İngilizce metni ve Türkçe çevirisini buradan indirebilirsiniz.

Transkript

İngilizce metni ve Türkçe çevirisini buradan indirebilirsiniz.
6. DERS ÇEVİRİ METİNLERİ VE ÇEVİRİLERİ
Fragile (Kırılgan) - Sting
If blood will flow when flesh and steel are one
Blood: Kan
Flow: Düşmek, akmak
Flesh: Et, ten
Steel: Çelik
Et ve çelik bir olduğunda/bir araya geldiğinde eğer kan akacaksa
Drying in the colour of the evening sun
Dry: Kurumak
Colour: Renk
Evening: Akşam
Sun: Güneş
Kuruyarak akşam güneşinin renginde/renklerinde
Tomorrow’s rain will wash the stains away
Tomorrow: Yarın
Rain: Yağmur
Wash away: Yıkamak
Stain: Leke, kir, iz
Yarının yağmuru yıkayacaktır (tüm) lekeleri
But something in our minds will always stay
Something: Bazı şeyler
Mind: Akıl
Always: Her zaman
Stay: Kalmak
Fakat bir şeyler mutlaka kalacaktır aklımızda
Perhaps this final act was meant to clinch a lifetime’s argument
Perhaps: Belki, muhtemelen
This: Bu
Act: Eylem, davranış, oyun, perde
Lifetime: Ömür boyu
Final: Son
Clinch: Perçinlemek, çivilemek
Argument: Argüman, iddia, tartışma
Mean: Anlamına gelmek
Muhtemelen bu son davranış/oyun uzun ömürlü o tartışmayı perçinlemek anlamına geliyordu
That nothing comes from violence and nothing ever could
Nothing: Hiçbir şey
Şiddet
Come from: -den gelmek, kazandırmak
Ever: hiç, asla, her zaman
1
Violence:
(Hani) o şiddetten hiçbir şey gelmez/şiddet hiçbir şey kazandırmaz ve asla kazandırmamıştır (diyen)
For all those born beneath an angry star
Those: Onlar
Born: Doğmak
Beneath: Altında
Angry: Kızgın, öfkeli
Star: Yıldız
Öfkeli bir yıldızın altında doğan herkese
Lest we forget how fragile we are
Lest: Olmasın diye
Forget: Unutmak
Fragile: Kırılgan
Ne kadar kırılgan olduğumuzu unutmayalım diye
****
When You Believe (İnandiginda) - Mariah Carey Ft. Whitney Houston
Many nights we pray
Many: Birçok
Night: Gece
Pray: Dua etmek
Birçok gece dua ederiz,
with no proof anyone could hear
Proof: Kanıt, delil, işaret
Anyone: Herhangi biri
Hear: Duymak
Herhangi bir kişinin duyabileceği hiçbir kanıt/işaret olmadan
And our hearts a hopeful song
Our: Bizim
Heart: Kalp
Hopeful: Umut dolu
Ve kalplerimiz umut dolu bir şarkı (söyler/mırıldanır)
We barely understand
Barely: Zar zor
Understand: Anlamak
Zar zor anladığımız
2
Song: Şarkı
Now we are not afraid
Now: Şimdi, artık
Afraid: Korkmak
Artık korkmuyoruz
Although we know there’s much to fear
Although: -e rağmen
Know: Bilmek
Much: Birçok
Fear: Korkmak
Bilmemize rağmen korkacak birçok şey olduğunu
We were moving mountains long
Move: Hareket etmek
Mountain: Dağ
Long: Uzun, yüksek
Dağlar kadar yükseklere uzanıyorduk
Before we know we could
Before: Önce
Bunu yapabileceğimizi bilmeden önce (bile)
Oh yes, there can be miracles (NAKARAT)
Miracle: Mucize
Oh, evet, mucizeler olabilir
When you believe
Believe: İnanmak
(Onlara) inandığında
Though hope is frail
Though: -e rağmen
Hope: Umut
Frail: Kırılgan
Umut kırılgan olsa bile
It’s hard to kill
Hard: Zor
Kill: Öldürmek
3
Onu öldürmek zordur
Who knows what miracle
Kim biliyor hangi mucizeyi
You can achieve
Achive: Başarmak
Başarabileceğini
When you believe
İnandığında
Somehow you will
Somehow: Bir şekilde, herhangi bir şekilde
Bir şekilde (bunu) yapacaksın
You will when you believe (NAKARAT SONU)
İnandığında, yapacaksın
In this time of fear
Time: Zaman
Fear: Korku
Bu korku anında/zamanında
When prayer so often proves in vain
Prayer: Dua, duacı
So: Çok
Often: Sıklıkla
Prove: Kanıtlamak
In vain: Boşuna, beyhude
Dua(lar) çoğu zaman karşılıksız kaldığında/dualara çoğu zaman yanıt gelmediğinde
Hope seems like the summer birds
Seem: Görünmek
Summer: Yaz
Bird: Kuş
Umut yaz kuşları gibi görünür
4
Too swiftly flown away
Too: Çok
Swiftly: Hızlıca, süratle
Flow away: Uçup gitmek
Hızlıca uçup giden
And now I am standing here
Stand: Durmak
Here: Burada
Ve şimdi burada (dimdik) duruyorum
My heart’s so full, I can’t explain
Heart: Kalp
Full: Dolu
Explain: Açıklamak
Kalbim dopdolu, açıklayamam
Seeking faith and speaking words
Seek: Aramak, beklemek, ummak
Faith: İnanç, güven
Speak: Konuşmak
Word: Kelimeler
O (kalbim) inanç diliyor ve sözcükler söylüyor
I never thought I’d say
Never: Hiçbir zaman, asla
Thought: (think’in 2. Hali): Düşünmek
Asla söyleyebileceğimi düşünmediğim
NAKARAT
They don’t always happen when you ask
Always: Her zaman
Happen: Olmak
Ask: Sormak, istemek
Onlar her istediğinde gerçekleşmezler
And it’s easy to give in to your fear, ohh
Easy: Kolay
Give in to: bir şeye teslim olmak, bir şeye yenilmek
Ve kolaydır korku(ları)na teslim olmak/yenilmek
5
Say: Söylemek
But when you’re blinded by your pain
Blind: Kör olmak
Pain: Acı
Fakat acılarınla kör olup
Can’t see your way safe through the rain
Way: Yol
Safe: Güvenli
Rain: Yağmur
Yağmur boyunca yolunu/yönünü güvenli bir şekilde göremezken (bile)
Thought of a still resilient voice
Thought: Düşünce, fikir
Still: Yine de
Resilient: Kendini çabuk toparlayan, çabuk iyileşen
(Her şeye rağmen) kendini çabucak toparlayan bir sesin hayali
Says love is very near
Near: Yakın
Aşkın/sevginin çok yakın olduğunu söyler
NAKARAT
Just believe
Sadece inan
You will when you believe
İnandığında yapacaksın/başaracaksın
6
Voice: Ses

Benzer belgeler