur.57 Bugünkü Kuleli Askerî
53 “ İstanbul’un görünümünün köklü değişiminde büyük askerî kışla inşaatla-
rının rolü ağırlık taşır. Projeler ve tipolojiler yabancı kaynaklı olduğundan
kıyıların görünümü değişmiş ve büyüklükleri, farklı ölçekleri ve üsluplarıyla
bu kışlalar reformcu sultanların getirdiği yeni düzenin âdeta simgeleri olmuştur.” Bilgi için bk. Doğan Kuban, İstanbul Bir Kent Tarihi (Bizantion,
Kostantinupolis, İstanbul) (Çev, Zeynep Rona), Tarih Vakfı Yurt Yayınları,
İstanbul, Ekim 2004, s. 327.
54 “Krikor oğlu Karabet Amira Balyan (1800-1866) Dolmabahçe Sarayı’nın yapımından sorumluydu. Ayrıca eski Çırağan Sarayı ve başka sultan saraylarıyla
Gümüşsuyu Kışlası’nı, Dolmabahçe’deki Bezm-i Âlem Valide Sultân Camiini,
Çengelköy’deki Kuleli Süvari Kışlası’nı, Mekteb-i Harbiye’yi ve birçok yapıyı inşa
etmiştir.” Bk. Doğan Kuban, Aynı eser. s. 373.
55 Kaynaklarda binanın 1862/63 yılında tamamen kârgir olarak yapıldığına dair
bilgiler de yer almaktadır. “Badehu cennet-mekân Sultan Abdülazîz Han hazretlerinin zaman-ı saltanatlarında kârgir olarak bir tarz-ı dil-nişinde bina ve
inşa edilmiş...” Bk. Kolağası Mehmet Ra’if, Aynı eser. s. 270. “Kışla, Sultan
Abdülaziz zamanında tamamen kârgir ve iki katlı olarak yeniden inşa edilerek
bugünkü görünümüne kavuştu (1862).” Bk. H. Fehmi Öz, Aynı makale, s. 249.
56 Geç devir Barok mimarisine bu ad verilmiştir. İtalyan ve Fransız Barok mimari üslubunun biraz daha basite indirgenmiş şekli olup, sade, süslemesi az
sivri kubbeli yapılar olarak ortaya çıkmıştır. XIX. yüzyıl Osmanlı mimarisinde
rokoko tarzı inşa tekniği göze çarpar. Bütün askerî yapılar, hükûmet binaları
bu tarzda inşa edilmiştir. (Y.N)
57 İbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleri ile Üsküdar Tarihi, c. II, Türkiye Yeşilay Cemiyeti Yay. Ahmet Sait Mat. İstanbul 1977, s. 324’te “... Sultan
Abdülaziz’in kalfası Balyan tarafından yenilenirken iki kule yapılmıştır”, denilmekteyse de kulelerle ilgili bu bilginin doğruyu yansıtmadığı değerlendirilmektedir.
515
OSMANLI óSTANBULU II
Lisesi tarihî binası, Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmış olan binadır. 58
Kuleli Kışlası 11 Ekim 1870 tarihli belgeden anlaşıldığına
göre geniş çaplı bir tamirata uğramıştır. 59 Kışlanın tamiri için yapılan keşifte, “bir yük on dokuz bin sekiz yüz on altı” kuruş masraf
çıkartılmıştır. Kuleli Kışlası’nın Askerî İdadî’nin taşınmasından önce
bu kadar geniş bir tamirata uğraması son derecede önemlidir. Çünkü
Mekteb-i Fünûn-ı İdadî-i Şahanenin taşınması sonrasında bina kışla
olmaktan çıkıp artık bir eğitim kurumu yani okul haline getirilecektir.
