FİKRİ HUKUK BAĞLAMINDA GÜZEL SANAT ESERLERİ

Transkript

FİKRİ HUKUK BAĞLAMINDA GÜZEL SANAT ESERLERİ
FİKRİ HUKUK BAĞLAMINDA GÜZEL SANAT ESERLERİ SAHİPLERİNİN HAKLARI
(Tanımı, Unsurları, Korunması)
İşbu çalışmada fikri hukuk açısından güzel sanat eserlerine ve güzel sanat eseri sahiplerinin haklarına
genel hatlarıyla değinilecektir.
Fikri haklar ulusal düzeyde Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) ile korunmuştur. 1952 yılında
yürürlüğe giren 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu bugüne kadar birçok değişikliğe uğramıştır.
Anılan değişiklikler 1983, 1995, 2001, 2003, 2004, 2007 ve 2008 yıllarında gerçekleştirilmiştir.
Uluslararası düzeyde ise bu anlamda en önemli düzenleme Bern Birliği Sözleşmesi olup, Türkiye işbu
sözleşmeye 1995 yılında katılmıştır.
Güzel sanat eserlerinin neler olduğuna geçmeden önce yasanın eseri nasıl tanımladığına bakmak
gerekir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu “eser”i şöyle tanımlamıştır (m.1/B-a): Sahibinin hususiyetini
taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eseri sayılan her çeşit fikir ve sanat
mahsulleri. Yasanın bu maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında, bir fikir ve sanat ürününün
eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsura sahip olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat
ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine
dâhil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “subjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine
ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Bu unsurlar fikir ve sanat ürününün eser
sayılmasında olmazsa olmaz unsurlar olup, hakim tarafından resen araştırılması gerekir.
Ancak yasa bazı eser türleri bakımından ilave şartlar aramıştır. Bu eser türlerinden biri de güzel sanat
eserleridir. Güzel sanat eserlerinde, eserin fikri bir çabanın ürünü olan ve sahibinin hususiyetini
taşıyan bir eser olmasının yanında aynı zamanda bedii yani estetik nitelikte (FSEK m.4) bir eser olması
da gerekir. Tüm bu şartları taşıyan bir “eser” güzel sanat eseri olarak himaye görür. Bununla birlikte,
bu bağlamda eserlerde korunabilirlik ilkesine de değinmek gerekir. Buna göre; fikri hukuk kapsamında
korunan soyut düzeyde kalan düşüncenin (fikrin) kendisi değil, fakat onun (fikrin) ifade ediliş tarzı,
maddeye aktarılış şeklidir. Şeklin korunabilmesi için, şekillendirmenin eser sahibinin kendisine özgü
yeteneklerini (hususiyetini) aksettirmesi gerekir.
Konumuz olan güzel sanat eserleri, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 4. Maddesinde düzenlenmiştir.
Bu madde güzel sanat eserlerini sekiz alt sınıfa ayırmıştır. Anılan maddeye göre, estetik değere sahip
olmak kaydıyla şunlar güzel sanat eserleridir:
1- Yağlı ve sulu boya tablolar, her türlü resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve
tezhipler, kazıma, oyma, kakma veya benzeri usullerle maden, taş, ağaç veya diğer
maddelerle çizilen veya tespit edilen eserler, kaligrafi ve serigrafi,
2- Heykeller, kabartmalar ve oymalar,
3- Mimarlık eserleri,
4- El işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil, moda
tasarımları,
5- Fotoğrafik eserler ve slaytlar,
6- Grafik eserler,
7- Karikatür eserleri,
8- Her tülü tiplemelerdir.
Göğüş Hukuk Bürosu / Göğüş Law Office / Göğüş Despacho de Abogados
36. Ada Ata 2-4 Blok Kat: 7 No: 181 • 34758 Ataşehir / İstanbul - TR
T: +90 216 456 67 44 F: +90 216 455 18 39 E: [email protected] | http://www.goguslaw.com
