Sayı: 4 - YAZ - Bayrampaşa Devlet Hastanesi
Transkript
Sayı: 4 - YAZ - Bayrampaşa Devlet Hastanesi
Sayı: 4 - YAZ Başyazı Dördüncü Sayımız ve Hoşgeldin Ramazan Ş Bayrampaşa Devlet Hastanesi Adına Sahibi Op. Dr. Fahrettin ÖZKAN Yayın Kurulu Op. Dr. Ali ÖZER Başhemşire İlknur KILIÇ Müdür Yard. Zehra BALTACI Hemşire Hülya DAĞLI Yayın Koordinatörü Hemşire Hülya DAĞLI Tasarım - Grafik www.LimraAjans.com 0532 747 60 60 Baskı - Cilt Mavi Etiket Matbaacılık Yazılarınızla bültene katkıda bulunmak isterseniz hastanemizin web sitesini ziyaret ederek mail yollayabilir yada Hasta Hakları birimine teslim edebilirsiniz. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Hastane içi iletişimi sağlamak amacıyla düzenlenen bülten Bayrampaşa Devlet Hastanesinin ücretsiz yayınıdır. Adres: İsmetpaşa Mah. Kenar Sk. No: 22 Bayrampaşa – İSTANBUL Telefon: 0212 5676774 Faks: 0212 5443594 Web Adresi: www.bayrampasadh.gov.tr Bülten tamamıyla reklâm gelirleri ile bastırılmaktadır. Reklâmların sorumluluğu reklâm verene aittir. Reklâm rezervasyon: 0212 501 58 00 Bayrampaşa Sağlık Hizmetleri Yardımlaşma Derneği 2 aka maka derken hem 4.sayımıza hem de Ramazanımıza ulaştık. Şükürler olsun. Eksikliklerimizi de her sayımızda biraz daha aşmak istiyoruz. Ramazanında hayrı ve bereketiyle inşallah ulaşırız hedeflerimize; Ayrıca; bu yıl ki Ramazan teması, günümüz insanının ihtiyaç duyduğu “ Paylaşmak. ” Sevinci, acıyı, kederi, hüznü paylaşmak… Bilgiyi, sorumluluğu paylaşmak… Sevgi dolu bir yüreği, bir düşünceyi birbirimize açabilmek, bir tebessümü paylaşabilmek… Özveri, fedakarlık ve güzellikler adına ne varsa harmanlayıp gönülden gönüle sunabilmek, yüreğimizin kapılarını herkese açabilmek…”Ben”i “Biz” yapan yüce dinimizin çağrılarına kulak vererek çevremizdeki fakirlere, kimsesizlere el uzatmak ve sayısız nimetlerle donatılıp cennet gibi ayaklarınızın altına serilen dünyayı bizlere zindan eyleyen bu hırs ve bencilliğimizi sorgulayarak “neyimizi paylaşamıyoruz?” sorusuna cevap aramak… Öteki kavramını kaldırmak ve herkese bizden bir parça olarak bakmak gerekir. Çünkü hepimiz insanız, hepimizin artı ve eksileri var. O yüzden paylaşmacı, içtenlikli olmak ve kardeşlerimizle aramıza koyduğumuz mesafeleri kaldırmamız gerekir. Kimseyi yargılamadan, sınıflandırmadan bir duygu ortaklığı sağlamamız gerekir… Bu anlamda oruç ibadeti hem manevi anlamda bir arınma hem de maddi anlamda bedenin arınması olarak değerlendirilebilir. İnsanın manevi anlamda arınması, zihnini ve gönlünü kötü duygu, düşünce, tutum ve davranışlardan uzaklaştırması buna mukabil, iyi, güzel ve faydalı duygu, düşünce, tutum ve davranışlara yönlendirmesi olarak düşünülebilir. Çünkü maddi anlamda aç kalan ve ibadetlerle de manevi alana yönelen bir insan, açlığı ve yokluğu düşündüğü gibi, kendi yaratılış gayesinin ne olduğunu ve nasıl hareket etmesi gerektiğini de düşünmeye başlar. Bunlarda kişinin insanlık değerlerini geliştirerek, yükselmesini sağlar. Zaten ideal olan da yüksek ahlak değerlerini kazanmak ve o çerçevede bir hayat yaşamaktır. Özellikle insanlar arası ilişkilerde sevgi, saygı ve hoşgörü gibi değerlerin hayat bulduğu toplumlarda hayat daha huzurlu ve güvenlidir. Nice sayılarımızda ve nice Ramazanlarda buluşmak dileğiyle sevgi ve huzurla kalın. Op. Dr. Fahrettin ÖZKAN Baştabip Op. Dr. Ali ÖZER / Başhekim Yardımcısı Gerçek Gibi Tatbikat U MKE ( Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi ) dünyada oluşabilecek herhangi bir deprem, sel, çığ, yangın gibi afet durumlarında tıbbi müdahale ve sağlık hizmetlerinin devamlılığını sağlama amaçlı gönüllü sağlık çalışanlarını bünyesinde barındıran Sağlık Bakanlığının oluşturduğu tek yapılanmadır. Bu ekip çalışmasını İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü 3 kurumumuzun tüm UMKE gönüllüsünün yanı sıra Bayrampaşa itfaiyesinden bir ekip de hazır bulundu. Başhekimimiz Fahrettin ÖZKAN3’ın da takip ettiği tatbikat, hazırlanan senaryo gereği, saat 15.00’da, siren başladı. Senaryoya göre, serviste yatan hastaların mahsur kaldığı ve onların kurtarılma faaliyetleriyle başlandı. Haberi alan UMKE ekibi, toplanma merkezinden, donanımlı bir şekilde çıkış yaptı. Bayrampaşa itfaiyesinden bir ekipte kuruma ulaştı. Müdahale için gelen itfaiye ekipleri, yangını söndürdü. Ayrıca, ‘’kırmızı kod’’ bilgisiyle adlandırılan hastalarda hastanemizin acil birimine ulaştırıldı. Sonuç olarak böyle özellikli bir çalışma sergileyebildiğimiz için ekip adına çok mutluyum ve tüm ekip arkadaşlarıma ve katılımcılara teşekkür ediyorum. kendi bünyesinde kurumlar arası iletişimi sağlayarak, denetimlerini yaparak itibarlı bir seviyede sürdürmektedir. Bizde Bayrampaşa Devlet Hastanesi olarak düzenli eğitimlerini alan, katılımı yüksek, nicelikleri ve nitelikleri arttırılmış bir UMKE ekibi yapılandırdık. Bende bu ekibin gönüllü bir şekilde idari yönetimini üstlenmiş bulunmaktayım. Çalışmalarımıza bir yenisini ekleyerek, hızlı ve güvenli şekilde hasta veya yaralı naklinin sağlanması, nakil sonrasında acil tedavi ünitelerinin, hizmetinin temini ve tüm işleri için gerekli profesyonel yönetim organizasyonunun oluşturulması yolu ile afetlerde ölüm ve sakatlıkların en aza indirgenmesi için hastanemizde tatbikat yapıldı. Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri (UMKE), büyük bir yangın çıktığını varsayarak yatan hastaların bulunduğu servis binamızda gerçek gibi bir tatbikat yapıldı. Tatbikatta, 4 Uz. Dr. Ahmet KOLSUZ / Aile Hekimliği GASTROÖZOFAJİYAL Reflü G kaçağını önleyecek şekilde yeniden şekillendirilmektedir. astroözofajiyal reflü hastalığı mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Yemek borusu boğazdan mideye kadar ilerleyen, erişkinlerde ortalama 40 cm. boyunda olan tüp şeklinde bir organdır. Mide ile yemek borusunun birleşim yerinde doğal bir kapak sistemi bulunur. Kapak sadece besinlerin mideye geçişi sırasında açılmalıdır. Böylece besinlerin ve midede bulunan asit ve diğer sindirimden sorumlu maddelerin yemek borusuna geri kaçışı önlenir. REFLU ŞİKAYETİ OLAN HASTALARA BAZI ÖNERİLER • Gerekmedikçe aspirin ve diğer ağrı kesici, romatizma ilaçlarını kullanmayınız. • Öğünlerde çok fazla yemeyiniz. Bunun yerine az miktarda ve daha sık (ara öğünlerle) yemek yiyerek midenin gerginliğini ve asit salgısını azaltabilirsiniz. • Yemek yedikten hemen sonra yatmayınız, eğilerek iş yapmayınız ve güç gerektiren işlerden kaçınınız. • Dar ve sıkı giyecekler giymeyiniz. • Yatmadan önceki 2 saat içinde gıda almayınız, aksi halde midedeki asit miktarı daha fazla olacaktır. Erişkinlerin yaklaşık %20’sinde reflü görülmektedir. Nedenleri ve riski arttıran durumlar ise şöyledir: • Mide fıtığı • Gebelik • Şişmanlık • Travma • Skleroderma (bir çeşit cilt hastalığı) • İlaçlar • Besinler: kafein, nikotin BAŞLICA ŞİKAYETLER • Göğüste yanma hissi: yemek sonrası ve yatmakla artar, anti-asit ilaç kullanımı ile azalır. Akşamları daha sık olur ve daha şiddetlidir. • Geğirme • Alınan sıvı ve katı gıdaların ağza gelmesi • Karın ağrısı ve kusma • Öksürük • Diğerleri: yineleyen zatürre, ses kısıklığı, astım, uyku bozuklukları ve diş çürükleri gibi TEDAVİSİ 1. İlaç tedavisi: Doktorunuz mide asidini azaltmak için bazı ilaçları kullanmanızı isteyebilir. 