Anayasa ile Karşılaştırmalı İHAS

Transkript

Anayasa ile Karşılaştırmalı İHAS
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI
İNSAN HAKLARI AVRUPA SÖZLEŞMESİ
ve
MAHKEME İÇTÜZÜĞÜ
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI
İNSAN HAKLARI AVRUPA SÖZLEŞMESİ
ve
MAHKEME İÇTÜZÜĞÜ
Prof. Dr. Osman Doğru
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
v
Sunuş
3 Eylül 1953’te yürürlüğe giren İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi,
(veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) ile İnsan Hakları Avrupa
Mahkemesi İçtüzüğü, ‘İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Hukuku’nun iki temel normatif kaynağıdır. Çeşitli tarihlerde Sözleşme’nin
koruma mekanizmasında değişiklikler yapan Protokoller (2, 3, 5, 8, 9,
10 no.lu Protokoller) ile yine Sözleşme’nin koruma mekanizmasında
köklü değişiklikler yapan 11 ve 14. no.lu Protokoller kabul edilmiş;
ayrıca 1, 4, 6, 7, 12 ve 13 no.lu Protokoller, Sözleşme metnindeki hak
ve özgürlüklere ek hak ve özgürlükler getirmiştir. (Sözleşme dendiğinde, en son değişiklikleriyle Sözleşme metni ile taraf olan ülkeler
bakımından Protokoller kastedilmektedir).
18.05.1954 tarihinde Sözleşme’ye taraf olan Türkiye, 1, 6 ve 13 no.lu
Protokollere de taraf olmuş, ama 4, 7 ve 12 no.lu Protokollere henüz
taraf olmamıştır; dolayısıyla bu son Protokoller bakımından uluslararası yükümlülüğü henüz doğmamıştır (Ancak Türkiye 4 no.lu Protokolü onayladığı halde, bağlı olduğunu Avrupa Konseyi’ne bildirmediği için bu Protokol kendisi bakımından yürürlükte değildir).
12 Eylül 2010 tarihli referandum sonucu kabul edilen Anayasa değişiklikleri arasında yer alan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
yolu, Türkiye’de yeni bir insan hakları hukuku döneminin başlangıcını oluşturuyor. Bu değişikle artık ‘Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir’. Böylece
devlet, ulusal düzeyde Anayasa Mahkemesi tarafından, uluslararası
düzeyde de İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi tarafından, insan hakları ihlallerinden sorumlu tutulabilecektir.
Anayasa Mahkemesine başvuru konusu yapılabilecek haklar, Anayasada yer alan ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki’ haklar olduğundan, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruyla önüne
gelecek davalarda Anayasa hükümlerini yorumlayıp uygularken,
Sözleşme hükümlerini ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi içtihatlarını göz önünde tutması kaçınılmaz olacaktır. Çünkü Anayasa Mahkemesi, ulusal mahkemelerin kararlarını ve kamu makamlarının eylem ve işlemlerini, Sözleşme hukuku çerçevesinde yorumlayacağı
Anayasa hükümlerine uygunluk bakımından denetleyecektir.
vi
Bu durum İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile Anayasa hükümlerinin karşılaştırılmasını gerekli kılıyor. Bu kitapta Sözleşme hükümleriyle birlikte, ilgili olduğu düşünülen Anayasa hükümlerine yer verilmiş ve her bir hakla ilgili olarak karşılaştırma notu eklenmiştir.
Böylece Anayasadaki hakların Sözleşme’deki haklar karşısındaki durumu tespit edilmeye çalışılmıştır. İnsan Hakları Mahkemesi İçtüzüğü, İnsan Hakları Mahkemesi’nin bir başvuruyu ele alışından sonlandırışına kadarki sürece ilişkin usul hükümlerini içermektedir. Henüz Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvuruya ilişkin usul
ve esasları düzenleyen kanun ile Anayasa Mahkemesinin bireysel
başvurulara ilişkin İçtüzüğü çıkmamıştır. Bu konuda düzenlemelerin
yapılması ve uygulama sırasında, Sözleşme’nin usul hükümleri ile
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri esin kaynağı
olabilir.
Bu kitaptaki Sözleşme, Resmi Gazete’de yayımlanmış resmi metin
olmadığı gibi, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin web sitesindeki
(www.echr.coe.int) Türkçe metin değildir. Bu kitapta yer alan Sözleşme ve Protokoller, Mahkeme’nin içtihatları göz önünde tutularak
tarafımca yapılmış çevirileridir.
11 no.lu Protokol yürürlüğe girdikten sonra çıkarılan 1998 tarihli İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi İçtüzüğü ilk kez tarafımdan çevrilmiş ve İstanbul Barosu tarafından yayımlanmıştır. 2005 yılına kadar
olan İçtüzükteki değişiklikler, diğer insan hakları mevzuatı ile ve
Mahkeme kararlarıyla birlikte, Anadolu Üniversitesi’ndeki web sayfasında (http://ihami.anadolu.edu.tr) yer almıştır. Ancak 14 no.lu
Protokolün yürürlüğe girmesinden sonra Mahkeme İçtüzüğünde 1
Haziran 2010 tarihinde yürürlüğe giren değişikler yapılmıştır. Bu kitapta yer alan Türkçe Mahkeme İçtüzüğünün güncelleştirilmesi ve
Mahkeme Başkanı tarafından çıkarılan Uygulama Yönergelerinin çevirilerinden bazıları Av. Hasan Kemal Elban tarafından yapılmıştır.
Sözleşme hukukunu izlemekle kalmayıp katkıda bulunan az sayıdaki
uygulama hukukçusundan biri olan Av. Hasan Kemal Elban’a bu
desteğinden ötürü teşekkür ederim. Ayrıca, kitabı okuyarak gerekli
müdahalelerde bulunan Ar. Gör. Esra Demir’e teşekkür ederim.
Osman Doğru,
20 Kasım 2010
vii
İÇİNDEKİLER
İNSAN HAKLARI AVRUPA SÖZLEŞMESİ .........................1
Madde 1. İNSAN HAKLARINA SAYGI YÜKÜMLÜLÜĞÜ .......................... 2
AY - Md 2 – CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ...............................................................2
AY - Md 5 – DEVLETİN TEMEL AMAÇ VE GÖREVLERİ...........................................2
AY - Md 12 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN NİTELİĞİ .....................................2
AY - Md 90 – MİLLETLERARASI ANDLAŞMALARI UYGUN BULMA...................2
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................... 3
Madde 2. YAŞAMA HAKKI...................................................................................... 5
AY - Md 17 – KİŞİNİN DOKUNULMAZLIĞI, MADDİ VE MANEVİ VARLIĞI.......5
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................... 5
Madde 3. İŞKENCE YASAĞI .................................................................................... 8
AY - Md 17 – KİŞİNİN DOKUNULMAZLIĞI, MADDİ VE MANEVİ VARLIĞI.......8
AY - Md 41 – AİLENİN KORUNMASI VE ÇOCUK HAKLARI ..................................8
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................... 8
Madde 4. KÖLELİK VE ZORLA ÇALIŞTIRMA YASAĞI ............................. 11
AY - Md 18 – ZORLA ÇALIŞTIRMA YASAĞI.............................................................11
AY - Md 50 – ÇALIŞMA ŞARTLARI VE DİNLENME HAKKI ..................................11
AY - Md 72 – VATAN HİZMETİ....................................................................................12
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 12
Madde 5. ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK HAKKI .............................................. 14
AY - Md 19 – KİŞİ HÜRRİYETİ VE GÜVENLİĞİ ........................................................15
AY - Md 38 – SUÇ VE CEZALARA İLİŞKİN ESASLAR .............................................16
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 16
Madde 6. ADİL YARGILANMA HAKKI............................................................ 24
AY - Md 36 – HAK ARAMA HÜRRİYETİ ....................................................................24
AY - Md 37 – KANUNİ HAKİM GÜVENCESİ ............................................................25
AY - Md 38 – SUÇ VE CEZALARA İLİŞKİN ESASLAR .............................................25
AY - Md 39 – İSPAT HAKKI...........................................................................................25
AY - Md 125 – YARGI YOLU .........................................................................................25
AY - Md 138 – MAHKEMELERİN BAĞIMSIZLIĞI.....................................................26
AY - Md 139 – HAKİMLİK VE SAVCILIK TEMİNATI...............................................26
AY - Md 141 – DURUŞMALARIN AÇIK VE KARARLARIN GEREKÇELİ OLMASI
.................................................................................................................27
AY - Md 142 – MAHKEMELERİN KURULUŞU..........................................................27
AY - Md 148 – [ANAYASA MAHKEMESİ’NİN] GÖREV VE YETKİLERİ...............27
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 28
Madde 7. KANUNSUZ CEZA OLMAZ İLKESİ ................................................ 41
viii
AY - Md 38 – SUÇ VE CEZALARA İLİŞKİN ESASLAR .............................................41
AY - Md 137 – KANUNSUZ EMİR ................................................................................41
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 42
Madde 8. ÖZEL VE AİLE YAŞAMINA SAYGI HAKKI ................................. 44
AY - Md 20 – ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ ..................................................................44
AY - Md 21 – KONUT DOKUNULMAZLIĞI...............................................................44
AY - Md 22 – HABERLEŞME HÜRRİYETİ ...................................................................45
AY - Md 41 – AİLENİN KORUNMASI VE ÇOCUK HAKLARI ................................45
AY - Md 56 – SAĞLIK HİZMETLERİ VE ÇEVRENİN KORUNMASI ......................46
AY - Md 13 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIRLANMASI .......................46
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 46
Madde 9. DÜŞÜNCE, DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ .............................. 51
AY - Md 24 – DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ...............................................................51
AY - Md 25 – DÜŞÜNCE VE KANAAT HÜRRİYETİ .................................................51
AY - Md 81 – ANDİÇME.................................................................................................52
AY - Md 136 – DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI .........................................................52
AY - Md 174 – İNKILAP KANUNLARININ KORUNMASI ......................................52
AY - Md 13 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIRLANMASI .......................52
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 53
Madde 10. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ.......................................................................... 56
AY - Md 26 – DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ.........................56
AY - Md 27 – BİLİM VE SANAT HÜRRİYETİ..............................................................57
AY - Md 28 – BASIN HÜRRİYETİ..................................................................................57
AY - Md 29 – SÜRELİ VE SÜRESİZ YAYIN HAKKI ...................................................58
AY - Md 30 – BASIN ARAÇLARININ KORUNMASI.................................................58
AY - Md 31 – KAMU TÜZELKİŞİLERİNİN ELİNDEKİ BASIN DIŞI KİTLE
HABERLEŞME ARAÇLARINDAN YARARLANMA HAKKI........58
AY - Md 32 – DÜZELTME VE CEVAP HAKKI ...........................................................59
AY - Md 39 – İSPAT HAKKI...........................................................................................59
AY - Md 83 – YASAMA DOKUNULMAZLIĞI............................................................59
AY - Md 130 – YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ......................................................59
AY - Md 133 – RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU, RADYO VE
TELEVİZYON KURULUŞLARI VE KAMUYLA İLİŞKİLİ HABER
AJANSLARI ...........................................................................................60
AY - Md 134 – ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU .............60
AY - Md 174 – İNKILAP KANUNLARININ KORUNMASI ......................................60
AY - Md 13 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIRLANMASI .......................60
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 61
Madde 11. TOPLANMA VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ ..................... 66
AY - Md 33 – DERNEK KURMA HÜRRİYETİ.............................................................66
AY - Md 34 – TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ DÜZENLEME HAKKI.........67
AY - Md 51 – SENDİKA KURMA HAKKI....................................................................67
AY - Md 53 – TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ VE TOPLU SÖZLEŞME HAKKI .................67
AY - Md 54 – GREV HAKKI VE LOKAVT ...................................................................68
ix
AY - Md 68 – PARTİ KURMA, PARTİLERE GİRME VE PARTİLERDEN AYRILMA
.................................................................................................................68
AY - Md 69 – SİYASİ PARTİLERİN UYACAKLARI ESASLAR.................................69
AY - Md 13 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIRLANMASI .......................71
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 71
Madde 12. EVLENME HAKKI................................................................................ 75
AY - Md 41 – AİLENİN KORUNMASI VE ÇOCUK HAKLARI ................................75
AY - Md 174 – İNKILAP KANUNLARININ KORUNMASI ......................................75
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 75
Madde 13. ETKİLİ BİR HUKUK YOLUNA BAŞVURMA HAKKI............. 77
AY - Md 40 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN KORUNMASI............................77
AY - Md 74 – DİLEKÇE, BİLGİ EDİNME VE KAMU DENETÇİSİNE BAŞVURMA
HAKKI ....................................................................................................77
AY - Md 148 – [ANAYASA MAHKEMESİ’NİN] GÖREV VE YETKİLERİ...............78
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 78
Madde 14. AYRIMCILIK YASAĞI........................................................................ 83
P-12 – Madde 1. GENEL OLARAK AYRIMCILIK YASAĞI.......................... 83
AY - Md 10 – KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK ..................................................................83
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 84
Madde 15. OLAĞANÜSTÜ DURUMLARDA YÜKÜMLÜLÜK
AZALTMA............................................................................................. 87
AY - Md 15 – TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KULLANILMASINI
DURDURULMASI ................................................................................87
AY - Md 119 – TABİİ AFET VE AĞIR EKONOMİK BUNALIM SEBEBİYLE
OLAĞANÜSTÜ HAL İLANI ...............................................................88
AY - Md 120 – ŞİDDET OLAYLARININ YAYGINLAŞMASI VE KAMU
DÜZENİNİN CİDDİ ŞEKİLDE BOZULMASI SEBEBİYLE
OLAĞANÜSTÜ HAL İLANI ...............................................................88
AY - Md 121 – OLAĞANÜSTÜ HALLERLE İLGİLİ DÜZENLEME .........................88
AY - Md 122 – SIKIYÖNETİM, SEFERBERLİK VE SAVAŞ HALİ .............................89
AY - Md 125 – YARGI YOLU .........................................................................................90
AY - Md 148 – [ANAYASA MAHKEMESİ’NİN] GÖREV VE YETKİLERİ...............90
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 90
Madde 16. YABANCILARIN SİYASİ FAALİYETLERİ ÜZERİNDEKİ
SINIRLAMALAR ................................................................................ 94
AY - Md 16 – YABANCILARIN DURUMU..................................................................94
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 94
Madde 17. HAKLARI KÖTÜYE KULLANMA YASAĞI................................ 95
AY - Md 14 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN KÖTÜYE
KULLANILAMAMASI.........................................................................95
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 95
Madde 18. SINIRLAMALARIN AMAÇ DIŞI KULLANILAMAMASI ..... 98
AY - Md - ?---? 98
KARŞILAŞTIRMA:............................................................................................. 98
x
P-1 – Madde 1. MÜLKİYETİN KORUNMASI ................................................... 99
AY - Md 35 – MÜLKİYET HAKKI .................................................................................99
AY - Md 38 – SUÇ VE CEZALARA İLİŞKİN ESASLAR .............................................99
AY - Md 43 – KIYILARDAN YARARLANMA ............................................................99
AY - Md 44 – TOPRAK MÜLKİYETİ.............................................................................99
AY - Md 46 – KAMULAŞTIRMA.................................................................................100
AY - Md 47 – DEVLETLEŞTİRME VE ÖZELLEŞTİRME...........................................100
AY - Md 63 – TARİH, KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ KORUNMASI ..101
AY - Md 73 – VERGİ ÖDEVİ ........................................................................................101
AY - Md 167 – PİYASALARIN DENETİMİ VE DIŞ TİCARETİN DÜZENLENMESİ
...............................................................................................................101
AY - Md 168 – TABİİ SERVETLERİN VE KAYNAKLARIN ARANMASI VE
İŞLETİLMESİ........................................................................................102
AY - Md 169 – ORMANLARIN KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ ....................102
KARŞILAŞTIRMA:........................................................................................... 103
P-1 – Madde 2. EĞİTİM HAKKI........................................................................... 109
AY - Md 42 – EĞİTİM HAKKI VE ÖDEVİ..................................................................109
AY - Md 24 – DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ.............................................................110
AY - Md 130 – YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ....................................................110
AY - Md 174 – İNKILAP KANUNLARININ KORUNMASI ....................................110
KARŞILAŞTIRMA:........................................................................................... 111
P-1 – Madde 3. SERBEST SEÇİM HAKKI ......................................................... 115
AY - Md 67 – SEÇME, SEÇİLME VE SİYASİ FAALİYETTE BULUNMA HAKKI .115
AY - Md 75 – [TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN] KURULUŞU ...............115
AY - Md 76 – MİLLETVEKİLİ SEÇİLME YETERLİLİĞİ ...........................................116
AY - Md 77 – TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN SEÇİM DÖNEMİ...........116
AY - Md 79 – SEÇİMLERİN GENEL YÖNETİM VE DENETİMİ.............................116
AY - Md 127 – MAHALLİ İDARELER ........................................................................117
KARŞILAŞTIRMA:........................................................................................... 118
P-4 – Madde 1. BORÇ NEDENİYLE HAPİS YASAĞI ................................... 121
AY - Md 38 – SUÇ VE CEZALARA İLİŞKİN ESASLAR ...........................................121
KARŞILAŞTIRMA:........................................................................................... 121
P-4 – Madde 2. SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ ........................................................ 121
AY - Md 23 – YERLEŞME VE SEYAHAT HÜRRİYETİ .............................................122
KARŞILAŞTIRMA:........................................................................................... 122
P-4 – Madde 3. VATANDAŞI SINIRDIŞI ETME YASAĞI.......................... 124
AY - Md 23 – YERLEŞME VE SEYAHAT HÜRRİYETİ .............................................124
AY - Md 66 – TÜRK VATANDAŞLIĞI........................................................................124
KARŞILAŞTIRMA:........................................................................................... 124
P-4 – Madde 4. YABANCILARI TOPLUCA SINIRDIŞI ETME YASAĞI 125
ANAYASA - ?---? ...........................................................................................................125
KARIŞILAŞTIRMA: ......................................................................................... 125
P-6 – Madde 1. ÖLÜM CEZASININ KALDIRILMASI ............................... 126
P-6 – Madde 2. SAVAŞ ZAMANINDA ÖLÜM CEZASI ............................ 126
xi
P-13 – Madde 1. ÖLÜM CEZASININ KALDIRILMASI ............................. 126
P-13 – Madde 2. YÜKÜMLÜLÜK AZALTMA YASAĞI ............................. 126
P-13 – Madde 3. ÇEKİNCE YASAĞI ................................................................. 126
AY - Md 38 – SUÇ VE CEZALARA İLİŞKİN ESASLAR ...........................................126
KARŞILAŞTIRMA:........................................................................................... 127
P-7 – Madde 1. YABANCILARIN SINIRDIŞI EDİLMELERİNE İLİŞKİN
USUL GÜVENCELERİ .................................................................... 128
AY - Md - ?---? 128
KARŞILAŞTIRMA:........................................................................................... 128
P-7 – Madde 2. CEZAİ KONULARDA ÜST BAŞVURU HAKKI............... 129
AY - Md 154 – YARGITAY............................................................................................129
AY - Md 155 – DANIŞTAY ...........................................................................................129
AY - Md 156 – ASKERİ YARGITAY ............................................................................129
KARŞILAŞTIRMA:........................................................................................... 130
P-7 – Madde 3. HAKSIZ MAHKUMİYET İÇİN TAZMİNAT..................... 130
AY - Md - ?---? 131
KARŞILAŞTIRMA:........................................................................................... 131
P-7 – Madde 4. İKİ KEZ YARGILANMAMA VEYA
CEZALANDIRILMAMA HAKKI................................................ 131
AY - Md - ?---? 131
KARŞILAŞTIRMA:........................................................................................... 131
P-7 – Madde 5. EŞLER ARASINDA EŞİTLİK................................................... 132
AY - Md 41 – AİLENİN KORUNMASI VE ÇOCUK HAKLARI ..............................132
KARŞILAŞTIRMA:........................................................................................... 132
Madde 19. MAHKEME’NİN KURULUŞU........................................................ 134
Madde 20. YARGIÇLARIN SAYISI .................................................................... 134
Madde 21. GÖREV ŞARTLARI ............................................................................ 134
Madde 22. YARGIÇLARIN SEÇİLMELERİ...................................................... 134
Madde 23. GÖREV SÜRELERİ ............................................................................. 134
Madde 24. YAZI İŞLERİ VE RAPORTÖRLER................................................. 135
Madde 25. MAHKEME GENEL KURULU........................................................ 135
Madde 26. TEK YARGIÇLI OLUŞUMLAR, KOMİTELER, DAİRELER VE
BÜYÜK DAİRE .................................................................................. 135
Madde 27. TEK YARGIÇLI OLUŞUMLARIN YETKİLERİ ......................... 136
Madde 28. KOMİTELERİN KABULEDİLEMEZLİK BEYANLARI .......... 136
Madde 29. DAİRELERİN KABULEDİLEBİLİRLİĞE VE ESASA DAİR
KARARLARI ...................................................................................... 137
Madde 30. YARGILAMA YETKİSİNİ BÜYÜK DAİREYE BIRAKMA.... 137
Madde 31. BÜYÜK DAİRENİN YETKİLERİ.................................................... 138
Madde 32. MAHKEME’NİN YETKİSİ ............................................................... 138
Madde 33. DEVLET BAŞVURULARI................................................................. 138
Madde 34. BİREYSEL BAŞVURULAR ............................................................... 138
xii
Madde 35. KABULEDİLEBİLİRLİK KRİTERLERİ......................................... 139
Madde 36. ÜÇÜNCÜ TARAFIN DAVAYA MÜDAHALESİ ...................... 139
Madde 37. BAŞVURULARIN DÜŞÜRÜLMESİ.............................................. 140
Madde 38. DAVANIN ESASTAN İNCELENMESİ........................................ 140
Madde 39. DOSTANE ÇÖZÜM............................................................................ 140
Madde 40. DURUŞMALARIN ALENİĞİLİ VE BELGELERE ULAŞMA 141
Madde 41. ADİL KARŞILIK .................................................................................. 141
Madde 42. DAİRELERİN KARARLARI ............................................................ 141
Madde 43. DAVAYI BÜYÜK DAİREYE GÖTÜRME.................................... 141
Madde 44. SONKARARLAR................................................................................. 141
Madde 45. KARARLARIN VE SONKARARLARIN GEREKÇELİ
OLMASI ............................................................................................... 142
Madde 46. SONKARARIN BAĞLAYICILIĞI VE YERİNE GETİRİLMESİ
................................................................................................................. 142
Madde 47. İSTİŞARİ MÜTALAALAR ............................................................... 143
Madde 48. MAHKEME’NİN İSTİŞARİ MÜTALAA YETKİSİ................... 143
Madde 49. İSTİŞARİ MÜTALAALARIN GEREKÇELİ OLMASI............. 143
Madde 50. MAHKEME’NİN GİDERLERİ ........................................................ 144
Madde 51. YARGIÇLARIN AYRICALIK VE MUAFİYETLERİ ................. 144
Madde 52. GENEL SEKRETERİN ARAŞTIRMALARI................................. 144
Madde 53. MEVCUT İNSAN HAKLARININ KORUNMASI .................... 144
Madde 54. BAKANLAR KOMİTESİNİN YETKİLERİ.................................. 144
Madde 55. DİĞER UYUŞMAZLIK ÇÖZÜM VASITALARINA
BAŞVURMAMA ............................................................................... 145
Madde 56. ÜLKESEL UYGULAMA .................................................................... 145
Madde 57. ÇEKİNCELER........................................................................................ 145
Madde 58. SÖZLEŞME’DEN ÇIKMA................................................................. 146
Madde 59. İMZA VE ONAY .................................................................................. 146
P-14 - Madde 18. Son ve geçici hükümler........................................................... 147
P-14 - Madde 19. ......................................................................................................... 147
P-14 - Madde 20. ......................................................................................................... 147
P-14 - Madde 21. ......................................................................................................... 147
P-14 - Madde 22. ......................................................................................................... 148
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ149
(1 Haziran 2010) .............................................................................................................149
Madde 1 (Tanımlar) ................................................................................... 149
BAŞLIK I - MAHKEME’NİN ÖRGÜTLENMESİ VE ÇALIŞMASI.... 151
BÖLÜM I - YARGIÇLAR ........................................................................... 151
Madde 2 (Görev süresinin hesaplanması) ............................................. 151
Madde 3 (Yemin etme veya ant içme)..................................................... 152
xiii
Madde 4 (Görevle bağdaşmayan faaliyetler) ........................................ 152
Madde 5 (Kıdem)........................................................................................ 152
Madde 6 (İstifa) .......................................................................................... 153
Madde 7 (Göreve son verme) ................................................................... 153
BÖLÜM II – MAHKEME BAŞKANLIĞI VE BAŞKANLIK
DİVANININ GÖREVİ........................................................... 153
Madde 8 (Mahkeme Başkanı ve Başkan Yardımcıları ile Bölüm
Başkanları ve Bölüm Başkan Yardımcılarının seçilmesi) 153
Madde 9 (Mahkeme Başkanının görevleri) ........................................... 154
Madde 9A (Başkanlık Divanının görevi)............................................... 154
Madde 10 (Mahkeme Başkan Yardımcılarının görevleri)................... 155
Madde 11 (Başkanın veya Başkan Yardımcılarının yerine geçme) ... 155
Madde 12 (Bölüm ve Daire Başkanlıkları) ............................................ 155
Madde 13 (Başkanlık yapamama) ........................................................... 155
Madde 14 (Cinsiyetlerin dengeli temsili) .............................................. 156
BÖLÜM III – YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ ........................................... 156
Madde 15 (Yazı İşleri Müdürünün seçilmesi)....................................... 156
Madde 16 (Yazı İşleri Müdür Yardımcılarının seçilmesi)................... 156
Madde 17 (Yazı İşleri Müdürünün görevleri) ....................................... 157
Madde 18 (Yazı İşleri Müdürlüğünün Örgütlenmesi) ........................ 157
Madde 18A (Yargıç olmayan raportör) ................................................... 158
BÖLÜM IV – MAHKEME’NİN ÇALIŞMASI......................................... 158
Madde 19 (Mahkeme'nin çalışma yeri) .................................................. 158
Madde 20 (Mahkeme genel kurulunun toplanması) ........................... 158
Madde 21 (Mahkeme'nin diğer toplantıları) ......................................... 158
Madde 22 (Müzakereler)........................................................................... 159
Madde 23 (Oylamalar)............................................................................... 159
Madde 23A (Zımni anlaşmayla verilen karar) ...................................... 159
BÖLÜM V – MAHKEME’NİN OLUŞUMU ............................................ 160
Madde 24 (Büyük Daire’nin oluşumu)................................................... 160
Madde 25 (Bölümlerin kuruluşu)............................................................ 162
Madde 26 (Dairelerin oluşumu) .............................................................. 162
Madde 27 (Komiteler)................................................................................ 163
Madde 27A (Tek yargıçlı oluşum [hakimlik]) ...................................... 163
Madde 28 (Katılamama, çekilme veya muaf tutulma)......................... 163
Madde 29 (Ad hoc yargıçlar) .................................................................... 164
Madde 30 (Ortak yarar) ............................................................................. 166
BAŞLIK II – USUL ....................................................................................... 166
BÖLÜM I – GENEL KURALLAR.............................................................. 166
xiv
Madde 31 (İçtüzük hükümlerinden ayrılma)........................................ 166
Madde 32 (Uygulama yönergeleri).......................................................... 166
Madde 33 (Belgelerin aleniliği) ............................................................... 167
Madde 34 (Kullanılacak diller)................................................................ 167
Madde 35 (Sözleşmeci Devletlerin temsili)........................................... 169
Madde 36 (Başvurucuların temsili)......................................................... 169
Madde 37 (Yazışmalar, tebligatlar ve davetiyeler) ............................... 170
Madde 38 (Dilekçeler) ............................................................................... 170
Madde 38A (Usul sorunlarının incelenmesi) ........................................ 170
Madde 39 (Geçici tedbirler)...................................................................... 170
Madde 40 (Bir başvurunun acil tebliği) ................................................. 171
Madde 41 (Davaların görülme sırası) ..................................................... 171
Madde 42 (Başvuruların birleştirilmesi ve eş zamanlı olarak
incelenmesi) ............................................................................. 171
Madde 43 (Davanın düşmesi ve yeniden kayda alınması) ................. 171
Madde 44 (Üçüncü tarafın davaya müdahalesi) ................................... 172
Madde 44A (Mahkeme ile işbirliği yapma yükümlülüğü)................. 173
Madde 44B (Mahkeme’nin bir emrine uymama) ................................. 174
Madde 44C (Etkili bir şekilde katılmama) ............................................ 174
Madde 44D (Tarafın uygunsuz sunuşta bulunması) ........................... 174
Madde 44E (Başvuruyu izlememe).......................................................... 174
BÖLÜM II – DAVANIN AÇILMASI ....................................................... 174
Madde 45 (İmzalar) .................................................................................... 174
Madde 46 (Devlet başvurularının içeriği).............................................. 175
Madde 47 (Bireysel başvurunun içeriği) ................................................ 175
BÖLÜM III – RAPORTÖR YARGIÇLAR................................................ 177
Madde 48 (Devletlerarası başvuruları)................................................... 177
Madde 49 (Bireysel başvurular)............................................................... 177
Madde 50 (Büyük Dairedeki yargılamada) ........................................... 177
BÖLÜM IV – KABULEDİLEBİLİRLİK YARGILAMASI ..................... 178
(Devlet Başvuruları) .................................................................................... 178
Madde 51 (Başvuruların tevzii ve sonrasında izlenecek usul)........... 178
(Bireysel Başvurular) ................................................................................... 179
Madde 52 (Başvuruların Bölümlere tevzii)............................................ 179
Madde 52A (Tek yargıç önündeki usul)................................................. 179
Madde 53 (Komite önündeki usul) ......................................................... 179
Madde 54 (Daire önündeki usul)............................................................. 180
Madde 54A (Kabuledilebilirlik ve esasın birlikte incelenmesi) ....... 181
(Devlet başvuruları ve bireysel başvurular)............................................ 181
xv
Madde 55 (Kabuledilemezlik itirazları)................................................. 181
Madde 56 (Daire kararı) ............................................................................ 181
Madde 57 (Kararın dili)............................................................................. 182
BÖLÜM V – BAŞVURUNUN KABULEDİLEBİLİR
BULUNMASINDAN SONRAKİ YARGILAMA............... 182
Madde 58 (Devletlerarası başvurular) .................................................... 182
Madde 59 (Bireysel başvurular)............................................................... 182
Madde 60 (Adil karşılık talepleri)........................................................... 182
Madde 62 (Dostane çözüm) ...................................................................... 183
BÖLÜM VI - DURUŞMALAR................................................................... 183
Madde 63 (Duruşmaların aleniliği) ........................................................ 183
Madde 64 (Duruşmaların yürütülmesi) ................................................. 184
Madde 65 (Duruşmaya gelmeme) ........................................................... 184
Madde 66-69 (Yürürlükten kaldırılmıştır) ............................................. 184
Madde 70 (Duruşma tutanakları) ............................................................ 184
BÖLÜM VII – BÜYÜK DAİREDEKİ YARGILAMA ............................. 185
Madde 71 (Usul hükümlerinin uygulanabilirliği) ............................... 185
Madde 72 (Bir Dairenin yargılama yetkisini Büyük Daireye
bırakması)................................................................................. 185
Madde 73 (Taraflardan birinin davanın Büyük Daireye gönderilmesi
talebi) ........................................................................................ 186
BÖLÜM VIII – SONKARARLAR (JUDGMENTS).............................. 186
Madde 74 (Sonkararın içeriği) ................................................................. 186
Madde 75 (Adil karşılık konusundaki karar) ....................................... 187
Madde 76 (Sonkararın dili) ...................................................................... 187
Madde 77 (Sonkararın imzalanması, açıklanması ve tebliği) ............ 187
Madde 78 (Sonkararların ve diğer belgelerin yayınlanması)............. 188
Madde 79 (Sonkararın yorumlanması talebi)........................................ 188
Madde 80 (Sonkararın düzeltilmesi talebi) ........................................... 189
Madde 81 (Kararlardaki ve sonkararlardaki hataların giderilmesi) . 189
BÖLÜM IX – İSTİŞARİ MÜTALAALAR ................................................ 189
Madde 82 (…) .............................................................................................. 189
Madde 83 (…) .............................................................................................. 190
Madde 84 (…) .............................................................................................. 190
Madde 85 (…) .............................................................................................. 190
Madde 86 (…) .............................................................................................. 190
Madde 87 (…) .............................................................................................. 190
Madde 88 (…) .............................................................................................. 191
Madde 89 (…) .............................................................................................. 191
xvi
Madde 90 (…) .............................................................................................. 191
BÖLÜM X – SÖZLEŞME’NİN 46(3), (4) VE (5). FIKRALARINA
GÖRE YARGILAMA ............................................................. 191
Alt Başlık I - Sözleşme'nin 46(3). fıkrası uyarınca yapılacak yargılama
.................................................................................................... 191
Madde 91 (…) .............................................................................................. 191
Madde 92 (…) .............................................................................................. 192
Madde 93 (…) .............................................................................................. 192
Alt Başlık II - Sözleşme'nin 46(4) ve (5). fıkraları uyarınca yapılacak
yargılama .................................................................................. 192
Madde 94 (…) .............................................................................................. 192
Madde 95 (…) .............................................................................................. 192
Madde 96 (…) .............................................................................................. 193
Madde 97 (…) .............................................................................................. 193
Madde 98 (…) .............................................................................................. 193
Madde 99 (…) .............................................................................................. 193
BÖLÜM XI – ADLİ YARDIM .................................................................... 193
Madde 100 (…) ............................................................................................ 193
Madde 101 (…) ............................................................................................ 194
Madde 102 (…) ............................................................................................ 194
Madde 103 (…) ............................................................................................ 194
Madde 104 (…) ............................................................................................ 194
Madde 105 (…) ............................................................................................ 195
BAŞLIK III – GEÇİCİ HÜKÜMLER ......................................................... 195
Madde 106 (Mahkeme ve Komisyon ile ilişkiler) ................................ 195
Madde 107 (Daire ve Büyük Daire yargılamaları)................................ 195
Madde 108 (Adli yardım verilmesi) ........................................................ 196
Madde 109 (Bir sonkararın düzeltilmesi veya yorumlanması talebi)196
BAŞLIK IV – SON HÜKÜMLER .............................................................. 197
Madde 110 (İçtüzüğün bir hükmünün değiştirilmesi veya
uygulanmaması)...................................................................... 197
Madde 111 (İçtüzüğün yürürlüğe girmesi) ............................................ 197
İÇTÜZÜĞE EK: SORUŞTURMALARLA İLGİLİ .......................................................198
Ek Madde 1 (Soruşturma tedbirleri) ....................................................... 198
Ek Madde 2 (Soruşturma tedbirleri konusunda tarafların
yükümlülükleri)...................................................................... 199
Ek Madde 3 (Delegasyon önüne gelmeme) ........................................... 199
Ek Madde 4 (Delegasyon önünde yargılamanın yürütülmesi) .......... 199
Ek Madde 5 (Delegasyon önündeki yargılamaya tanıkların,
uzmanların ve diğer kişilerin çağrılmaları)........................ 199
xvii
Ek Madde 6 (Delegasyon tarafından dinlenecek tanıkların veya
uzmanların yemin vermeleri veya ant içmeleri)................ 200
Ek Madde 7 (Delegasyonun tanık, uzman veya diğer kişileri
dinlenmesi) .............................................................................. 201
Ek Madde 8 (Delegasyon önündeki yargılama işleminin tutanakları)
.................................................................................................... 201
UYGULAMA YÖNERGESİ: GEÇİCİ TEDBİR TALEPLERİ......................................203
I. Taleplere eklenecek bilgiler ................................................................... 203
II. Taleplerin faksla ve mektupla yapılması ........................................... 204
III. Taleplerin gönderilme zamanı............................................................ 204
UYGULAMA YÖNERGESİ: DAVA AÇMA...............................................................205
I. Genel olarak .............................................................................................. 205
II. Biçim ve içerik ......................................................................................... 206
UYGULAMA YÖNERGESİ: DİLEKÇELER................................................................207
I. Dilekçelerin verilmesi ............................................................................. 207
Genel olarak.................................................................................................. 207
Faks yoluyla dilekçe gönderme ................................................................. 208
Güvenli elektronik sistemle dilekçe gönderme ..................................... 208
II. Biçim ve içerik ......................................................................................... 208
Biçim (…) 208
İçerik (…) 209
III. Süreler 210
Genel olarak.................................................................................................. 210
Sürenin uzatılması....................................................................................... 210
IV. Dilekçeler için öngörülen şartlara uyulmaması............................. 211
UYGULAMA YÖNERGESİ: ADİL KARŞILIK TALEPLERİ .....................................211
I. Giriş
211
II. Adil karşılık taleplerinin sunulması: usule ilişkin şartlar ............ 212
III. Adil karşılık taleplerinin sunulması: esasa ilişkin şartlar ........... 213
1. Genel olarak zarar.................................................................................... 213
2. Maddi zarar ............................................................................................... 213
3. Manevi zarar ............................................................................................. 214
4. Ücretler ve masraflar ............................................................................... 214
5. Ödeme bilgileri ........................................................................................ 215
IV. Mahkeme’nin hükmettiği ödemenin şekli ...................................... 215
UYGULAMA YÖNERGESİ: GÜVENLİ ELEKTRONİK YAZIŞMA SİSTEMİ ........216
I. Uygulamanın kapsamı........................................................................... 216
II. Teknik gereklilikler ............................................................................... 217
III. Biçim ve adlandırma kuralları ............................................................ 217
IV. Gönderme tarihi .................................................................................... 217
xviii
V. Tek ve aynı belgenin farklı versiyonları ............................................ 218
UYGULAMA YÖNERGESİ: GİZLİLİK TALEBİ ........................................................218
Genel ilkeler ................................................................................................. 218
Görülmekte olan davalarda gizlilik talepleri ......................................... 218
Geriye dönük gizlilik talepleri.................................................................. 219
Diğer tedbirler .............................................................................................. 219
xix
Sözleşme ile ilgili Anayasa maddeleri
Md 002 – CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ .................................................. 2
Md 005 – DEVLETİN TEMEL AMAÇ VE GÖREVLERİ .............................. 2
Md 010 – KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK........................................................ 83
Md 012 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN NİTELİĞİ .......................... 2
Md 013 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIRLANMASI 46, 52, 60,
71
Md 014 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN KÖTÜYE
KULLANILAMAMASI ................................................................. 95
Md 015 – TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KULLANILMASINI
DURDURULMASI......................................................................... 87
Md 016 – YABANCILARIN DURUMU ....................................................... 94
Md 017 – KİŞİNİN DOKUNULMAZLIĞI, MADDİ VE MANEVİ
VARLIĞI ....................................................................................... 5, 8
Md 018 – ZORLA ÇALIŞTIRMA YASAĞI .................................................. 11
Md 019 – KİŞİ HÜRRİYETİ VE GÜVENLİĞİ .............................................. 15
Md 021 – KONUT DOKUNULMAZLIĞI .................................................... 44
Md 022 – HABERLEŞME HÜRRİYETİ......................................................... 45
Md 023 – YERLEŞME VE SEYAHAT HÜRRİYETİ............................122, 124
Md 024 – DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ ............................................ 51, 110
Md 025 – DÜŞÜNCE VE KANAAT HÜRRİYETİ....................................... 51
Md 026 – DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ .............. 56
Md 027 – BİLİM VE SANAT HÜRRİYETİ ................................................... 57
Md 028 – BASIN HÜRRİYETİ ....................................................................... 57
Md 029 – SÜRELİ VE SÜRESİZ YAYIN HAKKI......................................... 58
Md 030 – BASIN ARAÇLARININ KORUNMASI ...................................... 58
Md 031 – KAMU TÜZELKİŞİLERİNİN ELİNDEKİ BASIN DIŞI KİTLE
HABERLEŞME ARAÇLARINDAN YARARLANMA HAKKI 58
Md 032 – DÜZELTME VE CEVAP HAKKI................................................. 59
Md 033 – DERNEK KURMA HÜRRİYETİ................................................... 66
Md 034 – TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ DÜZENLEME HAKKI
.......................................................................................................... 67
Md 035 – MÜLKİYET HAKKI....................................................................... 99
Md 036 – HAK ARAMA HÜRRİYETİ.......................................................... 24
Md 037 – KANUNİ HAKİM GÜVENCESİ.................................................. 25
Md 038 – SUÇ VE CEZALARA İLİŞKİN ESASLAR. 16, 25, 41, 99, 121, 124,
126
Md 039 – İSPAT HAKKI .......................................................................... 25, 59
xx
Md 040 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN KORUNMASI................. 77
Md 041 – AİLENİN KORUNMASI VE ÇOCUK HAKLARI...........8, 75, 132
Md 042 – EĞİTİM HAKKI VE ÖDEVİ........................................................ 109
Md 043 – KIYILARDAN YARARLANMA .................................................. 99
Md 044 – TOPRAK MÜLKİYETİ................................................................... 99
Md 046 – KAMULAŞTIRMA....................................................................... 100
Md 047 – DEVLETLEŞTİRME VE ÖZELLEŞTİRME ................................ 100
Md 050 – ÇALIŞMA ŞARTLARI VE DİNLENME HAKKI........................ 11
Md 051 – SENDİKA KURMA HAKKI ......................................................... 67
Md 053 – TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ VE TOPLU SÖZLEŞME HAKKI....... 67
Md 054 – GREV HAKKI VE LOKAVT ......................................................... 68
Md 056 – SAĞLIK HİZMETLERİ VE ÇEVRENİN KORUNMASI............ 46
Md 063 – TARİH, KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ
KORUNMASI............................................................................... 101
Md 066 – TÜRK VATANDAŞLIĞI ............................................................. 124
Md 067 – SEÇME, SEÇİLME VE SİYASİ FAALİYETTE BULUNMA
HAKKI........................................................................................... 115
Md 068 – PARTİ KURMA, PARTİLERE GİRME VE PARTİLERDEN
AYRILMA ....................................................................................... 68
Md 069 – SİYASİ PARTİLERİN UYACAKLARI ESASLAR ...................... 69
Md 072 – VATAN HİZMETİ ......................................................................... 12
Md 073 – VERGİ ÖDEVİ .............................................................................. 101
Md 074 – DİLEKÇE, BİLGİ EDİNME VE KAMU DENETÇİSİNE
BAŞVURMA HAKKI..................................................................... 77
Md 075 – [TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN] KURULUŞU .... 115
Md 076 – MİLLETVEKİLİ SEÇİLME YETERLİLİĞİ................................. 116
Md 077 – TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN SEÇİM DÖNEMİ 116
Md 079 – SEÇİMLERİN GENEL YÖNETİM VE DENETİMİ .................. 116
Md 081 – ANDİÇME ...................................................................................... 52
Md 083 – YASAMA DOKUNULMAZLIĞI ................................................. 59
Md 090 – MİLLETLERARASI ANDLAŞMALARI UYGUN BULMA ........ 2
Md 119 – TABİİ AFET VE AĞIR EKONOMİK BUNALIM SEBEBİYLE
OLAĞANÜSTÜ HAL İLANI ....................................................... 88
Md 120 – ŞİDDET OLAYLARININ YAYGINLAŞMASI VE KAMU
DÜZENİNİN CİDDİ ŞEKİLDE BOZULMASI SEBEBİYLE
OLAĞANÜSTÜ HAL İLANI ....................................................... 88
Md 121 – OLAĞANÜSTÜ HALLERLE İLGİLİ DÜZENLEME................. 88
Md 122 – SIKIYÖNETİM, SEFERBERLİK VE SAVAŞ HALİ..................... 89
Md 125 – YARGI YOLU ........................................................................... 25, 90
Md 127 – MAHALLİ İDARELER ................................................................ 117
Md 130 – YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI...................................... 59, 110
xxi
Md 133 – RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU, RADYO VE
TELEVİZYON KURULUŞLARI VE KAMUYLA İLİŞKİLİ
HABER AJANSLARI ..................................................................... 60
Md 134 – ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU .... 60
Md 136 – DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI ................................................. 52
Md 137 – KANUNSUZ EMİR........................................................................ 41
Md 138 – MAHKEMELERİN BAĞIMSIZLIĞI ............................................ 26
Md 139 – HAKİMLİK VE SAVCILIK TEMİNATI ...................................... 26
Md 141 – DURUŞMALARIN AÇIK VE KARARLARIN GEREKÇELİ
OLMASI .......................................................................................... 27
Md 142 – MAHKEMELERİN KURULUŞU ................................................. 27
Md 148 – [ANAYASA MAHKEMESİ’NİN] GÖREV VE YETKİLERİ27, 78,
90
Md 154 – YARGITAY ................................................................................... 129
Md 155 – DANIŞTAY ................................................................................... 129
Md 156 – ASKERİ YARGITAY .................................................................... 129
Md 157 – ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ.................................. 129
Md 167 – PİYASALARIN DENETİMİ VE DIŞ TİCARETİN
DÜZENLENMESİ ........................................................................ 101
Md 168 – TABİİ SERVETLERİN VE KAYNAKLARIN ARANMASI VE
İŞLETİLMESİ ................................................................................ 102
Md 169 – ORMANLARIN KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ ........... 102
Md 174 – İNKILAP KANUNLARININ KORUNMASI...........52, 60, 75, 110
1
İNSAN HAKLARI AVRUPA SÖZLEŞMESİ
(Avrupa Sözleşmeler Seri no. 5) İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Korumaya dair Avrupa Sözleşmesi: 4.11.1950 tarihinde Roma'da
imzaya açılmış, 03.09.1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 1 Kasım
1998 tarihinde yürürlüğe giren 11. Protokol değişikliği (ASS no. 155)
ile 1 Haziran 2010 tarihinde yürürlüğe giren 14. Protokol değişikliği
(ASS no. 194) metne işlenmiştir.
BAŞLANGIÇ
Bu Sözleşmeyi imzalayan Avrupa Konseyi Üyesi Devletlerin Hükümetleri,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 10 Aralık 1948 tarihinde ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ni dikkate alarak,
Bu Bildirinin beyan ettiği hakların her yerde tanınmasını ve etkili
bir biçimde uygulanmasını güvence altına almayı amaçladığını
dikkate alarak;
Avrupa Konseyinin amacının, kendi Üyeleri arasında yoğun bir
birlik meydana getirmek olduğunu ve bu amaca ulaşmak için izlenecek yollardan birinin insan haklarını ve temel özgürlüklerini korumak ve gerçekleştirmek olduğunu dikkate alarak;
Dünyadaki barış ve adaletin kurucusu olan ve ancak bir yandan
etkin bir siyasal demokrasi ve öte yandan ortak bir anlayışla ve
bunların dayandığı insan haklarının yerine getirilmesiyle korunabilen temel özgürlüklere derin inançlarını yeniden teyit ederek;
Siyasal gelenekler, idealler, özgürlükler ve hukukun üstünlüğü
bakımından ortak bir mirasa ve benzer düşüncelere sahip olan Avrupa ülkelerinin Hükümetleri olarak, Evrensel Bildiri’de ifade edilen bazı hakları birlikte yerine getirmek için girişimde bulunmayı
kararlaştırarak;
Aşağıdaki hükümlerde anlaşmışlardır:
2
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 1. İNSAN HAKLARINA SAYGI YÜKÜMLÜLÜĞÜ
“Sözleşmeci Devletler, bu Sözleşmenin Birinci Bölümünde tanımlanan hak ve özgürlükleri, kendi egemenlik alanı içinde bulunan
herkes için güvence altına alırlar.”
AY - Md 2 – CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ
“Türkiye Cumhuriyeti, … insan haklarına saygılı, …, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”
AY - Md 5 – DEVLETİN TEMEL AMAÇ VE GÖREVLERİ
“Devletin temel amaç ve görevleri, … kişinin temel hak ve hürriyetlerini, … sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya,
insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
Temel hak ve hürriyetlerin niteliği
AY - Md 12 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN NİTELİĞİ
“(1) Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez
temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
…”
AY - Md 90 – MİLLETLERARASI ANDLAŞMALARI UYGUN BULMA
“…
(5) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile
Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla
kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
İNSAN HAKLARINA SAYGI YÜKÜMLÜLÜĞÜ
3
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 1. maddesi, Sözleşmeci Devletlerin uluslararası yükümlülüğünün kapsamını belirlemektedir. Bu maddeye göre bir Sözleşmeci Devlet, taraf olduğu bu ‘Sözleşme’ (ve Protokollerde) yer alan
hak ve özgürlükleri, ‘kendi egemenlik alanında bulunan herkes’ için,
iç hukukta güvence altına almayı taahhüt etmiştir. İlk olarak bu
madde, nerede meydana gelen ihlallerden devletin sorumlu tutulabileceği göstermektedir. Mahkeme ‘egemenlik alanı’ (jurisdiction) terimini, devletin ülkesiyle sınırlı yorumlamamış, kamu makamlarının
ülke içinde veya dışında eylemleri sonucu ülke dışında doğan sonuçlar bakımından devletin sorumlu tutulabileceğini; devletin hukuka
uygun veya hukuka aykırı askeri harekatın bir sonucu olarak, ülke
dışında ‘etkili kontrol’ sağladığı alanda sorumluluğunun doğabileceğini söylemiştir. Mahkeme’ye göre devletin bu alanda hak ve özgürlükleri koruma yükümlülüğü, ister askeri kuvvetleri tarafından doğrudan isterse kendisine bağlı yerel idare (subordinate local
administration) tarafından kullanılsın, böyle bir kontrole sahip olmasından doğar. İkinci olarak bu madde devletin egemenlik alanında
bulunan ‘herkes’in hak ve özgürlüklerini güvence altına almayı gerektirmektir. Dolayısıyla hakkı ihlal edilen kişi vatandaş olmasa da
ve hatta vatansız olsa da, devlet sorumlu tutulabilir. Üçüncü olarak,
Mahkeme’ye göre, bu maddedeki ‘güvence altına alır’ (secure) terimi,
devlete hak ve özgürlükleri sadece ihlal etmekten kaçınma değil ama
ayrıca bu hak ve özgürlüklerin kullanılmasını sağlamak için tedbir
alma anlamında bir pozitif yükümlülük de yükler. Ancak Sözleşme’nin 1. maddesinin, Sözleşme’deki hak ve özgürlüklerden bağımsız bir şekilde ihlal edildiği ileri sürülemez.
Anayasanın 2. maddesindeki ‘insan haklarına saygılı’ olma niteliği,
devletin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerindeki
hak ve özgürlükleri, kendi egemenlik alanında bulunan herkes için
güvence altına almayı taahhüt ettiği anlamına gelir. İlk olarak devletin egemenlik alanı, kural olarak, kendi ülkesidir. Ancak ‘etkili kontrol’ kriteri esas alınacak olursa, kamu makamlarının ülke dışındaki
faaliyetleri bakımından da devlet sorumlu tutulabilir. İkinci olarak,
Anayasa’nın 12(1). fıkrası, temel hak ve hürriyetleri ‘herkes’e tanımıştır. Üçüncü olarak, devletin hak ve özgürlükleri koruma şeklinde pozitif bir yükümlülük de yüklendiği söylenebilir; çünkü Anayasanın 5.
maddesi devlete, kişinin hak ve özgürlüklerini kullanmasının önün-
4
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
deki engelleri kaldırma ve kullanabilmesi için şartları hazırlama görevi vermiştir.
Son olarak Sözleşme’nin 1 maddesi, bir Sözleşmeci Devletin bu hak
ve özgürlükleri iç hukukuna içselleştirmesini zorunlu kılmaz; çünkü
Sözleşme’yi iç hukukun bir parçası haline getirmiş olma, hak ve özgürlüklerin pratikte de etkili bir şekilde uygulanacağını göstermez.
Bu nedenle Sözleşme’nin 1. maddesinin aradığı şey içselleştirme değil, Sözleşme’deki hak ve özgürlükleri, Mahkeme’nin yorumladığı
şekilde, ulusal düzeyde pratik ve etkili bir şekilde uygulanmasıdır.
Anayasanın 90(5). fıkrasının ilk cümlesi Sözleşme’yi iç hukuka içselleştirmekte; ikinci cümlesi ise, Sözleşme’nin iç hukukta pratik ve etkili bir şekilde uygulanabilmesi için, (Sözleşme organlarının yorumladığı anlamdaki) Sözleşme hükümlerini kanuna üstün tutmaktadır.
YAŞAMA HAKKI
5
BÖLÜM I – HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER
Madde 2. YAŞAMA HAKKI
“1. Herkesin yaşama hakkı hukuk tarafından korunur. Kanunun
ölüm cezası öngördüğü bir suç nedeniyle bir mahkemenin verdiği
ölüm cezasının infazı dışında, hiç kimse yaşama hakkından kasten
yoksun bırakılamaz.
2. Aşağıdaki hallerde yaşamdan yoksun bırakma, kullanılması
mutlaka gerekli bir gücün sonucu olarak meydana gelmişse, bu
maddeye aykırı sayılmaz:
a) bir kimsenin hukuka aykırı şiddette karşı savunması;
b) hukuka uygun bir gözaltına alma kararını uygulama veya hukuka uygun olarak tutulan bir kimsenin kaçmasını önleme;
c) bir ayaklanma veya isyanı hukuka uygun olarak bastırma.”
AY - Md 17 – KİŞİNİN DOKUNULMAZLIĞI, MADDİ VE MANEVİ
VARLIĞI
“(1) Herkes, yaşama, ... hakkına sahiptir.
...
(4) Meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine
getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir
ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü
hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah
kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana
gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.”
KARŞILAŞTIRMA:
Yaşama hakkı (right to life), Sözleşme’de, diğer haklardan önce ve
ayrı bir hak olarak tanınmış olduğu halde, Anayasada yaşama hakkı
ayrı maddede düzenlenmemiş, daha genel bir kenar başlığı altında
beden bütünlüğünü de kapsayan 17. maddede tanınmıştır. Mahkeme, Sözleşme’nin 2. maddesini, maddenin devlete üç tür yükümlülük
yüklediği şeklinde yorumlamıştır: öldürmeme yükümlülüğü; yaşamı
koruma yükümlülüğü; ölümü soruşturma yükümlülüğü.
6
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Devlet görevlileri bireyi öldürmemelidir. Sözleşme’nin 2(1). fıkrası
‘kasten öldürme’yi açıkça yasaklamıştır. Ölüm cezası istisnası, 6 ve
13. Protokolleri onaylayan devletler bakımından yürürlükte değildir.
Devlet görevlilerinin, gözaltı merkezleri veya cezaevi gibi yerlerde
kontrolü altında tuttukları kişileri, meşru bir amaç taşımaksızın şiddet kullanarak öldürmeleri veya kayıp etmeleri, kasten öldürmeye
işaret eder. Anayasanın 17. maddesinde ise ‘kasten öldürme’yi yasaklayan bir ifade yoktur. Öte yandan Sözleşme’nin 2(2). fıkrası, devlet
görevlilerinin kasıtlı olmasa ve meşru bir amacı da bulunsa, orantısız
güç kullanmaları sonucu kişiyi öldürmelerini de yasaklamaktadır.
Mahkeme’ye göre, Sözleşme’nin 2(2). fıkrasındaki istisnalar, devlete
öldürme yetkisi verildiğini değil, ‘fakat istenmediği halde yaşamdan
yoksun bırakma sonucunu doğurabilecek güç kullanma hallerini’
gösterir. Sözleşme bakımından bir olayda devlet görevlileri tarafından güç kullanma sonucu meydana gelen bir ölümün yaşama hakkını ihlal etmemesi için, kullanılan güç, ilk olarak, şu meşru amaçları
gerçekleştirmek için kullanılmış olmalıdır: meşru savunma, yakalama
kararını uygulama veya kaçmayı önleme; ayaklanma veya isyanı bastırma. İkinci olarak, ‘kullanılması mutlaka gerekli’ olandan fazla, yani
orantısız olmamalıdır. Mahkeme, orantılılığı değerlendirirken sadece
silah kullanan görevlilerin eylemlerine değil, operasyonu planlayan
ve kontrol eden amirlerin tutumlarına da bakmaktadır. Anayasanın
17(4). fıkrası, ilk olarak silah kullanılabilecek istisnai halleri göstermiştir: meşru müdafaa, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine
getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir
ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü
hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması. Bu son istisna
Sözleşme’de yoktur; dolayısıyla sadece ‘sıkıyönetim veya olağanüstü
hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması’ istisnasına
dayanılarak güç kullanma sonucu meydana gelen bir ölüm, Anayasaya uygun olabilir ama Sözleşme’de dayanağı olmadığı için Sözleşme bakımından haklı gösterilemez. Anayasanın 17(4). fıkrası, ikinci
olarak, ‘kanunun silah kullanılmasına cevaz verdiği zorunlu durumlar’ ifadesini kullanmıştır; bu ifadeden kullanılan gücün orantılı olmasının gerektiğini çıkarmak zordur.
Devlet bireyin yaşama hakkını korumalıdır. Sözleşme’nin 2(1). fıkrasının ilk cümlesi, devleti yaşama hakkını hukukla (law) korumakla
yükümlü tutmuştur. Koruma yükümlülüğü, bireyi, üçüncü kişinin
şiddet kullanarak kasten öldürmesine, sanayi ve güvenlik gibi tehlike
YAŞAMA HAKKI
7
doğuran faaliyetler sırasında ölüme, kamu sağlığı alanında tıbbi ihmal veya hata sonucu ölüme, hatta özellikle kendi kontrolü altında
bulunan bireyi bireyin kendisine (intihara) karşı korumayı da gerektirir. Mahkeme’ye göre koruma yükümlülüğü, i) devletin yaşama yönelik eylemleri ceza ve/veya medeni hukukta yaptırım altına almasını; ii) bu hükümlerin uygulanmasını sağlayan etkili bir adli mekanizma kurmasını; iii) yetkililerin bireyin yaşamına yönelik bir riskin
varlığını bilmeleri halinde veya bilmeleri gerekiyorsa, bu riski gidermek için makul bütün tedbirlerin alınmasını gerektirir. Anayasanın
17. maddesinde ise, devletin yaşamı korumakla yükümlü olduğunu
gösteren bir ifade yoktur.
Devlet doğal olmayan/şüpheli ölümü soruşturmalıdır. Mahkeme’nin
yorumuna göre, Sözleşme’nin 2(1). fıkrasındaki koruma yükümlülüğünün bir uzantısı olarak, devlet, bireyin ölümüne sebebiyet verenlerin belirlenmesi ve cezalandırılmasını sağlayabilecek nitelikte etkili
bir soruşturma yapmakla yükümlüdür; soruşturma kavramı cezai,
idari, medeni soruşturma ve davaların her aşamasını kapsar. Mahkeme’nin kararlarından çıkartılan soruşturma ilkeleri şöyledir: i) devlet soruşturmayı re’sen başlatmalı; ii) bağımsız ve tarafsız makamlar
eliyle soruşturma yapmalı; iii) bütün delillerin toplanması anlamında
etkili bir soruşturma yapmalı; iv) soruşturma makul bir özen ve hızla
yapılmalı; v) soruşturma sonuçları kamunun denetimine açık olmalı;
vi) soruşturma sonucu caydırıcı olmalı, sorumlular cezasız bırakılmamalıdır. Anayasanın 17. maddesinde ise, maddenin soruşturma
yükümlülüğünü ve bu ilkeleri içerecek şekilde yorumlanması gerektiğine işaret eden bir ibare bulmamaktadır.
8
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 3. İŞKENCE YASAĞI
“Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya
cezaya tabi tutulamaz.”
AY - Md 17 – KİŞİNİN DOKUNULMAZLIĞI, MADDİ VE MANEVİ
VARLIĞI
“(1) Herkes, ... maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
(2) Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz.
(3) Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle
bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.
...”
AY - Md 41 – AİLENİN KORUNMASI VE ÇOCUK HAKLARI
“...
(4) Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu
tedbirleri alır.”
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 3. maddesinde ‘işkence’, ‘insanlıkdışı’ ve ‘aşağılayıcı’
muamele ve cezalar yasaklanmıştır. Anayasanın 17(3). maddesinde
ise ‘işkence’, ‘eziyet’ ve ‘insan haysiyetiyle bağdaşmayan’ muamele
ve cezalar yasaklanmıştır. Sözleşme’nin 3. maddesindeki yasakların
mutlak olduğu kabul edilmiştir; işlediği suç ne olursa olsun, kişi yasak muamelelere tabi tutulamaz. Bu yasaklar kişinin fiziksel bütünlüğünü ve onurunu korur. Mahkeme’ye göre, kendisi sebebiyet vermediği halde, kişiye şiddet uygulanması, insan onurunu zedeler.
Anayasanın 17(3). fıkrasındaki yasakların da mutlak olduğu söylenebilir; ancak 17(2). fıkrası vücut bütünlüğüne dokunma yasağını iki istisnayla sınırlamaktadır; ‘tıbbi zorunluluk’ ve ‘kanunda yazılı haller’.
İŞKENCE YASAĞI
9
Mahkeme, BM İşkenceye Karşı Sözleşme’deki işkence tanımını benimsemiştir. Buna göre işkence, ikrar veya bilgi elde etmek, işlenmiş
veya işlendiğinden şüphelenilen bir fiil nedeniyle cezalandırmak,
gözdağı vermek veya zorlamak amacıyla veya ayrımcılığa dayanan
herhangi bir gerekçeyle, bir kamu görevlisi veya resmi sıfatla hareket
eden bir kişi tarafından veya bu kişilerin teşviki veya rızası veya muvafakatiyle üçüncü kişi tarafından, kasten işlenen ve işlendiği kimseye fiziksel veya ruhsal olarak ağır acı veya ıstırap veren herhangi bir
fiildir. Asgari bir ağırlık düzeyine ulaşan, ancak işkence tanımındaki
unsurlardan birini içermeyen bir muamele, ‘insanlıkdışı’ veya ‘aşağılayıcı’ ceza veya muamele oluşturabilir. Anayasa işkence ve eziyeti
tanımlamamıştır; Türk Ceza Kanununda işkence suçu, eziyet suçu ve
ayrıca yaralama suçları düzenlenmiş olup, işkence suçunun kamu
görevlileri tarafından işlenen bir suç olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Mahkeme, Sözleşme’nin 2. maddesinde olduğu gibi, işkence ve
kötü muameleyi yasaklayan 3. maddenin de devlete üç tür yükümlülük yüklediği kanaatindedir: işkence ve kötü muamele yapmama, işkence ve kötü muameleye karşı koruma, işkence ve kötü muameleyi
soruşturma.
Devlet görevlileri, kimseye işkence ve kötü muamele yapmamalıdır.
Mahkeme, değişik türden olaylarda Sözleşme’nin 3. maddesinden çıkardığı devletin bu negatif yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğini incelemiştir. Devlet görevlilerinin, bireye, kendisi sebebiyet vermediği halde gözaltında veya cezaevinde uyguladıkları şiddetten ve
yakalama veya toplantıyı dağıtma sırasında orantısız bir şekilde uyguladıkları şiddetten, Sözleşme karşısında devlet sorumludur. Ayrıca
devlet yetkilileri, bir kimse hakkında geri verme veya sınırdışı etme
kararı verirken, kişinin gönderileceği ülkede ölüm veya işkence ve
kötü muamele riskine maruz bırakılma olasılığını gözetmelidirler.
Anayasanın 17(3) ve (4). fıkralarının, devlet görevlilerine işkence,
insanlıkdışı muamele ve ceza gibi muamelelerde bulunmayı yasakladığı açıktır.
