Küreselleşmenin yeni liberal formu karşısında alternatif siyasi

Transkript

Küreselleşmenin yeni liberal formu karşısında alternatif siyasi
Küreselleşmenin yeni liberal formu karşısında alternatif siyasi yenilenme arayışları, 20.
yüzyılın sonlarında hızlanmaya başladı. Yerleşik siyasetin
tıkanma ve
yabancılaşma, yeni arayışları da
Mükemmel bir toplum özlemi belki bir ütopya,
ama
kendilerini özgürce gerçekleştirebildikleri, kamusal sorunların en aza
bir geçiş süreci pekala mümkün gibi gözüküyor. Halkı yönetmeye dayanan egemen
siyaset anlayışı karşısında, kişilerin kendi kendine yönetmesi esasına dayanan alternatif bir
siyaset yaklaşımı ve fikri bir rönesansa
bulunuyor. Siyaset/devlet/birey
yeniden
bir doğrudan demokrasi anlayışının
mevcut olabilir. Bu
geçiş sürecinde alternatif politik hareketleri şekillendiren hazır bir modelin olmaması, yeni
arayışlar
bir avantaj da
siyaseten neyin
görüldü,
olabileceklerin
geçmişten
derslere
gözüküyor.
ve bürokratik siyaset anlayışları karşısında, özgürlükçü ve eşitlikçi bir siyaset perspektifi ete
bürünerek kendi karşılıklarını bulabilir.
Anahtar Sözcükler: Siyasal
alternatif siyaset, globalleşme
At the end of the 20. century, looking for an
against the neoliberal
form of
began to speed up. The aleniation and congesting of
politics emerged new approaches for
be an utopia to
for an
social model but the
realisation of the
free conditions and to
diminish pubiic oriented problems
a transition period might be possible. Against
inant politics
depends on ruling people
the name of
looking for a
renaissance and trying to establish an alternative politics for the self government
might be possible. The relation of politics
the state and the citizens can be reconceptualised on a direct democracy perspective.
this transition period, not to have a
model for the alternative
movements might be an advantage for
the
politics.
the 20. century,
have experienced
cannot be
done
politics,
movements
the
century can be constructed by the
critisicm of the post practices. Against neoliberal and
politics, a policy
depending on freedom and equality
have a chance to concrete on
definite
case
Political life, alternative politics, globalization
Yenilenme
Bu dünyadaki
Üstüne Notlar
herkesin, dünyadaki balığın, gökteki kuşun, yerdeki karıncanın, hele
hele
hele hele
hakkını
Yaşar Kemal, Deniz Küstü, s. 73
yüzyılda alternatif siyaset arayışlarının kıta ve gezegen ölçeğinde gerçekleştirmesinin
koşullarının,
süreci
görülüyor (Blackburn,
87). Bu
durum sürecin çelişkilerini de kendi
barındırarak gelişmesinden kaynaklanıyor.
diyelim, bugün Dünya nüfusunun yarısı ömründe hiç telefon bile
kullanmamışken ve
erişimi daha da azken, zenginler
fakirler arasında
görülen bu uçuruma "digital uçurum" deniyor (George, 2005: 26). Bir yandan dijital
devrim, dijital uçurumla başbaşa gidebiliyor. Afrika'nın Etiyopya'sında bile seçimlerde
yaygın olarak kullanılan cep telefonları mesajları son derece etkili olabiliyor, ama
Afrika'nın Birleşmiş Milletler
yaşam endeksi
genel durumu da ortada.
Tüm zamanlar
geçerli bir siyaset anlayışının sözkonusu
biliyoruz
Bir toplumda somut şartların
kendi siyasi
öznelerini de ortaya
Bir tür ahlaki metinler olarak ortaya çıkan, eski siyasetkarşısında, bugün,
kapılmadan, ahlaklı ve adil bir dünyanın
tasarımına
egzersizler yapılabilir.
19. yüzyılın önemli romancısı
ufkumuzu aşan onca kitabına karşın, uzaya
açılmada, denizin ve yerin dibine dalmada ve
konularda
sınırsız ütop­
yalarının bir
ırk ve sınıf konularında vermemesi, ne
güçlü fikri tortularla
mücadele edile geldiğini gösteriyor: "Zenci olmasından dolayı oy veremeyen ve seç­
men olmak gibi bir
bulunmayan Moko'nun dışında, koloni 14 üyeden oluşuyordu,"
(Verne, 2004: 392) gibi bir pasaj
çok şaşırtıcı olabiliyor.
Bugün karakterimizi ve hatta ömür süremizi bile
genetik kodların
gündemdeyken, yine de biliyoruz ki, genetik kodlar birçok bilgiyi depoluyor, ama
ait olduğumuz sınıfımızı önceden belirleyemiyor
2006: 355). Demekki, ne
fikirlerin toplumsal yaşantımızı tümüyle
kanaatine dayanan bir rasyonalizme,
ne de zihniyet dünyamızın tümüyle toplumsal ve biyolojik
bir yansıması
dayanan, Ortodoks bir
fırsat vermeden, yol almak gerekiyor.
Sosyal
"Güçlü olan ayakta kalır," felsefesine ve liberalizmin
kurdudur) anlayışına karşı, güçsüzlerin evrensel ölçekte
dayanışmasını esas alan programatik yaklaşım ve arayışlar, bu yüzden
önem taşıyor. Paranın terbiye
bir dünyaya da, "terbiyesiz" bir dünyaya da mahkum
düşünenler, alternatif siyaset arayışlarını, güncel siyaset mücadelesine
dayanarak
durumundalar,
Orman kanunlarının söz konusu olduğu bir yerde, aslında bireysellik de olmuyor
(Horkheimer,
Bireyin
bir siyasi zeminde de cemaatcilikten, yani
bir siyasi
güçlükleri
Son sözü söyleme,
bir nevi, oyunun kurallarını belirleme anlamında,
hegemonya, orman kanun­
larının
yaşanan trajedi bu halin çok açık bir göstergesidir.
Bugün Dünyamıza yön veren küreselleşmenin yeni liberal forumunun, yerküre sakinlerine
ekonomik, sosyal ve ekolojik zorluklar karşısında, siyasi bir yenilenme perspektifi
yerleşik siyasetin bildik
mümkün olabilir.
Kuzeyin zengin ülkeleri
Güneyin yoksul ülkeleri arasındaki çelişkilerin
öngörüleri ve uyarıları bugün
bulunuyor. (Brzezinski, 1993: xıv) Küreselleşme
sürecinin
Dünyanın her yerinde küresel bir direnişi
etmeye başlıyorlar.
Güçlü
güçsüz arasındaki
üzerinde eşitler arası bir
olarak tanımlayan
hegemonyası
giderek zorlanıyor.
Fukuyama'dan çok önce, tersten bir tarihin sonu teziyle, asıl kapitalizmin
ve artık sonunun gelip, donup
henüz
madı gibi gözüküyor (Gorbachev,
31). Yaşanan krizler karşısında, kapitalizmin bir
şekilde kendini yeniden
tanık oluyoruz.
sosyalizm
kendini daha
özgürlükçü ve demokratik bir temelde dönüştürmek yerine,
bir kapitalizme geri
dönüşe mahkum oldu.
Bütün çelişkilerinden arınmış mükemmel bir toplum arayışından çok, bugünün en temel
belki de hiç bir dönem
bu denli
ölçüde, yeni bir siyaset
ve uygarlık arayışı olmaktadır (Bahro, 1984: 7). Böylesi bir zemin üzerinden, adım adım
kamusal alanın kalitesini artırmak ve eksenini geliştirmek mümkün
liberalizm
özgürlükçü sosyalizm arasında dolaysız bir
kanaatini koruyan Chomsky (Magee, 1985:
benzeri arayışlara kulak kabartanların
sayısının artması da böylesi bir gelişmenin bir
olarak
Çoğulculuk
ve kamusal müdahalelerin
denenmeye değer bir seçenek
olarak siyasetin pratisyenlerini beklemektedir.
Siyasetin amacı
mıdır, yoksa siyasetin kendisi, bizatihi
mutlu
mu kılıyor sorusunu yanıtlamak kolay
Siyaset
yol açan kamusal
nedenleri ortadan kaldırabilir, ama sanırım
bir mutluluk yaratsa bile, bunun
tarifinde anlaşmak çok kolay
yüzden, nasıl ve ne biçimde yaşamamız gerek­
bize, bizim adımıza dayatan, otoriter ve
yaklaşımlarla araya konulan
mesafe, özgürlükçü bir siyasetnamenin abc'sini oluşturabilir. Alturizm/egoizm karşıtlığının
bir siyasi kültür vasatında, bencil olmayan bir mutluluk yaratmak hede­
fi, kendi siyasi alanını yaratabilir.
Siyasette anlamı, kendi başına anlam
simge sistemleri dolayımıyla
edi­
yoruz. Bunu
fetişleşmiş ve
boşaltılmış, vadesi dolmuş simge sistemleri
üzerinden
siyaseti sorgulamak daha kolay olabilir. Diyelim, ülkemizde ulus­
lararası bankacılık sistemi
yapılan banka evlilikleri
para politikalarının bütün kontrolü
sizin politik
dışına
bütün milliyetçi simgeler ve benzeri göndermeler, bir
anda tarlalardaki
boş korkuluklara dönüşebiliyor.
uç
dergi
Siyaset bilimi, bilime
ve dışarıdan bakabilme ve onu halkla
popülerleştirme özelliğini
egemen siyasetin sorgulanması ve fikri
yenilenmenin kapısının aralanmasının araçlarını ve zeminini bize
olarak, siyaset biliminin olgularla
karşısında, siyaset felsefesinin siyasi
üzerinden
yanının
basması,
yüzyılın yeni arayışlarında, bizi bir tür "taburasa" (boş tablet)
karşı karşıya bırakmaktadır (Flew, 1999: 281), Gerek Latin
Amerika'da yaşanan deneyimlerde olsun, gerek sosyal forumlardaki arayışlarda olsun,
kurulu düzen,
çevrelerinden, basından,
gelen en yaygın eleştiri,
bürokratik bir sosyalizm ve neo liberal politikalar dışında,
bir siyaset mümkün"
arayışlarının fiili karşılıklarının ve örneklerinin olup
soruları olmaktadır.
Nasıl milyonlarca
bugüne
kanıtı olmaz.
muhtemelen bazen saçma
yer alış yaklaşımı,
fala, burca,
göstergesi
yaygın siyasi düşünceler de
Üstelik her yerleşik kanı da
biie olabilmektedir. Varolandan kopuş perspektifi
farklı siyasi tutum ve felsefeye denk düşmektedir.
Doğal arzuların bile artık
bir zaman
hakim, egemen
söyleme
bakabiliyorlar?
varolan
bütün arzuların
ve tüketim nesnesine
Peki tarihsel süreç
özneler nasıl oluyor da
edebiyorlar, olgu ve/veya süreçlere dışarıdan
söylenenler
yaşananlar arasındaki açı farkının getirdiği yaşanmışlık/dene­
yim en önemli turnusol
olmaktadır. Hükmetme yöntemi olarak siyaset yerine,
(siyaset=seyis etimolojik
anımsayalım), kişilerin kendi kendilerini yönetme süreci
olarak siyasallık ayrımı ekseninde, toplumdaki bazı tartışma öbeklerini, siyasi yenilenme
perspektifi
tek tek ele
konuyu ete
büründürmek mümkün olabilir.
Nasıl Bir Siyaset Zemini/Tarzı?
"Şurası bir gerçek ki, yeryüzünde salt mutluluk diye bir şey yoktur. Mutluluk kendi zehrini
taşır ya da dışarıdan başka bir şey
karışıp, onu
Çehov, Korkunç Bir Gece,
Toplumlarda gelecekten umudunu kesme hali ve olayların seyrini
yetersiz­
lik duygusuna kapılma durumu, bizi geçmişe veya
kapatıp, meşru zeminlerin de
dışına çıkmaya
Dini, milli ve sınıfsal kaygılarla
kapanma ve kapalı toplum
özlemlerinin demokrasi
zordur.
Küreselleşme sürecinde devletlerin bilinçli olarak mal, sermaye ve hizmet hareket­
lerindeki kontrol alanlarından vazgeçtikleri bir uğrakta, hiç bir temel sorunun artık tek bir
ülkenin sınırları
görüyoruz
2 0 0 1 : 44).
küresel
ısınmaya karşı ve Kyto sözleşmesinin uygulanması yönünde, Dünyanın 64 şehrinde, Kasım
ayında, eşanlı gerçekleştirilen mitingler, bu
bir göstergesi oldu.
Milli
sınırları
bu konunun
bir perspektif genişlemesi yaygınlaştı.
Küresel çelişkinin modern Kuzey
fundemantalist Güney arasında
varsayan
karşıtlık, Güney Amerika'da yükselen devrimci mücadele
bozuldu gibi gözüküyor
29).
Doğu kutuplaşması çerçevesinde görev tanımı yapılan Nato gibi
örgütler, bugün güvenlik sorunları ekseninde düşmanını tanımlamaya çalışırken,
olmayan uluslararası kamuoyu karşısında, ciddi zorluklarla karşılaşıyorlar. Neden
bir
nükleer tehdit oluşturuyor da,
gibi soruların yanıtı bulunmuyor. Latin
Amerika'da ABD'ye karşı gelişen ortak tutumu, uygarlıklar çatışması tezi
açıklamak
mümkün gözükmüyor.
Tam da bu noktada dünya görüşü
dünya arasındaki
olan
zemininde bir kalıp kırıcılık misyonu
olabiliyor. Küreselleşmenin aktörlerinin, anlam
dünyasını kalıba sokması eğilimi üstüne gitmek gerekiyor. Görülüyor ki, her zemin ve
ölçekte
üretim araçlarından yoksun
varolana tabi," (Marx, Engels,
1976: 59) oluyorlar. Dünyada olan biteni sadece
ekseri Amerikalıların
ezberi, Irak'dan gelen asker cenazeleri
bozuluyor.
ortaya çıkan alternatif küreselleşme hareketlerinin
yerel kalması ve çabuk
sonuç alması sözkonusu
tam da bu yüzden, oluşturulan
you-tube
gibi alternatif yayıncılık
egemen medya dışında,
kurmanın, alternatif
bir küreselleşme mücadelenin büyümesini hızlandırıcı bir etkisi oluyor.
Bugünle
gibi gözüken yurttaşın siyasetle
daha çok televizyon gibi araçlar
dolayımıyla kurmakta
yaşayanların
günlük gazete
okumuyor. Televizyonda
zaman, yaşamın
de
seslerini
ve taleplerini duyurmak
toplumsal muhalefet örgütleri, medyanın
formatlarda kendilerini
etmek yoluna gidiyorlar.
hamamda
bir
basın açıklamasını medya daha
çekici bulabiliyor. Verdiğiniz mesajdan çok, nasıl
ön
çıkabiliyor. Yurttaşın, olan bitenin pasif
konumunu
pekiştiren görsel medya, siyasal katılım kanallarının açık
toplumlarda, siyaseti
seyirlik konumunda tutmanın da zeminini
Görüntüye hakim olanın, dünyaya hakim
bir dünyada
Cezanne,
"Görüntü göreni
demekteydi. Göz alışkanlığı
kafalar da hemen herşeye alışıyor.
Her an, biteviye
şeylere şaşırmıyor, kanıksıyoruz, nedenlerini de pek
aramıyoruz
Zaten televizyon, daha çok günün
üzerimizden atıp,
daha çok, ertesi gününe hazır ve nazır olmanın, rahatlatıcı unsurları olarak
görüy­
or. Üstelik görünümlerin arkasında bir nihai gerçeklik de bulunmuyor, ama bu
popüler bir hafıza oluşturmak mümkün olabiliyor Carter,
Diyelim, kimse
bir morga götürmeyi aklının ucundan biie geçirmiyor, ama
çocuğunu morgtaki gibi, televizyondaki ölüm
maruz bırakmaktan da rahatsız
görünülmüyor. Televizyon bir bakıma morg simülasyonu haline geliyor. (Mestrovic,
Televizyonda haberleri izlerken, aynı görüntülerin, hemen aynı anda, bütün dünya­
da
pek farkında olmadan
sürdürülüyor ve bu durum,
aynı
anda, her yerde
aslında hiçbir yerdesin, demek oluyor, Televizyon ve çizgi film­
lerle rekabet edemeyen anne, baba ve çocukların sıradanlaşması ve reklama dö­
nüşmesi
(Kiein, 2002:
Zapping kültürü, her konuda fikir bombar­
dımanına tutulup, bilgi derinleşmesinin
bir vasatı kolaylıkla
Bu yaratılan bir uyuklama halidir aslında. Fiziki uyku
dogmatik uykunun ortak yanı, her
farkına varmanın
nedeniyle, dışarıdan bakmanın
ve bu yüzden uykudan uyanmanın kolay olmamasında yatıyor.
Eskinin
ama yeni olanın henüz
her dönem, bir tür kriz dönemiyse,
uykudan
hegemonya)dan
yeni
eskimiş olan arasındaki
den bir yetkinleşme de
Kendisiyle yetinmeyen, kendisini aşan ve değiştiren
bir siyaset tarzının gelecek
mümkün gözüküyor.
Bugün artık toplumsal sorunların çözümünün kimseye zimmetli
gözüküyor.
Siyaset bir anlamda problemlere çözüm üretme sanatıysa, sorunların sahiplerinin örgütlü
talebi olmadan, egemen siyasetin ülkede herhangi bir soruna çözüm
saptıyoruz.
maddesinden,
uzun bir liste
Kadınların, emekçilerin, Türklerin,
özünde şöyle ya da böyle
şeklindeki özcü
geçersiz
gibi, bütün muhafazakar siyaset yaklaşımlarının da temelini
oluşturuyor. Yoksul,
egemen siyasetin merhamet nesneleri
esas
olarak kendi kurtuluşlarının özneleri olmalıdır
1999: 58). Esasan alternatif bir siyaset
yaklaşımı, siyasetin uzmanların
sade
günübirlik faaliyetinden
bil­
dayanmak durumundadır.
Siyasi yenilenmenin
adımı olması gereken, siyasi yabancılaşmayı ortadan kaldırmanın
yolu olan, siyasi katılım kanallarını, kalıcı yapacak bir
geçmektedir. En
büyük toplumsal hastalık olan siyasi yabancılaşmanın sonucu olan, yaşamın
sonucuna varma, yazgımızdan kurtuluş
gibi kanaatlerin
1986: 6
berhava edilmesinde, bu tür arayışların önemi büyüktür. Yabancılaşmış biçimler
yabancılaşmayla mücadele edilemez
70). Türkiye'de şikayet konusu oian
yaygın apolitikleşmeyi aşmaya yönelik, ülkeyi yöneten siyasi partilerin, seçim ve siyasal
partiler yasasında, demokratik katılım kanallarını açmamaya yönelik bir mutabakat
olmaları, aslında var olan durumdan çok şikayetçi olmadıklarının da bir gösterge­
sidir. Bu durumda siyaset de bir tür siyasilerin mesleki faaliyeti olabilmektedir. Halbuki
siyaseti meslek olarak algılamanın mahsurları vardır. Acı çekenlerle, düşünenleri biraraya