2. Cerrahi tedavi: tıbbi tedaviye yanıt alınamayan uzun süreli hastalık durumunda kapalı (laparoskopik) veya açık cerrahi müdahale ile tedavi yapılabilir. Ameliyatta yemek borusu ile midenin birleşimi, asit 5 Yönetimi Gözden Geçirme Toplantısı Yapıldı H astanemiz Başhekimi Fahrettin ÖZKAN’ın başkanlık ettiği toplantıya Başhekim yardımcıları, hastane müdürü ve yardımcıları, birimlerden sorumlu hekim ve hemşireleri katıldı. Toplantı programı ve gündemi Kalite temsilcisi Başhekim yardımcısı Dr. Kadir KEKLİK tarafından sunulduktan sonra Başhekim Op. Dr. Fahrettin ÖZKAN açılış konuşmasını yaptı. Konuşmasında yakın zamanda yapılan ve TSE belgemizin devamlılığını öngören denetimdeki başarıdan dolayı personeli tebrik etti ve kalite çalışmalarını üst 6 yönetim olarak sahiplendiklerini ve tüm çalışanların da aynı sahiplenmeyi göstermeleri konusunu tekrar hatırlattı. Kurum olarak belirlenen yıllık hedeflerin açıklaması yapıldı. Toplantıda ayrıca DÖF ( düzenleyici ve önleyici faaliyet formu ) uygulamasına da değinildi ve birimlerden gelen DÖF’lerin kurum işleyişine kılavuz olacağını belirtti. Geçmiş yıla ait yapılan faaliyetler ve iyileştirmeler hakkında bilgi verdi. Sistemle ilgili genel değerlendirme yapıldıktan sonra, 2010 yılının yoğun bir çalışma yılı olacağı bildirildi. Birim sorumluları birimleriyle ilgili yapılan iyileştirmeler, eksiklikler ve sebepleri hakkında bilgi aktardılar. Toplantıda birimlere ait 2010 yılı hedefleri de görüşüldü. Birim sorumlularının görüş ve önerileri alındıktan sonra Op. Dr. Fahrettin ÖZKAN değerlendirme konuşması yaptı. 2010 yılının tüm çalışanlar için mutlu, sağlıklı ve başarılı geçmesi temennisinde bulunarak toplantıyı bitirdi, katılımcılara teşekkür etti. Op. Dr. Varujan HAVİTERS / Ortopedi Uzmanı Diz Kireçlenmesi (Osteoartrit) Gonartroz K ireçlenme (osteoartrit) diz eklem kıkırdağının parlak ve pürüzsüz yapısının bozulması ve eklemin fonksiyonlarının bozulmasıdır. Kireçlenmelerde kıkırdakla beraber menisküslerde yırtıklar, kemik çıkıntıların oluşumu da genellikle birlikte olur. Kireçlenen dizde ağrı başlar. Zaman içinde eklem hareketleri kısıtlanır ve kireçlenme ilerledikçe bacaklar eğrilmeye başlar. Kireçlenmede hastalar öncelikle ağrıdan yakınırlar. Ağrı başlangıçta uzun ayakta kalındığında, yürüyüş sonrası başlar, dinlenince ve basit ağrı kesicilerle geçer. Zamanla basit ağrı kesiciler etki etmemeye başlar. Daha da ilerleyince ağrı sürekli bir hal alır ve hiçbir ilaç ile kontrol edilemez. Ağrıyla birlikte hastaların hayat standartı düşmeye başlar. Hastalar önce uzun yürüyüşler gibi aktivitelerini azaltır. Zamanla hastalar alışveriş, dost ziyaretlerini yaparken zorlanmaya başlar. En ileri dönemlerde hastalar zorunlu ihtiyaçlarını bile güçlükle giderirler. Buradan anlaşılabileceği gibi kireçlenme ilerleyici bir hastalıktır KİREÇLENMEDE TEDAVİ 1. Kilo verilmesi 2. Egzersiz ve yürüyüş 3. Ağrı kesici ilaç tedavisi 4. Glukozamin ve kondroitin preparatları Ağrıyı azaltmak ve kıkırdak onarımı üzerinde yararlı etkileri gözlenmekle birlikte bu konuda kanıtlanmış bilgi henüz yoktur. 5. Eklem içi kayganlaştırıcı sıvı enjeksiyonları Bu yöntemi en basit şekilde diz eklemine enjeksiyon yaparak menteşeleri yağlamaya benzer bir etki elde etmek olarak açıklamak mümkündür. Bu ilaçların eklem içinde kıkırdak oluşumunu arttırdıkları iddia edilmektedir. Ancak bu konuda henüz kesin kanıtlar yoktur. Genellikle birer hafta arayla 3-5 defada işlem tamamlanır. Bu yöntem herkeste işe yaramayabilir. Enjeksiyon tedavisi diğer yöntemlerin işe yaramadığında ve gerekli cerrahiyi geciktirmek için kullanılmalıdır. 6. Eklem içi kortizon enjeksiyonu Dizde şişlik olan durumlarda en fazla 1-2 kez eklem içi kortizon uygulaması şişliğin ve ağrının kontrolünü sağlayabilir. İleri kireçlenmelerde uygulanan kortizon hastaların ağrılarını geçici süre kontrol edebilir. Hafif-orta kireçlenmelerde kortizon uygulaması ise kireçlenmenin ilerlemesini hızlandırabilir. 7. Fizik tedavi ve Rehabilitasyon 8. Kireçlenmelerde artroskopik cerrahi Dizde hafif-orta kireçlenmelerde başarılı sonuçlar alınabilen bir yöntemdir. Bir diz kireçlenmesinde hastanın artroskopik cerrahisinden yararlanıp yararlanmayacağı cevaplanması zor bir sorudur. Kıkırdağın durumu hakkında MR ipuçları verse de kesin durum tespiti ancak artroskopi sırasında yapılabilir. Yine de hastaların kesinlikle bilmesi gereken en önemli konu kireçlenmelerde artroskopi, hastaların yakınmalarını geçici olarak tedavi etmek için yapılır ve sonuç hakkında garanti verilemez. Kireçlenmelerde artroskopik cerrahi ile diz içindeki hasarlı kıkırdağın, yırtık menisküslerin temizlenip düzeltilmesi yapılır. Burada yeni kıkırdak oluşumu söz konusu değildir. Hastalar 4 saat hastanede tutulmakta ve sonrasında evlerine yollanmaktadır. Ameliyat sonrası ağrı olmamaktadır. Ameliyattan hemen sonra hasta koltuk değneği kullanmadan direkt bacağına yük vererek yürüyebilmekte, merdiven inip çıkabilmektedir 7 9. Diz protezi Dizde diğer tedavi yöntemlerine cevap vermeyen kireçlenmeler diz protezi ile tedavi edilir. Protez, dizde eklem yapan üç kemiğin eklem yüzeylerinin kesilerek çıkarılması ve bu yüzeylerin metal ve plastik parçalar ile kaplanmasıdır. Yukarıdaki alternatif tedavilere cevap yok ve diz sorunları hastanın hayat standartını bozuyorsa diz protezi gereklidir denebilir. DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR 1. 45 yaş altı: Fonksiyonu ileri derecede bozan romatizmal hastalıklara bağlı kireçlenmelerde protez seçeneği kullanılabilir. Bunun dışındaki durumlarda kıkırdak ameliyatları gerekebilir. Çok hafif hasarlar dışında hastaları fazlaca bekletmeden tedavileri yapılmalıdır. Aksi halde hastalık hızla ilerleyebilir 2. 45-60 yaş arası: Fonksiyonu ileri derecede bozan romatizmal hastalıklara bağlı kireçlenmelerde protez seçeneği kullanılabilir. Diğer hastalarda ilaç, eklem içi enjeksiyonlar, glukosamin-kondroitin tabletleri, fizik tedavi gibi (cerrahi dışı) yöntemler öncelikle denenebilir. Yanıt elde edilmediği durumlarda artroskopik cerrahi ve/veya yönlendirme cerrahileri kullanılabilir. Bunlara yanıt vermeyen ve hayat standartını bozan hastalarda protez önerilebilir. 8 Dt. Yaşar GÜNANÇ / Diş Hekimi Diş Çürükleri D iş çürükleri önlenebilir bir hastalık olmasına karşın dünyada diş çürüğü olmayan yaşamayan çok az insan vardır. Dişler neden çürür? Ağızda bulunan bakterilerden oluşan bakteri plağı, şekerli ve unlu yiyeceklerin ağızda kalan artıkları ile asit oluşturur. Bu asitler, dişlerin mineral dokusunu bozup dişin minesinin bozulmasına ve sonuçta da diş çürüğünün başlamasına ve oyuklara neden olmaktadırlar. Uzun yıllar, nedeni bilinmeyen bir hastalık gözüyle bakılan diş çürüğünün günümüzde birçok sebebe bağlı olabileceği anlaşılmıştır. Diş çürüğünün başlıca 3 etkeni vardır: Bakteri plağı (Diş plağı adı da verilir), Karbonhidratlı gıdalar (Şeker, un... gibi), Bünyesel etkenler (Genetik vs.) Diş sağlığı dengeli olan bir kimsede bu etkenlerden birisi değişikliğe uğrarsa, çürük ortaya çıkar. Çürük belirtileri nelerdir? Çürük ve oyulmuş bir diş, koyu renkli boşluğuyla kolayca tanınır. Fakat bazen çürük çukurcuğu gizli kalır ve diş hekimi ancak yardımcı tanı araçlarıyla (mesela diş röntgeni gibi) teşhis koyabilir. Çoğu zaman çürük dişin boyun kısmında görülür. İki diş arasında kalan gizli çürükler uzun süre fark edilmez. Bu tür çürüklerde “... akşam yemek yerken dişime taş geldi zannettim, bir de baktım, dişimin bir parçası ağzımda...” denildiğini sıkça duyarız. Diş çürüğünde diş hekimine başvurmayı gerektiren en önemli belirti ağrıdır. Ağrının şiddeti kişiden kişiye değişir, fakat tedavi edilmeyen çürüklerde ağrılar bir süre sonra sürekli olmaya başlarlar. Diş çürüğü nasıl ilerler? Diş çürümesi önlenebilir mi? Çürük, daima dişin yüzeyinden başlar ve ilerleyerek dentin tabakasına erişir. Dentin, mineden daha fazla organik madde içerir. Bu nedenle çürük bu tabakada daha çabuk yayılarak dentini bir burgu gibi deler; fakat çürüğün ilerleme hızı, kişiden kişiye ve dişten dişe değişir. Unutulmaması gereken bir husus da, dentinin dişin bir savunma organı olduğudur. Kendiliğinden olan bu savunma, bazen hızla ilerleyen çürük karşısında