farklılaştırılmış türkçe öğretim uygulamalarının üstün zekâlı ve
Transkript
farklılaştırılmış türkçe öğretim uygulamalarının üstün zekâlı ve
FARKLILAŞTIRILMIŞ TÜRKÇE ÖĞRETİM UYGULAMALARININ ÜSTÜN ZEKÂLI VE YETENEKLİ ÖĞRENCİLERDEKİ BİLİŞSEL BECERİ VE BAŞARI DURUMLARINA ETKİSİ Ülkü AKÇA ÜŞENTİ∗ Öz Bu araştırmada, Türkçe dersi için hazırlanmış farklılaştırılmış öğretim uygulamalarının, üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin akıl yürütme becerilerine yönelik olarak dili kullanmaya, bilişsel beceri gelişimine ve başarıya etkisinin olup olmadığı incelenmiştir. Araştırmada çalışma grubu olarak Düzce BİLSEM’e devam eden, 10–11 yaş grubunda üstün yetenekleri belirlenmiş 11 deney, 11 kontrol grubu öğrencileri yer almaktadır. Deney grubu ve kontrol grubunu denkleştirmede RAM’ın uyguladığı WISC-R, Kaliforniya Başarı Testleri, Bilişsel Beceri Ölçeği puanları kullanılmıştır. Grupların denkleştirilmesinden sonra deney grubu öğrencilerine farklılaştırılmış öğretim etkinlikleri araştırmacı tarafından uygulanırken, kontrol grubu müdahale edilmeyen öğretim programı ile derslerine devam etmişlerdir. Araştırma kapsamında testlerin geçerlik ve güvenirlik çalışmalarının çözümü ve yorumlanması için TAP programı; öğretim uygulamalarının etkililiğini sınamak için uygulanan son testlerden sonra elde edilen verilerin istatistiksel analizinde Mann Whitney-U Testi kullanılmıştır. Araştırmanın bulgularına göre üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilere uygulanan farklılaştırılmış Türkçe öğretim uygulamaları, öğrencilerin bilişsel beceri düzeylerini, başarı düzeylerini anlamlı düzeyde etkilemiştir. Anahtar Sözcükler: Üstün Zekâlı ve Yetenekli Çocuklar, Farklılaştırılmış Türkçe Öğretim Uygulamaları, Birleştirilmiş Program Modeli, Akıl Yürütme Modeli. THE EFFECT OF DIFFERENTIATED TURKISH TEACHING APPLICATIONS ON COGNITIVE ABILITIES AND SUCCESS IN GIFTED AND TALENTED CHILDREN Abstract In this research, it is analysed if differentiated Turkish teaching applications effect reasoning skills such as language usage, development of cognitive abilities and success in gifted and talented children. The research includes 11 experimental and 11 control group students with high abilities who are 10 and 11 years old and attend Düzce BİLSEM (Science and Art Center in Düzce). WISC-R applied by RAM (Counseling and Research Centers), California Achievement Tests (CAT-5) and Dr., Mustafa Kemal İlkokulu, Sınıf Öğretmeni, Düzce, e-posta :[email protected] ∗ Cognitive Abilities Scale (TCS-2) are used in equalizing experimental and control groups. After the equalization of the groups, while experimental group students are presented with differentiated teaching activities, control group students continue their lessons within an uninterrupted instruction schedule. Within the context of the research, the TAP is applied to analyse and to interpret validity and reliability studies of the tests and Mann Whitney-U Test is used to statistically analyse the data collected from the latest tests implemented to prove the efficiency of teaching applications. In the light of the research findings, differentiated Turkish teaching applications reasonably effect the level of cognitive abilities and the success of the gifted and talented students. Key Words: Gifted and Talented Children, Differentiated Turkish Teaching Applications, Integrated Program Model, Reasoning Model. GİRİŞ Öğrencilerin fiziksel yetenekleri ve sosyal gelişmeleri gibi diğer alanlardaki gelişimleri ve yetenekleri de farklıdır. Fakat yıllardır bunlar göz ardı edilerek dersler planlanmış, öğrenciler için aynı planlamalar yapılmıştır. Aslında bu planlamalar her öğrenciye göre yapılabilir. Çünkü her öğrenci aynı değildir her öğrencinin fiziksel yetenekleri ve sosyal gelişmeleri de farklıdır (Gregory ve Chapman, 2002). Özellikle üstün yetenekli öğrencilerdeki bu farklılıklar daha belirgin olmakta ve bir takım zorluklara sebep olmaktadır. Çünkü üstün öğrencilerin, bağımsız düşünme için bilgi ve kaynaklara, bilgilerini geliştirmek için fırsatlara ihtiyaçları vardır (Sternberg ve Grigorenko, 2001). Öğrenciler “aynı şeyi, aynı günde, aynı yolla” tam olarak öğrenemezler. Sınıftaki eğiticilerin her öğrencinin ilgileri, tercihleri, okuma gereksinimleri ve iletişimlerini temel alan öğrenmelerini düşünmesi gereklidir. Normal çocuklar kavramları anlamak için sık sık tekrarlamaya ihtiyaç duyarlar. IQ puanı yükseldikçe tekrarlama sayısı düşer. Üstün yetenekli çocukların zamanının çoğu öğrendiği kavramların gereksiz tekrarları ile boşa geçmektedir. Üstün yetenekli çocuklar çoğunlukla adım adım değil, kavramsal sıçramalarla hızla ilerlerler. Konuyu genellikle bir bütün halinde görürler ve parçalar arasında karmaşık bağlantılar bulurlar. Diğer arkadaşları için yapılan yinelemeler yerine, üstün çocukların gizilgüçlerinin gelişmesi için fırsatlar verilmelidir (Meyen ve Skrtic, 1988; akt: Beşkardeş, 2007). Öğrenmeler, yaşamı yansıttığı oranda anlamlı-iyi olacaktır. Pek çok program bu tür uygulamaları doğal sayar ve yetenekli çocuklar için karmaşık ve anlamlı zorlanmaları kapsayacak zengin ortamlar sağlar (Caine ve Caine, 2002: 87). Sağlıklı ve zengin bir sınıf ortamında öğrencilere uygulanan programında yönlendirici ve öğrencilerin kendilerini ifade edebildikleri, sorgulayıcı bir program olması gereklidir. Bu nedenle de üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilere yönelik olarak farklı dersler için farklılaştırılmış programlar ve öğretim uygulamalarının geliştirilmesi önemlidir. Ülkemizde kısıtlı olan bu tür uygulamalara katkı sağlanması için bir araştırma yapılmıştır. Bu araştırma yapılırken üstün yetenekli ve zekâlı çocuklar için eğitim merkezi olan William & Mary Koleji’nin uyguladığı Dil Sanatları Programı’ndan yararlanılmıştır. Program, üstün yetenekli öğrencilerin özelliklerine uygun olarak farklılaştırılmış bir programdır ve BPM ile Paul’un Akıl Yürütme Modeli temel alınarak hazırlanmıştır. Uygulamaların içeriği üstün yetenekli ve zekâlı çocukların özellikleri ve eğitim gereksinimlerine göre hazırlanmıştır. Metin seçimlerinde “İlköğretimden başlayarak öğrenciyi elden geldiğince bol sayıda gerçek edebiyat metinleri ile karşı karşıya getirmeye önem vermelidir (Göktürk, 1986:12)” görüşünden yararlanarak programda yer alan dünya edebiyatı şair ve yazarlarından seçilmiş örnekler, Türkçe öğretim uygulamalarında da kullanılmıştır. Çünkü süreçte her öğrenci yazın ürünleri aracılığıyla yaşamadığı duyguları anlamaya çalışır ve yazın ürünleri aracılığıyla öğrendiği bilgileri kullanarak kendini, çevresini tanımaya çalışır. Yine süreç içinde yazın ürünleri aracılığıyla dünyayı anlamaya, yorumlamaya çalışır. Bu noktada öğretmen okunan yazın ürününü uygun sorularla ilginç hale getirir, öğrenciyi metnin inceliklerini anlamaya çalışacak biçimde güdüler (Çebi, 2006). Araştırmada kullanılan birleştirilmiş program modeli, program için üst düzey düşünme becerilerini, soyut, disiplinler arası içeriği bütünleyen ürün gelişimine esas oluşturur. Bu yolla yani içerik aracılığıyla yapılan disiplinli düşünme alışkanlığına, kavram ve fikirlerden elde edilen derin disiplinler arası bağlantılara dikkat çekerek, eleştirel düşünme süreçlerine hitap eder. BPM akademik yetenekleri anlamada üç kritik kavrama (içerik, süreç, ürün) dayalı üç boyutu içerir. Bu boyutlar; erken ve hızlı gelişimden doğan ihtiyaç olarak ileri düzey içerik geliştirmek, üst düzey süreç ve ürün geliştirmek için temel oluşturan yoğunluk ve öğrencilerin soyut düşünceler hakkında derinlemesine ve amaçlı olarak düşünmeleri için fırsatlar sunan karmaşıklıktır (Little, 2002). Bu üç boyutu içeren ve Bloom’un taksonomisinde de yer alan analiz, sentez ve değerlendirme kısımlarının yeterince uygulandığı bir sınıfta, üst düzey düşünme becerilerini kullanma düzeyi artar. Bu da karmaşık ve farklı sorular sormaya fırsat verir. Ayrıca bu taksonomi öğretmenlere bir çerçeve, çatı oluşturur. Bu süreç içerisinde düşünme ile ilgili var olan daha kavramsal ve tanımlayıcı olan teorilerden çoğu, düşünceleri birleştiren bir ortaklık içindedir. Sınıfta belirli düşünme modelleri kullanmanın amacı, öğrencilerin çeşitli düşünme teorilerini bilmekten çok algılama araçlarını öğrenmeleri ve kendileri ile başkalarının düşünme değerlendirmesini yapabilir olmasıdır (Little, 2002). Böylece bu programda üstün zekâlı ve yetenekli öğrenciler için zenginleştirme ve içeriği sıkıştırma; analiz, sentez ve değerlendirme gibi üst düzey düşünme becerilerini kullanma; anahtar düşünceler, konular ve temalarla içeriğin birleştirilmesi; ilerlemiş okuma düzeyi çalışmaları; öğrenciler için fırsatlar yaratarak ileri düzey ürünler ortaya çıkarma; öğrenci kapasitesi ve ilgilerini temel alan bağımsız öğrenme ile öğretimsel tekniklerle araştırma becerileri ile ilgili etkinlikler oluşturulmuştur (Baska, 2003; Little, 2002). Amaç Bu araştırmanın amacı, akıl yürütme becerilerine yönelik olarak yapılan Türkçe öğretim uygulamalarının, üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin bilişsel becerilerinin gelişimine ve başarıya etkisinin olup olmadığını tespit etmektir. Araştırmanın amacına uygun olarak aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır: 1- Türkçe dersinde 10–11 yaş düzeyindeki üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerle yapılan Türkçe öğretim uygulamalarına göre bilişsel beceri düzeylerinin (sıralama, analoji, bellek, sözel muhakeme) değerlendirilmesinde, deney grubunun son test puanları ile kontrol grubu son test puanları arasında deney grubunun lehine anlamlı bir fark var mıdır? 2- Türkçe dersinde 10–11 yaş düzeyindeki üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerle yapılan Türkçe öğretim uygulamalarına göre başarı düzeylerinin (sözcük bilgisi, kavrama, yazım kuralları, noktalama işaretleri, dil anlatımı) değerlendirilmesinde, deney grubunun son test puanları ile kontrol grubu son test puanları arasında deney grubunun lehine anlamlı bir fark var mıdır? Üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilere Türkçe dersinde yapılan farklı uygulamalar, öğrencilerin akıl yürütme becerilerini, bilişsel becerilerini, dili kullanma becerilerini geliştirerek kendi özelliklerine uygun çalışmalar yapmalarını, başarılı olmalarını sağlamaktadır. Farklılaştırılmış ve zenginleştirilmiş eğitim programları üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin bilgi, beceri ve yeteneklerine göre hazırlanmış olduğundan, eğitim programı olarak Türkçe dersi ile ilgili destek eğitim programı uygulanması, öğretim uygulamalarının farklı olması önemlidir. Üstün zekâlı ve yetenekli öğrenciler farklılaştırılan ve zenginleştirilen destek eğitim programları sayesinde üst düzey düşünme becerilerini kullanabilirler ve buna bağlı olarak başarı düzeyleri yükselebilir. Böylece farklı bir program modelinin alandaki uygulaması ve uygulama sonrası başarısı değerlendirilerek yeni araştırmalara örnek olabilir. Çünkü ülkemizde bu alanda yapılan çalışmalar çok sınırlıdır. YÖNTEM Bu araştırmada deneysel yöntemin ön test – son test kontrol grup deneysel desen modeli kullanılmıştır. Bu araştırmanın deneysel bir araştırma olmasından dolayı evren ve örneklem tayin edilmemiş olup çalışma grubu belirlenmiştir. Ayrıca verilerin analizinde parametrik olmayan yani ilgilenilen değişkenin dağılımıyla ilgili normallik varsayımının sağlanamadığında (Sipahi ve diğerleri, 2006) ölçümlerin sürekliliğinin sağlandığı durumlara uygun olan, gruplar arası ya da gruplar içinde anlamlı farklar olup olmadığını test eden Mann Whitney U-testi (Büyüköztürk, 2007) kullanılmıştır. Çalışma Grubu Araştırmadaki çalışma grubunu Düzce İli ilköğretim okullarında eğitim alan üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar oluşturmaktadır. Çalışma grubunda Düzce BİLSEM’e devam eden, 10–11 yaş grubunda üstün yetenekleri belirlenmiş 11 deney 11 kontrol grubu öğrencileri yer almaktadır. Öğrencilerin zekâ düzeylerinin belirlenmesinde BİLSEM’e öğrenci seçiminde kullanılan RAM’ın uyguladığı testlerin sonuçları kabul edilmiştir. Türkçe öğretim uygulamaları öncesinde zekâ bölümü puanları 130 ile 145 arasında olan öğrencilerin ön test yazma becerileri puanları, ön test TCS-2 puanları ve ön test CAT-5 puanları belirlenmiştir. Bu puanların deney ve kontrol grubunda olma değişkenine göre anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek üzere non-parametrik Mann Whitney-U testi yapılmış, değerlendirme sonuçları arasında fark olup olmadığına bakılmıştır (Tablo-1). Tablo 1. WISC-R Zekâ Testi Uygulanması Sonucunda Elde Edilen Zekâ Bölümü Puanları Arasındaki Farkın Anlamlılığını Bulmak İçin Yapılan Mann Whitney-U Testi Sonuçları WISC-R Zekâ Bölümü N S.O. S.T. Kontrol Grubu 11 11,86 130,50 Deney Grubu 11 11,14 122,50 U 56,50 Toplam z p -,264 ,79 22 Tablo incelendiğinde, zekâ bölümü puanları 130 ile 145 arasında olan öğrencilerin almış oldukları puanlarının, deney ve kontrol grubunda olma değişkenine göre anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığı belirlenmiştir. Yapılan non-parametrik Mann Whitney-U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır (U=56,50 p>0.5). Bu sonuç ile her iki grubun, zekâ bölümü puanları açısından, birbirlerine denk olarak kabul edilebileceği görülmektedir. Deney ve kontrol grubuna uygulanan TCS-2’nin puanları ile ilgili bulgular incelendiğinde (Tablo-2), öğrencilerin TCS-2’den almış oldukları ön test puanlarının, deney ve kontrol grubunda olma değişkenine göre anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek üzere yapılan non-parametrik Mann Whitney-U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır ( U=52,50 p>0,5). Bu sonuç ile her iki grubun, ön test puanları açısından, birbirlerine denk olarak kabul edilebileceği görülmektedir. Tablo2. Grupların TCS-2 Toplam Ön Test Toplam Puanları Arasındaki Farkın Anlamlılığını Bulmak İçin Yapılan Mann Whitney-U Testi Sonuçları TCS-2 Ön Test Toplam Puan N S.O. S.T. Deney Grubu 11 12,23 134,50 Kontrol Grubu 11 10,77 118,50 Toplam 22 U z 52,50 -0,528 p ,60 Deney ve kontrol grubuna uygulanan CAT/5’ten alınan ön test toplam puanlar ile ilgili bulgular incelendiğinde (Tablo-3), öğrencilerin CAT/5’ten almış oldukları ön test toplam puanlarının, deney ve kontrol grubunda olma değişkenine göre anlamlı birşekilde farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek üzere yapılan non-parametrik Mann Whitney-U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır (U=50,50 p>0,5). Tablo 3. Grupların CAT/5 Ön Test Toplam Puanları Arasındaki Farkın Anlamlılığını Bulmak İçin Yapılan Mann Whitney-U Testi Sonuçları Ön Test Toplam N S.O. S.T. Deney Grubu 11 10,59 116,50 Kontrol Grubu 11 12,41 136,50 U 50,50 Toplam z p -0,658 0,51 22 Bu sonuç ile her iki grubun ön test puanları açısından birbirlerine denk olarak kabul edilebileceği görülmektedir. Bu analizler ile Türkçe öğretim uygulamaları yapılan üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerden oluşan deney grubu ile müdahale edilmeyen öğretim uygulamalarının yapıldığı üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin oluşturduğu kontrol grubu ayrılarak grupların bilişsel beceriler ve akademik başarıları arasındaki farklılıkları incelenmiştir. Veri Toplama Araçları Araştırmada kullanılan veri toplama araçları ile bu araçların geçerlik ve güvenirlik analiz sonuçları şöyledir: Bilişsel Beceri Ölçeği (Test of Cognitive Skills/TCS-2). TCS-2, 8 yaş 8 aydan başlayıp 12 yaş 10 aya kadar olan öğrencilere uygulanmaktadır. Bu ölçek, sıralamalar, analojiler, bellek soruları ve sözel muhakeme sorularından oluşan 4 testten oluşmaktadır. Test yöneticisi her testi ayrı ayrı ve testin başındaki örnekleri öğrencilerle inceleyerek, sırasıyla uygulamayı yapar. Bu testteki her bir bölüm uygulandıktan sonra tekrar geri dönüş yapılmayacağından örnekler ve testler dikkatli yapılmalıdır. TCS-2’nin çalışma grubu öğrencilerine ön test ve son test olarak uygulanmasından önce güvenirlik çalışması yapılmıştır. Böylece bu test uygulama yönergesi de dikkate alınarak öğrencilere program öncesi ve program sonrası uygulanarak veriler elde edilmiştir. Kaliforniya Başarı Testleri (California Achievement Tests- CAT/5). Bu test TCS-2 ile birlikte kullanılan bir testtir. Test, 4 ve 5. sınıf düzeyindeki üstün zekâlı çocukların bir dönemlik eğitimlerinin sonunda uygulanmaktadır ve on kısımdan oluşmaktadır. Bu çalışmada, testin dil eğitimi ile ilgili kısmı, Türkçe programının uygulanmasından önce ve sonra kullanılmıştır. Testte Türkçeyi kullanma becerileri eğitimi ile ilgili 5 kısım vardır. Bu kısımlar Sözcük Bilgisi, Kavrama, Yazım Kuralları, Noktalama İşaretleri, Dil Anlatımı’dır. Sözcük bilgisi testi, paragrafları anlamlı şekilde tamamlayan sözcükler, eski sözcüklerin günümüzdeki kullanımları, okunan cümleleri en iyi tamamlayan ifadeler, iki cümleyi tamamlayan eş anlamlı sözcükler ile ilgili sorulardan oluşmaktadır. Kavrama testi okuduğunu anlama ile ilgilidir. Bu testte, metinler ve şiirler ile ilgili sorular yanıtlanacaktır. Yazım kuralları ile ilgili kısımda ise sözcüklerin doğru yazılışları bulunacaktır. Yazma becerilerinin temeli olan noktalama işaretleri ve harflerin doğru kullanımı noktalama işaretleri testinde yer almaktadır. Son olarak dil anlatımı ile ilgili kısım yer almaktadır. Doğru yazılan cümleyi bulma, cümleleri birleştirme, paragraftaki eksik ifadeleri tamamlama ve gereksiz ifadeleri bulma ile ilgili sorular bu kısmın sorularıdır. Bu testin 6–10 kişi ile ve hafta ortasında uygulanması önerilmektedir. 4. sınıf ve üstündeki sınıflarda 15 öğrenciye de uygulanabilir. CAT/5’in çalışma grubu öğrencilerine ön test ve son test olarak uygulanmasından önce güvenirlik çalışması yapılarak ülkemize uyarlanmıştır. Uyarlama sonrasında uygulama yönergesi de dikkate alınarak öğrencilere program öncesi ve program sonrası uygulanarak veriler elde edilmiştir. Testlerin geçerlik ve güvenirlik analizleri şu şekilde yapılmıştır: TCS2 ve CAT-5, yurtdışından gerekli yazışmalar yapılarak ve uygulama izni alınarak getirtilmiştir. Bu testler üç uzman kişi tarafından İngilizceden Türkçeye çevrilmiştir. Daha sonra bu çeviriler yine uzman üç kişi tarafından Türkçeden İngilizceye çevrilmiştir. Yapılan inceleme ve karşılaştırma ile testlere son halleri verilerek güvenirlik çalışmaları için yapılacak uygulamalara hazır hale getirilmiştir. Bilişsel Beceri Ölçeği Geçerlik-Güvenirlik Çalışması. Test, Düzce İl’indeki merkez okullarında 4–5–6. sınıfa devam eden 426 normal düzey öğrenciye, en fazla 15’erli gruplar halinde uygulanmıştır. Ölçek içerisindeki her bir testin verileri önce kendi içinde, daha sonra sözel olmayan testlerin (Test-1, Test-2) verileri kendi aralarında analiz edilmiştir. Son olarak da dört testin tümünün verileri analiz edilmiştir. Test, toplam sonuçlara bakılarak değerlendirilmiştir. Test-1’in ortalama güçlüğü .59 KR20 güvenlik katsayısı .82; Test2’nin ortalama güçlüğü .47 KR20 güvenlik katsayısı .79 bulunmuştur. Sözel olmayan Test -1 ve Test- 2 orijinal çalışmada da olduğu gibi birlikte analiz edilmiş ve KR20 .81 olarak bulunmuştur. Tüm ölçeğin soruları birlikte analiz edildiğinde testin ortalama güçlüğü. 66, KR20. 91 bulunmuştur. Ölçeğin toplamda güvenirlik ve ortalama güçlüğü de analiz edildikten sonra 54 sorudan oluşan bu test araştırmada kullanılabilir şekle getirilmiştir. Kaliforniya Başarı Testleri Geçerlik-Güvenirlik Çalışması. Test, Düzce İl’indeki merkez okullarında 4–5–6. sınıfa devam eden 466 öğrenciye, en fazla 15’erli gruplar halinde uygulanmıştır. Ölçek içerisindeki her bir testin verileri önce kendi içinde analiz edilmiştir. Daha sonra Sözcük Bilgisi ve Kavrama testlerinin (Test–1, Test-2) verileri kendi aralarında analiz edilmiştir. Son olarak da Noktalama İşaretleri ile Dil Anlatımı (Test 4- Test-5) verileri analiz edilmiştir. Test-1’in ortalama güçlüğü. 72 KR20 güvenlik katsayısı .88; Test2’nin ortalama güçlüğü .60 KR20 güvenlik katsayısı .88; Test-3’ün ortalama güçlüğü .72 KR20 güvenlik katsayısı .86; Test-4’ün ortalama güçlüğü .53 KR20 güvenlik katsayısı .82 ve Test-5’in ortalama güçlüğü .62 KR20 güvenlik katsayısı .92 bulunmuştur. Sözcük Bilgisi ve Kavrama Test -1 ve Test- 2 orijinal çalışmada da olduğu gibi birlikte analiz edilmiş ve KR20 güvenlik katsayısı. 93 olarak bulunmuştur. Ayrıca testin Noktalama İşaretleri ve Dil Anlatımı Test -4 ve Test- 5 kısmı, yine orijinal çalışmada da olduğu gibi birlikte analiz edilmiş ve KR20 .93 olarak bulunmuştur. Bu şekilde uyarlanarak toplam 163 sorunun oluşturduğu test, araştırmada kullanılabilir şekle getirilmiştir. Verilerin Analizi Testlerin geçerlik ve güvenirlik çalışmalarının çözümü ve yorumlanması için Test Analiz Programı (TAP); programın uygulama aşamasında elde edilen verilerin çözümlenmesinde SPSS 16,0 paket programı kullanılmıştır. Sonuçların yorumlanmasında p=.05 anlamlılık düzeyi olarak kabul edilmiştir. BULGULAR Araştırmanın uygulama aşamasından sonra elde edilen veriler değerlendirilerek aşağıdaki bulgulara ulaşılmıştır. Türkçe dersinde 10–11 yaş düzeyindeki üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerle yapılan Türkçe öğretim uygulamalarına göre bilişsel beceri düzeylerinin (sıralama, analoji, bellek, sözel muhakeme) değerlendirilmesinde, deney grubunun son test puanları ile kontrol grubu son test puanları arasında deney grubunun son testi lehine anlamlı bir fark olup olmadığına bakılmıştır. Bu amaçla gruplara uygulanan TCS-2’nin son test toplam puanları arasındaki farkın anlamlılığı ile ilgili değerler elde edilmiştir (Tablo-4). Tablo 4. Grupların TCS-2 Toplam Son Test Toplam Puanları Arasındaki Farkın Anlamlılığını Bulmak İçin Yapılan Mann Whitney-U Testi Sonuçları TCS- 2 Son Test Toplam Puan N S.O. S.T. 11 15,82 174,00 11 22 7,18 79,50 U z 13,00 -3,146 p Deney Grubu Kontrol Grubu Toplam ,00 Yapılan Mann Whitney-U testi sonuçlarına göre bu öğretim uygulamalarına katılan öğrenciler ile katılmayan öğrencilerin başarı puanları arasında anlamlı bir fark olduğu bulunmuştur (U=13,00 p<0,5). Fark puanlarının sıra ortalaması ve toplamları dikkate alındığında, gözlenen bu farkın pozitif sıralar yani son test puanı lehinde olduğu görülmektedir. Bu bulgu ile üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerle yapılan Türkçe öğretim uygulamalarının, öğrencilerin bilişsel beceri düzeylerini arttırmada etkili olduğu söylenebilir. Türkçe dersinde 10–11 yaş düzeyindeki üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerle yapılan Türkçe öğretim uygulamalarına göre başarı düzeylerinin (sözcük bilgisi, kavrama, yazım kuralları, noktalama işaretleri, dil anlatımı) değerlendirilmesinde, deney grubunun son test puanları ile kontrol grubu son test puanları arasında deney grubunun son testi lehine fark olup olmadığına bakılmıştır. Bu amaçla gruplara uygulanan CAT/5’in beş bölümü ve testin tamamının puanları arasındaki farkın anlamlılığı ile ilgili değerler elde edilmiştir(Tablo-5). Tablo 5. Grupların CAT/5 Son Test Toplam Puanları Arasındaki Farkın Anlamlılığını Test Etmek İçin Yapılan Mann Whitney-U Testi Sonuçları Son Test Toplam N S.O. S.T. Deney Grubu 11 17,00 187,00 Kontrol Grubu 11 6,00 66,00 U z ,000 -3,984 Toplam p ,00 22 Yapılan Mann Whitney-U testi sonuçlarına göre deney grubu ile kontrol grubu öğrencilerinin aldıkları son test puanları arasında anlamlı bir fark olduğu bulunmuştur (U=0,00 p<0,5). Sıra ortalamaları dikkate alındığında uygulamalara katılan öğrencilerin, katılmayan öğrencilere göre başarılarının daha yüksek olduğu anlaşılabilir. Bu bulguya göre üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerle yapılan Türkçe öğretim uygulamalarının, öğrencilerin Türkçe dersi başarılarını arttırmada etkili olduğu söylenebilir. SONUÇ, TARTIŞMA VE ÖNERİLER Türkçe dersinde 10–11 yaş düzeyindeki üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerle yapılan Türkçe öğretim uygulamalarına göre bilişsel beceri düzeylerinin (sıralama, analoji, bellek, sözel muhakeme) değerlendirilmesinde deney grubunun son test puanları ile kontrol grubu son test puanları arasında deney grubunun lehine anlamlı farkın olduğu bulunmuştur. Feldhusen (1998) ve Freeman (2001)’e göre üstün zekâlı ve yetenekli bireyler olağanüstü bellek öğrenimi fonksiyonları, derin ve iyi organize edilmiş bilgi temellerine sahip olmalarıyla tanınırlar. Yeni bilgiyi daha derin ve karmaşık şekilde işlerler ve bilgi temellerini yeni bilgi edinmede kullanırlar. Üstün zekâlı ve yetenekli öğrenciler bilgileri uzun süre hafızalarında tutabilir ve verimli olarak geri çağırabilirler, çünkü gelişmiş uzun dönemli belleğe sahiptirler. Bu durum üstbiliş becerileri ile de ilişkilendirilebilir. Yeni bilgileri öncekilerle birleştiren bu öğrencilerin, Little (2001)’ın araştırma sonuçlarında da görüldüğü gibi düşünme ve kavrama sisteminde ortaya çıkan gelişmeler olarak tanımlanan bilişsel beceri düzeylerinin değerlendirmesi ile bu araştırmada elde edilen veriler birbirini desteklemektedir. Türkçe dersinde 10–11 yaş düzeyindeki üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerle yapılan Türkçe öğretim uygulamalarına göre başarı düzeylerinin (sözcük bilgisi, kavrama, yazım kuralları, noktalama işaretleri, dil anlatımı) değerlendirilmesinde, deney grubunun son test puanları ile kontrol grubunun son test puanları arasında deney grubunun lehine anlamlı farkın olduğu bulunmuştur. Öğretim etkinlikleri yapılırken sözcük çalışmaları, metinlerdeki metaforları analiz ederek yeni mecazi ifadeleri keşfetme çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda öğrencilerin sözcük bilgisi başarı düzeyleri yükselmiştir. İnce (2006)’nin yaptığı araştırma sonuçları yapılan araştırma ile paralellik göstermektedir. Yani sözcük öğretiminde farklı yöntemler kullanmak sözcük bilgisini geliştirebilmektedir. Özgür (2007), Özüberk (2002), Akdağ ve Güneş (2003)’in yaptıkları öğretmenlerin kullandığı stratejilerin ve zenginleştirmelerin öğrencilerin farklı becerilerini geliştirmede etkili olduğu ile ilgili araştırmaları, üst düzey düşünme becerilerinin kullanıldığı bu uygulamaların etkili olduğunu destekler niteliktedir. Calp (2005) hangi tür okuma etkinliği olursa olsun, okumanın son derece karmaşık bir zihinsel faaliyet olduğunu belirtmiştir. Okuma parçaları üzerinde plan, düşünce örgüsü, anlatım biçimi, dil bilgisi kuralları bakımından yapılan çalışmalar, öğrencilerin anlayarak okuma güçlerini arttırmaktadır. Yapılan araştırmada da Calp’ın açıkladığı çalışmalara benzer nitelikte olan metin incelemede kullanılan Yazınsal Ağ etkinlikleri ile yazınsal analiz, yorumlama, akıl yürütme soruları, metafor analizleri, dilbilgisi çalışmaları ile okuduğunu anlama, soyut kavramları anlayabilme için etkinlikler yapılmıştır. Oysa bunların dışındaki geleneksel öğretimdeki üst seviye becerilerinin yoğun olarak kullanılmaması, metinlerin sadece yüzeysel olarak ele alınması düşünce örüntüsünün yeterince analiz edilmemesi, üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin okuma gelişimini olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Hayran (2002)’ın araştırmasındaki ilköğretim müfettişleri ve uzmanların görüşleri Türkçe dersi öğretim programı içeriğinin yeniliklere açık olması, yazınsal ve öğretici metinlerin kullanılması, metin seçimlerinde yaş özellikleri, algı ve kavrayışların göz önünde tutulması, söz varlığı bakımından zengin okuma parçalarının dilbilgisi bilgilerinin metinle birlikte öğretilmesinin daha yararlı olacağı şeklindedir. Üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin kavrayış ve algı düzeylerine uygun, söz varlığı açısından zengin ve öğrencilerin daha önce karşılaşmadıkları yazınsal metinler seçilerek yapılan öğretim uygulamalarının bu görüşlerle uygunluk gösterdiği söylenebilir. Türkçe dersi ile ilgili olarak İşlekeller (2008) yaptığı çalışmasında eleştirel düşünme becerilerini temel alan Türkçe öğretiminin üstün ve normal zihin düzeyindeki öğrencilerin erişi, eleştirel düşünme düzeylerine ve tutumlarına etkisini değerlendirmiştir. Deneysel bir çalışma olan bu araştırmada deney grubuna eleştirel düşünme becerileriyle geliştirilmiş Türkçe ders uygulamaları yapılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilere yönelik farklılaştırılan programın başarı, eleştirel düşünme becerileri ve Türkçe dersi tutumlarını olumlu yönde etkilediği bulunmuştur. Bu araştırmada da üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilere farklılaştırılmış Türkçe öğretim etkinliklerinin uygulanması öğrencilerin bilişsel beceri ve başarı düzeylerini olumlu etkilemiştir. Yani iki çalışma bulguları birbirini destekler niteliktedir. Araştırma sonuçlarına göre getirilebilecek önerileri şunlardır: Ülkelerin geleceği olarak görülen üstün zekâlı ve özel yetenekli öğrencilerin eğitiminde kullanılan kaynaklar ülkemizde neredeyse yok denecek kadar az sayıdadır. Öğrencilerin özellikleri gözden geçirilerek üstün zekâlı ve özel yetenekli öğrencilere yönelik, onların üst düzey becerilerini geliştirmeyi temele alan çalışmalar yapılmalıdır. 1- Üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilere yönelik yapılan araştırmalarda onlara eğitim vermek amacıyla farklı zekâ kuramlarının temel alındığı eğitim programı modelleri incelenmiştir. Bu incelemelerden birisi olarak hazırlanıp uygulanan araştırmadaki program dışında farklı program modelleri hazırlanmalı, deneysel çalışmalarla etkililiği tespit edilerek uygulamada yaygınlaştırılmalıdır. 2- Ülkemizde üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilere en yaygın eğitim BİLSEMlerde verilmektedir. Fakat yapılan araştırmalarda bu merkezdeki program uygulamalarının ne olduğu, çalışan öğretmenlerin alanda ne kadar yeterli olduğu, devletin bu merkezdeki uygulamalar için çerçeve bir program hazırlamada öncülük etmediği gibi sorunların olduğu görülmüştür. Bu nedenle farklılaştırılmış Türkçe programı gibi alanda yapılmış farklılaştırma çalışmaları merkezlerde uygulanabilir hale getirilebilmelidir. 3- Türkçe dersinde temel alınacak üst düzey beceriler ve davranışları, öğrencilerin gelişimlerine göre belirlenerek programların içerisine yerleştirilmelidir. 4- İçerik, süreç ve ürün olarak farklılaştırılan eğitim programı için farklı temalar belirlenerek, hedef ve kazanımların üst düzeyde olması için yeni etkinlikler geliştirilebilir. 5- Araştırmacı üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilere yönelik yapılan dil becerileri ile ilgili araştırmaların yetersizliğinden dolayı zorlanmıştır. Bu nedenle elde edilen verilere göre farklı araştırmalar yapılarak yeni araştırmalar şekillendirilmelidir. 6- Farklılaştırılmış Türkçe programı gibi alanda yapılmış farklılaştırma çalışmaları merkezlerde uygulanabilir hale getirilebilmelidir. Özetle üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin eğitim ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik kurumlar ve üst düzey eğitim programları ne yazık ki ülkemizde çok sınırlıdır. Bunun için var olan kurumları ve eğitim programları öğrencilerin potansiyellerine ve ilgi alanlarına göre yapılandırılmalı ve geliştirilmelidir. Bu öğrenciler için farklılaştırılmış programların ve uygun eğitim ortamlarının gerekliliği sürekli olarak vurgulanmasına rağmen özellikle Türkçe dil becerileri ve Türkçe dersi ile ilgili çalışmalar yok denecek kadar azdır. Bu nedenle yapılan bu araştırmanın alana rehberlik etmesi açısından önemli olduğu düşünülmektedir. KAYNAKÇA Akdağ, M. ve Güneş, H., (2003). Öğretmen Rolünün Yaratıcı Bir Sınıf Ortamı Oluşturmasındaki Önemi, Milli Eğitim Dergisi, Sayı:159 http://yayim.meb.gov.tr/yayimlar/159/akdag-gunes.htm. Baska, J.,V. (2003). What Matters in Curriculum for Gifted Learners: Reflections on Theory, Research, and Practice. In N. Colangelo ve G.A. Davis (Ed.), Handbook of Gifted Education, (174-183). USA: Allyn and Bacon Press. Beşkardeş, S. (2007). Üstün Zekâlı ve Özel Yetenekli Öğrencilerin Yabancı Dil (İngilizce) Öğretiminde Metafor Sisteminin Uygulanması. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Büyüköztürk, Ş. (2007). Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı. Ankara: Pegem A Yayıncılık. Caine, N. Renate ve CAINE, Geoffrey, (2002). Beyin Temelli Öğrenme, Çev. Gülten ÜLGEN vd., Ankara: Nobel Yayıncılık. Calp, (2005). Özel Eğitim Alanı Olarak Türkçe Öğretimi. Eğitim Kitabevi, Konya. CAT/5 Technical Report. (1996). California Achivement Tests, Fifth Edition. California: CTB/McGraw-Hill Companies. Çebi, B. (2006). Sokratesçi Öğretme Yaklaşımının İlköğretim Türkçe Eğitim Programına Yansıması ve Uygulamadaki Durum, 19 Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun. Feldhusen, J.F. (1998). Learning and Cognition of Talented Youth. (Ed. Baska, J.V.). Comprehensive Curriculum for Gifted Learners. 17-28. USA: Ally and Bacon Press. Freeman, J. (2001). Gifted Children Grown Up. London: David Pulton Publishers. Gardner, H. (1983). Frames of Mind. New York: Harpercollins Publishers. Gregory, G., C., Chapman, C. (2002). Differentiated Instructional Strategies. California: Corwin Press, Inc. Göktürk, A. (1986). Dil Edebiyat Öğretimine Yeni Yaklaşımlar. N. Ergen Ed., Orta Öğretim Kurumlarında Türk Dili ve Edebiyatı Öğretimi ve Sorunları. Ankara: Türk Eğitim Derneği Yayınları. Hayran, Z. (2002). İlköğretim Türkçe Dersi Öğretim Programı İçeriğinin Düzenlenmesine İlişkin Görüşler, Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara. İnce, H., G. (2006). Türkçede Kelime Öğretimi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bolu. İşlekeller, A. (2008). Eleştirel Düşünme Becerilerini Temel Alan Türkçe Öğretiminin Üstün Ve Normal Zihin Düzeyindeki Öğrencilerin Erişi, Eleştirel Düşünme Düzeylerine Ve Tutumlarına Etkisi, İstanbul Ünviersitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. Little, C., A. (2001). A Study of Metaphor Development in Young Gifted Children. Phd Thesis, Virginia. Little, C. (2002). Reasoning as a Key Component of Language Arts Curricula, The Journal of Secondary Gifted Education, 13( 2), 52-59. Özgür, N., (2007). Teachers? Questions: Do They Encourage Critical Thinking? Öğretmen Soruları Eleşrirel Düşünmeye Teşvik Ediyorlar mı? Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir. Özüberk, D., (2002). Feuerstein’in Aracılı Zenginleştirme Programı Temel Alınarak Hazırlanan Programın Lise Birinci Sınıf Öğrencilerinin Eleştirel Düşünme Becerilerine Etkisi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana. Sipahi, B., Yurtkoru, E. S. ve Çinko, M. (2007). Sosyal Bilimlerde SPSS’le Veri Analizi. İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş. Sternberg, R.J. ve Grigorenko, E.L. (2000). Teaching for Successful Intelligence. USA: Skylight Training and Publishing Inc. TCS/2 Technical Report. (1993). Test of Cognitive Skills/ Secoond Edition. California: CTB/McGraw-Hill Companies. PROBLEM POSING AND PROBLEM SOLVING ABILITY OF STUDENTS WITH DIFFERENT SOCIO ECONOMICS LEVELS Elif Esra ARIKAN1 Hasan UNAL2 Abstract Many studies have demonstrated that problem posing develops creativity, improve mathematical thinking and learning. Although problem posing is accepted as important component of mathematical activities, it still has not been a major focus in mathematics education community. In the present study, it was aimed to examine how socio-economic factor play a role on problem posing and problem solving skills in terms of different districts. The participants were eighth grade students from different two schools and each group was 100 students in 2012-2013 school years. The participants were offered two semi-structured and two structured problem posing situations to pose a problem for each one. Data were collected as worksheets and then data was analyzed with non-parametric Mann-Whitney U-test. The students of high levels of socio-economic districts has been found successful than students of low levels of socio-economic districts. Also, it was determined that there were significant differences according to three questions between two districts. Keywords: Problem Posing, Problem Solving, Eight Grade Students. INTRODUCTION Many researchers have explored opportunities for students to improve learning mathematics deeply. In the past several years, prominent researchers have recognized that problem posing is important component of mathematics education as problem solving. Problem posing has been examined by most researchers according to the strategies, the levels and the types (Abu-Elwan, 1999; Akay, Soybas, & Argun, 2006; Brown & Walter, 1993;Brown &Walter, 2005; Cai, 2005; Cankoy & Darbaz, 2010; Crespo, 2003; Crespo & Sinclair, 2008; Ellerton, 1986; English & Halford, 1995; English, 1998; Leung, 1996; Leung, 2012; Lowrie, 1999; Silver, 1994; Silver and Cai, 1996; Singer & Ellerton & Cai, 2013; Stoyanova & Ellerton, 1996). Silver (1994) said that problem posing could be made before, during or after the problem solving activity. ______________________________________ This paper was presented as verbal announcement International Symposium on Changes and New Trends In Education. 1PhD Candidate, Yildiz Technical University, Faculty of Science and Letters, [email protected] 2Associate Professor, Yildiz Technical University, Primary Education, [email protected] International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 What- if-not strategy was envisaged by Brown and Walter (1990) to develop different perspectives for problem solving and to generate new problems with changing conditions. For instance, what are some answers for x2+y2=z2 equation. The first that come to mind is Pythagorean Theorem and numbers that satisfies equation respectively 3, 4, 5 or 5, 12, 13 or if not integer then i, 1, 0. Now, if this triangle is not right triangle? How is x2+y2=z2 affected? This strategy was used by some researchers in their study (Moses, Bjork, & Golenberg, 1993; English, 1998; Lavy & Bershardsky, 2003). Problem posing can be carried out by three situations: i. free problem posing situations: students pose a problem which is particularly difficult or original or for their friends to solve, ii. semi-structured problem posing situation : students are given an open situation to pose a problem which is given by equation, photograph, operation or figure, iii. structured problem posing situations: student are given a specific problem to pose a problem which is reconstruction from initial problem, solution of problem or same problem. (Stoyanov & Ellerton, 1996). Brown and Walter (2005) remarked that “Problem posing is deeply embedded in the activity of problem solving in two very different ways First of all [...] what is this problem really asking, saying, or demanding? What if I shift my focus from what seems to be an obvious component of this problem to a part that seems remote? Second, it is frequently the case after we have supposedly solved a problem, we do not fully understand the significance of what we have done, unless we begin to generate and try to analyze a completely new set of problems”(p.2-3). In many studies, problem posing has been seen an activity that helps to enrich creativity, to increase mathematical understanding and to allow for autonomous learning. Also, compare to the less able students in problem solving, the more able students pose quality problem with high mathematical complexity (Ellerton, 1986; Kilpatrick, 1987; Gonzales, 1996; Silver, 1994; Cai, 1998). Contrary to these studies, Crespo (2003) stated in her study that good problem solvers may be not good at problem posing compared to less problem solvers. Some researchers investigated to use problem posing as an assessment tool. Leung (1996) introduced problem posing to student teachers for generating problems. The student teachers posed problems and assess each other’s problems. By this way, student teachers were aware of 17 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 strengths and weaknesses of problems they initially generated. Lowrie (1999) purposed to identify the children’s who were different ages mathematical abilities through the problem posing. The students constructed mathematical problems for friends to solve. It was stated in conclusion that designing new problems for their friends to solve help them to understand problem solving process. English (1997) purposed to develop the fifth grade students’ problem posing ability. The students were introduced problem structures, problem types (routine, non routine and open ended) and varieties of mathematical thinking. It was emphasized that this program was very successful in developing the students’ problem posing skills. With regard to math anxiety, posed a problem has been seen as motivated activity to students (Baxter, 2005; Buerk, 1982). Brown and Walter (2005) expressed about problem posing to overcome mathophobia in their book “There is good reason to believe that problem generation might be a critical ingredient in confronting math anxiety because the posing of problem or asking a questions is potentially less threatening than answering them. The reason is in part a logical one. That is, when you ask a question, the responses “right” or “wrong” are inappropriate, although that category is paramount for answer to questions”. Some countries like Australia, China and America see problem posing as indispensable item of mathematics education. Although mathematics curriculum was reformed in Turkey in 2006, it is not known whether Turkish mathematics teacher use problem posing in their lessons (Arikan & Unal, 2013). According to Australian Education Council (1991) “Students should engage in extended mathematical activities which encourage problem posing, divergent thinking, reflection and persistence. They should be expected to pursue alternative strategies, and to pose and attempt to answer their own mathematical questions” (p.39). According to Chinese National Curriculum Standarts on Mathematics “Students must be able to pose and understand problems mathematically, apply basic knowledge and skills to solve problems and develop application awareness”(p.7). Also, National Council of Teachers of Mathematics suggested that teachers encourage their students to pose mathematical problems (Zakaria & Ngah, 2011). In spite of the fact that problem posing is accepted as important component of mathematical activities, it still has not been a major 18 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 focus in mathematics education researches (Singer, Ellerton, & Cai, 2013) . The Purpose of Study In our study, we aimed to compare the students who live in two different locations in Istanbul. When there are high-income families in Location 1, many families migrated from east of Turkey to Location 2. While number of schools in Location 1 is 265, number of schools in Location 2 is 168. The number of students per classroom in Location 1 is 36; by contrast, the number of students per classroom in Location 2 is 73. It was questioned whether there is a difference between these students problem posing and problem solving ability because of socioeconomic. Therefore we tried to investigate that what difference is and why there is. In like manner, Harpen and Presmeg (2013) investigated of relationship between students’ mathematical problem posing abilities and their mathematical content knowledge. In their study, participants had been selected from big city which is Shanghai and small city which is Jiaozhou in China and one group had been selected from USA. The Jiaozhou group had showed higher performance on mathematics content test and problem posing test than Shangai group. METHODS Participants The participants of the present study were hundred each from two different district of Istanbul. While one of them is prominent district in terms of socio-economic the other one is a developing district. All of them are eighth grade students in public school. Data Collection and Analysis Process The framework of this study was as Stoyanova and Ellerton (1996) offered that every problem posing situation can be classified as free, semi-structured or structured. Therefore, the participants of this study were offered two semi-structured problem posing situations and two structured problem posing situations related to fractions. Besides that the students were asked to solve two problems similar to the structured problems following in Table 1and Table 2. 19 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Table 1. Problem Posing Situations Semi-Structured “I have 350 ” Pose a fraction problem such that containing the above sentence Structured got “Sum of the ages 25 . If he gives of Şenay and her 3/5 of his money father is 45. Age to Serhat, Serhat of Şenay is 2/7 of age of her father. will have 28 . Then, how old is How much money Şenay?” does Serhat Pose a fraction have?” problem changing Pose a fraction sum of ages and problem adding a fraction. new data to the above problem. “Ali Pose a fraction problem such that appropriate to the figure. has Table 2. Problem Solving Questions The sum of money of Ali and Selim is 60 . If Selim gives ¼ of his money to Ali, then the money are synchronized. In this case, how much money does Ali have? “Sum of the ages of Şenay and her father is 45. Age of Şenay is 2/7 of age of her father. Then, how old is Şenay?” In this study, students’ responses were evaluated 1 point or else were 0 point to obtain statistical inference. Moreover, semi-structured interview was made with guidance teachers both of two schools for overall situation assessment. Data were analyzed quantitatively. The relationship between problem posing/problem solving ability and socio-economic factor were analyzed by Pearson Chi-square test, two independent samples non-parametric Mann-Whitney U test and Chisquare test were used for comparison. RESULTS To analyze the data, districts were coded as Location 1 is higher welfare level and Location 2 is less welfare level. To identify whether problem posing and solving ability deal with socio-economic factor, chi square test was used. Total score of structured problem posing and total score of problem solving were tabulated and analyzed. According to the result of this test, since the minimum expected count is 21.30, Pearson Chi-Square test was considered which was 31.121(p < 0.05 and degree of freedom was 1). Namely, problem posing and solving ability vary in terms of socio-economic level. 20 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Table 3. Frequency Distribution of Problem Posing and Problem Solving SemiStructured Problem Posing 1 SemiStructured Problem posing 2 Structured Problem Posing 1 Structured Problem Posing 2 Problem Solving 1 Problem Solving 2 22 25 73 79 70 67 11 22 58 56 35 48 Location 1 Location 2 χ 2 = 31.121, df =1, p = .000 Considering for locations separately, students responded more successfully structured problem posing situation compare to semistructured problem posing situation according to Table 3. Stoyanova and Ellerton reflected (1996) that “The unfinished problem structures can be given either by a Picture, equation, calculation or inequality” (p. 523). When looking to Table 3, students could found the easy structured problem that adds new information to initial problem or changing conditions in initial problem. This could mean that the students are literal minded or do not prefer to imagine for problems. The reason of this, students may mingle with multiple choices exams. When we look carefully to Table 3, we can see that students of location 2 were more successful in structured problem posing task than problem solving task. To put it more clearly, we applied Chisquare test for analyzing the relationship between problem posing and problem solving. While there was non significant differences for location 1 with p =.612> 0.05, there was significant differences for location 2 between problem posing and problem solving ability with p = .028<0.05. Indeed, location 1 students were more successful in problem posing task than problem solving task. Table 4. Comparison of Locations for Problem Posing and Problem Solving Problem Posing Questions MannWhitney U Wilcoxon W Z Asymp. Sig. (2-tailed) Significance Problem Solving 4450.000 4850.000 4250.000 3850.000 3250.000 4050.000 9500.000 9900.000 9300.000 8900.000 8300.000 9100.000 -2.090 -.499 -2.226 -3.464 -4.944 -2.711 .037 .618 .026 .001 .000 .007 21 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 As seen in Table 4, it could be said that the students who are in location 1 are successful overwhelmingly exception semi-structured problem posing 2. Problem posing according to figure may be found easy for the all students. Therefore, there is no significant difference between location 1 students and location 2 students. Prominent scientists of problem posing researchers asserted that problem posing can bolster students to solve problems, fosters analysis and thought (Cai & Cifarelli, 2005; English, 1998; Silver, 1997; Singer & Moscovici, 2008). Since structured problem posing situations were designed similar or same to the solving fraction problems, it was possible to examine the relation of problem posing and problem solving. According to Table 4, it is seen easily that there was close relationship between problem posing and problem solving for this study. This finding is accordance with Cai (1998). In the study, marked information was obtained from interviews with the guidance teachers of locations. The guidance teacher of location 1 emphasized that “our students’ parents are at least a high school graduate, caring. These students take a course out of the school. Social activities of our school are wide range of interests.” The guidance teacher of location 2 explained that “this place is the field of migration from east of Turkey. Therefore, some students have a problem with adapting process to a new settlement and school. Furthermore, there are issues related to students’ basic knowledge. Some students have domestic problems. For instance, mother or father of some students was imprisoned. This is reflected to his or her life as well as her school life. As a result, we firstly expect from our students to solve problems in their school life. Because, we do not have homogeneous class. We have both of successful and unsuccessful students. Generating a problem aside, some students could not solve even these problems”. CONCLUSION A main goal of mathematics education is to improve mathematical problem solving skill (Kilpatrick, 1987). Problem posing is accepted as an important activity for problem solving. Along the way problem posing, students make explicit their approaches of problem solving (Singer & Voica, 2012). Kilic (2013) remarked that “problem posing is also a key indicator of good problem solving performance and creativity as well and helps to develop other mathematical abilities 22 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 such as reasoning, connection and problem solving” (p. 152). For these reasons, we explored a correlation between problem solving and problem posing activity, we also examined whether socio-economic factor affects problem posing ability. In our study, we have found significant difference that problem posing and problem solving ability of the students who live in two different locations which are in terms of socio-economic. However, there was no significant difference for problem posing according to figure. While problem posing according to figure 11% of students used compound fraction in location 2, this rate was only 1% in location 1. For instance, “Ayse and her friends bought pizza. If Ayse eat 6/4 of this pizza, how many slices of pizza the others have?”. A student’s problem has logic error in location 1 however problems of two students have logic error in location 2. For example, “I gave ½ of pizza to Busra and 2/3 of pizza to Sumeyye. Then how many slices I have got?”It is said that students did not monitored solution of their problem. Moreover, these students may have a trouble in the realization of conceptual learning. On the other hand, there has been no student for SPP2 used compound fraction. This may indicate that students copy the fraction in which numerator is less than denominator. As for the correlation, the strongly relationship between problem posing and problem solving was identified. It was declared that a student who can solve a certain fraction problem can modify this problem or change conditions of the problem. Another remarkable finding is that students of location 2 were more successful in problem posing task. This case could be explained as Baxter (2005) and Brown & Walter (1993) mentioned that problem posing helps students to increase their mathematics anxiety. It is satisfactory that the students coming from the low socioeconomic areas are much more successful than the others concerning the problem posing abilities. In case of the fact that they have been provided with much more problem posing activities in their lessons, we have expected to have seen a significant progress in their attitudes towards mathematics. When the similar facilities given to the students coming from the high socio-economic areas have been delivered to those coming from the low socio-economic areas, the unbalanced situation between these two student groups at the moment might become much more balanced. 23 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 The counselor of the location 2 emphasized in review that one has to carry out problem solving process to create a problem. This means that there is a close relationship between problem posing and problem solving. REFERENCES Abu-Elwan, R. (1999). The development of mathematical problem posing skills for prospective middle school teachers. In A. Rogerson (Ed.) Proceedings of the International conference on Mathematical Education into the 21st Century: Social Challenges, Issues and Approaches, (Vol. II, pp. 1-8), Cairo Egypt Akay, H., Soybas ,D., & Argun Z., (2006). Problem posing experiences and using open-ended questions in mathematics teaching. Kastamonu University Journal of Education. 14(1), 129-146. Arıkan, E. E., & Unal, H. (2013). İlköğretim 2.sınıf öğrencilerinin matematiksel problem kurma becerilerinin incelenmesi. Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2(2), 305-325. Baxter, J. A. (2005). Some reflections on problem posing: A conversation with Marion Walter. Teaching Children Mathematics, 12(3), 122-128. Brown, S. I., & Walter, M. I. (1993). Problem Posing: Reflection and Application. Hilsdele, NJ: Erlbaum Associates. Brown, S. I., & Walter, M. I. (2005). The art of problem posing. Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum Associates. Buerk, D. (1982). An experience with some able women who avoid mathematics. For the Learning of Mathematics, 3(2), 19-24. Cai, J., (1998). An investigation of us and chinese students’ mathematical problem posing and problem solving. Mathematics Education Research Journal, 10(1), 3750. Cai, J., & Hwang, S. (2002). Generalized and generative thinking in US and Chinese students' mathematical problem solving and problem posing. Journal of Mathematical Behavior, 21, 401-421 Cai, J., & Cifarelli, V. (2004). Thinking mathematically by Chinese learners: A crossnational comparative perspective. How Chinese learn mathematics: perspectives from insiders. Singapore: World Scientific. Duncker, K. (1945). On problem solving. Psychological Monographs, 58(5). Cankoy, O. & Darbaz, S. (2010). Problem kurma temelli problem çözme öğretiminin problemi anlama bașarısına etkisi. Hacettepe University Education Faculty Journal, 38, 11-24. Crespo, S. (2003). Learning to pose mathematical problems: Exploring changes in preservice teachers’ practices. Educational Studies in Mathematics, 52, 243–270. Crespo, S., & Sinclair, N. (2008). What makes a problem mathematically interesting? Inviting prospective teachers to pose better problems. Journal of Mathematics Teacher Education, 11(5), 395-415. English, L. D., & Halford, G. S. (1995). Mathematics education: Models and processes. New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates. Georgiev, V., Nedyalkova, V. (2011). Group creativity and development of mathematical problem posing and solving capabilities. The Seventh Congress of the European Society for Research in Mathematics Education CERME7, Poland. 24 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Gonzales, N. A. (1996). Problem formulation: Insights from student generated questions. School Science and Mathematics, 96, 152-157. doi:10.1111/j.19498594.1996.tb15830.x Harpen, X. Y. V. & Presmeg, N. C. (2013). An investigation of relationships between students’ mathematical problem posing abilities and their mathematical content knowledge. Educational Studies in Mathematics, 83(1), 117-132. Kilic, C, (2013). Turkish primary school teachers’ opinions about problem posing applications: students, the mathematics curriculum and mathematics textbooks. Australian Journal of Teacher Education. 