getirerek sorunları çözme hedefi, aslında acı çekenlerin kendi başına düşünemediklerini
208)
bir siyaset yaklaşımını
Zaten geleneksel
vekaletname sistemine
temsili
kendisi
temsil
ayrımını sürekli yeniden üreterek, bir anlamda söz konusu
yabancılaşmayı da üretmeyi sürdürmektedir. Siyaset biliminin kurucularından kabul
temel kitabının adı olan Politera'nın, aslında
anlamına
gelmemesi, bu yüzden
(Platon, 1979: xx).
Eski Yunancada, temsili
devlet
de
yoktur. Bu durumda bir nesne, o nesnenin
olmayan bir
Temsil eden, temsil edilenin aynısı
olmadığından, bu
her zaman
sorunludur. Zaten, özneler birbirinin aynısı olsaydı,
temsile de
olmazdı
Temsili demokrasi adı üstünde bir tem­
sildir. Temsili demokrasi, siyasal yaşamdaki bütün rolleri veri alır. Temsil
günümüzün
teknolojik
avantajlardan yararlanarak,
demokrasi
aşmak mümkündür.
Bırakınız temsili
aşmayı, temsili siyaset, meclisin
meclis dışının çok daha apolitikleşmesi olgusuyla karşı karşıya kalınmaktadır. Meclis bile
başındaki başbakana kadar daraltılarak, hükümranlık
kadar
daralabilmektedir
1995: 206). Halbuki alternatif küreselleşme hareketinin seyrinde de
gibi, meclis dışı da siyaset zeminini
Bu
tartışmanın
önemli
bir
boyutu da, devlet/sivil toplum
nasıl
Ekonomik, siyasi ve kültürel düzeylerde
demokrasinin yaygınlaşması, aslında her türden tüzel yapılanmanın
de
koşullarını sağlamaktadır. Devleti sivil toplumun dinamiklerini bastıran bir güç olarak tarif
edenlerle, devlete özgürlükleri koruma ve güvence altına alma misyonu yükleyerek, sivil
toplumun
yatan haşarılıkları denetlemeyi deneyenler, aslında devlet- toplum
açısından bir ortak paydayı paylaşırlar. Politik
toplum dikatomisi,
kalma ve devlet/toplum arası dokusal
gözden kaçırtan bir yaklaşımdır
1995: 1019).
Siyaseten yenilenme bu
aşan bir perspektif gerektirir. Siyaset/devlet
bu
gözle yeniden tanımlanabilir. Devlete endeksli bir siyaset,
dönüşmekte ve
egemen siyasi zihniyet
demokrasiyi verilen bir taviz gibi algılamaktadır.
Halbuki siyasette temsil eden/edilen
aşmanın yolu, sadece
demokrasi­
den geçmektedir. Doğrudan demokrasinin kendisinin de kolektif
yapma ve
müeyyidelerini oluşturma ve liyakat esası üzerinden
bir siyasi
yenilenmeye
bulunur. Üstelik günümüzde demokrasi artık sadece bireyleri
onların dahil oldukları toplulukları da
Siyasetin böylesi bir çerçevede demokratikleştirilmesi, siyasetin
ya
da toplumun siyasallaşmasını gerektirir.
yukarıya kurum ve
denetle­
menin de aracı olarak demokrasi, kleptokrasinin (hırsızlar yönetimi) panzehiri
Günümüzde alt sınıfların parlamenter
üzerinden karar süreçlerine etkide bulunma
olanağı çok
yerel güvenlik birimlerinden, valiye kadar bazı organların
seçimle
gelmesi, denetim açısından da önem taşımaktadır. Siyaset karşısında
da,
da sorun yaratır. Siyaset yoluyla toplumun
varsayıyorsak, o zaman, siyasetin orta malı, herkesin malı haline gelme­
si gerekir. Toplumdan beslenmeyen bir siyaset, çürümeye ve yozlaşmaya mahkum
siyaseti
konusu olmaktan çıkarıp, bir katılım projesine dönüştürmek
hedefi anlamlıdır. Seçimle gelip, seçimle gitmeyen bir
tekeli, günümüzde artık
kabul
edilemez.
Dolayısıyla,
monolotik
bir
parti
ve
siyaset
diyelim, bir sınıfın politik süreci tekeline almaksızın da
sal hakimiyetini
(Negri, 2004:
benimsemek gerekir.
özü tek tek bireylerde
bir soyutlama
Gerçekte
özü
toplumsal
bütünüdür," (1976: 122) yaklaşımı geçerliyse eğer, siyasetin alanı dar­
aldıkça, toplumla
de kopmaktadır. Sorunları çözümünde toplumu dışta tutan bir
siyaset anlayışına dayanan egemen siyaset anlayışı, tepeden siyaset yapmaya dayan­
maktadır. Devlet merkezli, sermaye merkezli ve din
siyasetin ortak paydasıdır bu.
Yurttaşın devlet karşısındaki tutumu simetrik
yurttaşlık kategorisi de bu
aslında perdelemektedir
1995:
Devletin, neoliberal dönemde
de siyasette daraltıcı bir etkisi
olmuştur. Kamusal müdahale ya da kamusal alan küçüldükçe, siyasetin manevra alanı
da
Sonuç
siyasetin kendisi zaten kamusal bir faaliyettir.
Yenilikçi bir siyasetin mihenk taşı
kitlelerin
yukarı
dayanarak,
siyasetin kurumlarını ve
yeniden tanımlaması anlamına gelmektedir. Yenilikçi
olmak, siyasette kalıp kırıcısı rolünü üstlenmeyi de gerektirir. Geleneksel siyasetin reçete
dili, tavsiye edilen şeyi değersizleştirmekte ve onu öldürmektedir (Horkheimer,
Siyaset toplumdaki potansiyel enerjiyi kinetik enerjiye dönüştürüyorsa anlamlıdır. Bu yüzden
uygun teori anlayışı yerine,
uydurmamak
gerekir. Ve bu tür teorik yaklaşımlar da ekseriyetle lider merkezli olmaktadır.
yüzden,
öncelikle lidere secde kültürüne karşı koyulmalıdır.
paylaşılarak, kolektif
ortadadır. Aksi durumlarda, nasıl bir
trajedi yaşandığının en
örneklerinden biri de
Anayasasının mimarı olan,
kurbanı
edilmeden önce, eşi Anna
hüzün, pişmanlık ve nedamet
dolu mektupta saklıdır (Bukharin, 1998: 336-338). Halkın
yukarı
dayanmadan yapılan en demokratik
bile,
bulundukları politik kültürün
ortamına göre, yazılan
yapılan arasındaki açı farkının oluşmasını
dir.
Kişilerin
ya da yokluğuna dayanmayan,
dayalı bir siyasi hareket
yaratmak umudunu taşımak önemini korumaktadır. Müzehher
Aybar
miydi diye sorduklarında,
değildi, çünkü kendisinden başkasının otoritesine taham­
mülü yoktu," diyordu (Ünlü, 2002
Türkiye siyasetinde en
anlayışların
bile, siyasi rekabetin zembereğinde, nasıl otoriter suretlere
dersler
çıkarmak gerekiyor. Bu yüzden ben merkezci bir siyaset yaklaşımının yerini, birey eksenli
bir siyaset anlayışı alabilir.
yenilikçi siyaseti, tam anlamıyla demokratik, özgür­
lükçü ve eşitlikçi olmalıdır. Kitlelerde
ve bilinçaltı bulunmuyor
24) bilmeliyiz ki, siyaset özgür davranan bireylere
duyarken, bireyler de eşitlikçi bir
siyaset olmadan özgürleşememektedir.
Herhalde en
yönetim, en
denetlenebilir yönetimdir. Peki, biz seçtiklerimizi nasıl
denetleyeceğiz? Yeteneksiz yöneticilerin zararlarını önlemek
siyasi kurumların
meselesi (Popper,
130) sorunu çözmekte midir? Yeteneksizlerin
rine, "pozitif
yetenekli olanları bulmak, galiba tek başına yeterli olma­
maktadır.
Yeni siyasetin bir kullanım kılavuzu/muskası bulunmuyor
2000), Ama delege siste­
minin sorgulanmasından, merkezi atamaların gayri ahlaki bulunmasına, rotasyon siste­
minden, siyasi yasakların kalkmasına ve pozitif
yeni ve yaratıcı
arayışların önü açılarak, fosilleşmiş siyaset düzeyinin toplumun dinamikleriyle
zenginleşmesi
(Tekeli, 2002: 9).
Siyasal dönüşüm faaliyeti konusunda
de tek başına tekel değildir
272), Alternatif küreselleşme süreci de göstermiştir ki tek başına parti yapıları, arkaik
bir form gibi gözükmektedirler. Partiler tarih sahnesine burjuvazi
birlikte çıkmıştır, ama
muhalif siyasi
de aynı formu kullanmakta gecikmemişlerdir.
Parti/hareket ayrımı
parties" denilen özgün bileşik yapılarla, Alman Yeşille-
ri'nde,
gibi aşılmaktadır
1994:
Böylece, artık
geleneksel partiler de kendilerini sosyal hareketlere açabilmektedirler. Sosyal hareket­
lerin
dinamizmi,
geleneksel
siyasi
yapıların
kendilerini
Toplumsal muhalefetin çok parçalı yapısı ve taleplerinin
zorunlu
Toplumun
bir perspektifi
bir
fotoğrafa
gerektiğinden, tektipleşmiş politikaların ve örgütlenme anlayışlarının artık geçerliliği yok­
tur.
Tabii, toplumsal muhalefet alanları da sorunsuz
sal dayanışma söz konusu
Örneğin, kadınlar arası toplum­
siyasal dayanışma deneyimlerinin olamaması,
kadın hareketinin alanını daraltmaktadır (Michell,
Yine siyasi öznesi olmaması nedeniyle, "haklar" mücadelesinde paradoksal gibi
gözüken, ama özgün bir örnek olarak, hayvanlara özgürlük hareketi de
türleri
öldürme ve onlara egemen olma hakkını yadsıyarak, çok önemli bir siyasi açılımın
larını ortaya koymaktadır (Jordan, 2002:
Bu tür alternatif yaklaşımlar,
merkezli
siyaset ve hiyerarşik tasarımları sorgulamanın fırsatlarını yaratmaktadır, ama toplumsal
öncelikler sıralamasında önplana çıkarak kitleselleşebilmesi söz konusu olmamaktadır.
Siyasette zaman zaman tersinmez süreçler bulunuyor
kutuplu Dünyanın
yıkılmasından sonra, sosyalizmin de bir tarihsel döneminin sona ermesini de, böylesi bir
sürecin
olarak saptamak mümkündür. Artık
makyevelist,
olup,
demokratik ve özgürlükçü olmayan bir siyaset yaklaşımına geri dönülmesi düşünülemez.
Doktriner bir öze dönüş arayışının da nafile bir çaba
söylenebilir (Castoriadis,
10). Nihai teori arayışları, her zaman yaratıcı düşünceye darbe vuran bir saik
oluşturmaktadır.
Berlin
yıkılmasından sonra,
"manastır ya da kışla tipi"
devlet merkezli bir sosyalizm anlayışı yerine, kendini aşabilme özelliği gösteren, özgür­
lükçü ve demokratik bir siyaset ve sosyalizm perspektifinin
ortadadır.
Bugün hala, diyelim Vietnam'da,
ya da sosyalizmle
yılların sonunda
doldurmak
bir toplum modelinin zamanının
yaklaşımları varolabilmektedir (Trong, 2004:
madenciler grevinin de yarattığı bütün
bu sistemin, fabrikaları çalışanlara devretmesi şeklinde, kendini
reforme edememesi de üzerinde pek fazla durulmayan
35). Comecon döneminden kalan, ülkelerarası ekonomik
bir olgudur
yapısı, tekil fabri­
ka birimlerinin kendilerini yeniden üretmeleri koşullarını ortadan kaldırarak, kısa ve orta
dönemde, küreselleşme sürecinin bir parçası olmaktan başka seçenek bırakmamıştır.
Alternatif toplumsal/siyasal hareketler
larının yaklaşım ve çıkarını, toplumun
bir karşı hegemonyaya ve organik
bugün, emekçilerin, barışseverlerin, doğa dost­
kesimlerinin çıkarlarıyla
henüz sahip değildir.
Dünyevi
Anlam Ekseni
Weekly'de bir kaç
Shakespeare
alınınca,
gibi burjuva yazarlardan söz edilmesini
Bize biraz daha proleter bir şey
veremez misiniz?
gibisinden mektuplar
Yazı
müdürünün yanıtı sade oldu:
Kapitalinin dizinine bakarsanız, Shakespeare adının birçok kez geçtiğini
Bu yakınan
okuru
yetmişti. Shakespeare,
alındı mı
sıradan
aklı başında adamı sosyalist hareketten soğutan bu.
sevmese de bu çeşit
şeylerden
George
Wigan
Yolu,
s. 288
Küreselleşme sürecinde de emek sömürüsünün genellikle duygu sömürüsüyle atbaşı
gittiğini görüyoruz. Toplumsal kurtuluş süreci, ruhsal deneyimlere
köleler
yine köle olarak kalmaya devam etmektedir. Sömürü
aklayan çıplak bir zihinsel
tasarım bulunmuyor. Dini, milliyetçi ve liberal
varolan tahakküm
cilasını (justification) oluşturabiliyorlar.
Biliyoruz ki, siyasi
halk olmasıyla, halkın kendi kendini yönetmesi
birbirini tamamlayan
Demokratik rejimler, seçim yapabilme özgürlüğünü
rejimlerdir. Cumhuriyeti kim denetler sorusunun, sadece
yanıtı bulunuyor.
Cumhuriyetin yurttaşı, tanım gereği,
yasa önünde eşit hakları olan bireyler
olarak ele alınmasını gerektiriyor. 2 1 .
siyasi arayışlarında,
üstünde eşitlik,
gerekli ve asgari şartken, gündelik yaşamdaki eşitsizlikleri gidermeye yönelik sosyal bir
cumhuriyet hedefi, yeterli bir perspektifi oluşturuyor.
Günümüz siyasi
arasında özgürlük en evrensel
oluşturmaktadır, ama
hukuksuzluk serbestisi
olarak söylenemez. Yasaların
keyfilik karşısında değerlidir, ama bir adamın
edilmesini de yasa buyuraKanun devleti
hukuk devleti arasındaki temel fark da burada saklıdır. Kamusal hak
ve özgürlüklerin teminatı olan hukuk devleti karşısında, sözcük anlamıyla kanunlara
dayanan, ama devletin yurttaş karşısındaki tahakkümünü
eden, kanun devleti
ayrımı, kritik önemdedir. Keyfilik diktatörlüktür ve bireylerin hak ve özgürlüklerinin
masına dayanan bir keyfilik ve serbestlik karşısında, varolanı, çoğunluğun kamusal yararı
dönüştürmeyi hedefleyen bir özgürlük perspektifi ayrımı önem taşımak­
tadır. Yasalar, hak ve özgürlükleri teminat altına alıyorsa anlamlıdır. Halkın
önün­
deki hukuki ve siyasi
kaldıralım,
halkın
ne
Diğer yandan, siyaseti
ya da kutsi olanı
da
sorun
yaratmaktadır. Çünkü kutsiyetin olduğu yerde eleştiri olmaz. Şüphe, dinde günah, bil­
imde
vazgeçilmez şarttır. Siyaseti de din haline getirerek, eleştiri ve şüphenin yasak­
lanması, kabul
gibi, bilimin bize
başka bir yerden ala­
sanmak da, yanılsamanın ta kendisi olacaktır Freud,
87).
Engizisyonun temel
göre kişi suçsuz
ateş onu
Ganj nehri de
dünyanın en kirli suyudur, ama bu durumdan etkilenmeyen müminler, şifa niyetine
bir sakınca görmezler. Eskiden bu dünyanın geçiciliğine dair
nedeniyle,
mekanlarından daha yüksek dünyevi mekanlar yapılmaması adettendi. Bugün
ve hatta Mekke gibi kutsal
kabul edilen yerlerin yanı başına dev
binalar, marketler ve oteller
biliyoruz. Zemzem suyunun tadının giderek
acılaşması
Kabe yanına yapılan büyük oteller arasında bir
kurmak
kims­
enin aklına gelmiyor.
Fransız devrimiyle birlikte kutsiyetin yönetiminden, aklın yönetimine geçişte, hangi aklın,
burjuvazinin hesapçı aklının mı, emekçinin mi, halkın mı, diktatörün mü aklının tayin edici
sorunu kritik önem taşır. Üstelik aklın ahlakı da yoktur ve günümüzde olguları
kaydeden cansız bir cihaza dönüşmüştür.
Dinin kamu alanından vicdani alana çekilmesi
kutsiyet siyaset dışında bırakılabilir.
Dinsel
olgusu
siyasal
Başkalarının özgürlüklerini
koşuluyla, herkes din ve vicdan
sahip olabilir.
Suriye ve Tunus lai­
sizmleri, demokratik olmayan laisizmlere örnektir.
Eylül gibi otoriter laik rejimlerin, şeri­
çok daha
görülmüştür. Benzer şekilde,
yerini
Sedatizme bırakırken,
zemin hazırlamıştır (Amin, 2000).
Bugün modernizm bile başka bir modernlik ekseninde kendi
dayatmacı yan­
larını sorgulayarak gözden geçirebilmekte,
2) ya da geç modernizm biçi­
minde kendi kabullerini en uç noktalara kadar götürebilmektedir (Jencks, 1986: 35).
Böylesi bir esneklik ve hoşgörü, deneme yanılma yöntemiyle, toplumların diyalog
arayışlarını şekillendirebilmektedir. Her türlü
mesafe
taassup+piyasa fundamentalizmi+ sosyalist başpapazlar)
kurularak,
demokratik ve özgürlükçü bir dünyevi anlam ekseni tesis edilebilir.
Ekonomiyi Toplumsallaştırmak Mümkün mü?
"Kapitalist mülkiyetin temel koşulu, bizzat kazanılmış özel mülkiyetin yok olması, bir başka deyişle,
emekçilerin
Kapital, s. 794
siyasal temsil arasındaki kopmuş olan
yeniden kurulmaya
bir konjonktürdeyiz. Diyelim, Hayek'in
desteklemesi herhalde sebebsiz
(Toussaint, 1999: 225).
yasaları vardır," yaklaşımı, aslında otoriter bir
bakış açısıdır, tıpkı sınıflardan
devlet varsayımı olan, liberal
tartışmalı olması gibi. Ya bu tür havuçlar gönüllü olarak kabul ediliyor, ya da
gibi sopalar, zaten her ülkede yeterince mevcut bulunuyor. Piyasalar da, kuzu
girmiş
olarak, özgürlükleri bastırma
görüyorlar
1994:350).
Liberalizmin
mübadelesi
bir
olarak eşitsizliği saklamaktadır.
Liberalizmin serbestiyetçiliği karşısında, varolan egemenlik ve eşitsizlik
dönüşümünü esas alan politikaların
yüzyılda başat olabilme
vardır. Çünkü li­
beralizmin, bireysel çıkarın toplamının, toplumun çıkarını
tezi ve anlayışı giderek
yitirmiştir. Yaşanan acı deneylerle liberalizmin görünmez elinin, sermayenin
eli
Sermayenin elini görünmez kılan neo liberal
emekçinin
gözünü almada son derece başarılı olmuştur. Tuhaf bir şekilde, bireyci yaklaşım,
alanın da küçülmesi ve sönümlenmesine neden olmaktadır Lyon,
Pazardaki
kişisel başarı, daima başkası pahasına kazanılmakta, benlik
anlamı,
diğerlerinin minimizasyonu sonucunu
Burjuvazinin aklı,