yetersiz kalabilir. EVET. Sabah kahvaltısından sonra ve akşam yatmadan önce dişlerin fırçalanması en etkili yoldur. Yiyecek artıkları en çok dişlerin çiğneme yüzeylerindeki girintilerde ve dişlerin birbirine değdiği ara yüzeylerde biriktiği için, diş fırçaları küçükbaşlı seçilmelidir. Dişlerin iç yüzeyleri, dış yüzeyleri, çiğneyici yüzeyleri ve dilin üstü fırçalanmalıdır. Fırçalar, orta derecede sert ya da yumuşak kıllı olmalı ve belirli aralıklarda değiştirilmelidirler. Fırça kıllarının aşınmamış olması ve bakteri taşımayacak bir şekilde muhafaza edilmesi gerekmektedir. Asla başkasının diş fırçası kullanılmamalıdır. Diş fırçalama sırasında florürlü bir diş macunu kullanılarak, florürün diş çürüğünü önlemedeki rolünden yararlanılmalıdır. Florürlü macunlara yardımcı olarak aynı zamanda ağız kokusunu gidererek ferahlık ve temizlik hissi veren florürlü gargaralar da kullanılabilir. Şekerli yiyecekleri ana öğünlerde tüketmeye çalışmak ve yemek aralarında bir şey yememeye gayret etmek de diğer bir önlemdir. Diş hekimine muntazam aralıklarla başvurmak bir çürüğü önlemek ya da erken yakalamada en iyi yoldur. Kimlerde daha çok çürük olur? Şekerli ve unlu yiyeceklerle bakterilerin buluşması sonucunda çürükler oluştuğuna göre herkes için bir tehlike var demektir. Ancak beslenmelerinde karbonhidratlı ve şekerli yiyeceklerin oranı çok yüksek olanlar bir de sularında florür oranı çok düşükse çok daha fazla çürük tehlikesi altındadırlar. Bakteri plağı tarafından oluşturulan aside karşı tükürük doğal bir savunma mekanizması oluştursa da tek başına çürüğü önleyemez. Tükürük akışını ve miktarını azaltan hastalıklar ya da ilaçlar da çürük oluşumunu hızlandırmaktadırlar. Bu nedenle de diş hekimleri tükürük akışını artırdığı için şekersiz sakızları sıklıkla önerirler. Çürük oluşumuna bazı alışkanlıkların etkisi: Beslenme alışkanlıklarının çürük oluşumuna etkisi olduğu öteden beri bilinmektedir. (Örneğin sert ve lifli gıdalarla beslenen Eskimolarda çürük hemen hemen hiç görülmez.) Buna karşılık yumuşak ve yapışkan besinlerin dişler üzerine tutunmaları, plak oluşturmaları ve çürük meydana getirmeleri daha kolaydır. 9 Op. Dr. Ömer ATASOY / Beyin Cerrahi Uzmanı Stres Yönetimi S tres, günümüzde artık hayatımızın bir parçası oldu. Haksızda sayılmayız! İşin uzmanları da stresin kanserden kilo sorununa, kalp krizinden felce, gastritten kolite her şeyle ilgisi olduğunu söylüyor. Dahası taşikardi atakları, uyku sorunları, tansiyon düşme veya yükselmeleri, baş dönmeleri, kulak çınlamaları kısacası aklınıza gelen pek çok şey stresten kaynaklanabiliyor. Sözcük anlamı itibarıyla stres, “bedeniniz veya egonuza yönelik gerçek veya var olduğu zannedilen herhangi bir tehdit”ten başka bir şey değil. Bu tehdidin sonuçları “bedensel ve ruhsal bazı belirtilere yol açıyor. Durum böyle olunca “stresi yok etmek” başarılması asla mümkün olamayacak bir hedeftir. Bu nedenle amacımız stres kaynaklarından uzak durmaya çalışmak ve yüklendiğimiz stresleri adam gibi yönetmeyi öğrenmek olmalıdır. İşte size çözüm planı. Umarım faydalanırsınız... 1. Liste yapın Stresi yenmek için önceliklerimizi belirlemeyi öğrenmemiz gerekiyor. Her günün başlangıcında tanımlamanız gereken en önemli işinizi seçin ve onu bitirin. Eğer yapılacaklar listesi yapan biriyseniz bir kerede beşten fazla madde koymayın. Bu şekilde bütün işlerinizi bitirebilir ve kendinizi daha başarılı hissedebilirsiniz. 10 (Yaşam Reçetesi) yaratan durumdan kaçınamıyorsanız, hazırlıklı yaklaşın, stresi önlemek için adımlar atın. 3. Başkalarına yardımcı olun Gönüllü olun. Yalnızlık duygusu endişelerinizi artırır. Başkalarına yardımcı olmak, başarı duygusu ve kendine saygıyı aşılar. Ayrıca başkalarının dertlerini görünce kendinizinkilerin ne kadar da önemsiz olduğunu anlayabilirsiniz. İşte size bir fayda daha; fedakârlık yapmak daha uzun yaşamanızı sağlayabilir. Michigan Üniversitesi’nde Ann Arbor tarafından yapılan 10 yıllık bir çalışmada hiç gönüllü iş yapmayan erkeklerde ölüm oranının, haftada en az bir kez gönüllü iş yapan erkeklere göre iki kat daha fazla olduğu saptanmıştır. 4. Sosyal bağlarınıza önem verin ve İlişkilerinizi güçlendirin Geleneksel yapısını koruyan, kültürel ilişkilerini önemseyen, geliştirenlerde stres daha az oluyor. Annenizi, babanızı, kardeşlerinizi, teyze ve halanızı, amcalarınızı arayın, onlarla zaman zaman birlikte olmaya çalışın. Eski aile geleneklerinizi koruyun. 5. Öfkenizi kontrol edin Bir top oyununda duygularınızı dışa vurarak sisteminizden gerginliğin bir kısmını uzaklaştırabilirsiniz. Çok yoğun stres altında olduğunuzda bir spor karşılaşmasına gidin, tezahürat yapın. 2. Farklı açıdan bakın 6. Kaslarınızı gevşetin Size stres veren duruma başka bir açıdan bakmaya çalışın. Gerçekten bu kadar kötü mü? Soruna başka türlü bakmanın bir yolu yok mu? Stres Kaslarınızı gerçekten gevşetmek istiyorsanız sıcak küvete yatın. En iyi gevşemeyi sağlamak için, sıcaklığı vücut derecesinden bir-iki derece yüksek olan küvette 15 dakika yatın. 7. Espri gücünüzü kullanın Yapılan çalışmalar, güldüğümüzde stresle savaşan beyin kimyasallarının salgılandığını göstermiştir. Uzmanlar iyi bir kahkahanın gergin kasları gevşettiğini, vücudumuza daha fazla oksijen girmesini sağladığını ve kan basıncımızı düşürdüğünü söylemektedir. İyi bir ruh halini yakalamanın sadece bir kahkahayla bile olabileceğine inanan uzmanların sayısı hiç de az değil. 8. 10 dakikalık bir “masa başı tatili” yapın Meditasyon çok iyi bir rahatlatıcıdır, ancak bazen bunu yapmak için uygun ortam ve zaman bulunamayabilir. Sadece gözlerinizi kapatın, diyaframdan derin bir nefes alın ve kendinizi Antalya’da deniz kenarında düşleyin. Güneşin sıcaklığını hissedin. Dalgaları dinleyin. Havadaki deniz kokusunu içinize çekin. Kendinizle stres arasına biraz mesafe koyun. Günde birkaç dakika süreli bir “tatil araları” size çok yardımcı olabilir. 9. Su için Masanızda daima su bulundurun ve sık sık için. Stres altında olduğunuzdan, daha fazla terlersiniz ve tabii ki ağzınız kurur. Su içerek kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz. 10. Aç kalmayın Sık ve az yiyin. Öğün atlamayın. Güçlü bir kahvaltı ile güne başlayın. Ara öğünler yapıp “sağlıklı şeyler” atıştırın: Meyve, fındık-fıstık-ceviz, az yağlı yoğurt veya ayran... Op. Dr. Ali KOCATAŞ / Genel Cerrahi Uzmanı Endoskopi H astanemizde uygulanabilen bu tetkik ile hekimin hastaya koyacağı kesin teşhis hızlanmakta ve hastalara büyük kolaylık sağlamaktadır. Genel cerrahi yada dahiliye muayeneleri yapılan hasta hiçbir sevk işlemine tabi olmaksızın hekimin günlük çalışması içerisinde hizmete erişimi gerçekleşmektedir. Endoskopi Nedir? Endoskopi içi boş lümenli bir organın ucunda soğuk ışık kaynağı ve kamera sistemi olan özel cihazlarla incelenebilmesi işlemine verilen genel addır. İncelenen organın ismine göre gastroskopi, kolonoskopi gibi özel isimler alır. Kurumumuz endoskopi biriminde şu an başarılı bir şekilde gastroskopi işlemleri uzman kadrolarımızca uygulanmakta ve yakın zamanda da 11 Karnın üst kısmında şişkinlik, ağrı Tedaviye dirençli kansızlık Nedeni bilinmeyen ani ve hızlı kilo kayıpları - Kahve telvesi şeklinde veya kırmızı kan kusma, - Büyük abdest renginin katran renginde olması, - Ağza acı su gelmesi, - Nedeni bilinmeyen kusma, - Gastroskopiye takiben boğazda yanma hissi ve boğazınız uyuşuk olduğu için bir süre yutma güçlüğü gerçekleşebilir. Bu nedenle bir saat kadar bir şey yememelisiniz. Midenize işlem esnasında hava verildiği için bir süre şişkinlik ve gaz yakınması olabilir. Bunlar için endişe etmemek gerekir. birimimizde kolonoskopi yapılması için çalışmalar devam etmektedir. Gastroskopi Nedir? Ucunda kamera olan 8-12 mm