Devlet görevlileri, herkesi işkence ve kötü muameleye karşı korumalıdır. Mahkeme, Sözleşme’nin 3. maddesini ve 1. maddesini birlikte
yorumlayarak çıkardığı devletin bu pozitif yükümlülüğünü de değişik türden olaylarda uygulamıştır. Bireyi, aile içi şiddeti içerecek şekilde üçüncü kişinin fiziksel ve ruhsal yaralamalarına, cinsel saldırılarına ve istismarına karşı korumayan devlet, Sözleşme’nin 3. maddesini ihlal etmiş olur. Devletin bu bağlamdaki koruma yükümlülü-
10
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
ğünü yerine getirmiş olması için, i) yasak muameleleri iç hukukta
yaptırım altına almış olması; ii) pratikte bu korumayı sağlayabilecek
adli mekanizmayı kurmuş olması; iii) yetkililerin bireye yönelik riskin varlığını bilmeleri halinde veya bilmeleri gerektiği zaman bu riski
gidermek için makul bütün tedbirleri almış olmaları gerekir. Öte
yandan devlet, bu yükümlülüğünü, nezarethanede veya cezaevinde,
akıl hastanesinde veya yabancıları tutma merkezleri gibi yerlerde
kontrolü altında tuttuğu kişilerin, kasten olmasa da ihmal nedeniyle
fiziksel ve ruhsal acı ve ıstırap çekmeleri halinde de ihlal etmiş sayılabilir. Anayasanın 17(3). fıkrasının, devlete koruma şeklinde pozitif
bir yükümlülük yüklediği yorumu yapılabilir. Ayrıca Anayasanın 41.
maddesi, çocuklar için özel bir koruma yükümlülüğü getirmiştir.
Devlet, işkence ve kötü muamele kim tarafından gerçekleştirilmiş
olursa olsun, bu muameleleri soruşturmalıdır. Mahkeme, Sözleşme’nin 3. maddesinin, 1. madde ile birlikte yorumlandığında, devlete
işkence ve kötü muamele olaylarını etkili bir şekilde soruşturma yükümlülüğü yüklediği sonucuna varmıştır. Sözleşme’nin 2. maddesi
bakımından oluşturulan soruşturma yükümlülüğü ilkeleri, kıyasen 3.
madde bakımından da geçerlidir. Ayrıca Sözleşme’nin 13. maddesi
de işkence ve kötü muameleye ilişkin soruşturmaların etkililiğini gerektirmektedir.
KÖLELİK VE ZORLA ÇALIŞTIRMA YASAĞI
11
Madde 4. KÖLELİK VE ZORLA ÇALIŞTIRMA YASAĞI
“1. Hiç kimse köle veya kul olarak tutulamaz.
2. Hiç kimse zorla çalıştırılamaz veya zorunlu çalışmaya tabi tutulamaz.
3. Aşağıdaki haller bu madde bakımından “zorla çalıştırma ya da
zorunlu çalışma” sayılmaz:
a) bu Sözleşmenin beşinci maddesi hükümlerine göre bir kimsenin
tutulu bulunduğu sırada veya şartla tahliyeli olduğu süre içinde
kendisinden yapması istenen olağan bir iş;
b) askeri nitelikte bir hizmet veya inanç nedeniyle askeri hizmetlere katılmama hakkının tanındığı ülkelerde zorunlu askeri hizmet
yerine yüklenen başka bir hizmet;
c) toplumun yaşamını veya huzurunu tehdit eden olağanüstü bir
durum veya bir felaket halinde yüklenen bir hizmet;
d) normal yurttaşlık yükümlülüklerinin bir parçasını olan bir iş
veya hizmet.”
AY - Md 18 – ZORLA ÇALIŞTIRMA YASAĞI
“(1) Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.
(2) Şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar; olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler; ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı
alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir
çalışmaları, zorla çalıştırma sayılmaz.”
AY - Md 50 – ÇALIŞMA ŞARTLARI VE DİNLENME HAKKI
“(1) Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz.
(2) Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar çalışma
şartları bakımından özel olarak korunurlar.
(3) Dinlenmek, çalışanların hakkıdır.
(4) Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.”
12
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
AY - Md 72 – VATAN HİZMETİ
“(1) Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir.
(2) Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde
yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.”
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 4. maddesi, ‘köle veya kul olarak tutma’yı, açıkça ve
mutlak bir şekilde yasaklamıştır. Anayasanın 18. maddesinde ise
böyle bir yasak yoktur. Anayasa, kölelik ve kulluğun hukuken yasaklanmayı gerektirmeyecek kadar geçmişte kaldığını düşünerek bu ifadeleri kullanmamış olabilir.
Sözleşme’nin 4(1). fıkrasında geçen kölelik kavramı konusunda Mahkeme, 1926 tarihli Kölelik Sözleşmesi’nin 1(1). fıkrasındaki tanımı benimsemiştir. Buna göre kölelik, ‘kişinin üzerinde mülkiyet hakkının
tanıdığı yetkilerin kullanılabileceği statüsü veya içinde bulunduğu
durum’dur. Kölelik benzeri haller, Kölelik Sözleşmesi’ne Ek 1956 tarihli Sözleşme’nin 1. maddesinde gösterilmiştir. Bunlar: borç köleliği;
serflik; kadını rızasını almadan başlık parası karşılığı evlendirme ve
evlendirme taahhüdünde bulunma; kocasının, ailesinin veya aşiretinin, kadını bir değer karşılığı başka birine verme hakkının bulunması; kocası ölen kadının başka bir kimseye miras kalması; 18 yaşın altındaki bir çocuğun, bir karşılık alınarak veya alınmadan anne babası
tarafından sömürülmesi veya iş görmesi için başka bir kimseye verilmesidir. Mahkeme’ye göre, ‘kulluk’ kavramıyla ‘özgürlüğün kullanılmasının özel bir ağırlığa sahip bir biçimde engellenmesi’ ifade
edilmektedir; kulluk kavramı, zorlama altında bir kimseye hizmet
verme yükümlülüğünü içerir ve kölelik kavramıyla bağlantılıdır; ev
köleliği gibi. Bu mutlak yasak, yine devletin üç tür yükümlülüğü bulunduğunu ortaya koymaktadır: bireyi köle ve kul olarak tutmama,
kölelik ve kulluğa karşı koruma ve kölelik ve kulluk sayılabilecek
olayları soruşturma. Anayasada kölelik ve kulluk yasağı düzenlenmediği için, devletin bu tür yükümlülüklerinin de öngörülmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan Mahkeme, ‘insan ticareti’ni, 4. madde kapsamına giren bir olgu olarak nitelendirmiştir. Birleşmiş Milletler ve
Avrupa Konseyi’nin insan ticaretiyle ilgili sözleşmelerinde insan ticareti, ‘zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete
tabi kılmak veya vücut organ ya da dokularının alınmasını sağlamak
KÖLELİK VE ZORLA ÇALIŞTIRMA YASAĞI
13
maksadıyla tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, hileli davranışlarla aldatarak veya üzerindeki denetim
olanaklarından veya çaresizliğinden yararlanarak rızasını elde etmek
suretiyle kişinin tedarik edilmesi, ülke dışına çıkarılması veya ülkeye
sokulması, kaçırılması, nakil veya sevk edilmesi veya barındırılması,’
şeklinde tanımlanmıştır. Anayasa insan ticaretini yasaklamamış olmakla birlikte, Türk Ceza Kanunu insan ticareti suçunu düzenlemiştir.
Sözleşme’nin 4(2) fıkrası, ‘zorla çalıştırma ve zorunlu çalışmaya tabi
tutma’yı da yasaklamıştır. Bu kavramlar 29 numaralı ILO Sözleşme’sinde tanımlanmıştır. ILO Sözleşmesi’nin 2(1). fıkrasına göre,
‘zorla çalıştırma veya zorunlu çalışma’, ‘bir kimseden ceza tehdidi altında yapması istenen ve bu kimsenin kendi iradesiyle yerine getirmediği her türlü çalışma veya hizmet’ anlamına gelir. Anayasa sadece zorla çalıştırma yasağından söz etmiş, ama bir de Sözleşme’de bulunmayan bir ‘angarya’ sözcüğünü eklemiştir. Ayrıca Anayasanın
50(1). fıkrası, kimsenin yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde
çalıştırılamayacağını belirtmektedir.
Sözleşme’nin 4(3). fıkrasında zorla çalıştırma sayılmayacak haller
dört bent halinde gösterilmiştir. Buna paralel olarak Anayasanın
18(2). fıkrasında da zorla çalıştırma sayılamayacak haller belirtilmiştir. Ancak Sözleşme’de yer alan ‘askeri nitelikte bir hizmet veya zorunlu askeri hizmet yerine yüklenen bir hizmet’, Anayasanın 18.
maddesinde yoktur; buna karşılık Anayasanın 72. maddesinde vatan
hizmeti başlığı altında, vatan hizmetinin ‘Silahlı Kuvvetlerde veya
kamu kesiminde’ yerine getirileceği’ belirtilmiştir. Şu da var ki, Anayasa, vatan hizmetinin ‘kamu kesiminde yerine getirilmiş sayılabileceğini’ öngördüğü halde, yasakoyucunun bu hükmün gereğini yerine
getiren bir düzenleme yapmadığı anlaşılmaktadır.
14
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 5. ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK HAKKI
“1. Herkes kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahiptir. Aşağıdaki
haller dışında ve hukukun öngördüğü bir usule uyulmadıkça, hiç
kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
a) bir kimsenin yetkili mahkemenin mahkumiyet kararından sonra
hukuka uygun olarak hapsedilmesi;
b) bir kimsenin mahkemenin hukuka uygun bir kararına uymaması nedeniyle veya hukukun öngördüğü bir yükümlülüğü yerine getirmesini sağlamak için hukuka uygun olarak gözaltına alınması
veya tutulması;
c) bir kimsenin suç işlediğinden makul kuşku duyulması üzerine
veya suç işlemesini önlemek ya da işledikten sonra kaçmasını engellemek için, kendisini tutmayı gerektiren makul nedenler bulunması halinde, kendisini kanunen yetkili makamların önüne çıkarmak amacıyla hukuka uygun olarak gözaltına alma veya tutma;
d) bir küçüğün eğitiminin izlenmesi amacıyla hukuka uygun bir
kararla tutulması veya kendisini kanunen yetkili makamların önüne çıkarmak amacıyla hukuka uygun olarak tutulması;
e) bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemek için bunu taşıyanların, akıl zayıflığı, alkolik, uyuşturucu bağımlısı olanların veya serserilerin hukuka uygun olarak tutulması;
f) ülkeye izinsiz girmek isteyen bir kimsenin girişinin önlenmesi
veya hakkında sınırdışı etme veya geri verme kararı alınan kişinin
sınırdışı edilmesi veya geri verilmesi için hukuka uygun olarak
gözaltına alınması veya tutulması.
2. Gözaltına alınan bir kimse, gözaltına alınma nedenleri ile kendisine isnat edilen suç hakkında anlayabileceği bir dilde derhal bilgilendirilir.
3. Bu maddenin birinci fıkrasının c) bendine göre gözaltına alınan
veya tutulan bir kimse, derhal bir yargıç veya hukuken yargılama
yetkisine sahip diğer bir görevlinin önüne çıkarılır; bu kimse makul bir sürede yargılanma veya yargılama sürerken salıverilme
hakkına sahiptir. Salıverme, bu kimsenin duruşmada hazır bulunması için güvenceye bağlanabilir.
ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK HAKKI
15
4. Gözaltına alınma veya tutulma nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılan bir kimse, tutulmasının hukukiliği hakkında süratle
karar verebilecek ve tutulması hukuki değilse salıverilmesine
hükmedebilecek bir mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.
5. Bu madde hükümlerine aykırı olarak gözaltına alınmaktan veya
tutulmaktan mağdur olan herkes, icrası mümkün bir tazminat alma
hakkına sahiptir.”
AY - Md 19 – KİŞİ HÜRRİYETİ VE GÜVENLİĞİ
“(1) Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
(2) Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik
tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda
öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum
için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol
tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun
olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut
geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması;
halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
(3) Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca
bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.
(4) Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen
mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en
geç hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.
(5) Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve
toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın
16
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabilir.
(6) Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir.
(7) Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları
vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada
hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için
bir güvenceye bağlanabilir.
(8) Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede
durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili
bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.
(9) Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.”
AY - Md 38 – SUÇ VE CEZALARA İLİŞKİN ESASLAR
“...
(9) Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine
getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.
(10) İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu
hükme kanunla istisnalar getirilebilir.
…”
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 5. maddesi, önce özgürlük ve güvenlik hakkını tanımış;
sonra özgürlük hakkının ‘hukuka uygun olarak’ ve belirli ‘sebepler’le
sınırlanabileceğini göstermiş; daha sonra da özgürlüğünden yoksun
bırakılan kişilerin haklarını düzenlemiştir. Anayasanın 19. maddesi
de Sözleşme’nin 5. maddesine paralel bir düzenleme getirmiştir.
Anayasanın 19. maddesi, önce kişi hürriyeti ve güvenliğini tanımış;
sonra özgürlük hakkının ‘şekil ve şartları kanunda gösterilen’ ve belirli ‘sebepler’le sınırlanabileceğini göstermiş; daha sonra da özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin haklarını düzenlemiştir.
ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK HAKKI
17
Sözleşme’nin 5(1). fıkrasındaki ‘özgürlükten yoksun bırakma’, gözaltı, tutuklama veya hapsetme gibi, kişi hakkında hukuksal kararların
bulunduğu hallerle sınırlı değildir; bir olayda bu tür kararlar alınmadan da kişi özgürlükten yoksun bırakılmış olabilir. Mahkeme’ye göre, bir kimsenin ‘özgürlükten yoksun bırakılıp bırakılmadığını’ belirlerken, kalkış noktası o kimsenin içinde bulunduğu somut durum
olup, kişiye uygulanan tedbirin türü, süresi, etkileri ve uygulanma
tarzı gibi, bütün faktörler dikkate alınmalıdır. Sözleşme’nin 5(1). fıkrası anlamında bir özgürlükten yoksun bırakma iki unsur içermelidir:
Bir kimse, kısıtlı bir alanda ihmal edilemeyecek bir süre için tutulmalı
(objektif unsur); kişi söz konusu tutmaya geçerli bir rıza göstermemiş
olmalıdır (sübjektif unsur).
Sözleşme’nin 5(1). fıkrası, bir özgürlükten yoksun bırakmanın keyfi
olmaması için, önce hukuka (öncelikle iç hukuka) uygun olmasını ve
sonra 5(1)(a-f) bendlerinde sayılan sebeplerden birine girmesini aramaktadır. Anayasanın 19(2). fıkrası da bir özgürlükten yoksun bırakmanın, ancak ‘şekil ve şartları’ kanunda gösterilen bir tedbir olmasını emrederek, bu hukukiliği sağlamak istemiş; sebebe uygunluk
için de 19(2) ve (3). fıkralarda özgürlükten yoksun bırakma sebeplerini tek tek göstermiştir. Dolayısıyla, i) kanunda gösterilen şekil ve
şartları taşımayan bir tutma (fiili tutma), kanunu, Anayasayı ve Sözleşme’yi ihlal eder; ii) kanunda şekil ve şartları gösterilen ama Anayasada bulunmayan bir sebeple tutma, Anayasayı ve Sözleşme’yi ihlal eder; iii) şekil ve şartları kanunda gösterilen ve sebebi Anayasada
bulunan ancak Sözleşme’de bulunmayan bir tutma, sadece Sözleşme’yi ihlal eder; iv) kanunda şekil ve şartları gösterilmeyen ama
Anayasada gösterilen sebeplerden birine dayanarak tutma Anayasayı
ve Sözleşme’yi ihlal eder.
Sözleşme’nin 5(1)(a) bendi ile Anayasanın 19(2). fıkrasının ilk hükmü,
hapis cezalarının infazına ilişkindir; dolayısıyla hapis cezalarının infazı bu hükümlere uygun olmalıdır. Her iki hüküm de infaz edilecek
cezanın mahkeme tarafından verilmiş olmasını aramaktadır; dolayısıyla idare hapis cezası veremez. Ancak Anayasanın 38(10) fıkrasında, ‘Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından’ kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulanabileceği, yani ‘oda
hapsi’ örneğinde olduğu gibi, idare tarafından hapis cezası verilebileceği öngörülmüştür. Bu tür hapis cezaları Anayasaya uygun olabilir,
ancak Sözleşme’ye aykırıdır.
18
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Sözleşme’nin 5(1)(b) bendi ile Anayasanın 19(2). fıkrasındaki ikinci
hüküm, iki ayrı tutma sebebi öngörmektedir: birincisi ‘bir mahkeme
kararına uymama nedeniyle tutma’dır; örneğin, ulusal mahkemenin
gidilmesini emrettiği sağlık muayenesine gitmeme nedeniyle muayeneye götürmek için tutma, çocuklarıyla kişisel ilişki hakkı bulunan
diğer ebeveyne çocuğu teslim etme kararına uymama nedeniyle uymasını sağlamak için tutma, nafaka ödenmesi kararına uymama nedeniyle uymasını sağlamak için tutma, mal beyanında bulunma kararına uymama nedeniyle uymasını sağlamak için tutma, tanıklıktan
sebepsiz çekinme halinde tanıklık yapması için tutma gibi. İkincisi,
‘hukukun (yasanın) öngördüğü bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak için tutma’dır; zorunlu askerlik hizmetini yaptırmak
için tutma, kimlik tespiti için tutma gibi. Bu hallerde, tutma devam
ederken kişinin yükümlülüğünü yerine getirmesi halinde, tutmanın
sebebi ortadan kalkar ve tutma sona erer.
Sözleşme’nin 5(1)(c) bendi ile Anayasanın 19(3). fıkrası, sadece ceza
muhakemesi amacıyla yakalama/gözaltı ve tutuklamayı öngörmektedir. Gözaltı için bulunması gereken şüphe konusunda Sözleşme, kişinin suçluluğu hakkında ‘makul kuşku’ (reasonable suspicion) bulunmasını, Anayasa ise ‘kuvvetli belirti’ bulunmasını aramaktadır;
Sözleşme organları ‘makul kuşku’yu, kişinin suç işlemiş olabileceğine
dair objektif bir gözlemciyi ikna edebilecek kadar bilgi veya veri bulunması şeklinde tanımlamışlardır; Anayasadaki ‘kuvvetli belirti’ terimi ise mahkemeler tarafından tanımlanmış değildir, dolayısıyla
kuvvetli belirtinin kriterleri oluşmadığından, şüphenin düzeyi her
olayda ve uygulayan kişiye göre değişme riski taşır. Ayrıca gözaltı,
Sözleşme’ye göre, kişiyi ‘kanunen yetkili makamların (hakimin) önüne çıkarma amacı’ taşımalıdır; Anayasada ise gözaltının böyle bir
amaç taşıması aranmamış, ‘suçüstü hali’ veya ‘gecikmesinde sakınca
bulunan hal’ bulunması öngörülmüştür. Tutuklama için, Sözleşme’nin 5(3). fıkrası gereğince kişi bir yargıç önüne çıkarılmalıdır;
Anayasanın 19(3). fıkrasına göre de kişi ancak hakim kararıyla tutuklanabilir. Sözleşme’de tutuklama nedenleri gösterilmemiştir; ancak
Mahkeme’ye göre, tek başına makul kuşku tutuklama için yeterli olmayıp, kişinin tutuklanmasında kamu yararı bulunmalıdır; bu kamu
yararını da iç hukuk kuralları ve tutuklama kararlarındaki gerekçeler
gösterir; bugüne kadar Mahkeme’nin önüne gelen davalarda şu tutuklama nedenleri gösterilmiştir: ‘kaçma riski’, ‘adaleti saptırma riski’, ‘suçta tekerrür riski’, ‘kamu düzeninin bozulması riski’. Anaya-
ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK HAKKI
19
sada tutuklamada bulunması gereken kamu yararını karşılayan tutuklama nedenleri gösterilmiştir; bunlar ‘kaçma riski’, ‘delillerin yok
edilmesi veya değiştirilmesi riski’, ‘bunlar gibi kanunda gösterilen
diğer haller’. O halde Anayasada gösterilen riskleri bulundurmayan
bir tutuklama, Anayasaya ve dolayısıyla Sözleşme’ye aykırı olabilir.
Sözleşme’nin 5(1)(d) bendi ile Anayasanın 19(2). fıkrasındaki üçüncü
hüküm, küçüklerin eğitim amacıyla veya kanunen yetkili makamların (hakimin) önüne çıkarılmaları amacıyla tutulmalarını sağlamaktadır. Suç işlediğinden kuşkulanılan küçükler bu bentteki hükme göre değil, Sözleşme’nin 5(1)(c) bendine göre tutulurlar.
Sözleşme’nin 5(1)(e) bendi ile Anayasanın 19(2). fıkrasındaki dördüncü hüküm, akıl hastalarının, uyuşturucu madde bağımlılarının, alkoliklerin, bulaşıcı hastalık taşıyanların tutulmalarına izin vermektedir.
Sözleşme, bu kişilerin niçin tutulmaları gerektiği konusunda bir ifade
içermemektedir; ancak Mahkeme, bu durumda bulunan kişilerin topluma veya kendilerine karşı tehlike oluşturmaları şartını aramaktadır. Anayasa ise, bu kişilerden sadece ‘toplum için tehlike teşkil
eden’lerin tutulmalarını öngörmektedir.
Sözleşme’nin 5(1)(f) bendi ile Anayasanın 19(2). fıkrasındaki beşinci
hüküm, hukuka aykırı şekilde ülkeye girmek isteyenlerin girişinin
önlenmesi, haklarında sıınrdışı etme veya geri verme kararı bulunanların sınırdışı edilmeleri veya geri verilmeleri için tutulmalarını öngörmektedir.
Sözleşme’nin 5(1)(a-f) bentlerindeki özgürlükten yoksun bırakma halleri için detention (tutma) kelimesi kullanılmaktadır; tutma kelimesi,
çeşitli diğer nedenlerle tutmayı ve suç şüphesiyle tutuklamayı
(detention on remand) kapsayacak şekilde geniştir. Anayasanın 19(3).
fıkrasındaki ceza muhakemesi amacıyla tutulan kişiler için tutuklama
kelimesinin kullanılması doğru olabilir, ancak 19(2). fıkrasındaki sebeplerle tutma için tutuklama kelimesinin kullanılması isabetli değildir; çünkü tutuklama CMK’da düzenlenmiş olup, sadece hakkında
suç şüphesi bulunan kişiler için kullanılabilir; oysa Anayasanın 19(2).
fıkrasındaki sebepler, ceza muhakemesiyle ilgili değildir.
Sözleşme’nin 5(2). fıkrası, gözaltına alınan kişinin, gözaltına alınma
nedenleri ile kendisine isnat edilen suç hakkında, anlayabileceği bir
dilde bilgilendirilme haklarını güvence altına almaktadır. Bu fıkra,
sadece suç şüphesiyle gözaltına alınanlara (who is arrested) bilgilendirme hakkını tanıyormuş gibi görünse de, Mahkeme bu bilgilendir-
20
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
me hakkından 5(1)(a-f) bentlerine göre herhangi bir sebeple tutulan
herkesin yararlandırılması gerektiğini söylemektedir. Ayrıca Mahkeme, bu fıkrada geçen derhal/en kısa sürede (promptly) sözcüğünü
birkaç saat gibi dar yorumlamaktadır. Anayasanın 19(4). fıkrası, söz
konusu bilgilendirme hakkını tanımaktadır; ancak, toplu suçlarda
hakim önüne çıkarılıncaya kadar, yani dört gün içinde bilgilendirme
öngörülmüştür; bu süre Sözleşme’yle bağdaşmaz görünmektedir.
Ayrıca Anayasa, kişinin anlayabileceği dilde bilgilendirilme hakkını
öngörmemiştir. Kişinin tutulma nedeni hakkında bilgilendirilinceye
kadar, kanun yollarına etkili bir başvuru yapamayacağı açıktır. Sözleşme’nin 5(2). fıkrası, kişinin yakınlarına haber verilmesini öngörmemiştir. Ancak Mahkeme, başka bazı şeylerle birlikte, kişinin yakınlarına haber verilmesini, kişiye tanınmış ‘koruyucu’lardan
(safeguards) saymaktadır. Anayasanın 19(6). fıkrası ise, açıkça yakalama veya tutuklamanın kişinin yakınlarına bildirilmesini öngörmektedir; ancak bu bildirimin şeklini ve kapsamını, yani tutulma sebeplerinin de bildirilip bildirilmeyeceğini göstermemektedir.
Sözleşme’nin 5(3). fıkrası, gözaltında tutulanlara ve tutuklananlara,
talep etmemiş olsalar da, otomatik olarak kullandırılması gereken
haklar getirmiş olup, iki hükümden oluşmaktadır. Bu fıkradaki birinci hüküm, 5(1)(c) bendi gereğince, suç işlediğinden makul kuşku üzerine gözaltına alınan bir kimsenin ‘derhal yargıç önüne çıkarılma
hakkı’nı tanımaktadır. Bu hükümde geçen ‘derhal/en kısa sürede/promptly’ kelimesi, gözaltı süresini sınırlamaktadır. Sözleşme’de
azami gözaltı süresi belirtilmemiş, ama Mahkeme azami gözaltı süresini olağan hallerde 4 gün ile sınırlamış, bazı davalarda 4 güne varmayan gözaltı sürelerini de Sözleşme’ye aykırı bulmuştur. Anayasanın 19(5). fıkrası ise, olağan hallerde azami gözaltı süresini ikiye
ayırmıştır: kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi
için gerekli süre hariç, en çok kırk sekiz saat gözaltında tutulabilir;
ama bu fıkra kişinin toplu olarak işlenen suçlarda en çok 4 gün içinde
salıverilmesini veya yargıç önüne çıkarılmasını öngörmüştür. Olağanüstü hallerde 7 günlük gözaltı süresi (koruyucuların bulunması koşuluyla), Mahkeme tarafından Sözleşme’ye uygun bulunmuştur.
Anayasaya göre, olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde bu
süreler uzatılabilir; ancak ne kadar süreyle uzatılabileceği belirtilmemiştir. Ayrıca Sözleşme’ye göre, bu süreler sonunda kişinin önüne
çıkarılması gereken kişi ‘yargıç veya yargılama yetkisine sahip bir
görevli’ olmalıdır; bu hüküm kişinin kimin önüne çıkarılacağı ve do-
ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK HAKKI
21
layısıyla kimin tarafından tutuklanabileceği sorusuna yanıt vermektedir. Mahkeme ‘yargılama yetkisine sahip görevli’ ifadesinden yargıç bağımsızlığına ve tarafsızlığına sahip bir görevliyi, aslında sadece
yargıcı anlamaktadır; örneğin savcı kararıyla tutuklama Sözleşme’nin
bu hükmüne aykırıdır. Anayasanın 19(3). fıkrasına göre ‘… kişiler,
ancak … hakim kararıyla tutuklanabilir’.
Sözleşme’nin 5(3). fıkrasındaki ikinci hüküm, tutukluluk süresiyle ilgilidir: tutuklanan ‘… kimse makul bir sürede yargılanma veya yargılanma sürerken salıverilme hakkına sahiptir’. Anayasanın 19(7). fıkrası da aynı hükmü içermektedir. Mahkeme, bu hükmün devlete iki
olasılıktan birini tercih etme hakkı vermediğini, ama ‘tutuklunun
makul sürede salıverilme hakkı’nı düzenlediğini ifade etmiştir. Sözleşme’de ve Anayasada tutukluluk süresi için kesin azami bir süre
öngörülmemiştir; tutuklanan kişi, bu hükme göre ancak ‘makul süre’
tutulabilir. Mahkeme, tutukluluk süresini hesaplarken kişinin gözaltına alındığı tarihten, ilk derece mahkemesinin mahkumiyet kararına
kadar tutulu olarak geçirdiği dönemi tutukluluk dönemi olarak dikkate almakta, mahkumiyet kararından sonraki tutulma dönemini ise
infaz dönemi olarak değerlendirip Sözleşme’nin 5(1)(a) bendini uygulamaktadır; oysa iç hukukta hüküm kesinleşmeden infaz başlamadığı için, kesinleşmeye kadar kişinin tutulduğu dönem ‘tutukluluk’
olarak nitelendirilmektedir. Tutukluluk süresinin ‘makul’ olup olmadığını Mahkeme, tutuklama ve tutukluluğun devamına ilişkin ulusal
mahkeme kararlarında gösterilen gerekçelerin ‘konuyla ilgili’ ve ‘yeterli’ olup olmadığına ve tutuklu işe ‘özen’ gösterilip gösterilmediğine bakarak, her olayın şartlarına göre değerlendirmektedir. Mahkeme, ulusal mahkeme kararlarında kamu yararı için gösterilen örneğin
kaçma riski veya delilleri karartma riski gibi sebeplerin olayda gerçekten bulunup bulunmadığını incelemektedir; bu konuda Mahkeme’nin yeterince gelişmiş bir içtihadı bulunmaktadır. İç hukukta yerel mahkemelerin tutuklama ve tutukluluğun devamına ilişkin kararlarına karşı itiraz dışında bir yol öngörülmemiştir; dolayısıyla Yargıtay’ın bir tutukluluk süresinin makul olup olmadığını değerlendirdiği bağımsız kararları bulunmamaktadır. Ayrıca Mahkeme’ye göre,
tutukluluk süresinin ileride verilecek olan hapis cezasından düşülecek olması, uzun tutukluluk süresini Sözleşme’nin 5(3). fıkrasına uygun hale getirmez; makullük aşılmış ise, Sözleşme’nin 5(3). fıkrası ihlal edilmiş olur.
22
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Sözleşme’nin 5(4). fıkrası, herhangi bir sebeple özgürlüğünden yoksun bırakılan kişiye, özel bir hak arama yolu getirmektedir: ‘tutulmasının hukukiliği hakkında süratle karar verebilecek ve tutulması hukuki değilse salıverilmesine hükmedebilecek bir mahkemeye başvuruma hakkı’. Anayasanın 19(8). fıkrası biraz farklı ifadelerle aynı konuda hüküm içermektedir. Sözleşme’nin 5(4). fıkrasındaki başvuru
hakkının, iç hukukta sadece bir suç nedeniyle gözaltına alınanlar veya tutuklananlara değil, ama aynı şekilde olmasa bile, Sözleşme’nin
5(1)(a-f) bendlerinde yer alan sebeplerden herhangi biriyle tutulanlara da tanınmış olmasını gerektirmektedir. Mahkeme, bu fıkrayı, özgürlükten yoksun bırakılmış bir kişinin salıverilme talebinin, başta ve
bir süre geçtikten sonra, ‘makul aralıklarla’, ‘silahlarda eşitlik ilkesi’ne saygı gösterilerek, kişiye müdafi ile ‘temsil imkanı’nın verildiği,
‘duruşmalı bir muhakeme’yle, ‘salıverme yetkisine sahip bir mahkeme’ tarafından incelenmesini ve tutma hukukilik kriterlerini taşımıyorsa kişinin salıverilmesini gerektirdiği şeklinde anlamaktadır. Hemen kaydedilmelidir ki, Mahkeme, Anayasanın 19(8). fıkrasında tanınan ve yasada düzenlenen tutuklamaya itiraz yolunu, Sözleşme’nin
5(4). fıkrasındaki hakkın kullanılmasını sağlayabilecek etkili bir yol
olarak görmemiştir. Yukarıda ifade edildiği gibi, tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarına karşı, bu konuda kriter geliştirebilecek
temyiz mahkemesi gibi bir mahkemeye bağımsız bir başvuru yolu
bulunmamaktadır. Öte yandan iç hukukta, gıyapta verilen yakalama
emri üzerine yakalanan kişi hakkında, önüne çıkarıldığı en yakın yer
hakiminin yetkili hakim veya mahkemeye en kısa zamanda gönderilmek üzere verdiği tutuklama kararı, bu hakim salıverme yetkisine
sahip değilse, bu fıkra bakımından sorun doğurabilir.
Sözleşme’nin 5(5). fıkrası, Sözleşme’nin 5(1)-(4). fıkralarındaki hükümlerden herhangi birinin ihlali halinde, iç hukukta kişinin tazminat alma hakkını güvence altına almaktadır. Anayasanın 19(9). fıkrası
da, böyle bir durumda kişiye tazminat ödenmesini öngörmektedir.
Sözleşme, bu tazminatın kimin tarafından hangi şartlarda ödenmesi
gerektiğini göstermemiş; Mahkeme, bu tazminat hakkının tespit edilen ihlal için iç hukukta mevcut ve etkili olup olmadığını incelemiştir.
Anayasa ise, bu tazminatın ‘devlet tarafından’, ‘tazminat hukukunun
genel prensiplerine göre’ ödenmesini öngörmüştür. Bir özgürlükten
yoksun bırakma iç hukuka aykırı bulunmamış ise, ulusal makamlar
tazminata hükmetmezler; ama bu özgürlükten yoksun bırakma Söz-
ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK HAKKI
23
leşme’ye aykırı ise, iç hukukta tazminat alamayan kişinin Sözleşme’nin 5(5). fıkrasındaki hakkı da ihlal edilmiş olur.
24
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 6. ADİL YARGILANMA HAKKI
“1. Herkes, kişisel hak ve yükümlülükleri ile hakkındaki bir suç
isnadının karara bağlanmasında, hukuken kurulmuş bağımsız ve
tarafsız bir yargı yeri tarafından, makul bir sürede, adil ve aleni
olarak yargılanma hakkına sahiptir. Karar aleni olarak açıklanır.
Ancak duruşmayı izleyenler ve basın mensupları, çocuk ve gençlerin menfaatlerini veya tarafların özel yaşamlarını korumanın gerektirmesi halinde, ve adaletin zarar göreceği özel hallerde mahkemenin kesinlikle gerekli olduğuna inandığı ölçüde, demokratik
bir toplumdaki genel ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik
amacıyla duruşmanın tamamından veya bir bölümünden çıkarılabilir.
2. Hakkında suç isnadı bulunan bir kimse, hukuka göre suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar masum sayılır.
3. Hakkında suç isnadı bulunan bir kimse asgari şu haklara sahiptir:
(a) kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebepleri
hakkında anlayabileceği dilde ve ayrıntılı olarak derhal bilgilendirilme;
(b) savunmasını hazırlamak için yeterli zamana ve kolaylıklara sahip olma;
(c) kendisini bizzat veya seçeceği bir avukat aracılığıyla savunma;
avukata ödeme yapabilmek için yeterli imkanı yoksa ve adaletin
yararı gerektiriyorsa ücretsiz hukuki yardım alma;
(d) aleyhine olan tanıkları sorguya çekme ve sorguya çektirme; lehine olan tanıkların aleyhine olan tanıklarla aynı şartlarda hazır
bulunmalarını ve sorguya çekilmelerini sağlama;
(e) mahkemede kullanılan dili anlamıyor veya konuşamıyorsa, bir
çevirmenden ücretsiz yararlanma.”
AY - Md 36 – HAK ARAMA HÜRRİYETİ
“(1) Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.
ADİL YARGILANMA HAKKI
25
(2) Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”
AY - Md 37 – KANUNİ HAKİM GÜVENCESİ
“(1) Hiç kimse kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci
önüne çıkarılamaz.
(2) Bir kimseyi kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci
önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü
merciler kurulamaz.”
AY - Md 38 – SUÇ VE CEZALARA İLİŞKİN ESASLAR
“...
(4) Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
(5) Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan
bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
(6) Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.
(7) Ceza sorumluluğu şahsîdir.
...”
AY - Md 39 – İSPAT HAKKI
“Kamu görev ve hizmetinde bulunanlara karşı, bu görev ve hizmetin
yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılan isnatlardan dolayı açılan
hakaret davalarında, sanık, isnadın doğruluğunu ispat hakkına sahiptir. Bunun dışındaki hallerde ispat isteminin kabulü, ancak isnat
olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikâyetçinin ispata razı olmasına bağlıdır.”
AY - Md 125 – YARGI YOLU
“(1) İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.
Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık
unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir.
(2) Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî
Şûranın kararları yargı denetimi dışındadır. Ancak, Yüksek Askerî
26
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Şûranın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açıktır.
(3) İdarî işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar.
(4) Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun
denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde
kullanılamaz. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı
verilemez.
(5) İdarî işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idarî işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir.
(5) Kanun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde ayrıca millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile
yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir.
(6) İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.”
AY - Md 138 – MAHKEMELERİN BAĞIMSIZLIĞI
“(1) Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve
hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.
(2) Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
(3) Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
(4) Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir
suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
AY - Md 139 – HAKİMLİK VE SAVCILIK TEMİNATI
“(1) Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin ve-
ADİL YARGILANMA HAKKI
27
ya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer
özlük haklarından yoksun kılınamaz.
(2) Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş
olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar
verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.”
AY - Md 141 – DURUŞMALARIN AÇIK VE KARARLARIN GEREKÇELİ OLMASI
“(1) Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir
kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.
(2) Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.
(3) Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.
(4) Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”
AY - Md 142 – MAHKEMELERİN KURULUŞU
“Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama
usulleri kanunla düzenlenir.”
AY - Md 148 – [ANAYASA MAHKEMESİ’NİN] GÖREV VE YETKİLERİ
“(1) Anayasa Mahkemesi, … ve bireysel başvuruları karara bağlar.
…
(3) Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi
birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.
(4) Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.
(5) Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
…”
28
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanma hakkı (right to a fair
trial) düzenlenmiştir. Adil yargılanma hakkı, hukukun üstünlüğüne
bağlı demokratik toplumun temel değerlerini yansıtan bir haklar ve
ilkeler bütünüdür. Mahkeme içtihatlarında Sözleşme’nin 6. maddesi
çerçevesinde geliştirilen ilkelerin, Sözleşme’nin 2, 3, 4, 8. maddeler
gibi maddi hakları içeren maddelerinin içinde geliştirilen usul ilkeleri
üzerinde önemli katkısı vardır. Ayrıca 7. Protokolün 2. maddesindeki
cezai konularda üst başvuru/temyiz hakkı, aynı Protokolün 4. maddesindeki iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı, adil yargılanma hakkını bütünleyen haklardır. Sözleşme’deki adil yargılanma hakkı, ucu açık bir haktır; usulle ilgili çok sayıda hak ve ilkeyi
kapsar. Anayasada ise, adil yargılanma hakkı tek bir madde düzenlenmemiş, Anayasanın 36(1). fıkrasında, ‘herkes … adil yargılanma
hakkına sahiptir’ denmiştir. Anayasa Mahkemesi’ne göre, ‘adil yargılanmanın ne olduğu ülkemizin de taraf olduğu Anayasanın 90. maddesi gereği iç hukuk kuralı olarak uygulanması gereken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde hükme bağlanmıştır’
(30.06.2004 tarihli karar, E: 2001/481, K: 2004/91). Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’ne göre, Anayasadaki adil yargılanma hakkından anlaşılması gereken şey, Sözleşme’nin 6. maddesindeki haklardır. Ayrıca, adil yargılanma hakkı kapsamındaki bazı haklar ve ilkeler, Anayasanın çeşitli maddelerinde yer almıştır.
Sözleşme’nin 6. maddesi, adil yargılanma hakkını her türlü uyuşmazlığa değil, ama iki tür uyuşmazlığa uygulanabileceğini söylemektedir: Bunlar, ‘kişisel (medeni) hak ve yükümlülükler’le (civil rights
and obligations) ilgili uyuşmazlıklar ile kişi ‘hakkında bir suç isnadı’nın (criminal charge) bulunduğu uyuşmazlıklardır. Mahkeme’ye
göre, Sözleşme’deki bu kavramlar iç hukuklardan özerk bir şekilde
yorumlanır; böylece bir Sözleşmeci Devletin, bir uyuşmazlığı adil
yargılanma hakkı kapsamından kaçırma gayreti sonuçsuz kalır; dolayısıyla Sözleşme’nin 6. maddesi, medeni, idari, cezai bütün hukuk
alanlarındaki uyuşmazlıklara uygulanabilir hale gelir, yeter ki uyuşmazlığın konusu kişisel hak ve yükümlülükler veya bir suç isnadının
karara bağlanmasıyla ilgili olsun. Anayasada ise, adil yargılanma
hakkının uygulanabileceği uyuşmazlık alanları gösterilmemiştir. Ancak adil yargılanma hakkının kullanımı, iç hukukta özellikle usul hükümleri vasıtasıyla düzenleme yapılmasını gerektirir. Bu düzenlemeler, bazı konularda adil yargılanma hakkını veya bazı unsurlarını kul-
ADİL YARGILANMA HAKKI
29
lanılamaz hale getirebilir. Sözleşme’nin 6(1). fıkrasındaki hükümler,
bu maddenin uygulanabilir bulunduğu her türlü uyuşmazlıkta kullanılabilecek ortak hakları ve ilkeleri; ikinci fıkrası, sadece cezai alanda masum sayılma hakkını; üçüncü fıkrası, yine cezai alanda asgari
sanık haklarını düzenlemektedir. Ancak Mahkeme, ikinci ve üçüncü
fıkradaki hak ve ilkelerin, birinci fıkradaki adil muhakeme hakkının
özel bazı yönleri olduğunu vurgulamış, böylece usul hukuklarının
sonuca etkili bütün unsurlarını adil yargılanma hakkının içine almıştır.
Sözleşme’nin 6(1). fıkrasındaki ilk hak, bu fıkrada açıkça ifade edilmeyen, ancak Mahkeme’nin bu fıkrada zımnen yer aldığını söylediği
mahkeme hakkı/yargı hakkıdır (right to a court, right to hearing). Bu
genel hak da birkaç hak ve ilkeden oluşur. Birincisi, mahkemeye başvurma hakkı (right to access to a court) yani dava hakkıdır (right to
institute proceedings). Dava hakkı, Sözleşmeci Devlet tarafından kurulmuş ise üst ve temyiz mahkemelerine başvurma hakkını da kapsar. Mahkeme’ye göre, dava hakkının kullanılması iç hukukta düzenleme yapılmasını gerektirdiğinden, bu hak sınırlanabilir bir haktır;
ancak sınırlama hakkın özünü zedelemeyecek ölçüde olmalıdır. Dolayısıyla Mahkeme, dava hakkını zaman, yer, konu, kişi gibi çeşitli
yönlerden sınırlayan bütün iç hukuk sorunlarını bu hak bakımından
ele alabilmektedir. Anayasanın 36(1). fırkası, dava hakkını tanımaktadır: ‘herkes … yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma … hakkına sahiptir’. Ayrıca Anayasanın 154. maddesi Yargıtay’ı, 155. maddesi Danıştay’ı ve 156. maddesi Askeri Yargıtay’ı, 157. maddesi Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ni yüksek mahkemeler olarak kurmuş, bu mahkemelere başvurma hakkının kanunla düzenlenmesini öngörmüş; Anayasanın 148. maddesi ‘temel hak
ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvuru’ hakkını tanımıştır. Anayasanın 36.
maddesinde mahkemeye başvurma hakkını sınırlayan bir kriter yoktur; ancak Anayasanın, örneğin 125. maddesinde olduğu gibi idareye
karşı yargı kısıntısı getiren bazı hükümlerinde ve usul hukuku ve
bazen maddi hukuk hükümlerinde, davanın görülme yeri, dava süresi, dava açabilme yeteneği, belirli bir konuyu dava edebilme gibi
şartlar yönünden çeşitli sınırlamalar getirilmiştir. Ayrıca bu hakkın
kullanılması bazı hallerde devlete pozitif yükümlülük yüklediğinden, adli yardım vermeme, dava açma hakkını sınırlayabilir; dolayı-
30
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
sıyla cezai olmayan davalarda adli yardım (legal aid), dava hakkını
güvence altına alır; ceza davaları için ise, Sözleşme’nin 6(3)(c) bendinde ücretsiz hukuki yardımla (free legal assistance) ilgili özel hüküm vardır. Anayasada ise, bu konuyla ilgili bir hüküm yoktur.
Mahkeme hakkının içinde yer alan haklardan ikincisi, tam yetkili
(full jurisdiction) bir mahkemede yargılanma hakkıdır. Mahkeme’ye
göre, bir uyuşmazlığın bir yargı yerinde görülmüş olduğunu söyleyebilmek için, bu yargı yerinin önüne getirilen uyuşmazlıkla ilgili bütün maddi ve hukuki sorunları inceleme yetkisine sahip bir yargı yeri
olması gerekir. Tabii bir davanın farklı aşamalarında farklı mahkemelerin uyuşmazlığın farklı yönlerine bakabilmeleri mümkündür;
önemli olan açılmış olan bir davada, uyuşmazlığın içindeki sorunların mahkemeler tarafından ele alınmış ve karara bağlanmış olmasıdır.
Örneğin, taraflardan birinin kabul etmediği ve kanıtlanmasını istediği maddi olayın araştırılmayıp, gerçeğin taraflardan birinin veya devletin dediği gibi olduğunu önceden kabul etmek, uyuşmazlığı çözmek anlamına gelmez. Anayasanın 142. maddesindeki ‘mahkemelerin … görev ve yetkileri … kanunla düzenlenir’ hükmü ile 36(2). fıkrasındaki ‘hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz’ hükmünün, bir davada ortaya çıkan hukuki meseleler
bakımından bu hakkı güvence altına aldığı söylenebilir. Ancak maddi sorunları inceleme görevinin kapsamı, bir davada iddia edilen hak
ile ilgisine ve olayın içinde bulunduğu şartlara bağlıdır. İç hukukta
davadan önce veya dava sırasında tartışılmadan neyin maddi gerçek
olduğunu söyleyen yargısal kabullere dayanarak hüküm kurmak, bu
hakkı, özünü zedeleyecek kadar sınırlayabilir.
Mahkeme hakkının içinde yer alan haklardan üçüncüsü, karar hakkıdır (right to obtain a “determination” of the dispute by a court).
Mahkeme hakkını kullanan tarafın amacı, davanın sonunda bir karar
elde etmektir. Karar elde edilemiyorsa, dava açmanın bir anlamı
kalmaz. Görülmekte olan bir davaya, taraflardan birinin aleyhine olarak davayı ortadan kaldıran ve karar verilmesini engelleyen sonradan çıkarılmış yasalar, bu hakkın kullanılmasına müdahale oluşturabilir. Anayasanın haklar bölümünde bu hakkı güvence altına alan
açık bir hüküm görünmemektedir. Ancak, Anayasanın 138. maddesindeki ‘hakimler … göre hüküm verirler’ diyen hükmünün, karar
hakkını güvence altına aldığı söylenebilir.
ADİL YARGILANMA HAKKI
31
Mahkeme hakkının içinde yer alan haklardan üçüncüsü, kararın icrası hakkıdır (execution of a judgment given by any court). Mahkeme
hakkının kullanılmasının sonunda elde edilen kararın icra edilmesi
gerekir. Mahkeme’ye göre, bir mahkeme tarafından verilen hükmün
yerine getirilmesi, Sözleşme’nin 6. maddesi bakımından ‘yargılama’nın bütünleyici bir parçası olarak görülmelidir; bir Sözleşmeci
Devletin hukuk sisteminin, nihai ve bağlayıcı bir yargısal kararın
davanın taraflarından birinin aleyhine olarak hükümsüz kalmasına
imkan vermesi halinde, mahkeme hakkının içi boşalacaktır. Bir mahkemenin verdiği kararın icrasını engelleyen, örneğin idarenin hükümden doğan borcunu ödememesi, idarenin kararının iptaline veya
yürütmenin durdurulmasına dair verilen kararın gereğini yerine getirmeme, icra takip talebini örneğin personel veya polis yetersizliği
nedeniyle yerine getirmeme, davayı kazanan tarafa icraya koymak
için istediği kararı yargı harcını ödeyemediği için vermeme gibi çok
değişik hallerde bu hakkın kullanılmasına müdahale söz konusu olabilir. Anayasanın 138(4). fıkrası, bu konuda açık bir hüküm getirmektedir: ‘Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına
uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir
suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez’.
Bu fıkranın, kararın icrası hakkının güvence altına aldığı söylenebilir.
Sözleşme’nin 6(1). fıkrasında yer alan ikinci hak, ‘hukuken kurulmuş
bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri tarafından yargılanma hakkı’dır
(right to a hearing by an independent and impartial tribunal
established by law). Bu hakkın birinci unsuru, ‘yargı yeri’ kavramıdır. Sözleşme, klasik adli teşkilat içindeki mahkemelerin dışında kalan ama yargılama faaliyetinde bulunan organları da kapsayacak şekilde yargı yeri (tribunal) kelimesini kullanmaktadır. Mahkeme’ye
göre, bir organa kelimenin maddi anlamında ‘yargı yeri’ özelliği kazandıran şey, onun yargısal fonksiyonudur; yani, yetki ve görevine
giren meseleler hakkında, öngörülmüş bir usule göre yürüttüğü yargılamadan sonra, hukuk kurallarına dayanarak bağlayıcı karar vermesidir. Anayasanın 36. maddesinde ise, ‘yargı mercileri’, yargı organıyla ilgili maddelerde ‘mahkeme’ kelimesini kullanılmaktadır.
İkinci unsur, bu yargı yerinin ‘hukuken kurulmuş’ (established bay
law) olmasıdır. Anayasanın 142. maddesi, ‘mahkemelerin kuruluşu,
görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir’
demektedir. Ancak Anayasada mahkemeler dışında kalan ‘yargı
mercileri’nin de, örneğin disiplin organlarının da, kanunla kurulması
32
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
öngörülmüş değildir. Anayasanın 37. maddesi, hukuken kurulmuş
bir ‘mahkeme’de yargılanma hakkını güvence altına almıştır. Üçüncü
unsur, bu yargı yerinin ‘bağımsız ve tarafsız’ (independent and
impartial) olmasıdır. Mahkeme’ye göre, bir yargı yerinin ‘bağımsız’
olup olmadığını belirlemek için, diğer sebeplerin yanında, bu yargı
yeri üyelerinin nasıl atandığına ve çalışma sürelerine, dışarıdan gelecek baskılara karşı güvencelerinin olup olmadığına ve bu organın bağımsız bir görünüm verip vermediğine bakılır. ‘Tarafsızlık’ sorununun ise iki ayrı yönü vardır: İlkin, bir yargıç sübjektif olarak kişisel
önyargılardan arınmış olmalıdır; ikincisi, bir yargı yeri objektif olarak
da tarafsız olmalıdır, yani meşru sayılabilecek her türlü şüpheden
kendini uzak tutacak yeterli güvenceler sunmalıdır; bağımsızlık ve
objektif tarafsızlık kavramları birbirleriyle çok yakından ilgili olup,
Mahkeme bunları birlikte inceler. Anayasanın 138. maddesi ‘mahkemelerin bağımsızlığı’nı, 139. maddesi de ‘hakimlik’ teminatını düzenlemekte, bu maddelerdeki hükümler bağımsızlığı güvence altına almaktadır. Tarafsızlık ise, Anayasada güvence altına alınmış değildir;
usul kanunlarındaki ‘hakimin davaya bakamaması ve reddi’ ile ilgili
hükümlerin, objektif ve sübjektif tarafsızlıkla ilgili hükümler içerdikleri söylenebilir.
Sözleşme’nin 6(1). fıkrasında yer alan üçüncü hak, ‘makul sürede
yargılanma hakkı’dır (right to hearing within a reasonable time). Kişiler bir an önce akıbetlerinin ne olacağını bilmek isterler. Bu hakla ilgili süre, uyuşmazlığın öğrenildiği tarihten başlayıp, kesin kararla ve
hatta bazen icra süreciyle birlikte, sonuçlanmasına kadar devam eder.
Sürenin makullüğü, Mahkeme’ye göre, i) davada ortaya çıkan maddi
ve hukuki sorunların karmaşıklığına, ii) başvurucuların tutumuna,
iii) yetkili makamların tutumuna, ve iv) başvurucular için tehlikede
olan şeyin ne olduğuna bağlıdır. Sadece devlete atfedilebilen gecikmeler ‘makul süre’ şartına uyulmadığı tespitini haklı kılar. Anayasada ‘makul sürede yargılanma hakkı’nı açıkça güvence altına alan bir
hak yoktur; sadece Anayasanın 141(4). fıkrasında, ‘davaların …
mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir’ şeklinde
bir hüküm vardır. Hatırlatılmalıdır ki, Mahkeme, davası uzun sürmüş bir kişiye, iç hukukta bir üst mercie başvurup davasının sonuçlandırılması için bir süre tayin etmesini isteme veya uzun sürmesi
nedeniyle bir giderim elde etme hakkı tanınmaması halinde, Sözleşme’nin 13. maddesinin de ihlaline karar vermektedir. Anayasanın sö-
ADİL YARGILANMA HAKKI
33
zü edilen 141(4). fıkrasına bakarak, iç hukukta böyle bir hakkın tanındığını söylemek zordur.
Sözleşme’nin 6(1). fıkrasında yer alan dördüncü hak, ‘aleni yargılanma hakkı’dır (right to a public hearing). Öncelikle bir davada duruşma yapılmıyorsa, duruşmanın açıklığı da söz konusu olamaz. Mahkeme, aleni yargılanma hakkından sadece yapılan duruşmaların açık
olmasını değil, ama aynı zamanda duruşma yapılmasını içerecek şekilde, duruşmalı yargılanma hakkını da (right to an oral hering) anlamaktadır. Mahkeme’nin içtihatlarında açıkça ortaya çıktığı üzere,
Sözleşme’nin 6(1). fıkrasındaki ‘aleni yargılanma’, ilk ve tek dereceli
bir mahkeme önünde görülen bir davada duruşma (oral hearing) yapılmasını gerektirebilir. Özellikle bir mahkemenin maddi konuları ele
alıp karar verecek olması halinde, duruşma yapması gerekir. Anayasanın 141(1). fıkrasında duruşmaların herkese açık olduğu ifade
edilmiş, ancak duruşmalı yargılanma hakkından söz edilmemiştir.
Eğer bir duruşma yapılıyorsa, kural olarak aleni olmalıdır. Mahkeme’ye göre, yargılamanın aleniyeti, davanın taraflarını kamunun denetiminden uzak bir şekilde gizli adalet dağıtılmasına karşı korur;
aynı zamanda mahkemelere olan güvenin sürdürülmesinin de vasıtalarından biridir. Açık duruşma yapma şartı istisnalara tabidir; bu durum, ‘… duruşmayı izleyenler ve basın mensupları, … adaletin zarar
göreceği özel hallerde mahkemenin kesinlikle gerekli olduğuna
inandığı ölçüde, demokratik bir toplumda … ulusal güvenlik amacıyla duruşmanın tamamından veya bir bölümünden çıkarılabilir’ hükmünü içeren Sözleşme’nin 6(1). fıkrasının metninden anlaşılmaktadır;
dolayısıyla, Sözleşme’nin 6. maddesine göre, örneğin bazen tanıkların güvenliğini veya mahremiyetini korumak veya adaletin gereği
olarak bilgi ve fikirlerin serbestçe sunulmasını teşvik etmek amacıyla,
Sözleşme’nin 6. maddesi bakımından yargılamanın aleniyetini sınırlamak gerekli olabilir. Anayasanın 141(1). maddesi ‘duruşmaların
herkese açık’ olduğunu belirtmiş; duruşmaların bir kısmının veya
tamamının kapalı yapılmasını ‘genel ahlak’ ve ‘kamu güvenliği’ şartlarına bağlamıştır.
Sözleşme’nin 6(1). fıkrasında yer alan beşinci hak, ‘aleni karar hakkı’dır (judgment shall be pronounced publicly). Kararın aleniyeti,
yargılamanın aleniyeti gibi, tarafları gizli adalet dağıtımına karşı korur; aynı zamanda, ister üst derece olsun isterse alt derece olsun,
mahkemelere olan güvenin sürdürülmesini sağlama yollarından biridir. Kararın aleniyeti, kamunun karara ulaşabilmesini gerektirir; ka-
34
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
rarı alenileştirme ülkelere göre farklılık gösterebilir. İlk derece mahkemesi tarafından kararın sadece hüküm fıkraları duruşmada okunmuş, gerekçeli karar da taraflara tebliğ edilmiş olabilir; ama üst mahkemenin kararı da kamunun erişimine açık değilse, aleniyet sorunu
doğar. Anayasada kararların aleniyetiyle ilgili bir hüküm yoktur.
Anayasanın 141(1). fıkrasındaki duruşmaların açıklığı, kararın sadece
duruşmada tefhimi sırasında kamunun bilgilenmesini güvence altına
almaktadır; ancak kamunun üst mahkemelerin ve özellikle temyiz
mahkemelerinin gerekçeli kararlarına erişiminin Anayasada güvence
altına alınmış olduğu görülmemektedir.
Sözleşme’nin 6(1). fıkrasında yer alan altıncı hak, ‘adil muhakeme
hakkı’ / ‘hakkaniyete uygun yargılanma hakkı’dır (right to a fair
hearing). Mahkeme, bu hakkı yargılama usulüyle ilgili birçok hak ve
ilkeyi içerecek şekilde geniş yorumlamaktadır. Adil muhakeme hakkının içinde yer alan haklardan birincisi, ‘silahlarda eşitlik ilkesi’dir
(equality of arms). Mahkeme’ye göre, taraflar arasında adil denge anlamına gelen silahlarda eşitlik ilkesi, ceza davalarında olduğu gibi,
kural olarak kişisel haklarla ilgili davalarda da uygulanır; silahlarda
eşitlik ilkesi, taraflardan her birine, diğer taraf karşısında önemli bir
dezavantaja uğramayacak şekilde davasını ve delillerini sunabilmesi
için makul bir fırsat verilmesi gerektiğine işaret eder. Anayasada silahlarda eşitlik ilkesi ayrı bir hükümle güvence altına alınmış değildir; bu ilkenin düzenlenmesinin usul kanunlarına bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Adil muhakeme hakkının içinde yer alan haklardan ikincisi, ‘çelişmeli yargılanma hakkı’dır (adverserial trial). Mahkeme’ye göre çelişmeli
yargılanma hakkı, kural olarak, bir hukuk veya ceza davasının taraflarına, dosyaya giren bütün delilleri veya mahkemenin kararını etkilemek amacıyla sunulan bütün görüşleri öğrenme ve bunlar hakkında yorumda/eleştiride bulunma imkanı verilmesi demektir. Anayasada çelişmeli yargılanma hakkının da güvence altına alınmadığı, bu
hakkın düzenlenmesinin usul kanunlarına bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Adil muhakeme hakkının içinde yer alan haklardan üçüncüsü, ‘yargılamaya etkili katılma hakkı’dır (right to participate effectively to a
trial). Bu hakkın kullanımı, cezai ve cezai olmayan davalar bakımında farklıdır. Mahkeme’ye göre, Sözleşme’nin 6. maddesi bir bütün
olarak yorumlandığında, maddenin sanığa ceza davasına etkili bir
ADİL YARGILANMA HAKKI
35
biçimde katılma hakkı tanıdığı tartışma konusu değildir. Bu hak, sadece (örneğin sanığı yokluğunda yargılanmaya karşı koruyan) duruşmada bulunma hakkını (right to be present at hearing) değil, aynı
zamanda genel olarak duruşmada olan biteni duyabilme/dinleyebilme ve izleme haklarını da içermektedir. Bu haklar, çelişmeli yargılama kavramında üstü örtülü olarak yer aldığı gibi, Sözleşme’nin 6(3)(c) bendindeki ‘kendini bizzat savunma’, (d) bendindeki ‘tanıkları sorguya çekme veya sorguya çektirme’, (e) bendindeki
‘mahkemede kullanılan dili anlamıyor veya konuşamıyorsa bir çevirmenden ücretsiz yararlanma’ güvencelerinden de türetilebilir. Ancak Sözleşme’nin 6. maddesi, bir kimsenin bir hukuk mahkemesi
önünde şahsen hazır bulunma hakkını güvence altına almamakta, fakat bir kimsenin davasını bir mahkeme önünde etkili olarak savunma
(right to present one’s case effectively before the court) şeklindeki
daha genel bir hakkı güvence altına almaktadır; Sözleşme’nin 6(1).
fıkrası, devletlere, davanın taraflarına bu hakkı güvence altına alan
araçları seçme imkanı vermektedir. Anayasada konuyu doğrudan
düzenleyen bir hüküm yoktur, fakat Anayasanın 36(1). fıkrasındaki
‘herkes, … yargı mercileri önünde ... iddia ve savunma … hakkına
sahiptir’, hükmü konuyla ilgili görülebilir; ayrıca bu konunun düzenlenmesinin usul kanunlarına bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Adil muhakeme hakkının içinde yer alan haklardan dördüncüsü, delil kuralları (rules of evidence) bağlamındaki hakları içermektedir.
Sözleşme’de delil kurallarıyla ilgili genel bir hüküm yoktur; sadece
ceza davaları bakımından 6(3)(d) bendinde tanıklarla ilgili bir hüküm
vardır. Mahkeme’ye göre, delillerin kabuledilebilirliği (admissibility
of evidence), öncelikle iç hukuk kuralları tarafından düzenlenir ve
delilleri değerlendirme işi normal olarak ulusal mahkemelerin işidir;
Mahkeme’nin görevi, delillerin mahkeme önüne getirilme yolu dahil
bir bütün olarak düşünüldüğünde, yargılamanın adil olup olmadığını belirlemektir. Bu bağlamda, davanın taraflarından birinin toplanmasını istediği bir delilin (örneğin bilirkişi raporu) toplanmaması,
dinletmek istediği tanığın dinlenmemesi, susma ve kendini suçlandırmama hakkına aykırı olarak delil (ifade veya belge) vermesi, hukuka aykırı yoldan elde edilen delillerin kullanılması, Mahkeme’nin
adil muhakeme hakkı bakımından ele aldığı delil kurallarıyla ilgili
sorunlardan bazılarıdır. Ayrıca delillerin takdiri de ulusal makamların işidir; ulusal makamlar keyfi ve ağır adil olmayan sonuç doğuracak şekilde değerlendirme yapmadıkça, Mahkeme ulusal makamla-
36
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
rın maddi olayları takdirine müdahale etmez. Anayasada delil kurallarıyla ilgili hükümler vardır. Anayasanın 38(5). fıkrası susma ve
kendini suçlandırmama hakkını (right to silence and the right not to
incriminate oneself), 38(6). fıkrası ise hukuka aykırı yoldan elde edilen delillerin kullanılmamasını (admissibility of illegally obtained
evidence) güvence altına almaktadır. Ayrıca Anayasanın 39. maddesinde hakaret davalarına özgü, delillerin kabuledilebilirliğiyle ilgili
özel bir delil kuralı yer almaktadır. Kuşkusuz usul kanunlarında delil
kurallarıyla ilgili çok daha ayrıntılı hükümler yer almaktadır. Öte
yandan, delillerin takdiriyle ilgili olarak Anayasanın 138(1). fıkrasında hakimlerin ‘Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani
kanaatlerine göre hüküm’ vereceklerine dair ifadenin, hakimlerin önlerindeki delilleri neye göre değerlendireceklerini de gösterdiği yorumu yapılabilir. Delillerin takdiri konusunda da usul kanunlarında
hükümler yer almaktadır.
Adil muhakeme hakkının içinde yer alan haklardan beşincisi, ‘davanın düzgün bir şekilde incelenmesi hakkı’dır (the right to have one’s
case properly examined). Mahkeme’ye göre, Sözleşme’nin 6(1). fıkrası ‘yargı yeri’ne, tarafların dilekçelerini, iddia ve savunmalarını ve
sundukları delilleri, düzgün bir şekilde inceleme görevi yükler; bu
görev, dilekçelerin, iddia ve savunmaların ve sunulan delillerin vereceği kararla ilgisini değerlendirme yetkisini ortadan kaldırmaz. Davanın taraflarının sundukları şeyler, mahkeme tarafından gerçekten
‘görülmezse, yani düzgün bir şekilde incelenmezse, bu hak etkili biçimde kullanılmış olmaz. Ulusal mahkemelerin yaptıkları maddi hatalar, düzgün inceleme yapılmamasından, yani eksik incelemeden
kaynaklanabilir; örneğin temyiz mahkemesi ilk derece hukuk mahkemesi kararının bozulması talebini, bu talebin ilk kez temyiz mahkemesi önünde ileri sürülen bir sebebe dayandırıldığı gerekçesiyle
reddettiği halde, aslında söz konusu sebep ilk derece mahkemesi
önünde ileri sürülmüş ise, temyiz mahkemesinin açıkça bir maddi
hata yaptığı ortaya çıkar; maddi hatanın da temyiz mahkemesinin
eksik inceleme yapmış olmasından kaynaklandığı anlaşılır. Anayasada bu konuyla ilgili bir hüküm bulunmamaktadır.