ötekine karşı kayıtsız kalmaktadır. Liberalizmin
karşısında,
bir
yaklaşımı tercih ederek, piyasanın ve ekonomik bilginin
mümkündür.
Politik
şartının, ekonomik özgürlük olduğu
(Friedman, 1985: 21)
esas
mülk sahipleri
geçerli olmuştur. Neo liberalizmin yapısal düzenlemeleri,
bizim kahvaltımızda ne
bile tayin etmektedir. Dünya çapında üretilen
merkezileşmesi,
4/3'ünün
engel olmuştur. Çalışanlar, ürettikleri mal­
ları
alacak kadar para kazanamadıklarından, Dünyanın üretken varlıklarının
fazlasını kontrol eden çokuluslu şirketler, Dünyadaki
da
sadece % 5'ini gerçekleştirmektedirler (Klein, 2002: 283). Üstelik şirketler ve zenginler
üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi de, neoliberal dönemin tipik bir
2004: 142) olagelmiştir.
Küreselleşme
bu süreç, Dünya
evrensel bir bütünleşme ve mal ve
bütün dünyaya yayılmasını
etmektedir (Petras, 2002:
Ama bu
bir kaçınılmaz süreç
neoliberal küreselleşmenin en büyük gücü, artık dışının
kalmamasıdır. Bugün Dünyayı bütünüyle birleştiren sermaye olmuştur (Lefebre,
76)
demek olan bu küreselleşme sürecinde, heterojenleşme ve
homojenleşme arası gerilim, küreselleşmeye
(Lechner, 2004: 3).
DTÖ, IMF, DB gibi uluslararası kuruluşlar, küresel bir yönetim oluştururlarken, bu süreç
demokratik bir küresel yönetim
tepkisini toplamaktadır (Lechner, 2004: 204).
Ekonomik globalleşme, sadece tarifelerin
ve
politikalarının
kaldırılmasına
bir ekonomik olgu
bütün
ticari
haline getiren bir hadisedir ve
ve kaçınılmaz bir olgu
güçlülerin zayıflara
bir politik proje olagelmiştir. Global
globalleşmesi 400 yılı bulduysa
da, kavramın kendisi de artık tamamen
gibi gözükmektedir (Robertson,
8).
Temel soru, biz bu ekonomiyi farklı bir biçimde ve
yararına
nasıl
sorusudur. Bu soru,
günümüzün
süregelen ortak arayışa, verilen yanıtlardaki farklılıklarla süregelmektedir.
(Fine, 1980: 14)
kar dürtüsü olmadan çalışır mı? sorusunun yanıtı, kapitalist toplumlarda,
zaten kar dürtüsü olmadan
yatmaktadır.
bilimsel
kar dürtüyle çalışmazlar. Bir girişimci
başlangıçta, kapitalizmin rekabetçi döneminde, böyle bir dürtü olabilir, ama bugün,
riske girmek yerine, planlı ve araştırmaya dayalı yapmak öne
Artık maaş
alan yöneticiler,
yürütmektedir (Hubermann,
76). Üretkenlik, yabancılaşmayı
ortadan kaldırmakla
Bantta çalışan
montaj hattını öz yönetmesi
tuhaf kaçmaktadır. Bu yüzden, demokrasi sadece siyasi alana hapsedilemez. Zaten
siyasetin
toplumsal alanlardan ayrıştırılması, pozitivizme ait gibi gözükmektedir
ların
Oç oyhk
(Castoriadis,
yeniden
48). Fabrika merkezli siyaset
yetersiz kalmakta,
alan ve zaman, üretim kadar önem kazanmaktadır.
Demokrasi, ekonomik bir düzenleyici olarak tasarlanabilir ve ekonominin yönlendirici bir
mekanizması olabilir
90), Demokrasinin genişlemesi, kapitalizme karşı en
büyük tehdittir. Kriz durumlarında demokrasilerin, muhafazakar, otoriter bir rejime
dönüşme
bulunmaktadır (Miliband,
başına bölüşüm çatışmasına
Bu yüzden sınıf mücadelesinin, tek
biliyoruz
mücadelesinin siyasallaşması, her düzeyde demokratikleşme talepleri
9). Sınıf
atbaşı gitmek­
tedir.
göre,
gönülsüz
yoktur, boş zamanı tercih etmek vardır.
kalıyorsan, bu durum, ya o kişinin kendi tercihidir, ya da
bir sonu­
cudur.
kişisel nedenlerden çok,
politikalarının bir sonu­
cu
düşünüyorsak, ekonomideki alternatif arayışlar, devletin ekonomik
yeniden tanımlanması üzerine şekillenmelidir (Poulantzas, 1978: 168). Sosyal devletin
şartlarda, boşluğu cemaatler ve aile
doldurmaktadır. Kişilerin
lütuf, himaye ve sadakaları üzerinden sosyal yaralar
Herhalde
daha zengin olmasının, zeka ve yetenek
bir
yoktur,
ama yurttaş, yoksul ve
olmasını
politikalarından çok, kendi kişisel
açıklayıp, bunalıma girerek,
edip kendini cezalandırdığında,
burada kapitalizmin
başarısını görürüz.
Sosyal devlet
gerekli olan, herkesin kazancına göre vergi vermesi önerisine karşı,
neoliberal tez, her zaman,
vergilerin sermayeyi
şeklinde olmuştur.
Halbuki ABD'deki eyaletlerde vergilerin
sermayenin
dair
yı destekleyen bir kanıt görülmemiştir. Yüksek
ekonomik büyümeyi geciktirir
o vergilerle ne
olarak havada kalabilir. Sermaye denetimi Japonya,
Güney Kore, Malezya ve Şili gibi bir çok
başarıyla uygulanmakta ve bu
durum ekonomik büyümeyi kesintiye
Ama denetimler
zaman,
Asya ve Meksika'da olduğu gibi,
krizler ve ekonomik düşüşlerden
2004: 85-87). Denetim
zaman, hükümet
ekonominin düzenlenmesini, uluslararası piyasa güçlerine bırakır, Bu durumda kamusal
alanın
zaten siyasete de yer yoktur. Krizi çalışanların üzerine yıkma
gramları karşısında, emekçilerin emek süresini kontrol etmesi, o yüzden önem taşımak­
tadır.
Kar oranlarının düşüşü karşısında,
sermayenin silahlanmaya yönelimi, militarizmin
küreselleşmesini
Aslında emperyalistler, silah olduğu zaman savaşa git­
mezler; tersine savaşma gereksinimi duydukları zaman silah
ederler (Troçki, 1980:
Silah alımları, askeri sanayii alanına girmek, sermaye birikiminin yeni kaldıracı haline
gelmektedir ve silah alımları da borçlanarak yapılmaktadır. Türkiye'de de askeri harca­
maların milli gelir ve devlet harcamaları
ve silah
toplam
deki payı Dünya ortalamasının üstündedir Günlük- Şenesen, 2002:
Küreselleşme
sermaye birikim süreci açısından, ulus devletin de tarihsel
gelinmiştir. Soruna ekonomi- siyaset
sınırına
açısından, ya da alt yapı- üst yapı
açısından bakıldığında, ulus devlet tartışması metafizik bir boyutta eie alınmamış olur.
Devlet kapitalizminden, global kapitalizme geçişle birlikte, devlet de fonksiyonlarını bu
sürece
(Kazancıgil,
Hobbes,
ve rekabetin vahşetini evcilleştirmek ve kontrol altında tutabilmek
devlet kontrolüne gereksinim duyar. Piyasanın
(politik nitelikli özgürlükler bir
teşvik edilmesi ya da sürdürülmesi
tam tersine bastırılması
olmuştur (Jameson, 1994: 350).
Devletin çıkarı
kamusal çıkar/yarar arasındaki ayrışmayı yapmak gerekir. Kamu yararı,
toplumsal yarardır. Devlet, özellikle kriz durumlarında, toplumu karantinaya
almayı tercih edebilir. Ulus devlet, tek başına sosyal devlet anlamına gelmez. Bu yüzden
diyelim, liberaller ekonomiyi toplumdan koparırlarken, ekonomiyi
ye
halkın tercihlerinin, sermayenin tercihlerinin yerini
bir dayanışma ekonomisini
reye sokmak anlamlıdır.
Kamusal yükümlülükler, piyasaya devredilemez. Kamu alanı müşterek alandır (Arendt,
1994: 74) ve bu yüzden tasarımı da müşterek olmalıdır. Kamu yararını, kimin nasıl tespit
demokrasinin
Devlet mülkiyeti, kamu mülkiyeti
ayrımı önem taşımaktadır. Sermayenin kamuyu denetlemesine dayanan burjuva
kopuş, alternatif bir
yani emekçilerin denetimine dayanan
bir
sunacaktır (Özbek, 2004: 86). Kamusal çıkarın, ulusal çıkarı da
tayin etmesi önemlidir, çünkü toplumsal çıkarla çelişen bir ulusal çıkar kabul edilemez.
Diyelim, devleti küçültmek, bürokratik süreçler bakımından
ta­
rihimizde bürokratik yozlaşma ve hantallaşmaya karşı,
Hayriye deneyimi
da bürokrasiyi parazit ve vampir olarak
ve
Paris Komünü'nü,
sivil toplumun devlete karşı devrimi olarak
(Marx, 1993: 68).
Küreselleşme sürecinde devletin küçülen alanının kim tarafından
bak­
mak önem taşımaktadır. Sermayenin, bürokrasinin ve siyaset sınıfının
olarak kul­
lanılan kamusal alan, küreselleşme süreci
şimdi de uluslararası sermayenin
haline gelmektedir.
Bu çerçevede devlet mülkiyetinin sahibi kimdir? Sorusunu sorabilir ve
bu alanda,
halkın kontrolü yoksa, kimsedir, diyebiliriz. Özellikle temsili demokraside, bürokrasiyi kontrol
etmek kolay olmamaktadır.
Tek başına, devletçilik mi,
mı tartışması anlamlı
hem devletçilikten,
hem de piyasa
uzak, geçiş programları üretmek alternatifi söz konusu
olabilir. Bizatihi pazar kategorisi, mülkiyetin kökeni sorununu tartışma dışı
yetersiz kalmaktadır. Üretimin giderek toplumsallaşması
özei mülkiyet arasındaki çelişki
bugün de önemini korumaktadır. Bu çelişkiyi devletleştirmek yerine, toplumsallaştırmak
da bir seçenektir. Piyasa rekabeti karşısında, dayanışmacı ekonomik ve sosyal kurumların
oluşmasını desteklemek önem taşır. Rekabeti, sadece piyasa
Diyelim, çalışanların yaşam ve ücret standartlarını düşük tutarak rekabet
gücünü arttırmaya çalışmak, başlıbaşına kriz nedeni olabilir; herkes
pazarını daralt­
maya kalkınca, toplam pazar da daramaktadır.
çalışma sürelerinin haftada 35
saate
gibi talepler çok önemlidir, çünkü herkesin çalışabilmesi
herkesin
daha az çalışması
Makineler
artıdeğer üretmezler, çünkü
yaratan canlı emektir (Robinson, 1952: 18). Artıdeğer oranını arttırmak
canlı emek
miktarının düşürülmesi gerekir. Üstelik yaşlı nüfusun toplam nüfus
oranı da
maktadır.
Emekçiyi sanayi proleteryasına
satan ve
bütün kesimleri kapsayacak şekilde
bir
kalmamışsa, (Negri, 2004:
endüstriyel
geçinen
de artık siyasal
diğer toplumsal failler
eşitlikçi bir siyasi
kurmanın da koşullan var demektir.
Biliyoruz ki, üretim
dönüştürmek, tek başına mülkiyet
Bu
yüzden kamusal alanda yurttaşın kullanım hakkının artması, kamusal bilincin ve kimliğin
de pekişmesini
Kapitalizm sonrası toplumların, bir zamanki geçiş deneyimlerine
örneğin,
Sovyet devrimi sonrası, ekonomi üzerinde yazdığı
nasıl örgütlenmelidir?" olması
ısrarlıdır, "Artık sosyalist hükümet
1977:
404) Ama
makalelerden birinin
ve devrim lideri şu konuda
olduğuna göre,
yandan da,
rekabeti örgütlemektir,"
pazar ekonomisinin yıkılması
demektir," (Lenin, 1977: 603) değerlendirmesi yaparak, rekabet zeminine
tam bir
tarif de vermez. Negatif ve yıkıcı olmayan, yarışmacı ve pozitif bir "rekabetin"
den yararlanmaktan başka çıkış yolu yok gibi gözükmektedir.
Fiyatların piyasa üzerinden
taleplerin sinyaliyle,
post", sonradan
bir yaklaşım yerine, toplumsal
ante", önceden şekillendirilmesi, günümüz dijital devrim
ortamında, hala gündemde değil. Tıpkı,
yıllardan
geçen yüzyıl
çalışma saatlerinin haftada 701i saatlerden yarı yarıya
teknolojiye karşın, bugün aynı oranda
Bugün
ve gelişen devasa
tuhaflık gibi.
alternatif arayışlar, özellikle kaynakların yeniden paylaşımı gibi alanlarda, tam
anlamıyla cisimleşememekte, ama güçlenen bir alternatif umudu yine de
sürdürmektedir (Lyon,
225).
politikalarından çok, sosyal politikalar yönünde
tahkimat yapan alternatif hareketler, bu siyasi esneklik
farklı yapılanmaları da
getirebilmekte, diyelim, sosyal demokratların azami özlemleriyle, sosyalistlerin
asgari özlemlerini bir optimumda
mısınız?
kötü oldukları halde, kötülüğü düzeltmek
Kusurlu kimseler kusurlu başka
ları
Tolstoy, Diriliş, s. 568
Siyasi yenilenme arayışları çerçevesinde, AB bir şans mı, şansızlık mıdır? Bu, biraz da her
tarafın seçim ve tercihlerine bağlı gözükmektedir (Uğur, 2000: 309). Küreselleşme ve AB
sürecinin toplumsal ve siyasal mücadele zeminini
ama bunun zihinlere
henüz tam yansımadığını görüyoruz, Küreselleşme süreci, taleplerin de evrenselleşmesini
beraberinde getirmektedir.
mantığın 3. temel
olan
şıkkın
hareketi
ancak,
biliyoruz, "A"
sürece kendisine eşit
Nasıl
ergen
yetişkine dönüşmesi
karşısında, "özdeşlik yasası", gözle görünür şekilde yetersiz kalıyorsa Mandel,
175).
AB karşısında, farklı bir Avrupa'nın
kabul edilemez bulmak da benzer bir nitelik
Aslında sınırlar, uluslar arasında
sınıflar, cinsler, doğa
arasında şekillen­
mektedir. AB süreci,
bir siyasi ve
bir proje olarak, farklı
arayışlarının da mekanını oluşturmaktadır
3). Gerçi AB'nin dönüştürülemez
bir
savunan, karamsar yaklaşımlar da vardır,
ama
herhangi bir toplumdaki,
aslında metafizik ve
teslimiyetçi bir boyut da
Bu yaklaşım, bir tür, Fukuyama'nın "Tarihin sonu"
tezinin varsayımlarını, Avrupa ekseninde kabullenme anlamına gelmektedir.
AB'nin tüm ülkeleri ve aday ülkeleri
standart bir asgari ücret ve
sigortası, serbest
dolaşım hakkı, göçmenlere seçme ve seçilme hakkı, Avrupa'nın silahsızlanması, üslerin ve
nükleer silahların kaldırılması, Dünya ülkelerinin borçlarının
ortak sendikal yapılar
altında birleşme, Avrupa'nın kapitalist birleşmesine karşı, bir
adımları olabilir.
Avrupa Merkez
yaklaşımı ve kabul edilemez
yapılanması, birleşik ortak bir örgütlenmeyle sorgulanabilir. Tıpkı, 2000 Lizbon stratejisinin
de, 201
kadar Dünyanın en rekabetçi ekonomisi olmayı
meşruiyetinin
sorgulanması gibi temalar geliştirilebilir.
Brüksel'deki
AB Anayasası gibi, oldu
referandumla
karşısında, parlamento onaylarının
ortaya çıkmıştır. Tek başına, yasayı
yapacak üyeyi seçmek, yasanın meşruiyet
yeterli midir?
96) sorusu,
bugün yine anlam kazanmakta ve "bu bir demokrasi yanılsaması mıdır?" sorusunu sor-
Yine de akıldan çıkarmamak gerekir ki, 15 AB ülkesinde sosyal güvenlik gideri
devletin katkı payı
(Rifkin, 2004: 44) ve uzun kavgalarla elde ettikleri, bu tür
neoliberal Avrupa projesi karşısında, kaybetmek
çalışan sınıflar,
sosyal bir Avrupa
geri adım atmadan, mücadelelerini sürdürmektedirler.
hak ve özgürlükleri
uluslararası sözleşmelerle çelişen yasaları geçersiz sayan TC,
90. maddesindeki
de,
kaldırılması,
üyelerine
siyaset
kalkması gibi AB sürecinin ürünüdür, AB standartlarıyla, alaturka stan­
dartlar karşı karşıya kalınca, özellikle siyasal üstyapıda önemli değişikliklerle karşı karşıya
kalınmaktadır.
Danimarka ve Norveç gibi ülkelerde, AB'ye karşı tutum, refahı
paylaşmak
kesimlerin en büyük kozu olarak ortaya çıkmaktadır. Avrupa'da
hedefinin, Avrupa'da çalışan ve
eden Türkler olması da
Çok kültürlülük, anayasal
ayrılmaz bir parçasıdır. Atatürk'ün
"Yurttaşlık
Bilgisi" kitabında
20) ulusal
tarihsel faktörler arasında, soy ve köken
de sayılırdı. Çok kültürlülük
kültürel
demektir. Kültürel
kendi kültürünü birbirine dayatmadan yaşamayı gerektirir. Kültürel
karşı çıkmak,
bir reflekstir. Bölücü kültür olmadığı gibi, arı kültür de söz konusu
Ama
kültürler arası alışverişten söz edilebilir (Aysha, 2003: 257). Kimlik taleplerini mide merkezli
açıklamalarla geçiştirmek zordur. Örneğin, Katalonya,
tek sanayileşmiş,
sömürge olmamış bölgesidir. Çok kimliklilik talepleri mi etnik boğazlaşmaya neden
olmaktadır, yoksa bastırılarak tektipleştirme
mi? diye
Balkanlardaki durum,
geçerli
göstermektedir. Miloseviç
Yugoslavya'yı tektipleştirme politikası, beraberinde etnik temizlikleri de
getirmiş,
çok kimlikli Yugoslavya mirasından, geriye eser kalmamıştır. Aslında partikülerizm de, bir bakıma evrensellik
47).
ulusların
kendi kaderini tayin hakkından
bir partiküler hakkın,
aslında.
AET
başvurusu reddedilince,
milliyetçileri,
kimse karışamaz," diye tepki göstermişlerdi. AGİT belgeleri, bugün,
hakları konusunda
karışma hakkı tanımaktadır. Avrupa
Haklan
atan ülkeler, "Benim Parlamentom, mahkemelerim böyle karar
vermişse, ben bundan niye sorumlu olayım," diyememektedir. Mahkemelerin
kararlar, sözleşmeyi
parlamentolar sözleşmeye aykırı kanunları
zorunda kalmaktadır. Avrupa
Nisan
"Temel
Hak ve Özgürlükler" bildirgesi ve
Avrupa
gelişmekte
ülkelere
yapılan finansal yardımı
hakları şartına
bugüne gelinmiştir.
bugün AB, Küba'nın bu çerçevede mali yardım almasını
cezasını kaldırmasına
Macaristan, Romanya gibi ülkelerde, başta Romanlar olmak üzere, farklı
kimliklerin yaşadıkları etnik sorunlar karşısında, (Fonseca,
140) bireysel ve topluluk
