“Toplumun tortusundan başka bir şey olmayan `ayaktakımı` (lumpen

Transkript

“Toplumun tortusundan başka bir şey olmayan `ayaktakımı` (lumpen
KAPĐTALĐZMĐN TIKANAN BAĞIRSAKLARI: AYNILAŞMAK VE ÖTEKĐLEŞMEK 14 Kasım 2005
“Toplumun tortusundan başka bir şey olmayan ‘ayaktakımı’ (lumpen proleterya), eski toplumun
aşağı tabakalarının içlerinden çıkarıp attığı o kendi kendine çürüyen yığın, yer yer bir proleterya
devrimiyle harekete sürüklenebilir; ama aslında, yaşama koşulları onu gerici entrikalara alet
olmaya çok daha fazla hazırlamaktadır.”
Fransa’da olup bitenlerin gelip son 20 yılın “çokkültürlülük” kavramına toslayacağı artık netleşmeye
başladı. Eylemler ne örgütlü olarak başladı ne de bir “bütünsel” ideolojiden kökenlendi. Đnternet
üzerinden başlayan ortaklaşma ve örgütlenme çağrıları, eylemleri tüm Avrupa’ya yayma girişimleri
ve dahası “ayaklanan ayaktakımını” sahiplenme uğraşlarının nereye varacağı belli değil.
Temel sorun ayaktakımı oldukları belli olan ayaklananların ateşlediği fitilin ucunun nereye bağlı
olduğu galiba. Kapitalizmin göbeğine mi, bir dünya devrimini örgütleyecek devrimci güçlere mi?
Peki zamanımızın devrimcileri kimler?
Öteki kavramını keşfederken, bu kavramın kapitalizmle mücadelede çok etkin bir yola çıkış noktası
olduğunu sananlar şimdi ne düşünüyorlar acaba? Ya da ne düşünmeliler? Kapitalizmin
birörnekleştirici ideolojisine özgün kültürleri koruyarak karşı çıkılabileceğini varsayanları n geldiği
nokta üzerine düşünmemiz gerekiyor. Yoksa onlar öteki kavramını, şehirlerin merkezlerindeki etnik
lokantalarda yemek yiyebilmek, evlerini etnik kilimler, takılar, masklarla süsleyebilmek ve iyi müzik
sistemlerinde, kaybolmak üzere olan kültürlerin müziklerini dinleyebilmek olarak mı
yorumlamışlardı. Đşte Fransa’nın varoşlarındaki aynılaşmayan, öteki kalanların varabildikleri yer,
yaklaşık 6 bin kapitalist birey simgesi otomobilin yakılması oldu. Fransa Đçişleri Bakanı’nın ilk tepkisi
kapitalizmin ötekini aslında nasıl gördüğünü o kadar güzel gösteriyor ki... Gerçek olanın ne
olduğunu, çokkültürlülüğe gösterilen hoşgörünün varoşlarda kaldığı ve merkeze bulaşmadığı sürece
mümkün olduğu daha iyi ifade edilemezdi. Sıra evlerin içine saldırmak olduğunda, öteki olmalarına
hoşgörüyle bakılanları duvarı n dışına itmek ve onları “insanolmayan” alttür olarak görebilmenin
ahlakını kurmak için her şey hazır olacak. Hangi duvar? Kapitalist uygarlığın evriminde insan olma
özelliklerini geliştiremeyen ve artık geliştirme olanağı kalmadığı na “hükmedilenleri”, insanların
yaşadığı dünyanın dışında tutacak olan duvar. Tıpkı çiftlikteki evcilleştirilmiş hayvanlarımıza
saldırmaları nı engellemek için vahşi hayvanların girmesini önlemek üzere inşa ettiğimiz çitler gibi.
Çokkültürlülüğü savunmanın kapitalizmin ırkçı yapısını güçlendirmekten başka işlevi olup olmadığını
sorgulamanın zamanı gelmedi mi? Yalın olanı görmek işimize gelmiyor. Yalı n olan üzerinden
yapılan çözümlemeleri yavan bulmak gibi bir özelliğimiz var. Sınıf savaşı örneğin. Artık çok
sevmiyoruz bu kavramı. Etnisite, kültürel özgünlük, öteki gibi sözcükler üzerinden konuşmayı daha
çok seviyoruz. Çünkü buradan çok konuşabiliyoruz. Çok şey söyleyebiliyoruz; bir yere varmasa da.
Bir yere yani eyleme dönüşmeyen konuşmalara bayılıyoruz. Hele bu konuşmaları etnik lokantalarda
yapabiliyorsak çok zevk alıyoruz. Çokkültürlülüğe bu kadar dört elle sarılmanın sınıf savaşının
üzerini örteceğini etnisite ve azınlık kavramları nı sağlamlaştırma ve korumanın ayaktakı mının
nüfusunu çoğaltmak dışında bir işlevi olamayacağını söyleyenlere karşı çıkanlar şimdi yeniden
düşünmeliler. Kapitalizmin tüm insanlık için olanaklı en hakça ve eşit yaşam örgütlenmesi
olmadığını biliyoruz ama bunun yani tüm insanlık için olanaklı en hakça ve eşit yaşamın nasıl
örgütlenmesi gerektiğini bilemiyoruz. Galiba atlanılan yer kapitalizm için tüm insanlık gibi bir
kavramın olamayacağı. Oysa tüm insanlık kavramının aynılaştırıcı etkisinden yararlanabilmek için
kapitalizm içindeki sınıf bilincini geliştirmek gerekmiyor muydu? En azından ilk söylendiği 150 yıl
öncesinden bu yana bunun değişmediğini Fransa bize gösteriyor. Baştaki alıntının nereden olduğu
bu haftanın ve bu zamanın bilmecesi olsun, haftaya devam edelim.

Benzer belgeler