Adil muhakeme hakkının içinde yer alan haklardan altıncısı, ‘gerekçeli karar hakkı’dır (right to a reasoned judgment). Mahkeme’ye göre,
Sözleşme’nin 6(1). fıkrası, yargı yerlerinin verdikleri kararlarda yeterli gerekçe göstermelerini gerektirir; gerekçe gösterme görevinin kapsamı, kararın niteliğine göre değişir ve bu görevin kapsamı olayın
ADİL YARGILANMA HAKKI
37
içinde bulunduğu şartların ışığında belirlenir; Sözleşme’nin 6(1). fıkrası mahkemeleri verdikleri kararlar için gerekçe göstermekle yükümlü tutmakla birlikte, bu yükümlülük, her iddiaya ayrıntılı bir yanıt vermenin gerekli olduğu şeklinde anlaşılamaz; muhakeme sırasında ileri sürülen temel argümanların karşılanması yeterlidir. Anayasanın 141(3). fıkrası, ‘bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır’, demek suretiyle, gerekçeli karar hakkını güvence altına almıştır. Ayrıca, Anayasanın 125(5). fıkrasına göre, ‘gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir’;
153(1). fıkrasına göre ise, Anayasa Mahkemesi’nin ‘iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz’.
Sözleşme’nin 6(2). fıkrası, ‘masum sayılma hakkı’nı/masumiyet karinesini (presumption of innocence) güvence altına almaktadır. Bu
hakkın, Mahkeme tarafından, hakkında bir suç isnadı bulunan bir
kimsenin, bir mahkeme kararında olduğu gibi, kamu makamlarının
beyanlarında veya basında, suçlu olduğunu ima veya ilan eden beyanlarına da uygulandığı hatırlanmalıdır. Ayrıca, suçluluğa dair çürütülmesi mümkün olmayan maddi ve hukuki karineler de masumiyet sorunu doğurabilir. Anayasanın 38(4). fıkrası da, ‘suçluluğu
hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz’ demek suretiyle, masumiyet karinesini güvence altına almıştır.
Sözleşme’nin 6(3). fıkrası asgari sanık haklarını (minimum rights of
the accused) düzenlemektedir. Bu fıkranın altındaki beş bentte gösterilen hakların, 6(1). fıkrasındaki adil muhakeme hakkının özel yönlerini (örneklerini) oluşturdukları ve sadece ceza davalarında, gerekirse
6(1). fıkrası ile birlikte uygulandığı hatırlatılmalıdır. Ayrıca bu fıkraların, sadece kovuşturma aşamasına değil, ama polisteki ve savcılıktaki soruşturma aşamasında da uygulandığı, yani sadece sanıkların
değil, ama henüz şüpheli olanların da yararlandığı hakları içerdiği
belirtilmelidir. Sözleşme’nin 6(3)(a), (b), (c) ve (e) bendelerindeki haklar, sanığın savunma yapabilmesini sağlayan haklardır. Anayasada
bu bentlere karşılık gelecek şekilde ayrıntılı hükümler yoktur; ancak
Anayasanın 36(1). fıkrasında ‘herkes, … yargı mercileri önünde …
davalı olarak … savunma … hakkına sahiptir’, denmektedir. Sanığın
da ceza davasında bir davalı olduğu düşünülecek olursa, sahip olduğu ‘savunma hakkı’nın, söz konusu bentlerdeki hakları içermesi gerektiği söylenebilir. Sözleşme’nin 6(3)(d) bendindeki hak ise, ‘tanık’la,
tanığın dinlenmesi ve sorgulanmasıyla ilgilidir; tanık ifadesi de bir
delildir. Anayasada delil ile ilgili hükümler 38(5) ve (6). fıkralarında
38
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
yer almaktadır. Ama Sözleşme’nin 6(3)(d) bendi ile Anayasanın 38(5)
ve (6). fıkraları arasında ilişki kurabilmek zordur.
Sözleşme’nin 6(3)(a) bendi, isnat edilen suçu öğrenme hakkını (the
right to be informed of the accusation) güvence altına almaktadır. Kişiye resmen suç isnadının yapıldığı belge, iddianamedir. İddianamenin, sanığın savunmasını hazırlayabilmesine imkan vermek için isnat
edilen suç fiillerinin yerini ve zamanını göstermesi, bu fiillerin hukuki nitelendirmesini yaparak ceza kanununda bunların karşılığı olan
suç ve cezaları göstermesi gerekir. Ayrıca, bu bilgilendirme, sanığın
anlayabileceği bir dilde yapılmadır. Mahkeme’ye göre, sanığın, aleyhindeki isnatları anlayabilecek kadar iddianamedeki dili bildiği kanıtlanamıyorsa, özet de olsa çeviri için gerekli adımlar atılmalıdır.
Sözleşme’nin 6(3)(b) bendi, sanığın savunmasını hazırlayabilmesi için
‘yeterli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı’nı (the right to
adequate time and facilities) güvence altına almaktadır. Bu fıkra, sanığın iddianameyi veya esas hakkındaki iddiayı veya suçun niteliğinin değişebileceğini öğrendikten sonra, kendisine (ve müdafiine) savunma yapabilmesi için ‘yeterli süre’ verilmesini gerektirir; bu süre,
olayın içinde bulunduğu şartlara, özellikle konunun önemine, okunacak metnin hacmine, müdafiin zamanına bağlı olarak değişir. Bu
fıkradaki ‘yeterli kolaylık’ ifadesi, özellikle tutuklu bulunan sanığın
müdafii ile kolaylıkla ve dinlenmeden görüşebilmesi, sanığın mahkumiyet ve verilebilecek ceza konusunda yetkililer tarafından toplanmış ve toplanabilecek bütün materyalleri elinde bulundurabilmesi
anlamına gelir.
Sözleşme’nin 6(3)(c) bendi, sanığın savunmasını ‘bizzat’ (onself in
person), ‘kendi seçtiği müdafii vasıtasıyla’ (through legal assistance
of his own choosing) ve bazı koşullarda ‘ücretsiz hukuki yardım alarak’ (be given free legal assistance) yapabilmesini öngörmektedir. Bu
bentteki haklardan, suçlanan kişinin muhakemenin her aşamasında,
şüphelininse soruşturma aşamasında yararlanabileceği hatırlatılmalıdır. Soruşturmanın başlangıç aşamasında, gözaltında bulunan kişiyi
müdafi ile görüştürmeden alınan ifadenin ve ifade sonucu elde edilen delillerin aleyhinde kullanılması, yargılamanın adilliğini etkileyebilir. Ayrıca, örneğin başka bir yerdeki cezaevinde tutulu bulunan
bir sanığın istinabe yoluyla ifadesinin alınması halinde, bizzat savunma hakkı bakımından sorun doğabilir. Ayrıca sanığa ücretsiz
ADİL YARGILANMA HAKKI
39
müdafi tayin etmenin yeterli olmadığı, etkili bir şekilde hukuki yardım vermesinin sağlanması gerektiği belirtilmelidir.
Sözleşme’nin 6(3(d) bendindeki haklardan birincisi, ‘aleyhine olan
tanıkları sorguya çekme veya çektirme’dir (right to examine or have
examined witnesses against him). Sözleşme’deki ‘tanık’ kavramının
iç hukuklardaki tanık kavramından özerk bir şekilde yorumlandığı
hatırlatılmalıdır. Mahkeme’ye göre, kural olarak bütün delillerin tartışılabilmesi için, aleni bir duruşmada sanığın huzurunda ortaya koyulmaları gerekir; bu kural istinasız olmamakla birlikte, eğer bir
mahkumiyet sadece veya belirleyici ölçüde, sanığın soruşturma veya
yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkanı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise, sanık
hakları Sözleşme’nin 6. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak
ölçüde kısıtlanmış olur. Bu bağlamda sanığın, örneğin duruşmada
tanıklıktan çekinen kişinin soruşturma aşamasında verdiği ifadeye;
anonim (gizli) tanık ifadesine; yargılama sırasında bulunamayan tanığın soruşturma aşamasında verdiği ifadeye; mağdurun sadece polise verdiği ifadeye; gizli soruşturmacı tanığın raporuna; sanıkla yüzleştirilmeyen tanığın soruşturma aşamasında verdiği ifadeye; ajan
provokatörün duruşmadaki ifadesine; sadece savcının aldığı tanık
ifadesine; istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifadesine; sanığın gıyabında dinlenen tanığın ifadesine; suç mağdurunun hekimle görüşmesinin video kaydına; suç ortaklarının daha sonra reddettikleri gözaltındaki ifadelerine dayanılarak mahkumiyet kurulması, tanık sorgulama hakkı bakımından sorun doğurur.
Sözleşme’nin 6(3)(d) bendi ayrıca, sanığın ‘lehine olan tanıkların
aleyhine olan tanıklarla aynı şartlarda hazır bulunmalarını ve sorguya çekilmelerini sağlama’ hakkını (to obtain the attendance and
examination of witnesses on his behalf under the same conditions as
witnesses against him) güvence altına almaktadır. Bu hak, sanığın
‘tanık dinletme hakkı’nı (right to call witness) da içerir. Mahkeme’ye
göre, genel bir kural olarak, önlerindeki delilleri ve sanıkların göstermek istedikleri delilin olayla ilgisini değerlendirmek, ulusal mahkemelere düşen bir iştir; daha özel olarak, Sözleşme’nin 6(3)(d) bendi,
Sözleşme bakımından ‘özerk’ bir anlama sahip tanıkları çağırmanın
uygun olup olmadığını değerlendirmeyi de kural olarak ulusal mahkemelere bırakmıştır; bu bent, ‘sanığın lehine olan bütün tanıkların
çağrılmasını ve dinlenmesini gerektirmez; bu bendin esas amacı, ‘aynı koşullar altında’ sözcüklerinin de işaret ettiği gibi, olayda tam bir
40
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
‘silahlarda eşitlik’tir. Dolayısıyla bir sanığın bazı tanıkları sorgulayamadığından şikayet etmesi yeterli olmayıp, ayrıca bu tanıkların
dinlenmesinin niçin önemli olduğunu ve gerçeğin ortaya çıkması için
niçin gerekli olduğunu açıklamak suretiyle tanık dinletme talebini
desteklemelidir. Buna rağmen, tanık dinletme talebinin gerekçesiz
olarak reddedilmesi, bu bent bakımından bir sorun doğurabilir.
Sözleşme’nin 6(3)(e) bendi, mahkemede kullanılan dili anlamayan
veya konuşamayan sanığa ‘çevirmenden ücretsiz yararlanma hakkı’nı (to have the free assistance of an interpreter) sağlamaktadır. Sözleşme bu bendin uygulanması için sanığın yabancı olması şartını
aramamıştır. Mahkeme’ye göre, Sözleşme’nin 6(3)(e) bendinde korunan hak, mahkemenin dilini konuşamayan veya anlamayan herkese,
yapılan masrafların daha sonra kendisinden istenmeyecek şekilde,
bir çevirmenin ücretsiz yardımından yararlanma imkanı verir.
KANUNSUZ CEZA OLMAZ İLKESİ
41
Madde 7. KANUNSUZ CEZA OLMAZ İLKESİ
“1. Hiç kimse işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre
suç oluşturmayan bir fiil veya ihmalden dolayı suçlu bulunamaz.
Hiç kimseye suçu işlediği zaman verilebilecek olan cezadan daha
ağır bir ceza verilemez.
2. Bu madde, işlendiği zaman uygar ülkeler tarafından tanınmış
hukukun genel ilkelerine göre suç sayılan bir eylem veya ihmal
nedeniyle bir kimsenin yargılanmasına ve cezalandırılmasına engel değildir.”
AY - Md 38 – SUÇ VE CEZALARA İLİŞKİN ESASLAR
“(1) Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza
verilemez.
(2) Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.
(3) Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
…”
AY - Md 137 – KANUNSUZ EMİR
“(1) Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan
kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa
hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri
verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile
yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu
olmaz.
(2) Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.
(3) Askerî hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve
kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.”
42
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 7. maddesi, kanunsuz ceza olmaz ilkesini (no
punishment without law) düzenlemektedir. Mahkeme’ye göre bu fıkra, keyfi kovuşturma, mahkumiyet veya cezalandırmaya karşı etkili
koruyucular sağlayacak şekilde yorumlanmalı ve uygulanmalıdır;
Sözleşme’nin 7. maddesinin kapsamı, ceza kanununun sanığın aleyhine geriye yürürlü olarak uygulanmasını yasaklamakla sınırlı değildir; bu madde ayrıca, daha genel olarak, bir suçun ve bir suç için öngörülen cezanın sadece kanun tarafından düzenlenebileceği ilkesini
(nullum crimen, nulla poena sine lege) ve ceza kanununun örneğin
kıyas yoluyla sanığın aleyhine genişletilerek yorumlanmaması ilkesini içermektedir; bir kimse ilgili kanun hükmünün metnine ve gerektiği takdirde bunun mahkemeler tarafından yapılan yorumuna bakarak, hangi eylem veya ihmalin kendisini cezai bakımdan sorumlu kılacağını bilebilecek duruma geliyorsa, bu şart yerine getirilmiş olur.
Sözleşme’nin 7. maddesi ‘hukuk’tan söz ederken, maddenin Sözleşme’nin başka herhangi bir yerinde geçen hukuk kavramıyla aynı şeyi
kastetmektedir; yazılı olduğu gibi yazılı olmayan hukuku da içeren
bu kavram, özellikle ‘ulaşılabilirlik’ ve ‘önceden görülebilirlik’ niteliklerinin bulunmasını gerektirmektedir; ceza hukuku alanı dahil,
herhangi bir hukuk alanında bir yasa hükmü ne kadar açık bir şekilde yazılmış olursa olsun, yargısal yorum kaçınılmaz bir unsurdur; tereddütlü noktaların aydınlatılmasına ve değişen koşullara uyarlamaya her zaman ihtiyaç duyulacaktır; meydana gelen gelişmenin suçun
özüyle uyumlu olması ve makulce önceden görülebilir bulunması
şartıyla, Sözleşme’nin 7. maddesinin, cezai sorumluluk kurallarının
olaydan olaya yargısal yorum suretiyle tedrici olarak açıklığa kavuşturulmasını hukuk dışı saydığı söylenemez.
Sözleşme’nin 7(1). fıkrası, hem suçta ve hem de cezada kanunilik/hukukilik (legality) ilkesini getirmektedir. Anayasanın 38(1). fıkrası da suçta ve cezada kanunilik ilkesine yer vermektedir. Sözleşme’nin 7(1). fıkrası, fiil tarihi ile uygulanacak olan kanun hükmünün
yürürlük tarihinin tespitini, fiilin kanunun yürürlük tarihinden önce
işlenmiş olması halinde, mahkumiyet ve cezalandırmayı veya fiilden
sonra cezayı artıran bir hükmü uygulamayı yasaklamaktadır. Zamanaşımı, uygulanacak olan kanun hükmünün yürürlüğünü, işlenmiş
suç fiili bakımından fail için ortadan kaldırır. Sözleşme’de zamanaşımı ile ilgili bir hüküm yoktur. Anayasanın 38(2). fıkrası, suçta ve
cezada zamanaşımını da aynı kurala tabi tutmaktadır; buna göre fiil-
KANUNSUZ CEZA OLMAZ İLKESİ
43
den sonra yürürlüğe giren ve suç ve ceza zamanaşımını uzatan veya
mahkumiyet halinde ek bazı mahrumiyetler getiren kanun hükmünün uygulanması, bu kural bakımından sorun doğurur. Öte yandan,
Sözleşme’de suç ve cezaların ‘kanun’la konulacağına dair bir hüküm
bulunmaması normaldir; çünkü Sözleşme, suçun kanunla konulduğu
ülkeler (kıta Avrupa’sı ülkeleri) bakımından olduğu gibi, suçun yargısal kararla oluşabildiği ülkeler (common law ülkeleri) bakımından
da uygulanmak durumundadır. Anayasanın 38(3). fıkrası, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerinin ancak kanunla konulacağını
söylemektedir. Fiile uygulanacak ‘kanun’ veya ‘içtihat’ın, fiili işleyecek olan kişi bakımından ‘erişilebilirlik’ ve davranışın sonucunu ‘önceden görülebilirlik’ niteliklerini taşıması ve yorum sırasında iki anlama gelebilecek şekilde muğlak olmaması gerekir. Öte yandan Anayasanın 137(3) ve (4). fıkraları, özel bir sorumsuzluk kuralı getirmektedir. Sözleşme’de ise böyle bir sorumsuzluk kuralı yoktur.
Sözleşme’nin 7(2). fıkrası, işlendiği zaman suç oluşturmayan bir fiil
nedeniyle cezalandırılmama şekildeki (1). fıkraya ,‘uygar ülkeler tarafından tanınmış hukukun genel ilkelerine göre suç sayılan bir eylem
veya ihmal’ nedeniyle cezalandırma şeklinde bir istisna getirmektedir. Bu hüküm, İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra insanlığa karşı suçların cezalandırılmasına imkan veren bir hüküm olarak kabul
edilmektedir.
44
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 8. ÖZEL VE AİLE YAŞAMINA SAYGI HAKKI
“1. Herkes özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.
2. Bu hakların kullanılmasına ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, suçun veya düzensizliğin önlenmesi, genel
sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, hukuka uygun olarak yapılan ve demokratik bir toplumda gerekli bulunan müdahalelerin dışında,
kamu makamları tarafından hiçbir müdahale yapılamaz.”
AY - Md 20 – ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ
“(1) Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
(2) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel
sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak,
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere
bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel
kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin
kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim,
kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
(3) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında
bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin
korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
AY - Md 21 – KONUT DOKUNULMAZLIĞI
“Kimsenin konutuna dokunulamaz. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç
işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması ve-
ÖZEL VE AİLE YAŞAMINA SAYGI HAKKI
45
ya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri
veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde
görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden
kalkar.”
AY - Md 22 – HABERLEŞME HÜRRİYETİ
“(1) Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği
esastır.
(2) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel
sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere
bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört
saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını
kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.
(3) İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda
belirtilir.”
AY - Md 41 – AİLENİN KORUNMASI VE ÇOCUK HAKLARI
“(1) Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
(2) Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların
korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.
(3) Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına
açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki
kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
(4) Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu
tedbirleri alır.”
46
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
AY - Md 56 – SAĞLIK HİZMETLERİ VE ÇEVRENİN KORUNMASI
“(1) Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
(2) Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
…”
AY - Md 13 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIRLANMASI
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 8. maddesi ‘özel yaşama’ ve ‘aile yaşamına’, ‘konuta’ ve
‘haberleşmeye’ saygı hakkını tek bir maddede düzenlemiştir. Anayasa ise, bu hakları dört ayrı maddede düzenlemiştir. Sözleşme’nin 8(1).
fıkrası, söz konusu kavramları tanımlamaksızın, bir hak olarak tanımıştır. Anayasanın 20, 21, 22 ve 41. maddelerinin 1. fıkralarında da
ilgili haklar benzer bir şekilde tanınmıştır.
Sözleşme’nin 8(2). fıkrasında, aynı maddenin (1). fıkrasında tanınan
hakların kullanılmasına yapılacak bir müdahalenin hangi vasıtayla
yapılabileceği (hukukla/kanunla), müdahalenin hangi amaçlarla yapılabileceği (sınırlama sebepleri) ve müdahalenin hangi ölçüde yapılabileceği (demokratik toplumda gereklilik) gösterilmiştir. Anayasanın konuyla ilgili maddelerinin (1). fıkralarını izleyen hükümlerinde
ise, belirli bazı müdahalelerin (örneğin arama) hangi amaçlarla ve
hangi usullerle (örneğin hakim kararıyla) yapılabileceği gösterilmiştir; ilgili hakka müdahalenin hangi vasıtayla (kanunla) ve hangi sınırlar içinde (demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük) yapılabileceği ise, Anayasa’nın 13. maddesinde gösterilmiştir. Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlalinin ileri sürüldüğü bir olayda
şu sorulara yanıt aramaktadır: a) Sözleşme’nin 8(1). fıkrasında düzenlenen bir hakkın ‘koruma alan’ına, ‘kamu makamları’ tarafından karar, işlem, eylem gibi bir tasarrufla (negatif yükümlülük) veya hareketsiz kalarak ihmal suretiyle (pozitif yükümlülük) herhangi bir
ÖZEL VE AİLE YAŞAMINA SAYGI HAKKI
47
‘müdahale’de bulunulmuş mudur? b) Olayda bir müdahale varsa,
8(2). fıkrasındaki şartları taşıyan haklı bir müdahale midir? Yani: i)
bu müdahale hukuka göre (hukuken öngörülmüş) bir müdahale midir? ii) bu müdahale 8(2). fıkrada gösterilen meşru bir amacı gerçekleştirmek için yapılmış bir müdahale midir? (yani, ahlak, sağlık, kamu düzeni gibi gösterilen sınırlama sebeplerinden herhangi birine giren bir müdahale midir?) iii) bu müdahale ‘demokratik toplumda gerekli’ midir? (Mahkeme, Sözleşme’nin 9, 10 ve 11. maddelerinde de
aynı yöntemi uygulamaktadır).
Sözleşme’nin 8. maddesinden doğan devletin yükümlülüğü, ‘saygı’
kavramının ima ettiği gibi kural olarak müdahale etmeme şeklinde
bir negatif yükümlülüktür; ancak Mahkeme, bazı hallerde, bu maddedeki hakların pratik ve etkili bir şekilde kullanılabilmesi için,
maddenin devlete bu hakları koruma şeklinde pozitif bir yükümlülük de yüklediği kanaatindedir. Anayasanın 20. maddesinde özel ve
aile hayatının ‘gizliliğine dokunulamaz’, 21. maddesinde konuta ‘dokunulamaz’ 22. maddesinde haberleşmenin ‘gizliliği esastır’, ifadelerinin de ima ettiği gibi, bu maddelerde devlete kural olarak müdahale etmeme şeklinde negatif bir yükümlülük yüklendiği görülmektedir. Sadece Anayasanın 41. maddesinde ailenin korunması hakkı ile
56. maddesinde çevrenin korunması hakkı, devlete açıkça koruma
şeklinde pozitif bir yükümlülük yüklemektedir.
Sözleşme’nin 8. maddesi, ilk olarak ‘özel yaşam’a (private life) saygıyı güvence altına almıştır; ancak özel yaşamın koruma alanının sınırları çizilip tanımlanmış değildir. Mahkeme’ye göre, özel yaşam kavramı, tüketici bir tanımı verilemeyecek kadar geniştir; fakat örneğin
kişinin maddi ve manevi bütünlüğünü içerir (vücut ve ruhsal bütünlüğe yönelik yaralamalara ve cinsel saldırılara zorla jinekolojik muayene, hakaret ve aşağılamalara karşı korur); kişinin fiziksel ve sosyal
kimliğini, yani adını, resmini, soybağının belirlenmesini içerir (koyulan veya değiştirilen adın devlet tarafından kabul edilmemesine, resimlerin çekilip yayınlanmasına, babalığın ve soybağının uzun süre
belirlenememesine karşı korur); kişisel alanını, yani örneğin cinsiyet
belirlemeyi (değiştirilen cinsiyeti hukuken tanımama), cinsel yönelimi (eşcinsel faaliyetleri yasaklama, eşcinsellik nedeniyle haklardan
yararlandırmama), cinsel yaşamı (vücut bütünlüğüne zarar veren
cinsel faaliyetleri cezalandırma) da içerir; özel yaşam, kişinin iç dünyasıyla (inner circle) sınırlı olmayıp belirli bir ölçüde kişisel gelişme
hakkını ve diğer insanlarla ve dış dünya ile ilişki kurma ve geliştirme
48
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
hakkını da korur; bu madde çevre hakkını da içerir (bireyin sağlığını
ciddi bir surette tehlikeye sokmasa da özel ve aile yaşamını olumsuz
etkileyecek şekilde bireylerin esenliğini ve konutlarını kullanmayı
engelleyen ağır çevre kirliliğine karşı korur); ayrıca kişisel verileri de,
yani sağlık verilerinin, kişisel faaliyet verilerinin (fişleme, fotoğraf
çekme), kişisel gelişme verilerinin toplanmasını, erişimini ve kullanılmasını da içerir; kişinin kendi kaderini tayin hakkı (selfdetermination) ve kişisel özerlik (personal autonomy), bu maddedeki
güvencelerin yorumlanmasında önemli ilkelerdir. Anayasanın 20(1).
fıkrasının birinci cümlesinde ‘özel yaşama saygı’ hakkı tanınmıştır;
ikinci cümlede özel hayatın ‘gizliliğine dokunulamaz’ ifadesi, özel
yaşamın esas itibarıyla mahrem alanla sınırlı olarak düşünüldüğünü
ima etmektedir. Bu gizliliğe ancak, Anayasanın 20(2). fıkrasında belirtilen sebeplere ve usule uygun olarak, kişinin üstünün ve eşyalarının aranması suretiyle dokunulabilir. Anayasanın 20(3). fıkrasında ise
kişisel verilerin korunması düzenlenmiştir. Anayasanın 56. maddesi
bireye ‘sağlıklı ve dengeli’ bir çevrede yaşama hakkı tanımakta, çevrenin korunması için devlete ve vatandaşlara ödev yüklemektedir.
Sözleşme’nin 8. maddesi, ikinci olarak ‘aile yaşamı’na (family life)
saygıyı güvence altına almıştır; ancak bu hak, kurulu bir ailenin yaşamının korunmasıyla ilgilidir; aile kurma hakkı ise Sözleşme’nin 12.
maddesinde yer almaktadır. Devlet tarafından bir aile bağının tanınmaması aile yaşamına bir müdahale oluşturabileceği gibi, ailenin bölünmesi veya bütünleşememesi de bir müdahale oluşturabilir. Mahkeme’ye göre, Sözleşme’nin 8. maddesindeki ‘aile yaşamı’ kavramı
sadece evliliğe dayanan ilişkilerle sınırlı olmayıp, yeterince istikrarlı
bir ilişkinin mevcut olması halinde, fiili ‘aile bağları’nı da içerir; ayrıca bazen potansiyel veya planlanan ilişkilerin tarafları da aile üyeleri
sayılır; anne ve baba ile çocuklar, kardeşler aile oluşturur; çocukların
büyükanne, büyükbaba, hala, teyze, dayı, amca gibi yakınlarıyla ilişkileri de, ilişkinin esasına ve gerçekliğine göre aile ilişkisi sayılır. Biyolojik veya genetik bağın bulunmaması ailenin varlığını ortadan
kaldırmaz; ilişki olmasa da tek başına biyolojik bağ, bazen ailenin
varlığını ortaya koyabilir. Anayasanın 20(1). fıkrasında aile yaşamına
saygı hakkı tanınmış, 41. maddesinde ailenin Türk toplumunun temeli olduğu ve devletin ailenin huzur ve refahı için gerekli tedbirleri
alacağı belirtilmiş, ama Anayasada ailenin tanımı yapılmamıştır;
Anayasada ailenin ancak evlilikle kurulacağını gösteren veya evlilik
dışı bir ilişkinin aile ilişkisi sayılmasını engelleyen bir kural yoktur.
ÖZEL VE AİLE YAŞAMINA SAYGI HAKKI
49
Anayasanın 174. maddesiyle koruma altına alınan inkılap kanunlarından dördüncüsü, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde
yapılacağına dair medeni nikah esasını kabul etmiş, böylece evliliğin
kuruluş biçimini göstermiştir.
Ailenin korunması hakkı, aile bütünlüğünün korunmasını, aile üyelerinin bir arada yaşamasını veya ilişkilerini sürdürmelerini sağlamayı,
bölünmüş ailenin de bütünleşmesini sağlayan tedbirler alınmasını
gerektirir. Bu bağlamda aile üyelerini diğer(ler)inden uzaklaştıran
tedbirler (sınırdışı etme, çocuğu devlet koruması altına alma, velayet
hakkı kaldırılan anne veya babanın çocukla kişisel ilişkisini sağlamama veya engelleme gibi) müdahaleler, aile yaşamına saygı hakkı
bakımından sorun doğurabilir. Öte yandan Mahkeme’ye göre, devletin, evli olmayan çiftler için özel bir hukuk rejimi kurma, örneğin sadece dini nikahla kurulmuş bir evliliği tanımak bakımından pozitif
bir yükümlülüğü yoktur. Anayasanın 41(2). fıkrası, devleti ‘ailenin
huzuru’nu sağlamak için tedbirler almakla yükümlü tutmuştur.
Sözleşme’nin 8. maddesi, üçüncü olarak ‘konut’a (home) saygıyı güvence altına almaktadır; ancak bu kavram, konut edinme hakkını değil, konuta müdahale edilmemesi hakkını korumaktadır. Konut kavramı, Sözleşme’nin özerk kavramlarından biri olup, Mahkeme’ye göre, genellikle özel ve aile ilişkilerinin sürdürüldüğü fiziksel olarak sınırlı bir alandır; henüz içinde yaşanılmayan ama içinde yaşamanın
düşünüldüğü bir yer de konut sayılabilir; konut kavramı, mesleğin
icra edildiği ofis gibi yerleri, özel şahıs tarafından kullanılan şirketin
kayıtlı ofisini, tüzel kişilerin kayıtlı bürolarını ve şubelerini de kapsar.
Anayasanın 21. maddesi, konut kavramını tanımlamamıştır; dolayısıyla bazı hallerde işyerinin konut kavramı içinde değerlendirilmesine bir engel yoktur. Konuta saygı hakkına çeşitli şekillerde müdahale
söz konusu olabilir: konuta girmeyi ve yerleşmeyi engelleme; konuttan çıkarılma veya tahliye edilme; konuta izinsiz girme veya izinsiz
girişi engellememe; çevre kirliliği, gürültü, koku, kirli hava gibi fiziksel olmayan çevresel faktörlerin konuttan yararlanmayı engellemesi;
konut tahribi ve kamu görevlileri tarafından konuta girme ve konutta
arama gibi. Anayasanın 21. maddesi ‘konut dokunulmazlığı’nı güvence altına almıştır; bu madde, belirli şartlar ve usuller dışında konuta girilemeyeceğini ve arama yapılamayacağını öngörmüştür.
Sözleşme’nin 8. maddesi, dördüncü olarak, ‘haberleşme’ye
(correspondence) saygıyı güvence altına almaktadır; bu hak başkala-
50
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
rıyla iletişim sırasında üçüncü kişi tarafından araya girilmemesi ve
iletişimin sansürlenmemesi anlamına gelir. İletişim kurulan kişinin
konuşmanın içeriğini açıklaması, örneğin müvekkilin söylediklerinin
avukat tarafından veya hastanın anlattıklarının doktor tarafından
açıklanması, haberleşme hakkına değil ama özel yaşama bir müdahale oluşturabilir. Posta, e-mail, internet kullanımına, telefon konuşmalarına ilişkin teknik araçlarla izleme/gizli izleme (secret surveillance),
ses ve görüntü kaydının alınması, haberleşme hakkına bir müdahale
oluşturur. Ayrıca, özellikle tutuklu ve hükümlüler gibi, devletin
kontrolü altında bulunan kişilerin mektup, faks ve telgraf almasının
ve göndermesinin, telefon etmesinin denetlenmesi ve engellenmesi
de yine haberleşme hakkına bir müdahale oluştur. Anayasanın 22(1).
fıkrasında haberleşme özgürlüğü tanındıktan sonra, haberleşmenin
gizliliği güvence altında almıştır. Anayasanın 22(2). fıkrasında haberleşmenin engellenmesinin ve gizliliğine dokunmanın (yani teknik
araçlarla izlemenin ve sansürün) şartları ve usulü gösterilmiştir.
Sözleşme’nin 8. maddesinin, Mahkeme tarafından yorumlandığı biçimiyle, kapsamı ile Anayasanın 20, 21 ve 22. maddelerinin kapsamı
arasında farklar gözlenmektedir. Sözleşme’nin 8. maddesinde özel
yaşam ve aile yaşamı, bu hakları ihlal edebilecek her türlü müdahaleye karşı korunduğu halde, Anayasanın 20. maddesindeki özel yaşam ve aile yaşamı sadece gizlilik ihlaline (şartlara ve usule aykırı üst
ve eşya aramasına) karşı korunmuştur. Sözleşme’nin 8. maddesindeki konuta saygı hakkı, bu hakkı ihlal edebilecek her türlü müdahaleye karşı korunduğu halde, Anayasanın 21. maddesindeki konut ise
sadece dokunulmazlık ihlaline karşı (şartlara ve usule aykırı olarak
konuta girmeye ve aramaya) karşı korunmuştur. Yine Sözleşme’nin
8. maddesi, haberleşmeyi haberleşmeye saygı hakkını ihlal edebilecek
her türlü müdahaleye karşı korurken, Anayasanın 22. maddesi haberleşmeyi sadece gizlilik ihlaline karşı korumuştur.
DÜŞÜNCE, DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ
51
Madde 9. DÜŞÜNCE, DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ
“1. Herkes düşünce, din ve vicdan özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu
hak, din veya inancını değiştirme özgürlüğünü, din veya inancını
tek başına veya topluluk halinde, aleni veya gizli olarak ayin yapma, ibadet etme, öğretme ve uygulama şeklinde açığa vurma özgürlüğünü de içerir.
2. Bir kimsenin din veya inancını açığa vurma özgürlüğü ancak,
kamu güvenliği, kamu düzeninin korunması, genel sağlık ve genel
ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, hukukun öngördüğü ve demokratik bir toplumda gerekli sınırlamalara tabi tutulabilir.”
AY - Md 24 – DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ
“(1) Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
(2) 14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî
âyin ve törenler serbesttir.
(3) Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
(4) Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin
de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.
(5) Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya
kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”
AY - Md 25 – DÜŞÜNCE VE KANAAT HÜRRİYETİ
“(1) Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
(2) Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”
52
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
AY - Md 81 – ANDİÇME
“(1) Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki
şekilde andiçerler:
‘Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma;
hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk
ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve
temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya
sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum
ve şerefim üzerine andiçerim.’ “
AY - Md 136 – DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
“Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, lâiklik ilkesi
doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak
ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.”
AY - Md 174 – İNKILAP KANUNLARININ KORUNMASI
“Anayasanın hiçbir hükmü, … aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, … Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:
…
3. 30 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun;
…”
AY - Md 13 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIRLANMASI
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
DÜŞÜNCE, DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ
53
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme'nin 9. maddesi ‘düşünce, din ve vicdan özgürlüğü hakkı’nı
düzenlemiştir; Anayasanın ise dört maddesi konuyla ilgilidir; Anayasanın 24. maddesinde ‘din ve vicdan hürriyeti’, 25. maddesinde ‘düşünce ve kanaat hürriyeti’ yer almıştır. Mahkeme’ye göre, Sözleşme’nin 9. maddesinde yer alan düşünce, din ve vicdan özgürlüğü,
Sözleşme’deki anlamıyla ‘demokratik toplum’un temellerinden biridir; bu madde, dini boyutuyla inananların kimliklerini ve yaşam tarzlarını oluşturmalarını sağlayan hayati unsurlardan biridir; fakat aynı
zamanda ateistlerin (tanrı tanımazların), agnostiklerin (bilinemezcilerin), septiklerin (şüphecilerin) ve ilgisizlerin de değerli bir varlığıdır.
Yüzyıllar içinde ağır bedeller ödenerek oluşan demokratik toplumdan soyutlanamayan çoğulculuk, buna dayanır.
Sözleşme’nin 9(1). fıkrası herkesin ‘düşünce’, ‘din’ ve ‘vicdan’ özgürlüğüne ‘sahip olma’ ve din veya inancını ‘değiştirme özgürlüğü’nü
güvence altına almaktadır (forum internum). Sözleşme, dini inanç dışında başka inançları da güvence altına almıştır. Oysa Anayasanın
24(1). fıkrası ‘vicdan’ ve ‘kanaat’ özgürlüğüyle birlikte, ‘dini inanç’
özgürlüğünü güvence altına almıştır; ayrıca Anayasada ‘din veya
inancı değiştirme özgürlüğü’ yoktur. Sözleşme’nin 9(1). fıkrasındaki
düşünce, din ve vicdana ‘sahip olma’ ile din veya inancını ‘değiştirme’ özgürlüğü mutlaktır; herhangi bir sebeple sınırlamaz. Anayasanın 24(1). fıkrasına göre vicdan, dini inanç ve kanaate ‘sahip olma’ ve
25(1). fıkrasına göre düşünce ve kanaate ‘sahip olma’ mutlaktır; Anayasanın 25(2). fıkrası, dini değil ama düşünce ve kanaatleri ‘açıklamaya zorlama’, düşünce ve kanaatleri sebebiyle ‘kınama’ ve ‘suçlama’ yasağı getirmiştir. Sözleşme’de ise, ‘açıklamaya zorlama’, ‘kınama’ ve ‘suçlama’ yasağı açıkça ifade edilmemiştir; ancak Sözleşme’deki din veya inancı değiştirme özgürlüğünün, bu yasakları içerdiği söylenebilir. Öte yandan Anayasanın 24(5). fıkrası, istismar etmeye ve kötüye kullanmaya karşı, dini, din duygularını ve dince kutsal sayılan şeyleri korumuştur. Sözleşme’nin 9(1). fıkrası, ayrıca din
veya inancı ‘açığa vurma’ (manifestation) özgürlüğünü güvence altına almıştır (forum externum); bu açığa vurma özgürlüğü tek başına
veya topluluk halinde kullanılabilir; aleni veya gizli olarak kullanılabilir; ayin yapma, ibadet etme, öğretme ve uygulama şeklinde kullanılabilir.
Sözleşme’nin 9(2). fıkrası, din veya inancı açığa vurma özgürlüğünün
kullanılmasına müdahale edilebileceğini öngörmüş ve bunun şartla-
54
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
rını göstermiştir. Bu özgürlüğün kullanılmasına kamu makamları tarafından yapılacak müdahale iç hukukta öngörülebilir bir müdahale
olmalı; ve bu müdahale kamu güvenliği, kamu düzeninin korunması,
genel sağlık ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarından birini taşımalı; ve bu müdahale demokratik bir toplumda gerekli olmalıdır. Anayasanın 24. maddesi ise,
açığa vurma eylemlerine ilişkin üç konuda sınırlama getirmiştir: ibadet, dini ayin ve törenler; din eğitimi; ve dinin örgütlenmesi. i) Anayasanın 24(2). fıkrası, ibadet, dini ayin ve törenler şeklindeki açığa
vurma eylemlerine, yine Anayasanın 14. maddesindeki sınırlama sebeplerine bağlı olarak müdahale edilebileceğini öngörmüştür; bu
maddeye göre yapılacak bir müdahalenin tabi tutulacağı sınırlar gösterilmemiştir; bu bağlamdaki açığa vurma özgürlüğüne ancak Anayasanın 13. maddesindeki şartlara tabi olarak müdahale edilebileceği
söylenebilir; ii) Anayasanın 24(4). fıkrası, din eğitimi ve öğretimi şeklindeki açığa vurma özgürlüğünü özel olarak düzenlemiştir; ilk olarak, sivil alanda din eğitim ve öğretiminin devletin gözetim ve denetimi altında yapılmasını öngörmüş, böylece devletten izinsiz olarak
topluca ve aleni/gizli din öğretimi ve eğitimi verilmesi dolaylı olarak
yasaklanmış, izinli olanlara katılım da isteğe bağlanmıştır; ikinci olarak ilk ve öğretim kurumlarında din kültürü(!) dersi zorunlu hale getirilmiştir. iii) Anayasa, dinsel örgütlenmeyle ilgili olarak iki madde
içermektedir: 174. madde, genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri
Başkanlığı’nın kuruluşunu öngörmüş, ancak bu başkanlığın ne gibi
görevleri yerine getirmek için kurulduğunu belirtmemiş, bu konudaki düzenleme özel kanuna bırakılmıştır. 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. maddesine göre,
‘İslâm Dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur’. Öte yandan, Anayasanın 174. maddesine göre 677 sayılı, ‘Tekke
ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım
Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun’, Anayasaya aykırı olduğu
şeklinde yorumlanamayacak İnkılap Kanunları arasındadır. Bu kanun gereğince, tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yerler olan tekkeler ve zaviyeler (küçük tekkeler) kapatılmış,
cami ve mescit olarak kullanılanlara ise dokunulmamıştır.
Mahkeme, Sözleşme’nin 9. maddesindeki hakları kullanılmasına yönelik değişik türden müdahaleleri incelemiştir. Örneğin, özgürlü-
DÜŞÜNCE, DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ
55
ğünden yoksun bırakılan kişiyi dinsel hizmetlerden yararlandırmama, eşinden boşanamadığı için inancına aykırı olarak nikahsız yaşamaya zorlanma, din propagandası/kendi dinine çekme (proselyitzm)
suçundan mahkum edilme, ibadet yeri açmaya izin vermeme ve izinsiz ibadet suçundan mahkum edilme, dini inanca aykırı törene katılmama nedeniyle disiplin cezası verme, tarikata üyelik gerekçesiyle
ordudan ihraç edilme, dinsel inanç nedeniyle fişleme, milletvekili
yemini, devletin dini lider seçimine müdahale etmesi, vicdani
redcilikten mahkumiyet nedeniyle mesleğe alınmama, dini inanca
uygun hayvan kesimi için işletme izni vermeme, belirli bir bölgede
yaşayan halka ibadet izni vermeme, dini kurumu (yeni oluşturulan
kiliseyi) tanımama, Yehova Şahidi olan anneye velayet hakkı vermeme, başörtüsü nedeniyle öğrenciyi üniversiteye almama, inanca aykırı şekilde ölüyü defnetme gibi birçok şikayet Mahkeme tarafından incelenmiştir.
56
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 10. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
“1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ulusal sınırlarla kısıtlanmaksızın, bir görüşe sahip olma, haber ve fikirleri elde etme ve bunları
ulaştırma özgürlüğünü de içerir. Bu madde Devletin radyo yayıncılığını, televizyon ve sinema işletmeciliğini izne bağlamasına engel
değildir.
2. Bu özgürlükleri kullanırken ödev ve sorumluluk içinde hareket
edilmesi gerektiğinden, ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü veya kamu güvenliği, suçun veya düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve
genel ahlakın korunması, başkalarının şeref ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi, yargı organının otorite ve tarafsızlığının korunması amacıyla, hukuken öngörülen ve demokratik bir toplumda gerekli bulunan formalitelere,
şartlara, yasaklara ve yaptırımlara tabi tutulabilir.”
AY - Md 26 – DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ
“(1) Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü,
radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların
izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
(2) Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu
güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile
hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması
veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi
amaçlarıyla sınırlanabilir.
(3) Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin
düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla,
düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
(4) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
57
AY - Md 27 – BİLİM VE SANAT HÜRRİYETİ
“(1) Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama,
yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.
(2) Yayma hakkı, Anayasanın 1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamaz.
(3) Bu madde hükmü yabancı yayınların ülkeye girmesi ve dağıtımının kanunla düzenlenmesine engel değildir.”
AY - Md 28 – BASIN HÜRRİYETİ
“(1) Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve
malî teminat yatırma şartına bağlanamaz.
(2) Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri
alır.
(3) Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır.
(4) Devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit eden veya suç işlemeye ya da ayaklanma veya isyana teşvik eder nitelikte olan veya Devlete ait gizli bilgilere ilişkin
bulunan her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya
aynı amaçla, basanlar, başkasına verenler, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu olurlar. Tedbir yolu ile dağıtım hâkim kararıyla; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunun açıkça
yetkili kıldığı merciin emriyle önlenebilir. Dağıtımı önleyen yetkili
merci, bu kararını en geç yirmidört saat içinde yetkili hâkime bildirir.
Yetkili hâkim bu kararı en geç kırksekiz saat içinde onaylamazsa, dağıtımı önleme kararı hükümsüz sayılır.
(5) Yargılama görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesi için,
kanunla belirtilecek sınırlar içinde, hâkim tarafından verilen kararlar
saklı kalmak üzere, olaylar hakkında yayım yasağı konamaz.
(6) Süreli veya süresiz yayınlar, kanunun gösterdiği suçların soruşturma veya kovuşturmasına geçilmiş olması hallerinde hâkim kararıyla; Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî
güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlâkın korunması ve suçların önlenmesi bakımından gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle toplatılabilir. Toplatma
kararı veren yetkili merci, bu kararını en geç yirmidört saat içinde
58
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
yetkili hâkime bildirir; hâkim bu kararı en geç kırksekiz saat içinde
onaylamazsa, toplatma kararı hükümsüz sayılır.
(7) Süreli veya süresiz yayınların suç soruşturma veya kovuşturması
sebebiyle zapt ve müsaderesinde genel hükümler uygulanır.
(8) Türkiye’de yayımlanan süreli yayınlar, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Cumhuriyetin temel ilkelerine, millî
güvenliğe ve genel ahlâka aykırı yayımlardan mahkûm olma halinde,
mahkeme kararıyla geçici olarak kapatılabilir. Kapatılan süreli yayının açıkça devamı niteliğini taşıyan her türlü yayın yasaktır; bunlar
hâkim kararıyla toplatılır.”
AY - Md 29 – SÜRELİ VE SÜRESİZ YAYIN HAKKI
“(1) Süreli veya süresiz yayın önceden izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz.
(2) Süreli yayın çıkarabilmek için kanunun gösterdiği bilgi ve belgelerin, kanunda belirtilen yetkili mercie verilmesi yeterlidir. Bu bilgi ve
belgelerin kanuna aykırılığının tespiti halinde yetkili merci, yayının
durdurulması için mahkemeye başvurur.
(3) Süreli yayınların çıkarılması, yayım şartları, malî kaynakları ve
gazetecilik mesleği ile ilgili esaslar kanunla düzenlenir. Kanun, haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, malî ve teknik şartlar koyamaz.
(4) Süreli yayınlar, Devletin ve diğer kamu tüzelkişilerinin veya bunlara bağlı kurumların araç ve imkânlarından eşitlik esasına göre yararlanır.
AY - Md 30 – BASIN ARAÇLARININ KORUNMASI
“Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve
eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz.”
AY - Md 31 – KAMU TÜZELKİŞİLERİNİN ELİNDEKİ BASIN DIŞI
KİTLE HABERLEŞME ARAÇLARINDAN YARARLANMA HAKKI
“(1) Kişiler ve siyasî partiler, kamu tüzelkişilerinin elindeki basın dışı
kitle haberleşme ve yayım araçlarından yararlanma hakkına sahiptir.
Bu yararlanmanın şartları ve usulleri kanunla düzenlenir.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
59
(2) Kanun, millî güvenlik, kamu düzeni, genel ahlâk ve sağlığın korunması sebepleri dışında, halkın bu araçlarla haber almasını, düşünce ve kanaatlere ulaşmasını ve kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelleyici kayıtlar koyamaz.”
AY - Md 32 – DÜZELTME VE CEVAP HAKKI
“(1) Düzeltme ve cevap hakkı, ancak kişilerin haysiyet ve şereflerine
dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hallerinde tanınır ve kanunla düzenlenir.
(2) Düzeltme ve cevap yayımlanmazsa, yayımlanmasının gerekip gerekmediğine hâkim tarafından ilgilinin müracaat tarihinden itibaren
en geç yedi gün içerisinde karar verilir.”
AY - Md 39 – İSPAT HAKKI
“Kamu görev ve hizmetinde bulunanlara karşı, bu görev ve hizmetin
yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılan isnatlardan dolayı açılan
hakaret davalarında, sanık, isnadın doğruluğunu ispat hakkına sahiptir. Bunun dışındaki hallerde ispat isteminin kabulü, ancak isnat
olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikâyetçinin ispata razı olmasına bağlıdır.”
AY - Md 83 – YASAMA DOKUNULMAZLIĞI
“(1) Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy
ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisce başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.
…”
AY - Md 130 – YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI
“…
(4) Üniversiteler ile öğretim üyeleri ve yardımcıları serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilirler. Ancak, bu yetki, Devletin varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhinde faaliyette bulunma serbestliği vermez.
…”
60
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
AY - Md 133 – RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU, RADYO VE
TELEVİZYON KURULUŞLARI VE KAMUYLA İLİŞKİLİ
HABER AJANSLARI
“(1) Radyo ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek kanunla
düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbesttir.
…
(3) Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır.”
AY - Md 134 – ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
“(1) Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılâplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak ve yayınlar yapmak amacıyla; Atatürk’ün manevî
himayelerinde, Cumhurbaşkanının gözetim ve desteğinde, Başbakanlığa bağlı; Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih
Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezinden oluşan, kamu tüzelkişiliğine sahip ‘Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’ kurulur.
…”
AY - Md 174 – İNKILAP KANUNLARININ KORUNMASI
“Anayasanın hiçbir hükmü, … aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, … Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:
…
5. 20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Beynelmilel Erkamın Kabulü
Hakkında Kanun;
6. 1 Teşrinisâni 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve
Tatbiki Hakkında Kanun;
7. 26 Teşrinisâni 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa Gibi Lâkap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun; …”
AY - Md 13 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIRLANMASI
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
61
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 10. maddesi ifade özgürlüğünü düzenlemektedir. Anayasanın ise, tam on üç maddesi, ifade özgürlüğünün kullanılmasıyla
doğrudan ilgilidir. Mahkeme’ye göre, ifade özgürlüğü, toplumun
ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan
demokratik toplumun ana temellerinden birini oluşturur; ifade özgürlüğü, 10. maddenin sınırları içinde, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen 'haber' ve
'düşünceler' için değil, ama ayrıca devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır; bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir; bunlar olmaksızın demokratik
toplum olmaz. Mahkeme’ye göre, Sözleşme’nin 10. maddesinden doğan devletin yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün kullanılmasına müdahaleden kaçınma yükümlülüğüyle sınırlı değildir; bu hakkın tam
ve etkili kullanımı, devletin bireyi üçüncü kişilerden gelen fiili veya
sözlü saldırılara karşı bireyi koruması anlamında bir pozitif yükümlülüğü de içerir.
Sözleşme’nin 10. maddesi ‘ifade’yi (expression), Anayasanın 26.
maddesi ‘düşünce ve kanaatleri açıklama ve yayma’yı güvence altına
almaktadır. Sözleşme’nin 10(1). fıkrasına göre ifade özgürlüğü, ‘bir
görüşe sahip olma, haber ve fikirleri elde etme ve bunları ulaştırma’
özgürlüğünü de içerir; Anayasanın 26(1). fıkrasına göre ise, bu özgürlük, ‘haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini’ kapsar. Sözleşme’nin 10(1). fıkrasındaki haber ve fikirleri elde etme ve bunları
ulaştırma özgürlüğü, ‘kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın’
(yani sansürsüz) ve ‘ulusal sınırlarla kısıtlanmaksızın’ (yani sınırsız)
kullanılabilir. Anayasanın 26(1). fıkrasına göre ise, bu hak, ‘resmî
makamların müdahalesi olmaksızın’ (yani sansürsüz) kullanılabilir;
ancak 27(3). fıkrasına göre bilim ve sanat özgürlüğünün ve 28(3). fıkrası gereğince basın özgürlüğünün kullanılması da ‘yabancı yayınların ülkeye girmesi ve dağıtımının kanunla düzenlenmesine engel değildir’.
62
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Sözleşme’nin 10. maddesindeki ifade özgürlüğü, bilimsel, sanatsal,
siyasal, ticari, ahlaki gibi her konudaki ifadeleri kapsar. Anayasanın
26. maddesindeki genel düzenlemenin ardından, 27. maddesinde ‘bilim ve sanat’ özgürlüğüne, 130(4). fıkrasında üniversitelerde bilimsel
araştırma ve yayında bulunma serbestliğine ilişkin özel hükümler yer
almakta; 134. maddesinde ‘Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılâplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak ve yayınlar yapmak’ için devlete görev verilmektedir.
Sözleşme’nin 10(1). fıkrası, bilgi ve fikrin sadece içeriğini ve esasını
değil, ama aynı zamanda bilgi ve fikrin iletim araçlarını da korur.
Anayasanın 28-32. maddeleri, bu araçlardan basın özgürlüğünün
kullanılmasını ayrıntılı bir şekilde düzenlemektedir. Sözleşme’nin
10(1). fıkrası, iletişim araçlarından radyo yayıncılığının, televizyon ve
sinema işletmeciliğinin izne bağlanabileceğini öngörmüştür. Anayasanın 26(1). fıkrasında, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanabileceği belirtilmiştir.
Anayasanın 133(1). maddesi, ayrıca, özel radyo ve televizyon istasyonları kurmanın ve işletmenin kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbest olduğunu belirtmekte, öte yandan 133(3). fıkrası, devlete radyo ve televizyon yayıncılığı yapma görevi vermektedir.
Sözleşme’nin 10(2). fıkrası, bazı şartlarda ifade özgürlüğünün kullanılmasına kamu makamları tarafından müdahale edilebileceğini öngörmüş, bu müdahalelerin formalitelere, şartlara, yasaklara ve yaptırımlara tabi tutma şeklinde olabileceğini belirtmiştir; ifade özgürlüğüne bir müdahalenin haklı olabilmesi için 10(2). fıkrasındaki şartlara
uygunluğu aranır. Oysa Anayasanın 26(3). fıkrasına göre, yayma
araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, düşünceyi
açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması (müdahale) sayılmaz.
İfade özgürlüğünün kullanılması sırasında işlenen suçlar nedeniyle
mahkeme tarafından verilen hükümler (Anayasa 38(4), 28(4)), haksız
fiil nedeniyle verilen hükümler (Borçlar Kanunu, md. 41, 48, 49);
Anayasanın 28(4). fıkrasına göre dağıtımın önlenmesi kararı, 28(5).
fıkrasına göre yayım yasağı kararı, 28(6). fıkrasına göre toplatma kararı, 28(8). fıkrasına göre süreli yayını kapatma kararı, 29(2). fıkrasına
göre yayın durdurma kararı, 32(2). fıkrasına göre düzeltme ve cevap
yayımlama kararı; ifade özgürlüğünün kullanılmasını engelleyen
herhangi bir idari işlemin iptali davasının reddi kararı gibi kararlar,
ifade özgürlüğüne müdahale oluşturur.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
63
Sözleşme’nin 10(2). fıkrası, ifade özgürlüğüne kamu makamları tarafından yapılan müdahalenin şartlarını göstermektedir. İfade özgürlüğünün kullanılmasına yönelik bir müdahale, ilk olarak, iç ‘hukukta
öngörülmüş’ olmalıdır. Anayasa, 26(2). fıkrasında düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasını bu fıkrada gösterilen amaçlarla (herhalde ‘kanunla’) sınırlanabileceğini söylemekle kalmamış,
ama 26(4). fıkrasında devlete bu hürriyetin kullanılmasında uygulanacak ‘şekil, şart ve usuller’i ‘kanunla’ düzenleme görevi vermiştir;
27(3). fıkrası yabancı yayınların girişi ve dağıtımı ‘kanunla’ düzenlenmesini gerektirmektedir; 28(3). fıkrasına göre, basın hürriyetinin
sınırlanmasına da 26 ve 27. maddeler uygulanır; 28(3). fıkrasında gösterilen fiilleri işleyenler, bu suçlara ait ‘kanun’ hükümlerine göre sorumlu olurlar; 28(5). fıkrasına göre, olaylar hakkında yayın yasağı,
‘kanunla’ belirtilecek sınırlar içinde hakim tarafından verilen kararla
konulabilir; 31(1). fıkrasına göre de kamu tüzel kişilerinin elindeki
basın dışı kitle haberleşme ve yayım araçlarından yararlanma ‘kanunla’ düzenlenir; 32(1). fıkrasına göre düzeltme ve cevap hakkı ‘kanunla’ düzenlenir.
Sözleşme’nin 10(2). fıkrasına göre, ikinci olarak, müdahale ‘meşru bir
amaca’ sahip olmalıdır, yani bir müdahale, ‘ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü veya kamu güvenliği, suçun veya düzensizliğin önlenmesi,
genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının şeref ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi, yargı
organının otorite ve tarafsızlığının korunması’ amaçlarından birini
gerçekleştirmek için yapılabilir. Anayasanın 26(2). fıkrasına göre, bir
müdahale ‘millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut
kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi’ amaçlarından birini
taşımalıdır; 27(2). fıkrasına göre, bilim ve sanatı yayma hakkı, ‘Anayasanın 1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamaz’; 130(4). fıkrasına göre, üniversite öğretim üyelerinin ve yardımcıların bilimsel araştırma ve yayında
bulunma serbestlikleri, ‘devletin varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve
ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhinde faaliyette bulunma’maları amacıyla sınırlanabilir.
64
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Sözleşme’nin 10(2). fıkrasına göre, üçüncü olarak, müdahale ‘demokratik bir toplumda gerekli’ olmalıdır; sadece ifade özgürlüğünün kullanılmasını düzenleyen yasa hükümlerinin değil, bu hükümleri uygulayan idarenin işlemlerinin ve mahkemelerin kararlarının da demokratik toplumda gereklilik ölçüsüne uygunluğu aranır. Mahkeme’ye göre, kendisinin yapacağı “denetim, hem şikayet edilen önlemin amacıyla hem de bunun 'gerekliliği' ile ilgilidir; denetim, sadece
milli mevzuatı değil, bağımsız bir mahkeme tarafından verilmiş de
olsa, bu mevzuatı uygulayan mahkeme kararlarını da kapsar”. Anayasanın ifade özgürlüğüyle ilgili maddelerinde müdahalenin kanuna
dayanacağını belirtilmiş, meşru amaçlar (sınırlama sebepleri) gösterilmiş, ancak müdahalenin hangi sınırlar içinde (demokratik toplumda gereklilik) yapılacağı gösterilmemiştir; ancak Anayasanın 13.
maddesinde, hak ve hürriyetlere yapılan müdahalelerin (sınırlamaların), ‘demokratik toplum düzeninin gerekleri’ne ve ‘ölçülülük ilkesi’ne aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bu madde, ifade özgürlüğü
alanında uygulanır.
Mahkeme’ye Sözleşme’nin 10. maddesinin ihlal edildiği iddiasıyla
yapılan başvurulara konu olan olaylar çok çeşitlidir: hakaret (siyasetçiye, yargıca, memura, yabancı devlet başkanına, derneğe vs), mesleki reklam yasağı, haksız rekabet yasağı, reklam yayınlamama, kişinin
mesleki faaliyetini yayınlama, şirket itibarını zedeleme nedeniyle işten çıkarma, haksız suçlama nedeniyle işten çıkarma, kişinin vergi
beyanını yayınlama, sanığın veya kişinin fotoğrafını yayınlama, gizli
duruşmada öğrenilenleri yayınlama, alışveriş merkezinde imza toplattırmama, bilgilendirme yasaklama, müstehcen kitap yayımlama,
müstehcen resmi sergiden çıkarma, dini duygulara saygısız filmin
gösterimini yasaklama, seçim harcamasını engelleme, dergi adını tescil etmeme, kışlada dergi dağıtamama, televizyon yayın izni vermeme, bildiri dağıtma, protesto eylemleri, yerel yöneticilere siyasi faaliyeti yasaklama, emniyet mensuplarına siyasi faaliyeti yasaklama, siyasi ifade nedeniyle memuriyet yasağı, memura siyasi faaliyet yasağı, memurun basın açıklaması, mahpusa okuma materyali vermeme,
ırkçı propaganda, ırkçı tahrik suçlaması, suçu ve suçluyu övme, bölücü propaganda, kin ve düşmanlığa tahrik, hükümeti aşağılama, askeri teşkilatı aşağılama, askeri sırları açıklama, devlet sırlarını açıklama, ulusal azınlığın varlığını savunma, terörle mücadele görevlilerini açıklama, polis fişindeki bilgiyi öğrenememe, yargı organını aşağılama, savunmayı sınırlama, davayı etkileyici yayın yapma, soruş-
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
65
turmanın gizliliğini ihlal etme, tanıklıktan kaçınma nedeniyle ceza,
yargıcın görüş açıklaması, haber kaynağını açıklamaya zorlama, gazetecinin işyerinin aranması, gazetecilik mesleğinden yasaklanma,
bilgi verme nedeniyle memuriyete son verme, olağanüstü hal bölgesine yayın sokma yasağı, yayın yasağı, kablolu yayın, yayın tekeli, televizyon yayıncılığı, radyo yayıncılığı, toplatma kararı, televizyon
yayın izni vermeme, dergi yayın izni vermeme, gazeteye hukuki ve
fiili baskılar, yabancı kökenli yayın, yayın dağıtmayı yasaklama, ifadeyi tekrarlamayı yasaklama, tekzip yayınlamama nedeniyle zorlayıcı tazminat gibi.
66
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 11. TOPLANMA VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ
“1. Herkes barışçıl bir biçimde toplanma özgürlüğü ile kendi çıkarlarını korumak için sendika kurma ve sendikalara girme hakkı dahil, örgütlenme özgürlüğü hakkına sahiptir.
2. Bu hakların kullanılmasına ulusal güvenlik, kamu güvenliği, suçun ve düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarının dışında, hukukun öngörmediği ve demokratik bir toplumda
gerekli bulunmayan hiçbir sınırlama koyulamaz. Bu madde, bu
hakların silahlı kuvvetler, polis teşkilatı ve devlet idaresi mensupları tarafından kullanılmasına hukuka uygun sınırlamalar koyulmasını engellemez.”
AY - Md 33 – DERNEK KURMA HÜRRİYETİ
“(1) Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye
olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.
(2) Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz.
(3) Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç
işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının
hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.
(4) Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil,
şart ve usuller kanunda gösterilir.
(5) Dernekler, kanunun öngördüğü hallerde hâkim kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten alıkonulabilir. Ancak, millî güvenliğin, kamu
düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut
yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla
bir merci, derneği faaliyetten men ile yetkilendirilebilir. Bu merciin
kararı, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, bu idarî karar
kendiliğinden yürürlükten kalkar.
(6) Birinci fıkra hükmü, Silahlı Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri mensuplarına ve görevlerinin gerektirdiği ölçüde Devlet memurlarına
kanunla sınırlamalar getirilmesine engel değildir.
(7) Bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır.”
TOPLANMA VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ
67
AY - Md 34 – TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ DÜZENLEME
HAKKI
“(1) Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
(2) Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu
düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın
veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
(3) Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.”
AY - Md 51 – SENDİKA KURMA HAKKI
“(1) Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara
serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir.
Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
(2) Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.
(3) Sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart
ve usuller kanunda gösterilir.
(4) İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının
kapsam, istisna ve sınırları gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenlenir.
(5) Sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri,
Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi esaslarına aykırı olamaz.”
AY - Md 53 – TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ VE TOPLU SÖZLEŞME HAKKI
“(1) İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi
yapma hakkına sahiptirler.
(2) Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı kanunla düzenlenir.
68
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
(3) Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.
(4) Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde
taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.
(5) Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden
yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer
hususlar kanunla düzenlenir.
AY - Md 54 – GREV HAKKI VE LOKAVT
“(1) Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında, uyuşmazlık çıkması
halinde işçiler grev hakkına sahiptirler. Bu hakkın kullanılmasının ve
işverenin lokavta başvurmasının usul ve şartları ile kapsam ve istisnaları kanunla düzenlenir.
(2) Grev hakkı ve lokavt iyi niyet kurallarına aykırı tarzda, toplum
zararına ve millî serveti tahrip edecek şekilde kullanılamaz.
(3) Grev ve lokavtın yasaklanabileceği veya ertelenebileceği haller ve
işyerleri kanunla düzenlenir.
(4) Grev ve lokavtın yasaklandığı hallerde veya ertelendiği durumlarda ertelemenin sonunda, uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulunca
çözülür. Uyuşmazlığın her safhasında taraflar da anlaşarak Yüksek
Hakem Kuruluna başvurabilir. Yüksek Hakem Kurulunun kararları
kesindir ve toplu iş sözleşmesi hükmündedir.