38(5),143-155. Kilpatrick, J. (1987). Formulating the problem: Where do good problems come from? In A. H. Schoenfeld (Ed.), Cognitive Science and Mathematics Education (pp. 123-147). Hillsdale, NJ: Lawrence Erlbaum Associates. Krutetskii, V., A., (1976), The Psychology of Mathematical Abilities in School Children, University of Chicago Press, Translated from the Russian by Joan Teller; edited by Jeremy Kilpatrick and Izaak Wirszup. Lavy, I., Shriki, A., (2007). Problem posing as a means for developing mathematical knowledge of prospective teachers. Proceedings of the 31st Conference of the International Group for the Psychology of Mathematics Education, 3, 129-136. Leung, S., S., (1993). The influence of task formats, mathematics knowledge, and creative thinking. Paper presented at The 17th International Conference of the International Group for the Psychology of Mathematics Education, Tsukuba, Japan Lowrie, T. (1999) Free problem posing: Year 3/4 students constructing problems for friends to solve, In J. Truran & K.Truran (Eds) Making a Difference, 328-335. Panorama, South Australia: Mathematics Education Research Group of Australasia. NCTM (2000). Principals and Standards for School Mathematics, Reston, Va: National Counsil of Teachers of Mathematics Pub. Silver, E., A. (1994). On mathematical problem posing. For the Learning of Mathematics, 14(1), 19–28. Silver, E., A., & Cai, J. (1996). An analysis of arithmetic problem posing by middle school students. Journal for Research in Mathematics Education, 521-539. Singer, M., & Voica, C. (2008). Between Perception and Intuition: Learning About Infinity. The Journal of Mathematical Behavior, 27, 188-205. Singer, F.M., & Moscovici, H. (2008). Teaching and learning cycles in a constructivist approach to instruction. Teaching and Teacher Education, 24, 1613-1634. Singer, F., M., Ellerton, N., & Cai, J. (2013). Problem posing research in mathematics education: new questions and directions. Education Studies in Mathematics, 1-7, DOI: 10.1007/s10649-013-9478-2. Stoyanova, E., & Ellerton, N., F., (1996). A framework for research into student’s problem posing in school mathematics. Technology in mathematics education. Mel bourne: Mathematics Education Research Group of Australia. Zakaria, E., & Ngah, N. (2011). A preliminary analysis of students’ problem posing ability and its relationship to attitudes towards problem solving. Research Journal of Applied Sciences, Engineering and Technology, 3, 866-870. 25 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 SINIF ÖĞRETMENLERİNİN YARATICI DRAMAYA VE TÜRKÇE DERSLERİNDE YARATICI DRAMA YÖNTEMİNDEN YARARLANMAYA YÖNELİK GÖRÜŞLERİ Mehmet KATRANCI* Öz Bu araştırmada sınıf öğretmenlerinin yaratıcı dramaya ve Türkçe derslerinde yaratıcı drama yönteminden yararlanmaya yönelik görüşlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada elde edilen verilerin toplanması, analizi ve yorumlanmasında nitel araştırma yöntemine başvurulmuştur. Araştırmanın çalışma grubunu 2012-2013 eğitim-öğretim yılında Kırıkkale ili merkezindeki 6 ilköğretim okulunda görev yapan 28 sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Çalışma grubunun oluşturulmasında maksimum çeşitlilik örneklemesi yönteminden yararlanılmıştır. Araştırma verileri yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak toplanmıştır. Araştırma kapsamında yapılan görüşmeler ses kayıt cihazı ile kayıt edilmiştir. Yarı yapılandırılmış görüşmelerden elde edilen veriler “betimsel analiz” tekniği ile analiz edilmiştir. Araştırmaya katılan sınıf öğretmenlerinin görüşlerinden elde edilen bulgular araştırma sorularına göre sınıflandırılmış ve tablolar halinde sunulmuştur. Ayrıca öğretmenlerin görüşlerinden birebir alıntılar yapılarak bulgular desteklenmeye çalışılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre sınıf öğretmenlerinin yaklaşık yarısının kendini yaratıcı drama yöntemini uygulamak için yetersiz gördüğü, öğretmenlerin yaratıcı drama etkinliklerinin öğrencilere sağladığı katkıların farkında olduğu, Türkçe dersi öğretmen kılavuz kitaplarının drama etkinlikleri konusunda yetersiz olduğu ve öğretmenlerin drama uygulamaları sırasında bazı sorunlarla karşılaştıkları belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara yönelik olarak önerilerde bulunulmuştur. Anahtar kelimeler: yaratıcı drama, Türkçe dersi, sınıf öğretmeni PRIMARY SCHOOL TEACHERS’ VIEWS ABOUT CREATIVE DRAMA AND USING CREATIVE DRAMA METHOD IN TURKISH LESSONS Abstract The purpose of this research is getting primary school teachers’ views about creative drama and using creative drama method in Turkish lessons. Qualitative approach was used for collecting, analyzing and interpreting the data. The study group of the research consists of 28 primary school teachers from 6 public schools in Kırıkkale in 2012-2013 academic years. Maximum variation sampling method was used for making the study group. Data was collected with semi-structured interview forms. Yrd. Doç. Dr., Kırıkkale Üniversitesi, Eğitim Fak., İlköğretim Bölümü, [email protected] * 26 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 The interviews were recorded with tape recorder. The data gathered from interviews were analyzed with descriptive analyze technique. The data collected from the teachers who participated in the study were classified according to the research questions and presented in the tables. Also quotations from the teachers’ views were used in terms of supporting the findings. According to the findings; it can be said that almost half of the primary school teachers feel themselves inadequate for applying creative drama, the teachers are aware that creative drama activities make contribution to students, Turkish lessons teachers’ book are in sufficient in terms of creative drama activities and teachers face with some problems in drama practices. Suggestions were made according to the findings. Key words: creative drama, Turkish lesson, primary school teachers GİRİŞ İçinde bulunduğumuz çağın gereklerine uygun olarak hayatın her alanında hızlı bir değişim yaşanmaktadır. Bu değişimlere paralel olarak eğitim alanında da önemli gelişmeler meydana gelmektedir. Eğitim alanında yaşanan en önemli gelişmelerden biri de öğretmen ve öğrenci rollerindeki değişimdir. Türkiye’de bu değişim 2005 yılında öğretim programlarının yenilenmesi ile uygulamaya yansıtılmıştır. 2005 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan değişiklikle öğretim programlarında yapılandırmacı yaklaşım temele alınmıştır. 2005 yılında uygulamaya konulan İlköğretim Türkçe Öğretim Programı’nın temelinde; yapılandırıcı yaklaşıma uygun olarak ön bilgileri harekete geçirme, öğrencilerin gelişim düzeylerini dikkate alma, etkili iletişim kurma, anlam kurma, uygulama ve değerlendirme gibi çalışmalar; yaratıcı ve eleştirel düşünme gibi becerilerin önem kazanması yer almıştır (Coşkun, 2007: 11). Yapılandırmacı yaklaşıma uygun olarak hazırlanan Türkçe dersi programıyla öğrenciler, etkinliklerle zenginleştirilmiş derslerde öğrendikleri yeni bilgileri, kazandıkları becerileri deneme ve hayatlarına uyarlama imkânı bulmuştur. 2005 yılında yenilenen Türkçe programı ile derslerde birçok yöntem ve tekniğin uygulanması önem kazanmıştır. Bu program ile önem kazanan tekniklerden biri de drama tekniğidir. Programın etkinlik temelli olması ve drama sürecinin etkinliğe dayalı yapısı birlikte ele alındığında drama, yapılandırmacı yaklaşımı temel alan öğretim programına uygun olan bir öğretim tekniği olarak değerlendirilebilir. Drama, bir kelimenin, kavramın, davranışın, cümlenin, fikrin, deneyimin ya da olayın tiyatro tekniklerinden ve oyunsu süreçlerden yararlanarak anlamlandırılması, canlandırılmasıdır (San, 1996). Yaratıcı drama ise temel olarak, öğrencilerin ihtiyaçlarından, ilgi 27 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 alanlarından ve deneyimlerinden yola çıkarak düşünceler geliştirmelerini sağlamaya, duygularını rahatça ifade etmelerini sağlamaya yöneliktir (Duatepe ve Akkuş, 2006). Üstündağ (2000) yaratıcı dramayı, öğrenciyi edilgen bir durumdan kurtaran, bedeni ve duyu organlarını harekete geçiren, konuları canlandırarak yaşanır duruma getirme sürecinde işe koşulan teknik olarak tanımlamaktadır. San (2002)’a göre ise yaratıcı drama, doğaçlama rol oynama gibi tiyatro ya da drama tekniklerinden yararlanılarak, bir grup çalışması içinde, bireylerin bir yaşantıyı, bir olayı, bir fikri, kimi zaman soyut bir kavramı ya da bir davranışı, eski bilişsel örüntülerin yeniden düzenlenmesi yoluyla, gözlem, deneyim, duygu ve yaşantıların gözden geçirildiği oyunsu süreçlerde anlamlandırılması ve canlandırılmasıdır. Drama, Türkçe Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu’nun Görsel Okuma ve Görsel Sunu öğrenme alanı başlığı altında yer alan Görsel Sunu alt başlığında “Duygu, düşünce ve izlenimlerini drama, tiyatro, müzikli oyun, kukla vb. yollarla sunar.” kazanımı ile yer almaktadır. Ayrıca programda yer alan çeşitli etkinlik örneklerinde drama yönteminden yararlanılabileceği önerilmiştir (MEB, 2009). Programın “Öğrenme Tür Yöntem ve Teknikleri” bölünde drama ayrı bir başlık halinde ele alınmış ve “Drama tekniği, Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda daha çok “yaratıcı drama” anlamında ele alınmıştır. Buna göre drama; doğaçlama, canlandırma vb. tiyatro ya da drama tekniklerinden yararlanılarak bir grup çalışması içinde, öğrencilerin bir yaşantıyı, bir olayı, bir fikri, bir kavramı ya da bir beceriyi, ön bilgilerini kullanarak yapılandırması, anlamlandırması ve canlandırmasıdır.” açıklamasına yer verilmiştir. Bununla birlikte dramanın aşamaları ve drama çalışmalarında dikkat edilmesi gereken kurallardan da bahsedilmiştir (MEB, 2009: 373-374). Yaratıcı drama, eğitim sürecinde öğrencilerin bilimsel açıdan belirlenmiş gelişim gereklerine göre yetişmesine ve çeşitli tiyatro teknikleri (pantomim, forum tiyatro, doğaçlama oynama, bölünmüş sahne vb.) kullanarak estetik kurallara uygun şekilde duygu ve düşüncelerini ifade etmesine olanak sağlar (Maden, 2010; 115). Yaratıcı drama aslında hayali bir oyun şeklidir. Belirli bir konunun bir lider tarafından yapılandırılmış oyunlar aracılığı ile kolaylaştırılmasıyla gelişi güzel rol oynamalardan farklılaşır. Yaratıcı drama sonuç odaklı olmaktan çok süreç odaklıdır. Yaratıcı dramada yapılan bir etkinliğin başarısı ortaya çıkan ürünün güzelliği ile değil ürünün içindeki fikirler, riskler ve ortaya çıkardığı yaratıcılıkla ölçülür (Kelner, 1993). 28 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Yaratıcı dramanın faydaları şu şekilde özetlenebilir (Tuluk, 2004; Candaş, 2006): - Yaşantılara dayalı etkinliklerden oluştuğu için öğrenilenlerin günlük yaşamla bağının kurulmasına olanak verir. Bu sayede öğrenmeler daha kalıcı hale gelir. - Öğrencilere kendilerini ifade edebilme ve yeteneklerini sergileyebilme fırsatı verir. - Yaratıcı düşünme becerisini geliştirir. - Hata yapma korkusunu azaltır ve kendine güven duygusunu geliştirir. - Bir grup etkinliği olduğu için öğrencilere öğrenme için etkileşime girebileceği, işbirliği yapabileceği sosyal bir ortam hazırlar. - Öğretmenin öğrencileriyle sağlıklı bir iletişim kurmasını kolaylaştırır. - Yapılan çalışmaların sonundaki değerlendirme etkinliği sayesinde öğrencilere, bir olaya farklı noktalardan bakma; farklı nedenlerle farklı sonuçların ortaya çıkabileceği gerçeğini görme olanağı sağlar. - Eğlenceli bir etkinlik olduğu için öğrencilerin okula ve genel olarak öğrenmeye karşı olumlu bir tutum geliştirmelerine katkı sağlar. - Öğrencilerin sözel olmayan iletişim becerilerinin gelişmesine yardımcı olur. - Öğrencilerde bağımsız düşünme becerisinin gelişmesine katkı sağlar. Yaratıcı dramanın eğitim ortamında beklenen faydayı sağlaması şüphesiz dramayı bir öğretim yöntemi olarak kullanacak öğretmenlere bağlıdır. Dersinde yaratıcı drama yönteminden yararlanmak isteyen bir öğretmenin, dersi bu yöntemi uygulayacak şekilde yapılandırması gerekir. Yaratıcı drama yönteminin eksik ya da yanlış uygulanması durumunda beklenen sonuca ulaşılması da güçleşir. Bu nedenle yaratıcı drama yöntemini kullanacak öğretmenlerin bu yöntem hakkında bilgi sahibi olmaları ve yaratıcı drama yöntemini kullanmaya yönelik olumlu tutuma sahip olmaları önem kazanmaktadır. Bu önem göz önünde bulundurularak bu araştırmada sınıf öğretmenlerinin yaratıcı dramaya ve Türkçe derslerinde yaratıcı drama yönteminden yararlanmaya yönelik görüşlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. YÖNTEM Araştırmanın Modeli Bu araştırmada, betimsel model kullanılmıştır. Betimsel araştırmalar, verilen bir durumu olabildiğince ve dikkatli bir şekilde tanımlar. 29 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz, Demirel, 2009: 21). Araştırmada elde edilen verilerin toplanması, analizi ve yorumlanmasında nitel araştırma yöntemine başvurulmuştur. Nitel araştırma; gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi veri toplama araçlarının kullanıldığı, algıların ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konulmasına yönelik bir sürecin izlendiği araştırma desenidir (Yıldırım ve Şimşek, 2011: 39). Çalışma Grubu Araştırmanın çalışma grubunu 2012-2013 eğitim-öğretim yılında Kırıkkale ili merkezinde bulunan 6 ilköğretim okulunda görev yapan 28 sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Çalışma grubunun oluşturulmasında maksimum çeşitlilik örneklemesi yönteminden yararlanılmıştır. Çalışma grubu belirlenirken ilkokulun her sınıf düzeyinde (1, 2, 3 ve 4); drama eğitimi alan ve almayan sınıf öğretmeninin çalışma grubuna katılması amaçlanmıştır. Ancak drama eğitimi alan beş sınıf öğretmenine ulaşılabilmiştir. Sınıf öğretmenleri ile yapılan görüşmelerden önce öğretmenlere araştırmanın amacı hakkında bilgi verilmiş ve araştırmaya katılmak için gönüllü olan sınıf öğretmenleri çalışma grubuna dâhil edilmiştir. Araştırma kapsamında görüşlerine başvurulan sınıf öğretmenlerinin genel özellikleri Tablo 1.’de sunulmuştur. Tablo 1. Çalışma Grubunun Genel Özellikleri Özellik Mesleki Kıdem Cinsiyet Mezun Olunan Alan Okutulan Sınıf Drama Eğitimi Alma Durumu 6-10 yıl 11-15 yıl 16-20 yıl 21 yıl ve üzeri Toplam Erkek Kadın Toplam Eğitim Fakültesi (Sınıf Öğretmenliği Bölümü) Eğitim Fakültesi (Diğer Bölümler) Diğer Fakülteler Toplam 1 2 3 4 Toplam Drama Eğitimi Alan (Lisans Eğitimi Sırasında) Drama Eğitimi Alan (Diğer) Drama Eğitimi Almayan Toplam f 3 7 12 6 28 13 15 28 18 3 7 28 6 8 7 7 28 3 2 23 28 30 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Verilerin Toplanması ve Analizi Araştırma verileri yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak toplanmıştır. Yapılacak görüşmeler için öncelikle alanyazın taraması yapılmış ve 7 sorudan oluşan bir taslak görüşme formu hazırlanmıştır. Hazırlanan taslak görüşme formuna yönelik iki konu alanı uzmanının görüşleri alınmıştır. Alan uzmanlarının görüşleri doğrultusunda iki soruda düzeltme yapılmıştır. Daha sonra dört sınıf öğretmeni ile deneme görüşmesi yapılmış ve yapılan görüşmeler sonunda formun olduğu şekliyle uygulanmasına karar verilmiştir. Araştırma kapsamında sınıf öğretmenleri ile yapılan görüşmeler için öğretmenlerden randevu alınmış ve görüşmeler öğretmenlerin görev yaptıkları okullarda gerçekleştirilmiştir. Yapılan her görüşme ortalama yaklaşık 20 dakikada tamamlanmıştır. Görüşme öncesinde araştırmanın amacı hakkında öğretmenlere bilgi verilmiş ve öğretmenlerin onayı alınarak görüşmeler ses kayıt cihazı ile kayıt edilmiştir. Tüm görüşmeler tamamlandıktan sonra ses kayıt cihazı ile kaydedilen görüşmelerin dökümü yapılmıştır. Araştırmanın güvenirliğini artırmak için yapılan dökümler, görüşme yapılan sınıf öğretmenlerine verilmiş ve yapılan görüşmeyi teyit etmeleri istenmiştir. Öğretmenlerden, yapılan görüşmeler için onay alındıktan sonra analiz aşamasına geçilmiştir. Yarı yapılandırılmış görüşmelerden elde edilen veriler “betimsel analiz” tekniği ile analiz edilmiştir. Bu yaklaşıma göre elde edilen veriler önceden belirlenen temalara göre özetlenir ve yorumlanır. Veriler, araştırma sorularının ortaya koyduğu temalara göre düzenlenebileceği gibi görüşme ve gözlem süreçlerinde kullanılan sorular ya da boyutlar dikkate alınarak da sunulabilir. Betimsel analizde, görüşülen ya da gözlenen bireylerin görüşlerini çarpıcı bir biçimde yansıtmak amacıyla doğrudan alıntılara sık sık yer verilir (Yıldırım ve Şimşek, 2011: 224). Elde edilen verilerin analizi sürecinde öncelikle araştırma sorularına yönelik olarak bir kodlama anahtarı oluşturulmuştur Kodlama işlemi araştırmacı ve bir öğretim elemanı tarafından ayrı ayrı yapılmıştır. Yapılan kodlama işleminin güvenirliği Miles ve Huberman (1994: 64) tarafından önerilen güvenirlik formülü kullanılmıştır. 31 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Yukarıda verilen formül ile yapılan hesaplamaya göre yapılan kodlamaların ortalama güvenirliği %89,73 olarak belirlenmiştir. Güvenirlik hesabında elde edilen sonuç %70 ve üzerindeyse güvenilir kabul edilmektedir. (Miles ve Huberman, 1994: 65). Elde edilen değer %70 değerinin üzerinde olduğundan yapılan kodlamaların güvenilir olduğu söylenebilir. BULGULAR Bu bölümde, araştırmaya katılan sınıf öğretmenlerinin görüşlerinden elde edilen bulgulara yer verilmiştir. Bulgular araştırma sorularına göre sınıflandırılmış ve tablolar halinde sunulmuştur. Ayrıca öğretmenlerin görüşlerinden birebir alıntılar yapılarak bulgular desteklenmeye çalışılmıştır. Sınıf Öğretmenlerinin Yaratıcı Drama Hakkındaki Görüşleri Araştırmaya katılan sınıf öğretmenlerine “Sizce yaratıcı drama nedir?” sorusu yöneltilmiştir. Öğretmenlerin bu soruya verdikleri yanıtlardan elde edilen bulgular Tablo 2.’de sunulmuştur. Tablo 2. Sınıf Öğretmenlerinin Yaratıcı Drama Hakkındaki Görüşleri Görüş Canlandırma etkinliğidir. Öğretme amacı taşıyan oyunlardır. Öğrencileri derste aktif hale getiren bir yöntemdir. Dersi eğlenceli hale getirmeye yarayan oyunlardır. Günlük yaşamda karşılaşılabilecek bir durumun derste tiyatro gibi sahnelenmesidir. Derslerde konuya göre öğrencilerin yaptıkları doğaçlamadır. Öğrencilerin dinlenmelerini sağlamak için kullanılan oyunlardır. Bir metnin canlandırıldığı kısa süreli oyunlardır. Beden Eğitimi derslerinde oynatılan oyunlardır. f 19 18 16 13 12 9 5 2 1 Tablo 2.’de görüldüğü gibi sınıf öğretmenlerinin büyük bir çoğunluğu yaratıcı dramayı; canlandırma etkinliği, öğretme amacı taşıyan oyun, öğrencileri aktif hale getiren bir yöntem ve dersi eğlenceli hale getirmeye yarayan oyunlar olarak tanımlamaktadır. Az sayıda öğretmen ise yaratıcı dramayı; öğrencilerin dinlenmeleri amacıyla kullanılan oyunlar, bir metnin canlandırıldığı oyunlar ve Beden Eğitimi dersinde oynatılan oyunlar olarak tanımlamaktadır. Sınıf öğretmenlerinin konuya ilişkin görüşlerinden örnekler aşağıdaki şekildedir. 32 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 “Benim bildiğim kadarıyla yaratıcı drama derslerde öğrencilerin yaptıkları canlandırma etkinliği. Tabi bu canlandırma için her zaman metin olması gerekmiyor. Doğaçlama da olabilir yani. ” (SÖ-16). “Öğrencilerin günlük hayatlarında karşılaşabilecekleri sorunların veya durumların sınıfta canlandırılmasıdır. … Dersi eğlenceli kılan bir etkinlik de diyebiliriz.” (SÖ-3). “Beden derslerinde öğrencilere oynatılan oyunlardır. Diğer derslerde de öğrencilerin dinlenmeleri için ara sıra oynattığımız küçük oyunlar da denilebilir.” (SÖ-9). Sınıf Öğretmenlerinin Yaratıcı Drama Uygulamaları Kendilerini Yeterli Görmelerine Yönelik Görüşleri İçin Sınıf öğretmenlerine “Kendinizi yaratıcı drama uygulamaları için yeterli görüyor musunuz? Neden?” soruları yöneltilmiştir. Araştırma kapsamında görüşlerine başvurulan 28 sınıf öğretmeninden 9’u kendini bu konuda yeterli, 13’ü ise yetersiz gördüğünü belirtmiştir. 6 sınıf öğretmeni ise bu konuda kararsız kaldıklarını ifade etmişlerdir. Yaratıcı drama çalışmalarının uygulanması için kendini yeterli gören sınıf öğretmenlerinden ikisinin görüşü aşağıda verilmiştir. “Ben kendimi yeterli görüyorum. Daha önce de söylediğim gibi üniversitedeyken drama dersi aldım. Hocamızda bu konuda çok iyiydi. Drama tekniğinin nasıl uygulanacağını, hangi aşamaları olduğunu biliyorum.” (SÖ-7). “Yeterliyim diye düşünüyorum. Yani drama etkinliklerinin faydalı olduğunu öğrenciler üzerinde görüyorum. Onun için yeterliyim diyebilirim.” (SÖ-23). Yaratıcı drama etkinliklerinin uygulanmasında kendini yetersiz gören iki sınıf öğretmeni görüşlerini şu şekilde ifade etmişlerdir: “Tam olarak yeterliyim desem yalan olur. Çünkü tamam bişeyler yaptırıyorum ama galiba yaptırdıklarım tam olarak drama sayılmaz.” (SÖ-21). “Kendimi çoğu zaman yetersiz hissediyorum. Kılavuzda etkinlik verilmişse onu uyguluyorum ama kendim drama etkinliği planlayamam mesela. Bunu da geçen sene okuduğum bir 33 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 yazıdan sonra anladım. Yaratıcı drama daha teferruatlı bir şey.” (SÖ-4). Yaratıcı drama uygulamaları için kendi yeterliliklerini değerlendirirken kararsız kalan bir sınıf öğretmeninin görüşü şu şekildedir: “Yeterliyim ya da yetersizim diyemem. Bana göre drama vakit kaybı zaten. Onun için fazla kullanmıyorum derslerimde.” (SÖ11). Sınıf Öğretmenlerinin Bir Yaratıcı Drama Etkinliğinin Aşamaları Hakkındaki Görüşleri Sınıf öğretmenlerine “Derslerinizde yaratıcı drama etkinliği yaparken hangi aşamalara yer veriyorsunuz?” sorusu sorulmuştur. Yedi sınıf öğretmeni bir drama etkinliği yaparken ısınma/hazırlık, canlandırma/oynama ve tartışma/değerlendirme aşamalarına yer verdiklerini ifade etmişlerdir. Görüşlerine başvurulan öğretmenlerden dördü ısınma/hazırlık ve canlandırma/oynama aşamalarına, altı sınıf öğretmeni ise sadece canlandırma/oynama aşamasına yer verdiğini belirtmiştir. 11 sınıf öğretmeni ise bu soruyu yanıtsız bırakmıştır. Konu ile ilgili üç sınıf öğretmeninin görüşü şu şekildedir: “Böyle bir etkinlik yaparken önce ısınma bölümüne yer veriyorum. Sonra canlandırma bölümü var. … Son olarak yapılanlarla ilgili öğrencilerin görüşlerini alarak etkinliği tamamlıyorum.” (SÖ-7). “Her etkinlikte olduğu gibi hazırlık yapıyoruz. Sonra da canlandırmaları yaparak tamamlıyoruz.” (SÖ-2). “Drama zaten canlandırma etkinliği değil mi? Canlandırma yapıyoruz işte. Başka yapılması gereken varsa da ben bilmiyorum.” (SÖ-25). Sınıf Öğretmenlerinin Yaratıcı Katkılarına Yönelik Görüşleri Dramanın Öğrencilere Araştırmaya katılan sınıf öğretmenlerine “Yaratıcı dramanın öğrencilere katkılarının neler olduğunu düşünüyorsunuz?” sorusu yöneltilmiştir. Öğretmenlerin bu soruya verdikleri yanıtlardan elde edilen bulgular Tablo 3.’te verilmiştir. 34 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Tablo 3. Sınıf Öğretmenlerinin Yaratıcı Dramanın Öğrencilere Katkılarına Yönelik Görüşleri Görüş Dersler öğrenciler için daha eğlenceli geçer. Sosyalleşmelerine katkı sağlar. Kendine güven duygusunu geliştirir. Derste aktif olmalarını sağlar. Öğrenmenin kalıcı olmasını sağlar. Hayal gücünü geliştirir. İletişim becerisini geliştirir. Problem çözme becerisini geliştirir. Dil becerilerinin gelişimini sağlar. Empati kurma becerisi kazandırır. Beden dilini kullanma becerisi kazandırır. Yardımlaşma becerisi kazandırır. Birlikte çalışma becerisinin gelişmesini sağlar. Eleştirel düşünme becerisini geliştirir. Yaratıcı düşünme becerilerini geliştirir. Estetik duygusunu geliştirir. Hızlı düşünme ve karar verme becerisini geliştirir. Saygılı olmayı öğretir. f 24 21 17 16 16 14 13 12 11 8 7 6 5 5 4 3 2 2 Tablo 3.’e göre görüşlerine başvurulan sınıf öğretmenlerinin büyük bir çoğunluğu yaratıcı drama etkinlikleri sayesinde derslerin öğrenciler için daha eğlenceli geçtiğini belirtmişlerdir. Ayrıca yaratıcı dramanın öğrencilerin; sosyalleşmelerine katkı sağladığı, kendilerine güven duygusunu geliştirdiği ve derste aktif olmalarını sağladığı düşüncesinde oldukları görülmektedir. Araştırmaya katılan öğretmenlerin küçük bir bölümü de yaratıcı dramanın öğrencilere, estetik duygusu ile hızlı düşünme ve karar verme becerisini geliştirme, saygılı olmayı öğretme gibi katkıları olduğunu ifade etmektedirler. Yaratıcı dramanın öğrencilere katkılarına ilişkin öğretmen görüşlerinden örnekler şu şekildedir: “Birçok faydası var aslında. Drama etkinlikleriyle öğrenciler daha sosyal hale geliyor. Yani bunu rahatlıkla görebiliyorsunuz. Tabi daha kolay iletişim kurabiliyorlar. Kendilerini başkalarının yerine koyabiliyorlar. Yani bir şeye başkasının gözünden bakabiliyorlar. Öğrenilenlerin daha kalıcı olduğunu da söyleyebilirim. Aslında daha var ama aklıma gelenler bunlar.” (SÖ-23). “Öncelikle toplum içinde nasıl davranılması gerektiğini ve saygılı olmayı öğreniyorlar. Grupla yapılan çalışmalarda birlikte iş yapmayla birbirlerine yardım etme becerisi 35 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 kazanıyorlar. Zaten bu etkinlikler öğrencilerin çok hoşlarına gidiyor. Hem ben hem de öğrenciler çok eğleniyor derslerde. Yani sıkıcı olmuyor bu tür çalışmalar.” (SÖ-15). “Öğrencilerin iletişim kurma Kendilerini daha rahat ifade Beden dilini de kullanmayı sayesinde kendilerine olan düşünüyorum.” (SÖ-27). becerilerine çok katkısı var. edebildiklerini fark ediyorum. öğreniyorlar. Bu etkinlikler güvenleri de gelişiyor diye Sınıf Öğretmenlerinin Türkçe Derslerinde Yaratıcı Dramadan Yararlanmaya Yönelik Görüşleri Araştırmada görüşlerine başvurulan sınıf öğretmenlerine “Türkçe derslerinde bir öğretim yöntemi olarak yaratıcı dramayı nasıl kullanıyorsunuz? sorusu sorulmuştur. Öğretmenlerin konu ile ilgili görüşlerinden elde edilen bulgular Tablo 5.’te sunulmuştur. Tablo 5. Sınıf Öğretmenlerinin Türkçe Derslerinde Yaratıcı Dramadan Yararlanmaya Yönelik Görüşleri Görüş Konuşma becerisini geliştirmek için kullanıyorum. Görsel sunu becerisini geliştirmek için kullanıyorum. İletişim becerisini geliştirmek için kullanıyorum. Türkçeyi güzel ve etkili kullanma becerisini geliştirmek için kullanıyorum. Okuma becerisini geliştirmek için kullanıyorum. Yazma becerisini geliştirmek için kullanıyorum. İlk okuma ve yazma öğretiminde kullanıyorum. Problem çözme becerisini geliştirmek için kullanıyorum. Yaratıcı düşünme becerisini geliştirmek için kullanıyorum. f 25 24 21 17 11 9 7 4 2 Tablo 5.’e göre sınıf öğretmenlerinin birçoğu Türkçe derslerinde yaratıcı dramadan öğrencilerin konuşma, görsel sunu ve iletişim becerilerinin geliştirilmesi için yararlandığını ifade etmektedir. Az sayıda da olsa öğretmenlerin bir kısmı ise yaratıcı dramayı öğrencilerin problem çözme ve yaratıcı düşünme becerilerini geliştirmek için kullanmaktadırlar. Sınıf öğretmenlerinin Türkçe dersinde yaratıcı dramadan yararlanmaya yönelik görüşlerinden bazıları aşağıda verilmiştir. “Türkçe’de öğrencilerin konuşma ve Türkçeyi güzel kullanma becerilerini geliştirmek için drama yaptırıyorum. … Görsel 36 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 sunu içinde kullanıyorum. Zaten görsel sunuda dramayla sunma kazanımı da var.” (SÖ-28). “Çoğunlukla konuşma, okuma ve yazma etkinliklerinde yararlanıyorum. Şu an ikinci sınıf okutuyorum ama birinci sınıf okuturken okuma yazma öğretiminde çok kullanıyordum. Çokta faydasını gördüm. Bu sene öğrencilerin daha iyi iletişim kurmalarını sağlamak için de kullanıyorum.” (SÖ-19). “Görsel sunu çalışmalarında kullanıyoruz sıkça. Sonra öğrencilerin problem çözme yeteneklerini geliştirmek içinde kullanıyoruz. Drama sırasında eğer doğaçlama yapıyorsak öğrenci sorunla karşılaştığında bunu çözmeyi de öğreniyor. Çünkü doğaçlamada metne bağlı kalmıyoruz.” (SÖ-14). Sınıf Öğretmenlerinin Türkçe Dersi Öğretmen Kılavuz Kitaplarındaki Yaratıcı Drama Etkinliklerine Yönelik Görüşleri Araştırmaya katılan sınıf öğretmenlerine Türkçe dersi öğretmen kılavuz kitaplarındaki yaratıcı drama etkinlikleri hakkındaki görüşlerinin ne olduğu sorulmuştur. Öğretmenlerin konu hakkındaki görüşleri Tablo 6.’da sunulmuştur. Tablo 6. Sınıf Öğretmenlerinin Türkçe Dersi Öğretmen Kılavuz Kitaplarındaki Yaratıcı Drama Etkinliklerine Yönelik Görüşleri Görüş Sayıca yetersizdir Nitelik olarak yetersizdir. Öğrenci seviyesine uygun olmayan etkinlere yer verilmektedir. Yeterlidir f 21 19 14 5 Tablo 6.’da görüldüğü gibi sınıf öğretmenlerinin önemli bir bölümü Türkçe dersi öğretmen kılavuz kitaplarında yer alan yaratıcı drama etkinliklerinin sayıca ve nitelik olarak yetersiz olduğu görüşündedirler. Yine araştırmaya katılan öğretmenlerin yarısı Türkçe dersi öğretmen kılavuz kitaplarındaki yaratıcı drama etkinliklerinin öğrenci seviyesine uygun olmadığını düşünmektedirler. Sınıf öğretmenlerinin çok azı öğretmen kılavuz kitaplarındaki yaratıcı drama etkinliklerini yeterli görmektedir. Araştırmaya katılan dört sınıf öğretmeninin konu ile ilgili görüşü aşağıda verilmiştir. “Çok yetersiz bence. Ben ikinci sınıf okutuyorum. Bizim kılavuzda toplasan belki üç ya da dört tane etkinlik ya var ya da 37 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 yok. Zaten olanlar da güzel etkinlikler değil ki. Kendim bi şeyler yapmaya çalışıyorum.” (SÖ-19). “Kılavuzdaki etkinliklerin yeterli olduğunu düşünmüyorum. Zaten olanların da niteliği tartışılır. Ama daha önce de söylediğim gibi ben drama dersi aldığım için konuya göre etkinlik oluşturuyorum. Kılavuzdakileri kullanmıyorum zaten.” (SÖ-7). “Öğretmen kılavuzları bence çok yetersiz bu konuda. Yani yaratıcı dramaya hiç önem verilmemiş. Ama biz öğretmen arkadaşlarımızdan, kitaplardan faydalanarak bu eksiği kapatmaya çalışıyoruz.” (SÖ-8). “Yeterli. Türkçe kitabındaki metinler çok uzun zaten. Onun için drama yapmaya fazla vaktim olmuyor. Dersin konularını yetiştirmeye çalışıyorum.” (SÖ-11). Sınıf Öğretmenlerinin Türkçe Derslerindeki Yaratıcı Drama Etkinliklerinde Karşılaştıkları Sorunlara Yönelik Görüşleri Araştırma kapsamında görüşlerine başvurulan sınıf öğretmenlerine “Türkçe dersindeki yaratıcı drama etkinliklerinde karşılaştığınız sorunlar nelerdir?” sorusu yöneltilmiştir. Öğretmenlerin konu ile ilgili görüşlerinden elde edilen bulgular Tablo 7.’de sunulmuştur. Tablo 7. Sınıf Öğretmenlerinin Türkçe Derslerindeki Yaratıcı Drama Etkinliklerinde Karşılaştıkları Sorunlar Sorun Etkinlikler sırasında sınıfa hakim olmanın zorlaşması. Sınıf ortamının etkinliklere uygun olmaması. Etkinlikler için yeterli zamanın olmaması. Araç-gereç temininde sıkıntı yaşanması. Sınıf mevcutlarının kalabalık olması. Bazı öğrencilerin etkinliklere katılmak için isteksiz olması. Öğretmenlerin yaratıcı drama hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması. Öğrenci velilerinin yaratıcı drama etkinliklerine olumsuz tutum göstermesi. Türkçe dersi programının yaratıcı dramaya uygun olmaması. İlköğretim müfettişlerinin yaratıcı drama etkinliklerine olumsuz tutum göstermesi. f 24 19 18 14 13 8 5 3 3 1 Tablo 7. incelendiğinde sınıf öğretmenlerinin Türkçe derslerindeki yaratıcı drama etkinliklerinde en çok sınıf hâkimiyetinin zorlaşması ile 38 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 ilgili sorun yaşadıkları görülmektedir. Sınıf öğretmenlerinin en sık sorun yaşadıkları diğer sorunlar ise sınıf ortamının drama etkinliklerine uygun olmaması, zamanın yeterli olmaması ve araçgereç temininde sıkıntı yaşanmasıdır. Az sayıda da olsa bazı sınıf öğretmenleri öğrenci velileri ile ilköğretim müfettişlerinin yaratıcı drama etkinliklerine olumsuz tutum göstermesi ve Türkçe dersi programının yaratıcı dramaya uygun olmaması ile ilgili sorun yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Sınıf öğretmenlerinin yaşadıkları sorunlar ile ilgili görüşlerinden örnekler şu şekildedir: “Bu etkinlikleri yaparken sınıfta bir karmaşa oluyor. Zaten sınıfım kalabalık. Bu nedenle bazı etkinlikleri yarıda bıraktığımda olabiliyor. En büyük sorunlardan biri de sınıf ortamı drama için uygun değil. Aslında bu tür etkinliklerin ayrı bir salonda yapılması daha uygun olur diye düşünüyorum. Zamanın yetmemesi de sorun oluşturuyor mesela.” (SÖ-24). “Sınıflar kalabalık. Onun için yaratıcı drama etkinliklerini yapmak çok zor. Çünkü çok gürültü oluyor. Hatta bir keresinde müdür yardımcısı benim sınıfta olmadığımı zannederek içeri girmişti. Bazen velilerden de tepki aldığım oluyor. Mesela toplantıda bir veli bana sınıfta oyun oynattığımı, ders işlemediğimi söylemişti. Tabi ona durumu anlattım ama ikna oldu mu bilmiyorum. Bazen öğrenciler etkinliklere katılmak istemiyor ya da çekingen oluyorlar. Ama bunu zamanla aşarım diye düşünüyorum.” (SÖ-13). “Ben drama konusunda eğitim almadım. Onun için bazen zorlandığım oluyor. … Türkçe dersinde zamanın yetmemesi de büyük bir sorun. Zaten Türkçe dersinin drama için çok da uygun olmadığını düşünüyorum. Hayat Bilgisi dersinin konuları daha uygun. Çünkü direk günlük hayatla ilgili. (SÖ-4). “Bence en büyük sorun zaman. Çünkü diğer etkinlikleri ancak yetiştiriyorum. Zaman kalırsa drama da yaptırıyorum. Belki güleceksiniz ama size yaşadığım bir olayı anlatayım. İki yıl önce derste drama yaptırırken müfettiş gelmişti teftişe. Dersten sonra bana kılavuzda drama etkinliği olmadığını bu nedenle yaptırmamam gerektiğini söyledi. Yani kılavuzda ne yazıyorsa sadece onu yapmam gerekirmiş. İçimden kızdım ama bir şey söyleyemedim. (SÖ-21). 