Kışlanın çok kapsamlı bir tamirata uğradığını ve bundan dolayı da
bu tamiratın Dersa’adet Askerî İdadisinin kısa bir süre sonra buraya
yerleşmesinde kolaylık sağladığını söyleyebiliriz. Bu geniş kapsamlı
tamirat, keşif defterinde şu şekilde yer almaktadır:
“Kuleli Kışlasının tamir edilecek kısımlarının keşfi için kaleme alınan defterdir:
1. Kışlanın merdiven kısmında bulunan çeşmenin kurna taşı kırıldığından Marmara taşından bir aded kurnanın yapılması.
2. Kışlanın subay odalarının tuvaletlerinin tavanı çürümüş olduğundan latadan kirişli kalasdan kaplı yağlı boyalı tavan yapılması.
3. Abdesthane aralığında kapu sökesi harâb olduğundan yenilenmesi.
4. Erlerin koğuşlarındaki dolaplarının kapakları çürümüş ve kırık
olduğundan yenilenmesi.
5. Zâbitân odaları ve neferât koğuşları derûnuyla bazı mahallerinin döşemeleri bazen çürümüş olduğundan mevcûd kiriş üzerine devşirme
olarak döşeme tamîri.
58 Keçecizâde Fuad Paşa, yazdığı bu tarih manzumesinde tarih dizesi ile ilgili
hiçbir işarette bulunmamıştır. Tarih-i Tam olarak değerlendirildiğinde dizenin değeri 1566 çıkmaktadır. Mücevher tarih (nuktalı harflerin toplamı) olarak
değerlendirildiğinde 1278 çıkmaktadır. Kitabede ise 1279 tarihi yer almaktadır.
(Y.N) Şeref kapısı üzerindeki kitabede şunlar yazılıdır:
“Kuleli’de kal‘a-âs(p)â etdi inşâ bir dehâ
Şâh-ı devrân yapmış idi çok muallâ kışlayı
Sadr u serasker iken târîhini yazdı Fu’âd
Kıldı Hân Abdülazîz bünyâd vâlâ kışlayı.1279”
59 BOA. İ.DH. 621/43174.
516
SULTAN II. MAHMUT VE SULTAN ABDÜLMECóD
DÖNEMóNDE KULELó SÜVARó KIòLASI
6. Kışlanın sağ tarafındaki koğuşların iç döşemesi çökmüş olduğundan yenidünyadan sütun ve taban ve kirişli üzeri yarım sırt biçmesinden
kaplı döşeme yapımı.
7. Mutfak ve çamaşırhane önündeki havlunun mevcûd döşeme
taşları harâb olduğundan onda bir ilâvesiyle döşemelerin tamir edilmesi.
8. Kışla kapıları üzerlerindeki kaplı çinkolar harâb olduğundan on
okkalık çinko ile kaplatılıp üzerlerine yağlı boya yapılması.
9. Kışla içerisindeki subay odaları ve erlerin koğuşlarının sıvaları
harâb olduğundan yeniden sıva yapılıp badana yapılması.
10. Yağmur suyu boruları kırıldığından zemin kısmına birer kıt‘a
demir boru takılarak üzerlerinin çinkodan ilâvesi.
11. Mevcut boruların sandıkları harâb olduğundan kurşundan
tamiri.
12. Abdesthaneler aralarında döşeme taşları harâb olduğundan
hums derece döşemelik tiryeste taşının ilavesiyle taşların döşenmesi.
13. Abdesthane ve memşâlarda noksan muslukların yerine yeni çakmak başlı muslukların takılması.
14. Abdesthanelerin taşları harâb olduğundan hemen tamiri.
16. Çamaşırhane içerisine deveboynu demir sırık takılması.
17. Çamaşırhane içerisinde bulunan tahta sedirler harâb olduğundan yenidünyadan kirişli kalas takımıyla kaplı tahta sedir yapımı.
18. Mutfak önünde hamam yolunun kaldırımı harâb olduğundan
yarı yarıya yeni taş ilâvesiyle kaldırım yapımı.
19. Subay ocağının kâmilen harâb olmasıyla taştan bölmelerin
yapılması.
20. Büyük mutfakla subay mutfağı arasındaki ahşab bölme çürümüş
olduğundan mevcut taş ile bölmelerin yapımı.