çapındaki kıvrılabilen bir alet yardımı ile üst gastrointestinal sistem denilen yemek borusu, mide, onikiparmak bağırsağının incelenmesine olanak veren endoskopik işleme gastroskopi denir. Gastroskopi yemek borusu; mide ve oniki parmak bağırsağının rahatsızlıklarında; nedenin ortaya çıkarılması amacıyla yapılan oldukça etkin ve güvenilir bir yöntemdir. Gastroskopi teşhis amacıyla kullanıldığı gibi; mide kanamaları gibi durumlarda ve mide poliplerinin alınmasında tedavi amacıyla da kullanılabilmektedir. İşlem esnasında mide içerisinde herhangi bir tümöral oluşum izlenirse tanıyı kesinleştirmek amacıyla biyopsi alınmasına da olanak sağlar. Gastroskopi Niçin Yapılır? Yemek borusu, mide, on iki parmak bağırsağının sürekli ve rahatsız edici şikâyetlerinin nedenini araştırmak ve gerekli durumlarda biyopsi alınarak 12 mikroskobik incelemenin ardından kesin tanının konulması amacıyla yapılır. Helicobakteri pilori denilen bakterinin midede varlığını araştırmak için parça alınmasına, mide poliplerinin alınmasına ve mide kanamalarında uygun durumlarda sklerotrapi yapılmasına olanak sağlar. Gastroskopiye Nasıl Hazırlanır? Hastalarımızın endişelenmesine gerek yoktur. Bu işlem için kan sulandırıcı ilaç kullanıyorsanız bu ilacı almayı 3 gün önceden kesmeniz istenir. İşlemden önce en az 6-8 saat boyunca hiçbir şey yenilmemesi ve içilmemesi gereklidir. Gastroskopi Hangi Durumlarda Yapılır? 1. Yemek Borusu ile ilgili problemler; Yutma güçlüğü Katı ve sıvıları yutmada güçlük Ağrılı yutma Gıda maddelerinin yutulmasında takılma hissi 2. Mide ilgili problemler; Tıbbi tedavi ile geçmeyen ekşime ve yanmalar İstanbul ve ülkemizin birçok yerinde günler ve aylarca uzak tarihlere randevu verilirken, hastanemizde tüm endoskopik hizmetler 48 saat içerisinde verilmektedir. Uz. Dr. Mustafa YILMAZ / Göğüs Hastalıkları Tüberküloz T überküloz Nedir? Soluduğumuz hava ile akciğerlere giren Tbc basilinin (mikrobunun) yol açtığı, asıl olarak akciğerlerde yerleşen, fakat kan ve lenf yoluyla tüm vücuda dağılabilen mikrobik, bulaşıcı bir hastalıktır. Görülme Sıklığı: Yapılan çeşitli bilimsel araştırmalara göre dünyada her sene sekiz milyon insan verem hastalığına yakalanmakta, üç milyon kişi bu hastalık sebebiyle ölmektedir. Dünyadaki insan sayısının 3’te biri yani 1.9 milyar kişi verem mikrobuyla enfekte haldedir. Bunlardan en az 50 milyonunun klasik ilaçlara dirençli verem basilleriyle enfekte olduğu sanılmaktadır. Hastaların %75’i sosyo-ekonomik bakımdan geri kalmış 13 ülkede ortaya çıkmaktadır. Ancak 1985’lerden sonra ileri endüstri ülkelerinde de artış olması, bu ülkeleri de konuya yeniden önem vermeye ve ciddi tedbirler almaya zorlamıştır. Ülkemizde durum incelendiğinde ise şu durum görülmektedir. 1950’lerde verem görülme sıklığı ve ölüm nedenleri arasında birinci sırada yer almaktaydı. 1945 yılında verem ölüm oranı yüz binde 262 ve 1965 yılında hastalığa yakalanma oranı yüz binde 172 idi. 1953 yılından itibaren başlatılan aşı kampanyaları, açılan verem savaş dispanserleri ve sanatoryumlarda uygulanan tedavi hizmetleri, geniş halk kitlelerinin röntgenle tarama çalışmaları, Sağlık Bakanlığı, UNİCEF ve verem savaş derneklerinin destek ve faaliyetleri ile verem nedeniyle ölümler ve vereme yakalanma oranları hızla düşüş göstermiştir. Bu düşüş halen devam etmekte olup bu gün verem ölüm oranı yüz binde 2.8 ve vereme yakalanma oranı ise yüz binde 29 civarındadır. Ancak bu rakam Batı Avrupa ülkelerinden yüksek olup, amacımız bu ülkelerde olduğu gibi yüz binde 10 oranının altına düşmektir. Ülkemizde enfeksiyon havuzunun genişliği halen 12-15 milyon kişi civarındadır. Hastalığın en sık görüldüğü bölge Marmara Bölgesi olup, bunu Güneydoğu Anadolu Bölgesi takip (Verem) etmektedir. Hastalığın en az görüldüğü bölgeler ise Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesidir. Günümüzde tüm dünyanın verem ile ilgili en önemli problemlerinden biri 1. kuşak etkin ilaçlara direnç kazanmış hasta sayılarının artma göstermesidir. Özellikle tedavi programlarının iyi takip edilemediği ülkelerde bu oranlar inanılmaz boyutlara ulaşmaktadır. Ülkemizde klasik ilaçlara direnç kazanmış veremli hasta sayısı 2000 civarında olup bu konu özel bir dikkatle takip edilmektedir. Nasıl Bulaşır? Hastalığı yalnızca aktif tüberküloz bulunan kişiler bulaştırabilir. Akciğer dışı organ tüberkülozu olanlar,15 gündür tedavi alıyor olanlar pratik olarak bulaştırıcı değildir. Hastalık damlacık yoluyla bulaşır. Hastanın hapşırma öksürmesi sonucu havaya yayılan basiller kapalı bir ortamda uzun süre aynı havayı soluyan sağlam kişilerce alınır. Ancak mikrobu soluyan kişilerin az bir kısmında hastalık gelişir. Hastalık solunan mikrobun sayısına, hastalık yapma gücüne, kişinin direncine, bağışıklık sisteminin kuvvetine göre farklılık gösterir. Hastalık tabak, bardak veya diğer nesnelerle bulaşmaz. Kimler Risk Altında? - Hasta kişiyle aynı evde yaşamış veya uzun süreli temasta bulunmuş olanlar. - Hastalığın yaygın olduğu ülkelere gidenler. - Bağışıklık sistemini zayıflatan kanser, AIDS gibi hastalıklara yakalananlar - Toplu yaşanan yurt, hastane, cezaevi gibi yerlerde kalanlar - Beslenmesi bozuk, kötü yaşam koşullarına sahip kişiler - Alkol ve madde bağımlıları Tüberküloz olabilir miyim? - Birkaç hafta içinde gittikçe kötüleşen inatçı öksürük, - Belli bir neden olmaksızın kilo kaybı - Ateş ve gece terlemesi - Alışılmışın üzerinde yorgunluk sağlıksız hissetme - Öksürükle birlikte kan gelmesi Hastalık sinsi ve yavaş ilerler. Tanı: Kişinin tüberküloz olduğu ancak vücut örneklerinde balgam, idrar, mide sıvısı, BOS, plevra periton sıvısı gösterilmesiyle söylenebilir. Alınan doku biyopsilerinde tüberküloza özgü değişikliklerin izlenmesiyle de tanı konabilir. Aktif hastalığı olanlarla yakın temasta bulunanlar, birlikte yaşayanlara PPD Testi yapılır. PPD Testi, Tbc basilini alıp almadığımızı gösterir, ancak hastalığı göstermez. Testin (+) çıkması, hastalık yönünden araştırmayı gerektirir. Tedavi: Günümüzde hastalık tedavi edilebilir hale gelmiştir. Ancak günlük uygulamalarda tedavinin uzun ve çok ilaçla yapılıyor olması hasta uyumunu güçleştirmektedir. Tedavi en az 6 ay olmak üzere hastanın durumuna göre 9,12 hatta 24 aya kadar uzatılabilir. Düzensiz ya da eksik yapılan tedavi ilaç direncine yol açarak, hastalığın tedavisini güçleştirir. Ülkemizde Verem Savaş Dispanserleri ücretsiz olarak hastalığın tetkik ve tedavisini yapmaktadır. BCG Aşısı Hastalıktan Korur mu? BCG aşısı, çocuklarda kanla yayılan (milier) ve beyin zarını tutan(menenjit) tüberküloz gibi ciddi hastalıkları önler. Ancak erişkinlerde hastalık için koruyucu değildir. Korunma: Tüberküloz hastalığı dünyada ve ülkemizde ciddi bir Halk Sağlığı sorunudur. Her ne kadar artık eskisi gibi ciddi bir ölüm nedeni olmasa da hastalık kontrolü çabalarının azaldığı ülkelerde, özellikle AIDS hastalığının da yaygınlaşmasıyla görülme sıklığında artma gözlenmektedir. Korunma yöntemlerinin başında, hastaların erken tanısı, hızlı, etkin biçimde tedavisi ve hasta kişiden sağlam kişiye bulaşma yollarının engellenmesi gelir. Hastalığın, toplu taşıma araçlarını kullanmakla veya günlük işlerle uğraşırken bulaşma riski yok gibidir. Tüberkülozlu çocukların hastalığı yayma olasılığı çok düşüktür. 