haklarının elde edilmesinde, ciddi bir sorun yaşanmaması, milliyetçi paranoyaların söz
konusu olmamasından dersler çıkarmak gerekmektedir.
Yaşanan bu hızlı süreç karşısında, Türkiye'de de yazılı metinlerin çabuk eskidiğini görmek­
teyiz.
DYP gibi köklü bir
dayanan bir Parti'nin programında, hala
"AET'ye tam
Türkiye'nin çıkarına
yazılı kalabilmekte, AT ve AB öncesi
AET, hala programatik hedef olarak gözükebilmektedir (Kula, 2004: 71).
yılların
başlarında yazılan akademik metinlerdeki,
dahil,
hak ve özgürlükleriyle
gerçekleşip, adaylık müzakerelerine başlanmasının zor
şeklinde
yapılan
de hızla eskiyebiliyor (Aktar, 2002: 99).
Yeni bir Avrupa arayışını seçkinci, teknokratik bir
AB"ye karşı,
diplomasi
girişimi olarak
gerekiyor. Ufkunu temsili demokrasinin tahditleri
sınırla­
madan, doğrudan demokrasinin özelliklerini geliştirme yönünde bir perspektifle hareket
etmenin zeminini
bir sivil çerçevenin varlığının, AB
pekiştirilmesi
önemlidir. Çok kimlikli, çok kültürlü bir Avrupa ve Türkiye'nin
edilmesi sürecinin senkro­
nizasyonu, AB'nin de
tayin edecek olan çok önemli bir merhale olacaktır.
Sonuç/başlangıç
"Velinimetimiz Kongremizde oybirliği
48. kez Genel Başkan
Zamyatin, Bizler, Ayrıntı, s.
Amerikan devletinin giderek
daha otoriter,
lime girdiği bir
Panich, 2003: 33)
da daha saldırgan bir politik yöne­
neredeyse sonunu getirebilecek
bir egemen zihniyet
Amerikan rüyasının, Amerikan kabusuna
bir ortam­
da, acaba kendi yazgımızın efendisi
miyiz? Farklı bir gelecek tahayyül edebilir
miyiz? Bu tahayyülleri
sokabilir miyiz? Hızla barbarlık çağına
giriyorsak
(Henry,
bu hazin sonu, olumlu bir başlangıca dönüştürebilir miyiz?
Küresel ölçekte sorunlara çözüm arama ve bugüne ulaşan sosyal devletin
korumak mücadelesi önem taşımaktadır. Eskinin ölmekte
ama yeninin tam
teşekkül
bu geçiş sürecinde, yeni döneme
fikri çerçevenin oluşması ve
doldurulması gereği
Bu harmanlanma, fikri çeşitlilik, disiplinler arasıcılık ve
üretkenlik korunarak yapılabilir. Genel politik söylemlere
sıkışıp kalmadan, yeni bir yaşam
kültürel bir dönüşüm hedeflenebilir (Peccei,
1984: 22).
yetinmek yerine, zihinsel yatırım
üstüne gidilmesi
ortadadır. Böylece
başarabilir
Siyasi
düzeyin, böylesi geçiş dönemlerinde, kılavuz fikirlere
vardır. Sömürüyü ortadan
kaldırma
edecek, başka bir
henüz
önüne gelmediğine
göre, yeter ki
tahayyülleri üzerindeki hapishanelerle mücadele edilsin,
yaşamlar seferber edilebilsin. Son ABD seçimlerinde, Cumhuriyetçilerin
ağır
yenilginin ardından,
sorumlularından
etmek zorunda
kalması, çok açık ki küresel direnişin kararlı mücadelesinin açık bir sonucudur.
Bugün, 5 yıldızlı otellere topluca gidip, yemek yiyip bedeli
"IMF ödesin,"
eylemleri yapanlardan, reklam panolarında cevap haklarını kullanan reklam
"Sokakları geri al," hareketinin otobanlarda çukur açıp bitki dikmesinden, "Biz
tıkamıyoruz, trafik biziz," deyip, herkesi arabasını bırakıp, bisiklet kullanmaya davet eden­
lerden, şirket
sitelerini "hak"lıyanlara ve hiçbir şey "satın almama günü"
eden­
lere (Klein, 2002: 306)
esas alan, bir merkezi olmayan, esnek, barışçı ve
demokratik bir siyaset arayışı, kendi yolunu bulmaya çalışmaktadır.
KAYNAKÇA
— Aktar, Cengiz (2002) Avrupa Birliği'nin Genişleme Süreci,
(2000) Otobiyografi, Entelektüel
(1994)
— Aysha,
Socialist
(2003)
Monthly
Bahro,
Ütopya,
Durumu, ç. B. S. Şener,
and Contradictions of
Press,
The
1984) The Alternative
Europe,
London.
Jean (1991) Sessiz Yığınları Gölgesinde Ya da Toplumsalın Sonu,
Adanır, Ayrıntı,
bul.
(1996) Yasa Koyucular
—
(2005)
Brzezinski,
Macmillan, Nevv York.
Yorumcular, ç. K. Atakay, Metis,
Capital and Social
Out of Control, Global
Nikolai 1998)
t
34
on the Eve of the 21st Century,
Began, Columbia
Press,
York.
Callinicos, Alex (1990) Against
Press,
Callinicos, Alex (2004) Antikapitalist Manifesto, ç. D, Kömürcü, Literatür,
Erica
Space and
of
and
Castoriadis,
(1993) Dünyaya,
Castoriadis,
ve Tabiata Dair, ç.
(1997) The
—
(1995)
and Wishart. London.
Tufan,
of Society, Polity
Society:
Cambridge.
to
4, Duke
— Debord, Guy (1996) Gösteri Toplumu, ç. A. Ekmekçi,
v, 94:
Taşkent, Ayrıntı,
(1991)
— Engels, E. Marx, K. (1969) Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi, ç. M. Kabagil, Sol yayınları, Ankara.
Fine, Ben (1980) Economic
—
and
London.
Antony (1999) A Dictionary of
—
St Martin's Press, Nevv York.
Isabel (1996) Bury Me Standing, The Gypsies and
—
Journey,
Yanılsamanın Geleceği, Kaynak,
Milton and Friedman, (1985) Rose Free to Choose,
George,
—
York.
Nevv York,
(2005) Başka bir Dünya Mümkün Eğer, ç. A. Tonak, Metis,
Mikhails
A Time For Peace, Richardson and Steirman,
(2002) Türkiye'de Savunma Harcamaları ve Ekonomik Etkileri,
ve
York.
Gülay
David (1995) Yeni Zamanlar, ç, A. Yılmaz, Ayrıntı,
Heller, Agnes (2006) Bir Ahlak Kuramı, ç. A. Yılmaz, K.
S.
Ayrıntı,
Machel 1996) Barbarlık, çev, I, Ergüden, Ayrıntı,
Max, (1986) Akıl Tutulması, ç.
Koçak, Metis.
Leo (1970) Sosyalizmin Alfabesi, ç. M.
Sol Yayınları, Ankara.
Ahmet (2000) Solu yeniden Tanımlamak, Birikim,
Jameson,
(1994) Post Modernizm ya da Geç Kapitalizmin
Charles (1986)
ç, N,
YKY,
Modernizm? St. Martin's, Nevv York.
Jordan, Tim (2002) Eylemci, ç. G. Ç. Güven, Kitap Yayınevi,
— Kaldor, Mary
Europe From
— Kazancıgil, Ali (1986) The State
Klein,
Verso, London.
Global
Dorset.
(2002) No Logo, ç. N. Uysal, Bilgi,
(1994) Tarih ve Tin, Özgürleşme Felsefesi Üzerine bir Deneme, ç. H.
Kula, Onur Bilge (2004) Türkiye'deki Siyasi Partilerin Avrupa Politikaları, Sodev,
Jonathan (1993) Modernity and Idenfity, Blackwell, Oxford.
Lechner. J. Frank (2004) The Globalization Reader, 2. baskı,
Lefebre, Henri (1995)Yaşamla Söyleşi, ç. E.
Belge,
Ayrıntı,
Collected
Lenin,
cilt 14, 4, edition, Progress,
(1977) Collected
Michael,
cilt 26, Progress,
Dünyayı
Üzere,
Lyon, David (1992) The Electronic Eye,
Ayrıntı,
of
Society, Polity Press,
Mac
Arthur (2004) "Ağır Borç Yükü Altında Alternatif Politikalar" Neoliberalizme Karşı Ortak Savunma,
Kalkedon,
Magee, Bryan
Yeni Düşün Adamları, ç.
Mandel, David (1991)
Birey ve Toplum.
and the
People,
books, New York.
Mandel, Ernest ve Novack, George (1986) The Marxist Theory of Alienation, Pathfinder, London.
Mandel, Ernest (1993)
Toplum ve
Mandel, Ernest (1999)
Giriş. ç.
Marx, K.(1976 Fransa'da
Marx,
ç. N. Satlıgan, Kardelen,
Dilber, F. Ozansü, B.
Yazın yayıncılık,
Savaş, Sol Yayınları,
F. (1976) The
(1993) The
3, Edition, Progress,
France, The Paris Commune, Nevv York.
G. Stjepan (1999)
Toplum, ç. A. Yılmaz, Ayrıntı,
Juliet (1985) Kadınlık Durumu, ç. G. Savran, G.
Democracy
Ş. Tekeli, Kadın Çevresi Yayınları,
Oxford
Press,
Edgar (2000) Bir Uygarlık Siyaseti, Om,
A.
M, (2004) Çokluk, ç. B.
Meral (2004) Kamusal Alan,
Panich, Leo and Gindin, Sam
Socialist
Peccei, Aürelio
Before
2003)
Capitalism and American
Press, London.
Too Late, Kodansha, Tokyo.
James (2002) Küreselleşme ve Direniş, ç. A. Ekber,
Platon, (1979) The
Popper,
Ankara.
Nicos (1978) State,
ç. Harun Rızatepe, Türk Siyasi
Yayınları,
Socialism, NLB, London.
(2004) The European
Robertson, R.
Aşkın, Ç, Arın,
Raymond Larson,
(1968) Açık Toplum ve
Rifkin,
The Nevv
Cambridge, Polity Press.
Globalization, Sage, London.
Joan (1952) An Essay on Marxian Economics,
- Rousseau, Jacques (1959) The Social
London.
Everyman edition.
(2002) Yeni Bir Siyaset Kültürü Üzerine Düşünceler, Sodev,
Ya Paranı ya Canını, ç. M. Berberyan, Yazın,
Lev
Çarpıtılan Devrim, ç.
-Troçki, Lev (1980)
Yazın,
Devrim, ç, A, Ortaç, Köz,
Nguyen Phu (2004) Vietnam on the Path of
The
Uğur, Mehmet (2000) AB ve Türkiye, Bir
Siyasal Düşünür Olarak Mehmet Ali Aybar,
- Verne,
-
(2004)
Ünlü, Barış 2002 Bir
Yıl Okul Tatili, ç. V.
Peter (1994) A
Hilary
Publishers, Ha
Everest,
of
Yeni Bir Sol Üzerine Tartışmalar, Serbest Piyasacı
Cevaplar, ç. A.
Ayrıntı,
Malcolm
Globalization, Routledge, London.
Robert (2001) Küreselleşme, ç. E. Dinç, Yazın yayınları,
N, 1996) The Politics of Difference, Etnic Premises
Chicago Press, Chicago.
Ellen
-
a
of Povver, The University of
Democracy Against Capitalism, Cambridge Universiy Press,
(1996) Avrupa Kalesi, çev. A.
Yazın,
Arif GENİŞ
Bu çalışma, Antonio
sınıf analizinin eleştirel bir
yapmayı amaçla­
maktadır. Sınıf analizine yönelik hem geleneksel hem de eleştirel yaklaşımlar, esasen
ücretli emek
dayalı tipik bir sermaye
fikrine sahiptirler. Bu yüzden, farklı
sınıfları ve sınıf katmanlarını bu tipik biçimden göreli mesafelerine göre tayin ederler.
Çalışmada,
bu bakışın aksine Negri'nin sınıf kuramının kapitalist üretimin
toplumsallaşmasına
sürülmektedir. Sermaye
genel karakteristik­
lerine ve bu
dönüşüm dinamiklerine verilen önem, böyle bir odaklanmanın ayırt
edici
Bu çalışma, Negri'nin kuramının
parlak katkıyı kabul etmekle
birlikte,
temel eleştiri yöneltmektedir.
olarak,
çeşitliliğine yapılan
aşırı vurgu yüzünden proletarya
bölünmeler gölgede
olarak,
proletaryanın sınıf antagonizması, artık
görülmeyen bir sömürü
bunun bedeli sömürü kategorisinin belirsizleşmesi ve açıklayıcı statüsünün
Anahtar Sözcükler: Sınıf analizi, çokluk, proleterya,
olmayan emek.
sermayeye tabiyeti, maddi
Abstract
This study
to
a critical review of Antonio Negri's
analysis. Both the conand the critical
to class analysis
a notion of a typical capibased on the wage
Therefore, they
tify different classes and class strata according to their relative distance to this
form.
contrast to this
perspective, as the present study argues,
Negri's class theory focuses on the
of capitalist production. The
aspect of such a perspective appears as the
given to the general characteristics of capital relation and
dynamics.
this study
36
Muğla
Y r d . Doç.
the brilliant
of Negri s
two
First, the divisions
the
has been
by an
on the ontological
heterogeneity of the multitude; and, secondly,
the foundation of class
of the proletariat
formulated as a relation of exploitation
no
the cost of this argument appears as a more
category of
exploitation
Class analysis, multitade, proletariat subsumption of labour under
labour.
Kapitalizmin küresel düzeydeki
geleneksel
sınıfı hareketlerinin krizi
ve küreselleşme karşıtı hareketlerde ortaya çıkan yeni örgütlenme ve öznellik formları sınıf
ve sınıf yapılarının analizinde yeni kuramsal arayışları gündeme getiriyor. Bu
bir yandan uzun süredir unutulmuş gibi görünen toplumsal sınıfların
dünyanın merkezi bir görüngüsü olarak tekrar sosyal bilimlerin açıklayıcı
parametrelerinden biri haline gelişine tanık oluyor, diğer yandan da üretimde, emek
süreçlerinde ve yeniden-üretim alanlarında ortaya çıkan
çok geniş
bir literatürün ortaya çıktığını gözlüyoruz. Bizatihi sınıf hareketleri ve
toplumsal
hareketler
yeni koşulların anlaşılması ve yeni örgütsel ve politik biçimlerin
keşfedilmesi yönündeki arayışlar da bunlara eşlik ediyor ve bu çalışmaları koşulluyor.
yazı,
adlı kitabıyla geniş bir etki ve tartışma yaratan Negri'nin
çalışmalarını bu yöndeki bir kuramsal girişim olarak ele almakta ve eleştirel bir
ni yapmaya çalışmaktadır.
Sermaye ilişkisinin peşinde sınıf analizleri
Marx'tan bu yana, genel olarak kapitalist toplumların sınıf yapılarına, özel olarak da
sınıfının sınır çizgilerine ve
bileşimine
analizler
ve gittikçe tartışmalı bir
alan haline gelerek sürmüştür. Öyle ki, bu çalışmaların birbirinden farklı kuramsal hatlara
ve bunlar arasındaki geçişliliklere, merkeze koydukları temel sorunsallara,
nelerine, yöneldikleri toplumsal-coğrafi
ve
araştırma eksenleriyle
dayalı tatmin edici bir dökümünü yapmak bile başlı başına güç bir
Yine de,
kapitalist toplumlardaki ve Üçüncü Dünya'daki sınıf yapılarının analizine
yönelik yaklaşımlar bakımından, kaba hatlarıyla bazı gözlemler yapabiliriz. Bu analizlere
damgasını vuran temalardan
kutuplaşma tezinin
oluşturmuştur. Kısaca hatırlanacak olursa,
bu tezi, kapitalizmin gelişimiyle
ara sınıfların ve tabakaların tasfiye
ve kapitalist toplumların küçük bir sermaye
sınıfı
giderek büyüyen bir proleterler sınıfı arasında kutuplaşacağı öngörüsünü
Başka kuramsal
sosyal araştırmacılarla birlikte Marksist
araştırmacıları da bu sorunla
gelişmeler
beyaz yakalı
genişlemesi, devlet çalışanlarının
ve yeni profesyonel tabakaların ortaya
çıkmasıdır,
orta
olarak adlandırılan bu grupların, klasik sanayi
farklı öznellikler sergilemesi, kutuplaşma teziyle
bir
durum olarak görülmüş ve bu olguyu açıklamaya yönelik arayışlar belirmiştir. Bu
arayışlara ayrıntılı olarak
ancak bu sorunsal üzerinden ortaya çıkan yeni
Marksist yorumların ve açılımların, konuyu ele aldıkları düzlemin ne
dair bir
tespit, bundan sonraki tartışma
yararlı
Bu düzlem, yeni ücretli grupların ser-
farklılaşmanın kategorize edilmeye çalışıldığı bir
girişimlerden biri olarak
üzerinden ayırt
(1975) maddi meta üreten kol emeği
ve böylece sermayenin karşıt sınıfı olarak
bu gruplarla
yer alma ölçütü, yine Marx'ın
ve bu bakımdan bu grupların
girdikleri
sürülmüş (Braverman, 1974);
minde yer almayan ücretlilerin, üretimde
mi yerine getirdiklerine
ortaya atılmış (Carchedi,
üretiminde
kavramına dayanarak esnetilmiş; beyaz
yakalıların emek süreçlerinin de
proleterleşme
sınıfının dışında
tartışmalar burada bitmemiş;
meta üreti­
mü, yoksa (sermaye adına)
olarak sınıf konumlarının farklılaşacağı fikri
nihayet, bu gruplarla sanayi
arasındaki ve bunların
kendi aralarındaki farklılıkların açıklanmasında
dışındaki başka sömürü
sömürüsünün
de (ehliyete dayalı becerilerle kurumsal beceriler
temelindeki eşitsizlikler ve bunlardan
sömürü
devreye
analizler
geliştirilmiştir. Bütün bu yaklaşımlarda ortak olan, yeni ücretli grupların özel­
liklerinin, emek formları, emek sürecindeki konumları ve ücret kazançlarının göreli düzey­
leri üzerinden
yani sermaye
gorik çeşitlenmelerin
farklı
biçimlerinin sınıf
ve sınıf bilinci düzleminde farklılaşmalar
hipotezinin, bu kuramsal eğilimlerin
da, daha
bir
aktüel biçimlere dair kate­
Vurgulanması gereken önemli bir nokta, bu
açık ya da örtük bir şekilde bulunmasıdır. Ya
farklı sınıf öznelliklerinin
bu birbirinden farklı kategorik
lerin
Ücretli
üretim alanında/ücretli
tipik mavi yakalı
kalmaz; bunları ayrıştıran özelliklerin
Sınıf
aranacağı yer, sermaye
önemli nokta, bütün bu analiz­
düzleminde hareket ettikleridir.
ücretlileri ortak kesen bir özellik olmakla
yer de yine bizatihi
alanıdır.
bir temayı, Üçüncü
enformei ve/veya
emek biçimleri oluşturmuştur. Genel hatlarıyla bu sorun, bir yandan, topraktan
kopan mülksüz emekçilerin kapitalist sektörlerde düzenli ücretli
tarafından
emilemeyip düzensiz ya da enformei
çalışmasına
yandan da
ücretli emek ve
(enformei, tarımsal) emek biçimlerinin bir arada bulunması, yani
emek-gücünün tam olarak metalaşmamış olması
olgusuna
etmektedir. Her ne kadar, Üçüncü Dünya'daki enformei sektör faaliyetleri
hatalı bir şekilde
de, enformei sektör giderek daha
fazla ücretli emek formlarına bürünmektedir; bu yüzden, enformei sektörle
olarak
Marksist sınıf araştırmalarının hem ücretli emekle
emek biçimlerini ayırt etmek, hem
de bizatihi enformei ücretli