39 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 SONUÇ, TARTIŞMA VE ÖNERİLER Sınıf öğretmenlerinin yapmış oldukları yaratıcı drama tanımları incelendiğinde, öğretmenlerin büyük bir bölümünün yaratıcı drama konusunda genel bir bilgiye sahip oldukları söylenebilir. Ancak az sayıda da olsa bazı öğretmenler yaratıcı dramayı; “Öğrencilerin dinlenmeleri amacıyla kullanılan oyunlar.” ve “Beden Eğitimi dersinde oynatılan oyunlar.” olarak tanımlamaktadır. Bu tanımları yapan öğretmenlerin yaratıcı drama hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları açıktır. Ancak günümüzde bilgiye ulaşmak kolaylaştığı, Türkçe dersi öğretim programı ve kılavuzunda dramaya yönelik açıklamalara yer verildiği, Türkçe dersi öğretmen kılavuzu kitaplarında yaratıcı drama etkinliklerinin yer aldığı göz önünde bulundurulduğunda öğretmenlerin yaratıcı drama için bu tür tanımlar yapmaları düşündürücüdür. Araştırmada elde edilen bulgulara göre, görüşlerine başvurulan öğretmenlerin yaklaşık yarısı kendini yaratıcı drama yöntemini uygulamak için yetersiz görmekte, yaklaşık dörtte biri ise bu konuda kararsız kalmaktadır. Ayrıca araştırmaya katılan öğretmenlerden sadece dörtte birinin drama etkinliklerini dramanın aşamalarına uygun bir şekilde gerçekleştirdiği belirlenmiştir. Araştırmaya katılan sınıf öğretmenlerinden sadece beş tanesinin dramaya yönelik eğitim aldığı göz önünde bulundurulduğunda bu sonuç beklenen bir durum olarak görülebilir. Öğretmenlerin kendilerini yaratıcı drama uygulamaları için yetersiz görmelerine benzer bir bulgu da Yıldırım (2010) tarafından yapılan araştırmada elde edilmiştir. Yıldırım (2010)’ın yaptığı araştırmada sınıf öğretmenlerinin kendilerini drama ve dramanın aşamaları konularında yetersi olarak değerlendirdikleri belirlenmiştir. Karakaya (2007)’ya göre yeterli drama bilgileri ile donatılmamış bir öğretmenin drama yapmak istemesi faydadan çok zarar verebilir. Bu açıklama dikkate alındığında öğretmenlerin bu konudaki eksikliğinin önemi daha net bir şekilde görülmektedir. Sınıf öğretmenlerinin büyük bir bölümünün yaratıcı drama etkinlikleri sayesinde derslerin öğrenciler için eğlenceli geçtiği, yaratıcı drama etkinliklerinin öğrencilerin sosyalleşmelerine ve derslerde aktif olmalarına katkı sağladığı ve kendilerine güven duygusunu geliştirdiği düşüncesinde oldukları belirlenmiştir. Yaratıcı dramanın kendine güven duygusunu geliştirmeye olan katkısına yönelik bulguya benzer bulgular Taşkıran (2005), Erdoğan (2006), ve Teker (2009), Epçaçan (2012) tarafından yapılan çalışmalarda da elde edilmiştir. Belirtilen çalışmalarda yaratıcı dramanın öğrencilerin kendilerine güven duygusunu olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir. Ayrıca Kocayörük 40 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 (2000), Pomerantz (2003) ve Teker (2009), Epçaçan (2012), Güven (2012), Uzuner-Yurt ve Eyüp (2012) tarafından yapılan çalışmalarda yaratıcı dramanın öğrencilerin sosyalleşmelerine katkı sağladığı belirlenmiştir. Bu araştırmanın bulguları ile alanyazında yer alan diğer araştırmaların bulgularının birbirini desteklediği söylenebilir. Sınıf öğretmenlerinin büyük bir bölümünün Türkçe derslerinde yaratıcı dramayı öğrencilerin konuşma, görsel sunu ve iletişim becerilerinin geliştirilmesi için kullandıkları belirlenmiştir. Alanyazında yer alan Solmaz (1997), Kara (2000), Jasinski (2002), Akoğuz (2002), Ünsal (2005), Karateke (2006), Çakır (2008), Kaya Güler (2008), Aykaç (2011), Epçaçan (2012), Uzuner-Yurt ve Eyüp (2012) tarafından yapılan araştırmalarda da bu araştırmanın bulgularına benzer sonuçlara ulaşılmıştır. Belirtilen araştırmalarda yaratıcı drama etkinliklerinin öğrencilerin kendilerini ifade etme, iletişim ve dil becerilerinin geliştirilmesinde önemli katkıları olduğu tespit edilmiştir. Araştırmaya katılan sınıf öğretmenlerinin yaklaşık dörtte üçü Türkçe dersi öğretmen kılavuz kitaplarında yer verilen yaratıcı drama etkinliği örneklerinin hem sayısının az olduğunu hem de bu az sayıdaki etkinlik örneklerinin niteliksiz olduğunu düşünmektedir. Öğretmenlerin çok az bir bölümü ise kılavuz kitaplardaki etkinlik örneklerinin yeterli olduğu fikrine sahiptir. Her ne kadar öğretmen kılavuzu kitaplarında yer yaratıcı darama etkinliklerinin yetersiz olduğu bir gerçek olsa da kılavuzlarda yer alan etkinlikler birer örnek niteliğindedir. Öğretmenler bu örneklerden yola çıkarak kendileri de yaratıcı drama etkinlikleri tasarlayabilir. Sınıf öğretmenlerinin Türkçe derslerindeki yaratıcı drama etkinliklerinde en çok etkinlikler sırasında sınıf yönetimi ile ilgili sorun yaşadıkları belirlenmiştir. Araştırmaya katılan öğretmenlerin Türkçe derslerindeki yaratıcı drama etkinliklerinde en sık karşılaştıkları diğer sorunlar ise sınıf ortamının drama etkinliklerine uygun olmaması, zamanın yeterli olmaması ve araç-gereç temininde sıkıntı yaşanması olarak belirlenmiştir. Öğretmenlerin sınıf yönetiminde sorun yaşamaları sınıfların kalabalık olmasından ve yöntemin nasıl uygulanacağına dair yetersiz bilgi düzeyinden kaynaklanabilir. Araç-gereçlerden yaşanan sorunlar öğrencilerin evlerinde kullanmadıkları eski eşyaları okula getirmeleriyle ya da eldeki imkânlara uygun etkinliklerin planlanmasıyla aşılabilir. Zaman sıkıntısı ise daha kısa süreli yaratıcı drama etkinliklerinin uygulanmasıyla çözülebilir. 41 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Araştırmada elde edilen önemli bulgulardan biri bazı sınıf öğretmenlerinin yaratıcı drama etkinlikleri nedeniyle öğrenci velilerinden derste oyun oynatıldığı gerekçesiyle tepki görmeleridir. Velilerin bu tepkisi uygulanan program hakkında yeterli bilgiye sahip olmamalarından kaynaklanabilir. Diğer önemli bir bulgu ise az sayıda da olsa bazı öğretmenlerin Türkçe dersi programının yaratıcı dramaya uygun olmadığı düşüncesinde olmalarıdır. Oysa drama okul öncesi eğitimden başlayarak üniversite ve lisansüstü eğitime kadar bütün kademelerde ve farklı alanlarda uygulanabilen bir yöntemdir (Akyol, 2003). Uzuner-Yurt ve Eyüp (2012) tarafından yapılan araştırmada sınıf öğretmenlerinin yaratıcı drama etkinliklerine en fazla Türkçe dersinde yer verdikleri belirlenmiştir. Güleryüz (2006: 296) ise Türkçe dersinin dramaya uygunluğunu şu şekilde ifade etmektedir: “Türkçe eğitiminde dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerilerinde düşünsel gücü geliştirmek amaçlandığından, özellikle eğitsel oyunlardan yararlanılabilir. Bu anlamda masal, destan, türkü ve öykülerin dramatize edilerek işlenmesi başarıyı arttırmada önemli bir etken olacaktır.” Türkçe dersi öğretim programı ve kılavuzunda yaratıcı dramadan yararlanılması gerektiği açıkça ifade edilmiş ve “drama” ayrı bir başlık halinde ele alınmıştır. Görsel sunu öğrenme alanında ise “Duygu, düşünce ve izlenimlerini drama, tiyatro, müzikli oyun, kukla vb. yollarla sunar.” kazanımı ile dramaya açık bir şekilde yer verilmiştir. Bütün bunlara rağmen öğretmenlerin Türkçe dersinin yaratıcı drama uygulamaları için uygun olmadığını düşünmesi ilgi çekicidir. Çünkü Türkçe programında temele alınan yapılandırmacı yaklaşım öğrencinin derste aktif olmasını hedefler. Dramanın temeli de etkinliğe dayanır. Yaratıcı drama etkinlikleri sayesinde hem öğrenciler derslerde aktif hale gelir hem de onlara daha zengin öğrenme ortamları sunulabilir. Bazı sınıf öğretmenlerinin, Türkçe dersi programının yaratıcı dramaya uygun olmadığını düşünmeleri, öğretmenlerin yaratıcı dramayı yeterince tanımamalarından ve yaratıcı drama etkinliklerinin nasıl uygulanacağını tam olarak bilmemelerinden kaynaklanabilir. Şüphesiz araştırmada elde edilen en önemli bulgulardan biri de bir ilköğretim müfettişinin dersini teftiş ettiği bir sınıf öğretmenine derste eğer öğretmen kılavuzunda yer alıyorsa yaratıcı drama etkinliği yaptırılması, aksi halde bu tür uygulamalara yer verilmemesi yönündeki uyarısıdır. Bu durumu sadece bir sınıf öğretmeni ifade etmiş olsa da çok ilginç bir bulgudur. Çünkü bu uyarıyı yapan ilköğretim müfettişinin, öğretmen kılavuzu kitaplarında yer alan yönlendirmelerin mutlak uyulması gereken kurallar inancında olduğu 42 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 görülmektedir. Oysa öğretmen kılavuzu kitaplarında verilen etkinlikler birer öneri niteliğindedir ve öğretmenler gerektiğinde çevreye, sınıfın düzeyine ve şartlara bağlı olarak bazı değişiklikler yapabilir. Bu ve benzer şekilde uyarılarda bulunan müfettişlerin programın temel mantığını yeterince anlamadıkları, bu nedenle öğretmenlerin yaratıcılıklarını ve çalışma azimlerini olumsuz yönde etkiledikleri söylenebilir. Araştırmadan elde edilen sonuçlar dikkate alınarak şu önerilerde bulunulabilir: - Sınıf öğretmenlerinin drama uygulamaları konusundaki eksikliklerin giderilmesi için hizmet içi eğitimler düzenlenebilir. Ancak bu eğitimlerin alan uzmanları tarafından ve uygulamalı olarak verilmesine özen gösterilmelidir. - MEB tarafından öğretmenlerin derslerinde kullanabilecekleri yaratıcı dramanın bir öğretim yöntemi olarak kullanımına yönelik kitapçıklar hazırlanarak öğretmenlere dağıtılması sağlanabilir. - Okullarda drama etkinliklerinin amacına uygun yapılabileceği “drama sınıfları” oluşturulabilir. - Okulların drama etkinliklerine yönelik araç-gereç eksikliği MEB tarafından giderilebilir. - Türkçe dersi öğretmen kılavuzu kitaplarında sayıca daha fazla ve daha nitelikli yaratıcı drama örneklerine yer verilmesi sağlanabilir. KAYNAKÇA Akoğuz, M. (2002). İletişim becerilerinin geliştirilmesinde yaratıcı dramanın etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimler Enstitüsü, Ankara. Akyol, A. K. (2003). Drama ve dramanın önemi. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 1(2), 179-192. Aykaç, M. (2011). Türkçe öğretiminde çocuk edebiyatı metinleriyle kurgulanan yaratıcı drama etkinliklerinin anlatma becerilerine etkisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Büyüköztürk, Ş., Çakmak, E. Ç., Akgün, Ö. E., Karadeniz, Ş. ve Demirel, F. (2009). Bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara: Pegem Akademi Yayınları. Candaş, C. (2006). Yapılandırmacılık ve Drama. Eğitimde Çağdaş Yönelimler III: Yapılandırmacılık ve Eğitime Yansımaları Sempozyumu Bildiri Kitabı, 210-211, 29 Nisan 2006, İzmir: Özel Tevfik Fikret Okulları. Çakır, B. (2008). Ana Sınıfı Türkçe Dil Etkinliklerinde Yaratıcı Drama Yönteminin Etkililiği. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, , Samsun. 43 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Duatepe, A. ve Akkuş. O. (2006). Yaratıcı dramanın matematik eğitiminde kullanılması: Kümeler alt öğrenme alanında bir uygulama. Yaratıcı Drama Dergisi, 1(1), 89-95. Epçaçan, C. (2012). Eğitim fakültesi öğrencilerinin yaratıcı drama Yönteminin etkililiğine ilişkin görüşleri. Ekev Akademi Dergisi, 16 (52), 281-298. Erdoğan, G, (2006). İlköğretim 8. sınıf (14–15 yaş) öğrencilerinin depresif belirti ve öz kavram düzeylerine yaratıcı drama çalışmalarının etkisinin incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Güleryüz, H. (2006). Yaratıcı çocuk edebiyatı. Ankara: Pegem Yayıncılık. Güven, A. Z. (2012). İlköğretim 4. ve 5. sınıf Türkçe derslerinde drama yönteminin kullanımı üzerine nitel bir çalışma. Cumhuriyet International Journal of Education, 1(2), 52-66. Jasinski, S. J. (2002). Writing with their whole being: A cross study analysis of children’s writing from classrooms using process drama. Research in Drama Education, (7)1, 61-80. Kara, T. (2000). Türkçe öğretiminde yaratıcı drama. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum. Karakaya, N. (2007). İlköğretimde drama ve örnek bir uygulama. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 27(1), 103-139. Karateke, E. (2006). Yaratıcı dramanın ilköğretim 1. kademede 6.sınıf öğrencilerinin yazılı anlatım becerilerine olan etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Hatay. Kaya Güler, İ. (2008). İlköğretim Dördüncü Sınıf Türkçe Dersinde Yaratıcı Drama Yönteminin Etkililiği. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun. Kelner, L. B. (1993). The creative classroom: A guide for using creative drama in the classroom. Portsmouth: Heinemann. Kocayörük A. (2000). İlköğretim öğrencilerinin sosyal becerilerini geliştirmede dramanın etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çukurova üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana. Maden, S. (2010). İlköğretim 6. sınıf Türkçe dersinde drama yönteminin temel dil becerilerinin kazanımına etkisi (sevgi teması örneği). Yayımlanmamış Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum. MEB (2009). İlköğretim Türkçe dersi öğretim programı ve kılavuzu (1-5.sınıflar). Ankara: Devlet Kitapları Müdürlüğü Basımevi. Miles, M. B. ve Huberman, A. M. (1994). Qualitative data analysis: An expanded sourcebook. (Second Edition). California: SAGE Publications. Pomerantz, A.M., (2003). Who plays client? collaborating with theatre departments to enhance clinical psychology role-play training exercises. Journal of Clinical Psychology, 59, 363-368. San, İ. (2002). Yaratıcı dramanın eğitsel boyutları, yaratıcı drama 1985-1995 yazılar. Adıgüzel H. Ö.(Ed). Ankara: Naturel Yayıncılık. Solmaz, F. (1997). Altı yaş grubu çocuklarının alıcı ve ifade edici dil gelişimine yaratıcı drama eğitiminin etkisi. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara. Taşkıran, S. (2005). Drama yöntemi ile ilköğretim dördüncü sınıf sosyal bilgiler dersinin işlenişinin öğrenme ve öğrencilerin benlik kavramına etkisi yönünden değerlendirilmesi. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya. Teker, E. (2009). Fen ve teknoloji öğretiminde yaratıcı drama yönteminin kullanılmasının ilköğretim öğrencilerinin fenne yönelik görüşlerine ve çevre ile 44 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 ilgili problem durumlara etkisi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bolu. Tuluk, N. (2004). Yaratıcı Drama. PİVOLKA, 3 (15), 10–12. Uzuner Yurt, S. ve Eyüp, B. (2012). Sınıf öğretmenlerinin öğrenme-öğretme sürecinde drama etkinliklerine yer verme durumlarının incelenmesi. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 34, 7-20. Ünsal, B. (2005). İlköğretim ikinci kademede (6, 7, 8. Sınıflar) Türkçe dersinde drama Yönteminin çocukların dil ve anlatım becerilerine katkısı. Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara. Yıldırım, İ. N. (2010). Sınıf öğretmenlerinin yaratıcı drama yöntemine ilişkin yeterlilik ve uygulama düzeylerinin belirlenmesi. e-Journal of New World Sciences Academy, 5 (3), 729-741. Yıldırım, A., Şimşek, H. (2011). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin Yayınları. 45 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 TÜRKİYE’DEKİ SPOR BASININDA NEFRET SÖYLEMİ* Selami ÖZSOY1, Kadir YILDIZ2 Öz Özünde dostluk ve barış gibi pozitif değerleri barındıran spor, günümüzde tüm dünyada zaman zaman şiddet olaylarıyla gündeme gelmektedir. Bu araştırmada, spor sahalarında yaşanan şiddet olaylarına dolaylı olarak etkisi olduğu ileri sürülen medyadaki “nefret söylemi” incelenmiştir. Son yıllarda akademik araştırmalara konu olan nefret söylemi, bir grubu ya da kişiyi ırk, cinsiyet, ulus, din, politik görüş ve sosyal sınıf gibi ayrımlarla aşağılamak veya tehdit etmek şeklinde tanımlanmaktadır. Bu araştırmada son dönemde gerginlik veya şiddetin yaşandığı futbol maçları referans alınarak, bu müsabakaların öncesinde ve sonrasında geleneksel ve internetteki yeni medyada yer alan haber ve yorumlarda öne çıkan nefret ifadeleri örneklenmiştir. Geleneksel medya kapsamında günlük yayın yapan spor gazeteleri ile yerel ve yurt genelinde dağıtımı yapılan gazetelerin spor sayfaları incelenmiştir. Sonuç olarak spor medyasında milli maçlar öncesinde rakip ülkenin takımına karşı, büyük takımların maçlar öncesinde ve sonrasında birbirlerine karşı nefret söylemi içeren ifadelerin sık olmasa da yer aldığı görülmüştür. Bunun dışında nefret söylemi içeren mesajların sosyal medya ortamına da taşınarak özellikle genç kuşak arasında dolaşıma sokulduğu da var olan bir gerçekliktir. Spor sahalarında görülen şiddet olaylarında geleneksel ve yeni medyanın taraflar arasında var olan gerginliği tırmandırıcı veya yaşanan şiddeti tekrarlayarak yeniden üretici bir etkisinin olduğu söylenebilir. Anahtar kelimeler: Şiddet, spor, medya, nefret, nefret söylemi. HATE SPEECHES IN TURKISH SPORTS PRESS Abstract Sports which includes positive values such as friendship and peace is sometimes brought to the world’s agenda by events of violence. In this study, examines “hate speeches” in the media that are believed to have indirect effect on violence experienced in sports fields. Hate speech, a recent topic of academic research, is defined as insulting or threatening a group or an individual based discriminations on race, gender, nationality, religion, political views or social status. This research illustrates expressions of hate in traditional and new media prior to and after football matches in which tension and violence were observed. Daily sports journals and * Bu çalışma, 7-8 Haziran 2013 tarihlerinde Samsun’da düzenlenen “Sporda Şiddetin Temelleri ve Önlenmesi Yönündeki Stratejiler Sempozyumu”nda sunulmuştur. 1 Yrd. Doç. Dr., Abant İzzet Baysal Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü 2 Arş. Gör., Abant İzzet Baysal Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Spor Yöneticiliği Bölümü 46 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 sports sections of local and national newspapers were examined in the context of traditional media. According to results, expressions involving hate speech were observed towards the opponent team about major league matches and prior to the Turkish National Football Team matches. It was also found that messages including hate speeches were transferred to social media environments and recycled among young generation. In terms of violence in sports fields, it can be argued that traditional and new media escalate the tension which exists among the fans and reproduce the violence by repeating it. Key Words: Violence, sport, media, hate, hate speeches. GİRİŞ Türk Dil Kurumu sözlüğü, nefret sözünü “Bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu ya da tiksinti” olarak anlamlandırmaktadır (tdk.gov.tr). Söylem ise Latince “discurrere” (oraya buraya koşuşturma, gidiş gelişler) sözünden türemiştir. Söylem, ortak sayıltılarla bir araya getirilmiş, bütünleştirilmiş bir dil kullanım alanıdır. Söylem, dilbilimine göre cümlelerin üstünde dilin örgütlü bir şekilde kullanımı olarak tanımlanabilir (Mutlu, 1998: 262). Kocaman’a göre söylem, sil kullanımının kültürel ve toplumsal bağlamda ele alınmasıdır (1996: 15). Bir başka tanıma göre de söylem, kişilerin içinde anlam ürettikleri ya da anlamını oluşturdukları tarihsel, kurumsal ve toplumsal biçimde kurgulanan önermeler, ulamlar, terimler ve inançların dizgeleştirildiği bir yapıdır (Güz, 2002: 348). Foucault, belirli bir tarihsel dönemde belirli bir konu hakkında konuşma ve bilgi üretme imkânı tanıyan açıklamaları söylem olarak adlandırmıştır. Foucault’ya göre söylem, bir şey hakkında ne söylenebileceğini belirleyen ve sınırlayan bilgidir. Bu çerçevede hukuk, tıp, suç, cinsellik, teknoloji vb. söylemlerinden söz edilebilir (Korat, 2008: 62). Son yıllarda akademik araştırmalara konu olan “nefretli konuşma” ya da “nefret söylemi”, bir grubu ya da kişiyi ırk, cinsel yönelim, ulus, din, politik görüş ve sosyal sınıf gibi ayrımlarla aşağılamak veya tehdit etmek şeklinde tanımlanmaktadır (Wolfson, 1997: 47). Nefret söylemi, içerisinde aşırılık barındırır, aşırılık taşıyan önyargılardan oluşur (Post, 2009; 123). Bunun yanında nefret söyleminin bir boyutu da salt söylem olarak kalmaması, teşvik veya provoke edici bir yönünün de olmasıdır. Nefret söyleminin oluşmasında, dile gelmesinde belirli bir artalan vardır ve burada aşırılaşan önyargılar rol oynamaktadır. Nefret söylemi geniş bir yelpazede incelendiğinde olumsuz bir söylem olarak ifade edilmektedir. Bu söylem esnektir, çünkü nefretten yola çıkarak nefreti teşvik etmeye varabilen, 47 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 suiistimale, aşağılamaya, hakarete, yermeye dayanan kelimeler ve sıfatlardan oluşan, öte yandan da aşırı önyargılardan bağımsız olmayan bir ifade şeklidir (McGonagle, 2001; 26). Nefret söylemi özellikle ırk ve cinsiyet temelinde; kin, nefret, tahammülsüzlük ve hoşgörüsüzlüğün dışavurumu olarak nitelendirilebilir. Bu tahammülsüzlük ve hoşnutsuzluk adaletsizliklere, başkalarının haklarının gasp edilmesi gibi durumlara neden olabilmektedir. Hedef alınan gruplara “toplumda size yer yok” mesajı verilir; grup üyeleri pasifleştirilir ve sessizleştirilir (İnceoğlu ve Sözeri, 2012: 24). Nefret söylemi, hukuki anlamda kategorik olarak suç değildir. Ancak nefret söylemi, belirli bir içeriğe sahip olması halinde bazı ülkelerin mevzuatında suç olarak düzenlenmiştir (İnceoğlu, 2012: 107). Kısaca nefret söylemi, içinde bir kişi veya grubun kötülüğünü istemeye yönelik unsurların olduğu söz dizileridir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 1997 yılında nefret söylemiyle ilgili kabul ettiği tavsiye kararında nefret söylemini: Irkçı nefret, yabancı düşmanlığı, antisemitizm veya hoşgörüsüzlük ifade eden saldırgan, milliyetçilik de dâhil olmak üzere, hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her türlü ifade biçimidir (CEOM, 1997), şeklinde tanımlarken; Diğer yandan komite, nefret söyleminin medya aracılığıyla yapılmasının daha zararlı olacağını vurgulamıştır (İnceoğlu ve Sözeri, 2012: 24). Medya, nefret söyleminin yayılmasında etkin bir rol oynamaktadır. Başta internet olmak üzere yeni iletişim teknolojilerinin sınırlanması güç geniş bir özgürlük alanı oluşturması da nefret söyleminin yeniden üretilmesinde etkili olmaktadır. Radyo, televizyon, gazete gibi kitle iletişim araçları; ırksal, ulusal, dinsel ya da etnik nefretin tahrik edilmesinde ve bu bağlamda çeşitli karalamaların yapılmasında güçlü araçlar olarak görülmüş, bu nedenle hem ulusal hem de uluslararası düzeyde çeşitli sınırlamalar getirilmesine ihtiyaç duyulmuştur (Küzeci, 2007). Teoride özünde dostluk ve barış olan spor; pratikte günümüzde geniş kitlelerin takip ettiği bir popüler kültür ürünü olarak nefret söyleminin ulusal ve uluslararası ortamda yayılmasında bir zemin oluşturmaktadır. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en fazla ilgi gören spor dalı olan futbol, medya aracılığıyla taraftarların ya da milliyetçi kimliklerin birbirlerine olumsuz mesajlar ilettikleri ortamlara dönüşmektedir. McGill’e göre futbolu en çok kirleten unsur nefrettir. Dinleri, ten renkleri ve hatta sadece tuttukları takımlar dolayısıyla insanlar birbirlerinden nefret etmektedir. Holiganlar en önemsiz nedenler 48 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 yüzünden ötekileştirdikleri “rakip oyuncu veya taraftardan” nefret etmektedir (2006: 210). Futbolun oyun olmanın ötesine geçirilerek metalaştırıldığı bir ortamda, kazanma-mutlaka başarı elde etme düşüncesi oyunun ruhunu ve özünü yok etmek sureti ile “her ne olursa olsun başar, kazan” mantığını futbol sahalarına yerleştirmiştir. Talimciler’e göre (2010), kardeşlik-dostluk gibi değerler yeni anlayışa göre rafa kaldırılmıştır, artık futbol sadece bir oyun değildir. Bu yüzden taraftarların yan yana maç seyrettiği günler geçmişte kalmıştır. Büyük kulüplerin birbirleriyle oynadıkları karşılaşmalarda tribünler misafir taraftara kapatılmıştır. Nefret söylemi; tribündeki tezahüratlarda, kulüp yöneticileri ve futbolcuların yaptığı açıklamalarda, futbol programlarındaki hiddetli tartışmalarda, gazete başlıklarında köşe yazarlarının ifadelerinde, sosyal medyadaki paylaşımlarda, bireysel futbol sohbetlerinde farklı dozajlarda tekrarlanmaktadır. Medyanın çoğu zaman dolayıma soktuğu nefret söylemi, kitlelere ulaşarak çarpan etkisi yapmaktadır. Nefret söyleminin işlevlerinden birisi de şiddetin altyapısını hazırlamasıdır. Bunu, çeşitli inançlar veya yargılar ağı yaratarak gerçekleştirir. Tsesis’e göre şiddet; sosyal inançlar, gelenekler, metaforlar ve çeşitli grupları aşağılayan ve nesneleştiren klişeler aracılığıyla meşru kılınır. Dolayısıyla nefret söylemi, içinde suç potansiyelini de barındırmaktadır (Tsesis, 2002; Akt: Alğan ve Şensever, 2010: 17). “Politika bir savaştır” metaforunu futbola uyarlayarak “Futbol bir savaştır” metaforunu sorgulayan Özer’e göre “savaş” eğretilemesinin 10 gerektirimi vardır: Savaş iki ya da daha fazla düşman gerektirir. Savaş stratejiler gerektirir. Savaş saldırı gerektirir. Savaş silahlar kullanmayı gerektirir. Savaşın liderleri vardır. Savaş bir çarpışma gerektirir. Genellikle yengi ya da yenilgiyle biter. Savaş şiddet içerir. Savaş hükmetmek için mücadele etmeyi gerektirir. Savaş tehlikelidir (Özer, 2009: 177-179). Spor medyasının, bu yaklaşımda ortaya çıkan “futbol bir savaştır” metaforunun gerektirimlerini doğrulayan bir dile sahip olduğu söylenebilir. Haberlerde maçların bir savaş veya dramatik bir edim olarak sunulması, gazeteyi işlevsel olarak bir forum ya da arenaya çevirmektedir (Özer, 2009: 183). Türk futbol medyası, kullandığı dil ve söylem aracılığı ile Türk toplumunda şiddet kültürünün yeniden üretilmesine, bu dil ve söylemlerin futbolla ilgili temel ideoloji aracılarının milliyetçilik ve cinsiyetçilik çerçevesinde belirlenmesine de katkıda bulunmaktadır (Talimciler, 2010: 175). Medya çeşitliliğine bakıldığında Türkiye’de gazetelerin günlük baskı sayılarının toplamı 5 milyon civarındadır. Hangi siyasi eğilime sahip olursa olsun bütün gazetelerde spor sayfaları yer almaktadır. 