13 Psikolog Kübra AKHAMAN Özgüvenli Çocuklar S on zamanlarda çocuk gelişimi alanında çalışan profesyonellerin yardımına en sık başvurulan konulardan birisi özgüven eksikliği problemidir. Ebeveynler eski zamanların o uslu, akıllı, ağırbaşlı ve sessiz çocuklarının yerine bugün daha atılgan, kendini daha net ortaya koyan çocuklar görme isteğini dile getirmektedir. Bu yolla çocuklarının daha bağımsız olabileceklerine, kendilerine kıyasla hayatta daha iyi yerlere gelebileceğine, bir taraftan da onları daha iyi yerlerde görerek geçmişte kendi mahrum kaldıkları/ bırakıldıkları şeyleri telafi edebileceklerine inanmaktadırlar. Her şeyden önce kendine güven duygusunun insanı güçlü kıldığını söyleyebiliriz. Kendinizi emniyette hisseder ve kendinize güvenirseniz hemen hiçbir şey ters gitmez. Bu durumda da herkes tarafından kabul görür ve hemen hemen her konuda başarılı olursunuz. Bu da sizi yeni sorumluluklar alma konusunda cesaretlendirir. Güvensizlik duygusu ve kendi yeteneklerinden şüphe etmekse bunun tersi bir etki yapar. Sağlıklı bir kendine güven duygusu kazandırma aşamasında aile çocuğa önemli yardımlar sunar. Çünkü ebeveynler çocuğa hayatının ilk yıllarından itibaren şekil verir ve her an çocuğun yakınında bulabileceği bir örnek olma özelliği taşır. Anne babasının kendisini sevdiğini ve değerli bulduğunu gören çocukta kendine güven duygusu gelişirken; eleştirilen, hakarete uğrayan ve sonuç olarak başarısızlığa uğrayan çocuk da kendini değersiz biri olarak hissetmeye başlar. Ne yazık ki çok sık görülen yanlışlardan biri de, daha hırslı olsun ve aileyi yanıltmaya gayret etsin diye çocuğu aşağılamak ve başarısız olduğunu söylemektir. Bu yöntemlerin çocukları hiçbir şekilde motive etmediği açık şekilde görülmekte, bununla birlikte kronikleşmeye yüz tutan iletişim sorunları mevcut sorunlara eklenmektedir. Bir ebeveyn olarak, çocukların özgüven 14 gelişimini desteklemek adına yapılacak ilk şey ona iyi ve kendine güven duygusu aşılayacak bir ortam hazırlamaktır. Bunun için öncelikle çocuğun güçlü olduğu durumları fark edip vurgulayabilmek, ceza vermek, eleştirmek ve hakaret etmek yerine onun olumlu yönlerini dile getirip bu davranışları tekrar etmesini sağlamak gerekir. Sağlam bir kendine güven duygusunun oluşması yıllar alabilir, kimse bu yetenekle doğmaz. Çocuklar ve hatta pek çok yetişkin, bilinmedik durumlar ve yabancı insanlar karşısında acele edip yanlış kararlar almamak adına ilk etapta geri çekilme davranışı gösterebilir. Bu yüzden çocukların biraz çekingen olması kabul edilebilir bir durumdur. Yabancılarla kurulan ilk ilişkilerde çocuğunuza destek olarak ona yardımcı olabilirsiniz. Söz gelimi çocuğunuzla birlikte eve birkaç arkadaşını davet edin, bu sayede evde hissettiği emniyet duygusu da avantaj olacaktır. Evini iyi tanıyan çocuk, oyuncaklarıyla ilgili önerilerde de bulunabilir. Oyun sırasında çocuk “Ben bazı şeyleri iyi, bazı şeyleri kötü yapabiliyorum. Arkadaşlarımla olmayı seviyorum, onlar da beni seviyor” düşüncesine ulaşırsa doğru yoldayız demektir. Ancak bu süreçte çocuk yerine hareket edilmesi yani ebeveynlerin oyunlara müdahele etmesi tercih ettiğimiz bir yol değildir. Bazen ebeveynlerin destek ve baskı arasındaki farkı yakalamada sıkıntıları olabilir. Bununla ilgili çarpıcı bir araştırma yapılmıştır: iki grup çocuk arasından birinci gruptaki çocukların anneleri yanında ve sürekli olarak çocuğa arkadaşlarının oyununa katılması için baskı yapmakta, ikinci gruptaki çocukların anneleri ise hiçbir müdahelede bulunmamaktadır. Sonuçta annenin katılımı için baskı yaptığı çocuklar ortalama 40 dakika gibi bir sürede oyuna katılırken, hiçbir müdahelede bulunulmayan çocuklar ortalama 20 dakika gibi bir sürede oyuna dahil olmaktadır. Çocuklar için uyum gösterme ve karşı çıkmanın ne zaman gerçekleştirilmesi gerektiği de önemlidir. Uyum sağlamak kolaydır, çünkü insana acı vermez ve sürtüşme yaratmaz. Ancak karşı çıkmada iş değişir. Yetişkinlerin daima haklı olduğunu ve çocukları kontrol altında tutmaları gerektiğini öğrenen bir çocuk, koşullar değişip durum başka bir şeyi gerektirdiğinde kendini değiştirmekte sıkıntı yaşar. Bu yüzden fikirlerini ve makul isteklerini uygun yollarla gerçekleştirmeleri için çocukları cesaretlendirmek büyük önem taşır. Çocuklar kendi kararlarını vermeyi küçük yaşta öğrenebilirler. Ancak bunun için yaşlarına uygun işler konusunda tercih yapmaları istenmelidir. İki yiyecek veya giyecek arasından tercih yapabilir ancak hayal güçlerini zorlayacağı için yaz tatilini Antalya’da mı yoksa İzmir’de mi geçireceğiniz konusunda karar veremezler. Yaşlarına uygun kararlar verebilmek çocuklara önemli olduklarını ve ciddiye alındıklarını hissettirir. Yine de bu anne baba olarak hiçbir şeye karışmayacağınız anlamına gelmez; farklı istekler üzerine siz de fikirlerinizi söyleyin ve sonunda herkesi memnun eden ortak bir çözüm bulmaya gayret edin. Uz. Dr. Ramazan KUTLUK / Cildiye Uzmanı Akne A kne en çok görülen cilt hastalığıdır ve yetişme çağının bireylerin % 80’inden fazlasını etkiler. Akne neden tedavi edilmelidir? Akne yaşamı tehdit edici bir hastalık olmamasına rağmen, hastaların zihinsel ve fiziksel durumunda yıkıcı bir etkisi olabilir. Akne hastaları, anksiyete, depresyon, kalıcı skar ve güven kaybına daha yatkındırlar. Bu etkiler, hastalığın sadece şiddetli biçimlerinde değil, çok hafif vakalarında dahi bildirilmektedir. Aknenin nedenleri nelerdir? Aknenin gerçek sebebi bilinmemektedir. Ergenlik çağının başlangıcında kan dolaşımında artan androjen seviyesi nedeniyle büyürler ve Akneye yol açarlar. Kapalı komedonlar, gelişmiş akne biçimleri şeklinde görülen iltihaplı lezyonların işaretleridir. Serbest yağ asitleri aknenin kötüleşmesine katkıda bulunan metabolik yan ürünleridir. Tedavi edilmediği takdirde klasik iltihaplı lezyonlara yol açabilir: papüller, püstüller, nodüller ve kistler. Akne Tedavisi Akne tedavisinin amacı, akne lezyonlarının sayısını azaltmak, her türlü fiziksel ve fizyolojik skarı önlemektir. Akne, ilerleyen bir hastalıktır, bu nedenle çoğu zaman skar ve fizyolojik rahatsızlık erken tedaviyle önlenebilir. Antibiyotikler, hafif ile orta derecede aknenin tedavisinde, özellikle inflamatuvar lezyonların baskın olduğu durumlarda etkilidir. Hormon tedavileri, sebase bezleri üzerindeki androjenik aktiviteyi azaltırlar ve sadece kadınlarda kullanılır. “Zayıflamak” için Kullanılan Bitkisel Ürünlere Dikkat! A ktarlarda ve bilhassa internette, bitki veya bitki karışımları herhangi bir bilimsel bilgi ve araştırmaya dayanmayan ürünler halinde “zayıflatıcı ürünler” olarak satılmaktadır. Bu bitkilerin, önemli bir kısmının kilo vermeye yardımcı etkisinin olmamasının yanında, uzun süreli kullanıldığında yan ve zararlı etkilerinin de olabileceği hususu göz ardı edilmemelidir. Piyasadaki ürünlerin formülleri genellikle sağlıkla ilgili olmayan kişiler tarafından hazırlanmaktadır. Bu ürünlerde kalite sorunu da bulunmaktadır. Üretimde kullanılan bitkilerin ve ürünlerin kalitesi hakkında hiçbir bilgi yoktur. Piyasa kontrolleri de yapılamamaktadır. Yeşil çay, kırmızı biber gibi bazı bitkilerin veya ekstrelerinin yağları erittiği ve yağ yıkım mekanizmasına etkileri olduğu iddia edilmektedir. Ama çalışmalar devam etmektedir. Hiç biri hakkında bu güne kadar zayıflama ilacı veya zayıflama diyetleri sırasında yardımcı ürün olabileceği hakkında kesin bilimsel bilgi bulunmamaktadır. Piyasadaki ürünlerin formülleri genellikle sağlıkla ilgili olmayan kişiler tarafından hazırlanmaktadır. Bu kişilerin etkili doz, zararlı doz, etkileşim, yan etki gibi kavramları bilmeleri beklenemez. Bu yüzden, ürünler lenzer etkiye sahip çok sayıda bitkiyi formüllerinde taşımaktadır. Dolayısıyla bu tip ürünlerin kullanılması önemli bir risktir. Zayıflama ürünlerinde beyan dışı sentetik maddelerin bulunabileceği hususu da son derece önemlidir. Piyasadaki ürünlerin kalite ve formülleri açısından kontrol edilmelerinin yanında zayıflatıcı etkiye sahip sentetik maddeler taşıyıp taşımadıkları da analiz edilmelidir. Sağlık ve Mutluluklar. 