(5) Yüksek Hakem Kurulunun kuruluş ve görevleri kanunla düzenlenir.
(6) Greve katılmayanların işyerinde çalışmaları, greve katılanlar tarafından hiç bir şekilde engellenemez.
AY - Md 68 – PARTİ KURMA, PARTİLERE GİRME VE PARTİLERDEN AYRILMA
“(1) Vatandaşlar, siyasî parti kurma ve usulüne göre partilere girme
ve partilerden ayrılma hakkına sahiptir. Parti üyesi olabilmek için
onsekiz yaşını doldurmuş olmak gerekir.
TOPLANMA VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ
69
(2) Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
(3) Siyasî partiler önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve
kanun hükümleri içerisinde faaliyetlerini sürdürürler.
(4) Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya
zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı
ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.
(5) Hâkimler ve savcılar, Sayıştay dahil yüksek yargı organları mensupları, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri, yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu
görevlileri, Silahlı Kuvvetler mensupları ile yükseköğretim öncesi öğrencileri siyasî partilere üye olamazlar.
(6) Yükseköğretim elemanlarının siyasî partilere üye olmaları ancak
kanunla düzenlenebilir. Kanun bu elemanların, siyasî partilerin merkez organları dışında kalan parti görevi almalarına cevaz veremez ve
parti üyesi yükseköğretim elemanlarının yükseköğretim kurumlarında uyacakları esasları belirler.
(7) Yükseköğretim öğrencilerinin siyasî partilere üye olabilmelerine
ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.
(8) Siyasî partilere, Devlet, yeterli düzeyde ve hakça malî yardım yapar. Partilere yapılacak yardımın, alacakları üye aidatının ve bağışların tabi olduğu esaslar kanunla düzenlenir.”
AY - Md 69 – SİYASİ PARTİLERİN UYACAKLARI ESASLAR
“(1) Siyasî partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları
demokrasi ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin uygulanması kanunla
düzenlenir.
(2) Siyasî partiler, ticarî faaliyetlere girişemezler.
(3) Siyasî partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesince siyasî partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar kanunda gösterilir. Anayasa
Mahkemesi, bu denetim görevini yerine getirirken Sayıştaydan yar-
70
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
dım sağlar. Anayasa Mahkemesinin bu denetim sonunda vereceği
kararlar kesindir.
(4) Siyasî partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının
açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara
bağlanır.
(5) Bir siyasî partinin tüzüğü ve programının 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma
kararı verilir.
(6) Bir siyasî partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine
aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir. Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu
durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça
benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı
haline gelmiş sayılır.
(7) Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre temelli kapatma
yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar
verebilir.
(8) Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz.
(9) Bir siyasî partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle
sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin temelli
kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmî Gazetede gerekçeli olarak
yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar.
(10) Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzelkişilerden maddî yardım alan siyasî
partiler temelli olarak kapatılır.
(11) Siyasî partilerin kuruluş ve çalışmaları, denetlenmeleri, kapatılmaları ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmaları ile siyasî partilerin ve adayların seçim harcamaları ve
usulleri yukarıdaki esaslar çerçevesinde kanunla düzenlenir.”
TOPLANMA VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ
71
AY - Md 13 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIRLANMASI
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 11. maddesi, örgütlenme özgürlüğünü (freedom of
association) ve toplanma özgürlüğünü (freedom of assembly) tek bir
maddede düzenlemiştir. Mahkeme’ye göre, bireylerin ortak amaçlarını demokratik süreçlerle gerçekleştirmeye çalışabildikleri örgütlerin
varlığı, sağlıklı sivil toplumun önemli bir unsurudur; Sözleşme’nin
11. maddesinde yer alan toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün hedeflerinden biri de, 10. maddenin güvence altına aldığı kişisel görüşlerin korunmasıdır. Anayasa ise (ifade özgürlüğünde olduğundan
farklı olarak), genel bir örgütlenme özgürlüğü getirmemiş, çeşitli örgütlenme biçimlerini göstermiştir. Anayasa, örgütlenme biçimlerini
temel haklar kısmının üç ayrı bölümünde ve altı maddede düzenlemiştir. Anayasa, kişinin hakları bölümündeki 33. maddede dernekler
ve vakıflar, ekonomik ve sosyal haklar bölümündeki 51, 53 ve 54.
maddelerde sendikalar, siyasi haklar bölümündeki 68 ve 69. maddelerde siyasi partiler yer almıştır. Toplanma ve gösteri yürüyüşü hakkı
ise 34. maddede düzenlenmiştir.
Sözleşme’nin 11(1). fıkrasındaki ‘örgüt’ (association) kavramı, özerk
bir kavramdır; bireysel faaliyetlerin maddi anlamda koordinasyonunun iç hukukta örgüt (tüzel kişi) olarak tanınmamış olması, örgütlenme özgürlüğüne dokunulmadığı anlamına gelmez. Öte yandan,
bir kuruluşun, üyelerinin dışında ayrı bir hukuki statüye sahip olması her zaman Sözleşme’nin 11(1). fıkrasının uygulanacağı anlamına da
gelmez; örneğin, yasayla kurulmuş olup bütün meslek mensuplarının üye olmalarının gerekli olduğu meslek kuruluşları, Sözleşme’nin
11(1). fıkrası anlamında örgüt sayılmaz. Sözleşme’nin 11(1). fıkrası,
örnek olarak sadece sendikalardan söz etmiştir, ama bu madde derneklerin, vakıfların, sendikaların, siyasi partilerin, kilise ve benzeri
dinsel kuruluşların şikayetlerine de uygulanır. Anayasa ise, genel bir
örgütlenme özgürlüğü tanımadığından, Anayasada düzenlenmemiş
72
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
bir oluşumun örgütlenme özgürlüğünden yararlandırılmasına elverişli görünmemektedir.
Mahkeme’ye göre, Sözleşme’nin 11. maddesi, esas itibarıyla kişiyi bu
maddedeki hakları kullanması sırasında kamu makamlarının keyfi
müdahalelerine karşı korumayı amaçlamaktadır; ancak kişinin söz
konusu haklardan etkili bir şekilde yararlanmasını sağlamak, devletin pozitif yükümlülüğünü de doğurabilir; dolayısıyla bir davadaki
olaylar, devletin, Sözleşme’nin 11. maddesindeki haklardan ulusal
hukukta yararlanılmasını başvuruculara sağlama yükümlülüğünü
yerine getirmemesinden kaynaklandığı takdirde, Sözleşmeci Devlet
bundan sorumlu tutulabilir.
Sözleşme’nin 11. maddesindeki örgütlenme özgürlüğünden ‘herkes’
yararlanır. Bu özgürlükten, maddenin ikinci fıkrasındaki ‘silahlı kuvvetler’, ‘polis teşkilatı’ ve ‘devlet idaresi mensupları’ da yararlanırlar;
iç hukukta bu kişiler tarafından örgütlenme özgürlüğünün kullanılması sadece sınırlanabilir; üstelik Mahkeme’ye göre, buradaki ‘devlet
idaresi deyimi dar yorumlanmalıdır. Anayasanın 33(1). fıkrası, dernek ve vakıf kurma özgürlüğünden ‘herkes’in yararlanabileceğini
öngörmüş; ancak 33(6). fıkrası, ‘Silahlı Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri
mensuplarına ve görevlerinin gerektirdiği ölçüde Devlet memurlarına kanunla sınırlamalar getirile’bileceği belirtilmiştir. Anayasanın
51(1). fıkrası, sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkını ‘çalışanlara ve işverenler’e tanımış; ancak ‘işçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin’ bu haktan yararlanmalarının ‘gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak’ kanunla düzenleneceğini belirtmiştir. Anayasanın
68. maddesindeki siyasi parti kurma ve partilere üye olma hakkı ise,
sadece 18 yaşını doldurmuş vatandaşlara tanınmış; hakimler ve savcılara, memurlara, işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlilerine,
Silahlı Kuvvetler mensupları ile yükseköğretim öncesi öğrencilerine
ise açıkça yasaklanmıştır. Sözleşme’nin 11. maddesinde açıkça ifade
edilmese de bu madde, zorunlu üyelik ve üyelikten çıkma yasağını
kabul etmez. Anayasanın 33(2). fıkrası derneklere, 51(1). fıkrası sendikalara, 68(1). fıkrası partilere girme ve ayrılma hakkı sağlamıştır.
Sözleşme’nin 11(2). fıkrası gereğince, örgütlenme özgürlüğünün kullanılmasına yönelik müdahaleler, ‘hukuken öngörülebilirlik’, ‘meşru
amaca sahip olma’ ve ‘demokratik toplumda gereklilik’ şartlarına
uygun olmak zorundadırlar. Sözleşme’nin 11(2). fıkrasındaki hukuken öngörülebilirlik şartını karşılamak amacıyla, dernekler ve vakıf-
TOPLANMA VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ
73
larla ilgili olarak 33(3), (4) ve (6). fıkralarında; sendikalarla ilgili olarak 51(2), (3), (4). fıkralarında, 53(2), (5). fıkralarında ve 54(1), (3) ve
(5). fıkralarında; siyasi partilerle ilgili olarak 68(3), (6), (7), (8). fıkralarında ve 69(1), (3), (11). fıkralarında ‘kanunla’ düzenleme yapılması
benimsenmiştir. Anayasanın bu hak ve özgürlükleri, bazı şartlar dışında, sadece kullanılmasına müdahale edilebilecek hak ve özgürlükler olarak görmediği, ama aynı zamanda devlete bu hak ve özgürlüklerin kullanılmasını (şekil, şart ve usulleri) kanunla düzenleme görevi
verdiği (33(3); 51(3); 53(5); 54(1); 68(7) ve (8); 69(11) fıkralar) gözlemlenmektedir.
Sözleşme’nin 11(2). fıkrasına göre, örgütlenme özgürlüğünün kullanılmasına ‘ulusal güvenlik, kamu güvenliği, suçun ve düzensizliğin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının hak
ve özgürlüklerinin korunması amaçları’ dışında, hiçbir sınırlama getirilemez. Anayasanın 33(3). fıkrasına göre, dernek ve vakıf kurma
hürriyeti, 51(2) sendika kurma hakkı, millî güvenlik, kamu düzeni,
suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle sınırlanabilir; 68(4). fıkrasına göre, siyasi partiler, tüzük ve programları ve eylemlerinin, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine,
demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olması halinde ve sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü
savunmaları ve yerleştirmeyi amaçlamaları, suç işlenmesini teşvik
etmeleri halinde, 69(6). fıkrası uyarınca kapatılabilirler.
Sözleşme’nin 11(2). fıkrasına göre, örgütlenme özgürlüğünün kullanılmasına yönelik bir müdahale, demokratik toplumda gerekli olmalıdır. Anayasanın 13. maddesine göre de, temel hak ve özgürlüklerden olan söz konusu hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahale, ‘demokratik toplum düzeninin gerekleri’ne ve ‘ölçülülük ilkesi’ne aykırı
olamaz.
Mahkeme, zorunlu üyelik, üyelik yasağı, dernek kapatma, tüzük veya program veya faaliyetleri nedeniyle siyasi parti kapatma, örgütü
tüzel kişi olarak kabul etmeme, sendikal faaliyetleri tanımama veya
sınırlama gibi birçok şikayeti örgütlenme özgürlüğü bakımından incelemiştir.
Öte yandan Sözleşme’nin 11. maddesi, toplanma özgürlüğünü de
güvence altına almaktadır. Mahkeme’ye göre, toplanma özgürlüğü
74
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
temel bir hak olup, siyasi, dini ve ruhsal, kültürel, sosyal veya başka
bir amaçla yapılan bütün toplantıları; kapalı veya açık toplantıları;
gösteri yürüyüşleri ve oturma eylemlerini de korur; toplantıyı organize edenlerin verecekleri mesajın içeriği veya toplantının biçimi
önemli değildir; tek sınır, toplantının barışçıl (peaceful) olup olmamasıdır. Anayasanın 34. maddesi, herkesin önceden izin almadan
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını güvence altına almış, toplantının barışçıl bir niteliğe sahip olmasını ‘silahsız ve saldırısız’ ifadeleriyle karşılamıştır.
Mahkeme’ye göre, Sözleşme’nin 11. maddesi, devlete toplanma özgürlüğünü kullanan kişileri üçüncü kişilerin saldırılarına karşı korumak bakımından pozitif yükümlülük de yüklemiştir.
Sözleşme’nin 11(2). fıkrasına göre, toplanma özgürlüğünün kullanılmasına ilişkin bir müdahale de ‘hukuken öngörülmüş’, ‘meşru amaçlara sahip’ ve ‘demokratik bir toplumda gerekli’ bir müdahale olmalıdır. Anayasanın 34(2). fıkrası, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ‘kanunla’ sınırlanabileceğini kabul etmiş; bu sınırlamaların, ‘millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi,
genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması’ amacı taşıması gerektiğini belirtmiştir. Anayasa ayrıca, bu hakkın kullanılmasında uygulanacak ‘şekil, şart ve usuller’in
düzenlenmesini kanuna bırakmıştır. Bu hak ve özgürlüğe yönelik bir
müdahalenin de, Anayasanın 13. maddesine göre, ‘demokratik toplum düzeninin gerekleri’ne ve ‘ölçülülük ilkesi’ne aykırı olamayacağı
belirtilmelidir.
EVLENME HAKKI
75
Madde 12. EVLENME HAKKI
“Evlenme çağına gelen her erkek ve kadın, evlenme hakkının kullanılmasını düzenleyen ulusal yasalara göre evlenme ve aile kurma
hakkına sahiptir.”
AY - Md 41 – AİLENİN KORUNMASI VE ÇOCUK HAKLARI
“(1) Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
…”
AY - Md 174 – İNKILAP KANUNLARININ KORUNMASI
“Anayasanın hiçbir hükmü, … aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, … Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:
…
4. 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul
edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına
dair medenî nikâh esası ile aynı kanunun 110 uncu maddesi hükmü;
…”
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 12. maddesi, ‘evlenme’ (marry) ve ‘aile kurma’ (found a
family) hakkını tanımaktadır. Mahkeme’ye göre, Sözleşme’nin 12.
maddesi, erkeğin ve kadının evlenme ve aile kurma gibi temel bir
hakkını güvence altına almaktadır. Anayasanın 20. maddesi, aile
kurma hakkını değil, kurulmuş aile yaşamına saygı hakkını korumaktadır. Anayasanın 41. maddesi, aileyi toplumun temeli saymıştır;
ancak ‘aile kurma’yı ve ‘evlenme’ yi bireye açıkça bir hak olarak tanıyan bir ifade kullanmamıştır. Anayasada evlenme ile ilgili tek hüküm, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medeni nikah esasını kabul eden, inkılap kanunlarının korunması
hakkındaki Anayasanın 174. maddesinin dördüncü bendidir.
76
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Sözleşme’nin 12. maddesi, evlenme hakkının düzenlenmesini ‘ulusal
yasalar’a bırakmış, bu konuda devletlere geniş bir takdir alanı tanımıştır. Evlenmenin koşulları ve biçimi, bu hakkın özünü zedelemeyecek biçimde ulusal yasalar tarafından düzenlenebilir. Anayasa,
medeni nikah esasına gönderme yapmakla evlenmenin şeklini belirlemiş; evlenmenin koşulları Medeni Kanunda düzenlenmiştir.
Sözleşme’nin 12. maddesinin evlenme hakkını iki yönden sınırlamış
olduğu söylenebilir. Sözleşme’nin 12. maddesi, evlenme hakkını her
‘erkek’ ve ‘kadın’a tanımıştır. Mahkeme’ye göre, aile kurma niyeti,
evlenme hakkını kullanabilmenin bir koşulu değildir; çiftin çocuk
yapamaması veya bir çocuğa anne babalık yapamayacak olmaları,
kendiliğinden evlenme hakkını kullanmalarını engellemez; operasyon geçirmiş transseksüeller de mevcut cinsiyetlerine karşı cinsiyetteki biriyle evlenme hakkından yararlanırlar. Anayasada transseksüellerin evliliğini engelleyebilecek bir hüküm görünmemektedir. Öte
yandan Mahkeme’ye göre, Sözleşme’nin 12. maddesi, devletlerin eşcinseller arasındaki evliliklere izin verme yükümlülüğü bulunduğu
şeklinde yorumlanamaz.
İkinci olarak, evlenme hakkı ‘evlenme çağına gelen’ kişilere tanınmıştır. Ulusal yasalarda evlenme yaşı düzenlenmiştir. Evlenme çağında
bulunan bir kişinin evlenmesini izne bağlayan hükümler, bu madde
bakımından bir sorun doğurabilir. Öte yandan, evlenme çağında bulunmayan veya evlenmek istemeyenlerin evlen(diril)meleri, evlenme
hakkıyla ilgili değil, ama Sözleşme’nin 8. maddesindeki özel yaşama
saygı hakkıyla ilgili bir sorun yaratır. Evlenme hakkı, boşanma hakkını içermez.
Sözleşme’ye göre, aile kurma hakkı, evlilik içinde mevcuttur; dolayısıyla bu hak, evlenmeden birlikte yaşayan çiftler bakımından uygulanmaz.
ETKİLİ BİR HUKUK YOLUNA BAŞVURMA HAKKI
77
Madde 13. ETKİLİ BİR HUKUK YOLUNA BAŞVURMA HAKKI
“Bu Sözleşme’de düzenlenen hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, ihlal fiili resmi sıfatla hareket eden kişilerden başka kimseler
tarafından işlenmiş olsa da, ulusal bir makam önünde etkili bir
hukuk bir yoluna başvurma hakkına sahiptir.”
AY - Md 40 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN KORUNMASI
“(1) Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
(2) Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
(3) Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu
uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”
AY - Md 74 – DİLEKÇE, BİLGİ EDİNME VE KAMU DENETÇİSİNE
BAŞVURMA HAKKI
“(1) Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de
ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.
(2) Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, gecikmeksizin dilekçe
sahiplerine yazılı olarak bildirilir.
(3) Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.
(4) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan
Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler.
(5) Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli
oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve
üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü
oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan
78
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla
oy alan aday seçilmiş olur.
(6) Bu maddede sayılan hakların kullanılma biçimi, Kamu Denetçiliği
Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri,
seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
AY - Md 148 – [ANAYASA MAHKEMESİ’NİN] GÖREV VE YETKİLERİ
“(1) Anayasa Mahkemesi, … ve bireysel başvuruları karara bağlar. …
(3) Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi
birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.
(4) Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.
(5) Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
…”.
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 13. maddesi, Sözleşmeci Devletlerin, Sözleşme’deki (ve
Protokollerdeki) bir hakkının ihlal edildiğini iddia eden bir kimseye,
ulusal bir makam önünde hak arayabilmesi için etkili bir hukuk yoluna başvurma imkanı sağlamasını öngörmektedir. Mahkeme’ye göre, Sözleşme'nin 13. maddesi, Sözleşme’deki hak ve özgürlükler iç
hukuk düzeninde hangi biçimde korunmuş olursa olsun, ulusal düzeyde bu hak ve özgürlüklerin özünün uygulanabilmesi ve böylece
bunlara aykırılık bulunduğunun iddia edilebilmesi için, bir hukuk
yolunun mevcudiyetini güvence altına almaktadır; Sözleşme'nin 13.
maddesi, bir kimsenin hem iddiası hakkında karar verilmesi hem de
gerektiği taktirde bir giderim elde etmesi için bir hukuk yoluna sahip
olmasını gerektirir. Anayasanın genel olarak bireye yetkili bir makama başvurma hakkı tanıyan 40. maddesinin; özel olarak kamu denetçisine başvurma imkanı tanıyan 74. maddesinin ve Anayasa Mahke-
ETKİLİ BİR HUKUK YOLUNA BAŞVURMA HAKKI
79
mesi’ne bireysel başvuruda bulunma imkanı tanıyan 148. maddesinin, Sözleşme’nin 13. maddesindeki hakla ilgili olduğu söylenebilir.
Sözleşme’nin 13. maddesi, Sözleşme’deki diğer haklardan bağımsız
bir varlığa sahip değildir. Sözleşme’nin 13. maddesinin bir olayda
uygulanabilir olması için, başvurucunun Sözleşme’deki bir hakkın ihlaline karşı iç hukukta bir hukuk yolu bulunmadığını iddia etmesi
gerekir. Ancak bir olayda, Sözleşme’deki bir hak ihlal edilmemiş olsa
da, 13. madde ihlal edilmiş olabilir. Sözleşme’nin 5(4) ve (5). fıkraları
iç hukukta kişi özgürlüğüne ilişkin özel başvuru yolları öngördüğünden, bu hükümler dışında, Sözleşme’nin bütün maddelerindeki
haklar bakımından 13. maddenin aradığı şartlarda bir iç hukuk yolunun bulunmadığı iddia edilebilir.
Sözleşme’nin 13. maddesine göre, bu başvuru hakkı, ‘Sözleşme’de
düzenlenen hak ve özgürlükleri’ ihlal edildiği iddiasıyla herkes tarafından kullanılabilir. Anayasanın 40(1). fıkrası ise, ‘Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetler’inin ihlal edilmesi halinde herkesin yetkili
bir makama başvurma hakkını kullanılabileceğini öngörmektedir.
Anayasanın bu hükmü gereğince, Anayasada tanınmış olup Sözleşme’de tanınmamış olan hakların ihlali şikayetiyle yetkili makama
başvurulabileceği açıktır. Öte yandan, Sözleşme’de tanınmış olduğu
halde Anayasada tanınmamış olan haklar bakımından Anayasanın
40(1). fıkrasına göre yetkili makama başvurma hakkı bulunmadığı
düşünülebilir; üstelik Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerini
düzenleyen 148(3). fıkrasındaki ‘Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin… ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvuru’labilebileceğini öngören hüküm, bu düşünceyi
destekler nitelikte bir ifadeye sahiptir. Ancak Anayasanın, Sözleşme’deki (ve Protokollerdeki) hak ve özgürlükleri içerdiği şekilde yorumlanması halinde, bu sorun giderilmiş olur.
Sözleşme’nin 13. maddesi, ulusal makama başvuru hakkının, söz konusu hakları ‘ihlal edilen’ (are violated) herkes tarafından kullanılabileceğini söylemektedir. Ancak Mahkeme, ‘ihlal edilen’ ifadesini ‘ihlal
edildiği iddiasında bulunan’ herkes şeklinde yorumlamıştır. Mahkeme’ye göre bu hüküm lafzıyla okunduğunda, bir kimsenin ancak bir
‘ihlal’ meydana gelmişse iç hukuk yollarına başvurma hakkına sahip
olduğu sanılır; ancak bir kimse ulusal bir makama şikayette bulunmadıkça, bu makam önünde ‘ihlal’in varlığını ortaya koyamaz; sonuç
80
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
olarak, Sözleşme’nin gerçekten ihlal edilmiş olması, 13. maddenin
uygulanması için bir önkoşul olamaz; 13. madde, Sözleşme’ye aykırılığı iddia edilen bir tasarruftan kendisinin zarar gördüğünü düşünen
bir kişinin, hem iddiaları hakkında karar verilmesini ve hem de
mümkünse telafi edilmesini sağlamak için ulusal bir makam önünde
hukuki bir yola başvurma hakkını gerektirmektedir; böylece 13.
madde, Sözleşme’deki hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini ‘iddia
eden’ herkesin, ‘ulusal bir makam önünde etkili bir hukuki yola başvurma hakkı’nı güvence altına alacak biçimde yorumlanmalıdır.
Mahkeme, 13. maddenin uygulanabilmesi için, başvurucuların hak
ve özgürlüklerinin ihlaline dair ‘savunulabilir bir iddia’ (arguable
claim) ortaya koymalarını yeterli görmektedir. Anayasanın da 40(1).
fıkrası, hak ve özgürlükleri ‘ihlal edilen’ herkes demiştir; ancak yukarıdaki yorumun Anayasanın bu fıkrası için de uygun olduğu söylenebilir.
Sözleşme’nin 13. maddesindeki ihlal, ‘resmi sıfatla hareket eden kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa da’ (notwithstanding that the
violation has been committed by persons acting in an official
capacity) ifadesi, maddenin sadece idarenin tasarruflarına karşı bir
başvuru yolu getirilmesini öngördüğü şeklinde anlaşılabilir. Ancak
Mahkeme, bu maddeyi, ihlale kim neden olursa olsun, Sözleşmeci
Devletlerin kendi hukuk sistemlerinde mevcut insan haklarını koruma yükümlülüğünün bulunmasını gerektirdiği şeklinde yorumlamıştır. Anayasanın 40 (1). fıkrasında ise, ihlal fiilinin resmi sıfatla hareket
eden kişilerce gerçekleştirilmesine ilişkin bir ifade yoktur; dolayısıyla
bu fıkranın ihlal fiili kim tarafından işlenirse işlensin, hak ve özgürlükleri korumak için bir hukuk yoluna başvurma hakkını tanıdığı yorumu yapılabilir.
Sözleşme’nin 13. maddesine göre, Sözleşme’deki bir hakkın ihlali iddiasıyla iç hukukta başvurulacak hukuk yolunun ‘etkili’ (effective)
olması gerekir. Mahkeme’ye göre, bu hukuk yolu hukuken olduğu
gibi pratikte de etkili olmalıdır; etkili bir hukuk yolu, söz konusu ihlalin ‘meydana gelmesini önleyen’, ‘devam etmesini engelleyen’ ve
‘meydana gelmiş bir ihlal için yeterli bir giderim sağlayan’ bir hukuk
yolu olmalıdır. Mahkeme’ye göre, devlet görevlilerinin yaşama hakkı
ile işkence ve kötü muamele yasağına yönelik davranışları için devlet
tarafından tazminat ödenmesi yetmez, Mahkeme tarafından geliştirilen ilkelere uygun etkili bir soruşturma yapılması gerekir; diğer hallerde de tazminatın çok düşük olması etkililik sorunu doğurabilir.
ETKİLİ BİR HUKUK YOLUNA BAŞVURMA HAKKI
81
Anayasanın 40. maddesi, başvurma yolunun etkililiğinden söz etmemektedir; ancak 40(3). fıkrasında resmi görevliler tarafından haksız işlemler sonucu uğranılan zararın devlet tarafından tazmin edileceği belirtilmektedir.
Sözleşme’nin 13. maddesi, ulusal bir makam önünde (before a
national authority) bir hukuk yoluna başvurulmasını öngörmektedir.
Mahkeme’ye göre, Sözleşme’nin 13. maddesinde sözü edilen makam,
kelimenin dar anlamıyla yargısal bir makam olmak zorunda değildir;
fakat bu ulusal makam yargısal bir makam değilse, ulusal makamın
sahip olduğu yetkiler ve sağladığı usuli güvenceler, bu hukuk yolunun etkili olup olmadığına karar verilirken dikkate alınması gereken
unsurlardır; bağımsız olmayan veya usul güvenceleri sağlamayan
veya bağlayıcı karar veremeyen bir ulusal makamın 13. maddenin
aradığı şartları taşıdığı söylenemez. Anayasanın 40(1). fıkrası, ‘yetkili
makam’a başvuru yapılmasını öngörmektedir; bu yetkili makam(lar)ın hangi makamlar oldukları, ihlal iddiasıyla ilgili ne gibi bir
usul izleyecekleri ve ne nitelikte kararlar verecekleri iç hukukta düzenlenmiş olmalıdır. Anayasanın 41(2). fıkrası, devletin işlemlerinde
ilgili kişilerin hangi kanun yollarına ve mercilere hangi süreler içinde
başvurabileceklerinin gösterileceğini belirtmektedir. Anayasanın
74(3). fıkrasında, herkesin ‘kamu denetçisine’ başvurma hakkına sahip olduğu; aynı maddenin (4). fıkrasında, Kamu Denetçiliği Kurumunun ‘idarenin işleyişiyle ilgili şikayetleri’ inceleyeceği; aynı maddenin (6). fıkrasında Kamu Denetçiliği Kurumumun ‘kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler’in kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Kamu Denetçiliği Kurumunun, Sözleşme’nin 13. maddesindeki şartları taşıyan bir ‘ulusal makam’ olup olmadığı, konuyla ilgili düzenlemelere ve Kurumun işlemlerine bakılarak anlaşılabilir.
Sözleşme’nin 13. maddesi ile bir başvurunun kabuledilebilirlik kriterlerini gösteren 35. maddesi arasında yakın bir ilişki vardır. Sözleşme’nin 35(1). fıkrası, Mahkeme’ye bireysel başvuru yapmadan önce
iç hukuk yollarının tüketilmesini öngörmektedir. İç hukukta, Sözleşme’deki bir hakkın ihlali iddiasını inceleyecek olan ve Sözleşme’nin
13. maddesindeki koşulları taşıyan etkili bir hukuk yolu bulunması
halinde, başvurucunun öncelikle bu yolu tüketmesi ve ancak kendisi
için tatmin edici bir sonuca ulaşılamaması durumunda Mahkeme’ye
başvurması mümkündür; ama öte yandan, ihlal edildiği iddia edilen
bir hak için iç hukukta başvurulabilecek bir yol yoksa, Mahkeme’ye
82
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
yapılacak olan bir başvuruda 13. maddenin de ihlal edildiği iddia
edilebilir. Anayasanın 148(1) ve (3). fıkraları, Anayasa Mahkemesi’ne
bireysel başvuru hakkını getirmektedir. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun Sözleşme’nin 13. maddesindeki şartları taşıyıp taşımadığı, konuyu düzenleyen kanuna ve Anayasa Mahkemesi’nin
vereceği kararlara bakılarak belirlenebilir.
AYRIMCILIK YASAĞI
83
Madde 14. AYRIMCILIK YASAĞI
“Bu Sözleşmede beyan edilen hak ve özgürlüklerin kullanılması
cins, ırk, renk, dil, din, siyasal veya başka bir inanç, ulusal veya
toplumsal köken, ulusal bir azınlığa mensup olma, mülkiyet, doğum veya başka bir statü gibi herhangi bir nedenle ayrımcılık yapılmaksızın güvence altına alınır.”
P-12 – Madde 1. GENEL OLARAK AYRIMCILIK YASAĞI
“1. Hukuk tarafından tanınmış bir haktan yararlanma cinsiyet, ırk,
renk, dil, din, siyasal veya diğer bir görüş, ulusal veya toplumsal
köken, ulusal bir azınlığa mensup olma, mülkiyet, doğum veya
başka bir statü gibi herhangi bir sebeple ayrımcılık yapılmadan
güvence altına alınır.
2. Hiç kimse, yukarıda birinci fıkrada belirtilen sebepler gibi herhangi bir sebeple, kamu makamları tarafından ayrımcılığa tabi tutulamaz.”
AY - Md 10 – KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK
“(1) Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din,
mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde
eşittir.
(2) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
(3) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
(4) Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
(5) Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
84
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 14. maddesi, kısmi bir ayrımcılık yasağı (prohibition of
discrimination) getirmiştir; sadece Sözleşme’de (ve Protokollerde)
düzenlenen hakların kullanılması sırasında ayrımcılığı yasaklamıştır.
On İkinci Protokol ise, bu Protokole taraf olan bir devletin iç hukukunda yer alan bütün haklar bakımından ayrımcılık yapmasını yasaklamıştır. Anayasanın 10. maddesi ise, ‘kanun önünde eşitlik’/hukuk önünde eşitlik (equality before the law) ilkesini düzenlemektedir. (Anayasanın 10. maddesi, muhtemelen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 7. maddesinden ve BM Kişisel ve Siyasal Haklar
Sözleşmesi’nin 26. maddesinden esinlenerek, ayrımcılık yasağı yerine
‘kanun önünde eşitlik’ ifadesini kullanmıştır). Böylece Anayasa, iç
hukuktaki bütün haklar bakımından ayrımcılığı yasaklamış olup, 12.
Protokolün uygulama alanına karşılık gelmektedir.
Sözleşme’nin 14. maddesinin diğer haklardan bağımsız bir varlığı
yoktur; diğer hakları tamamlayıcı bir maddedir; diğer haklarla birlikte ileri sürülebilir. Sözleşme’nin 14. maddesinin bir olayda uygulanabilmesi için, başvurucunun Sözleşme’deki bir hakkın kullanılması sırasında ayrımcılığa tabi tutulduğunu iddia etmesi gerekir. Sözleşme’deki bir hak tek başına ihlal edilmemiş olsa bile, 14. maddeyle birlikte ele alındığında ayrımcılık yasağı yönünden ihlal edilmiş olabilir.
Ancak Mahkeme, Sözleşme’deki bir hakkın ihlal edildiği sonucuna
varmış ise, açık bir ihlal görünmediği taktirde, aynı hakkın bir de ayrımcılık yasağı yönünden ihlal edilip edilmediğini incelemeyebilir.
Anayasanın 10. maddesindeki ‘kanun önünde eşitlik’ ilkesinin ifade
tarzı, bu ilkenin diğer haklardan bağımsız bir varlığa sahip olduğu
izlenimini vermektedir; ancak ‘kanun önünde’ ifadesi, ‘kanundaki
hakların kullanılması sırasında’ şeklinde anlaşılabilir; böylece Anayasanın 10. maddesinin ihlali, kullanılmakta olan kanundaki bir hakkın
eşitsizlik yapılmak suretiyle ihlali anlamına gelir.
Mahkeme’ye göre, bir olayda ayrımcılık yasağının ihlal edildiğinin
söylenebilmesi için: i) ihlal iddiaları Sözleşme’nin 14. maddesi ‘kapsamına girmeli’, yani 14. madde olayda ‘uygulanabilir’ olmalı; ii) kural olarak ‘benzer durumda’ bulunan kişiler arasında ‘farklı muamele’ yapılmış olmalı; iii) farklı muamele için ‘objektif ve makul sebepler bulunmamalı’dır.
Uygulanabilirlik konusunda Sözleşme’nin 14. maddesi, sadece Sözleşme’deki (ve Protokollerdeki) hak ve özgürlüklerin kullanılması sı-
AYRIMCILIK YASAĞI
85
rasında ayrımcılığa uğramama hakkını güvence altına almaktadır;
dolayısıyla Sözleşme’de (ve Protokollerde) yer almayan bir hakkın
kullanılması sırasında 14. maddenin ihlal edildiği iddiası ileri sürülemez. Anayasanın 10. maddesindeki eşitlik ilkesinin, kanundaki, yani iç hukukta tanınmış bütün hakların kullanılması bakımından eşitlik ilkesini güvence altına aldığı yorumu yopulabilir. Sözleşme’deki
hakların Anayasada yer aldığı kabul edilecek olursa, Anayasanın 10.
maddesinin kapsam bakımından Sözleşme’nin 14. maddesini karşıladığı söylenebilir.
Sözleşme’nin 14. maddesinin ihlal edildiği iddiasında bulunan kişinin, benzerlerinden farklı bir muamele gördüğünü ortaya koyması
gerekir. Başvurucunun, kendisinin bir guruba mensup olduğu için,
daha iyi muamele gören diğer gruptan farklı bir muameleye tabi tutulduğunu, ama aslında her iki grubun üyelerinin de aynı durumda
olduklarını ortaya koyması gerekir. Benzer bir durum yoksa, devletin
yaptığı muameleyi haklı gösterme yükümlülüğü doğmaz. Öte yandan, durumları birbirinden çok farklı kişilere, objektif ve makul bir
sebep bulunmadığı halde aynı muamelede bulunmak da ayrımcılığa
yol açabilir.
Sözleşme’nin 14. maddesinde hangi sebeplerle farklı muamelede bulunulamayacağı örneklenmiş, sonra ‘gibi herhangi bir nedenle’ ifadesi kullanılarak, bu listenin sınırlı olmadığı belirtilmiştir. Anayasanın
10(1). fıkrasında da ayrımcılık sebepleri örneklenmiş, daha sonra ‘ve
benzeri sebeplerle’ denilerek farklı muamele sebeplerinin sınırlı olmadığı gösterilmiştir.
Farklı muamelenin objektif ve makul sebepleri bulunmalıdır. Mahkeme'ye göre, Sözleşme'nin 14. maddesi, hak ve özgürlüklerin kullanılmasında her türlü farklı muameleyi yasaklayıcı bir biçimde yorumlanamaz; belirli bir farklılaştırma objektif ve makul bir sebebe
dayanmıyorsa, eşit muamele prensibini ihlal eder. Makul bir sebebin
var olup olmadığı, (a) tasarrufun amacı ile sonucu arasındaki ilişkiye;
(b) kullanılan araç ile gerçekleştirilmek istenen sonuç arasındaki
orantılılığa; ve (c) toplumun yaşamını belirleyen hukuki ve fiili unsurlara bakılarak değerlendirilir. Mahkeme, bu değerlendirmeyi yaparken, yetkili ulusal makamların görevini üstlenemez; aksi takdirde
Mahkeme, Sözleşmeyle kurulan ikincil (subsidiary) bir uluslararası
mekanizma olma özelliğini yitirir.
86
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Sözleşme’nin 14. maddesi, korunması gereken özel bir gruba vurgu
yapmamıştır. Anayasanın 10(2) ve (3). fıkraları ise, bazı gruplar bakımından tedbir alması için devlete pozitif bir yükümlülük yüklemiştir.
OLAĞANÜSTÜ DURUMLARDA YÜKÜMLÜLÜK
AZALTMA
87
Madde 15. OLAĞANÜSTÜ DURUMLARDA YÜKÜMLÜLÜK
AZALTMA
“1. Bir Sözleşmeci Taraf Devlet, savaş zamanında veya ulusun yaşamını tehdit eden başka bir olağanüstü durumda, uluslararası hukuktan doğan diğer yükümlülüklerine aykırı olmamak koşuluyla,
durumun zorunluluklarının kesin olarak gerektirdiği ölçüde, bu
Sözleşme’yle üstlendiği yükümlülüklerini azaltan tedbirler alabilir.
2. Savaş sırasında hukuka uygun eylemler nedeniyle meydana gelen ölümler hariç, ikinci maddede, üçüncü maddede, dördüncü
maddenin birinci fıkrasında ve yedinci maddedeki yükümlülüklerde azaltma yapılamaz.
3. Yükümlülüklerini azaltma yetkisi kullanan bir Sözleşmeci Taraf
Devlet, aldığı önlemler ve bunların sebepleri hakkında Avrupa
Konseyi Genel Sekreterini ayrıntılı olarak bilgilendirir. Sözleşmeci
Taraf ayrıca, bu tedbirlerin kullanılmasının ne zaman sona ereceği
ve Sözleşme hükümlerinin ne zaman yeniden tamamıyla uygulanacağı konusunda Genel Sekreteri bilgilendirir.”
AY - Md 15 – TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KULLANILMASINI DURDURULMASI
“(1) Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla,
durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması
kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
(2) Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun
fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse
din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”
88
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
AY - Md 119 – TABİİ AFET VE AĞIR EKONOMİK BUNALIM SEBEBİYLE OLAĞANÜSTÜ HAL İLANI
“Tabiî afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım
hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu,
yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde süresi altı
ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilân edebilir.”
AY - Md 120 – ŞİDDET OLAYLARININ YAYGINLAŞMASI VE KAMU DÜZENİNİN CİDDİ ŞEKİLDE BOZULMASI SEBEBİYLE OLAĞANÜSTÜ HAL İLANI
“Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait
ciddî belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu
düzeninin ciddî şekilde bozulması hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulunun da
görüşünü aldıktan sonra yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilân
edebilir.”
AY - Md 121 – OLAĞANÜSTÜ HALLERLE İLGİLİ DÜZENLEME
“(1) Anayasanın 119 ve 120 nci maddeleri uyarınca olağanüstü hal
ilânına karar verilmesi durumunda, bu karar Resmî Gazetede yayımlanır ve hemen Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise derhal toplantıya çağırılır.
Meclis, olağanüstü hal süresini değiştirebilir, Bakanlar Kurulunun istemi üzerine, her defasında dört ayı geçmemek üzere, süreyi uzatabilir veya olağanüstü hali kaldırabilir.
(2) 119 uncu madde uyarınca ilân edilen olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere, Anayasanın
15 inci maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı, halin gerektirdiği
tedbirlerin nasıl ve ne suretle alınacağı, kamu hizmeti görevlilerine
ne gibi yetkiler verileceği, görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri, Olağanüstü Hal Kanununda düzenlenir.
(3) Olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda,
OLAĞANÜSTÜ DURUMLARDA YÜKÜMLÜLÜK
AZALTMA
89
kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir. Bu kararnameler, Resmî
Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onayına sunulur; bunların Meclisce onaylanmasına ilişkin süre ve
usul, İçtüzükte belirlenir.”
AY - Md 122 – SIKIYÖNETİM, SEFERBERLİK VE SAVAŞ HALİ
“(1) Anayasanın tanıdığı hür demokrasi düzenini veya temel hak ve
hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelen ve olağanüstü hal ilânını gerektiren hallerden daha vahim şiddet hareketlerinin yaygınlaşması
veya savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi,
ayaklanma olması veya vatan veya Cumhuriyete karşı kuvvetli ve
eylemli bir kalkışmanın veya ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten
veya dıştan tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması
sebepleriyle, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Millî Güvenlik Kurulunun da görüşünü aldıktan sonra, süresi altı
ayı aşmamak üzere yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde sıkıyönetim ilân edebilir. Bu karar, derhal Resmî Gazetede
yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantı halinde değilse hemen
toplantıya çağırılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi gerekli gördüğü
takdirde sıkıyönetim süresini kısaltabilir, uzatabilir veya sıkıyönetimi
kaldırabilir.
(2) Sıkıyönetim süresinde, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu sıkıyönetim halinin gerekli kıldığı konularda
kanun hükmünde kararname çıkarabilir.
(3) Bu kararnameler Resmî Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye
Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Bunların Meclisce onaylanmasına ilişkin süre ve usul İçtüzükte belirlenir.
(4) Sıkıyönetimin her defasında dört ayı aşmamak üzere uzatılması,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararına bağlıdır. Savaş hallerinde
bu dört aylık süre aranmaz.
(5) Sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hallerinde hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl yürütüleceği, idare ile olan ilişkileri,
hürriyetlerin nasıl kısıtlanacağı veya durdurulacağı ve savaş veya savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi halinde vatandaşlar
için getirilecek yükümlülükler kanunla düzenlenir.
90
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
(6) Sıkıyönetim komutanları Genelkurmay Başkanlığına bağlı olarak
görev yaparlar.”
AY - Md 125 – YARGI YOLU
“(1) İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. ...
...
(6) Kanun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde ayrıca millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile
yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir.
(7) İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.”
AY - Md 148 – [ANAYASA MAHKEMESİ’NİN] GÖREV VE YETKİLERİ
“(1) Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil
ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları
karara bağlar. … Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş
hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas
bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde
dava açılamaz.
…“
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 15. maddesi, Sözleşmeci Devletlerin, Sözleşme’yle doğan hak ve özgürlükleri güvence altına almalarına ilişkin uluslararası
yükümlülüklerinde, bazı hallerde ve belirli şartlarla, azaltma yapabilmelerine imkan sağlamaktadır. Anayasanın 15. maddesi de, bazı
hallerde ve belirli şartlarla, temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasını
kısmen veya tamamen durdurma imkanı getirmektedir.
Sözleşme’nin 15(1). fıkrasına göre, Sözleşmeci Devletin yükümlülüklerinde azaltma yapabilmesi için ‘savaş’ veya ‘ulusun yaşamını tehdit
eden başka bir olağanüstü durum’ bulunmalıdır; dolayısıyla Sözleşme, hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulabileceği tehlike hallerini göstermiştir. Anayasanın 15(1). fıkrası ise, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının durdurulabilmesi için tehlike hallerine değil,
OLAĞANÜSTÜ DURUMLARDA YÜKÜMLÜLÜK
AZALTMA
91
tehlike hallerinin ortaya çıkmasından sonra ilan edilebilecek ‘savaş,
seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hal’ şeklindeki olağanüstü
yönetim usullerine göndermede bulunmaktadır; dolayısıyla Anayasa,
olağanüstü yönetim usullerine geçilmeden, tehlike halleriyle mücadele tedbirlerinin alınmasına ve yürütülmesine izin vermemektedir.
Bu yönetim usullerinin ilan edilebileceği usul ve şartlar Anayasanın
119-122. maddelerinde gösterilmiştir. Anayasanın 120. maddesi, olağanüstü hal ilanı için 'yaygın şiddet hareketlerine ait ciddî belirtilerin
ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddî
şekilde bozulması halleri’ni; Anayasanın 121. maddesi sıkıyönetim
ilanı için, 'olağanüstü hal ilânını gerektiren hallerden daha vahim
şiddet hareketlerinin yaygınlaşması veya savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi, ayaklanma olması veya ... şiddet hareketlerinin yaygınlaşması sebepleri’ni tehlike halleri olarak göstermiştir. Anayasada tanımlanan bu hallerin gerçekten mevcut olması
halinde, Sözleşme’nin 15(1). fıkrasındaki ‘ulusun yaşamını tehdit
eden olağanüstü durum’u karşıladığı söylenebilir.
Sözleşme'nin 15. maddesi, ulusun yaşamını tehdit eden olağanüstü
bir durumun varlığına hangi ulusal makam tarafından ve hangi usullerle karar verileceğine dair bir hüküm içermemektedir. Anayasanın
120-122. maddeleri, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından ilan edilme, ilan kararını Resmi Gazetede
yayınlama, kararı Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunma
şeklinde bir usul getirmiştir. Mahkeme, Sözleşmeci Devletlerin olağanüstü yönetim usullerini ilan eden kararlarını, Sözleşme’nin 15(1).
fıkrasındaki 'savaş' veya 'ulusun yaşamını tehdit eden bir olağanüstü
durum' bulunup bulunmadığı yönünden denetleyebilmektedir; ancak Mahkeme, bu aşamada Sözleşmeci Devletlerin olayları ve tehlikeyi değerlendirirken geniş bir takdir alanına sahip oldukları kanaatindedir. Anayasada ise, olağanüstü hal ve sıkıyönetim ilanı kararlarına karşı yargı yolu açık görünmemektedir.
Sözleşme’nin 15(1). fıkrası gereğince, Sözleşmeci Devletler, ‘ulusun
yaşamını tehdit eden’ hallere karşı koyabilmek için hak ve özgürlüklerin kullanımını durduran tedbirler alabilirler. Anayasanın 121(2).
fıkrası olağanüstü haller için, 122(5). fıkrası sıkıyönetim için birer çerçeve kanun çıkarılmasını öngörmektedir. Ayrıca Anayasanın 121(3).
fıkrası ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda’, 122(2). fıkrası ‘sıkıyönetim halinin gerekli kıldığı konularda’, Cumhurbaşkanının baş-
92
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
kanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından Kanun Hükmünde
Kararnameler çıkarılabileceğini öngörmektedir.
Sözleşme’nin 15(1). fıkrası, Sözleşmeci Devletlerin ‘… ölçüde … tedbirler’ alabileceklerini öngörmüş, ancak bu tedbirleri uygulayacak
yetkililerin statüsüne (asker/sivil), tedbirlerin uygulanma yerine ve
süresine ilişkin bir hüküm getirmemiştir; sadece 15(3). fıkrasında, bu
tedbirlerin ‘sebepleri’ ve ‘kullanılmasının ne zaman sona ereceği’ konusunda Avrupa Konseyi Genel Sekreterini bilgilendirme yükümlülüğü getirmiştir. Anayasanın 119 ve 120. maddeleri ile 122(1). fıkrası,
‘yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde’ ve ‘altı ay’
süreyle olağanüstü yönetim usullerinin ilan edilebileceğini belirterek
bu yönetimlerin yer ve süre bakımından yürürlüğünü; 122(6). fıkrası,
‘sıkıyönetim komutanları Genelkurmay Başkanlığına bağlı olarak görev yaparlar’ diyerek, sıkıyönetim yetkililerinin statüsünü göstermiştir.
Sözleşme’nin 15. maddesine göre Sözleşmeci Devletlerin hak ve özgürlüklerin kullanımını durduran tedbir alma yetkileri üç yönden sınırlıdır. Birincisi, alınan tedbirler, 15(1). fıkrası gereğince uluslararası
hukuktan doğan diğer yükümlülükleri ihlal etmemelidir. Anayasanın
15(1). fıkrasına göre de, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla tedbirler alınabilir. Milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler deyiminin, öncelikle devletin taraf olduğu
uluslararası insan hakları belgelerini ve özellikle İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ni içerdiği açıktır.
İkinci olarak, Sözleşme’nin 15(2). fıkrasına göre, bazı haklar bakımından yükümlülükler azaltılamaz; yani yaşama hakkına, işkence yasağına, köle ve kul olarak tutma yasağına ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesine aykırı tedbirler alınamaz. Anayasanın 15(2). fıkrasında
gösterilen kullanımı durdurulamayacak haklar arasında ‘köle veya
kul olarak tutulma yasağı’ yoktur; çünkü Anayasada köle veya kul
olarak tutulma yasaklanmış değildir. Öte yandan, Sözleşme’nin 15(2).
fıkrasından farklı olarak, Anayasada din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlama ve bunlardan dolayı suçlama yasağına; suç
ve cezaları geçmişe yürütme yasağına; suçluluğu mahkeme kararı ile
saptanıncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağına ilişkin hükme
de aykırı tedbirler alınamayacağı belirtilmiştir.
Üçüncü olarak, Sözleşme’nin 15(1). fıkrasına göre, ulusun yaşamına
tehdit eden bir olağanüstü durumda hak ve özgürlükleri kısıtlayacak
OLAĞANÜSTÜ DURUMLARDA YÜKÜMLÜLÜK
AZALTMA
93
olan tedbirler, ‘durumun zorunluluklarının kesin olarak gerektirdiği
ölçüde’ olmalıdır. Anayasanın 15(1). fıkrasına göre de ‘durumun gerektirdiği ölçüde’ tedbirler alınabilir. Mahkeme, önüne gelen bir başvuruda, Sözleşme’deki hak ve özgürlükleri kısıtlayan ve kullanımını
durduran tedbirlerin, durumun zorunluluklarının gerektirdiği bir
tedbir olup olmadığını inceleyebilmektedir. Ancak Anayasa'nın
148(1). fıkrası ise, hak ve özgürlükleri kısıtlayan veya kullanımını
durduran olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelere karşı yargı yolunu kapamıştır. Ayrıca Anayasanın 125(6). fıkrası, olağanüstü
yönetim usullerinde yapılan işlemlere karşı da ‘yürütmenin durdurulması kararı verilmesinin sınırlanabileceği'ni belirtmektedir.
Sözleşme’nin 15(1). fıkrasının devletin yükümlülüklerini azaltan/kullanılmasını askıya alan tedbirler almasına izin verdiği hak ve
özgürlükler şunlardır: özgürlük ve güvenlik hakkı (md. 5), adil yargılanma hakkı (md. 6), özel ve aile yaşamına, haberleşme ve konuta
saygı hakkı (md. 8), din ve inanç özürlüğünün açığa vurulması (md.
9), ifade özgürlüğü (md. 10), toplanma ve örgütlenme özgürlüğü
(md. 11), evlenme ve aile kurma hakkı (md. 12), etkili bir hukuk yoluna başvurma hakkı (md. 13), ayrımcılık yasağı(md 14); ayrıca Protokollerdeki mülkiyet hakkı, eğitim hakkı, serbest seçim hakkı. Ancak
Sözleşme’nin, bu hak ve özgürlüklerin olağanüstü hal veya sıkıyönetim sırasında kayıtsız koşulsuz sınırlanabilmesine imkan tanımadığı,
Mahkeme’nin her bir olayda, alınan tedbirin ve bireyin hakkını kullanmasına yapılan müdahalenin olağanüstü durumun zorunluluklarının gerektirdiği ölçüde olup olmadığını incelediği hatırlatılmalıdır.
94
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 16. YABANCILARIN SİYASİ FAALİYETLERİ ÜZERİNDEKİ SINIRLAMALAR
“Sözleşme’nin 10, 11 ve 14. maddeleri, Sözleşmeci Devletlerin yabancıların siyasal faaliyetleri üzerine sınırlamalar koymalarına engel sayılamaz.”
AY - Md 16 – YABANCILARIN DURUMU
“Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir.”
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 16. maddesi, Sözleşmeci Devletlerin yabancıların sadece ‘siyasi faaliyetleri’ üzerine (muhtemelen ek) sınırlamalar koymalarına izin vermiştir. Anayasanın 16. maddesi ise yabancıların bütün
‘temel hak ve özgürlüklerinin’ sınırlanabileceğini belirtmiş, bu sınırlamaların ‘kanunla’ ve ‘milletlerarası hukuka uygun olarak’ yapılması şartlarını getirmiştir. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi, devletin taraf olduğu milletlerarası hukuk metni olduğuna göre, yabancıların
siyasi faaliyetleri dışında başka bir temel hak ve hürriyetin, Sözleşme’ye aykırı düşmeden sınırlanabileceği kuşkuludur.
HAKLARI KÖTÜYE KULLANMA YASAĞI
95
Madde 17. HAKLARI KÖTÜYE KULLANMA YASAĞI
“Bu Sözleşme’deki hükümlerden hiçbiri, devlete, gruba veya kişiye, bu Sözleşme’de yer alan hak ve özgürlüklerden birinin tahribini veya Sözleşme’de öngörüldüğünden daha geniş ölçüde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette veya tasarrufta bulunma hakkı
verdiği biçiminde yorumlanamaz.”
AY - Md 14 – TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN KÖTÜYE KULLANILAMAMASI
“(1) Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi
ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
(2) Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada
belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir
faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
(3) Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak
müeyyideler, kanunla düzenlenir.”
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 17. maddesi, hem devletin ve hem de kişi ve grupların,
Sözleşme’deki hak ve özgürlükleri tahrip eden faaliyetleri ve tasarrufları için yine Sözleşme’deki hükümlere dayanmalarını engellemektedir. Sözleşme’nin 17. maddesinin işlevi, demokratik kurumların serbestçe işleyişini sağlamak suretiyle Sözleşme’deki hak ve özgürlükleri korumaktır. Bu madde hem devlet ve hem de kişi ve gruplar tarafından ihlal edildiği ileri sürülebilen, benzeri olmayan bir
maddedir.
Sözleşme’nin 17. maddesi, açıkça totaliter veya ırkçı veya yabancı
düşmanlığı gibi özünde demokrasiye ve insan haklarına aykırı görüşleri savunması yasaklanan kişi veya grupların, ifade özgürlüğünün
veya toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia ettiği durumlarda Mahkeme tarafından uygulanan bir maddedir. Böy-
96
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
lece bu tür görüşler, Sözleşme’nin 10 veya 11. maddesi tarafından korunmazlar. Ama bu görüşleri savunan kişi ve grupların, örneğin özgürlük ve güvenlik hakları ve adil yargılanma hakları korunmaya
devam eder. Devlet, Sözleşme’nin 17. maddesine dayanmasının uygun olduğu hallerde bile, yetkisini demokratik sisteme yönelik tehdidin süresi ve ağırlığıyla orantılı bir şekilde kullanmak durumundadır.
Öte yandan bir birey, hak ve özgürlüklerine, Sözleşme’nin izin verdiği amaç ve yöntemler dışında bir amaçla veya yöntemle devlet tarafından müdahale edildiğini savunabilir. Aslında birey böylece devletin kötü niyetle hareket ettiğini iddia etmiş olur; bu nedenle birey,
genellikle devletin Sözleşme’nin 18. maddesindeki sınırlamaları öngörüldükleri amaçların dışında kullandığını da iddia eder.
Anayasanın 14(2). fıkrası, Sözleşme’nin 17. maddesiyle aynı düzenlemeyi içermektedir. Dolayısıyla Anayasanın 14(2). fıkrası da, hem
devletin ve hem de kişilerin temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini savunan görüşlerinin ve faaliyetlerinin koruma görmesini engellemektedir. Ancak Anayasanın 14(1). fıkrası, Sözleşme’nin 17. maddesinde bulunmayan bir hüküm içermektedir. Anayasanın 14(1). fıkrasında, Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirinin, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan
faaliyetler biçiminde kullanılamayacağına ilişkin bir hüküm yer almaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin 14(1). fıkrasının bu hükmüne dayanarak verdiği bazı parti kapatma kararları, İnsan Hakları Mahkemesi’nin Sözleşme’nin 17. maddesine ilişkin yorumundan çok farklıdır. Örneğin Emek Partisi’nin kapatılmasına karar veren Anayasa
Mahkemesi’ne göre: ‘Emek Partisi'nin, Programındaki anlatımlar ve
bunu doğrulayan savunma ve sözlü açıklamalarıyla, Türkiye'de hukuksal ve siyasal yönden ırka dayalı bir Türk ulusu kavramı ya da
etnik kökene göre çoğunluk ve azınlık kavramları olmamasına karşın, farklı etnik ve soy kökenlerinden gelen bütün vatandaşların eşit
haklarla yer aldığı Türk Ulusu'nu ırk esasına dayalı olarak "Türk ve
Kürt" biçiminde ikiye böldüğü, böylece Devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü bozucu bir konuma düştüğü; dil ve kültür
konularını da, Türk Ulusu'nun ortak kültür ve dilini dışlar biçimde
ayrı ulus ve devlet yaratma yolunda kullandığı; bunların yalnızca
düşünce değil, yasaklanan sakıncalı eylemleri kışkırtma, katkı, destek
niteliğinde olduğu; bu nedenlerle de anılan Parti'nin Anayasanın 2.,
3., 14. ve 68. maddelerine ve Siyasî Partiler Yasası'nın yer alan 78.
HAKLARI KÖTÜYE KULLANMA YASAĞI
97
maddesinin (a) bendi ile 81. maddesinin (a) ve (b) bentlerine aykırı
davrandığı saptandığından, aynı Yasa'nın 101. maddesinin (a) ve (b)
bentleri gereğince kapatılması gerekir’. İnsan Hakları Mahkemesi ise,
Emek Partisi’nin kapatılmasını Sözleşme’nin 11. maddesine aykırı
bulmuştur. Mahkeme’ye göre, bu parti programında Hükümetin ayrılıkçı faaliyetlerini eleştirmektedir; Emek Partisi tarafından savunulan ilkeler, kendiliğinden demokrasinin temel ilkelerine aykırı değildir; Emek Partisi, Türkiye’deki demokratik rejimi zayıflatacak herhangi bir politikayı savunmamış, siyasal amaçlarla şiddet kullanılmasını teşvik etmemiştir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin Anayasanın 14(1). fıkrasını yorumladığı şekliyle devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı görüş ve programa sahip olmak,
kendiliğinden demokrasinin temel ilkelerine ayrı değildir.
98
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 18. SINIRLAMALARIN AMAÇ DIŞI KULLANILAMAMASI
“Yukarıda sözü edilen haklara ve özgürlüklere bu Sözleşme’yle getirilen sınırlamalar, öngörüldükleri amaç dışında kullanılamaz.”
AY - Md - ?---?
…
KARŞILAŞTIRMA:
Sözleşme’nin 18. maddesi, devletin hak ve özgürlükleri sınırlama
yetkisini kötüye kullanmasına karşı bireyi korumaktadır. Bu madde,
Sözleşme’de yer alan bir hak ve özgürlüğe ilişkin mevcut bir sınırlama sebebini, aslında başka bir amaç için kullanmayı engellemektedir.
Örneğin bir suç şüphesiyle özgürlüğünden yoksun bırakılan kişinin,
malvarlığını devreden ve karşılığında hakkındaki soruşturmayı sona
erdiren bir sözleşmeyi imzaladıktan sonra serbest bırakılması olayında, kişi özgürlüğüne müdahale yetkisinin kötüye kullanılması söz
konusudur. Mahkeme’ye göre, Sözleşme’nin 18. maddesinin bağımsız bir rolü yoktur; sadece Sözleşme’nin diğer maddeleriyle bağlantılı
olarak uygulanabilir; Sözleşme’nin diğer maddesi tek başına ihlal
edilmediği halde, birlikte ele alındığında 18. madde ihlal edilmiş olabilir; Sözleşme’nin 18. maddesi ancak, söz konusu hak veya özgürlük
sınırlamaya tabi bir hak veya özgürlük ise uygulanabilir. Anayasada
bu maddeyi karşılayan bir hüküm bulunmamaktadır.
MÜLKİYETİN KORUNMASI
99
P-1 – Madde 1. MÜLKİYETİN KORUNMASI
“Her gerçek ve tüzel kişi, maliki olduğu şeylerden barışçıl bir biçimde yararlanma hakkına sahiptir. Kamu yararı gerektirmedikçe
ve uluslararası hukukun genel ilkeleri ile hukukun aradığı koşullara uyulmadıkça, hiç kimse mülkiyetinden yoksun bırakılamaz.
Ancak yukarıdaki hükümler hiçbir biçimde, mülkiyetin genel yarara uygun olarak kullanılmasını düzenlemek, vergiler ile diğer
harç veya cezaların ödenmesini sağlamak için devletin gerekli gördüğü yasaları yürürlüğe koyma yetkisini ortadan kaldırmaz.”
AY - Md 35 – MÜLKİYET HAKKI
“(1) Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
(2) Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
(3) Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
AY - Md 38 – SUÇ VE CEZALARA İLİŞKİN ESASLAR
“…
(9) … genel müsadere cezası verilemez.”
AY - Md 43 – KIYILARDAN YARARLANMA
“(1) Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
(2) Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.
(3) Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve
kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir.”
AY - Md 44 – TOPRAK MÜLKİYETİ
“(1) Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak
amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik tarım böl-
100
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
geleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebilir. Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması,
üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz.
(2) Bu amaçla dağıtılan topraklar bölünemez, miras hükümleri dışında başkalarına devredilemez ve ancak dağıtılan çiftçilerle mirasçıları
tarafından işletilebilir. Bu şartların kaybı halinde, dağıtılan toprağın
Devletçe geri alınmasına ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.”
AY - Md 46 – KAMULAŞTIRMA
“(1) Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen
esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.
(2) Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli
nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli
kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit
olarak ödenir.
(3) Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.
(4) İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için
öngörülen en yüksek faiz uygulanır.”
AY - Md 47 – DEVLETLEŞTİRME VE ÖZELLEŞTİRME
“(1) Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının
zorunlu kıldığı hallerde devletleştirilebilir.
(2) Devletleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır. Gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri kanunla düzenlenir.
(3) Devletin, kamu iktisadî teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine
ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir.
MÜLKİYETİN KORUNMASI
101
(4) Devlet, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişileri tarafından yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk
sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceği kanunla belirlenir.”
AY - Md 63 – TARİH, KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ KORUNMASI
“(1) Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır.
(2) Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar
ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir.”
AY - Md 73 – VERGİ ÖDEVİ
“(1) Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre,
vergi ödemekle yükümlüdür.
(2) Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının
sosyal amacıdır.
(3) Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.
(4) Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir.”
AY - Md 167 – PİYASALARIN DENETİMİ VE DIŞ TİCARETİN DÜZENLENMESİ
“(1) Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı
ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır; piyasalarda fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi
önler.
(2) Dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine
vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek malî yükümlülükler
koymaya ve bunları kaldırmaya kanunla Bakanlar Kuruluna yetki
verilebilir.”
102
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
AY - Md 168 – TABİİ SERVETLERİN VE KAYNAKLARIN ARANMASI VE İŞLETİLMESİ
“Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabiî servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle
yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim,
denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.”
AY - Md 169 – ORMANLARIN KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ
“(1) Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için
gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde
yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık
yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
(2) Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları
kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı
ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu
olamaz.
(3) Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade
edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasî propaganda
yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla
işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.
(4) Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce bilim
ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla,
bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman
sınırlarında daraltma yapılamaz.”