49 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Futbol medyasında kullanılan haber başlıklarında askeri bir dilin tercih edildiği ve bu dil aracılığıyla şoven bir anlayışın desteklendiği görülmektedir. Türkiye’de futbol medyası belki metaforik olarak, belki de taraftarlara şirin görünmek adına, kullandığı dille (seçilen haber başlıkları, kullanılan fotoğraflar, haber metinleri) ideolojinin oluşturulmasına, uygulanmasına ve değiştirilmesine yardımcı olmaktadır. Çünkü ideolojiler kullanılan dil üzerinden temellenmek suretiyle çeşitli güç ilişkilerinin oluşmasına vesile olmaktadır. Futbol medyası sıkça kullandığı milliyetçi dili özellikle militarist söylemler (futbol takımını orduya benzetme, nişan alma, hedef vurma, sınır ötesi harekâtta bulunma, galibiyeti şehitlerimize hediye etme, terfi etme, yüzbaşı rütbesini alma gibi) ve fotoğraflarla sıkça desteklemektedir (Talimciler, 2012: 259). Gazetelerin spor sayfalarının başlıklarının incelendiği bir araştırmada (Özsoy, 2011), futbol müsabakalarının savaş metaforları ile okuyucuya duyurulduğu, “intikam”, “kapışma” gibi taraftarlar arasında gerginlik yaratacak türde ifadelerin haber başlıklarında sıkça geçtiği saptanmıştır. Spor gazeteleri, anlaşmazlıkları “kavga”, müsabakaları “kapışma”, golü “kurşun”, galibiyeti “imha” olarak nitelendirmişlerdir. Spor gazetelerinin, özellikle futbolla ilgili haberleri verirken taraftarlar arasındaki rekabeti düşmanlığa çevirmeye zemin hazırlayacak türde bir dil kullandığı saptanmıştır. 2012 yılında Fenerbahçe-Galatasaray arasında oynanan derbi karşılaşması ile ilgili 5-13 Mayıs 2102 tarihleri arasında 13 televizyon kanalında yayınlanan spor programı ve ana haber bültenlerinin analiz edildiği araştırmada (Demir, 2013: 247-248), içinde taraftarı olumsuz yönlendirici, nefret söylemleri içeren yayınların yapıldığı saptanmış ve şu ifadelere sıkça rastlanmıştır: “Kan, heyecan, korku, savaş, patlamak, gerginlik, provokasyon, hayat duracak, düşman, kan davası, yürek dayanmaz, kızışmak, daha kötü olacak, daha iyi olmayacak, üzülecek, şiddet.” Türkiye’de siyasi gazetelerin dışında, Aralık 2013 itibarıyla (medyatava.com) günlük toplam baskı sayısı 500 bin olan 3 spor gazetesi yayınlanmaktadır. Spor gazetelerinin içeriğinin büyük çoğunluğu “İddaa” ve at yarışı gibi bahis oyunu tahminlerine yer vermektedir. Popüler kültür ürünü olan spor gazeteleri, erkeklere ve daha çok alt sosyo - ekonomik gruba hitap etmektedir. Spor medyasının spora nasıl baktığı veya hedef kitlelerinin de nasıl görmesini istediği, bazı spor gazetelerine seçilen isimlerden de anlaşılabilir. Adını Fransızca “fanatique” kelimesinin Türkçe’ye geçmiş şeklinden alan Fanatik gazetesinin, toplumda olumsuz bir 50 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 anlama sahip olan fanatizmin, kamuoyu nezdinde sıradan ve olağan bir imaja bürünmesinde dolaylı bir etki yaptığı söylenebilir. Türk Dil Kurumu’nun “bağnaz” karşılığını verdiği “fanatik” sözü, günümüzde medyanın da etkisiyle spor alanında adeta meşru bir tavır olarak algılanmaktadır. Sözcü gazetesinin yan yayını olan ve adının açılımını Açık Mert Korkusuz olarak duyuran AMK isimli gazete, çağrıştırdığı sövgü sözü ile alt kültür grubunun jargonunu yakalayarak tiraj arttırmak için bu ismi seçmiş ve sosyal medyada yer alan reklamlarıyla bu imajını güçlendirmiştir. Yazılı basının yanı sıra televizyonlardaki sporla ilgili haber ve sohbet programlarında da zaman zaman gergin ortamların yaşandığı, taraftarları tahrik edecek söylemlerin olduğu görülmektedir. Benzer bir ortam sosyal medya için de geçerlidir. Forumlar, taraftar blogları, facebook ve twitter gibi micro blog sitelerindeki sporla ilgili paylaşımlara sıkça rastlanmaktadır. Sosyal medyanın kontrolsüz ortamında müsabaka öncesi ve sonrasındaki paylaşımlarda nefret söylemleri daha kolay ve hızlı yayılmaktadır. Yeni medya ortamında homofobi, transfobi, etnik milliyetçilik, mizojini (kadın düşmanlığı) ve her türlü nefret söylemi katmerli olarak işlenmektedir. “Travesti Bursa”, “i… Ankaragücü” gibi Facebook grupları vardır. Bunlar sanal ortamda adeta doğallaştırılan ifadeler olarak sıklıkla dolaşıma girmektedir. Bu grupların üyeleri çoğunlukla 9-24 yaş arasındaki gençler olduğu bilinmekte ve bunların her biri zihin örüntülerini etkilemektedir (Binark, 2010: 74). Türkiye’de nefret söylemi dendiğinde ilk akla gelenler ırk, milliyet veya cinsiyet ayrımcılığından kaynaklanan ve günümüzde de yoğunluğu veya sıklığı zamanla değiştirerek devam eden söylemler mevcuttur. Ancak bunlara karşı yasal veya toplumsal olarak yeterli ölçüde mücadele verildiğini söylemek güçtür. Bu araştırmada, Türkiye’de en fazla ilgi gören spor branşı olan futbolda yaşanan şiddet olaylarının nedenleri arasında gösterilen medyanın spor sayfalarında ve spor gazetelerindeki nefret söylemi ele alınmıştır. YÖNTEM Bu araştırmada gerginlik veya şiddetin yaşandığı müsabakalar referans alınarak, bunların öncesinde ve sonrasında yerel ve yurt genelinde yayın yapan siyasi gazeteler ve spor gazetelerinde yer alan nefret söylemleri içeren yazılı materyaller, nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi yöntemi yoluyla taranmıştır. Ayrıca gazetelerin internet sayfaları da incelemeye dâhil edilmiştir. 51 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 BULGULAR Spor haberi içeren basılı gazeteler ve sosyal medyada yapılan incelemede, nefret söyleminin uluslararası müsabakalar ve milli liglerdeki müsabakalar olmak üzere iki tür futbol organizasyonunda yoğunlaştığı görülmüştür. Nefret söylemine daha çok spor gazetelerinde rastlanmıştır. Uluslararası karşılaşmalarla ilgili nefret söylemleri Türkiye’nin uluslararası platformda diğer ülkelerle yaşadığı siyasi gerginlikler, sportif müsabakalara da yansımakta, spor medyası bu gerginlikleri çoğu zaman kullandığı abartılı dille adeta yeniden üretmektedir. 2011 yılında Mavi Marmara baskını ile gündeme gelen Türkiye-İsrail siyasi krizi sonrası Beşiktaş’ın İsrail takımı Maccabi Tel Aviv’i yendiği maçın ardından bir spor gazetesi “Kol gibi geçirdik” başlığıyla çıkmıştır (16 Eylül 2011). Haberin spotunda da futbol maçı ile gemi baskını arasında bağlantı kurularak şu ifadelere yer verilmiştir: “Mavi Marmara baskınında vatandaşlarımızı katleden ve siyasi kriz yaşadığımız İsrail’e en güzel yanıtı Beşiktaş verdi. (…) Osmanlı tokadını İsrail’in suratında patlattı.” Türk takımlarının İsrail takımlarıyla eşleştiği çoğu maçta spor gazetelerinde nefret söylemine rastlanmaktadır. Galatasaray’ın 2009 yılında UEFA Avrupa Ligi 3. Ön Eleme Turu rövanş maçında eşleştiği Maccabi Netanya takımını 4-1 yenmesinden sonra bir spor gazetesi “Aslanım Netanya’ya çok güzel koydu” başlığını kullanmıştır. Argo kullanımı ve düzeysizliğin kof milliyetçilikle buluşmasıyla ortaya çıkan söylem tarzı, spor gazetelerinde açık sövgüye dönüşmekte, bu tarzda yayın yapan gazeteler sınırlı da olsa okuyucu kitlesi bulabilmektedir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’deki spor medyası da, milli müsabakalarla ilgili yaptığı haberlerde taraflı bir habercilik anlayışı ortaya koymakta ve kullandığı dil rakip ülke aleyhine bazen nefret söylemine dönmektedir. 2005 yılında Türk Milli Takımı’nın İsviçre ile oynadığı maçın öncesinde iki ülkenin gazeteleri arasında düzeyi düşük bir başlık rekabeti yaşanmıştır. Yüksek tirajlı bir İsviçre gazetesinin, maç öncesinde “Türkler altına yapıyor” başlığını kullanması üzerine bir Türk gazetesi de 1. sayfasından İsviçre gazetesinin haberini tekrarlayarak “Pisviçre” başlığı altında şu ifadelere yer vermiştir: “İsviçreliler, tarihi maç öncesinde Türkiye’ye 52 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 hakaret yağdırmaya başladı: Türkler korkudan altlarına yapıyor, Türkler fakir ve aciz…” Spor alanındaki nefret söylemi, dönem dönem cinsiyet ayrımcılığı üzerinden de gazete sayfalarında yer edinebilmektedir. Erkekler tarafından oynanan, erkeklerin izlediği ve spor haberlerini yapanların da çoğunlukla erkek olduğu futbol ortamında kadınlık bir aşağılama ifadesi olarak kullanılmaktadır. Bir spor gazetesi Türkiye – İsviçre maçı öncesinde “İsviçre’yi bugün Kadıköy’ün çimlerine gömeceğiz. Futbol erkek oyunu” başlığı altında rakip takım oyuncularının fotoğraflarını kadın bedenleri üzerine koyarak cinsiyet üzerinden bir aşağılamada bulunmuştur. Gazetelerdeki başlıklar aracılığıyla artan gerginliğin de etkisiyle, müsabaka sırasında olaylar yaşanmıştır. 16 Kasım 2005 tarihinde oynanan ve Türkiye’nin 4-2 kaybettiği 2006 Dünya Kupası ikinci baraj maçındaki maçın ardından Türkiye finallere gitme şansını kaybetmiş, maçın bitiş düdüğü ile sahada futbolcular arasında kavga çıkmıştır. FIFA disiplin komitesi, Türkiye A Milli Futbol Takımına, bu maçta çıkan olaylardan dolayı 6 resmi maçı tarafsız sahada ve seyircisiz oynama cezası vermiştir. Türkiye ile Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi arasındaki tarihsel gerginlik, Türk takımlarının Rum takımlarıyla karşı karşıya geldiği platformlarda spor haberlerine de yansımıştır. 2010 yılında Euro Challenge Kupası’nda Pınar Karşıyaka’nın eşleştiği Kıbrıs Rum Kesimi’nden Apoel ile Lefkoşa’da oynadığı karşılaşmada çıkan olaylar, Türkiye’de yayınlanan siyasi bir gazetenin 1. sayfasından “Barbar Rum saldırdı” başlığıyla duyurulmuştur. Gazete, haberdeki başlık ile yaşanan olayı tüm Rum halkına mal eden ve "barbar" nitelemesiyle Rumlara hakaret eden nefret dili kullanmıştır. Spor medyasının yakın tarihine bakıldığında uluslararası futbol müsabakalarında yaşanan gerginliklerin gazetelere argo ve küfür içeren başlıklarla yansıdığı görülmektedir. Bunun en bilinen örneği 1988-1989 yılı şampiyon kulüpler kupasında Galatasaray’ın İsviçre takımı Neuchatel Xamax’ı 5-0 yenmesinin ardından maç esnasında çıkan olaylar nedeniyle UEFA'nın Galatasaray’ı hükmen yenik sayma girişimine karşı siyasi bir gazete, ahlaki sınırları aşarak manşetinde “O… Çocukları” ifadesini kullanmıştır. Aynı başlık 1993 yılında Galatasaray’ın Avrupa kupalarında karşılaştığı Manchester United maçından sonra da benzer sebeplerle atılmıştır. Spor gazeteleri, bazen de doğrudan söyleyemediği ifadelere, çağrışımlar kullanarak başlıklarında yer vermektedir. Bir spor 53 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 gazetesi, “Ç… Çocukları” ifadesiyle daha önce kullanılan küfür içeren başlıkları anımsatmış ve dolaylı da olsa nefret ifadesini dile getirmiştir. Gazetenin üst başlığında da şu ifadeler yer almıştır: “Ev sahibi İsviçre’yi Basel’de bozguna uğrattık!” Maçtan önce Terim’i kebap yapan İsviçreli “Çikolata Çocukları”na “Tokat Kebabı”nı yedirdik. Çeyrek final şansımızı Çek Cumhuriyeti maçına taşıdık!” Spor sayfaları, spor müsabakalarında tribünlerde eksik olmayan ve bir türlü önlemeyen küfürlü tezahürat ortamını sayfalarına olduğu gibi taşıyarak, yerli kulüplerin başka ülkelerin takımlarıyla yaptıkları maçlar sırasında kendilerini ahlaki sınırlamaları bir kenara koyarak “kavgada bile söylenmeyecek” sözleri sayfalarında başlık olarak kullanabilmektedir. Spor medyası tarihinde nefret söyleminin zirveye çıktığı haberlerden birisi de 2000 yılında Galatasaray’ın İngiliz Leeds United takımı ile oynadığı Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası maçı sonrasında dönemin çok satan siyasi bir gazetesine aittir. Galatasaray’ın 2-0 kazandığı ve İstanbul’da stat dışında çıkan olaylarda iki İngiliz taraftarın hayatını kaybettiği maçtan sonra gazete, 1. sayfasından “Two size” başlığını kullanmıştır. Bu başlıkla karşılaşmayı Galatasaray’ın 2-0 kazanmasının yanı sıra Taksim’de çıkan olaylarda İngiliz taraftarlarının hayatını kaybettiği olaylara da gönderme yapılmıştır. Başlığın altındaki haberin spotunda şu ifadeler yer almıştır: “Holiganların sokakta da sahada da ağzını burnunu kırdık. Biz Türkler, Avrupalı rakiplerimizi çiçeklerle karşılar, alkışlarla uğurlarız… Ama sizi suratınıza TÜKÜREREK gönderiyoruz! Two… Two… İngiltere’ye kadar yolunuz var!” Gazetenin 1. sayfasında tam sayfayı kaplayan haberde sokakta bir İngiliz taraftarın diz çökmüş bir fotoğrafı “sokakta böyle”, altta ise Leeds United’li Harry Kewel’ın (Daha sonra 2008 yılında Galatasaray’ın oyuncusu olmuştur) diz çökmüş fotoğrafı “sahada böyle” ibareleriyle yer almıştır. Taraftarın diz çöktüğü fotoğrafın içinde “Leeds’li holiganlara Taksim’de kafasına vura vura vatan toprağını öptürdüler…” yazısı görülürken, futbolcunun fotoğrafının içinde ise “Leeds’li futbolculara Ali Sami Yen’in çimlerinde cenaze namazı kıldırdılar. Hem de two rekât…” ifadeleri bulunmaktaydı. Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde 5 Kasım 2008 tarihinde Londra’da Arsenal ile oynadığı ve 0-0 berabere biten maçın ardından bir spor gazetesi, nefret söylemi içeren düzeyi düşük bir başlık kullanmıştır: “Acıdı mı Dingiliz.” Benzer bir başlık 2000 yılında Galatasaray’ın UEFA Kupası’nda finale çıktığı maçın öncesinde siyasi bir gazetenin 1. sayfasının manşetinden kopyalanmıştır: “Dingiltere”. Düzeysiz kelime oyunlarını içinde barındıran bu tür 54 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 başlıklarla rakip ülke küçümsenmeye çalışılmış, yabancı bir ülkeye yönelik nefret söylemiyle okuyucunun duygularına hitap edilmiştir. Ulusal liglerle ilgili nefret söylemleri Lig maçlarındaki takımların rekabeti, günümüzde sosyal medya üzerinden de dolaşıma girerek taraftarların arasındaki gerginliği arttırmaktadır. Taraftar, sosyal medya aracılığıyla hızlı bir şekilde organize olabilmekte ve gerekirse eyleme geçmektedir. Sosyal medya, geleneksel medya için de haber kaynağı haline gelmiştir. 2012 Nisan ayında Fenerbahçe Trabzonspor rekabetinde sosyal medya üzerinde yaşanan bir spor gazetesine de haber olmuştur. Facebook’ta Trabzonsporlu üniversitelilerin kurduğu öne sürülen Uni-Ts Ankara sayfasında yayınlanan bir fotoğraf ve altındaki yazı, spor gazetesinde şu ifadelerle haber olmuştur: “Spor değil sanki savaş. Futbol değil adeta kan davası… Fenerbahçe ile Trabzonspor arasındaki husumet bu noktada… Fenerbahçe’nin deklarasyonuna Trabzonspor öyle bir sert yanıt verdi ki, ortalık karıştı. Sanal âlemde taraftarlar birbirine girdi. Fotoğrafta işaret içine alınan şahısları kaldıkları evde-yurtta bulup ellerindeki atkıları alan ve gerekli yaptırımı uygulayan ilk 5 arkadaşımıza Üni-Ts Ankara olarak 2012-2013 sezonu kombinesi hediye edilecek! Yaptırım uygularken videoya alınması tek şartımızdır” Sosyal medyada kaynağı belirsiz kişi ya da kişilerce oluşturulmuş bir sayfada yayınlanan ve insanları şiddet için hedef gösteren bu haberin gazeteye taşınması, nefret söylemini sorumsuzca geniş kitlelere yaymıştır. Türkiye’de en fazla taraftara sahip olduğu söylenen Fenerbahçe ve Galatasaray’ın rekabeti, spor medyası için en önemli haber konularından biri olmaktadır. Ancak bu rekabetin dozunun medyanın dilinin de etkisiyle zaman zaman düşmanlığa dönüştüğü söylenebilir. Bir spor gazetesi, futbolcuların vücutlarındaki dövmeleriyle ilgili bir haberi “Galatasaraylı ve Fenerbahçeli taraftarlar birbirlerine soruyor: Kim döver! Meireles mi Melo mu?” başlığıyla vererek, şiddet çağrıştıran bir mecaz kullanmıştır. Siyasi bir gazetenin spor sayfasında Galatasaray’ın 2013 yılında çocuklar için düzenlediği yılbaşı balosunda çizgi roman kahramanı “tweety”nin Fenerbahçe’yi sembolize eden kanaryaya benzetilmesi üzerine çocukların ve futbolcuların sırayla tokat attığına dair bir haber yer almıştır. Çocuklara rakip kulüp sembolüne tokat attırılması olayı özü itibarıyla şiddetin öğretilmesi anlamına gelmekteyken, olumsuzluğuna vurgu yapılmadan bu olayın gazetede “Kanarya’ya tokat!” başlığıyla sıradan bir haber olarak yer alması da ayrı bir 55 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 olumsuzluğu beraberinde getirmektedir. Bu haberle, sportif bir konuda diğer bir kulüp, çocuklar için tokatlanması gereken bir hedef olarak gösterilerek, açık bir nefret söylemi gündeme getirilmiştir. Türkiye’nin spor gündemine 2011 yılında bir şike davası girmiştir. Bu davada başta Fenerbahçe kulübünün yöneticisi olmak üzere bazı kulüp yöneticileri, şike yapmakla suçlanmış, kulüp başkanı Aziz Yıldırım, yaklaşık 1 yıl tutuklu yargılanmıştır. Bu davadan dolayı Fenerbahçe UEFA tarafından Avrupa Kupaları’ndan men edilmiştir. Fenerbahçe’nin daha sonra Futbol Tahkim Mahkemesi’ne (CAS) yaptığı başvuru reddedilmiştir. Bu dava süresince bazı gazeteler, tiraj kaygısıyla taraftara hoş görünme adına taraflı yayınlar yapmıştır. Bir spor gazetesi, “Fenerbahçe düşmanları kına yakın” başlığıyla şu ifadelere yer vermiştir: “Türkiye’yi Avrupa’ya ispiyonlayanlar, muradına erdi. UEFA’nın tehdit kokan talebi üzerine korkan Futbol Federasyonu, Fenerbahçe’yi kurban etti ve Şampiyonlar Ligi’nden çekti. Skandal karara tepkiler yağıyor.” Gazete, 25 Ağustos 2011 tarihli sayısındaki 1. sayfasında hukuki bir sürecin devam ettiği davada kararı alanları “Fenerbahçe düşmanı” olarak nitelemiş, karardan dolayı tepkili olduğu öne sürülen taraftara adeta hedef göstermiştir. Gazetenin “Kına yakın” başlığıyla halk arasında kullanılan argo sözcük tamlamasına gönderme yapılmış ve süreçle ilgili nefret söylemini dolaşıma sokmuştur. Gazetelerin internet sitelerindeki yayınları, bazen basılı gazetedeki içerikten farklı olabilmektedir. 2013 yılında Fenerbahçe’nin seyircisiz oynama cezası aldığı 5. maçında sonunda oynadığı Orduspor maçındaki galibiyeti, bir spor gazetesinin internet sitesinde “Ordu erkek gördü” başlığıyla duyurulmuştur. Cezalı maçlarda kadın taraftarları önünde oynayan Fenerbahçe’nin ilk defa erkek taraftarı önünde oynamasını kelime oyunuyla ve cinselliğe gönderme yaparak “Erkek gördü” başlığını uygun gören gazete, Orduspor camiasından büyük tepki görmüştür. Tepkiler üzerine gazete açıklama yaparak Ordu halkından özür dilemiş ve bu başlığı atan personelin işine son verildiğini duyurmuştur. SONUÇ VE ÖNERİLER Sonuç olarak araştırma kapsamında incelenen spor medyasında; toplumun geniş kesiminin ilgi gösterdiği müsabaka ve spor olayları boyunca özellikle milli maçlar öncesinde rakip ülkenin takımına karşı, büyük takımların maçları öncesinde ve sonrasında ise birbirlerine karşı nefret söylemi içeren ifadelerin sık olmasa da yer aldığı görülmüştür. 56 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Türkiye’de en yaygın spor branşı olan futbolda ülkeler, büyük kulüpler ya da şehirlerle özdeşleşmiş kulüpler arasındaki sportif rekabete dayalı taraftarlık, medyanın da dolaylı ya da doğrudan etkisiyle fanatizme dönüşmektedir. Spor sahalarında görülen şiddet olaylarında geleneksel ve yeni medyanın kullandığı gizli ve açık nefret söylemleriyle taraftarlar arasında var olan gerginliği tırmandırıcı yeniden üretici bir etkisinin olduğu söylenebilir. Oran’a (2012: 44) göre nefret söylemi, nefret suçunun işlenmesi için ön koşuldur. Nefret söyleminin nefret suçuna dönüştüğü olaylardan biri de 2013 Mayıs ayında oynanan Fenerbahçe-Galatasaray futbol karşılaşması sonrasında İstanbul’da taraftar Burak Yıldırım’ın öldürülmesidir. Olayın ardından gazetelerde yer alan ifadelerde cinayetin azmettiricisi olarak suçlanan birçok kesim arasında medya da yer almaktadır. Fanatik Gazetesi’nin 14 Mayıs 2013 tarihli sayısının ilk sayfasında “Bu tabutu kim kaldıracak” başlıklı yazıda da şöyle bir özeleştiri yapılmıştır: “Saha içini terörize eden oyuncular… Taraftarı galeyana getiren sorumsuz yöneticiler… Abuk sabuk programlar, altına yorumcu yazılan holiganlar… Şöhret için satırların kin tohumları eken sözüm ona gazeteciler… Ve bunlara yıllardır göz yuman devlet… Bakandan medyaya kadar hepimiz suçluyuz…” Medyadaki nefret söylemini yasal düzenlemelerle önlemenin güçlüğü ortadadır. Bu noktada günümüzde birden çok yazılı ve elektronik mecraya sahip medya kuruluşlarının kendi içinde bir otokontrol mekanizması kurması beklenebilir. Doğan Grubu gibi bazı medya kuruluşları da kendi bünyelerindeki yayın organları için ilkeler belirlemiştir. Bunun yanı sıra gazetelerin spor sayfalarında ve spor gazetelerinde okur temsilcilerinin bulunması, okurlardan gelen eleştirilerin yayınlandığı bölümlerin olması, medyada bir otokontrol ortamı oluşturacaktır. Nefret söylemine karşı medyanın sivil toplum örgütü niteliğindeki mesleki dayanışma örgütlerinin daha aktif olması öngörülebilir. Türkiye’de medyayla ilgili Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi gibi mesleki örgütlerin yaptırım gücü olmayan sadece uyulması tavsiye edilen ilkeleri mevcuttur. Bu ilkeler içinde doğrudan nefret söylemi ifadesi geçmemekle birlikte “şiddet ve zorbalığı özendirici, insani değerleri incitici yayın yapmaktan kaçınılır” maddesi yer almaktadır (basınkonseyi.org.tr). Bazı gazetelerin künyelerinde “Bu gazete basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir” ibaresi yer almaktadır. Basın meslek ilkelerinde, nefret söyleminin de tanımlanması, farkındalık yaratılması açısından önem taşımaktadır. Spor medyası alanında en çok üyesi olan mesleki örgüt 57 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 olan Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) de bünyesinde bulunan etik kurul aracılığıyla etik ihlallerini değerlendirerek medya kuruluşlarını uyarmaktadır. Herhangi bir yaptırımı bulunmayan bu tip düzenlemelerin ne kadar etkili olduğu konusu, uygulamalara bakıldığında çok ümit verici görünmemektedir. Spor medyası için nefret söylemlerini takip edip deşifre edecek bir organizasyon kurulmalıdır. Nefret söylemleri, yasal olarak da tanımlanmalıdır ancak ceza yaptırımları kadar, sosyal mekanizmaların özellikle sivil toplum öncülerinin bu konuda önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Ancak Türkiye’deki sivil toplum örgütleri ülkemizde halktan kopuk, seçkinci bir çizgide bulundukları için sınırlı bir etki alanına sahiptir (İnceoğlu, 2010: 147). Medya alanındaki sivil toplum örgütlerinin de yöneticilerinin gazete ve televizyon kuruluşlarının yönetici veya çalışanları arasından seçilmesi veya yaptırım gücü eksikliğinden dolayı nefret söylemleri gibi etik kuralları ihlal olarak görülebilecek olumsuzluklar karşısında caydırıcı bir unsur olarak değerlendirilmesi güçtür. İnternet üzerinde yapılan taramalarda kulüp taraftarlarına yönelik yayın yapan internet siteleri ve forumlarda, rakip kulüp taraftarlarına yönelik aşağılayıcı ifadelerin daha sık kullanıldığı saptanmıştır. İnternet medyasında yer alan haberlerdeki okuyucu yorumlarında, etnik ya da cinsel aşağılamalar içeren sözlere rastlanmaktadır. Bunun dışında nefret söylemi içeren mesajların Facebook, Twitter, Youtube gibi sosyal medyaya da taşınarak özellikle paylaşımlara yapılan yorumlarla genç kuşak arasında dolaşıma sokulduğu da var olan bir gerçekliktir. Medya genel itibariyle ticari kaygılarla yayın yapmaktadır. Her yaş grubundan bireyler cinsiyeti, eğitim düzeyi, ideolojisi ne olursa olsun medyadaki şiddet ve nefret potansiyeliyle karşı karşıyadır. Spor medyasının da özellikle genç kuşaklar tarafından yoğun bir şekilde izlendiği bilinmektedir. Bu noktadan bakıldığında çocukların zihinlerine, özü dostluk ve barış olan sporun olumsuz kavramlarla yerleşmemesi için spor medyasına önemli sorumluluk düşmektedir. Gazete editörleri ve yazarları, televizyondaki yorumcular ve internet sayfası editörleri; sporla ilgili gelişmeleri okuyucuya aktarırken barışçıl ifadeler seçmeye özen göstermelidir. Her ne kadar içeriğinde medya mensuplarına yönelik maddelerin de bulunduğu 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun gibi yasal düzenlemelere başvurulsa da bunların da yayıncıları caydırıcı olmadığı görülmektedir. Şiddetin sunumu konusunda caydırıcı olmak 58 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 yerine pazarlamasında aktif rol oynayan medyanın doğru okunması, özellikle anne babaların çocuklarını medya karşısında savunmasız bırakmaması gerekmektedir. Medya okuryazarlığı derslerinin yaygınlaştırılması bu bağlamda önem kazanmaktadır. Bu araştırmada elde edilen veriler, nefret söyleminin bariz olarak yer aldığı gazete haberlerinden derlenmiştir. Bundan sonra yapılacak araştırmalarda spor sayfalarındaki köşe yazarlarının yazıları ile televizyondaki spor programlarında ekrana çıkan yorumcuların yorumlarının içeriğindeki nefret söylemleri incelenebilir. Aynı şekilde internetteki taraftar blogları ve sosyal medyadaki sportif konularla ilgili paylaşımlar da nefret söylemi bağlamında ayrı bir araştırmanın konusu olabilir. KAYNAKÇA Alğan, C. ve Şensever, L. (2010). Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 Yıl, 10 Örnek, Sosyal Değişim Derneği, İstanbul. Basın Konseyi, Basın Meslek İlkeleri, http://www.basinkonseyi.org.tr/ Binark, M (2010) Nefret Suçlarıyla Mücadele Konferansları Konuşma Metinleri, Ankara: İnsan Hakları Gündemi Derneği. Council of Europe Committee of Ministers (CEOM). (1997). Of The Committee of Ministers to Member States on "Hate Speech". Recommendation No. R (97) 20. Demir, M. (2013). 2012 Süper Kupa Finalinin Televizyonlardaki Yansıması, Söylemlerin Nefret Algısı Oluşturma Bağlamında Değerlendirilmesi, Akademik Araştırmalar Dergisi (56): 231-254. Güz, N., Küçükerdoğan R., Sarı, N., Küçükerdoğan B., Zeybek, I. (2002). Etkili İletişim Terimleri, İstanbul: İnkılap Yayınları. İnceoğlu A.A (2012) Nefret Suçu Kavramı ve Türk Ceza Mevzuatı Açısından Değerlendirilmesi Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları, Derleyen: Yasemin İnceoğlu, İstanbul: Ayrıntı Yayınları. İnceoğlu Y. ve Sözeri C. (2012) Nefret Suçlarında Medyanın Sorumluluğu Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları, Derleyen: Yasemin İnceoğlu, İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Kocaman, A. (1996). Söylem Üzerine, Ankara: Hitit Yayınevi. Korat, G. (2008). Dil, Edebiyat ve İletişim, İstanbul: İletişim Yayınları. Küzeci, L. (2007). AİHS’nin 10. Maddesi Işığında Nefret İçerikli ve Irkçı Nitelikli Düşünce Açıklamaları, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 71, 174-200. McGill, C. (2006). Futbolun Kârhanesi, Futbol Taraftarlarının Elinden Nasıl Kayıyor, Çeviren: Can Cemgil, İstanbul: İthaki. McGonagle, T. (2001). Wresting (Racial) Equality from Tolerance of Hate Speech, Dublin University Law Journal, 21, pp.26. Medyatava. 2.12.2013 - 8.12.2013 Haftası Tiraj Tablosu, Erişim Adresi: http://www.medyatava.com/tiraj, Erişim: 16. 12. 2013. Mutlu, E. (2008). İletişim Sözlüğü, İstanbul: Ayraç. Oran, B. (2012). Maksimum Rezillik: Nefret Suçu ve Nefret Suçunun Önkoşulu: Nefret Söylemi Nefret Söylemi ve Nefret Suçları, Derleyen: Yasemin İnceoğlu, İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Özer, Ö. (2009). Eleştirel Haber Çözümlemeleri, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Yayınları. 59 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Özsoy, S. (2011). Spor Gazetelerinin Başlıklarında Militarist ve Şiddet İçerikli Metaforlar, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi e-Dergisi, Sayı 1, ss. 88114. Post, R. (2009). Hate Speech in Extreme Speech and Democracy, eds I. Hare and J. Weinstein, Oxford University Press, New York, p.123-124. Talimciler, A. (2010). Sporun Sosyolojisi Sosyolojinin Sporu, İstanbul: Bağlam Yayıncılık. Talimciler, A. (2012). Ötekine Yönelik Nefretin Fark Edilmediği ya da Kanıksandığı Alan: Türkiye’de Futbol Medyası, Nefret Söylemi ve Nefret Suçları, Derleyen: Yasemin İnceoğlu, İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Tsesis, A. (2002). Destructive Messages: How Hate Speech Paves the Way for Harmful Social Movements, New York, New York University Press, p. 81-82. Wolfson, N. (1997). Hate Speech, Sex Speech, Free Speech. Library of Congress Cataloging, USA. 60 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 SOSYAL BİLGİLER DERSİNDE OYUNLARLA KAVRAM ÖĞRETİMİ*3 Zekerya AKKUŞ** Hasan ASLAN*** Öz Araştırmanın amacı, Sosyal Bilgiler dersinde oyunlarla kavram öğretiminin öğrencilerin akademik başarılarına etkisinin olup olmadığını tespit etmektir. Araştırmada deneysel yöntemin kontrollü öntest sontest modeli kullanılmıştır. Veriler “Kavram Başarı Testi” ile toplanmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, Erzurum İli Palandöken ilçesinde bulunan bir Ortaokulun 6-A ve 6-B sınıflarında 2012-2013 eğitim-öğretim yılında öğrenim gören öğrenciler oluşturmaktadır. Bu şubelerden hangisinin deney hangisinin kontrol grubu olacağına karar vermek için yansız atama yöntemi benimsenmiştir. Bu amaçla kura çekilerek 6-A sınıfı deney, 6-B sınıfı kontrol grubu olarak belirlenmiştir. Deney grubunda oyunlarla destekli kavram öğretimi gerçekleştirilirken, kontrol grubunda ise geleneksel yöntemler kullanılmıştır. Araştırmada, grupların öntest sontest puan ortalamaları arasında farkın olup olmadığını tespit edebilmek için istatistiksel işlem olarak “t” testi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular, deney grubundaki öğrencilerin akademik başarılarının anlamlı bir şekilde farklılaştığını göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Sosyal bilgiler, oyun, kavram, kavram öğretimi TEACHING CONCEPTS WITH GAMES IN SOCIAL STUDIES LESSON Abstract Human who born as a biological entity with extremely limited behaviors learn interacting its close environment and pursuing experience many concepts related object, entity and phenomenon. Teaching concept in that planned way is carried out at schools. It is known that we experience difficulties in learning and teaching of concepts because they are abstract. Therefore, several methods and models have been developed by field experts to facilitate embodying concepts and their teaching and learning. This research is carried out with the idea that could contribute to concept teaching. The purpose of this study is to determine the impact of the games in teaching of concept in social studies lessons. In this research, controlled pre-and posttest model of the experimental method was used. Required data was collected by 3 Bu çalışma 26-28 Nisan 2013 tarihinde Aksaray Üniversitesi tarafından düzenlenen II. Uluslararası Sosyal Bilgiler Eğitimi Sempozyumunda sunulan sözlü bildirinin genişletilmiş halidir. ** Yrd. Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi, K. K. E. F., Sosyal Bilgiler Öğretmenliği A.B.D., Erzurum, Email: [email protected] *** Arş. Gör. Atatürk Üniversitesi, K. K. E. F., Tarih Eğitimi A.B.D., Erzurum, Email: [email protected] 61 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 "Concept Success Test" developed by researchers. The study group of research consists two sixth grade classes from Erzurum Sabanci Primary School. One of them (6A) selected as test and the other (6B) as a control group. Test group received game based concept teaching while the control group learned concept with the help of traditional methods. The results of the study shows statistically significant difference between two groups favoring test group. Keywords: Social studies, game, concept, teaching concept. GİRİŞ Yapılan literatür taraması sonucunda kavramın farklı, fakat genel anlamda ortak çıkarımlarının yapılabildiği birçok tanımının olduğu görülmektedir. Türk Dil Kurumu Sözlüğü (2013)’ne göre kavramın “(a) Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımı. (b) Nesnelerin veya olayların ortak özelliklerini kapsayan ve bir ortak ad altında toplayan genel tasarım” (TDK) şeklinde iki ayrı tanımı yapılmıştır. Ayrıca kavram, somut bir nesne ya da bireylerin çevrelerinde gelişen bir olay değil, düşüncelerde yaşayan ve bir araya gelerek bir takım gruplar altında toplanan soyut düşünceler olarak da tanımlanabilir (Çaycı vd., 2007:624). Ülgen ise kavramı; “ insan zihninde anlamlanan, farklı obje ve olguların değişebilen ortak özelliklerini temsil eden bir bilgi formu/yapısı”(Ülgen 2004: 107) olarak tanımlamaktadır Bireyler doğduğu andan itibaren çevreleriyle kurmuş oldukları etkileşimler sonucunda bir takım kavramları öğrenmeye başlarlar bu süreç ölünceye kadar da devam eder. Kavram öğrenim sürecinin en yoğun olduğu dönem çocukluk dönemidir. Okul çağına gelene kadar çocukların öğrendikleri kavramlar plansız ve tamamen çevrenin etkisiyledir. Ancak çocuklar okula başladıktan sonra kavram öğrenmeleri daha planlı bir şekilde devam etmektedir (Ülgen 2004; 119). Bu öğrenmelerin planlı bir şekilde sürdürülebilmesini sağlayan program ders içeriklerinin belirlendiği ünitelerdir. Üniteler içerisinde yer alan konuların ise daha kolay öğrenilmesi ve kalıcılığının sağlanabilmesi için bir takım kavramlar yer almaktadır. Bu kavramların kalıcı bir şekilde öğrenilmesi de çok önemlidir. Çünkü kavramlar, eğitim ortamlarında öğrenme düzeylerinin gelişimini gösteren önemli ipuçlarından birisidir (Girgin 2006: 30). Ancak kavram öğretimini etkileyen bir takım faktörler bulunmaktadır. Bunlar arasında “kavramların yapısı (somut/soyut, basit/karmaşık vb.), öğrencilerin gelişim özellikleri (özellikle bilişsel 62 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 kapasitesi ve zekâ yaşı), öğrencinin ailesinin sosyo-ekonomik özellikleri, okul ortamının özellikleri ve imkânları, öğretmen özellikleri ve öğrencilerin sahip oldukları sözcük dağarcıkları” (Alkış 2009: 71) olarak gösterilebilir. Kavram öğretimini kolaylaştırmak ve kalıcılığını sağlamak için kavram karikatürleri, kavram haritası stratejisi, kavram ağları, anlam çözümleme tabloları, kavramsal değişim metinleri ve kavram bulmacaları gibi teknikler ve materyaller kullanılmaktadır. Kavram öğretimine katkıda bulunabilecek tekniklerden bir tanesi de oyunlarla kavram öğretimi yaklaşımı olabilir. Oyunun, öğrenciler için en uygun öğretim faaliyeti olduğu bilinen bir gerçektir. Çünkü oyun onların doğal bir parçasıdır (Yolageldili ve Arıkan, 2011:221).Eğitim-öğretimde oyunları kullanmanın birçok avantajı vardır. Bu yüzden uzmanlar oyunları sadece zaman doldurma faaliyeti değil, eğitsel değere sahip unsurlar olarak görmektedirler (Uberman, 1998:21). Oyun oynama, öğrencilerin iletişim becerilerini geliştirmede etkili ve dinamik bir süreçtir (Zhu, 2012:802). Oyunlar, son derece motive edici, eğlencelidir ve çekingen öğrencilerin duygu ve düşüncelerini ifade etmesine fırsat verir (Hansen, 1994:118, Akt: Uberman, 1998:21), kaygıyı azaltır ( Richard ve Amato, 1988:147), öğrencilerin derse olan ilgisini teşvik etmede yardımcı olur (Zhu, 2012:802) ve öğrencilerin özgüvenlerini yükseltir (Langran ve Purcell,1994: 12). Oyunlar, öğretimin bütün aşamalarında birçok öğrenme ve iletişim becerilerini uygulayabilmeye de imkân tanır (Wright, Betteridge ve Buckby, 2006, Akt: Zhu, 2012:802). Çok katılımcı ile oynanan oyunlarda çocuklar birbirleri ile iletişim kurmak zorunda kalırlar. Oyun esnasında iletişime duyulan ihtiyaç konuşmaktan korkan öğrencileri cesaretlendirir (Sigurðardóttir, 2010:6). Diğer taraftan öğrencilerin bir konuya dikkatini 10-20 dakikadan daha fazla yoğunlaştırmaları mümkün değildir. Bu süreden sonra onlar, yorulur ve sıkılırlar (Nedomova, 2007: 17). Halkbu ki oyunlar kullanılarak oluşturulan rahat bir ortamda, öğrenciler işleri daha hızlı ve daha iyi yapabilirler (Wierus ve Wierus, 1994:218, Akt: Uberman, 1998:21). Öğrenciler, oyun oynarken farkında olmadan öğrenirler. Bu yüzden oyunlar eğitim-öğretimin bir parçası haline getirilebilir. Bu araştırma, kavram öğretiminde oyunların etkisinin olup olmadığını tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda “Sosyal Bilgiler dersinde, oyunlarla kavram öğretiminin gerçekleştirildiği 63 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 deney grubu ile geleneksel yöntemle kavram öğretiminin gerçekleştirildiği kontrol grubu öğrencilerinin akademik başarıları arasında anlamlı bir farklılaşma var mıdır?” sorusunun cevabı aranmıştır. Araştırmanın Amacı Araştırmanın amacı, Sosyal Bilgiler dersinde oyunlarla kavram öğretiminin öğrencilerin akademik başarılarına etkisinin olup olmadığını tespit etmektir. YÖNTEM Bu araştırmada deneysel desenlerden öntest sontest kontrol gruplu desen kullanılmıştır. “Deneme modelleri, neden-sonuç ilişkilerini belirlemek amacıyla, doğrudan araştırmacının kontrolü altında, gözlenmek istenen verilerin üretildiği araştırma modelleridir” (Karasar, 2010, : 87). Çalışma Grubu Bu araştırmanın çalışma grubunu, Erzurum ili, Palandöken ilçesinde bulunan bir ortaokulda 2012-2013 eğitim-öğretim yılında öğrenim gören 6-A ve 6-B sınıflarındaki öğrenciler oluşturmuştur. Deney ve kontrol grubunun belirlenmesinde yansız atama yöntemi benimsenmiş ve bu amaçla kura çekilerek 6-A sınıfı deney grubu, 6-B sınıfı kontrol grubu olarak belirlenmiştir. Deney grubu olan 6-A sınıfında 27, kontrol grubu olan 6-B sınıfında ise 30 öğrenci bulunmaktadır. Deney ve kontrol gruplarında yer alan öğrencilerin sayı açısından denkleştirilebilmesi için kontrol grubundan 3 öğrenci şans yoluyla seçilerek araştırma dışında bırakılmıştır. Kontrol grubundaki bu 3 öğrenci kendi sınıflarındaki etkinliklere arkadaşlarıyla birlikte katılmış ve başarı testini cevaplandırmış olmalarına rağmen bu öğrencilerin cevapları değerlendirme dışı tutulmuştur. Araştırma kapsamında yer alan öğrencilerin dağılımı Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1.Uygulamaya Katılan Öğrencilerin Gruplara Göre Dağılımı Sınıf 6-A 6-B Grup Deney Kontrol Öntest 27 27 Sontest 27 27 64 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Tablo 1’de görüldüğü gibi deney grubu olan 6-A sınıfında 27, kontrol grubu olan 6-B sınıfında ise 27 olmak üzere toplam 54 öğrenci bulunmaktadır. Veri Toplama Aracı Araştırmada veri toplama aracı olarak “Kavram Başarı Testi” kullanılmıştır. Kavram başarı testi hazırlanırken şu işlemler yapılmıştır: •Başarı testinin kapsam geçerliliğini sağlamak amacıyla “Demokrasinin Serüveni” ünitesinin kavramları doğrultusunda belirtke tablosu hazırlanmıştır. •Dergiler, ders kitapları, öğretmen kılavuz kitapları ve çeşitli soru bankaları incelenerek soru havuzu oluşturulmuştur. •Soruların bilgi, kavrama, uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme basamaklarına uygun olup olmadığını belirlemek amacıyla ölçme ve değerlendirme uzmanlarının görüşleri alınmıştır. •Başarı testinin araştırmanın amacına hizmet edip etmeyeceğinin, maddelerin güçlük ve ayırt edicilik derecesinin tespit edilebilmesi için pilot uygulama yapılmıştır. •Pilot uygulama sonrasında maddelerin güçlük ve ayırt edicilik derecesine bakılmıştır. •Madde analizi işlemleri sonucunda 41 soruluk başarı testinden 6 soru çıkarılmış ve uygulamada kullanılacak başarı testi 35 soruya düşürülmüştür. •Testin güvenirlik derecesini belirlemek için KR 20 hesaplaması yapılmıştır. Güvenirlik katsayısı .93 olarak tespit edilen testin güvenilir olduğu sonucuna ulaşılmıştır. “Güvenirlik katsayısının .70 ve daha yüksek olması, test puanlarının güvenirliği için genel olarak yeterli gözükmektedir” (Büyüköztürk, 2010:171). Başarı testinde boşluk doldurma, doğru yanlış, eşleştirme ve çoktan seçmeli sorular yer almaktadır. Uygulama Aşaması Deneysel işleme geçilmeden önce “Demokrasinin Serüveni” ünitesi kavramlarının öğretiminde kullanılacak oyunlar, materyaller ve ders planları hazırlandı.Deney ve kontrol gruplarına eşzamanlı bir şekilde “Kavram Başarı Testi” öntest olarak verildi. Öntest ile grupların uygulama öncesi bilgi düzeyleri tespit edildi. Elde edilen veriler kayıt altına alındı. Deney grubunda kavram öğretimi oyunlarla desteklenerek gerçekleştirilirken, kontrol grubunda ise geleneksel yöntemler kullanıldı. Deney grubunda kavram bulmacası etkinliği, yıldız oyunu, kelime oyunu ve passaparola oyunları üzerinden haftada 65 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 2 saat olmak üzere 4 hafta boyunca kavram öğretimi gerçekleştirildi. Etkinlik ve oyunlar ile ilgili bilgi ve görseller ekler kısmında verilmiştir. Süreç sonunda her iki gruba da eş zamanlı olarak sontest uygulandı. Sontest ile elde edilen veriler kayıt altına alındı. Kavram öğretiminde deneysel işlemin etkisinin olup olmadığını tespit edebilmek için “t testi” analizi yapıldı. Deneyel işlemin gerçekleştirildiği süreçte bütün öğrencilerin derse aktif katılımına özen gösterildi, sınıf ortamı oyun ve etkinliklerin kullanımına uygun şekilde düzenlendi ve yapılan etkinlikler video ve fotoğraflarla kayıt altına alındı.Deneysel işlem sırasında kullanılan etkinlik ve oyunlar işlenen ünitenin bir parçasını oluşturmuştur. Verilerin Analizi “Kavram Başarı Testi” ile elde edilen verilerin analizi, bilgisayar ortamında SPSS 20.0 paket programıyla yapılmıştır. Manidarlık düzeyi .05 olarak kabul edilmiştir. Araştırmada, grupların öntest sontest puan ortalamaları arasında farkın olup olmadığını tespit edebilmek için istatistiksel işlem olarak “t” testi kullanılmıştır. Bulguların daha iyi anlaşılması için tablolar yapılmış ve bunlarla ilgili yorumlara gidilmiştir. BULGULAR Bu bölümde araştırmadan elde edilen bulgulara yer verilmiştir. Bulgular tablolar halinde verilerek yorumlar yapılmıştır. Deney ve Kontrol Gruplarının Öntest Puan Ortalamaları Oyunlarla destekli kavram öğretiminin yapıldığı deney grubu ile geleneksel yöntemlerle kavram öğretiminin yapıldığı kontrol grubunun öntest puan ortalamaları Tablo 2’de sunulmuştur. Tablo 2. Deney ve Kontrol Gruplarının Öntest Puan Ortalamaları Öntest Gruplar N Kontrol 27 13.52 5,501 Deney 27 13.22 4,577 x ss t p 0,215 .830 Tablo 2’de görüldüğü gibi deney grubunun öntest puan ortalaması XDeney=13,22 iken, kontrol grubun ise XKontrol=13,52’dir. Grupların 66 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 öntest puan ortalaması arasında anlamlı bir farkın olup olmadığı “t” testiyle yoklanmış, gözlenen 0,215 “t” değeri ile deney ve kontrol gruplarının öntest puan ortalamaları arasındaki fark .05 manidarlık düzeyinde anlamlı bulunmamıştır (p=0,830; p>0,05). Bu bulgulara göre her iki grubun öntest puanları açısından denk oldukları söylenebilir. Deney ve Kontrol Gruplarının Sontest Puan Ortalamaları Oyunlarla destekli kavram öğretiminin yapıldığı deney grubu ile geleneksel yöntemlerle kavram öğretiminin yapıldığı kontrol grubunun sontest puan ortalamaları Tablo 3’te sunulmuştur. Tablo 3. Deney ve Kontrol Gruplarının Sontest Puan Ortalamaları Sontest Gruplar N x ss Kontrol Deney 27 27 18,33 24,07 6,415 5,068 t 3,649 p .001 Tablo 3’de görüldüğü gibi deney grubunun sontest puan ortalaması (XDeney=24,07), kontrol grubunun sontest puan ortalaması ise (XKontrol=18,33)’tür. Deney ve kontrol gruplarının sontest puan ortalamaları arasında fark olup olmadığı “t” testiyle yoklanmış, gözlenen -3,649 “t” değeri ile oyunlarla destekli kavram öğretimi yapılan deney grubunun ve geleneksel yöntemlerle kavram öğretimi yapılan kontrol grubunun sontest puan ortalamaları arasındaki fark .05 manidarlık düzeyinde deney grubu lehine anlamlı bulunmuştur (p=0,001 ; p<0,05). Bu bulgulara göre, oyunlarla destekli kavram öğretiminin daha etkili olduğu söylenebilir. SONUÇ, TARTIŞMA VE ÖNERİLER Oyunlarla destekli kavram öğretiminin öğrencilerin akademik başarıları üzerindeki etkisinin incelendiği bu araştırmada aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır: Öntest puan ortalamaları bakımından aralarında anlamlı bir fark bulunmayan deney ve kontrol gruplarının sontest puan ortalamaları karşılaştırıldığında; oyunlarla destekli kavram öğretiminin yapıldığı grubun (deney) ortalama puanının, geleneksel yöntemlerle kavram öğretimi yapılan grubun (kontrol) ortalama puanından anlamlı bir 67 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 şekilde farklılaştığı görülmektedir. Bu bulgular ışığında, oyunların kavram öğretiminde etkili olduğu söylenebilir. Coştu, Karataş ve Ayas (2003)’ın yapmış olduğu “Kavram Öğretiminde Çalışma Yapraklarının Kullanılması” isimli çalışmada çalışma yapraklarının etkili kavram öğretimini sağlama ve kavram yanılgılarını giderme açısından uygun olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Ancak araştırmacılar uygulama esnasında grup çalışmalarının ve öğrenci tartışmalarının istenilen düzeyde gerçekleştirilemediğini, bu durumun öğretmen merkezli öğretim stratejilerine alışkın öğrencilerin, kendilerinin aktif olarak katılımını gerektiren çalışmalara alışkın olmamalarından kaynaklandığını ifade etmişlerdir. Yapmış olduğumuz çalışmada da benzer bir sorunla karşılaşılmıştır. Süreç ilerledikçe öğrencilerin etkinlik ve uygulamalara uyum sağladıkları gözlemlenmiştir. Öğrencilerin aktif öğrenme yöntemlerine alışkın olmamaları bu sorunun kaynağı olabilir. Çaycı, Demir, Başaran ve Demir (2007) tarafından yapılan “ Sosyal Bilgiler Dersinde İşbirliğine Dayalı Öğrenme ile Kavram Öğretimi” isimli çalışmada ise işbirlikli öğrenme yönteminin kavram başarısını artırmada etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmacıların elde etmiş oldukları sonuçlar, bu araştırmanın sonuçları ile paralellik göstermektedir. Bu bulgular, kavram öğretiminde öğrenci merkezli yöntemlere daha fazla yer verilmesinin doğru bir yaklaşım olabileceğini göstermektedir. İnel, Balım ve Evrekli (2009) tarafından yapılan “Fen Öğretiminde Kavram Karikatürü Kullanımına İlişkin Öğrenci Görüşleri” isimli çalışmada ise kavram karikatürlerinin öğrencilerin derse karşı ilgilerini ve dikkatlerini artıran, dersi daha iyi anlamalarını sağlayan görsel bir araç olduğu, kavram karikatürleri ile öğretimin öğrencilerin hoşuna gittiği sonucuna ulaşılmıştır. Benzer şekilde oyun ve etkinliklerle kavram öğretimi sürecinde deney grubundaki öğrencilerin sınıf içi uygulamalardan hoşlandıkları gözlemlenmiştir. Dolayısıyla öğrenciyi merkeze alan, onların derse katılımını sağlayan, ilgisini çeken, hoşuna giden oyun, etkinlik, karikatür ve çeşitli öğretim materyallerinin kavram öğretiminde etkili olduğu söylenebilir. Sonuç olarak, eğitici ve eğlendirici özelliği olan oyunlara eğitimde yer verilmelidir. Çünkü çocuklar bu sırada oynamakla öğrenmek arasında ayrım yapmazlar, oynarken öğrenirler. Eğitsel oyunlar, öğrencilerin kendilerini ifade etmelerine imkân tanır, pasif öğrencileri aktif kılar, öğrencilerin sosyalleşmesine katkı sağlar, öğrenme ortamını zevkli ve eğlenceli hale getirir, dersi sıkıcılıktan kurtarır ve kalıcı öğrenmelerin 68 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 gerçekleşmesine yardımcı olur (Akkuş, Aslan ve Mindivanlı, 2013:203). Sosyal Bilgiler öğretim alanına katkılar sağlayacağı, eğitimcilere faydalı olacağı ve araştırmacılara yeni araştırma zemini oluşturacağı düşüncesi ile aşağıdaki öneriler sunulmuştur. Kavram öğretiminde kullanılabilecek farklı türde oyunlar, araştırmacılar tarafından geliştirilerek alana kazandırılabilir. Araştırmada uygulaması yapılan veya benzeri oyunlar için bilgisayar destekli uygun yazılımlar geliştirilerek, öğrenme-öğretme ortamlarında kullanılmak üzere eğitimcilerin hizmetine sunulabilir. Eğitimciler öğrenme-öğretme ortamında bu türden oyunları kullanmaları yönünde teşvik edilebilir. Görev başındaki öğretmenlerin bu tür oyunları hazırlayıp kullanabilmeleri için gerekli eğitimler, hizmet içi eğitim seminerleri ile verilebilir. Öğretmen adaylarının lisans eğitimleri sırasında oyunla öğretime yönelik eğitim almaları ve bu yönde örnek uygulama yapmaları sağlanabilir KAYNAKÇA Akkuş, Z. Aslan, H. ve Mindivanlı, E., (2013), Dîvânu Lugâti’t-Türk’te Yer Alan “Münğüz Münğüz” Oyunu’nun Sosyal Bilgiler Öğretimine Uyarlanması: Örnek Bir Uygulama, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı:33, Konya: Selçuk Üniversitesi Yay., 189-205. Alkış, S. (2009), , Sosyal Bilgiler Öğretimi (Edt. Safran, M.), Sosyal Bilgilerde Kavram Öğretimi 67-90, Ankara: Pegem A. Büyüköztürk, Ş. (2010), Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı, 11. Baskı Ankara: Pegem A. Coştu, B., Karataş, F. ve Ayas, A. (2003), Kavram Öğretiminde Çalışma Yapraklarının Kullanılması, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2(14), 33-44. Çaycı, B., Demir, K., Başara, M. ve Demir, M. (2007), Sosyal Bilgiler Dersinde İşbirliğine Dayalı Öğrenme ile Kavram Öğretimi, Kastamonu Eğitim Dergisi, :15(2), 619-630. Girgin, M. (2006), Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler Öğretimi (Edt. Tanrıöğen, A.), Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler Öğretiminde Kavram İlke ve Genellemeler,, İstanbul: Lisans Yay., 23-54. Güneş, T., Dilek, N., Demir, E., Hoplan, M. ve Çelikoğlu, M. ( 2010), Öğretmenlerin Kavram Öğretimi, Kavram Yanılgılarını Saptama ve Giderme Çalışmaları Üzerine Nitel Bir Araştırma, International Conference on New Trends in Education and Their Implications, 11-13 November, Antalya, 936-944. İnel, D., Balım, A ve, Evrekli, E., (2009), Fen Öğretiminde Kavram Karikatürü Kullanımına İlişkin Öğrenci Görüşleri, Necatibey Eğitim Fakültesi Elektronik Fen ve Matematik Eğitimi Dergisi, 3(1), 1-16. Karasar, N. (2010), Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara: Nobel Yay. Kılıç, F. (2008), Kavramların Öğretiminde Kavram Analizi Yönteminin Akademik Başarıya Ve Bilişsel Esnekliğe Etkisi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 18(2), 223-238. 69 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Langran, J. ve Purcell, S., (1994), Language Games and Activities , Netword 2. Teaching Languages To Adults. London: Center for Information on Language Teaching and Research.http://www.eric.ed.gov/, 30.01.2014. Nedomova, A., (2008), Teaching grammar to young learners. Unpublished master thesis, Masaryk University, Czech Republic, http://is.muni.cz/th/44537/pedf_b/bachelor_thesis.pdf, 01.02.2014. Richard, P. ve Amato, A., (1988), Making it happen: Interaction in the Second Language classroom: From Theory to Practice. New York: Longman. Sigurðardóttir, S., (2010), The Use Of Games İn The Language Classroom,http://skemman.is/en/stream/get/1946/6467/13457/1/Sigridurdogg2010 .pdf, 30.01.2014. TDK,”Kavram”,http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&g uid=TDK.GTS.516f92d9c0c6e5.76987920, 18.04.2013. Uberman, A., (1998), The Use of Games,Vol 36,No:1, http://dosfan.lib.uic.edu/usia/E-IA/forum/vols/vol36/no1/p20.htm, 02.02.2014. Ülgen, G. (2004), Kavram Geliştirme, Ankara: Nobel Yay. Yolageldili, G. ve Arıkan, A., (2011), Effectiveness of Using Games in Teaching Grammar to Young Learners, Elementary Education, 10(1),http://ilkogretimonline.org.tr, 219-229, 03.02.2014. Zhu, D., (2012), Using Games to Improve Students' Communicative Ability, Journal of Language Teaching and Research, July, Vol.3, No.4, http://ojs.academypublisher.com/index.php/jltr/article/view/jltr0304801805/5011, 801-805, 03.02.2014. 70 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 EK-1: • Süre bitiminde gruplardan kavramların anlamlarını söylemeleri ve kurdukları cümleleri paylaşmaları istenildi. Bu etkinlik gerçekleştirilirken alınan dönütler doğrultusunda gerekli düzeltmeler yapıldı. • En çok kavramı bulup cümle içerisinde kullanan grup belirlenip ödüllendirilerek etkinlik tamamlandı. (40+40 dakika). Fotoğraf 1. “Kavram Bulmacası” Etkinliği ile İlgili Görseller 71 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 EK-2: Yıldız Oyunu Etkinliği • Bu etkinliğin uygulama aşamaları: • Kartonlar yıldız şeklinde kesildi. • Yıldız şeklinde kesilen her bir kartona demokrasinin serüveni ünitesinin kavramları yazıldı. • Her yıldızın beş köşesine de tutturgaç yapıştırıldı ve her bir kavramla ilgi 3 adet bilgi fişi hazırlandı. • Bilgi fişlerinin arkasına da tutturgaç yapıştırıldı. Sınıf gruplara ayrıldı. Her gruba bir isim verildi. • Oyuna geçilmeden önce öğrencilere oyunun nasıl oynanacağı hakkında bilgi verildi. • Kavram kartonları (yıldız şeklinde) masaya ters bir şekilde serildi. Gruplardan birer öğrencinin kavram kartonlarından birisini seçmeleri sağlandı. • Daha sonra kavram kartonlarının (yıldız şeklinde) üzerine yazılı olan kavramlar ile ilgili önceden hazırlamış olan bilgi fişleri masaya ters bir şekilde serildi. Gruplardan sıra ile bir öğrencinin gelip bir tane kavram fişini alıp masasına geçmesi istenildi. • Öğrencinin çekmiş olduğu bilgi fişinin kendi yıldız kartonlarındaki kavramla ilgili bir bilgi olup olmadığını grupça tartışmaları istenildi. • Bilgi fişi kendi gruplarına ait yıldız kartonundaki kavram ile ilgili ise bu fişi yıldızın üzerinde bulunan bir yere yapıştırmaları istenildi. Bilgi fişi kendi kavramlarına ait değil ise diğer gruplardaki uygun yıldız kartonunun üzerine yapıştırmaları istenildi. • Doğru bilgi fişini doğru yıldız kartonuna yapıştıran gruba on puan verildi. Yanlış yapan grup puan kazanamadı. Böylece yıldız oyununda bulunan kavramlar ile ilgili bütün bilgi fişleri tamamlanana kadar oyun süreci devam ettirildi. • Etkinliğin sonunda birinci olan grup tespit edilerek ödüllendirildi. (40+40 dakika). 72 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Fotoğraf 2. “Yıldız Oyunu” Etkinliği ile İlgili Görseller 73 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 EK-3: Kelime Oyunu Etkinliği Bu etkinliğin uygulama aşamaları: • Power Point’te demokrasinin serüveni ünitesinin her kavramı ile ilgili ayrı bir animasyon hazırlandı. • Power Pointin üst kısmında kavramın harf sayısınca boş kutucuklar yapıldı. • Power Pointin alt bölümünde ise kavramla ilgili ipucu niteliğinde bir bilgi verildi. • Öğrencilerden bu bilgiye dayanarak kutucuklarda saklı olan kavramı bulmaları istenildi. Öğrenciler kavramı bulamadıklarında harf istediler. • Öğrenci harf alayım dediğinde kutucuklardan herhangi birinin harfi belirecek şekilde animasyonlar hazırlandı. • Sınıf gruplara ayrıldı. Puanları kayıt altına alacak bir öğrenci seçildi. • Uygulamaya geçilmeden önce öğrencilere oyunun nasıl oynanacağı konusunda bilgi verildi. • Daha sonra her gruptan sıra ile birer öğrenciden bilgisayar ve projeksiyon cihazı yardımı ile tahtaya yansıtılan kavramları bulmaları istenildi. • Öğrenci hiç harf almadan tahtaya yansıtılan kavram ile ilgili ipucunu okuyup doğru cevap verebildi ise kavramdaki harf sayısı kadar puanı grubuna kazandırdı. • Eğer öğrenci ipucundan hareketle kavramı tespit edemedi ise harf istedi. Aldığı her harf kadar puan kaybetti. • Örneğin sekiz harfli kavram perdeye yansıtılmış olsun. Öğrenci ilk etapta kavramın ne olduğunu bilebilir ise grubuna sekiz puan kazandırır. Eğer öğrenci harf almadan kavramı bulamaz ise harf alayım der. Kutucuklardaki harflerden birisi yanar. Öğrenci aldığı harf sayısı kadar puan kaybeder. Sözgelimi sekiz harfli bir kavramı bulabilmek için öğrenci üç harf istemiş ve kavramı bulmuş olsun. Bu öğrenci grubuna beş puan kazandırmıştır. 74 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 • Bütün öğrenciler etkinliğe katılana kadar süreç devam ettirildi. Sürecin sonunda birinci olan grup ilan edildi. (40+40 dakika). Fotoğraf 3. “Kelime Oyunu” Etkinliği ile İlgili Görseller 75 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 EK-4: Passaparola Oyunu Etkinliği Bu etkinliğin uygulama aşamaları: • Demokrasinin serüveni ünitesinin kavramları bilgisayar ortamında passaparola düzeneğinde hazırlandı. • Sınıf gruplara ayrıldı. • Oyunun nasıl oynanacağı hakkında öğrencilere bilgi verildi. • Bilgisayar ve projeksiyon cihazı yardımı ile pasaparola oyunu tahtaya yansıtıldı. • Sırası ile her gruptan bir öğrenci etkinliğe katıldı. • Bu oyunda grubu adına gelen öğrenciden oyun içerisinde yer alan kavramlar ile ilgili verilen bilgiden ve kavramın ilk harfinden hareketle kavramı bulması istenildi. • Öğrenci kavramı bulduğunda oyun paneli içerisinde otomatik olarak kavramın ilk harfi yeşil yanmış ve aşağıda bulunan doğru cevap yerine 1 eklenmiştir. Öğrenci yanlış cevap vermişse kavramın ilk harfi kırmızı renkte yanmış ve yanlış cevap yerine 1 eklenmiştir. Eğer öğrenci cevap vermemiş pas deme hakkını kullanmış ise kavramın ilk harfi yeşil renkte yanmış ve pas kutucuğuna 1 eklemiştir. Süre doğrultusunda bütün sorular bir döngü içerisinde cevaplanmıştır. Oyuna katılan öğrencinin süresi var ise pas dediği sorulara sırası ile tekrar cevap verme hakkı tanınmış ve böylece süresi bitene kadar oyuna devam etmiştir. Süresi bittiğinde kaç doğru cevap vermiş ise grubuna o kadar puan kazandırmıştır. • Gruplardaki bütün öğrencilerin katılımı sağlanana kadar oyun devam ettirildi. • Sürecin sonunda birinci olan grup tespit edilerek ödüllendirildi. (40+40 dakika). 76 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Fotoğraf 4. “Passaparola Oyunu” Etkinliği ile İlgili Görseller 77 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 ORTAÇAĞ AVRUPA DÜŞÜNCESİNDE DÜNYA İMAJI: T-O HARİTALARI İlker YİĞİT1, Zehra KAYA2, Songül GÖLGE2, Elif ŞENGÜL2, Rahime KÖK2 Öz Yaşadığı mekanı resmetme ve zaman içinde kazandığı anlam ile harita yapma işi insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir. İnsanlığın ilk ortaya çıktığı zamandan itibaren çevresini tanımaya başlaması, çevresiyle ilgili çeşitli bilgiler elde etmesi, tecrübe kazanması ile birlikte yakın çevresine ve gelecek nesillere mekan bilgisinin aktarılması çeşitli kartografik çizimler vasıtasıyla olmuştur. Coğrafi mekanın görsel birer sunumu olan haritalar tarihin farklı dönemlerinde farklı tesirlerin (din, devlet ve çeşitli ideolojilerin) etkisi altında kalmış, bu durum da harita ve haritacılığa yansımıştır. Bilindiği üzere İlkçağ’dan itibaren çeşitli haritalar (dünya, bölge, ülke, şehir vb.) yapılmış ve Ortaçağ’a gelindiğinde ise kilisenin etkisiyle bilimde kendini gösteren etkiler haritacılık alanında da kendisini hissettirerek yapılan dönem haritalarına yansımıştır. Bu açıdan resmedildiği dönemin mekânı ile ilgili coğrafi bilgiler vermelerinin yanı sıra dönemin dünya görüşünün, mekan algısının zamanımıza ulaşan bir görseli olan T-O Haritaları oldukça dikkat çekicidir. Söz konusu haritalarda kutsal mekan Kudüs merkeze alınarak o zamanın bilinen denizlerinin ortasına, yine bilinen üç kıtayı bir T ile bir birinden ayrılmış şekilde gösterilmiştir. Yuvarlak içerisinde T harfi yerleştirilerek Hıristiyanlığın simgesi olan haç işareti öne çıkarılmıştır. Coğrafi gerçeklikten ziyade dini bir bakış açısıyla yoğrularak çizilen bu haritalar gerek yapılma amacı ve gerekse ortaya çıkan ürünler açısından kartografya tarihinde ve coğrafya biliminde önemli bir yere sahiptir. Anahtar Kelimeler: Harita, T-O haritaları, kartografya, ortaçağ, Avrupa, Hıristiyanlık, kartografik propaganda. THE WORLD IMAGE IN THE MEDIEVAL EUROPE: T-O MAPS THOUGHT OF Abstract Portraying the place where they lived and acquired meaning in time with the mapmaking work has a history as old as human history. It has been through various cartographic designs with transferring knowledge to the immediate surroundings and to the next generations by gaining experience, obtaining and recognizing various 3information about the environment from the time when humanity first appeared. The maps which are visual presentations of geographical location are under the influence of the history of different periods in different effects (religion, government and various ideologies) and this situation is reflected in the maps and cartography. As it is Arş. Gör., Çankırı Karatekin Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, eposta: [email protected]. 