genel olarak ücretli emekten ayırt etmek sorunu
üzerinden tartıştıklarını söyleyebiliriz. Keza,
kavramı da, hem ücretli
hem de
emek biçimlerini
barındıran bir sınıf konumunu
Genel
olarak, bu
araştırma temasına da
konum ölçütünün damgasını
kapitalist ülkelerdeki orta sınıflar sorununa yönelik analizler­
den farklı olguları
olsa da, bu araştırma hattının kendine çalışma sahası olarak
düzlem ve
kuramsal öncüller esas olarak aynıdır: Sermaye
fiili
bir ücretli
olarak tanımlamak ve bu
farklı biçimlerini de, bu
dışında sayılacak halleri de yine bu temelde belirlemek.
Son olarak, üçüncü bir temadan söz edebiliriz. Kuramsal hedeflerin daha geri planda
bu araştırma hattı,
sonrası küresel ölçekte ortaya çıkan yeni
yeni
küresel
ve esas olarak da yeni parçalanma ve çeşitlenme
konu
almaktadır. Söz konusu
(Kuzey'deki geleneksel sanayilerin
kayması,
Kuzey'de yüksek katma değerli yeni sanayi ve hizmet sektörlerinin ortaya çıkması, genel
olarak sanayide üretim birimlerinin parçalanması ve küçülmesi, büyüyen hizmet sektör­
lerinin parçalanmış yapısının derinleşmesi, yerel, ulusal ve küresel düzeylerde
entegre üretim
vb.) kritik sonucu,
vb. adlandırmalar­
la anılan yeni
biçimlerini muazzam bir ölçüde artırmasıdır (Kalleberg,
Temiz, 2004) Bu yeni biçimleri tasnif etmeye çalışan bir literatür oluşmuştur ve genişle­
meye devam etmektedir. Burada söz konusu olan, kaçınılmaz olarak
tür kataloglama
zira, yeni ücretli
formlarının ampirik biçimlerinin
bir kategorileştirme
ya elvermemekle ya da kuramsal bakımdan elverişli bir temel oluşturmamak­
tadır. Dolayısıyla,
araştırma hattından farklı olarak, burada emek
sermaye
deki çeşitlenmenin kuramsal kategoriler düzeyinde
daha ziyade ampirik örnekler
üzerinden
söyleyebiliriz. Bununla beraber, bu literatürün de emek-sermaye
esas olarak
üzerinden
ve
dam biçimlerindeki çeşitlenmelerin sermaye
de
önermesini örtük
olarak
söyleyebiliriz.
Kitle
Toplumsal
Sermaye
Dönüşümü
Yukarıda tasvir edilen yaklaşımlar (i) tipik sermaye
esas olarak
üreten
ücretli emek
zemininden
ve orada var olan bir
olarak görmekte ve
hem
sınıfının
farklı kesimleri hem de
sınıfının dışındaki grupları, bunların
tipik
biçiminden
veya bu haliyle
dışında olmaları
ampirik
olarak tasnif etmekte ve/veya kuramsal olarak kategorileştirmeye çalışmaktadır. Bu üç
hattına
saptamalar şüphesiz fazlasıyla geneldir ve üstelik sınıf
araştırmalarına
olarak olası başka tasnifler de yapılabilir. Yine de bu tür bir sınıflama,
Antonio Negri'nin
bugüne uzanan ve
kısmen Michael
Hardt
birlikte sürdürdüğü çalışmalarını bir
oturtmak
yararlı bir başlangıç
noktası
Sözü edilen yaklaşımlardan farklı olarak Negri ve Hardt, sermaye
tikel biçimler ne olursa olsun (doğrusu, tam da bu
ve
bağlantılı bir şekilde)
olarak sermaye
nasıl
sorusu
üzerinden
hareket
etmektedirler.
Bu
yaklaşım,
sermaye
belirleyici bir
yansıtmakta, hem de bu
tarihsel
seyri düzleminde, çeşitlenmiş
biçimleri tipik olmayan birer aykırılık olarak görmeyip,
tam da genel
yeni biçiminin tanımlayıcı bir
olarak görmektedir.
Negri'nin çalışmaları,
Operaismo
adı altında boy veren ve
çeyreğinden
genel olarak
olarak bilinen kuramsal ve
siyasal
yer
Bu
kuramsal
biri
döne­
min kitle
Bunun arkasında
Grundrisse okumasından
alan bir kuramsal arayış, fordist devlet koşullarında
yasası, para ve devlet
örgütlenmesi konularındaki çözümlemeler ve antagonist öznenin yeniden tanımlanması
yönünde bir politik
vardı, Pek çok Marksist
geleneksel kriz kuramlarının
aksine bu
Keynesçi devletin boy veren krizinin arkasında yatan başlıca etmen
olarak
sınıfının ücret mücadelelerini görmekteydi. Hareket sermayenin
karakterini ve kapitalist hegemonyanın politik
vurgulamakta çok
Böylece
ve rekabetçi sermayelere dayalı bir kapitalizm tasavvurundan doğan
sosyalist projeyi de bu örgütlü kapitalizmin
projesi olarak reddettiler.
Negri ve Operaismo hareketinin
kuramcıları, büyük ölçekli sanayinin
ortaya
kitlesel
refah devleti döneminde ücretli çalışma
arasındaki
koparmak,
temelinde bir öznellik üretmek
diğini
sürdüler.
sekteye
ve
kendi
otonom potansiyelini harekete geçirecek pratiklerinin hem önünü açacak bir strateji
hem de bizatihi bu pratiklerin bir parçası olarak görülüyordu. Böyle bir strateji, kapitalist
olmayan bir toplumu (komünizmi) bir geçiş prosedürü olarak görmüyor, tersine bu
mevcut kapitalist antagonizma
bugün
olarak bulunduğu fikrine
dayanıyordu.
Kitlesel
siyasal ve kuramsal analizler, bu akımın ayırt edici kavram­
larından biri olan
bileşimi" analizlerinin ürünüydü. Sınıf ve tabakalaşma sosyolojisinin
ya da politik
literatürünün
kavramından
bir şekilde
farklı olan bu kavram,
sınıfının hegemonik kesimlerinin tarihsel karakteristiklerinin nasıl
ve buna
olarak sermaye
sınıfı arasındaki antagonizmanın ne
türden aktüel ve politik biçimler
gönderme yapar. Sınıf
sınıf
ve
sermaye birikim stratejilerinin ve
sınıfının bunlara verdiği tepkilerin seyrine göre
Yıkıcı
(Negri, 2006b: 55dn)
Mouiier bu karmaşık ve çok
boyutlu kavramı şöyle tanımlamaktadır:
Sınıf bileşimi, üretici güçlerin gelişim aşamasına,
toplumsal elbirliğinin ve
derecesine gönderme yapan, hem sermayenin hem de ücretli emeğin
teknik bileşimini
bir
Ancak bu analiz düzeyi kendisinin
su (son çaresi) olan politik bileşimden
Bunun
kolektif öznelliği
nitelendiren bütün
arzuları,
ve bunların politik, kültürel ve topluluk
örgütlenmelerine nesnel aktarımlarını
Negri uzun yıllar boyunca, bir yandan sermaye birikimi ve kapitalist devletin dönüşümünü
çözümlemeye çalışırken,
yandan da bu çözümlemede esas
sınıf mücadele­
si ve
sınıfının otonomisi kavramlarını
sınıfının otonomisi, sınıf mücadelesinin
ontolojik düzeyde kurucu ögesiyken, yine esas olarak sınıf mücadeleleriyle
sınıfı bileşimi
bu mücadelelerin
zeminini
Bu
çerçevede, sermayenin serüveni
sınıfının
dönüşümüne, toplumsallaşma derece­
sine ve sermayenin buna
karşılıklara
olarak anlaşılır,
sınıfının bu önceliği,
sermayenin zorunlu önkoşulu olarak var
onun potansiyellerine ve
evrime
olarak sermayenin de tam da bu potansiyele karşı örgütlenmesini ve böylelikle ser­
maye
sermayeye gerçek tabiiyetin
beraberinde getirir. Yani
kapitalizmin gelişimi sermayenin özünde olan
ürünü
sınıfı mücadelesinin
yarattığı bir
Negri'nin,
sonlarında
ması, Marx'ın Kapital'indeki
Marx Ötesi
(2006a) yaptığı Grundrisse oku­
(sermayenin) karşısında canlı
ontolo-
jisini
etme girişimidir.
Negri'nin daha sonraki bütün
çalışmalarına hem kuramsal hem de yöntemsel olarak damgasını vurmuştur. Negri,
abetçi sermayeler yerine toplumsal sermayeye dayalı analizin, diyalektik birlik yerine sınıf
otonomisinin ve ayrılma
değer yasasının
dayalı bir
olarak emek-gücü mübadelesi yerine
yasasının ortadan kalkışı ve sömürünün
bir tahakküm
olarak
ve sınıf bileşimindeki hegeformların
özellikle
yönteminin köklerini, bize
Kapital'dekinden çok farklı bir Marx sunduğunu
Grundrisse'de
Bu çabanın önemli kuramsal sonuçları vardır: Bir kere, canlı emek sermaye
ama bu
bir tarihsel özne olarak
Bu
dönüşümlerinin ve potansiyel olarak kendisinin ortadan kaldırılmasının arkasında, canlı
emeğin toplumsal
Dolayısıyla, sermayenin eylemlerini, yeni emek
süreci örgütlenmelerini, yeni düzenleme biçimlerini ve hukuk yapılarını, sermayenin
özelliklerinde
ondan önce canlı emekle
canlı emeğin dönüşümünde
aramak gerekir. Bu anlamda,
saldırıdan önce
olarak,
söz konusu
olan bir
güç olarak canlı emek
sınıfının politik bileşimi ve
de
yapısal bir
hapsedilemez. Diyalektik,
sınıfı
sermayenin çelişkili ama
birlikte var olma diyalektiğini dayatır ve bu sermayenin
bununla eş türden olmayan, birlikte var olmayı sona erdirmek
bir ayrılma
kendinden türeyen bir ayrılma mantığı. Kapitalist
sona erdirmenin
bu antagonizmanın bizzat
barınan
boyutu vardır:
reddi
ve
kendini
kılması. Bunlar sermaye
kurtulmanın ve
sınıfının
zenginleşmesinin
Üçüncü olarak, sermayeye dayalı üretimin
toplumsallaşması, artı-değerin de genelleşmesi ve toplumsallaşması demektir:
üretimin bir kategorisi olan artı değer, şimdi toplumsal bir kategori haline
gelmiştir ... Toplumsal artı değer, şimdi ve gelecekte toplumsal sermayeden ve toplum­
sal emek üzerindeki kapitalist tahakkümden kaynaklanan artı
(Negri,
156-57). Toplumsal
kar kategorisidir ve kar toplumsal sermaye pro­
jesinin, sermaye
de
geliştirdiği kar kuramı, sermayenin öznel­
kuramıdır ve bunun karşısındaki öznellik kuramının,
sınıfının kendini
kılma
kuramının da geliştirilmesi gerekir (2006a: 165
Dördüncü olarak, sermaye birikimi
arttıkça ve toplumsal etkisi yaygınlaştıkça, üretim
üretim
dolaşım
derecede bütünleşir ve bu koşullarda üretken emek ve üretken olmayan emek
ayrımı anlamını yitirir; "üretken dolaşım, doğrudan veya dolaylı, dolayımlı veya dolayımsız
üretken olarak tanımlanan bütün toplumsal çalışmayı toplumsal sermayenin üretim
bandında bir araya toplar." Sermaye artık "sadece üretim sürecindeki sömürüden
bir şey olmaktan çıkar, canlı emek gücünün her türden toplumsal
de
kendine
(2006a: 273,
Sermayenin canlı emekle
bu seyrini Negri dört evrede
Bunlar;
manüfaktür,
yüzyıl ortalarında
kadar süren büyük sanayinin
dönemi,
kadar süren
dönem ve bu tarihten sonra
girilen yeni dönemdir. Yaygın bir ka­
bulle, kapitalist emek süreçleriyle düzenleme biçimlerindeki dönüşümleri
düşünülen bu evreler
basitçe kapitalizmin üretim ve tahakküm
lerindeki
olarak görülemez; aksine kapitalist üretim biçiminin kendisinde,
tahakküm tarzında, en önemlisi sınıf bileşiminde ve dolayısıyla sınıf
maddi deneyimlerde belirleyici dönüşümler yaratmaktadır.
üreten
Bu konudaki tezlerini özlü bir şekilde toparladığı,
kez
bir derlemede
yayımlanan
Üzerine Yirmi Tez: Bugünkü Sınıf Durumunun
(Negri,
başlıklı makalesinde Negri, bu evrelerin sürekli olarak
daha da soyutlaşması
vurgulamaktadır. Bu geçişi yansıtan süreç, büyük sanayinin
dönemindeki zanaat
veya
ve son evrede de
sermaye tarafından topyekun boyunduruk
altına
olarak adlandırılan son evrede, tüm toplumsal etkinlik
üretim süreci tarafından sömürgeleştirilmiş, kol emeğiyle entelektüel emek arasındaki
ayrım ortadan kalkmış ve
daha da
sonuna ulaşmıştır.
Bu evrelerin her biri farklı bir antagonizma tarzı barındırmakta, dolayısıyla
öznellikler de buna göre biçimlenmektedir. Bu çerçevede,
evresinde
çelişki, emek sürecinin
denetimi
kapitalist yönetim arasındadır ve bir
devrimci öznellik matrisi de üretim sürecinde
denetimi teması etrafında boy verir. Kitle
damgasını vurduğu büyük ölçekli sanayinin
evresine
bu tür bir
ve onun
siyasal biçimlerin zemini ortadan kalkmıştır. Çelişki artık, üretim
ve yeniden-üretim süreçleri arasında, giderek daha soyut hale getirilen
arasında artan
artan
ve ücretler
arasındadır, Kitle
öznelliği,
etrafında şekillenir ve
derecede
olması bir alternatif tasavvurunu güçlendirir.
Artık
karşı karşıya
son evrede
birbirinden farklı eşzamanlı
çelişkiler,
siyasal biçime bürünür; sömürünün nesnel kategorileri açık bir
tahakküm yapısı olarak belirir. Bu gelişmeler sınıf
de
yansıyacaktır:
Yeni öznellik, toplumsal
ekonomik olanı
siyasal bir biçim
gören yeni
bir antagonizmayı yansıtmaktadır. Bu dönemde, fabrika
üretim süreçlerindeki
merkezi
kaybetmiş,
üretim
taşınan emekçi
olarak
hegemonik hale gelmiştir. Toplumun sermaye
tarafından topyekun boyunduruk altına alınması, birçok
anlamında üretkenlikten uzaklaştırırken belki de daha çok
mahkum ederken yandan daha çok
kapitalist döngünün
alarak onları
parçası yapmaktadır. Sermayenin yeniden-üretimi ya da genel olarak
üretimi,
sınıfının
alanlarına da
Böylece toplumsal
sanayi
yanında
gizli
kadınları da kapsar. Artık
daha fazla
soyutlaştırılması
fiilen sona ermiştir;
esası bakımından proletarya,
bütünüyle soyut, gayri-maddi ve entelektüeldir;
biçimi bakımından
lidir ve çok
sahiptir." Artık,
siyasal bileşimi... toplumsaldır";
toplumsal
kendini
kılma kapasitesini, gerçek özerkliği hayata geçirmesi bir
haline gelmiştir. "Üretken emek artık
fakat
toplumu yeniden üreten emektir; bu açıdan, üretken
üretken olmayan emekten
bütünüyle
Üretimin sürekli olarak daha da yayılan
ve dolaşımın da
kabul etmek gerekir." Üretim
üretici güçler, üretim
mübadele
birbirleriyle öylesine
geçmişlerdir
ki
birbirlerine tercüme edilebilirler.
kavramı, artık nicelik kategorisi
alınamaz. S ö m ü r ü , bunun yerine,
dünyanın
karşı ve onun üstündeki tahakkümün siyasal göstergesidir" (Negri,
2005a: 259-61).
ele
göre bu geçişler, sermayenin toplumu bütünüyle boyunduruk altına alma
minin tarihi olarak görülebilir; fakat daha önemlisi, bu
sermayenin aşkın bir
giderek soyutlaştırılması sürecinde canlı
direnişinin üstesinden
gelme
kaynaklanan paradigmatik kopuşları ve yenilikleri
Geçişler
sermaye
canlı emekçiler arasındaki
yani sınıf mücadelelerinin
ürünüdür. Sermayenin bu eğilimi, öngörülemez diyalektik sonuçlar üretir, zira kendisine
direnecek toplumsal emeği de genişletir: Toplumun artan karmaşıklığı tahakkümü de
Üretim hem
toplumsaldır, hem de giderek daha da
Böyle
ölçüde de
ve enformasyonun üretimdeki rolü giderek daha da
merkezileşmektedir. Bu, hem genel olarak üretim etkinliklerinin entelektüel boyutunun
giderek genişlemesi, hem de
entelektüel emek kategorilerinin toplumsal üre­
timde ve sınıf bileşimindeki öneminin artması demektir. Öte yandan,
toplumsal
üretim arasındaki bu
sermayenin
ve biçimleniş
üzerinde
tahakküm kurması, bunu bir
olarak
gerektirir. Sermaye
nasıl kitlesel
ücretlerini ve böylelikle ücret gelirlerinin sembolize
ve
yeniden üretici arzu ve
denetlemek
toplumsal
de
sem­
bolize edilen yaratıcı arzu ve potansiyelliklerini denetlemek
yük­
sek üretkenlik düzeyinin
hammadde -entelektüel ve yaratıcı bir emek gücü
uygun
tek hammadde- bilim,
ve bilgi
Sermaye
bu yüzden
el koymalı ... bilgiyi toplumsal
gördüğü her
bir aracına
Böylece,
olanakları ve tarzları üzerindeki denetim de direnişin
merkezi bir
haline gelir. Buradaki direnişin
önemli sonuç vardır: Birincisi,
sömürünün vahşetiyle açılan yaralardan kendisini kurtarabilmek ve böylece
sadece sömürünün tekil belirtilerini
aynı zamanda sömürünün kendisini ortadan
kaldırma mücadelesini sürdürebilmek
entelektüel emeğe dönüşme
"yüksek
ötürü entelektüel emek sömürü sorunlarını çözmek
açısından daha büyük bir kapasiteye sahiptir" (Negri, 2006b: 144,
73-74)
Üretimin
dolaşım süreçleriyle
günümüz ortamında
"üretim ve yeniden üretim toplumsal alan yoluyla tamamen birörnek,
bir
oluşturur ... fabrika artık çalışma faaliyetinin pekişmesinin ve onun
dönüşümünün özgül bir alanı olarak düşünülmez ya da kabul edilmez" (Negri, 2006b:
Toplumun sermaye altındaki gerçek
koşullarında artık sömürü, üretim
sürecindeki dolaysız halleriyle gerekli emek zamanı ve
zamanı arasındaki
üzerinden gerçekleşmez. Yeni kapasiteleri ve
toplumsal
bizatihi
sermayenin yaratılan
el koyması arasında eskisinden daha genel ve
sistemik bir çelişki vardır ve sömürünün artık bu düzlemde tanımlanması gerekir:
örgütlenmesinde gerekli zaman
artı değer zamanı nicelikleri arasındaki
bütün
(Negri, 2006b: 212) Bugün sermayenin gerekli emek
