riskli meslek? türkiye`de yüksek risk altındaki gezici işçi

Transkript

riskli meslek? türkiye`de yüksek risk altındaki gezici işçi
RİSKLİ MESLEK? TÜRKİYE’DE YÜKSEK RİSK ALTINDAKİ GEZİCİ İŞÇİ
GRUPLARINDA HIV BİLGİSİ, TUTUMU VE DAVRANIŞLARI
Kasım 2010
Dünya Bankası (Avrupa ve Orta Asya Bölgesi, İnsani Gelişim Bölümü, ve Küresel HIV/AIDS Programı);
Hacettepe Eğitim, Araştırma ve Hizmet Vakfı; Birleşmiş Milletler Türkiye HIV/AIDS Ortak Programı;
T.C. Sağlık Bakanlığı
Yönetici Özeti
Türkiye halihazırda HIV yaygınlığının (<%0,2) çok düşük düzeyde olduğu bir ülkedir, ancak son yıllarda
HIV/AIDS vakalarının sayısı artış göstermektedir. HIV, seks çalışanları, erkekler ile cinsel ilişkide
bulunan erkekler ve şırınga ile uyuşturucu kullananlar gibi en fazla risk altındaki gruplar arasında
yoğunlaşmaktadır, ancak özellikle seks çalışanlarının heteroseksüel yolla bulaştırmaları yoluyla hastalığın
yaygınlaşabileceği yönünde endişeler bulunmaktadır.
Seks çalışanları ile ilgili olarak Türkiye’de bazı çalışmalar yapılmış olmasına rağmen, ticari seks
piyasasının talep tarafı olan müşterileri hakkında çok az kanıt mevcuttur. Bu çalışma, uzun süre seks
çalışanlarının müşterileri oldukları düşünülen gezici işçi grupları arasında bu anlamda yapılan ilk
çalışmadır. Şubat ve Mart 2010 aylarında, araştırmanın aşağıda belirtilen üç kilit sorusuna cevap
bulabilmek amacıyla dört ilde (İstanbul, İzmir, Antalya ve Trabzon) dört sektörde (deniz taşımacılığı,
karayolu taşımacılığı, inşaat ve turizm) çalışan 1.239 gezici işçiden nicel ve nitel veriler toplanmıştır:



Gezici işçiler HIV ile ilgili ne gibi davranışlarda bulunuyorlar?
HIV ile ilgili bu davranışlarla ilişkili faktörler neler?
Bu işçiler arasındaki mevcut HIV bilgi ve bilinç düzeyi nedir?
Çalışma, gezici işçi gruplarının temel HIV riski taşıyan davranışının korunmasız cinsel ilişki olduğunu
ortaya koymaktadır. Şırınga ile uyuşturucu kullanımı yaygın değildir; işçilerin sadece %1,1’i bugüne
kadar şırınga ile uyuşturucu kullandığını bildirmiştir. Ancak, özellikle denizciler ve kamyon şoförleri
olmak üzere gezici işçiler sıklıkla birden fazla partner ile ve seks çalışanları ile cinsel ilişkide
bulunduklarını bildirmiştir. Denizcilerin %44’ü ve kamyon şoförlerinin %42’si son üç ayda 2 veya daha
fazla partner ile cinsel ilişkide bulunduğunu bildirirken, bu oran inşaat işçileri arasında %23, turizm
işçileri arasında ise %30’dur. Tüm işçilerin yüzde 35’i ara sıra veya daha sıklıkla seks çalışanları ile
cinsel ilişkide bulunduğunu bildirmiştir; ve sadece %45’i seks çalışanları ile son cinsel ilişkisinde
prezervatif kullandığını bildirmiştir. Denizcilerin %45’i ve kamyon şoförlerinin %38’i ara sıra veya daha
sıklıkla seks çalışanları ile cinsel ilişkide bulunduğunu bildirmiştir. Seks çalışanları ile girilen cinsel
ilişkilerin sıklığı; evde iken, Türkiye içinde seyahat ederken ve yurt dışında seyahat ederken eşittir; bu
durum, seks çalışanları ile cinsel ilişkilerin çoğunun Türkiye içinde gerçekleştiğini göstermektedir. HIV
testi yapılmadığından ve sünnetli işçi oranının yüksek olması (işçilerin %99’u sünnetlidir) sebebiyle
HIV’in bulaşmasında gezici işçilerin rolü azalmış olabileceğinden dolayı gerçek HIV bulaşma riskini
nicelemenin mümkün olmadığını belirtmek gerekir.
Bu işçileri riskli cinsel ilişkiye girmeye iten faktörler neler olabilir? Bu çalışma nedensel ilişkileri tespit
edememekle birlikte, riskli cinsel ilişki ile ilişkili faktörleri inceleyebiliriz. Öncelikle, işçiler önemli
miktarda bir zamanı evlerinin dışında geçirmektedir ve bu durum onların rastgele veya paralı cinsel
ilişkiye girmeleri için fırsat sağlamaktadır. İşçilerin %50’den fazlası önceki yıl en az 5 aylarını
evlerinden uzakta geçirmiştir. Ortalama olarak evlerinden uzakta en fazla zaman geçirenler denizciler
1
olurken, kamyon şoförleri ve inşaat işçilerinin evlerinden uzakta geçirdikleri süre daha kısadır. Öte
yandan, turizm işçileri iki şekilli bir dağılım göstermektedir: ya evlerinden çok kısa süre uzakta
kalmaktadırlar ya da yılın neredeyse tamamını evlerinden uzakta geçirmektedirler.
İkinci olarak, işçilerin yüzde 44’ü en azından arada bir alkol aldığını bildirmektedir; tüm işçiler arasında
bildirilen en yüksek alkol kullanım sıklığı denizciler arasındadır. Alkol kullanımı riskli cinsel davranışlar
ile tutarlı bir şekilde ilişkilendirilmektedir; alkolün etkisi altında insanların mantıksız veya riskli kararlar
alma olasılıklarının daha yüksek olduğu teorisini destekleyen oldukça fazla kanıt mevcuttur (MacDonald
ve ark., 2000; Steele & Josephs, 1990).
HIV bilgileri bakımından, neredeyse tüm işçiler HIV/AIDS’i duymuştur ve işçilerin çoğu HIV’in
önlenmesi ve bulaşması ile ilgili temel anlayış sahibidir. Ancak yine de bazı kritik yanlış anlamalar da
mevcuttur. Örneğin, işçilerin sadece %39’u HIV’in sinek ısırığı ile bulaşmayacağını bilmektedir.
İşçilerin çok azı daha önce HIV testi yaptırmış olduğundan dolayı, kendi serolojik durumları ile ilgili bilgi
düzeyleri oldukça düşüktür. Burada %35’i HIV testi yaptırmış olan denizciler bir istisnadır. İşçiler
arasında yapılan HIV testlerinin çoğunluğu zorunlu olarak yapılan testlerdir.
Riskli cinsel ilişki ile ilişkili faktörleri daha derinlemesine araştırmak için; yaş, gelir ve eğitim gibi arka
plan özelliklerinin sabit tutulduğu çok değişkenli logit regresyonları uygulanmıştır. Tüm özellikler
dikkate alındığında, sadece iki risk faktörünün riskli cinsel ilişki ile güçlü bir şekilde ilişkili olduğu
görülmektedir: alkol kullanımı ve evden uzakta geçirilen süre. Bu çalışmada, sıklıkla alkol kullanan
işçilerin riskli cinsel ilişkiye girme olasılığının diğer işçilere göre 2,5 kat daha fazla olduğu bulunmuştur.
Evden uzakta geçirilen süre ile riskli cinsel ilişkiye girme arasındaki ilişki daha zayıftır —evden uzakta 5
ay fazla geçiren işçilerin riskli cinsel ilişkiye girme olasılığı diğer işçilere göre %35 daha fazladır. Yurt
dışında seyahat etmenin etkisi çok azdır; muhtemelen evden uzakta olmak daha önemli bir faktör
olduğundan dolayı. Son olarak, HIV bilgisi ile riskli cinsel ilişki arasında çok az veya sıfır ilişki
bulunmaktadır; bu durum tek başına bilginin davranış değişikliği için yeterli olmadığını göstermektedir.
Gezici işçi grupları arasında HIV bilgisi, tutumu ve davranışları ile ilgili olarak burada sunulan kanıtlar
gelecekteki politikalar ve araştırmalar için bilgi sağlamak üzere kullanılmalıdır . Bu sonuçlara dayalı
olarak üç önemli tavsiyede bulunulabilir:

Daha iyi kanıt ve takip. Cinsel davranışların ve uyuşturucu ile ilgili davranışların gerçek
risklerinin anlaşılabilmesi için biyo-gösterge verilerine ihtiyaç duyulmaktadır; ve HIV bulaşma
sonuçlarının anlaşılabilmesi için buradaki bulgular HIV test verileri ile birleştirilebilir. Özellikle
erkekler ile cinsel ilişkiye giren erkekler ve şırınga ile uyuşturucu kullananlar olmak üzere riskli
gruplar arasında entegre biyo-davranışsal çalışmalar yapılmalıdır. Son olarak, Türkiye’de, riskli
gruplara yönelik HIV koruyucu takip uygulamalarının daha fazla geliştirilmesi gerekmektedir.

Davranış değişikliklerinin ve prezervatif kullanımının yaygınlaştırılması. Korunma için
gerekli tek koşul bilgidir ve davranış değişiklikleri için başka müdahaleler de gereklidir. HIV
eğitimi ve danışma, eğitim, sosyal destek programları ve akran grupları gibi kapsamlı davranış
değişikliği programları kritik öneme sahiptir. Özellikle cinsel temas noktalarına yakın yerlerde
prezervatife erişimin ve prezervatif kullanımının arttırılması da gezici işçi grupları arasında
HIV’in önlenmesinde önemli bir unsurdur. Prezervatif tanıtım çabaları, kamyon durakları ve
limanlar gibi kilit yerlerde gezici işçi gruplarını hedeflemelidir.

VCT ve STI hizmetlerinin iyileştirilmeye devam edilmesi. Özellikle gönüllü testler olmak
üzere işçilerin çok azı HIV testi yaptırmıştır. Bireyler ve partnerleri için kendi durumları
hakkında bilgilenme fırsatı sağlamak amacıyla, gönüllü danışma ve test (VCT) hizmetleri
2
yaygınlaştırılmaya devam edilmelidir. Heteroseksüel yolla bulaşmanın, Türkiye’de tespit edilen
vakaların çoğunluğunu oluşturduğu göz önüne alındığında, STI hizmetlerine erişim ve bu
hizmetlerden yararlanma düzeylerini yükseltmek de HIV’in önlenmesinde etkili bir araç olabilir.
Türkiye’de hedef gruplara (örneğin seks çalışanları) yönelik STI hizmetleri ve programları
yaygınlaştırılmaya ve geliştirilmeye devam edilmelidir.
3