2 Çankırı Karatekin Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü. 1 78 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 known, various maps from antiquity (world, region, country, city, town, etc..) are formed. When it comes to the Medieval, under the influence of church, effects in science shows themselves strongly felt in the field of cartography and are reflected in the maps of time. In this respect, T-O Maps, which are visual perception of location of our time and of the worldview of the era as well as providing geographical information related to depicted period of the time, are quite remarkable. In these maps, the holly space, Jerusalem, shown with a T figure by putting it into the center and in the middle of the known seas of the time yet the three known continents separated from each other. The cross which is the symbol of Christianity has been highlighted by placing T letter in the round. These maps which are drawn with a heavy religious perspective rather than geographical reality have an important place in geography science and in the history of cartography in terms of purpose of making and formed products. Keywords: Map, T-O maps, cartography, medieval, Europe, Christianity, cartographic propaganda. GİRİŞ İnsanlık tarihinin hemen her safhasında önemli bir yeri olan harita, herhangi bir mekânın ve mekân üzerindeki seçilmiş olan bilgilerin semboller aracılığı ile bir düzlem üzerine aktarılmasıdır. Belirlenen bir mekân için harita hazırlama, yapma, çoğaltma veya güncelleştirme eylemine haritacılık ismi verilmekte ve belirli bir uzmanlık gerektiren harita yapma işini coğrafyanın bir kolu olan kartografya üstlenmektedir. Harita, yazılı belgelere oranla daha kolay ulaşılan ve anlaşılan görsel bir bilgi aracıdır. Yeteri kadar bilgi birikimi olmayan bir kimse dahi yaşamını sürdürüp yönlendirebilmek için zihninde yaşadığı çevrenin bir haritasını oluşturmaktadır. Kişinin çevresini öğrenirken bilgilerinin sistemleştirebilmesi, yaşama ilişkin senaryolar oluşturabilmesi ve güzergâhları çizebilmesi ancak bu halde gerçekleşir. Bu nedenle harita sadece coğrafyacıların değil diğer bütün bireylerin bilmesi gereken bir konu olmuştur (Gümüşçü, 2012). Günümüzde coğrafi mekânı anlama ve yerküre üzerinde meydana gelen olayları yorumlama konusunda önemli bir bilgi kaynağı olan harita, geçmişte de sürekli çevresini tanıma çabası içerisinde olan insanoğlu için önemli bir görsel iletişim aracı olmuştur. Mekânın ve mekân üzerinde yaşayan insan topluluklarının faaliyetlerini şekilsel olarak temsil eden haritaların ve haritacılığın tarihi çok uzak bir geçmişe dayanmaktadır. İnsanoğlu yerküreye/mekâna ayak bastığı andan itibaren harita ve haritacılıktan söz edilebilir. Buna bağlı olarak şu söylenebilir ki, harita ve haritacılığın soy kütüğü tarih öncesine yani yazının icadından önceki döneme kadar gitmektedir. Nitekim bugün bilinen en eski harita kalıntılarının M.Ö. 6200 yılına ait olması bu tezi destekleyici niteliktedir. 79 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 İnsanoğlu, çağlar boyunca üzerinde yaşadığı dünyayı ve çevresini daha iyi tanıyabilmek için devamlı olarak yeni araçlar ve metotlar geliştirmiştir. Bunlar içinde en kalıcı olanı haritalardır (Yomralıoğlu, 2000). İnsanların mekanı anlaması ve karşı tarafa aktarmasında hep önemini koruyan harita önemli bir başvuru kaynağı ve iletişim aracıdır. Rhind haritanın önemini, “İnsanlığın yarattığı üç iletişim aracı dil, müzik ve harita; bunlardan en eski olanı haritalardır” sözleriyle dile getirmektedir (Tanrıkulu, 2013). İlkçağ’da insanlar, avlanma ve beslenme yerlerini yani içinde yaşadıkları ortamı çok iyi bilmek zorundaydılar. İnsanın doğasında var olan beslenme ve kendisini dış tehlikelerden koruma/barınma içgüdüsü ona yaşadığı ortamı çok iyi bilmeyi zorunlu kılmıştır. Ancak bu insanlar beslendikleri, avlandıkları ve barındıkları alanların hepsini hafızalarında tutamayacakları için yaşadıkları çevrenin bir temsilini yapmaya çalışmışlardır. Yazı yazmayı bilmedikleri halde örneğin toprağı çizerek ve bazı yerlere küçük taşlar koyarak basit haritalar çizmişlerdir. İnsanlar bu basit haritaları çizerek herhangi bir mevkii tarif için istediklerini anlatmaya çalışmışlardır. Yaşam şekillerinin gereği olarak avlanan ve savaşan bu İlkçağ kavimleri adeta ölümkalım meselesi olarak mesafe ve yön kavramlarını idrak etmişler, doğuştan bir kabiliyete dayanarak, basit de olsa, taş, papirüs ve pişmiş toprak tabletler üzerine haritalar yapabilmişlerdir (Bilgin, 2006). Bilindiği üzere, tarih boyunca haritacılığın kilometre taşını farklı uygarlıklar oluşturmuştur. Mezopotamya’dan Mısır uygarlığına, Antik Yunan’dan Arap yarımadasına kadar tüm kültürlerde haritacılığın izini görmek mümkündür. Eskiçağ’ın (İlkçağ veya Antikçağ) en büyük medeniyet merkezlerinden biri olan ve yer küreye ait ilk ölçmelerin yapıldığı Mezopotamya’da ilk haritaların meydana getirildiği anlaşılmaktadır. Mesela, M.Ö. 2200’lere ait Kerkük yakınındaki Yorgan Tepe’de (İlk adı Ga-Sur, bin yıl sonraki adı Nuzia idi) bulunan Babil Haritası, bilinen eski haritalardan birisidir (Köktürk, 2004; Özağaç, 2006). Bu harita, Çatalhöyük Haritası bulunmadan önce dünyanın en eski haritası kabul ediliyordu. Ancak, 1963 yılında Çatalhöyük (Konya) kazılarında bir duvar üzerinde bulunmuş M.Ö. 6200 tarihli Çatalhöyük kent planını gösteren Çatalhöyük Haritası, 5800 yıllık olarak bilinen harita tarihini 2400 yıl daha geriye götürmüştür (http://web.itu.edu.tr/~bilgis/8000yil.pdf). Mısır medeniyetinde ise, Firavununlar zamanında arazi mülkiyetine göre vergi tespit etmek amacıyla ilk ciddi arazi ölçümleri yapılmıştır. Mısır medeniyetinden kalan ilk haritalardan birisi Nubya’daki bir altın madenini gösteren Mısır Haritası’dır (Bilgin, 2006). 80 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Bilimsel anlamda kartografik çalışmaların ilk temelleri Yunan bilginler tarafından atılmıştır. Eski Yunanlılar kendilerinden önceki uygarlıklardan esinlenerek çalışmalarını sistematik bir şekle sokmuşlar ve günümüz haritacılığında kullanılan birçok esası ortaya çıkarmışlardır. Yunan filozoflar önce yeryüzünün biçimi üzerinde düşünmüştür. Başta Thales (M.Ö. 640-546) olmak üzere Anaksimandros (M.Ö 611-447), Anaksimenes (M.Ö. 550-420), Pisagor (M.Ö. 6. yy), Permanide (M.Ö 5. yy), Eratosthenes (M.Ö. 276-196), Strabon (M.Ö. 60-M.S 24), Batlamyus (90-168) bunların hepsinin bir şekilde haritacılığa katkı yaptıkları görülür (Bilgin, 2006). Miletli Thales yer yuvarlağını düz bir disk olarak değerlendiriyordu. Keops piramidini ölçerken uzağı yakınla, büyük olanı küçük olanla oranlama-ölçme prensibiyle haritacılığa önemli katkıda bulunmuştur. Thales’in öğrencisi Anaksimandros haritacılığın kurucusu olarak bilinmektedir. Thales’in dünyayı suda yüzen bir disk şeklinde düşünmesine karşılık, Anaksimandros, yer yuvarını silindirik bir prizma olarak ve bunun üstte bulunan daire şeklindeki yüzeyini yaşanan yeryüzü olarak düşünüyordu. Anaksimandros haritasından sonra bilinen ilk harita Eratosthenes’in haritasıdır ki bu harita Anaksimandros’un haritasına çok benzemektedir. Çevrede yine bir okyanus vardır fakat farklı olarak ilk defa üç kıta görülür: Asya, Afrika, Avrupa (http://www.youtube.com). Kartografyanın en büyük isimlerinden biri olan Batlamyus (MS. II. Yüzyıl) ise Geographika Hyphegesis adlı eserinde haritacılığın başlıca sorunlarını ve ilkelerini tartışıp dönemin en gelişkin dünya haritasını çizmiştir. Batlamyus haritasının içerdiği en önemli hata, yerin boyutlarını olduğundan daha küçük göstermesidir. Batı’da Batlamyus’a karşılık Doğu’da ise büyük bir kartograf olan P’ei Hsiu (M.S. 224-71) 18 pafta halinde ve yaklaşık 1/10 milyon ölçekli bir Çin Haritası yapmıştır (Tanrıkulu, 2013). Eskiçağ’da genellikle Yunan filozoflarının yaptığı dünya haritalarına bakıldığında batıda Atlas Okyanusu’ndan, doğuda İndus Nehri’ne kadar olan sahanın bilindiği anlaşılmaktadır. Ancak kuzey ve güneydeki yerlerle ilgili bilgi yoktu. Bu yüzden yapılan haritalarda doğu-batı uzun, kuzey- güney buna göre kısaydı (Aujac, 1987; Cürebal, 2011). Eskiçağ kartografyasının son devrelerine geldiğimizde, kartografyanın sürekli bir düşüş kaydettiği görülmektedir. Eski Yunan medeniyetinden sonra Roma İmparatorluğu haritacılık bilimine pek katkıda bulunamamış ve Eski İyonyalı coğrafyacıların düşünce sistemine dönüş yapılarak “disk” şeklinde haritalar meydana getirilmiştir. Bu haritalar, Eskiçağ’da Yunan coğrafyacıların resmettikleri dikdörtgene benzeyen haritalara 81 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 karşılık, büyük bir kısmı Roma İmparatorluğu’na ait ülkeleri kapsayan ve çevresinde okyanusların yer aldığı “dairesel dünya” haritalarıdır. Bu disk haritalara “Orbis Terrarum” deniliyordu. Bu haritalarda şematik olarak sıralanan üç kıta yer alıyordu. Bu kıtalardan -güneşin doğudan doğması ve doğunun zengin olması sebebiyle- Asya yukarıda, Afrika sağda ve Avrupa solda yer almaktaydı. Akdeniz dikey bir tarzda gösteriliyor; Ege, Marmara ve Karadeniz ise ufkî istikamette uzanıyordu. Hazar Denizi ise eski haritalarda olduğu gibi çevre okyanusuna bağlanıyordu (Harita 1). Mühim sıradağların da işaretlendiği bu haritalarda Hindistan, Çin, Sibirya ve Rusya kenarda sıkışmış tarzda çizilmişti (Bilgin, 2006). Harita 1. Romalıların Dünya Haritası İlkçağ’ın sonlarına ait olan bu haritada, Roma İmparatorluğu’na ait ülkeler büyük saha kaplamakta olup diğerleri ehemmiyetsizce gösterilmiştir. Haritada karalar okyanuslarla çevrili, güneş doğudan yükseldiği için Asya üstte, Avrupa solda, Afrika sağda yer almaktadır. Bu özelliği ile bu harita, Ortaçağ’da Avrupa kartografyanın karanlık devrinde göreceğimiz “T-O Haritaları”nın başlangıcı sayılır. Kaynak: http://www.atlantismaps.com. İnsanlara, sayfalar dolusu bilgiyi (metin, grafik, tablo… vb.) aktarmak yerine tek bir haritaya aktararak göstermek daha iyi betimleme ve yorumla imkanı verir. Başka bir ifadeyle haritalar sözel bilginin kişinin zihninde somutlaştırılmasını sağlayan önemli bir araçtır (Yiğit ve Top, 2013). Haritalar çok miktarda bilgiyi yoğun olarak içerdiklerinden, coğrafi bilginin ve harita yapımcısının ait olduğu toplumun değerlerinin incelenmesinde zengin bir kaynak görevi görecekleri kesindir. Her harita belirli bir dünya görüşünü yansıtmış 82 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 ve bu yüzden birçok haritanın tasarımı dinsel fikirlere göre yapılmıştır. Haritalar zamanı ve mekanı birlikte göstermekte ve haritanın yapıldığı toplumun ülkesi haritada tam ortada yer almaktadır (Özgüç ve Tümertekin, 2000). Haritaların mekana ait bilgileri aktarmasının yanı sıra yapanın ve yaptıranın ideolojik görüşünü yansıttığı hatta ve hatta bir propaganda aracı olarak kullanıldığı bilinmektedir.4 Söz konusu bu durum gerek tarihsel süreç içinde ve gerekse günümüzde yapılan haritalarda görülmektedir. Nitekim bu araştırmaya konu olan T-O haritalarının da dönemin dini tesir altında oluşan dünya algısı ve bu algıyı diğer insanlara aktarma aracı olarak çizildiği anlaşılmaktadır. Nitekim Hz. İsa’nın, cennetin vb. argümanların harita üzerinde yer alması cennetin var olduğu düşünülen doğu (Asya)nun, haritanın üst kısmına yerleştirilmesi ve kutsal mekan Kudüs’ün merkezi alınması gibi durumlar buna kanıt oluşturmaktadır. Haritaların çizim amacının dini bir takım mesajları vermek insanlara kulluk vazifelerini hatırlatmak ve ayrıca ahreti de bireylerin dimağında canlı tutma gayretinin ön planda olduğu anlaşılmaktadır. T-O haritaları, Ortaçağ Avrupa’sında Hıristiyanlık dininin her alanda egemen oluğu bir dönemde din adamları tarafından resmedilmiş dünya haritalarıdır. Ortaçağ’da din adamları düşüncelerini halka empoze etmek için görsel malzeme olarak bu haritaları kullanmışlardır. Ortaçağ Avrupa’sının dünya görüşünü çok iyi yansıtan bu haritalar günümüz Avrupa’sında yeterince araştırılmışken ülkemizde konu ile ilgili pek fazla çalışmanın olmadığı dikkati çekmektedir. İşte bu çalışmada T-O Haritaları konu edilerek ülkemizde kartografya tarihi literatürüne bir katkı yapılması hedeflenmektedir. ORTAÇAĞ AVRUPA DÜŞÜNCESİ VE T-O HARİTALARI Bilindiği gibi Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılışından (476), İstanbul’un Türkler tarafından fethine kadar (1453) olan ve yaklaşık Bazı haritalar özellikle belirli düşünceye inandırmak için yapılır. Diğer bir ifadeyle bir propaganda için tasarlanır. Haritalar aracılığıyla propagandanın temel amacı haritaya bakanların görüşlerini değiştirmektir ki buna kartografik propaganda denilmektedir. Bu konuya ilişki olarak bakınız: Jacobs Juliet, 2013. “Peopoganda Maps Are Designed to Persuade” http://geography.about.com/od/understandmaps/a/Propaganda-Maps.htm (Son erişim: 26.06.2013); Bar-Gal Yoram, 2013. “İdeological in Maps and Geographical Education”, http://geo.haifa.ac.il/~bargal/ideo-map.html (Son Erişim 25.06.2013); Ager,J. 1978. "Maps & Propaganda", Bulletin, Society of University Cartographers, Vol.,11 pp.1-15. 4 83 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 bin yıl süren dönem tarihçiler tarafından Ortaçağ olarak adlandırılmaktadır. Bu süreçte Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılması Avrupa’daki siyasal ve sosyal dengeleri bozmuştur. Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla oluşan boşluğu kilise ve papalık doldurmaya çalışmıştır. Böylece siyasi otoriteyi eline alan kilise ve papalık yaşamın her alanına ağırlığını koyup kendisini etkin bir güç olarak göstermeyi başarmıştır. Hatta kendilerine karşı çıkan kral ve imparatorlara aforoz tehdidiyle boyun eğdirmeye çalışmışlardır (Anonim, 1993). Onlara göre yegâne egemen tanrıydı, kilise ise onun mümin cemaatiydi. Dolayısıyla onlara boyun eğmeyenlerin bu dünyada olmasa bile ahirette mutlaka cezalandırılacağı düşüncesi ile tanrısal hukukun üstünlüğünü kabul ettirmişlerdir (Matthew, 1988). Böylece kilise, skolâstik düşünce5 dışında hiçbir düşünceye hayat hakkı tanımamıştır. Ortaçağ’da, böyle bir atmosferin egemen olduğu Avrupa’da bütün bilimlerde olduğu gibi Coğrafya ve Kartografya alanında da önemli bir gelişme olmamıştır. Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılması ile Eskiçağ kültürü çökmüş, bu kültürün yerini kilisenin, bilimsel gelişmeleri engelleyen bağnaz zihniyeti almıştır (Özel, 2008). Deney ve gözleme karşı olan kilise, özgür düşüncenin önüne geçip İncil’de yazılanın dışında bir dünya görüşüne sahip olunmasını engellemiş ve her şeyi din ile açıklamaya çalışmıştır. Yani tek doğrunun İncil’deki bilgiler olduğunu savunmuştur. Bilim gibi dünya işleri ile uğraşmak yerine dini yayma çabaları üzerinde durulmuştur. Din ve kilisenin bu koyu baskısı sonucu klasik coğrafya unutulmaya yüz tutmuş, eserlerde efsaneler ve hurafeler ortaya çıkmıştır (Öngör, 1954). Hatta dünyanın küre şeklinde olduğu yalanlanmış ve yerin üstü kabarık, altı düz, dört köşe, etrafı okyanuslarla çevrili olduğu fikri ileri sürülmüştür (Özçağlar, 2009). Bunun aksini iddia edenler çeşitli işkencelere maruz kalmış ve idam edilmiştir. Bilimsel çalışmalarından dolayı kilise tarafından yargılanan gök bilimcisi Galileo (1564-1642), “Bilim kendisine kalsa, yalnızca ilerler.” sözüyle kilisenin bilime bakış açısını özetlemiştir (http://personals.okan.edu.tr). Ortaçağ’da Avrupa, kartografya alanında böylesi bir duraklama dönemi yaşarken, bu alandaki çalışmaların daha çok İslam dünyasında Skolâstik Düşünce; Ortaçağ’da Kilise’nin baskın olduğu bir dönemde Kilise’nin özgür düşünce ortamının önüne geçip tek doğrunun İncil’deki bilgilerin olduğunu savunan bir düşünce tarzıdır. Ki artık İncil’e göre değil tamamen kendi çıkarları doğrultusunda din adamları hareket etmeye başlamış, Cennetten toprak satmak, insanların topraklarını almak için Engizisyon mahkemelerinde birçok insan idam edilmiştir. Kilise böylelikle özgür düşüncenin önüne geçip gücünü artırmıştır (http://www.tarih.gen.tr/skolastik-dusunce-nedir.html). 5 84 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 geliştiği görülmektedir. İslam coğrafyacıları, genel olarak Batlamyus’un eserlerinin etkisinde kalmakla birlikte, yine de coğrafya ilmi alanında dikkat çeken araştırmalar yapmışlardır. Bunu takiben Ortaçağ sonlarında ve Rönesans Devri başlarında kilisenin tutuculuğu azalmaya başlamış, coğrafya ve haritacılık, dinin ve skolâstik düşüncenin zincirlerinden kendini kurtararak hızlı adımlarla ilerleme yoluna girmiştir (Akyol, 1951). Ayrıca tüccarların, seyyahların kullandığı kılavuzlar ve deniz haritaları çağın sonlarında oldukça doğru bir karakter kazanmıştır (Bilgin, 2006). Ancak, XVI. yüzyıl başlarına kadar üretilen dünya haritaları, genellikle kilise kökenli olup dönemin felsefi düşüncesine uygun bir şekilde resmedilmiştir. Bazı yazarlar bu kilise kökenli haritaların yalnızca T-O biçimli (T içinde O) resmedildiğini dile getirse de bu Ortaçağ kartografyası hakkındaki bir yanlış anlamadır. Aslında temel fikir aynı olsa da haritalar değişik şekilde hazırlanmıştı.6 Bunlar dışında, T-O Haritaları’ndan daha az katı olan, Mappaemundi7 (ortaçağ dünya haritası) olarak anılan gruba giren haritalar da mevcuttur. Bunların en önemlileri Hereford Haritası (Hereford Mappaemundi) ve Ebstorf Haritası (Ebstorf Mappaemundi)’dır (Özgüç, 2010). Ancak, aynı mantık ve amaç çerçevesinde resmedildikleri için, bunları birer T-O Harita çeşidi olarak kabul etmek gerekir ki bunlar T-O biçimli haritaların en meşhurları olarak kabul edilmektedir. Haritalar birer görsel iletişim aracıdırlar ve birçok bilgiyi yoğun olarak içerdiklerinden, coğrafî bilginin ve harita yapıcısının ait olduğu toplumun değerlerinin incelenmesinde zengin bir kaynak görevi görmektedirler. Bu bağlamda T-O Haritaları, resmedildiği dönemin mekânı ile ilgili coğrafi bilgiler vermelerinin yanı sıra dönemin dünya 6 Ortaçağ Hıristiyan dünyası tarafından XVI. yüzyıl başlarına kadar üretilen haritaların görünüşleri bakımından üç gruba ayrılmış olduğunu görülmektedir. Bu grupların ilkini T-O Haritaları oluşturmaktadır. İkincisi, iklim kuşakları modeline (buradaki iklim bölge anlamındadır) göre ilk yerküre modelini hazırlayan kişiye atfen ismini alan, dış çevresi daire biçimli olan ve günümüze pek ulaşmayan Kretast Tipi Haritalar’dır. Üçüncüsü ise T-O biçimli ve Kretas Haritaların birleşimi sonucu oluşturulan Karma Haritalar’dır (http://web.itu.edu.tr/~bilgis/8000yil.pdf). 7 Mappaemundi, Avrupa’nın ortaçağ dünya haritalarını tanımlamak için kullanılan bir ifadedir. Mappaemundilerin işlevi görünmeyen şeyleri görünebilir kılmaktır. Yani bunlar Hristiyanlık hikâyelerinin dünyadaki resmi gibidir. Dolayısıyla coğrafi doğruluk taşımayan, doğaüstü görüşlerin ağır bastığı haritalardır. Bazen bütün bir harita Hristiyanlık gerçeklerinin sembolü olarak sunulur. Bunlardaki temel konu ise, dünyanın yaratılmasından Hz. İsa’nın çarmıha gerilerek günahlarından kurtulması yoluyla Kıyamet’e kadar planlanan İlahi olaylarına dünyanın bir sahne görevi görmesidir. Hz. İsa’nın vücudunun açık bir temsili olan Ebstorf Haritası’nda olduğu gibi haritaların kendisi tarafından tasvir edilir. Hereford katedralindeki mappaemundi ise bunların en ünlü ve etkililerinden birisidir (Woodward, 1987). 85 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 görüşü, bilime bakışı ve dini inançları ile ilgili çeşitli bilgiler sunan, üzerinde durulması gereken önemli dünya haritalarıdır. T-O Haritaları, bir ölçek belirtmeksizin, coğrafi doğruluk aranmaksızın teolojik düşünceleri topoğrafik gerçeklermiş gibi göstermeye yönelik dünya haritalarıdır. Bunlar, Ortaçağ’da Avrupa’da din adamları tarafından dini tesir altında kalınarak dikdörtgen, oval ve yuvarlak tarzda ve ilginç şekiller kullanılarak resmedilmiştir. Bu haritalarda, Eski Tevrat görünüşüne dayalı olarak dünya bir kurs (daire) biçiminde tasavvur edilmiştir. Dünya’nın düz olduğu düşünülerek çizilmiş olan bu haritaların yuvarlaklığı, ufuk kavramından ve bilinen dünyanın sınırlı olmasından ileri gelmektedir. Bilindiği üzere ufuk, dairesel bir algılamadır ve T-O Haritaları işte bu algılamaya dayanılarak oluşturulmuştur. O zamanın bilinen yeryüzü paternini sembolik ve aynı zamanda teorik tarzda resmeden bu haritalar bazen “ökümenik’’ yani yerleşebilir dünyaya ait, bazen de “hemizferik’’ yani tüm küreyi kapsar şekilde çizilmiştir. Bu haritalarda ökümen, Roma İmparatorluğu dönemindeki “Orbis Terrarum’’ daki gibi basit bir biçimdeydi. Orbis Terrarum, Latince bir deyim olmakla beraber “yer yuvarı, dünyanın tekeri” gibi anlamlara gelmektedir (Bilgin, 2006: 28; Edson, 2008: 219; Gümüşçü, 2012). T-O haritalarının en eski tarihlisi, VII. yüzyıla ait olan Isodorus’un (570-636) haritasıdır. En yakın tarihli olanı ise XIII. yüzyılda çizildiği düşünülen Hereford haritasıdır. Eldeki bilgiler çerçevesinde VII-XII. yüzyıllar arası dönemde T-O haritalarının bir moda haline geldiği anlaşılmaktadır ve bu süreci “T-O haritaları dönemi” olarak nitelemek mümkündür. Bu haritalarda bilinen okyanuslar ortasına, yine bilinen üç kıta, (Asya, Avrupa ve Afrika) bir T ile birbirinden ayrılmış olarak gösterilir (Harita 2). Yuvarlak şekilli karanın içinde T şeklinde üç deniz, T-O adının kaynağıydı. Haritanın üst kısmı doğuyu, alt kısmı batıyı, sağ kısmı güney ve sol kısmında kuzeyi temsil ediyordu. T’ nin üstünde temel kara kütlesi (en büyük kıta) olan Asya, altında sağda Afrika, solda Avrupa ve merkezde de kutsal şehir Kudüs yer alıyordu (Bilgin, 2006; Edson, 2008; Gümüşçü, 2012). Okyanuslarla çevrili olan dünyayı üç kıtaya bölen yuvarlak içindeki T harfi, dünyanın en büyük suyollarını simgeliyordu. Bu suyolları, yerkürenin daire biçiminde varsayılmasından dolayı T görünümünü almıştır. T’nin yatay bölümünün sol tarafı Karadeniz (Black Sea), Don Irmağı (Tanais), Azak (Azov) Denizi ve Ege Denizini (Aegean), sağ tarafı Nil (Nile) ve Kızıldeniz’i (Red Sea), harfin dikey kısmı ise Akdeniz’i 86 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 (Mediterranean Sea) temsil etmekteydi (Harte, 2008: http://geography.about.com/library/weekly/aa082597.htm). 10; Harita 2. T-O Haritaların Şematik Gösterimi T’ nin üstünde Asya, altında sağda Afrika, solda Avrupa ve merkezde Kudüs yer alıyor. T harfi dünyanın en büyük suyollarını temsil etmekte. T harfinin yatay bölümünün Sol tarafı Karadeniz ve Ege Denizini, sağ tarafı Nil ve Kızıldeniz’i, dikey kısmı ise Akdeniz’i temsil etmektedir. Kaynak: http://geography.about.com. Ayrıca, T-O şemasındaki T harfi, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiğinde çektiği acının sembolü olan haçın işareti olabilir. Ancak bunun daha çok bir tau (ταῦ) (Yunan alfabesindeki T harfi) çeşidi olduğu da düşünülmektedir (Woodward, 1987). Şemadaki O harfinin ise dairesel dünyayı ifade ettiği düşünülüyordu. Bu T ve O şekillerinin “Terrarum Orbis” ifadesindeki kelimelerin baş harfleri olduğunu söyleyenler de vardır (Ek ve Şengel, 2008). Bu haritaların yapımında dini düşünceler ön plana çıktığından bu haritaların üst kısmında yani Asya’da, Âdem ile Havva bulunan cennete ait tasvirleri ve cennetin merkezinden çevresine akan dört kutsal nehrinin çizimleri önemli yer tutmaktadır (Harita 3 ve Harita 4). Bu dört kutsal nehir İncil’de isimleri geçen Euphrates (Fırat), Phison (Nil ya da Tuna), Tigris (Dicle) ve Geon (Ganj) Nehri olarak kabul edilir. Bu haritalarda Asya’nın yukarıya konulup tepesine cennetin yerleştirilmesinin pek çok nedeni vardır. Bu nedenler; Romalıların dairevi haritası Orbis Terrarum’da olduğu gibi güneşin doğudan (Asya) yükseldiği anlayışı ile Göksel Cennet’in yerkürenin en doğusunda olduğu düşüncesi ve Doğudaki İslam 87 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Dünyasında ticaretin getirdiği büyük zenginlikler ve buna bağlı olarak da cennetin doğuda olduğu inancı etkili olmuştur. Bunlardan dolayı doğu, Avrupa’daki insanlara cenneti ifade ediyor ve çoğu ortaçağ haritalarının tam tepesinde cennet yer alıyordu. Ayrıca tek tanrılı /monoteist dinlerin doğuda ve hatta Akdeniz de ortaya çıkması ile birlikte Kudüs’ün kazandığı önem sebebiyle “cennetin doğuda olduğu” düşüncesi savunuluyordu. Bütün bunların sonucunda da cennet haritalarda, haritanın en müstesna/özel yerine yani yukarıya, Asya kıtasının (kutsal kıta) üzerine kondurulmuştur (Gümüşçü, 2012; Donkin, 2008). Bu haritalarda dünya, çevresi bir okyanusla kuşatılmış olarak gösteriliyordu. Bu tarz, Romalıların dairevî haritaları olan “Orbis Terrarum”dan alınmış olup, çevre okyanusu fikri ise eski Yunanlılardan gelmektedir (Ilgar, 2005). Karayı üçe bölme tarzı ise, muhtemelen M.Ö. V. yüzyılda İyonyalı filozoflar tarafından benimsenmişti (Bilgin, 2006). Harita 3. St. Beatus Harita Kopyalarından Alınmış Bir T-O Haritası Kilise etkisinin açıkça görüldüğü bu haritada Hristiyanlığın doğduğu Mukaddes Şehir yani Kudüs (Jerusalem) merkezde, Cennet (Paradise) ise Âdem ile Havva figürünün bulunduğu Asya kıtasında Doğu’dadır. Kaynak:http://www.henry-davis.com. 88 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Harita 4: IX. Yüzyıla Ait Bir T-O Haritası St. Beatus Harita kopyalarından olan bu harita, Âdem ile Havva’nın bulunduğu yer Cennet’i ifade etmektedir. Burası aynı zamanda Doğu’dur ve yine üsttedir. Kaynak: Riffenburgh, 2012. Ortaçağ’da dini tesir altında kalınarak resmedilmiş T-O Haritaları’nın birçok çeşidi vardır. Yuvarlak, oval ve dikdörtgen şeklinde resmedilmiş türleri mevcuttur. Bunlar şekilsel olarak farlılıklar gösterseler dahi hepsi aynı amaç çerçevesinde hazırlanmıştır. Din adamları tarafından coğrafi doğruluk ortadan kaldırılarak, Hıristiyanlığın doğduğu ve geliştiği kutsal yerlere geniş yer verilmiştir. Sembolik, aynı zamanda teorik olarak resmedilmiş bu haritalarda kimi zaman karaların çevresindeki girinti ve çıkıntılar hafifletilmiş, haritaya süslü bir görüntü verilmiştir. Ancak bütün türlerinde İncil’deki ifadelere dayalı kutsal şehir Kudüs merkez kısma, Cennet ise en üst kısma alınmıştır. Aşağıda bu harita çeşitleri önem sırasına göre verilmiş ve her biri kısa ve öz bir şekilde açıklanmıştır. 1. ISİDORUS T-O HARİTALARI Ortaçağ’ın en üretken ansiklopedicisi olan Sevillalı Isidorus (570-636) çağdaşları tarafından “modern zamanın en bilge adamı” olarak nitelenmiş (Goff, 2005) ve Isidorus Ortaçağ’ın en yaygın olan T-O haritalarının en eskisini yapmıştır. Bunların asılları bulunmuyorsa da Etymologiarum sive Originum libri XX (Etimolojiler veya Köken Üzerine Yirmi Kitap) isimli elyazmasında birkaç kopyası ortaya çıkmıştır (Woodward, 1987). Isidorus’un T-O Haritası’nda dünya, 89 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 ‘okyanus denizi’ (oceanum mare) yazılı bir çember içerisine yerleştirilmiştir. Doğu (Oriẽs veya Oriens) yukarıda, batı (occidẽs veya occidens) aşağıda yer almaktadır. En önemli yön, güneşin doğduğu yeri gösteren Oriens, bu önemine ithafla büyük harfle başlanmış ve dini inanıştaki önemine uygun olarak, temsil yüzeyinin en üst noktasına, modern haritalarda kuzeyin bulunduğu alana yerleştirilmiştir. Güney (Meri.: Meridianus) ile kuzey (Sep.: Septemtrio) yanı sıra, Isidorus’un haritasında Asya (Asia), Avrupa (Europa), Afrika (Africa) kıtaları belirtilmiştir. Üç kıta, Nuh’un soyu altında birleşmektedir. Sem (Sam), Jafet (Yafet) ve Ebam (Ham) ise, Nuh’un üç oğlunun Tufan’dan sonra göç ettikleri bölgeleri göstermektedir (Harita 5). Haritada, Ham’ın çocuklarının Afrika’nın; Yafet’in çocuklarının Avrupa’nın, Sam’ın çocuklarının ise Asya’nın halklarını oluşturduğu ifade edilmektedir (Ek ve Şengel, 2008). Akdeniz (Mare magnũ), Azak Denizi (Azov Suyu) (meoti palus), Nil Nehri (Nillus flu), Don Nehri (Tanais flum) haritada işaret edilmiş önemli su kütleleridir. Isidorus’un haritasında kuzey yukarı alınarak gösterilmiştir. Ayrıca harita, Don Nehri’ni Nil’in devamı gibi algılayarak çarmıhı daha belirgin hale getirmektedir (Ek ve Şengel, 2008). Isidorus Haritası’nın XII. yüzyıla ait kopyasına bakıldığında, burada bir çıkıntı görülür. Sem’in bulunduğu Asya kıtasında görülen çıkıntı, Nuh Tufanı efsanelerine göre tufandan sonra Nuh’un gemisinin oturduğu, Batı dillerinde Ararat olarak bilinen ve Kitabı Mukaddes, yani Tevrat (Hz. Musa’ya inen kutsal kitap) ve İncil (Hz. İsa’ya inen kutsal kitap) kitaplarında geçen Ağrı Dağı olduğu düşünülmektedir (Harley ve Woodward, 1987; Doğanay, 2003) (Harita 6 ve Harita 7). Bütün bunlardan Isidorus Haritası’nın, üç kıtanın genel hatlarını Hz. Nuh’un üç oğlu ile ilişkilendirilerek çizildiği anlaşılmaktadır. Bu haritalar dışında Isidorus’un elyazmalarından alınmış birçok T-O Haritasının kopyası bulunur. Bunlardan biri olan “Dört Kıtalı Isidorus Haritası”, Isidorus’un T-O şematik haritasına dördüncü bir kıtanın eklenmesi sonucu oluşturulmuştur. Haritaya eklenen bu dördüncü kıta Hindistan’dır. Bu örnekte Hindistan alışılmamış bir şekilde batıda görülür (Harita 8). Isidorus’un başka bir haritası olan “Nil Nehri T-O Haritası” ise Nil Nehri’ni Cennetin dört nehrinin bir gelişmesi olarak gösterir. X. yüzyıl el yazmasından olan bu şematik TO Haritası Nil Nehri’ni iki kaynakla gösterir (Harita 9): biri Cennet’te, diğeri Afrika’dadır (Woodward, 1987). 