zamanını azaltmaya yönelik operasyonları (yeni emek süreci düzenlemeleri, yalın üretim
vb.) şüphesiz
çoğaltır, ama burada sömürünün niceliğindeki artışa
bir
hesaplamanın temelini bulamayız, zira bu
zemin artık fabrikanın
dışına
Negri'nin bütün bu yorumlarında sürekli olarak
emeğin sermayeye biçimsel
tabiiyetinden gerçek tabiiyete ya da
koşullarına geçişi, Kapitalin
birinci cildinde Marx (2004: 485), sermayenin, devraldığı üretim sürecini dönüştürüp
teknik sürecini ve toplumun
kökünden
göreli
yarat­
maya dönük
bir kapitalist üretim
yaratması olarak tarif eder. Negri
Grundrisse'deki ve Kapitalin birinci cildinin sonunda yer alan
Üretim Sürecinin
başlıklı bölümdeki analizlerinden hareketle) gerçek tabiiyetin doğrudan
emek sürecinin dışına uzanan boyutlarını vurgular. Fabrikada yaratılan
kapitalist
ve
devlet ve yasa düzeni
fabrikanın dışına yayılır, üretim ve
yeniden-üretim alanları arasındaki ayrım
toplum bir
dönüşür. Bu yorumun önemli sonuçlarından biri, bir bütün olarak toplumun sermayeye
gerçek tabiiyetinin
koşullar altında,
üretim sürecinde artık özgül bir
kapitalist örgütlenmeye gerek kalmaması, kapitalist emek süreci ve toplumsal üretim
üretim sürecinin dışında gerçekleşen üretkenliğe el koymaya
dayanan bir karakter
"Toplumsal
bir üreticidir, ancak yalnızca
ve
artı
üreticisi
aynı zamanda
gerekli toplumsal
üreticisidir.
Eskiden kapitaliste (ve daha genel anlamda kapitalizmin
ve
yüzyıllar
boyunca emek gücü üzerinde uygulanan çeşitli ve değişik denetim biçimlerine) ait olan
bu
artık
aittir" (Negri, 2006b: 98). Yani, gerekli emek vasıfları ve denetim
koşullarıyla birlikte bu
koşullarının bizzat sermaye tarafından
birey­
sel ya da kolektif üretkenliğin
kapitalist
üretimi olarak ortaya
eski koşullardan farklı olarak, toplumsal
üretmesi
bir ürün
sermayenin salt tahakkümü
ortaya çıkan bir sonuçtur. "Bu noktada, yani
toplumsal
emeğin
örgütleyicisi ve denetleyicisi
...
patron
artık kapitalizm
gerekli bir koşul bile
(Negri, 2006b:
toplumsal
tarafından
şüphesiz güçlü bir kavram olmak­
la birlikte ampirik göndermeleri belirsizdir. Üretimin giderek daha da
ve bu
anlamda
varolabilmesi
emek
dahil edilme­
(Negri, 2006b:
her ne kadar
da, bu, toplumsal
toplum­
sal
giderek daha fazla
dair
bir kanıt sunmaz. Öte
yandan, bu türden bir analiz, Thoburn'un
81-87) saptadığı kuramsal bir sorunu da
kuramcıların sık sık gönderme
yaptıkları Grundrisse'deki makineler üzerine kısım (Marx: 2003: 165-83)
farklı okumaya
yol açar: Tek tek
ve
aşan bir üretici olarak (i)
emek sürecinin dışında
ve makinelerde cisimleşen bilim ve teknoloji, ve
bu
üretici gücün taşıyıcısı olan
okumadan çıkan yorum, üretilen zengin­
giderek
bir şey olmaktan
Bu bakış kapitalizmin
kendisinin çalışmanın sonunu
şeklindeki tezlerin
yorum
sözünü ettiği
çalışmanın,
dışında bir şey olarak
makineli sistem
sermayenin
etkinliklerinin bir ürünü olarak
görür ki emeğin sermayeye gerçek tabiiyeti kavramıyla uyumlu olan yorum da budur.
Burada, sermayenin
etkinlikler
hem fiili çalışma zamanında
hem de çalışma dışı zamanda genel zeka olarak
"Genel zekanın üretkenliği ...
çalışma olarak sayılabilecek yaşam
genişlemesine
eder" (Thoburn,
84).
Negri'nin kuramında (i)
yorumdan türeyen,
emek süreçlerinin dışında doğan ve biriken bir genel zeka kavrayışı ve buna bağlı olarak
otonom
hayata geçirilmesi fikri
kapitalist denetim rejiminin bir ürünü
olarak genel zeka ve buna bağlı olarak
fikri arasında bir çelişki saptamaktadır.
Yani Negri, bir yandan
kapasitesinin
bir özgürleşme
siyeli olarak,
otonomisinin bir
olarak sunmakta,
yandan da
sermayenin denetim rejiminin bir parçası olarak görmektedir.
Kabul etmek gerekir ki, Negri'nin yorumu,
sömürüsüne dayalı, üretken fabrika
yücelten geleneksel sınıf kavramının daraltıcı etkilerini ortadan kaldırma vaadi­
ni güçlü bir şekilde
Emek ürünlerinin tek tek bireyler, hatta grup­
lar üzerinden gözlenip teşhis edilemeyeceği, üretimin giderek
bir
olarak
bu biçimiyle (sermayenin
toplumsal üretime katılamayan,
sermaye
bir üretim
giremeyen
dünyamızda var
da
(Negri, 2006b: 109-10):
Potansiyellerin ... birikimi ve
bir biçimde ortaya çıkışı, hem kapitalist
gelişmenin bir ürünü hem de bu gelişimin kalıntılarından biridir. Yani potansiyellerin
birikimi, sermayenin
ancak sömüremedigi bir şeydir (vurgu eklendi).
Bu, kapitalist
koşulları altındaki nüfusun sürekli artışına rağmen,
ücretli
göreli olarak zayıflamasında,
manevralar sayesinde
azalsa da artan
ve ayrıca çeşitli ücretli ve ücretli olmayan
arasındaki
artmasında kendini gösteren gerçek bir olgudur. Ve bu olgu, ücretli emek
üzerinden
edilen yerleşik sınıf kavramlarını ciddi bir şekilde sorunlu bir ko­
numa sokmaktadır.
giderek daha fazla proleter, giderek daha yüksek oranlarda,
ücretli olanaklarından kalıcı ya da geçici bir şekilde mahrum kalıyorsa, bu, sermayenin
giderek artan sayıda proleteri
sömürüsüne
ve/veya
yeni ve
emek piyasası koşullarında sömürü kapasitesini daha çok
daha
düzensiz ve ortalama olarak daha düşük toplumsal
şeklinde
anlamına gelir. Klasik
sömürüsü terimleri üzerinden düşünürsek,
bu durumu
daha fazla proleter
(BSH, 2002: 4)
şeklinde tarif edebiliriz. Aynı terimlerle, proleter
emek piyasasında
kazanan rekabetinin
da budur. Negri'nin
geleneksel
sınıfı kavramlarının
güçlük
bu kesimleri kavramsal olarak
zira
yeni sömürü perspektifiyle zaten bu türden bir ayrım yapılamaz, toplumsal
bir bütün
olarak
Fakat burada sorunlu olan nokta, bu
ancak yeni bir
sallaşmış üretim ve buna dayalı bir sömürü kavramı yoluyla sınıfın
dahil edilebilmeYani, sınıfı kuran sermaye
öyle ya da böyle üretim üzerinden tanımlanması
yönündeki bilinen ısrar sürmektedir. Öte yandan, toplumsal
bölünmeleri,
toplumsal
birleşme
karşı sermayenin ürettiği bir olgu olarak görülen
(Negri, 2006b:
"Kitlesel
konusundaki çözümleme
farklı olarak, toplumsal
bir beklentiden
dışlananları unutmayacak." (Negri,
İmparatorluğun Proleterleri: Toplumsal İşçiden Çokluğa
Kapitalizmin
ve bunun sınıf bileşimi üzerindeki etkilerine
tespitler
Negri'nin daha önceki çalışmalarında da vardır.
Guattari
birlik­
te kaleme aldıkları Bizim Gibi Komünistler (Guattari ve Negri, 2006) ve
yayınlanan
Yıkıcı Politika (Negri, 2006b; özellikle
Dünya
başlıklı bölüm)
adlı kitaplarda,
dünya
sermayenin
gibi kavram ve
temalar üzerinden küresel sermayenin, toplumsal emeğin küresel düzeydeki
denetlemesi ve bu denetimin almakta
politik tahakküm biçimleri üzerinde
lur. Yine de, sermaye
proleterlerin
bir
durumu ve
görülmesi fikriyle belirgin bir şekilde
kez
(Hardt ve Negri, 2001) ve
ardından gelen Çokluk'ta (Hardt ve Negri, 2004) karşılaşıyoruz. Burada,
ser­
maye
küresel
tarifinde
şey, Negri'nin eski­
den beri
kapitalist sömürünün
bir politik tahakküm biçimini
fikrinin
düzlemine taşınmasıdır. Küresel ser­
mayeden, küresel kapitalizmden
yerde, küresel bir kapitalist tahakküm sis­
teminden de bahsetmiş
Çarpıcı bir etki yaratan bu çalışmalarda tasvir edilen
egemenliğin eski
siyasal ve ekonomik biçimlerinin aralarındaki ayrımlarla birlikte silinmeye yüz
ve
yeni ve tek bir egemenlik
hakim
bir dünya durumudur. Burada, ege­
menlik aygıtları ve pratiklerinin de, aktörlerin de
koordinatlar
Bu durum bizi özellikle toplumsal sınıflar ve sınıf antagonizması bakımından
Sınıfların, sınıf çatışmasının ve
ayrıksı koordinatlardan artık
söz edemeyiz. Bunların tikel ve çok çeşitli tezahürlerini ayırt ederiz ama esas olan hayatın
şu ya da bu kategorik
toplumsal hayatın bir bütün olarak yeniden-üretilişi
üzerindeki egemenlik sistemi ve direniştir: Biyo-iktidar ve biyo-politika.
uzamsal sınırları olmayan, kendi
tarihin dışında kurgulayan
veya bütün
kendi
tarihi olarak sınırlayan, tüm veçheleriyle toplumsal hayat
ve
üzerinde egemenlik kuran bir modeldir ve bu yüzden karakteristik olarak
bir
taşır.
ve antagonizmanın
mesinde temel bir
oynayan biyo-iktidar ve biyo-politika kavramları,
disiplin toplumundan denetim toplumuna geçişe
analizlerine dayan­
Kısaca belirtmek gerekirse disiplin toplumu, davranış normlarının
ve
bunlara
esas olarak disiplin ve yaptırım aygıtlarıyla
bir toplumu tarif
eder. Denetim toplumu
davranış normlarının
ve gözetim sistemleriyle bireylerin
beyinlerine ve bedenlerine
dışarıdan yaptırım aygıtlarının rolünün
bir duruma
eder. Böylece, denetim toplumunun
paradigması olan biyo-ikti­
dar,
hayatı, onu izleyerek, özümleyerek ve yeniden eklemleyerek,
46
düzenleyen bir
bütün nüfusun hayatı üzerinde etkili bir
W
ancak her bireyin kendine göre benimseyip yeniden
ati bir
haline
Bu
bütünsel, hay­
en önemli
hayatı bütün
yönleriyle kuşatmaktır ve asli görevi de hayatı yönetmektir (Hardt ve Negri,
48).
Hardt ve Negri,
koşullarında üretimi tartışmaya açarken,
şimdiye kadarki maddi olmayan emek yazınını elverişli fakat yetersiz bulurlar; zira, biyopolitik bağlamda üretim
ve burada maddi olmayan emek artık
yalnızca entelektüel ve bedensel olmayan emek türleriyle sınırlı
ve duygulanım (affect) değeri bu
mutlak anlamda merkezi
yer
Üretimin bu yeni tasvirinde, denilebilir ki maddi olmayan
daha önce­
ki görece sınırlı ve yer yer doğrudan az sayıda entelektüel çalışana gönderme yapan
bir dönüşüme
ve küresel zeminde yeni bir anlam kazanır, zira toplumsal üre­
tim, toplumsal üretimin kapitalist temellük tarzı, bizatihi bu üretimin nesnesi ve öznesi
antagonizmanın yeni biçimi, hem aktüel
hem de kavramlaştırma
bakımından yeniden
Üretimin nesnesi artık hiçbir şekilde
yaşamın kendisidir. Bu
üretimin öznesi artık
emek
bir bütün olarak proleter çokluğun kendisidir ve sermaye
çokluk arasındaki
de
biyo-politik. bir direniş ve
biçimini almıştır (Hardt ve Negri,
(47-55).
(Hardt ve Negri,
77) proletarya tanımları genel olarak
sınıfının
geniş
olarak bilinen kategoriye benzese de önemli vurgular
ka­
pitalist üretim ve yeniden üretim biçimleri tarafından
ya da dolaylı olarak
sömürülen ve bu biçimlere tabi kılınan herkesi kapsayan geniş bir kategori" (vurgu eklen­
di). Burada önemli olan
nokta vardır:
olarak, proletaryanın sermaye
ölçütü
toplumsal
gibi tekrar karşılaşıyoruz. Fakat
olarak, bu defa eskisinden farklı ya da daha açık bir şekilde ortaya konan bir dolayımla
da karşılaşıyoruz: Sömürü artık sadece üretimle
aynı zamanda yeniden-üretim
biçimleriyle de bağlantılı olarak
bir görüngüdür. Aslında
etmek gerekir ki, buradaki
fark etmemizi
yine de üretim ve yeniden-üre­
tim kavramları arasındaki eski ayrımdır. Oysa yukarıda,
ve üretim
koşullarında hayatın
denilen şey zaten bu ayrımın ortadan
bir
gerçekleşir. Bu yeni
sömürünün nesnesi de, "artık özgün üretici faaliyetler
değil, evrensel üretme kapasitesi, yani soyut toplumsal
ve onun kapsayıcı gücü
haline gelmektedir. Bu soyut emek yeri olmayan bir
dünya üre­
timinin
emek bu yok-yerde sömürülür." Üretkenlik
üre­
timi haline
üretimdeki payları bakımından çeşitli emek türleri arasında, emek
mekanları arasında, emek zamanı ve
zaman arasında ayrım yapmak
giderek zorlaşır. "Proletarya bütün
her yerde, bütün gün boyunca üretir"
(Hardt ve
2004: 215, 12-13).
Maddi olmayan üretimle
bütün
küçük bir
olsalar da
diğer emek biçimlerini ve toplumun bütününü dönüştürmektedirler. Hardt ve Negri bu
yeni koşullarda,
hale gelen ve emek ve üretim sahnesini dönüştüren maddi
olmayan
üç biçimini saptarlar: Bilgisayar ve
teknolojileriyle dönüştürülmüş
®lan endüstri
emek; ve duygulanımların üretiminde ve
manipülasyonunda rol oynayan, bedenin
emek.
yeter-
tanıdık olan bu emek
arasında
tipik örnekleri bilgisayar ve enforduygulanım emeği
olarak adlandırılan
üçüncüsünün tipik örnekleri
ve
alanlarında gözlenir.
Ancak bu emek türleri karakteristik olarak birbirinden yalıtılmış halde faaliyet gösteren
kategoriler
tersine bunlar arasındaki, toplumsal etkileşime dayalı ortaklık bu
faaliyetlerin
bir
yani
ve faaliyetin ortak olma
"daha
ki emek biçimlerinde olduğu gibi dışarıdan dayatılmış ve
bir şey
(Hardt ve Negri,
83, 122-25;
305-6). Maddi olmayan
niteliğinin
oluşumunda ve pekişmesinde başrolü oynayan
enformasyon
Elbette bu sürecin
olumsuz koşullar vardır: Fikir ve duygu yeni ve
taciz ve
yabancılaşma biçimlerini beraberinde getirmekte, maddi olmayan emek türünün
maddi ve sözleşme koşullarının emek piyasasına yayılması genel olarak emeğin
munu daha güvencesiz hale sokmakta ve
arasındaki ayrımın
fiilen uzamasına yol açmaktadır. Yine de, maddi olmayan
hegeyepyeni bir tarzda ve yeni olanaklarla donatmaktadır. Fikir, bilgi ve
duygulanım üretimi, toplumun
köklü bir şekilde etkilemekte, toplumsal
üreten bir rol
Böylelikle maddi olmayan emek sadece
ekonomik olmayıp toplumsal, siyasal ve kültürel bir güç haline gelmektedir; bu anlamda
çokluğun biyo-politik gücüne,
üretimine damgasını vurur. Maddi olmayan
emeğin topluma bu şekilde nüfuz edişi,
ağları halini alır ve yaşamın üretimi de
köklü bir şekilde ortak bir
bürünür (Hardt ve Negri, 2004: 83-4,
Çokluğun bu biyo-politik ontolojisinde, emek (yaşamı üreten kolektif emek) artık ücretli
emekle sınırlanamaz ve
yaratıcı
bir bütün olarak kapitalizmle çelişki
Böylece artık, eski sınıf kuramlarının üzerine
tekillik
ortaklık
ekseni ortadan kalkar; bu
arasında artık ne kavramsal ne de somut bir çelişki vardır.
Negri ve Hardt (2004: 120) bu
çokluğun kapsamını
altında
dolayısıyla sermayenin
reddeden sınıf olma potansiyelini taşıyan
olarak belirlerler, Bu türden bir sınıf kavramını eski sınıf kavramlarıyla karşılaştırdıklarında
ortaya çıkan sonuç
çarpıcıdır: Sanayi
dar anlamdaki
sınıfı
tanımını bırakalım, tüm ücretlileri
geniş anlamdaki
sınıfı tanımı bile, bugün
görülen kadınların yeniden-üretim
köylü emeğini,
yok­
sulları dışarıda bırakır. Bu noktada bir kez daha, Negri
Hardt'ın geçmişte sanayi
ne atfedilen sermayeye karşı asli özne statüsünü, bu
sermaye
asli
üretken sayılmalarına (ve dolayısıyla asli sömürülenler olarak görülmelerine)
Dolayısıyla,
farkını da herhangi bir bileşeninin böyle
bir
sahip olmaması şeklinde ortaya koyarlar, zira çokluğun
tüm emek
biçimleri toplumsal olarak üretkendir ve ortak bir direniş potansiyeli taşırlar. Geçmişte,
çeşitli sol
hareketleri
sanayi
asli üretken sayıldıkları
ayrıcalıklı
devrimci özne olarak görüldüğü doğrudur. Ne var ki, klasik Marksist sınıf kuramının devrim­
ci öznellik
üretkenlik ve sömürü arasında böyle bir
kurduğu fikri en azından
tartışmalı bir önermedir. Lebowitz'in (2006: 297)
gibi, sanayi proletaryasının
potansiyel olarak devrimci sayılması, en
en çok sömürülen ve dolayısıyla üretilen
zenginlik üzerinde en çok hak sahibi kesim olması yüzünden değil, "sermaye bu
ve örgütlediği, böylece de onları kendileri
devrimci özneler olarak
üreten mücadeleleri
Öte yandan, sanayi
geçmişteki
rika merkezli mücadelelerinde yankılanan sömürü duygusunun aktüel bir deneyim olarak
özgül sömürü kategorisinin bu tarihsel-pratik
liklerle
bir bağlantısının
da hatırda tutmak gerekir.
Dolayısıyla, Hardt ve Negri'nin Marksist
geneline şamil bir
yani
sömürü
öznellik arasında
bir
kurma
olarak
söylenemez. Geleneksel sömürü kategorisinden radikal bir şekilde farklı
da olsa çokluk
kapitalizm arasındaki
bir sömürü