MÜLKİYETİN KORUNMASI
103
KARŞILAŞTIRMA:
Birinci Protokolün 1. maddesi, ‘mülkiyetin korunması’ kenar başlığını taşımakla birlikte, Mahkeme’ye göre bu madde mülkiyet hakkını
güvence altına almaktadır. Protokolün 1. maddesinde miras hakkından söz edilmemiştir; ancak Mahkeme’ye göre mülkiyet hakkı, mirasçı olarak tanınma hakkını içerir. Protokolün 1. maddesi gerçek ve
tüzel kişilere mülkiyet hakkını tanıdıktan sonra mülkiyet hakkını sınırlama koşullarını göstermektedir. Anayasanın 35(1). fıkrası mülkiyet hakkı ile birlikte miras hakkını da tanımış; aynı maddenin (2) ve
(3). fıkralarında sınırlama koşulları gösterilmiştir. Anayasanın diğer
bazı maddelerinde mülkiyet hakkını sınırlayan hükümler yer almaktadır.
Mülkiyet hakkına müdahalenin söz konusu olabilmesi için, kişinin
‘maliki olduğu şey’ (possession) bulunmalıdır. Protokolün 1. maddesindeki maliki olunan şey kavramı, Mahkeme’ye göre özerk bir anlama sahip olup, iç hukuktaki biçimsel nitelendirmeden bağımsızdır;
‘maliki olunan şey’, ‘mevcut bir şey’ olabileceği gibi, başvurucunun
mülkiyet hakkından etkili bir şekilde yararlanmayı elde etme konusunda en azından ‘meşru beklentisi’nin bulunduğunu savunabileceği
talepleri içeren malvarlığı (assets) da olabilir; dolayısıyla etkili bir şekilde kullanmasının mümkün olmadığı mülkiyet hakkının tanınması
ümidi, bu madde anlamında ‘maliki olunan şey’ olarak görülemez;
keza şartın yerine gelmemesi sonucu ortadan kalkabilecek şartlı bir
talep, maliki olunan şey kavramı içinde görülmez. Buna göre taşınır
ve taşınmaz mallar gibi, şirket hisseleri ve fikri mülkiyet gibi maddi
ve manevi menfaatler, mahkeme hükmünden doğan alacak, bireyler
arasında yapılan sözleşmelerden doğan haklar, özetle ekonomik değeri olan bireysel menfaatler, maliki olunan şey kavramına girer.
Anayasanın 35. maddesi, nelerin mülkiyet hakkının konusu olabileceğine dair bir açıklama getirmemektedir; ancak Anayasanın taşınmaz mülkiyetine ve para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarına
ilişkin hükümler içerdiği görülmektedir.
Protokolün 1. maddesiyle korunan hak, maliki olunan şeyden ‘barışçıl bir biçimde yararlanma’ (peaceful enjoyment) hakkıdır: yani, sahip
olma, kullanma, onarma, tasarrufta bulunma, rehin veya ipotek ettirme, kiralama, hatta tahrip etme yetkisi gibi (MK 683. maddeye göre
‘kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma’ yetkisi). Bu madde,
mülkiyeti, esas itibarıyla devletin müdahalesine karşı korumaktadır;
ancak bazı hallerde devletin mülkiyet hakkını koruma şeklinde pozi-
104
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
tif yükümlülüğü de doğabilir. Bu madde, devletin mülkiyete üç biçimde müdahale edebileceğini öngörmektedir: mülkiyetten yararlanmayı engelleme (genel hüküm), mülkiyetten yoksun bırakma ve
mülkiyetin kullanılmasını düzenleme (özel hükümler). Mahkeme’ye
göre, esas itibarıyla mülkiyet hakkını güvence altına alan Birinci Protokolün 1. maddesi ‘üç ayrı kural’ içermektedir; birinci fıkranın birinci cümlesinde yer alan birinci kural, genel nitelikte olup mülkiyetten
barışçıl bir biçimde yararlanma ilkesini beyan etmektedir; birinci fıkranın ikinci cümlesinde yer alan ikinci kural, mülkiyetten yoksun bırakmayı içermekte ve bunu belirli koşullara bağlamaktadır; ikinci fıkrada yer alan üçüncü kural, başka şeylerle birlikte, Sözleşmeci Devletlerin genel yarara uygun olarak mülkiyetin kullanılmasını düzenlemelerini tanımaktadır. İkinci ve üçüncü kurallar, mülkiyetten barışçıl bir biçimde yararlanma hakkına müdahalenin özel halleriyle ilgili
olup, birinci kuralda ifade edilen genel prensibin ışığında yorumlanmalıdır. Mahkeme’ye göre, mülkiyet hakkına müdahalenin niteliğini belirleyebilmek için, önce olayda ikinci ve üçüncü kuralların uygulanıp uygulanmayacağı incelenmelidir. Ancak Mahkeme, müdahale biçimlerinden hangisinin uygulanabilir olduğunu belirlemeden de
sonuca varabilir.
Protokolün 1. maddesindeki mülkiyet hakkına müdahale hangi kurala girecek şekilde olursa olsun, bu müdahalenin haklı görülebilmesi
için şu koşullar aranmaktadır: i) müdahalenin meşru amaç taşıması;
ii) müdahalenin hukuka/uluslararası hukuka uygun olması; iii) müdahalenin kamu yararı ile bireysel menfaat arasında adil bir denge
kurmak bakımından orantılı olması. Meşru amaç, birinci kurala içkindir; ikinci kuralda ‘kamu yararı’, üçüncü kuralda ‘genel yarar’ deyimleriyle açıkça ifade edilmiştir. Mahkeme’ye göre, kamu yararı ile
genel yarar arasında bir fark yoktur; ayrıca bazı koşullarda, bir kimsenin özel mülkiyetinin başka bir kimseye zorunlu devri, kamu yararının gerçekleştirilmesi için meşru bir araç olabilir. Anayasanın 35(2)
fıkrası mülkiyet hakkına ‘kamu yararı’yla, 35(3). fıkrası mülkiyetin
kullanılmasına ‘toplum yararı’yla, 44(1) ve (2). fıkralarında toprak
mülkiyetinin kamu yararına işaret eden özel sebeplerle, 46(1). fıkrası
kamulaştırılan taşınmaz mallara ‘kamu yararı’yla, 47(1). fıkrası devletleştirilen özel teşebbüslere ‘kamu yararı’yla, 63(1). fıkrası tarih,
kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin ‘korunması’ amacıyla,
73(1). fıkrası vergi yoluyla mülkiyetin kullanımına ‘kamu giderlerini
karşılamak üzere’, 167(1). fıkrası para, kredi, sermaye, mal ve hizmet
MÜLKİYETİN KORUNMASI
105
piyasalarına ‘sağlıklı ve düzenli işlemeleri’ amacıyla, dış ticarete ‘ülke
ekonomisinin yararına’ müdahale edilebileceğini öngörmüştür. Anayasanın 43(2). fıkrası, kıyıları, 168. maddesi tabii servet ve kaynakları
devletin hüküm ve tasarrufu altına alırken, 169. maddesi devlet ormanlarının mülkiyetinin devrolunamayacağını ve mülk edinilemeyeceğini belirtirken, kamu yararı amacıyla hareket edildiği düşünülebilir.
İkinci olarak, bir müdahale hukuka uygun olmalıdır. Mahkeme’ye
göre, Birinci Protokolün 1. maddesi anlamında hukukilik şartı, sadece
iç hukuk hükümlerine uyulması demek olmayıp, hukukun üstünlüğüne de uygunluk demektir; hukukilik şartı, iç hukuk kurallarının
yeterince ulaşılabilir (accessible), açık (precise) ve sonuçları önceden
görebilir (foreseeable) olmaları anlamına gelir; hukukilik aynı zamanda, Sözleşme ile güvence altına alınan haklara kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşı hukuki koruma sağlayan bir tedbir
getirilmiş olmasını ima eder; her halükarda Mahkeme, iç hukukun
yorumlanma ve uygulanma tarzının, Sözleşme’nin ilkelerine uygun
sonuçlar doğurup doğurmadığını incelemek durumundadır. Anayasanın 35(2). maddesi, mülkiyet hakkının ‘kanunla’ sınırlanabileceğini;
43(3). fıkrası, kıyılarla sahil şeritlerinin derinliğinin ve kişilerin bu
yerlerden yararlanma şartlarının ‘kanunla’ düzenleneceğini; 44(2).
fıkrası, dağıtılan toprağın devletçe geri alınma esaslarının ‘kanunla’
düzenleneceğini; 46(1). fıkrası, taşınmazların kamulaştırma esas ve
usullerinin ‘kanunla’ gösterileceğini; 46(2). fıkrası, kamulaştırılan bazı yerlerin bedellerinin ödenme şeklinin ‘kanunla’ gösterileceğini;
47(2). fıkrası, devletleştirilen teşebbüslerin karşılığının hesaplanma
tarzı ve usullerinin ‘kanunla’ düzenleneceğini; 63(2). fıkrası tarih,
kültür ve tabiat varlıklarından özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamaların ‘kanunla’ düzenleneceğini; 73(3). fıkrası, vergi,
resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ‘kanunla’ konulacağını;
73(4). fıkrası, bu mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleri ile oranlarına ilişkin ‘kanunun belirttiği sınırlar için değişiklik
yapma yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilebileceği’ni; 167(2). fıkrası,
ithalat, ihracat ve dış ticaret işlemleri üzerine ek mali yükümlülükler
koyma ve kaldırmada ‘kanunla’ Bakanlar Kuruluna yetki verilebileceğini; 168. maddesi, tabii servet ve kaynakların aranması ve işletilmesinin düzenlenmesinin ‘kanunda’ gösterileceğini belirtmiş; 169(1).
fıkrası, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli ‘kanunların’ koyulmasından söz etmiştir.
106
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Bir kimseyi mülkiyetinden yoksun bırakan bir tasarruf, sadece prensipte ve de fiiliyatta ‘kamu yararı’ meşru amacını izlemekle kalmamalı, fakat aynı zamanda kullanılan araçlar ile gerçekleştirilmek istenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi (adil denge) kurmalıdır; ilgili kişinin ‘bireysel olarak aşırı külfet’ yüklenmesi halinde,
denge bozulmuş olur. Mahkeme’ye göre, Birinci Protokolün 1. maddesi bir bütün olarak, aranan ‘bu dengeyi yansıtır. Protokolün 1.
maddesinde tazminat hükmü bulunmamaktadır; ancak Mahkeme,
tazminatın, iç hukukun farklı menfaatler arasındaki adil dengeye
saygı gösterip göstermediğini ve özellikle başvurucuya orantısız bir
külfet yükleyip yüklemediğini değerlendirmek bakımından önemli
bir husus olduğunu kabul etmektedir. Mahkeme’ye göre, Sözleşmeci
Devletlerin, hukuk sistemlerine göre tazminat ödemeden kamu yararı amacıyla bir kimsenin mülkiyetine el koymalarının, sadece istisnai
durumlarda haklı görülebilir; çünkü Birinci Protokolün 1. maddesinin tanıdığı mülkiyet hakkı, buna eşdeğer bir prensip bulunmaması
halinde, büyük ölçüde kağıt üzerinde ve etkisiz kalır. Anayasanın
46(1). fıkrası, özel mülkiyette bulunan taşınmazların, devletin ‘gerçek
karşılıklarını peşin ödemek şartıyla’ kamulaştırabileceğini söylemekte, 46(2), (3) ve (4). fıkralar kamulaştırma bedelini ödeme ve faiz şeklini düzenlenmekte, 47(2). fıkrası devletleştirmenin ‘gerçek karşılığı
üzerinden’ yapılacağını belirtmekte, 63(2). fıkrası tarih, kültür ve tabiat varlıklarından özel mülkiyette bulunan varlıklar ve değerlere getirilecek sınırlamalar nedeniyle hak sahiplerine yardım yapılmasını
ve muafiyetler tanınmasını öngörmektedir.
İkinci kuralın (mülkiyetten yoksun bırakma) uygulanabilmesi için,
öncelikle kişinin bir mal mülk üzerinde mülkiyet sahibi olduğunu ortaya koyması gerekir. Taşınmaz mallarda tapu senedi mülkiyeti belgeler; tapu iptali, mülkiyeti kaybettirir. Kamulaştırma da hiç kuşkusuz mülkiyeti kaybettirir; fiili kamulaştırma (kamulaştırmasız el atma) her zaman mülkiyeti kaybettirmeyebilir; dolayısıyla ilk önce bir
olayda mülkiyetten yoksun bırakma mı, yoksa yoğun bir şekilde
mülkiyetin kullanılmasını düzenleme mi bulunduğunu tespit etmek
önemlidir; çünkü bu ikisine ayrı hükümler uygulanır. Ön alım hakkının kullanılması da mülkiyeti kaybettirir. Köy boşaltma sırasında
evlerin tahbiri de mülkiyeti kaybettirmiştir. Kamulaştırma bedellerinin geç ödenmesi üzerine, ödenen miktarın enflasyon nedeniyle erimesi de mülkiyet kaybına yol açmıştır. Anayasanın 35(1). fıkrası
mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla sınırlanabileceğine dair ge-
MÜLKİYETİN KORUNMASI
107
nel bir hüküm içermektedir; bu hüküm, mülkiyetin çeşitli biçimlerde
kaybettirilebilmesine de imkan vermektedir; ancak kamulaştırma yoluyla kaybettirmeyi 46. madde ve devletleştirme yoluyla kaybettirmeyi 47. madde özel olarak düzenlenmiştir. Öte yandan, Anayasanın
43, 63 ve 169. madde hükümleri, kıyılara, kültür ve tabiat varlıklarına
ve ormanlara ilişkin özel şahıslara ait mevcut ve geçerli tapuların iptaline yol açtığı sürece, mülkiyeti kaybettirme anlamına gelebilir.
Hukuka aykırı olarak kaybettirme veya kamu yararı amacı bulunsa
bile tazminat ödenmediği için adil dengeyi bozan bir mülkiyetten
yoksun bırakma, Birinci Protokolün 1. maddesindeki ikinci kuralı ihlal edebilir.
Üçüncü kural (mülkiyetin kullanılmasını düzenleme), devlete mülkiyet hakkına müdahale için geniş bir takdir yetkisi verir. Bu kural, çeşitli müdahalelere uygulanabilir; devlet bireyden veya tüzel kişiden
bir şeyi yapmasını isteyerek veya faaliyetlerini kısıtlayarak mülkiyetin kullanılmasını düzenleyebilir. Protokolün 1(2). fıkrasında vergi,
resim harç ve benzeri yükümlülükler özel olarak anılan mülkiyetin
kullanılmasını düzenleme biçimleridir; bunun yanında şu konularda
da aynı kural uygulanabilir: imar planlamasından doğan sınırlamalar, çevre koruma kararları, ruhsat iptali, kiraların sınırlanması, kira
tahliye kararlarının yerine getirilmesindeki düzenlemeler, ihracat ve
ithalat düzenlemeleri, el koyma ve zoralım, miras kuralları, kazandırıcı zamanaşımı, araç tescil düzenlemeleri, iş sırasında bazı materyalleri kullanma yükümlülüğü, ticari markaların korunması, işletme
izinleri gibi. Anayasanın 35(3). fıkrası, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağına dair genel bir kural getirmiş ve mülkiyetin kullanılmasının düzenlenmesi için devlete yetki
vermiştir. Anayasanın 38(9). fıkrası, genel müsadereyi (zoralımı) yasaklamıştır. Anayasanın 73. maddesi özel olarak vergi, resim, harç ve
benzeri mali yükümlükler koyulabileceğini öngörmektedir. Anayasanın 63(2). fıkrası, özel mülkiyete konu olan tarih, kültür ve tabiat
varlıklarının korunması için kullanılmasına ilişkin sınırlamalar getirilebileceğini ima etmekte; 167. maddede piyasaların denetimi ve dış
ticaretin düzenlenmesi için bazı tedbirler alınabileceği belirtilmektedir. Bu kurala dayanılarak yapılan müdahalelerin de Sözleşme bakımından ‘adil denge’ ilkesine tabi olduğu hatırlatılmalıdır.
Birinci kural (mülkiyetten yararlanma), ikinci ve üçüncü kurallardan
ayrı ve onlara ek bir kural olup, mülkiyetten yararlanmaya müdahalelerde bulunulması halinde uygulanabilen bir kuraldır. Bir müdaha-
108
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
le, mülkiyetten yoksun bırakmaya veya mülkiyetin kullanılmasını
düzenlemeye girmiyorsa, mülkiyetten yararlanmaya (yararlanmayı
engellemeye) girebilir. Örneğin, imar planları gereğince kamulaştırılacak alanlar üzerine konan imar yasakları (yeşil alan vs. şerhleri),
devlete ait taşınmaz kiracısının idari yoldan tahliyesinin iptali kararını uygulamama, hükümden doğan devlet borcunu yasal düzenlemeyle sona erdirme gibi. Bu hükmün uygulandığı bir müdahalenin
de önce hukuka uygunluğu ve daha sonra toplumun genel menfaati
ile bireyin temel hakları arasında adil bir denge kurularak gerçekleştirilmiş olması aranır.
Mahkeme’ye göre, mülkiyet hakkına müdahale sırasında kamu yararı ile bireysel menfaat arasında adil denge kurma ihtiyacı, istisnai haller dışında, bir ölçüde tazminat ödenmesini gerektirir; tazminat miktarı, mülkiyete konu olan şeyin ‘değeri’ ile ‘makul bir oranda’ olmalıdır; kamulaştırma tazminatının, kamulaştırma tarihinde taşınmazın
‘piyasa’ değeriyle makul bir ilişkisi olmalıdır; ancak Protokolün 1.
maddesi, tam tazminat öngörmediği gibi, her kategorideki mülkiyetten yoksun bırakma için aynı düzeyde tazminat da öngörmemektedir; tazminatın belirlenmesinde devletin geniş bir takdir yetkisi vardır; mülkün değerinin objektif standartlara uygun olarak tayin edilmesi ve tayin sırasında kişilere temsil hakkı verilmiş olması halinde,
bir mesele doğmayabilir. Tazminatın hesaplanmasında kamulaştırılan alana bitişik yerlerin değerindeki artışın dikkate alınması makul
görülmekle birlikte, artış karinesinin çürütülememesi, bir mesele yaratır.
EĞİTİM HAKKI
109
P-1 – Madde 2. EĞİTİM HAKKI
“Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim
ve öğretim ile ilgili üzerine aldığı görevleri yerine getirirken, anne
ve babaların çocuklarına, kendi dini ve felsefi inançlarına uygun
olan bir eğitim ve öğretimin verilmesini isteme haklarına saygı
gösterir.”
AY - Md 42 – EĞİTİM HAKKI VE ÖDEVİ
“(1) Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
(2) Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.
(3) Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda,
çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi
altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
(4) Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan
kaldırmaz.
(4) İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve
Devlet okullarında parasızdır.
(5) Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet
okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.
(6) Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli
yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı
olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.
(7) Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma
ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle
olursa olsun engellenemez.
(8) Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk
vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim
ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille
eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.”
11
110
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
AY - Md 24 – DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ
“(1) Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
…
(4) Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin
de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.
…”
AY - Md 130 – YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI
“(1) Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile;
ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel
özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur.
(2) Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik
olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine
tâbi yükseköğretim kurumları kurulabilir.
…
(10) Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, malî ve
idarî konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının
sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tâbidir.”
AY - Md 174 – İNKILAP KANUNLARININ KORUNMASI
“Anayasanın hiçbir hükmü, … aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, … Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:
1. 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu;
…”
EĞİTİM HAKKI
111
KARŞILAŞTIRMA:
Birinci Protokolün 2. maddesi eğitim hakkını (right to education) güvence altına almış, ama ikinci cümlede öğretim (teaching) de ifade
edilmiştir. Mahkeme’ye göre, çocukların ‘eğitim’i, bir toplumda yetişkinlerin kendi inançlarını, kültürlerini ve öteki değerlerini gençlere
nakletme çabalarını kapsayan bütün bir süreci; öğretim ise, özellikle
bilginin ve entelektüel gelişmenin nakledilmesini kapsar. Anayasanın
42. maddesi ise, ‘eğitim hakkı ve ödevi’ni düzenlemiş, ayrıca madde
içinde öğretimden de söz etmiştir. Protokolün 2. maddesinde iki hak
yer almaktadır. Bu maddenin birinci cümlesinde hiç kimsenin eğitim
hakkından yoksun bırakılamayacağı belirtilmektedir. Anayasanın
42(1). fıkrası aynı cümleyi içermektedir. Protokolün 2. maddesinin
ikinci cümlesi, anne babaların çocuklarına verilecek eğitim ve öğretimin niteliğine ilişkin devlete yöneltebilecekleri bir hakkı tanımakta,
bir başka deyişle, devlete çocuklara eğitim ve öğretim verirken anne
babaların dini ve felsefi inançlarına saygı gösterme yükümlülüğü
yüklemektedir. Anayasada ise, anne babalara böyle bir hak tanınmamış veya devlete anne babaların dini ve felsefi inançlarına saygı
gösterme yükümlülüğü yüklenmemiştir. Tam tersine, Anayasanın
24(4). fıkrası, din kültürü ve ahlak öğretiminin ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer aldığı belirtilmiştir.
Protokolün 2. maddesinin birinci cümlesi, negatif bir ifade tarzına
sahiptir. Ancak Mahkeme’ye göre, bu maddede ‘hak’ kelimesi geçtiği, hüküm içinde ‘eğitim hakkı’ndan ve Birinci Protokolün Başlangıcında da ‘hak ve özgürlükler’i birlikte yerine getirmekten söz edildiği
için, bu maddenin bir hakkı içerdiğine kuşku yoktur; ancak bu hakkın kapsamı belirlenmelidir; maddenin negatif ifade tarzına rağmen,
devletin eğitim hakkını sağlamada pozitif bir yükümlülüğünün bulunmadığı sonucu çıkarılamaz; bir hak var olduğundan, Sözleşme'nin
1. maddesine göre devletin egemenlik yetkisi içinde bulunan herkes
için bu hak güvence altına alınmıştır; Avrupa Konseyi’ne üye devletler, bu Protokolü onaylarken ve halen genel ve resmi bir eğitim sistemine sahiptirler; dolayısıyla her devletin böyle bir sistem kurmasının gerekliliğine işaret eden bir mesele yoktur; mesele, Sözleşmeci
Devletlerin egemenlik alanında bulunan kişilerin, kural olarak belirli
bir zamanda mevcut eğitim vasıtalarından yararlanabilme haklarını
güvence altına almaktır. Esas itibarıyla bu cümle ile korunan, bireyin
eğitime erişim hakkıdır. Bu hak kapsamı bakımından dar bir haktır;
11
112
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
bu dar haliyle bile mutlak bir hak değildir; devlet tarafından kullanımı düzenlenebilir; ancak düzenleme hakkın özünü zedelememelidir. Anayasanın 42(4). fıkrası, ilköğretimin bütün vatandaşlar için zorunlu ve devlet okullarında parasız olduğunu belirtmiştir. Anayasaya göre, devlet, herkesin ilk öğretimden yararlanabilmesi için pozitif
bir yükümlülük yüklenmiştir. Ayrıca, Anayasanın 42(7). fıkrası, eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve incelemeye ilişkin faaliyetler yürütüleceğini, bu faaliyetlerin her ne suretle olursa olsun engellenemeyeceğini belirtmektetir. Buna göre, eğitim ve öğretim kurumlarına erişebilmiş olan bireylerin bu faaliyetlere
katılma hakkının engellenmemesinin de güvence altına alındığı söylenebilir. Öte yandan Anayasanın 42(2). fıkrası, öğrenim hakkının
kapsamının kanunla tespit edilip düzenleneceğini söylemektedir.
Protokolün 2. maddesi, devlet tarafından sağlanan veya izin verilen
bütün ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim biçimlerini kapsar;
eğitim hakkının esas itibarıyla ilköğretimle ilgili olduğu izlenimini
veren kararlar bulunmakla birlikte, bu madde yükseköğretime de
uygulanır; ancak bireyin haklarının genişliği eğitim düzeylerine göre
farklılık gösterebilir; örneğin devlet, eğitimde devlet okulları sistemini getirmiş ise, herkes için ilköğretimi ve ortaöğretim sağlaması beklenir, ancak yükseköğretime erişim sınırlanabilir.
Protokolün 2. maddesi, eğitimin örgütlenme tarzı ve vasıtaları ile eğitimin desteklenmesi konusunda devlete özel yükümlülükler yüklememiştir. Ancak Strasbourg organları, bu maddenin özel okullar ve
özel üniversiteler gibi yükseköğretim kurumları kurma ve işletme
hakkını içerdiğini kabul etmişlerdir. Bu maddenin birinci ve ikinci
cümleleri, özel okul ve özel yükseköğretim kurumlarına da uygulanır. Protokolün 2. maddesine göre, devletin özel okul ve özel yükseköğretim kurumlarını destekleme yükümlülüğü yoktur; ama Sözleşme’ye uygun davranılmasını sağlamak için bu kurumları düzenleme
yükümlülüğü vardır; devlet düzenleme alanındaki sorumluluğunu
özel sektöre devredemez; eğer mali açıdan destekliyorsa, özel okullar
ve özel yükseköğretim kurumları arasında ayrım yapamaz. Anayasanın 42(5). fıkrası, ilk ve orta dereceli özel okulların kurulmasını,
130(2). fıkrası kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla vakıflar tarafından yükseköğretim kurumlarının kurulmasını kabul etmiştir.
Anayasanın 174. maddesine göre korunan inkılap kanunlarından birincisi Tevhidi Tedrisat Kanunu olup, bu kanun gereğince bütün ‘ilmiye ve tedrisiye’ kurumları Maarif Vekaletine bağlanmış, Şer'i ve
EĞİTİM HAKKI
113
Evkaf Vekaleti veya özel vakıflar tarafından idare olunan bütün medrese ve mektepler Maarif Vekaletine devredilmiştir. Türkiye Birinci
Protokolü onaylarken, söz konusu Protokolü onaylamanın Tevhidi
Tedrisat Kanununu etkilemeyeceği şeklinde bir çekince koymuştur.
Anayasanın 42(3). fıkrası, eğitim ve öğretimin devletin gözetim ve
denetimi altında yapılacağını; 42(5). fıkrası, özel ilk ve orta dereceli
okulların bağlı olduğu esasların devlet okullarında erişilmek istenen
seviyeye uygun olarak düzenleneceğini; 130(10). fıkrası, vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumlarının da akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik konularında, devlet
eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen
hükümlere tabi olduğunu belirtmiştir.
Protokolün 2. maddesinin özellikle ilk cümlesi, eğitim hakkına saygı
gösterilmesini sağlamak için hangi dilde eğitim vermenin zorunlu
olduğunu belirtmemiştir. Mahkeme’ye göre, bu cümle, Sözleşme’nin
5(2). fıkrasında ve 6(3)(a) bendinde görülen hükümler gibi açık hükümler içermemektedir; ancak eğitim hakkı, eğitimden yararlanacak
olanların ulusal dilde (national language) veya duruma göre ulusal
dillerden birinde eğitim görme hakkını içermedikçe, eğitim hakkının
bir anlamı kalmayacaktır. Anayasanın 42(8). fıkrasının birinci cümlesi
ise, ‘ulusal dil’de değil, ‘ana dil’de eğitimi güvence altına almış, fakat
ana dili Türkçe ile sınırlamış, Türk vatandaşlarına Türkçe’den başka
bir dilde ana dil öğretimini yasaklamıştır.
Protokolün 2. maddesinin birinci cümlesinde, eğitimin amaçlarını
gösteren bir hüküm yer almamaktadır. Oysa İnsan Hakları Evrensel
Bildirisi’nin 26(2). fıkrasına göre, ‘insanın kişiliğinin tam anlamıyla
gelişmesi ve insan haklarına ve temel özgürlüklere saygının güçlendirilmesi doğrultusunda eğitim verilir; eğitim, bütün uluslar, ırklar
ve dinsel gruplar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu geliştirir ve
Birleşmiş Milletler'in barışı sürdürme faaliyetlerini destekler.’ Mahkeme’ye göre, 2. maddenin ikinci cümlesi, devletin eğitim ve öğretim
alanında üstlendiği görevleri yerine getirirken, müfredata dahil edilen bilgilerin objektif, eleştirel ve çoğulcu bir tarzda nakledilmesine
dikkat etmek zorunda olduğunu ima etmektedir, devletin, annebabaların dinsel ve felsefi kanaatlerine saygı göstermeyip, fikir aşılama (indoctrination) amacını izlemesi yasaktır; geçilmemesi zorunlu
olan sınır budur; bu yorum, Protokolün 2. maddesinin birinci cümlesi
ile birlikte, Sözleşme’nin 8-10. maddelerine ve demokratik bir toplumun ideallerini ve değerlerini korumak ve geliştirmek için düzen-
11
114
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
lenmiş bir belge olan Sözleşme’nin genel ruhuna da uygundur. Anayasanın 42(3). fıkrası ‘eğitim ve öğretimin Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre’ yapılacağını söylemektedir.
SERBEST SEÇİM HAKKI
115
P-1 – Madde 3. SERBEST SEÇİM HAKKI
“Sözleşmeci Taraflar, yasama organının seçimi için, halkın kendi
düşüncelerini serbestçe ifade etmesinin güvence altına alındığı koşullarda, makul aralıklarla ve gizli oyla serbest seçimler yapmayı
taahhüt ederler.”
AY - Md 67 – SEÇME, SEÇİLME VE SİYASİ FAALİYETTE BULUNMA
HAKKI
“(1) Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme,
seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette
bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.
(2) Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy,
açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır. Ancak, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının oy
hakkını kullanabilmeleri amacıyla kanun, uygulanabilir tedbirleri belirler.
(3) Onsekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halkoylamasına katılma haklarına sahiptir.
(4) Bu hakların kullanılması kanunla düzenlenir.
(5) Silah altında bulunan er ve erbaşlar ile askerî öğrenciler, taksirli
suçlardan hüküm giyenler hariç ceza infaz kurumlarında bulunan
hükümlüler oy kullanamazlar. Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde oy kullanılması ve oyların sayım ve dökümünde seçim emniyeti
açısından alınması gerekli tedbirler Yüksek Seçim Kurulu tarafından
tespit edilir ve görevli hâkimin yerinde yönetim ve denetimi altında
yapılır.
(6) Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini
bağdaştıracak biçimde düzenlenir.
(7) Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.”
AY - Md 75 – [TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN] KURULUŞU
“Türkiye Büyük Millet Meclisi genel oyla seçilen beşyüzelli milletvekilinden oluşur.”
116
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
AY - Md 76 – MİLLETVEKİLİ SEÇİLME YETERLİLİĞİ
“(1) Yirmibeş yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir.
(2) En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmamış olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar,
taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis
cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilâs, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas
gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma
ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.
(3) Hâkimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu
üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri ve Silahlı Kuvvetler mensupları, görevlerinden çekilmedikçe, aday olamazlar ve milletvekili seçilemezler.”
AY - Md 77 – TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN SEÇİM DÖNEMİ
“(1) Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçimleri dört yılda bir yapılır.
(2) Meclis, bu süre dolmadan seçimin yenilenmesine karar verebileceği gibi, Anayasada belirtilen şartlar altında Cumhurbaşkanınca verilecek karara göre de seçimler yenilenir. Süresi biten milletvekili yeniden seçilebilir.
(3) Yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri, yeni Meclisin seçilmesine kadar sürer.”
AY - Md 79 – SEÇİMLERİN GENEL YÖNETİM VE DENETİMİ
“(1) Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında
yapılır.
(2) Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde
yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma,
seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim
SERBEST SEÇİM HAKKI
117
Kurulunundur. Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir
mercie başvurulamaz.
…
(6) Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların halkoyuna sunulması,
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi işlemlerinin genel yönetim ve denetimi de milletvekili seçimlerinde uygulanan hükümlere
göre olur.”
AY - Md 127 – MAHALLİ İDARELER
“(1) Mahallî idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek
ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve
karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir.
(2) Mahallî idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.
(3) Mahallî idarelerin seçimleri, 67 nci maddedeki esaslara göre beş
yılda bir yapılır. Ancak, milletvekili genel veya ara seçiminden önceki veya sonraki bir yıl içinde yapılması gereken mahallî idareler organlarına veya bu organların üyelerine ilişkin genel veya ara seçimler
milletvekili genel veya ara seçimleriyle birlikte yapılır. Kanun, büyük
yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir.
(4) Mahallî idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki
denetim yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile
hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları
veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak,
kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.
(5) Merkezî idare, mahallî idareler üzerinde, mahallî hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahallî ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas
ve usuller dairesinde idarî vesayet yetkisine sahiptir.
(6) Mahallî idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile,
kendi aralarında Bakanlar Kurulunun izni ile birlik kurmaları, görevleri, yetkileri, maliye ve kolluk işleri ve merkezî idare ile karşılıklı
bağ ve ilgileri kanunla düzenlenir. Bu idarelere, görevleri ile orantılı
gelir kaynakları sağlanır.”
118
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
KARŞILAŞTIRMA:
Birinci Protokolün 3. maddesi, belirli bir hak veya özürlüğü güvence
altına alan bir ifade tarzına değil, devlete seçimler yapma yükümlülüğü getiren bir ifade tarzına sahiptir. Mahkeme’ye göre ise, Protokolün 3. maddesi, oy verme ve aday olma dahil, bireysel hakları güvence altına almıştır; ayrıca devletler sadece bu haklara müdahale etmekten kaçınmakla kalamazlar, ayrıca bu hakların kullanılmasını sağlamak için pozitif tedbirler alma yükümlülüğü altındadırlar. Mahkeme’ye göre, bu madde tarafından güvence altına alınan haklar, hukukun üstünlüğüne bağlı bir demokrasinin kurulması ve sürdürülmesi açısından büyük bir öneme sahiptir. Anayasanın 67(1). fıkrası
vatandaşlara açıkça, ‘seçme, seçilme’ ve ‘halkoylamasına katılma
hakkı’ tanımıştır.
Protokolün 3. maddesinde bu hakların sınırlama sebepleri gösterilmiş değildir; ancak maddedeki haklar mutlak haklar değildir; örtülü
sınırlamalara tabidir; bu hakların kullanılması devletin düzenleme
yapmasını gerektirdiğinden, devlet hakların özünü zedelemeyecek
ölçüde sınırlamalara tabi tutulabilir. Anayasanın 67(4). fıkrası, seçme
ve seçilme hakkının kullanılmasının ‘kanunla’ düzenleneceğini belirtmektedir. Anayasanın 13. maddesindeki ‘demokratik toplum düzeninin gerekleri’ ve ‘ölçülülük’ ilkeleri, bu maddedeki haklara müdahalenin sınırı bakımından da uygulanabilir kriterlerdir.
Protokolün 3. maddesi, ‘yasama organı’nın (legislature) seçiminden
söz etmektedir. Ancak Mahkeme’ye göre, ‘yasama organı’, ulusal
parlamento ile sınırlı olarak anlaşılamaz; bu kavram söz konusu devletin anayasal yapısının ışığında yorumlanmalıdır. Bu nedenle Mahkeme, idari planlama, yerel politikalar, kamu sağlığı, eğitim, imar ve
tarım gibi demokratik bir toplumda esaslı alanlarda kendi bölgeleri
için kural koyma yetkisine sahip belediyeleri, yasama organı olarak
kabul etmiş; Avrupa Parlamentosu'nu da yasama organı olarak görmüş, ancak Mahkeme bu maddenin, esas itibarıyla yürütme organının başı olan ve yasa koyma yetkisi bulunmayan Cumhurbaşkanlığı
seçimlerine uygulanabilir olmadığını söylemiştir. Anayasanın 75-81.
maddeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri, 101 ve 102. maddeleri Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 127. maddesi mahalli idare seçimleriyle ilgili hükümler getirmiştir.
Protokolün 3. maddesi, devletlere ‘seçimler’ yapma yükümlülüğü
yüklemekte, ama belirli bir seçim sisteminin uygulanmasını gerek-
SERBEST SEÇİM HAKKI
119
tirmemekte, sadece yapılacak olan seçimin asgari niteliklerini göstermektedir. Mahkeme, ister nisbi temsil sistemi veya çoğunluk sistemi, ister bir başka sistem olsun, seçimlerin ‘halkın düşüncelerini
serbestçe ifade etmesini güvence altına alacak koşullarda’, ‘makul
aralıklarla’, ‘gizli oyla’ ve ‘serbestçe’ yapılmasını yeterli bulmaktadır;
bu madde nisbi temsil sistemi veya bir veya iki turlu çoğunluk sistemi gibi özel bir sistemi yürürlüğe koyma yükümlülüğü yaratmamaktadır. Anayasa, TBMM’nin oluşumunu sağlayan milletvekillerinin seçimi için belirli bir seçim sistemi öngörmemiş, 67(6). fıkrası devleti
seçim kanunlarını ‘temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini
bağdaştıracak’ düzenlemeler yapmakla yükümlü tutmuştur. Anayasanın 101(1), 102(2) ve (3). fıkralarına göre, Cumhurbaşkanı ‘halk tarafından’, iki turlu seçimle seçilir. Anayasanın 127(1) ve (3). fıkralarına göre, mahalli idareler ‘seçmenler tarafından’ ve ’67. maddedeki
esaslara göre’ seçilir. Öte yandan Anayasa 67(2). fıkrası, yapılacak seçimin ve halkoylamasının niteliklerini, ‘serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm’ ve ‘yargı yönetim ve denetimi’ olarak göstermiş; ‘halkın kendi düşüncelerini serbestçe ifade etmesinin
güvence altına alındığı koşullar’ niteliğine yer vermemiştir. Seçim
aralığıyla ilgili olarak Anayasanın 77(1). fıkrası, TBMM seçimlerinin 4
yılda bir yapılacağını; 101(2). fıkrası Cumhurbaşkanlığı seçiminin
(görev süresinin) 5 yılda bir olduğunu; 127(3). fıkrası mahalli idare
seçimlerinin 5 yılda bir yapılacağını belirtmektedir.
Seçim yapılması, ‘seçme hakkı’nın ve ‘seçilme hakkı’nın kullanılabilmesini gerektirmektedir. Protokolün 3. maddesi, seçme ve seçilme
haklarını kullanabilme koşullarına ilişkin herhangi bir hüküm içermemekte, ama Sözleşmeci Devletler tarafından bu hakların kullanılmasına ilişkin müdahaleleri (sınırlamaları) hakkın özünü zedelememe kriterine göre incelemekte, yani müdahalenin meşru amaca sahip
olmasını ve müdahale için kullanılan aracın amaçla orantısız olmamasını aramaktadır.
Seçme hakkı (oy kullanma hakkı), ‘serbestçe’ kullanılabilmelidir;
‘serbest’ kavramı, kimin için oy kullanılacağı hakkında bir görüş
oluşturma özgürlüğü gibi, bu görüşü oyla ifade etme özürlüğünü de
içerir. Anayasa ‘serbest oy’dan söz etmiş, ancak bunu açıklayıcı bir
hüküm içermemiştir. Protokolün 3. maddesinin içerdiği kabul edilen
‘genel oy’ kavramı, Mahkeme’ye göre, genel nüfus içindeki belirli
grupların veya belli bir kategorideki kişilerin oy verme hakkından
yoksun bırakılmalarının, bu maddenin amacıyla bağdaşabilir olması-
120
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
nı gerektirir. Anayasanın 67(3). fıkrası, oy kullanma hakkını ‘18 yaşını
doldurmuş’, ‘Türk vatandaşı seçmen’e (kısıtlı olmayanlar ve kamu
hizmetinden yasaklı olmayanlar) tanımıştır, 67(5). fıkrasına göre, ‘silah altında bulunan er ve erbaşlar ile askerî öğrenciler, taksirli suçlardan hüküm giyenler hariç ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler oy kullanamazlar’.
Seçilme hakkı, seçimlerde aday olma hakkını ve seçildiği organın
üyesi olarak görev yapma hakkını içerir. Protokolün 3. maddesi, seçilme hakkının kullanılması koşullarıyla ilgili bir hüküm içermemektedir. Anayasanın 76. maddesi, milletvekili seçilme yeterliliğini;
101(1) ve (3). fıkraları Cumhurbaşkanı adayının nitelikleri ile aday
gösterilme usulünü düzenlemiş, mahalli idare seçimlerinde adaylık
koşulları kanun tarafından düzenlenmiştir.
4 no.lu Protokol
121
P-4 – Madde 1. BORÇ NEDENİYLE HAPİS YASAĞI
“Hiç kimse, sadece sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü yerine
getirmemesi nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılamaz.”
AY - Md 38 – SUÇ VE CEZALARA İLİŞKİN ESASLAR
“(8) … Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.
…”
KARŞILAŞTIRMA:
Dördüncü Protokolün 1. maddesi borç nedeniyle hapis yasağı getirmektedir. Anayasanın 38(8). fıkrası aynı hükmü içermektedir. Bu yükümlülük, teslim etme, bir şeyi yapma veya yapmama, para borcunu
ödeme gibi, sözleşmeden doğan herhangi bir yükümlülüğün yerine
getirilmemesi halini kapsar. Bu maddedeki ‘sadece’ sözcüğü, maddenin uygulama alanını sınırlar. Yükümlülük doğuran sözleşme ile
birlikte başka faktörlerin, örneğin kişinin borcunu yerine getirmemesinde hilenin veya ihmalin devreye girmesi halinde bu madde uygulanmaz. Yine örneğin kişinin mal beyanında bulunma yükümlülüğünü yerine getirmemesi, karşılığını ödeyecek parası olmadığını bilen
birinin mal veya hizmet alması (restoranda yemek yemesi) nedeniyle
hapsedilmesi halinde bu madde uygulanmaz.
P-4 – Madde 2. SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ
“1. Bir Devletin ülkesi içinde hukuka uygun olarak bulunan herkes, o ülkede serbestçe seyahat etme hakkına ve yerleşeceği yeri
seçme özgürlüğüne sahiptir.
2. Herkes kendi ülkesi dahil, bulunduğu ülkeden çıkmakta serbesttir.
3. Bu hakların kullanılmasına, ulusal güvenlik veya kamu güvenliği için, kamu düzeninin sürdürülmesi, suçların önlenmesi, genel
122
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması bakımından hukuka uygun bulunmayan ve demokratik bir toplumda gerekli olmayan herhangi bir sınırlama koyulamaz.
4. Birinci fıkrada belirtilen haklar ayrıca, belirli bölgelerde, demokratik bir toplumdaki kamu yararının haklı kıldığı ölçüde ve
hukuka uygun olarak sınırlanabilir.”
AY - Md 23 – YERLEŞME VE SEYAHAT HÜRRİYETİ
“(1) Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.
(2) Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik
gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek
ve kamu mallarını korumak;
Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç
işlenmesini önlemek;
Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.
(5) Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması
veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.
…”
KARŞILAŞTIRMA:
Dördüncü Protokolün 2(1). fıkrası ‘ülke içinde’, ‘herkes’in, ‘seyahat
hakkı’nı (right to liberty of movement) ve ‘yerleşme yerini seçme özgürlüğü’nü (freedom to choose his residence) güvence altına almaktadır. Anayasanın 23(1). fıkrası da ‘herkes’e ‘seyahat hürriyeti’ni ve
‘yerleşme hürriyeti’ni tanımaktadır.
Protokolün 2. maddesindeki ‘herkes’ sözcüğü, ‘vatandaşı’ olduğu gibi, başka bir devletin vatandaşı bulunan veya vatansız bulunan ‘yabancıyı’ da kapsar. Yabancıların bu hakları kullanabilmeleri, o ülkede
hukuka uygun olarak bulunmalarına bağlıdır. Sözleşme, bir yabancıya ülkeye girme veya yerleşme hakkı tanımamaktadır; Sözleşmeci
Devletlerin yabancının ülkeye girişini, kalmasını ve sınırdışı edilmesini düzenleme yetkisi vardır. Dolayısıyla söz konusu yabancı, hukuka uygun olarak ülkeye giren ve hukuka uygun olarak ülkede bulunan yabancıdır.
4 no.lu Protokol
123
Protokolün 2. maddesi, vatandaşın ve yabancının seyahat ve yerleşme özürlüğüne iki yönden sınırlama getirilebileceğini öngörmektedir. İlk olarak Protokolün 2(3). fıkrası, seyahat ve yerleşme özgürlüğüne, Sözleşme’nin 8-11. maddelerindeki benzer sebeplerle, ‘fiil yönünden’ haklı müdahalelerde bulunulabilmesine imkan vermektedir;
örneğin güvenceyle salıverilen kişinin seyahat özgürlüğünün sınırlanması gibi. İkinci olarak Protokolün 2(4). fıkrası, seyahat ve yerleşme özgürlüğünün ‘belirli bölgeler’ yönünden, ‘demokratik bir toplumda kamu yararının haklı kıldığı ölçüde’ sınırlanabileceğini öngörmektedir; heyelan bölgeleri veya hudut çizgisine yakın yerler gibi.
Ama bazen bu iki unsur birleşebilir, örneğin uyuşturucu satılımı yönünden duyarlı ilan edilen bir bölgeye, uyuşturucu suçları işlemiş bir
kimsenin girişinin engellenmesi gibi. Anayasa ise, Protokolden farklı
olarak, fiil veya bölge yönünden değil, yerleşme hürriyeti ile seyahat
hürriyeti bakımından ayrı sınırlamalar getirmiştir. Anayasanın 23(2).
fıkrasının birinci bendi, yerleşme hürriyetinin, ‘suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli
kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak’ amacıyla
sınırlanabileceğini belirtmiştir; bu sınırlamanın ‘belirli bölgeler’ yönünden sınırlamalar getirilmesine imkan verdiği söylenebilir. Anayasanın 23(2). fıkrasının ikinci bendi, seyahat hürriyetine, sadece ‘suç
soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek’
amacıyla sınırlama getirilebileceğini öngörmektedir.
Protokolün 2(2). fıkrası, herkese ülkeden çıkma hakkı tanımaktadır;
bu hak hem vatandaşlar ve hem de yabancılar tarafından kullanılabilir; ancak bu hakkın kullanılması, 3. fıkradaki sınırlamalara tabidir.
Anayasanın 23(5). fıkrası, sadece vatandaşa yurt dışına çıkma hakkını
tanımış ve bu hakkın ‘ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabileceği'ni öngörmüştür.
Anayasa, yabancının yurtdışına çıkma özgürlüğünden ve sınırlarından söz etmemiştir.
Anayasanın 23. maddesi bu haklara yapılabilecek müdahalenin sınırlarını göstermemektedir; Anayasanın 13. maddesindeki ‘demokratik
toplum düzeninin gerekleri’ ve ‘ölçülülük’ ilkeleri, bu maddedeki
haklara müdahalenin sınırı bakımından da uygulanabilir kriterlerdir.
124
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
P-4 – Madde 3. VATANDAŞI SINIRDIŞI ETME YASAĞI
“1. Hiç kimse, bireysel veya toplu bir önlem nedeniyle, vatandaşı
bulunduğu devletin ülkesinden sınırdışı edilemez.
2. Hiç kimse, vatandaşı bulunduğu devletin ülkesine girme hakkından yoksun bırakılamaz.”
AY - Md 23 – YERLEŞME VE SEYAHAT HÜRRİYETİ
“…
(6) Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun
bırakılamaz.”
AY - Md 38 – SUÇ VE CEZALARA İLİŞKİN ESASLAR
“…
(11) Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye
verilemez.”
AY - Md 66 – TÜRK VATANDAŞLIĞI
“…
(3) Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.
(4) Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz.
…”
KARŞILAŞTIRMA:
Dördüncü Protokolün 3(1). fıkrası ‘vatandaş’ı, sürekli olarak ülkeden
ayrılmaya zorlama anlamında ‘sınırdışı etme’ye (expulsion) karşı
mutlak ve şartsız bir şekilde korumaktadır. Vatandaşın bir suç nedeniyle başka bir ülkeye geri verilmesi (extradition), bu maddenin uygulama alanı dışındadır. Anayasanın 23(6). fıkrasına göre de, ‘vatandaş sınırdışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz’. Anayasanın 38(11). fıkrası, vatandaşın Uluslararası Ceza Divanı’nda yargılanması için yurtdışına çıkarılmasına imkan vermektedir.
4 no.lu Protokol
125
Protokolün 3. maddesi ‘vatandaş’ı korumaktadır; bu madde, sadece
vatandaşlık başvurusu yapmış bir yabancının sınırdışı edilmesine
uygulanmaz. Öte yandan bu madde, vatandaşın ‘vatandaşlıktan çıkarılmış olması’ halinde, sınırdışı edilmesini veya yurda sokulmamasını engellememektedir. Mahkeme’ye göre, ‘vatandaşlık’ ulusal hukuka göre belirlenmelidir; İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 15.
maddesindeki gibi bir ‘vatandaşlık hakkı’, Sözleşme’de güvence altına alınmamıştır; ancak vatandaşlıktan keyfi olarak yoksun bırakma,
kişinin Sözleşme’nin 8. maddesindeki özel ve aile yaşamına saygı
hakkına bir müdahale oluşturabilir. Dolayısıyla, kişi keyfi olarak vatandaşlıktan çıkarılmış olmadıkça, Protokolün 3. maddesinin korumasından yararlanamaz. Anayasanın 66(4). fıkrası, bir vatandaşın
‘vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamayacağı'nı öngörmektedir.
P-4 – Madde 4. YABANCILARI TOPLUCA SINIRDIŞI ETME
YASAĞI
“Yabancıların topluca sınırdışı edilmesi yasaktır.
ANAYASA - ?---?
KARIŞILAŞTIRMA:
Dördüncü Protokolün 4. maddesi, ister hukuka uygun olarak isterse
hukuka aykırı olarak ülkede bulunsun, yabancıları (vatansızlar dahil), her biri için ayrı ayrı makul ve objektif esaslara göre alınmış
sınırdışı etme kararları bulunmadan, ‘topluca’ sınırdışı etmeye karşı
korumaktadır; bireysel sınırdışı etmeye karşı usul güvenceleri 7. Protokolün 1. maddesinde düzenlenmiştir. Anayasada bu konuda bir
hüküm bulunmamaktadır.
126
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
P-6 – Madde 1. ÖLÜM CEZASININ KALDIRILMASI
“Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse ölüm cezasına mahkum edilemez veya verilmiş ölüm cezası infaz edilemez.”
P-6 – Madde 2. SAVAŞ ZAMANINDA ÖLÜM CEZASI
“Bir Devlet, savaş zamanında ve çok yakın bir savaş tehlikesi olduğu zamanlarda işlenen fiillerle ilgili olarak, ceza yasasına ölüm
cezası öngören hükümler koyabilir. Ölüm cezası, sadece yasada belirtilen durumlarda ve bu yasa hükümlerine uygun olarak verilebilir. Bu Devlet, söz konusu yasanın ilgili hükümlerini Avrupa Konseyi Genel Sekreterine bildirir.”
P-13 – Madde 1. ÖLÜM CEZASININ KALDIRILMASI
“Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse ölüm cezasına mahkum edilemez veya verilmiş ölüm cezası infaz edilemez.”
P-13 – Madde 2. YÜKÜMLÜLÜK AZALTMA YASAĞI
“Sözleşmenin 15. maddesine dayanılarak, bu Protokol hükümleriyle getirilen yükümlülükte her hangi bir azaltma yapılamaz.”
P-13 – Madde 3. ÇEKİNCE YASAĞI
“Sözleşme’nin 57. maddesine dayanılarak, bu Protokolün hükümlerine her hangi bir çekince koyulamaz.”
AY - Md 38 – SUÇ VE CEZALARA İLİŞKİN ESASLAR
“…
(9) Ölüm cezası ... verilemez.”
6 ve 13 no.lu Protokoller
127
KARŞILAŞTIRMA:
Altıncı Protokolün 1. maddesiyle barış zamanında işlenen suçlar bakımından ölüm cezası kaldırılmış; ancak 2. maddesiyle savaş veya
çok yakın savaş tehlikesi bulunan zamanlar için devletlerin ölüm cezası öngören hükümler koyabileceği belirtilmiştir. On üçüncü Protokolün 1. maddesiyle ölüm cezası tamamen kaldırılmıştır. Bu Protokolün 2. maddesiyle devletlerin olağanüstü hallerde ölüm cezasını yeniden koyamayacakları, 3. maddesiyle de bu Protokol hükümlerine
çekince koyamayacakları belirtilmiştir. 1997 yılından itibaren Avrupa
Konseyi'ne üye ülkelerde ölüm cezası uygulanmamış, Avrupa ölüm
cezasından arındırılmış bir bölge haline gelmiştir. Anayasanın 38(9).
fıkrasında 7.5.2004 tarihinde yapılan değişiklikle, maddeye ölüm cezasının verilemeyeceği hükmü eklenmiştir.
128
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
P-7 – Madde 1. YABANCILARIN SINIRDIŞI EDİLMELERİNE
İLİŞKİN USUL GÜVENCELERİ
“1. Bir devletin ülkesinde hukuka uygun olarak ikamet eden bir
yabancı, hakkında hukuka uygun olarak verilmiş bir karar bulunmadıkça sınırdışı edilemez; bu kimseye şu imkanlar verilir:
a. sınırdışı edilmesine karşı gerekçeler ileri sürme;
b. durumun yeniden incelenmesini sağlama; ve
c. bunun için, yetkili bir merciin veya bu merciin gösterdiği kişi ya
da kişiler önünde temsil edilme.
2. Sınırdışı etme kararı kamu düzeni için gerekli ise veya ulusal
güvenlik nedenine dayanıyorsa, yabancı kişi birinci fıkranın a), b)
ve c) bentlerinde yer alan haklarını kullanmadan önce de sınırdışı
edilebilir.”
AY - Md - ?---?
KARŞILAŞTIRMA:
Yedinci Protokolün 1. maddesi, bir devletin ülkesinde ‘hukuka uygun olarak ikamet eden bir yabancı’nın sınırdışı edilmesini yasaklamamakta, sadece sınırdışı edilmesini bazı usul güvencelerine bağlamaktadır. Bu madde, sadece o ülkede ‘hukuka uygun olarak ikamet
eden yabancılar’ için uygulanır. Bu madde, sınır kapılarından girmemiş olan veya transit geçiş yapan veya oturma izni verilmeden ülkeye kabul edilmiş olan veya oturma izni bekleyen veya vize ya da
oturma izni süresi dolan yabancılara uygulanmaz. Yasadışı yollardan
ülkeye girmiş olan veya giriş iznini başka bir şekilde ihlal etmiş olan
yabancı, ülkede hukuka uygun olarak oturan kişi değildir. Bu madde
uygulanabilir olduğu taktirde, yabancı a), b) ve c) bendlerinde gösterilen usule ilişkin haklardan yararlanır. Ancak kamu düzeni için gerekli ise veya ulusal güvenlik nedeniyle sınırdışı etme kararı verilmiş
ise, yabancı bu haklarını kullanamadan da sınırdışı edilebilir. Anayasada bu konuya ilişkin bir düzenleme yoktur.
7 no.lu Protokol
129
P-7 – Madde 2. CEZAİ KONULARDA ÜST BAŞVURU HAKKI
“1. Cezai bir fiilden ötürü bir yargı yeri tarafından mahkum edilen
kimse, mahkumiyetini veya cezasını daha yüksek bir yargı yerinde
yeniden inceletmek hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılması,
hangi esaslar içinde kullanılabileceği dahil, yasayla düzenlenir.
2. Bu hak, hukukun öngörmesi koşuluyla, küçük suçlar, en yüksek
yargı yerinin ilk derece mahkemesi olarak kişiyi yargıladığı olaylar
ve beraat kararına karşı yapılan bir başvurudan sonra kişinin mahkum edilmesi halleri bakımından istisnalara tabi tutulabilir.”
AY - Md 154 – YARGITAY
“(1) Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir
adlî yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme
merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece
mahkemesi olarak bakar.
…”
AY - Md 155 – DANIŞTAY
“(1) Danıştay, idarî mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idarî
yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.
…”
AY - Md 156 – ASKERİ YARGITAY
“(1) Askerî Yargıtay, askerî mahkemelerden verilen karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Ayrıca, asker kişilerin kanunla gösterilen belli davalarına ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.
…”
AY - Md 157 – ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ
“(1) Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idarî işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı
aranmaz.
130
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
…”
KARŞILAŞTIRMA:
Yedinci Protokolün 2. maddesi, hakkında mahkumiyet kararı verilen
bir kimseye, mahkumiyet kararına veya verilen cezaya karşı daha
yüksek bir mahkemeye (bölge mahkemesi veya temyiz mahkemesi)
üst başvuruda (istinaf veya temyiz başvurusu) bulunma hakkı tanımaktadır. Anayasa, ilk derece mahkemeleri (adliye mahkemeleri veya idari mahkemeler veya askeri mahkemeler) tarafından verilmiş
karar ve hükümlere karşı son inceleme mercii olarak başvurulabilecek yüksek mahkemeler (Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi) kurmuştur.
Protokolün 2(1). fıkrası, bu hakkın kullanılmasının yasayla düzenleneceğini belirtmiş; (2). fıkrası da, bu hakkın hangi hallerde tanınmayabileceğini göstermiştir. Buna göre, ‘küçük suçlar’,’en yüksek yargı
yerinin ilk derece mahkemesi olarak yargılama yaptığı davalar’ ve
‘beraat kararına karşı yapılan bir üst başvurudan sonra kişinin mahkum edilmesi halleri’dir. Anayasada hangi hallerde üst (yüksek)
mahkemelere başvurulamayacağını gösteren bir hüküm yoktur.
P-7 – Madde 3. HAKSIZ MAHKUMİYET İÇİN TAZMİNAT
“Bir kimse hakkındaki kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı, yeni
meydana gelen veya daha önce meydana geldiği sonradan anlaşılan bir olayın bu kişinin mahkumiyetinde adli hata olduğunu göstermesi nedeniyle iptal edilmiş veya kişinin cezası affedilmiş ise,
daha önce bilinmeyen olayın zamanında ortaya çıkarılamamasına
mahkumiyet nedeniyle cezaya maruz kalan kişinin kısmen veya
tamamen sebep olduğu kanıtlanamıyorsa, ilgili devletin hukukuna
göre bu kişiye tazminat ödenir.”
7 no.lu Protokol
131
AY - Md - ?---?
KARŞILAŞTIRMA:
Yedinci Protokolün 3. maddesi adli hata sonucu mahkum edilen kişiye tazminat ödenmesini öngörmektedir. Bu maddeden, yeniden yargılama sonucu adli hatanın anlaşılması üzerine mahkumiyet kararı
iptal edilen veya cezası affedilen kişiler yararlanabilir. Ancak, adli hataya kişinin bizzat kendisi sebebiyet vermişse, tazminat ödenmez.
Anayasada konuyla ilgili bir hüküm yoktur.
P-7 – Madde 4. İKİ KEZ YARGILANMAMA VEYA CEZALANDIRILMAMA HAKKI
“1. Bir devletin hukukuna ve ceza usul yasasına uygun olarak bir
fiilden ötürü daha önce bir ceza davasında kesin olarak mahkum
olan veya beraat eden bir kimse, bu devletin yargı alanı içinde aynı
fiilden dolayı yeniden yargılanamaz ve cezalandırılamaz.
2. Yukarıdaki fıkra hükümleri, davanın sonucunu etkileyebilecek
yeni meydana gelen veya daha önce meydana geldiği yeni anlaşılan olayların bulunduğuna dair kanıtlar varsa veya önceki davada
temel bir hata bulunuyorsa, söz konusu devletin hukukuna ve ceza
usul yasasına göre davanın yeniden görülmesine engel olmaz.
3. Sözleşmenin 15. maddesine dayanarak, bu maddenin getirdiği
yükümlülüklerde herhangi bir azaltma yapılamaz.”
AY - Md - ?---?
KARŞILAŞTIRMA:
Yedinci Protokolün 4. maddesi, adil yargılanma hakkını bütünleyen
haklardan birini, aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkını (ne bis in idem) güvence altına almaktadır. Anayasada
bu hakla ilgili bir düzenleme yoktur.
Protokolün 4(1). fıkrası, aynı olayların tekrar dava konusu yapılması
halinde uygulanır; dolayısıyla bir kimsenin bir ceza davasında ‘kesin
132
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
karar’la ‘mahkum olması’ veya ‘beraat etmesi’ fark etmez. Bu fıkra,
aynı devletin aynı suçtan çifte yargılama yapmasını önlemektedir; bir
kimsenin aynı suçtan farklı devletlerde yargılanmasını engellememektedir. Protokolün 4(1). fıkrası, tek bir eyleminin parçalarını oluşturan iki ayrı suçun iki ayrı mahkemede veya tek bir mahkemede iki
ayrı suç olarak yargılanmasını engellemez. Önemli olan suçun esaslı
unsurlarının aynı olup olmadığıdır.
Protokolün 4(2). fıkrası, iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama
hakkının uygulama alanını, ‘yeniden yargılama’ koşullarını düzenleyerek daraltmaktadır. Eğer işlenmiş olan suçun fiilleriyle ilgili deliller, kararın kesinleşmesinden sonra ortaya çıkmış ise, yeniden yargılama yapılabilir; yeniden yargılama iki kez yargılama anlamına gelmez. Anayasada yeniden yargılama konusuna yer verilmemiş, ancak
Ceza Muhakemesi Kanununda düzenleme yapılmıştır.
P-7 – Madde 5. EŞLER ARASINDA EŞİTLİK
“Eşler kendi aralarında ve çocuklarıyla ilişkilerinde, evlilikle ilgili,
evlilik sırasında ve ayrıldıktan sonra, özel hukuk nitelikli haklara
ve yükümlülüklere eşit olarak sahiptirler. Bu madde, devletin, çocukların yararları bakımından gerekli bulunan tedbirleri almasını
engellemez.”
AY - Md 41 – AİLENİN KORUNMASI VE ÇOCUK HAKLARI
“Aile, … eşler arasında eşitliğe dayanır.
…”
KARŞILAŞTIRMA:
Yedinci Protokolün 5. maddesi, eşlerin hangi alanlarda eşit haklara
sahip olacağını düzenlemiştir. Anayasanın 41. maddesinde ise, ailenin eşler arasında eşitliğe dayanacağı belirtilmekle yetinmiştir.
Protokolün 5. maddesi, eşlerin sadece medeni hukuk alanındaki hak
ve yükümlülüklerine uygulanır; cezai ve diğer konularda uygulanmaz. Bu madde bakımından devletin yükümlülüğü, eşlerin eşit haklara sahip olmasını gerektiren hukuki düzenlemelerin yapılmasına
7 no.lu Protokol
133
ilişkin pozitif bir yükümlülüktür. Bu madde eş olmayanları, yani evlilik dışı ilişkileri bulunan partnerleri korumamaktadır.
134
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
BÖLÜM II - İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ
Madde 19. MAHKEME’NİN KURULUŞU
Sözleşmeci Tarafların bu Sözleşme ile üstlendikleri taahhütleri yerine getirmelerini güvence altına almak için, bundan sonra
'Mahkeme' diye geçecek olan bir İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi
kurulur. Mahkeme süreklilik esasına göre çalışır.
Madde 20. YARGIÇLARIN SAYISI
Mahkeme, Sözleşmeci Taraf Devletlerin sayısı kadar yargıçtan kurulur.
Madde 21. GÖREV ŞARTLARI
1. Yargıçlar, yüksek yargısal bir göreve atanabilmek için gerekli niteliklere sahip bulunan veya hukukta uzmanlığı ile tanınmış olan
yüksek ahlaki niteliklere sahip kişiler arasında ayrılır.
2. Yargıçlar Mahkeme’de şahsi sıfatlarıyla görev yaparlar.
3. Yargıçlar görevleri süresince, bağımsızlığın, tarafsızlığın ve sürekli çalışma esasının gerekleriyle bağdaşmayan bir işle meşgul
olamazlar; bu fıkranın uygulanmasından kaynaklanan bütün sorunlar hakkında Mahkeme kendisi karar verir.
Madde 22. YARGIÇLARIN SEÇİLMELERİ
Yargıçlar, her bir Sözleşmeci Taraf Devlet bakımından, o Sözleşmeci Tarafın gösterdiği üç adaydan oluşan bir listeden Parlamenter
Meclisi tarafından oy çokluğu ile seçilir.