90 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Harita 5. Isidorus T-O Haritası Doğu yukarıya, Batı aşağıya gelecek şekilde çizilmiştir. Kuzey ile Güneyin yanı sıra; Asya, Avrupa ve Asya kıtaları belirtilmiş ve bunlara Nuh’un üç oğlu Sam, Yafet ve Ham yerleştirilmiştir. (Orijinal Boyut:11.1 cm), Kaynak: Ek ve Şengel, 2008. Harita 6. Isidorus’un Elyazmasından Alınmış VII. Yüzyıla Ait T-O Haritası (Orijinal Boyut:6.4 cm). Kaynak: Birkholz, 2004. 91 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Harita 7. Yandaki Haritanın XII. Yüzyıla Ait Kopyası (Orijinal Boyut: 30x22cm). Kaynak: Harley ve Woodward, 1987. 2. BEATUS T-O HARİTASI Ortaçağ’da Avrupa’da bazı din adamları, üstü kapalı olarak insan soyunun Nuh’tan geldiğini reddetmişlerdir. Yeryüzündeki kıtaların üçlü (Asya, Avrupa, Afrika) sıralamasına karşı, dördüncü ve meskûn (yerleşilmiş) olmayan bir kıtanın varlığını savunmuşlardır. Ancak Ortaçağ harita yapıcılarının çoğu üçlü sınırlamayı kabul etmese de dört kıtayı gösteren haritalar da mevcuttur. Bunlardan en dikkat çekici olanı VIII. yüzyılın sonlarında yapılan İspanyol rahip St. Beatus’a (730-800) ait, ismini yapıcısından almış, Beatus T-O Haritası’dır (Bellone ve Mussio, Tarihsiz:1-2). Bu harita, Beatus’un 776 yılında tamamladığı eseri Commentaria in Apocalypsin’de (Kıyamet Üzerine Yorum) yer alır. Bu esere Hz. İsa’nın on iki havarisinin dini yaymak amacıyla gönderildiği dünyayı tanımlamak için yazılan metne bir de harita eklenmiştir. Ancak orijinali günümüze kadar gelmemiştir. Haritaya ilişkin bilginin büyük bölümü sonradan üretilen kopyalar üzerinde yapılan çalışmalar sayesinde bugüne ulaşabilmiştir. Bu kopyaların bazıları kareye benzer, bazıları ise daha yuvarlak köşelere sahiptir. (Riffenburgh, 2012). Bunların en önemlileri Saint-Sever Beatus Haritası ve Osma Beatus Haritası’dır. 92 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Harita 8. Dört Kıtalı Isidorus T-O Haritası ( Orijinal Boyut: 11cm). Woodward, 1987. Harita 9. Nil Nehri (Dirsek ) T-O Haritası (Orijinal Boyut:11.5 cm) Kaynak: Woodward, 1987. 93 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 2. a. SAİNT-SEVER BEATUS HARİTASI Liébana'lı Saint Beatus'un ölümünden sonra, 1050 yılında çoğaltılan Saint-Sever Beatus adlı dünya haritasıdır (http://www.solakkedi.com). Saint- Sever Beatus Haritası, oval olarak resmedilmesine rağmen yine dini gayeye hizmet ediyordu. Eski Roma Dünya Haritası’nın Hristiyan dinine göre düzenlenmesi suretiyle yapılmıştır. Karaların çevresindeki girinti ve çıkıntılar hafifletilmiş haritaya süslü bir görünüm verilmiştir (Harita10). Mukaddes Bölge (Kudüs /Jerusalem) yine merkezde, Cennet doğudadır ve bunun dört nehri belirgin bir şekilde çizilmiştir (Bilgin, 2006). Harita 10. Saint-Sever Beatus Harita St. Beatus’un Roma Dünya Haritasını değiştirerek Hristiyan inancına uydurduğu dünya haritası. (Orijinal Boyut:32x43 cm). Kaynak: http://www.solakkedi.com. 2. b. OSMA BEATUS HARİTASI Liébana'lı Beatus’un, İncil’in son bölümünün açıklaması üzerine 1086 yılında yazılmış ve şu anda İspanya’nın Burgo de Osma şehrinin katedral kütüphanesinde bulunan elyazmasında yer alan Osma Beatus Haritası, Beatus Haritaları’nın olağanüstü bir örneğidir. Ortaçağ Hristiyan Oikumene’sinin açıkça dile getirilen görüşü olduğu için bu harita Beatus haritalarının en ilginç olanıdır. Dört kıtayı gösteren bu haritada dördüncü kısım okyanus tarafından doldurulmakta ve sözde terra incognita’i (keşfedilmemiş yer) içermektedir. Bu dört kıtalı 94 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 harita, dünyanın farklı kısımlarına (fakat dördüncü kısmına değil) gönderilen Hz. İsa’nın on iki havarisinin oynadığı rolü dile getirme amacına hizmet etmektedir. Bazı havariler bir “Hıristiyan ortaçağ hac yolculuklarının coğrafyasını” kuvvetlendirmek için kutsal yerlerin ya da faaliyet gösterdikleri coğrafi alanların ortasında temsil edilmektedir. Cennet üstte dörtgen bir şekilde resmedilmiştir. Cennetin içindeki çapraz bir artıya benzer çizimler Cennetin merkezinden köşelerine akan dört kutsal nehri betimlemektedir. Haritadaki insan başları ise Hz. İsa’nın on iki havarisini temsil etmektedir (Harita 11). Bu harita resmedildiği dönemden XIX. yüzyıla kadar bahsedilmese de 1929’da tam anlamıyla keşfedilmiş ve 1992’de kopyaları yayımlanmıştır (Donkin, 2008; Tavera, 2011). Harita 11. Osma Beatus Haritası İspanya’nın Burgo de Osma şehrinin katedral kütüphanesinde bulunan elyazmasında yer alan Osma Beatus Haritası, Beatus Haritaları’nın olağanüstü bir örneğidir. (Orijinal Boyut:34x35 cm). Kaynak: http://www.saudiaramcoworld.com. 3. EBSTORF HARİTASI Daha öncede ifade edildiği üzere, T-O biçimli haritaların en meşhurları “Ebstorf ve Herefort Haritaları”dır. Bu haritalarda İncil’deki hikayeler, tarih, mitoloji, flora, fauna ve egzotik ırklar daha detaylı gösterilmek için hazırlanmıştır. Bundan dolayı bunların adeta küçük birer ansiklopedi gibidir. Ebstorf Haritası (Ebstorf Mappaemundi), sayısız kutsal resimle süslenmiş, 1294’de hazırlanan 95 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 ve bir manastırda 1830’da bulunduğu yerin adını taşıyan önemli dünya haritalarından biridir. Orijinali II. Dünya Savaşı sırasında (1943) savaş kurbanı olmuş, geriye fotoğrafları ve başka kopyaları kalmıştır (Özgüç, 2010). Bu dünya haritası yaklaşık 4 m kadar çapta ve yine dar bir okyanusla çevrelenmiş bir tekerlek veya disk halindedir. Hereford Haritasına çok benzer olan haritanın tepesi doğuya yönlendirilmiş olup Hz. İsa’nın vücudunu temsil etmektedir. Yani İsa’nın çarmıha gerilmesinin totemik sahnesine yer vermektedir. Cennetin (Tanrı’nın Şehri) yanında tepede Hz. İsa’nın başı, kuzey ve güney kenarında iki eli, alt uçta yani batıda ayakları haritadan çıkmış bir şekilde resmedilmiştir. Şehirler ve kaleler resim tarzında yapılmış ve harita çeşitli yaratıklar ve garip insan tasvirleri ile doldurulmuştur. Bu yaratıklar ve garip insan tasvirleri cenneti bulma umudu ile Haçlı Seferlerine katılanların söylenti ve abartılarından esinlenerek haritalara aktarılmıştır (Ilgar, 2005). Harita 12. Ebstorf Haritası Tepede Hz. İsa’nın başı, kuzey ve güney kenarında iki eli, alt uçta ayakları haritadan çıkmış bir şekilde resmedilmiştir. (Orijinal Boyut:3.56x3.58 m. Kaynak: http://web.itu.edu.tr/~bilgis/8000yil.pdf. Söz ve resmin bir karışımı olarak potansiyel açıdan büyüleyici olan Ebstorf Haritası’nda Hz. İsa’nın kafası, elleri ve ayakları çarpıcı bir biçimde ana yönleri işaret etmektedir. Kudüs, I.Haçlı Seferi’ni (109599) takip eden yıllarda yazımsal/coğrafi gövdenin merkezine yerleşmiştir. Üstelik soyut coğrafyanın dört ana yönü ile Hristiyan inancının sembolik işareti olan haçın şekilsel uyumu vurgulanmaya 96 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 çalışılmıştır. (Birkholz, 2004). Haritada açıkça görüldüğü gibi, mevcut alan bakımından Avrupa Afrika’ya kıyasla daha fazla detaylandırılmıştır. Sadece Akdeniz çevresi yeterince bilinmektedir ve gerisi tamamen boştur (Harita 12). Hristiyanlar ekümenin merkezine yerleştirmiş, Hristiyan olmayan insanlar daha dış mekânlara hatta yaratıkların bulundukları sınırlara konmuştur (Bellone ve Mussio, Tarihsiz). 4. HEREFORT HARİTASI Herefort Katatralinde muhafaza edilen Herefort Haritası’nın (Herefort Mappaemundi), Haldingham’lı Richard (XIII. yy.) tarafından yapıldığı düşünülmektedir. (Bilgin, 2006). XIII. yüzyıl Hereford dünya haritasının en göze çarpan özellikleri onun büyüklüğü (1.65x1.35 m) ve ortaçağ haritacılığının bir şaheseri niteliğini taşımasıdır. Hereford dünya haritası günümüze kadar ulaşan tek büyük ölçekli mappaemundidir ve aynı zamanda Ortaçağ haritacılığının eşsiz bir örneğidir. Açıklayıcı resimleri çok sayıda hayvanı, tuhaf ve korkunç yaratıkları, şehirleri, rotaları, yol güzergâhlarını ve coğrafi unsurları betimlemektedir. Denizler tarafından çevrili düz bir plağı gösteren, Yunan geleneğine dayalı Hereford Haritası’nda dünyanın tasviri geniş çapta coğrafi, zoolojik ve botaniğe ait bilgi kapsamaktadır. Harita, İngiliz kasabalarına; yani Wyne nehrinin kıyısındaki Hereford’a, kutsal topraklardaki şehirlere ve dünyanın başı olarak tanımlanan Roma’nın bir planına da yer vermiştir. Harita diğer coğrafi bilgilerin yanında, Nil Nehri deltasının ve İskenderiye fenerinin ayrıntılı bir şemasını, aynı zamanda Kızıldeniz ve Akdeniz, Bizans ve Tuna Nehri çizimlerini içermektedir (Tavera, 2011). Hereford haritasının temel amacı, Ortaçağa ait İncil’in son bölümünün elyazmalarında bulunan haritalarda olduğu gibi, on iki havarinin sözlerinin dünyaya yayılması olmadığı gibi, haritanın dinsel dili de yalnızca dünyanın oluşumu hakkında değildir. Tüm plandaki resimli diğer bilgilerin gösterdiği gibi Hereford haritası, tarihsel süreçlerin belirgin tasvirlerini Babil’den Roma İmparatorluğu’na kadar yer ve zaman göstergeleriyle birleştirir. Ayrıca Convy ve Caernarvon gibi büyük kalelerin ve şatoların inşası, Prag ve Worms gibi şehirlerin kurulması ve Flander’ların yün ticaretinde aktif faaliyet göstermeleri gibi bariz referanslar da vardır (Harita 13 ve Harita 14) . Özetle, Hereford Haritası’nın Tanrı’nın yaradan olarak rolünü ve ürününü aynı zamanda insan faaliyetlerini ve sosyal olayları gösteren ve bunların tümünün Hristiyan ahlaki ilkelerine göre yerine getirilmesi gerektiği ansiklopedik ve dini ortaçağ bilgisinin yapılandırılmış bir özeti olduğu söylenebilir (Tavera, 2011). 97 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Harita 13. Herefort Haritası, Bu harita Ortaçağ’ın büyüklüğü ile dikkat çeken en meşhur haritalarından biridir. (Orijinal Boyut: 1.65x1.35 m).Kaynak: http://web.itu.edu.tr/~bilgis/8000yil.pdf. Harita 14. Türkiye’nin de belirgin olduğu Herefort Haritası’nda Kudüs yine merkeze alınmıştır. Kaynak: http://www.atlantismaps.com. 98 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 5. SALLUST T-O HARİTALARI Bu harita versiyonları, De bello ]ugurthino of Gaius Sallustius Crispus’ın IX. ve XIV. yüzyılı kapsayan yaklaşık altmış elyazmasında bulunur. 1470 ila 1500 yılları arasında elli beş basılı yayında görünmesiyle XIV. yüzyılda büyük önem kazanmıştır. Sallust’un haritaları, Isidore'ın çalışmalarındaki benzerlerinden daha az şematiktir. Haritada Don ve Nil Nehirleri daha yakından yansıtılmak için sık sık sonlarda bükülmüş şekilde çizilmiştir ve harita büyük şehirleri sembolize eden müstahkem kasaba ve kiliseleri içermektedir. Çoğu Ortaçağ haritalarında olduğu gibi yönlendirme (uyum), genellikle doğuya olduğu gibi batı (Harita 15) veya güney de olabilir (Harita 16). Güney yönelimli durumlarda ise, yarısını Avrupa ve Asya almakla birlikte Afrika dairenin yarısını alabilir (Harita 17). Ayrıca Aspremont (XII. yüzyıl) veya Sone de Nansay (XIII. yüzyıl) gibi Ortaçağ aşk romanlarında bir yapılandırmadan bahsedilmiştir. T’nin kol demirinin sonları bir kenarından kesilmiş şekilde gösterilebilir (Harita 18) (Woodward, 1987). Harita 15. Sallust T-O Harita: Batı Uyumu (Orijinal Boyutu: 6.8 cm) Kaynak: http://www.ucl.ac.uk. 99 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Harita 16. Sallust T-O Harita: Güney Uyumu (Orijinal Boyutu: 4.3 cm)Kaynak: http://www.ucl.ac.uk. Harita 17. Sallust T-O Harita: Afrika En Büyük Kıta (Orijinal Boyutu: 4 cm) Kaynak: Woodward, 1987. 100 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Harita 18. Sallust: Kesik Nehirli T-O Haritası (Orijimal Boyutu:16.5 cm) Kaynak: Woodward, 1987. 6. TAU HAÇLI T-O HARİTASI Daha önce de ifade edildiği üzere T-O Haritaları, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiğinde çektiği acının sembolü olarak da görülebiliyordu. Haritadaki T çarmıhı sembolize eder ancak bu T bir haç işareti de olabilir ama bunun daha çok bir tau (Yunan alfabesinde T harfi) çeşidi olması da muhtemeldir. Bu da kol demirlerinin sonu kesildiğinde veya büküldüğünde görülür. Ebstorf haritasındaki gibi Hz. İsa’nın vücudu haritanın üzerine üst üste eklendiğinde, harita kendiliğinden dünyanın açık bir sembolü haline gelir (Woodward, 1987) (Harita 19). 7. GAUTİER DE METZ T-O HARİTASI Hakkında çok az şey bilinen Gautier de Metz, Fransız rahip ve şairdir. 1245 yıllarında yazılan ve Lorraine diyalektiğinde kaleme alınan, altı bin kıtadan daha fazla olan “L'image du monde” adlı bir ansiklopedik şiirin yazarıdır ve bu esiri ile tanınmıştır. Bu elyazmalarından yüz kadar kopyası günümüze ulaşmıştır ki bu elyazmalarında iki Mappaemundi türü bulunur. Bu iki Mappaemundi türü Isidore’ın “Etymologies” kitabından gelmektedir. İlki, daireyi eşit parçalara ayıran basit bir kuzey-güney hattıyla doğuya merkezlenmiş bir daire formundadır. Tüm uzaysal yönler "Aise la grant" (Büyük Asya) kelimeleriyle gösterilir. İkincisi Isidore versiyonuna benzeyen tam bir 101 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 T-O Haritası’dır (Harita 20). Ama bu harita Fransızcadır ve etrafı rüzgârların isimleriyle kaplıdır ( Woodward, 1987). Harita 19: Tau Haçlı T-O Haritası, XI. yüzyılda çizilmiş bu harita Tau Haçlı haritanın en iyi örneğidir. (Orijinal Boyutu:16.2 cm) Kaynak: Woodward, 1987. Harita 20. Gutier de Metz T-O Haritası Bu harita Isidore’ nin Etymologies kitabından gelmekte olup, etrafı rüzgârların isimleriyle kaplı olanıdır (Orijinal Boyutu: 6.6 cm). Kaynak: Woodward, 1987. 102 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 8. ÇEŞİTLİ T-O HARİTALAR VE BİLİNMEYEN YAZARLAR Bilindiği üzere Isidore’nin elyazmasından alınmış birçok T-O biçimli harita kopyası mevcuttur. Isidore’nin T-O Haritaları’nın birkaç değişiği bu kategorideki haritaların karakterini belirler. Bu kategorinin yazarları Lucan, Macrobius (kendi kategorilerini oluşturan bölgesel haritaları dışarıda bırakır), Venerable Bede, Pisa Guido ve çalışmaları ayrı bir kategori yapmaya yeterli olmayan Tripoli William’dır. Bu haritaların farklı bir kategoride ele alınmasının nedeni, bu haritalardaki değişikliklerdir. Bu değişiklikler şöyle sıralanabilir: Afrika için Libya’nın kullanılması ile nehirlerin alışmışın dışında Y biçimli çizilmesi (Harita 21); T şeklindeki nehirlere iki kesilmiş ve çentikli simetrik nehrin eklenmesi (Harita 22); Nil’in tam bir T harfinin oluşmasını engelleyecek şekilde kavisli çizilmesi (Harita 23) ve dünyanın üç parçasının yaklaşık olarak aynı olması için T’nin kol demirinin olağandan biraz daha yüksek seviyede resmedilmesidir (Harita 24) (Woodward, 1987). Harita 21. Muhtelif T-O Haritaları: Y-O Varyantı (Orijinal Boyutu: 8.7 cm) Kaynak:http://cartographic-images.net 103 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Harita 22. Muhtelif T-O Haritaları: Simetrik Nehirler (Orijinal Boyutu:10.5 cm) Kaynak:http://cartographic-images.net Harita 23. Muhtelif T-O Haritaları: Değiştirilmiş Nil Nehri (Orijinal Boyutu:8.1 cm) Kaynak: Woodward, 1987. 104 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Harita 24. Muhtelif T-O Haritaları: Yüksek Kol Demiri (Orijinal Boyutu:4.7 cm) Kaynak: Woodward, 1987. 9. TERS T-O HARİTASI Bu haritalarda, Afrika ve Avrupa’nın isimleri geleneksel T-O şemasının üzerinde ters çevrilerek resmedilmiştir Bu Destombes tarafından yazım hatası olarak yorumlansa da Stevens, bu tür haritada Afrika ve Avrupa isimlerinin kasıtlı ters çevrilip resmedildiğini ifade etmektedir. Bunda dolayı Stevens’e göre bunlar T-O Haritaları’nın bir alt grubunu oluşturmaktadır. Ters T-O Haritası’nın görüntüsü üçlü şematiğin farklı bakış açılarında yatar. Doğu merkeze alındığında ve üstten bakıldığında geleneksel form kesinlikle üç kıtayı gerçek topolojik yerlerinde gösterir. Fakat üç bölüme ayrılmış kıtaların biri cennet olduğu ileri sürüldüğünde ve o dönemde batılı bir harita yapıcısının gözüyle dünyanın dışından bakıldığında Asya en üstte kalır (Harita 25), Afrika ve Avrupa ise ters dönmüş şekilde görülür (Woodward, 1987). 10. ALBİ VEYA MEROVİNGİAN HARİTASI Albi veya Merovingian Haritası, Orosius’un (Ortaçağ’da din adamı, rahip) etkisinin olduğu düşünülen Ortaçağdan günümüze ulaşan Mappaemundi örmeklerinden biridir (Woodward, 1987: 301). T-O Haritaları’nın değişik bir şekli olan bu harita, VIII. yüzyılda (750’li 105 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 yıllar) Albi tarafından yapılmıştır. Bu harita Batı Avrupa’da en eski coğrafi eseri teşkil etmektedir. Burada dünyanın, üst kısmı yine doğu olmak üzere K-G istikametli Akdeniz orantısız bir tarzda bölünmüş ve ülkeler ayrılarak isimleri yerlerine konmuştur (Bilgin, 2006) (Harita 26). Harita 25.Ters T-O Haritası T-O Haritaları’nın bir alt grubunu oluşturan bu haritalarda Afrika ve Avrupa’nın isimleri geleneksel T-O şemasının üzerinde ters çevrilerek resmedilmiştir. (Orijinal Boyutu: 19 cm) Kaynak: Woodward, 1987. Harita 26. Albi T-O Haritası VIII. yüzyıla ait olan bu harita T-O Haritaları’nın değişik bir şeklini teşkil etmektedir. (Orijinal Boyut: 29 X 23 cm) Kaynak:http://www.henry-davis.com. 106 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 . 11. Y-O HARİTASI T-O Haritaları dışında, daha az bilinen Y-O haritalar da aynı mantık ve amaçla hazırlanmış, benzer şekilli haritalardır. Bunların en tanınmışı Rahip Bede’nin VIII. yüzyılda yazdığı “De Natura Rerum’’ kitabında yer alıyordu (Özgüç, 2010). Bu haritada da Kilise babalarının teolojik hedeflerine dayalı olarak oluşturulmuştur ve haritanın üst kısmı çoğu ortaçağ haritalarında olduğu gibi yine Doğu odaklıdır (Harita 27). Harita 27. Y-O Harita T-O Haritaları dışında daha az bilinen Y-O Haritaları da aynı mantık ve amaçla hazırlanmıştır. (Orijinal Boyutu: 8 cm) Kaynak:http://www.henry-davis.com. . 12. AZOV (AZAK) DENİZ'Lİ Y-O HARİTASI Genellikle Isidore’ın Etymologie elyazmalarındaki T-O Haritalarıyla yan yana bulunan bu haritalar, Azov Körfezi veya Denizi’nin bir temsilini ve onu çevreleyen göllerini barındırır. Burada Don Nehri’nin iki kolu (Gulf ve Azov) Y biçiminde çizilmiştir. Bu Y biçimindeki akarsu kollarına bir de cennetin dört nehrinden biri olan Nil (Nil River) ve Akdeniz (Mediterranean) bağlanılmıştır. Antik çağlarda, Azov Denizi’nin şimdiki 150-200 millik boyutundan daha büyük olduğu düşünülmekteydi. Bu kategorideki birçok haritada görünüş, üç ana kıtayı ayırmasının coğrafi önemini gözler önüne sermektedir (Harita 28). Menendez-Pidal, bu versiyonların IX. ve X. yüzyıldaki 107 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Beatus haritalarının geliştirmesinde direkt olarak bağlantısı olduğuna inanmaktadır (Woodward, 1987). Harita 28. Azov (Azak) Denizi Y-O Haritası Isidore’ın Etymologie elyazmalarındaki T-O Haritalarıyla yan yana bulunan bu haritalar, Azov Körfezi veya Denizi’nin bir temsilini ve onu çevreleyen göllerini barındırır. (Orijinal Boyutu: 9.7 cm). Kaynak: http://cartographic-images.net. 13. KAREDEKİ V HARİTASI Karedeki V haritalar, Y-O haritalarda olduğu gibi aynı mantık ve amaçla oluşturulmuş Ortaçağ haritalarındandır. Bu harita klasik T-O şemasının az çok değiştirilmesiyle oluşturulmuştur. T-O şemasındaki bu değişiklikler çeşitli çalışmalarda görülür; bunlarda doğu veya güney merkezli bir karenin içine V harfi yerleştirilmiştir. Bu V harfi, T-O haritadaki T harfinin görevini üstlenerek dünyayı üç kıtaya ayırmıştır (Harita 29). Kare haritasının en mükemmel örneklerden biri Bede’nin “De natura rerum” adlı el yazmasında bulunur. Bu eserdeki elementler ve mevsimler Ptolemy’in astrolojik çalışması olan Quadripartitum or Tetrabiblos’te geçen dört uzaysal yön ile ilgilidir (Woodward, 1987). 108 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Harita 29. Karedeki V Haritası Dünya, T-O Haritaları’nda olduğu gibi Hz. Nuh’un üç oğlu Sem, Ham ve Jafet’in temsil ettiği üç kıtaya ayrılmıştır. (Orijinal Boyutu: 4.8 cm) Kaynak: http://cartographic-images.net. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Haritalar insanlığın ortaya çıkışıyla birlikte ihtiyaçlarına bağlı olarak bir yere gidip gelme korunma vb. diğer tecrübelerini zaman içinde insanlara aktarma düşüncesiyle çizilmişlerdir. İlkçağ’da başlayan haritacılık faaliyetleri günümüze değin çeşitli uygarlıkların tesiri ve katkısıyla ulaşmıştır. Nitekim insanlar sadece haritayı sadece mekan bilgisini aktaran bir araç olmaktan ziyade Ortaçağ Avrupası’nda dini bir propaganda aracı olarak kullanmıştır. Söz konusu dönemde ortaya çıkan bu durum T-O haritalarını meydana getirmiştir. T-O haritaları insanlara mekân bilgisini aktarmasından ziyade dini vazifelerini hatırlatmak amacıyla çizilmiştir. T-O haritalarının çizim dönemini en eski tarihilisi VII. Yüzyıl (Isodorus haritası) ve en yeni tarihlisi ise XIII. yüzyıl (Hereford haritası)dır. Bu iki müellif arasında geçen zaman dilimini “T-O Haritaları Dönemi” olarak nitelemek mümkündür. Ortaçağ’da yaşamın her alanına ağırlığını koymuş olan kilise, bilimsel bakışı göz ardı etmiş ve bilimsellikten ziyade kendi öğretilerini ön 109 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 plana çıkarmış ve bu görüşlerini topluma egemen hale getirmişlerdir. Nitekim söz konusu durum harita ve haritacılığa da yansımıştır. Dolayısıyla, dünyayı gerçek biçimiyle gösterebilecek ciddi atılımlarda bulunulmamış, yeryüzü Romalıların yorumladığı gibi daire biçiminde tasavvur edilmiştir. Bu dönemde, çoğu aynı zamanda din adamı olan harita yapıcılarının işi coğrafi ve topoğrafik şekilleri kaydetmekle bitmiyor aynı zamanda kilisenin kuşaktan kuşağa aktarılan dinsel öğretilerini de çalışmalarında yansıtmalarını da içeriyordu. Diğer bir ifade ile Ortaçağ’da din adamları düşüncelerini halka empoze etmek için görsel malzemeler arasında yer alan haritaları etkin bir şekilde kullanmışlardır. Ortaçağ’ın en dikkat çeken haritalarından olan T-O Haritaları’nın bu ihtiyacı karşılayan malzemeler arasında olduğu anlaşılmaktadır. Bu haritalar bilimsel ölçüm ve gözlemlerden oldukça uzaktırlar. Dini kavramları içerisine alan mekânsal birer temsildirler ve genel olarak kutsal toprakları, cennet-cehennem düşüncelerini sembolize ederler. Başka bir ifade ile bunlar, ilahi düzenin Hıristiyan dünya görüşüne göre cisimleştiği nesnelerdir. Orijinalleri günümüze çok az sayıda ulaşan çeşitli T-O Haritaları, pratik amaçlardan ziyade, Hıristiyanlara dini vazifelerini hatırlatmak ve yaradılışın görkemini göstermek üzere kilise duvarlarını veya elyazmalarını süslemek amacıyla resmedilmiştir. Bu haritalar, Batlamyus devrinde çok ilerlemiş olan kartografya ilminin dini tesir altında nasıl bir gerileme dönemine girdiğini göstermesi açısından oldukça önemlidir. KAYNAKLAR Akyol, İ. H. (1951). Umumi Coğrafya, İstanbul: Sucuoğlu Matbaası. Anonim, (1993). Ortaçağ, Temel Britannica Temel Eğitim ve Kültür Ansiklopedisi, cilt 13. İstanbul: Hürriyet. Aujac, Germaine, (1987). The Foundations of Theoretical Cartography in Archaic and Classical Greece, (Edt. J.B. Harley-D. Woodward), The History of Cartography, Vol I,Cartography in Prehistoric, Ancient, and Medieval Europe and the Mediterranean, Chicago & London. Bilgin, T. (2006). Genel Kartografya I, İstanbul: Filiz Kitabevi. Birkholz, D. (2004). The King's Two Maps, Cartography and Culture in ThirteenthCentury England, Routledge New York & London. Cürebal, İ. (2011). Harita Bilgisi, (Edt. C. Şahin), Genel Coğrafya, Ankara: Gündüz Eğitim ve Yayıncılık. Doğanay, H. (1993). Genel Coğrafya’ya Giriş I, Metodlar - İlkeler ve Terminoloji, Ankara: Gazi Büro Kitapevi. Doğanay, H. (2003). Ağrı Dağı ve Turistik Önemi, Doğu Coğrafya Dergisi Sayı: 9, Erzurum. Donkin, L. E.G. (2008). Usque ad Ultimum Terrae: Mapping the Ends of the Earth in Two Medieval Floor Mosaics, (Edt. Richard J.A. Talbert - Richard W. Unger), 110 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Technology and Change in History, Vol. 10, Cartography in Antiquity and the Middle Ages, Fresh Perspectives, New Methods, Leiden & Bostan: Brill. Edson, E. (20089. “ Maps in Context: Isidorus, Orosius and the Medieval Image of the World” (Edt. Richard J.A. Talbert - Richard W. Unger), Technology and Change in History, Vol.10,Cartography in Antiquity and the Middle Ages, Fresh Perspectives, New Methods, Leiden & Bostan: Brill. Ek, F. İ., Şengel, D. (2008), Mısır, Etrüsk, Roma: Piranesi Ve Bir On Sekizinci Yüzyıl Tartışması, METU JFA (25: 1). Goff, J. (2008). Avrupa’nın Doğuşu, (Çev. T. Binder), İstanbul: Literatür Yayınları. Gümüşçü, O. (2010). Tarihi Coğrafya, İstanbul: Yeditepe Yayınevi. Gümüşçü, O. (2012). Coğrafya’ya Davet, İstanbul: Yeditepe Yayınevi. Gümüşçü, O. (2012). Türkiye Tarih Atlası Çalışmaları, Belleten, 275, Cilt: LXXVISayı: 275 Harley, J.B., Woodward, D. (edt.) (1987). The History Of Cartography, Vol I,Cartography in Prehistoric, Ancient, and Medieval Europe and the Mediterranean, Chicago & London. Harte, J. (2008). How One Fourteenth-Century Venetian Remembered The Crusades: The Maps And Memories Of Marino Sanuto, Penn History Review, Volume 15, Issue 2, Spring 2008, Article 2. Ilgar, R. (2005). Yanlış Bir Kanı: Orta Çağ Karanlığında Aydınlık Coğrafya, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, 7. Cilt, 2. Sayı, Afyonkarahisar, sayfa:201-220 Köktürk, E. (2004). Haritacılığın 5000 Yıllık Yürüyüşü (Tarihsel Süreç-Gelişme Dinamikleri) (I. Bölüm: Babiller’den Antik Çağa), Jeodezi, Jeoinformasyon ve Arazi Yönetimi Dergisi. Matthew, D. (1988). Ortaçağ Avrupası, Atlaslı Büyük Uygarlık Ansiklopedisi, Cilt 6, (Çev. M. A. Kılıçbay), İstanbul: İletişim Yayınları. Öngör, S. (1954). Coğrafi Keşifler ve Tetkik Seyahatleri Tarihi, İstanbul: Maarif Basımevi. Özağaç, S. (2006). Cumhuriyet Dönemi Türk Haritacılık Tarihi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara: T.C. Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü. Özçağlar, A. (2009). Coğrafya’ya Giriş, Ankara: Hilmi Usta Matbaacılık. Özel, A., Özel, E. (2008). Tarihi Coğrafya, Ankara: Pegem Akademi. Özgüç, N., Tümertekin, E. (2010). Coğrafya Geçmiş, Kavramlar, Coğrafyacılar, İstanbul: Çantay Kitabevi. Riffenburgh, B. (2012). Antik Dönemden Günümüze Haritacılar, (Çev. Ç. Sunay), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Susanna, T. (2011). The Osma Beatus Map: A Medieval and Christian View of the World (1086), World and Global History : Research and Teaching, edited by Seija Jalagin, Susanna Tavera, Andrew Dilley- Pisa :Plus-Pisa University Press. Bellone T. - Mussio L. (Tarihsiz), Utopıa And Its Maps, DITAG, Politecnico di Torino, corso duca degli Abruzzi, Italy. Tanrıkulu, M. (2013). Harita’ya Davet, İstanbul: Yeditepe Yayınevi. Woodward, D. (1987). “Medieval MappaMundi” (Edt. J.B. Harley - D. Woodward), The History Of Cartography, Vol I,Cartography in Prehistoric, Ancient, and Medieval Europe and the Mediterranean, Chicago & London. Yomralıoğlu, T. (2000). Coğrafi Bilgi Sistemleri, İstanbul. Yiğit İ., Top S. 2013. Araştırma Yöntem ve Süreci, (Edt. O. Gümüşçü) Tarihi Coğrafya içinde, Anadolu üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları Eskişehir, 190-217. 111 International Journal Social Science Research 2013 Year: 2, Issue:2, ISSN: 2146-8257 Web Kaynakları http://cartographic-images.net/205.2_Examples_of_T-O_maps.html (son erişim: 14.10.2012). http://cartographic-images.net/205_Isidore_of_Seville_T-O.html (son erişim: 16.09.2012). http://digilander.libero.it/diogenes99/Cartografia/Cartografia01.htm (son erişim: 05.12.2012). http://geography.about.com/library/weekly/aa0802597.html (son erişim: 20.11.2011). http://personals.okan.edu.tr/atil.bulu/Galileo_Galilei.pdf (son erişim: 19.03. 2012). http://web.itu.edu.tr/~bilgis/8000yil.pdf (son erişim: 24.11.2011). http://www.atlantismaps.com/Cg3_images/img_12L.jpg (son erişim: 16.09.2012). http://www.atlantismaps.com/chapter_3.html (son erişim: 16.09.2012). http://www.henry-davis.com/MAPS/EMwebpages/205AA.html (son erişim: 14.10.2012). http://www.henry-davis.com/MAPS/EMwebpages/206.html (son erişim: 17.03.2012). http://www.henry-davis.com/MAPS/EMwebpages/207.html&usg (son erişim: 17.03.2012). http://www.saudiaramcoworld.com/issue/200504/monsoon.popup6.html (son erişim: 15.12.2012). http://www.solakkedi.com/haritalar/ortacag/ortacag.html (son erişim: 30.06.2012). http://www.tarih.gen.tr/skolastik-dusunce-nedir.html (son erişim: 08.04.2013). http://www.ucl.ac.uk/histmed/history_medicine_portal (son erişim: 30.06.2012). http://www.youtube.com/watch?v=ukOvsemZhfc8 (son erişim: 25.06.2012). 112