21. Mutfak kapısı şikest olduğundan kalasdan sürgülü ve kapılı tarafeyni pervazlı üzeri yağlı boyalı kapı inşâsı.
22. Mutfak sıvaları dökülmüş olduğundan sıva tamiri ve badana
yapılması.
517
OSMANLI óSTANBULU II
23. Mutfak içinde ahır ve divanhaneler ile koğuşların çerçeveleri
harâb olduğundan meşeden mamul çerçevelerin tamiri.
24. Mutfak içinde büyük kazgân ocakları harâb olduğundan ve iş
görmediğinden yeni taştan gömlek ve bölmeli demir ızgara ve kapıların
tamiri ve yapımı.
25. Pencere demir parmaklıkları kırıldığından tamiri.
26. Hamam külhanının etrâf üst taşları harâb olduğundan yeni
taşlarla değiştirilmesi.
27. Hamâm içindeki kubbelerin harâb olmuş olduğundan alçı ve
sıvala ile yapımı.
28. Hamamın cihanmülk ayakları ile içerideki tahta döşemelerin
harâb olmasından dolayı tamiri ve cihanmülkün temizlenmesi.
29. Hamam içerisindeki küçük sıcak oda kapıları harâb olduğundan
doğramadan yeni kapıların yapımı.
30. Hamam içerisindeki sıvaların tamiri ve badana yapılması.
31. Hamam camekânı içerisinde şirvân tahtanın tavanı çürümüş
olduğundan mevcut kiriş üzerine kalas yaprağından kaplı yağlı boyalı
tavan inşâsı.
32. Camekân döşemeleri harâb olduğundan yenidünyadan kirişli
kalas biçmesinden kaplı döşeme inşâsı.
33. Camekân pencerelerinin kafesleri kırıldığından yeni kafeslerin
yerine konulması.
34. Mutfak yolu kapı üzerinin çatısı çürümüş olduğundan yeni
dünyadan ışıklı latadan abana tahtasından kaplı mevcut çatının kiremit
ile örtülmesi.
35. Ahır içerisindeki yemlikler harâb olduğundan yenidünyadan
kazık yastıklı üzeri üçlük meşe kirişinden içrisi örtülü kalasdan kaplı
yemliklerin ikiye bölünerek tamiri.
36. Dağ tarafında atılan taş lağımları ol tarafa nâzır bulunan bozuk pencere camlarını kırılmasından dolayı yeni camların takılması.
37. Kışladaki nöbetçi kuleleri harâb olduğundan tamîri ve üzerlerinin muşambalarının yenilenerek yağlı boya ile boyanması.
518
SULTAN II. MAHMUT VE SULTAN ABDÜLMECóD
DÖNEMóNDE KULELó SÜVARó KIòLASI
38. Kışlanın yağmur suyu saçakları harâb olup döküldüğünden döşeme olarak tamîri dış ve iç dört tarafının ve dâhil kuzineti mahallerinin
badana olunması.
39. Kışlanın denize bakan tarafının som taş kesme olarak kaplamaları dökülmüş ve bazan kırılmış olduğundan tiryeste taşından altıda bir
derece noksanının ilâvesiyle kaplamaların inşâsı.
40. Büyük kapu bahçesinde bulunan silahlıkların boyası bozulmuş
olduğundan yağlı boya yapılması.
41. Büyük kapı önü haricî tarafındaki duvarın alçak olmasıyla
mevcut taş ile duvar inşâsı.
42. Mevcut duvarların frenk mermerleri kırıldığından yeni taşların yerlerine konarak tamiri.
43. Kışlanın denize nâzır hünkâr dâiresi tahtında bulunan çeşmenin suyolları bozulmuş olduğundan on arşında bir açılıp yoklanılarak uzun Avrupa boru ilâvesiyle su yollarının tamiri.
44. Dağ tarafına nâzır olan yüzün deniz köşesinden kiremitleri
bozulmuş olduğundan noksân kiremit ilâvesi.
45. Hünkâr dâiresi havlusunun Frenk mermer döşemeleri çökmüş
olduğundan kaldırılıp taşların döşenmesi.