Madde 23. GÖREV SÜRELERİ
1. Yargıçlar dokuz yıllık bir dönem için seçilirler. Görev süresi sona eren yargıçlar yeniden seçilemezler.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ
135
2. Yetmiş yaşına gelen yargıcın görev süresi sona erer.
3. Görev süreleri sona eren yargıçlar, yerlerine yeni yargıç gelinceye kadar göreve devam ederler. Ancak bu yargıçlar, başladıkları bir
davayı görmeye devam ederler.
4. Bir yargıç, Mahkeme’nin diğer üyelerinin üçte ikisi tarafından
artık gerekli koşulları taşımadığına karar verilmedikçe, görevden
alınamaz.
Madde 24. YAZI İŞLERİ VE RAPORTÖRLER
1. Mahkeme’de, kuruluşu ve görevleri Mahkeme İçtüzüğünde düzenlenen bir Yazı İşleri Müdürlüğü bulunur.
2. Mahkeme, tek yargıçlı oluşum halinde çalışırken, Mahkeme
Başkanlığına bağlı olarak görev yapan raportörler Mahkeme’ye
yardımcı olurlar. Raportörler, Mahkeme yazı işlerinin bir parçasını
oluştururlar.
Madde 25. MAHKEME GENEL KURULU
Mahkeme Genel Kurulu,
a. üç yıl için Mahkeme Başkanını ve bir veya iki Başkan Yardımcısını seçer; süresi sona erenler yeniden seçilebilir;
b. belirli bir süre için Daireler oluşturur;
c. Daire Başkanlarını seçer; süresi sona erenler yeniden seçilebilir;
d. Mahkeme İçtüzüğünü kabul eder;
e. Yazı İşleri Müdürünü ve bir veya daha fazla Yardımcısını seçer;
ve
f. 26(2). fıkrasına göre bir istekte bulunabilir.
Madde 26. TEK YARGIÇLI OLUŞUMLAR, KOMİTELER, DAİRELER VE BÜYÜK DAİRE
1. Mahkeme, önüne gelen davaları görmek üzere tek yargıçlı oluşumlar [hakimlikler], üç yargıçlı Komiteler, yedi yargıçlı Daireler
ve on yedi yargıçlı Büyük Daire halinde çalışır. Komiteler, Daireler
tarafından belirli bir süre için kurulurlar.
136
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
2. Bakanlar Komitesi, Mahkeme Genel Kurulunun isteği üzerine,
oybirliğiyle vereceği kararla ve belirli bir süre için Dairelerdeki
yargıç sayısını beşe düşürebilir.
3. Bir yargıç, tek yargıçlı oluşum [hakimlik] halinde çalışırken,
nezdinde seçildiği Sözleşmeci Tarafa karşı yapılan bir başvuruya
bakamaz.
4. Görülmekte olan dava ile ilgili Devlet nezdinde seçilmiş olan
yargıç, Dairede ve Büyük Dairede re’sen yer alır. Böyle bir yargıç
bulunmuyorsa veya görev yapamıyorsa, Tarafça daha önce verilmiş
bir listeden Mahkeme Başkanı tarafından seçilen bir kişi, yargıç sıfatıyla yer alır.
5. Büyük Dairede Mahkeme Başkanı, Başkan Yardımcıları, Daire
Başkanları ve Mahkeme İçtüzüğüne göre seçilmiş diğer yargıçlar
yer alır. Bir dava, 43. maddeye göre Büyük Dairenin önüne getirildiğinde, kararı vermiş olan Dairenin Başkanı ve ilgili Sözleşmeci
Taraf bakımından görev yapan yargıç dışında, bu Daireden her
hangi bir yargıç Büyük Dairede yer alamaz.
Madde 27. TEK YARGIÇLI OLUŞUMLARIN YETKİLERİ
1. Tek yargıç, Sözleşme'nin 34. maddesine göre yapılmış olup daha
fazla incelenmesi gerekmeyen bir başvurunun kabuledilemez olduğuna veya düşmesine karar verebilir.
2. Bu karar kesindir.
3. Tek yargıç bir başvurunun kabuledilemez olduğuna veya düşmesine karar vermemiş ise, başvuruyu daha fazla incelenmek üzere
bir komiteye veya Daireye gönderir.
Madde 28. KOMİTELERİN KABULEDİLEMEZLİK BEYANLARI
1. Bir Komite, Sözleşme’nin 34. maddesine göre yapılan bir başvuru hakkında oybirliğiyle:
a. daha fazla inceleme yapmaksızın bir karar alabiliyorsa, başvurunun kabuledilemez olduğuna veya düşmesine karar verebilir;
veya
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ
137
b. Sözleşme’nin yorumlanması veya uygulanmasıyla ilgili davadaki asıl sorun, daha önce Mahkeme’nin yerleşik içtihatlarına konu
olmuşsa, kabuledilebilir olduğuna ve aynı zamanda esası hakkında karar verebilir.
2. Birinci fıkraya göre verilen kararlar ve sonkararlar kesindir.
3. İlgili Sözleşmeci Taraf bakımından seçilmiş olan yargıç, o komitenin üyesi değilse, komite, ilgili Tarafın 1.b) bendindeki usulün
uygulanmasına itiraz edip etmediği gibi bütün ilgili faktörleri göz
önünde tutarak, bu yargıcı yargılamanın her aşamasında komite
üyelerinden birinin yerini alması için davet edebilir.”
Madde 29. DAİRELERİN KABULEDİLEBİLİRLİĞE VE ESASA
DAİR KARARLARI
1. Sözleşme’nin 34. maddesine göre yapılan bireysel başvurular
hakkında, 27 veya 28. maddelere göre kabuledilebilirlik kararı veya 28. maddeye göre sonkarar verilememiş ise, kabuledilebilirlik
ve esas hakkındaki karar bir Daire tarafından verilir.
Kabuledilebilirlik kararı ayrı olarak verilebilir.
2. Otuz üçüncü maddeye göre yapılmış Devletlerarası başvuruların
kabuledilebilirliği ve esası üzerinde bir Daire karar verebilir.
Mahkeme istisnai durumlarda aksine karar vermedikçe,
kabuledilebilirlik hakkındaki kararı ayrı olarak verir.
Madde 30. YARGILAMA YETKİSİNİ BÜYÜK DAİREYE BIRAKMA
Bir Dairenin görmekte olduğu bir davada Sözleşmenin veya Protokollerin yorumlanmasını gerektiren ciddi bir sorun ortaya çıkarsa,
veya Dairenin önündeki sorunun çözümü daha önce Mahkeme’nin
verdiği bir kararla bağdaşmayacak bir sonuç yaratacaksa, ve davanın taraflarından biri buna itiraz etmezse, Daire bu davada yargılama yetkisini, hüküm vermeden önce her hangi bir aşamada Büyük Daire lehine bırakabilir.
138
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 31. BÜYÜK DAİRENİN YETKİLERİ
Büyük Daire,
a. otuz üçüncü maddeye göre yapılan başvuruları, otuz dördüncü
maddeye göre yapılmış olup da bir Dairenin otuzuncu maddeye
göre yargılama yetkisini bıraktığı başvuruları ve kırk üçüncü maddeye göre önüne gelen davaları karara bağlar;
b. Sözleşme’nin 46(4). fıkrasına göre Bakanlar Komitesi tarafından
Mahkeme’nin önüne getirilen konular hakkında karar verir; ve
c. kırk yedinci maddede öngörülen istişari mütalaa taleplerini inceler.
Madde 32. MAHKEME’NİN YETKİSİ
1. Mahkeme, otuz üç, otuz dört, kırk altı ve kırk yedinci maddelerde öngörüldüğü şekilde önüne gelen davalarda Sözleşmenin yorumlanması ve uygulanması ile ilgili bütün sorunlar üzerinde yargılama yetkisine sahiptir.
2. Mahkeme’nin yetkisi olup olmadığı uyuşmazlığı çıkması halinde, uyuşmazlık hakkında Mahkeme karar verir.
Madde 33. DEVLET BAŞVURULARI
Bir Sözleşmeci Taraf Devlet, Sözleşme ve Protokol hükümlerinin
başka bir Sözleşmeci Taraf Devlet tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Mahkeme’ye başvurabilir.
Madde 34. BİREYSEL BAŞVURULAR
Mahkeme, bu Sözleşmede ve Protokollerde beyan edilen haklarının bir Sözleşmeci Devlet tarafından ihlal edilmesinden dolayı
mağdur olduğunu iddia eden bireylerin, hükümet dışı örgütlerin
ve birey topluluklarının yaptıkları başvuruları alabilir. Sözleşmeci
Taraf Devletler, bu hakkın etkili bir şekilde kullanılmasını engellememeyi taahhüt ederler.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ
139
Madde 35. KABULEDİLEBİLİRLİK KRİTERLERİ
1. Mahkeme bir sorunu ancak, uluslararası hukukun genellikle tanınmış kurallarına göre, iç hukuktaki bütün başvuru yolları tüketildikten sonra ve son kararın verilmesinden itibaren altı ay içinde
önüne getirilmesi halinde ele alır.
2. Mahkeme, 34. maddeye göre yapılmış bireysel başvuruları aşağıdaki hallerde ele almaz:
a. başvurunun imzasız olması; veya
b. başvurunun Mahkeme tarafından daha önce incelenmiş bir konuyla aynı içeriğe sahip olması veya başka bir uluslararası soruşturma ya da uzlaşma merciine sunulmuş olup konuyla ilgili hiç bir
yeni bilgi içermemesi.
3. Mahkeme, 34. maddeye göre yapılan bir bireysel başvuruyu aşağıdaki hallerde kabuledilemez bulur:
a. Sözleşme veya Protokol hükümlerine girmemesi, açıkça temelsiz
olması veya bireysel başvuru hakkını kötüye kullanması; veya
b. Sözleşme ve Protokollerde belirtilen insan haklarına saygı ilkesi
gereğince başvurunun esası hakkında incelemeye gerek bulunması
ve başvuruya konu olayın ulusal bir yargı yeri tarafından gereğince
incelenmemiş olması durumları hariç, başvurucunun önemli bir
dezavantaja uğramamış olması
4. Mahkeme, bu maddeye göre kabuledilemez olduğunu düşündüğü bir başvuruyu reddeder. Yargılamanın her hangi bir aşamasında
da aynı kararı verebilir.
Madde 36. ÜÇÜNCÜ TARAFIN DAVAYA MÜDAHALESİ
1. Kendi vatandaşları bir Dairenin veya Büyük Dairenin önündeki
davalarda başvurucu olan Sözleşmeci Taraflar, bu davalarda yazılı
mütalaada bulunma ve duruşmalara katılma hakkına sahiptir.
2. Mahkeme Başkanı, adaletin gereği gibi yerine getirilmesi amacıyla, davada taraf olmayan bir Sözleşmeci Devleti veya başvurucu
dışında ilgili her hangi bir kimseyi, yazılı mütalaada bulunmaya
ve duruşmalara katılmaya davet edebilir.
3. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, bir Dairenin veya Büyük Dairenin önündeki bütün davalarda yazılı görüş sunabilir ve
duruşmalara katılabilir.
140
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 37. BAŞVURULARIN DÜŞÜRÜLMESİ
1. Yargılamanın her hangi bir aşamasında Mahkeme, şartların aşağıdaki sonuçlardan birine yol açması durumunda bir davanın düşürülmesine karar verebilir:
a. başvurucunun başvurusunu izleme niyetinde olmaması; veya
b. sorunun çözümlenmiş olması; veya
c. Mahkeme tarafından tespit edilen başvurunun daha fazla incelenmesini gerektirmeyen bir sebebin bulunması.
Ancak Mahkeme, Sözleşmede ve Protokollerde tanımlanan insan
haklarına saygı esasının gerektirmesi halinde incelemeye devam
eder.
2. Mahkeme, başvurunun canlandırılmasını gerektiren şartların
bulunduğunu kabul ettiği takdirde, bir başvuruyu canlandırabilir.
Madde 38. DAVANIN ESASTAN İNCELENMESİ
Mahkeme davayı, tarafların temsilcileriyle birlikte inceler ve gerekirse, davanın etkili bir şekilde yürütülmesi için, ilgili Sözleşmeci
Tarafın gerekli her türlü imkanı sağlayacağı bir soruşturma yapar.
Madde 39. DOSTANE ÇÖZÜM
1. Mahkeme yargılamanın her aşamasında, meselenin Sözleşme’de
ve Protokollerde tanımlanan insan haklarına saygı prensibine dayanan bir dostane çözüme ulaşılabilmesi için, ilgili taraflara hizmet
verir.
2. Yukarıdaki 1. fıkraya göre yapılan işlemler gizlidir.
3. Bir dostane çözüme ulaşılması halinde, Mahkeme, olayların kısa
bir özeti ile ulaşılan sonucu kapsayan bir kararla davayı düşürür.
4. Bu karar, dostane çözüm şartlarının yerine getirilmesini gözetecek olan Bakanlar Komitesine iletilir.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ
141
Madde 40. DURUŞMALARIN ALENİĞİLİ VE BELGELERE
ULAŞMA
1. İstisnai hallerde Mahkeme aksine karar vermedikçe, duruşmalar
herkese açıktır.
2. Mahkeme Başkanı aksine karar vermedikçe, yazı işlerine tevdi
edilen belgeleri herkes edinebilir.
Madde 41. ADİL KARŞILIK
Mahkeme, Sözleşmenin veya Protokollerin ihlal edildiğini tespit
ederse, ve ilgili Sözleşmeci Devletin iç hukuku bu ihlali ancak
kısmen giderme imkanı veriyorsa, Mahkeme gerekli görürse zarara
uğrayan tarafa adil bir karşılık verilmesine hükmeder.
Madde 42. DAİRELERİN KARARLARI
Dairelerin kararları kırk dördüncü maddenin ikinci fıkrası hükümlerine göre kesinleşir.
Madde 43. DAVAYI BÜYÜK DAİREYE GÖTÜRME
1. Davanın taraflarından herhangi biri, Daire kararının verilmesinden tarihten itibaren üç ay içinde, istisnai durumlarda, davanın
Büyük Daire önüne götürülmesini talep edebilir.
2. Büyük Dairenin beş yargıcından oluşan bir kurul tarafından incelenen bu talep, eğer davada Sözleşmenin veya Protokollerin yorumlanmasını veya uygulanması etkileyen ciddi bir sorun veya genel nitelikte önemli bir mesele varsa kabul edilir.
3. Bu kurulun talebi kabul etmesi halinde, Büyük Daire vereceği
bir hükümle bu davayı karara bağlar.
Madde 44. SONKARARLAR
1. Büyük Dairenin sonkararı kesindir.
2. Bir Dairenin sonkararı aşağıdaki hallerde kesinleşir:
142
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
a. tarafların davayı Büyük Daire önüne götürme yönünde talepleri
olmadığını beyan etmeleri durumunda; veya
b. karar tarihinden itibaren üç ay içinde davayı Büyük Dairenin
önüne götürme talep edilmemiş ise, bu sürenin sonunda; veya
c. Kırk üçüncü maddeye göre yapılan talebin Büyük Dairenin beş
yargıçlı kurulu tarafından reddedilmesi halinde.
3. Kesinleşen sonkararlar yayımlanır.
Madde 45. KARARLARIN VE SONKARARLARIN GEREKÇELİ OLMASI
1. Sonkararlar ile başvuruların kabuledilebilirliği veya
kabuledilemezliği beyan eden kararlar gerekçeli olarak verilir.
2. Mahkeme hükmünün bazı kısımlarında veya tamamında oybirliği bulunmuyorsa, her yargıç ayrık görüş belirtme hakkına sahiptir.
Madde 46. SONKARARIN BAĞLAYICILIĞI VE YERİNE GETİRİLMESİ
1. Sözleşmeci Taraflar, kendilerinin taraf oldukları davalarda
Mahkeme’nin sonkararlarına uymayı taahhüt ederler.
2. Mahkeme sonkararları, Bakanlar Komitesine gönderilir; Komite
bu kararların yerine getirilmesini gözetir.
3. Bakanlar Komitesi, kesinleşmiş bir sonkararın yerine getirilmesinin gözetim sürecinin, sonkararın yorumlanması problemi nedeniyle engellendiğini düşünecek olursa, yorum sorunu üzerinde karar vermesi için meseleyi Mahkeme’ye gönderebilir. Gönderme kararı, Komite’de yer alma hakkı bulunan temsilcilerin üçte iki oy
çokluğuyla verilir.
4. Bakanlar Komitesi, bir Sözleşmeci Tarafın, taraf olduğu bir davada kesinleşmiş bir sonkarara uymadığını düşünecek olursa, o
Sözleşmeci Tarafa resmen bildirdikten sonra, Komite’de yer alma
hakkı bulunan temsilcilerin üçte iki oy çokluğuyla verdiği bir kararla, o Tarafın 1. fıkradaki yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği sorununu Mahkeme’nin önüne getirebilir.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ
143
5. Mahkeme 1. fıkranın ihlal edildiğini tespit edecek olursa, alınacak tedbirleri kararlaştırması için, olayı Bakanlar Komitesine gönderir. Mahkeme 1. fıkranın ihlal edilmediğini tespit edecek olursa,
olayı yine Bakanlar Komitesine gönderir ve Komite olayı incelemeyi sona erdirir.
Madde 47. İSTİŞARİ MÜTALAALAR
1. Mahkeme, Bakanlar Komitesinin talebi üzerine, Sözleşme ve
Protokollerin yorumlanması ile ilgili hukuki sorunlar hakkında
istişari mütalaa verebilir.
2. Bu tür istişari mütalaalar, Sözleşmenin Birinci Bölümünde ve
Protokollerde tanımlanan hak ve özgürlüklerin içeriği veya alanı
ile ilgili bir sorunla, veya Sözleşmeye göre açılabilecek bir davanın
sonucu olarak Mahkeme’nin veya Bakanlar Komitesinin incelemek
durumunda kalabileceği başka her hangi bir sorunla ilgili olamaz.
3. Bakanlar Komitesinin, Mahkeme’den istişari mütalaa isteme kararı alabilmesi için, Komite toplantılarına katılma hakkı bulunan
temsilcilerin çoğunluğunun oyu gereklidir.
Madde 48. MAHKEME’NİN İSTİŞARİ MÜTALAA YETKİSİ
Mahkeme, Bakanlar Komitesinin istişari mütalaa talebinin konusunun, kendisinin kırk yedinci maddede tanımlanan yetkisi içinde
olup olmadığına kendisi karar verir.
Madde 49. İSTİŞARİ MÜTALAALARIN GEREKÇELİ OLMASI
1. Mahkeme istişari mütalaalarını gerekçeli olarak verir.
2. İstişari mütalaanın tamamında veya bir kısmında yargıçların oybirliği bulunmuyorsa, her yargıç ayrık görüş belirtme hakkına sahiptir.
3. Mahkeme’nin verdiği istişari mütalaalar Bakanlar Komitesine
bildirilir.
144
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 50. MAHKEME’NİN GİDERLERİ
Mahkeme’nin giderleri Avrupa Konseyi tarafından karşılanır.
Madde 51. YARGIÇLARIN AYRICALIK VE MUAFİYETLERİ
Yargıçlar görevleri süresince, Avrupa Konseyi Statüsünün kırkıncı
maddesinde ve buna bağlı olarak yapılan anlaşmalarda belirtilen
ayrıcalık ve muafiyetlerden yararlanma hakkına sahiptir.
BÖLÜM III – ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER
Madde 52. GENEL SEKRETERİN ARAŞTIRMALARI
Bir Sözleşmeci Taraf Devlet, Avrupa Konseyi Genel Sekreterinin
talebi üzerine, Sözleşme hükümlerinin etkili bir biçimde uygulanmasını iç hukukunda nasıl güvence altına aldığı konusunda
açıklama sunar.
Madde 53. MEVCUT İNSAN HAKLARININ KORUNMASI
Bu Sözleşmenin hiç bir hükmü, Sözleşmeci Tarafların iç hukuklarında güvence altına aldıkları insan haklarını ve temel özgürlükleri
kısıtlayacak ve taraf oldukları anlaşmalardaki yükümlülüklerini
azaltacak biçimde yorumlanamaz.
Madde 54. BAKANLAR KOMİTESİNİN YETKİLERİ
Bu Sözleşmenin hiç bir hükmü Bakanlar Komitesinin, Avrupa
Konseyi Statüsü tarafından kendisine verilen yetkileri kullanılmasını engellemez.
ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER
145
Madde 55. DİĞER UYUŞMAZLIK ÇÖZÜM VASITALARINA
BAŞVURMAMA
Sözleşmeci Taraflar, özel olarak uzlaşmaya varmadıkça, bu Sözleşmenin yorumlanması ve uygulanmasından kaynaklanan bir
uyuşmazlığı çözmek için bu Sözleşmede yer alan başvuru yolu dışında, aralarında yürürlükte bulunan başka bir anlaşmaya, sözleşmeye veya bildiriye başvurmama konusunda anlaşmışlardır.
Madde 56. ÜLKESEL UYGULAMA
1. Bir Devlet, Sözleşmeyi onaylaması sırasında veya onaydan sonra,
Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine hitaben bir bildirimde bulunarak, bu maddenin dördüncü fıkrasına göre bu Sözleşmenin uygulanma kapsamına uluslararası ilişkiler bakımından sorumlu olduğu diğer ülkelerin de girdiğini beyan edebilir.
2. Sözleşme, bildirimde belirtilen ülke veya ülkelerde, bu bildirimin Avrupa Konseyi Genel Sekreterine ulaşmasından itibaren otuz
gün sonra yürürlüğe girer.
3. Sözleşme hükümleri bu ülkelerdeki yerel koşulların gerekleri
göz önünde tutularak uygulanır.
4. Bu maddenin birinci fıkrasına göre bildirimde bulunan bir Devlet daha sonra her hangi bir zamanda, Mahkeme’nin otuz dördüncü
maddeye göre bireylerin, hükümet dışı örgütlerin ve birey topluluklarının yaptıkları başvuruları kabul etme yetkisini, bildirimin
ilgili bulunduğu bir veya birden fazla ülke namına kabul ettiğini
bildirebilir.
Madde 57. ÇEKİNCELER
1. Bir Devlet Sözleşmeyi imzalarken veya onay belgesini tevdi
ederken, kendi ülkesinde yürürlükte bulunan bir yasa bu Sözleşmenin belirli bir hükmüyle bağdaşmadığı ölçüde, Sözleşmenin o
hükmüne çekince koyabilir. Bu madde, genel nitelikte çekinceler
koyma imkanı vermez.
2. Bu maddeye göre konan çekinceler, söz konusu yasanın özet bir
açıklamasını da kapsar.
146
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 58. SÖZLEŞME’DEN ÇIKMA
1. Bir Sözleşmeci Taraf Devlet bu Sözleşmeden ancak, Sözleşmeye
taraf olduktan beş yıl sonra ve Avrupa Konseyi Genel Sekreterine
hitaben göndereceği bildirimin içinde yer alacak olan uyarıdan altı
ay sonra çıkabilir. Genel Sekreter bu bildirimden diğer Taraf Devletleri bilgilendirir.
2. Bu tür bir çıkma bildirimi ilgi Taraf Devleti bu Sözleşme ile üstlendiği yükümlülüklerden, bildirimin yürürlüğe girme tarihinden
önce bu tür yükümlülüklerini ihlal oluşturabilecek tasarrufları bakımından kurtulması sonucunu doğurmaz.
3. Avrupa Konseyi üyeliği sona eren bir Sözleşmeci Devletin, aynı
koşullarla bu Sözleşmenin Tarafı olma sıfatı da sona erer.
4. Elli altıncı maddeye göre bu Sözleşmenin uygulanacağı bildirilmiş ülkeler bakımından Sözleşmeden çıkma da yukarıdaki fıkra
hükümlerine göre yapılır.
Madde 59. İMZA VE ONAY
Bu Sözleşme, Avrupa Konseyi üyelerinin imzalarına açıktır. Sözleşme onaylanır. Onaylama belgeleri Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'ne verilir.
Avrupa Birliği bu Sözleşme’ye katılabilir.
Bu Sözleşme, on onay belgesinin verilmesinden sonra yürürlüğe
girer.
Sözleşme’yi daha sonra onaylayacak olan imzacılar için Sözleşme,
onaylama belgesinin verilmesinden itibaren yürürlüğe girer.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri, Sözleşme'nin yürürlüğe girdiğini, Sözleşme'yi onaylayan Yüksek Sözleşmeci Taraflar’ın adlarını
ve daha sonra gelecek olan onaylama belgelerinin verilişini bütün
Avrupa Konseyi üyelerine bildirir.
ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER
147
P-14 - Madde 18. Son ve geçici hükümler
1. Bu Protokol, aşağıdaki şekilde bağlanma iradesini açıklayan,
Sözleşme’yi imzalamış olan Avrupa Konseyi üyesi Devletlerin imzasına açıktır.
a. onay, kabul veya uygun bulma bakımından çekincesiz olarak
imzalamak; veya
b. onay, kabul veya uygun bulma şartıyla imzalamak
2. Onay, kabul veya uygun bulma belgeleri, Avrupa Konseyi Genel
Sekreterliğinde saklanır.
P-14 - Madde 19.
Bu Protokol, Sözleşme’nin bütün taraflarınca, 18. madde hükümlerine göre Protokol ile bağlanma iradelerini açıkladıkları tarihten
itibaren üç aylık bir sürenin sona ermesini izleyen ayın ilk günü
yürürlüğe girer.
P-14 - Madde 20.
1. Bu Protokolün hükümleri, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren,
Mahkeme önünde devam etmekte olan bütün başvurulara olduğu
gibi, Bakanlar Komitesi tarafından yerine getirilmeleri izlenmekte
olan bütün sonkararlara da uygulanır.
2. Bu Protokolün 12. maddesiyle Sözleşme’nin 35(3)(b). bendine eklenen yeni kabuledilebilirlik kriteri, bu Protokolün yürürlüğe girmesinden önce kabuledilebilir bulunmuş başvurulara uygulanmaz. Yeni kabuledilebilirlik kriteri, bu Protokolün yürürlüğe girmesini izleyen iki yıl içinde, Mahkeme’nin sadece Daireleri ve Büyük Dairesi tarafından uygulanır.
P-14 - Madde 21.
Bu Protokolün yürürlüğe girdiği tarihte görevlerinin ilk dönemlerinde bulunan yargıçların görev süreleri, kendiliğinden toplam
dokuz yıla uzar. Diğer yargıçların görev süreleri, kendiliğinden iki
yıl daha uzadıktan sonra tamamlanır.
148
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
P-14 - Madde 22.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri, bu Protokol ile ilgili aşağıdaki
konuları Avrupa Konseyi üyesi Devletlere bildirir:
a. bir imza,
b. onay, kabul, uygun bulma belgesi verilmesi,
c. on dokuzuncu maddeye göre bu Protokolün yürürlüğe girdiği tarih,
c. bu Protokol ile ilgili başka her hangi bir bildirim veya haber.
Aşağıda imzası bulunanlar, usulüne uygun biçimde yetkilendirilmiş olarak, bu Protokol imzalamışlardır.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
149
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
(1 Haziran 2010)
Yazı İşleri Müdürlüğünün Notu:
(Mahkeme İçtüzüğünün bu yeni baskısı, 1 Haziran 2010 tarihinde yürürlüğe
giren İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 14 Numaralı Protokolündeki
değişiklikleri dikkate alarak Mahkeme genel kurulu tarafından kabul edilen
değişiklikleri içermektedir. Sözleşme’nin 14 Numaralı Protokolünün geçici
temelde hükümlerinin uygulanmasına onay veren Yüksek Sözleşmeci
Taraflarca Mahkeme önündeki yargılamalarda uygulanan bir ek biçiminde
İçtüzükte zaten bir dizi değişiklik gerçekleştirilmişti. Bunlar: (i) tek yargıçlı
oluşum ve (ii) üç yargıçlı Komitelerdir. Yeni baskı, şimdi 14 Numaralı
Protokolün yürürlüğe girmesiyle bu eklemenin yerine geçmiş bulunmaktadır.
Herhangi bir ek metin ve güncelleştirme, Mahkeme’nin web sitesinde
(www.echr.coe.int) yayınlanacaktır.)
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi,
İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Korumaya dair Sözleşmesi ve
Protokollerini dikkate alarak,
Mevcut İçtüzüğü oluşturmuştur:
Madde 1 (Tanımlar)
Bağlam aksini gerektirmedikçe, bu İçtüzüğün amaçları bakımından:
(a) “Sözleşme” terimi, İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Korumaya dair Sözleşme ve Protokollerini;
(b) “Mahkeme Genel Kurulu” deyimi, genel kurul halinde toplanan
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ni;
(c) “Büyük Daire” deyimi, Sözleşme'nin 26(1). fıkrası uyarınca oluşturulan on yedi yargıçlı Büyük Daireyi;
(d) “Bölüm” terimi, Sözleşme'nin 25(b) bendinde uyarınca belirli bir
dönem için Mahkeme genel kurulu tarafından kurulan bir Daireyi ve
“Bölüm Başkanı” ifadesi de Sözleşme'nin 25(c) bendi uyarınca Mahkeme genel kurulu tarafından Bölüm Başkanı olarak seçilen yargıcı;
150
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
(e) “Daire” terimi, Sözleşme'nin 26(1). fıkrası uyarınca oluşturulan
yedi yargıçlı bir Daireyi ve “Daire Başkanı” deyimi de bir “Daire”ye
başkanlık eden yargıcı;
(f) “Komite” terimi, Sözleşme'nin 26(1). fıkrası uyarınca kurulan üç
yargıçlı bir Komiteyi ve “Komite Başkanı” terimi “Komite”ye başkanlık eden yargıcı;
(g) “tek yargıçlı oluşum” [hakimlik] terimi, Sözleşme'nin 26(1). fıkrası uyarınca görev yapan tek bir yargıcı;
(h) “Mahkeme” terimi, Mahkeme genel kurulunu, Büyük Daireyi, bir
Bölümü, bir Daireyi, bir Komiteyi veya Sözleşme'nin 43(2). fıkrasında
öngörülen beş yargıçlı kurulu;
(i) “ad hoc yargıç” deyimi, seçilmiş bir yargıcın dışında, Sözleşme'nin
26(4). fıkrası ve İçtüzüğün 29. maddesi uyarınca Büyük Daire veya
bir Daire üyesi olarak görevlendirilmiş bir kimseyi;
(j) “yargıç” veya “yargıçlar” deyimleri, Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi tarafından seçilmiş yargıçları veya ad hoc yargıçları;
(k) “Raportör Yargıç” deyimi, İçtüzüğün 48 ve 49. maddelerindeki
görevleri yerine getirmek üzere görevlendirilmiş bir yargıcı;
(l) “yargıç olmayan raportör” terimi, Sözleşme'nin 24(2). fıkrası gereğince tek yargıçlı oluşumlara yardımcı olmak üzere görevlendirilen
Yazı İşleri Müdürlüğünün bir üyesini;
(m) “delege” terimi, Daire tarafından bir delegasyonda görevlendirilmiş bir yargıcı ve “delegasyon başkanı” deyimi, Daire tarafından
delegasyona başkanlık yapmak üzere görevlendirilmiş delegeyi;
(n) “delegasyon” terimi, delegelerden, Yazı İşleri mensuplarından ve
delegasyona yardımcı olmak üzere görevlendirilmiş diğer kimselerin
oluşturduğu bir organı;
(o) “Yazı İşleri Müdürü” deyimi, yerine göre Mahkeme Yazı İşleri
Müdürünü veya Bölüm Yazı İşleri Müdürünü;
(p) “taraf” veya “taraflar” terimleri:
- başvurucuyu veya davalı Sözleşmeci Devletleri;
- başvurucu (kişi, hükümet dışı örgütler veya bireyler topluluğu),
Sözleşme'nin 34. maddesine göre başvuruda bulunanları;
(q) “üçüncü taraf” deyimi, Sözleşme'nin 36(1), (2) ve (3). fıkralarında
öngörülen ve bir duruşmaya katılma veya yazılı mütalaa verme hakkını kullanan veya bunları yapması için davet edilen bir Sözleşmeci
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
151
Devleti, ilgili kimseyi ya da Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri’ni;
(r)
“duruşma” veya “duruşmalar” terimleri, bir başvurunun
kabuledilebilirlik ve/veya esas aşamasında veya karar düzeltme veya istişari mütalaa talebiyle veya taraflardan birin ya da Bakanlar
Komitesinin yorum talebiyle ya da Sözleşme'nin 46(4). fıkrasına vasıtasıyla Mahkeme’nin önüne getirilen bir yükümlülüğün yerine getirilip getirilmediği meselesiyle bağlantılı olarak yapılan sözlü yargılamaları;
(s) “Bakanlar Komitesi” deyimi, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ni;
(t) “eski Mahkeme” ve “Komisyon” terimleri, Sözleşme'nin eski 19.
maddesine göre kurulmuş, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'ni ve
İnsan Hakları Avrupa Komisyonu'nu
ifade eder.
BAŞLIK I - MAHKEME’NİN ÖRGÜTLENMESİ VE ÇALIŞMASI
BÖLÜM I - YARGIÇLAR
Madde 2 (Görev süresinin hesaplanması)
1. Seçilmiş bir yargıcın görev süresi, istisnai durumlarda Mahkeme
Başkanı başka türlü karar vermedikçe, seçim tarihinden başlayacak
şekilde hesaplanır. Bu süre seçim tarihinden itibaren üç aydan daha
geç olamaz.
2. Görev süresi sona eren ya da sona ermek üzere olan ya da istifa
etmek istediğini açıklayan bir yargıcın yerine yeni bir yargıç seçildiğinde, bu yargıcın görev süresi, göreve başladığı tarihten itibaren
başlar; göreve başlama tarihi, Mahkeme Başkanı başka türlü karar
vermedikçe, yerin boşalmasından itibaren üç aydan fazla olamaz.
3. Sözleşme'nin 23(3). fıkrası uyarınca, seçilmiş bir yargıç, İçtüzüğün
3. maddesine göre halefinin yemin etmesine veya ant içmesine kadar
görevini sürdürür.
152
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 3 (Yemin etme veya ant içme)
1. Seçilen her yargıç göreve başlamadan önce, kendisinin de katıldığı
Mahkeme genel kurulunun ilk oturumunda, gerekirse Mahkeme
Başkanının önünde, aşağıdaki yemini eder veya ant içer:
“Bir yargıç olarak görevlerimi şerefli, bağımsız ve tarafsız bir biçimde yerine
getireceğime ve bütün müzakerelerin gizliliğini koruyacağıma yemin ederim veya ant içerim”-.
2. Bu işlem tutanağa geçirilir.
Madde 4 (Görevle bağdaşmayan faaliyetler)
1. Sözleşme'nin 21(3). fıkrası uyarınca yargıçlar, görevleri süresince
her hangi bir siyasi veya idari faaliyette veya bağımsızlık ya da tarafsızlıkla veya tam gün çalışma esasının gerekleriyle bağdaşmayan
mesleki bir faaliyette bulunamazlar. Her yargıç, bütün ek faaliyetlerini Mahkeme Başkanına bildirir. Mahkeme Başkanı ve ilgili yargıç
arasında uyuşmazlık çıkması halinde, ortaya çıkan bir sorun hakkında Mahkeme genel kurulu karar verir.
2. Eski yargıç, görevi bırakmasından önce yapılmış bir başvuruda bir
tarafı ya da üçüncü tarafı temsil edemez. Eski yargıç, görevi bırakmasından sonra yapılan başvurulara ilişkin olarak, görevi bırakmasından itibaren iki yıl geçinceye kadar Mahkeme önündeki yargılamalarda bir tarafı ya da üçüncü tarafı temsil edemeyebilir.
Madde 5 (Kıdem)
1. Seçilmiş yargıçlar, Mahkeme Başkanı ve Başkan Yardımcıları ile
Bölüm Başkanlarından sonra, seçilme tarihlerine göre 2§§1 ve 2. fıkraları uyarınca kıdem alırlar.
2. Mahkeme Başkan Yardımcılığı görevine aynı gün seçilenler, yargıç
olarak görev yaptıkları süreye göre kıdem alırlar. Yargıç olarak görev
yaptıkları süre aynı ise, yaşlarına göre kıdem alırlar. Aynı kural, Bölüm Başkanları için de uygulanır.
3. Yargıç olarak aynı süre görev yapan yargıçlar, yaşlarına göre kıdem alırlar.
4. Ad hoc yargıçlar, seçilmiş yargıçlardan sonra yaşlarına göre kıdem
alırlar.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
153
Madde 6 (İstifa)
İstifa eden bir yargıç istifasını Mahkeme Başkanına sunar. Başkan bu
istifayı Avrupa Konseyi Genel Sekreterine iletir. İstifa, İçtüzüğün
24(3). fıkrasının son hükmü ile 26(2). fıkrası saklı kalmak kaydıyla,
görevin boşalması sonucunu doğurur.
Madde 7 (Göreve son verme)
Genel kurul halinde toplanan görevdeki seçilmiş yargıçlar tarafından
gerekli koşulları taşımadığına üçte iki çoğunlukla karar verilmedikçe,
hiç bir yargıcın görevine son verilemez. Bu yargıç önce Mahkeme genel kurulu tarafından dinlenir. Her hangi bir yargıç, göreve son verme sürecinin başlatılması için talepte bulunabilir.
BÖLÜM II – MAHKEME BAŞKANLIĞI VE BAŞKANLIK
DİVANININ GÖREVİ
Madde 8 (Mahkeme Başkanı ve Başkan Yardımcıları ile Bölüm
Başkanları ve Bölüm Başkan Yardımcılarının seçilmesi)
1. Mahkeme genel kurulu, Mahkeme Başkanını, iki Başkan Yardımcısını ve Bölüm Başkanlarını, yargıç olarak görev sürelerini aşmamak
koşuluyla, üç yıllık bir süre için seçer. Yeniden göreve seçilebilirler.
2. Her Bölüm, aynı şekilde Bölüm Başkanının görevini yerine getiremeyecek durumda olması halinde yerine geçecek olan bir Başkan
Yardımcısını üç yıllık bir süre için seçer.
3. Yukarıdaki 1 ve 2. fıkralar uyarınca seçilen bir yargıç, yeniden seçilebilir; fakat aynı düzeydeki göreve sadece bir defa seçilebilir. Görev
sayısındaki bu sınırlama, mevcut 8. madde değişikliğinin yürürlük
tarihinden (1 Aralık 2005) önce, yukarıda tanımlanan göreve getirilmiş bir yargıcın aynı düzeyde göreve yeniden seçilmesine engel oluşturmaz.
4. Başkanlar ve Başkan Yardımcıları, halefleri seçilinceye kadar görevlerini sürdürürler.
5. Bu maddede sözü edilen seçimler gizli oyla yapılır. Sadece hazır
bulunan seçilmiş yargıçlar oy kullanabilir. Hiç bir yargıcın, hazır bulunan seçilmiş yargıçların mutlak çoğunluğunun oyunu sağlayamaması halinde, bir aday mutlak çoğunluğu sağlayana kadar ek oylama
turu ya da turları yapılır. Her turda en az oyu alan aday elenir. Eğer
154
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
birden fazla en az oyu alan aday olursa, 5. madde uyarınca sadece
kıdemi en düşük olan aday elenir. Son turda iki aday arasında beraberlik halinde 5. madde uyarınca kıdemli yargıca öncelik verilir.
Madde 9 (Mahkeme Başkanının görevleri)
1. Mahkeme Başkanı, Mahkeme'nin çalışmasını ve idaresini sağlar.
Başkan Mahkeme'yi temsil eder ve özellikle Mahkeme'nin Avrupa
Konseyi makamlarıyla olan ilişkilerinden sorumludur.
2. Başkan, Mahkeme genel kurulu toplantılarına, Büyük Daire toplantılarına ve beş yargıçlı kurul toplantılarına başkanlık eder.
3. Başkan, nezdinde seçildiği Sözleşmeci Devletle ilgili davalar dışında, Dairelerin görmekte olduğu davalara katılmaz.
Madde 9A (Başkanlık Divanının görevi)
1. (a) Mahkeme’de, Mahkeme Başkanı, Mahkeme Başkan Yardımcıları ve Bölüm Başkanlarından oluşan bir Başkanlık Divanı bulunur.
Mahkeme Başkan Yardımcısı veya Bölüm Başkanının, Divan toplantısına katılamaması halinde, bunların yerine Bölüm Başkan Yardımcısı, onun da katılamaması halinde, İçtüzüğün 5. maddesindeki kıdeme
göre, Bölümün en kıdemli üyesi katılır.
(b) Divan, toplantıya katılmasını gerekli gördüğü Mahkeme’nin her
hangi bir üyesini davet edebilir.
2. Divana, Yazı İşleri Müdürü ve Müdür Yardımcıları yardımcı olur.
3. Divanın görevi, Mahkeme'nin iş ve idaresinde Başkana yardımcı
olmaktır. Bu amaçla Başkan, kendi yetkisine giren idari veya yargıdışı bir meseleyi Divana bırakabilir.
4. Divan ayrıca, Mahkeme’nin Bölümleri arasında koordinasyonu
sağlar.
5. Başkan, bu İçtüzüğün 32. maddesi uyarınca uygulama yönergelerini çıkarmadan önce ve 17(4). madde uyarınca Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından hazırlanan genel talimatları onaylamadan önce, Divana
danışabilir.
6. Divan, Mahkeme Genel Kurulu'na her konuda rapor verebilir ve
ayrıca öneriler sunabilir.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
155
7. Divan toplantılarının tutanağı tutulur ve Mahkeme’nin her iki
resmi dilindeki tutanaklar yargıçlara dağıtılır. Divan sekreteri, Başkanın görüşü alınarak, Yazı İşleri Müdürü tarafından atanır.
Madde 10 (Mahkeme Başkan Yardımcılarının görevleri)
Mahkeme Başkan Yardımcıları Mahkeme Başkanına yardım ederler.
Başkan Yardımcıları, Başkanın görevini yapamayacak durumda olması veya Başkanlık makamının boşalması halinde veya Başkanın isteği üzerine Başkanının yerine görev yaparlar. Başkan Yardımcıları
Bölüm Başkanlıkları da yaparlar.
Madde 11 (Başkanın veya Başkan Yardımcılarının yerine geçme)
Mahkeme Başkanının ve Başkan Yardımcılarının aynı anda görevlerini yapamayacak durumda olmaları veya bu makamların boşalmış
olması halinde, Mahkeme Başkanlığını bir Bölüm Başkanı, Bölüm
Başkanı yoksa 5. maddeye göre kıdemli olan başka bir seçilmiş yargıç
üstlenir.
Madde 12 (Bölüm ve Daire Başkanlıkları)
Bölüm Başkanları, üyesi oldukları Bölümün ve Dairelerin oturumlarına başkanlık ederler ve Bölümün çalışmasını yönlendirirler. Bölüm
Başkanlarının görev yapamayacak durumda olmaları veya Bölüm
Başkanlığının boşalmış olması halinde veya Bölüm Başkanın isteği
üzerine, Başkan Yardımcıları Başkanın yerine geçer. Bunun mümkün
olmaması halinde ise, Bölüm ve Dairelerin üyeleri 5. maddede öngörülen kıdeme göre Başkanların yerine alırlar.
Madde 13 (Başkanlık yapamama)
Mahkeme yargıçları, vatandaşı oldukları veya nezdinde seçildikleri
Sözleşmeci Devletlerin taraf oldukları ya da 29(1)(a) bendine ya da
30(1). fıkrasına göre yargıç olarak atandıkları davalarda başkanlık
yapamazlar.
156
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 14 (Cinsiyetlerin dengeli temsili)
İçtüzüğün bu bölümüne ve daha sonraki bölümlere göre görevlendirmeler yapılması ile ilgili olarak Mahkeme, cinslerin dengeli dağılımını sağlayacak bir politika izler.
BÖLÜM III – YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ
Madde 15 (Yazı İşleri Müdürünün seçilmesi)
1. Mahkeme Yazı İşleri Müdürü, Mahkeme genel kurulu tarafından
seçilir. Adaylar, yüksek ahlaki niteliklere ve hukuk, idare ve dil bilgisine ve makamın gerektirdiği görevleri yürütebilecek gerekli tecrübeye sahip olmalıdır.
2. Yazı İşleri Müdürü beş yıl için seçilirler ve yeniden seçilebilir. Genel kurul halinde toplanan yargıçların üçte iki çoğunluğu tarafından
Yazı İşleri Müdürlüğünün gerektirdiği şartları artık taşımadığına karar verilmedikçe, Yazı İşleri Müdürü görevinden alınamaz. Mahkeme
genel kurulu önce Yazı İşleri Müdürünü dinler. Her hangi bir yargıç,
Yazı İşleri Müdürünün görevinden alınması usulünü bir dilekçeyle
başlatabilir.
3. Bu maddede sözü edilen seçim, sadece seçilmiş yargıçların katılmasıyla ve gizli oyla yapılır. Hiç bir adayın seçilmiş yargıçların mutlak çoğunluğunun oyunu alamaması halinde, en fazla oyu alan iki
aday arasında yapılacak ikinci bir seçimde en fazla oyu alan aday seçilir. Oyların eşit dağılması halinde ilk olarak varsa bayan aday, ikinci olarak daha yaşlı aday seçilmiş olur.
4. Yazı İşleri Müdürü göreve başlamadan önce Mahkeme Başkanının,
gerekirse Mahkeme genel kurulunun önünde aşağıdaki gibi yemin
eder veya ant içer:
“İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Yazı İşleri Müdürü olarak bana verilen
görevi sadakatle, basiretle ve büyük bir özenle yapacağıma yemin ederim veya and içerim”-.
Bu beyan tutanağa geçirilir.
Madde 16 (Yazı İşleri Müdür Yardımcılarının seçilmesi)
1. Mahkeme genel kurulu, önceki maddede öngörülen şartlarda ve
tarzda ve aynı süre için iki tane Yazı İşleri Müdür Yardımcısı seçer.
Yazı İşleri Müdürünün görevden alınma usulü, Müdür Yardımcıları
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
157
için de uygulanır. Mahkeme her iki konuda da Yazı İşleri Müdürünün görüşünü alır.
2. Bir Yazı İşleri Müdür Yardımcısı göreve başlamadan önce, Mahkeme Başkanı önünde, gerektiği takdirde Mahkeme genel kurulu
önünde, Yazı İşleri Müdürü için öngörülen aynı yemini eder veya ant
içer. Bu beyan tutanağa geçirilir.
Madde 17 (Yazı İşleri Müdürünün görevleri)
1. Yazı İşleri Müdürü, Mahkeme'nin görevlerini yerine getirmesine
yardımcı olur ve Mahkeme Başkanının denetimde Yazı İşlerinin örgütlenmesinden ve faaliyetlerinden sorumludur.
2. Yazı İşleri Müdürü, Mahkeme arşivini tutar; Mahkeme önüne getirilen veya getirilecek olan bütün davalarda Mahkeme'den yapılan
veya Mahkeme'ye gönderilen bütün yazışmalar ve bildirimler Yazı
İşleri Müdürü kanalıyla yürütülür.
3. Yazı İşleri Müdürü, bu makama verilen takdir yetkisine bağlı olarak, Mahkeme'nin çalışmasıyla ilgili bilgi taleplerini ve özellikle basından gelen istekleri karşılar.
4. Yazı İşlerinin çalışması, Yazı İşleri Müdürü tarafından hazırlanan
ve Mahkeme Başkanı tarafından onaylanan genel talimatlarla düzenlenir.
Madde 18 (Yazı İşleri Müdürlüğünün Örgütlenmesi)
1. Yazı İşleri, Mahkeme tarafından kurulan Bölümlere eşit sayıda Bölüm Yazı İşleri Müdürlüklerinden ve Mahkeme tarafından ihtiyaç
duyulan hukuki ve idari hizmetleri sağlayacak gerekli birimlerden
oluşur.
2. Bölüm Yazı İşleri Müdürü, Bölümün görevlerini yerine getirmesine
yardımcı olur ve kendisine de Bölüm Yazı İşleri Müdürü yardımcı
olur.
3. Yazı İşleri Müdürü ve Müdür Yardımcıları dışında, Yazı İşleri görevlileri, Mahkeme Başkanı'nın ve onun talimatıyla hareket eden Yazı
İşleri Müdürünün uygun görmesiyle Avrupa Konseyi Genel Sekreteri
tarafından göreve atanır.
158
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 18A (Yargıç olmayan raportör)
1. Mahkeme, tek yargıçlı oluşum [hakimlik] olarak faaliyette bulunurken, Mahkeme Başkanının otoritesi altında görevini yerine getirecek yargıç olmayan raportörler Mahkeme’ye yardımcı olur. Yargıç
olmayan raportörler, Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğüne bağlıdır.
2. Yargıç olmayan raportörler, Yazı İşleri Müdürünün önerisi üzerine
Mahkeme Başkanı tarafından atanırlar.
BÖLÜM IV – MAHKEME’NİN ÇALIŞMASI
Madde 19 (Mahkeme'nin çalışma yeri)
1. Mahkeme’nin çalışma yeri, Avrupa Konseyi’nin Strazburg’taki çalışma yeridir. Ancak Mahkeme gerekli gördüğü takdirde, Avrupa
Konseyine üye Devletlerin sınırları içinde her hangi bir yerde de çalışabilir.
2. Mahkeme, bir başvurunun görülmesinin her hangi bir aşamasında,
kendisi veya bir veya birden fazla üyesi tarafından başka bir yerde
bir soruşturma yapılmasına veya diğer bir görevin yerine getirilmesine karar verebilir.
Madde 20 (Mahkeme genel kurulunun toplanması)
1. Mahkeme genel kurulu, Sözleşme'ye ve bu İçtüzüğe göre görevlerinin yerine getirilmesinin gerektirdiği her zaman Mahkeme Başkanı
tarafından toplantıya çağrılır. Mahkeme Başkanı genel kurulu, Mahkeme üyelerinin en az üçte biri tarafından talep edilmesi halinde de
ve her halükarda yılda en az bir kez, idari konuları ele almak üzere
toplantıya çağırır.
2. Görev başındaki seçilmiş yargıç sayısının üçte ikisi, Mahkeme genel kurulunun toplantı yeter sayısını oluşturur.
3. Toplantı yeter sayısına ulaşılamaması halinde, Başkan toplantıyı
erteler.
Madde 21 (Mahkeme'nin diğer toplantıları)
1. Büyük Daire, Daireler ve Komiteler tam gün çalışır. Mahkeme Başkanının önerisi üzerine, Mahkeme her yıl çalışma tarihlerini tespit
eder.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
159
2. Bu tarihler dışında Büyük Daire ve Daireler, acil durumlarda Başkanları tarafından toplantıya çağrılır.
Madde 22 (Müzakereler)
1. Mahkeme'nin müzakereleri kapalıdır. Mahkeme'nin müzakereleri
gizli tutulur.
2. Müzakerelere sadece yargıçlar katılır. Müzakerelerde Yazı İşleri
Müdürü veya yerine görevlendirdiği bir kişi ile birlikte, yardımları
gerekli görülen Yazı İşleri görevlileri ve çevirmenler de hazır bulunur. Mahkeme’nin özel bir kararı bulunmadıkça, başka hiç kimse
müzakereye alınmaz.
3. Bir sorun hakkında Mahkeme'de oylamaya geçilmeden önce Başkan, sorun üzerinde görüşlerini belirtmelerini yargıçlardan isteyebilir.
Madde 23 (Oylamalar)
1. Mahkeme kararları mevcut üyelerin çoğunluk oyuyla alınır. Oylarda eşitlik bulunması halinde, yeni bir oylama yapılır ve yine eşitlik
bulunması halinde Başkanının oy verdiği taraf çoğunluğu oluşturur.
Bu İçtüzükte aksine hüküm bulunmadıkça, bu fıkra diğer oylamalar
için de uygulanır.
2. Büyük Daire ve Daireler kabuledilebilirlik kararlarını ve
sonkararlarını, yargıç sayısının çoğunluğuyla alır. Kabuledilebilirlik
kararı ile esas hakkındaki kararın son oylamalarında çekimser oy kullanılamaz.
3. Genel bir kural olarak, el kaldırma suretiyle oylama yapılır. Başkan, kıdem sırasının tersinden yoklamalı oylama yaptırabilir.
4. Üzerinde oylama yapılan her sorun açık terimlerle formüle edilir.
Madde 23A (Zımni anlaşmayla verilen karar)
Mahkeme’nin planlanmış bir toplantısından daha başka bir zamanda
usule ilişkin bir konuda ya da başka bir mesele hakkında Mahkeme’nin karar vermesi gerektiğinde, Başkan yargıçlar arasında dolaşıma sokacağı bir karar taslağını gönderebilir ve taslak hakkındaki
yorumlarını bildirmeleri için bir süre belirleyebilir. Bir yargıçtan herhangi bir itiraz gelmezse, sürenin geçmesiyle teklifi kabul ettiği varsayılır.
160
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
BÖLÜM V – MAHKEME’NİN OLUŞUMU
Madde 24 (Büyük Daire’nin oluşumu)
1. Büyük Daire on yedi asıl ve en az üç yedek yargıçtan oluşur.
2. (a) Büyük Dairede Mahkeme Başkanı ve Başkan Yardımcıları ile
Bölüm Başkanları yer alır. Bir Mahkeme Başkan Yardımcısının veya
Bölüm Başkanının Büyük Dairede yer alamayacak olması halinde, ilgili Bölümün Başkan yardımcıları yer alır.
(b) İlgili Sözleşmeci Devlet bakımından seçilen bir yargıç veya gereğinde İçtüzüğün 29 veya 30. maddelerine göre seçilen bir yargıç, Sözleşme’nin 26(4) ve (5). fıkraları gereğince Büyük Daire’de re’sen (ex
officio) yer alır.
(c) Sözleşme’nin 30. maddesi uyarınca Büyük Daire’ye gönderilen
davalarda, yetkisini bırakan Daire üyeleri de Büyük Daire’de yer alır.
(d) Sözleşme’nin 43. maddesi uyarınca Büyük Daire’ye gönderilen
davalarda Büyük Daire’de, söz konusu Daire’nin Başkanı ve ilgili
Sözleşmeci Devlet nezdinde seçilmiş yargıç hariç, esas dairedeki
kabuledilebilirliğe veya esasa dair müzakerelere katılan yargıçlar yer
almaz.
(e) Büyük Daire’ye gönderilmiş bir davada Büyük Daire’de yer alacak olan diğer yargıçlar ve yedek yargıçlar, Yazı İşleri Müdürü’nün
önünde Mahkeme Başkanı tarafından geri kalan yargıçlar arasından
kura çekmek suretiyle belirlenir. Kura çekmek için yapılacak değişiklikler, Sözleşmeci Devletler arasında farklı hukuk sistemlerini yansıtan, coğrafi açıdan dengeli bir oluşum ihtiyacına dikkat ederek, Mahkeme Genel Kurulu tarafından yapılır.
(f) Sözleşme'nin 47. maddesi uyarınca bir istişari mütalaa talebini incelerken, Büyük Daire bu maddenin 2(a) ve (e) bendlerine uygun olarak oluşturulur.
(g) Sözleşme'nin 46(4). uyarınca yapılan bir talebi incelerken, Büyük
Daire, bu maddenin 2(a) ve (b) bentlerinde göndermede bulunulan
yargıçlara ek olarak, ilgili davada karar veren Daire ve Komite üyelerinden oluşur. Karar Büyük Daire tarafından verilmiş ise, Büyük Daire, bu maddenin 2(a) bendine uygun olarak belirlenen yargıç ve yedek yargıçların oluşturduğu ilk Büyük Daire şeklinde toplanır. Her
halde, ilk Büyük Dairenin oluşturulmasının mümkün olmaması du-
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
161
rumu dahil, Büyük Daire’yi oluşturacak yargıç ve yedek yargıçlar, bu
maddenin 2(e) bendi uyarınca oluşturulur.
3. Herhangi bir yargıcın Büyük Dairede yer alamaması durumunda,
onun yerine bu maddenin 2(e) bendine göre seçilecek olan yedek
yargıç yer alır.
4. Yukarıdaki hükümlere uygun olarak seçilen asıl yargıçlar ve yedek
yargıçlar davanın görülmesi için yargılama tamamlanıncaya kadar
Büyük Dairede yer alırlar. Görevlerinin bitmesinden sonra bile, esasa
dair görüşmelere katılmışlarsa, davanın görülmesine katılmaya devam ederler. Bu hükümler ayrıca istişari mütalaaya ilişkin yargılamalarda da uygulanır.
5. (a) Sözleşme’nin 43. maddesine göre yapılan talepleri ele almak
üzere toplanacak Büyük Dairenin beş yargıçlı kurulu aşağıdaki şekilde oluşur:
- Mahkeme Başkanı. Mahkeme Başkanı görevden engelli ise yerine
kıdemli Başkan Yardımcısı;
- iki Bölüm Başkanı rotasyonla belirlenir. Eğer belirlenen Bölüm Başkanları görevden engelli ise yerlerine Bölümlerin Başkan Yardımcıları;
- kurulda altı aylık dönem için görev yapacak iki yargıç, kalan Bölümlerce seçilmiş yargıçlar arasından rotasyonla belirlenir;
- kurulda altı aylık dönem için görev yapacak en az iki yedek yargıç,
Bölümlerce seçilmiş yargıçlar arasından rotasyonla belirlenir.
(b) Davanın Büyük Daire’ye gönderilme talebini görüşülürken, davanın kabuledilebilirliğinin ya da esasının incelenmesine katılmış bir
yargıç kurul üyeliği yapamaz.
(c) Hakkındaki davanın Büyük Daire’ye gönderilme talebi görüşülen
Sözleşmeci Taraf nezdinde seçilmiş ya da onun uyruğu olan yargıç,
kurulda yer alamaz. İçtüzüğün 29 ve 30. maddeleri uyarınca ilgili
Sözleşmeci Tarafça atanmış bir yargıç aynı şekilde böyle bir talebin
görüşmelerinde bulunamaz.
(d) Yukarıdaki (b) ve (c) bentlerinde öngörülen nedenlerde kurulda
yer alamayan herhangi bir üyenin yerine, altı ay süreyle kurulda
hizmet etmek üzere Bölümler tarafından seçilmiş yargıçlar arasından
rotasyon usulü ile görevlendirilen yeder yargıç geçer.
162
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 25 (Bölümlerin kuruluşu)
1. Sözleşme'nin 25(b) bendinde öngörülen Daireler (bu İçtüzükte “Bölümler” olarak adlandırılmıştır), Mahkeme Başkanının hazırladığı bir
öneri üzerine Mahkeme genel kurulu tarafından, 8. maddedeki başkanlık seçiminden başlamak üzere üç yıllık bir süre için kurulur. En
az dört Bölüm bulunur.
2. Her yargıç, bir Bölümün üyesidir. Bölümler, coğrafya ve cinsiyet
açısından dengeli ve Sözleşmeci Devletler arasındaki değişik hukuk
sistemlerini yansıtacak şekilde oluşturulur.
3. Bir yargıcın Mahkeme üyeliği, Bölümün oluşturulduğu dönemden
önce sona ermesi halinde, bu yargıcın Bölümdeki yeri, halefi tarafından doldurulur.
4. Mahkeme Başkanı, şartların gerektirmesi halinde, istisnaen Bölümlerin oluşumunda değişikler yapabilir.
5. Başkanın önerisi üzerine Mahkeme genel kurulu ek bir Bölüm kurabilir.
Madde 26 (Dairelerin oluşumu)
1. Mahkeme'nin önüne getirilen davaların görülmesi için Sözleşme'nin 27(1). fıkrasında öngörülen yedi yargıçlı Daireler, Bölümlerin
içinden aşağıdaki şekilde oluşturulur.
(a) Her bir dava için Daire’de, İçtüzüğün bu maddesinin 2. fıkrası ve
28(4). fıkrasının son cümlesi saklı kalmak kaydıyla, Bölüm Başkanı ve
ilgili Sözleşmeci Devlet nezdinde seçilmiş yargıç yer alır. İlgili Sözleşmeci Devlet nezdinde seçilmiş yargıç, İçtüzüğün 51 ve 52. maddelerine göre başvurunun gönderildiği Bölümün üyesi değilse, bu yargıç Sözleşme'nin 27(2). fıkrasına göre bu Daire’de re'sen (ex officio) yer
alır. Bu yargıcın yer alamaması ve çekilmesi halinde İçtüzüğün 29.
maddesi uygulanır.
(b) Daire’nin diğer üyeleri, Bölüm Başkanı tarafından ilgili Bölümün
üyeleri arasından rotasyon usulüyle görevlendirilir.
(c) Bu surette görevlendirilmemiş olan Bölüm üyeleri, bu davada yedek yargıçlar olarak yer alır.
2. İlgili Sözleşmeci Devlet nezdinde seçilmiş olan veya gerektiği taktirde başka bir seçilmiş yargıç veya İçtüzüğün 29 ve 30. maddelerine
göre atanmış bir yargıç, hazırlık veya usul meseleleri için yapılan top-
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
163
lantılara katılmaktan Daire Başkanı tarafından muaf tutulabilir. Bu
tür toplantılar için ilgili Sözleşmeci Devlet bu yargıç yerine, İçtüzüğün 29(1). fıkrasına göre birinci yedek yargıcı atamış sayılır.
3. Davanın esasının görülmesine katılmış olan yargıçlar görev süreleri sona ermiş olsa bile, davaya girmeye devam ederler.
Madde 27 (Komiteler)
1. Sözleşme'nin 26(1). maddesine göre aynı Bölüm içinde üç yargıçlı
Komiteler kurulur. Kaç tane Komite kurulacağına Bölüm Başkanlarına danıştıktan sonra Mahkeme Başkanı tarafından karar verilir.
2. Komiteler, Bölüm Başkanı hariç tutularak, Bölüm üyeleri arasında
yapılacak rotasyonla on iki ay için kurulur.
3. Bir Komite üyesi olmayan Bölümdeki yargıçların, Komitede yer
alamayan üyelerin yerine görev yapmaları istenebilir.
4. Her Komiteye, Bölümdeki kıdemli üyeler tarafından başkanlık yapılır.
Madde 27A (Tek yargıçlı oluşum [hakimlik])
1. Tek yargıçlı bir oluşum [hakimlik], Sözleşme'nin 26(1). maddesine
uygun olarak oluşturulur. Mahkeme Başkanı, Divana danıştıktan
sonra, atanacak tek yargıçların sayısına karar verir ve onları atar.
Başkan, önceden tek yargıç olarak atandığı dönem boyunca başvuruları inceleyecek Sözleşmeci Taraflar nezdinde seçilmiş her yargıca
ilişkin bir liste hazırlar.
2. Tekil yargıçlar 12 aylık bir süre için rotasyonla atanırlar. Mahkeme
Başkanı ve Bölüm Başkanları tek yargıçlık görevinden muaftır. Tekil
yargıçlar, İçtüzüğün 25(2). fıkrası uyarınca üyesi oldukları Bölümler
içindeki diğer görevlerini yapmayı sürdürürler.
3. Sözleşme'nin 24(2). fıkrası uyarınca, her tek yargıç karar verirken,
kendisine yargıç olmayan raportör yardımcı olur.
Madde 28 (Katılamama, çekilme veya muaf tutulma)
1. Davada yer alması için davet edildiği halde engeli bulunan bir
yargıç, mümkün olan en kısa sürede durumu Daire Başkanına bildirir.