olarak tanımlanması bu
yüzdendir. Bu yaklaşım, sömürüyü özgül bir kategori olmaktan çıkarmakla
şu
soruyu da davet eder:
yasası terimleriyle, sermayenin üretiminde yer
alan
sömürüsünü esasen sermayeyi var eden bir
olarak tanımlayıp, ser­
maye karşıtı
hem bu
hem de çokluğun geri kalan kesim­
lerinin ortak koşullarında, sermaye tarafından maruz bırakıldıkları yoksunluk ve
tahakkümde aramak neden bir seçenek olmasın? Böyle bakınca, değer yasası ve
üretiminin aktüel dinamikleri sermaye karşıtı
kurucu
olarak
bu
merkezi hedefi olarak
Maddi olmayan
hegemonik hale gelişi tezi, bir
maddi olmayan emek
biçimlerinin giderek daha fazla
kapsamına
ve
şeklindeki,
ampirik kanıtlarla
bir önerme
yanda
bir
olsalar da maddi olmayan
taşıyıcılarının
öncüleri
olduğu şeklindeki
bir önerme arasında
Tezin bu
kanadının,
emek ve sınıf literatüründe genellikle yeni orta sınıflar tartışmaları
yer alan, emek
süreçleri ve ücretleri bakımından elverişli koşullar
entelektüel
araştırmaları ve bulguları gözden geçirmemiş olması
ayrıca üzerinde durulması
gereken bir noktadır. Zira, bir emek ve çalışma türü olarak değil, bizatihi bu türün taşıyıcısı
olan çalışanlar üzerine araştırmalar bu grubun öznelliğine
olarak Çokluk'ta ortaya
konulanla neredeyse taban tabana zıt bir tablo ortaya koymaktadır.
gibi, yönet­
sel ve özellikle teknik profesyonellere
beri
gereksiz
bir öznel­
lik atfedilir. Ama yine
gibi, bu profesyonellerin öznelliklerinin çok temel bir başka
de, birikim ve bölüşüm dinamikleri onları
sürece, kendi­
lerini
çalışanlardan ayırmaktır ve bunu da emek sürecine yönelik üstün entelektüel
beceri ve kapasitelerine dayandırırlar. Öte yandan,
73)
gibi,
tasarımcılarını,
bilgisayarlı üretim yapan bir
otomobil
makine operatörlerini ve çıplak dansçıları yeni bir
olmayan emek şemsiyesi altında toplamak, çok ciddi bölünme hatlarını,
örgütlenmesini çok zora sokacak engelleri bir araya toplama riskini taşımaktadır. Dyer( 2 0 0 1 : 7 8 - 7 9 ) , Hardt
Negri'nin yeni küresel düzenin siyasal-hukuksal
kuruluşuna odaklandıkları ve politik
analizlerine pek fazla yönelmedikleri
karşıtlık eksenini
sermaye arasında
çokluk
arasında
tanımladıkları yorumunu yapmakta ve bunun yerine (ya da politik
düzleminde
tamamlayıcı bir analiz olarak)
ve
emek türlerini
bir araya getiren bir
kavramının
edilmesini önermektedir. Küresel
Negri'nin
kategorisi
uluslararası boyutları ve
Kuzey/Güney
da sınıf bileşimine dahil etmiş olacak ve ayrıca
bilim
hem
boyutlu
düzeyinde hem de bütün bir yaşam
daha
düzeyde
ontolojisinin çok
Hardt ve Negri'nin, toplumsal üretim süreçleri
fabrikanın merkezi öneminin
önermesi elbette dar anlamıyla fabrika üretiminin olgusal
yok sayan bir yaklaşım
Ancak, fabrikanın dışındaki toplumsal
gelişmesi tespiti bir
olarak ne kadar çok vurgulanırsa, fabrikanın
olup bitenler de o kadar çok
Zira, Hardt ve Negri'nin (2002b:
tezine göre bu gelişmeler çalışmayı
sona erdirmese de
sınıfının disipline dayalı örgütlenmesinin ve teknik ve politik
bileşiminin fordist ve taylorist mekanizmalarla düzenlenişinin sonuna
Dolayısıyla, sermayenin artık üreticiler arasındaki
doğrudan üretim sürecinde
etmeye ve sürdürmeye
yoktur; yeni
sermaye stratejisi
fab­
rika dışındaki, toplumsal yaşamın kendisi haline gelen ve giderek daha fazla maddi
olmayan bir
bürünen mevcut
teşvik etmek, denetlemek ve el koy­
maktır. Ne var ki, bu toplumsal üretkenlikten eskisinden daha fazla yararlanıyor olsa da
sermayenin
bu verili üretken kapasitelerine bel
düşünmek günümüz
dünyası açısından hiç de
bir gözlem gibi görünmüyor. Bu üretken kapasitenin
biçimlendirilmesi,
ve nesneleştirmesinde
üretim sürecindeki ege­
menliğini kullanmak sermaye
önemini koruyor;
artıracak emek süre­
ci düzenlemelerine yönelik bir
rıza üreterek ve/veya
yönelik baskı yoluyla. Bu yüzden, toplumsal
üretken potansiyelinin, her türden
üretim faaliyetinin genel ve temel bir önkoşulu haline geldiğini kabul etsek bile,
anlamıyla denetim(in) üretim
gerekli bir koşul (olmaktan
ve bil­
gisayar
üretime toplumsal
hükmetmesinin mümkün hale
(Negri, 2006b:
sürmek hem aşırı bir genelleştirme
hem de toplum­
sal
genel evrenine
görüngüleri
emek sürecine teşmil etme
tehlikesini beraberinde getirmektedir. Otomasyon ve bilgisayar sistemlerinin fabrikanın
dışında, toplumsal
üretken
üzerinde denetim kurmak
fabrikanın
bizatihi belirli bir
biçimini dayatmak ve çalışmayı
kullanılırlar. Yeni çalışma biçimleri ve emek süreci düzenlemelerinde
başat bir
olarak ortaya çıkan
bu konudaki devasa yazının sap­
tadığı bir olgudur ve bu eğilim maddi olmayan emek alanlarında da son derece
güçlüdür (Thompson, 2005: 85). Yani, maddi olmayan emek, üretken etkinliklerin kapsamı
ve
bakımından yaygınlaşırken, aynı zamanda maddi emek süreçlerine özgü
denetim rejimlerini de yaygınlaştırmaktadır.
Sonuç
Negri'nin hem uzun zaman öncesinden beri yazmış
hem de Michael Hardt
bir­
likte
son dönem kuramsal
özgün ve yaratıcı bir sınıf analizi
kabul edilmelidir. Geleneksel sınıf
hayli yabancı bir terminolojiye sahip bu
bu makalede yer verilmeyen siyasal kuruluş, uluslararası hukuk, kitle hareket­
leri ve
siyasal özgürleşim projeleri gibi çok geniş bir analiz çerçevesi de sun­
maktadır. Bu yazıda konu edilen
ve sermaye
sorunu
bakımından, diyebiliriz ki Negri'nin
süren çabası bizatihi böyle bir sorunsalı
ortaya koyan ender girişimlerden biridir.
gerçek
kavramı
bilim
böyle bir dönüşümü çözümlemekte kullanılan
kavramlarından
olarak
belirmektedir. Her ne kadar bu boyunduruğun küresel kapitalizm öncesi ve sonrası
koşullardaki anlamları arasındaki fark yeterince aydınlatılmamış ve esasen
luğun siyasal egemenlik terimleriyle tarif edilmiş olsa da. Sermaye
dönüşümünün
her evresinde,
her zaman bu
dışında kalan bir
taşıdığı,
ve kendisini dönüştürdüğü tezi toplumsal tarihin parlak bir okuması
kadar
özgürleşiminin
adanmış bir kuram olarak da görülebilir. Ne var ki,
çokluğun hem kendindeki var oluşu hem de birlik haline gelme
tekilliklerin ve
çeşitliliklerin bir
şeklinde ele
ölçüde, bölünme hatları ve bunların
sonuçları analizin
uzaklaşmaktadır. Dünya proletaryası
yerel, ulusal
ve küresel ölçeklerdeki bölünmeler,
sonsuz
görüngüleri olarak
görülemez.
kendinden gelir, ortaklığı
sermaye egemenliği ile.
şeklinde bir önermede de bulunamayız. Tersine, çokluğu
gibi,
parçalayan ve bölen de öncelikle sermaye
ve bu sermayenin eskiden beri bili­
nen bir özelliğidir. Yeni olan, bölünme eksenlerinin ücretli
alanından
bütün
yaşam alanlarına
genişlemiş olmasıdır.
çağında
arkasındaki sebep tam da bu gerçek parçalanma hali olsa gerektir, Hardt ve
Negri sermayenin parçalayıcı etkilerinin farkında olduklarını göstermekle birlikte, bu
mu küresel proletaryanın
sorunları olarak
formasyonların ve
sermayeye tabi
hatta sermaye tarafından
olarak ele almak­
la yetinirler (Hardt ve Negri,
186). Negri'nin önceki çalışmalarında
de,
Hardt'la birlikte yazdıkları
ve Çokluk kitaplarında, sermayenin ürettiği çokluk
bu bölünmelerin önemini görmeyi engelleyen şey, çokluğun (ya da canlı
otonom ontolojisi fikrini çok
götürmeleridir. Öyle ki, önümüzde
luğun dışında bir şey yoktur, ama sermaye ve sermaye
sisteme sanki dışarıdan
sokulmuş dolaysız bir güç olarak, eksik ve ancak çokluk üzerinden anlam kazanan bir şey
olarak görünür.
1 Negri'nin, önemli bir kısmı
Ötesi
(Negri, 2006a)
Devrimin Zamanı'nı (Negri, 2005b)
dışında yayımlanmamış büyük bir külliyat oluşturan çalışmaları
Ryan'ın Negri'nin çalışmalarını özetleyen uzun Sonsöz'üne ve
çeviren Matteo
bakınız.
2 Yann
akım olarak
Yıkıcı Politika (Negri, 2006b)
kapsamlı Önsöz'ü hem siyasal hem de kuramsal bir
otonomist
tarihsel bir
oturtulmuş eleştirel bir değerlendirmesini
çok çeşitli bileşenleri barındıran bu hareketin 1980 sonrasındaki
haritası'nı
yararlı bir çalışma
ayrıca bkz. Wright (2006),
3
sınıfı otonomisinin ve sınıf mücadelesinin sistemin
bir
olarak
Negri'nin
yıllarındaki çalışmasından (Negri, 2005c)
bir şekilde,
felsefesine
karşı
felsefesi okumasından beslenmektedir. Negri bu okumadan,
(potestas)
karşısında, onunla diyalektik bir bütünlük
değil, ondan ayrı,
ele
özerk bir
toplumsal gücün (potentia) fiilen mevcut
ve bu mevcudiyetin
bir
ayrı bir siyasal ontolojisini tasavvur etmenin mümkün
fikrini geliştirir. Spinoza
yöne­
lik bu
en son
Devrimin Zamanı (Negri, 2005b)
yer alan
Alma
başlıklı fragmanlarda bulunabilir. Negri'nin, Spinoza'nın
kavramlarını okuyuşu ve bunları tarihsel ve
toplumsal alana aktarışına
bir
ayrıca bkz. Read (1999),
4 Farklı bir bakış açısıyla üretilen, ama Negri'ye benzer bir şekilde Grundrisse okumalarından beslenen bir
yorum
bkz.
(2006). Lebovvitz burada, sermayeninkinden ayrı bir
sınıfı politik
görüşünü geliştirmekte ve ücretli emekçinin her zaman
bir
barındırdığını
5 Negri'nin
94n)
yasasını
ya da oransallık olarak ele alışı
bir yorumdur.
gibi, değer yasası emek-gücünün fiyatıyla
bir kavram olmaktan çok
ser­
özgül biçimle
bir
Bu bakımdan, ölçme sorunu
Ne var ki
Negri, Hardt
birlikte bu konudaki ısrarını
ve Çokluk çalışmalarında da sürdürür:
teorisi gerçekte bir
ölçüsü teorisidir ...
ölçüsü onun düzenli olarak
toplumsal
normu ve kapitalist yeniden üretimi demektir" (Hardt ve Negri,
361dn).
Bu konuda, ölçme sorunu bir
emek-gücünün değerinin sabit sayılmasının
sonuçları tartışan ve bunun
yalnızca bir çalışma
emek-gücü
aslında
sınıf mücadelesiyle belirlenen bir
süren bir yaklaşım
bkz. Lebovvitz (2006).
Negri'nin çalışmaları da sınıf mücadelesinin rolünü vurgular ama bunun sömürünün
sona erdir­
sürer.
6 Bu bölüm
Türkçe baskısında bulunmayıp ayrı bir
yayımlanmıştır. Bkz.
(1999).
7 Hardt ve Negri, sistem muhaliflerinin
zaman cepheden
zaman zaman da kapsamlı ve
güçlü eleştirilerle karşıladıkları
ve
analizlerinin zemini olarak alırlar, Bununla
beraber,
nosyonları
yönelik esaslı bir eleştiriyle yük­
lüdür. Onları yeni durumu gördükleri halde yanlış sonuçlar çıkarmakla eleştirirler. Öte yandan, aynı durum
küreselleşme literatürü
de söz
Bu karmaşık ve çok tartışmalı literatürün, küreselleşmenin
sorununu esas olarak ekonomik ve
olarak da kültürel bir düzlemde
söylenebilir. Bu tartışmanın
boyutu
neredeyse münhasıran küreselleşme karşısında
durumuyla
o da öncelikle bir siyasal entite olarak
ulus-devletin ekonomik ya da
ekonomiyle
rol ve
odaklanmıştır, Hardt ve Negri bu yaklaşımların karşısına, küre­
selleşmeyi tarihsel bir
olarak
ve (ortadan kaldıran
kendine
eklemleyen (ve böylece onu eskisinden daha berbat bir biçime sokan) yeni bir siyasal düzen, yeni bir
hükümranlık biçimi
dikilirler.
8 Caffentzis (1999) benzer bir
günümüzün toplumsal
temsilcisi olarak görülen
entelektüel
onlara atfedilen devrimci öznellik arasında tespit etmekte ve
üretim
arasındaki bu metodolojik
eleştirmektedir.
9 Hard ve Negri'nin
mence dile getirilmiştir.
çözümlemelerinin ampirik temellerden
bkz, Brennan (2003), Arrighi (2002).
çok sayıda eleştir­
10 Daha önceki çalışmalarda (örn. Guattari ve Negri, 2006) dünya proleterlerinin bölünmelerine
daha
yakın bir
güney arasındaki ve korporatist mekanizmalarla eklemlenmiş çalışanlarla
güvencesiz ve dışlanmış yeni proleterler arasındaki fiili ve potansiyel bölünmeler üzerinde özellikle durulur.
ve
küresel bir proletarya ontolojisi fikrinin bu bölünmelerin önemini gölgede
söylenmelidir. Bölünme karşısında homojenleşme argümanının tipik olarak dayandığı temel
önerme
kuzeyden güneye sermaye, güneyden kuzeye emek akışının, proleter çokluk üzerinde,
deyimiyle,
etkisi yaratacak
Arrighi, bu
kadar
güçlü bir
zira sermaye akımlarının büyük kısmının yoksul ülkelere yönelmeyip yine zen­
gin ülkeler orasında
ve
yüzyıldaki göçlerin,
sürülenin aksine,
yüzyıldaki nüfus hareket­
lerinden daha az
dikkat
Dolayısıyla, zenginlik ve
bakımından Kuzey
birbirine benzediği ve
de,
arasındaki refah
farkının azaldığı
Kuzey Güney arasındaki güçlü ve kalıcı ayrımların yalnızca proleter kim­
liklerin oluşumunda
aynı zamanda
kuruluş
de belirleyici bir rol oyna­
düşünmek çok zordur (Arrighi, 2002: 7-8, 14). Kuzeyin ve Güney'in proleterleri konusunda
ayrıca bkz. Silver ve Arrighi
KAYNAKÇA
Arrighi,
(2002)
of
10 (3),
BSH (2002) Program, Birleşik Sendikal Hareket (Mart, 2002).
Harry
Labor and Monopoly Capital; The
of
Century.
Nevv York:
Brennan, Timothy (2003) The Magician's
— Caffentzis, Constantine G.
Callinicos, Alex (2001)
A Rejoinder to Hardt and
End of Work or the Renaissance of Slavery? A
Negri
Gugliamo
Guattari,
of
and
International Socialism, (92).
On the Economic Identification of Social
Nick (2001)
Rethinking
Critical lnquiry, 29
London: Routledge & Kegan
Labor, the Nevv
and the Global
13 (3/4).
ve Antonio Negri (2006) Bizim Gibi Komünistler. Çev. İ.Sümer, M. Erata, B.
Otonom Yayıncılık,
Hardt,
(1999)
Boundary 2, 26 (2).
Hardt, Michael ve Antonio Negri (2001)
Çev. Abdullah Yılmaz,
Michael ve Antonio Negri (2002a), Global Coliseum: On
Ayrıntı
(N.
ve I.
söyleşi),
Studies, 16 (2).
Hardt, Michael ve Antonio Negri (2002b),
Passages of Thought:
Cultural
Studies, 16 (2).
Hardt, Michael ve
Negri (2003) Dionysos'un
Devlet Biçiminin Bir Eleştirisi. Çev. Ertugrul Başer,
Yayınları,
— Hardt, Michael ve Antonio Negri (2004) Çokluk:
Yıldırım,
Çağında Savaş ve Demokrasi. Çev. Barış
Ayrıntı
Kalleberg, Arne L. (2000)
employment
temporary and contract
Revievv of Sociology, 26.
Lebovvitz, Michael A. (2006)
Ötesi: Marx ve
Sınıfının Politik
Çev, Arif Geniş, Ankara:
Phoenix
Marx (1999)
Ek: Dolaysız Üretim Sürecinin Sonuçları. Çev, Mustafa Topaloğlu,
Ceylan
Marx,
(2003) Grundrisse,
Marx,
(2004) Kapital, Birinci Cilt Çev. Alaattin Bilgi, Ankara: Sol
Negri, Antonio
Kitap Çev. Arif Gelen, Ankara: Soi Yayınları.
and
Negri, Antonio (2005a)
baskı,
Boundary 2, 26 (2).
Üzerine Yirmi Tez: Bugünkü Sınıf Durumunun
Saree Makdisi, Cesare Casariono,
E.
(der.)
(Çev. Aynur
Ötesinde Marksizm
Kitabevi Yayınları,
Negri, Antonio (2005b) Devrimin
Negri, Antonio
Yaban
Otonom Yayıncılık.
Çev. Yavuz Alogan,
Ayrıntı Yayınları.
Metafiziğinin ve Siyasetin Gücü. Çev. Eylem
Ankara:
toplum,
Negri
Marx Ötesi Marx:
Negri, Antonio (2006b) Yıkıcı Politika:
John (2002)
Üzerine Dersler. Çev. Münevver Çelik,
Yüzyıl
Bir Manifesto. Çev, Akın Sarı,
versus Empire; A
Portes, Alejandro
Otonom
Otonom
Theory, Culture & Society, 19 (4).
American class
Their composition and change during the
Latin American Research Revievv, 20 (3).
Poulantzas, Nicos
Classes
Read, Jason (1999)
Antagonistic Ground of Constitutive Povver: An Essay on the Thought of Antonio
Rethinking Marxism,
Silver,
Capitalism. London: Nevv Left Books.
(2).
J, ve Giovanni Arrighi (2001) İşçiler: Kuzey ve
Temiz, Hasan E. (2004)
Özgür Üniversite Forumu, (15).
Piyasasında
ve
Yeni
Çalışma ve Toplum, (2).
(2001)
Society,
On Negri's Nevv
Theory, Culture and
(5).
Thompson, Paul (2005) Foundation and Empire: A Critique of Hardt and Negri, Capital and Class, (86).
(1983) Historical Capitalism, London: Verso.
Erik
Steve
VVright, Steve (2006)
Classes. London: Verso.
Class Analysis:
Theory
Günümüze Otonomist Marksizmin Yol
the
(8)
Otonom, (13),