15 Satranç Turnuvası H astanemizde Satranç Turnuvası Düzenlendi Kurumumuz Sosyal Komite çalışmaları kapsamında Op. Dr. Orhan GÜL’ün çalışmalarıyla satranç turnuvası düzenlendi. Turnuvaya; … personelimiz ve yakınları katıldı. Çalışanlarımızın satrancın pozitif etkilerinden yararlanma, doğru ve zamanında kara verme ve verdikleri kararları uygulayabilme yeteneklerini geliştirmek amaçlı yapılan turnuvada Başhekimimiz Op. Dr. Fahrettin ÖZKAN’da katılımcı olarak 16 bulundu. Üç gün devam eden turnuva sonunda dereceye girenlere ödüller verildi. Yapılan turnuvada; 1. Volkan Yaşar IŞIKSAÇAN 2. Orhan GÜL 3. Mustafa KASAPOĞLU elde etti. Kurallara uymayı, dostça oynamayı, kaybetmeyi kabullenmeyi, kazananı kutlamayı öğreten satranç turnuvası yoğun iş temposu haricinde çalışanlar arası ortak paylaşım ortamı oluşturdu. Katılımcıları ve kazananları tebrik ederiz… Taner DENİZ / Diyetisyen Hoşgeldin Ramazan Ramazanda Beslenme O ruç tutmak dinimizin en önemli farzlarından biridir. Dünyada yaklaşık 1,5 milyar Müslüman, ergenliğe ulaşır ulaşmaz her yıl bu dini gereğe uymakla yükümlü hale gelmekte ve ramazan boyunca, güneşin doğuşundan batışına kadar geçen sürede yeme, içme, sigara ve cinsel ihtiyaçlardan uzak durmaktadır. Ramazan yaklaşık 29- 30 gün sürmekte ve bu sürede bireylerin günlük yaşantılarında özelliklede beslenme alışkanlıklarında önemli değişikler görülmektedir. Ramazan ayında uzun süre aç kalmak, beslenme şeklinin ve saatlerinin değişmesi, hareketin azalması, yemeklerden hemen sonra yatılması gibi pek çok neden fazla kilo sorununu da beraberinde getirmektedir. Ramazan ayındaki beslenme şeklinin her zamankinden büyük farklılık göstermemesi, günlük alınması gereken enerji, protein, vitamin ve mineral oranının değişmemesi gerekiyor. Ramazanda gün boyunca aç kalınacağı için aşırı yemek yerine, yavaş sindirilen, kana geçiş hızı düşük, az oranda glisemik indeksli olan esmer tahıl ürünleri, sebze, salata gıdaları tercih etmek daha doğrudur. Oruç tutmanın vücut bileşimi üzerindeki etkileri Yapılan çalışmalarda ramazan ayı boyunca oruç tutan bireylerde vücut suyunda kesinlikle bir azalma olduğu ancak oruç bitimine doğru bu azalmanın normal düzeye geldiği bildirilmektedir. Bu nedenle vücut su kaybının en fazla yaşandığı orucun ilk haftasında oruç açımından imsak vaktine kadar bol sıvı alımının önemi bilinmelidir. Birçok çalışmada ramazan boyunca vücut ağırlığında artışın olduğunu, az da olsa bazı çalışmalarda ise vücut ağırlığının değişmediğini bildirmektedir. Ramazan ayı boyunca öğün sayısının en az üç olmasına dikkat edilmeli oruç sırasında vücutta yaşanan değişimle konusunda bilinçli ve dikkatli olmak gerekiyor. Oruç sırasında kan şekerinde düşme ve vücut ısında azalma meydana gelmektedir. Bu nedenle üşüme, halsizlik, baş ağrısı yaşanabiliyor. Uzun süre aç kalmak iştahı ve doyma eşiğini arttıracağından normalden çok fazla miktarda ve hızlı yemek yenir. Bu sebeple kilo vermek bir yana, kilo alınır. Kilo almamak için sahura mutlaka kalkmak, yedikten en az 40 dakika sonra yatmak, suyu yatmadan hemen önce bolca içmek, hafif gıdaları tercih etmekte yarar var. Ramazan ayında ilk dikkat edilmesi gereken nokta sahura kalkmak. Sahurda ağır yiyeceklerden kaçınarak hafif, kahvaltılık gıdalar tercih edilmelidir. Ramazan ayında dengeli beslenmek için öğün sayısının en az üç olacak şekilde planlanması gerekiyor. Sahurda sadece su içerek niyetlenmenin veya yatmadan önce yamak yemenin son derece zararlı olduğu unutulmamalı. Çünkü sahur geçiştirilirse yaklaşık 12 saat olan açlık süresi ortalama 16 saate çıkmaktadır. Bu durum kan şekerinin daha erken saatlerde düşmesine ve buna bağlı olarak günün daha verimsiz geçmesine neden olmaktadır. Bunun tam aksine eğer sahur öğünü ağır yemeklerden oluşursa gece metabolizma hızı düştüğü için yemeklerin yağa dönüşme hızı yükselir. İftar ise bir çorbayla açılmalı ve bir süre ara verdikten sonra yemeğe geçilmelidir. Başlangıç için beyne doygunluk hissi veren çorba en uygun yiyecektir. Bir anda çok şey yeme sonucunda mide ve kalp sorunları çıkabilmektedir. Bunu önlemek için iftarda yavaş ve az miktarda yemek yenmelidir. İftarla sahur arasına mutlaka dengeli bir öğün eklenmelidir. Hepinize sağlıklı, hayırlı Ramazanlar… 17 Sahur 1 1-2 dilim ekmek 1-2 dilim peynir veya 1 yumurta 5-6 adet zeytin salatalık-domates Meyve veya 1-2 çay kaşığı bal-reçel Sahur 2 1 bardak süt ve bir dilim börek Sahur 3 1 kase çorba, domates, salatalık 1 dilim ekmek, 1 kase yoğurt İftar 1-2 zeytin veya hurma veya peynir 1 kase çorba 20.00 Bol salata (az yağlı ) 6-8 yemek kaşığı sebze yemeği ( susuz ) 2 köfte kadar az yağlı tavuk, balık, hindi yada kırmızı et 1 kase yoğurt 1-2 ince dilim esmer ekmek 21.00 1 kase sütlü tatlı veya meyve tatlısı veya ceviz, fındık Açık çay veya bitkisel çay 22.30 2 porsiyon meyve Gece yatarken Süt haftada 2-3 kez ara öğün yerine güllaç gibi bir sütlü tatlı yenilebilir. (Bu beslenme planı oruç tutabilen ve beslenmeyi etkileyebilecek herhangi bir sağlık sorunu olmayan yetişkinler için uygundur ) Oruç Metabolizmada nasıl bir değişiklik oluşturur? Uzun süre yaklaşık özellikle 12 saat süren açlık nedeniyle metabolizma az enerji harcar, vücut hareketleri yavaşlar, bazal metabolizma hızı düşer. Bu açlık süresinde vücudun kendisini küçültmesi anlamına gelir. Eğer oruç döneminde de diğer günler kadar yada daha fazlasını tüketirseniz kilo alırsınız ve vücudunuzu yağlandırırsınız. Oruç döneminde yemekten sonra üşüme hissi ve ardından uyuklama oluşabilir, bu aç kalan vücuda hızlı ve fazla miktarda besin girmesiyle oluşan kan şekeri hızla yükselmesi ve ardından hızla düşmesinin yarattığı titremedir. İftar sofralarında kaçınılması gereken besinler ve pişirme yöntemleri nelerdir? Fast-food, kızartmalar, hamur tatlıları, çok tuzlu, çok şekerli ve çok yağlı hazır besinler, salam, sucuk, sosis, kavurma vb… doymuş yağ içeriği yüksek besinler, sakatatlar ( beyin, karaciğer vb… ) Ramazan ayı boyunca uzak durmanız gereken yiyeceklerdir. 18 Uz. Dr. Merhan ÖMEROĞLU / Nöroloji Mutfak Muzlu Bademli Güllaç Malzemeler: 8 adet güllaç yaprağı 1,5 lt. Süt 1,5 su bardağı toz şeker 1–2 adet muz file veya çekilmiş badem (yerine ceviz de kullanılabilir) Hazırlanışı: Süt ve şeker bir tencerede kaynatılır, ocağın altı kapatılır. Bir tane güllaç yaprağı dikdörtgen borcama uygun şekilde kesilerek yerleştirilir. Üzerine bir kepçe şekerli sütten gezdirilir. İkinci bir yaprak yerleştirilip yine süt ile ıslatılır, ilk dört yaprak için de aynı işlem tekrarlanır. Bu arada süt hep sıcak olmalı((soğursa tekrar ısıtılır) ancak kaynar olmamalıdır ve her yaprak süt ile ıslatıldıktan sonra kuru kalmaması için kepçe veya kaşığın sırtı ile üzerine bastırılarak iyice ıslatılır. Üzerine dilimlenmiş muzlar dizilir, badem serpilir. Muzların üzerine bir güllaç yaprağı daha yerleştirilip, süt ile ıslatılır. Diğer yapraklar için de aynı işlem tekrarlanır. Kalan süt üzerine gezdirilir, dinlenmeye bırakılır. Daha sonra üzeri toz fıstık ve nar taneleriyle süslenir. Not: Güllaç yapraklarının cinsine göre sütü çekme miktarı değişebilir, eğer güllaç sütü çektikten sonra üzeri kuru gibiyse biraz şekerli süt hazırlanıp(sıcağa yakın ılık) üzerine dökülür. AFİYET OLSUN… Uz. Dr. Ümit KURU / Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Mavinin ve Yeşilin Birleştiği Yer İĞNEADA Eşim ve benim için, Mayıs-Haziran aylarında doğanın uyanışına şahit olmak neredeyse bir görev haline geldi. Bu amaçla gittiğimiz en özel yerlerden birisi de Kırklareli İlimizin, Demirköy ilçesine bağlı sahil beldesi olan İğneada’dır. Kırklareli’ye 98, Demirköy’e 26 Km uzaklıkta olan ve ilk varışınızda düzensiz yapılaşma sonucu bir boğulma hissine kapıldığınız İğneada aslında denizle ormanın kucaklaştığı, sınırları içinde yer alan ve koruma altındaki yedi gölü, oksijen çadırından farksız havası, leziz balıkları ve kolay ulaşımı ile doğaseverlerin gözbebeğidir. Benim bu yazıda bahsedeceğim, 20 km. uzunlukta geniş kumsalı ile kalabalık bir tatilci grubunun yazları gözdesi olan İğneada değil, Longoz ormanları, kendine has ekosistemi, insanın gözlerini yoracak kadar canlı yeşili, içinde onlarca farklı kuş çeşidinin bulunduğu gölleri ile Mayıs-Haziran aylarının sakin ama bir doğasever için cennet İğneadasıdır. İğneada tarih öncesi çağlardan beri yerleşimin olduğu bir yerdir. 