Yasanın 4. Maddesinin son fıkrasına göre ise; krokiler, resimler, maketler, tasarımlar ve benzeri
eserlerin endüstriyel model ve resim olarak kullanılması, düşünce ve sanat eseri olmak sıfatlarını
etkilemez. Yani bu durumda anılan eserlerin korunması hem FSEK hükümlerine göre hem de sınai
haklar ile ilgili mevzuat (özellikle Endüstriyel Tasarımları Koruma Hakkındaki Kanun) hükümleri
uyarınca mümkün olacaktır.
Görüldüğü üzere yasa, geniş bir güzel sanat eseri anlayışı getirmiş ve bu alanda yalın sanat
eserlerinden günlük kullanışta güzellik duygusunu tatmine yarayacak el işlerine kadar bütün eserleri
korumuştur.
Bununla birlikte yasa burada sayma yöntemini kullanmıştır. Bunun anlamı, maddede öngörülmemiş
olan ürünlerin de sahibinin hususiyetini taşıması ve estetik niteliğinin bulunması şartıyla güzel sanat
eseri olarak kabulü ve himayesinin mümkün olmasıdır. Örneğin, halı ve kumaş desenleri, mücevherat,
moda evlerinin yarattıkları model elbiseler gerekli koşulları taşımaları şartıyla güzel sanat eseri
sayılabilirler.
Güzel sanat eserleri, resim ve tablolar gibi iki boyutlu, heykel ve binalar gibi üç boyutlu olabilirler.
Güzel sanat eserlerinin herhangi bir şekilde dil ile ifadeleri de söz konusu değildir ve bunlar durağan
nitelikte olduklarından, kural olarak sabit bir ifade ve tespit vasıtasına ihtiyaç duyarlar. Diğer taraftan
bu eserlerin meydana getirilmesinde kullanılan malzemenin ve eserin tahsis amacının önemi yoktur.
Malzeme olarak altın, demir, taş, tuğla, tahta, seramik, buz ve hatta bahçe mimarisinde olduğu gibi
bitkiler kullanılabilir. Ayrıca bu eserlerin tek parça olarak yaratılmış olması da şart değildir; muhtelif
parçaların bir araya getirilmesinden oluşan estetik görüntünün kendisi güzel sanat eseri olarak
korunabilir. Güzel sanat eserinin mutlaka yaratıcısı tarafından yapılması gerekir.
Eserin sahibi onu meydana getiren kişidir (FSEK m. 1/B, b ve 8/1). Eser sadece gerçek kişi tarafından
vücuda getirilebilir. Birden çok kişinin birlikte vücuda getirdikleri eserin kısımlara ayrılması
mümkünse, bu kişilerden her biri meydana getirdiği kısmın sahibi olur (FSEK m.9/1). Bir eserin vücuda
getirilmesinde yapılan teknik hizmetler veya teferruata dair yardımlarda, yardımcının da esere ortak
olduğu sonucu çıkarılamaz. Ortak eserden söz edilebilmesi için eser, müşterek çalışma sonucu
meydana gelmelidir. Meydana getirilen eser ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa, eserin sahibi onu
vücuda getirenlerin birliğidir (FSEK m.10/1).
Çalışanların işin gereği olarak meydana getirdikleri eserlerin sahibi ise, yine çalışanlardır. Ancak bu
eserler üzerindeki hakları kullanma yetkisi çalıştırana aittir. Tüzel kişiler de gerçek eser sahibi
sayılamaz. Zira bunların bir eser meydana getirmeleri mümkün değildir. O nedenle bunlar ancak
hükmen eser sahibi sayılabilir. Bununla birlikte bunlar, kanun hükmü gereği eser sahibi sayıldığı
durumlarda aynen gerçek kişiler gibi maddi ve manevi hak ve yetkilerle donatılmıştır.
Eser sahipliği her türlü delille ispatlanabilir. Bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak
adını ya da müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır (FSEK
m.11/I). Sahibinin adı belirtilmeyen eserlerde eser sahibi, yayımlayan, bu da belli değilse çoğaltan,
eser sahibinin hak ve yetkilerini kullanır (FSEK m. 12).
Eser sahibinin eser üzerinde manevi ve mali hakları bulunmaktadır. Mali haklar eser sahibinin