2. Bir yargıç, aşağıdaki hallerde bir davaya bakamaz:
164
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
(a) davada kendisinin, eşinin, anne babasının veya diğer yakın akrabalarının menfaatinin bulunması, taraflarla kişisel veya mesleki ilişkisinin veya astlık üstlük ilişkisinin bulunması;
(b) daha önce aynı davada taraflardan birinin ajanı, avukatı veya danışmanı olarak veya davada menfaati bulunan bir kimsenin görevlisi
veya başka bir ulusal veya uluslararası yargı yeri veya araştırma komisyonu üyesi olarak veya başka bir sıfatla hareket etmiş olması;
(c) ad hoc yargıcın veya eski yargıç olup da İçtüzüğün 26(3). maddesine göre, görevi devam eden bir yargıcın siyasi veya idari faaliyetlerde bulunması veya bağımsızlığı veya tarafsızlığıyla bağdaşmayan
bir mesleki faaliyette bulunması;
(d) görüşlerini sözlü veya yazılı olarak kitle iletişim araçları vasıtasıyla, aleni faaliyetleri sırasında veya kendisinin tarafsızlığını olumsuz
bir şekilde etkileyecek tarzda her hangi bir surette açıklamış olması;
(e) başka her hangi bir sebeple, kendisinin bağımsızlığı veya tarafsızlığı üzerinde haklı bir tereddüt uyanması.
3. Bir yargıç yukarıdaki nedenlerden biriyle veya özel bir sebeple davadan çekilmesi halinde, bunu Daire Başkanına bildirir; Başkan bu
yargıcı davaya katılmaktan muaf tutar.
4. İlgili yargıç ya da Başkan bakımından, bu maddenin 2. fıkrasında
öngörülen sebeplerden birinin varlığına ilişkin herhangi bir şüphe
halinde, konu hakkında Daire tarafından bir karar verilir. İlgili yargıcın dinlenmesinden sonra, Daire konuyu bu yargıcın yokluğunda
müzakere eder ve oylar. Bu konuda Dairenin müzakereleri ve oylaması bakımından, Daire’nin ilk yedek yargıcı, söz konusu yargıcın
yerine geçer. Aynısı ilgili Sözleşmeci Taraf nezdindeki yargıç hakkında da uygulanır. Her durumda, ilgili Sözleşmeci Tarafın birinci
yedek yargıcı, İçtüzüğün 29(1). fıkrası uyarınca söz konusu yargıcın
yerine atadığı varsayılır.
5. Yukarıdaki hükümler, bu maddenin birinci ve üçüncü fıkraları
uyarınca bildirim gereği saklı kalmak kaydıyla, tek yargıç olarak ya
da Komite’de görev alan yargıç için de uygulanır.
Madde 29 (Ad hoc yargıçlar)
1. (a) Bir Sözleşmeci Tarafın seçilmiş yargıcının görevini yapamaması, çekilmesi ya da muaf tutulması ya da hiç bulunmaması halinde ve
Sözleşmeci Taraf bu maddenin 1(b) bendi hükümlerine uygun olarak
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
165
bir ad hoc yargıç atama seçeneğini kullanmadıkça, Daire Başkanı o
Sözleşmeci Tarafı, seçilmiş diğer yargıçlar arasından görevlendirmek
istediği kişinin ismini otuz gün içinde bildirmeye davet eder.
(b) Sözleşmeci Taraf bir ad hoc yargıç atama seçeneğini kullanırsa,
Daire Başkanı, Sözleşmeci Tarafın önceden sunduğu yenilenebilir iki
yıllık bir dönem için ad hoc yargıçlar olarak hizmet etmeye uygun ve
bu maddenin 1(d) bendinde öngörülen koşulları karşılayan üç ila beş
kişinin isimlerini içeren bir listeden bu yargıcı seçer. Liste her iki cinsiyeti ve listede gösterilen kişilerin özgeçmiş ayrıntılarını içerir. Listede isimleri belirtilen kişiler, Mahkeme önündeki yargılamalarda
herhangi bir sıfatla bir tarafı ya da üçüncü bir tarafı temsil edemezler.
Sözleşme'nin 26(4). fıkrası ve yukarıdaki ikinci cümlenin uygulanması bakımından, seçilmiş diğer yargıçların isimleri, hukuken (ipso iure)
listeye dâhil edilmiş sayılır.
(c) Bu maddenin 1(a) ve (b) bendlerinde öngörülen usul, eğer atanmış
kişi bu görevi yapamayacak ya da çekilmişse uygulanır.
(d) Bir ad hoc yargıç, Sözleşme'nin 21(1). fıkrasının aradığı nitelikleri
taşımalı, 28. maddede belirtilen nedenlerden herhangi birisi davada
görevini yerine getirmesine engel olmamalı ve bu maddenin 5. fıkrasında öngörülen hazır bulunma ve devamlılık gereklerini karşılar durumda olmalıdır. Görevlendirme süresince, bir ad hoc yargıç Mahkeme önündeki yargılamalarda herhangi bir sıfatla bir tarafı ya da
üçüncü bir tarafı temsil edemez.
2. Aşağıdaki hallerde ilgili Sözleşmeci Tarafın görevlendirme hakkından feragat ettiği varsayılır:
(a) Sözleşmeci Taraf, 1(a) bendinde öngörülen otuz günlük süre içinde ya da Mahkeme Başkanı tarafından verilen ek sürenin sonuna kadar yanıt vermezse;
(b) Sözleşmeci Taraf ad hoc yargıç görevlendirme seçeneğini kullanır,
ancak 54(2). fıkrası uyarınca davalı Hükümete verilen başvurunun
bildirilmesine kadar bu maddenin 1(b) bendinde tanımlandığı gibi
bir liste Yazı İşleri Müdürüne verilmez ya da Daire bu maddenin 1(d)
bendinde düzenlenen koşulları listede belirtilen kişilerden üçten daha azının karşıladığını tespit ederse.
3. Daire Başkanı, İçtüzüğün 54(2). fıkrası uyarınca ilgili Sözleşmeci
Tarafı başvuru kendisine bildirilinceye kadar, bu maddenin 1(a) bendi uyarınca bir görevlendirme yapmaya davet etmemeye karar vere-
166
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
bilir. Bu durumda, atama işlemi askıda bulunduğu sırada, ilgili Sözleşmeci Tarafın seçilmiş yargıcının yerine birinci yedek yargıcı atamış
olduğu kabul edilir.
4. Bir ad hoc yargıç, yargıç olarak atanmasından sonra davanın görüleceği ilk oturumun açılışında, İçtüzüğün 3. maddesinde öngörülen
yemini eder veya andı içer. Bu beyan tutanağa geçirilir.
5. Ad hoc yargıçlar Mahkeme’de hazır bulunurlar ve İçtüzüğün 26(2).
fıkrası saklı kalmak kaydıyla, Dairenin toplantılarına katılırlar.
Madde 30 (Ortak yarar)
1. İki veya ikiden çok başvurucu Tarafın veya davalı Tarafların ortak
bir yararı bulunuyorsa, Mahkeme Başkanı tarafları, ilgili Sözleşmeci
Taraflar nezdinde seçilmiş olup re’sen (ex officio) katılması istenecek
ortak yarar yargıcı olarak, tek bir yargıcı tayin etmeye davet edebilir.
Tarafların anlaşamamaları halinde Başkan, Taraflarca önerilen yargıçlar arasından kura ile bir ortak menfaat yargıcı seçer.
2. Daire Başkanı, İçtüzüğün 54§2. maddesine göre başvurunun bildirilmesine kadar, ilgili Sözleşmeci Tarafların tayinde bulunmasını istemeyebilir.
3.Ortak yararın varlığı veya bununla ilgili bir mesele hakkında bir
uyuşmazlık çıkması halinde, Daire, gerekirse ilgili Sözleşmeci Taraflardan yazılı görüşlerini aldıktan sonra bir karar verir.
BAŞLIK II – USUL
BÖLÜM I – GENEL KURALLAR
Madde 31 (İçtüzük hükümlerinden ayrılma)
Bu Başlık altındaki hükümler, belirli bir davanın görülmesi sırasında
Mahkeme'nin, gerektiği takdirde taraflara danışarak, İçtüzükten ayrılmasını engellemez.
Madde 32 (Uygulama yönergeleri)
Mahkeme Başkanı, özellikle duruşmada bulunmayla ve dilekçelerin
ve diğer belgelerin dosyaya girmesiyle ilgili uygulama yönergeleri
çıkarabilir.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
167
Madde 33 (Belgelerin aleniliği)
1. Bu İçtüzüğün 62. maddesinde öngörülen dostane çözüm görüşmeleri çerçevesinde verilen belgeler hariç, bir başvuruyla ilgili olarak taraflarca veya bir üçüncü tarafça Yazı İşlerine verilen bütün belgeler,
Daire Başkanı bu maddenin 2. fıkrasında belirtilen sebeplerle kendiliğinden veya taraflardan birinin veya ilgili bir kimsenin talebi üzerine başka türlü karar vermedikçe, alenidir.
2. Bir belgenin tümünün veya bir kısmının aleniyeti, küçüklerin yararı ve tarafların özel yaşamının korunması için gerekli olması halinde
veya Başkanın görüşüne göre aleniyetin adaletin gerçekleşmesine zarar vereceği özel koşullarda mutlaka gerekli olduğu ölçüde, demokratik bir toplumda ahlakı, kamu düzenini veya milli güvenliği korumak için sınırlanabilir.
3. Bu maddenin 1. fıkrasına göre gizlilik kararı alınması talebi gerekçeli olmak ve belgelerin tümünden mi yoksa bir kısmından mı aleniyetin kaldırılmasının istendiği belirtilmek zorundadır.
4. Daireler tarafından verilen kabuledilebilirlik kararları ile
sonkararlar alenidir. İçtüzüğün 53(5). fıkrasında öngörülen kararlar
dahil, Komiteler tarafından verilen kabuledilebilirlik kararları ve
sonkararlar alenidir. Mahkeme tek yargıçlı oluşumların İçtüzüğün
52A(1). fıkrası uyarınca ve Komitelerin 53(5). fıkrası uyarınca aldığı
kararlar hakkında genel bilgileri periyodik olarak kamuya duyurur.
Madde 34 (Kullanılacak diller)
1. Mahkeme'nin resmi dilleri İngilizce ve Fransızcadır.
2. Sözleşme’nin 34. maddesine göre yapılan başvurularla ilgili olarak,
bir başvuru hakkında Sözleşmeci Devlete İçtüzük hükümlerine göre
haber verilinceye kadar, başvurucular veya temsilcileri tarafından
sözlü sunum veya yazılı dilekçeler, Mahkeme’nin resmi dillerinden
biri dışında, Sözleşmeci Devletlerin resmi dillerinden biriyle verilir.
Bir Sözleşmeci Taraf bu İçtüzük hükümlerine göre bir başvurudan
haberdar edilecek veya uyarı verilecek olursa, başvuru ve buna ekli
bütün belgeler, başvurucu tarafından Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğüne verildiği dilde o Devlete iletilir.
3. (a) Daire Başkanı tarafından izin verilmedikçe, bir başvurunun bir
Sözleşmeci Devlete duyurulmasından sonra başvurucular veya tem-
168
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
silcileri bir duruşma bakımından yazılı dilekçelerini ve sözlü sunumlarını Mahkeme’nin resmi dillerinden biriyle verirler.
(b) Böyle bir izin verilecek olursa, davanın düzgün bir şekilde görülmesi için Daire Başkanının gerekli görmesi halinde, Yazı İşleri Müdürlüğü başvurucunun sözlü ve yazılı sunumlarının tamamen veya
kısmen İngilizceye veya Fransızcaya yazılı veya sözlü çevirisi için gerekli düzenlemeleri yapar.
(c) Daire Başkanı bu konuda izin verilmesini istisnai olarak, bu tür
düzenlemelerin masrafların tamamının veya bir kısmının başvurucu
tarafından ödenmesi koşuluna bağlayabilir.
(d) Daire Başkanı bu fıkranın yukarıdaki hükümleri gereğince verdiği
kararı sonradan değiştirmedikçe, davanın Büyük Daireye gönderilmesi talepleri ile İçtüzüğün 73, 79 ve 80. maddelerine göre sonkararın
yorumlanması ve düzeltilmesi talepleri dahil, bu karar sonraki bütün
işlemler için de geçerlidir.
4. (a) Sözleşmeci bir Tarafın göndereceği bütün yazıları ile sözlü ve
yazılı sunumları, Mahkeme'nin resmi dillerinden birinde olur. Daire
Başkanı, sözlü veya yazılı sunumları için ilgili Sözleşmeci Devlete
kendi resmi dillerinden birini kullanması için izin verebilir.
(b) Böyle bir iznin verilmesi halinde, talep eden Taraf şu işlerinden
sorumludur:
(i) yazılı savunmalarını Daire Başkanının belirleyeceği süre içinde,
Mahkeme’nin resmi dillerinden birine çevrilmesini sağlayarak dosyaya sunmak. Süresi içinde Tarafın yazılı çeviriyi sunmaması halinde, Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğü bu çeviri için gerekli düzenlemeleri yapar ve ücreti talep eden Tarafa yüklenir;
(ii) sözlü savunmalarının İngilizceye veya Fransızcaya çevri masraflarını karşılar. Yazı İşleri Müdürlüğü bu çevirinin yapılması için de
gerekli düzenlemeleri yapmaktan görevlidir.
(c) Daire Başkanı, davaya taraf olan Sözleşmeci bir Tarafın yazılı savunmasıyla birlikte verdiği eklerin tümünün veya bazılarının veya
konuyla ilgili diğer bazı belgelerin tamamının veya özetinin İngilizce
veya Fransızca çevirisini belirli bir süre içinde sunması için talimat
verebilir.
(d) Bu bendin üstündeki bentler, İçtüzüğün 44. maddesine göre
üçüncü tarafın müdahalede bulunması ve üçüncü tarafça resmi ol-
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
169
mayan dil kullanılması halinde, gerekli değişikliklerle birlikte uygulanır.
5. Daire Başkanı davalı Sözleşmeci Devletin verdiği yazılı dilekçesinin başvurucu tarafından anlaşılabilmesini kolaylaştırmak için, yazılı
dilekçenin o Devletin resmi diline çevrilmesini sağlamaya davet edebilir.
6. Mahkeme önüne çıkan herhangi bir tanık, uzman veya başka bir
kişi, iki resmi dilden birini yeterince konuşamıyorsa, kendi dilini kullanabilir. Bu durumda Yazı İşleri Müdürü, bu beyanların çevrilmesi
için gerekli düzenlemeleri yapar.
Madde 35 (Sözleşmeci Devletlerin temsili)
Sözleşmeci Devletler, görevlileri (ajanları) tarafından temsil edilir;
temsilci, avukatların veya danışmanların yardımından yararlanabilir.
Madde 36 (Başvurucuların temsili)
1. Kişiler, hükümet dışı örgütler veya birey grupları, Sözleşme'nin 34.
maddesine göre başvurularını, başlangıçta bizzat kendileri veya bir
temsilci vasıtasıyla yapabilirler.
2. Bir başvurunun, İçtüzüğün 54(2)(b) bendi uyarınca davalı Sözleşmeci Devlete bildirilmesinden sonra, Daire Başkanı başka türlü karar
vermedikçe, başvurucu bu maddenin 4. fıkrasına göre temsil edilir.
3. Daire tarafından yapılmasına karar verilen bir duruşmada, Daire
Başkanı istisnai hallerde başvurucunun kendi davasını bizzat savunmasına izni vermedikçe, başvurucunun, gerektiği takdirde bir
avukat veya onaylanmış diğer bir temsilci tarafından temsil edilmesi
zorunludur.
4. (a) Bu maddenin 2 ve 3. fıkralarına göre başvurucu namına hareket
edecek olan temsilcinin, Sözleşmeci Devletlerden birinde çalışmaya
yetkili olan ve bu ülkelerden birinde ikamet eden bir avukat olması
veya Daire Başkanı tarafından onaylanmış bir kişi olması gereklidir.
(b) Daire Başkanı, istisnai durumlarda ve yargılamanın herhangi bir
aşamasında, şartların veya avukatın ya da yukarıdaki bende göre
onaylanmış diğer kişinin tutumu nedeniyle, avukatın veya bu kişinin
başvurucuyu artık temsil edemeyeceğine veya kendisine yardımcı
olamayacağına ve başvurucunun başka bir temsilci araması gerektiğine karar verebilir.
170
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
5. (a) Avukat veya diğer onaylanmış temsilcinin veya kendi davasını
bizzat savunma izni isteyen başvurucunun, aşağıdaki bent gereğince
kendisine izin verilmiş olsa bile, Mahkeme’nin resmi dillerinden birini yeterince anlıyor olması gerekir.
(b) Mahkeme’nin resmi dillerinden birinde kendisini yeterince ifade
etme yeterliliğine sahip değilse, Daire Başkanı tarafından İçtüzüğün
34(3). fıkrasına göre, Sözleşmeci Devletlerden birinin resmi dilini kullanmasına izin verilebilir.
Madde 37 (Yazışmalar, tebligatlar ve davetiyeler)
1. Tarafların görevlileri (ajanları) veya avukatlarına gönderilen yazılar veya tebligatlar, taraflarla gönderilmiş sayılır.
2. Mahkeme, tarafların görevlileri (ajanları) veya avukatlarından başka kişilere gönderilecek bir yazı, tebligat veya davetiyenin, o devletin
ülkesinde kişiye ulaşabilmesi için o devletin Hükümetinden yardım
alınmasının gerekli olduğunu düşünüyorsa, Mahkeme Başkanı gerekli kolaylığı göstermesi için o Hükümete doğrudan başvurabilir.
Madde 38 (Dilekçeler)
1. Bu İçtüzük uyarınca, duruma göre Daire Başkanı veya raportör
yargıç tarafından verilen süre geçtikten sonra gönderilen bir yazılı
görüş veya belge dosyaya konamaz. Daire Başkanı aksine karar vermedikçe, öngörülen süre dışında veya 32. maddeye göre yayınlanan
uygulama yönergelerine aykırı olarak gönderilen bir yazılı görüş veya belge dosyaya konamaz.
2. Yukarıdaki birinci fıkrada öngörülen süreye uygunluk bakımından
geçerli tarih, belgenin taahhütlü gönderi tarihi, taahhütlü gönderi tarihi yoksa, belgenin Yazı İşleri tarafından alındığı tarihtir.
Madde 38A (Usul sorunlarının incelenmesi)
Daire kararını gerektiren usul sorunları, Daire Başkanı tarafından
başka türlü karar verilmedikçe, davanın davayla birlikte ele alınır.
Madde 39 (Geçici tedbirler)
1. Daire veya gerekirse Daire Başkanı, bir tarafın veya ilgili bir kişinin
talebi üzerine veya re’sen, tarafların yararına veya önündeki davanın
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
171
gereği gibi görülebilmesi için gerekli olduğuna kanaat getirdiği geçici
tedbirleri alıp taraflara bildirebilir.
2. Bu tedbirler Bakanlar Komitesine de bildirilir.
3. Daire, bildirimde bulunduğu bir geçici tedbirin uygulanmasıyla ilgili bir konu hakkında taraflardan bilgi isteyebilir.
Madde 40 (Bir başvurunun acil tebliği)
Yazı İşleri Müdürü acil bir durumda, Mahkeme Başkanının onayıyla,
atılacak başka usule ilişkin adımlara zarar vermeden ve mümkün
olan her türlü araçla, kendisine yapılan başvuru hakkında ilgili Sözleşmeci Tarafı bilgilendirir ve başvurunun konusunu kısaca bildirir.
Madde 41 (Davaların görülme sırası)
Mahkeme, görülecek davaların sırasını belirlerken, kendisinin tespit
ettiği kriterlere dayanarak, meselelerin önemini ve ivediliğini göz
önünde tutar. Bununla birlikte Daire veya Daire Başkanı, belirli bir
başvuruya öncelik tanımak için bu kriterlerden ayrılabilir.
Madde 42 (Başvuruların birleştirilmesi ve eş zamanlı olarak incelenmesi)
1. Daire, tarafların isteği üzerine veya kendiliğinden, iki veya daha
fazla başvurunun birleştirilmesine karar verebilir.
2. Dairenin başvuruların birleştirme konusunda karar verme yetkisi
saklı kalmak kaydıyla, Daire Başkanı, taraflara danıştıktan sonra, aynı Dairenin görevlendirildiği başvuruların muhakemesinin aynı anda
yapılmasına karar verebilir.
Madde 43 (Davanın düşmesi ve yeniden kayda alınması)
1. Mahkeme, yargılamanın herhangi bir aşamasında, Sözleşme’nin
37. maddesine göre bir davanın düşmesine karar verebilir.
2. Bir başvurucu Sözleşmeci Taraf, Yazı İşleri Müdürüne davaya devam etme niyetinde olmadığını bildirdiğinde, davayla ilgili diğer
Sözleşmeci Taraf veya Tarafların buna katılmaları halinde, Daire,
Sözleşme'nin 37. maddesine göre davanın düşmesine karar verebilir.
3. Bir dostane çözüme ulaşılırsa, bir kararla dava düşürülür. Bu karar
Sözleşme'nin 39(4). fıkrası gereğince, kararda gösterildiği şekilde dos-
172
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
tane çözüm koşullarının yerine getirilip getirilmediğini denetleyecek
olan Bakanlar Komitesine gönderilir. Sözleşme'nin 37. maddesinde
öngörülen diğer davalarda, kabuledilebilir bulunmuş olan bir başvurunun düşmesi hakkındaki karar bir sonkarar (judgment) şeklinde
verilir. Daire Başkanı kesinleşen bu sonkararı, devam etmemeye veya
dostane çözüme veya sorunun başka bir şekilde çözümlenmiş olmasına eklenmiş olabilecek taahhütlerin yerine getirilmesinin Sözleşme’nin 46(2). fıkrası uyarınca denetleyebilmesine imkân vermek için,
Bakanlar Komitesine gönderir.
4. Bir başvurunun düşmesine karar verildiğinde, masraflar konusu
Mahkeme’nin takdirindedir. Henüz kabuledilebilirlik kararı verilmemiş bir başvurunun düşmesine dair kararda masrafların ödenmesine hükmedilmiş ise, Daire Başkanı bu kararı Bakanlar Komitesine
gönderir.
5. Mahkeme, düşme kararı verdiği bir başvurunun yeniden kayda
alınmasını (canlandırılmasını) haklı kılan istisnai şartların bulunduğu
sonucuna varırsa, başvuruyu yeniden kayda alır.
Madde 44 (Üçüncü tarafın davaya müdahalesi)
1. (a) Sözleşme’nin 34. maddesine göre yapılan bir başvuru, İçtüzüğün 53(2) veya 54(2)(b) maddeleri uyarınca davalı Sözleşmeci Tarafa
tebliğ edildiği zaman, Yazı İşleri Müdürlüğü başvurunun bir kopyasını, bu davada vatandaşı başvurucu olan diğer Sözleşmeci Devlete
de iletir. Yazı İşleri Müdürlüğü, davada bir duruşma yapılması kararını da yine bu şekilde Sözleşmeci Tarafa bildirir.
(b) Bir Sözleşmeci Taraf, Sözleşme’nin 36(1). fıkrası uyarınca yazılı
görüş sunma veya duruşmada yer alma hakkını kullanmak isterse,
bu isteğini yukarıdaki fıkrada belirtilen iletim veya bildirimden itibaren en geç on iki hafta içinde, yazılı olarak Yazı İşleri Müdürlüğüne
bildirir. İstisnai durumlarda, Daire Başkanı tarafından farklı bir süre
tespit edilebilir.
2. İnsan Hakları Komiseri Sözleşme'nin 36(3). fıkrası uyarınca yazılı
görüş sunma ya da duruşmada hazır bulunma hakkını kullanmak isterse, bu isteğini başvurunun Sözleşmeci davalı Tarafa iletim veya
duruşma yapılacağına ilişkin bildirimden itibaren en geç on iki hafta
içinde Yazı İşleri Müdürüne bildirir.
İnsan Hakları Komiseri Mahkeme önündeki duruşmada şahsen bulunamazsa, kendisini temsil etmesi için görevlendirdiği makamından
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
173
kişi ya da kişilerin adını bildirir. Kendisine bir avukat tarafından
yardım edilebilir.
3. (a) Bir başvuru, İçtüzüğün 51(1). fıkrası veya 54(2)(b) bendlerine
göre Sözleşmeci davalı Tarafa bildirildikten sonra, Daire Başkanı,
Sözleşme’nin 36(2). fıkrasında öngörüldüğü üzere, adaletin gereği gibi yerine getirilebilmesi amacıyla, davaya taraf olmayan bir Sözleşmeci Tarafı veya başvurucu olmayan ilgili bir kimseyi, yazılı görüşlerini sunmaya veya istisnai hallerde duruşmada yer almaya davet
edebilir veya buna izin verebilir.
(b) Bu iş için izin talebi, başvurunun davalı Sözleşmeci Tarafa bildirilmesinden sonraki en geç on iki hafta içinde, uygun bir gerekçeyle
ve İçtüzüğün 34(4). fıkrasında öngörüldüğü şekilde resmi dillerden
biriyle yazılı olarak sunulur. İstisnai durumlarda, Daire Başkanı farklı bir süre tespit edebilir.
4. (a) Büyük Daire tarafından görülecek davalarda yukarıda öngörülen süreler, İçtüzüğün 72(1). fıkrasına göre Dairenin yargı yetkisinden
Büyük Daire lehine vazgeçme kararının veya İçtüzüğün 73(2). maddesine göre Büyük Daire kurulunun bir tarafın davanın Büyük Daire
önüne getirilmesi talebini kabul etme kararının taraflara bildirilmesinden itibaren başlar.
(b) Bu maddede belirtilen süreler, yeterli sebep gösterilmesi halinde,
Daire Başkanı tarafından istisnai olarak uzatılabilir.
5. Bu maddenin 3(a) bendindeki bir davet veya verilen izin, süre dahil, Daire Başkanının belirteceği şartlara tabidir. Bu şartlara uyulmadığı takdirde, Başkan, verilen görüşün dosyaya girmemesine veya
gerekli gördüğü ölçüde duruşmaya katılmanın sınırlandırılmasına
karar verebilir.
6. Bu madde uyarınca sunulacak yazılı görüşler, İçtüzüğün 34(4). fıkrasında öngörülen resmi dillerden biriyle hazırlanır. Bu görüşler, Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından davanın taraflarına gönderilir; taraflar, süre dahil, Daire Başkanı tarafından belirlenen şartlara tabi olarak, yazılı şekilde veya uygunsa duruşmada da yanıt verebilirler.
Madde 44A (Mahkeme ile işbirliği yapma yükümlülüğü)
Yargılama sırasında taraflar bütünüyle işbirliği yapmakla ve özellikle
adaletin gereği gibi yerine getirilmesi için Mahkeme'nin yapılmasını
gerekli gördüğü şeyleri yapmakla yükümlüdürler. Bu görev, böyle
174
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
bir işbirliğinin gerekli olması halinde, davaya taraf olmayan Sözleşmeci Devletler bakımından da geçerlidir.
Madde 44B (Mahkeme’nin bir emrine uymama)
Davanın görülmesiyle ilgili olarak Mahkeme’nin verdiği bir emre taraflardan birinin uymaması halinde, Daire Başkanı gerekli gördüğü
her türlü tedbiri alabilir.
Madde 44C (Etkili bir şekilde katılmama)
Taraflardan biri Mahkeme tarafından istenen bir bilgiyi vermez veya
bir delili sunmaz veya konuyla ilgili bilgiyi kendiliğinden açığa çıkarmaz veya her ne suretle olursa olsun yargılamaya etkili bir şekilde
katılmaz ise, Mahkeme bu durumdan gerekli gördüğü sonucu çıkarsayabilir.
Davalı bir Sözleşmeci Devletin yargılamaya katılmayı reddetmesi veya etkili bir şekilde katılmaması kendiliğinden, Dairenin başvuruyu
incelemeyi sürdürmemesi için bir gerekçe olamaz.
Madde 44D (Tarafın uygunsuz sunuşta bulunması)
Taraflardan birinin temsilcisinin istismar edici, anlamsız, sebepsiz,
yanıltıcı veya uzun uzadıya sunuşlarda bulunması halinde, Daire
Başkanı bu temsilciyi yargılamadan çıkarabilir, sunuşlarını kısmen
veya tamamen reddedebilir veya Sözleşme’nin 35(3). fıkrasını da göz
önünde tutarak, gerekli gördüğü her hangi bir tedbiri alabilir.
Madde 44E (Başvuruyu izlememe)
Bir başvurucu Sözleşmeci Taraf veya bireysel başvurucu yaptığı başvuruyu izlemeyecek olursa, Daire Sözleşme’nin 37(1)(a) bendine göre
İçtüzüğün 43. maddesi gereğince davanın düşmesine karar verebilir.
BÖLÜM II – DAVANIN AÇILMASI
Madde 45 (İmzalar)
1. Sözleşme'nin 33 veya 34. maddelerine göre yapılan bir başvuru yazılı olarak sunulur ve başvurucu veya başvurucunun temsilcisi tarafından imzalanır.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
175
2. Bir başvurunun hükümet dışı bir örgüt veya bir bireyler grubu tarafından yapılması halinde, başvuru bu örgütü veya grubu temsil
etmeye yetkili kişiler tarafından imzalanır. Bir başvuruyu imzalayan
kişinin yetkisi olup olmadığı sorunu hakkında ilgili Daire veya Komite karar verir.
3. Başvurucuların İçtüzüğün 36. maddesine göre temsil edilmeleri halinde, temsilci veya temsilcilerin yetki belgesi veya yetkilendirme yazısı eklenir.
Madde 46 (Devlet başvurularının içeriği)
Mahkeme önüne bir dava getirmek isteyen Sözleşmeci bir Devlet veya Devletler, aşağıdaki hususları içeren bir başvuruyu Yazı İşleri
Müdürlüğüne gönderirler:
(a) aleyhine başvuru yapılan Sözleşmeci Devletin adı;
(b) maddi olaylara ilişkin bir açıklama;
(c) iddia edilen Sözleşme ihlal(ler)inin ve dayanaklarına ilişkin bir
açıklama;
(d) Sözleşme'nin 35(1). fıkrasında belirtilen kabuledilebilirlik kriterlerine (iç hukuk yollarının tüketilmesi ve altı aylık süre kuralına) uyulduğuna ilişkin bir açıklama;
(e) başvurunun amacı ve zarar gördüğü iddia edilen taraf veya taraflar namına Sözleşme'nin 41. maddesine göre istenen adil karşılıkla ilgili genel bir talebin genel olarak belirtilmesi; ve
(f) Devlet temsilcisi ve temsilcileri olarak atanan kişilerin ad ve adresleri;
ve bunların yanında
(g) ilgili her türlü belgenin ve özellikle başvurunun konusuyla ilgili
yargısal olan veya olmayan kararların birer kopyası.
Madde 47 (Bireysel başvurunun içeriği)
1. Sözleşme’nin 34. maddesine göre yapılan bir başvuru, Mahkeme
Başkanı başka türlü karar vermedikçe, Yazı İşleri Müdürlüğünün hazırladığı başvuru formu ile yapılır. Başvuru formunda şunlar yer alır:
(a) başvurucunun adı, doğum tarihi, milliyeti, cinsiyeti, mesleği ve
adresi;
(b) temsilcisi varsa, temsilcisinin adı, mesleği ve adresi;
176
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
(c) aleyhine başvuru yapılan Sözleşmeci Devletin veya Devletlerin
adı;
(d) maddi olaylara dair özlü bir açıklama;
(e) iddia edilen Sözleşme ihlal(ler)i ve ilgili gerekçelerine dair özlü bir
açıklama;
(f) başvurucunun Sözleşme'nin 35(1). fıkrasında öngörülen
kabuledilebilirlik kriterlerine (iç hukuk yollarının tüketilmesi ve altı
aylık süre kuralına) uyduğuna dair özlü bir açıklama; ve
(g) başvurunun amacı;
ve bunlarla birlikte
(h) ilgili her türlü belgenin ve özellikle başvurunun konusuyla ilgili
yargısal olan veya olmayan kararların birer örneği.
2. Başvurucular ayrıca:
(a) Sözleşme'nin 35(1). fıkrasındaki kabuledilebilirlik kriterlerinin (iç
hukuk yollarının tüketilmesi ve altı aylık süre kuralı) yerine getirildiğini göstermek amacıyla bilgi ve özellikle yukarıdaki 1(h) bendinde
sözü edilen belgeleri ve kararları sağlarlar; ve
(b) şikayetlerini başka bir uluslararası soruşturma ve çözüm organları
önüne götürüp götürmediğini bildirirler.
3. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen başvurucular, Mahkeme
önündeki yargılama hakkında kamunun bilgi edinmesi şeklindeki
normal kuraldan ayrılmayı haklı kılabilecek sebepleri belirten bir beyanda bulunurlar. Daire Başkanı kimliğin saklı tutulmasına istisnai
ve gerçekten gerekli hallerde izin verebilir.
4. Birinci ve ikinci fıkralarda belirtilen koşullara uyulmaması, Mahkeme’nin başvuruyu incelememesi sonucunu doğurabilir.
5. Sözleşme'nin 35(1). fıkrası bakımından başvurunun yapıldığı tarih,
kural olarak, daha sonra başvuru formunun Mahkeme tarafından belirlenen süre içinde geri gibi doldurulup sunulmuş olması şartıyla,
başvurucunun özet olarak da olsa başvurunun konusunu anlattığı ilk
mektup tarihidir. Bununla birlikte Mahkeme, haklı bir sebep bulunması halinde, başka bir tarihi başvuru tarihi olarak edebilir.
6. Başvurucular adreslerinde ve başvuruyla ilgili koşullardaki her
hangi bir değişikliği Mahkeme’ye bildirirler.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
177
BÖLÜM III – RAPORTÖR YARGIÇLAR
Madde 48 (Devletlerarası başvuruları)
1. Sözleşme'nin 33. maddesine göre bir başvuru yapıldığında, davayı
görmek üzere oluşturulan Daire, bir veya birden fazla yargıcı raportör(ler) olarak görevlendirir. Raportör(ler), ilgili Sözleşmeci Devletlerin yazılı cevaplarını aldıktan sonra kabuledilebilirlik hakkında bir
rapor hazırlar(lar).
2. Raportör yargıç(lar) bu raporları, taslakları ve Dairenin görevini
yerine getirmesi sırasında yardımcı olacak diğer belgeleri Daire’ye
sunar(lar).
Madde 49 (Bireysel başvurular)
1. Bir başvurucunun bizzat kendisi tarafından sunulan materyalin,
başvurunun kabuledilemez olduğunu veya başvurunun düşürülmesi
gerektiğini ortaya koyması halinde, aksine özel bir sebep bulunmadıkça, bu başvuru tek yargıçlı oluşum (hakimlik) tarafından görülür.
2. Sözleşme'nin 34. maddesine göre bir başvuru yapıldığında ve bu
başvurunun bir Daire veya İçtüzüğün 53(2). fıkrasında belirtilen görevleri yerine getiren bir Komite tarafından ele alınması uygun göründüğünde, davayı incelemekle görevlendirilen Bölümün Başkanı,
başvuruyu inceleyecek olan bir Raportör Yargıç görevlendirir.
3. Raportör Yargıçlar başvuruları incelerken,
(a) taraflardan, maddi bir olayla ilgili olduğunu düşündükleri bilgi,
belge veya materyalleri, belirlenen süre içinde sunmalarını isteyebilirler;
(b) Bölüm Başkanının bir başvurunun Daire veya Komite tarafından
incelenmesi şeklinde bir talimatı yoksa, başvurunun tek yargıçlı oluşum, Komite veya Daire tarafından görülmesine karar verirler;
(c) görevlerini yaparken kendilerine yardımcı olabilecek raporları,
taslakları ve diğer belgeleri Daireye veya Komiteye veya Daireye veya Daire Başkanına sunarlar.
Madde 50 (Büyük Dairedeki yargılamada)
Bir davanın Sözleşme'nin 30 veya 43. maddelerine göre Büyük Daire
önüne getirilmesi halinde, Büyük Daire Başkanı Büyük Dairenin bir
178
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
üyesini, Devlet başvurusu halinde bir veya birden fazla üyesini Raportör Yargıç olarak görevlendirir.
BÖLÜM IV – KABULEDİLEBİLİRLİK YARGILAMASI
(Devlet Başvuruları)
Madde 51 (Başvuruların tevzii ve sonrasında izlenecek usul)
1. Mahkeme Başkanı Sözleşme'nin 33. maddesine göre bir başvuru
yapıldığı zaman, hemen bu başvuruyu davalı Sözleşmeci Devlete tebliğ eder ve Bölümlerden birini başvuruyla görevlendirir.
2. İçtüzüğün 26(1)(a) bendine göre başvurucu ve davalı Sözleşmeci
Taraflar nezdinde seçilmiş olan yargıçlar davayı görmek üzere oluşturulan Dairede re'sen (ex officio) yer alırlar. Başvuru birden fazla Sözleşmeci Devlet tarafından yapılmış ise veya Sözleşmeci Devletler tarafından İçtüzüğün 42. maddesine göre birlikte incelenebilecek nitelikte aynı konuda birden fazla başvuru yapılmış ise, İçtüzüğün 30.
maddesi uygulanır.
3. Davanın bir Bölüme tevzii üzerine, Bölüm Başkanı, İçtüzüğün
26(1)(a) bendine göre bir Daire oluşturur ve davalı Sözleşmeci Tarafı
kabuledilebilirlik hakkında yazılı görüşlerini bildirmeye davet eder.
Bu suretle elde edinilen görüşler, Yazı İşleri Müdürü tarafından başvurucu Sözleşmeci Tarafa iletilir; başvurucu Taraf yanıt olarak kendi
görüşleri sunabilir.
4. Başvuru hakkında kabuledilebilirlik kararı verilmesinden önce,
Daire veya Daire Başkanı tarafları daha başka yazılı görüşler sunmaya davet edebilir.
5. Bir veya daha fazla Sözleşmeci Devletin talebi üzerine veya Dairenin kendiliğinden karar vermesi halinde, kabuledilebilirlik konusunda bir duruşma yapılır.
6. Daire Başkanı yazılı ve gerektiği takdirde sözlü usulü tespit etmeden önce Taraflara danışır.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
179
(Bireysel Başvurular)
Madde 52 (Başvuruların Bölümlere tevzii)
1. Mahkeme Başkanı Sözleşme'nin 34. maddesine göre yapılan bir
başvuruyla bir Bölümü görevlendirir; Mahkeme Başkanı bu görevlendirme sırasında davaların Bölümler arasında adil dağılımı için çaba gösterir.
2. Sözleşme'nin 26(1). fıkrasında öngörülen yedi yargıçlı Daire, İçtüzüğün 26(1). fıkrasına göre ilgili Bölüm Başkanı tarafından oluşturulur.
3. Yukarıdaki fıkraya göre bir Daire oluşturuluncaya kadar, Bölüm
Başkanı bu İçtüzükte Daire Başkanına verilen bütün yetkileri kullanır.
Madde 52A (Tek yargıç önündeki usul)
1. Tek yargıç, Sözleşme’nin 27. maddesine uyarıca, Sözleşme'nin 34.
maddesine göre yapılmış olup, daha fazla incelenmeksizin
kabuledilebilir olmadığına veya düşmesine karar verilebilen bir başvurunun, kabuledilebilir olmadığına veya düşmesine karar verebilir.
Bu karar kesindir. Başvurucu karara ilişkin olarak bir mektupla bilgilendirilir.
2. Tek yargıç, Sözleşme'nin 26(3). fıkrası gereğince, nezdinde seçilmiş
olduğu Sözleşmeci Tarafa karşı yapılmış ola bir başvuruyu inceleyemez.
3. Tek yargıç, bu maddenin ilk fıkrasında öngörüldüğü şekilde verilebilecek bir karar vermezse, başvuruyu daha fazla inceleme için bir
Komiteye veya Daireye gönderir.
Madde 53 (Komite önündeki usul)
1. Komite, Sözleşme'nin 28(1)(a) bendi uyarınca yargılamanın herhangi bir aşamasında, daha fazla incelenmeksizin kabuledilebilir olmadığına veya düşmesine karar verilebilen bir başvurunun,
kabuledilebilir olmadığına veya düşmesine oybirliğiyle karar verebilir.
2. Komite, İçtüzüğün 54(2)(b) bendi uyarınca taraflardan alınan görüşler ışığında, Sözleşme'nin 28(1)(b) bendinde öngörülen usule göre
davanın
görülebileceğine
kanaat
getirirse,
oybirliğiyle,
180
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
kabuledilebilirlik kararını ve gerekirse adil karşılığı da içeren bir
sonkarar verir.
3. İlgili Sözleşmeci Taraf nezdinde seçilmiş yargıç Komite üyesi değilse, Komite, Tarafın Sözleşme'nin 28(1)(b) bendinde öngörülen başvuru usulüne itiraz edip etmediği gibi bütün ilgili unsurları dikkate
alarak, yargılamanın herhangi bir aşamasında, o yargıcı üyelerinden
birinin yerini almaya oybirliğiyle davet edebilir.
4. Sözleşme'nin 28(1). fıkrası uyarınca verilen kabuledilebilirlik kararları ve sonkararlar kesindir.
5. Komite başka türlü karar vermedikçe, hem başvurucu ve hem de
mevcut İçtüzüğe göre daha önce bu başvuruya katılmış olan Sözleşmeci Taraflar, Sözleşme'nin 28(1)(a) bendi uyarınca, bir mektupla karar hakkında bilgilendirilirler.
6. Komite, bir kabuledilebilirlik veya sonkarar verememiş ise başvuru, davayı görmesi İçtüzüğün 52(2). fıkrası gereğince oluşturulan Daireye gönderilir.
7. İçtüzüğün 79’dan 81’e kadar olan hükümleri, Komite önündeki
yargılamalarda kıyasen uygulanır.
Madde 54 (Daire önündeki usul)
1. Daire hemen bir başvurunun kabuledilemez olduğuna ve davanın
düşmesine karar verebilir.
2. Ya da Daire veya Daire Başkanı,
(a) taraflardan maddi olaylarla ilgili olduğunu düşündüğü bilgi, belge veya diğer materyalleri sunmalarını isteyebilir;
(b) davalı devlete başvuruyu iletir ve başvuru hakkındaki görüşlerini
bildirmeye davet eder; davalı devletin görüşlerini aldıktan sonra,
başvurucuyu buna cevap vermeye davet eder;
(c) tarafları daha başka yazılı görüşlerini bildirmeye davet edebilir.
3. Daire, kabuledilebilirlik kararı vermeden önce, tarafların talebi
üzerine veya kendiliğinden, Sözleşme’deki görevlerinin yerine getirilmesi için bir duruşma yapılmasını gerekli gördüğü taktirde, duruşma yapmaya karar verebilir. Bu durumda Daire istisnai olarak aksine karar vermedikçe, taraflar başvurunun esasıyla ilgili sorunlar
hakkında da görüşlerini bildirmeye de davet edilirler.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
181
Madde 54A (Kabuledilebilirlik ve esasın birlikte incelenmesi)
1. Daire, İçtüzüğün 54(2)(b) bendi gereğince bir davalı Devlete başvuruyu bildirmeye etmeye karar verirken, Sözleşme’nin 29(3). fıkrası
uyarınca, davanın kabuledilebilirliğini ve esasını aynı anda incelenmeye de karar verebilir. Böyle durumlarda taraflardan görüşlerine,
adil karşılıkla ilgili taleplerini ve dostane çözümle ilgili tekliflerini de
eklemeleri istenir. İçtüzüğün 60 ve 62. maddeleri, kıyasen burada da
uygulanır. Bununla birlikte Mahkeme, gerekli gördüğü takdirde,
herhangi bir aşamada kabuledilebilirliğe ilişkin ayrı bir karar almaya
da karar verebilir.
2. Dostane çözüme veya başka bir çözüme varılamazsa ve Daire de
tarafların iddia ve savunmaları ışığında davanın kabuledilebilir olduğuna ve esas hakkında karara hazır bulunduğuna kanaat getirirse,
kabuledilebilirliğe ilişkin ayrı karar alma kararı verdiği haller dışında, kabuledilebilirlik hakkındaki kararını da içeren hemen bir
sonkarar verir.
(Devlet başvuruları ve bireysel başvurular)
Madde 55 (Kabuledilemezlik itirazları)
Davalı Sözleşmeci Devlet, kabuledilemezlik konusundaki itirazını,
itirazın niteliği ve koşulları elverdiği ölçüde yazılı veya sözlü olarak,
İçtüzüğün 51 veya 54. maddelerinde öngörüldüğü şekilde, başvurunun kabuledilebilirliği hakkındaki görüşlerini sunarken ileri sürmelidir.
Madde 56 (Daire kararı)
1. Bir Daire kararında, kararın oybirliğiyle mi yoksa oy çokluğuyla mı
alındığı belirtilir ve kararın gerekçeleri gösterilir.
2. Daire kararı Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından başvurucuya iletilir.
Karar ayrıca ilgili Sözleşmeci Taraf veya Taraflar ile bu İçtüzük hükümleri uyarınca daha önce başvurunun bildirildiği İnsan Hakları
Komiseri dahil, tüm üçüncü kişilere de gönderilir. Dostane çözüme
varılırsa, davanın Mahkeme davanın düşmesi kararı, İçtüzüğün
43(3). fıkrası uyarınca Bakanlar Komitesi’ne gönderilir.
182
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 57 (Kararın dili)
1. Mahkeme, bir kararın her iki resmi dilde verilmesini kararlaştırmadıkça, bütün kararlar İngilizce veya Fransızca olarak verilir.
2. Bu karaların İçtüzüğün 78. maddesinde öngörüldüğü şekilde Mahkeme’nin resmi kararlar dergisinde yayınlanması, Mahkeme’nin her
iki resmi dilinde olur.
BÖLÜM V – BAŞVURUNUN KABULEDİLEBİLİR BULUNMASINDAN SONRAKİ YARGILAMA
Madde 58 (Devletlerarası başvurular)
1. Sözleşme'nin 33. maddesine göre yapılan bir başvurunun Daire tarafından kabuledilebilir bulunmasından hemen sonra, Daire Başkanı
ilgili Sözleşmeci Devletlere danışarak, davanın esası hakkında tarafların yazı görüşlerini bildirmeleri ve daha başka delil sunmaları için
bir süre tayin eder. Ancak Başkan, Sözleşmeci Devletlerin anlaşmaları
halinde, yazılı usulden vazgeçilmesine karar verebilir.
2. Bir veya birden fazla ilgili Sözleşmeci Devletin talep etmesi veya
Dairenin kendiliğinden karar vermesi halinde, esas hakkında duruşma yapılır. Daire Başkanı izlenecek sözlü usulü belirler.
Madde 59 (Bireysel başvurular)
1. Daire veya Daire Başkanı, Sözleşme'nin 34. maddesine göre yapılan bir başvurunun kabuledilebilir bulunmasından sonra, tarafları
daha başka delillerini ve yazılı görüşlerini sunmaya davet edebilir.
2. Başka türlü karar verilmedikçe, taraflara görüşlerini sunmaları için
aynı süre verilir.
3. Daire, taraflardan birinin talebi üzerine veya kendiliğinden, Sözleşme’deki görevlerinin yerine getirilmesi için gerekli olduğunu düşünmesi halinde, esas hakkında duruşma yapılmasına karar verebilir.
4. Daire Başkanı, uygun gördüğü yazılı ve sözlü usulü tespit eder.
Madde 60 (Adil karşılık talepleri)
1. Sözleşme’deki bir hakkının ihlal edildiğinin Mahkeme tarafından
tespit edilmesi halinde Sözleşme’nin 41. maddesine göre adil bir kar-
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
183
şılığa hükmedilmesini isteyen bir başvurucu, bu yönde özel bir talepte bulunmalıdır.
2. Daire Başkanı aksine karar vermedikçe, başvurucu bütün taleplerini başlıklar altında ayrıntılı olarak ve destekleyici belgelerle birlikte,
kendisine esas hakkındaki görüşlerini sunması için verilen süre içinde sunmak zorundadır.
3. Başvurucunun yukarıdaki fıkralardaki şartlara uymaması halinde,
Daire talepleri bütünüyle veya kısmen reddedebilir.
4. Başvurucunun talepleri hakkında görüşünü bildirmesi için bu talepler davalı Hükümete iletilir.
Madde 61 (Yürürlükten kaldırılmıştır)
Madde 62 (Dostane çözüm)
1. Bir başvurunun kabuledilebilirliğine karar verilince, Dairenin veya
Daire Başkanının talimatları gereğince hareket eden Yazı İşleri Müdürü, Sözleşme'nin 39(1). fıkrası uyarınca sorun hakkında dostane bir
çözüme ulaşılabilmesi amacıyla, taraflarla ilişkiye geçer. Daire böyle
bir çözümü kolaylaştırmak için uygun görünen tedbirleri alır.
2. Sözleşme'nin 39(2). fıkrası uyarınca, dostane çözüm görüşmeleri
gizlidir ve tarafların çekişmeli yargılamadaki savlarını etkilemez.
Dostane çözüm girişimleri çerçevesinde yapılan bir yazılı veya sözlü
iletiye veya yapılan bir öneriye veya kabule, çekişmeli yargılama sırasında göndermede bulunulamaz veya dayanılamaz.
3. Daire, tarafların bir dostane çözüm üzerinde anlaştıkları konusunda Yazı İşleri Müdürü tarafından bilgilendirilecek olursa, ulaşılan çözümün Sözleşme ve bağlı protokollerde tanımlanan insan haklarına
saygı esasına dayanan bir çözüm olduğunu belirledikten sonra, İçtüzüğün 44(3). fıkrası uyarınca davanın düşmesine karar verir.
4. Yukarıdaki 2 ve 3. fıkralar, kıyasen, İçtüzüğün 54A maddesinde
öngörülen usule de uygulanır.
BÖLÜM VI - DURUŞMALAR
Madde 63 (Duruşmaların aleniliği)
1. Bu maddenin 2. fıkrası uyarınca, istisnai durumlarda re’sen veya
taraflardan birinin veya ilgili kişinin talebi üzerine, Daire başka bir
şekilde karar vermedikçe, duruşmalar aleni olarak yapılır.
184
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
2. Demokratik bir toplumda ahlakın, kamu düzeninin ya da ulusal
güvenliğin yararları ya da küçüklerin yararı ve tarafların özel yaşamının korunması gerektiğinde veya Dairenin görüşüne göre kesinlikle gerekli olduğu özel koşulların varlığının aleniyetin adalete zarar
vermesi halinde, basın ve izleyenler duruşmanın tamamından ya da
bir bölümünden çıkarılabilir.
3. Bu maddenin 1. fıkrası uyarınca, herhangi bir duruşmanın gizliliği
talebi, gerekçeli olmak ve duruşmanın tümünden mi yoksa bir kısmından mı aleniyetin kaldırılmasının talep edildiği belirtilmek zorundadır.
Madde 64 (Duruşmaların yürütülmesi)
1. Daire Başkanı duruşmayı düzenler ve yönetir; Daire önünde konuşacak olanların konuşma düzenini tespit eder.
2. Yargıçlardan herhangi biri, Daire önündeki duruşmaya çıkan herhangi bir kimseye soru sorabilir.
Madde 65 (Duruşmaya gelmeme)
Taraflardan birinin yeterli sebep göstermeksizin duruşmaya gelmemesi halinde, Daire, duruşmaya devam etmenin adaletin gereği gibi
dağıtılmasıyla bağdaşabileceğine kanaat getirdiği takdirde, duruşmaya devam edebilir.
Madde 66-69 (Yürürlükten kaldırılmıştır)
Madde 70 (Duruşma tutanakları)
1. Daire Başkanının talimat vermesi halinde, Yazı İşleri Müdürü duruşma tutanaklarının tutmakla görevlidir. Tutanaklarda şunlar yer
alır:
(a) Daire’nin oluşumu;
(b) Mahkeme önünde duruşmaya çıkan kişilerin listesi;
(c) yapılan sunuşların, sorulan soruların ve verilen yanıtların metni;
(d) duruşma sırasında alınan herhangi bir kararın metni.
2. Tutanakların tümü veya bir kısmı resmi olmayan dillerden birinde
ise, Yazı İşleri Müdürü tutanakların resmi dillerden birine çevrilmesini sağlar.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
185
3. Daire Başkanının veya Yazı İşleri Müdürünün kontrolüne tabi olarak, düzeltmeler yapabilmeleri için tutanakların birer kopyası tarafların temsilcilerine verilir; ancak hiçbir durumda tutanaklar üzerinde,
söylenen sözlerin anlamını ve konuyla ilgisini değiştirecek değişiklikler yapılamaz. Daire Başkanının talimatları uyarıca, Yazı İşleri Müdürü bu amaçla verilen iznin süresini belirler.
4. Tutanaklar düzeltildikten hemen sonra, Daire Başkan ve Yazı İşleri
Müdürü tarafından imzalanır ve onaylı belge haline gelirler.
BÖLÜM VII – BÜYÜK DAİREDEKİ YARGILAMA
Madde 71 (Usul hükümlerinin uygulanabilirliği)
1. Daireler önündeki yargılamayı düzenleyen hükümler, kıyasen,
Büyük Daire önündeki yargılamada da uygulanır.
2. Duruşma açılmasıyla ilgili İçtüzüğün 54(3). ve 59(3). fıkraları uyarınca bir Daireye tanınan yetkiler, Büyük Daire önündeki yargılama
sırasında Büyük Daire Başkanı tarafından da kullanılabilir.
Madde 72 (Bir Dairenin yargılama yetkisini Büyük Daireye bırakması)
1. Daire, Sözleşme'nin 30. maddesi uyarınca, görülmekte olan bir davada Sözleşme veya bağlı Protokollerin yorumlanmasını etkileyen
ciddi bir sorun ortaya çıkması veya sorunun çözümünün Mahkeme'nin daha önceki bir içtihadı ile uyuşmazlık yaratacak olması halinde,
davanın taraflarından biri bu maddenin 2. fıkrası uyarınca itiraz etmedikçe, hüküm vermeden önceki herhangi bir aşamada yargılama
yetkisini Büyük Daireye bırakabilir. Yargılama yetkisini bırakma kararı için gerekçe gösterme zorunluluğu yoktur.
2. Yazı İşleri Müdürü, Dairenin yargılama yetkisini bırakma niyetinde olduğunu taraflara bildirir. Taraflar bu bildirimin yapılmasından
itibaren bir ay içinde usulüne göre gerekçeli olarak Yazı İşleri Müdürlüğüne itiraz dilekçesi verebilirler. Bu şartları taşımayan bir itiraz
Daire tarafından geçersiz kabul edilir.
186
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 73 (Taraflardan birinin davanın Büyük Daireye gönderilmesi talebi)
1. Davanın taraflarından biri, istisnai olarak Sözleşme'nin 42. maddesine göre, hükmün verildiği tarihten itibaren üç ay içinde, Yazı İşleri
Müdürlüğüne davanın Büyük Daireye gönderilmesine ilişkin yazılı
talepte bulunabilir. İlgili taraf talebinde, Sözleşme ve ona bağlı Protokollerin yorumlanmasını ve uygulanmasını etkileyen ciddi meselenin veya Büyük Daire tarafından incelenmesinin gerekli olduğunu
düşündüren genel nitelikteki ciddi konunun ne olduğu belirtilir.
2. İçtüzüğün 24(5). fıkrası uyarınca oluşturulan Büyük Dairenin beş
yargıçlı kurulu, bu talebi yalnızca dosya üzerinden inceler. Bu kurul,
sadece davada böyle bir sorunun veya konunun ortaya çıktığını düşünmesi halinde, bu talebi kabul eder. Talebin reddedilmesi halinde
gerekçe gösterme zorunluluğu yoktur.
3. Kurulun talebi kabul etmesi halinde, Büyük Daire, davaya ilişkin
kararını sonkarar şeklinde verir.
BÖLÜM VIII – SONKARARLAR (JUDGMENTS)
Madde 74 (Sonkararın içeriği)
1. Sözleşme'nin 28, 42 ve 44. maddelerinde belirtilen bir sonkararda
(judgment) şunlar yer alır:
(a) İlgili Daireyi oluşturan Daire Başkanının ve diğer yargıçların adları ile Yazı İşleri Müdürü ve Müdür Yardımcısının adları;
(b) kararın alındığı ve açıklandığı tarihler;
(c) tarafların kim oldukları;
(d) tarafların görevlilerinin (ajanlarının), avukatlarının ya da danışmalarının adları;
(e) izlenen usulün anlatımı;
(f) dava konusu olaylar;
(g) tarafların iddia ve savunmalarının özeti;
(h) hükmün hukuki gerekçeleri;
(ı) hüküm fıkraları;
(j) eğer verilmiş ise masraflar hakkındaki karar;
(k) çoğunluğu oluşturan yargıçların sayısı;
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
187
(l) gerekli ise, hangi metnin orijinal olduğunun belirtilmesi.
2. Davanın görülmesine katılan bir yargıç, kendi ayrık görüşünü, aynı yöndeki görüşünü veya muhalif görüşünü veya kısa bir muhalefet
beyanını karara ekleme hakkı vardır.
Madde 75 (Adil karşılık konusundaki karar)
1. Daire ya da Komite, bir davada Sözleşme ya da Protokollerinin ihlalini tespit ettiğinde, İçtüzüğün 60. maddesine uygun olarak belirli
bir talepte bulunulmuşsa ve bu husus karar için hazırsa, Sözleşme'nin 41. maddesinin uygulanmasına ilişkin bir hükmü aynı
sonkararda verilir; sorun karara hazır değilse, Daire ya da Komite bu
sorunu tamamen veya kısmen saklı tutar ve diğer usul işlemlerine
geçer.
2. Sözleşme'nin 41. maddesinin uygulanmasıyla ilgili karar verilirken,
Daire veya Komite, mümkün olduğunca, bu davanın esası hakkında
karar vermiş olan yargıçlardan oluşur. Daireyi veya Komiteyi ilk haliyle oluşturmak mümkün olmazsa, Bölüm Başkanı Daireyi kura çekerek tamamlar veya yeniden oluşturur.
3. Daire veya Komite, Sözleşme'nin 41. maddesi uyarınca adil karşılığa hükmederken, tayin edilen süre içinde bir ödeme yapılmadığı
takdirde hükmedilen miktara faiz uygulanmasına karar verebilir.
4. Zarar gören taraf ile zarardan sorumlu Sözleşmeci Devlet arasında
bir anlaşmaya varıldığı hakkında Mahkeme bilgilendirilirse, Mahkemece varılan bu anlaşmanın hakkaniyete uygunluğu incelenir ve anlaşma hakkaniyete uygun ise, İçtüzüğün 44(2). fıkrası uyarınca davanın düşmesine karar verilir.
Madde 76 (Sonkararın dili)
1. Mahkeme bir sonkararın her iki resmi dilde de verilmesine karar
vermedikçe, bütün sonkararlar İngilizce veya Fransızca olarak verilir.
2. Sonkararlar Mahkeme'nin resmi kararlar dergisinde, İçtüzüğün 78.
maddesi gereğince her iki resmi dilde yayınlanır.
Madde 77 (Sonkararın imzalanması, açıklanması ve tebliği)
1. Sonkararlar, Daire veya Komite Başkanı ve Yazı İşleri Müdürü tarafından imzalanır.
188
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
2. Sonkararlar, Daire Başkanı veya kendisi tarafından görevlendirilen
diğer bir yargıç tarafından aleni bir duruşmada okunabilir. Tarafların
görevlileri (ajanları) ile temsilcileri, bu duruşmanın tarihi hakkında
uygun bir süre önce bilgilendirilir. Aksi takdirde ve Komitelerin
sonkararları bakımından, bu maddenin üçüncü fıkrasında öngörüldüğü şekilde tebliğ edilen sonkararlar, tefhim edilmiş sayılır.
3. Sonkarar, Bakanlar Komitesine iletilir. Yazı İşleri Müdürü
sonkararın onaylı birer örneğini taraflara, Avrupa Konseyi Genel
Sekreterine, İnsan Hakları Komiseri dahil üçüncü taraflara ve doğrudan ilgili üçüncü kişilere gönderir. Usulüne uygun olarak imzalanmış ve mühürlenmiş özgün nüsha Mahkeme'nin arşivinde saklanır.
Madde 78 (Sonkararların ve diğer belgelerin yayınlanması)
Sözleşme'nin 44(3). fıkrası uyarınca Mahkeme’nin kesinleşen
sonkararları, Yazı İşleri Müdürünün sorumluluğu altında, uygun bir
biçimle yayımlanır. Yazı İşleri Müdürü ayrıca, seçilmiş
kabuledilebilirlik kararları ile sonkararların, yayınlanması Mahkeme
Başkanı tarafından yararlı görülen belgelerin, resmi kararlar dergisinde yayınlanmasından da sorumludur.
Madde 79 (Sonkararın yorumlanması talebi)
1. Taraflardan biri, sonkararın açıklanmasından itibaren bir yıl içinde,
sonkararın yorumlanması talebinde bulunabilir.
2. Bu talep Yazı İşleri Müdürlüğüne gönderilir. Talepte, sonkararın
yorumlanması istenen hüküm fıkrası veya fıkraları açıkça belirtilir.
3. Sonkararı vermiş olan Daire ilk hali, sonkararın yorumlanmasını
gerektirecek bir husus bulunmadığı gerekçesiyle yorumlama talebini
reddedebilir. Dairenin ilk halini oluşturmak mümkün değilse, Mahkeme Başkanı kura çekerek Daireyi tamamlar veya yeniden oluştur.
4. Daire bu talebi reddetmezse, Yazı İşleri Müdürü talebi diğer tarafa
veya taraflara gönderir ve Daire Başkanı tarafından tayin edilen süre
içinde yazılı mütalaalarını sunmaya davet eder. Dairenin bir duruşma yapmaya karar vermesi halinde, Daire Başkanı duruşma için gün
de tayin eder. Daire hüküm şeklinde bir karar verir.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
189
Madde 80 (Sonkararın düzeltilmesi talebi)
1. Taraflardan biri, niteliği gereği sonkarar üzerinde belirleyici bir etkisi olan ve kararın tefhim edildiği tarihte Mahkeme tarafından bilinmeyen ve kendisi tarafından da bilinmesi mümkün olmayan bir
olayın varlığını öğrendiği takdirde, bu olayı öğrendiği tarihten itibaren altı ay içinde Mahkeme’den kararın düzeltilmesini talep edebilir.
2. Bu talepte hangi kararın düzeltilmesinin istendiği belirtilir ve birinci fıkrada aranan şartlara uyulduğunu göstermek için gerekli bilgilere yer verilir. Bu talebi destekleyen bütün belgelerin birer kopyası
eklenir. Bu talep ve destekleyici belgeler Yazı işleri tarafından dosyaya konur.
3. Esas hakkında kararı veren Dairenin kendisi, bu talebin incelenmesi için bir sebep bulunmadığı gerekçesiyle talebi reddedebilir. Dairesinin ilk halini oluşturmak mümkün olmadığı takdirde, Mahkeme
Başkanı kura çekerek Daireyi tamamlar veya yeniden oluşturur.
4. Daire bu talebi reddetmezse, Yazı İşleri Müdürü talebi diğer tarafa
veya taraflara gönderir ve Daire Başkanı tarafından tayin edilen süre
içinde yazılı mütalaalarını bildirmeye davet eder. Dairenin bir duruşma yapılmasına karar vermesi halinde, Daire Başkanı duruşma
günü tayin eder. Daire hüküm şeklinde bir karar verir.
Madde 81 (Kararlardaki ve sonkararlardaki hataların giderilmesi)
Sonkararların düzeltilmesi ve başvuruların yeniden görülmesiyle ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, Mahkeme, bir kararı veya
sonkararı açıkladığı tarihten itibaren bir ay içinde re’sen veya taraflardan birinin talebi üzerine, yazım hatalarını, hesap hatalarını ve
açık yanlışlıkları giderebilir.
BÖLÜM IX – İSTİŞARİ MÜTALAALAR
Madde 82 (…)
Mahkeme, istişari mütalaalarla ilgili yargılamada, Sözleşme'nin 47, 48
ve 49. maddelerine ilave olarak aşağıdaki hükümleri uygular. Mahkeme ayrıca, bu İçtüzüğün uygulanmasını uygun gördüğü diğer hükümlerini de uygular.