1363 yılında I. Murat’ın komutanlarından İne Bey tarafından Osmanlı topraklarına katılır ve bu komutan buraya kendi adını verir. “İneada” adı zamanla İğneada olur. İstanbul’dan, İğneada’ya kadar 256 km’lik bir yolunuz var. İstanbul yönünden Edirne’ye doğru yol alan özel araçlar Lüleburgaz ayrımında otobandan çıkarak Pınarhisar-Yenice Köyü üzerinden Istranca ormanlarının doyumsuz manzarası arasında Demirköy’e ulaşıyorlar. Özellikle Yeniceİğneada arasında olan yol Mayıs- Haziran aylarında yeşile bürünüyor. Yol üzerinde Demirköy’e uğrayarak meydanda bulunan çay bahçesinde içeceğiniz limonatanın tadını unutamayacaksınız. Demirköy’de verdiğiniz bu kısa mola sonrasında İğneada’ya varmadan yaklaşık 5 km sonra kahve renkli bir tabela sizi Longoz ormanlarına ve Mert gölüne yönlendirecektir. Zaman varsa direksiyonu tabela yönüne kırın ya da ertesi gün buraya gelmek için mutlaka zaman ayırın. Burada 2,5 km’lik harika bir yürüyüş parkuru var. Longoz ormanları ile ilk tanışmanız içinde çok uygun bir yer. Longoz (subasar) Ormanları, denize doğru akan derelerin getirdiği kumların birikerek kıyıda set oluşturması ve dere ağzını kapatması sonucu akarsuyun biriktiği yerde oluşan özel 19 bir ekosistemdir. Yalnızca belirli ağaç (örneğin, dişbudak, kızılağaç, vs), bitki (örneğin, göl soğanı, su menekşesi, vs) ve kuş (örneğin, kara leylek, balıkçıl, vs) türleri bu yaşam ortamını tercih ederler. Bu ekosistemin devamlılığı için en temel koşul, bol suyun devamlı var olmasıdır. Su, getirdiği kil ve organik materyal ile bu sahaların topraklarını mineral ve organik materyal yönünden zenginleştirir. Bu yapı İğneada’nın özel olmasının da nedenidir. Türkiye’de bu yapıda orman ancak birkaç yerde bulunmaktadır. İğneada’nın iç taraflarında, yerleşim yerlerinin arkasında, yürüme mesafesindeki bu ormanları keşfetmeye mutlaka çıkmalısınız. İğneada’nın bir diğer gölü ise 20 Erikli gölüdür. Burada gölün içine doğru uzanan bir kuş gözlem yeri vardır. İğneada Longoz Ormanları, Avrupa ve Afrika arasında yer alan önemli kuş göç yolu üzerinde bulunduğundan yanınızda dürbün götürürseniz gölde bulunan kuşları gözlemek şansınız olabilir. İğneada’nın diğer gölleri Saka, Hamam, Pedina, Sülüklü ve Ramada Gölleridir. İğneada kumsalı bahar aylarında bir başka güzel olur. Sahilde değişik renk ve çeşitte deniz kabukları arasında yürüyüş yapmak ve dalgaların sesine kulak vermek günün yorgunluğunu mutlaka alacaktır. Limanköy’e uğrayarak balıkçıları gezebilir, burada balıkçı lokantalarında yemek yiyebilirsiniz. Hemen köyün bir başka noktasındaki tarihi Deniz Feneri’ni de görmeyi ve buradan denize doğru bakarak eşsiz manzaranın tadını çıkarmayı ihmal etmeyiniz. Fenerin olduğu burundan Karadenize doğru baktığınızda, solunuzda belli belirsiz bir burun gözünüze çarpacaktır. Orası artık bir başka ülkenin yani Bulgaristan’ın topraklarıdır. Sınıra yakın bir yere gitmek isterseniz, 13 km uzaklıktaki Beğendik köyüne mutlaka gidiniz. Kimilerine göre Atatürk, kimilerine göre de İsmet İnönü sınırın birkaç kilometre uzağındaki bu köyü, Bulgaristan’a nazire olsun diye yaptırmış. Beğenilecek güzellikte bir köy olmasını ve karşı kıyıdakilerin imrenmesini istemişler. Burası Karadeniz kıyısındaki son köyümüzdür. Az ilerde Rezve deresi sınırdır ve sınırın öte yanında kurulu bir Bulgar köyü vardır. Hudut Karakol Komutanlığı’ndan izin alarak gezinizi Bulgaristan sınırını da görerek tamamlarsanız kendinizi şanslı sayabilirsiniz. İğneada içinde aile pansiyonculuğu iyi sayılacak düzeydedir. Ucuz ve temiz yerler bulabilirsiniz. Bunun yanında konaklama için motel ve otel de mevcuttur. İğneada civarında gezebileceğiniz diğer yerler ise Demirköy’den 24 km uzakta olan Dupnisa Mağarası ve Demirköy’den 5 km uzaklıktaki, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi için topları döktürdüğü Dökümhane olabilir. İstanbul’a dönüş yolunda, eğer vaktiniz varsa, Saray-Vize yolunu tercih etmenizi tavsiye ederim. Bu yolda çok güzel olup, özellikle Sivriler köyü mesire alanında kısa bir soluklanmak çok iyi gelecektir. İğneada bizim için her gittiğimizde muhteşem anılarla döndüğümüz bir cennet olmuştur. Doğanın bu uyanışına sizlerinde en azından bir hafta sonunuzu burada geçirerek şahit olmanızı arzu ederiz. Bu seneyi kaçırdıysanız bile bir dahaki seneyi kaçırmayın derim. Gezekalın. Teknik Ekip Yeter ki Gönüller Kırılmasın Diğerlerini tamir ederiz… Şiir Köşesi Anlayabilmek Anlatabilmek Keşke demek için bile çok geç bu gece Pişman olup geri dönebilmek yok sadece Yüzündeki yollar belli eder kederini Sadece yüzündekileri. Bilemez kimse içindekileri, çektiklerini Bir başka bakarsın yere gökyüzüne Bir taş basarsın bağrına Anlayabilmek anlatabilmek… Gözlerin açılır bir anda Kuş gibi hafiflersin Uçarsın gökyüzüne Bıkarsın keşkeleri bir kenara Bir daha kullanmamak üzere Bir süs olarak görürsün onları sadece Keşkelere yer vermeden yeni bir denize yelken açmak için… Çünkü ne olursa olsun güzeldir yaşanmışlıklar yaşanacaklar Dalından bir meyve koparıp yemenin tadına varırsın Bir o yana bir bu yana sallanan ağaçlardan korkarsın Ama diner rüzgar elbet Ve anlarsın ki sonunda Ağacın dirençli olmasını sağlayan insandır aslında Tek sorun şu şimdi; daha fazla şey anlayabilmek anlatabilmek. Y. K. 21 Hazırlayan: Nalan TEKİK Duyurular BEBEĞİ OLANLAR Laboratuvar Teknisyeni : Meral PARLAK Acil Sorumlu Hemşiresi : Mukadder KILİMEN MUSTAFAOĞLU Sağlık Memuru : Selahattin EMEK Veri Giriş Elemanı Yunus AYAN Veri Giriş Elemanı Ümmü ERGÜN Veri Giriş Elemanı Elif GÜLEZ Kreş Öğretmeni Yeliz ÖZDİNÇ Veri Giriş Elemanı Özden DAMAR EVLENENLER Hemşire Hasene GÖRGÜÇ Sosyal Çalışmacı Ahmet SOLMAZ Veri Giriş Elemanı Mine ELÇİ Veri Giriş Elemanı Sinem ERDOĞAN Veri Giriş Elemanı Esma ŞAHİN Hizmetli Ömer KÖSE ARAMIZA KATILANLAR 1-Genel Cerrahi Uzmanı: Op.Dr.Metin ÇİL 2-Nöroloji Uzmanı: Uz.Dr.Nilgün KIZILKAN VARDAR 3-Ortopedi Uzmanı: Op.Dr.Fevzi NAKŞILAR 4-Dahiliye Hastalıkları Uzmanı: Uz.Dr.Turgay IŞIK 5- Dahiliye Hastalıkları Uzmanı: Uz.Dr.Ahmet YAVUZ 6- Dahiliye Hastalıkları Uzmanı: Uz.Dr.İlknur BARLAS 7-Çocuk Hastalıkları Uzmanı: Uz.Dr.Zeynep Ebru ÇAKIN 8-Kadın ve Doğum Hastalıları Uzmanı: Op.Dr.Mevlüt AKÇA 9- Kadın ve Doğum Hastalıları Uzmanı: Op.Dr.Feride MİMAROĞLU 10- Kadın ve Doğum Hastalıları Uzmanı: Op.Dr.