eserinden ekonomik olarak yararlanmasına imkan verirken, manevi haklar eser ile sahibi arasındaki
kişisel bağı ifade eder.
Yasada düzenlenen manevi haklar şunlardır:
1- Kamuya sunma (umuma arz) hakkı (FSEK m.14)
2- Eser sahibi olarak tanıtılma (adın belirtilmesi) hakkı (FSEK m.15)
3- Eserde değişiklik yapılmasını önleme hakkı (FSEK m.16)
4- Eserin aslına ulaşma hakkı (eser sahibinin zilyed ve malike karşı hakları) (FSEK m.17).
Yasada düzenlenen mali haklar ise şunlardır:
12345-
İşleme hakkı (FSEK m.21)
Çoğaltma hakkı (FSEK m.22)
Yayma hakkı (FSEK m.23)
Temsil hakkı (FSEK m.24)
Yayın ve umuma iletim hakkı (FSEK m.25)
Güzel sanat eserleri mutlak haklar kategorisindedir. Herkese karşı ileri sürülebilir. Bununla birlikte,
işleme hakkı kamu yararı, genel menfaat veya şahsi ihtiyaç nedeniyle sınırlanabilir.
Güzel sanat eserleri sahibine tanınan mali haklar zamanla sınırlıdır. Buna göre koruma süresi; eser
sahibin yaşadığı müddetçe ve ölümünden itibaren 70 yıl devam eder. Bir eserin aslı ile işlenmeleri için
tanınan koruma süreleri birbirine tabi değildir.
Güzel sanat eserleri sahibinin mali hakları eser sahibin ölümü halinde miras hükümlerine göre
mirasçılarına intikal eder. Güzel sanat eserleri sahipleri veya mirasçıları mali haklarını karşılıklı veya
karşılıksız, süreli veya süresiz olarak devredebilirler. Mali haklara ilişkin sözleşmelerin yazılı olması ve
devre konu hakların ayrı ayrı gösterilmesi zorunludur.
Güzel sanat eserleri sahiplerinin hakları hukuk ve ceza davaları yoluyla korunmaktadır. Korunmanın
başlaması için eserin yaratılması ve aleniyet kazanması gerekli ve yeterlidir.
Güzel sanat eserleri sahiplerinin açabileceği hukuk davaları:
1- Tecavüzün ref’i (kaldırılması) davası (FSEK m. 66-67): Var olan ve devam eden bir tecavüzü
ortadan kaldırmak için açılır. Bu dava hem manevi hem de maddi hakların tecavüzü halinde
açılabilir. Bu davanın açılabilmesi için kusur aranmaz. Mahkeme vaziyeti dikkate alarak
tecavüzün kaldırılması için gerekli göreceği tedbirleri alır. Henüz alenileşmemiş bir eser,
sahibinin rızası olmadan ya da isteğine aykırı bir şekilde kamuya sunulursa tecavüzün
kaldırılması davası, ancak kamuya sunma keyfiyetinin çoğaltılmış nüshaların yayımlanması
suretiyle meydana gelmişse açılabilir. Bu kural esere, sahibinin isteğine aykırı şekilde adının
konulduğu durumlarda da geçerlidir. Eser sahibin adı esere hiç konulmamış ya da iltibasa
neden olacak şekilde konulmuşsa ve eser sahibi FSEK’in 15. Maddesinde belirtilen tespit
davasından başka tecavüzün kaldırılmasını da talep etmişse, tecavüz eden gerek eserin aslına,
gerek tedavülde bulunan çoğaltılmış nüshalar üzerine eser sahibinin adını koymaya
mecburdur. Güzel sanat eserlerinde eser sahibi asıldaki değişikliğin kendisi tarafından
yapılmadığını veya eserdeki adının kaldırılmasını yahut değiştirilmesini talep edebilir. Eski
halin iadesi mümkün ise değişikliğin izalesi kamunun veya malikin menfaatlerini esaslı surette
haleldar etmiyorsa eser sahibi eseri eski hale getirebilir.
2- Tecavüzün men’i (önlenmesi) davası (FSEK m.69): Hem manevi hem de maddi hakların
ihlalinde açılabilir. Mevcut bir tehlikeyi önlemek amacıyla açılır. Davanın açılabilmesi için
kusur şartı aranmaz.
3- Eser sahipliğinin tespiti davası (FSEK m.15/II): Kimin eser sahibi olduğuyla ilgili bir sorun
oluştuğunda, eser sahipliğinin tespiti davası açılabilir. Bu davanın konusu, eser üzerinde hak
iddia eden birden çok kişiden hangisinin gerçek eser sahibi olduğunu belirlemektir.