190
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
Madde 83 (…)
İstişari mütalaa talebi Yazı İşleri Müdürlüğüne gönderilir. Bu talepte
Mahkeme'nin görüşü istenen sorun tam ve açık bir biçimde belirtilir
ve ayrıca şunlar yer alır:
(a) Bakanlar Komitesi'nin Sözleşme'nin 47(3). fıkrasında belirtilen kararının kabul tarihi;
(b) Mahkeme'nin isteyeceği açıklamaları vermek üzere Bakanlar Komitesi tarafından görevlendirilmiş olan kişi veya kişilerin adları ve
adresleri.
Sorunu izah etmeye yarayabilecek bütün belgeler talebe eklenir.
Madde 84 (…)
1. Talebi alan Yazı İşleri Müdürü, talebin birer kopyasını Mahkeme'nin bütün üyelerine iletir.
2. Yazı İşleri Müdürü, talep üzerine Mahkeme'ye yazılı görüş sunabileceklerini Sözleşmeci Devletlere bildirir.
Madde 85 (…)
1. Mahkeme Başkanı yazılı görüşlerin ve diğer belgelerin verilmesi
için bir süre tayin eder.
2. Yazılı görüşler ve diğer belgeler Yazı İşleri Müdürlüğüne gönderilir. Yazı İşleri Müdürü bunların birer kopyasını Mahkeme'nin bütün
üyelerine, Bakanlar Komitesine ve her bir Sözleşmeci Tarafa iletir.
Madde 86 (…)
Mahkeme Başkanı yazılı usulün tamamlanmasından sonra, yazılı görüşlerini sunmuş olan Sözleşmeci Taraflara bu amaçla açılacak bir
duruşmada görüşlerini daha fazla geliştirmelerine fırsat verilmesinin
gerekli olup olmadığına karar verir.
Madde 87 (…)
1. İstişari mütalaa talebi hakkında karar vermek üzere bir Büyük Daire oluşturulur.
2. Eğer Büyük Daire, bir istişari mütalaa talebinin, Sözleşme'nin 47.
maddesinde tanımlanan yetkisine girmediği kanısına varırsa, bu durumu gerekçeli kararında belirtir.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
191
Madde 88 (…)
1. İstişari mütalaalar Büyük Daire tarafından oy çokluğuyla verilir.
Bu mütalaalarda çoğunluğu oluşturan yargıç sayısı belirtilir.
2. Bir yargıç dilediği takdirde, Mahkeme’nin görüşünden ayrı olan
kendi görüşünü, destekleyici görüşünü veya karşı görüşünü ekleyebilir.
Madde 89 (…)
Gerekçeli karar ya da istişari mütalaa, Bakanlar Komitesine ve Sözleşmeci Taraflardan her birine önceden haber verildikten sonra,
Mahkeme Başkanı veya görevlendirilen bir yargıç tarafından açık duruşmada resmi dillerden birinde okunur. Aksi takdirde İçtüzüğün 90.
maddesinde öngörülen tebliğ, mütalaa ya da gerekçeli kararın tefhimi yerine geçer.
Madde 90 (…)
Mütalaa veya gerekçeli karar, Mahkeme Başkanı ve Yazı İşleri Müdürü tarafından imzalanır. Usulüne göre imzalanan ve mühürlenen özgün nüsha Mahkeme arşivinde saklanır. Yazı İşleri Müdürü bunun
onaylı birer örneğini Sözleşmeci Taraflara ve Avrupa Konseyi Genel
Sekreterine gönderir.
BÖLÜM X – SÖZLEŞME’NİN 46(3), (4) VE (5). FIKRALARINA GÖRE YARGILAMA
Alt Başlık I - Sözleşme'nin 46(3). fıkrası uyarınca yapılacak yargılama
Madde 91 (…)
Sözleşme'nin 46(3). fıkrası uyarınca herhangi bir yorum talebi Yazı İşleri Müdürüne yapılır. Talepte, sonkararın infazını engellediği söylenen yorum sorununun niteliği ve kaynağı tam ve açık bir şekilde
açıklanır ve aşağıdaki hususlar eklenir:
(a) varsa, sonkarara ilişkin Bakanlar Komitesi önündeki yerine getirme işlemlerine ilişkin bilgi;
(b) Sözleşme'nin 46(3). fıkrasında belirtilen kararın bir örneği;
192
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
(c) Mahkeme’ye gerekli açıklamalar yapması konusunda Bakanlar
Komitesi tarafından görevlendirilen kişi ya da kişilerin adları ve adresleri.
Madde 92 (…)
1. Talep mevcut sonkararı veren Büyük Daire, Daire ya da Komite tarafından ele alınır.
2. Büyük Dairenin, Dairenin ya da Komitenin ilk hali oluşturulamıyor ise, Mahkeme Başkanı, kurayla bunu tamamlar ya da yeniden
oluşturur.
Madde 93 (…)
Bakanlar Komitesi tarafından yapılan yorum soruları hakkında Mahkeme’nin kararı kesindir. Yargıçların ayrık görüşleri kararda yer almaz. Hükmün örnekleri, ilgili tarafların yanı sıra İnsan Hakları Komiseri dâhil üçüncü kişilere de gönderilir.
Alt Başlık II - Sözleşme'nin 46(4) ve (5). fıkraları uyarınca yapılacak yargılama
Madde 94 (…)
Sözleşme'nin 46(1). fıkrası uyarınca bir Sözleşmeci Tarafın sorumluluğunu yerine getirip getirmediği sorununun Mahkeme’ye gönderildiği yargılamada Mahkeme, Sözleşme'nin 31(b) bendi ve 46(4) ve (5).
fıkraları hükümlerine ek olarak, aşağıdaki hükümleri de uygular. Ayrıca uygun olduğunu düşündüğü ölçüde, Mahkeme, bu İçtüzüğün
diğer hükümlerini de uygular.
Madde 95 (…)
Sözleşme'nin 46(4). fıkrası uyarınca yapılan herhangi bir talep, gerekçeli olarak Yazı İşleri Müdürlüğüne yapılır. Talebe aşağıdaki unsurlar
eklenir:
(a) ilgili sonkarar;
(b) eğer varsa, ilgili taraflarca sunulmuş yazılı görüşler ve yazışmalar
dahil ilgili sonkarara ilişkin Bakanlar Komitesi önündeki yerine getirme işlemleri hakkında bilgi;
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
193
(c) davalı Sözleşmeci Tarafa gönderilen resmi bildirimlerin ve Sözleşme'nin 46(4). fıkrasına göndermede bulunan Bakanlar Komitesi
kararının bir örneği;
(d) Mahkeme’ye açıklamalar yapması için Bakanlar Komitesi tarafından görevlendirilen kişi ya da kişilerin isim ve adresleri;
(e) soruna açıklık getirmesi muhtemel diğer bütün belgelerin örnekleri.
Madde 96 (…)
Mahkeme’ye gönderilen sorun hakkında karar vermek için İçtüzüğün 24(2)(g) bendine uygun olarak bir Büyük Daire oluşturulur.
Madde 97 (…)
Büyük Daire’nin Başkanı gönderilen sorun hakkında yazılı görüşlerini sunmak üzere Bakanlar Komitesine ve ilgili taraflara bildirimde
bulunur.
Madde 98 (…)
1. Büyük Daire Başkanı, yazılı görüşlerin ve diğer belgelerin sunulması için bir süre belirler.
2. Büyük Daire, duruşma açmaya karar verebilir.
Madde 99 (…)
Büyük Daire kararını, sonkarar şeklinde verir. Sonkaranın örnekleri,
Bakanlar Komitesine, ilgili tarafların yanında İnsan Hakları Komiseri
dahil üçüncü taraflara iletilir.
BÖLÜM XI – ADLİ YARDIM
Madde 100 (…)
1. Daire Başkanı, Sözleşme'nin 34. maddesine göre başvuru yapan
başvurucunun talebi üzerine veya re’sen, İçtüzüğün 54(2)(b) bendi
uyarınca, davalı Sözleşmeci Taraftan başvurunun kabuledilebilirliği
hakkında yazılı görüşünün alındığı veya görüş için belirlenen süre
dolduğu anda, başvurucuya davasını sunmasıyla bağlantılı olarak
ücretsiz adli yardım sağlanmasına karar verebilir.
194
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
2. İçtüzüğün 105. maddesi saklı kalmak şartıyla, başvurucuya davasını Daire önünde sunması için verilen adli yardım, Büyük Daire
önünde temsil edilmesi sırasında da devam eder.
Madde 101 (…)
Adli yardım sadece, Daire Başkanının aşağıdaki noktalarda ikna olması halinde verilir:
(a) Daire önünde davanın gereği gibi görülmesi için adli yardım verilmesinin gerekli olması;
(b) yüklenilen masrafların tamamını veya bir kısmını karşılamak için
başvurucunun yeterli mali imkanının bulunmaması.
Madde 102 (…)
1. Yüklenilen masrafların tamamının veya bir kısmının karşılanması
için başvurucuların yeterli mali imkanın bulunup bulunmadığını belirlemek için, başvuruculardan gelirlerini, malvarlıklarını ve bakmakla yükümlü oldukları kimseler adına üstlendikleri mali taahhütleri
veya diğer mali yükümlülüklerini beyan edecekleri bir form doldurmaları istenir. Bu beyan yetkili ulusal makam veya merciler tarafından tasdik edilir.
2. İlgili Sözleşmeci Devletten bu konuda yazılı görüş bildirmesi istenir.
3. Yukarıda 1. fıkradaki bilgiler alındıktan sonra, Daire Başkanı adli
yardım sağlanıp sağlanmaması konusunda karar verir. Yazı İşleri
Müdürü tarafları durumdan haberdar eder.
Madde 103 (…)
1. İçtüzüğün 36(4). fıkrasına göre atanmış avukatların ve diğer kişilerin ücretleri ödenir. Bu şekilde birden fazla temsilci varsa, bu kişilere
de ücretleri ödenir.
2. Adli yardım temsilcilerin sadece ücretlerini değil, ama aynı zamanda başvurucu veya atanmış temsilci tarafından yüklenilen yolculuk ve iaşe masraflarını ve gerekli diğer masraflarını da kapsar.
Madde 104 (…)
Adli yardım verilmesi kararı üzerine Yazı İşleri Müdürü
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
195
(a) yürürlükteki adli yardım tarifesine göre ödenecek ücretin oranını;
(b) masraflar için ödenme düzeyini belirler.
Madde 105 (…)
Daire Başkanı, İçtüzüğün 101. maddesindeki şartların artık bulunmadığına kanaat getirdiği her an, adli yardım verilmesi kararını kaldırabilir veya değiştirebilir.
BAŞLIK III – GEÇİCİ HÜKÜMLER
Madde 106 (Mahkeme ve Komisyon ile ilişkiler)
1. Sözleşme'nin 11. Protokolünün 5(4) ve (5). maddesi uyarınca Mahkeme önüne getirilen davalarda Mahkeme, davanın görülmesi sırasında Komisyon'dan bir veya birden fazla üyesini temsilci olarak görevlendirmesini isteyebilir.
2. Yukarıdaki fıkrada sözü edilen davalarda Mahkeme, Sözleşme'nin
eski 31. maddesine göre Komisyon'un kabul ettiği raporu dikkate
alır.
3. Daire Başkanı aksine karar vermedikçe, davanın Mahkeme önüne
getirilmesinden sona en kısa süre içinde sözü edilen Komisyon raporu Yazı İşleri Müdürü tarafından aleni duruma getirilir.
4. Daire Başkanı aksine karar vermedikçe, 11. Protokolün 5. maddesinin ikinci ve beşinci fıkralarına göre Mahkeme önüne getirilen davaların Komisyondaki dava dosyasının geri kalan bölümü, bütün dilekçeler de dahil, gizliliğini sürdürür.
5. Komisyon'un delilleri topladığı ve fakat Sözleşme'nin eski 31.
maddesine göre bir raporu henüz kabul edemediği davalarda, Mahkeme duruşma tutanaklarını, belgeleri ve Komisyon delegelerinin
yaptıkları soruşturmadan edindikleri görüşleri dikkate alır.
Madde 107 (Daire ve Büyük Daire yargılamaları)
1. Sözleşme'nin 11. Protokolünün 5(4). fıkrası uyarınca Mahkeme
önüne getirilen davalarda, Büyük Dairenin İçtüzüğün 24(5). fıkrası
uyarıca oluşturulan bir kurulu, dava dosyalarının sadece var olan
içeriğine dayanarak, dava hakkında bir Dairenin mi yoksa Büyük Dairenin mi karar vereceğini tespit eder.
196
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
2. Dava hakkında Daire tarafından karar verilmesi halinde, karar 11.
Protokolün 5(4). fıkrası uyarınca kesinleşir ve İçtüzüğün 73. maddesi
uygulanmaz.
3. 11. Protokolün 5(5). fıkrası uyarınca Mahkeme’ye gelen davalar,
Mahkeme Başkanı tarafından Büyük Daireye gönderilir.
4. 11. Protokolün 5(5). fıkrası uyarınca Büyük Daireye gönderilen her
bir dava için Büyük Daire, İçtüzüğün 24(3). fıkrasında sözü edilen
grupların birinden rotasyonla görevlendirilen yargıçlarla tamamlanır.
Madde 108 (Adli yardım verilmesi)
İçtüzüğün 96. maddesi saklı kalmak kaydıyla, Sözleşme'nin 11. Protokolünün 5(2), (3), (4) ve (5). fıkralarına göre Mahkeme önüne getirilmiş davalarda Komisyon veya eski Mahkeme önündeki yargılama
için adli yardım sağlanmasına dair verilmiş bir karar, başvurucunun
Mahkeme önündeki temsili bakımından devam eder.
Madde 109 (Bir sonkararın düzeltilmesi veya yorumlanması talebi)
1. Taraflardan biri eski Mahkeme tarafından verilmiş olan bir
sonkararın yorumlanması veya düzeltilmesi talebinde bulunması halinde, Mahkeme Başkanı duruma göre İçtüzüğün 51 veya 52. maddelerinde belirtilen koşullara göre Bölümlerden birini bu taleple görevlendirir.
2. İlgili Bölümün Başkanı, İçtüzüğün 80(3). fıkrasını dikkate almaksızın, bu talebi incelemek üzere yeni bir Daire oluşturur.
3. Oluşturulacak Dairede aşağıdaki kişiler re'sen (ex officio) yer alır:
(a) Bölüm Başkanı;
ve ilgili Bölümün üyesi olup olmadıklarına bakılmaksızın,
(b) ilgili Sözleşmeci Taraf bakımından seçilmiş yargıç veya, bu yargıç
bulunamıyorsa, İçtüzüğün 29. maddesine göre atanmış bir yargıç;
(c) kararı veren eski Mahkeme'de ilk Dairenin üyesi olup halen Mahkeme yargıcı olan yargıç.
4. (a) Dairenin diğer üyeleri, ilgili Bölümün üyeleri arasından kura
çekmek suretiyle Bölüm Başkanı tarafından görevlendirilir.
(b) Bu suretle görevlendirilmemiş olan Bölümün diğer üyeleri, yedek
yargıçlar olarak davada yer alır.
İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İÇTÜZÜĞÜ
197
BAŞLIK IV – SON HÜKÜMLER
Madde 110 (İçtüzüğün bir hükmünün değiştirilmesi veya uygulanmaması)
1. İçtüzüğün bir maddesi, Mahkeme genel kurulunda ele alınması
için verilen bir önerge üzerine, bu önergenin Mahkeme'nin bütün
üyelerinin üçte ikisi tarafından kabul edildikten sonra değiştirilebilir.
Bir önerge, Mahkeme'nin bu önergeyi tartışacağı oturum tarihinden
en az bir ay önce Mahkeme Yazı İşleri Müdürüne yazılı olarak verilir.
Yazı İşleri Müdürü böyle bir önergeyi aldıktan sonra mümkün olan
en kısa süre içinde bütün Mahkeme üyelerini bilgilendirir.
2. Mahkeme’nin iç işleyişi ile ilgili bir maddenin uygulanması, önceden bildirilmeyen bir önerge üzerine, ilgili Dairenin oybirliği ile alacağı bir kararla durdurulabilir. Bir maddenin uygulanmasının durdurulması, bu durdurma ile gözetilen belirli bir amacın elde edilmesiyle sınırlı tutulur.
Madde 111 (İçtüzüğün yürürlüğe girmesi)
Bu İçtüzük 1 Kasım 1998 tarihinde yürürlüğe girer.
198
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
İÇTÜZÜĞE EK1: SORUŞTURMALARLA İLGİLİ
Ek Madde 1 (Soruşturma tedbirleri)
1. Daire, kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine, davanın maddi olaylarına açıklık getirmesini sağlayabileceğini düşündüğü soruşturma tedbirlerini alabilir. Daire, başka şeylerle birlikte, taraflardan yazılı delil sunmalarını isteyebilir; ifadeleri veya beyanlarının Dairenin görevi yerine getirmesine yardımcı olacağını düşündüğü bir kimseyi tanık veya uzman veya başka sıfatla dinlemeye karar
verebilir.
2. Daire ayrıca, istediği bir kişi veya kurumdan, olayla ilgili görülebilecek her hangi bir konuda, bir görüş veya yazılı bir rapor vermesini
isteyebilir.
3. Daire, davanın kabuledilebilir bulunmasından sonra veya istisnai
olarak kabuledilebilirlik kararından önce, üyelerinden birini veya
birkaçını veya Mahkeme'nin diğer yargıçlarını, yerinde inceleme veya soruşturma yapmaları veya başka bir biçimde delil toplamaları
için görevlendirebilir. Daire bu delegasyona yardımcı olması için dışarıdan bağımsız uzmanlar atayabilir.
4. Bir delegasyon tarafından soruşturma tedbirleriyle ilgili bu Kısım
hükümleri, ayrıntılardaki farklılıklar birlikte (mutatis mutandis), Dairenin bizzat yaptığı işlemlerde de uygulanır.
5. Bir Daire veya delegasyon soruşturmasının bir parçasını oluşturan
işlemler, Daire Başkanı ve delegasyon başkanı başka türlü karar vermedikçe, gizli olarak yürütülür.
6. Daire Başkanı, uygun gördüğü takdirde, soruşturma işlemine katılması için üçüncü bir tarafı davet edebilir veya katılmasına izin verebilir. Başkan bu katılmanın koşullarını belirler ve bu koşullara
uyulmadığı takdirde, katılımı kısıtlayabilir.
1
Mahkeme tarafından 7 Temmuz 2003 tarihinde eklenmiştir.
İÇTÜZÜĞE EK
199
Ek Madde 2 (Soruşturma tedbirleri konusunda tarafların yükümlülükleri)
1. Başvurucu ve ilgili Sözleşmeci Taraf, soruşturma işlemlerinin yürütülmesinde Mahkeme’ye yardımcı olurlar.
2. Ülkesi üzerinde delegasyon tarafından yargılama işlemi yapılacak
olan Sözleşmeci Taraf, yargılamanın düzgün bir şekilde yapılması
için delegasyona gerekli kolaylıkları sağlar ve işbirliği yapar. Bu işbirliği ve kolaylıklar arasında, ülke içinde serbestçe dolaşabilme ve
delegasyon, başvurucu ve bütün tanık ve uzmanlar ile delegasyon tarafından dinlenebilecek diğer kişilerin güvenliğini yeterli ölçüde ve
tam olarak sağlamak yer alır. Bir kişi veya kuruluşun delegasyona
verdiği bir ifade veya sağladığı yardım için her hangi bir olumsuz
sonuçla karşılaşmaması için gerekli tedbirleri almak, ilgili Sözleşmeci
Devletin sorumluluğundadır.
Ek Madde 3 (Delegasyon önüne gelmeme)
Huzura gelmesi gereken bir taraf veya diğer kimselerin gelmemeleri
veya gelmek istememeleri halinde, delegasyon, yargılamaya devam
etmenin adaletin usulüne göre dağıtılmasıyla bağdaşabilir olduğuna
kanaat getirmesi şartıyla, yargılamaya devam edebilir.
Ek Madde 4 (Delegasyon önünde yargılamanın yürütülmesi)
1. Delegeler, Sözleşme veya bu İçtüzük tarafından Daireye verilmiş
olan yetkileri kullanırlar ve önlerindeki yargılamanın kontrolün ellerinde tutarlar.
2. Delegasyon başkanı, delegasyon önünde yargılamaya başlanmadan önce, taraflarla veya onların temsilcileriyle bir hazırlık toplantısı
yapılmasına karar verebilir.
Ek Madde 5 (Delegasyon önündeki yargılamaya tanıkların,
uzmanların ve diğer kişilerin çağrılmaları)
1. Delegasyon tarafından dinlenecek olan tanıklar, uzmanlar ve diğer
kişiler, Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından davet edilirler.
2. Davetiyede şunlar belirtilir:
a) davetiyenin çıkarıldığı ilgili dava;
200
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
b) araştırmanın, uzmanlık görüşünün ve Daire veya Daire Başkanı
tarafından karar verilen diğer soruşturma işleminin konusu;
c) davet edilen kişiye ödenecek ücretle ilgili hükümler.
3. Taraflar tanıkların, uzmanların ve davet edilecek diğer kişilerin
kimlikleri ve adresleri hakkında mümkün olduğu kadar yeterli bilgi
verirler.
4. İçtüzüğün 37(2). fıkrasına göre, tanığın kendi ülkesi üzerinde ikamet ettiği bir Sözleşmeci Taraf, Dairenin kendisine gönderdiği davetiyeyi tanığa tebliğ etmekten sorumludur. Tebligatın mümkün olmaması halinde, Sözleşmeci Taraf bunun sebeplerini yazılı olarak
bildirir. Sözleşmeci Taraf, kendi otoritesi veya kontrolü altında bulunan davet edilmiş kişilerin huzura gelmelerini sağlamak için gerekli
tüm diğer tedbirleri alır.
5. Delegasyon başkanı, delegasyon önündeki yargılama işlemi sırasında tanıkların, uzmanların veya diğer kişilerin huzura gelmelerini
isteyebilir. Eğer böyle bir istek varsa, ülkesi üzerinde yargılama işleminin yapıldığı Sözleşmeci Taraf, gelmeyi kolaylaştıracak tüm makul
tedbirleri alır.
6. Sözleşmeci Tarafın isteği üzerine veya onun namıma davet edilen
bir tanığın, uzmanın veya diğer kişinin gelme masrafları, Daire tarafından başka türlü karar verilmemiş ise, ilgili Tarafça karşılanır. Delegasyon önünde yargılama işleminin yapılacağı Sözleşmeci Devletin
ülkesinde tutulu bulunan böyle bir kimsenin gelme masrafları, Daire
aksine başka türlü karar vermedikçe ilgili Tarafça karşılanır. Diğer
bütün hallerde Daire, masrafların Avrupa Konseyi tarafından mı karşılanacağına, yoksa başvurucunun mu veya kişinin gelmesini talep
eden üçüncü tarafın mı üzerinde bırakılacağına karar verir. Her türlü
durumda, bütün masrafların miktarı Daire Başkanı tarafından belirlenir.
Ek Madde 6 (Delegasyon tarafından dinlenecek tanıkların veya
uzmanların yemin vermeleri veya ant içmeleri)
1. Her tanık, kimliği tespit edildikten sonra ve ifadesi alınmadan önce, aşağıdaki şekilde yemin eder veya ant içer:
“Gerçeği, sadece ve sadece gerçeği söyleyeceğime, şerefim ve vicdanım üzerine yemin ederim “ veya “ant içerim”.
Bu işlem tutanağa kaydedilir.
İÇTÜZÜĞE EK
201
2. Her uzman, kimliği tespit edildikten sonra ve delegasyon için görevini yerine getirmeden önce, aşağıdaki şekilde yemin eder veya ant
içer.
“Bir uzman olarak görevimi şerefimle ve vicdanımla yerine getireceğime yemin ederim” veya “ant içerim”
Bu işlem tutanağa kaydedilir.
Ek Madde 7 (Delegasyonun tanık, uzman veya diğer kişileri
dinlenmesi)
1. Bir delege Devlet temsilcisine (ajanlarına), avukatlara ve tarafların
danışmanlarına, başvurucuya, tanıklara ve uzmanlara ve delegasyon
önüne çıkan bir kimseye soru sorabilir.
2. Devlet temsilcileri (ajanlar) ve avukatlar veya tarafların danışmanları, delegasyon başkanının denetimi altında tanıkları, uzmanları, delegasyon önüne çıkmış diğer kimseleri sorgulayabilirler. Bir sorunun
sorulmasına itiraz edilmesi halinde, delegasyon başkanı karar verir.
3. İstisnai durumlarda delegasyon başkanı rıza göstermedikçe, tanıklar, uzmanlar ve delegasyon tarafından dinlenecek diğer kimseler,
ifade vermeden önce duruşma salonuna alınmazlar.
4. Adaletin gereği gibi dağıtılmasının gerektirmesi halinde, tanıkların, uzmanların veya diğer kimselerin tarafların yokluğunda dinlenmesi için delegasyon başkanı özel ayarlamalar yapabilir.
5. Bir tanık veya uzmana itirazdan doğan bir uyuşmazlık halinde, delegasyon başkanı karar verir. Delegasyon, bir tanık veya uzman niteliğine sahip olmayan bir kimseyi, bilgilenmek amacıyla dinleyebilir.
Ek Madde 8 (Delegasyon önündeki yargılama işleminin tutanakları)
1. Delegasyonun bir soruşturma tedbiriyle ilgili olarak Yazı İşleri
Müdürlüğü tarafından tutanak düzenlenir. Tutanakta şunlar yer alır:
a) delegasyonun kompozisyonu;
b) delegasyon önüne çıkanların, yani Devlet temsilcilerinin (ajanların), avukatların ve yer alan tarafların danışmanlarının bir listesi;
c) her bir tanığın, uzmanın veya dinlenen diğer kimsenin adı, soyadı,
kimliği ve adresi;
d) verilen ifadenin, sorulan soruların ve verilen cevapların metni;
202
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
c) delegasyon önündeki yargılama işlemi sırasında ve delegasyon
başkanı tarafından verilen her hangi bir karar.
2. Tutanakların tamamı veya bir kısmı resmi olmayan dilde ise, Yazı
İşleri Müdürlüğü bunun resmi dillerden birine çevrilmesini sağlar.
3. Tutanakların bir kopyası, Yazı İşleri Müdürlüğünün veya delegasyon başkanının kontrolü altında düzeltmeler yapabilmeleri için, tarafların temsilcilerine gönderilir; ancak bu düzeltmeler, söylenen sözün anlamını değiştiremez. Yazı İşleri Müdürlüğü, delegasyon başkanının talimatına göre, bu iş için bir süre tayin eder.
4. Bu şekilde düzeltilmiş olan tutanaklar, delegasyon başkanı ve Yazı
İşleri Müdürü tarafından imzalanır ve bundan sonra onaylı belgeler
haline gelir.
İÇTÜZÜĞE EK
203
UYGULAMA YÖNERGESİ2: GEÇİCİ TEDBİR TALEPLERİ
(Mahkeme İçtüzüğünün 39. maddesi uyarınca yapılan)
Mahkeme İçtüzüğünün 39. maddesine göre geçici tedbir talebinde
bulunan talebinde bulunan başvurucuların veya hukuki temsilcilerinin3 aşağıda gösterilen şartlara uymaları gerekir.
Bu şartlara uymamak, Mahkeme’nin bu tür talepleri gereği gibi ve
zamanında inceleyememesi sonucunu doğuracaktır.
I. Taleplere eklenecek bilgiler
Mahkeme’ye gönderilecek bir talepte gerekçeler göstermelidir. Başvurucu özellikle korkularının dayandığı özel sebepleri ve iddia ettiği
risklerin niteliğini belirtmelidir.
Taleplere, özellikle ilgili ulusal mahkeme, yargı yeri veya diğer kararları ile
birlikte başvurucunun iddialarını kanıtlandığı düşünülen gerekli tüm
belgelerin eklenmesi önem taşır.
Davanın Mahkeme’nin önünde devam ediyor olması halinde, dava
numarasına belirtilmelidir.
Başvurucu ve/veya temsilcisi, talebinde kendileriyle iletişim kurulabilecek bir telefon numarası belirtmelidir.
Geri verme veya sınırdışı etmeyle ilgili olaylarda, başvurucunun adresi veya tutulma yeri ve resmi dosya numarası, ülkeden çıkarılmasının beklendiği tarihi ve zaman verilmelidir. Ülkeden çıkarma tarih ve
zaman, adres, vd. bilgilerdeki bir en kısa sürede Mahkeme’ye bildirilmelidir.
2 Mahkeme İçtüzüğünün 32. maddesi uyarınca Mahkeme Başkanı tarafından 5 Mart 2003’te 16 Ekim 2009 değiştirilmiştir.
3
İletişim bilgileri tam olarak gönderilmelidir.
204
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
II. Taleplerin faksla ve mektupla yapılması4
İçtüzüğün 39. maddesine göre yapılan geçici tedbir talepleri faksla veya postayla gönderilmelidir. Talep, mümkünse, Sözleşmeci Devletlerin
resmi dillerinden biriyle yapılmalıdır. Talep mümkünse Sözleşmeci
Devletlerden birinin resmi dilinde yapılmalıdır. Bütün taleplerin başında, koyu harflerle şu başlık yer almalıdır:
“Rule 39 – Urgent / Madde 39 – Acil
İletişim kurulacak kişi (ada ve iletişim bilgileri)”
[Geri verme veya sınırdışı etme olaylarında]
Ülkeden çıkarılma tarihi ve zamanı ile gönderileceği yer: …”
Bu talepler, kesinlikle imkansız değilse, Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğünün çalışma saatleri5 içinde gönderilmelidir.
III. Taleplerin gönderilme zamanı
Geçici tedbir talepleri normal şartlarda, meseleyi inceleyebilmesi için
Mahkeme’ye ve Yazı İşleri Müdürlüğüne yeterince zaman tanımak
üzere, iç hukukta nihai kararın verilmesinden sonra mümkün olan en
kısa sürede gönderilmelidir.
Ancak, iç hukukta nihai kararın verilmesinden hemen sonra sınırdan
çıkarma işlemi için adımların atılabileceği iade veya sınırdışı etme
olaylarında, nihai kararın verilmesinden önce, taleple ilgili bir yazının ve taleple alakalı evrakın sunulması tavsiye edilir.
Başvurucular ve temsilcileri, son anda gönderilen ve özellikle çok sayıda belgeyle desteklenen taleplerin Mahkeme tarafından zamanında
ve gereği gibi incelenmesinin mümkün olmayabileceğinin farkında
olmalıdırlar. Bu nedenle, özellikle geri verme veya sınırdışı etme
olaylarında iç hukuktaki nihai karar yaklaştığında ve kararın hemen
uygulanma riski varsa, başvurucular ve temsilcileri bu kararın verileceği açık tarihi ve bu talebin iç hukukta olumsuz nihai kararla sonuçlanmasına bağlı olduğunu belirterek yapmalıdırlar.
4
Aciliyetin derecesi dikkate alınarak talepler normal postayla yapılmamalıdır.
5 Bu bilgi Mahkeme’nin web sayfasında (www.echr.coe.int) vardır.
İÇTÜZÜĞE EK
205
UYGULAMA YÖNERGESİ6: DAVA AÇMA
(Sözleşme’nin 34. maddesine göre bireysel başvuruyla)
I. Genel olarak
1. Sözleşme’nin 34. maddesine göre bir başvuru, yazılı olarak yapılır. Telefonla başvuru yapılamaz.
2. Bir başvuru aşağıdaki adrese gönderilmelidir:
The Registrar
European Court of Human Rights
Council of Europe
F – 67075 STRASBOURG CEDEX
3. Bir başvuru normal olarak, Mahkeme İçtüzüğünün 47(1). fıkrasında sözü edilen formla7 ve 47(1)(h) bendinde sözü edilen kararlar ve
belgeler eklenmelidir. Ancak bir başvurucu, şikayetlerini bir mektupla da yapılabilir.
Bir başvurucu başvurusunu bir mektupla yapıyorsa, Sözleşme’nin
35(1). fıkrasındaki altı aylık süreyi durdurabilmek için, bu mektupta
en azından özet bir biçimde başvurunun konusu anlatılmalıdır.
4. Bir başvuru resmi formla yapılmamışsa veya gönderilen ilk mektup İçtüzüğün 47. maddesinde belirtilen tüm bilgileri içermiyorsa,
Yazı İşleri Müdürlüğü başvurucudan bu formu doldurmasını isteyebilir. Form kural olarak, Yazı İşlerinin mektup tarihinden itibaren sekiz hafta içinde doldurulup geri gönderilmelidir.
Bu süreye uyulmaması, başvurunun yapılma tarihi üzerinde sonuç
doğurur ve dolayısıyla başvurucunun Sözleşme’nin 35(1). fıkrasındaki altı aylık süre uymasını etkiler.
6 İçtüzüğünün 32. maddesi uyarınca Mahkeme Başkanı tarafından 1
Kasım 2003’te yayınlanmış ve 22 Eylül 2008 tarihinde değiştirilmiştir.
7
Söz konusu form Mahkeme’nin web sayfasından indirilebilir.
206
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
5. Başvurucular, faks göndermek suretiyle bir başvuruda bulunabilirler8. Ancak başvurucular, yukarıda 4. paragrafta sözü edilen Yazı İşleri Müdürlüğünün mektubundan itibaren sekiz hafta içinde, başvurunun imzalı orijinalini göndermek zorundadırlar.
6. Bir başvurucu, tam olarak doldurulmuş başvuru formunu göndermesi istendiği tarihten itibaren altı ay için göndermemiş olursa,
dosya ortadan kaldırılır.
7. Davanın konusunu anlatan ilk iletiyi alan Yazı İşleri Müdürlüğü,
bir dosya açar; bu dosya numarası bundan sonraki bütün yazışmalarda belirtilmek zorundadır. Bu numara başvuruculara mektupla
bildirilir. Ayrıca başvuruculardan başka bazı bilgiler ve belgeler istenebilir.
8. (a) Bir başvurucu, Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğü ile haberleşirken özenle davranmalıdır.
(b) Yazı İşleri Müdürlüğüne cevap vermeme veya cevap vermekte
gecikme, başvurucunun başvurusunu artık izlemek istemediğine dair
bir işaret olarak görülebilir.
9. Yazı İşleri Müdürlüğünün istediği bilgi ve belgeleri (bk. yukarıdaki 7. paragraf) sağlamamak, Mahkeme’nin başvuruyu incelememesi veya kabuledilmez bulunması veya davanın düşmesi sonucunu
doğurabilir.
II. Biçim ve içerik
10. Bir başvuru okunaklı olmalı ve tercihen daktilo/bilgisayarla yazılmış olmalıdır.
11. Bir başvurunun, belgeleri listeleyen ekler hariç, istisnai olarak on
sayfayı geçmesi halinde, başvurucu kısa bir özetini de yapmalıdır.
12. Başvurucular başvurularını destekleyen belgeler sundukları taktirde, belgelerin orijinallerini göndermemelidirler. Belgeler ne olduklarını gösterecek şekilde (örneğin mektup, emir, karar, temyiz vs.), tarih sırasına göre ve birbirini izleyecek şekilde numaralandırılmış olarak listelenmelidir.
Faks no. +00 33 (0)3 88 41 27 30; diğer faks numaraları Mahkeme’nin web sitesinden bulunabilir.
8
İÇTÜZÜĞE EK
207
13. Mahkeme önünde görülmekte olan bir başvurusu bulunan başvurucu, bu durumu başvuru numarasını da belirterek Yazı İşleri Müdürlüğüne bildirmelidir.
14. (a) Kimliğinin açıklanmasını istemeyen başvurucu, İçtüzüğün
47(3). fıkrası uyarınca, bu talebinin gerekçelerini bildirmelidir.
(b) Başvurucu ayrıca, kimliğinin açıklanmaması Daire Başkanı tarafından kabul edildiği taktirde, adının ilk harfleriyle mi, yoksa tek bir
harfle mi (örneğin, “X”, “Y”, “Z”, vs) anılmak istediğini belirtmelidir.
UYGULAMA YÖNERGESİ9: DİLEKÇELER
I. Dilekçelerin verilmesi
Genel olarak
1. Bir dilekçe (layiha), İçtüzüğün 38. maddesine göre tespit edilen süre içinde ve aynı maddenin 2. fıkrasında gösterilen şekilde Yazı İşleri
Müdürlüğüne verilmek zorundadır.
2. Bir dilekçenin veya diğer bir belgenin Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından alındığı tarih, o belgenin üzerine alındı damgasıyla
kaydedilir.
3. Oluşturulmuş olan güvenli elektronik yazışma sistemi ile ulaştırılan dilekçeler ve belgeler hariç, bütün dilekçeler ve bunlara ekli bütün belgeler, üç kopya halinde postayla ve mümkünse bir kopyası
faksla10 Yazı İşlerine gönderilmelidir.
4. Elektronik posta ile gönderilen dilekçe ve diğer belgeler kabul
edilmez.
5. Gizli belgeler taahhütlü postayla gönderilmelidir.
İçtüzüğünün 32. maddesi uyarınca Mahkeme Başkanı tarafından 1
Kasım 2003’te yayınlanmış ve 22 Eylül 2008 tarihinde değiştirilmiştir.
10 Faks No. +33 (0)3 88 41 27 30’dur; Mahkeme’nin websitesinde
(www.echr.coe.int) diğer faks numaraları bulunabilir.
9
208
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
6. Daire Başkanı aksine karar vermedikçe (bkz. İçtüzük md. 38(1)), istenilmeden gönderilen dilekçeler dava dosyasına konmaz.
Faks yoluyla dilekçe gönderme
7. Bir taraf, dilekçeleri veya diğer belgeleri faksla Mahkeme’ye gönderebilir.
8. Bir dilekçeyi imzalayan kişinin kim olduğunun belirlenebilmesi
için, adının da yazılması gerekir.
Güvenli elektronik sistemle dilekçe gönderme
9. Mahkeme, bir Sözleşmeci Taraf Hükümetinin güvenli bir sunucu
aracılığıyla elektronik yolla dilekçe ve diğer belgeleri göndermesine
izin verebilir. Bu durumda, dilekçelere ilişkin uygulama yönergesi,
güvenli elektronik göndermeye ilişkin uygulama yönergesiyle birlikte uygulanır.
II. Biçim ve içerik
Biçim (…)
10. Bir dilekçede şunlar yer almalıdır:
(a) başvuru numarası ve davanın adı;
(b) dilekçenin niteliğini gösteren bir başlık (örneğin, kabuledilebilirlik
[ve esas] hakkında görüşler; Hükümetin / başvurucunun
kabuledilebilirlik [ve esas] hakkındaki görüşlerine yanıt; esas hakkındaki görüşler; kabuledilebilirlik [ve esas] hakkında ilave görüşler;
memorial gibi).
11. Bir dilekçe ayrıca normal olarak:
(a) A4 kağıda, kenarlardan en az 3.5 cm boşlukla yazılmış olmalı;
(b) bütünüyle okunaklı olarak bilgisayarla, metinde harfler en az 12
punto, dipnotlar 10 punto büyüklüğünde ve 1,5 satır aralığında yazılı
olarak görünmeli;
(c) bütün sayılar rakamlarla ifade edilmeli;
(d) sayfalar bir birini ardına numaralı olmalı;
(e) numaralandırılmış paragraflarla ayrılmış olmalı;
İÇTÜZÜĞE EK
209
(f) Mahkeme kararlarının ve sonkararlarının biçim ve sitiline karşılık
gelecek şekilde bölümlere ve/veya başlıklara ayrılmalı (“Davanın
Esası” / “İç hukuk [ve uygulama]” / “Şikâyetler” / “Gerekçe”; bu
son bölüm, duruma göre, “… Hakkında ilk itirazlar”; “… Maddesinin ihlali iddiası” gibi başlıklar altında yazılmalı);
(g) Mahkeme’nin sorduğu bir soruya veya diğer tarafın argümanlarına ayrı bir başlık altında yanıt verilmeli;
(h) dilekçede veya bunun ekinde sözü edilen her bir dokümana veya
delile gönderme yapılmalı;
(i) posta yoluyla gönderilen dilekçelerde metin sayfanın sadece bir
yüzüne yazılmalı ve ekleri (yapıştırmadan veya zımbalamadan) kolayca ayrılabilecek şekilde bir araya getirilmelidir;
12. Dilekçe istisnai olarak 30 sayfayı aşıyorsa, ayrıca kısa bir özeti de
eklenmelidir.
13. Eğer bir taraf, dilekçeyle birlikte belgeler ve/veya başka görsel
malzemeler sunuyorsa, her bir delil ayrı bir liste halinde sıralanmalıdır.
İçerik (…)
14. Bir başvurunun Hükümete iletilmesinden sonra tarafların gönderecekleri dilekçelerinde şunlar yer almalıdır:
(a) davanın maddi olayları hakkında yapmak istedikleri yorumlar;
ancak
(i) eğer tarafın Yazı İşlerinin hazırladığı maddi olaylara ilişkin beyanda anlatılan olaylara bir itirazı yoksa, görüşlerini bu yöndeki bir
beyanla sınırlı tutmalıdır;
(ii) eğer taraf Yazı İşlerinin anlattığı olaylara kısmen itiraz ediyorsa
veya bunlara ek yapmak istiyorsa, görüşlerini bu belirli noktalarla sınırlı tutmalıdır;
(iii) eğer bir taraf diğer tarafın anlattığı olayların tamamına veya bir
kısmına karşı çıkıyorsa, itiraz konusu olmayan olayları açıkça belirtmeli ve görüşlerini uyuşmazlık konusu noktalarla sınırlı tutmalıdır;
(b) hukuki argümanlar, ilk olarak kabuledilebilirlik konusunda, ikinci olarak davanın esası konusunda sunulmalıdır; ancak
210
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
(i) bir tarafa maddi veya hukuki noktalar hakkında özel sorular sorulmuş ise, İçtüzüğün 55. maddesi saklı kalmak kaydıyla, argümanlarını bu sorularla sınırlı tutmalıdır;
(ii) bir dilekçede diğer tarafın argümanlarına yanıt veriliyorsa, bu
özel argümanlar zikredilerek yukarıdaki sıra düzeni içinde sunuş
yapılmalıdır.
15. (a) Başvurunun kabul edilmesinden sonra, tarafların gönderecekleri dilekçelerde şunlar yer almalıdır:
(i) kabuledilebilirlik kararında ortaya konulan maddi olaylar hakkında tarafın görüşünü teyit eden kısa bir beyanı;
(ii) davanın esasıyla ilgili hukuki argümanlar;
(iii) Mahkeme’nin maddi veya hukuki noktalar hakkındaki sorularına yanıt verilmesi.
(b) Aynı zamanda adil karşılık talebinde bulunan başvurucu taraf,
bunu adil karşılık talebinde bulunulmasıyla ilgili uygulama yönergesinde belirtildiği şekilde yapmalıdır.
16. Dostane çözüm yargılamasının gizliliği nedeniyle (bkz. Sözleşme’nin 38(2). fıkrası ve İçtüzüğün 62(2). fıkrası), bir dostane çözüm
çerçevesinde sunulan bütün görüşler ve belgeler, dilekçeden ayrı olarak sunulmalıdır.
17. İhtilaflı yargılama sırasında verilen dilekçelerde, dostane çözümle
bağlantılı olarak sunulan her hangi bir teklife, kabule veya başka bir
beyana gönderme yapılamaz.
III. Süreler
Genel olarak
18. Dilekçelerin ve bunlarla birlikte diğer belgelerin veya delillerin
Mahkeme’ye zamanında ulaşmasını sağlamak tarafların görevidir.
Sürenin uzatılması
19. İçtüzüğün 38. maddesine göre verilen süre, tarafın talebi üzerine
uzatılabilir.
20. Bir dilekçe sunulması için verilen sürenin uzatılmasını isteyen taraf, uzatmayı haklı kılan koşulların farkına vardığı andan itibaren en
kısa süre içinde ve her halükarda sürenin sona ermesinden önce sü-
İÇTÜZÜĞE EK
211
renin uzatılması talebinde bulunur. Bu taraf, gecikmenin gerekçelerini belirtir.
21. Uzatma verildiği takdirde, bu uzatma, kendisi için sürenin işlediği taraf için olduğu gibi, uzatma istemiş olmayan taraflar için de geçerlidir.
IV. Dilekçeler için öngörülen şartlara uyulmaması
22. Bir dilekçe, bu uygulama yönergesinin 8-15. paragraflarında belirtilen şartlara uygun şekilde verilmediği takdirde, Daire Başkanı, ilgili
taraftan dilekçesini bu şartlara uygun şekilde yeniden sunmasını isteyebilir.
23. Yukarıda sıralanan şartların yerine getirilmemesi, dilekçenin usulüne göre verilmediğinin kabul edilmesi (bkz. İçtüzük md 38(1)) sonucunu doğurabilir.
UYGULAMA YÖNERGESİ11: ADİL KARŞILIK TALEPLERİ
I. Giriş
1. Adil karşılığa (just satisfaction / hakkaniyete uygun tatmine)
hükmedilmesi, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi tarafından İnsan
Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Protokollerinin ihlaline karar verilmesinin otomatik bir sonucu değildir. Sözleşme'nin 41. maddesi, Mahkeme’nin adil karşılığa sadece, iç hukukta bütünüyle bir giderime
olanak bulunmadığında ve hatta sadece “gerektiği takdirde” («if
necessary»; Fransızca metinde «s’il y a lieu») hükmedeceğini öngörmektedir.
2. Dahası, Mahkeme böylesi bir adil karşılığa sadece olayın şartları
içinde “hakkaniyet gereği” («just»; Fransızca metinde «équitable»)
olduğunu düşündüğü zaman hükmedecektir. Bu nedenle, her olayın
özel şartlarına bakılacaktır. Mahkeme zarar görüldüğü iddia edilen
11
Mahkeme Başkanı tarafından Mahkeme İçtüzüğünün 32. maddesi
uyarınca 28 Mart 2007 tarihinde yayınlanmıştır.
212
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
bazı başlıklar bakımından parasal bir tazminata gerek olmaksızın, ihlal tespitinin başlı başına yeterli bir adil karşılık oluşturduğuna karar
verebilir. Mahkeme ayrıca, fiilen uğranılan zarardan ya da gerçekten
katlanılan ücret ve masraflardan daha az bir miktara hükmedilmesini
ve hatta hiç bir tutara hükmedilmemesini hakkaniyete uygun bulabilir. Örneğin, şikâyet edilen durum, zararın miktarı ya da ücretlerin
düzeyi başvurucunun kendi hatası yüzünden artmışsa, durum böyledir. Mahkeme hükmedilecek miktarı belirlerken, ayrıca ihlalden zarar gören taraf olarak başvurucunun durumunu ve kamu yararını
sağlamakla görevli Sözleşmeci Devletin durumunu dikkate alabilir.
Son olarak, Mahkeme normal olarak yerel ekonomik koşulları dikkate alacaktır.
3. Mahkeme Sözleşme’nin 41. maddesi uyarınca bir tutara hükmederken iç hukuktaki standartları rehber olarak alabilir. Ancak asla bu
standartlarla bağlı değildir.
4. Talepte bulunanlar, adil karşılığa hükmedilebilmesi için Sözleşme’den ve Mahkeme İçtüzüğünden kaynaklanan usule ve esasa ilişkin koşullara uygunluğun şart olduğu konusunda uyarılırlar.
II. Adil karşılık taleplerinin sunulması: usule ilişkin şartlar
5. Adil karşılık taleplerinin sunulması için süreler ve diğer usule ilişkin şartlar, Mahkeme İçtüzüğünün 60. maddesinde gösterilmiştir. Bu
maddenin ilgili kısmı şöyledir:
“1. Sözleşme’deki bir hakkının ihlal edildiğinin Mahkeme tarafından
tespit edilmesi halinde Sözleşme’nin 41. maddesine göre adil bir karşılığa hükmedilmesini isteyen bir başvurucu, bu yönde özel bir talepte bulunmalıdır.
2. Daire Başkanı aksine karar vermedikçe, başvurucu bütün taleplerini başlıklar altında ayrıntılı olarak ve destekleyici belgelerle birlikte,
kendisine esas hakkındaki görüşlerini sunması için verilen süre içinde sunmak zorundadır.
3. Başvurucunun yukarıdaki fıkralardaki şartlara uymaması halinde,
Daire, talepleri bütünüyle veya kısmen reddedebilir.
…”
Bu nedenle Mahkeme, belirli taleplerin uygun belge delili ile desteklenerek yapılmış olmasını aramaktadır; aksi halde tazminata hükmetmeyebilir. Mahkeme ayrıca başvuru formunda belirtilmiş, ancak
İÇTÜZÜĞE EK
213
yargılamanın uygun bir aşamasında yeniden sunulmamış ya da süresinde yapılmamış talepleri reddedecektir.
III. Adil karşılık taleplerinin sunulması: esasa ilişkin şartlar
6. Sözleşme'nin 41. maddesi uyarınca adil karşılık, aşağıdaki konulara ilişkin olabilir:
a) maddi zarar;
b) manevi zarar; ve
c) ücret ve masraflar.
1. Genel olarak zarar
7. İddia edilen ihlal ile meydana geldiği ileri sürülen zarar arasındaki
nedensellik bağı açıkça ortaya konmalıdır. Mahkeme, iddia edilen ihlal ile zarar arasında yalnızca zayıf bir bağlantıyla veya olmuş olabileceklere ilişkin salt spekülasyonlara dayalı tahminlerle tatmin olmayacaktır.
8. Tazminat ancak, zararın tespit edilen ihlalin bir sonucu olması halinde hükmedilebilir. Yargılamanın ilk aşamasında kabuledilemez
bulunmuş şikâyetler için veya Sözleşme’yi ihlal ettiği tespit edilememiş olayların veya durumların neden olduğu zararlar için tazminata hükmedilemez.
9. Mahkeme’nin zarar için tazminata hükmetmesinin amacı, bir ihlalin doğurduğu gerçek zarar nedeniyle başvurucuya bir giderim sağlamaktır. Zarardan sorumlu Sözleşmeci Devleti cezalandırmak amaçlanmaz. Bu nedenle Mahkeme, şu ana kadar “cezalandırıcı”, “ağırlaştırıcı” ya da “ibretlik” olarak gördüğü tazminat taleplerini kabul etmemiştir.
2. Maddi zarar
10. Maddi tazminata ilişkin ilke şudur: başvurucu mümkün olduğunca, ihlal meydana gelmemiş olsaydı şimdi içinde bulunacağı duruma, yani restitutio in integrum (eski hale iade) durumuna getirilmelidir. Bu, hem gerçekten olarak uğranılan kaybı (damnum emergens /
fiili zarar) ve hem de gerçekleşmesi beklenen kazanç azalmalarını
veya kayıplarını (lucrum cessans / kaçırılan kazanç, kar mahrumiyeti) kapsar.
214
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
11. Maddi zararın, iddia edilen ihlalden veya ihlallerden kaynaklandığını göstermek, başvurucuya düşer. Başvurucu mümkün olduğunca, sadece zararın varlığını değil, zararın miktarını ya da değerini de
kanıtlayacak belgeler sunmalıdır.
12. Normal olarak Mahkeme’nin hükmettiği miktar, hesaplanan zararın tamamını karşılayacaktır. Bununla birlikte, gerçek zarar kesin bir
şekilde hesaplanamazsa, Mahkeme önündeki olgular dayanarak bir
hesaplama yapacaktır. Yukarıda 2. paragrafta işaret edildiği gibi,
Mahkeme’nin hakkaniyet temelinde belirlenen kayıp miktarının tamamından daha az bir tazminata hükmetmesi de mümkündür.
3. Manevi zarar
13. Mahkeme’nin manevi tazminat hükmü, ruhsal veya fiziksel acılar
gibi maddi olmayan zararlar için parasal karşılık sağlanmasını amaçlar.
14. Manevi zarar, niteliği gereği kesin olarak hesaplanmaya elverişli
değildir. Eğer böyle bir zararın varlığı tespit edilmiş ve Mahkeme de
bir para ödenmesinin gerekli olduğuna karar vermişse, kendi içtihatlarında ortaya koyduğu standartları dikkate alarak hakkaniyet temelinde bir değerlendirme yapacaktır.
15. Manevi zararlarının tazmin edilmesini isteyen başvurucular, kendilerince hakkaniyetli olduğunu düşündükleri bir meblağı belirtmeye
davet edilirler. Birden fazla ihlalin mağduru olduklarını düşünen
başvurucular, iddia edilen bütün ihlalleri kapsayacak tek bir toplam
miktar talep edebilecekleri gibi her ihlal için ayrı bir miktar da talep
edebilirler.
4. Ücretler ve masraflar
16. Mahkeme, başvurucunun ihlalin meydana gelmesini önlemek veya meydana gelmiş ihlalin giderilmesini sağlamak için, önce iç hukukta ve sonra da Mahkeme önündeki yargılamalar sırasında, ödediği ücretlerin ve masrafların başvurucuya geri ödenmesine karar verebilir. Bu ücretler ve masraflar, tipik olarak avukatlık ücretlerini,
mahkeme harçlarını ve bunun gibi masrafları kapsayacaktır. Özellikle Mahkeme önündeki bir duruşmaya katılma nedeniyle seyahat ve
kalma masrafları da buna dahildir.
İÇTÜZÜĞE EK
215
17. Mahkeme tespit edilen ihlallerle bağlantılı olduğu sürece, ücret ve
masraf taleplerini kabul edecektir. Mahkeme, ihlal tespit edilmesine
yol açmamış ya da kabuledilemez bulunmuş şikâyetlere ilişkin talepleri reddedecektir. Böyle durumda başvurucular, belirli şikâyetler
için ayrı kalemler altında talepte bulunmak isteyebilirler.
18. Ücretlere ve masraflara gerçekten katlanılmış olmalıdır. Yani başvurucu, kanuna ya da sözleşmeye dayanan bir yükümlülük uyarınca
bunları ödemiş veya ödeme taahhüdünde bulunmuş olmalıdır. İç
hukuk mercileri ya da Avrupa Konseyi tarafından hukuki yardım
olarak yapılmış ya da yapılacak bir ödeme, hükmedilen miktardan
düşülecektir.
19. Ücretlere ve masraflara, gerekli olduğu için katlanılmış olmalıdır.
Yani bunların, ihlali önlemek ya da ihlalden dolayı giderim elde etmek yapılması kaçınılmaz hale gelmiş olmalıdır.
20. Ücretler ve masraflar miktar bakımından makul olmalıdırlar.
Mahkeme bunların aşırı olduğunu tespit ederse, kendi değerlendirmesine göre makul gördüğü bir miktara hükmedecektir.
21. Mahkeme, ayrıntılı fatura ve makbuz şeklinde kanıt istemektedir.
Bu kanıtlar, Mahkeme’nin yukarıdaki koşullara ne dereceye kadar
uyulduğunu belirlemesine olanak verecek şekilde yeterince ayrıntılı
olmalıdır.
5. Ödeme bilgileri
22. Başvurucular ödenmesini istedikleri miktara ilişkin bir banka hesabı bildirmeye davet edilirler. Başvurucular belirli bir miktarın, örneğin hükmedilecek ücretler ve masrafların ayrı olarak, yani doğrudan temsilcilerinin banka hesabına yatırılmasını isterlerse, bunu da
bildirmelidirler.
IV. Mahkeme’nin hükmettiği ödemenin şekli
23. Mahkeme eğer adil karşılığa hükmederse, bu karşılık, tespit edilen ihlalin mağdur ya da mağdurlarına davalı Hükümet tarafından
bir miktar para ödenmesi şeklinde olacaktır. Mahkeme sadece çok
nadir durumlarda, mevcut ihlale son verilmesi ya da ihlalin giderilmesi için Hükümete bir talimat vermeye karar verir. Bununla birlikte
Mahkeme, kararın icrası için rehberlik yapma önersinde bulunmaya
da karar verebilir (Sözleşme’nin 46. maddesi).
216
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
24. Sözleşme’nin 41. maddesi uyarınca hükmedilen bir para ödemesi,
başvurucunun talebinde belirttiği kurdan bağımsız olarak Euro
(EUR, €) kurundan olacaktır. Eğer başvurucu Euro’dan başka bir
kurda ödeme kabul edecekse, Mahkeme ödeme tarihindeki kambiyo
kuru üzerinden diğer kura çevrilerek miktarın ödenmesini emredecektir. Başvurucular taleplerini formüle ederken, uygunsa, ödenmesini istedikleri miktarın farklı bir para biriminden Euro’ya çevrilmesinin ya da tersinin yaratacağı sonuçları düşünmelidirler.
25. Mahkeme, ödenmesi gereken miktar için re’sen bir süre belirleyecektir. Normal olarak bu süre, kararın kesinleşmesi ve bağlayıcı hale
geldiği tarihten itibaren üç ay olacaktır. Mahkeme ayrıca belirlenen
sürenin aşılması halinde, normal olarak ödeme dönemi için, Avrupa
Merkez Bankasının belirlediği en düşük ödünç faizine 3 puan eklenerek belirlenen miktara eşit bir basit faizin, gecikme faizi olarak
ödenmesine hükmedecektir.
UYGULAMA YÖNERGESİ12: GÜVENLİ ELEKTRONİK YAZIŞMA SİSTEMİ
I. Uygulamanın kapsamı
1. Mahkeme’nin güvenli elektronik yazışma sistemini seçen Sözleşmeci Devletlerin Hükümetleri, aşağıda gösterilen istisnalar dışında,
Mahkeme ile bütün yazılı belgelerini bu amaçla kurulmuş güvenli internet sitesinden yükleyerek gönderecek ve bu siteden Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından yüklenerek gönderilen yazılı belgeleri
kabul edeceklerdir:
a) Mahkeme İçtüzüğünün 39. maddesi uyarınca yapılmış geçici tedbir talepleriyle ilgili bütün yazılı belgeler güvenli site ve faks aracılığıyla her iki araç aynı zamanda kullanılarak gönderilir;
b) Planlar, el kitapları gibi, elektronik formatta kapsamlı bir şekilde
görülemeyen ekler posta yoluyla gönderilebilir;
12
Mahkeme Başkanı tarafından Mahkeme İçtüzüğünün 32. maddesi
uyarınca 22 Eylül 2008 tarihinde yayınlanmıştır.
İÇTÜZÜĞE EK
217
c) Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğü bir belgenin ya da eklentinin posta yoluyla sunulmasını isteyebilir.
2. Eğer Hükümet bir belgeyi posta ya da faks yoluyla göndermişse,
mümkün olan en kısa sürede, posta ya da faks yoluyla gönderilen
belgenin içeriğini, gönderilme tarihi ve elektronik olarak göndermenin neden mümkün olmadığının gerekçelerini açıklayan elektronik
bir bildirim gönderir.
II. Teknik gereklilikler
3. Hükümet, gerekli teknik ekipmana sahip olmak ve Mahkeme Yazı
İşleri Müdürlüğü tarafından gönderilen kullanıcı el kitabına uymak
durumundadır.
III. Biçim ve adlandırma kuralları
4. Elektronik olarak gönderilen bir belge PDF formatta (tercihan aranabilir PDF) gönderilecektir.
5. İmzalanmamış mektup ve dilekçeler kabul edilmez. Elektronik olarak gönderilmiş imzalı belgeler, orijinal kâğıt örnek üzerinden taranarak oluşturulur. Hükümet, orijinal kâğıt örneği dosyasında saklar.
6. Elektronik olarak gönderilmiş bir belgenin başında, başvuru numarası, Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından Latin harfleriyle
yazıldığı şekilde başvurucunun ismi ve belgenin içeriğini yansıtan
önek yer alır13.
IV. Gönderme tarihi
7. Hükümetin belgeyi güvenli internet sitesine başarılı bir şekilde
yüklediği tarih, Mahkeme İçtüzüğünün 38(2). fıkrası bakımından
gönderilme tarihi ya da 73(1). fıkrası bakımından dilekçenin verilme
tarihi olarak kabul edilecektir.
8. Gönderilen yazışmaları izlemeyi kolaylaştırmak için, gece yarısından hemen önce güvenli sunucu, son 24 saat içinde elektronik olarak
gönderilen belgeleri içeren bir liste oluşturur.
13
Örnek olarak: 65051/01 Karagyozov Observ Adm Merits.
218
ANAYASA İLE KARŞILAŞTIRMALI İHAS
V. Tek ve aynı belgenin farklı versiyonları
9. Güvenli elektronik site, yüklenmiş bir belgenin dönüştürülmesine,
değiştirilmesine ya da silinmesine izin vermez. Eğer Hükümetin yüklediği bir belgenin değiştirilmesi ihtiyacı doğarsa, farklı adla yeni bir
belge (örneğin belge adına “değişik” sözcüğünü ekleyerek) yeniden
yükleyebilir. Bu olanak ancak gerçekten gerekli olduğunda kullanılmalı ve küçük hataların düzeltilmesinde buna başvurulmamalıdır.
10. Hükümet aynı belgenin birden fazla versiyonunu gönderdiğinde,
sadece süresinde gönderilen belge dikkate alınır. Birden fazla versiyon süresinde gönderildiğinde, Daire Başkanı başka türlü karar vermediği takdirde, en son versiyon dikkate alınır.
UYGULAMA YÖNERGESİ14: GİZLİLİK TALEBİ
(İçtüzüğün 33 ve 47. maddelerine göre)
Genel ilkeler
Mahkeme İçtüzüğünün 33 ya da 47. maddeleri uyarınca bir istisna
yapılmadıkça, Mahkeme dosyasındaki belgelerin aleni olduğu taraflara hatırlatılmalıdır. Dolayısıyla, başvurucu veya üçüncü kişiler
hakkındaki bilgiler dahil, bir başvuruyla ilgili yazılı ya da sözlü yargılamalar sırasında sunulmuş bütün bilgilere kamu tarafından erişilebilir.
Taraflar ayrıca, Mahkeme’nin olgulara ilişkin açıklamalarının,
kabuledilebilirlik kararlarının ve sonkararlarının genellikle Mahkeme’nin internet sitesi HUDOC’da15 yayınlandığının da farkında olmalıdırlar (Mahkeme İçtüzüğünün 78. maddesi).
Görülmekte olan davalarda gizlilik talepleri
Herhangi bir gizlilik talebi başvuru formu doldurulurken ya da bundan hemen sonra yapılmalıdır. Her iki durumda da başvurucu tale-
Mahkeme Başkanı tarafından İçtüzüğün 32. maddesi uyarınca 14
Ocak 2010 tarihinde yayınlanmıştır.
15 http://www.echr.coe.int/echr/en/hudoc
14
İÇTÜZÜĞE EK
219
binin gerekçelerini belirtmeli, alenileştirmenin kendisi için sonuçlarını ortaya koymalıdır.
Geriye dönük gizlilik talepleri
Eğer bir başvurucu, 1 Ocak 2010’dan önce HUDOC’da yayınlanmış
bir dava ya da davalara ilişkin gizlilik talep ediyorsa, Mahkeme Yazı
İşleri Müdürlüğüne gerekçeleri ve bu durumun kendisi üzerindeki
etkilerini açıklayan bir mektup göndermelidir. Başvurucu ayrıca, dava Mahkeme önünde görülürken neden gizlilik talebinde bulunmadığını da açıklamalıdır.
Mahkeme Başkanı talep hakkında karar verirken, başvurucunun
açıklamalarını, verilmiş olan kabuledilebilirlik kararının ya da
sonkararın aleniyet düzeyini ve talebin karşılanmasının uygun ya da
pratik olup olmadığını göz önüne alır.
Mahkeme Başkanı talebi kabul ederse, aynı zamanda başvurucuyu
teşhis edilmekten koruyacak en uygun adımlar konusunda da karar
verir. Örneğin, diğerlerinin yanında kabuledilebilirlik kararı ya da
sonkararı Mahkeme’nin internet sitesinden kaldırılabilir ya da yayınlanmış olan belgedeki kişisel bilgiler silinebilir.
Diğer tedbirler
Özel yaşama saygının sağlanması için, Mahkeme tarafından yayınlanmış herhangi bir belgeyle ilgili olarak zorunlu ya da arzu edilir
olduğu düşünülen başka herhangi bir tedbir de alabilir.