Özen KESKİN BEBEOĞLU 11-Üroloji Uzmanı: Op.Dr.Erdal ÇAKIROĞLU 12-Hemşire Esin Dilber DEMİRCAN 13-Hemşire İlknur BAYIRTI 14-Hemşire Halil İbrahim DAĞ 15-Hemşire Semiha ŞİMŞEK 16-Hemşire Hülya YILDIRIM 17-Hemşire Pervin OĞUZ DEMİRBAŞ 18-Hemşire Aygün Gül ÇEÇEN 19-Ebe Şengül KAPLAN 20-Ebe Fatma YAPICI BALCI 21-Ebe Ayşe ALIŞ 22-Hemşire Banu CAN 23-Hemşire Derya DEMİREL ATAYOLU 24-Hemşire Melike BOROZAN PİREN 25-Hemşire Pınar UYSAL 26-Hemşire Ayşe YAŞAR KOCAMEMİK 27-Hemşire Özlem PALASKA KAYA 28-Hemşire Derya TANYER 29-Hemşire Gülmisal TANRIKULU 30-Hemşire Şükriye GÜNDÜZ 31-Hemşire Bedriye ŞAHİN FIRAT 32-Hemşire Şerife AVCI 33-Hemşire Derya ATAYOL 34-Tıbbi sekreter Cihan YURDAGÜL 35-ATT Behice DURAN 36-Veri Giriş Elemanı Temel ÖZTÜRK 37-Veri Giriş Elemanı Emine SERGİ KAYA 38-Veri Giriş Elemanı Şenay KAPAKLI 39-Temizlik Personeli Uğur DİKMEN 40-Temizlik Personeli Nurten ERDOĞDU ÖLÜMLER 1-Uz. Dr. Merhan ÖMEROĞLU’nun Babası 2-Hemşire Hatice KARADELİ’nin Babası 3-Lab. Teknisyeni Necati KILIÇ’ın Babası 4-Veri giriş elemanı Hakan SULU’nun Babası 5-Veri giriş elemanı Nuray ERUTKU’nun Bebeği 22 AYRILANLAR 1-Tıbbi Sekreter Zafer BALCI 2-Tıbbi Sekreter Yasemin KADI 3-ATT Hafize DEMUR 4-ATT Ramazan ORUÇ 5-Hizmetli Mahir KARASU 6-Veri Giriş Elemanı Sibel DAĞAŞAN 7-Veri Giriş Elemanı Murat ULUTAŞ 8-Veri Giriş Elemanı Sema ÇİLESİZ 9-Şoför Tamer KURTULUŞ 10-Temizlik Personeli Reşit Çavuş ÇEBECİ 11-Sağlık Memuru Sezgin CANDAŞ Hazırlayan: Dr. Mustafa ZONTUROĞLU Kütüphane Sigarayı Gülerek Bırakın! Hülya Abalı, Kemal Güdek, Osman Abalı, Hülya Abalı, Kemal Güdek, Osman Abalı Tıbbi süreçte sigaraya bağlı hastalık ve ölümlere şahit olmak en acı veren olaylardan birisidir. Değersiz bir bitki uğruna ölenler, genç yaşta hayata veda edenler, makinaya bağlı kalanlar, hayatını acı ve sıkıntılarla devam ettiren sorunlar ile boğuşan insanları görüyoruz. Bütün bunlara şahit olup bir şeyler yapmamak mümkün değildi, insanların kendilerinin sonlarını hazırlaması, zehirlenmesi ve ölmeleri konusunda her vicdanın titremesi gerekir.’ Bu kitap, insanları ve insanlığı bu konuda bilgilendirmek, farklı bir yoldan kişileri sigara konusunda uyarmak ve tehlikeden korumak’ için yazılmıştır. Psikiyatri, psikoloji, sosyal’ çalışma, göğüs hastalıkları uzmanlarının bu ortak çalışmasının bütün dünyaya sağlık, güzellik ve bolluk getirmesi dileğiyle... Sizi seviyoruz... Sigarayı gülerek bırakın... Sigarasız hayata destek verin... Acil Durumlarda Tanı ve Tedavi Kolektif Acil müdahale gerektiren bir hastaya uygun yaklaşım ve tedavi hayat kurtarıcı olabildiği gibi yanlış veya eksik bir uygulama ile düzeltilmesi imkânsız sonuçlara yol açmak da mümkün olabilir. Bu kitap dahili ve cerrahi acil durumlarla karşılaşan bir hekime uygun yaklaşım ve tedavi konusunda uzmanların bilgi ve deneyimlerini aktarmak amacıyla hazırlanmıştır. Web Sayfamız Güncellendi İNTERNETTEN Nasıl Randevu Alırım? 1- www.bayrampasadh.gov.tr internet adresini bilgisayarınıza giriniz. 2- İnternet sayfasının sağ orta bölümündeki ‘internet randevu’ bölümünü tıklayınız. Sistem sizden TC Kimlik numaranızı tuşlamanızı ve bina seçmenizi isteyecektir. (Şuan için semt polikliniğimizde internetten randevu alımı bulunmamaktadır. ) 3- Ekranda poliklinik branşları görüntülendikten sonra istediğiniz polikliniği seçiniz. 4- Tercih ettiğiniz polikliniğin hekim listesi ekrana gelecektir ve sistem sizden hekiminizi seçmenizi isteyecektir. 5- Ekranda kimlik bilgileriniz, randevu tarihiniz, saati ve muayene sıranız görüntülendikten sonra onayla butonuna basınız. İşleminiz gerçekleşmiş bulunmaktadır. Randevu alabilmek için Hastanemizde veya Semt polikliniğinde daha önce muayene olmuş olmanız ya da Otomasyona nüfus cüzdanı ile başvurarak kayıt yaptırmış olmanız gerekmektedir. TELEFONLA Nasıl Randevu Alırım? 1- 4677070 numaralı randevu telefonumuzu arayınız. 2- Sistem sizden TC Kimlik numaranızı tuşlamanızı isteyecektir. Tuşlama işlemi için ayrılan süre içinde 11 haneli TC Kimlik numaranızı tuşlayınız. 3- Sistem size poliklinikler için gerekli numaraları okuduktan sonra istediğiniz poliklinik numarasını tuşlayınız. 4- Sistem size seçtiğiniz poliklinik için hizmet veren poliklinik doktorlarını bildirecektir. Muayene olmak istediğiniz doktor için istenilen numarayı tuşlayınız. 5- Sistem size randevu tarihi, saati ve muayene sıranızı okuduktan sonra onaylamak için 1 tuşuna basınız. HASTANEMİZDE HİZMET VEREN POLİKLİNİK RANDEVU KODLARI Çocuk polikliniği: 1 Dâhiliye polikliniği: 2 Genel cerrahi polikliniği: 3 K. B. B. polikliniği: 4 Cildiye polikliniği: 5 Göz polikliniği: 6 23 Üroloji polikliniği: 7 Psikiyatri polikliniği: 8 Kadın doğum polikliniği: 9 Devam etmek isterseniz 0 tuşuna basınız Beyin cerrahi polikliniği: 1 Ortopedi polikliniği: 2 Nöroloji polikliniği: 3 Göğüs hastalıkları polikliniği: 4 Fizik tedavi polikliniği: 5 Diş polikliniği: 6 Enfeksiyon polikliniği: 7 23 Hekimlerimiz BAŞTABİP Op. Dr. Fahrettin ÖZKAN Dâhiliye Genel Cerrahi Uz. Dr. M. Fatih VELİBEYOĞLU (Dahiliye) Op. Dr. Ali ÖZER (Genel Cerrahi) Dr. Kadir KEKLİK (Acil Sorumlusu) Dr. Celal ŞAHİN (Semt Polikliniği) Uz. Dr. Ali GÜLDÜREN Uz. Dr. Ali Kemal HEKİMSOY Uz. Dr. Zehra BODUÇ Uz. Dr. Fatma Ela KESKİN Uz. Dr. Ahmet YAVUZ iUz. Dr. lknur BARLAS Uz. Dr. Turgay IŞIK KBB Üroloji Baştabip Yardımcıları Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Op. Dr. Metin ORTALI Op. Dr. Mustafa KORKMAZ Op. Dr. Orhan GÜL Op. Dr. Deniz Tuna EDİZER Op. Dr. Volkan Yaşar IŞIKSAÇAN Op. Dr. Gökay GİDEMEZ Op. Dr. M. Sadık KÖROĞLU Op. Dr. Ömer KURT Op. Dr. Erdal ÇAKIROĞLU Uz. Dr. Ümit KURU Uz. Dr. Kenan ÖZKAN Uz. Dr. Emine İpek TİRİT Uz. Dr. Sibel ÜNSAT Uz. Dr. Zeynep Ebru ÇAKIN Nöroloji Kadın Hastalıkları ve Doğum Uz. Dr. Merhan ÖMEROĞLU Uz. Dr. Canan BALKAN (KILIÇ) Diş Op. Dr. Hasan KOLAK Op. Dr. Mustafa KOCA Op. Dr. Feride MİMAROĞLU Op. Dr. Özen KESKİN Op. Dr. Mevlüt AKÇA Anestezi Uz. Dr. Suzan RENDECİ Uz. Dr. Oya KABASAKAL Uz. Dr. Mine ÖZGÜMÜŞ Beyin Cerrahisi Aile Hekimliği Cildiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Op. Dr. Ömer ATASOY Op. Dr. Hüdayi DUMAN Uz. Dr. Ramazan KUTLUK Uz. Dr. Celalettin GİRAY Göz Sağlığı ve Hastalıkları Op. Dr. Rahim MALİK Op. Dr. Nebi KÖSE Op. Dr. Aksel ERENBERK Psikiyatri Uz. Dr. Sevda UYAR Uz. Dr. Songül ÖZERTÜRK Patoloji Uz. Dr. Aylin ADAŞ Uz. Dr. Ahmet KOLSUZ Uz. Dr. Şermin ULUTOK Mikrobiyoloji Uz. Dr. Nüket ÇAKIROĞLU Göğüs Hastalıkları Uz. Dr. Mustafa YILMAZ Uz. Dr. Ayşenur EROĞLU Fizik Tedavi Uz. Dr. Selim ERDEM Radyoloji Uz. Dr. Müne SÜVE Uz. Dr. Funda AKÇALI Uz. Dr. Abdülkerim ZEYDAN Biyokimya Uz. Dr. Hüseyin MUTLU 24 Op. Dr. Şaban Sami ÇETİN Op. Dr. Gökhan ŞERMET Op. Dr. Ali KOCATAŞ Op. Dr. Faruk TATOĞLU Op. Dr. Metin ÇİL Dt. Mesut Yaşar GÜNAÇ Dt. Ahmet Faruk AYKUT Dt. Zekiye KARAASLAN Dt. Mehmet Nedim GÜRSEL Dt. Resul BOLATKALE Ortopedi Op. Dr. Varujan HAVİTERS Op. Dr. Serhat DEMİRALP Op. Dr. N. Tekin TULUAY Op. Dr. Fevzi NAKŞILAR Pratisyen Hekimler Dr. Sevgi AYDIN Dr. Tülin ORHAN Dr. Aşkın KOÇ Dr. Adnan YILDIZ Dr. Mustafa ZONTUROĞLU Dr. Kadir CAMCIOĞLU Dr. Ekrem OK Dr. Alpan ALPASLAN Dr. Zeynep CİNGU MERİÇ Dr. Orkun ÇANKAYA Dr. Ferdagül ÖZBEY Dr. Nazlı ŞEN Hazırlayan: Murat SEZGİN Doktor Temel Muayehanesi Cimriliği ile tanınan İdris,uykusuzluktan dertlidir. Doktor olan arkadaşı Temelin Muayenehanesine gider. Başlar uykusuzluğundan dert yanmaya: — “Temel gecelerü nereye yatırsam uyuyameyrum da! Başim ağriyor. Pen hançi terafa yatsam aceba da!?” Doktor Temel kurnazca güldüten sonra: — “Penum vizutemun üstüne yatma da, haçan ne terafa yatarisan yat daaa!” Oruç Tutmayan Temel Temel oruç tutmadığı halde her gece sahura kalkıyormuş. Bu durumu gören Dursun; — “Ula Temel hem oruç tutmayisun hemde sahura kalkiyisun, ne biçim iştur bu” demiş Temel’de; — “Ula zaten oruç tumayiz bide sahura kalkmayalum da iyice zinduk mu olalım” demiş... SUDOKU Merdiven Çıkmak Adam evinin merdivenlerinden çıkarken düşüp, bacağını dört yerinden kırmıştı. Hemen hastaneye kaldırılmış, doktor bacağı boydan boya alçıya almış ve: - “Beyefendi bundan sonra daha dikkatli olun, en azından alçınız çıkana kadar merdivenlerden inmek çıkmak yok”, demişti. Üç ay sonra kırıklar kaynamış, alçı çıkarılmıştı. Adam bu arada doktora: “Doktor bey artık merdivenlerden inip çıkabilir miyim?” diye sormuş, doktor da: - “Tabii, ancak yine de bir süre daha dikkatli olmalısınız”, demişti. Adam doktorun bu cevabı üzerine sevinçle bağırmış: “Oh be şükürler olsun, üç aydır eve su borusundan tırmanarak girip çıkmaktan anam ağlamıştı.” 9 6 1 5 4 9 3 3 2 2 9 5 8 4 7 6 4 8 2 6 7 1 7 8 1 2 5 8 7 3 2 1 6 9 3 4 5 25