4- Tazminat davaları (FSEK m.68, 69 ve 70): Hem manevi hem de mali hakların ihlalinde
açılabilir. Manevi hakları zararı uğrayan güzel eser sahibi, uğradığı manevi zarara karşılık
manevi tazminat ödenmesi için dava açabilir. Mahkeme, bu para yerine veya bunlara ek
olarak başka bir manevi tazminat şekline de hükmedebilir. Örneğin, adın belirtilmemesi
durumunda manevi tazminat istenebilir. Manevi tazminat talepleri için manevi hakların ihlali
yeterli olup, kişilik haklarının da zarar görmesi gerekli değildir. Yargıtay’a göre; bir sanat
eserine hakaret edip, onu yerinden kaldıran kişi, eser sahibinin hem mali hem de manevi
haklarını ihlal etmiş olur (4. HD, 17.11.1998, E. 1998/4939, K. 1998/8994). Maddi hakları
zarara uğraya güzel eser sahibi, tecavüz edenin kusuru varsa haksız fillere müteallik hükümler
dairesinde maddi tazminat isteyebilir. Manevi veya mali hakları tecavüze uğrayan kimse,
tazminattan başka temin edilen karın kendisine verilmesini de isteyebilir.
Hukuk davalarında yetkili mahkeme: Dava, davalının veya kendisinin ikamet ettiği yerde açılabilir.
Görevli mahkeme: İhtisas Mahkemeleri (Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemeleri), yoksa Asliye
Hukuk Mahkemeleridir.
Zamanaşımı: İhlal taraflar arasındaki bir sözleşmeden kaynaklanıyorsa, eser sahibinin talep hakkı BK.
146 uyarınca on yıllık zamanaşımına tabidir. Buna karşılık işlenme eser üzerindeki hakların haksız fiil
ile ihlali söz konusu ise BK m. 72 uyarınca iki ve on yıllık sürelere tabidir.
Güzel sanat eserleri sahiplerinin açabileceği ceza davaları: Manevi ve mali haklara karşı işlenen suçlar
FSEK m.71’de detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Bu suçlar sadece kasten işlenebilirler. İşbu suçların
kovuşturması şikâyete tabidir. Şikâyet süresi ise 6 aydır. Şikâyeti, hakkı tecavüze uğrayan güzel sanat
eserleri sahibi (mirasçıları) veya bağlı olduğu meslek birliği (Güzel Sanat Eserleri Meslek BirliğiGESAM) yapabilir.
Ceza davalarında yetkili mahkeme: CMK m.12-21 hükümlerine göre belirlenir. Bu da suçun işlendiği
veya sonuçlarının meydana geldiği yer savcılığı ve mahkemeleridir.
Görevli mahkeme: İhtisas Mahkemeleri (Fikri ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemeleri), yoksa Asliye Ceza
Mahkemeleridir.
Hukuk ve ceza davalarında haklı çıkan taraf, muhik bir sebep veya menfaatini ispat şartıyla, masrafı
tecavüz edene ait olmak üzere, kesinleşmiş olan kararın tamamen veya özet olarak gazete veya buna
benzer vasıtalarla ilan edilmesini talep edebilir. İlan, hükmün kesinleşmesinden itibaren en geç üç ay
içerisinde talep edilmelidir.
Hazırlayan:
İrfan Güler
Avukat
Yararlanılan kaynaklar:
1- Cahit Suluk, Ali Orhan, Uygulamalı Fikri Mülkiyet Hukuku, Cilt II. Arıkan Yayınları, 2005.
2- Cahit Suluk, Telif Hakları ve Korsanlıkla Mücadele, Hayat yayınları, 2004
3- Engin Erdil, Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda İşlenme Eserler, Beta Yayınları, 2013.

Benzer belgeler

HÜSEYİN UYSAL 6 mayıs 2015 saat:13.00

HÜSEYİN UYSAL 6 mayıs 2015 saat:13.00 * Yağlı ve sulu boya tablolar, her türlü resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve tezhipler, kazıma, oyma, kakma veya benzeri usullerle maden, taş, ağaç veya diğer maddelerle çizi...

Detaylı

Eser

Eser hükmü anlamında mimarlık eseri olarak kabulünün gerektiği, FSEK kapsamında eser sahibine tanınan hakların davacıya çekişme konusu mimarlık eserinin yıkılarak imhasını

Detaylı