46. Dâire-i mezkûr duvarlarının yağlı boyaları bozulmuş olduğundan yağlı boya yapımı.
47. Kışlanın yangın duvarlarının ve su bacalarının sıvaları dökülmüş olduğundan sıva ve üzerine renkli badana yapılması
48. Mümşâ ve abdesthanelerin ana lağımları tıkanmış olduğundan
tathîriyle denize nakli.
49. Kışlanın batı tarafındaki büyük kapu havlusunun taş döşemeleri bozulmuş olduğundan kaldırılarak sekizde bir tiryeste taşı ilavesiyle
taşların yerleştirilmesi
50. Emr olunduğu üzere Kuleli Kışlasının tamiratı için keşif yapılmış ve keşif raporu hazırlanmıştır. Bu keşif raporuna göre tamiratın yüz
519
OSMANLI óSTANBULU II
on dokuz bin sekiz yüz on altı kuruş’a mal olacağı hesaplanmıştır. Keşif
raporu doğrultusunda tamiratın yapılması emirlerinize kalmıştır.”60
Bu büyük onarımın ardından Kuleli Kışlası, çok kısa bir süre
daha süvari askerleri için kışla olarak kullanılmıştır. 1872 yılında ise
Maçka Kışlasında bulunan “Mekteb-i Fünûn-ı İdadî-i Şâhâne (Harbiye İdadîsi)” şimdiki binasına yani Kuleli Kışlası’na taşınmıştır.61
Bu tarih, Kuleli Kışlası için bir dönüm noktasıdır. 1872 tarihinden sonra bina, kışla olarak kullanılmaktan kurtarılıp bir eğitim-öğretim kurumu yani okul haline getirilmiştir.62
Sonuç olarak belirtmek gerekirse; Kuleli Süvari Kışlası II.
Mahmut döneminde gerçekleştirilen askerî yenileşme döneminde
Dersaadet I. ve II. Süvari Alayı kışlası olarak kullanılmıştır. Kışlanın
inşa edildiği mekanın Boğaziçi’nin önemli yerlerinden biri olmasından dolayı başka amaçlar için de kullanılmasına yol açmış ve nitekim
bundan dolayı da tahaffuzhane olarak hizmet vermiştir. Sultan Abdülmecit döneminde de kışla süvari askerine hizmet verdikten sonra
Kırım Harbi dolayısıyla müttefik orduların misafir edildiği, tedavi
gördükleri bir mekana dönüştürülmüştür. Kuleli Süvari Kışlasının
günümüze kadar ulaşmasını sağlayan köklü onarım ve yenileştirme
çalışmaları Sultan Abdülaziz devrinde gerçekleştirilmiştir. Kuleli tarihî dokusuyla, bünyesinde yetiştirdiği şahsiyetler itibariyle de bakıldığında imparatorluk geleneğinden günümüze uzanan süreçte bir
askerî eğitim kurumu olarak önemini korumaktadır.
60 BOA. İ.DH. 621/43174.
61 Mekteb-i Fünûn-ı İdadî adıyla 21 Eylül 1845 (18 Ramazan 1261) tarihinde Dol-
mabahçe Sarayı’ndaki Çinili Köşk’te öğrenime başlayan ve 1846-1847 öğretim
yılında Dersaadet Askerî İdadîsi adını alarak Maçka Kışlası’na taşınan Harbiye
İdadîsi, 1872 yılında Kuleli Kışlası’na yerleşmiştir. Bu tarihten sonra Harbiye
İdadîsi (Mekteb-i İdadî-i Şâhâne), Kuleli Askerî İdadîsi adını almıştır.
62 Hasan Fehmi Öz, Aynı makale, s. 249.
520
SULTAN II. MAHMUT VE SULTAN ABDÜLMECóD
DÖNEMóNDE KULELó SÜVARó KIòLASI
1828-1837 Dersaadet (Hassa) Ordu-yı Hümâyûnu I. Ve II. Süvari Alayına tahsis edilen Kuleli Kışlası, 1837 yılında Tahaffuzhane’ye (Karantinahane)
dönüştürülmüştür.
521

Benzer belgeler