Benzer belgeler

Arif GENİŞ Bu çalışma, Antonio sınıf analizinin eleştirel bir yapmayı

Arif GENİŞ Bu çalışma, Antonio sınıf analizinin eleştirel bir yapmayı siyasal bileşimi... toplumsaldır"; toplumsal kendini kılma kapasitesini, gerçek özerkliği hayata geçirmesi bir haline gelmiştir. "Üretken emek artık fakat toplumu yeniden üreten emektir; bu açıdan,...

Detaylı

Michael Hardt ve Antonio Negri: Yeni Bir Egemenlik Biçimi Olarak

Michael Hardt ve Antonio Negri: Yeni Bir Egemenlik Biçimi Olarak tek tek ele konuyu ete büründürmek mümkün olabilir. Nasıl Bir Siyaset Zemini/Tarzı? "Şurası bir gerçek ki, yeryüzünde salt mutluluk diye bir şey yoktur. Mutluluk kendi zehrini taşır ya da dışarıdan...

Detaylı

“Küresel kapitalizm” yanılsamasının panzehiri

“Küresel kapitalizm” yanılsamasının panzehiri Bugün Dünyamıza yön veren küreselleşmenin yeni liberal forumunun, yerküre sakinlerine ekonomik, sosyal ve ekolojik zorluklar karşısında, siyasi bir yenilenme perspektifi yerleşik siyasetin bildik m...

Detaylı

Hardt ve Negri`nin maddi olmayan emek teorisinin eleştirisi

Hardt ve Negri`nin maddi olmayan emek teorisinin eleştirisi hegemonya, orman kanun­ larının yaşanan trajedi bu halin çok açık bir göstergesidir. Bugün Dünyamıza yön veren küreselleşmenin yeni liberal forumunun, yerküre sakinlerine ekonomik, sosyal ve ekoloj...

Detaylı